54
Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan Kandan Amerika Başta Olmak Üzere Tüm Emperyalistler ve İşbirlikçileri Sorumludur! Amerikan Dışişleri Bakanı Clinton ve Uşakları İftar Sofrasında ZIKKIMIN KÖKÜNÜ YEYİN! KATİLLER! İFTAR SOFRASINDA YEDİKLERİ SURİYE HALKLARININ KANIDIR! www.yuruyus.com [email protected] [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 326 19 Ağustos 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus.com Rose Teks Direnişi Hey Tekstil Direnişi BEDAŞ Direnişi DİRENMEK ONURDUR! Tüm Direnenler Birleşelim Direnişleri Büyütelim

yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

  • Upload
    others

  • View
    6

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür:

“Yaptıklarınız Övmekle Bitmez”Uşaklıkta Sınır Yok!

Suriye’de Akan Kandan Amerika BaştaOlmak Üzere Tüm Emperyalistler ve

İşbirlikçileri Sorumludur!

Amerikan Dışişleri Bakanı Clintonve Uşakları İftar SofrasındaZIKKIMIN KÖKÜNÜ YEYİN!

KATİLLER!İFTAR SOFRASINDA YEDİKLERİSURİYE HALKLARININ KANIDIR!

www.yuruyus.com

[email protected]

info

@yu

ruyu

s.c

om

Haftalık Dergi / Sayı: 32619 Ağustos 2012

Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yu

s.c

om

Rose Teks Direnişi

Hey Tekstil Direnişi

BEDAŞ Direnişi

DİRENMEK ONURDUR!Tüm Direnenler Birleşelim

Direnişleri Büyütelim

Page 2: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

Sahibi ve Sorumlu YazıişleriMüdürü: Mustafa DOĞRUAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu / İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal SahirSok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE

Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık-SanayiCad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 EuroAlmanya: 4 EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6 Frank

Hollanda: 4 Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4 EuroAvusturya: 4 Euro

www.yuruyus.com

Haftalık Süreli Yerel YayınSiyasi Dergi Fiyatı: 1 TL

Tel: (0-212) 251 94 35

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

Akıl ile cüreti birleştirebilenyöneticiler istiyoruz.

Hem akıllı hem cüretli olabilmek içinbir yönteme sahip olmak gerekiyor.

Hem öğrenmek hem öğrenileniuygulamak için

bir yönteme ihtiyaç vardır.Hem cüretli hem akıllı olmak için

devrimci yöntemler kullanmak gerekir.

Devrimci yöntem;1- Sürekli öğrenmek,

2- Öğrendiğini sürekli hayattauygulamaktı[email protected]

Page 3: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

İİ ç i n d e k i l e r41 Haklıyız Kazanacağız:

Kentsel yıkımbayramdan sonraKocaeli’denbaşlayacak!

42 GençlikFederasyonu’ndan:AKP, eğitime değilhapishanelere yatırımyapıyor!

43 Gençliğin Gündeminden:Tüketen değilmücadele eden gençlik

44 Sevil Sevimli’ye 32,5 yılhapis isteniyor! Yetmez;idamını isteyin!

46 AKP’nin sporseverliğininyüzü 2012 LondraOlimpiyatları

47 Cola, Banka vb.reklamlarda oynayansanatçılarımızaçağrılarımızdır!

48 Avrupa’daki Biz:Kreuberg diğer adıylaküçük İstanbulTürkiyelilerdenarındırılmak isteniyor!

50 Avrupa’da Yürüyüş...53 Berkan54 Yitirdiklerimiz55 Öğretmenimiz

7 Emekçi düşmanlığı, ahlaksızlık,

yalancılık, ihbarcılık, Sol’un değilreformizmin, düzenin anlayışıdır

10 Cansel Malatyalı en kısa zamandamuhatap alınmalı ‘güvenceli iş’talebi karşılanmalıdır

11 İMO “emeğin ve demokrasinin

yılmaz savunucusu” olamaz13 Türk-İş kuruluşunun 60. yılını

kutladı. İşçi sınıfına ihanetin 60yılı

14 Efendi Cliton’dan uşaklarınateşekkür: “Yaptıklarınız övmeklebitmez” uşaklıkta sınır yok!

17 Halk Düşmanı AKP: AKP

Ortadoğu halklarının kardeşi değildüşmanıdır!

17 Özgür Tutsaklar’dan: Bizim de

günümüz gelecek!18 Eleştiri-özeleştiri Dayı’nın güç

veren elidir20 Hayatın Öğrettikleri: En

yakınımızdakileri örgütleyerekbaşlayacağız

21 Devrimci Okul: Özgürlük23 Yoldaşları Hasan’ı anlatıyor: Şimdi

senin umudunu, özlemini, kininibiz kuşandık

4 Direnmek onurdur! Tüm direnenlerbirleşelim! Direnişleri Büyütelim!

DİRENENLER HERZAMAN KAZANIR!

34 Direnen BEDAŞişçilerinin sesine kulakverelim

37 AKP, 9 milyon kadınıeve hapsediyor

38 İşbirlikçiliğin, Amerikanuşaklığının partisi halkdüşmanı AKP: Baskı,terör, riya, yalan vedemagoji

25 Sınıf Kini: Kinimizibileyerek, hesap sormayadevam edeceğiz!

27 Sanatçıyız Biz: SGK’danyapımcılara sigortasızsanatçı çalıştırmasınaonay geldi!

30 TAYAD’lı Aileler: Tecritiuygulayanlardan veişkencecilerden hesapsoracağız!

29 Özgür Tutsaklar’danHalkımıza: Evrenselgazetesini almıyoruz!

30 Ölen “birkaç Mehmet” değilyoksul halk çocuklarıdır

32 Kontrgerilla MehmetEymür’den uşaklık itirafları

33 Devrimci Alevi KomitesiOlarak Diyoruz ki:Cemevlerimizesaldıranlar karşılarındabizi bulacaktır

34 Kredi kartı, kapitalisttüketim kültürününtuzağıdır

Halkımızın Ramazan Bayramını KutluyoruzTüm dünya halklarının onurlu, mutlu, inançlarının özgür

olduğu bir dünyada yaşamasını diliyoruz.Emperyalizmin ve uşaklarının Suriye halklarını birbirine

düşman ederek ülkesini kan gölüne çevirdikleri şu günlerdeemperyalizme ve işbirlikçilerine karşı direnen tüm halklarınyanında olduğumuzu belirtiyor ve halkımızın gelenekselRamazan bayramını kutluyoruz.

Halk Cephesi

Her Cuma Saat 19.00’da Taksim Tramvay Durağı’ndanGalatasaray Lisesi Önüne Kadar Yürüyerek, “Ayhan

Efeoğlu’nun Mezarı Nerede?” Diye Soruyoruz!.. Sen de GelSesimiz Çoğalsın!..

TAYAD’LI AİLELER

Ülkemizde Gençlik

Ç ıktı!

Page 4: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

54 Billur Tuz işçisinin direnişi 8.ayına girdi. 10 Hey Tekstil işçi-

si yaklaşık 6 aydır direniyor. CanselMalatyalı’nın, tek başına sürdürdü-ğü direniş 180’li günlere ulaştı. 35Togo işçisi direnişte 100’lü günleri ge-ride bıraktı. 40 Micha Galvaniz iş-çisinin direnişi 100’lü günlere geldi.120 BEDAŞ işçisinin direnişi 90’lıgünlere vardı. Rose Tekst işçileri herCumartesi-Pazar iki saatlik oturma ey-leminde 4. haftayı geride bıraktılar.Gaziantep Başpınar Organize Sana-yi Bölgesi’nde Gürteks, Canan Teks-til, Motif İplik, Gür İplik ve ZekiMensucat’ta yaklaşık 3 bin tekstil iş-çisinin ortak direnişi yayılarak sürü-yor. THY işçilerinin oturma eylemisürüyor. Adana’da işten atılan TE-DAŞ işçilerinin direnişi 161 gün-dür çeşitli eylemlerle sürüyor.Teksim Triko işçileri İstanbulMerter’deki fabrika önünde birhaftadır direniyorlar.

Ülkenin dört bir köşesinde irili-ufaklı daha pek çok direniş...

Örgütsüz, bilinçsiz olduğu için,baskılardan çekindiği, neyi

nasıl yapacağını bilemediği içinkölece çalışma koşullarına boyuneğen, sessiz ama öfkeli, direnmeyehazır on binlerce işyeri, yüzbinler-ce, milyonlarca işçi var...

Şu an süren irili ufaklı direnişlerbu işçiler açısından bir umut

kaynağıdır. Onlara direnişleri öğre-tecek, direnmenin gerekliliği gös-terecek olumlu örneklerdir.

BİZİM İÇİN DE DİRENİ-YORLAR

Direnişteki işçilerin sayısının120, 10, 30, 54, 35, 40, 1 kişi

olduğuna bakmayın. Sayının tekbaşına önemi yoktur. Önemli olan 1kişi de olsa direnme iradesidir. 1 ki-

şinin direnişi haksızlığa karşı birmücadele çağrısıdır. Onuru koru-maya çağrıdır. Kaderciliğe, yılgınlı-ğa, teslim oluşa karşı bir umudun ko-runmasıdır. Her direniş umudun bü-yümesidir. Direnişte her gün korkuduvarlarının aşılması, yılgınlığa vu-rulan bir darbedir. Direnişte her günzafere yaklaşılan bir adımdır.

Direnenler hepimiz için de dire-niyorlar. İşte Cansel Malatyalı

demokrat, emekten, halktan yana ol-duğunu söyleyen İMO ve TMMOByönetimlerinin onayıyla keyfi olarakişten atıldı. İMO önünde açtığı çadırdatek başına direniyor. Tek başına olsada direnişin haksızlığa uğrayan, enazından bugün direnme gücünü ken-dinde bulamayan yüzbinleri de tem-sil ediyor. Sendikaların, odaların kol-tuklarına yerleşmiş, yönetici diyegeçinen, AKP’nin zulmüne, baskısı-na karşı sonuç alıcı bir direniş örgüt-leme iradesi gösteremeyenlerin demaskelerini indiriyor Canseller.

İşte Hey Tekstil işçileri. 420 işçininişten atıldığı Hey Tekstil’de yüzlerce

işçiyle başlayan direniş EMEP’in ira-desizliği, işçileri satması nedeniyle eri-tildi. EMEP’in yönlendiriciliğiyleoluşturulan direniş komitesi direnişi bi-tirdi. 10 işçi “Hayır, haklarımızıalana kadar direnişi sürdüreceğiz”dedi. Şimdi bu 10 işçi 4 aydır maaş-ları verilmeyen, kıdem tazminatı ça-lınan işinden atılan 420 işçiyi temsilediyor. Haksızlığa uğrayan yüzbinleri,milyonları temsil ediyorlar. Onlariçin de direniyorlar.

Sorun sadece daha iyi maaş al-mak, bir işe girmek sorunu de-

ğildir. Hemen her yerde, her işte bizibekleyen kölece çalışma koşullarıdır.Haksızlıklardır. Azgın sömürüdür.Keyfiyet ve baskıdır. “Lanet olsun”deyip haklarımızdan vazgeçmek,“bu iş olmazsa başka bir iş bulur ça-lışırım” demek çözüm değildir. Bukoşullar sürüp gittikçe çalıştığımız herişte bizi bekleyen sorunlar aynı ola-caktır. Her işte köle muamelesi gö-receğiz. Başka işlerde çalışmak ye-rine çalıştığımız işyerindeki koşul-ların değiştirilmesi için mücadele et-

meliyiz. Biz işimize geri dönmekiçin direniyoruz, ekmeğimizin pe-şindeyiz. Evimizin, ailemizin, ço-luğumuzun çocuğumuzun rızkıiçin direniyoruz. Bu meşrulukla di-renişi sahiplenmeliyiz.

AKP ve polisi bizleri gözaltıy-la korkutmak isteyecektir.

Her gün yaşlı genç yüzlerce insa-nımız gözaltına alınıyor. Amaçhaklarımıza sahip çıkmamak, azgınsömürüye, adaletsizliğe karşı sus-kun kalmamızdır. Ne olur gözal-tına alınırsak? Üç-beş cop yersekne olur? En fazla iki gün gözal-tında tutarlar. Onursuzluğun acı-sı, haksızlığa, adaletsizliğe sessizkalmanın acısı yiyeceğimiz bir-kaç coptan çok çok daha ağırdır.

DİRENMEK ONURDUR!Tüm Direnenler Birleşelim!

Direnişleri Büyütelim

Direnişteki işçilerinsayısının 120, 10, 30,

54, 35, 40, 1 kişi olduğunabakmayın. Sayının tek başına

önemi yoktur. Önemli olan 1 kişide olsa direnme iradesidir. 1

kişinin direnişi haksızlığa karşı birmücadele çağrısıdır. Onuru

korumaya çağrıdır. Kaderciliğe,yılgınlığa, teslim oluşa karşı bir

umudun korunmasıdır. Her direnişumudun büyümesidir. Direnişte

her gün korku duvarlarınınaşılması, yılgınlığa vurulan bir

darbedir. Direnişte her gün zafereyaklaşılan bir adımdır.

44

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Page 5: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

DİRENİŞ BİLİNÇTİR, EN BÜ-YÜK ÖĞRETMENDİR! Dİ-

RENİŞ UMUDUN YARINLARATAŞINMASIDIR!

Direniş öğretir, direniş en büyüköğretmendir, direniş emekçinin

okuludur. Direnişçi işçiler bunu ken-di deneyimleriyle yaşayarak gör-müşlerdir.

Billur Tuz direnişinden bir kadınişçi şunları söylüyor: “Karşılığını

aldıktan sonra çalışmak güzel, üreti-ci olmak güzel bir şey. Bir kadın ola-rak üretici olmak güzel, kendi ka-zandığınla çocuğuna bakmak, ona ör-nek olmak her açıdan iyi bir şey. Kı-zımı da getireceğim buraya. 13 ya-şında. Bu ortamı görsün, bilinçlensin,bilinçli olsun istiyorum. Biz dahaönce bilinçli olmadığımız için, sen-dikanın, grevin, direnişin ne anlamageldiğini bilmiyorduk. Slogan atarkenbile zorlanıyordum.”

Büyük çoğunluğu kadın RoseTekst işçileri de hayatlarında ilk

kez slogan atıyorlar. “İşçiyiz Haklı-yız Kazanacağız” diye haykırırken“işçi olduğumuzu şimdi anladık” di-yorlar. Halkın güvenliğini sağladığı-nı düşündükleri polislerin hak aramaeylemlerinde patronun yanında ol-duğunu ve gerçekte kime hizmet et-tiklerini gördüler. Çok değil üç haf-talık eylemlerinde öğrendiler bunla-rı. Ve daha da çok şey öğrenecekler.

Hiç kuşkusuz Hey Tekstil, BE-DAŞ, THY, Micha, TOGO... iş-

çileri de direnişleri için çok şey öğ-rendiler. Dostu-düşmanı, daya-nışmanın gerekliliğini, diren-meden hak alınamayacağını, dü-zenin adaletsizliğini, polisin, dü-zen partilerinin, iktidar partisi-nin patronların baş destekçisi ol-duğunu her gün görüyorlar.

Direnişçi işçiler on yıllara varanyaşamlarında öğrenemedik-

lerini birkaç haftalık, aylık direniş-lerinde öğrenmişlerdir. Kendile-rinden önceki direnişlerden öğ-rendiler, şimdi kendilerinden son-raya direniş örnekleri bırakıyorlar.

Direniş burjuva ideolojisiyleişçi sınıfı ideolojisinin sava-

şımıdır özünde. Bu yanıyla küçük

büyük her direniş tarihseldir.

DİRENİŞLERİ DESTEKLE-MELİ, BİRLEŞTİRMELİ,

BÜYÜTMELİYİZ! Bunca yoğunve yaygın saldırı karşısında sendika-lar sessiz ve suskundur, tavırsızdır.Gösterdikleri tavır sembolik açıkla-malardan, zoraki ve sürekli olmayandesteklerden ibarettir. İşçilerin du-yarsızlığından şikayet eden “işçi eskiişçi değil” diyen sendika yöneticile-ri direnişçi işçileri sahipsiz bırak-maktadırlar.

Evet sormak gerekir, işte duyarlı,direnen işçiler. Ne yapıyorsu-

nuz bu işçiler için? Kazanmaları içinhangi desteği sunuyorsunuz? Nasıl birprogramınız var? Kendi üyesi olsunolmasın, sendikalı olsun olmasınemekten yana bir sendikacı tüm işçi-lere sahip çıkmalıdır, tüm işçilerinhakları için mücadele etmelidir. Neyazık ki böyle bir durum söz konusudeğildir. Bırakalım desteği, sahip-lenmeyi sendika yöneticileri, sen-dikalar direnen işçiden rahatsızlıkduymaktadırlar. Bu durum en sonCansel Malatyalı örneğinde olduğugibi, işi direnen işçiyi ihbar etmeyekadar vardırmaktadır.

Direnişleri birleştirmek ve büyüt-mek görevi açıktır ki devrimci

işçilerindir.

Evet direnişimiz aylarca sürebilir,dahası yıllara yayılabilir. Direniş

içindeki işçiler bilinçlerinde sıçramayapmazlarsa, direnişe olan destek

büyütülemezse başarı şansı olmaya-caktır.

Direnişlerin en önemli eksikliğibelli bir programdan yoksun

olması, belli bir hedefinin olmayışı-dır. Programın, hedefin olmadığıyerde bir iç örgütlülük de yoktur. Di-renişçi işçiler atıl bir şekilde kur-dukları çadırlarda gün boyu boş boşbeklerler. Aktif, dinamik olması ge-reken işçiler bu halde dinamizmleri-ni yitirip umutsuzluğu ve yılgınlığı dabüyütürler. Bu eksiklikler özellikle di-renişin uzun bir sürece yayılmasıyladaha da belirgin hale gelmektedir.

Hedef açık ve nettir: Ne paha-sına olursa olsun KAZAN-

MAK. Kazanma inancı ve kararlılı-ğı taşımayan direniş daha baştan ye-nilmiştir, günden güne eriyip bite-cektir.

Direniş programı da bu kararlılı-ğı ve inancı yansıtmalıdır. Ön-

celikle direnişin meşruluğu tümhalka, olabildiğince en geniş ke-simlere taşınmalıdır. Bildirilerle,afişlerle, el ilanlarıyla, açıklamalarla,pankartlarla, eylemlerle her yerdedirenişin sesi duyurulmalıdır. Basını,köşe yazarlarını bir dosyayla gezip ha-ber yapmalarını, köşe yazarlarınayazı yazdırıp gündem yapmalarını is-temeliyiz.

Direniş içindeki her bir işçi buprogramın uygulayıcısı olma-

lıdır. Kazanmak istiyorsak bir anbile boş durmamalıyız. Aktif-pasif,ileri-geri her işçinin mutlaka yapa-bileceği şeyler vardır. Hiçbir işçi di-renişin dışında tutulmamalıdır.Tersine direnişin dışına düşen işçi-ler bir şekilde direnişin parçası ya-pılmalıdır.

İşçiler direniş içinde onlarca komitekurabilirler. Dayanışma komitesi,

iaşe komitesi, basın komitesi, eylemkomitesi, çadır komitesi vb... Her birikendi önüne koyduğu programı ha-yata geçirecek, her biri içinde yeralan onlarca işçinin dinamizmini, ira-desini açığa çıkartacak direnişi sa-hiplenmesini beraberinde getire-cektir. Direnişin ilk günlerinin coş-ku ve motivasyonu yanıltmamalıdır.Programsız ve örgütsüz bir direniş

Hedef açık ve nettir: Nepahasına olursa olsun

KAZANMAK. Kazanma inancı vekararlılığı taşımayan direniş dahabaştan yenilmiştir, günden güne

eriyip bitecektir. Direniş programıda bu kararlılığı ve inancı

yansıtmalıdır. Öncelikle direnişinmeşruluğu tüm halka,

olabildiğince en geniş kesimleretaşınmalıdır. Bildirilerle, afişlerle,

el ilanlarıyla, açıklamalarla,pankartlarla, eylemlerle her yerde

direnişin sesi duyurulmalıdır.

55

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Page 6: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

uzun vadede yenilmeye mahkum-dur.

Ohalde haksızlığa bulunduğu-muz yerde karşı koyma bilin-

ciyle, direnişimizle milyonlarcaemekçiyi temsil ettiğimiz bilinciy-le direnmeliyiz. Direniş sahiplenmeyide açığa çıkaracaktır.

Bugün direniş içinde olmayan iş-çiler, sıranın kendilerine gelme-

sini beklemeden, direnenlerin kendi-leri içinde direndiklerinin bilinciyle di-renişleri sahiplenmek sorumluluğu ilekarşı karşıyadırlar. İstenirse sahip-lenmenin pek çok yolu bulunabilir.

DİRENİŞLERİ DESTEKLE-MEK, BÜYÜTMEK DİRE-

NİŞİN ONURUNA SAHİP OL-MAKTIR! Çalıştığımız işyerindekiarkadaşlarımızı, bulunduğumuz ma-halledeki komşularımızı yanımızaalarak direnen işçileri ziyaret edebi-liriz. Duyarlılık önce kendimizden

başlamalıdır. Çevremizi de bu du-yarlılığa ancak bu şekilde katabiliriz.Direnişçilere maddi yardımda bulu-nabiliriz. Direnişçi işçilerin taleple-rinin yazılı olduğu bildirileri kendiçevremizdekilere ulaştırabiliriz.

Direnişlerin zayıf yanlarından biride birbirlerinden kopuk olma-

larıdır. Direnişleri birleştirmek buanlamda oldukça önemlidir. BEDAŞdirenişi, HEY Tekstil direnişi, THYdirenişi, Rose Tekst işçileri... bu di-renişleri birleştirmeliyiz.

Her direniş kendi işyeri önünde de-vam etmekle birlikte bütün di-

renişler öncelikle ortak bir eylemdebuluşulabilir. Her akşam merkezi biryerde bir yürüyüş yapılabilir. Ortak birpankartla: “İşimizi, Ekmeğimizi Aşı-mızı İstiyoruz”, “Gasp Edilen Hak-larımızı İstiyoruz” pankartıyla yü-rünebilir. Cansel Malatyalı için, İz-mir’deki direnişler için, Anadolu’nun

diğer yerlerinde süren direnişler de buortak eylemde dile getirilebilir. Sürekliişten atılmalar yaşanmaktadır, sürek-li haksızlıklar vardır. Yeni direnişçilerde katılacaktır bu ortak eyleme.

Bu parça parça olan ve direnişumutları kırılan işçiler için yeni

bir motivasyon olacaktır. Bu durumdirenişlere desteği hızlı bir şekilde bü-yütecektir. Bu direnişleri birleştir-mek büyük bir güç ortaya çıkarta-caktır. Direnişten kopan işçileri de ye-niden direnişin içine çekecektir. Ör-nekleri çoktur. Israr ve kararlılık di-renişi zafere taşıyacak temeldir.

Direnişleri desteklemek, büyütmekve birleştirmek devrimci işçile-

rin önlerindeki en önemli görevlerdenbiridir. Bu devrimci işçilerin hemişçi sınıfına karşı görevi, hem dedevrimci işçi hareketinin gelişeceği,büyüyeceği zemindir.

4. Haftasına giren Roseteks işçilerinin eyleminden ra-hatsız olan Köşebaşı Restaurant patronlarının şikayetiy-le direnişçi 21 işçi karakola götürülerek ifade vermeyezorlandı.

21 işçinin evlerine baskın gibi “ziyaret” yapan AKPpolisi işçileri gözaltına alarak zorla karakola gelip ifadeverdirmek istedi.

İşçilerin avukatı Şükriye Erden “Baskın havasında ka-rakola davet edilip, ifadeleri alındı. Ardından da serbestbırakıldı. Patron işçilerin haklı taleplerini karşılamak ye-rine, hak arama eylemleri karşısında polisiye yöntemle-ri devreye soktu. İşçilerin ses getiren eylemleri karşısın-da rahatsız olan patron, restaurantın avukatları aracılığıylaişçiler hakkında şikayet dilekçeleri verdi. İşçilerin hak-larında birden fazla suçlamada bulunulmuş: iş ve çalışmahürriyetini engelleme, izinsiz gösteri kanununa muhale-fet, şantaj ve tehdit. Bunların tümü gerçek dışıdır. Bununüzerine soruşturma başlatılmış ve ilgili karakollara bildirimyapılmış. 21 işçi evlerinin önü adeta ablukaya alınarak,zorla karakola ‘davet’ edildi. Böylesi bir muamele bu in-sanları ve ailelerini tedirgin etmiş, 21 işçi evlerine yakınkarakollara götürülerek ifade vermeye zorlanmıştır” di-yerek işçilere yapılan polis baskısını ortaya koydu.

Hiçbir ödeme yapmaksızın “iflas ettim” diyerek 380işçiyi işten atan, birkaç aylık maaşlarını vermeyen, yak-

laşık 30 bin TLile 10 bin TLarası kıdemalacaklar ın ıödemeyen Ro-seteks patron-larına karşı ha-rekete geçme-yen AKP’nin polisi, haklarını isteyen Roseteks işçileri-ne karşı harekete geçti. Patronların hizmetinde oldukla-rını bir kez daha gösterdiler.

Bu polis baskısı, korku yaratarak işçileri haklarındanvazgeçirme anlayışıdır.

İşçileri eylemden vazgeçirmek için Köşebaşı Res-taurant sahipleri işçilere sadaka verir gibi “bir miktar para”teklif ettiler. Korkularından işyeri tabelalarını da çıkart-tılar. Polisi işyerine davet edip işçileri korkutmaya çalıştılar.Restaurantta çalışan işçileri direnen işçilerin karşısına çı-kardılar. Hatta restaurantta çalışan işçilerine eylem yap-tırdılar. İşçilerin sesleri kamuoyunda duyulmasın diyemedya patronlarını da devreye soktular. Ve son olarak daişçileri evlerinden toplayıp karakollara taşıdılar.

Tüm bu saldırılar işçilerin doğru yolda olduğunun, hak-lılıklarının da göstergesidir. Korkmayacağız, yılmayacağız,hakkımızı alıncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz.

DİRENİŞTEKİ ROSE TEKS İŞÇİLERİNE POLİS BASKISI VE GÖZALTI

6

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Page 7: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

Bazen bir olay pek çok gerçeğiortaya serer. Onlarca sözün anlata-madığını bir olay anlatır. İbretliktir. Bir kadın: Cansel Malatyalı. 175

gündür İMO önünde kurduğu çadı-rında geceli-gündüzlü direniyor. İŞİ-Mİ GERİ İSTİYORUM diyor.

Ve “emekten, halktan, insandanyana” olduğunu söyleyen bir oda:İMO ve onun üst örgütü; TMMOB.bu direnişi görmezden geliyor, yoksayıyor. Saldırmak, dağıtmak içinfırsat kolluyor.

"İnşaat Mühendisleri Odamızayapılan alçak saldırıya –abç- karşıçıkarak yanımızda duran Türkiyeemek ve demokrasi güçlerine teşekkürediyoruz. Öncelikle herkes bilmelidir:İnşaat Mühendisleri Odamız; insan-dan, emekten, halktan, yana çalışmayürüten Birliğimizin yüz akı odala-rından biridir. Herkes bilmelidir.TMMOB ve Odaları’nın mekanlarıhiçbir kimsenin, şahsın, grubun kendiegolarını tatmin etme yeri değildir.Herkes bilmelidir; bu mevziler kolayyaratılmadı. TMMOB ve bağlı oda-ları, TMMOB’nin kadroları bu mev-zilerin bırakın yok edilmesine, kir-letilmesine bile asla izin vermez."(İMO (İnşaat Mühendisleri Odası)açıklamasından)

Bu da TMMOB’ye bağlı 20 oda-nın ortak açıklaması: “01.08.2012tarihinde (bugün) sabah saat 07.00civarında İnşaat Mühendisleri Odasıhizmet binasına bir grup tarafındanzorla girilmiş, merdiven ve asansörkullanımı engellenmiş, binanın 8.katı maddi hasar verilerek kullanı-lamaz hale getirilmiştir. Bugün ya-şanan olay bir süredir kasıtlı olarakdevam ettirilmekte olan Odalarımızayönelik saldırıların fiziki şiddete dö-nüşmesinin bir göstergesidir. İnşaatMühendisleri Odamıza yapılan buçirkin saldırıyı tarafımıza yapılmışsayıyor ve kınıyoruz. Emekten ve

halktan yana çalışma-larla bilimi ve tekniğihalkımızın hizmetinesunan TMMOB’ye bağlıOdalar olarak bu saldı-rılara prim vermeyece-ğimizi bir kez daha ka-muoyuyla paylaşıyoruz.”

Yetmemiş olacak kiTMMOB Genel BaşkanıMehmet Soğancı da biraçıklama yapıyor:

“Odamız bugün al-çakça bir saldırıya uğ-radı –abç- . (…) Bugünyaşanan olay bir süredir kasıtlı olarakdevam ettirilmekte olan Odamıza yö-nelik saldırıların fiziki şiddete dö-nüşmesidir. Yapılan saldırı ile çalı-şanlarımızın ve üyelerimizin Odamızagirmeleri engellenmiş, Odamız adetatarumar edilmiştir. Tarihi boyuncaemekten ve demokrasiden yana mü-cadele etmiş olan Odamıza yapılanbu saldırıyı şiddetle kınıyor, bu sal-dırıların çalışmalarımızı asla engel-leyemeyeceğini kamuoyuna duyuru-yoruz.”

Yukardaki satırları okuyanlar,TMMOB’ye bağlı İnşaat Mühen-disleri Odası’nın (İMO) emekten,demokrasiden nasibini almamış birgrup tarafından büyük bir saldırıyamaruz bırakıldığını düşünür. Dahasısüreci hiç bilmeyenler İMO’ya faşistbir saldırı olduğunu sanır.

Her zamanki gibi reformizm suç-luluk psikolojisiyle “güçlü” ve “maz-lumu” oynamaktadır.

Hayır İMO’ya girip pencerele-rinden taleplerini haykıranlarda birsorun yoktur. Sorun TMMOB vebağlı odaların başına çöreklenmiş,buraları adeta kendi şirketlerine çe-viren anlayıştadır.

Tekrar okuyun yukardaki satırları. “İnşaat Mühendisleri Odası hiz-

met binasına bir grup tarafındanzorla girilmiş” –abç- deniyor.

Bir yere zorla girilmek durumundakalınıyorsa demek ki orada bir engelvardır, bir barikat ve zor vardır.Emekçiye düşman devlete, AKP’ninpolisine karşı kurulmayan barikatlar,engellemeler 4.5 yıldır orada emekharcamış Cansel Malatyalı’ya, o oda-nın üyesi öğrencilere, mühendislerekurulmuştur.

Sormak gerekir! “Zorla girildi”deniyorsa, neden zorla girilmek du-rumunda kalınmıştır? Neden o ka-pılar emekçilere, öğrencilere, mü-hendislere kapalıdır? Bu mu emek-ten, demokrasiden yana olmak?

O odaya yıllarını vermiş bir emek-çi. 175 gündür İMO’nun kapısıönünde direniyor. 175 gündür kendikapıları önündeki direnişe gözlerinikapayanların demokrasiden, emektensöz etmeye hakları yoktur. Sahte-karlıktan başka bir şey değildir.TMMOB, İMO ve diğer odalarınaçıklamalarda geçen yalanlara tektek değinmek gereksizdir. Her şeyortadadır.

175 gündür direnen bir emekçinintaleplerini dikkate almadılar. Dahasıaylarca da “çözeceğiz” diye oyala-dılar. Ve hak arama eylemine “sal-dırganlık”, “alçaklık” diyecek denlisoldan, demokratlıktan çıkmış, patronağzıyla konuşmaktadırlar. İşte demokrasi anlayışlarına bir

EMEKÇİ DÜŞMANLIĞI, AHLAKSIZLIK, YALANCILIK, İHBARCILIK!

SSolun Değil Reformizmin,Düzenin Anlayışıdır

7

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Page 8: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

örnek: “Saldırıyı gerçekleştiren gru-bun içerisinde bulunan Cansel Ma-latyalı`nın, iş akdi Odamız çalışmailkeleri ile bağdaşmadığı için 31Ocak 2012 tarihinde tüm yasal hak-ları kendisine ödenerek –abç- fes-hedilmiştir.” İMO yönetimi, “tüm yasal hak-

larını ödedik, haydi sana güle güle”diyerek işten çıkartıyor bir emekçiyi.Çalışma hakkını elinden alıyor, onu-runu elinden alıyor. Tüm haklarınıödedim, daha ne istiyorsun diyor.İMO yöneticileri için her şey bukadar basittir. Ne de olsa serbest pi-yasa ekonomisi. Gitsin kendine başkayerde iş bulsun! İşini, hakkını, onurunu isteyen

bir emekçi direniyor. Buna karşıTMMOB ve İMO yönetimi direnenemekçiyi "alçaklıkla" suçluyor. İddia ediyoruz TMMOB yöne-

timi devletin kendisine yönelik hiç-bir saldırısında bu ifadeyi kullan-mamıştır, kullanamamıştır. Çünkübunu söylemek yürek ister. Bunusöylemek bedel ister. Mehmet So-ğancılarda böyle bir yürek yoktur. OTMMOB kürsülerinden devrimci,ilerici öğrencilere, mühendislere küf-retmeyi bilir.

Düzenin saldırılarına karşı ses çı-karmayanlar, süt dökmüş kediyi oy-nayanlar bir emekçinin tek başınadirenişi karşısında adeta aslan kesil-miştir. "Alçakça" diyecek kadar düş-künleşmişlerdir. Tabi düzene karşıdurmak bedel istiyor. Devrimcilere,ilericilere, emekçiye gelince her türlüsaldırganlığı sergilemek serbesttir.

Dayanışmayı ağzına en fazla alanancak dayanışmaya rahmet okutan,demokrasiyi en fazla ağzına alan an-cak demokrasinin ‘d’sinden haberiolmayan bir DKÖ anlayışı... DKÖde denemez artık bunlara. Burjuva-zinin beyniyle düşünen, burjuvazininahlakıyla konuşan STÖ’lerdir.

“Aslında yaşanan bu süreç uzunsüredir Odamıza karşı mesnetsiz si-yasal saldırılarda bulunan bir grubun,Odamızı yıpratmak adına CanselMalatyalı`yı kullanarak –abç- aynıpolitikalarını devam ettirmesinin birürünüdür.” (İMO Açıklamasından)

TMMOB ve İMO yönetimleri bu

siyaset tarzını burjuvaziden öğren-miştir. Burada kışkırtma vardır. Di-renişi küçümseyip yok saymak vardır.Her şeye, herkese kullanma anlayı-şıyla bakmak vardır. Yalan vardır,ahlaksızlık vardır.

TMMOB ve bağlı odaların yö-netiminde kimler vardır?

Ağırlıkla eski DY’nin artıkları,bugünün ÖDP’si olan anlayıştırodalara hakim olan. Saldırıyı, sal-dırganlığı en iyi onlar bilirler. Elionlarca devrimcinin kanına bu-lanmıştır. İdeolojik mücadeleyi bil-mezler. İdeolojik gıdalarını burjuva-ziden almışlardır. Devrimcilerle ideo-lojik mücadele yürütemezler. Bununyerine küfür, hakaret, aşağılama vesol içi şiddet ve saldırganlığı esasalacaklardır ve almaktadırlar.

“Yaşanan bu adli vaka da –abç-dahil olmak üzere, bundan sonraOdamıza yönelik her türlü manipü-lasyona sessiz kalmayacağımız; cam-ları, kapıları kırarak, çeşitli araçgereçlerimizi kırıp dökerek hizmetbinamızda maddi zarara yol açanbu kişiler hakkında suç duyurusundabulunacağımız tüm kamuoyuna du-yurulur.” (İMO Açıklamasından)

Hak arama karşısındaki şu düş-manlığa bakın: “Adli vaka” diyor.Tam düzenin ağzı, burjuvazinin ağ-zıdır bu. Kesinlikle sol’un ağzı de-ğildir. Demokrat bir ağız değildirbu.

TMMOB’nin bir mevzi olduğunusöylüyor reformizm. Doğrudur

TMMOB, bir DKÖ olarak demo-kratik bir mevzi olmalıdır. Ancakreformizmin yönetiminde birTMMOB hangi demokrasi mevzisinitutmuştur? Mücadelenin neresindedirTMMOB? Hangi kampanyaları ör-gütlemiş, düzenin saldırılarına karşıönüne neler koymuştur?

Ne yazık ki olumlu bir cevap ver-mek olanaklı değildir.

AKP’nin kendi denetiminde biroda yaratma, TMMOB’yi denetimialtına alma saldırısına karşı dahiTMMOB’nin hakim reformist anla-yışı hiçbir varlık göstermemiştir.

Bakın AKP’nin Türkiyesi’ne. -10 yıllık AKP iktidarı döneminde,

290 kişi gözaltında ölmüş. 282 kişifaili meçhul cinayetlere, 589 kişi isedevlet tarafından işlenen cinayetlerekurban gitmiş, 8 bin 710 kişiye iş-kence yapıldığı resmen tespit edilmiş.

-Sadece 2009 yılında, hapisha-nelerde 39 kişi yaşamını yitirmiş.

- 122 kişinin şehit düştüğü tecritsaldırısı AKP iktidarı boyunca sürdü.25 kişi AKP iktidarında ölüm oruç-larında şehit düştü.

-2007-2010 arasında 28 bin çocukyargı önüne çıkarılmış, bunlardan 3bine yakını hapishanelere atılmıştır.

-AKP iktidarı boyunca 87 bin513 kişi gözaltına alınmıştır. 671 ya-yın toplatılmış ve yasaklanmıştır,

-Türkiye basın özgürlüğü sırala-masında 178 ülke arasında 138. sırayadüşmüştür. 232 kurum kapatılmıştır.

-Bütün bunlara hapishanelerdeAKP iktidarı döneminde Ölüm Oruç-larında ölenleri ve daha bir çok ada-letsizlikleri, hak ihlallerini de ek -lemek gerekir.

-AKP'li 2002-2011 yılları arasın-daki iş cinayetlerinde 10 bin 804işçi hayatını kaybetti. Yaklaşık 10yılda 10 bin 804 ölüm. Yani her yılbin işçi öldü ve binlercesi de yara-landı, sakat kaldı, iş göremez halegeldi.

-İktidarı döneminde AKP onlarcaemperyalist politikaya imza attı, pek-çok saldırı yasasını yasalaştırdı. Herbiri emekçiler aleyhine, daha fazlayoksulluk, açlık, sömürü demek olanfaşist yasalar.

-Emperyalizmin füze üssü haline

İşini, hakkını, onurunuisteyen bir emekçi direniyor.Buna karşı TMMOB ve İMOyönetimi direnen emekçiyi

"alçaklıkla" suçluyor.

İddia ediyoruz TMMOByönetimi devletin kendisineyönelik hiçbir saldırısındabu ifadeyi kullanmamıştır,

kullanamamıştır. Çünkü bunusöylemek yürek ister. Bunu

söylemek bedel ister. MehmetSoğancılarda böyle bir yürek

yoktur. O TMMOBkürsülerinden devrimci, ilerici

öğrencilere, mühendislereküfretmeyi bilir.

8

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Page 9: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

getirildi topraklarımız. -Sağlıkta, eğitimde yıkım poli-

tikaları uygulamaya sokuldu. -İş güvencesi tümüyle ortadan

kaldırıldı. Artık işçileri SMS me-sajlarıyla işten atmaktadırlar.

Saldırı mı, saldırganlık mı? İştesize saldırganlık, işte size saldırı…

Ne yapmıştır TMMOB yönetimi?Ne yapmıştır TMMOB’ye bağlıodalar? Yazılı açıklamalar yapmanınötesinde bir tepki ortaya koymuşlarmıdır? Bu nasıl demokratik mevzidir.Bu düzene kan taşıyan bir mevzihaline gelmiştir.

