Upload
yorum-dergi
View
251
Download
9
Embed Size (px)
DESCRIPTION
Â
Citation preview
YAŞA
M D
ER
GİS
İ
ÜC
RE
TS
İZD
İRYA
Z20
13
CO
NC
OU
RS
D’E
LEG
AN
CE
/ B
AT
UH
AN
PIA
TT
I / A
NT
İK V
E M
OD
ER
N O
LİM
PIY
AT
LAR
/ F
ET
HİY
E
KA
PAL
IÇA
RŞ
I / B
UIS
SO
N R
ES
IDE
NC
E /
TO
YO
ITO
/ D
EK
OR
ASY
ON
/ S
UN
RE
EF
58
FR
EE
ST
YLE
B
UG
AT
TI V
EY
RO
N W
OR
LD R
EC
OR
D C
AR
/ T
EK
NO
LOJİ
/ M
OD
A /
ALI
ŞVE
RİŞ
/ S
AĞ
LIK
LI Y
AŞ
AM
/ E
LIO
SE
DE
F
KİT
AP
SA
NA
TLA
RI V
E H
AT
KO
LEK
SİY
ON
U /
SİN
EM
A /
ET
KİN
İLK
TA
KV
İMİ
YAZ
2013
milesandsmiles.com | +(90 212) 444 0 849
Türk Hava Yolları’nın avantajlarla dolu Özel Yolcu Programı
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
MSbiliyormusunuz 220x300v.pdf 1 6/7/13 2:16 PM
Hayalinizdeki yatak odası IKEA’da.Üstelik çok özel fiyatlarla.Şimdi, tüm PAX gardıroplarda %10 indirim fırsatı IKEA’da sizi bekliyor.*
PAX Birkeland gardırop
1.074TL
967TL
Axess‘e özel 150 TL ve üzerine vade farksız 6 taksit, IKEA Aile Kart sahiplerine 12 taksit.
Üstelik, 1 Mart – 30 Haziran tarihleri arasındaki 150 TL ve üzeri vade farksız taksitli işlemlerde 4 ay erteleme imkanı.
evinizin her şeyi
© I
nter
IKEA
Sys
tem
s B.V
. 20
13
*Kampanya IKEA Aile Kart ile PAX gardıroplarda yapılacak 1.000 TL ve üzeri alışverişlerde 18 Ağustos 2013 tarihine kadar geçerlidir. İndirim internetten yapılan alışverişlerde geçerli değildir.Ayrıntılı bilgi için: www.IKEA.com.tr 444 4 532 (444 IKEA)
IKEA Bayrampaşa: Forum İstanbul Alışveriş facebook.com/IKEATurkiye IKEA Türkiye, bir Maya Grubu şirketidir.
YORUM 44X30cm.indd All Pages 5/24/13 2:27 PM
Hayalinizdeki yatak odası IKEA’da.Üstelik çok özel fiyatlarla.Şimdi, tüm PAX gardıroplarda %10 indirim fırsatı IKEA’da sizi bekliyor.*
PAX Birkeland gardırop
1.074TL
967TL
Axess‘e özel 150 TL ve üzerine vade farksız 6 taksit, IKEA Aile Kart sahiplerine 12 taksit.
Üstelik, 1 Mart – 30 Haziran tarihleri arasındaki 150 TL ve üzeri vade farksız taksitli işlemlerde 4 ay erteleme imkanı.
evinizin her şeyi
© I
nter
IKEA
Sys
tem
s B.V
. 20
13
*Kampanya IKEA Aile Kart ile PAX gardıroplarda yapılacak 1.000 TL ve üzeri alışverişlerde 18 Ağustos 2013 tarihine kadar geçerlidir. İndirim internetten yapılan alışverişlerde geçerli değildir.Ayrıntılı bilgi için: www.IKEA.com.tr 444 4 532 (444 IKEA)
IKEA Bayrampaşa: Forum İstanbul Alışveriş facebook.com/IKEATurkiye IKEA Türkiye, bir Maya Grubu şirketidir.
YORUM 44X30cm.indd All Pages 5/24/13 2:27 PM
Merkezi
2 YORUM
Sıcak bir yaz gününde, yanınızda serin bir içecekle, zengin içerikli bir derginin sayfalarını karıştırmanız; size ilham verecek destinasyonlar, ilgi çekici röportajlar, dekorasyon fikirleri ve yeni gardırop önerilerini inceleyip, planlar yapmanız, yeni hedefler belirlemeniz ve belki de farkında olmadan günün stresinden arınmanız... Bu düşüncelerle hazırlanan Yorum’un ilk sayısında sizleri belki de daha önce hiç duymadığınız hikayelerle dolu yazılar, İstanbul’un farklı köşeleri, yaz tatiliniz için harika destinasyon önerileri ve çok daha fazlası bekliyor...
İstanbul 2020’nin heyecanına kapılarak Antik ve Modern Olimpiyatlar’ın geçmişi ve bugününü inceleyip, İstanbul’un neden bir Olimpiyat şehri olması gerektiğinin altını çizdik. Her sayıda geçmişten günümüze bir köşenin bilinmeyen sırlarını ve hikayelerini sizlerle paylaşmayı planladık. İlk durak noktamız, asırlardır ayakta duran bir mekan, Kapalıçarşı. Yerli yabancı herkesin merak ettiği ve etkilendiği yerlerin başında gelen beş yüz küsur yıllık tarihi çarşı ile ilgili belki de daha önce hiç duymadığınız hikayeler ilerleyen sayfalarda sizlerle buluşacak.
Tatil planınızı henüz yapmadıysanız; bu yaz, Fethiye ve Ölüdeniz’in güzelliklerini keşfetmeniz ilk önerimiz. İstanbul’a döndüğünüzde ise, tatilde geçirdiğiniz keyifli anların özlemindeyken, sizlere Akdeniz sahillerini hatırlatan kıyılarıyla, İstanbul’a yalnızca 20 dakikalık mesafedeki botanik güzellik, Sedef Adası’nı ziyaret etmenizi tavsiye ediyoruz.
İstanbul’da ilk kez gerçekleşecek ve antika otomobil tutkunlarının kaçırmaması gereken Concours d’Elegance, ünlü Şef Batuhan Piatti ile samimi bir röportaj, Atlı Köşk’teki Sakıp Sabancı Müzesi’nde muhtemelen ilk defa deneyimleyeceğiniz büyüleyici bir hat sergisi, teknolojik yenilikler ve tasarım dünyasından incelemeler de ilerleyen sayfalarda karşınıza çıkacak konulardan bazıları...
Kültüre, doğaya ve eğlenceye doyacağınız keyifli bir yaz diliyoruz.
YORUM DERGİ EKİBİ
YAYIMCI Yorum İnşaat A.ŞAltunizade Mah. Tophanelioğlu Cad. Arduman İş Merkezi Üsküdar / İstanbul
İMTİYAZ SAHİBİ Yorum İnşaat A.Ş. Adına Gürkan Ağca
YAYIN KOORDİNATÖRÜCandan Kö[email protected]
YAZI İŞLERİİrem Kü[email protected]
İLETİŞİM / REKLAMEce Ü[email protected]
SANAT YÖNETMENİKamil [email protected]
FOTOĞRAFDerya SardoğanBingül Sardoğan
BASKIA4 Ofset Matbaacılık Oto Sanayi Sitesi, Yeşilce Mah.Donanma Sk. No.16Kağıthane / İstanbul
YAYIN TÜRÜYerel Süreli Yayın (Dergi)
BASILDIĞI TARİH Haziran 2013
SAYI 01(Haziran, Temmuz, Ağustos)
“Yorum Dergi’de yayımlanan yazı ve fotoğrafların tüm hakları, Yorum Dergi Logosu ve isim hakkı, Yorum İnşaat A.Ş.’ ye aittir. Kaynak gösterilecek de olsa Yorum İnşaat A.Ş.’ nin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde yazı ve fotoğraflardan alıntı yapılamaz.”
www.yorumdergi.comtwitter.com/yorumdergi
Yaz’a Merhaba
YORUM 3
IndexNe Var Ne Yok
Istanbul Concours d’Elegance Batuhan Piatti
Antik ve Modern OlimpiyatlarFethiye
KapalıçarşıBuisson Residence
Toyo ItoDekoratif
Sunreef 58 FreestyleBugatti Veyron World Record Car
TeknoBlogModa
Online ShoppingEyvah Tatile Gidiyoruz!
Elio SedefSSM Kitap Sanatları ve Hat Koleksiyonu
2 Süper Film BirdenEtkinilk Takvimi
04081218243238444650566266747882889294
4 YORUM
Geçen yıl mayıs ayında açılan ve dünyanın en küçük alananına sahip müzesi olma özelliğini taşıyan asansör müze “Museum”, yeni parçalarını sergilemeye başladı. New York’un Manhattan adasında, atıl kalan bir yük asansörünün boşluğunda kurulan Museum, yalnızca 5.5 m2 bir alana ve 2 metre yüksekliğe sahip.
Kalıcı parçaların yanı sıra her sene değişmek üzere farklı parçalara da yer veren müzede, günlük eşyalardan ay yüzeyine ait olduğu söylenen kayalara kadar çeşitli materyaller sergileniyor. Buluntu eşyalar, sahte paralar, hobi sahiplerinin el yapımı eserleri, tencere toptancısının ürün ve fiyat listesi, dünyanın çeşitli yerlerinde kullanılan diş macunu tüpleri, mahkumlara ait el yapımı hediyelik eşyaların yanında Irak ziyaretinde Iraklı gazeteci Muntazır El-Zeydi’nin ABD eski başkanı George W. Bush’a fırlattığı ayakkabı olduğu iddia edilen bir çift siyah ayakkabı da sergilenen eşyalar arasında bulunuyor.
Josh Safdie ve Alex Kalman’a ait müze ücretsiz olarak gezilebilirken isteyenler girişteki yardım kutusuna bağışta bulunabiliyor. Dünyaca ünlü film festivallerinin de yapıldığı Tribeca semtinin Cortland Alley sokağında yer alan müzenin en dikkat çekici özelliklerinden biri de ziyaretçilerine cep telefonundan dinlenebilen sesli rehber hizmeti sunuyor olması.www.mmuseumm.com
Şehrin en uzun soluklu festivali olma iddiasındaki Istanbul Calling, düzenlenecek konserler, festivaller ve partilerle 120 günlük bir müzik maratonu. Vodafone’un ana sponsorluğunda Pozitif Live tarafından gerçekleştirilecek olan festival, onlarca dünya starını, 20’ye yakın etkinliği, şehre yayılan pek çok önemli mekanda düzenlenecek olan birçok konser, panel, atölye çalışmaları, partiler ve daha pek çok fazlasına bünyesinde bulunduruyor.
Istanbul Calling kapsamında, Rihanna, Iron Maiden, Tiesto, The Prodigy, Basement Jaxx, Snoop Dogg, Kesha, Zaz, Placebo başta olmak üzere birçok görkemli isim İstanbullu müzik severlerle buluşacak.
Son yıllarda İstanbul’un giderek yükselen ‘’merak uyandıran şehir’’ imajını, müziğin gücüyle birleştirmeyi hedefleyen organizasyon için Beşiktaş İnönü Stadyumu ve Parkorman gibi mekanların yanı sıra Babylon Lounge, Salon İKSV, Milk Gallery, SAE, Maçka Parkı, Göztepe Parkı ve Pera Müzesi gibi mekanlar da yan etkinlikler için şimdiden ayrılmış durumda. www.istanbulcalling.com
ASANSÖR MÜZEDÜNYANIN EN KÜÇÜK MÜZESİ
ISTANBUL CALLINGŞEHİR MÜZİĞE DOYACAK
[ TÜRKİYE VE DÜNYA’DA OLUP BİTENLER ]NE VAR NE YOK
YORUM
NE VAR NE YOK
5
Diet Coke, 30. yılını ‘’Sparkling together for 30 years’’ sloganıyla ve Marc Jabocs tasarımı özel şişeleriyle kutluyor. Daha önceleri Karl Lagerfeld ve Jean Paul Gaultier gibi moda dünyasının ikonik isimleriyle çalışarak hem moda hem de içecek sektöründe dikkatleri üzerine çeken Diet Coke, 2013 yılı kreatif direktörlüğünü yapması için ünlü modacı Marc Jacobs’la anlaştı.
