Giriş
f ilmi ve akademik araştırma dergisi
tasavvu 26 [2o1onı. s. 163-177
Bir Tasavvuf Klasiği Olarak Mirsii.dü'l-ibii.d
Halil BALTACI*
Özet
Bu makalede, önemli bir Kübrevi şeyhi olan Necmüddin Daye er-Razi'nin (654/1256) Mirsô.dü'l-ibeıd mine'l-mebde' ile'l-meô.d adlı Farsça eserini ineeledik Ancak ondan evvel Necmeddin Razi'nin hayatına ve eserlerine de kısaca bir değindik Ardından incelemede bulunduğumuz eserin yazılış sebebini bizzat müellifin ifadeleriyle izah etmeye çalıştık. Eserin çeşitli kütüphanelerdeki yazma ve baskı nüshalan ile yapılmış tercümeleri hakkında bilgi verdikten sonra Mirsô.dü' ibeıd'm kaynaklarına da inerek; muhtevası, tasavvufi ve edebi değeri hakkınd enel bir değerlendirmede bulunduk. Makaleyi, Mirsô.dü'l-ibô.d'm, kendinden so a vücuda getirilmiş eserler üzerindeki tesirleri hakkında bilgi vererek sonuçlan dık.
ecmeddin Daye Razi, Mirsô.dü'l-ibô.d, Kübrevilik, tarikat, tasavvuf.
Abstract
Mersiid al-ebiid As a Sufi Classic
In this artide, we have studied an important Kobravi sheikh Najm al-Din Daya Razi (654/1256) and his persian work titled Merstid al-ebtid men al-mabda' ela'lma'tid. First, we have briefly examined Najm al-Din Razi' life and works. Then we have tried to present the reasons for the composition of the book through the author's own sentences. After giving information about the manuscript and printed copies and the translations of the book located in various libraries around the world, we evaluated the general content of Merstid al-ebtid, its literary value and its place in Sufi literature. W e have conduded this artide by a summary about the influences of Merstid al-ebtid on the Sufi literature of the following ages.
Key words: Najm al-Din Daya Razi, Merstid al-ebtid, Kobraviya, Sufi, Order, Sufism.
Tasavvufa dair vücuda getirilmiş olan eserlerden mensur olanlar, daha zi
yade Arapça kaleme alınm.ışken, manzum olanlar genellikle Farsça yazılmıştır.
Arapça, Kur'an'ın bu dilde indirilmesi ve bir ibadet dili olarak kullarulrnasının
yanında, sahip olduğu yüksek ifade gücü nedeniyle -başta Farsça ve Türkçe
* Dr., Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni ([email protected]).
164
Halil BALTACI
olmak üzere- diğer bazı dillere de nüfuz etmiş; din bilim ve sanat dili olarak da
etkisini uzun süre devam ettinniştir. Zaman içinde ortaya çıkan İslfuni ilim-- lerle beraber tasawuf ilminin klasik eserleri de zikredilen sebeplerden dolayı
genellikle Arapça yazılmıştır. 1 Bu dönemde -sayıları az da olsa- Farsça yazılmış bazı önemli tasavvufi mensur eserler de görülmektedir. Bunlardan özellikle Hucvirl (ö. 465/1072)'nin Keşfu'l-mahcub'unu, Ebu Tahir İbn Münevver'in (ö.
574/11 78) Esraru't-tevhfd'ini, Meybıldi'nin Keşfu'l-esrar'ını ve Sultanü'l-Ulema
Bahaeddin Veled'in (ö.623/1231) Maarifini zileretmek gerekir. Arapça, bilim dili olarak etkisini sürdürmekle beraber XII-XIII. yüzyıllardan itibaren artık
Farsça da yükselişe geçmiş, özellikle edebiyat diline hakim olmaya başlamıştır. Bu dönemden itibaren hem manzum hem de mensur şekilde yazılmış pek çok önemli tasavvufi eser, Farsça olarak kaleme alınmıştır. Necmeddin Daye er
Razi (ö. 654/1256) tarafından yazılan ve Farsça vücuda getirilmiş tasavvufi metinleringüzel bir örneği kabul edilen Mirsiidü'l-ibad mine'l-mebde' ile'l-meiid adlı eser de işte böyle bir kültürel ortamın ürünüdür.
Bu çalışmamızda eserin müellifi Necmeddin Razi hakkında da kısaca
bilgi verdikten sonra, eseri genel hatlarıyla tanıtmaya çalışacağız.
- A. Necmeddin-i Razi
Tam adı Ebu Bekir Abdullah bin Muhammed bin Ş ahaver bin Enüşirvan
bin Ebi Nedb el-Esedi er-Razi' dir. 573/1177 yılında Rey'de doğmuştur. Doğduğu yere nisbetle "Necmeddin-i Razi" olarak, tasavvufi eserlerinde
çokça kullandığı bir mazmundan mülhem "sütanne, dadı" anlamına gelen "Necmeddin-i Daye" ismiyle ya da hocası Necmeddin-i Kübra'ya nisbetle "Küçük Necmeddin" ismiyle tanınmaktadır.2 Çocukluğu ve gençliği Rey'de
1 Esasında eserlerin dilini belirleyen faktörlerden biri de müellifierin eserlerinde hitap ettiği hallan yaşadığı bölgede konuşulan lisandır. Necmeddin Razi bu hususu dikkate alarak ilk eserlerini Farsça, son dönem ~serlerini ise Bağdat'ta Arapça kaleme alnuştır. Razi, Menaratü's-sairin adlı eserini, Mirsadü'l-ibtid'm Farsça olması sebebiyle bu dili bilmeyenierin de faydalanması için Arapça olarak yeniden yazdığım söylemektedir. Necmeddin Razi, Menaratü's-sairin, nşr. SaidAbdı..ilfettah, Kahire 1999, s. 28.
2 Neaneddin Razi, Mirsadü'l-ibtid, haz. M.Emin Riyahi, Talıran, 1973, s. 545; a. mlf, Mennilzat-ı • Es edi, haz. Muhammed Rıza Şefi'-i Kedkeni, Talıran 1974, s. 4; a. mlf., Menaratü's-sairin, s. 28; İbn-i
B ibi, el- Evamirü'l-alaiyye fi'l-umüri'l-alaiyye (Selçuk Name), tre. Mürsel Öztürk, Ankara 1996, s. 253; Abdurrahman Canu, Nefehtitü'l-üns-Evliya Menkıbeleri, tre. ve şerh Lamii Çelebi, haz. Süleyman Uludağ-Mustafa Kara, İstanbul, 1998, s. 491; Alişir Nevai, Mecalisü'n-nefais, haz. Ali Asgar Hikmet, Tahran, 1963, s. 320; Taki Bahar, Sebk-i Şinasi, Talıran, 1337, c. III, s. 20; Edward Granwille Browne, ALitrary History ofPersia, Cambridge, 1956, c. II, s. 495; Said Nefisi, Tarih-i Nazm uN esr der İran, c. I, s. 140; Ömer Rıza Kehhale, Mu'cemu'l-müellifin, Beyrut, 1957, c. VI, s. 122.
