Upload
trakya
View
0
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
1
Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Görsel Kültür Anabilim Dalı 2014
Burak PAKLACI*
GÖRSEL KÜLTÜRÜN SANATSAL BOYUTU
GİRİŞ
Malcolm Barnard , Görsel olanı görülebilen herşey1 olarak
tanımlamıştır. Bu görsel olanın en geniş tanımıdır.
Görülebilen herşeyi içine alan bu kavram, kesinlikle en
geniş kapsamlı olanıdır. Üzerinde çalışılan tanım ne
kadar geniş kapsamlı ise, görsel kültürün o derece iyi
izah edilebileceği şüphesizdir. Görsel Kültürdeki, görsel
olanın görülebilen herşey olduğu, dikkatle ele alınması
gereken bir düşüncedir2. “Görülebilen şey” doğa gibi
kavramların nasıl anlamlandırıldakları gibi şeyleri göz
önünde bulundurmadan, bir tanım olarak benimsenemez.
Çalışmamızda görsel kültür olarak tanımladığımız durumun
sanatsal boyutu incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Görsel Kültür, Sanat
ABSTRACT
1 Malcolm Barnard, Sanat Tasarım ve Görsel Kültür, Çev:Güliz Korkmaz, 1.Baskı, Ütopya Yayınevi, Ankara 2010, s.26 2 Malcolm Barnard, Sanat Tasarım ve Görsel Kültür, Çev:Güliz Korkmaz, 1.Baskı, Ütopya Yayınevi, Ankara 2010, s.27
2
Malcolm Barnard, visual, which is defined as anything
that can be seen. This is the broadest definition of that
image. This concept can be seen in everything, which
certainly is the most comprehensive. If working on a
comprehensive definition of how visual culture can be
explained without a doubt he is very good. In Visual
Culture, image is everything, which can be seen, is
something to be handled with care. "Visible things"
nature of such concepts without considering things like
how anlamlandırıldak, not benimsene as a definition. In
our study we have defined as the visual culture of the
artistic dimension of the situation were examined.
Key Words: Visual Culture, Art
GİRİŞ
Görsel Kültür Kavramı
Görsel kültür kavramı güncel sisteme uyarlanan, bireyden
topluma dek yayılan, kitle iletişimin yarattığı teknoloji
temelli bir yenidünya anlayışı ve işleyişine işaret
ederek, günlük yaşamdan sosyo-politik ilişkilere, çevre
ve siyasete dek genişleyebilen küresel kültürün toplum
üzerindeki müdahalesini temsil eder. Güncel Sistem
bilgisayar işletim dilinde sıklıkla kullanılır. Daha özel
anlamıyla ise, şimdiki zaman diliminde ortak bir amacı
gerçekleştirmek için bir araya gelen, etkileşen anlamlı
elemanlar topluluğudur. Araştırmada, Güncel Sistem günlük
3
yaşamda bulundukları dizgede toplum yapısında müdahale
yaratan ve kültürel anlayışın sınırlarında incelenen
belirgin özellikleri vurgulamak için seçilmiştir. Bu
anlamıyla terim sanat eğitimi alanında kültürel modları
oluşturan görsel elemanları ve onun şekillendirdiği
yapıyı kapsar. Böylece güncel sistem görsel kültür
yoluyla zorunlu değişimlerin yaşandığı sanat ve estetik
eğitim kavramlarını daha da önemli hale getirir3.
Kültürel düzende, bizi çevreleyen her şeyin bir
göstergeyi işaret ettiği bilinmektedir.
İmge bu göstergelerin dolayımında oluşmaktadır. İmge
kavramı gerçekliğin yeniden
üretilmesi ya da yorumlanması diye tanımlanabilir.
Yazınbilim ve sanat kuramcısı Zeynep Sayın’a göre imge;
“…kendi dışındabir şeyin suretidir… bir şeyi imlediği
anda artık yalnızca imlediği şeyi değil, onun
ötesindebaşka bir şeyi dile getiren, vücut bulduğu an
kendinden uzaklaşan bir dışsallıktır”4. Görsel kültür
tanımlanmasında ise, farklı yaklaşımlara rastlanmaktadır.
İlki, televizyon, sinema,müzik videoları, bilgisayar
teknolojisi, alışveriş merkezleri, reklamlar, dergiler ve
gazetelerin yarattığı imgeleri içine alan bir tanım
yaparken, diğeri ise, resimlere, çizimlere, heykellere,3 Aygül Aykut, Güncel Sistemden Estetik Eğitimine Bir Öneri: Görsel Kültür Kuramı, Yrd. Doç. Dr. Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü4 Zeynep Sayın, (2003). Mithat Şen ve Beden Yazısı I (2. Baskı). İstanbul: İthaki Yayınları s.17
4
mimari yapılara, filmlere ve buna benzer şeylere işaret
eder. Görsel kültür tüm bunların yarattığı imgelerle
ilgilenir.
Görsel kültür kavramının, 20. yüzyıl çağdaş kültürünün
kültürel değerlerinin öğretici
yaklaşımlarını belirtmek için kullanıldığı söylenebilir.
