12
ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER DEĞERLENDİRMESİ NO.17, KASIM 2014 Oytun Orhan, 2009 yılından bu yana ORSAM’da araştırmacı olarak görevine devam etmektedir. Temel olarak Suriye ve Lübnan konularında çalışan Orhan’ın İsrail-Filistin, Irak konularında da çalışmaları yer almaktadır. Lisans eğitimini Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlayan Orhan, yüksek lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde “Kimliğin Suriye’nin Bölgesel Politikalarına Etkisi (1946-2000)” başlıklı tezi vererek tamamlamıştır. Orhan, halen Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora eğitimine devam etmektedir ABD’nin IŞİD ile mücadelede başarısı, Irak ve Suriye’yi içeren bütüncül bir plana sahip olmasına bağlıdır. Ancak ABD’nin açıkladığı stratejiye bakıldığında, Suriye’ye yönelik gerçek bir planının olmadığı görülmektedir. Suriye’de hedefin IŞİD’i bertaraf etmekten ziyade tehdidin çevreye yayılmasını engel- lemek olduğu söylenebilir. Diğer taraſtan planın başarısı için Türkiye kilit önem taşımaktadır. Ancak Türkiye başarısına inanmadığı bir plana olduğu şekliyle dahil olmak istememek- tedir. Bu doğrultuda IŞİD ile mücadele stratejisini kendi ön- celiklerini dikkate alan bir çerçeveye oturtmaya çalışmakta- dır. Türkiye’nin Suriye’de IŞİD ile mücadele kapsamında öne sürdüğü “güvenli bölge, uçuşa yasak bölge ve eğit-donat” tek- liflerine bakıldığında kısa ve uzun vadeli güvenlik risklerini ortadan kaldırmaya odaklandığı görülmektedir. Kısa vadeli beklentisi sınır güvenliğidir. Orta ve uzun vadede ise asıl he- def, Suriye kaynaklı tehditleri bertaraf için Suriye iç savaşına kalıcı çözüm bulmaktır. Oytun ORHAN ABD’NİN SURİYE’DE IŞİD İLE MÜCADELE STRATEJİSİ VE TÜRKİYE No.17, KASIM 2014 ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER DEĞERLENDİRMESİ

ABD’NİN SURİYE’DE IŞİD İLE MÜCADELE STRATEJİSİ VE TÜRKİYEorsam.org.tr/d_hbanaliz/17tr.pdf · 2018-06-27 · 2 ABD’NİN SURİYE’DE IŞİD İLE MÜCADELE STRATEJİSİ

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER DEĞERLENDİRMESİ NO.17, KASIM 2014

Oytun Orhan, 2009 yılından bu yana ORSAM’da araştırmacı olarak görevine devam etmektedir. Temel olarak Suriye ve Lübnan konularında çalışan Orhan’ın İsrail-Filistin, Irak konularında da çalışmaları yer almaktadır. Lisans eğitimini Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlayan Orhan, yüksek lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde “Kimliğin Suriye’nin Bölgesel Politikalarına Etkisi (1946-2000)” başlıklı tezi vererek tamamlamıştır. Orhan, halen Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora eğitimine devam etmektedir

ABD’nin IŞİD ile mücadelede başarısı, Irak ve Suriye’yi içeren bütüncül bir plana sahip olmasına bağlıdır. Ancak ABD’nin açıkladığı stratejiye bakıldığında, Suriye’ye yönelik gerçek bir planının olmadığı görülmektedir. Suriye’de hedefin IŞİD’i bertaraf etmekten ziyade tehdidin çevreye yayılmasını engel-lemek olduğu söylenebilir. Diğer taraftan planın başarısı için Türkiye kilit önem taşımaktadır. Ancak Türkiye başarısına inanmadığı bir plana olduğu şekliyle dahil olmak istememek-tedir. Bu doğrultuda IŞİD ile mücadele stratejisini kendi ön-celiklerini dikkate alan bir çerçeveye oturtmaya çalışmakta-dır. Türkiye’nin Suriye’de IŞİD ile mücadele kapsamında öne sürdüğü “güvenli bölge, uçuşa yasak bölge ve eğit-donat” tek-liflerine bakıldığında kısa ve uzun vadeli güvenlik risklerini ortadan kaldırmaya odaklandığı görülmektedir. Kısa vadeli beklentisi sınır güvenliğidir. Orta ve uzun vadede ise asıl he-def, Suriye kaynaklı tehditleri bertaraf için Suriye iç savaşına kalıcı çözüm bulmaktır.