Günümüz moda dünyasının en gözde ve ilham verici isimlerinden biri olan Marc Jacobs, ikonik bir marka olarak gördüğü Diet Coke’un 2013 yılı kreatif direktörü olmaktan çok memnun. 30. yıl kampanyasının altına imzasını attığı için kendini çok ayrıcalıklı hissettiğini söyleyen modacı, bu özel seride puantiyeler, fiyonklar ve rengarenk tasarımlarla 80’ler ve 90’lara selam gönderiyor.
Sınırlı sayıda üretilen kutu ve şişeler güçlü, enerjik ve şık kadın imajlarıyla süslü. Günde iki kutu kola içtiğini söyleyen Marc Jacobs, daha içerken bizi pozitif düşünceye iteceğini iddia ettiği bu özel seri ile hayranlarının ve moda takipçilerinin ilgisini çekecek gibi duruyor.
Barcelonalı fotoğraf sanatçısı Yago Partal, hayvanlarla aramızdaki benzerlikleri ortaya koymak için “Zoo Portraits” (Hayvanat Bahçesi Portreleri) isimli bir projeye imza attı. Hayvan ve insan portrelerini birleştirerek çeşitli posterler oluşturan Partal, bu sempatik projede hemen hemen bütün hayvanları kullanmış.
Partal’ın çalışmalarını klasikleşmiş, ‘’insan bedenindeki hayvan kafası’’ fikrinden farklı kılan şey; gerçek hayvanları stüdyoya kapatmak yerine fotomontajla bedenlerin üzerine oturtması ve her birine “hipster” imajlar kazandırması. Hangi hayvanı ararsanız bulabileceğiniz çalışmalara sanatçının kişisel internet sayfasından ulaşılabiliyor. www.zooportraits.com
30. YIL ŞEREFİNE DIET COKE & MARC JACOBS
ZOO PORTRAITS HAYVANAT BAHÇESİ PORTRELERİ
6
NE VAR NE YOK
YORUM
Bu aralar Londra’nın en ünlü isimlerinden biri “Çöpadam”. Evet evet, bildiğimiz çöp adam. Çocukluğumuzda Cin Ali kitaplarından veya adam asmaca oyunundan aşina olduğumuz çöp adamlar Londra’nın hemen her bölgesinde karşımıza çıkıyor.
Kocaman yuvarlak kafası, çırpı bacakları ve cılız kollarıyla Londra’da duvarların, kapıların ve bir çok binanın cephesini kaplıyor. Öyle ki, kısa zamanda Londra’da bir çöp adam topluluğu oluşmuş. Çöp adamlar da Londra’da yaşayan diğer her millet gibi şehrin sakinlerinden olmuş. Çöp adamları şehrin çeşitli yerlerinde yaşatan kişi ise Stik.
Bilirsiniz, sokak sanatçıları Londra’nın olmazsa olmazlarından. Her biri farklı bir yeteneğe sahip sokak sanatçıları şehre adeta ruh katıyor. Nereye gitseniz, hangi meydanı gezseniz mutlaka bir sokak sanatçısına rastlamanız mümkün. Stik de iki sene öncesine kadar onlardan biriymiş. 2011 de ise West End’de “Walk” adında bir sergi açan Stik, yaptığı işleri bu sergiye taşımış ve büyük ses getirmiş. Öyle ki yaptığı işleri satın alanlar arasında çok ünlü isimler bile bulunuyor. Elton John, Brian May, Tinie Tempah, Chris Martin, Goldie, Ed Sheehan, Bono gibi isimler bunlardan birkaçı. Hatta İngiltere Başbakanı David Cameron, ABD Başkanı Obama’ya bir Stik bile hediye ediyor. Stik’in ünü büyürken ikinci sergi geçtiğimiz yıl geldi. Güneyde, Dulwich’teki bu sergi de oldukça beğenilmiş.
Stik, şu an bile Londra duvarlarını boyamaya devam ediyor. Şehrin pek çok yerinde Stik’in çöp adamlarına rastlamak mümkün ama en çok yer aldıkları bölge kuzeyde Hackney civarındaki Shoreditch. Londra’nın son yıllardaki en hip mekanı Shoreditch’in sokak duvarlarında çok sayıda çöp adam yaşıyor. Bazen devleşen, bazen rahatsız eden, bazen hüzünlendiren, ama sıklıkla gülümseten çöp adamlar bunlar. Koskocaman gözleri var ama ağızları yok. Sessizler. Ama çok şey anlatıyorlar.www.stik.org.uk
STIK GRAFFITISESSİZLER AMA ÇOK ŞEY ANLATIYORLAR
8 YORUM
Klasik otomobil dünyasından olduğu kadar, cemiyet ve iş hayatından da yerli ve yabancı davetlilerin ağırlanacağı İstanbul Concours
d’Elegance ile artık İstanbul, otomobil severlerin de dünyadaki en önemli buluşma noktalarından biri haline gelecek.
OTOMOBİL SEVERLER İSTANBUL CONCOURS D’ELEGANCE’DA BULUŞUYOR
CONCOURS
d’Elegance
22-23HAZİRAN
YORUM
ETKİNLİK
9
ANADOL TÜRK OTOMOTİV TARİHİNİN KİLOMETRE TAŞI
Türkiye’de ilk defa düzenlenecek olan Concours d’Elegance’da her sene bir otomobil markası onurlandırılmak üzere
seçiliyor. Bu sene öne çıkarılacak otomobil markası ilk Türk yapımı otomobil olan Anadol olacak.
Konusunda uzman isimlerden oluşan organizasyonun jürisinde Dominik Fischlin, David Cottingham, Demir
Berberoğlu, Saydun Gökşin, Ekber Onuk, Reinhard Schmidlini ve Vaughn Andraco bulunuyor.
Otomobil severler, Türkiye’de ilk defa 22 - 23 Haziran tarihlerinde İstanbul’da Küçüksu Kasrı’nda gerçekleştirilecek otomobil güzellik ve zarafet yarışması İstanbul Concours d’Elegance’da buluşuyor. Concours d’Elegance’ların tarihi 17. yüzyıl Fransız
aristokrasisine kadar uzanıyor. Arabaların atsız olması ile 1920’lerde başlayan bu etkinlik, otomobillerin zarafet buluşması olarak dünyanın en önemli noktalarında gerçekleştiriliyor. Bu anlamda dünya çapında ses getiren ve ilk akla gelen Concours d’Elegance’lar; Villa d’Este, Pebble Beach Concours d’Elegance, Meadow Brook Concours d’Elegance, Amelia Island Concours d’Elegance ve Manhattan’daki Louis Vuitton Classic...
Bu yıl itibari ile her sene düzenlenmesi planlanan İstanbul Concours d’Elegance’a yurtdışından ve Türkiye’den katılacak otomobiller ön eleme sonrasında belirlenecek. Ön elemede farklı kategoride yerli ve yabancı otoritelerden oluşan jüri heyeti tarafından değerlendirilecek olan otomobiller ancak bu şekilde yarışmaya davet edilecek. İstanbul Concours d’Elegance’da yarışması uygun görülen otomobiller ise 2 gün boyunca yıllarına göre tanımlanan 5 farklı kategoride alanlarında uzman otoritelerden oluşan jüri heyeti tarafından değerlendirilerek, ödüllerine kavuşacaklar. Dış görünüm, iç tasarım, orjinallik ve tarihçesi gibi yaklaşımlar üzerinden verilecek puanlamalara göre ödül kategorileri 1945 ve öncesi için “Antiques”, 1946 – 1960 yılları için “Classics”, 1961 – 1970 yıllarında “Collectables”, 1971 ve üzeri “Exotics” ve her sene farklı bir üreticiden seçilecek olan “Featured Brand” şeklinde ayrılıyor.
Bu yıl İstanbul’un en büyüleyici ve tarihi mekanlarından biri olan Küçüksu Kasrı’nda düzenlenecek İstanbul Concours d’Elegance, tarihi ve coğrafi konumu itibariyle iki kıtanının birleştiği metropol kenti İstanbul’un prestijine turizm, ekonomi ve tanıtım anlamında dünya çapında büyük bir katkı sağlayacak. Boğaz manzarasının eşsiz güzelliğinde organize edilecek ödül töreni ve gala yemeği ile sonlanacak olan İstanbul Concours d’Elegance ile artık İstanbul, otomobil severlerin dünyadaki en önemli buluşma noktalarından biri haline gelicek.
10
ETKİNLİK
YORUM
KÜÇÜKSU KASRIORGANİZASYONA EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR
Boğaziçi’nde, Küçüksu ile Göksu Derelerinin arasındaki alanda bulunan Küçüksu Kasrı’nın bulunduğu yörenin
yerleşim tarihi Bizans dönemine kadar inmektedir. Osmanlı döneminde padişahın has bahçelerinden biri olan Küçüksu ve çevresini, Sultan IV. Murad’ın (1623-1640) çok sevdiği ve
buraya “Gümüş Selvi” adını verdiği bilinmektedir.
17. yüzyıldan başlayarak çeşitli kaynaklarda “Bağçe-i Göksu” adıyla geçen yörede, özellikle 18. yüzyıldan başlayarak yoğun bir yapılaşma izlenmektedir. Sultan I. Mahmud (1730-1754) döneminde Divitdâr Emin Mehmed Paşa, padişah için bu
Hasbahçe’nin deniz kıyısına iki katlı ahşap bir saray yaptırmış, bu yapı Sultan III. Selim (1789-1807) ve Sultan II. Mahmud
(1808-1839) dönemlerinde de onarılarak kullanılmıştır.
’’
Sultan Abdülmecid (1839-1861) dönemi, özellikle saray ve kasır mimarlığında Batılı biçimlerin tercih edildiği yıllardır. Sultan Abdülmecid, Dolmabahçe ve Ihlamur yapılarında olduğu gibi Küçüksu Kasrı’nın bulunduğu alanda da eski ve ahşap yapıyı yıktırarak, yerine bugünkü kasrı yaptırmıştır.
Geleneksel Türk Evi plan tipini yansıtan yapı, genellikle dinlenme ve av amaçlı olarak kullanılan bir “biniş kasrı” niteliğindedir. Devlete ait diğer saray yapılarının tersine yüksek duvarlarla değil, dört yönde kapısı olan ve döküm tekniğiyle yapılmış zarif demir parmaklıklarla çevrilidir. Sultan Abdülaziz (1861-1876) döneminde cephe süslemeleri elden geçirilerek zenginleştirilmiştir. Kabartmalarla süslü ve hareketli deniz cephesinde, bu cepheye yaslanmış şadırvanlı küçük havuzunda ve merdivenlerinde Batılı süsleme motifleri kullanılmıştır. Oda ve salonlar değerli sanat eserleriyle döşenmiş, Avrupa’dan sipariş edilen mobilyalara yer verilmiştir.
Alçı kabartma ve kalemişi süslemeli tavanları, bir şömine müzesini andıran birbirinden farklı renk ve biçimde İtalyan mermerleriyle yapılmış şömineleri, her bir odada ayrı süslemeli ve ince işçilikli parkeleri, Avrupa üsluplarındaki mobilyaları, halı ve tablolarıyla adeta zengin bir sanat müzesidir. 1992 yılında başlatılan kapsamlı bir restorasyon projesiyle Küçüksu Kasrı’nın denize kayması engellenerek, 1996 yılında yeniden müze-saray olarak ziyarete açılmıştır. Kasrın hemen yanı başındaki iskele, çeşme meydanı ve özgün bahçenin geçmişte olduğu gibi halkın eğlenip dinlenebildiği bir mesire kimliğine kavuşturulmuştur.
VENUEMEKAN
Küçüksu Kasrı’nın ev sahipliğini yapacağı Concours d’Elegance organizasyonunun başında otomobil sevdalısı bir isim olan Uğur Işık var.