“Duncum, Evans ve Hall (1999) önderliğinde, “görsel
kültür” teriminin ilk olarak Svetlana Alpers [Kaliforniya
Üniversitesinde sanat tarihi profesörü] tarafından 1983
yılında yaptığı bir çalışmasındakullandığını iddia etse
de, Elkins, bu kavramı Michael Baxandall’ın (1933–2008)
[Kaliforniya Üniversitesi sanat tarihi profesörü] 1972’de
yaptığı bir çalışmasında kullandığını belirtir.5” Stephen
Dobbs (1998), görsel kültürden bahsederken, resimlere,
çizimlere, heykellere, mimari yapılara, filmlere ve buna
benzer şeylere işaret ederken, pek çok kişi de
televizyon, internet, alışveriş merkezleri ve video
oyunlarını ima ederler. Duncum (2001) ise, “görsel kültür
televizyonda, filmlerde, kitaplarda, dergilerde,
reklamlarda, ev ve giysi tasarımında, alışveriş merkezi
ve eğlence parkı tasarımında, gösteri sanatlarında ve
diğer görsel ürün ve iletişim şekillerinde olduğu gibi
günlük hayatımızda karşılaştığımız nesneler ve
imgelerdir” der ve daha geniş bir alanı kapsayan tanım
5 Stankiewicz, M. A. (2004). A Dangerous Business: Visual Culture Theory and Education Policy. Art Education and Visual Culture Studies [Symposium]. 105 (6), 5–13
5
yapar. Lawrence Grossberg (1992) ise, “Görsel kültür
bilgiyi, dili, kodları ve günlük yaşamın değerlerini
içinde taşır. Kimlik ve anlam bu sosyal yapılar
içerisinden gelir” der.
Nicholas Mirzoeff “What is Visual Culture” makalesinde
görsel kültürü şöyletanımlamıştır: “Görsel kültür, günlük
yaşamımızın bir parçası değil, günlük yaşamımızdır6.
Kültürün bu yeni görselliğini gözlemek artık onu
anlamakla aynı şey değildir bu da görselliği çağdaş
kültür için bir araştırma alanı haline getirir…” Yapılan
araştırmalarda, bazı eğitmenlerin görsel kültürün önemli
olduğunu düşünmedikleri, bazılarınınsa sadece nasıl dahil
edeceklerini bilmedikleri için görsel kültürü müfredata
dahil etmekten hoşnut olmadıkları sonucuna ulaşılmıştır.
Heise (2004), özellikle, görsel kültürün ve eleştirel
sanat pedagojisinin birleşmesini önerir.
Çağdaş toplumda insan olmak görsel kültürle karşı
karşıya geldiğimiz gerçeğini anlamına gelir. Duncum (8;
Heise, 2004: s. 43’deki alıntı) bir görsel kültür sanat
eğitimiyle “insanlar görüşürken, karşı dururken ve kendi
kültürel yatkınlıklarına dayanarak imgelerin anlamını
alırken, insanların küresel kapitalizmin görsel
ürünleriyle baş ettiği çeşitli yollar üzerine sıra dışı
bir şekilde odaklanacaktır” der7.
6 Mirzoeff, N. (1998). The Visual Culture Reader. London: Routledge,s.3 7 Heise, D. (2004). Is Visual Culture Becoming Our Canon of Art? ArtEducation. 57 (5), 41– 46
6
Sanatsal Bakış
20. yüzyıl kültürünün yeniden tanımlanması süreci
içerisinde “Görsel Kültür” kavramı, tartışmaların
merkezinde yer almaktadır. Çünkü 20. yüzyılın 2.
yarısında bu yana zamanın düşünsel ve kültürel ortamının
betimlenmesi için kullanılan postmodernizm kavramı
“görsellik” üzerine kendini gösteren bir anlatım biçimine
sahiptir. “Nasıl ki 19. yüzyıl klasik olarak gazete ve
roman kültürleri ile öne çıkıyorsa postmoderizm dediğimiz
bu ayrılmış ve parçalara bölünmüş kültür en iyi görsel
olarak anlaşılır ve ifade edilir.8” Görsel kültürün
tarihi her ne kadar mağara dönemine kadar geriye
götürülebilecek olsa da, medyanın yüzyılımızdaki etkin
gücü ile birleşince bambaşka bir boyuta ulaşmıştır.
Medya, postmodern çağın tüm gereksinimlerine cevap
verebilmek için üretmiş olduğu görsel kültür ürünleri ile
kültürün biçimlenmesinde büyük öneme sahiptir. Yazının
bulunuşuyla başlayan ve matbaanın icadı ile saltanatını
kuran yazılı kültür artık gücünü ve önemini görsel
kültüre bırakmıştır. “Görsel kültürün egemenliğindeki bu
yeni yüzyılda ise çağdaş batıtoplumlarında imgelerin
merkezde bulunduğu ve bu anlamda “göz merkezli”
(ing.Ocularcentrism) toplumların oluştuğu sonucuna
8 Mirzoeff, N “What isVisual Culture”,http://www9.georgetown.edu/faculty/irvinem/theory/Mirzoeff-What_is_Visual_Culture.pdf, (24.04.14)
7
varılmıştır.9” Bu kültürel gelişmenin ilk bakışta sinema,
televizyon, gazete ve dergilerde kendini gösterdiği
düşünülse de, görselliğin egemenliği çok daha geniş
alanlara yayılmıştır. Bugün tıp, eğitim, askeri, vb.
alanlarda görüntü eksenli bir gelişme söz konusudur.
Caddelerde billboardlar, tabelalar, vitrinler, otobüs
durakları, otobüslerin dışında ve içlerinde, yani
nerdeyse her tarafta farklı bir görüntü’ye
rastlanmaktadır. Sadece sokakta, markette ve mağazalarda
değil,evlerde de görüntüler her yanı sarmıştır.
Koltukların ve dolapların şekil ve renklerinde,elektrikli
aletlerin tamamında ve hatta banyodaki diş fırçasında
bile kurgulanmış bir görüntü mevcuttur.
Görselliğin bu kadar merkeze alındığı bir çağda bireyler
de kendilerini bu eğilimin dışında tutamamaktadır.
Tüketim biçimleri artık imaj eksenli referanslarla
şekillenmektedir. İnsanlar da bu nedenle artık daha çok
görünüm ve görüntülerle ilgilenmektedirler. Dolayısıyla
insanlar medyayla yayılan metalar aracılığı ile bu yeni
kültüre uyum sağlamaktadırlar. Çünkü kültürün metaları
aracılığıyla sağladığı “merkezileştirici, disipline
sokucu, hegemonyacı, kitleleştirici, metalaştırıcı”
özelliği vardır10.