Oytun ORHAN

ABD’NİN SURİYE’DE IŞİD İLE MÜCADELE STRATEJİSİ VE

TÜRKİYE

No.17, KASIM 2014

ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER

DEĞERLENDİRMESİ

2

ABD’NİN SURİYE’DE IŞİD İLE MÜCADELE STRATEJİSİ VE TÜRKİYE

IŞİD, Musul’u ele geçir-mesinden sonra kısa süre içinde Kerkük, Selahattin,

Diyala üzerinden İran sınırı-na kadar olan bölgede kontrol sağlamayı başarmıştır. Örgütün Kürtlere yönelmesi ve Erbil sı-nırına dayanması ile de ABD askeri müdahalesi gerçekleş-miştir. ABD tarafından son yıllarda karşılaşılan en büyük tehdit olarak nitelenen IŞİD’in bertaraf edilmesi için Başkan Obama 10 Eylül 2014 tarihinde ülkesinin örgüte yönelik strate-jisini açıklamıştır. 4 ayaklı plan hava saldırıları, terörle müca-dele kapasitesinin artırılması, yerel güçlerin desteklenmesi ve insani yardımın artırılmasını içermektedir.1

ABD’nin IŞİD ile mücadele kapsamında açıkladığı strateji-nin zayıf yönünü Suriye oluş-turmaktadır. ABD stratejisinin temeli havadan askeri destek vermek ve sahada müttefik unsurların IŞİD’e karşı kara harekâtını yürütmesine dayan-maktadır. Bu planın Irak’ta sonuç alması dahi tartışmaya açıktır, ancak nispeten başarı şansı vardır. Irak’ın en büyük avantajı, hava desteği ile kara-dan IŞİD’e karşı savaşabilecek imkanlara sahip müttefiklerin varlığıdır. Her ne kadar Irak ordusu ve Peşmerge ilk aşa-mada IŞİD’e karşı ağır yenilgi almış olsa da, insan kaynağı, ateş gücü, merkezi yapıları göz

3

ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER DEĞERLENDİRMESİ NO.17, KASIM 2014

önüne alındığında, dışarıdan verilecek destek neticesinde, IŞİD’e karşı sahada mücadele edebilecek kapasiteleri vardır. Buna karşın Suriye’de kuzey ve doğu cephelerinde IŞİD’e denge oluşturabilecek bir güç bulunmamaktadır. Özellikle Musul operasyonları sonrasın-da IŞİD ile diğer silahlı gruplar arasındaki makas açılmıştır.

IŞİD, iki ülkedeki varlığını gerektiğinde taktiksel çekilme, güçlerini kaydırma, adam top-lama, bir bölgede elde ettiği kaynakları diğer yerlere kana-lize etme gibi amaçlar için kul-lanmaktadır. Dolayısıyla IŞİD stratejisinin başarısının Irak ve Suriye’yi içeren bütüncül bir yaklaşıma dayandığı herkesin kabulüdür. Ancak ABD strate-jisine bakıldığında, Suriye’ye yönelik gerçek bir planının olmadığı görülmektedir. Suri-ye’de hedefin IŞİD’i bertaraf etmekten ziyade tehdidin çev-reye yayılmasını engellemek olduğu söylenebilir. Diğer bir ifadeyle, siyasi hedefler askeri hedefleri belirlemektedir.