İSTİNYE PARK • FORUM İSTANBUL • MARMARA FORUM
12 YORUM
BATUHAN PIATTI
Hayat O’na Güzel!
gRÖPORTAJ: CANDAN KÖSEMFOTOĞRAFLAR: DERYA SARDOĞAN - BİNGÜL SARDOĞAN
Yemek yapma fikri nerden çıktı? Çocukluk döneminden gelen bir tutku mu?Aslında biraz annem sayesinde. O dönemlerde annem çalıştığı için çok az evde oluyordu, bende mecburen mutfağa girip bir şeyler uyduruyordum. Hoşuma da gidiyordu. Mutfakta bulunmak, küçük keşifler yapmak oldukça keyifliydi.17 yaşımdan sonra ise bu işe profesyonel olarak girmeye karar verdim. Zaten okulda dersler pek yolunda gitmiyordu. Çok kötü bir lise öğrencisiydim, İtalyan lisesinde epey bir kalmışlığım vardır mesela. Tabi bahsettiğim dönemler 90’lı yılların başı. O dönemlerde Türkiye’de gastronomi anlamında pek bir şey yoktu ortada. Halbuki yurtdışında oldukça gelişmiş ve yüzlerce yıllık bir meslekti. O yüzden annem dedi ki; “Bak Türkiye’de fen lisesinden başka bir şey yok, ama İtalya’ya git, orda değişik alternatifler bulabilirsin.” Orada iki-üç tane yönelebileceğim alan vardı. Biri de aşçılık okuluydu, aşçılık okuluna girdim ve orada devam ettim.
Üretme arzusu hep içinde vardı o zaman?Evet vardı. Görsel hafızam çok kuvvetlidir. Lisedeyken hep şunu sorguluyordum; Fizik, kimya, matematik... Ben bunları ne yapacağım, ne işe yarayacak bunlar hayatımda? Yaptığı işin karşılığını hemen görmek isteyen bir yapıya sahibim. Biraz da onun için bu mesleğe yöneldim aslında. Çünkü, aşçılık tamamen fiziksel bir meslek. Ellerin, ayakların, beynin ve tüm vücudun sürekli çalışma halinde. Ve bu çalışmanın karşılığını çok kısa bir süre içinde tabakta görebiliyorsun. Hatta soluyabiliyorsun, yiyebiliyorsun, yedirebiliyorsun.
urme programları.. Yiyor, içiyor, tadıyor, geziyorlar.. İşte onlardan biri. Ama o halkın içinde. Kimi zaman en lüks restoranda, kimi zaman en salaş lokantada.. Lüks bir organik pazarda da görebilirsiniz onu, salı pazarında da çıkabilir karşınıza. Ünlü Şef Batuhan Piatti’ye merak ettiklerimizi sorduk.
YORUM
RÖPORTAJ
13
14 YORUM
Şimdi dünyanın farklı şehirlerinde çalışan, dünyaca ünlü birçok şef, İtalya’da mutlaka zaman geçirmiş. Sence İtalyan mutfağını bu kadar özel kılan nedir?İtalyanlar, inanılmaz derecede geleneklerine bağlı insanlar. Türkiye’deki büyük şehir konsepti orada yok. Bir köyde doğan ve büyüyen kişi belki bütün dünyayı geziyor, dolaşıyor ama o köylü olmaktan gurur duyuyor. Kendi köyünün ürünlerine; zeytinyağına, peynirine, ekmeğine, etine, balığına, yani o bölgenin ne özelliği varsa sahip çıkıyor. Türkiye’de de bunu belirli bir ölçüde görebilirsin ama inanın İtalya’da binlerce, hatta on binlerce var bu ürünlerden. Çünkü her köy kendi ürününe sahip çıkar, en iyisi olduğunu iddia eder, geliştirir ve duyurur.
İtalyanlar hem yereller, hem de ulusallar. Çok ulusal oldukları için uluslararası olmayı da başarabiliyorlar. Aynı zamanda, Akdeniz ülkesi oldukları için dünyanın en lezzetli, en taze sebze, meyve ve balık ürünlerine sahipler.
Yani İtalyanların sırrı malzemeleri?Evet, ürün odaklı olduklarını söyleyebiliriz. Malzemeler zaten en güzelleri olduğu için çok şey yapmana gerek kalmıyor aslında. İyi bir zeytinyağı, iyi bir tuzsuz lor peyniri ricotta, üstüne taptaze bir fesleğen, çok iyi bir domates ve sarımsakla pişmiş bir şey yaptığın zaman zaten ulema olmana gerek yok.
Dekoratif yemekler, yemeğin üstünde incikler, boncuklar, altından girmiş üstünden çıkmış motifler... Komik oluyor, bence bunlara hiç gerek yok. İnsanlar bunları görünce sıkılıyor artık, basitlik ve sadelik istiyor. Türkiye’de ise daha gerideyiz, hala her şey çok süslü püslü. Halbuki onlar bitti, demode oldu dünyada.
Peki yaptığın yemeklerin karakteristiği ne kadar İtalyan ne kadar Türk?Yüzde yüz İtalyan ekolünden gelmekle beraber, Türk de olduğum için ikisini harmanlamış bir şefim. İki ülke de Akdeniz ülkesi olduğu için, kullandığımız ürünler oldukça benzer aslında. Türklerin ve İtalyanların damak tadının neye yatkın olduğunu iyi biliyorum ve İtalyanların sevebileceği bir Türk yemeği yaptığım zaman onlar beğeniyor, Türklerin sevebileceği bir İtalyan yemeği yaptığım zaman da bizimkiler bayılıyor. Bu benim için çok büyük bir şans aslında. Çift perspektifli olabiliyorum. Annem İtalyan olduğu için, ama Türkiye’de büyüttüğü için, ama bir İtalyan gibi büyüttüğü için... Sadece mesleğimde değil, hayatımın her alanında avantaj sağlıyor bu bana.
Çok disiplinli ve mükemmeliyetçi biri misin? İyi bir şef olmak bunu gerektirir mi?
Evet gerektirir. Hem çok ciddi bir iş, hem de bizim insanımız çok talepkar olabiliyor. Amerikan
yada İtalyan müşteriye karşı biraz daha rahat davranabilirsiniz ama burada öyle değil.
YORUM
RÖPORTAJ
15
Mutfakta matematikle mi yoksa iç güdülerinle mi hareket edersin? Tamamen iç güdülerle. Kesinlikle matematik kullanmam. Mutfağımda toplamaya, çıkarmaya, çarpmaya, bölmeye yer yok. Asla bir reçetem yok. Hiçbir zaman olmadı, olmayacak da. Benimle uzun zamandır çalışan çocuklar var, onlar da aynı şekildedir. Bazen bana reçete sorulduğu zaman uyduruyorum bir şeyler, şundan şu kadar, bundan bu kadar diye ama sallıyorum açıkçası. Bu işin bir ölçüsü olamaz. Herkesin kullandığı yağ farklıdır, un farklıdır, diğer malzemeler de farklıdır. Sen oraya yazıyorsun 100 ml yağ diye ama senin yağının yoğunluğu ile benim yağımın yoğunluğu farklı olacağı gibi, benim kullanacağım un da senin kullanacağın undan farklı olur. Bu yüzden ikisini birbirine koyarken yettiği kadar, yani o yağın çekebileceği kadar un ilave etmen gerekir. O yüzden benim ölçüm, “yettiği kadar”dır.
Sence damak zevki doğuştan gelen bir yetenek mi? Herkese annesinin yemeği en güzel gelir, bu çok normaldir. Ancak, hakikaten çok iyi yemek yapan insanlar ve aileler var. Gelenek halinde yemek yapan İtalyan aileler, Türk aileler… Bunların elinde büyüdüysen avantajlı başlıyorsun işe. Çünkü damak tadın belirli bir çıtada oluyor ve o zaman iyi ile kötüyü ayırt edebiliyorsun. Ama yetmiyor, çalışman gerekiyor. Durmadan yeni bir ürünle, malzemeyle, tedarikçiyle karşılaşıyorsun. İnsanlar hep sana bir şeyler satmak istiyor, sattıklarını denemen için numune getiriyor, yiyorsun, tadıyorsun, bakıyorsun, öğreniyorsun ve bunun sonu yok!
Peki mutfak dışında da öyle misin?Dünya tatlısı iki çocuğum var, aile babasıyım. Eşim; “Dünyanın en kötü kocasısın, ama en iyi de babasısın” der bana ve bu çok hoşuma gider. Boğa burcuyum, yemeyi içmeyi, arkadaşlarla toplanıp bir arada olmayı çok severim. Evdeyken de mutfakta çok vakit geçiririm. Şimdi çocuklar da mutfakta benimle büyüyor. Onların morallerini yükseltmek ve enerjilerini yönlendirmek hoşuma gidiyor.
Eşini etkilemek için tek seferlik bir şansın olsa, ona hangi yemeği yapardın? Ben eşimi yemek yaparak tavladım zaten. Domatesli makarna, dünyanın en zor tabağı. En basiti olduğu için en zoru aslında. Fesleğen yapraklı, domates soslu, iyi ve düzgün pişmiş bir spagetti hiç şaşmaz, 12’den vururum.
Annen, Donatella Piatti’nin yemeklerinden her zaman övgüyle bahsediyorsun. Peki çocukların senin yemeklerini seviyorlar mı?Seviyorlar. Hatta yemek yapma fikrimi de çok seviyorlar. Kızım biraz büyüdü, belki zaten normal ama oğlum henüz iki yaşında olmasına rağmen bir elinde tencere, bir elinde tava ile dolaşıyor. Sadece tencere, tava ile uyuyor, yaşıyor, biz inanamıyoruz. Ben bile çocukken bu kadar değildim. Sadece yemek yapmak istiyor, hiç durmadan. Kaşıkları var, kendince yemekleri var.
Yapabiliyor mu bir şeyler?Yok canım, ne yapacak! İki yaşında daha. Konuşamıyor henüz ama “Bu, bu, bu değil, bu değil” diye anlatıyor. Kendine göre kaşıkları var, tencereleri var, kendince yemekleri bile var. İleride aşçı olacak gibi görünüyor.
’’ “İyi bir şefim”, diyebilmek için; İtalya’da çalışıp yaratıcı olmayı, Fransa’da çalışıp tekniği, Amerika’da çalışıp kalabalık kitlelere yemek yapmayı, Uzak Doğu’da çalışıp disiplini öğrenmek lazım.
16 YORUM
Peki ya kızın? Onun yemek yapma hevesi var mı?Kızım benim aşkım. Sekiz yaşında. Çok tatlı, çok uslu, hiç şımarık değil. Olamaz da zaten, kızarım. Dört yaşından beri ata biner. Çok tutkulu. Kızım da mutfakta çok mutlu. Annem, çocuklarımla çok birlikte olur. Yazları muhakkak üç ay İtalya’dalar. Hamur açarlar, tortellini yaparken oynarlar, daha neler neler. Annem müthiştir bu konuda. Biz annemle çok fazla beraber olamayız, bir iki gün geçsin hemen tartışırız, kavga ederiz. Ama ben annemi çok severim. Çocuklarımla arası çok iyidir. Çocuklar da ona bayılırlar.
İster misin peki aşçı olmalarını?Bilmiyorum. Zor bir meslek. Gezmesi, görmesi lazım. Benim ustamın da söylediği bir laf vardı; çok büyük bir usta zamanında demişti ki; “İyi bir şefim” diyebilmek için; İtalya’da çalışıp yaratıcı olmayı, Fransa’da çalışıp tekniği, Amerika’da çalışıp kalabalık kitlelere yemek yapmayı, Uzak Doğu’da çalışıp disiplini öğrenmek lazım.” Bunları tamamladığın zaman tam anlamıyla bir şef olabilirsin. Ben hemen hemen hepsinde bulundum, bir tek Uzak Doğu’da çalışmadım henüz.
’’ Zincir restoran olmaz. Çünkü bir şef her yerde olamaz. Hatta sadece iki yerde dahi olamaz. Bir restoranın olur, onun başında durursun.