Bir Tasavvuf Klasiği Olarak Mirsadü'l-ibad
geçen Razi'nin bu dönemlerine ait fazla bilgi bulunmaz. Buna rağmen ortaya koyduğu eseriere baktığımızda iyi bir eğitim sürecinden geçtiği söylenebilir.
İlk yolculuğuna 599/1202 yılında Hac vazifesini yerine getirmek için çıkan Razi, bu yolculuğunda önce Şam'a daha sonra da Mısır'a ve Hicaz'a gitmiştir. Şam'da bulunduğu sırada dönemin büyük süfilerinden Ebu Hafs Ömer es-Sühreverdi (ö.634/1234) ile tanışmıştır. Eserlerinde onu şeyhi olarak tanıtan Razi, halvet ve erbainat tarıkini ondan aldığını, sohbet hırkasını giydiğini ve ondan dinlediklerini nakletme · azetinin bulunduğunu dile getirmiştir. Daha sonra "şeyhler diyarı" ol nitelendirilen Harizm ve Horasan bölgelerine gitmesinde, bir yıl son niden görüştüğü Sühreverdi'nin telkinleri-nin etkisi vardır. 3 '-.
Razi, 601/1204 yılında Horasan bölgesine yaptığı bu yolculukta, önce Nişabur'un önemli süfilerinden ŞeyhMuhammed Küf ( ö. ?) ile görüşmüştür. Harizm bölgesine ulaştığında ise Necmeddin-i Kübra'mn dergahında mürid olmuş; Kübra, genç Necmeddin'in manevi terbiyesi ile ilgilenmesi için önemli halifelerinden Mecdüddin Bağdadi'yi (ö. 606/1209) görevlendirmiştir.4 Bağdamnin gözetimi altında manevi eğitimini tamamlayan Razi, şeyhinin elim bir olay neticesinde öldürülmesiyle bu bölgeden soğumuş ve doğudan gelmekte olan Moğol tehlikesinin de etkisiyle yeniden memleketine dönmüştür.
Müellifiıniz, Moğol güçlerinin durdurulaınaınası, büyük yıkım ve katliamlarının kısa bir sürede Rey, Hemedan ve Irak'a kadar ulaşması üzerine, buradan da ayrılarak 618/1221 yılında Anadolu'ya geçıniştir.5 Aynı yıl Malatya'da şeyhi Sühreverdi ile yeniden görüşme fırsatı bulan Razi'nin,6
bir müddet Kayseri ve Sivas'ta ikaınet ettiği bilinmektedir. Bu dönemde Evhadüddin Kirmarıf, Mevlana Celaleddin ve Sadreddin Konevi ile görüş:müş8, bir müddet sonra da buradan ayrılarak önce Erzincan'a oradan da
3 Razi, Bahru'l-hakaik, Süleymiiniye Ktp. Hasan Hüsnü Paşa, nr. 37, vr. Sa; 4 A. Ciiırıi, age, s. 606; Alişir Neviii, age, s. 320; Bahar, age, c. III, s. 20; A. İkba!Aştiyiini, Ttirih-i
Mufassal-z İran, Tahran, 1351, c. I, s. 499; Nefisi, age, c. I, s. 140. 5 Razi, Mirstidü'l-ibtid, s. 16-20. 6 Razi, Mirstidü'l-ibtid, s. 23. 7 bk. Mikail Bayram, Şeyh Evhtidüddin Htimid el-Kirmtini ve Mentikıb-ntimesi, Konya, 2005,
s. 142-143. Aynca bk. Anonim, Mentikıb-z Evhtidüddin Htimid b. Ebi'l-Fahr Kirmtini, tsh. Bediüzzaman Füruzanfer, Tahran, 1969, s. 38-39.
8 Mevlana Cii:ıni'ye göre Şeyh Necmeddin Razi, Anadolu'da bulunduğu sırada Şeyh Sadreddin 165
166
Halil BALTACI
Kafkas ülkelerine doğru gitmiştir.9
Anadolu'dan ayrıldıktan sonra pek çok yeri dolaşan müellifimiz, so
nunda Bağdat'a yerleşmiş, ömrünün son dönemlerini birrada eserleri
ni yazmakla geçirmiştir. Kaynaklar, Razı'nin sıkıntılarla dolu hayatının
Bağdat'ın düşmesinden iki yıl önce 654/1256 yılında sona erdiğini be
lirtmektedir. Şinüziyye Mezarlığı'nda Seri es-Sakati ile Cüneyd-i Bağdam
gibi iki büyük İslam mutasavvıfının kabirierine yakın bir yere defnedildiği rivayet edilir.10
Bu yazımızın da konusunu oluşturan Mirsadü'l-ibô.d adlı eserinin
yanında, Mermıl.zat-ı Esedf der Mezmilriit-ı Diivudf, Risiile-i Akl u Işk,
Risiiletü't-tuyilr, Matali'u'l-fman adlı Farsça eserleri ile tasavvufi tefsiri
Bahru'l-haktiik ve'l-meanf adlı eseri ve tasavvufi konuların izah edildiği,
hal ve makamların anlatıldığı Meniiriitü's-siiirfn ilailah ve maktimat-ı tiiirfn
billah adlı eseri ve de Ebu'I-Hasan Barakani'nin "Süfi malılük değildir"
sözünü izah eden Şerhu kavli'ş-Şeyh Ebi'I-Hasan el-Harakanf adlı Arapça
risalesi vardır.
B. Mirsadü'l-ibad
a. Eserin~ Adi
Necmedd1n Razi'nin en önemli eseridir. Eser, tasavvufi kıymetinin ya
nında, edebi açıdan yazıldığı dönemdeki Fars nesrinin şaheserleri arasında
gösterilınesiyle de önemlidir.U Tam adı Mirsiidü'l-ibô.d mine'l-mebde' ile'l
metıd olan esere, Razı'nin bu ismi vermesinde Kur'an'da zikredilen; "İnne
Konevi ve Mevlana Celaleddin ile görüşmüştür. Cilıni, bu görüşme ile ilgili olarak şu ilginç anekclotu aktarmıştır; "D enilir ki· bu görüşme esnasında akşam namazının vakti girdi. Şeyh'ten (Razi) namazı kıldırmas:ıriı rica ettiler. Şeyh namazı kıldırdı ve her iki rekatta da "ya eyyühe'l-kMirıin"u okudu. Namaz tamamlandığında Mevlana Celaleddin Şeyh Sadreddin'e dönerek; zahir odur ki birincisini bizim, ikincisini de sizin için okudu! diye latife yapmıştır." Razi ile ilgili hemen bütün kayriakların naklettiği bu bilgi için bk. Cilıni, Nefô.hô.t, s. 606.