ABD’nin Suriye’de bom-baladığı hedefler üzerin-den IŞİD’e karşı yaklaşımı

konusunda çıkarımda bulun-mak mümkündür. Amerikan Merkez Kuvvetler Komutanlı-ğı tarafından Kasım 2014 ayı içinde Suriye’de gerçekleşti-rilen hava saldırılarına ilişkin resmi açıklamalar şu şekilde-dir. 1-14 Kasım 2014 tarihleri arasında Suriye’de IŞİD he-deflerine 94 hava saldırısı ger-çekleştirilmiştir. Bu saldırıların 71’i Ayn el Arap (Kobane)’taki IŞİD hedefleridir. Diğer saldı-rılar 18 Deyr ez Zor, 2 Haseke, 2 Tel Abyad ve 1 Rakka şek-lindedir. Ayn el Arap (Koba-ne)’tan sonra en çok örgütün Deyr ez Zor’da kontrol ettiği petrol bölgeleri ve rafinerilere yönelik saldırılar yapılmıştır. Buradan yola çıkarak ABD’nin Kürtlere yönelik IŞİD tehdidini ortadan kaldırmaya ve örgütün ekonomik kaynaklarını kurut-maya çaba sarf ettiği anlaşıl-maktadır. Buna karşın, IŞİD’in merkezi ve en güçlü olduğu yer olan Rakka’ya sadece 1 hava saldırısı gerçekleştirilmiştir. Bunun yanı sıra, Halep’te IŞİD hedeflerine yönelik hiçbir sal-dırı gerçekleşmemiştir. IŞİD’in Halep üzerinde giderek artan baskısı söz konusudur. Örgüt

ABD’nin IŞİD ile mücadele kapsamında açıkladığı stratejinin zayıf yönünü Suriye oluşturmaktadır. Suriye’de karada IŞİD’e denge oluşturabilecek bir güç bulunmamaktadır.

4

ABD’NİN SURİYE’DE IŞİD İLE MÜCADELE STRATEJİSİ VE TÜRKİYE

Halep kırsalında ilerlerken, bu sürecin devam etmesi du-rumunda Halep’in merkezine yönelmesi gündeme gelebile-cektir. Suriye’nin ikinci büyük şehri Halep’te ise halen 2 mil-yona yakın sivil yaşamaktadır.

IŞİD ile Mücadele Stratejisine Türkiye’nin Bakışı

IŞİD’in kontrol ettiği bölgele-rin tamamına yakını ya Türki-ye sınırı üzerinde ya da sınıra yakın bölgelerdedir. Bu durum, planın başarısı için Türkiye’yi kilit ülkelerden biri haline ge-tirmektedir. Bu nedenle baş-ta ABD olmak üzere IŞİD ile mücadele için oluşturulan

koalisyonun üyeleri, Türki-ye’nin daha fazla katkı sağla-ması çabasına girişmiştir. Buna karşılık Türkiye başarısına inanmadığı plan konusunda çe-kincelerini dile getirmiştir. Di-ğer taraftan kendi güvenliğini doğrudan etkileyen bir sürecin dışında kalmak da istememek-tedir. Bu çerçevede Türkiye, IŞİD ile mücadele stratejisini kendi önceliklerini de dikkate alan bir çerçeveye oturtmaya çalışmıştır. Çünkü planın ola-sı başarısızlığı, Ortadoğu’dan binlerce kilometre uzakta yaşa-yan koalisyon üyelerini değil, Türkiye’yi doğrudan etkileye-cektir. Türkiye’nin beklentisi IŞİD ile mücadele koalisyonu

5

ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER DEĞERLENDİRMESİ NO.17, KASIM 2014