YORUM
RÖPORTAJ
17
“Hayat Batuhan’a Güzel” isminde bir TV programın var ve klasik yemek programlarından çok farklı. Haftalık konuları nasıl seçiyorsun, biraz programdan bahseder misin?Çok tatlı ve çok sevdiğim bir yönetmenim var. 2 senedir beraber çalışıyoruz. O, çok planlı ve programlı, fakat benim zamanla alakalı ciddi problemlerim olduğu için son güne kadar hiçbir şekilde ne yapacağımızı, ne pişireceğimizi söylemiyorum. O mekanları belirliyor, mümkünse dışarıda yemek yapmayı tercih ediyoruz, açık alanlarda. Ben o gün, örneğin; sabah 10’da çekim varsa, saat 8 gibi kalkıyorum, pazara, markete ve et tedarikçim Cüneyt Ağabey’e gidiyorum. O gün keyfim nasılsa, canım ne istiyorsa onu alıyorum. Bizim yemeklerde, şu kadar malzeme, bu kadar oranda diye yazmaz. Benim onu önceden vermem ve hazırlanması gerekiyor ama ben onu yapamıyorum. O an canım ne istiyorsa onu yapıyorum ve tema ona göre seçiliyor.
TV hayatından önce, bir şef olarak yeteneklerini sadece sektördekiler biliyordu. Artık TV takip eden hemen herkes seni tanıyor. Bu durum hayatını nasıl etkiledi?Çok etkilemedi aslında ama keyifli. Şaşırıyorum, bazen insanlar yolda görüyor, durduruyor ve “Geçen gün gittiğin pidecinin adı neydi?” diyor, “Neredeydi?” diyor, ben de tarif ediyorum. Ya da “Allah belanı vermesin gece yarısı seni seyrediyoruz, acıkıyoruz!” diyenler de var. Mesela; Doğum günüme denk gelen bir bölümde, programdaki arkadaşlar “Seni pazara göndermek istiyoruz”, “Ne istiyorsan yap orada” dediler. Perşembe pazarına gittim, çok kalabalık ama konuşulanları duyuyorum; “Biz seni çok seyrediyoruz” diyen teyzeler, “Bak bak, gidip kafasına vurayım mı bir tane” diyenler... Bu şekilde, bazen güzel, bazen komik tepkiler, ama genel intiba oldukça güzel. Özellikle, Hayat Batuhan’a Güzel hikayesinden sonra insanların bana bakış açısı büyük ölçüde değişti.
Bir önceki programda tepkiler daha çok olumsuz yöndeydi. Galiba şimdiki programda insanlar seni daha iyi tanıma fırsatı buldu. Bu farkı nasıl yorumluyorsun?Televizyonda gördüğümüz veya dinlediğimiz her şeye inanmamak lazım. Aslında Master Chef programı döneminde, “Bu adam niye sürekli bağırıyor” diye gerçekten baksaydı insanlar, orada bir haykırış, yakarış, ikna ve izah etme çabası görebilirlerdi. Hem de televizyon tecrübesi olmayan bir adamın çabası. Ama izleyen insanlar yüzeysel baktığı için, programı hazırlayanlar vermek istediklerini ekrana sunduğu için ve bağırarak çağırarak reytingler tavan yaptığı için o çıktı ortaya. Halbuki, benim öyle bir amacım yoktu. Biraz saf ve idealist biri olan bana dediler ki “Buraya yarışmaya gelen insanlar işlerini çok ciddi yapıyorlar”, “Buraya gelen insanlar buradan bir şef olarak çıkmak istiyorlar”. Halbuki oradaki yarışmacıların %99,9’unun şeflikle bir alakası yokmuş.O dönem etkilendin mi olumsuz tepkilerden?
Master Chef programının yayınlandığı zamanlar, ilk başta çok sarsılmıştım. Ama çok şanslıydım, çünkü sağlam ve düzgün bir ailem vardı. Eşim ve eşimin ailesi beni çok iyi tanıdıkları ve bildikleri için sürekli destek oldular. Öyle olmasaydı çökebilirdim gerçekten, bu sebeple arkanda sağlam ve sana inanan bir ailenin olması çok önemli.
TV şovları ile de meşhur olan, Anne Burell, Jamie Oliver, Anthony Bourdain, Anna Olson, Emeril Lagasse, Martha Stewart gibi şefler arasında en beğendiğin hangisi?Jamie’nin yaptığı iş “halkın çocuğu” modeli. Zaten İngiliz. Aşçılık için gidip gezmesi, görmesi lazım. Biraz popülist olsa da okullara gidip farkındalık yaratması, abur-cubur’a karşı savaş vermesi çok güzel projeler, televizyonu bu şekilde kullanıyor olmasını beğeniyorum açıkçası. Ayrıca basit ve doğal hali ile yemek yapıyor, mesela eldiven takmıyor. Biz sentetik insanlar değiliz, evde her gün eldiven takarak yemek yapmıyoruz, yok öyle bir şey, öyle göstermek bence riyakarlık. Emeril’i hiç sevmem. Aslında çoğu kişi sempatik bulur ama ben Amerika’da da çalıştım, abartıyorlar, bu bana biraz ters geliyor. Anthony Bourdain’i ise çok severim. O henüz TV programlarına çıkmadan önce “Kitchen Confidential” isimli bir kitabını okumuş ve orada kendimle alakalı çok benzerlikler bulmuştum.
Dünyada ve Türkiye’de şef isimleri ile zincir restoranlar açılıyor, senin de böyle bir zincir planın var mı? Yoksa sahip olduğun işletmenin her detayı ile bizzat ilgilenmek mi istersin?Yok. Şu an en istemediğim şey kendi restoranımı açmak. Aslında zaman zaman, bazı yatırımcılardan bu tür teklifler geliyor ama bunu 50 yaşımdan sonra yapmak istiyorum. Yani, inzivaya çekilmek gibi anlaşılmasın ama mutfağımda huzurla ve sadece keyif için yemek yapmak istiyorum. Ailemin, çocuklarımın ve sevdiğim herkesin bir araya gelip vakit geçireceği bir yer.
Zincir restoran fikrine ise sıcak bakmam mümkün değil. Emsalleri İtalya’da çok var, ama marketing stratejisidir bu. Zincir restoran olmaz, çünkü bir şef her yerde olamaz. Hatta sadece iki yerde dahi olamaz. Bir restoranın olur, onun başında durursun. Malzemeyi seçmen, mutfağı yönetmen, garsonları yönlendirmen ve her detayıyla ilgilenmen lazım.
Pişirirken ve yerken en çok keyif aldığın yemek hangisi?Pişirdiğim her şeyden çok keyif alıyorum. O an ne pişiriyorsam, aslında “o an”dan keyif alıyorum. O an risotto yapıyorsam, risotto yapmaktan keyif alıyorum, et kızartıyorsam, et kızartmaktan hoşlanıyorum, balık yapıyorsam o anda sadece onu görüyorum, hissediyorum, nasıl olması gerektiğini düşünüyorum… Mutfağa kesinlikle aç girerim! Bu çok önemli. Bir şey üreteceğin zaman aç olmalısın. İnsan kimyası böyle çünkü. O primitife iç güdü ile daha saldırgan oluyorsun ve daha iyi odaklanıyorsun. Ondan da koyayım, bundan da koyayım derken daha yaratıcı oluyorsun. Ben akşam 6’ya kadar yemek yemem. En çok sevdiğim yemek ise tereyağlı pilav ve karnıyarık, babaannem yapacak ama!
Çalışan kadınlar için, hızlı ve pratik birkaç tüyo var mı peki?Çalışan kadın yemek yapmasın. Yemek yapmak için vakit ayırmak lazım. Pratik veya hızlı yapılan bir şeyde ne tat ne de lezzet olur. Güzel bir salata yapmak için bile vakit ayırmak, emek harcamak lazım. O yüzden, çalışan kadınlar çalışmayan birer koca bulsunlar.
’’ Pişirdiğim her şeyden çok keyif alıyorum. O an ne pişiriyorsam, aslında “o an”dan keyif alıyorum.
18 YORUM
YORUM
GÜNCEL
19
ANTİK ve MODERN OLİMPİYATLAR
Madrid ve Tokyo ile birlikte İstanbul da 2020 Yaz Olimpiyatlarına adaylığını koydu. Eylül ayında hangi aday şehrin kabul edileceği açıklanacak. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı Ali Kiremitçioğlu, “En iyi Olimpiyat
hikâyeleri, unutulmaz arka planlara sahip kentlerden çıkar. İstanbul; insanlar, fikirler ve tabii ki kıtalar arasında köprü kuran bir şehirdir. İstanbul siyaset, coğrafya, felsefe ve kültür için her zaman güçlü bir tiyatro, milenyum için bir buluşma noktası olmuştur. İstanbul, Doğu ile Batının, eskinin ve yeninin, gençliğin ve mükemmelliğin, potansiyelin ve fırsatların kucaklaştığı bir şehirdir. İstanbul 2020 ile paylaşacağımız bu hikâyeler, milyonlarca insanı pek çok açıdan etkileyecektir,” diyerek İstanbul’un olimpiyatlar için harika bir seçim olduğunu çok güzel ifade ediyor. Londra 2012 Olimpiyatlarının efsanevi gösterilerinin ardından 2020 yılındaki Yaz Olimpiyatlarına ev sahibi olabilme ayrıcalığını kazanmayı heyecanla umut ettiğimiz bu günlerde olimpiyatların tarihi, dünü ve bugünü, şehre getireceği coşku, şampiyon sporcuları yakından seyredebilme ihtimali herkesi heyecanlandırıyor.
Yazı: İrem Küpeli
M
20 YORUM
Şimdinin tatlı rekabetlerle geçen müsabakaları, antik çağlarda sadece tek bir kazananın olduğu, ölümüne mücadelelerin verildiği ve genellikle savaşçıların rekabet ettiği çok zorlu bir beş gün olarak geçiyordu. Ödül ise sadece zeytin yapraklarından bir taç ve asırlarca konuşulan şöhretli bir isim olmaktı.
ANTİK OLİMPİYATLAR
MÖ 776 yılında gerçekleştirildiği tahmin edilen ilk Olimpiyat oyunları Zeus’un onuruna düzenlenmişti ve kısa süre sonra Antik Yunanlılar tarafından mitolojik anlamlar yüklendi. Dört yılda bir düzenlenen Olimpiyatlar başlamadan bir ay önce, elçiler bütün Yunanca konuşulan ülkelere gider ve gizli bir ateşkes anlaşması talep ederdi. Böylece bu ülkeler arasındaki bitmek bilmeyen savaşlara olimpiyatlar sırasında ara verilir ve müsabakalara katılmak veya takip etmek isteyenler güvenle Olimpia şehrine seyahat ederdi. Olimpiyat Ateşkesi adı verilen bu gelenek, 1993 yılında tekrar başlatılmıştı.
Antik Olimpiyat Oyunları ile günümüzdeki sporlar arasındaki benzerlikler, arkeolojik kazılarda bulunan eşyaların üzerine detaylı bir şekilde resmedilen gösterilerden anlayabiliyoruz. Bir çoğu günümüze gelmemişse de boks, güreş, sürat koşusu gibi sporların bugün hala müsabakaları düzenleniyor. Özellikle sürat koşusunu kazanmak Antik Olimpiyatlarda büyük bir onurdu. Antik Olimpiyatlarda, ikinci veya üçüncü gelmenin sonuncu olmaktan bir farkı yoktu. Modern Olimpiyatlarda olduğu gibi müsabakalara sadece “katılmış olmak” gibi bir onur söz konusu değildi.
Müsabakalara katılan sporcuların büyük çoğunluğu aslında birer savaşçı olduğundan ve doğdukları günden bu yana sadece “galip gelmek” iç güdüsüyle yetiştirildiklerinden onlar için birinci olmak ve kazanmak tek önemli unsurdu. Müsabakalar sonrası ise birinci olamayan diğer katılımcılar, arka sokaklardan geçerek geri döner ve insanlarla karşılaşıp hor görülmek istemezlerdi.
Antik Olimpiyatlar; Yunanistan, Roma İmparatorluğu sınırlarına dahil olduktan sonra da devam etti. Ancak MS 394 yılında, İmparator I. Theodosius, Olimpiyat Oyunlarının düzenlenmesini durdurmuştur. Bunun nedeni; Hıristiyanlığı, Roma İmparatorluğunun resmi dini olarak empoze etme kampanyasına başlayan I. Theodosius, başta Zeus ve diğer mitolojik Yunan tanrılarının onuruna düzenlenen Olimpiyatları inançlarına ters görmüştür.