9 Parsa, A. F. “İmgenin Gücü ve Görsel Kültürün Yükselişi” http://www.fotografya.gen.tr/cnd/index.php?id=226,0,0,1,0,010 Fiske, J. (1999), “Popüler Kültürü Anlamak”. Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara s:41
8
Görülebilen Her Şeyin Görsel Kültür Elemanı Olarak
Değerlendirilmesi
“Görme konuşmadan önce gelmiştir. Çocuk konuşmaya
başlamadan önce bakıp tanımayı öğrenir. Ne var ki başka
bir anlamda da görme sözcüklerden önce gelmiştir. Bizi
çevreleyen dünyada kendi yerimizi görerek buluruz.11”
Kendimizi evrende konumlayarak diğer insanları,
canlıları, doğayı ve evreni bir dil çerçevesinde
anlamlandırırız. Kültürü oluşturan ve devamını sağlayan
başlıca unsurlarından biri dil olduğu düşünülürse
‘görme’, kültür oluşturabilmenin temel başlangıç noktası
denilebilir. Çünkü kelimeler aslında gördüklerimizin
simgesel karşılıklarıdır. Dili kültürün taşıyıcısı olarak
kavrayan dil bilgini Goodenough, kültürü bir kavrayış ve
yorumlayış modeli olarak kabul etmektedir12. Dolayısıyla
insan yaşamının görme eylemi ile şekillendiğini
düşünürsek meydana getirmiş olduğu kültürel yapı görsel
bir kültür olmalıdır. Buradan da şöyle bir sonuca
ulaşılabilir: görülebilen her şey görsel kültürün
elemanıdır. Bu iddiayı somutlaştırmak için, insanın
yaşadığı çevreye bakmak yeterli olacaktır. Görsel kültür
denilince ilkin şehirler akla gelir. Caddeler, binalar,
reklam panoları, otomobiller, otobüsler, vitrinler,
kıyafetler ve daha pek çok11 Berger, J. (2005), “Görme Biçimleri”, İstanbul: Metis Yayınları, s: 712 Güvenç, B. (1985), “Kültür Konusu ve Sorunlarımız”, İstanbul: Remzi Kitabevi, s:14.
9
nesne görsel kültürün bir parçasıdır. Görsel kültür
elemanları, yenilenen teknoloji ve dünya çapında gelişen
sosyo-ekonomik olaylarla o kadar sık değişime uğruyor ki;
dil oluşan bu yeni yapıyı karşılamak için sürekli
değişiyor. Ve dil bağlamında karşılanan her yeni parça,
insanın zihinsel dağarcığında, dünyayı algılama
noktasında yeni bir biçim ve anlayış yaratmaktadır.
Günümüzde anne ve babanın çocukları ile arasında yaşanan
kuşak çatışmaları, sürekli değişen kültürel değerlerden
kaynaklanmaktadır. Çünkü bir anne ve babanın deneyimi çocuklarının
deneyiminden farklı olduğu için
hayata verdikleri anlamlar ve cevaplar farklıdır.Görsel
olanın en geniş tanımı “görülebilen her şey” olarak kabul
edilmesi, bazı problemleri de beraberinde getirmektedir.
Birincisi görülebilen her şey içerisine doğa ve doğal
olaylar da girmektedir. Peki, bunların görsel kültürün
içerisinde değerlendirilmesi mümkün müdür? M. Barnard bu
tanımlama ile ilgili şunları söyler; Görsel kültür içinde
görsel olanın ‘görülebilen her şey’ olduğunun söylenmesi,
doğanın rolü ve yorumlanması ile ilgili problemler ortaya
çıkarır. Görülebilen her şey doğayı da içermelidir. Doğal
olaylar, manzaralar ve her çeşit bitki örtüsü ve hayvan
çeşidini de içermelidir. Bu
10
tanımla ilgili sorun ise, doğanın kesin olarak kültür
olmayan şey olduğudur13.
Görsel Kültür ve Sanat Eğitimi14
“Görsel kültür birey, toplum ve görüntüler arasındaki
ilişkiyi araştıran çeşitli kuramlar ve yöntemler yoluyla
elde edilen verileri ortak noktada birleştiren melez bir
girişim olarak son yıllarda karşımıza çıkmıştır. Görsel
kültür geleneksel disiplinlerin ötesindeki görsellik
yoluyla anlamlandırma yollarının araştırılması ve
tanımlanmasıdır. 1990’ların başlarından itibaren akademik
yayınlar, internette makaleler, ders programları ve
konferans başlıkları Amerika ve Avrupa’da gittikçe
yaygınlaşan sosyal bilimler disiplinleriyle beslenen
görsel kültür kuramına odaklanmaktadır. Bu disiplinlere
sanat tarihi, antropoloji, kültürel çalışmalar,
İngilizce, edebiyat, medya ve film çalışmaları dahil
edilebilir. Görsel kültürün bu disiplinlerden meydana
gelen ilişkili yazın yoluyla oluşturulan, Tavin
tarafından yapılan üç tanımı vardır.
1. Kalıcı şekilde görüntüler yoluyla etkilenen insan
deneyiminin kültürel bir durumu; görebilmek için yeni
13 Erol Çitçi, Görsel Kültür Elemanı Olarak 20. Yy’da Afişin Toplumsal Süreçlere EtkisiYüksek Lisans Tezi
14 Aygül Aykut, Güncel Sistemden Estetik Eğitimine Bir Öneri: Görsel Kültür Kuramı, Yrd. Doç. Dr. Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü
11
teknolojileri görmek, resmetmek ve gösterebilmek için
yeni pratikler,
2. Kapsamlı bir dizi görüntü, nesneler ve düzenekler,
3. Farklı görsel manifestolar ve kültür deneyimlerini
araştıran ve yorumlayan eleştirel bir çalışma alanı.