üyelerinden farklı konumu-nun anlaşılması ve güvenlik kaygılarının dikkate alınması olmuştur. Türkiye, Suriye’de iç savaşa ve savaşın yarattığı devlet dışı asimetrik tehditle-re kalıcı çözüm bulunmasını istemektedir. Türk yetkililerin açıklamalarından yola çıkarak, Türkiye’nin Suriye’de gerçek anlamda istikrar sağlayacak her türlü planın içinde olacağını, hatta sorumluluk üstleneceğini söylemek mümkündür. Ancak son dönemde Suriye konusun-daki tartışmalar “IŞİD mi rejim mi” ikilemine indirgenmekte-dir. Türkiye açısından her iki unsurun Suriye’de varlığı bir ulusal güvenlik tehdididir.

Türkiye’nin, IŞİD ile mü-cadele stratejisinin Suriye aya-ğına iki temel itirazı söz konu-sudur. Birincisi IŞİD’in bir so-nuç olduğu ve dolayısıyla esas mücadele edilmesi gerekenin örgütü doğuran nedenler oldu-ğudur. Bu sorunun gerçek ne-denlerinin başında Esad rejimi-nin politikaları ve uluslararası toplumun Suriye konusundaki mütereddit politikaları gelmek-tedir. Şiddete maruz kalan ve umudunu kaybeden Suriyeliler,

radikal eğilimler göstermekte ve IŞİD’e yönelmektedir. Tür-kiye’nin ikinci itirazı, sadece hava saldırıları ile sonuç alma-nın mümkün olmadığı varsayı-mına dayanmaktadır. Dolayı-sıyla Türkiye, IŞİD stratejisi-nin merkezine Esad rejimi ile mücadeleyi oturtmuş ve “gü-venli bölge, uçuşa yasak bölge, eğit-donat” başlıklarını içeren üç aşamalı bir plan önermiş-tir. Bu önerilere bakıldığında Türkiye’nin kısa ve uzun va-deli güvenlik risklerini ortadan kaldırmaya odaklandığı söyle-nebilir. Kısa vadeli beklentisi sınır güvenliğidir. Orta ve uzun vadede ise asıl hedef, Suriye kaynaklı tehditleri bertaraf için Suriye iç savaşına kalıcı bir çö-züm bulmaktır.

a. Sınır Güvenliği

Türkiye açısından bakıldığın-da iç savaş kaynaklı tehditlerin niteliği zamanla değişmekte-dir. İlk aşamada rejim en bü-yük sorun olarak görülürken, çatışmaların uzaması ile fark-lı tehditler ortaya çıkmıştır. Başbakan Davutoğlu, yakın zaman önce verdiği bir röpor-tajda “Türkiye’nin Suriye’de

ABD’nin ISİD stratejisine ba-kıldığında, Su-riye’ye yönelik gerçek bir pla-nının olmadığı görülmektedir. Suriye’de hedefin IŞİD’i bertaraf etmekten ziyade tehdidin çevreye yayılmasını en-gellemek olduğu söylenebilir.

ABD’nin Suriye’deki I Hedeflerine Yönelik Hava Sal lar

23 Eylül – 14 K m 2014

----

-def al m .

El Kaim

Ebu Kemal

Rakka

Mazra al Duwud

Halep

Münbiç HasekeSincar

Tel Abyad

Deyr ez -Zor

Al Mayadin

Kobani

Rakka:19

Deyr ez -Zor:

42

Ebu Kemal:6 El Kaim:

6

Al Mayadin:2

Tel Abyad:2

Sincar:8

Münbiç:2

Halep:3

Mazra al Duwud:

3Kobani:

259

Haseke:21

ABD ve IŞİD ile mücadele koalisyonu güçleri Suriye’de IŞİD’e yönelik olarak toplamda 376 hava saldırısı gerçekleştirmiştir. Hava saldırılarının yaklaşık %70’i Kobani’deki IŞİD hedeflerine yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Kobani’yi %11’lik pay ile Deyr ez Zor’daki hava saldırıları takip etmektedir. Deyr ez Zor’da IŞİD’in kontrol ettiği petrol bölgeleri ve rafineriler hedef alınmıştır.