Londra 2012Açılış Seremonisi
YORUM
GÜNCEL
21
MODERN OLİMPİYATLAR
1800’lü yılların sonunda yapılan arkeolojik çalışmalarla ortaya çıkan antik Olimpiya kenti, müsabakaların yapıldığı alanlarla birlikte olimpiyatların asıl amacı Baron Pierre de Coubertin’i çok etkiler. 1894’te Olimpiyatları tekrar düzenlemek üzere teklifini sunar ve çabalarının sonucu olarak 1896 yılında Modern Olimpiyatların ilki Atina’da gerçekleştirilir. Bu tarihten itibaren Dünya Savaşları haricinde Olimpiyatlar, tıpkı antik zamanlarda olduğu gibi, dört sene de bir düzenlenmeye devam ediyor. Antik ve Modern Olimpiyatlar arasındaki en önemli fark, günümüz Olimpiyatlarının uluslararası hale gelmiş olmasıdır. Yunanistan, ilk modern olimpiyatın ardından sürekli Atina’da düzenlenmesini teklif etmişse de bu teklif Olimpiyatların uluslararası bir kimliğe sahip olması için kabul edilmemiştir. Derken Yaz aylarında, kar ve buz sporlarını düzenlemek imkansız olduğundan Kış Olimpiyatları da ayrıca düzenlenmeye başlanmıştır.
İSTANBUL 2020KÜLTÜRLERİN HARMANLANDIĞI ŞEHİR
Avrupa ve Asya arasında hem fiziksel hem de felsefi bir köprü olan İstanbul, kültürlerin ve dinlerin harmanlandığı bir şehir olarak sahip olduğu rakipsiz konumu sürdürüyor. Şehir, iki
farklı dünya ve kültürü hem enerjik hem de ahenkli bir şekilde harmanlayarak mümkün olan en olumlu şekilde birleştiriyor.
Sadece kozmopolit bir şehir olmayan İstanbul, kelimenin tam anlamıyla çok sayıda farklı ırkı, dini, tarihi ve kültürün bir
arada yaşadığı ve uyum ve hoşgörü çerçevesinde etkileşim içerisinde olduğu uluslararası bir şehir.
Boğaziçi ve Haliç tam anlamıyla bir ikon şehir olan İstanbul’un arkasında nefis bir doğal siluet oluşturuyor. Boğaziçi,
ziyaretçileri İstanbul’un tarihinin yeniden canlı bir şekilde hayat bulduğu Tarihi Yarımada’ya çekiyor. Efsanevi Kapalı Çarşı, ziyaretçileri kendi labirentine çekerek onları şehrin esas ruhuyla sarıp sarmalıyor. Güzel kokulu baharatlar,
ezan sesi ve doğu ile batı mutfaklarının harmanlanmasıyla hazırlanan yemekler duyuları harekete geçiriyor. İstanbul,
Yerebatan Sarayı’nın derinliklerinden Sultanahmet Camii’nin minarelerinin tepesine, ziyaretçilerine keşfedilmeyi bekleyen
saklı hazineler sunuyor.
’’ İstanbul 2020 vizyonu ile farklı kültürleri, inançları ve gelenekleri spor yoluyla bir araya getirirken eşsiz konumuyla Oyunların ilk defa bir şehirde aynı anda iki kıta üzerinde düzenlenmesine fırsat sunuyor.
BosphorusStadyumu
BosphorusOkçuluk Kompleksi
22
GÜNCEL
YORUM
UNUTULMAYAN ANLAR
Olimpiyatlar; nefes kesen spor müsabakaları, coşkulu şampiyonlar ve unutulmaz rekorların yanında çok farklı ve anlamlı anlara da tanık oldu. Belkide bunların arasında en çok dikkat çekeni, 1968 yılında Meksika’da düzenlenen Yaz Olimpiyatlarında yaşanan olaydır. 200 metre yarışında siyahi atlet Tommie Smith birinci, beyaz atlet Peter Norman ikinci ve siyahi atlet John Carlos üçüncü olur. Madalya töreninde milli marş okunurken siyahi atletler ellerine siyah bir eldiven takıp yumruk yaparak havaya kaldırır ve ayakkabılarını çıkararak milli marşı dinlerler. Peter Norman da desteğini belirtmek için göğsüne İnsan Hakları rozetleri takar. Amaçları, siyahilere yapılan ayrımcılığı ve diğer bütün insan haklarına aykırı durumları protesto etmektir. Podyumdan inerken seyirciler tarafından yuhalanırlar ve bu sessiz sakin protestonun üstüne dünya ayağa kalkar. Üç sporcunun da spor hayatı biter. 1936’da Berlin’deki olimpiyatlarda yapılan Nazi selamına tepki vermeyen Komite, bu sessiz protestoyu şiddetle kınar. Tommie Smith, daha sonraları yazdığı otobiyografisi, “Silent Gesture” kitabında bu protestonun nasıl gerçekleştiğinden ve sonrasında yaşananlardan ayrıntılarıyla bahsediyor.
Sadece üzücü olaylardan ibaret değil akılda kalanlar... Olimpiyatlar, tarihte iz bırakan pek çok gelişmenin başlangıcına da neden oldu. 1900 yılında ikinci modern olimpiyatların gerçekleştirildiği Paris’te, kadınların ilk defa müsabakalara katılmasına izin verildi. 1948 yılında İngiliz doktor Ludwig Guttman, İkinci Dünya Savaşı gazilerine moral olması amacıyla Tekerlekli Sandalye Yarışlarını başlattı ve zamanla bu yarışlar Paralimpik Oyunları haline geldi. 2000 yılında Sidney’de düzenlenen Yaz Olimpiyatlarında, Kuzey ve Güney Kore’nin tek bir bayrak taşıyarak elele stada girmesi ise en unutulmayacak ve en umut veren anlardan biri oldu.
Son yıllarda, rekor kıran dereceler elde eden modern sporcuların popülaritesi tıpkı antik zamanlardaki savaşçı sporcuların kazandığı sevgi ve şöhrete eş değer seviyelere ulaştı. Michael Phelps ve Usain Bolt gibi hayranlık uyandıran dereceler kazanan sporcular, hem amatör sporculara ilham kaynağı oluyorlar hem de popüler kültürün bir parçası haline geldiler. Halkın, sporcuları yakından tanımayı ve onların başarılarına canlı olarak tanık olmayı istemesi; politik, ticari ve turistik nedenlerin ötesinde bir olgu haline geldi. Bu nedenle, İstanbul’un bir Olimpiyat şehri olması, bütün ülke gençliğinin sporun bütün alanlarına olan sevgisini ve ilgisini artırmaya, ülke çapındaki spor programlarının daha başarılı ve daha yaygın olmasına neden olacağı şüphesiz. Bir Olimpiyat şehri olmak, on yıllar sonrasına kalacak bir miras, pek çok güzel başarının başlangıcı olacaktır.
Pekin 2008Usain Bolt ’’ Usain Bolt, 100 metreden sonra
200 metreyi de rekorla kazanıp Pekin 2008’in tartışmasız en büyük yıldızı olmuştu.
Ypsilon_22x30cm.indd 1 15.05.2013 11:43
24 YORUM
Fethiye, ışıkların şehri, zaman tünelinde oluşmuş ve vahşi Toros Dağlarının erişilmez zirvelerinden
akarak gelen medeniyetler selinin Akdeniz’in köpüklü mavi sularıyla buluştuğu yer. Ne özenle
seçilmiş kelimeler ne de büyük bir kitabın sayfaları böylesi bir güzelliği bütün ihtişamıyla
eksiksiz bir şekilde anlatabilir.
Fethiye, Toros Dağlarının bir parçası olan ve bir koyu çevreleyen Mendos Dağının eteklerinde şirin bir ilçe. Aynı zamanda, yakınında
Telmessos antik şehri bulunuyor. Ana rıhtımın yanında olan Helenistik tiyatro gibi kalıntılar da şehirden görülebiliyor. Likya’nın
en önemli şehri olan Telmessos’un ilk kayıtlarına 5. yüzyıl başlarında ulaşılıyor. Böylesi bir tarihe sahip olan bu güzel şehrin
bulunduğu topraklar hakkında sayısız efsane anlatıla gelmiştir.
Yazı: İrem Küpeli
I ş ı k l ar ın Ş ehr i
Fethiye
YORUM
GEZİ SEYAHAT
25
’’ Mavi ve yeşilin her tonuyla çevrili Fethiye’de iki mevsim var: Bahar ve Yaz!
26 YORUM
Bir Likya efsanesinde, Telmessos’un isminin nereden geldiği şöyle açıklanmış: “Apollo, Fenike kralı Agenor’un en genç kızına aşık olur. Küçük bir köpek şekline girer ve utangaç kızın sevgisini kazanır. Yakışıklı bir adam olarak tekrar ortaya çıktığında evlenirler ve bir oğulları olur. Adını, Telmessos yani “Işıkların Şehri” koyarlar. Diğer bir efsane ise
Büyük İskender’in MÖ 334-333 kışında Anadolu’yu istila etmek için Telmessos’a donanmasıyla nasıl girdiğini anlatıyor. Donanmanın kumandanı Nearchus, müzisyenleri ve kölelerinin şehre girmesi için Telmessos Kralı Antipatrides’den izin alır. Alınan izinle savaşçılar, flüt kutularına sakladıkları silahlarıyla gece ziyafeti esnasında akropolü ele geçirirler. 1284 yılında, Anadolu beyliği Menteşe tarafından hükmedilen Telmessos’un adı Megri olur. Ardından 1424 yılında Osmanlı İmparatorluğuna katılır. 1934 yılında ise şehir, Osmanlı Hava Kuvvetlerinin ilk pilotlarından olan ve bir görevde öldürülen Fethi Bey’in onuruna ‘Fethiye’ olarak değiştirilir.
Fethiye, pek çok deprem geçirmiştir. En önemlisi 1957 yılındaki 67 kazazede ve 3200 hasarlı binayla son bulan depremdi. Depremin ardından şehir eski yapılarının çoğunu kaybeder ve şimdi daha çağdaş bir yapılaşmaya sahip şehrin modern bir limanı ve marinası bulunuyor. Doğal olarak korunan liman, yat mürettebatları için önemli bir varış noktasıdır. Aynı zamanda harika rüzgarıyla yelkenciler için de denize açılmak için mükemmel bir liman. Bu güzel şehre ister denizden ister karadan ulaşın, kışın bile Akdeniz iklimine özel sıcak ve güneşli bir hava, sahildeki yerel kafelerden birinde Türk çayınızı veya Türk kahvenizi yudumlarken, etekleri çam ağaçlarıyla, zirveleri beyaz karlar ve sislerle kaplı dağlar sizi karşılayacak.
BEski Cami
YORUM
GEZİ SEYAHAT
27
Kuru, uzun, sıcak yazlar ile kısa, ılık, yağmurlu kışlar, Fethiye’nin iklim özelliklerini oluşturuyor. Yazın 30-40 C civarında olan sıcaklık, kışın genellikle 10 derecenin üstünde. Sizi her zaman sıcak bir havayla karşılayan bu turkuaz renkli denizlerde yılın dokuz ayında yüzülebilmesi, Fethiye’yi kusursuz bir tatil şehri yapıyor. Rahatlıkla diyebiliriz ki Fethiye’de iki mevsim var: Bahar ve Yaz!
Tabii ki yüzmek burada yapılabilecek tek aktivite değil. Mendos dağının eteklerinde uzun yürüyüşler, doğa keşifleri, tırmanışlar yapıp kamp kurarak bu antik şehrin gecesini, uzun ve değişken tarihine tanıklık eden yıldızlarını da keşfedebilirsiniz. Doğa kaşifleri, nadir bitki ve ağaç meraklıları için harika bir mekan olan Fethiye’de, bölgeye hâkim iklim koşulları nedeniyle gümüş köknar, sarıçam, Avrupa ladininden oluşan çam ormanları çevreyi kaplıyor. Zeytin, defne, mersin ağacı, akasya, çınar ağacı ve diğer popüler ağaçlar da bu zengin florada bulabileceğiniz türlerden bazıları. Akgünlük ağacı dünyadaki nadir türlerden biridir. İlk bilinen tarihi 10 milyon yıl öncesine kadar uzanan ve kökü buz devrinden öncesine dayanan bu ağaç sadece Fethiye ve Köyceğiz’de ve ayrıca Kaliforniya’nın küçük bir ilinde yetiştiriliyor.
