7
OKUF KÖPRÜSÜ Okuf Köprüsü, Çoruk Köyü’ne yaklaşık 2 km, İzmir-Çanakkale karayoluna ise yaklaşık 400 m mesafede bulunan tarihi bir yapıdır. Köy mezarlığının sağ tarafından başlayan stabilize yol yardımıyla veya sözü edilen bölünmüş karayolunun Edremit’e göre dönüş tarafından girilen yine benzer türde bir güzergah vasıtası ile köprüye ulaşılabilinmektedir. “Okuf”, “Vakıf”tan türemiş olup bu kelimenin yerel ağız ile söylenegelmiş biçimidir. Yaklaşık 20 m uzunluğundaki üç kemerli köprü tamamen taştan ve inşa edilmiştir. Ortada bulunan ana kemer diğer ikisinden daha büyüktür. Kemerlerde ve satıh kenar kısımlarında oldukça düzgün işlenmiş malzemeler, köprü ana gövdesinde ise görece daha düzensiz bir yığma teknik kullanılmıştır. Kemerlerde kullanılan taşlar dar biçimli olup sıklıkla sarı tonunda renge sahiptir. Satıh kenarlarında bulunan taşlar ise uzun yapılı olup Burhaniye ilçe merkezindeki tarihi kaldırımlarda kullanılmış olan taşlarla büyük benzerlik göstermekle birlikte granit rengindedir. Gövdeyi oluşturan taşlar ise oval yapılı moloz şeklindedir ve düzensiz bir yapıya sahiptir. Köprü üst yüzeyi gövdedeki gibi düzensiz bir yapıya sahip olup bu kısımda daha küçük boyutlu kayrak taşları kullanılmıştır. Yapısal açıdan oldukça sağlam durumdaki köprü halen yaya, hayvan veya muhtelif boyutlardaki vasıtaların geçişinde kullanılmaktadır. Mimari anlamda eskimiş olan eserin üzerinde yer yer vejetasyona ve dökülmelere rastlanmaktadır. Satıh kenarlarında bulunan taşlar en çok kaybın yaşandığı kısımdır. Köprü zemininde zaman içerisinde kaymalar yaşanmış olma ihtimalinden mütevellit köprü yüzeyi muntazam eğimli yapısını kaybetmiş, kimi kısımlarda tümsekler oluşmuştur. Okuf Köprüsü’nün üzerinde herhangi bir kitabe bulunmamakta olup bir Roma-Bizans yapısı olduğuna dair yaygın bir kanı mevcuttur. Lakin civar yerleşimlere uzak sayılabilecek bir yerde bulunmasına rağmen iyi sayılabilecek mevcut durumu ve de kısıtlı mimari izlerden yola çıkılırsa eserin Yeni Çağ sonu ila Yakın Çağ başlarına tarihlendirilebileceği düşünülmektedir. Yine köprünün ismi ele alınırsa yapının takribi 18. -19. yüzyıllarda bir vakıf tarafından ilçe merkezindeki kaldırımlar ile birlikte yaptırılmış olma ihtimali ortaya çıkmaktadır. Restore edilmesi önerilen köprü üzerinde ve hemen bitişiğinde bulunan vejetasyondan arındırılarak ortaya çıkarılmalı ve turistik potansiyeli açısından değerlendirilmelidir. Bilgilendirici levhalar ve ışıklandırma ile köprü daha olumlu değerlendirilebilir. Olası bir tamirat köprüyü güçlendirecek olup bu tip bir müdahale sonrası yapının günümüzdeki kullanımının devam etmesinin herhangi sakınca oluşturacağı düşünülmemektedir.

Burhaniye'nin Tarihi Köprüleri - Okuf Köprüsü ve Üyücek Köprüsü

  • Upload
    ku

  • View
    0

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

OKUF KÖPRÜSÜ

Okuf Köprüsü, Çoruk Köyü’ne yaklaşık 2 km, İzmir-Çanakkale karayoluna ise yaklaşık 400

m mesafede bulunan tarihi bir yapıdır. Köy mezarlığının sağ tarafından başlayan stabilize yol

yardımıyla veya sözü edilen bölünmüş karayolunun Edremit’e göre dönüş tarafından girilen

yine benzer türde bir güzergah vasıtası ile köprüye ulaşılabilinmektedir.

“Okuf”, “Vakıf”tan türemiş olup bu kelimenin yerel ağız ile söylenegelmiş biçimidir.

Yaklaşık 20 m uzunluğundaki üç kemerli köprü tamamen taştan ve inşa edilmiştir. Ortada

bulunan ana kemer diğer ikisinden daha büyüktür. Kemerlerde ve satıh kenar kısımlarında

oldukça düzgün işlenmiş malzemeler, köprü ana gövdesinde ise görece daha düzensiz bir

yığma teknik kullanılmıştır.

Kemerlerde kullanılan taşlar dar biçimli olup sıklıkla sarı tonunda renge sahiptir. Satıh

kenarlarında bulunan taşlar ise uzun yapılı olup Burhaniye ilçe merkezindeki tarihi

kaldırımlarda kullanılmış olan taşlarla büyük benzerlik göstermekle birlikte granit

rengindedir. Gövdeyi oluşturan taşlar ise oval yapılı moloz şeklindedir ve düzensiz bir yapıya

sahiptir.