7

ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER DEĞERLENDİRMESİ NO.17, KASIM 2014

kendi öncelikleri ve buna bağlı riskleri olduğunu” vurgulamış ve “sınırımızda Suriye rejimi, IŞİD ve PKK’yı görmek is-temiyoruz” demiştir.2 Ancak Halep ile Lazkiye’nin bir kısmı ile İdlib vilayetleri dışında ka-lan sınırın çok büyük bölümü, bu üç güçten biri tarafından kontrol edilmektedir. Bunun yarattığı güvenlik kaygısı, Tür-kiye’yi sınırın Suriye tarafına müdahil olmaya itmektedir. Başbakan Davutoğlu, “IŞİD stratejisinin Esad’ı da kapsa-ması halinde Türkiye’nin kara gücü desteği verebileceğini” ifade ederek söz konusu arayı-şı ortaya koymuştur.3 Güvenli bölge önerisi de bu çerçevede ele alınmalıdır.

Sınır güvenliği açısından en önemli beklenti, mülteci akı-nının Türkiye sınırlarının öte-sinde karşılanmasıdır. Mülteci konusu insani boyutun yanı sıra güvenlik sorununa dönüş-müştür. Türkiye resmi rakam-lara göre 1,6 milyon Suriyeli ağırlamakta ve bu sorumluluğu uluslararası yardım almadan üstlenmektedir. Resmi rakam-lara göre Türkiye’de kamp-larda ve kamp dışında barınan

Suriyelilerin ekonomik mali-yeti 4 milyar doları aşmıştır. Sınır illeri başta olmak üzere toplumsal, siyasal ve güven-likle ilgili sıkıntılar yaşanmaya başlamıştır. Bazı şehirler ken-di nüfuslarından fazla Suriyeli ağırlamak durumunda kalmış-tır. Dolayısıyla yeni göç dalga-ları, Türkiye açısından büyük riskler doğuracaktır. Türkiye, Ürdün ve Lübnan (Lübnan yakın zaman önce artık Suri-yelilerin kabul edilmeyeceğini açıklamıştır) dışındaki ülkele-rin Suriyeli mülteci kabul eder-ken ne kadar hassas davrandığı düşünülürse, durumun önemi daha iyi anlaşılabilir. BM İnsa-ni Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA) Operasyonlar Direk-törü John Ging’in “Suriyelileri kabul eden ülkeleri takdir et-mek yetmez. Uluslararası top-lumun bu yükü paylaşması ge-rekiyor. Ürdün, Lübnan, Türki-ye artık son limitlerine geldi” şeklindeki ifadesi, bu gerçeği net şekilde yansıtmaktadır.4 Türkiye’nin yeni göç dalgası-na maruz kalma açısından da en riskli ülke olduğunu belirt-mek gerekir. Halen yaklaşık 2 milyon Suriyelinin yaşadığı Halep’in rejimin eline geçmesi

Suriye konusun-daki tartışmalar “IŞİD mi rejim mi” ikilemine indirgenmek-tedir. Türkiye açısından her iki unsurun Suriye’de varlığı bir ulusal gü-venlik tehdidi-dir.

Rakka

8

ABD’NİN SURİYE’DE IŞİD İLE MÜCADELE STRATEJİSİ VE TÜRKİYE

ya da IŞİD’in şehre ilerlemesi durumunda yaşanacak kitlesel göçün hedef ülkesi Türkiye olacaktır. Bu nedenle güvenli bölge oluşturularak yeni göç dalgalarının Suriye tarafında karşılanması Türkiye açısından kaçınılmaz bir önlemdir.