9 Razi, Bahru'l-haktiik, Süleymil.niye Ktp. Hasan Hüsnü Paşa, m. 37, vr. 3b-4a; Ateş, İşiiri Tefsir Okulu, İstanbul1998, s.144-145.
i o Cami, age, s. 606; Riyahi, Mirsô.dü'l-İbô.d'a yazdığı mukaddime, s. 31; Safedi, el-Vô.fi bi'l-vefeyô.t, haz. E. Fuad Seyyid, F. Steiner Verbag, Wiesbaden 1991, c. XVII, s. 579; Nefisi, Tarih-i Nazm uNesrder İran, c. I, s.141.
ll Füruzanfer, Mevlana Celaleddin, tre. F. Nafiz Uzluk, İstanbul1997, s. 316; Riyahi, Mirsô.dü'libô.d (Mukaddime), s. 57. Safa Zebihullalı, Tarih-i Edebiyyô.t der İran, Talıran 1338-1341, s. 1196; Hami d Algar, The Path of God's Bondsmen from Origin to Return, New York, 1982, s. 16.
Bir Tasavvuf Klasiği Olarak Mirsadü'l-ibad
Rabbeke lebi'l-Mirsô.a'12 ayetinin etkisi vardır.
"Mirsad" kelimesi, "rasad" kökünden türetilmiş, daha çok "mihrab, mizmar" manasında mekan ismi olarak kullanılır. Buna göre "mirsad", içine girilip gözetierne yapılan yere verilen bir isim olduğu gibi; "atlann saklandığı yer" manasında "mıdmar", içine girilip yol edinilen "minhac" ve de "avcının av gözlediği yer gibi gözetme yeri", "gözetierne noktası" anlarnIanna da gelmektedir.U Aslında Necmeddin Razı, "mirsad" kelimesiyle; "Hakk'ın kull~etmesi"nden ziyade, salikin başlangıçtan (mebde') nihayete (mead) kadar o~yolculuğunda takip ettiği "cadde-i hakikat" ya da "sırat-ı mustaklm' yani bu yolculuğun gerçekleştirildiği "yol"u kastetmektedirY Bu ani. ıyla eser, "Başlangıcından dönüşüne Allah'ın Kullan'nın Yolu" şeklinde· de tercüme edilebilir. Nitekim eseri İngilizceye çeviren Hamid Algar da tercümesine bu anlamda; The Path of God's Eand
smen from Origin to Return adını vermiştir.
b. Eserin Yazılışı
Necmeddln Razı bu eserin yazılış hikayesini kitabın başında şu şekilde dile getirmektedir:
"Uzun bir zamandan beri muhakkik talebelerim ve sadık müridlerim, sermayesi az, güçten yoksun bu zayıftan Farsça bir kitap yazmaını istemişlerdi. Her ne kadar daha önce her toplumun istidat ve isteğine göre bu konuda pek çok kitap yazılınışsa da benden hacmi küçük olmakla beraber geniş- manalı, yaratılışın başla:ngıandan nihayetine kadar, seyr u sülükten, maksattan, maksüddan, aşktan ve maşuktan haber veren bir eser yazmamı talep etmişlerdi. Bu eser hem alemi gösteren bir kadeh hem Cemal'i gösteren bir ayna olmalı; hem eksik bir mübtedl istifade edebilmeli hem de müntehl bir kamilin sözlerini ihtiva etmeliydi. Çeşitli afet ve fitnelerin sebep olduğu geciktirmelerden dolayı bu kitabı tamamlamaya fırsatını olmadı. 618 yılında Kayseri'de mübarek Ramazan ayı gelmişti. Bu şerefli mevsimde uzlete çekildim. Arkadaşlarım ve talebelerimin her fırsatta dile getirdikleri fakat çeşitli engeller sonucu yazmaya fırsat bulamadığım kitabı yazmak hususunda bu durumu ganimet bildim. Feyz-i Rabbamden izin
12 Kuşkusuz Rabbin her an gözetlemededir. Fe cr, 89/14 13 Fahreddin Razi, Tefsir-i Kebir, Mefô.tihü'l-gayb, tre. Heyet, Ankara 1995, c. XXII, s. 424-425;
Elrnalılı M. Harndi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Ankara, 1995, c. VIII, s. 228. 14 Razi, Mirsô.dü'l-ibô.d, s. 30.
167
Halil BALTACI
ve yardımla eldeki kalem gaybın tasarrufuyla yazmaya başladı. Böylece değerli mücevherler gaybın mevhibelerinden çıkıp kalbe ulaştılar. Kalemin dili ibareler dizisinde sürüklenmeye başladı. Bu sayfaların kapak arasına alınmasıyla muhakkik talebelerimin ve sadık arkadaşlarımın hediyesi de ortaya çıkmış oldu."15
N ecmeddin Razi, bu kitabın iyi niyetle mütalaa edildiği takdirde; insanların "Ben kiminı, nereden geldim ve nereye gidiyorum, niçin yaratılclım? Maksaclım ve maksüdum nedir?" gibi sorularına rahatça cevap bulacağını ifade eder.16
Müellifinin zihninde uzun bir süre olgunlaşmayı bekleyen ve ilkyazımı 618/1221 yılında Kayseri'de gerçekleşebilen bu eseri, Razi, mürldlerine ve arkadaşlarına hediye etmiştir. Ebu Hafs Ömer es-Sühreverdi (634/1234)
de eseri mütalaa edip beğenince, onu Sultan I. Alaeddin'e hediye etmesi konusunda tavsiyede bulunmuşturP Bu tavsiye doğrultusunda müellifiıniz, 620/1223 yılında Sivas'ta bulunduğu sırada, es ere birtakım eklemeler yaparak yeniden yazdığı -nüsha-i şahane olarak bilinen- nüshayı Selçuklu sultanına hediye etmiştir. İbn-i Bibi, sultanın bu eseri pek beğendiğini, bu sebeple Necmeddin-i Razi'ye ilisan ve bağışta bulunduğunu zikreder.18
c. Eserin Yazmalan ve Basılmış Nüshaları
Mirsadü'l-ibad'ın birçok yazma nüshası çeşitli kütüphanelerde bulunmaktadır. Farsça yazma eserler konusundaki çalışmalarıyla bilinen Ahmed Münzevi, bu eserin farklı kütüphanelerde bulunan elli altı nüshasını tanıtmıştır.19
Mirsadü'l-ibad mine'l-mebde' ile'l-mead'm Farsça yazmalarının
Türkiye'deki kütüphanelerde bulunan nüshalarından bazıları şunlardır; Süleymaniye Ktp. Ayasofya1 nr. 2067; nr. 2065; nr. 2066; nr. 2069; Bağdatlı Vehbi, nr. 7 40; Carullah, nr. 1099; Es'ad Efendi, nr. 1 705; Fatih, nr. 2839; nr.2840; nr. 2841; nr. 2842; nr. 2781; nr. 2782; nr. 2796; Lala İsmail, nr. 210; Murad Buhan, nr. 214; Pertev Paşa, nr. 329; Reisü'l-Küttab, nr. 509;
ıs Razi, Mirsadü'l-ihfıd, s. ıs-22. ı6 Razı, Mirsadü'l-ibad, s. 30.