4.5 yıldır çalıştığı İMO’da “dü-şük performans” gerekçesiyle iştenatılıyor Cansel Malatyalı. Bu haksızişten atma karşısında direnişe geçi-yor. İMO önüne çadır kurup “İŞİMİGERİ İSTİYORUM” diyerek tek ba-şına direniyor. Yürüyüşler, açıkla-malar, görüşmeler yapıyor. Çözümbulamıyor. Direnişinin 164’lü gün-lerinde İMO binasının içine girippencerelerden pankart asıyor.

AKP’nin halk düşmanı saldırıla-rına göstermediği tepkiyi Cansel Ma-latyalı’nın eylemine gösteriyor İMOve TMMOB yönetimleri.

Düzenin kirini, pisliğini sola bu-laştıran, bolca demokrasiden, emektensöz eden bu reformist anlayışı iyi

tanıyın. Düzenin partileri, kurumlarıdahi kendi binasında eylem yapan,hak arayan, sesini duyuran eylemciyi“misafirimiz” diyerek polise teslimetmezken ihbarcı İMO yönetimi ale-lacele polisi çağırıyor. Hak arayanlarıve onu destekleyenleri polise hedefgösteriyor. Polisi kendi binasına so-karak Cansel Malatyalı ve destekle-yenlerinin üzerine saldırtıyor. İşken-celerle gözaltına aldırtıyor. Bir desuç duyurusunda bulunuyor. İMO Genel Sekreteri Levent Darı

"Kamu Kurumu niteliğinde bir ku-rum olduğumuzdan şikayetçiyim,

mala zarar verildi" diyor. Tam dü-zen kafasıdır bu. Meşruluğunu dü-zenden alıyor. Onun polisine, onunyasalarına dayanıyor. Çünkü haklıdeğillerdir, meşru değillerdir, halka,emekçilere dayanmamaktadırlar.Sırtlarını düzene yaslamışlar, düzeniçinde yaşamakta ve bu kurumlarıarpalık olarak kullanmaktadırlar.

175 gündür bu direnişi görmez-den gelenler de bu tablodan so-rumludurlar. Cansel Malatyalı’yıkınamak için açıklama sırasına girenkurum yönetimleri 175 gün boyuncabir kez olsun gelip İMO önünde di-renen Cansel Malatyalı’yı dinlemişlermidir? Hayır dinlemediler. İşte bun-ların adaleti ve ahlakı bu kadardır.

Devrimciler, ilericiler, emekten,halktan yana mühendisler, emekçiler,uzlaşmacı, icazetçi, reformist anlayışhak alma mücadelesinin önündekien büyük engeldir. Emekten yanagörünüp düzene kan taşırlar. Emek-çilerin direnişlerinin önüne düşman-dan önce ilk barikatı bu anlayış kur-maktadır. Bunların panzehiri karar-lılıktır, direngenliktir, uzlaşmazlıktır,ideolojik mücadeledir… Sol adına,emek adına, demokrasi adına bu soy-tarılığa, bu sahtekarlığa izin verme-yeceğiz. Onlara rağmen direnecekve kazanacağız.

Düzenin kirini, pisliğini solabulaştıran, bolca demokrasiden,emekten söz eden bu reformist

anlayışı iyi tanıyın. Düzeninpartileri, kurumları dahi kendi

binasında eylem yapan, hakarayan, sesini duyuran eylemciyi

“misafirimiz” diyerek poliseteslim etmezken ihbarcı İMO

yönetimi alelacele polisi çağırıyor.Hak arayanları ve onu

destekleyenleri polise hedefgösteriyor. Polisi kendi binasına

sokarak Cansel Malatyalı vedestekleyenlerinin üzerine

saldırtıyor. İşkencelere gözaltınaaldırtıyor. Bir de suç duyurusunda

bulunuyor.

İzmir'in Karabağlar İlçesi Limontepe semtinde 12Ağustos günü resmi polis aracı yoldan geçen sivil biraraçla çarpıştı. Hurdacılık yapan Emrah Barlak, ErcanBarlak ve Erhan Cem Barlak kardeşler ile polisler

arasında kaza nedeniyle tartışma çıktı. Polisler, 3 kardeşinönce ayağına ardından ise karnına ateş etti. EmrahBarlak olay yerinde yaşamını yitirdi. Hastaneye kaldırılankardeşlerden Emrah Cem'in durumunun da ağır olduğubildirildi.

Çevrede bulunan halkın polisin estirdiği teröre tepkigöstermesi üzerine başlayan tartışma, kısa sürede çatış-maya dönüştü.

Olay yerine gelen takviye polis ekipleri havaya ateşederek ve gaz bombaları atarak halka saldırdı. Halk dapolisin azgınca saldırısına taşlarla karşılık verdi.

İzmir Halk Cephesi, Emrah Barlak için açılan taziyeçadırına 14 Ağustos günü giderek başsağlığında bulundu.Emrah Barlak’ın dayısı yaptığı konuşmada, “Bu olayınüstünü örtmeye çalışıyorlar. Hiçbir basın bunu yazmakistemedi. Biz kendi imkânlarımızla bu olayı kamuoyunaduyurmaya çalıştık.” dedi. İzmir Halk Cepheliler de buolayın halka teşhir edilmesi gerektiğini, yoksa bu olayında diğer cinayetler gibi üstünün örtüleceğini belirttiler.Halk Cepheliler başsağlığı dileyerek çadırdan ayrıldı.

9

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Katil Polis KatletmeyeDevam Ediyor

Page 10: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

İnşaat Mühendisleri Odası tara-fından işten atılan ve işine geri dön-mek için 180 gündür direnen CanselMalatyalı’yı polise ihbar edenİMO’nun bu tavrına karşı 18 odadan342 mühendis İMO’nun bu tavrınıeleştirerek bir imza kampanyasıylaCansel Malatyalı’nın işe geri alınmasıiçin direnişine destek verdiler. Aşağıda18 odadan 342 mühendisin imzaattığı metni yayınlıyoruz.

***

TMMOB ÖrgütlülüğüneBir suredir TMMOB çatısı altında

çözulmeyi bekleyen ancak 01.08.2012tarihinde yaşanan olaylar ile ayyukaçıkan sureci kaygıyla izlemekteyiz.

Performans duşukluğu gerekçegösterilerek işten çıkarılan ve İnşaatMuhendisleri Odası merkez binasıönunde direnmeye başlayan CanselMalatyalı, direnişinin 164. gunundeoda binasına pankart asmak isterkenailesi ve destek olan kişilerle birliktegözaltına alınmıştır.

Surecin bu noktaya gelmesi, AKPhukumetinin itibarsızlaştırma plan-larının yoğunlaştığı bir dönemde,emek mucadelesine daha sıkı sarılmakdışında şansı olmayan örgutlu-luğumuzu zora sokmaktadır.

165 gunu aşkın suredirörgutumuzun önunde direnen emek-çi bir kadının taleplerini dinlemek,sorunu çözmeye çalışmak zor ol-mamalıdır. Ancak gelinen noktada,çözum bulmak yerine sorunun yoksayıldığı, direnişin arkasında siyasalçatışmalar aranarak meşruluğununkırılmaya çalışıldığı görulmektedir.Cansel Malatyalı’nın “kullanıldığını”ileri surenlere; kim hangi insanı, hangikadını "kullanarak" 6 ay boyunca,hayatını, ailesini, iki çocuğunu bı-rakıp, kar kış sıcak demeden, ustelikdefalarca gözaltına alındığı haldesokakta oturmaya ikna edebilir diyesormak isteriz.

Bunlar TMMOB’nin yöntemideğildir. TMMOB olarak destek

verdiğimiz her direnişi, benzer şe-kilde karalamaya çalışan AKPburokratlarının tavrıdır, örgutü-muze yakışmamaktadır.

Kamuoyunu YanlışYönlendirmek KabulEdilemez!

01.08.2012 tarihinde İMO Mer-kezi’nin açıklamasının hemen aka-binde 20 oda merkez yönetimi ileBirlik Yönetim Kurulu’nun yaptığıaçıklamalar ibret vericidir. Sorunuçözmek adına adım atmayan merkezyöneticilerinin birbiri ardına ‘kınama’yarışı yapmaları bizleri hayreteduşurmektedir. Ayrıca kamuoyu vebiz uyelere yapılan açıklamalardaolay çarpıtılmış, gerici ve faşist guruh-ların mudahalesi gibi yansıtılmıştır.Bu durumu kabul etmemiz mumkundeğildir. Kendi kamuoyunu yanlışyönlendirmek TMMOB yönetim-lerini uzun vadede zora sokmaktanöte anlam taşımayacaktır.

TMMOB Polis Kordonuİle Korunamaz!

Yapılan açıklamalarda odaların bi-zim önemli mevzilerimiz olduğu ifadeedilmekte, buralara yapılan hiç bir“saldırı”yı kabul etmeyeceğimiz söy-lenmektedir. Doğrudur, ancak odalarmekan olarak değil politik olarak

önemli mevzilerimizdir. Bizler tarihive emek mucadelesi içerisindeki ko-numu uzerinden TMMOB’yi kaza-nılmış bir mevzi saymaktayız. Bu se-beple de TMMOB yönetimlerininbuna uygun hareket etmesini sağlamakzorundayız. TMMOB örgutluluğu an-cak böyle korunabilir. EmekçilerdenTMMOB’yi uzak tutacak bir biçimde,hele de polis kordonu ile korumayaçalışmak, AKP’nin ekmeğine yağsurmektir. Emekçi bir kadını poliseteslim etmek, ustune ustluk davaaçmak hiçbir şekilde açıklanamaz.

Çözum İstiyoruz!Tam da bu sebeple, uzun suredir

çözum bekleyen Cansel Malatyalıen kısa zamanda muhatap alınmalı,guvenceli iş talebi karşılanmalı,eylemi hakkında yapılan suç du-yurusu derhal geri çekilmelidir.TMMOB yönetimi çıkabilecek ben-zer sorunların buyumeden çözule-bilmesi ve kamuoyunda örgutunitibarının zedelenmemesi için örgutiçinde özgur tartışma zeminleriyaratmalı, uyelerinin sesine kulakvermelidir.

Son olarak, tarihine ve söylem-lerine uygun bir örgut olmanın temelkoşulunun yanlışları duzeltmek ko-nusunda cesur davranmak olduğunuhatırlatıyor, surecin takipçisi olaca-ğımızı bir kez daha vurguluyoruz!

İnşaat Mühendisleri Odası, Elek-trik Mühendisleri Odası, Jeoloji Mü-hendisleri Odası, Makina Mühend-isleri Odası, Çevre MühendisleriOdası, Metalurji Mühendisleri Odası,Harita Ve Kadastro MühendisleriOdası, Kimya Mühendisleri Odası,Bilgisayar Mühendisleri Odası, GemiMühendisleri Odası, Şehir PlancılarıOdası, Mimarlar Odası, İç MimarlarOdası, Ziraat Mühendisleri Odası,Gıda Mühendisleri Odası, OrmanMühendisleri Odası, Petrol Mühend-isleri Odası, Fizik Mühendisleri Oda-sı, Tekstil Mühendisleri Odası,

Cansel Malatyalı’nın“kullanıldığını” ilerisurenlere; kim hangiinsanı, hangi kadını"kullanarak" 6 ayboyunca, hayatını,

ailesini, iki çocuğunubırakıp, kar kış sıcak

demeden, ustelikdefalarca gözaltına

alındığı halde sokaktaoturmaya ikna edebilir

Cansel Malatyalı En Kısa Zamanda Muhatap Alınmalı,Guvenceli İş Talebi Karşılanmalı, Eylemi Hakkında

Yapılan Suç Duyurusu Derhal Geri Çekilmelidir

10

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Page 11: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

TMMOB kendilerinin “emeğinve demokrasinin yılmaz savunucusu”olduğunu söylüyor. Normal bir sa-vunucu da değil, hem de “yılmaz”savunucusu.

Ayıptır ayıp!.. Böyle iddialı laflarederken biraz aynaya bakmalı. Çe-vresine bakmalı. Kelimelerin anlamınıölçüp biçmeli...

AKP’nin doğrudan odaları hedefalan onca saldırısı varken yazılı basınaçıklamaları ve sempozyumlardışında ciddi bir faaliyet örgütle-meyen bir kurum nasıl “demokrasi-nin yılmaz savunucusu” oluyor?

Hakkını yemeyelim; bir de DİSK,KESK, TTB ve TMMOB dörtlüsüolarak yaptıkları ortak açıklamalarve mitinglere yasal başvuruları var.

Bırakın bu şarlatanlıkları. Siz öyledediniz diye emek ve demokrasi sa-vunucusu olunmuyor. Kendi işçisiniişten atan bir kurum ne emeğin,ne de demokrasinin savunucusu ol-maz. Hiç bir konuda bedel ödemeyigöze alamayanlar emek ve demok-rasiyi savunamaz.

İMO yönetimi işçi düşmanlığınınüzerini böyle şatafatlı sözlerle örte-mez.

Emeğin ve DemokrasininSavunucusu Olan BirKurum

1- Kurumunda çalışan bir işçiyikan emici patronlar gibi “perfor-mansı düşük” diyerek işten atmaz!

2- İşine geri dönmek için direnişebaşlayan işçinin direnişine kayıtsızkalamaz! Kendi işçisini kapı önüneatan bir kurum, hangi emekçininemeğini savunur?

3- İşine geri dönmek için 164gündür direnen Cansel Malatyalı’nınonurlu direnişine “ALÇAKÇA SAL-DIRI” demez!

4- İşimi istiyorum diye pankartastığı için Cansel Malatyalı ve 10devrimciyi AKP’nin polisine ihbaretmez.

5- Bugün “kamu” demek AKPdemektir. Emeğin ve demokrasininyılmaz savunucusu olan bir kurum;“Kamu Kurumu niteliğinde bir ku-rum olduğumuzdan” diyerek dire-nişçi Cansel Malatyalı ve devrimcilerhakkında AKP’nin polisine şikayettebulunmaz. Kimin kurumu olduğunuzukendiniz itiraf etmişsiniz zaten.

TMMOB DY ArtıklarınınYönetimlerineÇöreklendiği Sivil ToplumÖrgütü’dür (STÖ)!

Faşizmin olduğu bir ülkede de-mokrasi mücadelesi vermek bedelödemeyi göze almak demektir. Fa-şizmin icazetinde değil, meşru te-melde mücadeleyi gerektirir.

TMMOB, 12 Eylül öncesinin dev-rimci pratiğini bugünün reformist,düzen içi sivil toplumculuk anlayı-şına kalkan yapamaz. Hiçbir şey okadar ucuz değil.

TMMOB düzenin sivil toplum-culuk anlayışını temel alan bir anlayıştarafından yönetilmektedir.

Sivil toplumculuğun ayak bastığızemin biçimlenişi ve pratikteki fark-lılıklarına rağmen oligarşinin icazetiesastır.

Düzeniçileşmenin araçları olaraksivil toplum örgütlerine göre sınıfyoktur. Devrim yoktur, emek, emeğinen kutsal değer olduğu yoktur. Nevardır? Polise ihbar etmek!

Sivil toplumculuk, düzene bağımlıörgütlenme demektir. Öyle oluncaçok rahat bir şekilde işine göri dön-mek için direnen bir işçiyi ve onadestek veren devrimcileri düzeninpolisine ihbar eder.

Sivil toplumcu çalışma tarzını be-nimseyenler, devrimci ölçü ve gele-neklerden uzaklaşmak zorundadırlar.

Onlar için direnmek yoktur; “di-yalog” esastır. Kiminle diyalog? Tabiiki devletle... Mücadeleye ne gerekvardır... Öyle olunca; devrimcilerkurumlarına polis sokmamak içinbarikatlar kurarken onlar tabii kipolis çağrır.

Sivil toplumculuk; düzene yaran-ma politikaları, düzene kendini is-pattır...

Sivil toplumculuk oyunu dediği-miz şey bu değil mi? Devrimciler,düzene karşı kararlı, ısrarlı bir mu-halefet yürütme potansiyeli olan kişive kurumlar ayıklansın, kalanlarlaemperyalist demokrasilerde olduğugibi sivil toplumculuk oynansın.

TMMOB yönetimi de bu oyunuoynuyor. Fakat bu topraklarda siviltoplumculuk tutmaz... Bu topraklardareformist hayaller bile kısa ömürlü-dür.

Türkiye'yi tanımıyorlar veya ıs-rarla tanımak istemiyorlar. En sıradanhak isteklerinin meydanlarda pan-zerlerle vahşice karşılandığı, hapis-hanelerinde onlarca insanın bir gecedekatledildiği bir ülkede, sivil toplum-culuk oynamak kolay değildir. Fa-şizmin iktidarında düzenin kendi mu-halefetine bile tahammülü yoktur.

Sivil toplumculuk devrimciliğintükendiği yerde başlar.

Bugün TMMOB başta olmak üze-re meslek örgütlerinin yönetimleride devrimciliği oligarşinin terörükarşısında bitmiş, teslim olmuş DYartıkları ve diğer reformist anlayış-lardan oluşmaktadır.

Sola maledilmeye çalışılan bukültür sola değil, düzene aittir. Re-formistler kitle içinde örgütlenmezler.Kitle içinde örgütlenmedikleri gibiörgütlenilmesini de istemezler. Ku-

İşi, Emeği ve Onuru İçin Direnen Cansel Malatyalı ve DevrimcileriAKP’nin Polisine Şikayet Eden İMO

‘Emeğin ve Demokrasinin YılmazSavunucusu’ Olamaz!

111

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Page 12: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

rumların yönetimlerine çöreklenerekkendi çiftlikleri gibi kullanmayı esasalırlar.

Sivil toplumculuğa göre şekillenenörgütlenmeler direnmezler. Avrupadangördükleri maskaralıkları eylem diyeburada da yapmaya çalışırlar. Diren-işleri, hak alma mücadelesini düzensınırları içine çekerler. Eylemleriyozlaştırırlar.

“Sokak” lafını dillerinden düşür-mezler ama faşizmle karşı karşıyagelmemek için mücadeleyi salonlarahapsetmeye çalışırlar.

Sivil toplumculuk devrimciliğinreddi ve yozlaşmasıdır. Reformistsol öyle bir düşmüştür ki, küçük-burjuva aydınlar ve gazeteciler yön-lendirmektedir onları. Devletin ağzıile konuşup burjuvazinin kavramla-rıyla değerlendirirler.

TMMOB; DemokratikKitle ÖrgütündenKongre, Sempozyum, SergiOrganizatörüneDönüşmüştür!

TMMOB'nin başındaki anlayış;üyelerini, demokratik mücadeledemimar-mühendislerin mevzisi olanTMMOB'yi mücadeleden uzak tut-mak için salonlara hapsetmiştir.

TMMOB'nin bugünkü gerçe-ğini görmek için çok uzak bir tarihede gitmeyelim. Kendilerinin ak-tardığı son altı yılına bakmak ye-terlidir:

Altı senenin neredeyse iki yılı;734 günü toplantılarda geçmiştir...

Yine bu altı senenin; 497 günüsempozyumlarla geçmiştir.

250 günü kongre ve sergiler-de...

18 günü de forumlarda geçmiş-tir...

Altı sene boyunca TMMOB an-cak; 28 kez sokaklara çıkabilmiştir,bunlarda da çıktığı ortak eylemlerezoraki katılmışlardır. Katılımları iseancak yönetim düzeyinde kendi pan-kartlarını taşıyacak bir kitle ile boygösterecek niteliktedir. Ki bu 28 gü-nün de sadece 4'ü asıl eylemle geç-miştir. Diğerleri genel veya özel mi-tinglerden ibarettir.

Devrimciliği, solculuğu kullanarakmüteahhitlerin yönetimlere çörek-lendiği bu kurumlardan başka nebeklenebilir. Direnişten, onurdan bah-setmek abes olmaz mı?

Kırklareli polisinin Trakya KültürMerkezi’nde çalışma yürüten öğrenci-lerin ailelerine yönelik tehditlerine karşı9 Ağustos günü Babaeski Belediyesiönünde eylem yapıldı. Trakya KültürMerkezi tarafından yapılan eylemde po-lisin tehditleri teşhir edildi.

Geçtiğimiz hafta Kırklareli polisi,Gençlik Federasyonu’nun yaz kampınakatılan liseli bir öğrencinin ailesini te-lefonla arayarak, Emniyet Müdürlüğü’neçağırmıştı. 1 hafta sonrasında ise Kırk-lareli polisi bu sefer Babaeski’de iş ba-şındaydı. Gri renkli Megan marka biraraçla iki erkek, bir kadın üç sivil polis,yine Trakya Kültür Merkezi’ne gitar-bağlama çalışmasına gelen liseli bir öğ-

rencinin çalıştığı iş yerine giderek önceEmniyet Müdürlüğü’ne gelmesini istedi.Öğrencinin “Burada konuşalım ne ko-nuşacaksak” demesi karşısında yanla-rında getirdikleri bilgisayarla öğrenciyeve babasına Trakya Kültür Merkezi ileilgisi olmayan görüntüler izleterek, gidipgelmemesi uyarısında bulundular. Öğ-rencinin Trakya Kültür Merkezi’ni sa-hiplenmesi sonucu elleri boş olarak geridöndüler.

Açıldığı günden bu yana Kırklarelipolisinin tahammülsüzlüğü ile karşılaşanTrakya Kültür Merkezi, yaptığı eylemde,buna pabuç bırakmayacaklarını, bu bas-kıların devam etmesi durumunda Trak-ya’da örgütlü olunan her yerde EmniyetMüdürlükleri önünde basın açıklamalarıyapacaklarını halka duyurdu.

Halka çağrı yapılarak, Kırklareli po-lisinin haksız uygulamalarına karşıdestek verilmesi istendi. Eylem sırasında“İşkence Yapmak Şerefsizliktir”, “Kah-rolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz”,“Halkız Haklıyız Kazanacağız”, “SusmaSustukça Sıra Sana Gelecek”, “BaskılarBizi Yıldıramaz”, “Katil ABD İşbirlikçiAKP” sloganları atıldı. Eyleme 20 kişikatıldı.

112

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

İŞKENCECİ AKP POLİSİNİN SALDIRILARINA KARŞI SUSMAYACAĞIZ

DAHA FAZLA ÖRGÜTLENECEĞİZ!DevrimcileriKomplolarlaBitiremezsiniz!

Ankara’da her hafta Salıgünü olduğu gibi 14 Ağustosgünü de Ankara Adliyesi önündebir araya gelen Halk Cepheliler,24 Mart 2012 tarihinde AKPpolisinin yalanları ile tutuklanandevrimcilerin serbest bırakılmasıiçin eylem yaptı. Basın açıkla-masıyla başlayan eylemde yarımsaatlik oturma eylemi de yapıldı.Ardından, komplolarla devrim-cilerin nasıl tutuklandığının an-latıldığı bildiriler halka dağı-tıldı.

Açıklamada, “Ankara Em-niyeti'nin komplolarına, yalan-larına bu halkın onurlu evlatlarıdevrimcileri teslim etmeyeceğiz!Komplolarla tutuklanan dev-rimciler serbest bırakılana kadarbiz burada tutsaklara sahip çık-maya devam edeceğiz.” denildi.

17 kişinin katıldığı eylemde“Komplolarla TutuklananlarSerbest Bırakılsın", "KomplolarıBoşa Çıkartacağız", "HalkızHaklıyız Kazanacağız” slogan-ları atıldı.

Page 13: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

31 Temmuz 1952 yılında kurulanTÜRK-İŞ geçtiğimiz günlerde 60.yılını kutladı.

TÜRK-İŞ Genel Merkezi 60. ku-ruluş yıldönümü nedeniyle yaptığıaçıklamada şunları söylüyordu: “(...)TÜRK-İŞ, kurulduğu günden bu yanaemeğin, sermaye karşısındaki konu-munun güçlendirilmesi mücadelesivermiş, bu mücadele, sosyal haklaradayalı bir yönetim anlayışının yer-leşmesi ve özgürlükler mücadelesininbir parçası olmuştur. TÜRK-İŞ, buamaçla yapılan her türlü girişiminöncüsü olmuştur. (...) TÜRK-İŞ’in,60 yıllık tarihi, aynı zamanda Türkiyeİşçi Sınıfı tarihidir. TÜRK-İŞ, mü-cadelelerle dolu onurlu geçmişini,temsil ettiği kitlenin ve emeğe gönülverenlerin duyarlılığı ve mücadeleazmine borçludur. (...) ”

Açıklamanın aksine TÜRK-İŞ’in60 yıllık tarihi Türkiye İşçi Sınıfınıntarihi değil, sarı-işbirlikçi sendika-cılığın tarihidir. TÜRK-İŞ’in 60 yıllıktarihi onurun değil onursuzluğun,işçi sınıfına sayısız ihanetin tarihidir.Yaratılan direnişler ve değerler deTÜRK-İŞ’in başına çöreklenmiş iş-birlikçi, ihanetçi sendikacılara rağmenyaratılmıştır.

TÜRK-İŞ, işçi sınıfının mücade-lesi ve sendikal örgütlenme çabasınınsonucu ortaya çıkmıştır. İşçi sınıfınınörgütlenme isteğinin farkında olandüzen partileri CHP ve DP kendigüdümlerinde bir sendika kurmaya

çalıştılar. 1950’ler DP iktidarı süreciaynı zamanda Amerikan emperya-lizmiyle yeni-sömürgecilik ilişkile-rinin başladığı süreçtir de. ABD em-peryalizmi her şeyde olduğu gibisendikal harekete de müdahale etmiş,kendi çıkarlarına hizmet eden birsendikal hareket yaratmaya çalış-mıştır. Nitekim zaman içinde TÜRK-İŞ içindeki ilerici, devrimci, yurtseversendikacılar tasfiye edilerek TÜRK-İŞ işçi sınıfı mücadelesinin önündekien büyük engellerden biri halinegelir.

TÜRK-İŞ; işçi sınıfının, devrimci,militan bir mücadele içine çekilmesive öncü rolünü gereğince oynamasıönünde temel engellerden biridir.Amerikancı, devletçi bir sendikaolarak kurulan TÜRK-İŞ’in temelmisyonu işçi sınıfının mücadelesiniyok etmek, en geri sınırlarda tut-maktır. Bunun için ihaneti ve satı-cılığı kendine görev bilmiştir. Bununsayısız örneği vardır. SEKA direnişi,TEKEL direnişi bilinen yakın ör-neklerdir.

TÜRK-İŞ'e ve diğer sendikalaraegemen olan işbirlikçi-gerici-devletçisarı sendikacılık, işçi sınıfının mü-cadelesi önündeki asıl engel konu-mundadır. Yönetimleri işçi sınıfınındeğil burjuvazinin saflarındadır. Bunedenle burjuvaziye değil asıl olarakdevrimcilere düşmandırlar. İşçi sı-nıfına düşmandırlar. Devrimcilerinsendikalarda örgütlenmesini engel-

lemek için tasfiye dahil her yola baş-vurmaktadırlar. İşçi sınıfının hak veçıkarlarını sermayeye peşkeş çekmekiçin her türlü dolabı çevirmektedirler.Kimileri Amerikalı, kimileri Avrupalıuzmanlar tarafından bu yolda süreklieğitilmekte ve yönetilip yönlendiril-mektedirler. Evet bunlar sözde işçisınıfı örgütleridir ama yönetimlerineegemen olanlar burjuvazinin safla-rındadır. Onlar sadece sınıfın güveninihepten kaybedip, devrimcilere yö-nelmesini engellemek için bir şeyleryapıyor görüneceklerdir.

TÜRK-İŞ’in bu niteliği bürokrat,icazetçi, uzlaşıcı sendikalar, sendi-kacılar ve reformist anlayışlar açı-sından da bir sığınak olmuştur.TÜRK-İŞ’in gericileşmesiyle birlikteTÜRK-İŞ’e alternatif olarak doğanDİSK bu olumsuzluğa çokça düş-müştür.

İktidarın saldırıları karşısında tavıralmak zorunda kalındığında DİSKgibi sendikalar TÜRK-İŞ’i de yanındagörmek istemekte öyle ki TÜRK-İŞolmadan olmaz diyebilmektedir.DİSK yönetimindeki çağdaş, bürokratsendikal anlayışların ve reformistanlayışların TÜRK-İŞ’ten kopamayanbu yaklaşımları TÜRK-İŞ’in sarı-iş-birlikçi sendikacılığına da elverişlizemin sunmaktadır.

İşçi sınıfı TÜRK-İŞ gibi işbirlikçi,sarı sendikacılıktan arındıkça güçle-necek ve büyüyecektir.

TÜRK-İŞ Kuruluşunun 60. Yılını Kutladı

İŞÇİ SINIFINA İHANETİN 60 YILI

8 Mayıs 2012’de tutuklanan Halk Cepheliler için 13Ağustos günü Adana İnönü Parkı’nda oturma eylemiyapıldı. Halk Cepheliler eylemleriyle tecrit zulmüylekendilerini yola getireceğini zanneden iktidara hiçbirkoşulda teslim olmayacaklarını, adaletsizliklerin hesabınınbir bir sorulacağını vurguladılar.

Keyfi bir şekilde tutuklanan Cephelilerden BahriErinç’in annesi Songül Erinç Halk Cepheliler adınabasına bir açıklama yaptı. Erinç; oğluna ve arkadaşlarınayapılanların AKP’nin halkın örgütlülüğüne olan taham-

mülsüzlüğünün gös-tergesi olduğunu söy-ledi.

“Halkız HaklıyızKazanacağız”, “Dev-rimci Tutsaklar Onu-rumuzdur”, “Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz”sloganlarının atıldığı eylemde 23 Ağustos günü yapılacakolan duruşmada devrimci tutsaklara destek verme çağrısıyapıldı. Eyleme BDSP de destek verdi.

Keyfi Tutuklamalara Karşı TutsaklarımızıSahiplenmeye Devam Edeceğiz

113

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Page 14: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

11 Ağustos’ta ABD Dışişleri Ba-kanı Hillary Clinton Türkiye’ye geldive uşaklarıyla ayrı ayrı görüşmeleryaptı.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğluile basına kapalı yapılan ilk görüş-menin ardından Clinton ve Davu-toğlu, görüşmenin içeriğine ilişkinbir basın toplantısı düzenledi.

Yapılan basın toplantısında ko-nuşan Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nunsöylediklerinin hiçbir kıymeti har-biyesi yoktur. Esas olan efendilerinin

söyledikleri ve basın kar-şısında açıkça söyleme-dikleridir.

Clinton basın toplan-tısında Suriye hakkındayapılacaklara ilişkin so-mut bir şey ortaya koy-mazken esas olarak Su-riye’de ajanlarıyla, işbir-likçileriyle, kiralık katil-leriyle, kontra yöntem-lerle Suriye halklarının kanını dök-meye devam edeceklerini gösterdi.

Clinton “Ortak bir operasyonelresim ortaya koymak istedik” diyor.Amerika ve işbirlikçileri Esad ikti-darını yıkmak için Suriye üzerindeher türlü operasyonu yapmayı ken-dilerinde hak görüyorlar.

Clinton, “Birçok çalışma gruplarıve B planları geliştirmemiz gereke-cek” dedi.

Nedir bu B planları, çalışma grup-ları? Elbette, Amerika’nın çok iyibildiği ve bütün yeni-sömürgelerdehalkların mücadelesine karşı kullan-dığı kontgerilla yöntemleridir.

Suriye’de de doğrudan askeri güç-leriyle işgal etmek yerine başındanberi işbirlikçileri ve AKP iktidarıgibi maşalarını kullanıyor. Libya’dan,Arabistan’dan, Türkiye’den, ordanburadan topladığı katil sürülerini kul-lanıyor.

Kontrgerilla yöntemleriyle yap-tıkları bombalama eylemleriyle, sui-kastlerle halkın Esad yönetiminekarşı güvenini sarsmaya çalışıyorlar.Halkın nezdinde Esad iktidarını “ken-di kendini koruyamayan” bir güçolarak göstermeye ve halkı muhalifdenen işbirlikçilerin saflarına geçir-meye çalışıyorlar.

Suriyeli dört bakanın katledilmesi,devlet televizyon binasının bomba-lanması, devlet televizyonunda çalışangazetecilerin katledilmesi, onlarcakişinin katledildiği bombalama ey-lemlerinin hepsini bu amaçla yapı-yorlar ve arkasında olan Amerika’dır.

Başka zaman olsa “gazetecileröldürülüyor” diye yaygarayı kopa-rırlar. Basın özgürlüğünden bahse-derler. Gazetecilik, televizyonculukonlar için dünyanın en “kutsal” mes-leği oluverir. Devlet televizyonu on-larca kilo patlayıcı kullanılarak bom-balandı. Devlet televizyonunda çalışanhaberciler, gezeteciler suikastlerlekatlediliyor, tek burjuva basındanses çıkmıyor. Gazeteciler öldürülüyordemiyorlar.

“Muhaliflerin şiddeti durdurmaçabalarına destek olmak ve demok-ratik bir geçiş sürecini Esad olmadanyapmak gerekiyor”muş.

İkiyüzlülüğe, alçaklığa bakın. Tek-bir getirerek kelle kesenler, Halep’tePTT çalışanlarını diri diri camdanaşağı atanlar, kurşuna dizenler mişiddeti durdurmaya çalışan muhalifoluyor? Kendileri gibi katil sürülerininasıl da “muhalif” diye meşrulaştır-maya çalışıyorlar.

Kontrgerilla bombalama eylem-leriyle, işbirlikçileri silahlandırarakişbirlikçilerin yaptığı katliamlarlaSuriye halklarını birbirine düşman-laştırdılar. Suriye’yi Libya’dan dahabeter bir kan gölüne çevirdiler, hala“Esad’sız demokratik geçiş”tenbahsediyorlar.

O kadar pervasız ve alçaklar ki,bir taraftan da, “şiddeti durdurmak,mezhep çatışmalarını engellemek,demokratik bir geçiş sağlamak” gibidemagojileri de yapmaktan geri dur-muyorlar.

Clinton, “ABD, muhaliflere silah

Amerikan DışişleriBakanı Hillary ClintonUşaklarıyla Görüştü:

“Ortak bir operasyonelresim ortaya koymakistedik”

“Muhaliflerin şiddetidurdurma çabalarınadestek olmak vedemokratik bir geçişsürecini Esad olmadanyapmak gerekiyor.”

“ABD, muhaliflere silahdışında maddi ve insaniyardımlar yapıyor.”

“Dün ABD olarak İran,Hizbullah ve Suriye’yeyaptırımlaröngördüğümüzü açıkladıkki, bu gruplar Esad’ınyönetimde durma süresiniuzatmaya çalışıyor.”

“Esad’ın düşürülmesiiçin Türkiye’nin yaptıklarıövmekle bitmez.Türkiye’ye teşekkürler...”

Efendi Clinton’dan uşaklarına teşekkür:

‘Yaptıklarınız övmekle bitmez’UŞAKLIKTA SINIR YOK!

14

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Page 15: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

dışında maddi ve insani yar-dımlar yapıyor” diyor.

Demokrasiden, şiddeti dur-durmaktan bahsedenlere bakın.Clinton’un bu sözleri “şiddetidurdurmak, barış, demokrasi”gibi sözlerinin ne kadar yalanve sahtekarca olduğunun iti-rafıdır.

Muhalif denen işbirlikçilerebaşından beri her türlü silahısağlıyorlar. En son Türkiyeüzerinden uçaksavarlar, tank ve benzeriağır silahlar verildiği basına yansıdı.

Ülkemizdeki mülteci kampları iş-birlikçilerin eğitim kamplarına dö-nüştü. Ülkemizdeki Burjuva basınyazmasa da İngiltere’de yayımlananThe Guardian gazetesi, “İncirlikhava üssünün içinde veya yakınla-rında Özgür Suriye Ordusu için birlojistik ve eğitim üssünü kurdu”diye yazıyor.

Hatay, CIA’nın, MOSSAD’ın vediğer tüm emperyalistlerin ajanlarının,El Kaide ve diğer islamcı işbirlikçi-lerin cirit attığı bir yer oldu.

ABD bugüne kadar Suriye’li iş-birlikçilere 82 milyon dolar “yardım”yapmış. ABD, çıkarı olmadan hiç-kimseye yardım etmez. Ne yardımı?Esad iktidarını yıkmak ve işbirlikçibir iktidar kurmak için verdikleri pa-ralardır bunlar. Yarın okuyacağız,duyacağız bu süreç içinde Amerikabaşta olmak üzere emperyalist te-kellerin Ortadoğu’da kaç milyar do-larlık silah sattıklarını.

Amerika’nın Hedefi Sadece Suriye Değil, İran, Lübnan ve Bugün İşbirliği İçinde Olduğu Bütün Ortadoğu’dur!

Amerika Suriye’de Esad iktidarınaartık bitmiş gözüyle bakıyor. Suriyehalkları hızla geri dönüşü zor olançok büyük bir kin ve düşmanlık içinesürükleniyor. Emperyalistler için yüz-binlerce Suriyeli’nin ölmesi umur-larında değil. Suriye’nin toprak bü-tünlüğünün korunmasını istiyoruzdeseler de asıl amaçları Suriye’yi eniyi kontrol altında tutacakları şekildebölüp parçalamak ve yeniden şekil-

lendirmektir. Onun için halkları birbirine kır-

dırıyorlar. Suriye’deki Nusayri ve di-ğer din ve milliyetlerden halklarakarşı tekbir getirerek kelle kesenSünni Arap gericiliğini kışkırtıyor-lar. Ve bu düşmanlığı Suriye top-raklarının da dışına yaymak istiyorlar.

Hillary Clinton’un “Dün ABDolarak İran, Hizbullah ve Suriye’yeyaptırımlar öngördüğümüzü açık-ladık ki, bu gruplar Esad’ın yöne-timde durma süresini uzatmaya ça-lışıyor” sözleri dinler, mezheplerarası çatışmayı İran, Lübnan, Irakve bütün Ortadoğu’yu teslim almakiçin kullanacağını göstermektedir.

Şu an da İran ve Lübnan’dakiHizbullah, “Esad iktidarını destek-liyor” diye açıkça hedef alınmış du-rumda.

Ki, İranlı 48 hacı ve Hizbullahmilitanlarının İşbirlikçi Özgür SuriyeOrdusu tarafından rehin tutulmasıİran ve Libya’ya karşı bu amaçlayapılmış Amerika’nın provokatif,kontra saldırılarıdır.

Bu Teşekkür Niye?Clinton basın toplantısında Tür-

kiye’ye minnettarlığını belirterek te-şekkür etti. “Yüzbinlerce Suriyelikomşu ülkelere sığındı. 55 bindenfazlası Türkiye’de. Türk halkına veTürk hükümetine misafirperverlikiçin teşekkür ediyoruz. Türkiye sa-dece sınırlarını değil kalbini ve ku-cağını da mültecilere açtı” diyor.

Her şeyden önce Amerika nedenteşekkür etme gereği duyuyor?

Bu sorunun cevabı Suriye’dekisavaşın kimin savaşı olduğunun iti-rafıdır. Daha önce Amerikan BaşkanıObama da Başbakan Erdoğan’a Mısırve Libya’da yaptıklarından dolayı

teşekkür etmişti. AKP iktidarı toprak-

larını Suriyeli mültecileredeğil esas olarak Ameri-kan politikalarına açtı.Amerika için açtı. Mül-tecilerin alınması Ame-rika’nın Suriye’yi parça-lama politikalarının birparçasıdır.