Genellikle yukarıdaki tanımlar birbirini tamamlayıp
birbirlerini beslerler. Bazı durumlarda sanat
eğitimcileri görsel kültür terimi için üç tanımın hepsini
kullanabilir. Karışıklıklar olmasına rağmen, görsel
kültür tanımlarının tümü çocuklar, gençler ve
yetişkinlerin ortak kimlikleriyle ilgili büyük ölçüde
kitle iletişim araçları yoluyla bireysel baskı oluşturma
ve sürdürme ticaretinin yapılmasıdır15” Bir araştırma
alanı olarak görsel kültür açısından ele alınan medya
değerlerin yorumu ve analizini yapar ve bir görsel kültür
pratiğini yani izleyiciyle bir ekran kültürü olarak ima
edilen görüntü arasındaki ilişkiyi ele alır. Bazı
kuramcılar görsel kültür terimini belirli bir çalışma
alanını tanımlamak için kullanırken (Mitchell, 2002),
diğerleri görsel kültür veya görsel çalışma ifadelerini
geniş anlamıyla kullanmayı tercih etmektedirler
(Walker&Chaplin, 1997 ve Elkins, 2003). Görsel kültür
çalışmalarını içeren sorular günlük kamu ve özel
alanların görsel yaygınlaştırma işlevleriyle bize
sundukları özellikleri içerir. Film veya televizyon15 Tavin , K. M. (2003). A Critical Pedagogy Of Visual Culture As Art Education: Toward A Performative İnter/Hypertextual Practice. Unpublished Doctoral Dissertation, Pennsylvania
12
programı gibi bir çalışma özel bir görsel kültür biçimine
dönüştürüldüğünde üretimin bağlamı ve alımlanışının
incelenmesi soruşturma alanını önemli kılar.
Oluşturulacak bağlamlar kültürel amaçlı gelişme, üretim,
dağıtım ve görüntünün düzenlenmesini içerir. Bağlam
oluşturma ayrıca sosyo-politik, ekonomik, çevresel
görüntünün alımlanması ve üretimin içindeki tarihsel
koşulları kapsar16. Görsel kültür araştırmacıları
çoğunlukla önceden belirlenen bir yöntemi uyarlamayı
kabul etmese de görsellik etrafında oluşturulan soruların
merkezinde tüm disiplinlere yayılan yöntemlerin bulunduğu
görülebilir. Örneğin, sorular geçmişteki görseller
yoluyla kimliklerin nasıl biçimlendiği ve bugün onların
nasıl yeniden biçimleniyor olduğu etrafında dönebilir17.
Ötekiler, görmenin sosyal tabakaları, göz atmak, izlemek
ve göz gezdirmek yoluyla kurulan kimlik politikalarıyla
meşguldür. Ayrıca, bakmanın, görmenin, görememenin ya da
görünmez olmanın anlamlarını sorgulayabilir18. Bu
bağlamda konu görüntüyü üretenler ve tüketenler olarak
ayırmaya, tarihsel döngüde hangi açılarla görselliğin
sunulduğuna ve buna kimin müsaade ettiği ve görselliğe
kimin boyun eğdiğine odaklanabilir. Burada görsellik,
16 Aygül Aykut, Güncel Sistemden Estetik Eğitimine Bir Öneri: Görsel Kültür Kuramı, Yrd. Doç. Dr. Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü17 Mirzoeff, N. (1998). The Visual Culture Reader. London: Routledge,s.318 Aygül Aykut, Güncel Sistemden Estetik Eğitimine Bir Öneri: Görsel Kültür Kuramı, Yrd. Doç. Dr. Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü
13
görüntünün sosyal ve politik özellikleri ile belirli
kimliklerin ihtiyaçlarına hizmet eden özel yapılanmış,
görselleşmiş uygulamaların ideolojisi anlamı
taşımaktadır. Görsel kültür etrafındaki diğer bir
inceleme de bütün olarak görüntü kavramını değil de
belirli bir çağda, aynı anda her yerdeki görüntüyü yada
tarihsel göstergelerle dünyanın belirli bölümünü merkezi
olarak görüntünün oynadığı rollerle ilgilidir. Sorular
düşük ve yüksek olarak adlandırılan kültürler arasındaki
benzerlikler ve farklılıklar ya da güzel sanatlarda
yereldeki görüntülere odaklanabilir (Tavin, K. M., &
Housman, J. 2004:209). Bu sorular sorgulama
yönergelerinin önemli bir parçasını oluşturmasına rağmen
genellikle kullanılan yöntemler değişkendir. Görsel
kültür Donna Harrraway’in ifadesinde bir sava dönüşür.
Ona göre görmek bakma gücünün daimi bir sorusudur ve
hayalimizde canlandırma pratiklerimiz belki de gizli bir
şiddettir. Harraway gençlik ve kültür açısından aşağıdaki
soruları düşünmemizi ister. Nasıl görürüz, nerede
görürüz, ne için görürüz, kimin için görürüz, görmenin
sınırlılıkları nelerdir, belirli bir bakış açısından
fazlasını kim elde edebilir, kim/kimler at gözlüğü takar,
kim/kimler at gözlüğü takmayı ister ve kim görsel alanı
görsel sanat eğitimini dahil ederek yorumlar19. Görsel
kültür genellikle tasarımsal ve estetik bağlamlarıyla19 Aygül Aykut, Güncel Sistemden Estetik Eğitimine Bir Öneri: Görsel Kültür Kuramı, Yrd. Doç. Dr. Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü
14
düşünülmesi gereken bir olgudur. Günümüzde görsellik
kavramının görüntü üreten sistemler ve teknolojik araçlar
sayesinde sürekli değişime uğradığını görmekteyiz. Bunu
sağlayan en etkili unsurlar medya ve ona ait
teknolojilerdir. Görsel kültürün büyük ölçüde medya
üretimlerine bağlı olması sanat eğitimini medya
üretimleri ile birlikte düşünme, ele alma gereğini ortaya
koymaktadır. Medya okuryazarlığı, görsel kültürü tüm
sanatsal potansiyelleri anlama, yorumlama, değerlendirme,
yansıtma ve alımlama süreçlerini ile ele alınması gereken
bütünleştiren bir pedagojik konuma taşımaktadır. Sanat
eğitiminin kamusal açılımını sağlayan önemli bir faktör
olarak dikkatleri çeken medya ve medya üretimleri, kitle
kültürü eğilimleri açısından sanatsal isteği
etkileyebilecek potansiyele sahiptir. Bu bağlamda, görsel
okuryazarlık, medya okuryazarlığı, medya eğitimi, görsel
kültür eğitimi ve yaşamın içinde sanat eğitimi gibi
pedagojik sahaların birbirleriyle etkileşimi çağdaş sanat
eğitimin yeni doğrultularını oluşturur.