':r ı 7 Razi, Mirsadü'l-ibad, s. 23. üsman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul, ı971, s. ~ 392.
§ ı8 İbni Bibi, age, s. 253. ı9 Münzevi, Fihrist-i Nüshahtiy-i Hatt-ı Farisf, Tahran, ı349, c. II/ı, s. ı379-ı382.
168
Bir Tasavvuf Klasiği Olarak Mirsadü'l-ibad
Raşid Efendi, nr. 397; Serez, nr. 1497; Şehid Ali Paşa, nr. 2708; nr. 1405; Hz. Halid, nr. 186. Nüruosmaniye Ktp.; nr. 2162/2585; nr. 2163/2586. Millet Ktp. Ali Emiri Fars1, nr. 78; Ali Emiri Fars1, nr. 999. Mevlana Müzesi Ktp. nr. 1709; Manisa İl HaJk Ktp., nr. 1182/1. Burdur İl HaJk Ktp., nr.1863.
Mirsô.dü'l-ihfıd, ~ yaz~ir eser olarak kalmamış, farklı zamanlarda basımı yapılarak da neşredilmiştir. Eser ilk olarak taşbaskı halinde Nedbü'd-devle lakabıyla ta.ıl1ıan Abdülgaffar tarafından Nasıruddln-i Tüsi'nin Risô.le-i ô.gô.z ve encô.m'ıyla birlikte 1894 yılında Tahran'da basılmıştır. Daha sonra Şemsü'l-urefa lakabıyla bilinen Seyyid Nimetullah Hüseyn-i Tahranı tarafından, ilki 1933'te, ikincisi 1958 yılında olmak üzere, Tahran'da yeniden basılmıştır.20 Eser, son olarak Muhammed Emin Riyam tarafından, sekiz yazma nüshasıyla karşılaştırılarak ve hem eseri hem de müellifi tanıtan geniş bir mukaddime ile 1973 yılında, ardından da 1986 yılında yeniden yayımlanmıştır.
M. Emin Riyah1, Mirsô.dü'l-ibô.d'ın, Telhfsu mirsô.di'l-ibad {f keşf szrri'l-fcô.d ismiyle hülasa edilen bir taşbaskısından daha söz etmektedir. N ecmeddln-i Kübra'ya atfedilen ve naşiri meçhul olan bu eserin başında, Kübra hakkında bilgi verilmiştir. Muhammed Cafer Kebüderahengi (ö. 1238/1859) adındaki bir şahıs ise Mirsô.dü'l-ibô.d'ın birinci ve ikinci bölümlerine çeşitli fasıllar ekleyerek Merô.hilu's-sô.likfn adıyla eseri kendisine mal etmiş, daha sonra Ziyaeddln Necefi bu kitabı intihal meselesine değinmeksizin 1941'de Tahran'da neşretmiştir.21
d. Eserin Tercümeleri
Mirsô.dü'l-ibad'ın yazıldığı ilk dönemlerden itibaren değişik dillere tercüme edildiği görülmektedir. Eser tam metin halinde ilk olarak Türkçeye çevrilmiştir. İlme değer veren Osmanlı padişahlarından IL Murad'ın, önemli eserlerin Türkçeye tercüme edilmesini teşvik ettiği, hatta bazı eserlerin tercümesi için bizzat emir verdiği bilinmektedir. 22 Mirsô.dü'l-ihfıd
belki de bu padişahın emri ya da teşvikiyle dönemin süfilerinden Kasım b. Muhammed Karahisan (ö. 891/1486) tarafından 825/1421-1422 yılında
20 Riyahl, age, s. 127. 21 Riyahl, age, s. 128-130, Algar, The Path ofGod's Bondsmen from Origin to Return, s. 21 22 Bu konuda geniş bilgi için bk. Ahmet Karta!, Anadolu Selçuklulan ve Beylikler Dönemi Uygarlığı
I, Tercüme Edebiyab, Ankara, 2006, s. 541, 543. · 169
170
Halil BALTACI
İrşadü'l-müridin ile'l-murad fi tercemeti mirsadi'l-ibad adıyla Türkçeye tercü
me edümiştir.23 Karahisan, eseri tercüme ederken, birebir kelime çevirisi
yerine daha çok meal-çeviri tarzını benimsemiştir.
İrşadü'l-müridin ile'l-murad fi tercemeti mirsadi'l-ibaaın bu isimle ve
Muradname adıyla çeşitli nüshaları bulunmaktadır. Eserin kütüphaneleri
mizdeki nüshalarından bazıları şunlardır:
Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 3790; Veliyyüdrun Efendi, nr. 3599;
Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 1650; nr. 2068; Bağdatlı Vehbi, nr. 717;
Düğümlü Baba, nr. 221; Düğümlü Baba, nr. 222; Es'ad Efendi, nr. 1355;
nr. 1314; Fatih, nr. 2843, nr. 2576; Hacı Mahmud Efendi, nr. 2275; Hacı
Mahmud Efendi, nr. 2364; nr. 2235, nr. 2841; Halet Efendi Ek, nr. 60;
İbrahim Efendi, nr. 512; Lala İsmail, nr. 123; Mihrişah Sultan, nr. 259;
Nuri Arlasez, nr. 2; Şazeli Tekkesi, nr. 51; Tımovalı, nr. 835; Yazma Bağış
lar, nr. 723; Yusuf Ağa, nr. 272. Nuruosmaniye Ktp., nr. 651. Hacı Selim
Ağa Ktp., Kemankeş, nr. 241. Millet Ktp.; Ali Emin, nr. 944. Kayseri Raşid
Efendi Ktp., Raşid Efendi, nr. ll 70.
Osmanlı dönemi müellifleri de Mirsadü'l-ibiladan etkilenip istifade et
mişlerdir. Bunlardan Şeyhoğlu Mustafa (XN. y.y), dönemin devlet adamla
nndan PaşaAğa b. Hoca Paşa adına 803/1401 yılında kaleme aldığı önemli
Osmanlı dönemi siyasetnamelerinden Kenzü'l-kübera ve mehekkü'l-ulema adlı eserini yazarkenMirsadü'l-ibaaın son bölümünü esas almıştır. Bu ese
rin telifbir eser olup olmadığı konusu tartışmalıdır. Şeyhoğlu Mustafa'nın
bu eserinin bilinen tek yazma nüshasının şahsi kütüphanesinde olduğunu
ifade eden M. Fuad Köprülü, bu eseri önceleri Şeyhoğlu Mustafa'nın telif
eserleri arasında göstermiş, fakat daha sonra "Anadolu Selçuklu Tarihinin
Yerli Kaynakları" adlı makalesinde bunun telif olmadığını ve Mirsadü'l
ihaaın özet olarak tercüme~i olduğunu belirtıniştir.24 Fakat bu eser üzerin
de çalışma yapıp daha sonra neşreden Kemal Yavuz, eserin tercüme değil
23 Karahisan, İrşiidü'l-müridin, Süleymaniye Ktp., Düğümlü Baba nr.221-222, vr. 6a-6b; Ahmet Ateş, "Hicri VI-VIII. (XII-XIV:) Asırlarda Anadolu'da Farsça Eserler", Türkiyat Mecmuası, sayı: VII-VIII, cüz II. İstanbul, 1945, s. lll.