Clinton’un teşekkürü,Cumhubaşkanı Gül’ün,

Başbakan Erdoğan’ın, Dışişleri Ba-kanı Davutoğlu’nun ve bütün olarakAKP iktidarının sınırsız uşaklığınadır.Türkiye halklarının ne Amerika’yane de işbirlikçilerine kucağını açtığıyoktur. Clinton’un “teşekkür”ü deTürkiye halklarına değil, zaten em-peryalistlere kucak açan işbirlikçi-leredir.

Suriye Halkları!Emperyalistler Suriye’yi her geçen

gün çok daha fazla kanın aktığı, kat-liamların yaşandığı iç savaşın içinegötürüyor. Esad iktidarının anti-de-mokratik yanlarını kullanarak Sünnihalkı “demokrasi, özgürlükler” adınaAlevi ve diğer halklara karşı düş-manlaştırdı. Emperyalizmin silahla-rıyla Esad iktidarını devirerek işbirlikçibir iktidar yaratmak için hergün on-larca Suriyeli’nin kanı akıyor. Şehir-lerin, kasabaların, köylerin haline birbakın. Her şey hızla yerle bir oluyor.

Emperyalistlerin oyuncağı ol-mayın. Amerika’nın Suriye’de “de-mokrasi, özgürlük” adına ne yap-mak istediğini görün artık.

Suriye halkları kendi sorunlarınıkendi aralarında çözebilir. Emper-yalistler ve işbirlikçileri dünyanınhiçbir yerinde halkların lehine tekbir şey yapmamıştır.

Asıl düşmanınızı görün. Em-peryalizmin Ortadoğu politikala-rına karşı direnen Esad iktidarıdeğil sizin düşmanınız, AMERİKAve onun İŞBİRLİKÇİLERİDİR.

Amerika, Suriye halklarını birbi-rine katlettirerek kendine muhtaçhale getirmek istiyor. Emperyalistlerinbu alçakça oyununa gelmeyin. Al-evisi, Sünnisi, Hristiyanı, Kürdü, Er-meni’si, Süryani’si, Türkmen’i bir-

115

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Page 16: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

leşin. Vatanınızı parça-lamak, halkları birbirinekırdırmak isteyen em-peryalizme karşı sava-şın.

Aksi durum Suri-ye’den İran’a, Lübnan’ave bütün Ortadoğu’ya yayılan yüz-binlerce müslüman halkın birbirinikatlettiği bir savaş demektir.

Irak’ta 1.5 milyon insanın katle-dilmesi gibi, yine emperyalistlerinve işbirlikçilerin katledilmesi umur-larında olmayacaktır.

İslamcı Örgütler!Amerika’ya kendinizi kullandırt-

mayın. Emperyalizme yaslanarakdünyanın hiçbir yerinde halklarınkurtuluşu gerçekleşmemiştir. İktidarıele geçirme pahasına her şey mübahdeğildir. Kimin oyuncağı olduğunuzadönün bir bakın. İktidar uğruna em-

peryalizmin silahlarıyla kendi hal-kınızı katlediyorsunuz, kendi ülkeniziyakıp, yıkıp yağmalatıyorsunuz. Buyaptığınız ne Suriye halkları için nede vatanınız içindir. Yaptığınız em-peryalizme uşaklıktır. Emperyalizmeuşaklık yaparak iktidar olamazsınız.Emperyalizme uşaklık yapmaktan,iktidar uğruna kendi halkını katlet-mekten vazgeçin.

Türkiye Halkları!Clinton’un “teşekkür”lerinin nedeni

çok açıktır. AKP iktidarı çok açık şe-kilde Suriye’de Amerika’nın maşasıolarak kullanılmaktadır. Amerika’nın

emperyalist çı-karları için ya-nıbaşımızdakiSuriye halklarıkatlediliyor.AKP iktirarı bukatliamların,

akan her damla kanın baş sorumlula-rındandır. Suriye yerle bir ediliyor.Ve bütün bunlar için ülkemiz üs olarakkullanılıyor. Topraklarımızın emper-yalizmin üssü olarak kullanılmasınaizin vermeyin. AKP’nin uşaklık poli-tikalarına destek vermeyin, AKP’ninuşaklığına karşı çıkın.

Topraklarımız emperyalizmin halk-lara karşı savaş karargahı değildir.Amerikan ajanlarının, İsrail ajanlarının,“Özgür Suriye Ordusu” denilen iş-birlikçilerin topraklarımızda eğitilme-sine sessiz kalmayın. Yanıbaşımızdabir ülkenin halkları katledilip topraklarıparçalanıyor. Buna sessiz kalmayın...

İzmir’de Devrimci İşçi Hareketi(DİH), işbirlikçi AKP iktidarınınpatronun elini biraz daha güçlen-dirmek için yalanlarla yasallaştırmayaçalıştığı kıdem tazminatının fonadevredilmesini 9 Ağustos günü İzmirÇalışma Bölge Müdürlüğü önündeyaptığı eylemle protesto etti.

Önce YKM önünde toplanankitle, sloganlar atarak İzmir ÇalışmaBölge Müdürlüğü önüne yürüyüşdüzenledi. “Kıdem Tazminatı Eme-ğimiz, Geleceğimiz, İş Güvence-mizdir. Vazgeçmeyelim, Direnelim,Kazanalım!” pankartının taşındığıeylemde “İşçiyiz Haklıyız Kazana-cağız”, “Kıdem Tazminatı Emeği-miz, Geleceğimiz, İş Güvencemiz-dir”, “Emperyalizmin Ucuz İş GücüOlmayacağız”, “Kıdem HakkımızıGasp Ettirmeyiz” sloganları atıldı.

Yapılan açıklamada, “İşçi sını-fına kölelik şartlarını dayatmanınplanı olan ‘Ulusal İstihdam Strateji’belgesi Türkiye’nin dünyanın ençok kıdem tazminatı ödeyen ülkesiolduğunu tespit edip, patronlar içinyük olarak tabir ettikleri kıdem

hakkımızı ortadan kaldırmayı he-deflemektedir. İşbirlikçi AKP ikti-darı yalan ve demagojilerle bu sal-dırıyı gizlemeye çalışmaktadır. ‘Kı-dem tazminatı kalkmıyor, KıdemTazminatı Fonu geliyor!’ AKP'ninkıdem tazminatı saldırısındaki enbüyük YALANI. Gerçek, AKP'ninkıdem hakkımızı yok etmek iste-diğidir. Kıdem tazminatına ilişkinen büyük demagoji işçilerin kaza-nılmış haklarının korunacağına iliş-kin söylemdir. Bu söylemin YALANolduğu taslak incelendiğinde gö-rülmektedir. Mevcut yasaya görekayıt dışı çalıştırmaktan kaynaklıpatronlar, işçi bir yılını doldurmadangirdi-çıktı yaptığı için işçilere taz-minat ödemiyor. ‘Bu yasayla buişçilerin de kıdem tazminatı alma-larını sağlayacağız’ diyorlar. Oysaişçiler kayıt dışı çalıştırılsalar dakıdem tazminatını alabilmektedir.AKP var olan hakkımızı yok et-mektedir.“ denildi.

17 kişinin katıldığı eylemdensonra YKM önünde bildiri dağıtımıyapıldı, 250 adet bildiri dağıtıldı.

Ankara'nın Hüseyingazi Mahallesi'ndeçocuklar için halk okulu açılmıştı. Kışındaha çok ders çalıştırma üzerinden yü-rüyen Halk Okulu çalışmaları, yaz tatiliylebirlikte koro çalışması ile devam etti.

Haftalardır koro şarkılarını çalışançocuklar, bu çalışmalarının sonucunubir program hazırlayarak ailelerine sun-dular. Programa katılım davetiyesininresimlerini de kendileri hazırlayan ço-cuklar, sahnede şarkılarını söylediler.

Korodaki iki çocuk farklı mahalleyetaşındıklarından programa katılamadı.Korodan iki çocuk ise herkese sürprizyaparak, kendi başlarına hazırlandıklarımarşları söylediler, slogan attılar.

Şiirlerin de okunduğu program al-kışlarla sona erdi.

16

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Kıdem Tazminatı Hakkımızı GaspEttirmeyeceğiz

ÇocuklarımızınKirletilmesine İzinVermeyeceğiz!

Page 17: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

AKP tümdünya halkları-nın düşmanı,katliam ve iş-

gallerin sorumlusu, uygulayıcısıdır.Dün nasıl emperyalist saldırılar

Türkiye üzerinden uygulanmaktaysabugün de Suriye hava sahasına girenuçak aynı amaçlar doğrultusunda sö-mürüyü sürdürebilmek ve halkları tes-lim alabilmek adına oradadır.

Dün nasıl Afganistan'da Taliban'akarşı Kuzey ittifakı, Irak'ta Saddam Hü-seyin'e karşı Talabani ve Barzani des-teklenmişse, bugün Suriye'de BeşarEsad’a karşı Hür Suriye Ordusu adlı iş-birlikçiler destekleniyor.

Dün nasıl emperyalistlerin "özgürlükoperasyonu" diyerek Afganistan'a sal-dırısı desteklenmişse, bugün de RecepTayyip Erdoğan "Suriye eli kanlı dikta-tör ve çetesinden kurtuluncaya kadar Tür-kiye gereken her türlü desteği verecek-tir" diyor. İşbirlikçilere silah, para yar-dımı yapıyor; bununla da yetinmeyipCIA ile birlikte silahlı eğitim veriyor.

Dün nasıl Saddam diktatörlüğü-nün yıkılması adına, Taliban'ın fizikivarlığına son vermek adına halklarınbaş düşmanı Amerika'nın ve batılı em-

peryalistlerin katliam, sömürü, yağma,zulüm ve işgallerine dolaylı ve doğru-dan onay verilmişse ve "demokrasi"söylemleriyle kılıf uydurulmuşsa; bu-gün de "Esad'ın halkına zulüm yaptı-ğı, halkın üzerine bombalar yağdırdı-ğı, çoluk çocuk öldürülürken sessiz olu-namayacağı" yalanına ve demagojisi-ne başvuruyor.

Dün nasıl emperyalizmin propa-ganda aracı haline gelen medya aracı-lığıyla diktatör deyip halktan tecrit et-tiği "Saddam ve Kaddafi" katledil-mişse, bugün de Esad'a diktatör diyorve katletmenin yollarını arıyorlar.

AKP tarafından ülkemiz savaş ka-rargahı haline getiriliyor. Emperyalizminkullanımına sunuluyor. NATO bayrağı-nın dalgalandığı Türkiye'nin de koru-malığını üstlendiği Malatya Kürecik'e ku-rulan Füze Kalkanı Radar Sistemiyle Or-tadoğu halklarının katledilmesinin ze-minini hazırlıyorken, Suriye'ye AKP'nindemokrasi götürmesi, Suriye'nin yanın-da yer alması beklenebilir mi? Olsaolsa çanaklarını yaladıkları AB'li veABD'li teröristlerin, holdinglerin ya-nında yer alırlar, tabii onların izin verdiğisürece ve çizdiği sınırlar içerisinde.

Suriye; Amerikan ve İsrail politi-

kalarına karşı çıkan bir ülke olduğu için;Suriye, NATO ve emperyalistlerin üs-sünün bulunmadığı, Ortadoğu'daki tekülke olduğu için Esad'ı devirmeye ça-lışıyorlar.

Dün nasıl Irak'ı yıkıp, halkları bir-birine kırdırıp, yerle bir edip yağmala-dılarsa, ki Afganistan ve Libya'nın du-rumu da Irak'tan farklı değildir; işte bu-gün de AKP bunu gerçekleştirmek içinSuriyeli işbirlikçileri silahlandırıyor veeğitiyor. Topraklarını Suriye'ye karşı va-tan hainliğini kendine görev edinmiş"muhaliflere" açıyor. Amerika'nın uşak-lığını yapıyor.

Suriye'de düşürülen askeri uçak so-nucu tehdit savuran AKP iktidarının,Mavi Marmara gemisinin İsrail ordusutarafından taranıp birçok insanın öldü-rülmesinden sonra gösterdiği tepki dü-şünülecek olursa, AKP'nin ne kadar ri-yakar olduğu açığa çıkar. Üstelik MaviMarmara gemisi yardım gemisiyken!

Bırak Suriye'ye Amerikan işbirlikçi-si olarak demokrasi götürmeyi. Türkiyehalklarına saldırının hesabını ver. Anadoluve Kürdistan topraklarında katlettiğin 40bin kişinin hesabını ver.

Suç ortaklığını yaptığın kanların,dökülen gözyaşının hesabını ver.

DüşmanıHalk

AKP

Sevgili abla, merhaba!

Bizler iyiyiz. Mektubunuzu, se-lamınızı da aldık, daha iyi olduk. Oku,yaz, çiz devam ediyor burada. Cumagünü Naciye ablayı uğurladık. Biryandan sevindik, bir yandan hüzün-

lendik. Ama en çok sevindik. Dı-şarının yoğunluğunu, ihtiyacı his-setmemek mümkün değil.

Abla, ne kadar çok duyguyu birarada yaşadık değil mi son zaman-larda? Üzüldük, sevindik, gurur-landık, kinlendik... Hepsi yerli ye-rini buldu. Hep düşünürdüm, güzelbir şey olduğunda da, kötü bir şeyolduğunda da... Şimdi tutsaklar nehissediyor acaba derdim. Duvarla-

rın çaresizlik hissi vereceğini sanırdımçünkü. Hiç de öyle değilmiş. İnsanyoldaşının omzuna omzunu vermekistiyor evet, pusuya birlikte dalmak,ölüme birlikte yürümek... Ama bunuyapamamak çaresiz hissettirmiyor.

Aksine çareyi büyütüyormuş. Çaredaha çok sevmekte yoldaşlarını, çaredaha çok kin duymakta düşmana.Havalandırmada, duvarların içinde al-dık Hasanımızın haberini. Boğazımızabir yumruk geldi oturdu, yüreğimizkaskatı kesildi. Duvarlar küçüldü,çünkü biz büyüdük abla. Bugün BobySands'in "Hücremde Bir Gün" kitabınıokuyordum. İngiliz toplama kampla-rında tecrite ve tek tip elbise dayat-masına karşı direnen bir vatansever.Son sözü şu olmuş: Bizim de günü-müz gelecek!

Emel Keleş

Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi

Bizim de Günümüz Gelecek!

17

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

AKP Ortadoğu HalklarınınKardeşi Değil Düşmanıdır!

Page 18: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

"Sorgulama, hesap-laşma çeşitli tutumlarınmasaya yatırılıp, neyinasıl yaptığımız veyayapamadığımızın sor-gulanmasıdır. Savaş-tan, örgütlenmeden,kitle faaliyetinden so-yutlanmış bir muha-sebe, pratiğe yol gös-termeyen, yeni olu-şumları ele alıp so-mutlamayan, genel ge-çer ve papazın günahçıkartmasına dönenözeleştiriden öteye gi-demez...

Çalışma tarzı irdele-nip devrimci çalışmatarzı hakim kılınmadı-ğında, öyle bir hale ge-lir ki, devrimci coşku,halk sevgisi, vatansever-lik tamamen ortadan kal-kar. Devrimciliğin kim vene için yapıldığı belirsizhale gelir. O artık günlükyaşayan, günlük iş yapanve günlük olarak hareketinialdatan bir durumdadır.”

Sıklıkla, eleştiri-özeleşti-ri'nin öneminden, vazgeçil-mezliğinden bahsediyoruz.Çünkü, savaşta silah vazgeçil-mezdir. Söz konusu olan, ideo-lojik savaştır. Ve eleştiri-öze-leştiri, hem burjuva ideolojisi-ne taarruz ettiğimiz hemde dev-rimi, devrimciliği savunduğu-

muz ideolojik bir silahtır.

Bu silahı kuşanmayanlar, kendileri si-lahsız, savunmasız bırakmış olurlar. Burju-va ideolojisi karşısında güçsüz kalırlar. Bugüçsüzlük, burjuvazinin ideolojik saldırılarıkarşısında ayakta kalmaz ve giderek savrulur.İşte bu gidişatı tersine çevirecek olan, eleşti-ri-özeleştiri silahıdır.

Eleştiri-özeleştiri deyince, aklımıza gelmesigereken ilk şey, onun devrimci bir silah oldu-ğudur. Kuşanıp gereğini yapanı güçlü, kuşan-mayanı güçsüz yapan bir silahtır bu.

Çok açıktır; burjuva ideolojisi karşısındagüçlü olmak isteyenler için, eleştiri-özeleştirivazgeçilmez bir silahtır.

Eleştiri-Özeleştiri,Dayı'nın Elini Somutlamaktır

Dayı'nın şehit düşmesinin ardından O'nun-la ilgili anılarını aktaran bir yoldaşımız şöy-le diyordu: "... Yıllar içinde pratiğe girdikçeanlayacaktım ki, asıl mesele ‘istemek’ti,anahtar kelime buydu. Bu bir yanıyla, Da-yı'nın insana ve özünde de kendine, yeni in-sanı değiştireceğine, yeni insanı yarataca-ğına olan güveniydi. Yıllarca bana, bize hepbunu anlatmaya çalışmıştır. İnsan, olum-lu ve olumsuzluklarıyla insandır. Önem-li olan taşınan olumlu özelliklerdir, ge-risi bizim eğiticiliğimize, becerimizekalmıştır. Öz devrimciyse, diğer so-runlar çözülür." (Yeni Kurtuluş Der-

gisi-07 Eylül 2008 Syf: 20-21) Eleştiri-özeleştiri, bu yanıyla,

insanın değişeceğine olan inancın, yeni insanınyaratıcılığına olan güvenin hayatın içinde so-mutlanmasının yöntemidir.

Bilinmelidir ki, eleştiri olumsuzluklaraayna tutan 'el'dir. Özeleştiri ise olumluluk-ları büyüten 'el'dir.

Özeleştiri, devrimciliği büyüttüğü oran-da, eleştiri aynasına düşen olumsuzlukları daküçültüp giderek yok eder.

Dayı'nın elini anlatan yukardaki anlatımadevam edersek şöyle deniyor: "O bana, bizedevrimciliği yeni baştan öğretti. Eğer sorun ya-şamış da ayağa kalkmamışsanız, eğer gerile-mişseniz, eğer zaafa düşmüşseniz ve halen busaflardaysanız bilin ki bu Dayı sayesindedir. Ogörünmez el, Dayı'nın elidir." (Age)

"Sonrasında gelen kuşaklar için Dayı, bil-mediğimiz bir yerde, ancak okuduklarımızdantanıdığımız uzaktaki biriydi.

Onu tanıdıkça anladım ve öğrendim ki; Ohep bizim yanıbaşımızda, günlük hayatın hepiçindeydi, görünmez bir eldi." (Age)

İşte o "el" Dayı'nın elidir. Dayı'nın eli, Cep-he'nin elidir. Bu yanıyla, Cephe'nin eli yoldaşlararasındaki eleştiri-özeleştiri paylaşımında so-mutlanır. Nerede yoldaş varsa, orada Cephe var-dır. Cephe'nin olduğu yerde ise yanıbaşımızda,günlük hayatın içinde, 'görünmez' bir el olarakDayı'nın eli hep işbaşındadır. Eleştiri-özeleştiri,Dayı'nın elini somutlamaktır.

Eleştiri, YoldaşınaDeğer Vermektir

Burjuva ideolojisinin, yoz kültürünün solsaflarda değişik biçimlerde ve derinlemesine so-mutlandığı günümüz koşullarında devrimcili-ği güçlendirmenin yegane yolu Eleştiri-Öze-leştiri'den geçer.

Cepheliler'in birbirlerini burjuva ideoloji-sinin saldırılarından, yoz kültürünün pislikle-rinden korumaya çalışmasının, varsa bulaşanpisten, pastan arındırmasının tek yolu, birbir-

ELEŞTİRİ-ÖZELEŞTİRİ,DAYI'NIN GÜÇ

VEREN ELİDİR...

18 DİRENMEK ONURDUR!

Page 19: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

lerine el vermeleridir. İşte o el Da-yı'nın elidir.

Dayı'nın eli, bu yanıyla, eleştiri-özeleştiri olarak somutlanmalıdır.

Cepheli için eleştiri-özeleştiri,Dayı'nın elini günlük hayatın içindesomutlayarak kendini ve yoldaşları-nı güçlendirmektir.

Eleştiri, yoldaş sevgisinin somut-lanmasıdır, Yoldaşına değer vermedir.Yoldaşını seven, yoldaşına değer ve-ren yoldaşının "kötü" olmasını iste-mez. 'Kötü olmak,' burjuva ideoloji-sinin türlü etkilerini taşımaktır. Bu et-kiler çalışma tarzında, yaşam biçi-minde, ilişkilerde, uslupta, davranış-larda açığa çıkar. Bunları tespit eden,yoldaşının kötü olmasını istemediğiiçin eleştirecektir. Doğruyu, yanlışıgösterecektir. Uğraşacak, emek ve-recek, ikna edecektir.

Halkımız "Dost acı söyler" diyor.Yoldaş ise doğruyu söyler, gerçeğigösterir. Bunlar "acı" olarak algıla-nabilir, alınganlık da gösterilebilir.Ama eleştiri karşısında gösterilenalınganlık yanlıştır.

Yoldaşını seven böylesi alıngan-lıkların da üzerine gider. Geri adım at-maz. Yoldaşını seven, bu sevgisiniyeri geldiğinde eleştiriyle de göster-mekten vazgeçmez. Eleştiriden vaz-geçmek, yoldaşından, yoldaşlıktanvazgeçmek olur. Hayır! Cepheli için,yoldaşına sahip çıkmanın yolu yerigelince, halkımızın dediği gibi "acı"konuşmaktır.

Elbette, devrimci eleştiriden bah-sediyoruz. Değilse, açık yakalama,inat etme gibi yaklaşımların dev-rimcilikle ilgisi yoktur. Bilinmelidirki, eleştiri-özeleştiri, yoldaşlık iliş-kilerine dair bir yaklaşım ilişkisidir.Yoldaşlık bağı üzerinde taşınan dev-rimci bir silahtır eleştiri-özeleştiri.

Özeleştiri Devrimciliği BüyütürÖzeleştiri, devrimciyi devrimci kı-

lan her şeye değer vermektir. Yol-daşlara, şehitlere, Parti'ye, halka,devrimci ideoloji ve kültüre, payla-şılan hatıra ve hayallere... kısaca,devrimcinin kendisini devrimci ya-

pan öz niteliklere değer vermesi,sahip çıkmasıdır özeleştiri. Böyleanlaşılmazsa, gerçek bir özeleştirisözkonusu olmaz.

Eleştiri karşısında küsüp alıngan-lık yapmak, kaçak güreşip mazeret-ler üretmek, aslında, kişinin kendisi-ni devrimci kılan özniteliklere değervermekten uzaklaşması demektir.Alınganlık, tek kelimeyle söylersek,bencilliktir.

Küsmek ise zayıf, güçsüz in-sanların sığınağıdır. Bunlar dev-rimci tavırlar değildir. Cepheli alın-gan olmaz, küsmez. Cepheli, özeleş-tirel olarak devrimciliğini büyütür.

Devrimciliği büyütmek, ilke vekuralların, talimat ve görevlerin ya-şama geçirilmesinin önünde engelolan herşeye savaş açmak demektir.

Özeleştiri, devrimci ilke ve ku-ralların ışığında kendi pratiğimizdenders almak demektir.

Küba Devriminin muzaffer ko-mutanlarından Ernesto Che Guevara,şöyle der: "Yaparak öğreniyoruz, do-ğal olarak da yanlışlarımızdan dersçıkararak."

Evet, özeleştiri tam da budur:Yanlışlardan ders çıkartmaktır.Böyle yanlış, zaaf, ilkesiz olan ne var-sa, tekrarından kaçınılır. Çünkü, öze-leştiri sayesinde, yanlış olan herşeyinkökenlerine kadar inilip sorgulanarak,sorun kökten çözülür.

Che'nin ifadesiyle söylersek:"Önemli olan hataları gerekçelen-dirmekten öte onları tekrar etmektenkaçınmaktır."

Özeleştiri, hataları gerekçelendir-mek değil, tekrarından kurtulmanınyolunu bulmaktır.

Özeleştiri, Devrimci Olmayanın Kesilip Atılmasıdır

Hata ve zaaf olarak somutlanan il-kesizlikleri gerekçelendirmek, öze-leştiri değildir.

Böyleleri hatalarının sorumluluk-larını bile taşıyamayacak kadar güç-süz olduklarından bahane ve maze-retlerin ardına sığınırlar. Oysa, bu tür

tavırlar, Dayı'nın ifadesiyle söylersek:"Gerekçeler tebessümle karşılanma-sı gereken, sorunlardan kaçışın, ça-resizliğin bir sonucu olarak kabul edil-melidir. Özeleştiri ise sorunlarla yüz-leşmek olduğu için güç verir.

Dayı diyor ki: "zaaflara prim ve-rildiğinde, savaşın yerini pasifizmalır ve çok savaş lafı eden ama savaşkaçkınlığının hakim olduğu..." kişi-likler ortaya çıkar. İşte bu kaçkınlığınüzerine yürümenin yöntemi de öze-leştiridir. Özeleştiri, savaşçı yanlarıgüçlendirirken devrimci olmayanyanlarında kesilip atılması anlamınagelir. Devrimci olmayanın kesilipatılması, devrimci olanı güçlendir-mektir.

Eleştiri-Özeleştiri Pratiği GözdenGeçirmektir

Özeleştiri olgusu, halk kültürün-de de yer bulur kendine. Öyle ki, kim-senin şikayeti ve tanıklığı bile olma-dan kendi özünü dara çekmek (ken-dini sorgulamak) olarak somutlananbu olgu, devrimci kültür içinde öze-leştiri olarak şekillenir.

Her ikisinin özünde de, inancınile yaşamın, düşüncelerin ile pra-tiğin arasındaki olası farkı sorgu-lama, açığa çıkarıp hesaplaşma vebu sayede giderme vardır.

Bu yanıyla, özeleştiri, yaşamınıinancının pratiğini düşünce, ilke vedeğerlerin ışığında gözden geçirmeolarak somutlanır.

Böyle olduğu içindir ki, FidelCastro şöyle der: “Bir devrimcinin ilkgörevi kendine karşı tamamen dürüstolmaktır."

Özeleştirinin esası da zaten budur.Devrimcinin kendisini vareden iddia,ilke, ideoloji ve değerler ışığındakendi pratiğini dürüstçe gözden ge-çirip yanlışlarla, eksiklerle hesaplaş-masıdır.

Dayı'nın ifadesiyle söylersek;"Hesaplaşmak sorgulamak düş-manla süren ideolojik bir savaştır."

İşte bu savaştan zaferle çıkmakiçin eleştiri-özeleştiri silahına sahip

119

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Page 20: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

Eşimi de mücadele-mize katmanın bir yolu olduğunu biliyordum. Ancak banahep "imkansız" gibi geliyordu. Tutuklanmadan önce mü-cadele etmeme, basın açıklamalarına vb. gitmeme hep kar-şı çıkıyordu. Bu konuda sürekli tartışıyorduk.

Bir gün geldi ki ben de tutuklandım. Ziyarete her çık-tığımda bir yandan annem babam, bir yandan da eşim sü-rekli "Sen neden akıllı durmuyorsun, olaylara karış-ma, ayakkabını çıkarma" (o zaman çıplak ayak çıkı-yorduk ziyaretlere) diyerek idarenin politakalarına tavıralmama karşı çıkıyorlardı. Özellikle eşim çok katı bir şe-kilde baskı kurmaya çalışıyordu üstümde. Ben ise her de-fasında, tecriti anlatıyordum. Bu hücrelerin kapatılmasıiçin 122 insanımızın şehit düştüğünü, katledildiğini an-latarak yaptıklarımın doğru olduğunu anlatıyor, ikna et-meye çalışıyordum. İlk bir yılım bu şekilde geçti. Saldırılar artmaya baş-

ladı. Ben de bunları eşime anlatıyor, tecrit politikasınınbir biçimi olduğunu söylüyor, yavaş yavaş onu da mü-cadelenin içine katmaya çalışıyordum. Ki, kendisi de ha-pishaneye gelip gittikçe, onursuz aramaların dayatılma-

sıyla, tecrit gerçeğini daha iyi anlamaya başlamıştı. Ar-

tık her saldırıda ya da keyfi dayatmada biz tutsaklar içer-

den, o da dışardan suç duyurusunda bulunuyordu.

Birinci adımı atmıştık. Sıra ikinci adımdaydı. TAYAD'lı

olmalı, TAYAD'lı ailelerimizle hareket etmeliydi. Ziya-

rete her geldiğinde TAYAD'a gitmesini söylüyor, bunun

nedenlerini anlatıyordum. Sonunda bundan da sonuç al-

dım. Eşim bugün TAYAD'lı analarımızın babalarımızın

yanında onlarla beraber mücadele ediyor tecrite karşı.

Eşim sıradan bir insandı. Tam düzenin istediği biri-

siydi evlenmeden önce. Burada öğrendiğim şu oldu: "İm-

kansız diye bir şey yoktur." Evet yoktur. Her insanımız

değişebilir, örgütlenebilir. Hele ki bizleri seven-sahiple-

nen ailelerimiz... Yeter ki emek harcayalım. Ve ısrarcı ola-

lım. Mutlaka sonuç alırız. Eşim gibi milyonlarca insan

var. Öyleyse işe en yakınımızda olanlardan başlayıp,

milyonları değiştirmeyi-dönüştürmeyi, örgütlemeyi he-

deflemeliyiz. Mutlaka başaracağız. Zafer bizim olacak!

çıkmak gerekir.

Özeleştiri Mihenk TaşıdırBu savaşımın nasıl somutlanma-

sı gerektiğine dair Dayı şöyle der:"Sorgulama, hesaplaşma çeşitli tu-tumların masaya yatırılıp, neyi na-sıl yaptığımız veya yapamadığımızınsorgulanmasıdır. Savaştan, örgüt-lenmeden, kitle faaliyetinden soyut-lanmış bir muhasebe, pratiğe yol gös-termeyen, yeni oluşumları ele alıp so-mutlamayan, genel geçer ve papazıngünah çıkartmasına dönen özeleşti-riden öteye gidemez. Neyi nasıl yap-tın, yanlışsa zaafa yol açan objektifve subjektif etkenler nelerdir?"(Devrimci Sol- 7. sayı Kongreden Gü-nümüze)

Evet, sorular sormalıyız kendi-mize, Böylece pratiğimizi gözdengeçirmiş, sorgulamış ve gördüğü-müz ya da bize gösterilen yanlışları-mızla da hesaplaşmış oluruz.

Bu hesaplaşma yapılmadığında

ortaya çıkacak tabloyu, Dayı şöylevurguluyor: "Çalışma tarzı irdelenipdevrimci çalışma tarzı hakim kılın-madığında, öyle bir hale gelir ki, dev-rimci coşku, halk sevgisi, vatanse-verlik tamamen ortadan kalkar.Devrimciliğin kim ve ne için yapıl-dığı belirsiz hale gelir. O artık gün-lük yaşayan, günlük iş yapan ve gün-lük olarak hareketini aldatan bir du-rumdadır."

Oysa, bir Cepheli kendisine, ken-disini vareden değerlere ve dolayısıylaCepheye karşı tamamen dürüst ol-dukça Cepheli olarak kalabilir ancak.İşte bu dürüstlüğün mihenk taşıdırözeleştiri.

Arınmak İçin, Eleştiri-Özeleştiri Olmazsa Olmazdır

Eleştiri-özeleştirinin olmadığı yer-de, ya liberal ya da sekter olunur. Li-berallik ve sekterlik, burjuva ideolo-

jisinin devrimciliği çürüten yansı-malarıdır. Bunlardan ve burjuvazininher türden etkisinden kurtulmanın, butürden etkilere karşı devrimci olanı sa-vunmanın yegane yolu, eleştiri-öze-leştiri yaşam tarzımızın odağına yer-leştirmektir.

Her sabah kalktığımızda yüzü-müzü niçin yıkarız? Niçin, belli ara-lıklarla banyo yapıp yıkanırız? Te-mizlenmek için değil mi?

Nasıl ki, fiziki kirlerden arınmakiçin banyo yapıyor, yüzümüzü yıkı-yorsak burjuva ideolojisinin türlü et-kilerinden, kuşatma ve saldırısındanpratiğimizi, düşünce tarzımızı arın-dırmak için eleştiri-özeleştiri silahı-nı da elden bırakmamalıyız.

Sonuç olarak, eleştiri-özeleştiri;

Bir: Burjuva ideolojisine karşıkuşanılması gereken devrimci bir sı-lahtır...

İki: Dayı'nın güç veren elidir...

(Mihenk Taşı: Altının ayarınıölçmekte kullanılan taş, denektaşı.)

Hayatın Öğrettikleri

En Yakınımızdakileri Örgütleyerek Başlayacağız...

220

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Page 21: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

Sevgili Yürüyüş okurları merhaba;

Özgürlük, sözlüklerde "her türlüdış etkiden bağımsız olarak insanınkendi iradesine bağlı düşüncesinedayanarak karar vermesi durumu,hürriyet..." olarak tanımlanmaktadır.Bu tanım burjuvaziye aittir ve te-melden yanlıştır.

Materyalizm bize düşünceyi mad-denin belirlediğini öğretir. Yani bu,düşüncenin dış etkilerden -toplumsalyaşam koşullarından- bağımsız ge-lişmediği anlamına gelmektedir.

Marks "İnsanların varlığını be-lirleyen şey, onların bilinçleri de-ğildir; tam tersine, onların bilincinibelirleyen, toplumsal varlıklarıdır"demiştir.

Örneğin köleliğe ilk başkaldıranSpartaküs, bu kararı "her türlü dış et-kiden bağımsız" olarak mı vermiştir?Ya da geçmişten bugüne kadar olanayaklanmalar, ulusal kurtuluş müca-deleleri ve devrimler dış etkilerden ba-ğımsız bir şekilde ortaya çıktığını id-dia edebilir miyiz? En basit haliylegünlük yaşamda karşımıza çıkan iri-li-ufaklı pek çok sorun karşısında ka-rar alırken, içinde bulunduğumuzu du-rumu, koşulları vb. değerlendirerekkarar alıyoruz.

Kısacası ister kendi irademizle, is-ter zorunda kalarak verdiğimiz tümkararlar dış etkenlere bağımlıdır.

Burjuvazi bunu çok iyi bilmekte-dir. Bu nedenle hayatın her alanındakendi özgürlük anlayışını dayatmak-tadır. Bu dayatma karşımıza ya çar-pıtma ve yalanlarla ya da zor yoluy-la çıkmaktadır.

Ancak iktidarlar katliamlar vebaskıyla her zaman sonuç alamazlar.Çünkü tarih boyunca baskı ve şidde-tin olduğu yerde direnenler, zulme is-yan edenler de olmuştur. Özgürlükiçin bedel ödemeyi göze alan nice top-

luluklar, halklar, buhaklarını savaşarakkazanmışlardır.

Burjuvazi baskıve şiddetten sonuçalamadığında iseyalan ve demago-jilere başvurur. Öz-gürlük kavramını

asıl olarak beyinlerde yok etmekamacıyla, çeşitli çarpıtmalarla altınıboşaltmaya çalışır. Bizim gibi yeni sö-mürge ülkelerde bu iki yöntem bir ara-da yürütülmektedir. Oligarşi, hak veözgürlükleri baskı altına alarak, göz-altı, tutuklama ve katliamlarla, ya-saklarla kısıtlamaya çalışırken, biryandan da yoğun bir şekilde ideolo-

jik propaganda yürütür. Bu ideolojikpropaganda iktidarını sağlamlaştır-mak, kitleleri kendine yedeklemek,baskı ve şiddetini gerekçelendirmekya da gizlemek amacıyla, yalan ve de-magojilere dayalıdır. Oligarşi bunu ya-parken devletin tüm kurumlarını kul-landığı gibi bunun için ayrı örgüt-lenmeler, kurumlaşmalar da oluşturur.

Düzenin ÖzgürlükAnlayışı

Emperyalizm için özgürlük "sö-mürü özgürlüğü"dür. Emperyalizmdünya halklarını dilediğince sömürmeliancak buna kimse ses çıkarmamalıdır.Bunu yaparken, kendi içlerindeki çe-lişkilere rağmen, emperyalistler vetüm işbirlikçileri halka karşı ittifak ha-lindedir. Halka karşı savaşı örgütlü birşekilde yürütürler. Bu aynı zamandazorunlu bir ittifaktır onlar açısından. İççelişkileri ise sömürüden pay almanoktasında yaşanmaktadır.

Halka ise örgütsüzlüğü dayatırlar.Çünkü örgütsüz halk yenilmeye mah-kumdur, hiçbir hakkını savunamaz.Halkı örgütsüzleştirme de, bireyci-leştirme de kullandığı yöntemlerdenbiri de "özgürlük" demagojileridir.Kendileri örgütlü iken, halka "bi-reysel özgürlük" masalları anlatırlar.

Bu tür yozlaştırma politikaları ençok da gençliği hedef alır. "Bireysel öz-gürlük" büyümenin, bir birey olmanın,toplumda söz sahibi olmanın anahtarıolarak gösterilir. Anne-babayı, aileyiumursamamak, dikkate almamak, ai-leye, büyüklere karşı saygısız, sorum-suz davranmak, sadece kendi diledi-ğince ve istediğince yaşamak "özgür-lük" olarak gösterilir. Bu şekilde genç-lerimiz kendi kültürlerinden, geçmiş-lerinden koparılarak yozlaştırılmakta,sözde, "tabularını yıkmış", "zincirinikoparmış" sorumsuz, bireyci, bencil,ahlaki değerlerini kaybetmiş bir halegetirilmek istenir.

Düzen her tür aracı ve kurumuy-la "bireysel özgürlük"ün propagan-dasını yapar. Kapitalist sistem "birey"iyüceltir. "Bireysel özgürlük" kavra-mı ise "birey"in önündeki en tüm en-gelleri kaldırmalıdır.

"Evet, özgürlük düzensizlik halinegeldiği anda, özgürlüğe karşıyım.Oysa biliyoruz ki, düzensizlik kendigerçek toplumsal ve kültür değerihakkındaki duyguyu kaybeden insanıniçinde saklı eski küçük burjuva birey-ciliğini başıboş bırakıp: ‘Ne sevimli,ne ilginç, ne eşi bulunmaz insanım,ama gel gör ki, bırakmıyorlar diledi-ğim gibi yaşayayım’ diye haykırma-sıyla başlar." (Küçükburjuva İdeolo-jisinin Eleştirisi, Gorki, sayfa 21)

Düzenin "bireysel özgürlük" an-layışı böyleyken, halklara yöneliközgürlük anlayışı, baskı, sömürü, iş-gal, tecavüzler ve katliamlar üzerinekuruludur. Irak'ta, Afganistan'da, Lib-ya'da yaptıkları gibi saldırılarını giz-lemek amacıyla da özgürlük dema-gojisini kullanırlar. Yani emperya-listlere göre özgürlük, sömürü vekatliam yapma özgürlüğüdür.

Ülkemizde de durum farklı değil-dir. Bugün emekçiler açısından çalış-ma koşulları her geçen gün ağırlaş-makta, köle düzenini aratmamaktadır.

Ders: Özgürlük

SpartaküslerdenBugüneKanımız

Özgürlük İçinAktı

221

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Page 22: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

Tekeller büyüyüp palazlanır-ken halk daha fazla yoksullaş-makta, açlık ve işsizlik art-maktadır. Çıkarılan yasalarlaise halkın sahip olduğu ekono-mik, sosyal, siyasal tüm hak veözgürlükler gasp edilmektedir.Bu politikalara karşı çıkan herkesim AKP'nin baskı ve şidde-tiyle karşılaşmaktadır. Öyle ki,AKP ne zaman özgürlüklerdenbahsetse altından yeni bir bas-kı yasası ya da tutuklama terö-rü çıkmaktadır. Örneğin AKP sıkça ba-sın özgürlüğünden bahseder. Ancakdünyada basın özgürlüğünde 179 ülkeiçinde 148. sıradadır. AKP yaptığıgözaltı ve tutuklama operasyonlarıile muhalif olarak gördüğü kesimlerisindirmiş, burjuva medyayı da hizayaçekmiştir. AKP'nin basın özgürlü-ğünden anladığı, AKP'nin politika-sına hizmet eden, AKP'yi halkın gö-zünde aklayan haberler yapılması-dır. Muhalefete ise hiçbir koşuldaizin verilmez. Onun dışında kim neisterse yazmakta özgürdür, yeterki ucu AKP'ye dokunmasın.