Görsel kültür kuramının sanat eğitimi alanında yarattığı
yeni perspektif özellikle modernizm sonrasında değişen
paradigmalar eşliğinde sanatı anlamaya yönelik çabaları
estetik değer, estetik beğeni ve yargı temeli ötesindeki
ilişkilerle keşfetmeye yöneltir. Görsel kültür
kuramcıları postmodern eğitim yöntemlerine özgü bir
anlayışla kaybettiğimizi düşündüğümüz bilgi ile bilgeliği
arar, göstergeler arasındaki örüntüleri yani kendi
15
yarattığı androidin anatomisini anlamaya çalışır. Bu
yüzyılda sanat eğitiminin estetiğe yüklediği görev
ikonlar, simgeler ve göstergeler showunun çağdaş tüketim
ekonomisiyle ilişkisini yadsımadan sanat disiplinlerine
yüklenen yeni anlamları çözmektir. Böyle bir sanat
eğitimi sanatın ne olup olmadığı amacından fazlasına
yönelir. Kültür yerini, toplumsal birliğin kültürel
farklılıklarına bırakır. Bu anlamda W. Benjamin’in
Kültüralizm tanımı değer taşır. Kültüralizm; tarihsel,
toplumsal, bireysel, siyasal, kültürel varoluşun
tasarlanması ve güncel deneyimin gösterileştirilmesi ile
estetikleştirilmesi anlamındadır. Kültür varoluşun
programlanmasıdır. Bu açıdan bakıldığında görsel kültür
kuramı sanat eğitimi yoluyla güncel sistemdeki medya
araçlarının dillerini anlamak ve üzerimizdeki etkilerini
okumanın yolunu; tasarımlaşan sanatı, sanatlaşan
tasarımın aktüelleştiği ortamda yaratılan estetik tarzlar
yerine “estetikleşen” yaşam tarzlarına yönelmeyi önerir.
Görsel kültür vasıtasıyla oluşturulan görsel politikalar
öncelikle sanat eğitiminin yeniden tanımlanmasının önemi
adına anlamlı bir görsel kültür de önerir. Bu sanat
programdaki uygulamaların görsel kültürün öğrenme
yöntemleri açısından dikkate alınmasındansa görsel
politikaları öğrenme yollarının araştırılması ve
geliştirilmesi anlamındadır20.Sanat eğitimini yeniden20 Tavin , K. M. (2003). A Critical Pedagogy Of Visual Culture As Art Education: Toward A Performative İnter/Hypertextual Practice. Unpublished Doctoral Dissertation, Pennsylvania, s.74
16
tanımlarken atılacak diğer bir adım estetiğin genç
sanatçı adaylarının kültür ve eğitimlerindeki
ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yapılandırmaktır.
Bunun için” ilk olarak estetiğin sanat ilke ve
elemanlarıyla çözümlenebilen ve biçimler üzerinde değer
biçmeye dayanan eleştirel bir inceleme olmaktan
(formalist) farklı bir görevle tanılanması
beklenmektedir. Fry’ın (1996) belirttiği üzere “gerçek
hayat ahlaki sorumluluk gerektirir, ancak sanatta ahlakın
böyle bir yeri olamaz. Bu bize gerçek yaşamdan bağımsız
bir yaşam sunar”. Sanat eğitimindeki biçimci estetik
felsefesi pedagojik biçimciliğe dönüşür. Bu yolla
görmenin bütünleşmesi görme sürecinin bilmenin yolu
olduğundan geçer; sanat eserindeki çizgi, biçim değer,
şekil, doku, renk, mekân ya da zıtlığa dönüşür. Böyle bir
anlayış öğrencilerde sanatın anlamdan yalıtılmış duygu ve
nesnelerin oluşturduğu bir dizi biçimden ibaret olduğu
izlenimi oluşturabilir. Buradaki temel varsayım
kullanılan bu modelin her türlü nesneyi analiz
edebileceğidir. Biçimci pedagoji genellikle çalışmanın
nesnel değeri ile öğretmenin sunduğu varsayımsal
değersizlik arasında çatallaşma yaratır, öğrenci ve
eğitimci açısından bunun sosyal ve ahlaki dayanakları
düşünülmelidir21.
21 Tavin , K. M. (2003). A Critical Pedagogy Of Visual Culture As Art Education: Toward A Performative İnter/Hypertextual Practice. Unpublished Doctoral Dissertation, Pennsylvania, s.74
17
Sanata tarihi açısından baktığımızda geçmişteki tarihsel
örnekler günümüz sanatındaki deneyimler hakkında bilgi
sahibi olmak ve içeriğini anlayabilmenin önemli bir
parçasıdır. Mağara resimlerinde görülen ilk örneklerden
günümüze sanatçılar sanatın nasıl yapıldığı ya da
bunların ne olduğuna ilişkin düşüncelerimizi
zorlamaktadır. Bu anlamda güncel sistemde çağdaş sanatın
içinde bulunduğu durumu değerlendirerek günümüz
sanatçılarının sanat yapıtlarının tarihsel görevlerine
ilişkin yükledikleri anlamları sorgulayabiliriz. Çağdaş
sanatı daha iyi anlamak için çağdaş sanatçının
gelenekselden farklı varsayımları ve sanata yüklediği
görevler açısından ne gibi farklılıklar ortaya koyduğunu
da sorabiliriz. Bu aşamada konunun öncelikle deneyimle
ilişkisini incelemek gerekir. Altı çizilmesi gereken
sadece nesnenin incelenmesi ve algılanmasının yani kısmen
ele alınmasının sanat eğitiminin amacının duygu ve hayal
gücünü geliştirmekle sınırlı olduğudur. Barnett’e (1990)
göre böyle bir anlayış estetik (deneyim) görüntüyü
doğrulamak ya da bir gün evrenselleşecek olan farklı
estetik türlerinde nesnelerin beğeni gerçeğindeki savları
desteklemek zorundadır. Bu anlayışı savunan sanat
eğitiminde ise “estetik deneyim” in anında
maskelenmesinin sosyo-politik önemi vardır. Kindler’in
(2006) belirttiği gibi dünyayı estetik olarak
18
deneyimleyebilme yeteneği yaşam kalitesine arttıran
değerli bir armağandır22.