24 Köprülü, "Anadolu Selçuklu Tarihinin Yerli Kaynakları", Belleten, 1943, sayı: 27, s. 447-448. Köprülü başka bir makalesinde ise Şeyhoğlu Mustafa ve Osmanlı döneminin önemli bir siyasetnamesi kabul edilen Kenzü'l-küberil haklanda bilgi verirken Mirsildü'l-ibiid'ı tekrar hatırlatarak Kenzü'l-küberil'nm telif olmadığıru ve Mirsildü'l-ibiid'ın özet olarak tercümesi olduğunu söyler: Köprülü M. Fuad, "Vakfa Ait Tarihi Istılahlar Meselesi", Vakıflar Dergisi, 1938, c. I, s. 137.
Bir Tasavvuf Klasiği Olarak Mirsadü'l-ibad
telif olduğunu savunmaktadır.25 Orhan Şaik Gökyay ise Kenzü'l-kübera'nın Mirsadü'l-ihaaın beşinci bab:ı.vın, ilk dört faslından özetlenerek değil, birebir tercüme edilmek ~le ::=e;-dana getirildiğini iddia etmektedir.26
Mirsô.dü'l-ibad, Müntehabü'~ ismiyle özet bir şekilde Arapçaya da tercüme edilmiştir. Mütercimi bilinmeyen bu kitap, Kahire'de el-Ezher Üniversitesi Kütüphanesi'nin Yazmalar bölümünde, 727 numarayla kayıtlı olarak bulunmaktadır. 27
Mirsô.dü'l-ibad, Hind alt kıtasıyla Çin Müslümanlarının da ilgi gösterdiği tasavvufi eserlerden biridir. Hamid Algar, eserin 1670 veya 1672 yılında Wu Zixan tarafından Guzihen Yaodao adıyla Çineeye çevtildiğini ve XX. yüzyıl başlarına kadar okunageldiğini zikretmektedir. 28 Eser ayrıca Hamid Algar tarafından The Path of God's Bondsmen from Origin to Return adıyla
İngilizceye çevrilerek 1982 yılında New York'ta yayımlamıştır.
e. Eserin Kaynakları ve Muhtevası
Tasavvufi hayatla gerçek manada Kübrevi gelenek çerçevesinde buluşan Razi, bu konuda ciddi bir eğitimden geçmiştir. Daha yolun başında Mecdüddin Bağdamnin kendisini müridliğe kabul etmek için sıkı bir im
tihandan geçirdiğini, zor ve uzun bir tasavvufi eğitim sürecinden sonra ancak kemale ulaşabildiğini dile getirmektedir.29 Necmeddin-i Razi'nin, tarikatın pratiklerini yerine getirirken, diğer taraftan tasavvufun büyük eserlerini de mütalaa ettiği anlaşılınaktadır. Başta kendi hocaları Mecdüddin Bağdadi (ö. 606/1209), Necmeddin Kübra (ö. 618/1221) ve Ebu Hafs Ömer es-Sühreverdi (ö. 632/1234) olınak üzere büyük mutasavvı:fların eserleri ve sözlerinden istifade ettiğine şüphe yoktur. Razi, Mirsadü'l-ihaada, kaynakları hakkında bilgi vermediğinden faydalandığı eserleri tespit etmek güçtür. Oysaki Menaratü's-sairin adlı eserini yazarken faydalandığı süfilerin isimlerini kitabında zikretmektedir. Bununla
25 Geniş bilgi için bk. Şeyhoğlu Mustafa, Kenzü'l-küherii. mehekkü'l-ulemii. (İnceleme, Metin, İndeks) haz. Kemal Yavuz, Ankara, 1991, s. 1-6.
26 Orhan Şaik Gökyay, "Kenzü'l-kübera ve Mahakkü'l-ulema", Çevren, Priştine, 1976, nr. 9, s. 49
27 Mehmet Okuyan, Necmuddfn Dii.ye ve Tasavvu(f Tefsiri, İstanbul2001 s. 83. Brockelınann bu eserin başka bir Arapça çevirisinin de Berlin 3006, AS 2065/9'da bulunduğunu ifade etmiştir. ~ Brockelınann, G. I, s. 583. ~
28 Algar, "Necıneddfn Kübra", DİA, XXXII, s. 505. E 29 Ril.zi, Bahru'l-hakiiik, Süleyınamye Ktp. Hasan Hüsnü Paşa, nr. 37, vr. 6b-7a. ___ _
171
Halil BALTACI
beraber Razi'nin Mirsô.dü'l-ibad:ı yazarken faydalandığı tespit edilen başlıca kaynakları arasında Ebu Talib el-Mekki'nin (ö. 386/996) Kütü'l-kulU.b'ü, Ali b. Osman el-Hucviri'nin (ö. 470/1077) Keşfu'l-mahcub'u, Ebu Tahir İbn Münevver'in (ö. 57 4/1178) Esrô.ru't-tevhfd (f makamat-i Şeyh Ehf Safd'i, Ebu Hamid Muhanımed el-Gazzili'nin (ö. 505/1111) İhyô.'sı, Meybudi'nin Keşfü'l-esrô.r'ı ve Ahmed el-Gazzili'nin (ö. 520/1126) Sevô.nih'i hemen akla geleıılerdir.30 Bu isimler dışında Yusuf b. Hüseyin er-Razi (ö. 243/857), Ebu Turab Nahşebi (ö. 245/859), Yahya b. Muaz er-Razi (ö. 258/871), Ebu Yezid Bistamı (ö. 234/848 veya 261/874 ), Ebu İshak İbrahim Havas (ö. 291/904), Cüneyd-i Bağdam (ö. 297 /909), Ebu Osman Hm (ö. 298/910), Hüseyin b. Mansılr el-Hallac (ö. 305/917), Ebu Ali Dekkak (ö. 405/1014), Ebu'I-Hasan Harakanı (ö. 425/1034), Yusuf Hemedam (ö. 535/1141) gibi mutasavvıf büyüklerin sözlerinden ve hikayelerinden de istifade ettiğini söyleyebiliriz. Bütün bu kaynaklardan istifade etmekle beraber Mirsô.dü'lihô.d, kendine has üslubuyla özgün bir eserdir. Aynı dönemde yazılan nesir tarzındaki diğer Farsça eserlerle kıyaslandığında, gerek edebi dili gerekse tasavvufi muhtevası bakımından daha zengin olduğu söylenebilir.