Erdoğan sanatta rekabeti büyüt-mek, kaliteyi artırmak ve özgürlükle-ri genişletmek için özelleştirme şart de-mektedir. Ancak bunları söylerkenasıl amacını belirtmeyi de ihmal et-memektedir. "Hem devletten maaşalacaksın hem de iktidarı eleştire-ceksin" diyerek asıl rahatsızlığını dadile getirmektedir. Bu anlamda tiyat-roların özelleştirilmesi tasarısı sanat-ta özgürlükleri genişletmek için değil,sanatı kendi iktidarına hizmet eder halegetirmek için planlanmıştır.

Geçmişten BugüneHalkların Özgürlüğü İçinSavaşan ve Bedel ÖdeyenDevrimcilerdir

Halkımız için özgürlük, ancakbağımsız bir ülkede, Devrimci Halkİktidarı altında mümkündür. Emper-yalizmle olan tüm bağlar koparılma-dan gerçek anlamda bir özgürlüktende bahsedilemez. Bugün emperya-lizme karşı savaşmak özgürlük mü-cadelesinin temel şartıdır.

Küba'da, Sovyetler Birliği'nde, Vi-etnam'da, Çin'de ve sosyalizm müca-delesi verilen tüm ülkelerde bağım-sızlık kan revan içinde, dövüşerekkazanılmıştır. II. Emperyalist PaylaşımSavaşı sırasında Sovyetler 20 milyo-nu aşkın şehit vermiştir. Faşizme kar-şı savaşta milyonlarca parti üyesi, si-yasi komiser, komutanlar ve Kızılor-du askerleri ile halktan şehitler veril-miştir. Bu savaş sırasında, sadece Sta-lingrad şehrinin savunması için 300 binSovyet insanı hayatını kaybetmiştir. 3milyonluk Leningrad'daki direnişteise tam 1 milyon şehit verilmiştir. Sov-yet halkı, emperyalizme karşı sosya-lizmi savunmak için bir kahramanlıktarihi yazmıştır.

Bizim tarihimiz de aynı zamandaemperyalizme karşı savaş tarihidir.Kurtuluş Savaşı'nda halkımızın em-peryalistlere karşı haykırdığı "Ya İs-tiklal, Ya Ölüm!" sloganını, "Ya ÖzgürVatan, Ya Ölüm!" diyerek bugünleretaşıdık. '68'de Amerikalı piyadelerin de-nize döküldüğü 6. Filo eylemleri,"Ortak Düşman Amerikadır", "Ame-rika Defol, Bu Vatan Bizim", "FüzeKalkanı Değil, Parasız Eğitim İstiyo-ruz" kampanyaları ve son olarak 15 Ni-san'da Grup Yorum tarafından dü-zenlenen ve 350 bin kişinin katıldığı"Bağımsız Türkiye" konseri anti-em-peryalist mücadele geleneğimizin ör-neklerindendir.

42 yıldır bağımsızlık için savaşı-yoruz. Kuşatmalarda, darağaçların-da, işkencelerde, hapishanelerde yüz-lerce şehit verdik. Binlerce hatta on-binlerce, yüzbinlerce şehit daha vere-ceğiz. Bu devrim gerçeğidir, ülkemizşartlarında özgürlük mücadelesininbağımsızlık savaşının bedelidir. Em-

peryalistler ve işbirlikçileri ül-kemizden kendi rızaları ile de-folup gitmeyecekler. Biz kova-cağız. Özgürlüğümüzü bize al-tın tepsi ile sunmayacaklar. Di-şimizle, tırnağımızla söküp ala-cağız...

Bizim özgürlükten anladığı-mız; bağımsız bir ülkede, yabancıegemenliği olmadan, düşmançizmelerinin ezmediği toprak-larda yaşamaktır. Açlığın, işsiz-liğin, yoksulluğun olmadığı, kar-

deşçe bir ülkede yaşamaktır. Bunlarınolmadığı yerde özgürlük de yoktur. Bu-nun için diyoruz ki; özgürlük için sa-vaşmak demek;

- Devrim için savaşmaktır. - Emperyalizme ve tüm işbirlikçi-

lerine karşı savaşmaktır. - F Tipi tecrit politikalarına karşı sa-

vaşmaktır. - Eğitimde, sağlıkta, kültür alanın-

da gerçekleştirilen özelleştirmelerekarşı savaşmaktır.

- İktidarların "inanç özgürlüğü"adı altında halkımızın inançlarını is-tismar etmesine karşı savaşmaktır.

- Kıdem tazminatı, işsizlik fonu, ta-şeronlaştırma, esnek çalışma, kayıtdışı çalışma gibi emekçilerin çalışmaşartlarını zorlaştıran tüm yasa ve dü-zenlemelere karşı savaşmaktır.

- İşçi cinayetlerinin, çocuk ölüm-lerinin hesabını sormaktır.

- Gözaltıların, tutuklama terörünün,katliamların hesabını sormaktır.

- Tekelleri memnun etmek için ço-cuklarımızı bozuk sütle zehirleyen-lerden, halkımızı "takla at da görelim"diyerek aşağılayan alçaklardan, Er-zurum'da 5 işçiyi halkın gözü önün-de bağırta bağırta katledenlerden, sı-nav stresi nedeniyle 17 yaşındakiçocuklarımızı intihara sürükleyen-lerden, halk açlıktan ölürken tonlar-ca gıda stokunu denize döküp imhaedenlerden, halka kırıntıları layıkgören asalaklardan hesap sormaktır.

Kısacası özgürlük için mücadelehalkımıza yaşatılan baskı ve sömürü-nün, adaletsizliklerin aşağılamanın he-sabını sormaktır.

Sevgili okurlar, haftaya başka birkonuda görüşmek üzere hoşçakalın.

Bizim özgürlüktenanladığımız; bağımsız bir

ülkede, yabancı egemenliğiolmadan, düşman çizmelerinin

ezmediği topraklardayaşamaktır. Açlığın, işsizliğin,

yoksulluğun olmadığı,kardeşçe bir ülkede

yaşamaktır. Bunların olmadığıyerde özgürlük de yoktur.

222

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Page 23: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

Kimi şiirle, kimi yazıyla… Kimiortak anılarını anlatarak, kimi ondanöğrendiklerini yazarak anlatıyor Ha-san Selim Gönen’i. O kavgada, yol-daşlarının omuzbaşında ve halkınıniçinde yaşamaya devam ediyor.

Ve şimdi yoldaşları anlatıyor Ha-san’ı:

Örgüt Düşüncesinin Yok Edilmek İstendiği Yerde Hasan Komutan Oldu

Düşüncelerimizi terk edelim diyeyüzlerce katledildik. Yanımızdakinenasılsın diye sorduğumuz için hüc-relerde ceza aldık, hücre havalan-dırmasının tozlarını süpürüp limonçekirdeklerinden bitki elde etmek is-tedik diye cezalara çarptırıldık vedaha cezaların yüzlerce çeşidi... Hepsiama hepsi yalnızca kendini düşünve hiçbir şeye karşı çıkma idi, özüözeti buydu.

Kuyunun dibinde 12 yıldır bununiçin öldürülüyoruz.

Bu proje NATO’nun projesi. Oli-garşi bu kadar akıllı ve uzun vadelidüşünemiyor, doğrudan emperyaliz-min politikasıyla boğaz boğaza sa-vaşıyoruz.

Kuyunun dibinde yetişti Hasan.19 Aralık’la gözünü açtı, hücrelerdekaldı. Çıktı eline silah aldı. ÖRGÜT-TE KOMUTAN OLDU.

Gazi'de oligarşinin iki polisi değilvurulan, Hasan NATO'yu vurdu. Benben diye tutturulan bu dünyada, bendemeyenin dara çekildiği hücrelerdenHasan, "Sen git Sultan" diye yetişti.Bana yardım et, kal burada demedi.

Örgüt düşüncesinin yok edilmekistendiği yerin tam da ortasında HasanKomutan oldu.

Hasan, şimdi bir Seyit Rıza değilde ne peki: "Ben de size boyun eğ-miyorum, bu da size dert olsun…"

Alsın emperyalizm hücrelerinibaşına çalsın, şimdiye kadar tecrittecrit dedik, şimdi tecritin bu ha-liyle ne yapacağını emperyalizmdüşünsün, oligarşiye de bir akılversin...

Savaşma ve HesapSormaKararlılığında BirDev-Genç’li

Eline aldığın her iştemütevazılık, sadelik var.Yıllar sonra yine aramız-daydın, gençliğin için-deydin. Bir süre alışmanzor oldu sese gürültüyeama bir Dev-Genç’liiçin zor nedir ki? Ya-şına, deneyimlerinekarşın kimsenin ini-siyatifini kırmaz, neiş verilirse titizlikleonu yapardın.

Yine müte-vazı, yine sıra ne-feriydin. Coşkun,ka ra r l ı l ığ ın laDev-Genç’lisin.Her an herkesesakince bir şeyleranlatırdın, kaybe-decek vakit yok.Düşmandan, kat-liamlarından bah-sederken kalmazdısakinliğin, gözle-rinde öfke okunur-du. Meşhurdur

Yıldız’da çatışmaların. Her zamancüretli, her zaman sahiplenen hata-larından ders çıkarıp şehitlerine eniyisini vermek isteyen Hasan abimiz.Sorulacak hesaplarımıza seni de ek-ledik, hesabını soracağız…

Merhaba Hasan,Takvime bakıyorum, bugün 21

Temmuz. Üşüyorum... Gözlerim ek-randaki satırlarda dolaştıkça üşüyo-rum... 2004'ün o soğuk Ocak gü-nündeyim, üşüyorum... Hatırladıkçahala gülüyorum. Çok üşüyorum...

Evinin yokuşunu çıkıp, çay yap-mak için arkadaşlarla mutfağa giri-yoruz. Salondan bir ses yükseliyor.

- Şerefsiz!

İçeriye koşuyorum.

- Ne oldu?

Beni duymuyor, mıhlanmış gibitelevizyona bakıyorsun. Her an camıkırıp üzerlerine uçacakmış gibi bakıp,kendi kendine mırıldanıyorsun.

- Şu şerefsizlere bak, sokak orta-sında kelepçe takıyorlar bir de.

Ankara'da bir gençlik örgütününeylemine polis saldırısı var haberlerde.Gaz, polis köpekleri, cop, kask vekalkan hepsi hareket halinde... Yanınayaklaşıyorum.

- Kime küfrediyorsun?

Sorumu ilkin anlamaya çalışıyor,bir an sonra tüm doğallığınla tek ke-limeyle cevap veriyorsun:

- Polise.

- Tamam da, neden küfrediyorsun?

- Küfretmedim, şerefsiz oldukla-rını söyledim. Görmüyor musun?

- Hala küfrediyorsun. Biz Cep-heliyiz, hiçbir koşul altında küfret-meyiz...

Hatırlıyor musun, ilk karşılaşma-mızdı bu. Söylediğin hiçbir şeydenikna olmuyor, diretiyordum. Saatler

Şimdi Senin Umudunu,Özlemini, Kininini Biz Kuşandık

Yoldaşları Hasan’ı Anlatıyor: 3

223

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Page 24: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

sonra bir arkadaş "Çok geç oldu, sa-bah erken çıkacağız" demese, bugarip tartışmayı daha ne kadar sür-dürürdük bilmiyorum...

Ve şimdi avazım çıktığı kadarbağırıyorum ilk defa: Emperyalizminişbirlikçiliğini yapmak ŞEREFSİZ-LİKTİR!

Kardeş halklarımızın kanına gir-mek ŞEREFSİZLİKTİR!

Vatan topraklarını NATO üsleriyledonatmak ŞEREFSİZLİKTİR!

Yoksul halkın evini başına yıkmakŞEREFSİZLİKTİR!

İnsanlarımızın yaşam, sağlık, eği-tim, barınma, düşünme ve düşünceyiaçıklama özgürlüğünü gasp etmekŞEREFSİZLİKTİR!

Halkın her türlü talebini gazaboğmak ŞEREFSİZLİKTİR!

Selde, depremde, göçüklerde, işcinayetlerinde onar onar, biner binerinsanlarımızı katletmek ŞEREFSİZ-LİKTİR!

Toprağımızı, suyumuzu, havamızı;fabrika atıklarıyla, siyanürle, barajlarlayok etmek ŞEREFSİZLİKTİR!

Farklı milliyet ve inançlardan hal-kımızı imha ve asimile etmek ŞE-REFSİZLİKTİR!

Kırlarda, şehirlerde, karakollarda,hapishanelerde, sokaklarda işkenceve infaz yapmak ŞEREFSİZLİK-TİR!

Tecritte ölümcül hastalıklara ya-kalanan tutsakları tahliye etmemekŞEREFSİZLİKTİR!

"Bir canım var feda olsun halkı-ma" diyen devrimcileri bir aracıniçinde sorgusuz sualsiz yaylım ateşinetutmak ŞEREFSİZLİKTİR!

Kurşunla yaraladığı devrimciyiteslim alamadığı için tedavisini en-gellemek acizlik ve ŞEREFSİZ-

LİKTİR!...

Sevgili Hasan, 34 gündür yüre-ğimiz ağzımızda bekliyorduk, azönce öğrendim... Kağıda kaleme sa-rılmamın nedeni, senin yoldaşın ol-maktan hep gurur duyduğumu söy-lemek içindir. Senden öğrendiğimher şey için minnet duyduğumu söy-lemek içindir. Senin yaptığın gibi,düşmana öfkemi ve devrimciliğimiher gün daha da büyüteceğime sözverdiğimi söylemek içindir. Yoldaşsevgin, çalışkanlığın, her daim gülengözlerin, vatanseverliğin, hiçbir işiyapamam demeyişin, büyük kü-çük demeden her işi aynı özenleyapışın, soğukkanlılığın, kendinegüvenin, militanlığın, şehitleri-mize bağlılığın bize miras ve enbüyük gücümdür şimdi. Akanher damla kanımızın hesabınısoracağız Hasan. Sözümüz söz!Anadolu ihtilali ile halklarımızınyüzünü güldürecek, şehitlerimizedevrim sözümüzü yerine getire-ceğiz. Son olarak; bir yoldaşımınMehmet'in arkasından söylediğinitekrarlamak istiyorum Engin'e,Mehmet'e, Erdal Abi'ye ve sana:Gözünüz arkada değil üstümdeolsun.

“Ya Ölü YıldızlaraGötüreceğiz Hayatı, YaDa Dünyamıza İnecekÖlüm”

Hani “günler ağır, günlerölüm haberleriyle geliyor” di-yordu ya şair, işte o ölüm ha-berleriyle gelen ağır günlerdenbirinde yakaladın beni, bizi, he-pimizi… Artan polis terörününsokak ortasında sıradan emek-çileri linç etmeye vardığı, evineiki lokma ekmek götürebilmek

için kaçakçılık yapmak zorunda kalanKürt köylülerinin üzerine bombalarınyağdığı ve en kötüsü de tüm bu vah-şete hak ettiği gibi bir tepki vereme-diğimiz, belki de katledilmeye alış-tığımız bugünlerde, Gazi Mahalle-si’nin kenarında bir taksinin içindevücuduna saplanan kurşunlarla ya-kaladın bizi. Aslını sorarsan o kur-şunların saplandığı yer senin vücu-dundan öte bizlerin yüreği oldu. Amaen çok da o kısacık ömründe senitanıma şansına sahip olan insanla-rın…

Direnişin, umudun adıdır Rıza.

Kanlar içinde kalmıştır da

Yine de nedamet getirmemiştirdüşmana.

Son mermisine kadar çatışmış,

Yine de teslim olmak gelmemiştiraklına.

Düşmanla ölümüne vuruşurAnadolu’nun yiğit evladı!

Gerçeği türkü türküyü gerçek kılar...

Her kurşunda, gözünün önünden

122 kez ölen şehitlerimiz gelir.

Her kurşunda, gözünün önünden

Sımsıkı sarıldığı yoldaşları gelir.

Her kurşunda, halkımıza,şehitlerimize, yoldaşlarımıza

Verdiği sözler dökülür düşmanınüstüne.

Sözünü yerine getirmiştir RızaKomutan.

Ama sözümüz daha bitmedi!

Bizim de söyleyecek sözlerimiz var!

ANAMIZIN DİLİNDENDÖKÜLEN SÖZLERDİR ONLAR,

SEN BİZİM İÇİMİZİ YAKTIN,BİZ DE SENİ YAKANI

YAKACAĞIZ...

224

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Page 25: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

O şansa sahip olan insanlardanbiri olarak günlerdir düşünüyorum.Üniversiteli gençlik mücadelesi içindeilk tanıştığımız günleri, daha sonra-sında farklı alanlarda yaşadığımıztesadüfi karşılaşmaları ve elbette kisenin tutsaklıklarını ve haber bül-tenlerinde yaşadığımız karşılaşma-ları… Bu karşılaşmaların her birindeduruşundan ve sımsıcak gülüşündenyansıyan yaşama ve mücadelene bağ-lılığını, insanlara aşıladığın umut to-humlarını...

Genelde adettendir, ölümsüzleşenbir devrimcinin ardından akıllar hepgüzel anılara gider, ne kadar tartışmave gerilim yaşasan da insanın aklındakalan hep olumlu yönlerdir. İtirafediyorum ben senin ardından ter-sini denedim. Ama yanlış anlama,seni eleştirmek ya da mahkum et-mek için değil. Tam tersine bu ara-yışta senin tertemiz insanlığındanbaşka bir şey bulamayacağımı bil-diğim için.

Belki aynı alanda çok fazla bir

arada bulunma, çok fazla şey pay-laşma şansımız olmadı, ama o kısacıkzaman diliminde yaptığımız politiktartışmalarda bile insanın içini ısıtanbir sıcaklığın, mücadelene ve savun-duğun çizgiye derin bir bağlılığınvardı. Normal koşullarda insanı çi-leden çıkartabilecek bir dizi düşünceyio kadar safça ve tertemiz bir inançlaifade ediyordun ki karşındaki insanasamimi bir gülümsemeden başka birşey yapma şansı bırakmıyordun. Buyüzden yıllardır hiç karşılaşmamışbile olsak devrimci hareketin yürekburkan tablosuna bakıp canımın sı-kıldığı anlarda aklıma ilk düşen in-sanlardan biri hep sen oldun. Yaşamave devrime bağlılığımın en temelgerekçelerinden biriydin sen ve se-nin gibi insanlar…

Çünkü devrimci olmak her şeydenönce insan olmak demekti. Tüm ideo-lojik ve politik tahlilleri bir kenarabırakırsak, insani olan her şeyi yokeden bu düzenden nefret etmeyen,ama daha da önemlisi o düzenin yoketmeye çalıştığı değerleri ısrarla ko-

rumaya çalışmayan biri zaten dev-rimci olamazdı. İşte bu yüzden ka-pitalizmi ve onun nasıl yıkılacağınıtahlil ederken senden çok daha yakındüşüncelere sahip olduğum birçokinsandan daha değerliydin benimiçin. Senin ve senin gibi insanlarınvarlığı, adına kapitalizm denileno aşağılık düzenin ne yaparsa yap-sın amacına ulaşamayacağının enyalın kanıtıydı.

(...)

İşte bu yüzden ölü yıldızlara hayatıgötürmek için acele etmekten başkabir şansımız olmadığını biliyorum.Ve sana diyorum ki, merak etme,dünyamıza daha kaç tane alçakçaölüm inerse insin, bezirgan saltanatımutlaka son bulacak, ölü yıldızlarahayat sizlerin taşıdığı ışıkla birliktegidecek.

D. Taylan

(Bu anlatım Kızıl Bayrak'ıninternet sitesinden alınmış ve

kısaltılarak yayınlanmıştır.)

Cepheli inisiyatiflidir, sorumludur.Yaşanan sürece, olaylara, durumlaramüdahale eder. Yanlışları düzeltir,eksikleri tamamlar. Çünkü Cephelibulunduğu her yerde örgütünü, ör-gütlülüğünü temsil eder. Herkesi,her şeyi bu bilinçle yönetir, yönlen-dirir.

Cepheli geri durmaz, çekingendavranmaz. Bulunduğu alana hemenvakıf olur, yönlendirir, örgütlü dav-ranır, örgütünün politikalarını hayatageçirir. Bu anlamıyla Cepheli giriş-kendir. Yaşananları hemen kavrar,anlar ve yorumlayarak ona göre mü-dahalede bulunur. Öne çıkar, önderlikeder.

Ancak girişken olması, düşün-meden hareket etmesini doğurmaz.Cepheli doğru düşünerek olayları,durumları, süreci iyi kavrar ve ona

göre politikalar üreterek müdahaledebulunur.

Girişken olmak her şeye lüzumlu,lüzumsuz müdahale etmek demekdeğildir. Yerinde, zamanında, ko-şullara uygun davranmaktır.

Peki neden çekingen oluruz veçekingen olursak neler yaşarız? Çe-kingenliğimizin sebepleri arasındaideolojik olarak yeterli donanımasahip olmamamız, bilgisizliğimiz,örgütümüzü yeteri kadar sahiplen-mememiz, çatışmaktan kaçmamızvardır. Oysa Cepheli her yerde, herzaman örgütünü savunur ve örgütlüdavranır. Çekingen olursak pasif ka-lırız. Yanlışları düzeltemez, eksikleritamamlayamayız. Sürecin, olayların,örgütlülüğün dışında kalırız. Zamanlauzaklaşırız. Ayrıca gelişemeyiz vegeliştiremeyiz. Gerileriz ve düzene

gideriz. Bunların olmaması için ideo-lojik olarak kendimizi donatacağız.Bilgileneceğiz, kendimizi eğiteceğiz,öğreneceğiz. Yanlış yapabiliriz amaçatışacağız, tartışacağız ve doğruyubulacağız. Asla geri durmayacağız,çekinmeyeceğiz. Cepheli'nin tek çe-kingenliği halkına, yoldaşlarına, ör-gütüne karşı yanlış bir davranıştabulunmak olmalıdır.

Cepheli özellikle düşmana ve içdüşmana karşı çekingen davranmaz.Militan bir şekilde üzerine gider veonu yok etmek için uğraşır. Düşmanakarşı asla geri durmaz, çekingendavranmaz. Aksine en öne çıkar veönderlik eder. Cepheli örgütüne,ideolojisine, yoldaşlarına, halkınagüvenir. Cepheli haklı ve meşrudur.Çekinecek hiçbir şeyi olmaz.

Kendini Geliştirmeyen Düzeni Geliştirir

CEPHELİ ÇEKİNGENDEĞİLDİR

25

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Page 26: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

Burjuvazi yalanlarıyla doğrula-rın üzerini kapatmak, gerçekleri giz-lemek ister. Bunun için de her yolabaşvurur. Psikolojik saldırılarını bur-juva basın ve medya üzerinden sür-dürür. Fiziki saldırılarını işkenceleri,katliamları, hapishaneleri üzerindendevam ettirir. Amacı; devrimcileriyok ederek, halka ve tüm kesimleregözdağı vermektir. Susturulmuş, sin-miş bir toplum yaratmaktır. Bu poli-tikalarıyla da halkın hesap sormaistemini elinden almayı iktidarınısağlamlaştırmayı hedefler.

Burjuvazi halklara olan kinini herfırsatta kusar. İşçiye, memura gözaçtırmak istemez. Düşük ücretle çalış-tırıp, her türlü hakkını gasp eder.Halkların başını soktuğu bir göz kon-dusuna göz diker. Kondularını yıkıpyerine villaları, iş merkezlerini yapa-rak, tekellere peşkeş çeker halkınbir göz kondusunu.

Burjuvazinin devrimcilere, halk-lara reva gördüğü katliam ve sömü-rü politikasının sonuçlarının hesabı-nı, halkların sınıf kini soracaktır.

Bizim, burjuvazi-nin ideolojik, poli-tik, psikolojik-fizi-ki saldırılarının kar-şısında silahımızsınıf kinimizdir.Sınıf bilincimiz

düşmana korku, halka güven ver-mektedir. Sınıf kinimiz ne halka vedevrimcilere düşmanlık edenleri unu-tur, ne de halkı aç-susuz bırakıp,sömürenleri.

12 Haziran 2012'de Engin Çeber'eişkence yapılan İstinye PolisKarakolu'na düzenlenen saldırıdaçıkan çatışmada, Erdal Dalgıç şehitdüşmüştü. Erdal Dalgıç; İstinye PolisKarakolu'nda gördüğü işkencelerinardından, Metris Hapishanesi'ndedevam eden işkenceler sonucunda kat-ledilen Engin'in hesabını sormak içinçıktı yola. Engin ise, bir eylemde sır-tından vurularak felç edilen FerhatGerçek'in katillerinin yargılanmasıiçin, hesap sormak için katıldı eyle-me. Hakkımızı aramak, katillerden,işkencecilerden hesap sormak için...

Adaletin olmadığı, hakkın-huku-kun yok sayıldığı, sömürünün kat-merli yaşandığı bir ülkede adalete olanözlem hiçbir zaman bitmez, bitmedi.

AKP iktidarı Engin'in katilleriniaklamak, davayı düşürmek için elin-

den gelen her şeyi yapmaktadır.Katilleri yargılamak yerine koruyup-kollamaktadır. Hem de işkencecilik-leri gün yüzüne çıkmış ve teşhirolmuşken...

"Adalet, halkın ekmeğidir."Halkımızı adaletsiz, katilleri cezasızbırakmayacağız. Erdal Dalgıç da ada-lete olan özlemi, düşmana olan kiniy-le, katillere ininde hesap sordu.Engin'e yapılanları unutmadı, unut-madık. Halkımızın üzerinde estirilenterörü unutmadık. Bundan açlığın,yoksulluğun, katliamların sahibinekinliyiz, öfkeliyiz ve affetmiyoruz.Sınıf kinimiz; Ferhat Gerçek'in ömü-rünün sonuna kadar yatağa bağımlıhalde kalmasıdır.

Sınıf kinimiz; Engin Çeber'inişkence sonucu katledilmesidir.

Sınıf kinimiz; Erdal Dalgıç'ınkatillerden hesap sorarken katle-dilmesidir. Yüzümüzün dosta, sırtı-mızın düşmana dönük olması sınıfkinimizdendir. Sınıf kinimizle, halkınadalet özlemini dindirerek, katillerdenhesap soracağız.

Engin, Ferhat'ın, Erdal Engin'in vehalkımıza yapılanların hesabını sor-mak için çıktı yola. Biz de sınıf kini-mizi yoldaşlarımızın, halklarımızınkatillerine karşı bileyecek, hesap sor-maya devam edeceğiz.

Kinimizi Bileyecek,Hesap Sormaya Devam Edeceğiz!

Sınıf KiniSınıf KiniHalkların bütün acılarının

hesabını sormak için

AKP’nin işkenceci polislerinin bir kaç aydır Dev-Genç’lilerin ailelerini telefonlarla arayıp, yalanlarıyla kan-dırıp sonra da bu aileleri kullanmasından dolayı GençlikFederasyonu üyeleri İstanbul Çağlayan’da bulunanİstanbul Adliyesi önünde bir eylem yaptı. 7 Ağustos’ta,“Komploları Boşa Çıkaracağız” yazılı pankartı açarak“İşbirlikçilik Yapmak Şerefsizliktir”, “Komploları BoşaÇıkaracağız”, “Yaşasın Dev-Genç Yaşasın Dev-Genç’liler” sloganlarıyla eyleme başlayan GençlikFederasyonu üyeleri adına Adliye kapısının önündeErdem Hanoğlu bir açıklama yaptı. Polisin kendileriniailelerine düşman gibi gösterdiğini söyleyen Hanoğlu,“Bizim kamplara gidip silahlı örgütler için silah eğitimleriverdiğimizi öne sürüyorlar, madem silahlı eğitim veri-yoruz neden basmadınız kamplarımızı?” dedi.

Hanoğlu’nun ardın-dan sözü, “Oğlumu terörörgütü kaçırdı” yalanla-rıyla televizyona çıkanİsmail Ercan’ın oğluBerk Ercan aldı. Ercan,babasının televizyon-larda polisin söyledik-lerini tekrar ettiğini, ken-disinin devrimci oldu-ğunu ve bundan dolayıda mutlu olduğunu belirtti. Berk Ercan ayrıca kendisi hak-kında “kaçırıldı” yalanlarını ortaya atarak provokasyonyaratmaya çalışanların, Çorum’da, Gazi’de katledenlerleaynı kafa yapısındaki kişiler olduğunu vurguladı. BerkErcan’ın açıklamasının ardından eylem sona erdi.

Ailelerimizle Bizi Karşı Karşıya Getirip Devrimcilik YapmamızıEngelleyemeyeceksiniz, Halkı Yalanlarınızla Kandıramayacaksınız!

226

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Page 27: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

Sanatçıların bir süredir, sigortalıolmaları üzerine çalışmaları vardı.SGK ile sigortasız çalıştırılan sa-natçılar hakkında görüşüyorlardı veumutlulardı. Ama SGK sanatçılarile değil yapımcılarla anlaştı. Ya-pımcılar sigorta primi ödemedensanatçı çalıştıracak, bunun yanındaSGK’ya da bedava kamu spotuçekecek. Bunun için geçen haftayapımcılar dernek kurdular…

Sanatçılar gibi yapımcılar da Ba-kanlık ile görüşmüşlerdi. Dizi ya-pımcıları Bakan’a çıktıklarında ikişey istediler. Birincisi; tüm sektörsigortalı sanatçı, ışıkçı ve sesçi ça-lıştırmıyor bizim üzerimize gelmeyin.İkincisi; BİZ SİZİN İKTİDARINI-ZIN GÖRÜŞLERİNE UYGUN Dİ-ZİLER YAPIYORUZ dediler.

Yapımcılar haklıydı, AKP ikti-darını eleştiren, bırakın eleştirmeyi,tek laf dahi edebilen dizi yok.

Sözde sigortasız işçileri teftiş içingitmişti müfettişler ama Teftiş KuruluBaşkanı sanatçılardan yana kararvermek yerine yapımcılardan yanakarar verilmesini istedi. Ve öz itiba-riyle şunu söyledi müfettişlere; Sİ-GORTALI YAPIYORMUŞ GİBİYAPIN HEM DE DİZİ YAPIM-CILARINA CEZA YAZMAYIN...

Baktılar ki müfettişler yapımcı-

ların lehine karar vermeyecek SGKdirek kendisi kararı açıkladı.

"5510 sayılı Kanunun 4. mad-desinin ikinci fıkrasının (b) bendikapsamında olup işveren yanında10 günden az çalışanlar bu çalış-maları devam ettiği sürece müra-caatları halinde ek 6. maddeye tabisigortalı olabileceklerdir. Yani, kendiprimlerini kendi ceplerinden sanat-çılar ödesin."

“SANATÇILAR KENDİ PRİ-MİNİ KENDİ CEPLERİNDENÖDESİNLER, YAPIMCILARDANTEK KURUŞ PARA ÇIKMASIN…” öz itibariyle bunu demek istediler.

Ruhunu AKP'ye satmış yapım-cılar boş durmadılar ve hemen işebaşladılar. Yapımcılar aralarında der-nek kurdular, başkanlığını da BirolGüven üstlendi. Bu derneği hızlakurma nedenleri, SGK'nın bu kıya-ğının karşılığını vermek… KarşılığıAKP lehine kamu spotları hazırla-yarak verecekler.

Oyuncular dizi setlerinde yapım-cılar tarafından sigortalanmak zo-rundadır. Sigortasız işçi çalıştırmakKÖLE ÇALIŞTIRMAKTIR.

Sigortasız işçi çalıştırmak suçtur.

Sanatçılar örgütlenmediği süreceAKP iktidarı daha çok haklarını el-lerinden alacak. Eylemlerinin sü-

rekliliği olmak zorunda. Faşizm ileyönetilen bir ülkede hiçbir hak, bedelödenmeden alınamaz. Ve bütün hak-lar uzun soluklu, sabırla, emekle,fedakarlıkla verilen mücadeleylekazanılır.

SANATÇILAR BİRLİK OL-MALI VE BEDELLER PAHA-SINA HAKLARINA SAHİP ÇIK-MALIDIR! AKSİ HALDEAKP'NİN ÇALIŞAN KÖLELERİOLACAKLARDIR!

DİZİ YAPIMCILARININONURLARI VE AHLAKLARIYOKTUR. ONLAR İÇİN ONURVE AHLAK PARADIR!

Sanatçılar sigortasız işçi çalıştıranyapımcılarla çalışmamalıdır. “Yokbenim param bana yetiyor” diyerekçalışırlarsa bu suça ortak olmuş olur-lar. Çünkü binlerce yeni mezunoyuncu, tiyatrocu, set işçisi var ül-kemizde.

Bu yapımcılarla çalışan oyuncu-lar, herhangi bir kazada bir set işçi-ninin veya bir oyuncunun hayatınıkaybetmesinden sorumlu olurlar...

Sanatçılar ve set işçileri! Birlikolup AKP'nin saldırılarına karşı mü-cadele etmek tek yoldur… Emeği-nizin sömürülmesine sessiz kalma-yın! Emek en yüce değerdir. Emekonurdur. Emeğinize sahip çıkın.

SGK’dan Yapımcılara Sigortasız Sanatçı Çalıştırmasına Onay Geldi!

Sanatçılar Kendi Primini Kendi Cebinden Ödeyecek,Yapımcılardan Tek Kuruş Para Çıkmayacak!

7 Ağustos’ta gözaltına alınan 4 Halk Cepheli içinDersim Halk Cephesi aynı gün eylem yaptı. Dersim SanatSokağı’nda bir araya gelen 25 kişi “Baskılar, GözaltılarBizi Yıldıramaz!, Gözaltılar Serbest Bırakılsın! DersimHalk Cephesi” pankartını açarak “Kahrolsun FaşizmYaşasın Mücadelemiz!”, “Gözaltılar Serbest Bırakılsın!”,“Halkız Haklıyız Kazanacağız!” sloganlarını attılar.

Eylemde Cihan Gün tarafından Halk Cephesi adınabir açıklama yapıldı. Devrimcilere yapılan her saldırınınaltında polisin korkusunun olduğunu vurgulayan Gün,

halkın örgütlü gücünden korktuklarını söyledi. Bu sal-dırıların amacının devrimcileri “yola getirmek” olduğununbelirten Gün; “Devrimcileri gözaltına alıyoruz, bitiriyoruzdiye sevinmeyin. Her defasında olduğu gibi, yine se-vincinizi kursağınızda bırakacağız” dedi. Pervasızca vehukuksuz bir şekilde gözaltına alınan 4 devrimcininserbest bırakılması için yapılan eyleme, DHF ve Partizanda katılarak destek verdi.

Eylem bitirildikten yarım saat sonra, gözaltında olan4 Halk Cepheli serbest bırakıldı.

Bizi Bitiremeyeceksiniz, Çünkü Biz Halkız!

27

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Page 28: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

F Tiplerinde sal-dırılar artarak sü-rüyor. Özellikle ha-pishanelerdeki tec-rit saldırısına uy-gun olarak yetişti-rilen işkenceci mü-dürlerin başında ol-duğu F Tipi hücre hapishanelerindeher türlü keyfilik üst boyuttadır. Sal-dırılarla, işkencelerle, cezalarla ev-latlarımız hapishanelerde yaşayamazhale getirilmek ve teslim alınmak is-teniyor. İnançsız, hiçbir amacı olma-yan, teslim olmuş insanlar yaratmakistiyorlar. Ama başaramıyorlar. Hersaldırıda bu başarısızlıklarını bir kezdaha ilan etmiş oluyorlar ve ahlakla-rını tekrar tekrar göstermiş oluyorlar.

Bakın son 1 hafta içinde yaşanansaldırılara. Hücre hapishaneleri ve tec-rit gerçeğini görün!

13 Ağustos tarihinde Adıyaman’datutuklu kalan devrimci tutsaklara sal-dırıldı ve buradaki tutsaklar zorla 3hapishaneye sürgün sevk edildi. Ma-latya, Bolu ve Kırıkkale F Tipi Ha-pishanelerine zorla sevkedilen tut-saklar saldırılara uğradı.

14 Ağustos’ta Tekirdağ 1 Nolu FTipi Hapishanesi’nde yaşanan saldı-rı ise hücrelerde yaşanan işkence vesaldırıları gözler önüne seriyor. İş-kenceciliğiyle bilinen Müdür Hay-dar Ali Ak’ın denetimindeki hapis-hane tam bir Nazi Kampı gibi. Ev-latlarımızın saldırı yaşamadığı, key-fiyetle karşılaşmadığı gün yok.

14 Ağustos sabahı, Haydar Gün-doğmuş’un hücresine gelen gardi-yanlar zorla onun hücresini değiştir-mek isteyince Haydar Gündoğmuşdoğal olarak karşı çıktı. Ve saldırıyauğradı. Saldırıya sloganlarla karşılıkvermesi üzerine hapishanelerdeki di-ğer tutsaklar da tepkisiz kalmadı vekapıları döverek yaşanan işkenceli sal-dırıya karşı tepkilerini gösterdiler. Bu

tepkilere tahammülsüz müdür Hay-dar Ali Ak, “işkenceci görev aşkıy-la” tüm hücrelere saldırı emri verdi vebizzat kendisi de katıldı bu işkence-li saldırılara. Haydar Ali Ak, katıldı-ğı bir hücre baskınında tutsaklardanFaruk Erdoğan’ı bizzat yumrukla-mıştır. Bu yaptığı ilk saldırı değildir.

Bu saldırıdan sonra evlatlarımızınbir kısmının hücreleri keyfi bir şekildedeğiştirilmiştir. Ardından havalan-dırma kapıları kapatılarak, gündüz ha-valandırma hakkı da gasp edilmiştir.

Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishanesimüdürü Haydar Ali Ak’ın işkencedosyası kabarıktır. Daha önce de yap-tığı saldırılar ve işkencelerle gündemegelmişti. Müdür Haydar Ali Ak hak-kında, bir tutuklunun kolunu kırmak,bir diğerini yumruklamak, tokat atmak,kendisine 'Günaydın' demeyen tutuk-luya tek kişilik hücre cezası uygulat-mak, tehdit etme, hakaret etme, keyficezalar verme gibi iddialarla suç du-yurusunda bulunulmuştu.

Haydar Ali Ak, devletin tam iste-diği bir hapishane müdürü olduğu içinde koltuğunu korumaktadır. Hücre ha-pishanelerinin kuruluş amacına uygunNAZİ artığı bir müdür olarak görevinisürdürmektedir.

YILLARDIR ANLATTIĞIMIZHÜCRE GERÇEĞİ İŞTE BUDURVE HAYDAR ALİ AK NAZİHÜCRELERİNİN BİR MÜDÜ-RÜDÜR!

Evlatlarımız tecrit işkencesininyanında, keyfi cezalar ve saldırılarladüşüncelerinden vazgeçirilmek iste-niyor. Ama unuttukları bir şey var: Ev-

latlarımız teslim olmaktansa canları-nı feda eden bir gelenekten geliyor. Veyoldaşları için nasıl ki canlarını fedaediyorsa, hesap sormaktan da vaz-geçmez. 122 canımız boşuna kendi-ni feda etmedi. Onlarla kazandıkhaklarımızı, direnme hakkını. Kim-seye bu hakları gasp ettirmeyeceğiz.DİRENECEĞİZ!