’’ Fethiye; doğal, antik ve eğlenceli. Kusursuz bir tatil için ideal!
Fethiye Limanı
Likya DönemiKaya Mezarlıkları
Aşağı KiliseKayaköy
28 YORUM
SAKLIKENTBİR TABİAT HARİKASI
Saklıkent iki dağ arasında, 9 ile
90m muhtelif genişliğinde, 150 ile 80m yüksekliğinde 18 km uzunluğunda bir
konyondur. İlk etapta 200m tahta köprüler üzerinden yürüyerek saniyede 9-10 m3 hızla
akan doğal su kaynağının olduğu bölgeye varılmaktadır. Sıcaklığın en yüksek olduğu yaz aylarında bile vücudun soğukluğuna
dayanamıyacağı serinlikte akan kaynak suyu içilebilir niteliktedir.
YORUM
GEZİ SEYAHAT
29
ÖLÜDENİZ
Fethiye deyince çoğu kişinin ilk aklına gelen yer Ölüdeniz’dir. Dünyanın en ünlü ve en güzel harikalarından biri olan Ölüdeniz’in muhteşem lagününün türkuaz mavisi sularını görmek için, kilometrelerce seyahat etmeye değer. Kristal kadar berrak olan Ölüdeniz’in suları o kadar temizdir ki tuzlu olduğunu var saymazsak, evde içtiğimiz su kadar temizdir. Ölüdeniz iki bölümden oluşur: Birinci bölüm koydan lagüne uzanan Belcekız ya da Belceğiz bölümüdür. Bu bölüm Ölüdeniz’in dalgalı kısmıdır. İkinci bölüm içerisinde lagünün bulunduğu gerçek Ölüdeniz bölümüdür. Bu bölüm sakin ve sığ olan bölümdür. Tepelerle çevrili olan lagüne, dar bir kanalla giriliyor ve en kötü fırtınada bile lagün, adının hakkını vererek sakinliğini korumaya devam ediyor. Ölüdeniz, Fethiye’ye 12 kilometre uzaklıktadır. Burada, kano, sörf, su kayağı, paraşüt gibi bütün su sporlarını yapabilmenin yanında plaj voleybolu da oynayabilirsiniz. Ölüdeniz yamaç paraşütü yapmak için dünyadaki en ideal yerlerden biridir. Bu sporu yapmak için deneyimli olmanıza da gerek yok. Eğer uçma lisansınız yoksa ilk uçuşunuzu lisanslı ve deneyimli bir pilotla gerçekleştirebilirsiniz. Pilotlar gereken her şeyi yerine getiriyorlar. Sizin bütün yapmanız gereken Ölüdeniz’in güzelliklerinin tadını çıkarmak ve 1400-1700 metre yükseklikten bol bol fotoğraf çekmek. Uçuş yaklaşık 30-45 dakika sürüyor. Profesyonel ve amatör fotoğrafçılar için harika manzaralar sunan Ölüdeniz’in doğal güzelliği, koruma altına alınmış.
’’ Dünyanın en güzel plajlarından biri olan Ölüdeniz’de, pırıl pırıl deniz ve tepeden süzülen rengarenk paraşütler manzaraya renk katıyor.
Fethiye’de kalışınız esnasında, şehrin ve civarının bütün güzelliklerini keşfetmeye çalışın. Haftalık pazarını gezin, geleneksel ve turistik ürünler satan esnafını tanıyın... Sanki orada yıllardır yaşıyormuş gibi şehrin bir sakini olun. Çünkü tarih ve doğanın iç içe olduğu bu harika yerde vakit geçirmek paha biçilemez. Hem Fethiye hem Ölüdeniz, ziyaretçilerine harika bir doğa ve unutulmaz bir tatil ortamı sunuyor.
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
kobe messi 440x300 tr.pdf 1 07.06.2013 11:20
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
kobe messi 440x300 tr.pdf 1 07.06.2013 11:20
32 YORUM
YORUM
TARİHİ
33
TARİH, GELENEK VE HATIRALARIN BİR ARADA OLDUĞU ALTI ASIRLIK ÇARŞI!
Kapalıçarşı
Osmanlı İmparatorluğu, fethettiği büyük şehirlerin hemen hepsinde bir Kapalıçarşı yapmıştır. Ancak, bunların en meşhuru
ve muhtemelen atası, İstanbul’daki Kapalıçarşı’dır. İstanbul’a gelen yerli ve yabancı her turistin ziyaret ettiği yerlerin başında
Kapalıçarşı geliyor. İstanbul sakinleri bile dönem dönem Kapalıçarşı’yı ziyaret edip havasını solumayı bir ritüel haline
getirmişlerdir. İster ilk defa, ister defalarca görmüş olun, yapacak hiçbir alışverişiniz olmasa dahi, bu büyük çarşının üstü kapalı serin sokaklarında gezmek, her defasında farklı bir deneyim
olacaktır. Günümüzün alışveriş merkezlerinden sonra ise bütün ziyaretçilerinin içini ferahlatan nostaljik bir yolculuk; neşeli ve
coşkulu esnafından bir şeyler satın almak her zaman büyük bir keyif olmuştur... Çarşı, kurulduğu günden bu yana şark havasını asla kaybetmeden günümüze kadar gelmiş ve asırlardır sadece
şehrin değil bütün ülkenin en önemli ve en çok tanınan ziyaret yeri olmaya devam etmiştir.
Yazı: İrem Küpeli
34 YORUM
Çarşının kuruluş tarihi çok eskilere dayanır. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u Türk topraklarına kattığında bugünkü Kapalıçarşı’nın yerinde Bizanslılar tarafından inşaa edilmiş bir bedesten bulunuyordu. Kapalıçarşı’nın bu kısmına bugün “İç Bedesten” veya “Cevahir Bedesteni” adı verilmektedir. Zamanla İç Bedesten’in etrafına dükkanlar ilave edilmiş ve yavaş yavaş büyüyerek bugünkü devasa Kapalıçarşı halini almıştır. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettikten sonra şehri Türkleştirmek ve
imarını geliştirmek amacıyla Türk mimarisinin özelliklerini taşıyan hanlar, hamamlar, çarşılar ve camiler yapılmasını emreder. İşte bu emrin ardından, biri Galata’da ikisi İstanbul tarafında olmak üzere üç adet bedesten inşaa edilmiştir. “İstanbul tarafında” denmesinin nedeni ise Galata kısmının o zamanlar “İstanbul’un ötesi” olarak bilinmesinden gelir. 1461 yılında ahşap olarak hizmete açılan Yeni Bedesten’de bir yolu pamuk, bir yolu ipek ile dokunan ve sandal adı verilen bir kumaş satılmaya başlanır. Bu nedenle Kapalıçarşı’nın ikinci önemli yapısı olan bu kısma zamanla “Sandal Bedesteni” adı verilir.
ÇESKİNİN KİRALIK KASALARI
Ancak Kapalıçarşı şehrin sadece ticaret noktası değildi. Eski bedestenlerin çoğunda dolap veya mahzen adı verilen günümüzün bankalarındaki kiralık kasa vazifesi gören bölmeler vardı. Çünkü bedestenler, taş yapıları, demir kapıları, bekçileri ve “kapalı” olmasından dolayı güvenli yerlerdi. Zengin halk, parasını, mücevherlerini, kıymetli eşyalarını, silahlarını, kürklerini dükkanlarda duvarların içinde veya yer altında bulunan bu “kiralık kasa” dolaplarında saklamayı tercih ederdi. Evliya Çelebi de seyahatnamesinde Kapalıçarşı’dan bahsederken bu dolaplara da değinmiştir. Dolabından bir eşyasını almak isteyen, bir bölükbaşı ile birlikte sandığının konulduğu dolaba gider ve bölükbaşının denetiminde sandığını açıp işini hallettikten sonra tekrar mühürleyip yerine koyardı. Bölükbaşıların ne kadar dürüst ve güvenilir olduğunu Evliya Çelebi şöyle anlatmıştır: “Bunlar (Bölükbaşıları) o kadar muteber insanlardır ki bedestenin, içi mısır hazineleriyle dolu bütün dolapları açık kalsa asla el sürmezler.”
YORUM
TARİHİ
35
KUBBELEREŞSİZ OSMANLI
SANATINA DAİR İZLER TAŞIYOR
Çarşının üstünü örten seri kubbeler eski iki bedesten etrafında oluşa oluşa bugünkü biçimini almış. Kubbelerin ve iç duvarların üzerindeki süslemeler geleneksel Osmanlı
sanatına dair sizlere izlenimler veriyor. Beyaz kubbelerin sadeliğinin ortasında çiçek
oyması gibi duran mavi süslemeler hemen hemen aynı aralıklarla yapılmış. Ancak
bedestenlerin tavan yapıları daha farklı.
36 YORUM
’’ Bölükbaşıların ne kadar dürüst ve güvenilir olduğunu Evliya Çelebi şöyle anlatmıştır: “Bunlar o kadar muteber insanlardır ki bedestenin, içi mısır hazineleriyle dolu bütün dolapları açık kalsa asla el sürmezler.”
GÜVENİLİRLİK
Kapalıçarşı dua ile açılır ve dua ile kapanırdı. Duacı adı verilen bir bölükbaşı, İnciciler kapısı önünde durarak halkı duaya davet ederdi. Padişahın ve askerin selametine, gelmiş geçmiş bedestenlilerin ruhlarına rahmet dilerdi. Ardından, “Tavcılık (sahtekarlık) yapılmayacak! Mal kapatılmayacak! (Gizlenmeyecek) Kefilsiz mal alınıp satılmayacak!” diyerek alışverişlerin başladığını bildirirdi ve akşamları da aynı dua ile kapılar kapanırdı. Kapalıçarşı asırlarca bu gelenekle açılmış ve kapanmıştır.
Şimdinin alışveriş merkezlerine ve hatta bankalarına ilham kaynağı olan Kapalıçarşı’nın kapanış saati geldiğinde üç kapısı kapatılır ve İnciciler kapısı çarşı tamamen boşalıncaya kadar açık bırakılırdı. Bir bölükbaşı yanında yamağı elinde kalın sopasıyla dükkanları tek tek dolaşır ve gündüzden girip saklanmış biri var mı diye kontrol ederdi. İşte bu sıkı ve titiz güvenlik önlemleri nedeniyle böylesi büyük ve işlek bir yerde asırlar boyunca sadece bir kez hırsızlık hadisesine rastlanmıştır. Bu hırsızlık da tarihte “Bedesten Soygunu” adıyla çok meşhurdur. 1591 senesinde bir sabah tüccarlar, Kapalıçarşı’daki dükkanlarına giderler ve dolaplarının açık olduğunu görürler. Panik ve telaşla yapılan sayımın ardından çalınan para miktarının otuz bin altın civarında olduğu ortaya çıkar. Divan-ı Hümayun hemen hırsızların bulunmasını emreder. Halk ise çok şaşkındır. Dile kolay... açıldığından bu yana, yüzyılı aşkın bir süredir, burada ilk defa hırsızlık olmuştur.
Her gün, kapanmadan önce dükkanlar tek tek kontrol edildiğinden ilk önce hırsızın, bedestenin içinden biri olduğu düşünülür. Bedesten tamamen kapatılıp her yeri aranmasına rağmen bir sonuca ulaşılamaz. O zamanki yeniçeri ağası, hırsızın bedesten dışından biri olabileceğini öne sürer ve diğer dükkanları da aramaya başlar. Bu arama sırasında bir Acemin dükkanındaki dolapta, çalınan altınlar ve mücevherler bulunur. Dolabı kiralayan şahıs yakalanır ve suçunu itiraf eder. Bundan sonraki hırsızlık ise yaklaşık iki asır sonra 1754 yılında gerçekleşmiştir. Bu nadir hırsızlık hadiseleri, Kapalıçarşı’nın güvenliğinin ne kadar yüksek olduğunu ve halkın ne kadar güvenilir olduğunu gösteriyor.