Köprü üst yüzeyi gövdedeki gibi düzensiz bir yapıya sahip olup bu kısımda daha küçük

boyutlu kayrak taşları kullanılmıştır.

Yapısal açıdan oldukça sağlam durumdaki köprü halen yaya, hayvan veya muhtelif

boyutlardaki vasıtaların geçişinde kullanılmaktadır.

Mimari anlamda eskimiş olan eserin üzerinde yer yer vejetasyona ve dökülmelere

rastlanmaktadır. Satıh kenarlarında bulunan taşlar en çok kaybın yaşandığı kısımdır. Köprü

zemininde zaman içerisinde kaymalar yaşanmış olma ihtimalinden mütevellit köprü yüzeyi

muntazam eğimli yapısını kaybetmiş, kimi kısımlarda tümsekler oluşmuştur.

Okuf Köprüsü’nün üzerinde herhangi bir kitabe bulunmamakta olup bir Roma-Bizans yapısı

olduğuna dair yaygın bir kanı mevcuttur. Lakin civar yerleşimlere uzak sayılabilecek bir

yerde bulunmasına rağmen iyi sayılabilecek mevcut durumu ve de kısıtlı mimari izlerden yola

çıkılırsa eserin Yeni Çağ sonu ila Yakın Çağ başlarına tarihlendirilebileceği düşünülmektedir.

Yine köprünün ismi ele alınırsa yapının takribi 18.-19. yüzyıllarda bir vakıf tarafından ilçe

merkezindeki kaldırımlar ile birlikte yaptırılmış olma ihtimali ortaya çıkmaktadır.

Restore edilmesi önerilen köprü üzerinde ve hemen bitişiğinde bulunan vejetasyondan

arındırılarak ortaya çıkarılmalı ve turistik potansiyeli açısından değerlendirilmelidir.

Bilgilendirici levhalar ve ışıklandırma ile köprü daha olumlu değerlendirilebilir. Olası bir

tamirat köprüyü güçlendirecek olup bu tip bir müdahale sonrası yapının günümüzdeki

kullanımının devam etmesinin herhangi sakınca oluşturacağı düşünülmemektedir.

ÜYÜCEK KÖPRÜSÜ KALINTILARI

Tescilli kalıntılar Burhaniye ilçe merkezine yaklaşık 2,5 kilometre mesafede olup garajdan

başlayıp İzmir-Çanakkale karayoluna bağlanan yol üzerinde bulunmaktadır. Havran Çayı

içerisinde bulunan kalıntıların hemen üzerinde yeni bir köprü, yanında ise büyükçe bir şeker

pancarı depolama alanı bulunmakta olup bu bağlamda yerlerini tayin etmek kolaydır.

Muntazam taş işçiliği ile yapılmış eliptik bir kaide ve birkaç düzgün geometrili döküntüden

oluşan kalıntılar ne yazık ki köprü yapısını kaybetmiş olup tümüyle bağımsız durumdadır.

Yeni karayolu köprüsünün karaya bağlantı noktalarında da eski köprüden kaldığı düşünülen

düzensiz taş sıralarına ve yıkıntılara rastlanmaktadır.

Elips yapılı kaide ortadan bölünmüştür ve bu bağlamda iki parçadan oluşmaktadır. Doğuda

kalan parça zeminin zamanla kaymış olmasından ötürü yana yatmıştır ve bunun bir sonucu

olarak ahşap destekli temeli açıkça görülmektedir. Batıda kalan parça ise halen yatay

pozisyondadır. Kaide üstteki alttakinden daha dar olacak şekilde inşa edilmiş iki elips yapıdan

oluşmakta olup hemen üzerlerinde bulunan ve muhtemelen köprünün ayağı olduğu tahmin

edilen yapı tümüyle yıkılmıştır.

Doğuda kalan dikdörtgenler prizması biçimli ve yüksek yapılı bir döküntü dikkat

çekmektedir. Dört yüzeyinin muntazam fakat sadece tepe kısmının yıkık biçimde olmasından

ötürü bu yapının başka dönemlere ait bir köprü ayağı veya bir su terazisi olduğu

düşünülmektedir.

Diğer parçalar su yüzeyinin altında bulunmakta olup bu açıdan değerlendirmeye tabi

tutulamamıştır.

Yakın Çağ’da inşa edilmiş olması muhtemel köprü zamanla, özellikle de gevşek zeminden

ötürü harap olduğu için önce doğa tarafından, sonrasında ise yeni geçişler inşa etmek maksadı

ile muhtemelen insan gücüyle daha da tahrip edilerek yıkılmıştır.

Eseri günümüze turistik bir şekilde kazandırmak oldukça zor olup en azından profesyonel bir

şekilde incelenmesi ve daha kapsamlı bir teknik analize tabi tutularak değerlendirilmesi

önerilmektedir. Sonrasında ise yakınına yerleştirilebilecek bilgilendirici levhalar ile insanlar

böyle bir tarihi köprü kalıntısından haberdar edilebilir.