Haydar Ali Ak, bu yaptıklarınınhesapsız kalacağını sanıyorsa yanılı-yor. Tarih tanıktır ki evlatlarımıza kal-kan ellerden her zaman hesap sorduk.Ak, anaların öfkesinden, öfkemizdenkurtulamayacak! Yaptıklarının hesa-bını mutlaka verecek!

Evlatlarımıza yapılan her saldırı-nın hesabını soracağız; mahkemeönlerinde, hapishane önlerinde ola-cağız. İşkencecileri teşhir edeceğiz.Tüm halkımıza anlatacağız bu ah-laksız katilleri. Tüm halkımız tanı-yacak onları. Halkın arasında rahatdolaşamayacaklar. Gördükleri herinsanda yaptıkları bu saldırıları gö-recekler. Kendi gölgelerinden bilekorkacaklar; çünkü işkenceciler herzaman korkak olur!

Evlatlarımızın başına gelecek herşeyden başta Adalet Bakanı olmaküzere, hapishane müdürüleri ve özellikleTekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishanesi mü-dürü Haydar Ali Ak ve hapishanelerdebulunan tüm yetkililer olacaktır. Ev-latlarımızı asla yalnız bırakmayacak, herzaman yanlarında olacağız.

DEVRİMCİ TUTSAKLARTESLİM ALINAMAZ!

İŞKENCECİLERCEZALANDIRILSIN!

TECRİTE SON!

F TİPİ HÜCRE HAPİSHANELERDE SALDIRILAR SÜRÜYOR

Tecriti Uygulayanlardan ve İşkencecilerden Hesap Soracağız!

TAYAD’lı Aileler

28

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Page 29: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

“Büyükdirenişler,ayrıştırdığı,saflaştırdı-

ğı, herkesin yüzünü ortayaçıkardığı için de büyüktürler. Onlaratarihi anlamını, önemini kazandıranbir de bu özellikleridir." (Büyük Di-reniş ve Sol/ Syf 481)

Evrensel Gazetesinin devrimci tut-saklar için verilen Yürüyüş Dergisi'ninilanını yayınlamama kararı aldığınıöğrendik.

Aynı günlerde, Yürüyüş Dergisibir kez daha "sakıncalı" bulunarakdevrimci tutsaklara verilmedi. Gerekçeolarak, bu kez, Erdal Dalgıç yoldaşı-mızın adalet savaşçısı olarak eylemi,şehitliğiyle ilgili yazılar gösterildi.

Söz konusu ilan, böylesi 'sakıncalı'kararlarına karşı 2001 yılından buyana, devrimci tutsaklar en azındanderginin içeriğine vakıf olsunlar diyeveriliyordu. İşte bu yüzden, her Pa-zartesi, bizim için özel bir gün olur vehasretle Evrensel'deki ilanı beklerdik.

Artık beklemiyoruz. Zira, Evrensel,uyguladığı bu sansür ile hapishaneidarelerinin 'sakıncalı' kararlarıyla aynınoktada buluşmuş oldu. Birisi 'ceza'olsun diye dergi vermiyor, diğeri de'ceza' olsun diye ilanı yayınlamıyor.

Evrensel'in bu yaklaşımı anti-de-mokratiktir. Yürüyüş'ün eleştirilerineideolojik mücadele çerçevesinde cevapvereceği yerde, eleştiriler karşısındatahammülsüzleşip devrimci tutsaklariçin verilen ilana sansür uygulamasınınbırakın komünistliği, devrimciliği, de-mokratlıkla dahi ilgisi yoktur.

Evrensel-EMEP çizgisinin bu tavrı,yeni sayılmaz. Zaman zaman nükse-den kronik bir hastalık belirtisidirbu. Büyük Direnişimiz sırasında da,direniş ve şehitlerimize dair haberleresansür uyguladılar. Ve bugün, aynıhastalığın belirtisi olarak, devrimcitutsaklar için periyodik olarak verilen-kaldı ki parası da ödenen- bu ilanıyayınlamıyorlar.

Bu yanıyla "tutarlı" davranıyorlar.Aferin! Sözkonusu olan çürümenin

tutarlılığıdır. Ve bakın, nasıl bir tu-tarlılıktır bu: 1-Büyük Direnişimizboyunca, burjuva medya, devrimcitutsakların sesini boğmaya çalışmış,bu amaçla sansür uygulamıştır. Halkave devrimcilere düşman olmanın ge-reğini pürüzsüz uygulamışlardır. PekiEvrensel'in devrimci tutsakların sesiniboğmaya çalışması hangi sınıf bilin-cinin ürünü olarak şekillenmiştir. Birşekillenişin ne ve nasıl somutlandı-ğının ayrıntısı için "Büyük Direnişve Sol" (Boran Yayınları- Syf:321)kitabına bakılabilir. Özetin özeti olarakşunu söyleyebiliriz ki, Evrensel, di-renen tutsakların ortak ilanını alma-yarak, direnişin sesine sansür uygu-luyan burjuva medya ile aynı noktada buluşmuştur.

2-Evrensel-EMEP çizgisi, 122 şe-hidimizle ülkemizin devrim tarihinekanla yazılan Büyük Direnişimiz kar-şısında hem hayasızca direnmemeninteorisini yapmış hem de kendisine dev-rimciler ile devlet arasındaki "aradakiadam" pozisyonuna yakıştırmıştır. (Ba-kın: Büyük Direniş ve Sol-Syf: 160)

3-Evrensel-EMEP çizgisi direnişeçamur atabilmek için yalana dahibaşvurmuş ama kendisinden başkasınıda kirletememiştir. Ayrıca, burjuva-zinin ağızlarına verdiği "yaşam hakkıkutsaldır" çürük sakızını çiğneyerekburjuva hümanizmini ne denli içsel-leştirdiklerini ispatlamışlardır. (Age.Syf: 171)

4-Evrensel-EMEP çizgisi, ÖlümOrucu direnişine yönelik dayanışmave dostluk gösteremeyeceğini "Ceptekeklik mi sandınız" lümpen uslu-buyla ilan edebilecek kadar düşkün-leşmiştir. (Age-Syf: 293)

5-Evrensel-EMEP çizgisi, ölümorucuna destek için açlık grevi yapantutsak ailelerine yer vermemiştir. Böy-lece, kapılarını sadece tutsak ailelerininyüzüne değil, onların şahsında de-mokrasi mücadelesine kapatmayı ter-cih ettiler. (Age- Syf 29)

6-Evrensel-EMEP çizgisi, içindeolmadığı Ölüm Orucu direnişi hak-kında karar verme hakkını kendinde

görerek, direnişin bitirilmesine dairahkam kesebilecek kadar, gerçeklikalgısını ve devrimci ahlakını yitire-bilmiştir. (Age- Syf: 67)

7-Evrensel-EMEP çizgisi, hainive hainliği "direnişçi" olarak lanseetmenin "şerefine" sahip olmuştur.(Age- Syf: 303)

8-Evrensel-EMEP çizgisi BüyükDireniş şehitlerine hakaret edebilecekkadar devrimci kültür ve terbiyedenuzaklaşmıştır. Ölüm orucu direnişi-mize dair şu satırlar, bu çizginin ya-zarlarından Aydın Çubukçu'ya aittir:"Devletle örgütler arasında kalıpölen insanlar..." (Age-Syf:293)

9-Evrensel-EMEP çizgisi, ÖlümOrucu içinde ardarda şehitler verildiğigünlerde bile "F Tipleri en son gün-demimiz" diyebilecek kadar kör, sağır,dilsiz olmayı tercih etmiştir. (Age-Syf: 285)

10-Evrensel-EMEP çizgisi, BüyükDireniş şehitlerinin sayısı 60'lara ulaş-tığı günlerde kan, can bedeli sürdü-rülen Ölüm Orucu Direnişini, Me-mur-Sen'in eylem diye yaptığı soy-tarılıklara benzeterek, devrimci ah-laktan ne denli uzağa düştüğünü birkez daha göstermiştir. (Age- Syf:348)

11-Evrensel-EMEP çizgisinin ha-pishanelerdeki az sayıdaki tutsağı, 19Aralık saldırısı karşısında da, tecritekarşı da direnmemiştir. Hatta, "bizibir bloktaki hücrelerde toplayın bizdireniş içinde yer almayacağız" di-yebilecek kadar zavallılaşmışlardır.Sonuç olarak;

Yukarıda özetlediğimiz çürümebelirtilerinin özeleştirisini yapacak-larına, gelinen aşamada, devrimcitutsaklar için verilen Yürüyüş ilanınıda sansürlemeyi tercih etmişlerdir.Böylece, tecrit içinde tecrit uygula-masına destek olmaya kadar düşmüş-lerdir. Ki önlemi alınmayan bu düş-künlüğün dibi yoktur.

Özgür Tutsaklar olarak, bu düş-künlüğe ayna tutmak için, bundanböyle Evrensel gazetesi almayaca-ğımızı halkımıza duyuruyoruz...

Özgür Tutsaklardan Halkımıza: Yürüyüş ilanınıyayınlamayarak düşmanın tecrit saldırısına destek veren Evrensel gazetesini almıyoruz!

29

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Page 30: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

İzmir Foça’da bomba patlamasısonucu ölen askerin cenazesi Esen-yurt’taki Cemevinden kaldırıldı. Aileçocuklarının cenazesinin EdirnekapıŞehitliği’ne gömülmesini “paramızyok gidip gelemeyiz” diyerek iste-memiş...

İşte bir gerçek: Bir dolmuş parasıbulup evladının mezarını ziyaret ede-meyecek kadar yoksul halkımız.

Ve selde, depremde, trafikte, işcinayetlerinde ölen, kardeş bir halkı,Kürt halkımızı, esaret altında tutmakiçin oligarşinin kurban ettiği yinebizim yoksul halkımızın çocukları.

Oligarşi halkın çocuklarını silahzoruyla askere götürmekte ve tekel-lerinin çıkarı için ölün öldüründemektedir. Düzen içinde oluşturulandeğer yargıları, ekonomik ve yasalzorunluluklardan dolayı 20 yaşınagelen her yoksul erkek, hayatınınbaharından 1,5 senesini oligarşiyeharaç olarak vermek zorunda bıra-kılmaktadır. Ve adına utanmazlığınen uç noktası gösterilerek vatanigörev denmektedir. Oysa oligarşininordusunun amacının bu vatanı koru-mak değil tam tersine emperyalistlerinrahatça sömürebilmesi için halkakarşı gerekli önlemlerin alınması ol-duğunu artık çocuklar bile bilmek-tedir.

Bu Ordu Kimin Ordusu? Bizim mi?Emperyalistlerin mi?

Yıllardır vatanı koruyoruz diyesürekli halkın iliğini kemiğini sö-mürmekle kalmayıp gencecik evlat-larını rehin alan ordunun vatanı nekadar koruduğuna baktığımızda bü-yük ordu denen uşak yığınının nekadar iki yüzlü alçak topluluğu ol-duğunu görmek için duyu organlarınınnormal derecede çalışması yeterlidir.Bakın Türkiye haritasına vatan boyluboyunca işgal altındadır ve bu bizzatişbirlikçileştirilmiş yerli ordu aracı-lığıyla yapılmıştır.

Vatan halka ait olan her şeydir;

madendir, göldür, ormandır,evdir, tarladır... Vatan onur-dur, namustur, şereftir. Bakınmadenlerimizden bir tanesinibile biz işletemiyoruz hepsiemperyalist tekellerin elindeve altınlarımızı kasalarınaakıtırken zehirlerini bizimsuyumuza, ormanlarımıza,topraklarımıza, buğdayımızabırakıyorlar. Buna hayır diyenBergama köylüsüne iseTSK’nın dipçikleri, kalkanları, coplarıinip kalkıyor.

Ormanlamızı sular altına gömmekistiyorlar köylüler hayır diyor, vatanınyılmaz bekçisi ordu görevde üstünhizmet veriyor, coplar kalkanlar dip-çikler toprağını doğasını korumakisteyen köylünün sırtında... Evlerimiziyıkmaya geliyorlar ordumuz tam kar-şımızda kepçe arkasında tam teçhizatsaldır emri bekliyor...

Tekel özelleşiyor ordu neredeDersim dağında halkın evlatlarınıkatletmenin peşinde. Telekom özel-leşir, ordu toplu mezar kazmakla,köyleri boşaltmakla meşgul. Akar-sular, köprüler, hastaneler hepsi te-kellere peşkeş çekilir, milli ordu ne-rede; kendi halkının kanına doya-madığı için Suriye’de Irak’ta Afga-nistan’da Amerika’nın silahını sıkar,coninin postalını temizler. Beyaz Sa-ray’ın soytarılığını yapar.

Onur, namus, şeref dersen; sorsanne olduklarını dahi hatırlamazlar. Okadar iradesiz, kişiliksiz, rezil birdurumdadır ki “çok güçlü” milli or-dumuz, başta Kürt halkımız olmaküzere, Türkiye halklarına yapmadık-ları ahlaksızlık şerefsizlik namus-suzluk kalmamıştır. Gerilla cesetlerinekarşı her türlü sadistliği yapan iş-kencenin her türlüsünde uzman olanbu onursuz, aşağılık, kuduz sürüsüAmerika’nın uşağı TSK ordusudur.

Halka zulmetmekte uzmanlaştırıl-mış olan bu ordunun zorla askere alı-nan erlere de bir değer verdiği yoktur.Askere alınan er daha ilk muayenede

çırılçıplak soyularak aranarak onurunayönelik saldırı başlamaktadır. Küfür,hakaret, aşağılama, dayak her günbini bin paradır. Oraya zorla getirilenhalk çocuklarına aşağılanmanın hertürlüsü tattırılarak, yeniden sivil hayatadöndüğünde kişiliksiz, kendi iradesinikullanamayan, bencil, duyarsız, apo-litik bir insan ve her üniformalıyı gö-rünce korkup eli ayağı tutulan birinsan tipi yaratmak için oluşturul-muştur her türlü uygulama.

Halkta çocuk çoktur nasıl olsa.Kendiliğinden yetişmektedir. Hemhepsi potansiyel teröristtir. O yüzdenölmelerinde hiç problem yoktur. Yaşehit denir ya da eğitim zaiyatı denip,vurulup damga paket yapıp yollanırailesine. Bir açıklama dahi yapılmagereği duyulmaz: ‘Vatan için öldü’işte hepsi bu kadar.

Bu Ordunun Askeri Olmak VatanBorcu Değildirİşte halkın evlatları daha gencecik

yaşta böyle bir orduya asker olarakzorla alınmaktadır. Ve o tertemiz be-yinlerdeki vatanseverliği gerçek va-tansevere karşı kendi ahlaksızlığı ileharmanlayarak aşılamakta. Halkınkendi çocuklarını yine halkın üzerinesalmaktadır. Ya da Amerika’nın işgalettiği herhangi bir ülkeye, oradakihalkları katletmeye göndermektedir.Bundan dolayı böyle bir ordununaskeri olmak vatan borcunu yerinegetirmek değil, tüm dünya halklarınındüşmanı Amerika’ya hizmet etmektir.

Halkımız, Amerika’nın askeri ol-

Ölen “Birkaç Mehmet” değil,yoksul halk çocuklarıdır!

30

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Page 31: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

mayı kabul etmeyin. Sizin çocukla-rınızın bu devletin gözünde hiçbirdeğeri yoktur. Onlar için sizin ço-cuklarınız sadece “birkaç Meh-met”tir. Onlar “birkaç Mehmet” içinkıllarını bile kıpırdatmazlar.

Cenazelerimize, inançlarımıza bilesaygısı yoktur. Cenazelerimize gelipakıttıkları timsah gözyaşlarıdır. “Bir-kaç Mehmet”i katledip “eğitim zai-yatı” ya da “intihar etti” diyereküstünü kapattılar.

Onlar yoksul halk çocuklarınıncenazelerini sadece milliyetçiliği, şo-venizmi kışkırtmak için kullanırlar.Bir Alevi çocuğunun cenazesini zorlacamiye götürecek kadar saygısızdırlar.

Hep biz ölürüz, onlar cesetlerimiz

üzerinden hamasi nutuklar atarlar.Büyüdük yalanlarını ardı arkasınasıralarlar, ölülerimiz üzerinden va-tanseverlik yaparlar. Yoksul halk ço-cuklarının ölüleri üzerinden “Vatansağolsun” nutukları atarlar. Amakendi çocuklarına bedelli yaptırırlar,Amerikalar’da okuturlar. 17 yaşındaşirket sahibi olurlar, gemicikler alır-lar... bizi de o şirketleri, gemiciklerikoruyalım diye vatan koruma adı al-tında ölüme yollarlar.

Görüyoruz biliyoruz bu ordununişi vatanı korumak değil; tekellerikorumak, sömürüyü korumaktır. Bun-dan dolayıdır ki bu orduya asker ol-mak değil onun her türlü pisliğiniaçığa çıkarmaktır, yok etmek içinkarşısında savaşmaktır doğru olan.

Amerika’ya, tekellere hizmet edenbu orduya asker olmayalım. Vatanı-mızı işgal eden emperyalistlerin,oğullarına gemiler alan uşakların te-kellerini korumak için, lüks içindeyaşayan asalakların villalarında rahatiçinde yaşaması için var olan buordu bizim ordumuz değildir. Buordu tekellerindir NATO’nundur.Amerika’nın işbirlikçisi satılmış birordudur. Halkın ordusu değildir.Halka karşı emperyalizmin çıkarlarınıkorumak için vardır. NATO’nun Or-tadoğu’daki jandarmasıdır, kiralıkkatilidir.

Çocuklarımızın Amerika’nın çı-karları için ölmesini istemiyorsanızAmerikancı ordunun askeri olma-yın.

Halk düşmanı AKP’nin polisi, kurduğu komplo sonucuMersin’de derneklere, evlere baskınlar düzenleyerek bu ülkeninonurlu evlatlarını, devrimcileri işkencelerle gözaltına almış,tutuklamıştı. Komplolar sonucu tutuklanan devrimcilerin serbestbırakılması için her Cuma yapılan oturma eylemi 10 Ağustosgünü de devam etti. Taş Bina önünde bir araya gelen Halk Cep-heliler, önce basına bir açıklama yapıp, daha sonra yarım saatlikoturma eylemi gerçekleştirdi. Yapılan açıklamada “Cem Tokucu,Volkan Baran, Sevgi Şah, Niyazi Harnupoğlu 8 Mayıs Salıgünü sabaha karşı yapılan baskında tutuklanan dört arkadaşımız.Üç ayı aşkın süredir zulmün zindanlarında tutsak. Bedenleridört duvar arasında olsa da, fikirleri özgür olan arkadaşlarımızı,devrimcileri teslim alamayacak AKP iktidarı. Zulme direnen,zalime boyun eğmeyen halkımız teslim alınamıyor. AKP iktidarıdernekten çıkıp sola dönmeyi, piknik yapmayı, Grup Yorumkonserine katılmayı suç olarak gösterip tutuklama gerekçesiolarak sayıyor. Halkın onurlu evlatları devrimciler, halkımızyıldırılmaya, boyun eğdirilmeye çalışılıyor. Hayır! Boyun eğ-meyeceğiz. Biz varız, biz 75 milyon halkız. Bizi bitiremeye-ceksiniz!” denildi.

Oturma eylemi süresince yoldan geçen halka yapılan tutu-klamaların hukuksuzluğu anlatıldı. Eylemde hep bir ağızdan“Omuzdan Tutun Beni, Özgürlük Tutkusu, Varsa CesaretinizGelin” şarkıları söylendi. Çevrede eylemi görüp, bitene kadarbekleyen insanlar oldu. 10 kişinin katıldığı eyleme BDSP dedestek verdi.

“Bizler, tutuklanan arkadaşlarımızı zulmün zindanlarındanalana kadar her hafta Cuma günü saat 17.30’da Taş Binaönünde oturma eylemimize devam edeceğiz.” denildikten sonraeylem sona erdi.

Amerikan Uşakları,Bizi Teslim Alamayacaksınız! 9 Ağustos günü İstanbul Okmeydanı Mahal-

lesi’nde Halk Cepheliler tarafından, Malatya’dave Esenyurt’ta Alevi halkımıza yönelik yapılansaldırılar protesto edildi.

Yapılan çağrıların ardından başlayan eylemde,Mithatpaşa Caddesi üzerinde halka yönelik ko-nuşmalar yapıldı ve sloganlar atıldı. Yürüyüş sı-rasında halkımızın Pir Sultanlar’ın, Mahirler’insoyundan geldiği ve bugünün yezitleri olan em-peryalistlere karşı direneceği vurgulandı. Coşkuluve gür bir şekilde atılan “Aleviyiz Haklıyız Ka-zanacağız”, “Halk Düşmanı AKP Halka HesapVerecek”, “Kerbela’da Hüseyin, Dersim’de SeyitRıza Sivas’ta Pir Sultanız” sloganlarıyla mahalledolaşıldıktan sonra, Çobanoğlu Pastanesi’ninönünde bir açıklama yapıldı. Eyleme 110 kişikatıldı.

Devletin Alevi’si Olmayacağız!

331

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Page 32: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

B i rmüddettirkontrge-rillacılığı,halk düş-manl ığ ıve katilli-

ği tescilli MİT’in eski yöneticilerindenMehmet Eymür çeşitli açıklamalardabulunuyor.

Ergenekon duruşmalarında tanıkolarak anlattıklarının yanında gazeteve TV’lere yaptığı açıklamalarla oli-garşi içi çelişkileri, kendi aralarındakiit dalaşını kısmen anlatırken, gözdenkaçan veya kaçırılmaya çalışılanAmerikan uşaklığının ve Ameri-ka’nın oligarşiyi kukla gibi yönet-tiğinin resmidir.

Elbette Mehmet Eymür’ün Ame-rikan karşıtlığı yoktur, tersine Ame-rika’nın en sadık uşaklarından biridir.Başı her sıkıştığında Amerika’ya ko-şup yardım isteyen, Amerika’ya yer-leşerek CIA’dan aldığı bilgilerle de-zenformasyon yapandır. Doğallığındayeni açıklamalarına da ihtiyatla yak-laşmakta yarar vardır. Ancak gerçeklero kadar gizlenemez hale gelmiştirki, Eymür gibi değme Amerikanuşakları dahi itiraf etmek zorundakalmaktadırlar.

Örneğin Mehmet Eymür Ergene-kon duruşmalarında tanık olarak ifadeverirken savcının sorusu karşısındagerçeği şu şekilde ifade etmiştir.

“Amerika'nın Türkiye'de çok et-kin olduğu bir gerçek. Ben üst düzeybir MİT yöneticisi olarak bile Ge-nelkurmay'a randevu ile gidebilenbiriyim. Ancak Amerikalı meslek-taşlarımın Genelkurmay'da istedik-leri gibi dolaştıklarını biliyorum.”

Eymür benzer bir açıklamayı daTakvim gazetesine yapmıştır. “Tür-kiye'yi 1950 yılından itibaren Türkleryönetmedi. Bu da 50 yıl sürdü. Dün-yanın en kritik yerinde bulunanTürkiye'yi başta ABD olmak üzereRusya, Almanya, İngiltere, İsrailve diğer ülkeler rahat bırakmadı,bırakmazlar da... Dolayısıyla Tür-

kiye'yi yöneten kişilere de etkilerioldu. Ve yönetecek kişileri onlartayin etti.”

Mehmet Eymür sıradan biri değil.Devletin en önemli kurumunda yö-neticilik yapmış ve işi gereği pekçok bilgiye sahip biridir. Bu yanıylaniyeti ne olursa olsun işbirlikçiliğive sömürge olma gerçeğini söylemekzorunda kalıyor.

Güya Amerikan uşağı, AKP ya-lakası Eymür, AKP’ye yaranmak or-duya vuruş yapıyor. Amerikalılar sa-dece Genelkurmay’da mı istediklerigibi dolaşıyorlar. MİT’te istediklerigibi girip dolaşamıyorlar mı? Ame-rikalıların istedikleri gibi girip dola-şamadıkları tek bir devlet kurumuya da ülkemizin tek karış toprağınıgösterebilir misiniz? Ama kendi va-tanımızda Genelkurmay Başka-nı’ndan Başbakanı’na, Cumhurbaş-kanı’na kadar ülkemizin dörtbir ya-nında varolan Amerikan üslerine veNATO üslerine giremediği yerlerledolu.

Örneğin daha yakın bir zamandaMalatya Kürecik’te Amerika tara-fından kurulan Füze Kalkanı konu-sundaki gelişmeler buna en iyi ör-nektir.

Milletvekillerinin, vali ve gene-rallerin hatta bakanların dahi gire-mediği bu üs’se yönelik Radikal ga-zetesi muhabiri Ezgi Başaran’ın an-latımları çıplak gerçeği bir kez daha,ama bütün açıklığıyla ortaya sermiştir.Başaran 12 Nisan 2012 tarihli yazı-sında konuyu şu şekilde aktarmıştır.

“ABD Savunma Bakanlığı’na kısabir dilekçe yazdım. Aynen şöyle: ‘BenRadikal gazetesinden Ezgi Başaran.Malatya Kürecik’e yeni konuşlananNATO kalkanıyla ilgili bir makaleyazıyorum. Bu nedenle tesisi ziyaretetmek istiyordum ama ana muhalefetpartisinden vekillerin bir türlü izinalamadığını öğrendim. Ne Türkiyeordusu, ne Dışişleri Bakanlığı ne deMilli Savunma Bakanlığı böyle birizin vermek konusunda yetkili olduk-larını söylemiş. Malatya’daki NATO

kalkanını ziyaret etmek için izin alın-ması gereken merci ABD SavunmaBakanlığı mıdır? Eğer öyleyse banane yapmam gerektiği konusunda bilgiverebilir misiniz?’

‘2 gün sonra cevap geldi:’ ‘EzgiBaşaran, Amerikan Ordusu’na olanilginizden dolayı öncelikle teşekkürederim. Maalesef sözünü ettiğinizbölgeye ziyaretçi kabul etmiyoruz.İleride bu konudaki politikamız de-ğişirse diye talebinizi bir dosyadabekleteceğim. Çalışmalarınızda bolşans dilerim. Saygılar, Bob Close.”

(Close 31 yıldır ABD ordusunda,7 yıldır da 7. Ordu olarak bilinenABD Avrupa Ordusu’nun halkla iliş-kiler bölümünde operasyon şefi olarakçalışan bir askeri memur)

Ne kadar açık değil mi, Ameri-ka’nın sıradan bir askeri memuru,Türkiye’deki yöneticilerin konumuve yetkisi ne olursa olsun bizdenizin almadan giremez diyor. Doğruyusöylüyor Amerikalı.

Gerçek bu kadar açıkken oligar-şinin uşak yöneticileri hamasi söy-lemleri elden bırakmıyor. Hala va-tan-millet edebiyatı ile halkımızı al-datmanın, Amerikan uşaklığını giz-lemenin manevrasını yapıyorlar. Fakatbaşaramıyorlar, başaramayacaklar.Çünkü devrimcilerin, anti-emperya-listlerin olduğu yerde bunu başarmaşansı da yoktur.

Emperyalizme karşı mücadele de-vam ettiği sürece, işbirlikçilerin em-peryalizmle bütünleşmeleri daha dagelişecektir. Bu kaçınılmazdır. Em-peryalistler ve işbirlikçiler arasındakiçelişkilerin derinleştiği noktada daihanetleri açığa çıkacak, teşhir ola-caklardır.

İşbirlikçiliği, ihaneti ortaya çıkarandevrimci mücadeledir. Oligarşinindüzeni yıkılmadığı sürece de bu ger-çek değişmeyecektir. Ancak ve ancaktam bağımsız Türkiye’de halkın özgüriradesiyle seçtiği yöneticiler, emper-yalistler karşısında sağlam durur,halklarının ve kendilerinin onurunukorur.

KONTRGERİLLA MEHMET EYMÜR’DEN

UŞAKLIK İTİRAFLARI

332

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Page 33: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

Her geçen gün, AKP iktidarınınAlevi düşmanı yüzü yeni söylemlerle,uygulamalarla ortaya çıkıyor. Biryandan yalanlarla, demagoji ile ‘Alevidostu’ gibi gözükmeye çalışıyor, ‘A-levi Açılımı’ şovları yapıyorlar; diğeryandan ise beyinlerindeki düşmancadüşüncelerini gizleyemiyorlar. Be-yinlerindeki irin, sürekli akacak birçatlak buluyor.

Bunların son örnekleri ise Baş-bakan Tayyip Erdoğan'ın bir televiz-yon programı sırasında KaracaahmetCemevi için söylediği ‘ucube’ sözüve İzmir Foça’da ölen askerin cena-zesinin Cemevi’nden kaldırılması sı-rasında yaşadıkları tahammülsüzlük.

‘Ucube’ olan KaracaahmetDergahı Değil KaraağaçDergahı ÜzerineKurduğunuz İl Binasıdır!

Erdoğan, katıldığı bir TV progra-mında Karacaahmet Cemevi için “Ocemevi bir ucube olarak yapıldı”dedi. Alevi halkımız için çok önemlibir yer olan cemevleri için ‘ucube’(Şaşılacak kadar çirkin-TDK Sözlüğü)benzetmesini kullanmak, AKP ikti-darının ve başbakanının ahlakını enaçık şekilde ortaya koyuyor.

AKP’nin, inançlarımıza ilk sal-dırısı değildir bu. İstanbul Sütlüce’debulunan ve tarihi yüzyıllara dayananKaraağaç Bektaşi Dergahı kalıntılarıüzerine, AKP İstanbul il binasınıyapmışlardır. Tüm tepkilere rağmeno bina halen orada durmaktadır. Eğer‘ucube’den bahsedilecekse, KaraağaçDergahı üzerine kurulan AKP il bi-

nasıdır ucube.Erdoğan, her fırsatta medeniyet,

kültür, inanç edebiyatı yapıyor. Bun-lara saygı gösterdiğinden dem vuruyorama konu kendi ülkesindeki Alevileregeldiği zaman ne kadar inanç özgür-lüğünden, inançlara saygıdan bahsetsede tüm düşmanlığını kusuyor ve herfırsatta saldırmaktan geri durmuyor.

Aleviysen Hiçbir HakkaSahip Değilsin!

İzmir Foça'da askeri servis aracınayönelik PKK'nin düzenlediği eylemsonucu ölen Alevi inancından Er Öz-kan Ateşli'nin İstanbul'a gönderilencenazesi Haramidere Cemevi’ndeyapılan törenden sonra devlet töreniyapmak için ailesinin rızası olma-masına rağmen camiye götürüldü.Camide ordunun ve çeşitli devlet er-kanının katıldığı devlet töreni yapıldı.

Faşist devletin Alevi halkımızadüşmanlığı o boyuttadır ki, ölen askerincenazesine bile saygısı yoktur. Kendiinançlarıyla cenazesinin kaldırılmasınabile saygısı yoktur. Bu Alevi halkayapılan büyük bir hakarettir.

Aleviler yok sayılmaya, inançlarıbaskı altına alınmaya devam ediyor.Diyanet eliyle Alevi halkın neredenasıl ibadet edeceğine karışan, ce-mevlerinin ibadet yeri olamayacağınısöyleyen AKP iktidarı, şimdi de fiiliolarak cenazelerin Cemevleri’ndenkalkmasını engelliyor. ‘Alevi deolsan cenazenin nasıl kaldırılacağınaben karar veririm’ diyor.

Alevi gençlerine sesleniyoruz, A-leviler faşist olamazlar... Devletle iş-birliği yapan, onun tetikçisi olan,halkı için mücadele eden devrimcilerekurşun atan birisi Alevi de olamaz.Aleviliğin yüzyıllardır devam edenadalet-eşitlik-kardeşlik düşüncesininözüne aykırıdır bu... Halk düşman-

larının ordusunda yer almayın... Şe-hitlerinin cenazesine, dini inancınabile saygı göstermeyen bir ordu adınasınıf kardeşlerinize kurşun sıkmayın...Zalimin değil mazlumun yanındakiyerinizi alın...

Halkımız!AKP iktidarı, Alevilerin hiçbir

talebini karşılayamaz. Yıllardır yaptığıgibi ‘açılımlarla’, Diyanet İşleri Baş-kanı’nın göstermelik cemevi ziya-retleriyle, demagojiyle, yalanla sadeceoyalar. Yıllardan bu yana demokratikhaklarımızı nasıl mücadele ederekkazandıysak, şimdi de taleplerimizibu şekilde kazanacağız. Egemenlerhiçbir hakkımızı bize gönüllü olarakvermedi, bundan sonra da vermeye-cekler. Kendi taleplerimize kendimizsahip çıkmazsak kazanamayız.

Cemevleri Alevi halkımız içininançlarını yaşadığı yaşattığı en önem-li yerlerden birisidir. Cemevlerinisadece bir ibadethane olarak görmekde doğru değildir. Alevi halk içinibadet; iyiden doğrudan, doğruluktan,adaletten yana olmaktır. Bu felsefeyiyaşamının her anında uygulamak A-levi inancı için en önemli ibadettir.Cemevleri Alevi halkımız için ibadetyeri olduğu kadar aynı zamanda biryıllık yaşamın sorgulandığı yerdir.Bir mahkemedir. Eleştiri özeleştiriyeridir. Birbirine karşı sorumluluklarınen yüksek düzeyde hissedildiği yerdir.

Kimse Alevi halkı için kutsal öne-me sahip olan cemevlerine “ucube”diyemez, hakaret edemez.

İNANÇLARIMIZLA,DEĞERLERİMİZLE,

KÜLTÜRÜMÜZLE YAŞAMAKİSTİYORUZ!

ALEVİYİZ HAKLIYIZKAZANACAĞIZ!

“Demiri demirle dövdüler; biri sıcak biri soğuktu. İnsanı insanla kırdılar; biri aç biri toktu.”

Pir Sultan Abdal

Cemevlerine Ucube Diyen AKP Alevi Halkın Düşmanıdır!

Cemevlerimize SaldıranlarKarşısında Bizi Bulacaktır!

Devrimci Alevi Komitesi Olarak Diyoruz ki

333

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Page 34: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

Kapitalist sistemde üretim, toplumsal ihtiyaçlar te-melinde değil, kar temelindedir. Daha fazla kar içindaha fazla üretim ve daha fazla tüketim gereklidir. Çünkükapitalizm ürettiğini tükettirmeden yaşayamaz. Yaşamiçin zorunlu olmayan malların ve hizmetlerin tüketiminikörükler. İhtiyaç olmasa da ürettiği her şeyi satabileceğibir tüketim toplumu yaratmak için binbir çeşit tuzak veyöntem dener. Tüketim kültürüyle insanları sömürü sis-teminin esiri haline getirir. Tükettirebilmek için yeni birkültür, yeni bir insan tipi yaratır. Tüketim toplumundainsanlar iradesini sisteme teslim ederler. Tüketim kültürüpençesinde iradesi zayıflayan insana sürekli olarak eskiyaşam biçimini, alışkanlıklarını, düşüncelerini, zevklerinideğiştirmesi dayatılır. Ne düşüneceğine, nasıl yaşacağına,ne giyeceğine, nasıl tatil yapacağına, ne öğreneceğine…tekeller karar verir.

Tüketim kültürü, kapitalistlere sadece daha fazla karsağlamakla kalmayıp, aynı zamanda kendi ideolojisiniyaymak ve yerleştirmek için de güçlü bir araçtır. Çünkütüketimin artması ile elde edilen kar sistemin devamlılığınısağlarken diğer yandan da, ideolojik olarak, sistemeuygun insan tipleri yaratır.

Tüketim kültürü yozlaştırır. Beyinleri uyuşturur. Dü-şünemez, sorgulamaz hale getirir. Özlemlerine ve istek-lerine ulaşmak için her yolu mübah gören insan yaratırtüketim kültürü. Alışveriş bir “ihtiyaç” karşılama değilbir zevktir. Bu da, kapitalist sistemin ömrünün uzamasıdemektir.

Kredi kartları da kapitalist tüketim kültürünü besleyentuzaklardan biridir. Kredi kartlarıyla, banka kartlarıylaaçlık sınırının altındaki maaşlarla yaşamaya zorlananinsanlarımız borç-faiz kıskacına düşürülür. Bir avuç bireli yağda bir eli balda zengin için nakit para kullanmamaanlamına gelen kredi kartları yoksul halkımız açısındanemeğini ipotek altına aldırmak, bağımlı hale gelmek de-mektir.

AKP iktidarında, yüz binlerce insanımız “kredi kartıtuzağına” düşürüldü. AKP tekellerin çıkarları için tek-nolojinin bütün nimetlerini kullanarak tüketimi körükledi.Geliri beslenme ve barınma gibi en temel ihtiyaçlarınabile yetmeyen halkımız karlarının yüzde 60’dan fazlasınıkredi kartı, bireysel tüketici kredilerinden sağlayan ban-kalara borçlanarak yaşamaya zorlandı. Borçlarını öde-yemeyen insanlarımız intihar ederek canlarına kıydılar.Bu ölümlerin sorumlusu, bankalara sömürünün ve borç-

landırmanın yolunu açanAKP’dir.

Bugün, 10 milyona yakıninsanımızın açlık, 40 milyo-nun üzerinde insanımızınyoksulluk sınırının altındayaşam mücadelesi verdiğiülkemizde halkımız, yaşam-sal temel ihtiyaçlarını karşı-lamak için bile borçlanmayamahkum edilmiş. Yüz binlerce insa-nımız, bir kartın borcunu bir başka kartla, onunkinibaşka bir kredi kartıyla kapatmaya çalışarak, yaniborç üstüne borç yaparak karnını doyurmaya, ayaktakalmaya çalışıyor.

Tekeller bununla da yetinmiyor, daha fazla borçlan-dırmak için kredi kartlarıyla tatil yapmaya teşvik ediyor.Halkımızla alay eder gibi, televizyonlarda, gazetelerdetatil köylerinin, otel ve pansiyonların, yılın modası kıya-fetlerin, takıların, mobilyaların reklamları “Kredi kartına12 ay taksitle” diye yapılıyor. Marketler, her gün tüke-tilmesi zorunlu olan ekmeği, tuzu, peyniri, sütü… “uygun”taksitlerle sattıklarını duyuruyorlar. Özel hastaneler kredikartlarıyla, taksitlerle hasta kabul ediyorlar. Sanki kolaylıksağlıyor, yardım ediyorlarmış gibi. “Paran yoksa dertetme, kredi kartın var” diyorlar, “Taksit yaparız”diyorlar. İnsanları, her şekilde borç tuzağına düşürüyorlar.Aylarca, yıllarca taksit ödemek zorunda bırakıyorlar.Kendilerine bağımlı, muhtaç duruma düşürüyorlar.

Çalışan kesimlerle de yetinmiyor aç gözlü kapitalizm.Herkesi borçlandırarak kölesi yapmak istiyor. Özellikletoplumun en hızlı etkilenen kesimine, gençliğe saldırıyorlar.Gençliğin yozlaştırılması çok sistemli bir politikaylasürdürülüyor. Üniversitelerde bankaların, tekellerin tem-silcileri standlar açıp öğrencilere kredi kartının faydalarıanlatılıyor. Yapı Kredi, English Time gibi kuruluşlarüniversitelerde öğrencilere “119 TL’den başlayan fi-yatlarla” tatiller pazarlıyorlar. Kapitalist sistemin kredikartları, banka kartları vb. bu tür faaliyetlerdeki tekamacı halkın cebindeki son kuruşu da almaktır.

Bankalararası Kart Merkezi(BKM) bilgilerine göre;Türkiye’de, 2012 yılının ilk altı ayında kredi kartıylagerçekleşen alışveriş tutarı 157 milyar 303 milyon TLolmuş. Son beş yılda, alışverişte banka kartı kullanımısekiz kat artarak 12 milyar TL’ye ulaşmış.