Eser, İslam'ın beş şartını temsil etmek üzere beş ana bölüm (bab) ve tasavvuftaki ehemmiyetine binaen "kırk (erbain, çile)" sayısına izafetle kırk fasıl olarak tertip edilmiştir. İhtiva ettiği konulara göre Mirsô.dü'l-ihô.d'ın tertibi genel olarak şu şekildedir:
Birinci bab, kitabın dibacesi olup, üç fasıldan meydana gelmektedir. Bu bab, kitabın yazılış amacını, eserin meydana geliş sürecini anlatması ve müellifin hayat hikayesinin belli dönenılerini birinci ağızdan nakletmesi bakımından önem taşımaktadır.
İkinci bab, varlığın mebde'i ile ilgili beş fasıldan meydana gelmektedir. Bu fasıllarda ruh kavramı, ruhların fıtrat ve mertebeleriyle bilinmesi, melekılt alemi ve derecele~, mülk ve melekut alenılerinin zuhüru, insan bedeninin yaratılışı, rUhun bedene indirilişi ile ilgili konular ele alınmıştır. Bu bab, rılhun yolculuğundaki nüzıll ya da iniş kavsini içeren bilgiler vermektedir. Müellifin varlık ve yaratılışla ilgili fikirleri özellikle bu bölümde dile getirilmiştir.
Üçüncü bab, rılhun perdeleri, rılhun bedene indirilişindeki hikmet ve faydaları, insanların peygamberlere ve evliyalara olan ihtiyao üzerinedir.
~ <;> RUhun şeriat, tarikat ve hakikat yoluyla terbiye edilmesine yönelik konu-
j 30 Riyahi, Mirsô.dü'l-ibô.d (Mukaddime), s. 60.
172
Bir Tasavvuf Klasiği Olarak Mirsadü'l-ibad
/ lara tahsis edilmiştir. Bu babda; ı:t~iyesinin ne şekilde olacağı, şeyh ve şeyhliğin şartlan, mürid ve :qı.üridliğin gereklilikleri, salikin mertebe kat ettikçe kendisinde hasıl olan mükaşefe, müşahede, nur tecellileri ve vuslat gibi konulan ihtiva eden yirmi fasıl vardır. Bu bölüm bir Kübrevi şeyhi olarak Necmeddin-i Razi'nin ve Kübreviliğin dineve ibadetlere bakışını, tarikat anlayış ve uygulamalarını göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Bu bab, varlığın meaş olarak ifade edilen ikinci bölümü olarak da kabul edilebilir.
Dördüncü bab, dört fasıldan meydana gelınekte; emmare, levvame, mülhime ve mutmainne mertebelerindeki insan nefslerinin meadı, yani ahiretteki durumlanyla ilgili bilgiler verilınektedir. Bu bölümde Razi'nin nefs ve nefsin mertebelerine getirdiği yorumlar da ilgi çekicidir.
Beşinci ve son bab ise; sultan, vezir, yöneticiler, sanat ve ticaret erbabı ile zenginler, işverenler, işçi ve köylüler gibi çeşitli insan sınıfının sülükünun nasıl alınası gerektiği ile ilgili malumatın verildiği bölümdür. Bu babda özellikle sultan, vezir ve devlet yöneticilerine değerli öğüt ve tavsiyelerde bulunulur. Bu yönüyle eserin bu bölümü küçük çaplı fakat önemli bir "siyasetname" özelliği de taşımaktadır.
Eserde işlenen konuların anlatım usUlü şu şekildedir:
Bölüm başlangıcında, hangi konu izah edilecekse, mutlaka o konuyla alakah olarak önce bir veya birkaç ayet ve hadis zikredilir. Bir önceki konu da, ilgisi dolayısıyla yeniden, kısaca özetlenir. Daha sonra o bölümün asıl konusuna geçilir. Konular, genellikle özetlenerek ve irtibatlı bir ayet veya hadisle ya da Allah'a ham d cümlesiyle sona erdirilir. Uygulanan bu usUlün, okurun metni takip etmesi bakımından oldukça faydalı olduğu söylenebilir. Bununla beraber bu metodun, okuyucuda, müellifin zaman zaman kendisini tekrar ettiği duygusunu uyandırdığını da belirtmek gerekir.
Mirsadü'l-ibad, seyr u sülüke dair konusuyla iyi tasarlanmış, sisteıni olan bir eserdir. Varlığın, özellikle insanın başlangıcından nihayetine, yani yeniden başlangıç noktasına döndüğü yolculuğunda geçirdiği bütün merhalelere kadar, macerasını tasavvufi bir bakışla gözlemleyerek dile getirıniştir. Konular eserin maksadına uygun bir şekilde ele alınmış, mevzular arası geçişler başarılı bir şekilde gerçekleştirilıniş, eser boyunca kitabın bütünlüğünün korunmasına dikkat edilmiştir. Razı, eserinde, bu yolculuğu dışandan tasvir eden bir gözlemci alınaktan ziyade, diğer büyük süfi kılavuzlar gibi, saliklerle birlikte yolu bizzat yürüyen bir rehber konumunda-
173
Halil BALTACI
dır. Bu da Mirsadü'l-ibiid'zn üslubunun çok daha canlı ve dinamik olmasına katkı sağlamıştır.
Mirsadü'l-ibiid, temel olarak Kur'an ve sünnete dayalı bii eserdir. Müellif, eserinde ayet ve hadisleri sadece nakletmekle yetinıneıniş, çok defa bu ayet ve hadisleri şerh edip geniş açıklaınalarda bulunmuştur. Onun bu tavrı, pek çok sılfi ınüellifte olduğu gibi her şeyden önce kitap ve sünnete olan bağlılığıyla açıklanabilir. Necıneddin Razi bu eseriyle tasavvufa sadece teorik ve kavram yönünden değil, pratik ve uygulama yönüyle de katkı sağlamışbr. Eserde tasavvufi kavramlarla ilgili pek çok yeni ibare ve tanını vardır. HaınidAlgar, tasavvufun önemli konularından olan letaifkonusunda nefs, kalb, sır, ruh şeklindeki dörtlü tasnife, beşinci olarak "hafi" kavramını ilk defa Mirsadü'l-ibiicfda Razl'nin dahil ettiğini söyleınektedir.31 Yine ınüellifin; tab', nefs, kalb, ruh, sır, hafi, ahfa gibi kalbin tavır ve ınertebelerini "şagaf, habbetü'l-kalb, süveyda, ınühcetü'l-kalb" gibi yeni kavramlarla açıkladığı görülmektedir. Ayrıca Razl'nin eserinde, tasavvufi konuları izah için daha önce bilinen reıniz ve seınbollere yenilerini eklediğini söylernek gerekir. Müellifin şeriat ve ibadetlere getirdiği tasavvufi yoruınları; nefs, kalb, ruh konularıyla bunların tasfiye ve terbiye edilmesi hususundaki
- ifadeleri ve de zikir, halvet, sema gibi uygularnaya dair açıklaınalarıyla özellikle Kübrevilik ve Kübreviliğin tarikat uygulaınaları hakkında önemli bilgilere ulaşmak mümkündür. Bu anlarnda Mirsadü'l-ibacfı, Kübrev1 geleneği, zaınanıınıza taşıyan önemli eserlerden birisi olarak değerlendirrnek yanlış olınayacakbr.32
Mirsadü'l-ibiicfın tasavvufi değerine ek olarak edebi değeri hakkında da birkaç cümle söylernek yerinde olur: Kitabın edebi açıdan o dönernde yazılan benzer eserlerle kıyaslandığında, üstünlüğünü Fars Dili'nin ınütehassıslarının ifadelerinden anlaınaktayız. Bu konuda Bediüzzaınan Füruzanfer, Mirsadü'l-ibiid hakkın~a: "Farsça yazılmış tasavvuf kitaplarının en iyilerinden ve mutlak sihir denebilecek bir eser" ifadesini kullanırken33, M. Emin Riyahi, onu "Farsça irfam eserlerin en güzeli ve ınensılr metinlerlu en nefs örneklerinden birisi" olarak nitelendirir.34 Sebk-i Şinasf sahibi Taki ~ahar ise bu kitabı "edebı·kıyınet taşıyan önemli bir eser" olarak tanı br. 35