Sınırın büyük bölümünü IŞİD, PYD/PKK ya da re-jimin kontrol ediyor oluşu, Türkiye’yi terör saldırılarına açık hale getirmektedir. Rey-hanlı’da gerçekleşen Türkiye tarihinin en büyük terör saldı-rısının failleri, Esad rejimi ile bağlantılı kişilerdir. Niğde’de ikisi güvenlik görevlisi üç ki-şinin şehit olması ile sonuç-lanan saldırı, IŞİD tarafından

gerçekleştirilmiştir. Bunun yanı sıra, IŞİD Hatay ve İs-tanbul’a yönelik hedeflerini gizlememekte, Türkiye için-de uyuyan hücreleri olduğunu iddia etmektedir. Ayn el Arap (Kobani)’ta yaşanan YPG-I-ŞİD çatışmasında yaralanarak Türkiye’de tedavi edilirken iki üst düzey PKK’lı yakalan-mıştır. YPG-PKK arasındaki organik bağ da dikkate alındı-ğında PYD’nin kontrolündeki sınır bölgelerinde çok sayıda PKK’lının yer aldığı düşünüle-bilir. Sınırda yer alan şehirlerde halk kendini terör saldırılarına açık hissetmektedir. Herhangi bir terör saldırısının yaşanma-sı ise Türkiye’nin Suriyelilere bakışını olumsuz etkileyerek,

9

ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER DEĞERLENDİRMESİ NO.17, KASIM 2014

iç barışı sarsma potansiyeline sahiptir. Bütün bu olasılıklar Türkiye’nin güvenlik kaygıla-rını artırmakta ve sınırda gü-venli bölge kurma opsiyonunu ele almaya itmektedir.

b. Suriye İç Savaşına Kalıcı Çözüm

Türkiye, IŞİD’i Suriye’deki iç savaş ve Esad rejimi politika-larının ürettiği bir sorun olarak görmektedir. Mevcut zemin korunduğu sürece IŞİD’in as-keri olarak zayıflatılabileceği-ni, ancak IŞİD ya da benzeri grupların varlığını sürdürece-ğini düşünmektedir. Dolayısıy-la Türkiye “IŞİD ile mücadele-ye varım ama gerçekçi ve ka-lıcı çözüm üretecek bir strateji görmek istiyorum” demektedir. IŞİD ile mücadele için önerilen ‘güvenli bölge, uçuşa yasak bölge ve eğit-donat’ adımları bu çerçevede değerlendirilebi-lir.

Güvenli bölge ve uçuşa ya-sak bölge sınır güvenliği ve in-sani krizi önlemenin ötesinde, sorunun kaynağı olarak görülen rejim ile mücadelenin parçası olarak değerlendirilmektedir.

Bu durumda güvenli bölge ve uçuşa yasak bölgenin stratejik hedefi, “Esad rejiminin siyasi çözüme zorlanması” olmak-tadır. Güvenli bölge ve uçuşa yasak bölgenin aşağıda ifa-de edilen muhtemel taktiksel amaçlara hizmet etmesi bek-lenmektedir.

Suriye rejimi ülke toprakla-rının önemli bir kısmında oto-ritesini kaybetmiştir. Karadan kontrol edemediği bölgelerde asker-sivil ayrımı yapmaksı-zın hava kuvvetlerinin verdiği askeri üstünlüğü kullanmakta-dır. Bu durum iki sorun doğur-maktadır. Öncelikle, muhalif-lerin kontrolündeki bölgelerin güvenli olmaması neticesinde insanlar göçe mecbur kalmak-tadır. İkincisi, silahlı muha-liflerin örgütlenme imkânı kı-sıtlanmaktadır ve kurtarılmış bölgelerde kalıcı otorite sağla-yamamaktadır. Güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge, kalıcı istikrar sağlayarak göçü engel-leyecek, hava kuvvetlerinin ya-rattığı asimetrik durumu, mu-halifler lehine dengeleyecektir.