‘Kredi Kartı’ KapitalistTüketim Kültürünün Tuzağıdır

AKP Politikalarıyla Kredi Kartı Sayısı Bir Yılda 4 MilyonArtış Gösterdi Bu Borç ve Faiz Tuzağına Düşen İnsan

Sayısının 4 Milyon Kez Artışı Demektir

334

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Page 35: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

2011 yılında yaklaşık 49 milyon olan kredi kartısayısı, 2012’nin ilk altı ayında, yüzde 8 artış ile 53 mil-yona ulaşırken, banka kartı sayısı da 87 milyonu aşmış.

Bu rakamlar neyi gösteriyor? Birincisi, AKP’nin yarattığı tüketim toplumunun gel-

diği noktayı gösteriyor. Yarattıkları tüketim kültürüylehalkın nereye nasıl harcama yapacağını, nasıl yaşayacağınıtekeller yönlendiriyor. Halkı taksitlerle yaşatıyorlar.Taksit ödemeye mahkum ediyorlar.

İkincisi, yoksulluğun geldiği noktayı gösteriyor.Halk borçlanarak yaşıyor. En temel beslenme, giyinme,sağlık ihtiyaçlarını taksitlerle karşılayabiliyor. AKP, kredikartlarıyla alışveriş yapmayı çağdaşlık ve modernlik,gelişmişlik olarak göstermeye çalışıyor. Oysa, bir yıl

içinde kredi kart sayısının 49 milyondan 53 milyonaçıkması halkın borçlanarak yaşama oranının artmasıdır.

Çalışan bütün kesimlerin ekonomik-demokratik haklarıher geçen gün kısıtlanırken, tazminatlarına el koymanın,ölünceye kadar çalıştırmanın yolları aranırken, halkımızınyaşam koşulları her geçen gün daha da kötüleşirken,bankalar karlarına kar katıyorlar. İstatistiklere göre,toplam karlarını geçen yıla oranla yüzde 4 oranındaartırarak 4.6 milyar liraya çıkarmışlar. Yani, AKP ik-tidarı yoksulu daha yoksul zengini daha zengin yapmayadevam ediyor. Çünkü AKP, tekellerin ve emperyalizminiktidarıdır. Halkımıza yiyeceğini, giyeceğini, tatilini,sağlığını, eğitimini kredi kartlarıyla yaptırmaya utanmıyor.Kredi borçlarını ödeyemeyen insanların intiharları umu-runda bile değildir. Çünkü AKP halk düşmanıdır.

Halkın kendi içinde yaşadığı bir çok sorun vardır.Bazen aile içinde, eşler, kardeşler arasında; bazen akrabalar,yakınlar arasında ya da mahallede, sokakta komşulararasında bir çok sorun yaşanır. Bu sorunların kaynağı dü-zendir. Düzen kültürü insanları yozlaştırır, halkın bencil-bireyci olmasını dayatır. Çıkarcı ilişkileri körükler. Böylesibir kültürün olduğu yerde basit sorunlar çelişkiler bileçatışmaya dönüşür. Örneğin çocuklar arasındaki sürtüşmeler,gençler arasındaki basit çekişmeler bile büyüyüp kavgalaradönüşür. Evet sorunların kaynağında düzen vardır amahalk böylesi iç çelişkilere neden olan sorunları yinekendisi çözmeyi bilmiştir.

Yaşanan sorunlar karşısında ne yapılır edilir bir yolyöntem bulunur. Adeta tarafların ağzından girilip burnundançıkılır ve bir şekilde sorunlar çözülür. Küsler, kırgınlar,dargınlar barıştırılır.

Örneğin evli çiftler kavga ettiğinde ilk yol boşanmaolmaz. Eş-dost araya girer, çiftle konuşur. Gerektiğindeaile büyükleri devreye girer, tarafları barıştırmaya, sorunlarıgidermeye çalışır. Halk halkın harcadığı emeğe değerverir. Sözlerini dikkate alır, bir bildiği vardır deyipönemser, güvenir.

Elbette bu tek taraflı bir güven değildir. Çünkü halksorunları çözerken tarafların gönlünü kırmamaya özengösterir. Derdi bağcıyı dövmek değil üzüm yemektir.Evet haksız olana haksızsın deyip kızar... Dost acı söylerdeyip yanlışlarını anlatır. Yüzüne hatasını söyler amabunu yaparken bile bir eli daima kızdığı kişinin omuzun-dadır. Verdiği değeri ona mutlaka hissettirmeye çalışır.

Halk sade düşünür. Sorunu yaşayanlar ya ailesinden

ya akrabasından ya da komşularından birileridir. Her günyüz yüze baktığı, birlikte üzülüp birlikte sevindiği insan-lardır. İç çelişkilerin en kısa yoldan ve en doğru şekildeçözülmesini, gönülden ister. Sorun çözme yöntemindeyaratıcıdır. Örneğin komşuları mı tartıştı... Bir çay demler,tartışan komşuları evine davet eder. Tatlı yiyelim, tatlıkonuşalım deyip ikramlar sunar. "Komşu komşununkülüne muhtaçtır" der ver sorunu çözmek için uğraşır.Halk küslüğü sevmez. Bu nedenle de neredeyse her şeysorunların çözümü için bir vesiledir. Bayramlar, düğünler,cenazeler bunların başında gelir. Bu günler de kırgınlıklarıgidermek için değerlendirilir. Barışmamakta ayak direyenlerise kınanır.

Anadolu topraklarında, halkın hemen her kesiminindargınlıkları kırgınlıkları gidermenin, küskünlükleri ba-rıştırmanın kurumları vardır. Kültürlerin inançların hukukuvardır. Mesala Alevi halkın böyledir. Küsler, dargınlarbarışmadan ceme giremez, ibadetlerini yapamaz. Dedelerküsleri barıştırır. Hemen her köyde bu tür iç çelişkilerinçözümü için kurumlar vardır; heyetler oluşturulur, köyünileri gelenleri, güvenilir kişileri bu sorunların çözümündeyer alır.

Şüphesiz ki düzen halkın bu kültürünü de yok etmeye,"Her koyun kendi bacağından asılır" anlayışını yay-gınlaştırarak halkı sorunlarıyla başbaşa bırakmaya çalışıyor.Şovenizmi-milliyetçiliği körükleyip halkı birbirine kırdı-rarak, bölüp parçalayarak daha sorunsuz yönetmeye çalı-şıyor. Dünden bugüne halkın sorunlarını birlikte çözmegeleneği düzenin saldırılarıyla her geçen gün yok ediliyor.Bu durumda halkın, yaşadığı sorunları çözme konusundakitarihsel birikimi, yaratıcılığı koruyup büyütülmesi gerekenbir değerdir ve devrimcilerin omuzundadır. Düzen halkıbirbirinden ayırır, bölüp parçalar, birbirine düşürür.Biz ise halkı birbirine yakınlaştıran, sorunlarını çözen,çözdüren olmalıyız...

Halkınİç Çelişkilerini Çözmesi

Bu Halk, Bu Vatan Bizim! Kahrolsun Faşizm Kahrolsun Emperyalizm!

Dünden Bugüne Dünden Bugüne

Acısıyla, Sevinciyle Gelenekleriyle

HALK HALK GERÇEĞİMİZGERÇEĞİMİZ

35

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Page 36: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

Bizler taşeron MARSAŞ ÇIRAşirketinde 7 yılı aşkındır çalışan ve hakkını istediği içinişten atılan 120 BEDAŞ işçisiyiz.

BEDAŞ’a bağlı taşeron MARSAŞ ÇIRA şirketi yıl-lardır hiçbir açıklama yapmadan maaşlarımızı geç ödey-erek ve kesinti yaparak hakkımızı çaldı. Yetmiyormuşgibi 70 kişinin yapacağı işi 45-50 kişi ile yaptırıp; ek-sik eleman çalıştırarak, kendilerinin alması gereken işi-mizle ilgili ekipmanları bizlere aldırtıp, izin hakkımızıkeyfi olarak uygulatmayıp emeğimizden de çaldı. Tümbu haksızlıklara karşı gelen işçileri ise işten atmak-la ya da bölge değiştirip sürgün etmekle tehdit etti.

Bizler BEDAŞ işçileri olarak haklarımıza, emeği-mize, onurumuza sahip çıkmanın yolunun örgütlene-rek mücadele etmek olduğuna inandık. Örgütleyipörgütlendik ve sendikamız ENERJİ-SEN’e üye olduk.

Taşeron şirketin haksız uygulamalarını, keyfiyeti120 okuma elemanı 350 kesme elemanı olarak 470 di-lekçeyle üst işveren olan BEDAŞ’a bildirdik. Ancak BE-DAŞ, taşeronu denetlemek bir yana, taşeron MARSAŞÇIRA şirketini destekleyip biz 120 BEDAŞ İŞÇİSİNİNATILMASINA onay verdi.

BEDAŞ ve taşeron ortaklığıyla hemen işten atılan biz120 işçi yerine yeni, deneyimsiz işçiler alarak bizleri işçi-lerle de karşı-karşıya getirmeye çalıştılar. Bizim ENER-Jİ-SEN’de örgütlenmemize karşı olanlar sendikasız işçi-leri apar-topar işbirlikçi sarı-sendika TES-İŞ’e üye ol-maya zorladılar.

BEDAŞ müdürleriyle ve taşeronla birçok kezgörüşüldü. Ancak haklarımızı vermek yerine sendikayıtanımayan, bizleri bölüp parçalamayı amaçlayan biroyalama içinde oldular. Atılan 120 işçiden 17 işçi hariçdiğerlerini alabileceklerini ancak kesinlikle 17 işçiyiişe almayacaklarını söylediler.

BEDAŞ yetkilileri son olarak endeksör denilen oku-ma aletlerini vermediğimiz için bizi icraya verecekleri-ni söyleyip mesaj çektiler. Ancak 13 Temmuz günü oku-ma aletlerini teslim etmek için Taksim BEDAŞ binası-na gittiğimizde kapıları kilitleyip görüşmek istemediklerinisöylediler. Direnişimizin başından beri BEDAŞ bi-nasının önünde bekleyen çevik kuvvet polislerininsaldırısına uğradık.

NE İSTİYORUZ!

- İŞİMİZİ İSTİYORUZ! İşine geri dönmek isteyen veatılan tum işçiler, hiçbir ayrım yapılmaksızın işe gerialınsın!

- Maaşlarımız zamanında ve hiçbir kesinti yapılma-dan ödensin!

- Eksik eleman çalıştırmaktan vazgeçilsin!

- SENDİKALAŞMAK, ÖRGÜTLENMEK HAK-KIMIZDIR.

Sendikalaşmamız önundeki engeller kaldırılsın!

- Taşeron daha fazla sömuru demektir, örgutsuzleş-tirmek, işçileri bölmek parçalamak demektir. Keyfilik veiş cinayetleri demektir.

TAŞERONA HAYIR diyoruz!

DİRENİYORUZ, HAKKIMIZI ALANA KADARDA DİRENECEĞİZ!

-Direnişin başladığı 21 MAYIS’TAN BERİ TaksimBEDAŞ Müdürlüğü önünde kurduğumuz DİRENİŞÇADIRIMIZDA gece-gündüz direniyoruz.

HER CUMA günü Galatasaray Lisesi önünden BE-DAŞ Müdürlüğü önüne yürüyüşle taleplerimiziduyurmaya, hakkımızı istemeye devam ediyoruz.

-Boğaz Köprüsü’nde eylem yaparak sesimizi duyur-maya çalıştık. 26 işçi arkadaşımız haklarına sahip çıktık-ları için gözaltına alındılar.

-Basını, DKÖ’leri, partileri dolaşarak destek vedayanışma istedik.

-Yaşadığımız mahallelerde halkla konuşarak okutmayaptırmamalarını istedik. Okumaya gelen işçilere patronunoyununa gelmemeleri, direniş kırıcılığı yapmamalarını an-lattık.

-Meşruluğumuzdan ve haklılığımızdan aldığımızgüçle farklı eylem biçimleriyle taleplerimizi haykırmayadevam edeceğiz.

YAŞASIN ONURLU BEDAŞ DİRENİŞİMİZ!

BEDAŞ-TAŞERON, HAKSIZLIĞA SON!

İŞÇİYİZ HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ!

DİRENİŞÇİ BEDAŞ İŞÇİLERİ

Direnen BEDAŞ İşçilerinin SesineKulak Verelim! Direnenlere Sahip

Çıkmak Onurlu Herkesin Görevidir!

Devrimci İşçiHareketi

36

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Page 37: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK),Mayıs 2012 işsizlik rakamlarını açık-ladı. TÜİK’in raporuna göre işsizlikMayıs ayında da düşerek 8.2’ye ge-riledi. İşsiz sayısı ise 2 milyon 200bin kişiye düştü.

TÜİK’in bu raporuna tek keli-meyle söylenecek söz:

YALAN olur. Dergimizde daha önce de yazdık;

AKP çıplak gerçekleri istatistik ya-lanlarıyla çarpıtıyor. Gerçekleri ters-yüz ediyor. Her şeyin yolunda gittiğinin,ülkenin sürekli büyüdüğünün, halkınyaşam standartlarının yükseldiğinin,bölgesinin lider ülkesi olduğunun vb.propagandasını yapıyor. Her ay işsizlikdüşüyor. Milli gelir artıyor.

Nerde artıyor? AKP’nin istatistikraporlarında. Burjuva medya da tambir yağdanlık. “Müjde” diye manşetler

atılıyor. “Avrupa ekonomik krizdenkan ağlarken, işsizlik sürekli artarkenbizde düşman çatlatırcasına ekonomiiyiye gidiyor. İşsizlik rakamları buay da düştü. Şu kadar işsize yeni is-tihdam sağlandı...”

Nerde sağlandı istihdam? O dakağıt üstünde. İşsizlik her ay kağıtüzerinde düşerken, milli gelirimizyükselirken “ben işsizim, ben açım”diyenin sesini kim duyar? Kim dinleronları. Hangi burjuva basın yer verirbinlerce işçinin işten atıldığına, on-larca yerde direnişlerin sürdüğüne...

Oysa ekonomisi en bozuk olanYunanistan’da asgari ücret Türki-ye’dekinin tam iki katı. Gerçek iş-sizlik rakamları da AKP’nin istatistikrakamlarının üç katından daha fazla.

AKP’nin istatistik rakamlarınagöre işizlik % 9’a düştü. CHP GenelBaşkan Yardımcısı Umut Oran’ınyaptığı bir araştırmaya göre ise gerçekişsizlik rakamı % 28’in üzerindedir.

Peki AKP’nin istatistikleri nasıl% 9 olarak gösteriyor?

Bu da AKP’nin yalancılıkta vehalkı aldatmadaki ustalığından ilerigeliyor.

Daha önce defalarca yazmıştık;bunlardan birincisi AKP, insanlaraiş bulmayarak iş bulma umudunuyok ediyor. İş bulma ümidini yitirenyüz binlerce kişi, iş aramaktan vaz-geçip İş Bulma Kurumuna başvur-madığı için AKP’nin istatistik raporlarıonları iş bulmuş gibi gösteriyor.

Bu şekilde tam 1 milyon 956bin kişi iş bulma ümidini yitirdiğiiçin iş aramaktan vazgeçmiş. AKP’ninistatistik raporları 1 milyon 956 binişsizi işsiz olarak görmüyor. Onlarıiş bulmuş gibi gösteriyor.

İkincisi; Ülkemizdeki iş gücünekatılım oranıdır.

Umut Oranın araştırmasına görebu sahtekarlık şöyle yapılıyor:

Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eu-rostat) 20-64 yaş grubunu dikkatealarak yaptığı hesaplamaya göre Tür-kiye’de yüzde 52,2 düzeyinde bulu-

nan erkek ve kadınların işgücünekatılım oranı AB ülkelerinde ortalamayüzde 68,6 düzeyinde.

TÜİK’in 15 ve daha yukarı nüfusudikkate alarak yaptığı belirlemeyegöre Türkiye’de iş gücüne katılımoranı 49.9’dur. İstihdama katılımoranı ise yüzde 45’tir.

Nüfusun önemli bir kısmının ça-lışabilecek durumda olduğu haldeçeşitli nedenlere iş aramadığı için işgücüne ve dolayısıyla işsizlere dahiledilmemesi, genel işsizlik oranınınişgücüne katılımın daha yüksek ol-duğu ülkelere göre düşük hesaplan-masına yol açıyor.

Ülkemizdeki 20-64 yaş grubun-daki her 100 kadından sadece 29.7’siiş gücüne katılıyor. AB ülkelerindeise bu oran yüzde 63,3’e kadar yük-seliyor. Kadınların iş gücüne katılımoranında Türkiye bütün Avrupa ül-kelerinin en sonuda yer alıyor.

TÜİK’in belirlemelerine göre(Mart-Nisan-Mayıs ortasında) 27milyon 671 bin olan Türkeye’deki15 ve daha yukarı yaştaki kadınlarınancak 8 milyon 903 bini iş gücünekatılıyor. Bunların da ancak 7 milyon300 bini bir işte çalışırken 793 biniise iş arıyor. Eğer kadıların iş gücünekatılım oranı AB ortalaması düze-yinde gerçekleşseydi, Türkiye kadıniş gücü 17 milyon kişi civarında ola-caktı. Yani 9 milyondan fazla kadındaha iş gücüne katılacaktı. AKP, 9milyon kadına iş imkanı sağlamadığıiçin işsiz sayılmıyor. 9 milyon kadınıeve hapsederek AKP, işsizlik rakamınıdüşük gösteriyor.

AKP’nin bütün istatistikleri böyle.Amaç, bir konuda bilimsel raporlarvermek değil, AKP’nin ihtiyaçlarınagöre halkı aldatmaktır.

Aşağıdaki rakamlar burjuva ba-sından alınmıştır. AKP’nin iktidarageldiği yıldan 2010 yılına kadar açık-lanan işsizlik rakamlarına göre bur-juva basında çıkan haberlerdir. İşsizlikrakamları sürekli artmasına rağmenburjuva basın hep “işsizlik azaldı”başlıklarını atmıştır.

AKP, 9 milyon kadını eve hapsediyor İstatistik Yalanlarıyla İşsizlik, Açlık ve

Yoksulluk Gerçeğini Gizlemeye Çalışıyor!

AKP’nin İktidaraGeldiğinden BeriDeğişmeyen İşzislik DüştüYalanları

Eylül 2003İşsizlik azaldı, yüzde 10.3’e geriledi.İşsiz sayısı 2 milyon 396 bine düştü.Kasım 2004İşsizlik azaldı, yüzde 10.4’e geriledi.İşsiz sayısı 2 milyon 428 bine düştü.Ekim 2005İşsizlik azaldı, yüzde 10.5’e geriledi.İşsiz sayısı 2 milyon 520 bine düştü.Mart 2006İşsizlik azaldı, yüzde 10.9’e geriledi.İşsiz sayısı 2 miyon 611 bine düştü.Şubat 2007İşsizlik azaldı, yüzde 11.4’e geriledi.İşsiz sayısı 2 miyon 800 bine düştü.Kasım 2008İşsizlik azaldı, yüzde 12.3’e geriledi.İşsiz sayısı 2 miyon 995 bine düştü.Ekim 2009İşsizlik azaldı, yüzde 13’e geriledi.İşsiz sayısı 3 miyon 299 bine düştü.Mart 2010İşsizlik azaldı, yüzde 13.7’e geriledi.İşsiz sayısı 3 miyon 438 bine düştü.

337

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Page 38: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

AKP iktidarınınbirinci dönemi, AB

politikalarıçerçevesinde

faşizmi gizlediğidönemdir.

İkinci dönemi"açılımlar"la

reformist sol veKürt milliyetçileri

dahil halkı aldattığıve oligarşi içiçatışmalarda

iktidarı ele geçirdiğidönemdir

Üçüncü dönemiise, işbirlikçiliğinin

ve halk düşmanlığınınalenileştiği, iktidargücüyle halkın tüm

kesimlerini sindirmeyeçalıştığı dönemdir.

AKP hakkında yeni bir yazıdizisine başlıyoruz. Bu yazı di-zimizde temel olarak, AKP'ninpolitika yapış tarzını ele ala-cağız.

AKP, 3 Kasım 2002 seçimlerinden buyana, 10 yıldır yani üç dönemdir iktidardekibir parti! Üç genel seçimden de, yüzde 40’ınüzerinde oy alarak 1. parti olarak çıktı.

AKP, tüm iç çelişkilerine, oligarşi içi ça-tışmalara, halka karşı işlediği suçlara, hak gasp-larına rağmen bunu nasıl başarıyor? Yolsuz-lukları, hırsızlıkları, işbirlikçilikleri bu kadaraçıkken nasıl seçiliyor, ne yapıyorlar?

AKP, iktidarının birinci döneminde,AB politikaları çerçevesinde faşizmi gizle-di. AB uyum paketleri ile "demokrasi" rüz-garları estirdi. Bu rüzgar, SOL'dan reformizmdahil bir çok kesimi etkiledi. Hemen hepsiAKP'nin politikalarını destekler duruma gel-di. "Havet", "yetmez ama evet" sloganları,AKP'nin böylesi politikalarına yedeklenen-lerin yükselttiği sloganlardı.

DGM'lerin kapatılması süreci içindekiaçıklamalar izlendiği zaman bu yedeklen-me açık bir şekilde görünebilir. DGM'ler ka-patıldı ancak AKP, DGM'leri adeta mum-la aratacak düzenlemeler yaptı. TCK,CMK, CİK, ACM'ler AKP döneminde çı-karıldı. Özel Yetkili Savcılar, ‘Gizli Ta-nık’lı dosyalar yine bu dönemde AKP'ninözel buluşlarındandı. AKP bütün bunlarıyaparken, bir taraftan da ReformistSol'dan da destek alarak, devrimcile-re karşı faşist terörünü sürdürdü.

AKP'nin iktidarının ikinci dö-nemi "açılımlar" dönemidir diye

ifade edilebilir. AKP bu dönem-

de daha önce düzen partilerinin gündemine al-madığı bir çok konuda "çalıştaylar", "açı-lım"lar yaptı. Oysa "açılan" herhangi bir dö-nem, herhangi bir kapı yoktu. İktidar, "eski tas,eski hamam" devam ediyordu. Ancak AKP, budönem için oligarşi içi çatışmayı da büyüterek-TÜSİAD'a ve orduya kafa tutuyordu- kendiiktidarını güçlendirdi. Bu sayede Kürt milli-yetçilerinin, liberallerin, reformizmin desteğinialdı. Bu dönem için, AKP'nin nasıl adımadım devletin kurumlarını ele geçirdiği, geç-mişe şöyle bir bakılsa bile görülecektir. BugünAKP, Ordu'dan Emniyet'e, eğitimden sağlığa,devletin tüm kurum ve kuruluşlarında temelgüç durumundadır.

AKP iktidarının üçüncü dönemi ise, iş-birlikçiliğinin ve halk düşmanlığının aleni-leştiği bir süreçtir. BOP sözcülüğü, ABD'ninOrtadoğu'daki maşası durumundadır artık. Ül-kemizdeki üslerin sınırsız kullanımı, ABD'nin,NATO'nun müdahaleleri için asker gönderme,Kürecik'e kurulan radar üssü vb. bunların hep-si açıktan yapılmaktadır. Başbakan R. TayyipErdoğan, Ortadoğu'da Suriye'ye yönelik tümbaskılarda, ABD'nin sözcüsü durumundadır.Yine AKP bu dönem, kendi iktidarını destek-lemeyen tüm kesimlere saldırmaktadır. Yasalarlabile tanınan tüm meşru haklar adeta yok sayı-lır. Burjuva kalemşörlerden CHP'lilere kadar va-ran geniş bir saldırı ağı kurar AKP.

Üç ayrı bölüm olarak ele alacağımız bu yazıdizimizde, AKP'nin bu dönemlerdeki politi-kalarını, yaptıklarını örneklendirerek açacağız.

Kuzunun Kurtarıcısı Kurt:AKP

Çok bildik bir masal vardır. Bir köylü, kur-

İşbirlikçiliğin, Amerikan UşaklığınınPartisi Halk Düşmanı AKP

ÜÇ DÖNEMDİR İKTİDAR: NASIL SEÇİLİYOR, NE YAPIYORLAR?

BASKI, TERÖR, RİYA,YALAN VE DEMAGOJİ

38 DİRENMEK ONURDUR!

Page 39: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

dun pençesine düşen koyununu kur-tarır. Ancak koyun belli bir dönemsonra kurban olarak kesilir. Bıçak al-tına girerken koyunun şöyle inledi-ği söylenir; "Seni kurtarıcım san-mıştım, meğer hakiki kurdum sen-mişsin!"

Bugün halk kesimlerinin durumuda budur. İktidara gelen her partiiçin, "bunların hepsi aynı", "bunla-rın hepsi yiyici" gibi söylemleriduysak da, her gelen ayrı bir "kur-tarıcı" ilan edilmiştir. Böyle kurta-rıcı ilan edilen partiler arasındaAKP'yi ayrı bir yere koyarak de-ğerlendirmek istiyoruz.

AKP'nin yolsuzlukları, faşist po-litikaları, halk düşmanlığı ve Ameri-kan işbirlikçiliği bugün ayyuka çık-mıştır. Bu anlamıyla AKP ve TayyipErdoğan, halka yönelik bir çok sal-dırıyı açıktan yapmaktadır. Bu konuda“beceriklidirler”. Ancak, yine de ça-lıp çırparken iz bırakırlar. "Gemicik-ler" çuvala girmez çünkü! AKP'ninGDO'lu tonlarca mısırı yerlere saçı-lır. Katledilen, işkenceye uğrayanher kişi, her olay "münferit" ilanedilse de, sayılar ortadadır! Ve bugün,bu adaletsizliklerini gizlemek için"dünyanın en büyük adalet sarayı" in-şaa ederler. Varolan hapishanelerkapasitelerinin üzerinde doludur. Son2 yıl içinde gerçekleştirilen KCKadı altında yürütülen operasyonlarda,sadece 8 binin üzerinde kişi tutuk-lanmıştır! İşte bunları AKP çuvala giz-leyememektedir.

Bir yandan da "babalar gibi sa-tarlar" ülkeyi.

Oysa, 9 yıllık iktidarı boyunca sözkonusu edilen borç, hep farklı bir borçoldu! Bu borç, halka karşı hissedilenbir borç değil, emperyalistlere karşıolan borçtu. Erdoğan, henüz iktidarahazırlandığı dönemden beri, sankiIMF'ye, emperyalistlere karşıymış,IMF'ye direniyor, kafa tutuyormuşgibi bir görüntü yarattı. İktidarda ol-duğu 2002'den bugüne ise, IMF'yle iş-birliği kesintisiz devam etti.

2002 seçimleri, 2001'de yaşananekonomik krizin ardından gerçek-leşmişti. AKP'nin o dönemki propa-gandası, tıpkı zaman zaman gelenAmerikalı ajanların yaptığı gibi, "pa-

zarlık yapacağız, öyle teslim olma-yacağız, işimiz bitince en kısa za-manda göndereceğiz" dedi. Ancak herdönem -zaman zaman Obama'nınkarşısında veya BM kurullarında ba-cak bacak üstüne atabilseler de- em-peryalistlerle ilişkilerini sürdürmek-te "istikrarlı" oldular.

AKP'nin AB'den sorumlu BakanıEgemen Bağış, Sarkozy'e diklense de,emperyalistlerin tüm koşulları kabuledildi. AKP iktidara geldikten sonrabaşta IMF'nin, Amerika'nın olmaküzere hepsinin tüm isteklerini azamiolarak yerine getirdi. Bu koşullaryerine getirilirken, halk her geçen gündaha fazla yoksullaştı. Ancak biryanda da Türkiye'den Ali Ağaoğlugibi yeni zenginler çıkıyor, dünyanınen zenginler listesine giren “milyo-nerlerimiz” oluyordu.

AKP'yi tanımlayacak en iyi kav-ramlardan biri “demagoji imparator-luğu” olduğudur. Tüm bunlar olurken-örneğin IMF'ye yönelik- riyakarcademeçler vermeyi ihmal etmez R.Tayyip Erdoğan! Mart 2004'te -ikti-dara geldiğinin hemen ertesinde- “zi-yarete” gelen IMF’ye “IMF'ye ümü-ğümüzü sıktırmayız, şartlarımızı ka-bul ederse anlaşırız" diyordu. Ancakbir yandan da "Biz IMF'ye düşmandeğiliz, IMF bize anlayışlı davran-malı" diyerek görüntüyü tamamlı-yordu.

Emperyalistlere kafa tutan başba-kan! Bu görüntünün ne kadar kof ol-duğu, 9 yıllık iktidarları dönemindeher stand-by anlaşması yenilendi-

ğinde ortaya çıktı. Emperyalistler ül-kemize her geldiğinde, Obama,Amerikan büyükelçileri, bakanlar,generaller ile görüşmelerde ortayaçıktı. Obama, TBMM'de ayakta al-kışlanıyordu!

İşbirlikçilik konusunda her dö-nem devletin politikaları bir bütünolarak devamlılık göstermiştir. Bu-günkü ekonomik sistemde, iktidarahangi parti gelirse gelsin emperya-lizmle işbirlikçi ilişkisini devamettirecek, oligarşiyi elbette daha dapalazlandıracaktır. Ancak yine de buişbirlikçilik tarihini şöyle bir ince-lediğimiz de belli partiler, belliisimler mutlak öne çıkacaktır. Bu an-

lamıyla 1945'ler ve sonrasında Men-deres ile DP hükümeti bu yol üzerindeönemli bir kilometre taşıdır. Sonrakien öne çıkan isim Özal ve ANAP hü-kümetidir.

Bir sonraki en önemli adım iseTayyip ve AKP hükümetidir. Elbette,başta belirttiğimiz gibi, işbirlikçilik te-mel bir devlet politikasıdır. Ancak bupolitikanın hayata geçmesi, bu "işi"daha iyi nasıl yaparım üzerine plan-lar-programlar yapılması, tüm ener-jinin emperyalist politikaların haya-ta geçirilmesi için kullanılması dü-şünüldüğün de, AKP ve Tayyip Er-doğan kendinden önceki tüm ikti-darların -Menderes ve Özal da olmaküzere- kat kat üzerine çıkmıştır. Ade-ta AKP, bu konu da rakip tanıma-maktadır. Ve elbetteki bundan dola-yı tarihin sayfalarına en büyük işbir-likçilerden biri olarak geçmiştir. Busayfalar yazılmaya devam etmektedir.

AKP'nin işbirlikçiliği konusun-dan bahsederken Wikileaks belgele-rini belirtmeden geçmeyeceğiz. Hak-kında sansasyonel söylentiler de çıkanWikileaks belgeleri, ilk olarak "biz hü-kümetleri açarız" sloganıyla 28 Ka-sım 2010'da yayınlandı. Julian As-senge tarafından açıklanan bu belge-ler Wikileaks isimli bir sitede tüm ka-muoyuna sunuldu. Belgeler öz olarak;ABD'nin ülkeler, ülke yönetimlerihakkında oluşturduğu bilgileri içeri-yordu. İlk etapta yayınlanan 251 bin287 adet belgenin 7 bin 918'i Türki-ye ile ilgiliydi. Türkiye'deki tüm ba-kan, başbakan, cumhurbaşkanı hak-

339

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Page 40: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

kında bilgileri içeriyordu.Bizler elbetteki Wikileaks belge-

lerini kaynak almıyoruz. Ancak bir an-lamıyla bu belgeler bugüne kadar bi-zim söylediklerimizin, bu hükümetinişbirlikçiliğinin ispatı niteliğindeydi.Emperyalizmin çürümüşlüğüyle bir-likte, AKP'nin simleri dökülüyordu.Halkımızın deyimiyle kazıdıkça al-tından pislik çıkıyordu. İşte, bu pis-lik AKP'nin gerçekliğiydi.

Neydi AKP'nin gerçekleri?12 Haziran 2011 genel seçimle-

rinde, Tayyip Erdoğan seçim öncesi,"ben söylüyorum, partim ikinci par-ti olursa genel başkanlığı bırakırım"diyordu. Seçimlerden birinci partiolarak AKP çıktı. Yolsuzlukları, ya-lanları, işbirlikçi politikaları, baskı, te-rör, katliamları...tüm bunlara rağ-men AKP birinci parti olarak nasıl çı-kıyordu? Daha öz bir deyişle AKP na-sıl üç (3) dönemdir iktidarda?

Yazı dizimizin bu girişinden son-ra şunu hemen belirtelim; AKP'nin ik-tidara gelirken söylediği slogan as-lında doğrudur. Fazlası vardır, eksi-

ği yoktur diyelim. "Açılımlar" poli-tikasının mimarı olan R. Tayyip Er-doğan ve AKP'nin bu sloganını biz bi-raz daha açalım. 9 yıllık iktidarları bo-yunca AKP halka "3 Y" olarak verdiğisözü yerine getirdi. YOLSUZLUK'tafazla YOKSULLAŞTIRDI; YA-SAKLAR her geçen gün arttı, basınaçıklamasına katıldığı için yüzlerce in-san tutuklandı, baskı ve halka uygu-ladığı terör gün geçtikçe arttı, artmayadevam ediyor!

Sürecek

İstanbul: 8 Ağustos günü Halk Cepheliler, İstanbulÇağlayan’da toplu dergi dağıtımı gerçekleştirdiler. Slo-ganlar, halka hitaben yapılan konuşmalar ve marşlarla coş-kulu bir şekilde geçen dağıtımda 53 Yürüyüş dergisi hal-ka ulaştırıldı. Ayrıca dağıtım esnasında Çağlayan halkı-na, AKP’nin “Kentsel Dönüşüm” adı altındaki yıkım, yağ-ma ve sürgün politikası anlatıldı. Dağıtıma 15 kişi katıldı.

Mersin: 11 Ağustos günü Dev-Genç’liler, Mer-sin’in gecekondu mahallelerinden olan Demirtaş’ta Yü-rüyüş Dergisi’nin tanıtım ve dağıtımını yaptı. Tanıtım sı-rasında mahalle halkından biri “Okuma yazmam yok be-nim, alıp ne yapacağım?” demesi üzerine Dev-Genç’li-ler derginin içeriğinden bahsederek, “İstersen biz sana oku-ruz” dedi. Mahalle kahvelerine girilerek halkla yapılankonuşmalarda bir kişinin, “Hasan Selim Gönen kim?” so-rusu üzerine Hasan Selim’in bir devrimci olduğu,AKP’nin polisi tarafından hedef gözetilerek katledildi-ği anlatıldı. 1,5 saat süren dağıtımda 40 Yürüyüş Dergi-si halka ulaştırılırken, mahalle halkı Dev-Genç’lilerdenher hafta gelmeleri için söz aldı.

Bursa: Yürüyüş dergisi okurları, 5 Ağustos günüKestel İlçesi Kale Mahallesi’nde derginin tanıtımını vedağıtımını yaptı. 3 Yürüyüş okurunun katıldığı tanıtım2 saat sürdü. Halkla oturulup onların sorunlarıyla ilgilisohbetler eden Yürüyüş okurları, halkı kentsel dönüşümleilgili bilgilendirdi.

Yürüyüş okurları 8 Ağustos günü de Bursa’nın Tele-ferik Mahallesi’ndeydiler. 3 Yürüyüş okuru tarafından top-lamda 31 adet dergi halka ulaştırıldı.

9 Ağustos günü de Gemlik’te, Hamidiye, Eşref Din-çer mahalleleri ile Dereboyu Caddesi’nde halkın ev ve

işyerlerini gezen Yürüyüş okurları toplamda 28 adet der-giyi halka ulaştırdı.

11 Ağustos’ta ise Bursa’nın Ortabağlar Mahalle-si’nde 5 Yürüyüş okurunun önlükleri ve megafonlarıy-la yaptığı dağıtımda 37 adet Yürüyüş Dergisi halka ulaş-tırıldı.

Antalya:Yürüyüş dergisi okurları 12 Ağustos günüGöksu Mahallesi’nde dergi tanıtımı ve dağıtımı yaptılar.Arap halkının çoğunlukta olduğu mahallede emperya-listlerin Suriye üzerindeki sömürü politikaları anlatıldı.Ayrıca gecekonduda yaşayan halkın çoğunlukta olduğumahallede AKP'nin “Kentsel Dönüşüm Projesi” adı al-tında gerçekleştireceği yıkım ve talan politikası da an-latıldı. 5 Yürüyüş okurunun katıldığı 2 saatlik çalışma-da 30 Yürüyüş dergisi halka ulaştırıldı.

İzmir: 9 Ağustos günü Yamanlar Mahallesi’nde, 11Ağustos günü de Güzeltepe Mahallesi’nde Yürüyüşdergisinin tanıtımını yapıldı. AKP’nin yoksul gecekon-du mahallerini yıkarak, yer-lerine dikeceği binalarla bü-yük bir rant sağlamayı amaç-ladığı, AKP’nin kendine mu-halif olan herkese azgıncasaldırdığı, demokratik ey-lemlere, demokratik ku-rumlara bile tahammül ede-medikleri anlatıldı. İki gün-de yapılan dergi tanıtımındaYamanlar Mahallesi’nde 36,Güzeltepe Mahallesi’nde 50dergi halka ulaştırıldı.

AKP Zulmüne Karşı Milyonları Örgütleyeceğiz!Her Kapıyı Çalacak, Yürüyüşü Ulaştıracağız!

Bursa

40

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Page 41: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

"Kentsel yıkım" olarak bilinen"Kentsel Dönüşüm Yasası" Kocaeli'dehayata geçiriliyor. Yıkılacak binalarınlistesi yayınlandı. Hakkında yıkımkararı verilen binaları özel sektör yı-kacak. Vatandaşlar ise tedirgin.

Kocaeli Valiliği'nin yeniden genişkapsamlı tespit yaptırarak, 13 yılönce meydana gelen 17 Ağustos 1999depreminde hasar gören ve yıkımkararı alınan bina ve dairelerin lis-tesini yayınlaması binaların sahibive kiracıları arasında kargaşaya ne-den oldu. Birçok bina sahibi, onarımyapıldığı halde iskan belgesi alın-madığını söyledi." (Yurt gazetesi, 9Ağustos 2012)

Halk düşmanı AKP, "Kentsel Dö-nüşüm" adıyla 2005’te başlattığı yı-kım saldırısını sürdürüyor. AKP ik-tidarı kimseye sormuyor, izin iste-miyor, onay beklemiyor. Ne kadarrant elde edeceğini hesaplıyor. Ken-dince yıkım tarihlerini, hatta yerineyapılacak binaların bitiriliş tarihleribile belirledi. Halka soran eden yok.

Oysa bu evler bizim. Barınmasorunumuz çözülmediği için kendiellerimizle kurduk gecekondularımızı.

Dişimizden tırnağımızdan arttı-rarak yaptığımız gecekondularıyıkmak için bize sormuyorlar.

AKP geliyor, gideceksin diyor. Yasaçıkardım gitmezsen el koyacağımdiyor. Evini boşaltmazsan saldıra-cağım diyor. Oysa yıkılmak istenengecekondularımız, bizim değerleri-miz, geleneklerimiz, kültürümüzdür.Bu gecekondularda doğduk, büyüdük.Bu gecekondularda evlendik, öldük.

Yıkım ekipleri, evlerimizi yık-maya hazırlanıyor. Evimizi, bağımızı,bahçemizi işgal etmek istiyorlar. Neyapacağız? Elimiz kolumuz bağlı,gelmelerini mi bekleyeceğiz? Dişi-mizle tırnağımızla yaptığımız evle-rimizin gözümüzün önünde yıkılma-sına sessiz mi kalacağız?