Görsel Kültür Öğesi Olarak Fotoğraf ve Toplumsal
İşlevliği
Fotoğrafın ortaya çıktığı 1826 yılı insanlık tarihinin
önemli dönemlerinden biridir. 1800’lü yılları baştan sona
kapsayan dönem ise “Sanayi Devrimi” diye adlandırılır.
Fabrikalar, buhar makineleri, seri üretim, demiryolu,
haberin ülke sınırlarını aşması, liberal sistem, komünizm
ve grev gibi fotoğraf ve sinema da bu dönemin
çocuğudur23. Her buluş, bir yandan kendisinden önce gelen
bir dizi deneyim ve bilgi birikiminin, diğer yandan da
toplumsal ihtiyaçların çerçevesinde biçimlenir. Fotoğraf
da aynı şekilde, 1826 yılında Nicephore Niepce tarafından
icat edildi. Başarıya ulaşmayan sayısız deneylerden
sonra, 1826 yılında henüz çok ilkel de olsa belirgin bir
sonuca ulaştı24. Niepce, şimdilerde ceplerde taşınabilen
milyonlarca piksel çözünürlüğe sahip compact dijital
fotoğraf makinelerine isteyen herkesin sahip
olabileceğini elbette düşünemezdi. Susan Sontag’ın
“görüntü envanteri” dediği fotoğrafın icadından beri her
şey fotoğraflanmış durumdadır. “Fotoğraflar bir görsel22 Tavin , K. M. (2003). A Critical Pedagogy Of Visual Culture As Art Education: Toward A Performative İnter/Hypertextual Practice. Unpublished Doctoral Dissertation, Pennsylvania, s.103 23 Levend, Kılıç, Fotoğraf ve Sinemanın Toplumsal Tarihi, Dost Kitabevi Yay., Ankara, 2008,s. 15.24 Gisele, Freund, Fotoğraf ve Toplum, Çev.: Şule Demirkol, Sel Yay.,İst., 2008, s. 26-28
19
şifre öğretmek suretiyle bakılmaya değer olan şeyler ile
kendimizde onları gözlemleme hakkını bulduğumuz şeylere
ilişkin görüşlerimizi değiştirip genişletirler.
Fotoğraflar bir dilbilgisi ve daha da önemlisi bir görme
etiği oluştururlar. Fotoğraf çekme girişiminin en
görkemli sonucunun, bize bütün dünyayı bir görüntüler
antolojisi şeklinde kafamızın içine sığdırabileceğimiz
duygusunu kazandırmak olduğuna dikkat çekerler. Fotoğraf
toplamak dünyayı toplamaktır.” Dünyanın her yerinde
anlaşılan tek ortak dil olan fotoğraf, bütün ulusları ve
kültürleri bir araya getirerek insan ailesini birbirine
bağlar. Siyasal etkilerden bağımsız kaldığında,
insanların özgür olduğu yerlerde yaşamı ve olayları
doğrulukla yansıtır. Başkalarının umutlarını ve
umutsuzluklarını paylaşmamıza izin verir, siyasi ve
toplumsal duruma aydınlık getirir, insanlık ve insanlık
dışılığının görgü tanığı oluruz. Fotoğraf sanatı, yalnız
seyirlik olmayıp geniş kitlelere büyük kavrayış
kazandıran bir iletişim büyüsüdür. Halka inme, onunla
iletişim kurma konusunda en büyük şans çağdaş fotoğraf
sanatının olmuştur25.