Batı’nın en büyük kaygısı, ılımlı muhalefete verilen silah-ların IŞİD ya da tehdit gördüğü

Türkiye’nin üç aşamalı planına bakıldığında sınır güvenliğinin sağlanması ve Suriye iç savaşına kalıcı çözüm bulmaya odaklandığı anlaşılmaktadır.

10

ABD’NİN SURİYE’DE IŞİD İLE MÜCADELE STRATEJİSİ VE TÜRKİYE

diğer grupların eline geçmesi

olasılığıdır. Yardımların radi-

kal grupların eline geçmesine,

maddi çıkar amaçlı silahların

satışı, ılımlı cephede görülen

bazı grupların bütün olarak ya

da bir kısmının radikal grup-

ların saflarına geçmesi ya da

çatışmada silahlarının karşı

tarafça ele geçirilmesi gibi fak-

törler sebep olmaktadır. Gü-

venli bölgenin ilan edilmesi,

bütün bu riskleri azaltarak as-

keri muhalefetin daha kontrol

edilebilir bir nitelik kazanma-

sını sağlayacak ve ılımlı askeri

muhalefetin silahlandırılması

yönündeki kaygıları ortadan

kaldıracaktır.

Başta Türkiye olmak üzere, hiçbir aktör Suriye’de devletin yıkılmasını savunmamakta-dır. Bunun daha büyük sorun-lar doğuracağı görülmektedir. Irak, işgal sonrası devletin tas-fiyesinin yarattığı sorunlarla halen baş edememektedir. Bu istikrarsızlıktan en çok etkile-nen ülke de Türkiye’dir. Do-layısıyla Türkiye, sınırlarında yeni bir Irak görmek isteme-yecektir. Başbakan Davutoğ-lu’nun Dışişleri Bakanı olduğu dönemdeki “Suriye’de devletin değil, rejimin yıkılması” ge-rektiği şeklindeki ifadeleri bu yaklaşımı ortaya koymakta-dır.5 Suriye’de siyasi çözüme ulaşılması konusunda ortak bir görüş vardır. Ancak sorun Esad

11

ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER DEĞERLENDİRMESİ NO.17, KASIM 2014

rejiminin halen iç savaşı as-keri yollarla kazanabileceğine inanmasıdır. Bu durum rejimin siyasi çözüme zaman kazanma aracı olarak bakmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla siyasi çözüm de rejime yönelik zorla-yıcı tedbirlerin alınması ya da güçlü mesajların verilmesine dayanmaktadır. Yani güvenli bölge ve/veya uçuşa yasak böl-ge, rejim üzerinde baskı oluştu-rarak Suriye’de barışçıl değişi-me hizmet edebilir.

Türkiye’nin “eğit-donat ve gerekirse kara gücü gön-deririz” şeklindeki tekliflerini de“IŞİD ile mücadelede sadece hava operasyonları yetersizdir” itirazı bağlamında değerlen-dirmek gerekmektedir. Türki-ye, “Esad mı, IŞİD mı?” şek-linde formüle edilen ikileme inanmamakta ve sorunu tüm yönleriyle ele alan üçüncü bir alternatifin var olduğunu dü-şünmektedir. Ilımlı muhalefeti temsil eden Suriye Ulusal Ko-alisyonu ve sahada da Özgür Suriye Ordusu bileşenlerinin gerçek anlamda destek görmesi durumunda IŞİD ve rejime kar-şı bir denge oluşturabileceğine inanmaktadır.