YORUM
TARİHİ
37
’’ Çarşı, kurulduğu günden bu yana şark havasını asla kaybetmeden günümüze kadar gelmiş ve asırlardır sadece şehrin değil bütün ülkenin en önemli ve en çok tanınan ziyaret yeri olmaya devam etmiştir.
Kapalıçarşı’nın içinde camii, karakol gibi farklı yapılar da bulunuyor. Bugünkü esnafının çoğu kuşaklardır burada dükkan sahibidir, hatta bazıları hala Fatih Sultan Mehmet’in emrini taşıyan dükkan tapularına da sahiptir. İçine girer girmez yüzünüze çarpan ticaretin neşeli havası, her daim yerli yabancı turistleri ve İstanbul sakinleriyle dolu kalabalık ortamıyla Kapalıçarşı, her gezenin yüzünde şaşkın ve keyifli bir ifade bırakır. Böylesine büyük ve her adımı tarih, gelenek ve hatıralarla dolu bu mekan birkaç sayfa ile anlatmakla bitmeyeceği gibi bir defa gitmenin de kimseye yetmeyeceği aşikar. Her bir sokağını, her bir dükkanını ayrı ayrı incelemek, sırlarını ve hatıralarını keşfetmek, bu uzun keşfin ortasında bakır fincanlarda servis edilen türk kahvesini yudumlamak İstanbul’da olmanın en güzel keyiflerindendir. Neredeyse altı asırlık bir yapının hala eskisi kadar canlı ve hareketli olduğunu görmenin keyfi ise kelimelerle tarif edilemez.
ÇARŞU-I KEBİRDÜNYANIN EN BÜYÜK TARİHİ ÇARŞISI
Eskiden Büyük Çarşı anlamına gelen Çarşu-ı Kebir olarak da bilinen Kapalıçarşı, bugün otuz bin metrekareden fazla
bir alan üzerine yayılmıştır. İçinde, altmış beş sokak, üç binden fazla dükkan ve yirmi adet han bulunuyor. Bu hanların
önde gelenlerine; Ali Paşa Hanı, Yarım Taş Hanı, Evliya Hanı, Kürkçü Hanı, Zincirli Han, Yolgeçen Hanı gibi örnekler
verilebilir.
38 YORUM
BUISSON RESIDENCE
GEOMETRİK GÜZELLİK
FOTOĞRAFLAR: MAX MACKENZIE & PAUL WARCHOL
YORUM
MİMARİ
39
40 YORUM
zun virajlı bir yoldan aşağı inip çam ağacı ormanının içinden geçtiğinizde yolculuğunuz sona eriyor ve Buisson Residance’a varıyorsunuz. Yeşil bir tepeciğin üzerine konumlanmış ve Virginia’nın merkezindeki Anna gölüne bakan harika bir manzaraya sahip olan ev, ilk olarak kendisini uzun, beyaza boyalı tuğla bir duvarla gösteriyor. Duvarın üzerindeki bakır kaplı çıkma kat, evin hatlarına karakter katıyor.
Mimar Robert M. Gurney tarafından tasarlanan Buisson Residance, Virginia’daki Anna gölüne bakan nefes kesen bir manzaraya sahip. Çok huzurlu bir ortamda bulunan ve içinde yaşayan herkese kendisini çok rahat hissettiren ev, farklı bir tarza ve çok iyi bir işçiliğe sahip. Farklı tasarımı ve çağdaş mimari havası, evin görkemli bir şekilde kendisini göstermesini sağlarken kullanılan parlak renkler de evin vahşi yaşam içinde parıldamasını sağlıyor. Evin dış tasarımı anında dikkatleri çekiyor. Üç katı da ışıkla dolan evin lüks yaşam ortamı geniş bir bahçe ortamına baktığından hem özgür ve sosyalleşilebilecek bir ortam sağlıyor hem de mahremiyet gerektiren bir aile ortamını da mümkün kılıyor.
U
’’ Farklı tasarımı ve çağdaş mimari havası, evin görkemli bir şekilde kendisini göstermesini sağlarken kullanılan parlak renkler de evin vahşi yaşam içinde parıldamasını sağlıyor.
YORUM
MİMARİ
41
Keyifli manzarasıyla Anna gölü; eşsiz, modern ve güzel bir hava vererek binayı ekstra gösterişli bir hale sokuyor. Bu harika, lüks evin iç mimarisi de bir o kadar güzel tasarlanmış. Şık ahşap yer döşemesi, evin sofistike iç malzemelerinden sadece birini oluşturuyor ve rahat mobilyalar da ekstra bir şıklık katıyor. Virjinya’nın harika manzarasıyla bu ev, muhteşem bir yaşam alanı sunuyor. Kullanışlı ve büyük mutfak alanı, ana salona bağlı ve büyük bir aile için çok elverişli. Yatak odası da göz kamaştıran manzaraya bakıyor.
Bina mimarisinin ana ögesini, cam kaplı bir köprü ile birleştirilmiş iki adet “L” şeklindeki duvar oluşturuyor. Maun kaplı duvarlar, daha küçük “L” ile birleşerek binaya hacim katıyor. Cam duvarlar daha büyük bir “L” ile birleşerek ana salonu oluşturuyor. Bu tasarım aynı zamanda, göle bakan güney ve batı manzaralarını da mümkün kılıyor. Giriş ve duvar o kadar harika bir şekilde birbirine geçmiş ki duvar çam ormanı ve göle bakan manzara arasında bir eşik oluşturmuş. Eve bu duvarı takip ederek, halka açık ve özel alanı birbirinden ayıran bir alanın içinden geçtikten sonra giriliyor.
’’ Kullanışlı ve büyük mutfak alanı, ana salona bağlı ve büyük bir aile için çok elverişli.
42 YORUM
Antre, yaşam ve uyuma alanları, göl manzarasını maksimum seviyede tutmak ve güney güneşinden yararlanmak için enine bir şekilde yerleştirilmiş. Büyük çıkıntılar ve sensörlü motorize gölgelikler yaz aylarında ısı kazancını sınırlarken, kış aylarında güneşin iç mekanlara derinden işlemesini sağlayabilmek için bir araya getirilmiş.
İkinci katın çatısı ve dış duvarları, bakırla kaplanmış. Cam ile kaplanan doğu ve batı duvarları ise bakır hacminin bitimiyle başlıyor. Evin doğu ucundaki cam duvar, iki kat yükseklikteki hole büyük miktarda ışık veriyor. Batı ucundaki cam kaplama ise, iki yatak odasına ve göl manzarasına ışık sağlıyor. Güney tarafındaki bakır kaplı cephenin yekpare ve büyük ucu, ikinci kattaki çalışma odasına da manzara sağlıyor. Eğimli çatı ve ön duvar, kuzey rüzgarının yönünü değiştirmek ve büyük fırtınalarda yağmur suyunun akıtılmasını sağlamak üzere tasarlanmıştır. Geometrik hacimler, hem iç mekandan görünen manzarayla hem de dışarıdan ulaşılabilirlikle doğayla birleşiyor.
Proje detayları, minimal ve net tutulmuş. Alanlar, bir düzene göre yerleştirilmiş. Burada, sağlamlık ve şeffaflık bir arada bulunuyor. Tasarımdaki özen, enine yerleştirilmiş alanlar ve duvarın sürekli devam eden varlığı, manzaranın çok ötesine gidip taşan düzensiz bir güzelliğe sert bir kontrast da katıyor. Düzenli insan yaşamının ve yapısız doğal şartların arasındaki işte bu kontrast, Buisson Residance’ın farkını oluşturuyor.
’’ Bakır kaplı çıkma kat evin hatlarına karakter katarken, iç mimarisi sağlamlık ve şeffaflığı bir arada tutuyor.
YORUM
MİMARİ
43
HUZUR DOLUGÖL VE ORMAN MANZARASI
Mimar Robert M. Gurney tarafından dizayn edilen Buisson Residence Amerika Virginia’daki Anna Gölü’nün hemen yanına inşa edilmiş. Gölün muhteşem manzarası
ve büyük çam ormanlarıyla çevrili ev huzurlu bir atmosfer sunuyor.
44 YORUM
1999 yılında aramızdan ayrılan Jay Pritzker ve eşi Cindy Pritzker tarafından 1979’da verilmeye başlanan ve mimarinin Nobel’i kabul edilen Pritzker Mimarlık Ödülü her yıl yaşayan bir mimarı, yeteneğini, vizyonunu ve bağlılığını sergileyen, insanlığa ve yapılı çevreye mimarlık sanatı aracılığıyla istikrarlı ve belirgin katkılarda bulunan bitmiş eserlerinden ötürü onurlandırıyor.
2013 yılı Pritzker Mimarlık Ödülü’nün sahibi ise 71 yaşındaki sıra dışı mimar Toyo Ito oldu. Ödül, sponsor Hyatt Vakfı’nın başkanı Thomas Pritzker tarafından açıklandı. Mimari çalışmalarını Tokyo’da yürüten Ito, ödülle birlikte 100.000 dolar ve bronz madalyanın sahibi oldu. 1987’de Kenzo Tange, 1993’de Fumihiko Maki, 1995’te Tadao Ando ve 2010’da ise Kazuyo Sejima ve Ryue Nishizawa‘nın ardından bu ödüle layık görülen 6’ncı Japon mimar oldu.
1965’te Tokyo Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden mezun olduktan sonra Kiyonori Kikutake ve Ortakları isimli firmada çalışmaya başlayan Ito, 1971’de Tokyo’da kendi stüdyosunu kurdu ve stüdyosuna Urbot (Şehir Kökeni) ismini verdi. 1979’da ise firmasının ismini Toyo Ito ve Ortakları Mimarlık olarak değiştirdi.Ito, 2010’da Prens Takamatsu onuruna verilen 22. Praemium Imperiale ödülünü, 2006’da RIBA’nın Altın Madalyasını, 2002’de ise 8. Venedik Bienali Uluslararası Sergisi için Yaşa Boyu Başarı dalında Altın Aslan ödülünü almıştı.
MİMARİNİN NOBELİ TOYO ITO’NUN OLDU2013 PRITZKER ÖDÜLÜ
Torre Realia Barselona, İspanya
Toyo Ito Mimarlık MüzesiImabari, Japonya
YORUM
MİMARİ
45
Hotel Porta FiraBarselona, İspanya
46 YORUM
Bu topraklardan neden bir Türk markası çıkartamıyoruz? Aslında bu tez yavaş yavaş miadını dolduruyor. Artık iç pazara olduğu kadar dış pazarlara da ürün yetiştirmekte zorlanan markalarımız var. Hem de sadece üretim anlamında değil, işin tasarım kısmını da üstlenerek kendini kabul ettirmiş markalar bunlar. Bunlardan biri de vintage ve modern zevkleri harmanlayarak halı konusunda kendi tarzını oluşturmayı başaran Dhoku.
Bugüne kadar halı kullanımına sıcak bakmayanları bile cezbeden bu ürünlerin arkasında bir Türk var. Mehmet Güreli, geçmişi üç kuşak öncesine dayanan Kapalıçarşı’daki mağazayı 1989 yılında devralmış devralmasına ama olduğu yerde saymamış. Dokumacılık bilgisi ve tecrübesi ile 2007 yılında Dhoku markasını oluşturan Güreli, tasarım ekibiyle birlikte şimdilerde özellikle yabancı turistlerin ve yurtdışı alıcıların gözdesi olan bu halıları üretmeye başlamış.