Fotoğraf, tahminlerin ötesinde etkiye sahiptir. Söz
gelimi, savaş görüntüleri, o savaştan habersiz kitlelerin
savaş aleyhtarlığını güçlendirerek insanları bu konuda
motive edebilmektedir. Ancak bütün bu insan dramlarının
25 Gültekin, Çizgen, Fotoğrafın Görsel Dili, Arkeoloji ve Sanat Yay.,İst., 1998, s. 13
20
yaşandığı yerlerdeki hayatlar bilgi toplumlarına
aktarılmakta, filmlere konu edilmekte ve beyinlerde taze
tutulmaya çalışılmaktadır. Konusunu yaşanan gerçeklikten
alan belgesel fotoğraf; insanların kültürlerinin, yaşam
biçimlerinin, toplumsal değerlerinin, siyasal ve
toplumsal hareketlerinin, toplumun kendisine veya bir
başka topluma fotoğrafçının kendi bakış açısıyla
yorumlanıp aktarıldığı bir tarzdır. Sosyolojik araştırma
süreçlerinden birisi de fotoğraf çekmek ve fotoğraflarla
herhangi bir olayı, tarihi ve
sorunu belgelemektir. Toplumsal bir soruna yaklaşımda
“söz” unutulup giderken“görüntü” hem kalıcı olabilmekte
hem de sorunun çözümü ve ortadan kaldırılması konusunda
birer kanıt oluşturmaktadır. Çağının sorunlarına tanıklık
etmenin yanında bu sorunları yansıtmak, belgelemek,
toplumları bu sorunlardan haberdar ederek çözüm yollarını
aramak, savaş, açlık ve yoksulluk karşıtı olmak,
insanların ezilmişliğinin ve yaşam koşullarının dikkate
alınmasına çalışmak için toplumsal bir bilinç oluşturmak,
belgesel fotoğrafçıların ödevlerindendir. Bu anlamda
belgesel fotoğrafı, çağdaş sorunlara ilişkin duygu ve
düşüncelerin aktarıldığı bir araç olarak
nitelendirebiliriz. 1947 yılında Magnum Ajansı
fotoğrafçıları, başta II. Dünya Savaşı'nın bütün
cepheleri olmak üzere, Kore, Vietnam ve İspanya’da
çalışmalar yapmışlar ve fotojurnalizmi zirveye çıkararak
fotoğrafın toplumsal bilinç oluşturmadaki önemini ortaya
21
koymuşlardır. Magnum fotoğrafçılarının tüm dünya basınına
yaydığı Vietnam fotoğrafları, özellikle Amerika
kamuoyunun bir bölümünün savaş konusunda bilinçlenmesini
sağlamıştır. Amerikan halkı, kitleler halinde Amerikan
yönetiminin saldırganlığını protesto etmiştir. Bu nedenle
gazetecilerin veya fotojurnalistlerin yakın zamanımızdaki
bazı savaşlarda yer almaması için çaba gösterilmiş ya da
çektikleri görüntüler sansür edilmiştir. Çünkü belgesel
fotoğrafçılar ya da fotojurnalistler, dünyanın sorun
yaşanan her köşesindeki insan acılarını görsel belgeler
olarak sunarak savaş, açlık ve yoksulluk karşıtı
düşüncele rin filizlenmesini sağlamışlardır. 1855-1856
yıllarında Roger Fenton Kırım Savaşı’nı, 1861-1865
yılları arasında ise Matthew Brady ve arkadaşları
Amerikan İç Savaşı’nı belgeleyerek savaşın çirkin yüzünü
ortaya koymuşladır. 1870’li yıllarda Amerika Birleşik
Devletleri’nde Adam Clark Vroman ve Edward S. Curtis’in
Kızılderililerin fotoğraflarını çekmeleri, kaybolmakta
olan bir kültürün belgelendiği ve dünya kamuoyuna
sunulduğu çok önemli ilk belgesel çalışmalardır. Dünyanın
her yerinde anlaşılan tek ortak “dil” olan fotoğraf
sanatı yalnız seyirlik bir sanat olmayıp, geniş kitlelere
büyük kavrayış kazandıran bir iletişim büyüsüdür. Halka
inme, onunla iletişim kurma konusunda en yaygın şans
çağdaş fotoğraf sanatının olmuştur26.
26 Susan, Sontag, Fotoğraf Üzerine, Çev.: Osman Akınhay, Agora Kitaplığı, İst., 2008
22
Görsel Kültür Öğesi Olarak Sinema ve Toplumsal İşlevliği
Bazı kaynaklar, sinemanın en basit haliyle, yüzlerce
insana yapılan ilk gösteriminin Jean Leroy ve Eugene
Lauste ikilisinin 5 Şubat 1895 te New York’ta yaptığını
kabul eder. Çoğu kaynağa göre ise ilk film gösterimi
Fransız Lumiere kardeşlerin 28 Aralık 1895 te Paris’te
yaptıkları gösterimdir. Bunun yanı sıra Thomas Edison’un
ilk gösterimi 23 Nisan 1896 da gerçekleşmiştir. Sinemanın
icadından günümüze tarihsel serüvenini geçerek, toplumsal
söylem ve etkilerini gözden geçirmeye çalışalım. Sinema,
geniş kitlelere seslenen ve bu geniş kitlelerin
beğenisini kazanmaya çalışan bir ticari ürün ve önemli
bir kültür alanıdır. Sinemada temsil edilen gerçeklik,
hem aktüel, hem de potansiyel olanı yani hem olanı hem de
olması gerekeni ya da mümkün olanı söyleme, gündeme
getirme iddiasındadır. Devlet için sinemayı kontrol
edebilmek, muhalefet içinse sinemayı bağımsız ve
eleştirel kılabilmek önem taşımıştır. Sinema bir sanat
dalıdır ve bu faaliyetin sosyal hayatta önemli bir
karşılığı bulunmaktadır. Lenin tarafından sanat
dallarının en devrimcisi olarak değerlendirilen sinema,
Walter Benjamin’e göre modernite için en uygun,
modernitenin en fazla ihtiyaçlarını karşılayan bir sanat
dalı olmaktadır.1910 ve 1920’lerden itibaren gelişmiş
ülkelerde ve bir ölçüde Türkiye’de, II. Dünya Savaş’ından
sonra ise bütün dünyada sinema, insanların gündelik
hayatlarının bir parçası haline gelir. Bu yeni kültürel
23
obje, sosyal hayatın bütününde önemli değişikliklere yol
açar, popüler kültürün de en önemli simgelerinden biri
haline gelir.
Söz gelimi Sovyet sineması öncüleri, filmlerinde
seyircilere olumlu kahramanlar aracılığıyla devrimci
bilinç aşılamak gibi amaçlara ve halkı beğenilerini ve
zevklerini geliştirmek gibi motivasyonlara sahiptirler.