Sonuç

Sonuç olarak, IŞİD ile mü-cadele koalisyonunun lideri konumundaki ABD’nin ikile-mi, Türkiye olmaksızın IŞİD’i zayıflatma ya da yok etme şansının düşük olması, diğer taraftan Türkiye’nin güven-lik kaygılarını dikkate alan bir strateji ortaya koyamamasıdır. Türkiye açısından bakıldığın-da da ulusal güvenliğini ve çıkarlarını doğrudan ilgilendi-ren bir meselenin dışında kal-mamak buna karşın başarısı konusunda şüphe duyduğu bir plana dahil olmamak ikilemi yaşadığı görülmektedir. Bu durum Türk-Amerikan ilişki-lerinde Suriye konusunda fark-lılaşan pozisyonları gündeme getirmektedir. Diğer taraftan karşılıklı kaygılar nedeniyle pozisyonların nasıl ve hangi noktada örtüşebileceğine iliş-kin yoğun bir diplomasi trafiği yürütülmektedir. Hangi nokta-da buluşulacağı belli değildir. Ancak Suriye’de gerçekten bir “üçüncü alternatif” yaratmanın Türkiye’nin önerdiği adımlar dışında bir yolunun olmadığını söylemek mümkündür.

ABD’nin IŞİD ile mücadele konusundaki ikilemi, Türkiye olmaksızın IŞİD’i zayıflatma şansının düşük olması, diğer taraftan Türkiye’nin güvenlik kaygılarını dikkate alan bir strateji ortaya koyamamasıdır.

12

ABD’NİN SURİYE’DE IŞİD İLE MÜCADELE STRATEJİSİ VE TÜRKİYE

Kaynakça

1 ABD Başkanı Obama’nın açıklamasının tam metni için bkz.: “Statement by the President

on ISIL”, The White House Office of the Press Secretary, http://www.whitehouse.gov/the-

press-office/2014/09/10/statement-president-isil-1

2 “Davutoğlu: Sınırımızda IŞİD, PKK ve Suriye rejimi istemiyoruz”, Radikal, 28 Ekim

2014, http://www.radikal.com.tr/politika/davutoglu_sinirimizda_isid_pkk_ve_suriye_

rejimi_istemiyoruz-1221711

3 “Esad’ı kapsarsa kara gücü olur”, Hürriyet, 7 Ekim 2014, http://www.hurriyet.com.tr/

dunya/27339896.asp

4 “Türkiye, Ürdün ve Lübnan artık son limite geldi”, Akşam, 29 Ekim 2014, http://www.

aksam.com.tr/dunya/turkiye-urdun-ve-lubnan-artik-son-limite-geldi/haber-349815

5 “Esad’ın eski sağ kolu Ankara’da”, Radikal, 27 Temmuz 2012, http://www.radikal.com.tr/

turkiye/esadin_eski_sag_kolu_ankarada-1095349

Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM)Süleyman Nazif Sokak No: 12-B Çankaya / Ankara

Tel: 0 (312) 430 26 09 Fax: 0 (312) 430 39 48www.orsam.org.tr

ORSAM, Ortadoğu konusunda faaliyet gösteren tarafsız bir düşünce kuruluşudur. ORSAM Ortadoğu ile ilgili bilgi kaynaklarını çeşitlendirmeyi ve bölge uzmanlarının düşüncelerini Türk akademik ve siyasi çevrelerine doğrudan yansıtabilmeyi hedefle-mektedir. Bu amaçlar doğrultusunda ORSAM, Ortadoğu ülkelerindeki devlet adamla-rının, bürokratların, akademisyenlerin, stratejistlerin, gazetecilerin, işadamlarının ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin Türkiye’de konuk edilmesini kolaylaştırarak, yerel perspektiflerin güçlü yayın yelpazesiyle gerek Türkiye gerek dünya kamuoyuy-la paylaşılmasını sağlamaktadır. ORSAM yayın yelpazesi içinde kitap, rapor, bülten, politika notu, konferans tutanağı ve ORSAM dergileri Ortadoğu Analiz ve Ortadoğu Etütleri bulunmaktadır.

Bu metnin içeriğinin telif hakları ORSAM’a ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca kaynak gösterilerek kısmen yapılacak makul alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, yeniden yayımlanamaz. Bu raporda yer alan değerlendirmeler yazarına aittir. ORSAM’ın kurumsal görüşünü yansıtmamaktadır.

©