31 Aigar, age, s. 18. ~ 32 Aigar, age, s. 7. ~ 33 Füruzanfer, Mevlilnil Celaleddin, s. 316.
~ ,':! 34 Riyahi, Mirsildü'l-ibô.d (Mukaddime), s. 57. 35 Bahar, Sebk-i Şinilsi, c. III, s. 21.
174
~ Bu eser, içinde barındırdığı tarihi bilgiler ve sosyal olaylara bakış açısı
sebebiyle de dikkat çekicidir. Müellifinin hayatı hakkında en önemli kaynak
olmasının yanında, eser, Harizm ve Horasan bölgeleri, Moğollar ve Moğol
istilası, Anadolu ve çevresi, dönemin toplum yapısı hakkında çeşitli gözlem
ve bilgilere de sahiptir. Mirsô.dü'l-ibful'ın bu özelliğine ilk dikkati çeken M.
Fuad Köprülü olmuştur. "Anadolu Selçuklularının Yerli Kaynakları" adlı ma
kalesinde Mirsô.dü'l-ibô.adan, XIII. asrın ilk yarısına dair Anadolu'nun rı1hi
ve ictimal durumuna ait bilgi veren, çok kıymetli bir kaynak olarak bahseder
ve tarihçilerin bugüne kadar bu önemli kaynaktan istifade etıneıniş olmala
rının hayretle karşılanacak bir durum olduğunu söyler. Köprülü, ayrıca, ese
rin dönemine ait içinde barındırdığı zengin malzemeden faydalanılamama
sının sebebini, şimdiye kadar bu eserin meçhul kalmasına bağlamaktadır.36
Eserle ilgili bilgi veren Mikail Bayram, Mirsô.dü'l-ibô.aın -özellikle son
bölümlerinin- Selçuklu ve Osmanlı Anadolu kültüründe önemli bir yeri
bulunan Ahilik teşkilatının tesis edilmesi ve gelişmesine de büyük katkısı
nın olduğunu söylemektedir.37
f. Eserin Tesirleri
Mirsô.dü'l-ibô.d'ın ilk dönemlerden itibaren okunan bir eser olması
ve çeşitli dillere tercüme edilmesi tesir alanının genişlemesine sebep
olmuştur. Anadolu'dan Çin'e kadar geniş bir alanda güçlü bir etkiye
sahip olan eserden pek çok kimse istifade etmiştir. Bu kişiler arasın
da özellikle Mevlana Celaleddin (ö.672/1273)38, Azizüddin Nesefi
(ö. 680-681/ 1281-1282 veya 700/1300)39, Alaüddevle Simnan1 (ö.
36 Fuad Köprülü, agm, s. 447-448. 37 Mikail Bayram, Türkiye Selçuklulan Üzerine Araştırmalar, [y.y.] 2003, s. 63. 38 Mevlana, Mesnevi ve Fihi ma fih adlı eserlerinde isim belirtmeksizin Razi'den iktihaslarda
bulunmuş, benzer konulan yalan ifadelerle dile getirmiştir. Mevlana: "Ey insan, sen name-i ilahinin nüshasısın, Cemal-i şahinin iiyinesi sensin. Alemde her ne varsa senden hariç değildir, Dilediğin her şeyi kendinde ara; zira hepsi sensin." Mirsadü'l-ibad, s. 66 Şeklinde tercüme edilen Razi'nin meşhur rübiüsini Fihi ma fih adlı eserinde zikretmiştir. Mevlana, Fihi ma fih, tre. A. Avni Konuk, haz. Selçuk Eraydın, s. 73.
39 Kübrevi bir müellif olarak olarak Nesefi'nin eserlerinde Mirsadü'l-ibad'ın etkisi olduğu muhakkaktır. Nesefi'nin Beyanü't-tenzil adlı eserini yayma hazırlayan Seyyid Ali Asgar Mir Bakriferd bu esere, M. Emin Riyahi de Mirsadü'l-ibad'ın mukaddimesinde Nesefi'nin özellikle Keşfu'l-haka.ik adlı eserine tesirinin bulunduğunu söylemektedir. bk. Nesefi, Beydnü't-tenzil, haz. AliAsgar Mir Bakriferd, s. 16, 67; Riyahi, Mirsadü'l-ibad (Mukaddime), s. 73.
175
176
Halil BALTACI
736/1335)40, Hafız Şirazi (ö. 792/ 1390 )4\ Abdurrahman Cfurıl (ö. 898/ 1492)42 gibi müellifler ük akla gelenlerdir. Mirsadü'l-ibad'ın etkisini tasav
Vuftan siyasete geniş bir yelpazede görmek mümkündür. Hüseyin Vaiz-i Kaşifi'nin, Fütüvvetname-i Sultanf, Necmeddln Mahmud Isfahanl'nin Minhacü't-talibfn, Eınlr Hüseyin Herevi'nin Tarabü'l-mecalis adlı eserleri ile
Hüccetü'l-Hind adlı eserde bu etkiden söz edilebilir.43 Ayrıca Osmanlı dönemi müelliflerinden Şeyhoğlu Sadrüddln Mustafa, Kenzü'l-kübera, Mesnev!
şarihlerinden Yusuf b. Ahmed el-Mevlev! ise Menhecü'l-kavf adlı eserinde Mirsadü'l-ibad'dan istifade ederek geniş çapta iktihaslarda bulunmuşlardır.