Sovyetlerde sinema, bütün bir topluma müdahale etmek
amacındadır. Buna mukabil ABD’de sinema, başından
itibaren ticari bir etkinlik olarak sadece kâr oranlarını
artırmayı hedefleyen bir eğlence endüstrisi içerisinde
şekillenmiş, ilerleyen yıllarda Hollywood, ABD’nin
hegemonyacı ve emperyalist siyasetinin en önemli kültürel
partneri haline gelmiştir. Dünyanın geri kalanı için
Hollywood, popüler imgeler yaratarak ve modern Batılı
yaşam tarzını yansıtarak büyük rol oynamıştır27. Doğu
Batı ayırt etmeksizin dünya sinemasının insan gerçeği
etrafındaki sorgusu yeterli olmamakla birlikte bir
şekilde sürmektedir. Dini konuları işleyen, “Da Vinci’nin
Şifresi” romanının filme dönüşüp dünyanın ilgisini
toplaması sinema endüstrisine yeni yollar açacak gibi
görünmektedir. Batının bu ilgisini, üretici güç olmanın
yüzyıllardır süregelen din gelenek tarih süreçlerini
ortadan kaldıramayacağı gerçekliğinde aramak
gerekecektir. Batının özellikle 70’li yıllardaki bunalım27 Hakkı, Başgüney, Türk Sinematek Derneği–Türkiye’de Sinema ve Politik Tartışma, LibraKitapçılık ve Yay., İst., s. 32-38
24
ve arayışı hakkında Giovanni Scognamillo“çiçek
çocuklarının ve pop salgınının desteği ile birlikte
İsa’nın yeniden keşfedildiğini, çağdaş katkı ve
yorumlarla bir kat daha mitoslaştırıldığnı, çizgi
romanlara girdiğini, İsa ve kutsal kitapların çağa uygun
bir sömürü anlayışı içinde bir temaşa unsuru olarak
kullanıldığını, İsa’nın ismini taşıyan kazakların kapış
kapış satıldığını, hatta “uzun saçlılar”ın temsilci ve
savunucusu bile yapıldığını” yazar28. Günümüzde yeniden
dirilen bu eğilim özellikle sinemada kendini
göstermektedir. Dindar bir sinemacı olan Mel Gibson’un
yönettiği ve İsa’nın son 12 saatini anlatan
“Tutku”/ “The Passion of The Christ”, bütün dünyada geniş
yankı uyandırmış ve bugüne dek yapılmış en tartışmalı
filmler listesindeki yerini almıştır.
SONUÇGörsel kültür öğelerinin insanoğlunun hayatında
kaçınılmaz olduğu bir gerçektir. Resimden sinemaya,
fotoğraftan mimariye her alanda hayatımızda olan görsel
kültür öğeleri dört bir yanımız bu öğeler ile
28 Gıovanni, Scognamillo, Batının İnanç Temelleri, Karakutu Yay., İst., 2002, s. 145
25
donatılmıştır. Eşyayı anlamada, görmeyi en önemli yol
olarak kabul eden göze dayalı kültürün, günümüzde diğer
kültür çeşitlerine üstünlüğü bulunduğunu, bu sebeple
“görme”nin, modern kültürde “anlama” ile eş anlamlı
olduğunu belirtmiştik. Bu anlayışın ağır basmasıyla diğer
idrak özellikleri zayıflayan insanlar, dünyayı “bilinen,
tanınan ve hissedilen” bir dünya gibi değil, sadece görme
vasıtalarının penceresinden anlamlandırılan “göze dayalı
bir unsur” olarak algılamaya başlamışlardır. Göze dayalı
kültür, hiçbir metnin ifade edemeyeceği bir gösterme
gücüne sahip olduğundan, diğer ifade usûllerine nazaran,
izafî bir üstünlüğe sahiptir. Bunun neticesi olarak
günümüz insanı daha çok göze dayalı kültürün tesiriyle
şekillenmektedir. Günlük hayatımızda dahi vereceğimiz
kararlarda bu kültür öğelerinin etkisi büyüktür. 21.
Yüzyılda Görsel Kültür aristokrat tanımından ayrılarak
halka inecek ve sanatsal çalışmaların laboratuvarı olarak
topluma ve insana hizmet edecektir.
KAYNAKÇA Aygül Aykut, Güncel Sistemden Estetik Eğitimine Bir Öneri: Görsel
Kültür Kuramı, Yrd. Doç. Dr. Erciyes Üniversitesi GüzelSanatlar Fakültesi, Resim Bölümü
Barnard Malcolm, Sanat Tasarım ve Görsel Kültür,
Çev:Güliz Korkmaz, 1.Baskı, Ütopya Yayınevi, Ankara
2010,
Başgüney Hakkı, Türk Sinematek Derneği–Türkiye’de Sinema ve
Politik Tartışma, Libra Kitapçılık ve Yay., İst.,
26
Berger, J. (2005), “Görme Biçimleri”, İstanbul: Metis
Yayınları
Çitçi Erol , Görsel Kültür Elemanı Olarak 20. Yy’da
Afişin Toplumsal Süreçlere Etkisi Yüksek Lisans Tezi
Gisele, Freund, Fotoğraf ve Toplum, Çev.: Şule
Demirkol, Sel Yay., İst., 2008
Fiske, J. (1999), “Popüler Kültürü Anlamak”. Bilim ve
Sanat Yayınları, Ankara
Güvenç, B. (1985), “Kültür Konusu ve Sorunlarımız”,
İstanbul: Remzi Kitabevi
Gültekin, Çizgen, Fotoğrafın Görsel Dili, Arkeoloji ve
Sanat Yay., İst., 1998
Heise, D. (2004). Is Visual Culture Becoming Our Canon
of Art? Art Education
Mirzoeff, N. (1998). The Visual Culture Reader.
London: Routledge
Kılıç Levent, Fotoğraf ve Sinemanın Toplumsal Tarihi,
Dost Kitabevi Yay., Ankara, 2008
Sayın Zeynep , (2003). Mithat Şen ve Beden Yazısı I
(2. Baskı). İstanbul: İthaki Yayınları
Scognamillo Gıovanni, Batının İnanç Temelleri,
Karakutu Yay., İst., 2002
Sontag Susan, Fotoğraf Üzerine, Çev.: Osman Akınhay,
Agora Kitaplığı, İst., 2008
Stankiewicz, M. A. (2004). A Dangerous Business:
Visual Culture Theory and Education Policy. Art
Education and Visual Culture Studies