Armutlu’da kaç defa geldiler yık-mak için, yıkabildiler mi? Hayır. Hergeldiklerinde devrimcilerin ve halkınbarikatları ve direnişi karşıladı düş-manı.

Onlar yıktıkça halk yeniden yaptıevlerini. Gazi’de, Armutlu’da, Ça-yan’da yıllardır yıkmaya çalıştılar.Neden yıkamadılar? Çünkü direndik.Çünkü örgütlüydük. Bugün çok dahagüçlü barikatlara ihtiyacımız var.Çok güçlü barikatları tüm halkı bir-

leştirerek, örgütleyerek kurabiliriz.Halk komiteleri bu örgütlülüğün te-melidir. Kuracağımız barikatların engüçlü malzemesidir. Kepçeler ka-pımıza dayanmadan halk komite-lerini kuralım.

Yıkım saldırılarına karşı güçlü birbarikatı ancak örgütlenerek kurabiliriz.Örgütlenmezsek karşılarında durama-yız. Direnişimiz ancak geçici birdireniş olur. Örgütlenmezsek sonunakadar karşılarında duramayız. Kep-çelerin, yıkım ekiplerinin mahallele-rimize girmesini beklemeden halkkomitelerinde örgütlenelim. Halk ko-miteleriyle yıkımları engelleyelim.Evlerimize, mahallemize sahip çıkalım.

“Benim evim tapulu, buralar yıkımbölgesi değil, bana ev verecekler...”demeyelim. Bunlar yıkımların so-runsuz yapılması için uydurulmuşyalanlardır. İlk önce bir milyon eviyıkacağız diyerek yola çıktılar. Sonraaltı milyon evi yıkacağız dediler.Şimdi ilk etapta 7 milyon, toplamda9 milyon evi yıkacaklarını söylüyorlar.Yıkımları durdurmak için yapmamızgereken halk komitelerinde örgüt-lenmektir. Ev ev sokak sokak birleşiportak kararlar alırsak, birlikte hareketedersek evlerimizi yıkamazlar.

Kentsel yıkım bayramdan sonra Kocaeli’den başlayacak!

Kepçelerin KapımızaDayanmasını mı Bekleyeceğiz?

AKP Acele Kamulaştırma Kararı Aldı

Bakanlar Kurulu 20 ye yakın hidroelektrik santrali(HES) termik santral ve Kentsel Dönüşüm Projesiile ilgili şirketlerin işini kolaylaştırıcı acele kamulaştırmakararı aldı.

‘Acele Kamulaştırma’ yetkisi anayasaya göre sadeceülke savunmasında ve olağanüstü hallerde kullanıla-bilecek bir yetkidir. AKP bu yetkiyi ülkenin talanedilmesi için kullanıyor. Talan edilmesinde tekellerinönündeki tüm engellerin kadırılması için kullanıyor.

Yasaların, kanunların AKP’ye göre hiç önemi yok.Yasaları kanunları işine gelirse uyguluyor. İşine gelmezse,

çiğniyor, rafa kaldırıyor. Rafa kaldıramıyorsa KanunHükmünde Kararnamelerle ya da meclisteki çoğunluğunadayanarak yağma ve talan için nasıl bir düzenleme ya-pılmasını gerektiriyorsa o çerçevede bir düzenleme ya-pıyor.

Bayramdan sonra tüm ülke çapında en büyük yağmave talan projesi olan Kentsel Dönüşüm’ü başlatacağınıaçıkladı. Bunun için her türlü hazırlığı tamamladı. Tümengelleri kaldırdı. Her türlü zorbalığı, gayrımeşruluğuyasal düzenlemelerle yasallaştırdı.

Şimdi önlerindeki tek engel halkın direnişidir. Halkındirenişini de kırmak için bin bir türlü yalan bombardı-manına başvuruyor. Ancak nafile. Yıkım halk için çoksomuttur. Evi yıkıldığında çoluk çocuk sokaklarda ka-lacaktır. Hiç bir yalan bu gerçeğin üstünü örtemez!

41

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Page 42: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

Üniversiteler için 2011 yılı kon-tenjan sayısı 777 bin olarak açıkla-nırken bu sayı 2012 yılında yüzde 20.7artış ile 937 bin 542 kişiye ulaşmış.Ancak, üniversitelere yerleştirilenöğrenci sayısı açıklanan kontenjanınüstünde olup, 2011 yılına göre yüzde3.3 artış göstermiş.

Yukarıdaki oranları ve sayılarıgördüğümüzde ilk anda, üniversitele-re alınan öğrenci sayısının artmasını birolumluluk olarak düşünebiliriz. Ancak,kontenjanın hangi alanlarda artış gös-terdiğini öğrendiğimizde bu artışınhiç de olumluluk olmadığını, tam ter-sine faşizmin halk düşmanı politika-larının bir yansıması olduğunu görü-rüz.

Öğretmen kontenjanları düşerken,hapishanelere ve adliyelere gardiyan,mübaşir gibi elemanlar yetiştirenüniversitelerin kontenjanları, 2011yılına göre, yüzde 37.7 artış göster-miştir.

Durum faşizme “Adli Hizmetli”yetiştirme çabası açısından böyleykendiğer yandan öğretmen yetiştiren okul-ların kontenjanlarında ise geçen yılagöre yüzde 22, yerleştirilen öğrencisayısında ise yüzde 15 oranında düşüşolmuştur.

Bu tablo, AKP faşizminin gerçekyüzünü gösteren bir tablodur. AKP’ninülkeyi nasıl yönettiğinin de gösterge-sidir. Ancak hapishane ve gardiyansayısını artırarak yönetebiliyor. Halkınçocuklarının eğitimi umurunda değil-dir AKP’nin. Öğretmen yetiştirmekyerine hakkını arayan öğretmenleremeydanlarda işkence yapıyor. Parasızeğitim isteyen öğrencileri hapishane-lere atıyor. Eğitime değil, hapishane-lere yatırım yapıyor. Okuldan çokhapishane yapan, öğretmenden çokgardiyan yetiştiren beyin faşizmin

beynidir. Mahkemelerinde yılda 3 milyonu

hukuk ve 3 milyonu ceza davasıolmak üzere 6 milyon dava görülen,hapishanelerinde 130 binin üzerindeinsanın tutuklu ve hükümlü olduğu birülkenin faşizmle yönetildiği ortadadır.Halkın çocuklarının eğitimini düşünenbir iktidar 2 bin 824 öğrenciyi hapseatmaz.

AKP’nin Adalet Bakanı SadullahErgin; insanları mahkemelere, hapis-hanelere düşmesinin sebeplerini orta-dan kaldıracakları yerde, halkın bes-lenme, barınma, sağlık, eğitim ihti-yaçlarını karşılamak yerine, “Türki-ye’de maalesef şu anda her 100 binkişiye 10,1 hakim düşüyor. Her 100bin kişiye 5,9 savcı düşüyor.” diyerekhakim ve savcı sayılarının yetersizli-ğinden yakınıyor. ‘Cezaevlerinde2014 sonu 2015 başında son derecerahatlayacağımız projeksiyonlarımız,hazırlıklarımız söz konusu’” diyor.

Adalet Bakanı’nın “maalesef” diyehayıflandığı “Neden bu kadar çokinsan savcı ve hakim karşısına çık-mak zorunda kalı-yor?” sorusu olmasıgerekirken utanma-dan savcı ve hakimazlığından yakınıyor.Üniversite konten-janlarından da anla-şıldığı üzere “yenihazırlıklar”ındanbiri de işkenceci gar-diyan ve mübaşiryetiştirmek. AKP tali-matlarıyla cezalaryağdıran savcı vehakim sayısını arttır-mak. Faşist bir bey-nin önlemden anla-dığı baskı ve zulüm

makinasını kullanmaktır. Yakında rahatlayacaklarının müj-

desini veriyor Sadullah Ergin. Hertutuklu ve hükümlü başına bir gar-diyan da dikseler rahatlayamaya-caklar. Her mahalleye, her sokağa birhapishane de yapsalar rahatlayama-yacaklar. Bunca önlem, bunca yatı-rım gelecek korkularındandır. Bukorku “Gecekondulardan gelip ğırt-lagımızı kesecekler” korkusudur.Bunun için öğretmen yerine sömürüve yağma düzenlerini bekleyecek,muhalif olan, devrimci olan, demo-krat olan bütün güçlere işkenceleryapacak gardiyan, savcı, hakim,mübaşir yetiştiriyorlar. Halkındankorkusu olamayan bir iktidar, birdevlet yoksa neden ihtiyaç duyar buönlemleri almaya. Adaletsizliğinolduğu yerde korkmakta da haklılar.

Halkın öfkesi örgütlendiğinde nehapishaneleri, ne işkenceleri, nehakimleri, ne savcıları, ne gardiyan-ları, hiçbir kolluk kuvvetleri düzen-lerinin başlarına yıkılmasına engelolamayacak.

Gençlik Federasyonu’ndan

AKP, Eğitime Değil Hapishanelere Yatırım Yapıyor!Okuldan Çok Hapishane, Öğretmenden Çok

Gardiyan Yetiştiren Beyin Faşizmin Beynidir!

42

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Ülkemizde Gençlik

Page 43: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

Ülkemizde Gençlik

Medyaya at-fedilen 4. güç ro-lünün temelleri

19. yüzyıla ve dünya savaşlarına dayanır. Dünya savaşların-da siyasi ve ekonomik niteliği ağır basan “medya” üretimlerininiçeriği günümüzde değişime uğramış ve artık tartışılmayanve her üretiminde kapitalist ideolojiyi besleyen bir yapı ha-line gelmiştir.

Medyayı günümüz açısından yazılı basın, televizyon, rad-yo ve reklamlar olarak sınıflandırabiliriz. Ancak en çok gözeçarpan üniversitelerde bir bilim dalı gibi ortaya konulan “Halk-la İlişkiler ve Reklamcılık” alanının medyanın çatısı hali-ne gelişidir. “Kamuoyunu bilgilendirme” denilen gazetecilikfaaliyetlerinden tutun, televizyonda izlediğimiz dizi ve tartışmaprogramına kadar her şey kapitalizmin reklamlar aracılığıy-la girdiği birer mevzi haline gelmiştir. Bu durum kuşkusuzen çok da gençleri etkiliyor.

Çünkü gençler ve çocuklar özellikle yeni sömürge ülke-lerde nüfusun çoğunluğunu oluşturur. Doğumdan itibaren desürekli artan bir tüketim ihtiyacı içerisindedir. Ayrıca talep-leri aileler tarafından borçlanmak pahasına karşılanmaktadır.Kendi ailelerimizi de düşünürsek pek çok talebimizin ihtiyaçolmadığı halde, imkanlar zorlanarak da olsa karşılandığını gö-rürüz. Yani ailelerin çocuklarına hayır diyemeyişi reklamcı-ların iştahını kabartan bir durumdur. Ve reklamcılar da bunubilimsel araştırmalardan da beslenerek son derece iyi bir şe-kilde kullanıyor.

Çocukları tüketime çekmek için üretilen çizgi karakter-ler ve hikayeler onları örneğin bir dondurma markasının sa-dık tüketicisi haline getirebiliyor. Sağlık açısından fazla tü-ketimi zararlı olmasına rağmen hep daha çok tüketimi ve ürü-ne duyulan sadakati destekleyen reklamlar aracılığıyla çocuklarve aileleri büyük bir tüketim çöplüğünün içine çekiliyor.

Çocuklar için çikolata, dondurma reklamları zararsız gö-rünse de bu yaklaşımın vardığı sonuç 13 yaşındaki kızlarınestetik ameliyatlarla ya da kürtaj gibi operasyonlarla tanış-masıdır. Diziler, reklamlar, sulandırılmış ve magazinleştiril-miş haber bültenleri gençliği bu şekilde dönüştürüyor. “Gü-zellik” kavramını sıfır beden vücuda indirgeyen düzen,gençlerimizi bu uğurda sağlıksız haplarla zayıflamak isterkenölüme sürüklüyor. Dizilerdeki gibi tüketemeyenleri hırsızlı-ğa ya da ahlaksız ilişkilere sürükleyen düzen kişiliğimizi mar-kalara ve tüketebilme kapasitemize göre oluşturmak istiyor.Bunu da bütün pişkinliğiyle gözümüze sokarak yapıyor ade-ta. “Bihter botları”, “Gaffur pijaması”, “Hürrem yüzü-ğü” gibi yeni üretimlerle karşımıza geçip hem tükettirip hemde halkımız tarafından hoş karşılanmayan ilişkileri bizlere rolmodel olarak sunuyor.

Dizilere göre köylüler kaba ve para düşkünü, okumuş ka-dınlar sadakatsiz ve çıkarcıdır. Ama bunu öyle süsleyerek an-latır ki bütün ahlaksızlıklar ve entrikalı ilişkiler beğenilen, yeryer haklı görülen hatta örnek alınan tavırlar haline gelir. Vebu durum en çok da gençleri etkiliyor. Geçen haftalarda tüm

haber kanallarında yayınlanan bir videoda 2 liseli kız, başkabir kıza işkence yapıyordu. Kaba dayağın ardından genç kı-zın üzerine damacanayla su dökülüyor ve kafasına tuğla ilevuruluyor. Yetmiyor yerlerde sürüklenen kızın kesik cam par-çalarıyla kolu kesiliyor. “Kan donduran görüntüler”,“dehşet anları” gibi ifadelerle sunulan haber videosu aslın-da dizilerden alıştığımız görüntülerin montajlanmamış haligibi. Belki bir yönetmen tarafından çekilse daha estetik ola-bilirdi. Bu olay yalnızca bir örnek, medyada haber değeri ta-şımayan daha nice işkenceler var. Ama medyanın kanının don-maması gerekirdi, zira işkenceyi yapan kızların “Küçük Sır-lar” adlı dizideki kızlardan ne görüntü olarak ne de tavır ola-rak çok farklı olduğunu söyleyemeyiz. Hani reyting rekorlarıkıran “Gossip Girl” uyarlaması olan dizi. Zenginlik, haz, ci-nayet ve uyuşturucunun iç içe geçtiği, gün içinde su gibi içkiiçilen bir gençlik dizisi. İşte gençlere gösterilen rol model ve sonuçları. Asıl ga-

rip olan ana haber bültenini hazırlayanların kendi kanallarındayayınladıkları programa bakmadan bu gibi kayıtları “kan don-durucu” ifadelerle sunmaları.

Gençleri güzellik uğruna ölüme ya da intihara sürükleyenbu düzene ve onun tüketim kültürüne karşı halk kültürümüzdenve Dev-Genç geleneğimizden aldığımız mirasla mücadele edi-yoruz. Gençleri reklamlarla ve magazin kültürüyle kendi so-runlarından, sınıf çelişkilerinden uzaklaştıran bu yapıya kar-şı gençlerin eğitim, sağlık ve yoksulluk gibi sorunlara yö-nelmesini sağlamalıyız. Beynimizi uyuşturan bu düzene kar-şı kendi kültürümüzle ve anti-emperyalist tavrımızla sava-şacağız. Dev-Genç’liler olarak temel sorunumuz olan em-peryalistlere ve onların ülkemizde sürdürdüğü ideolojik sa-vaşa karşı bağımsızlık bayrağını yükseltmeliyiz.

GençliğinGündeminden

Tüketen Değil Mücadele Eden Gençlik

Milli Eğitim Bakanlığı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisiderslerini artık öğretmenler yerine İmamların da verebi-leceğini açıkladı. 4+4+4 sistemiyle ortaya çıkan Din veAhlak Bilgisi dersleri ilkokuldan ortaokula kadar dersolarak görülecek.

Halkımız, AKP’nin bu dayatmalarını kabul etmeye-lim. AKP dinci gerici bir eğitim anlayışıyla çocuklarınızıgericileştiriyor. Kaderci, düşünmeyen, soru sormayan,sorgulamayan AKP’nin faşist uygulamalarına karşı sesiniçıkartmayan bir gençlik yetiştirmek istiyor. Buna boyuneğmeyin!

İmam Hatip Kökenli Vakıf Genel Müdürü YÖK'e atandı YÖK Genel Sekreterliği'ne, İmam Hatip kökenli Di-

yanet Vakfı Genel Müdürü Süleyman Necati Akçeşmegetirildi. Böylece akademik ünvanı olmayan ilk YÖK Ge-nel sekreteri oldu.

Öğretmen yerine İmam

43

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Page 44: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

AKP’nin mahkemeleri Sevil Se-vimli için 32.5 yıl hapis cezası istedi.

AKP, afiş asmak, bildiri dağıtmak,basın açıklamasına katılmak, 1 Ma-yıs’a katılmak, Grup Yorum konserbileti satmak, cenazeye katılmak,Yürüyüş dergisi satmak “suçlama-ları”yla gençliği gözaltına alıp tu-tukluyor.

AKP’nin demokratikleşmeden,özgürleşmeden, çağdaşlaşmadan neanladığını görmek için Sevil Sevim-li’nin yaşadıklarına bakmak yeterli.

“Bağımsız Türkiye” mücadelesi-nin büyümesinden korkan, emper-yalizmin işbirlikçisi AKP, 8 ve 9Mayıs günleri sabaha karşı Türki-ye’nin 13 ilinde Halk Cephelilereyönelik baskınlar düzenledi, geceyarıları mahallelere helikopterlerleoperasyonlar yapıldı, dernekler ba-sıldı. AKP polisi, her zamanki gibi,hukuksuzluğunu meşrulaştırmak için,yasal dernek ve dergilere yapılan buoperasyonu “DHKP-C operasyonu”olarak lanse etti. Toplam 91 HalkCepheli gözaltına alındı. Fransa’danöğrenci değişim programı ile Türki-ye’ye gelen Sevil Sevimli de, buoperasyonda, 6 arkadaşı ile birlikte,Eskişehir’de gözaltına alındı. “Örgütüyeliği ve örgüt propagandası yap-mak” suçlamalarıyla tutuklandı.

Savcı, Sevil için 32.5 sene hapisistemiyle iddianame hazırladı. Sevil,Eskişehir Hapishanesi’nde 3 ay hapisyattıktan sonra, yurtdışında ve ülkedeyürütülen kampanyalar sonucu “Yurt-dışı yasağı” konularak tahliye edildi.Oysa Sevil Fransa vatandaşıydı.

Savcı, iddianamede örgüt üyeliğive örgüt propagandası yapmanınaltını yine bildik “suçlama”larla dol-durdu. İşte Sevil “suç dosyası”:

-“Bağımsızlık Demokrasi Sos-

yalizm İçin Yürüyüş” dergisinidağıtmak,

-Eskişehir’de stand açarak,Grup Yorum konserini duyuranbildiriler dağıtmak,

-1999’da Tunceli’de çıkan si-lahlı çatışmada öldürülüp toplumezara gömülen gerillalardanAli Yıldız’ın cenaze töreninekatılmak.

-Cezaevinde yakalandığı kan-ser hastalığının tedavisinde geçkalındığı için hayatını kaybedenGüler Zere’nin hayatının anlatıldığıbelgeselin Eskişehir Eğitim Sen’degösterilmesini örgütlemek,

-Ceren Cevahir adlı arkadaşıile birlikte Anadolu Yüksek Okuluduvarına “Parasız ve DemokratikEğitim İstedikleri İçin Tutuklan-dılar, Gülşah ve Meral Serbest Bı-rakılsın, Gençlik Federasyonu” ya-zılı afiş asmak,

-Eskişehir Anadolu Üniversite-si’nde “Gençlik Federasyonu” bil-dirileri dağıtmak.

-Eskişehir Üniversitesi yemek-hanesinin camlarına “1 Mayıs’taTaksim’deyiz”, “Geleneksel 1 MayısPikniğinde Buluşalım, Halk CephesiSaflarında Birleşelim“ yazılı afişleriasmak.

-Minibüs tutarak, EskişehirGençlik Derneği’ni temsilen 15 ki-şinin İstanbul’daki 1 Mayıs kutla-malarına katılmasını sağlamak.

Yukarıda sıraladığımız iddialarbütünün sadece küçük bir parçası.Bu tablo karşısında kim bu ülkededemokrasi olduğunu iddia edebilir?Kim adaletten ve hukuktan, özgür-lükten bahsedebilir? Bu suçlamalarınneresinde adalet var? Neresinde hu-kuk var? Adalet ve hukuk AKP fa-şizminin propagandif söylemleri ol-

maktan öteye geçemez. Dilleri de-mokrasi pratikleri faşizmdir. İşteAKP’nin demokrasisi:

Devlet hasta tutsakları tecritlerdeöldürünce suç değil, “Hasta tutsaklaröldürülmesin!” diye bildiri dağıtmaksuç?

Devlet katlettiği zaman suç değil;cenazeye katılmak suç!

Yasal sosyalist bir dergiyi okumaksuç, dağıtmak suç! Dağıtırsan Ferhatgibi felç edilirsin.

1 Mayıs’a katılmak, Newroz’akatılmak suç. Anmaya katılmak suç,Grup Yorum konserine katılmaksuç…yaparsan Sevil gibi hakkında32.5 yıl ceza istenir.

Yetmez diyoruz. 32.5 yıl cezayetmez! On yıllardır katliamlarla, iş-kencelerle, gözaltılarla, tutuklamalarladevrimci gençliğin mücadelesi en-gellenmeye çalışıldı. 12 Mart, 12Eylül gibi faşist cuntalar gördü dev-rimci gençlik. İşkenceler gördü, dar-ağaçları gördü. Gözaltılarında kay-bedildi. Sokak ortalarında katledildi.Gençliği mücadelesinden vazgeçire-bildiniz mi?

32.5 yıl ceza istemekle gençliğiyıldıramazsınız. Sevil Sevimli parasızeğitim istedi diye idamını isteyin.

12 Eylül’ün çocuğu faşist AKPiktidarına idam yakışır.

Sevil Sevimli’ye 32.5 Yıl Hapis İsteniyor!

Yetmez; İdamını İsteyin!Faşizmin Türkiyesi’nde haklar ve özgürlükler için ödenen her bedelDev-Genç’liler için onurdur! Faşist terörünüzle bizi yıldıramazsınız!

444

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Sevil Sevimli

Page 45: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

İstanbul: AKP'nin katil polis-leriyle girdiği çatışmada şehit düşenHasan Selim Gönen için 28 Temmuzgünü İstanbul Bağcılar KaranfillerKültür Merkezi'nde anma düzenlendi.

Anmada Rıza Komutan’ın yol-daşları tarafından yapılan açıklamakitleye okundu. Okunan açıklamanınardından Hasan'la ilgili sohbetleredildi. Birebir tanıyanların anlatımlarıdinlendi. Sohbetin ardından HasanKomutan’ın sevdiği şiirlerden birisiolan Kadife Tenli Zamanlara şiiriokundu. Marşlarla sona eren anmaya25 kişi katıldı.

Aynı gün, Bağcılar'ın farklı ma-hallelerinde 13 ayrı yere "KomutanHasan Selim Gönen Ölümsüzdür!""Katillerden Hesabı DHKC Sora-cak" yazılamaları yapıldı.

Ankara: Hasan Selim Gönen(Rıza), Ankara'da yapılan yazılama-larla Cepheliler tarafından selam-landı. Mamak, Ege ve Şahintepemahallelerinin duvarlarına “HasanSelim Gönen Ölümsüzdür", "Şehit-lerimizin Hesabını Soracağız", "Ka-tillerden Hesap Sorduk Soracağız” ve“DHKP-C” yazılamaları yapılarakRıza Komutan'ın hesabının sorulacağıbir kez daha tekrarlandı.

Kırklareli: Hasan Selim Gö-nen, Kırklareli’nin Babaeski ilçesin-de Cepheliler tarafından yapılan ya-zılamayla selamlandı. 13 AğustosPazartesi günü akşam saatlerindeBabaeski sınırları içindeki Edirneyolu köprüsüne Cepheliler tarafından

yazılama yapıldı.

Adana: Kiremithane Mahalle-si ile Barkal’da şehirlerarası otogar veçevresinde, Cephe imzasıyla “Ha-san Selim Gönen Ölümsüzdür” ya-zılamaları ve umudun adı duvarlaranakşedildi.

İzmir:15 Ağustos günü Kara-bağlar Belediyesi karşısında bulu-nan üst geçide “Cephe” imzalı"Komutan Hasan Selim GönenÖlümsüzdür!" yazılı pankart asıldı.

Sanat AnlamınıHalkın İçinde Bulur!

11 Ağustos günü Bursa’nın Te-leferik Mahallesi’nde çocuklar için“Çizmeli Kedi” filmi gösterildi.Film başlamadan önce bir resmi po-lis aracı gelerek nasıl film gösteri-leceğini sordu. Bunun karşısındaHalk Cepheliler gerekli tavrı gös-terdikten sonra polis mahalleden ay-rıldı. Saat 21.00’de başlayan gös-terimde çocuklar aileleriyle birlik-te, düzenin yoz eğlence anlayışınakarşı yaratılan alternatifle keyifli birfilm daha izlediler.

Gemlik Haklar Derneği de haf-talık film gösterimine 12 Ağustosgünü “Sevimli Kahraman” filminingösterimi ile devam etti. Çocuklarkadar ailelerin de ilgi gösterdiği filmgösteriminde, gelecek hafta içinailelerden filmönerileri alındı.Yunus Emre Par-kı’nda yapılangösterime 70’eyakın kişi katıldı.

Mücadelemiz Zafere DönüşünceyeKadar Devam Edeceğiz!

10 Ağustos günü, İstanbul Taksim Tramvay Durağı’nda toplanan TAYAD’lıAileler, Ayhan Efeoğlu’nun mezarının bulunması için düzenli olarak yaptıklarıyürüyüşlerine başladılar. Galatasaray Lisesi’nin önüne kadar yürüyüş yaptıktansonra burada bir açıklama yaptılar.

“Ayhan Çarkın, Ayhan Efeoğlu’nun Cesedini Nereye Gömdü?”, “AyhanEfeoğlu’nun Mezarı Nerede? Cevap Alıncaya Kadar Susmayacağız!”, “Kay-beden Devlettir! Hesap Soracağız!” dövizlerini taşıyan TAYAD’lılar eylemboyunca “Ayhan Efeoğlu’nun Mezarı Nerede Açıklansın”, “Bedel Ödedik Be-del Ödeteceğiz”, “Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz” sloganlarını at-tılar. Ayrıca TAYAD’lılar, yol boyunca konuşmalar yaparak kayıplara karşıhalkı mücadeleye çağırdılar. Yürüyüş sırasında, bir Dev-Genç’li olan AyhanEfeoğlu için hep birlikte “Dev-Genç” marşı söylendi.

Galatasaray Lisesi önüne gelindiğinde TAYAD’lılar adına Hüseyin Kaş-kır bir açıklama yaptı. İktidarın “İleri Demokrasi” riyakarlığıyla halkı kan-dırmaya çalıştığını söyleyen Kaşkır; iktidarın ve onun yargısının Ayhan Efe-oğlu ile ilgili yürütülen kampanyayı görmezden gelerek gerçek yüzünü gös-terdiğini belirtti. Kaşkır açıklamanın devamında; eski kontrgerilla Ayhan Çar-

kın’ın itiraflarına rağmen iktidarın evlatlarınınmezar isteğine karşılık göz boyama amaçlı ka-zılardan başka bir şey yapmadığını söyledi.

TAYAD’lılar eylemin sonunda, her haftaCuma günü saat 19.00’da Taksim TramvayDurağı’nda toplanarak, Ayhan Efeoğlu ve onungibi kayıp başka evlatları için yürüdüklerini vur-guladılar.

Halkın Savaşçıları Halka Umut Taşıyanlardır!

445

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Ankara İzmir

Page 46: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

İngiltere'nin başkenti Londra'dadüzenlenen 2012 yaz olimpiyatlarısona erdi. Olimpiyatların sona erme-siyle birlikte televizyonlarda ve gaze-telerde Türkiye'nin neden başarısız ol-duğu üzerine tartışmalar başladı. Sporyazarları uzun uzun tahliller yapıp“Tarihin en kalabalık kafilesiyle ka-tıldık ama neden son sıralarda kaldık”diye sözde kafa patlatıyorlar. Oysaherkesin bildiği gerçek ortadadır.

AKP, İngiltere'nin başkenti Lon-dra’da düzenlenen 2012 yaz olimpi-yatları için günlerce propaganda yaptı.Türkiye spor tarihinin en kalabalıksporcu kafilesiyle katılmakla övünüpdurdu. Tayyip Erdoğan ve yaveri SuatKılıç AKP'nin ne kadar sporsever, nekadar ülkesini düşünen bir parti ol-duklarını kanıtlamak için gezmedikkapı bırakmadı. Göğüslerini gere gere“Milli onur” için olimpiyatlarda ma-dalya almanın ne kadar önemli olduğuüzerine masallar anlatıp durdular. Anlışanlı kutlamalar yaptılar “milli onur”adına, “Türk milleti” adına madalyakazanmaları için sporculara. Gösterişolsun diye altın dağıtıp yemekler dü-zenlediler. Ne varki olimpiyatlardaTürkiye'nin aldığı sonuçlar AKP' ninyalanlarını ikiyüzlülüğünü yine ortayaçıkardı.

AKP' nin herşeyi gibi sporseverliğide ülke sevdalısı olması da yalan sahte.Sporun ve sporcuların öneminden bah-seden işbirlikçilerin olimpiyatlardanönce madalyaya aday saydıkları isim-lerin arasında Türkiyeli sporcu yokdenecek kadar azdı. Madalyaya adaysporcuların büyük çoğunluğu başkaülkelerden , özellikle geri bıraktırılmışülkelerden para karşılığı Türk vatan-

daşlığına geçirilen ithal sporculardı.Başarı kazanınca “aslan” denilen,başarısız olduklarında “Gerçek Türkolsaydı daha iyi oynardı” denilenmeta gibi alınıp satılan sporculardı. Şu tabloya bakın. Olimpiyatlarda

ve uluslararası yarışlarda Türkiye'ninatletizmde 17 dalda rekor kırmış.Ama rekortmenlerin neredeyse hepsisonradan Türk vatandaşlığına geçi-

rilmiş Güney Afrikalı , Bulgar, Rus,Azeri sporcular. Yine aynı durum halteriçinde geçerli halterdeki Türkiye re-kortmenlerinin de yüzde doksanı Bulgarvatandaşlığından Türk vatandaşlığınageçirtilen sporcular. Buna rağmen AKPmilliyetçilik propagandalarıyla halkıuyutmaya çalışıyor. AKP için sporse-verlik halkı milliyetçilik şovlarıyla uyut-mak, yozlaştırmak ve daha fazla reklamyapmaktan, halkın duygularını sömür-mekten başka bir şey değildir.

Peki AKP neyle hangi milli duy-gularıyla övünüyor? Milliyetçilik yapıpövündükleri şeyin içinde bile yoklarkenhangi başarıyla övünüyorlar? AKP iki-yüzlü ve sahtekardır.

Ülkemizde halk çocukları için bı-rakalım profesyonel sporcu olmayıspor yapmak bile lüks ve ayrıcalıkhaline gelmiştir? “Sporu çok seven”AKP'nin devlet okullarında beden eği-timi derslerinin ne hocası ne de dersiçin gerekli malzemesi var. Beden eği-timi dersleri boş ders niteliğinde ge-çiyor. Spor akademisi mezunları öğ-retmenlik atamaları yapılmadığı için,iş imkanı bulamadıkları için polis yada paralı asker olmaya teşvik ediliyor.Üniversitelerin spor akademilerindeverilen derslerin hiçbir bilimselliğiyok. Spor akademileri üniversitelerdeyozlaşmanın, uyuşturucunun, yaygın-laştığı bölümlerdir. Kaldı ki işsizlikle,gelecek kaygısıyla, sınav stresiyleumutsuzlaşan gençlik içinde spor boşbir uğraş haline getiriliyor. Sporu mes-lek edinmeye çalışan halk çocuklarıise mahalle parklarında yarışmalarahazırlanıyor. Tüm bu süreçlerde hiçbirkonuda yanlarında destek olmayan

düzen siyasetçileri konu para ve şovolunca sporsever kesiliyorlar.

Sporun her alanını şikelerle, prim-lerle kara para aklama merkezlerihaline getiriyorlar. Futbol gibi halkaen fazla dayatılan spor alanlarının için-de çeteleşiyor iktidar savaşlarının aracıhaline getiriliyor.

Sovyetlerde 7. sınıftan itibaren be-den eğitimi, müzik, el sanatları gibidersler temel ders olup, tüm halk ço-cuklarının rahatça yararlanması müm-kündür. Ne para için ne de şov içindeğildir. Gençliğin yozlaşmaması içinmahallelerde dahi ücretsiz kurslar sağ-lamışlardır. Spora verilen önem ya-rışma kazanmak değil daha sağlıklıbir halk yetiştirilmek için herkesesağlanmış ayrıcalık tanınmamıştır. Sov-yetlerin spora verdiği değer kazanılanbaşarılarla, lisanslı sporcuların sayısıylaortadadır. Bugünkü Rusya bile halaSSCB'nin kalıntıları üzerinden başarısağlamaktadır.

Yeni sömürge ülkemizde halk ço-cukları için spor ve kültür derslerihem seçmeli hem de öğretmen atamasıyapılmayan derslerdir. AKP 114 spor-cuyla olimpiyatlara katılmakla ne kadarbüyük iş yaptığını anlatıyor. Oysasporu halk çocukları için ulaşılmazve lüks haline getirdiler. Verdikleridüzen eğitimiyle halk çocuklarının ye-teneklerini, becerilerini körelten iş-birlikçiler kendileri adına yarışacaksporcu dahi bulamayıp diğer ülkelerdenkiraladıkları sporcularla milliyetçilikşovları yapıyorlar. Kendileri de bili-yorlar ki spora verdikleri değerle kendiülkelerinden sporcu çıkmayacaktır.Atalarımızın da dediği gibi taşımasuyla değirmen dönmeyecektir. Geribıraktırılmış ülkelerinden para karşılığıeşya gibi alınıp satılan sporcularlakendilerini maskeleyemezler.

Kapitalizmin sporseverliği ve sos-yalizmin farkı ortada. En temelindeinsana verdikleri değer ortada. Genç-lerimizin yeteneklerinin, becerilerininkapitalizm tarafından sömürülmesineizin vermeyeceğiz.

AKP’nin Sporseverliğinin,Milliyetçilik Şovlarının Gerçek Yüzü

2012 Londra Olimpiyatları

446

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Page 47: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

447

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Reklamlar hayatımızın bir parçasıhaline gelmiştir adeta. Orada geçenkelimeleri kullanan küçümsenme-yecek bir gençlik kesimi var. Rek-lamlarda geçen bir konuyu konuşaninsanlarımız… Reklamlarda satılanbir markayı satın alan milyonlarımız...Reklamlarda satılan bir içecekle ze-hirlenen milyonlarca gencimiz var.Yapılan bir "fastfood" reklamı ilegeleceğe obez bir nesil hazırlayan,kanserin grip gibi yayılmasını sağ-layan "reklamcılarımız" var.

Biz, kendine her sanatçı diyeniyazmayacağız yazımızda ama ger-çekten halk tarafından tanınan sol,demokrat, aydın olarak bilinen vebir çok alanda gerçekten de ön saf-larda olan aydınlarımıza, sanatçıla-rımızadır sözümüz.

Dost Acı SöylemekZorundadır

Sanatçı, aydın bu halkın içindenkopup gelmiştir. Bu vatanın bir ço-cuğu, bir parçası ve sonrasında dabir sanatçısıdır.

Sanatçı halkın içinde olmak zo-rundadır, halkın öncüsü olmak zo-rundadır. Aydınların halka gerçeklerigösterme, halka gerçekleri götürmegörevi vardır. Bu, aydın olmanın ge-rekliliğidir. Böyle olmayan zatenkendisine aydın ve sanatçı diyemez.Şarkıcı, türkücü, oyuncu olursun.Teknik beceri gerektirir biraz, birazda taklit kabiliyeti yeterli.

Ama sanatçılık farklı bir konudur."Sanat için Sanat" burjuvazininuydurduğu bir teoridir. Sanat halkiçin yapılır. Sanatın toplumsal ya-şamda önemli ve önder bir rolü vardır.Toplumsal yaşamı değiştirmekteönemli bir araçtır.

Sanat halkın zevklerini geliştir-meli, taleplerini sürekli olarak yük-seltmeli; halkı yeni güçlü fikirlerledonatmalı ve onların ileri hep ileri

gitmesine yardım etmelidir.

"Dostlar ve Düşmanlar

1. Yoksullar ve sanatçılarRuslardan yanadır, çünkü Rus-lar yoksulluğa karşı ve sa-nattan yanadır. Amerikalılarise sanata karşı ve kardanyanadır.

2. Rusların hataları dost-ların hatalarıdır, Amerikalı-ların hataları ise düşmanlarınhatalarıdır." ("Edebiyat ve Sanat Ya-zıları", sayfa 502 Bertol Brecht)

Bertold Brecht bunu sosyalistSovyetler için söylemiş. Buradan çı-karmamız gereken bizim aydınları-mızın hangi safta olduğudur. Halkınsafında bir sanatçı asla Coca-Colareklamında, banka reklamlarında, te-lefon reklamlarında, büyük tekellerinyatak yorgan reklamlarında vb. oy-namamalıdır.

Bu reklamlarda oynamak içinnasıl bir savunma yapılabilir? Nasılmeşrulaştırabilir bir sanatçı bunu?“Bilmiyorum, anlamadım, ekmek ala-cak dahi param yoktu o yüzden kabulettim.” diyemez herhalde.

Savunulacak hiçbir yanı yoktur.En fazla “Borçlarım var, iş alamı-yorum, o yüzden yapıyorum.” diye-bilir. Ya da “Zaten kapitalist sistemdeyaşıyoruz, etrafımız onların malı iledolu, benim bir reklamda oynama-mam çok da bir anlam ifade etmez”diyecektir.

Evet Cola içiliyor ama sanatçılarınbuna katkısı çok büyüktür. İnanılan,güvenilen halkın aydın olarak gör-düğü bir sanatçının orada olmasıonun sayısını yüzden bine çıkara-caktır.

Banka reklamında oynamanın na-sıl bir meşruluğu olabilir? “Bu bankafarklı güvenilir” diyemez hiç kimse,reklamını yapamaz. Hepsinin temelikar ve faiz üzerine kuruludur. Yanihaksız kazanç vardır. Yani emek sö-

mürüsü vardır.

Bu Reklamlarda OynamakHalkı Kandırmak İsteyenTekellerin KuklasıOlmaktır!

Milyonlarca gencin fastfood yemealışkanlığı edinmesi ve gelecektekanserli hastalar olmasına katkıdabulunmaktır reklamlarda oynamak.

Banka reklamında oynamak in-sanlarımızı kredi kartlarına yönlen-dirmek, intiharların, emeklerini çalanbankaların suç ortağı olmak demektir.Daha onlarca örnek verebiliriz.

"Devede kulak kalıyor" diyerekmeşrulaştırılamaz bunlar.

Sanatçı, aydın kimliğinizden ayrıyapsaydınız bu işi o zaman zaten buyazıyı yazmaya değer görmezdik.

Bu başka insanların sırtından,kursağından para kazanmaktır. Fa-izden para kazanan bankalar, halkınkursağındaki ekmeğe göz dikenlerdir.İşte buna ortak olmayın.

Asitli içecekler mide hastalıklarınıartırmıştır. Burjuvazi gençlerimizinmidesini çöplüğe dönüştürmüştür.

Gerçek bir sanatçı ve aydının gö-revi;

Halkı, yüce idealleri yüksek zevk-leri, gelişmiş ahlaki ve kültürel ta-lepleri olan AYDIN bir halk halinegetirmektir. Halkın elinden var olanıda almak değil...

Cola, Banka vb. Reklamlarda Oynayan Sanatçılarımıza Çağrımızdır!