Sonuç
Necmüddln Razi, XII-XIII. yüzyıllar arasındaki bii- zaman diliminde yaşamış önemli sı1fi şahsiyetlerinden birisidir. Tasavvufun gerek müesseseleri, gerek yetiştirdiği şahsiyetler ve gerekse ortaya koyulan eserler bakımından zirveye ulaştığı bu dönemde Necmeddln-i Razi de başta Mirsadü'libad ve tasavvufi tefsiri Bahru'l-hakaik olmak üzere, önemli eserler yazarak kendisinden söz ettirmiştir. Özellikle Mirsadü'l-ibad, dil ve muhtevasıy
!a benzer eserler arasında öne çıkmış, nesir dilirıin sağlamlığı ve akıa
üslı1buyla Farsça yazılmış tasavvufi eserler arasında önemli bir yere sahip olmuştur. Tasavvufi kavramları, seyr u sülükü, tasavvufi edep ve terbiyeyi kolay ve anlaşılabilir bir dille aniatınası sayesinde çok okunan bu eser; Türkiye, İran, Hindistan ve Orta Asya kütüphaneleri başta olmak üzere, pek çok yazma nüshasıyla dünyanın çeşitli kütüphanelerinde yerini almıştır. Bütün bunlara ilaveten, eserin erken dönemlerden itibaren değişik dillere tercüme edilmiş olması da ehemmiyeti hakkında bize bilgi vermektedir.
40 Necrneddin Razi ile Simnaru, Kübrevi geleneği paylaşan müelliflerclir.Aynca Simnaru, Razi'nin yanın kalan Bahru'l-hakii.ik adlı tefsirini bir tekmile yazarak tamamlamışb.r. Simnam'nin Mirstidü'l-ibiid'dan da faydalandığı anlaşılmaktadır. bk. HanıidAlgar, age, s. 18-19.
41 M. Emin Riyahi, Hafız'ın Mirstidü'l-ibiid'ı okuduğıınu ve özellikle Razi'nin şiirlerindeki mazmunlardan ve eserdeki fikii:-lerden istifade ederek yeni beyitler oluşturduğıınu söylemektedir. bk. Riyahi, age, s. 72-73.
42 E_serinde Razi hakkında güzel ifadeler kullanan Cilrni, şeybin özellikle Mirstidü'l-ibtid ile Bahru'l-hakii.ik adlı eserlerinden övgüyle söz etmiştir. Razi'nin eserlerinden faydalandığı anlaşılan Cilrni, en önemli eseri kabul edilen Nefahtitü'l-üns adlı eserinde ilim ve aliınler hakkındaki bilgileri ilk paragrafında isim vererek daha sonraki bölümlerinde ise isim zikretıneksizin Mirstidü'l-ibtid'm beşinci babının üçüncü faslını bazı kısunları atlamak suretiyle aynen eserine almışb.r. Cilrni, age, s. 104-155.
43 Riyahi, age, s. 73.
' "B" T4,K!Migi Olmk Ml<>odü1-ibod
Kaynakça
Abdurrahman Nureddin Cfuni, Nefehô.tü'l-üns; Evliyil Menkıbeleri, tre. ve şerh Liimii Çelebi, haz. Süleyman Uludağ-Mustafa Kara, İstanbul 1998.
Ahmed Münzevi, Fihrist-i Nüshahiİ)l-i Hatt-ı Fiirisi, Tahran, 1349.
Ahmet Ateş, "Hicri VI-VIII. (XII-XN.) Asırlarda Anadolu'da Farsça Eserler", Türkiyiit Mecmuası, sayı: VII-VIII, cüz II, 1945.
Alişir Nevai, Meciilisü'n-nefiiis, haz. Ali Asgar Hilanet, Tahran, 1963.
Anonim, Menalab-ı Evhiidüddin Hfimid b. Ebi'l-Fahr Kirmfini, tsh. Bediüzzamiin Füruzanfer, Tahran, 1969.
Aştiyiini Abbas İkbal, Tarih-i Mufassal-ı İran, Tahran, 1351.
Bediüzzaman Füruzanfer, Zindegfini-i Mevlana; Risale der tahkik-i ahval ü zindegfini-i Mevlana Celaleddin Muhammed-i Mevlevi, Tahran, 1354; tre. F. Nafiz Uzluk, Mevlana Celaleddin, İstanbul 1997.
Edward Granwille Browne, A Literary History of Persia: from Firdawsi to Sa'di, I-N, Cambridge 1956.
Elmalılı Harndi Yazır, HakDini Kuran Dili, I-X, Ankara, 1995.
Fahreddin Razi, Tefsir-i Kebir, Mefatihü'l-gayb, tre. Heyet, Ankara, 1995.
Hamid Algar, "Necmeddin Kübra", DİA, XXXII, s. 498-506.
-, The Path of God's Bondsmen from Origin to Return, New York, 1982.
İbn-i Bibi Ali er-Rugedi, Selçuknfime-el-Evfimirü'l-alfi'iye fi'l-umilri'l-alfi'iye, tre. Mürsel Öztürk, I-II, Ankara, 1996.
Mehmed Fuad Köprülü, ·~adolu Selçuklu Tarihinin Yerli Kaynaklan", Belleten, sayı: 27, 1943.
-, "VakfaAit Tarihi Istılahlar Meselesi", Vakıflar Dergisi, 1938.
Mehmet Okuyan, Necmuddin DIİ)le ve Tasavvufi Tefsiri, İstanbul, 2001.
Mikail Bayram, Şeyh Evhadü'd-Din Hfimid el-Kirmfinive Menfikıb-Nfimesi, Konya 2005.
-,Türkiye Selçuklulan Üzerine Araştırmalar, [y.y.] 2003.
Muhammed Emin Riyahl, Mirsfidü'l-ihfid (Mukaddime), Tahran, 1973.
Muhammed Taki Bahar, Sebk-i Şinfisiyfi Tarih-i Tatavvur-i Nesr-i Ffirisi, Tahran, 1337.
Mustafa Şeyhoğlu, Kenzü'l-küberfi mehekkü.'l-ulemfi (İnceleme, Metin, İndeks) haz. Kemal Yavuz,Ankara,1991
Necmeddin-i Daye, Bahru'l-hakiiik ve'l-ma'fini fi tefsiri's-seb'i'l-mesfini, Süleymiiniye Ktp., Hasan Hüsnü Paşa, nr. 37. -, İrşfidü.'l-Mü.ridin ile'l-Murfid {i Tercemeti Mirsfidi'l-ibfid, tre. Muhammed Kasım Karahis m, Süleymiiniye Ktp. Düğümlü Baba, nr. 221-222.
-, Mirsiidü.'l-ibfid mine'l-mebde' ile'l-me'fid, nşr. M. Emin Riyahl, Tahran, 1973.
Orhan Şaik Gökyay, "Kenzü'l-kübera ve Mahakkü'l-ulema", Çevren, nr. 9, Priştine, 1976.
Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul, 1971.
Ömer Rıza Kehhale, Mu'cemu'l-mü.ellifin, Beyrut, 1957.
Safedi, el-Vafi bi'l-vefeyfit, haz. E. Fuad Seyyid-F. Steiner Verbag, Wiesbaden, 1991.
Said Nefisi, Tarih-i Nazm u N esr der İran ve der Zebfin-ı Paris~ I-II, Tahran, 1984.
Süleyman Ateş, İşiiri Tefsir Okulu, İstanbul, 1998.
Zebihullah Safa, Tarih-i Edebiyyfit der İran, I-III, Tahran 1338-1341. 177