Sanatçı Kimliğinizi O Kirli Alana Bulaştırmayın,

Halkı Kandırmaya Hizmet Etmeyin!

Page 48: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

Kreuzberg, Almanya'daherkesin ismini "Küçükİstanbul" olarak da bildi-ği Berlin’in bir ilçesi.

Almanya renkliliğisevmez. Tek tip insan ye-tiştirir, milliyetçilik Al-man halkının içinde yay-gın bir anlayıştır. Bunundışında kapitalizm bir çokkültürü yok etmiştir, Al-man halkının kültürünüde tabii.

İşte Berlin'de bir ilçe olan KRE-UZBERG buna tam ters bir semtir.

Aslında Kreuzberg Türkiyelile-rin gelmesi ile getto(*) olmadı. Dahaönce Yahudilerin yaşadığı bir böl-geydi. 2. Emperyalist Paylaşım Sa-vaşı’nda Yahudiler diri diri yakıldı,katledildi.

Doğu Almanya, Sovyetlerin des-teği ile Batı Almanya'dan ayrıldı;1990'a kadar halkın iktidarda olduğubir sistemle yönetildi.

İşte Batı ve Doğu Almanya'yıayıran duvar tam da Kreuzberg şeh-rinin ortasıydı.

Duvar yıkılmadan önce Kreuz-berg, Alman devleti için "en kenarmahalle"lerdendi. Oraya eşçinseller,yozlaştırılmış kesimler yerleşti.1960'lara gelindiğinde Türkiye’den ilkgelen misafir işçilerle tanıştı Alman-ya. Ama bu işçiler kendi ülkelerindebile şehir görmemişti, eğitim seviye-leri çok düşüktü. Alman devletininşöyle bir çabası da yoktu. İşçileri eğit-mek, dil öğretmek ve ortak yaşamahazırlamak gibi. İşte Berlin'e gelenmisafir işçiler de tabii ki Kreuz-berg’e yerleştirildi. Çünkü onlara en“layık” yer burasıydı Alman devletiiçin.

Türkiyelilerin Kreuzberg'e yer-leşmesinin diğer bir sebebi ise, Almandevletinin verdiği teşvik paketiydi. Al-manlar duvar nedeniyle bu şehre yer-leşmek istemiyordu.

1962’den itibaren Almanya’yagelen Türkiyeli işçiler hep bir gün geridöneceklerini düşünüyorlardı. Ba-vullar hep geri dönmek üzere hazır-dı. Bu yüzden kabul ettiler burada ya-şamayı.

Böylece Avrupa’nın en güzel, en

"ilginç" mahallesi oluştu. Barok mi-mari etkisindeki binaların altına açıl-mış dönerciler, çorbacılar, sünnet kı-yafeti satan mağazalar, çekirdekçi, çaybahçesi, yaz sineması, helal et ürün-leri satan kasaplarla dolu caddelerinher tarafı graffitilerle süslü. Dahasonraları Hint, Çin, İran bir çok kül-tür de geldi bu şehre. Otonom, solcugrupların kurumlarının merkezi oldu.Bir çok eylemin, gösterinin başlangıçyeri haline geldi. En güzel kültür fes-tivalleri buralarda olmaya başladı. Dü-zene muhalif bir çok kesim bu yerdetoplandı.

Duvarın da yıkılmasıyla, bir andatüm dünya sanatçılarının merak etti-ği bir yer haline geldi. Bir çok sa-natçının buraya yerleşmesiyle iyicekarışık bir mahalle halini aldı. Her dil-den, milliyetten, kültürden insanın ol-duğu bir yer. Tabii ki çoğunluğunuTürkiyelilerin oluşturduğu…

Evet artık turizm merkezi halinegeldi Kreuzberg. Bu yüzden bize ih-tiyaçları yok. Ama unuttukları gerçekşu: Orayı bu güzelliğe kavuşturan bi-zim kültürümüz. Onun olmadığı biryer onlara da kâr getirmeyecek. Birfuhuş merkezi haline getirebilirler an-cak orayı. O da bir turizm onlar içinçünkü.

Daha Önce KreuzbergDışında Oturma HakkınaSahip Değildik,Bugünse Kovuluyoruz!

Avrupa'da ırkçılığın iki boyutuvardır. Birincisi diri diri yakılırız, di-ğeri ise kılıfına uydurulur. İş bulursun,sadece kara kafalı olduğun için alın-mazsın ama buna karşı hemen seninkarşına bir yasa çıkarır, der ki sen uy-gun değilsin, çünkü senin çocuğun

var, hasta baban var mesala...Veya “Sizden daha iyi

notu olan birisini aldık” der. Kreuzberg'den de bu şe-

kilde çıkarılmak isteniyoruz.Belediyeye ait olan evlerözelleştirildi. Ve bundan son-ra kiralar insanlar anlamadanaz az artırıldı. Ama artık biryıldır akıl almaz bir şekildeartış gösterdi. 500 Euro’ya va-ran artışlar söz konusu.

Geliri düşük insanlar, emekliler,sosyal yardım alanlar daha çok zor du-rumda kalıyorlar. İnsanlarımız buyükü kaldıramıyorlar. 40-50 yıldırburada yaşayan insanlar, burayı yaşa-nabilir hale getirenler yerlerini terk et-meye zorlanıyorlar. Bu insanların tümsosyal çevresi burada; aileleri, ço-cukları, torunları, doktorları, okulları…

Ev sahibi şirket bu insanların neolacağını değil, sadece kendi kârlarınıdüşünüyor. Ev bürosu ile konuşul-duğunda, "Eğer ödeyemiyorsanızkendinize başka ev bulun, bu evler boşkalmaz" diyorlar.

Kotbusser Tor’da 7/24 Saat Kira-cılar eylemde..

Kreuzberg’deki ev kiralarına ya-pılan zamlar nedeniyle kiracılar, Kot-busser Tor Meydanı’nda kurduklarıçadırda yedi haftadır 24 saat boyun-ca eylem yapıyor.

Kira zamlarına karşı imza kam-panyasını sürdüren kadınlar, semtsakinlerine çağrıda bulunarak kam-panyaya destek vermelerini istiyor.Eylemcilerden Fatma Çakmak, zam-larla yapılmak isteneni şöyle anlatı-yor; "Devletten sosyal yardım alarakgeçinenler aşırı kira artışıyla zorduruma düşüyor. Kira artışlarıyla bir-çok kişi evlerini terk etmek zorundabırakılıyor. Türklerin yatırımlarınakarşın, semtte kiralar artırılarakTürklerden arındırılmak isteniyor.Bizleri yeniden başka semt ve kenarmahallelere itmek istiyorlar."

Irkçılığın bir boyutu da bu işte. Bizhiç bir zaman iyiye, güzele layık de-ğiliz. Şimdi turistler geliyormuş… Bizonların göz zevkini bozarız belki de-ğil mi?

Bu mahalleyi bizim insanlarımızyarattı, onlar güzelleştirdi. Uyuşturucu

AVRUPA’dakiBİZ

KREUZBERG DİĞERADIYLA "KÜÇÜKİSTANBUL"

TÜRKİYELİLERDENARINDIRILMAKİSTENİYOR!

48

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Page 49: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

bölgesi haline getirilmek istendi, mahal-leli kendisi temizlemek için mücadele etti.O zaman belediye yoktu halkın yanında.Şimdi çıkın gidin diyorlar.

Almanya'da devletin izni olmadanhiçbir kurumun bir şey yapamayacağınıdaha önce de yazmıştık. Bu olayda da evbürosu değildir tek suçlu. Bunu destek-leyen direk Eyalet Meclisi’dir. BerlinEyalet Başbakanı çıkıp, “Yükselen kira-lar şehre yatırım yapıldığının resmidir” di-yebiliyor. Onun için tek önemli olan şeykârdır. İnsanların 50 yıldır yaşadıkları yer-lerinden yurtlarından olması onu hiç il-gilendirmiyor.

Hani "Sosyal Devlet"iniz nerede?Kreuzberg Bizim Mahallemizdir! Ma-

hallemize Sahip Çıkalım!

(* )Get t o :1-Yahudilerin oturduğu

semt. 2-Topluluk dışı (marijinal)

grupların oturduğu, hayat şartları kötu bölge.

Yunanistan polisi son bir haftadır mültecilere yöne-lik terörünü büyüttü. Yunanistan genelinde son 5 günde7 bin 361 kişi gözaltına alındı. Bunlardan bin 596'sı iseçeşitli suçlara bulaştıkları gerekçesi ile tutuklandı. Ya-bancılara karşı bu saldırı Yunanistan’ın ırkçılarının sal-dırılarına da zemin hazırladı. Polisin başlattığı saldırı-ları, sokakta sivil faşistler de sürdürdü. Yaklaşık 3 yıl-dır artan ırkçı saldırılar, son zamanlarda silahlı ve bıçaklısaldırılara dönüştü. En son Başkent Atina'da 19 yaşındagenç Iraklı ırkçı Altın Şafak Partili faşistler tarafındankatledildi.

Atina'nın merkezinde Anaksagora Caddesi'nde dörtgün önce saldırıya uğrayan genç, kaldırıldığı Evange-lismos Hastanesi'nde hayatını kaybetti. Olayın ardındanpolis saldırıyı gerçekleştiren 5 faşisti aradığını söyledi.Saldırıyı düzenleyen ırkçılar, söz konusu olaydan önceyine şehir merkezinde Romanya ve Fas vatandaşı 2 göç-mene daha saldırı gerçekleştirmişlerdi. Bugüne kadar buırkçı saldırılarda yakalananlar hiçbir şekilde cezalandı-rılmazken, son dönemlerde açıktan yapılan saldırılar po-lis desteğinde gerçekleştiriliyor. Haziran'da yapılan se-çimlerde, polislerin yüzde 80’inin oylarını Altın ŞafakPartisi'ne verdikleri açıklanmıştı. Bu da polisiyle, sivilfaşistinin nasıl elele çalıştıklarını, nasıl halk üzerinde te-rör estirdiklerinin somut bir göstergesidir.

Geçtiğimiz hafta Pire kentinde Altın Şafak Partisi üye-si olduğu belirtilen bir grup faşist, Etolikou Caddesi'nde

bulunan mescitte teravih namazı kılan Müslümanlara sal-dırmıştı. Yine Girit’te Rethimno şehrinde iki Hindistanlıırkçıların bıçaklı saldırıları sonucu yaralandı.

Artan ırkçı saldırılar son dönemlerde Avrupa gene-linde uygulanan emperyalist politikaların, Yunanis-tan’da krizle beraber hayata geçirilmesidir. Son seçim-lerde açık açık yabancı düşmanlığı söylemlerini kulla-nıp, meclise 7 milletvekili sokan Altın Şafak Partisi ön-cülüğünde gerçekleşiyor. Emperyalizmin ekonomikkriziyle uğraşan, yeni sömürge Yunanistan devleti kri-zin faturasını kendi halkına ve özellikle yabancılara ödet-me peşinde. Bu yüzden bu tarz saldırılar artarak devamediyor.

Avrupa Birliği ülkesi olmanın, emperyalizmin yenisömürgesi olmak ve emperyalizmin sürekli krizlerindenetkilenmek gerçeğini değiştirmediğini Yunanistan ör-neğiyle açıkça görüyoruz. Özellikle Alman emperya-lizminin en büyük pay sahibi olduğu Yunanistan devle-ti alternatif güç olarak faşistleri hazırlıyor. Yunan hü-kümeti önümüzdeki dönemin halk açısından daha zor ge-çeceğini açıkça söylüyor . Ve burjuva demokrasisi mas-kesi de yavaş yavaş düşüyor, altındaki faşizm gerçeği or-taya çıkıyor. Burada asıl görev Yunan devrimci-demok-ratlarına düşüyor. Doğal olarak devlet baskıyı artıracaktır,Yunan halkı da örgütlü bir güç olarak, bu saldırılara kar-şı tüm mücadele yöntemlerini deneyerek, karşı koyma-lıdır.

Yunanistan’da Polis, Sivil Faşist İşbirliğiyle Bir Iraklı Katledildi!

Gazimiz Nevzat Kalaycı,Devrimci Olduğu İçin Yargılanıyor!

1996 Ölüm Orucu gazisi Wernicke-Korsakof hastası Nevzat Ka-laycı, Türkiye faşizminin iade talebi nedeniyle Yunanistan’da 7Ağustos günü Selanik'te tutuklanmıştı. Tutuklamanın ardından Nev-zat Kalaycı ile dayanışmak amacıyla KKE-ML (Yunanistan KomünistPartisi Marksist-Leninist) bir açıklama yayınladı.

“Türkiye’de Demokrasi Mücadelesi Veren Devrimciler Terörist De-ğildir” başlığı ile 10.08.2012 tarihinde yayınlanan açıklamada: “KKE-ML faşist Türk devletine iade istemiyle anti-faşist, devrimci NevzatKalaycı’nın tutuklanmasını protesto etmektedir. Bilindiği gibi Türki-ye bütün devrimcileri, demokrasi ve insan hakları mücadelesi verenherkesi terörist olarak görmektedir” denildi.

Açıklamının sonunda ise; “Nevzat Kalaycı’nın derhal serbest bı-rakılmasını istiyoruz, Türkiye’ye iadesine ilişkin işlemlerin durdu-rulmasını ve kendisine politik iltica verilmesini istiyoruz” denildi.

Hapishanelerde işkenceyle Enginleri katleden, hasta tutsakları hüc-recelerde ölüme terk eden Türkiye’nin, bir devrimciye daha işkenceyapmasına, katletmesine izin vermeyeceğiz. Nevzat Kalaycı’ya ÖZ-GÜRLÜK!

49

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Page 50: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

Yunanistan’da Halk Cepheliler;2 Günlük Kamp Yaptı!

Yunanistan’ın başkenti Atina’da Halk Cepheliler 2 gün-lük kamp düzenledi. Vatan topraklarından ayrı olsak dabizim olduğumuz her yerde umut vardır, Cephe vardır.Geleneklerimizi dünyanın neresinde olursak olalım sür-düreceğiz şiarıyla başlayan, kısa da olsa verimli ve doludolu geçirilen kamp 11-12 Ağustos günlerinde düzenlendi.

10 Ağustos tarihinde akşam kamp alanına varıldı. Ça-dırlar kurulup alan temizlendi.

Kamptaki ilk gün sabah saat 7.00’de kalkılıp sabahyürüyüşü ile sabah sporuna başlandı. Bir saat boyuncasüren yürüyüş sonunda nöbetçilerin hazırlamış olduğukahvaltı yapıldı. Kahvaltının ardından herkesin yanındagetirmiş olduğu kitapları okuma programına geçildi. Oku-maların ardından öğle yemeği için hazırlıklara hep bir-likte başlandı, yemek sonrası çaylar içilip , sohbetler edil-di. Daha sonra ağaçlara bağlanan iplerle voleybol kar-şılaşması yapıldı. Oyunların sonrasında ise Türkiye’yeiade istemi ile Yunanistan’da tutuklanan Nevzat Kalay-cı’nın serbest bırakılması için neler yapabiliriz üzerinesohbet edildi. Akşam ise herkesin hazırlamış olduğu şi-

irler, türküler okunarak ilk gün sona erdi.

İkinci günde kamp alanının tanınması için gezi ya-pıldıktan sonra düzenin yoz eğlence ve spor anlayışınaalternatif devrimcilerin spor anlayışını koyup kolektivizmiyaşatıp, bunun da mutluluğu yaşandı.

Kamptaki ikinci son akşamda devrim mücadelemizi,şehitlerimizi anlatan türküler ve şiirlerle devrime olaninancımızın seslendirilmesiyle kamp sona erdi.

Devrimci Değerler GerçeğinSesi Yürüyüş’ten Geçiyor!İngiltere'nin başkenti Londra'da, 12 Ağustos günü

Türkiyelilerin yoğun olduğu Tottenham ve Enfield böl-gelerinde Yürüyüş dergisi tanıtımı yapıldı.

Halkların haklı sesi Yürüyüş dergisi dağıtımı içintüm esnaflar ziyaret edildi ve 10 kahvede konuşmalaryapıldı. 2 saat süren dağıtımda 60 dergi halka ulaştı-rıldı. Anadolu Gençlik’in yaptığı çalışmada, Yürüyüşdergisini sahiplenme çağrısı yapıldı. Gerçeğin Sesi Yü-rüyüş dergisinin toplu dağıtımının devam edeceğini be-lirten Anadolu Gençlik, devrimci değerleri unutmamayave unutturmamaya vurgu yaptı.

Aygün Kardeşlerin CenazeleriniVermeyen Savcılar Unutmasın kiKararlı Halk Asla Vazgeçmez!Cenazelerimizi Mutlaka Alacağız!

Belçika Anadolu Federasyonu, Belçika'da 18 Eylül2010'da öldürülen ve o tarihten bu yana hala morgta bek-letilen Aygün kardeşlerin cenazelerini istemeye devam edi-yor.

Savcı Marc Allegaert 23 aydır Aygün ailesine işken-ce ediyor. Evet tam 23 aydır Aygün kardeşlerin cenaze-lerini vermeyen ırkçı savcı Allegaert'in keyfiliğine ses çı-kartan hiçbir Belçika makamı yok.

Anadolu Federasyonu, medyanın duyarsızlığı, ilgi-sizliğine rağmen halka gitmeye ve gereken kamuoyunuoluşturmaya devam ediyor. 8 ve 12 Ağustos günlerinde bukampanya çerçevesinde topluca afişleme, bildiri dağıtı-mı ve imza toplama eylemi yapıldı. Belçika'nın Tessen-derlo bölgesinde kurulan ve Türkiyeliler’in yoğun olarakgittiği Zwartmarkt adındaki pazar yerinde imza toplandıve bildiri dağıtıldı. Konuşulan herkesin tepkisini çeken hak-sızlık karşısında neler yapılabilir diye sorular soranlar oldu.Ve imza istenilen herkes, imzasını attı.

Beringen şehrinde ayrıca Türkiyeliler’in yoğun olarakyaşadığı yerlere 60 civarında afiş asıldı. Anadolu Fede-

rasyonu, yürüttükleri çalışmayla ilgili olarak “Medya is-tediği kadar yok saysın, istediği kadar eylemliliklerimi-zi yayınlamasın, halkımıza gideceğiz, cenazelerimizi is-temeye devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.

Aygün kardeşlerin cenazelerini almak için Belçika'nın baş-kenti Brüksel sokakları da afişlerlerle donatıldı. Anadolu Fe-derasyonu’nun Aygün kardeşlerin cenazelerini almak içinbaşlattığı kampanya kapsamında Brüksel’de Türkiyelilerinyoğun yaşadığı Scharbeck'te konuyla ilgili afişleme yapıl-dı. 15 Ağustos günü gerçekleştirilen eylem esnasında yol-dan geçen Türkiyelilere ve esnafa konuyla ilgili bildiri da-ğıtılırken, halkın Aygün kardeşlerin cenazelerinin verilme-mesi konusunda Belçika devleti ve ırkçı savcı Allaegert'e bü-yük tepkileri vardı. Diğer bölgelerde yapılan eylemliliklersırasında konuşulan insanların bazılarının konuyla ilgili bil-gi sahibi olmayışlarının tersine Brüksel’de yaşayan Türki-yelilerin hiçbiri konuya yabancı değildi. Ve öfkeliydiler... Ki-minle konuşulsa, Anadolu Federasyonu çalışanlarının ko-nuyu açıklamasına gerek kalmadan ırkçı savcıya lanet oku-dular. Ve neler yapılabilir diye sordular; “Yürüyüş veya baş-ka bir eylem olduğunda bizleri de haberdar edin” diyerekkatılacaklarını söylediler.

Bir Türkiyeli, "Buna benzer bir olay benim de başımageldi" diyerek dağıtmak üzere bildiri aldı.

Toplam 180 adet afiş ve bildirilerin dağıtıldığı eylemdehalkla kampanya ile ilgili sohbetler edildi ve yapılacak ey-lemlilikler için "tekrar geleceğiz" sözü verildi.

Belçika'nın Heusden-Zolder şehrinde de 35 adet kam-panya afişi asıldı. Ayrıca camii önünde ve Türkiyelilerinbulunduğu caddelerde bildiri dağıtımı yapıldı.

Av ru pa’da

50

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Page 51: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

Anadolu Federasyonu’nun Fransa'da gerçekleştirdi-ği Aile ve Gençlik Yaz Kampı sona erdi. Bu yıl 9.su ger-çekleştirilen kamp, 28 Temmuz-11 Ağustos tarihleriarasında düzenlendi. Avrupa’nın değişik ülkelerinden ge-len 120 katılımcıyla gerçekleşen kampta, birlikte olma-nın, birlikte eğlenmenin ve öğrenmenin emperyalizmingöbeğinde ne kadar önemli olduğu vurgulandı.

Kamp 28 Temmuz’da Anadolu Federasyonu adına ya-pılan karşılama töreniyle başladı. Kamp yaşamı ortaklaşasunulan önerilerle düzenlendi. Irkçılık, aile-çocuk ilişkileri,uyuşturucu sorunu, yozlaşma politikası, Avrupa’daki dev-rimci tutsaklar, Almanya’daki 129a, 129b yasalarının dev-rimci tutsaklar ve halkın üzerindeki baskıları, Ortado-ğu’daki son gelişmeler, ‘Arap Baharı’ başlıkları altındaoturumlar düzenlendi, tartışmalar yapıldı.

Ayrıca çocukların hazırladığı kartpostallar kampa ka-tılanlar tarafından Avrupa’daki ve Türkiye’deki devrim-ci tutsaklara gönderildi.

Akşamları topluca yenilen yemekten sonra günlük ko-nuşmaların ardından film gösterileri düzenlendi ve gençle-rin kamp süresince hazırladığı skeçler, halk oyunları, koroçalışmaları sergilendi. Kampta çeşitli yarışmalar düzenlen-

di. Futbol, yüzme ve voleybol tur-nuvaları... Şehir gezileri yapıldı.

Kampın son akşamı ise ka-panış şenliği vardı. Şenlik kam-pa katılanların ortak düzenlediğibir emeğin ürünüydü. Çocuk-ların, gençlerin ve ailelerinayrı ayrı hazırladığı tiyat-ro, müzik grupları hazır-lıkladıkları gösteriyi sun-dular. Yaklaşık 3 saat süreneğlencede Anadolu Fede-rasyonu adına bir konuşmayapıldı.

Konuşmada; “Yozlaş-ma politikalarının, birey-selliğin, bireyciliğin altıntepside sunulduğu günümüzde tatiller bile tüketim alış-kanlıklarının birer aracı haline getirilmektedir. Anadolu Fe-derasyonu olarak biz burada alternatif bir tatil anlayışını hal-kımızla paylaşmak istedik. Hepinizin katkısıyla, emeğiy-le alternatif bir tatil yaptık. Hepinize teşekkür ederiz. Genç-lerimizin yozlaşma ve asimilasyona karşı örgütlü toplumunbir parçası haline getireceğimizi söylüyor, herkesi Anado-lu Federasyonu çatısı altında mücadeleye çağırıyoruz.2013’te yine buluşmak üzere…” denildi.

Zorlukları da Güzellikleri deBirlikte Yaşamanın CoşkusunuYaşayan Gençlik İkiGünlük Kamp Yaptı!

Almanya’da, Mannheim Anadolu Gençlik toplam 18kişinin katılımıyla iki gün süren bir hafta sonu kampı dü-zenledi. Rheinland Pfalz bölgesindeki ormanlık alandaiki farklı yerde yapılan kamp 27 Temmuz günü toplu şe-kilde kamp yerine gidilmesiyle başladı.

Çadırların hep birlikte kurulması ve yemeklerin yen-mesinden sonra Dev-Genç tarihi konulu bir eğitim ça-lışması yapıldı. Daha sonra ise Avrupa’da göçmen olmak,Avrupa’daki göçmen gençlik konulu sohbetler düzenlendi.Yağan yağmura rağmen sabah erken saatlere kadar ateşbaşındaki sohbetler devam etti.

Kampın son günü de sabah sporu ile başladı. Sabahsporu çekilen halaylarla son buldu. Hep birlikte yapılankahvaltıdan sonra iki günlük kampın genel bir değer-

lendirmesi yapıldı. Herkesin ortak düşüncesi, hayatın zor-luklarının daha net bir şekilde anlaşıldığı; hayatın cep te-lefonları, internet ve benzeri unsurlar olmadan, kolektifbir şekilde yaşandığında son derece güzel ve anlamlı ol-duğu yönündeydi.İki gün boyunca yağan yağmura, esen sert rüzgara ve

çamura rağmen kimse ayrılmak istemiyordu kamp ala-nından. Yolda yapılan sohbetlerde de herkesin isteği, ben-zeri bir kampın en kısa zamanda tekrar yapılması idi...Dolu dolu geçen kamp tekrar buluşmak dileğiyle 29 Tem-muz günü akşam saatlerine doğru son buldu...

Hasan Selim Gönen Ölümsüzdür!Almanya’nın Mannheim şehrinde 5 Ağustos günü Ko-

mutan Hasan Selim Gönen (Rıza) Halk Cepheliler tara-fından anıldı. Anma bir dakikalık saygı duruşuyla başladı.Saygı duruşunun ardından Hasan Selim Gönen'in öz-geçmişi okundu ve “Şimdi Umudun Öfkenin DirencinSevmenin sınırı Rıza olmaktır” başlıklı açıklama okun-du. Açıklamanın ardından şiirler okundu. Şiirler büyükdikkatle dinlendikten sonra hep bir ağızdan Dev-Genç veBize Ölüm Yok marşları söylendi. Getirilen helvaların da-ğıtılmasından sonra anmaya katılanlar, içinde bulundu-ğumuz süreç, yaşanan son şehitlikler ve AKP polisinindevrimciler ve halk üzerinde estirdiği terör üzerinde ko-nuşmalar yaptı. 40 kişinin katıldığı anma 18 Ağustos'dayapılacak olan halk pikniğinin çağrısıyla sona erdi.

Örgütlülüğün Gücü ve Anlamı BirlikteÖğrenmek Birlikte Eğlenmektir !

51

19 Ağustos2012

Yürüyüş

Sayı: 326

BİRLEŞELİM DİRENİŞLERİ BÜYÜTELİM!

Page 52: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

Düzenin Yozluğuna KarşıYaz KamplarımızlaAlternatif Olacağız!

Emekten ve halktan yana mücadele veren devrimcimücadelede mühendis, mimar ve şehir plancılarını bir ara-ya getirmek, hep birlikte tartışmak, paylaşmak, üretmekve eğlenmek amacıyla yapılan yaz kamplarının üçüncü-sü 4–11 Ağustos tarihleri arasında Balıkesir Akçay’da ya-pıldı.

İlk gün, halk oyunu ve müzik atölyelerinin program-ları oluşturuldu.

Kamp programı her gün saat 07.00'de sabah sporuy-la başladı. Sabah kahvaltısı ve serbest zamanın ardındanatölye çalışmaları başladı. Atölye çalışmalarının ardın-dan öğle yemeğine geçildi ve sonrasında çeşitli sunum-lar gerçekleştirildi. Akşamlarda ise çeşitli paneller, söy-leşiler ve film gösterimleri yapıldı.

Gündüz sunumlarında “Biz kimiz?”, “MühendislerinEmek Sömürüsü ve Güvencesizliği”, “Halkın MühendisiNedir? Nasıl olmalıdır? Halkın Sorunlarına Bakış Açısı(Kentsel Dönüşüm, Enerji, Su vs.)”, “Yetkin Mühendis-lik ve TMMOB”, “Bağımsızlık ve Türkiye'de DemokrasiMücadelesi” gibi konular tartışıldı.

Akşam programında ise Av. Evrim Deniz Karatana’nınkonuşmacı olarak katıldığı “Olağan Şüpheliler” isimli pa-nel gerçekleştirildi. Damında Şahan Güler Zere Belge-seli izlendi ve belgeselin yönetmeni Oya Aslan ile “Tec-rit” konulu söyleşi gerçekleştirildi. Sıkıyönetim filmi iz-lendi. Devrimci Mücadelede Mühendis Mimarlar tara-fından “Tarihimiz” konulu bir söyleşi ile Mahirlerden gü-

nümüze devrim-ci tarih anlatıl-dı.

Kampın songünü kamp de-ğerlendirilmesi

yapıldı. Eksiklikler tartışıldı ve nasıl daha iyi bir kampyapabiliriz konusunda çeşitli öneriler sunuldu.

10 Ağustos akşamı, kampın başından beri çalışmala-rını sürdüren atölyeler ortaya çıkardıkları ürünleri bir prog-ramla kamp katılımcılarına sundular. Program halk oyu-nu atölyesinin gösterisiyle başladı. Ardından müzikatölyesi sunumunu gerçekleştirdi. Şiirlerle ve şarkılarladevam eden müzik dinletisinde 20 Temmuz günü şehitdüşen Hasan Selim Gönen’in anısına sevdiği şiir olan Ka-dife Tenli Zamanlara okunarak selamlandı.

Daha sonra Akçaya bir yürüyüş gerçekleştirildi veDMMM'li özgür tutsaklar İlhan Kaya, Barış Önal, ErkinKocaman ve Ezgi Özgün’e mektup yazıldı.

Alman Polisi Devrimcilere GözdağıVererek Irkçıları Korumaktadır!

Anadolu Federasyonu, üzerlerindeki polis baskısınıve yöneticilerinden Halit Uzunçelebi'ye açılan soruş-turmaya ilişkin 13 Ağustos’ta Köln Eyalet Mahkemesiönünde basın açıklaması düzenledi.

Türkçe ve Almanca olarak “Baskılar Bizi Yıldıramaz”pankartının açıldığı eylemde, “Alman Polisi Irkçılığa Kar-şı Mücadele Edenlerle Değil, Irkçılarla Uğraşmalıdır!”başlıklı Federasyon bildirisi Halit Uzunçelebi tarafındanokundu. Basınla yaptığı görüşmede kendisine açılan so-ruşturmayı değerlendiren Halit Uzunçelebi, Anadolu Fe-derasyonu’nun “Irkçılığın Sorumlusu Alman Devletidir.Irkçı Katiller Cezalandırılmalıdır” talebiyle 6 ayı aşkınbir süre önce başlattığı kampanya, yürüyüş, miting, imzastandları, sokak sokak, ev ev dağıtılan bildirilerle çalış-malarını sürdürdüğünü açıkladı. “Irkçı kadın BeateZschäpe’nin mahkemesinin yaklaştığı zamanda, Ana-yasayı Koruma Örgütü’nün soruşturma dosyalarını imhaettiği açığa çıktı. Bize, bütün yabancıların gözünün içi-

ne bakabaka, öldü-ğünüz le ,yand ığ ı -nızla kala-c a k s ın ızdenmekte-dir adeta.Biz gücü-müz oranında ısrarla ırkçılığın, ardındaki gerçekleriaçığa çıkarmak için çalışmalar yürütüyoruz. Fakat bu bi-rilerini rahatsız etmiş olmalı ki, çalışma yürüten arka-daşlarımız polis tarfından, taciz edilmekte, açıktan gö-rüşmeye çağrılarak, işbirlikçiliğe varan teklifler yapıl-maktadır. Alman polisi bizimle uğraşmayı bırakmalı, bizidestekleyen insanlar üzerindeki baskıya son vermelidir.Irkçılarla uğraşmalıdır. Biz faşist olmayı bir hak olarakgörmüyoruz. Anti-faşist olmayı bir insanlık görevi ola-rak görüyoruz. Ben de insanlık görevimi yapmaya, ırk-çılıkla mücadeleye devam edeceğim.” diyerek konuş-masını bitirdi. Eylem atılan sloganlarla sona erdi.

52

Yürüyüş

19 Ağustos2012

Sayı: 326

DİRENMEK ONURDUR!

Page 53: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

Mizah Mazlumun Zalimdenİntikam Alma Aracıdır

53

Page 54: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/326.pdf · Efendi Clinton’dan Uşaklarına Teşekkür: “Yaptıklarınız Övmekle Bitmez” Uşaklıkta Sınır Yok! Suriye’de Akan

YitirdiklerimizBağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde

25 Ağustos - 31 Ağustos

Ekrem deyince herkesin ilk hatırladığışeyler ya onun çok hareketli ve enerjik olu-şu ya da sürekli yaşadığı zorluklar, ola-naksızlıklar karşısındaki tutumudur. Birinciözelliği ile yerinde duramayan bir devrimcidir.İkinci özelliği ise ona ilişkin anlatımların çokbüyük bölümünü oluşturur; parası olmadı-ğı için Çapa’dan Avcılar’a yürüyerek giderEkrem. Geceleri evsiz kalındığında hangi in-şaatlarda kalınabileceğini de iyi bilir... Şim-di bu iki açıdan bakalım Ekrem’e.

Hareketli, dinamik, enerjik... Peki ne varbunun kökeninde? Bu dinamizmin köke-ninde mücadeleci bir kişilik, korkusuz birdevrimcilik, hırs ve iddia vardır.

‘89-90 öğretim yılında İstanbul Üniver-sitesi Edebiyat Fakültesi’ne girdiğinde biri-lerinin gelip kendisiyle ilişki kurmasını bek-lemez, hemen DEV-GENÇ’lileri bulur. Boy-

kot, forum, gösteri, bildiri da-ğıtmak; hangi tür iş olursa ol-

sun onun “katılmamak”değil, katılmak için birgerekçesi vardır. İlk za-manlar onu şu ya da bueylemin dışında tutmakisteyen yöneticilerinesöyleyecek bir şeyi olurmutlaka. Kısa sürede ge-

lişir... Aslında soruyu tersinden de sorabiliriz;

zaman zaman mücadele ve örgütlülük için-de bezmiş, yorgun, her işi bir kaplumbağahızıyla yapan insanlar görürüz. Bu tembel-liğin kökeninde ne var? Her iki sorunun dacevabı, yapılacak en küçük işin bile devrimiçin önemli olduğunu bilmek, yapılan her işindevrimcinin gelişiminde mutlaka bir rolü ol-duğunu kavramak ve bunlara uygun dav-ranıp, davranmamaktır. Devrimi yapmak içinde, devrime daha büyük katkılar sunan birdevrimci olabilmek için de bir iddia ve hırsolmalıdır. Düzene duyduğumuz öfke, hal-kımızın, yoldaşlarımızın katledilmesindenduyduğumuz acı, devrimi ve devrimciliğimizigeliştirmek için bir hırsa dönüşmelidir. Böy-le bir hırsa dönüşmeyen öfke ya da acı birdevrimcinin değil, sıradan bir insanın duy-

duğu öfkeden, acıdan farksızdır. Hiçbir so-nuç yaratmaz. Öfkelendiğinizle ve duydu-ğunuz acıyla kalırsınız. İşte Ekrem bu hır-sı taşıdığı için hareketlidir, dinamiktir, ener-jiktir. Ve işte bunun için parasızlık da, evsizlikde onun için asla sorun olmaz. O bunlardandolayı asla mızmızlanmaz.

Ekrem’i anlatan bir yazıda da şu satır-lar okunuyor örneğin;

“Zorlukları alaya alması, zorluklara rağ-men gülmesi çok hoşumuza giderdi. Akşamyemeğinde önündeki çorbayla alay ederek,zevkle yerdi. Oysa çok defa akşamları çor-badan başka birşey yiyemezdi.”

Çünkü, Ekrem için, zevk, mutluluk, tat,mücadelenin kendisindeydi. Ekrem’in yok-luğun çorbasında duyduğu tat, inşaatlarınsoğuğunda ve beton zemininde bulduğu ra-hatlık ve nerdeyse onunla özdeşleşmişolan yüzündeki güleçlik, mücadeleci kişili-ğinin ürünüydü, mutluluğu kavganın mut-luluğuydu. Gençlik için, gençliğin en güzelyanlarını, dinamizmini, atılganlığını, coş-kusunu devrimcileştiren bir örnek ve önderdirEkrem. Gençlik onun dinamizmini yaşatmalıve ama onu şehit vermemize yol açan ola-naksızlıkları asgariye indirmenin yollarını dabulmalıdır. Genç yoldaşlarımız Ekrem AkınSavaş’ı, savaşın içinde böyle yaşatabilirler.

"Geriye dönüp baktığımda ailemizle tanışmanın en büyükşansım olduğunu düşünüyorum. Yüz ömrüm olsa yüzünüde aynı şekilde geçirmek isterdim. Tabii bir farkla...Halkım için daha fazla çalışarak, daha iyi, daha güzelşeyler yapmak için çabalayarak... Ama mutlaka devrimciolarak, mutlaka Parti-Cepheli olarak..."

Gülnihal Yılmaz

Fatma, 14 Eylül 1967, Elazığ-AlacakayaÇataklı Köyü’nde doğdu.1987’de HacettepeÜniversitesi Tarih Bölümü’nde öğrenciykendevrim mücadelesine katıldı. 1990’a kadar,gençlik örgütlenmesinde yer aldı. Bir süresonra illegal örgütlenmede Kırşehir, Nevşehirve Kırıkkale sorumlusu olarak görev üstlendi.

1994’te tutsak düştü. 19-22 Aralık katliamınınardından Kütahya Hapishanesi’ne sevk edildi.

Burada 6. Ölüm Orucu Ekibi Direnişçisi olarak ölüm orucunabaşladı. 31 Ağustos 2002’de şehit düştü.

Fatma TokayKÖSE

Gülnihal, 1968 Sivas doğumlu ve Çerkesmilliyetindendir.

1980’li yılların sonunda Ankara ÜniversitesiHukuk Fakültesi'nde öğrenciyken katıldı dev-rim mücadelesine. Legal, illegal çeşitli alanlar-da sorumluluklar aldı. İşkencelerden defalarcabaşı dik çıktı.

1993’te tutsak düştü. Bulunduğu hapishanelerde yöneticiolarak görevler aldı. 19-22 Aralık katliamı sırasında Çanak-kale Hapishanesi’ndeydi. Ölüm orucuna başından itibarengönüllüydü. 5. ekiplerde ölüm orucu direnişine başladı ve 26Ağustos 2002’de ölümsüzleşti.

Gülnihal YILMAZ

28 Ağustos1980’de İstanbul1 MayısMahallesi’ndekendisinedevrimciyim

diyenlertarafından vuruldu.

Kemal 1960 Samsun doğumludur. 30Ağustos 1983’te Almanya’nın devrimcileriTürkiye’ye iade etme politikasını protesto et-mek için, iade kararının alındığı duruşma sıra-sında kendini mahkemenin penceresindenatarak aramızdan ayrıldı.

Kemal ALTUN

Hülya, 4 Mart 1963’te Erzincan’da doğdu.Pir Sultan ve Mahir sevgisiyle büyüdü. Kendideyimiyle “15 yaşından beri katıksız bir anti-faşist”ti. Anadolu TAYAD’ın kurucu üyelerin-den biriydi. F Tipleri gündeme geldiğinde,Bursa’da destek eylemine başladı. Tutuklan-dı. Eylemini bırakmadı. Tahliyesinin ardındanKüçükarmutlu’ya gelerek ölüm orucunu orada

sürdürdü. 31 Ağustos 2001’de, ölüm orucunun 286. günün-de Armutlu’daki direniş evinde şehit düştü

Hülya ŞİMŞEK

Ağus tos1979 yılındaşehit düştü.

Ekrem, 1970 Bursa İnegöl doğumludur. 31Ağustos 1992’de İstanbul Reşitpaşa’dakievinde polis tarafından pusuya düşürüldü.Tüpgazı silah yaparak direndi ve şehit düştü.DEV-GENÇ’in yönetici kadrolarındandı.

Ekrem AkınSAVAŞ

Zekai BÖLÜKBAŞI

Anıları Mirasımız

Sadrettin UĞURLU

Ekrem Akın SAVAŞ'ı Yoldaşları Anlatıyor:MUTLULUK MÜCADELENİN

KENDİSİNDE...