Her şeyin gerçeğini, hatta son zamanların trend tabiriyle “organik”ini tercih etmeye çalışanlar için müthiş seçenekler sunuluyor. İsterseniz tamamen el yapımı ve organik kilimlerden beğendiğiniz tasarımı seçebilirsiniz ya da aile yadigarı hakiki dokuma halınızı kendi tarzınızda yeniletip kullanabilirsiniz.www.dhoku.com
EN “COOL” HALI!DHOKU
[ TRENDLER & ÖNERİLER ]
DEKORATİF
YORUM
DEKORATİF
47
Alışık olduğumuz zigon sehpalarımızı eskiciye verme zamanı geldi. İngiliz tasarım firması DesignK tarafından tasarlanan bu eğlenceli çay masaları renkli ve modern evlerde kullanmak için birebir. Değişik dekorlara göre kombinlenebilecek bu şirin masalar aslında derin İngiliz çay kültürünün bir eseri. Minimal tasarımları ile ön plana çıkan DesignK’nın ürünleri tamamen el yapımı.www.designk.co.uk
Bİ’ FİNCAN ÇAY?TEA FOR ONE
48
DEKORATİF
YORUM
İsveç tasarım firması Note Design, tabanındaki kanat parçasını döndürerek, ışığı ayarlanabilen kubbeli bir masa lambası tasarladı. İsmini, İsveççe kanat anlamına gelen ‘’vinge’’ kelimesinden alan Vinge Masa Lambası, kanadı sayesinde merkezi etrafında 180 derece çevirilince yavaş yavaş aydınlatılıp karartılabiliyor.
Saydam üfleme cam, pirinç kanat ve konik çelik stanttan yapılmış bu masa lambasının, beyaz, kırmızı ve siyah olmak üzere üç ayrı rengi mevcut. İsveç aydınlatma markası Örsjö Belysning için hazırlanan bu tasarım ilk olarak şubat ayında Stokholm Tasarım Haftası’nda sergilendi.
Kusursuz İskandinav tasarımlarını beğenenlerin, bu sade tasarımlı ve hareketli kanatlı masa lambaları ile evlerinde veya ofislerinde minimalist bir hava yaratması mümkün. www.notedesignstudio.se
MİNİMAL KANATLARVINGE
© I
nter
IKEA
Sys
tem
s B.V
. 20
13
İş yerinizde ne yoksa IKEA Kurumsal’da var.Hayalinizdeki iş yeri IKEA Kurumsal’da. Siz de en yakın mağazamızı ya da internet sitemizi ziyaret edin, iş yerinizi IKEA Kurumsal ile yenileyin.
OFİS
OTEL
MAĞAZA
RESTORAN
www.ikeakurumsal.com444 4 532
IKEA Kurumsal Satış Departmanı IKEA İstanbul Bayrampaşa: e-mail: [email protected] tel: 0212 443 00 00
İş yeri alışverişinizde anında indirim kazanma fırsatıŞehir içi nakliye indirimi (3.000 TL ve üzeri alımlarda geçerlidir.)
Mağazaya gelmeden alışveriş imkanıTek noktadan alışveriş sürecini organize ederek ürün teslimatına kadar özel müşteri hizmetiAxess’e özel IKEA KURUMSAL Kart sahiplerine 12 taksit
IKEA KURUMSAL Kart Sahiplerine Özel Avantajlar
22x30cm.indd 1 5/24/13 2:26 PM
50 YORUM
YORUM
YAT
51
SUNREEF58FREE STYLE
Yat sahiplerinin şirketin kalitesine olan övgüleri
ve talepleri üzerine inşa edilen Sunreef 58, lüks
bir ortamda yolculuk yaparken yelken açma
keyfini bir araya getiriyor. Sunreef 58 Freestyle,
mürettebatsız, daha küçük ve hafif bir teknede
yelken açmak isteyenler için ideal bir seçim.
52 YORUM
eni katamaran modeli Sunreef 58’in ikinci ünitesi olan Freestyle’ın gövdesi, göz alıcı mor rengine boyanmış. Göz alıcı mor rengi, katamaranın özenle seçilen dekoratif detayları, parlak beyaz mobilyaları ile mor, siyah ve açık bej renklerini birleştiren modern ve minimalistik iç dekorasyonuna da uyum sağlıyor. Bütün bu ögeler bir araya gelerek iç dekorasyon tasarımında, şık, modern, sade ve huzurlu bir hava ortaya çıkarıyor. Yat özellikle kişisel kullanıma odaklı tasarlanmış.
’’ Sunreef 58, lüks bir ortamda yolculuk yaparken yelken açma keyfini bir araya getiriyor. Samimi bir ortam, daha küçük ve hafif bir tekne ile yelken açmak isteyenler için ideal bir tekne.Y
YORUM
YAT
53
Yat, havacılık endüstrilerinde kullanılan vakum enfüzyon teknolojisi ve hafif kompozit malzemeler kullanılarak inşa edilmiş. Yatın gövdesi ve üst yapısı, şık, aerodinamik bir profil oluşturmaya odaklanarak tasarlanmış. Deniz gövdeleri, yüksek hızlara ulaşabilmek için doğal dalga gücünü kullanıyor. Gemi direği, güneşlenme güvertesine yerleştirildiği için salon bölümü oldukça ferah. Ayrıca denizin panoramik manzarasını tüm güzelliğiyle sunmakta sunuyor. Geceleri, halojen LED’ler ve su altı ışıkları, gemi direğini ve gövdeleri aydınlatarak çok hoş bir ortam oluşturuyor. Rahat koltuklara ve güneşlenme minderlerine sahip yemek odası ile güneşlenme güvertesi, aynı zamanda ana dümene de ev sahipliği yapıyor. Burası denizi seyretmek, arkadaşlarınız ve ailenizle keyifli bir akşam yemeği yemek için yatın en keyifli bölümü. Burada sıcak mum ışığı eşliğinde gece gökyüzüne bakıp yıldızları seyretmenin tadına doyamayacaksınız. Kaptan da yine buradan yelken manevralarını gerçekleştirebiliyor. Böylesi sıcak bir ortam sunan Sunreef 58 Freestyle, tam bir aile teknesi olduğunu kanıtlıyor.
54 YORUM
FREESTYLESUNREEF 58
Uzunluk: 18.28 m Genişlik: 9.2 m
Su çekimi: 1.65 m Deplasman: 26 tonDirek Yüksekliği: 27.3 mMayıstra Yelkeni: 112 m2
Gennaker Yelkeni: 145 m2
Genoa Yelkeni: 70 m2
Motorlar: 2 x 110HP YanmarYakıt Kapasitesi: 2 x 900 Litre Su Kapasitesi: 2 x 390 Litre
Konuk sayısı: 8Mürettebat sayısı: 2
YORUM
YAT
55
Yatın sahibi için hazırlanan büyük bir süitin yanında üç tane de çift kişilik konuk kamarası ve bir ikiz yataklı mürettebat kamarası bulunuyor. Büyük süit, iskele tarafındaki gövdenin kıç tarafında bulunuyor ve kaptan köşkünün içinden de geçilebiliyor. Mürettebat kamarası ise tam karşı istikamete yerleştirilmiş ve dışarıdan da girilebiliyor. Konuk kamaraları, gövdelerin içine yerleştirilmiş ve her birinin kendi içinde banyosu bulunuyor. Gövdelere yerleştirilen altı adet geniş pencere, konuk kamaralarına bol miktarda güneş ışığı girmesini sağlıyor. Salonun içinde bir mutfak, ana dümen yeri ve sekiz kişilik bir akşam yemeği alanı bulunuyor. Kıç taraftaki kaptan köşkünde ve güverte köprüsünde de iki adet daha akşam yemeği alanı var. Hi-Fi ve DVD oynatıcılı bir adet 40 inç LCD TV ile konukların keyfi için her şey düşünülmüş. Yatın en önemli bölümlerinden biri de kiler. Burada bir çamaşır makinesi, kurutma makinesi ve birkaç adet su oyuncağı bulunuyor. Yat, toplam olarak 62 metrekarelik bir yaşam alanı sunuyor. Dışarıdaki kaptan köşkü; rahat divanlar, güneşlenme minderleri, bir yemek masası, koltuklar ve su oyuncakları için bir depo kompartımanı ile donatılmış. Kaptan köşkünün ve yaşam alanının aynı katta olması ve kayar kapılarla birleştirilmesi, daha ferah ve geniş bir alan etkisi veriyor.
Sunreef’in diğer bütün tekneleri gibi Freestyle da yüksek performans yelken açma, lüks konaklama, geniş ve ferah yaşam alanları ve harika bir tasarım ile kusursuz bir deniz macerası deneyimi sunuyor. Katamaran olma özelliği ise başka bir artı. Sri Lanka, Hindistan ve Polinezya kökenli olan çift gövdeli bu yat türü, hız tutkunları için ayrıcalıklı bir deneyim.
’’ Sri Lanka, Hindistan ve Polinezya kökenli olan çift gövdeli bu yat türü, hız tutkunları için ayrıcalıklı bir deneyim.
56 YORUM
Veyron 16.4 Grand Sport VitesseWorld Record Car EditionÜstü açık spor otomobiller kategorisinde dünya hız rekorunun sahibi!
408.84 km/s.
YORUM
OTOMOBİL
57
Kurulduğu ilk günden bu yana Bugatti’nin eşsiz yapısı ve yüksek estetik standartları, insanları heyecanlandırmış ve böylesi bir otomotiv sanat eserine sahip olma şansını elde edenlerde sınırsız bir tutkuya neden olmuştur. Bu olağanüstü şirketin tarihi, birinci ve ikinci dünya savaşları arasındaki döneme denk gelen klasik otomotiv çağında başlıyor. Bugatti’nin o zamanlardaki imajı da o dönemlerde çok popüler olan spor otomobil yarışlarından büyük ölçüde etkilenmiştir.
Bugatti.
58 YORUM
Geçmişinin başarısını gölgede bırakmayarak dünyanın en hızlı otomobili unvanını alan Bugatti Veyron 16.4 Grand Sport Vitesse, Volkswagen Grubunun Ehra-Lessien’deki test alanında 408.84 km/s hıza erişti. Almanya merkezli ünlü Teknik İnceleme ve Sertifika organizasyonu TÜV, otomobilin üstü açık spor otomobiller kategorisinde dünya hız rekoruna eriştiğini resmi olarak onayladı. Vitesse, Çinli yarış sürücüsü
Anthony Liu tarafından kullanıldı. Dünya rekoru kıran otomobil, dünyada ilk defa Nisan ayında Şangay Motor Show’da otomobil severlerin beğenisine sunuldu.
Dünyanın en hızlı otomobilini biraz daha yakından tanıyalım...
Yeni Bugatti Veyron 16.4 Grand Sport Vitesse, Grand Sport modelinin zarafetini Super Sport’un performansıyla birleştirerek güzellik ve zekanın başarılı bir simbiyoz kurabileceğini garantiliyor. Sürüş sisteminin sayısız bileşeni, Grand Vitesse Sport’u üstün kılan özellikler arasında yer alıyor. Bunların arasında, azaltılmış egzoz gazı karşı basıncıyla birlikte dört büyük turbo kompresör ve klimaların kullanımı çok daha düşük yakıt tüketimiyle güçte önemli ölçüde artışı garantiliyor. 4 pompalı tankıyla yakıt sistemi, Super Sport modelinden alınmış. İlaveten, aktarma organlarının bütün öğeleri de kesintisiz ve güvenli bir güç aktarımı sağlayabilmek için takviye edilmiştir. Özellikle de 7 adet hız seviyeli çift debriyajlı şanzımanın vitesi, otomobilin yeni özelliklerine göre düzenlenmiş. Bütün bu özelliklerin yanında bir de 199 beygir gücü oranında bir artışla Vitesse, şu ana kadar üretilmiş en hızlı dört tekerli otomobil unvanını saatte 408.84 kilometrelik bir hızı yakalayarak elde etti. Maksimum hızdan özel güvenlik önlemleri alınmış trafiğe kapalı yollarda faydalanılırken, Grand Sport Vitesse elektronik olarak saatte 375 kilometre hız sınırıyla normal bir kullanım moduna da sahip.
G
YORUM
OTOMOBİL
59
Grand Sport Vitesse’nin rakipsiz gücünü yollarda güvenli ve usta bir şekilde koyabilmek için mühendisler, bu yüksek performanslı otomobile özel bir şase geliştirmişler. Yarış otomobillerinden adapte edilen hızlı tepki veren amortisörler sayesinde, aracın kontrolü çok daha yüksek seviyelerde iyileştirilmiş ve kusursuz bir şekilde dengelenmiş. Ani hızlanmalar ve frenler esnasında otomobil gövdesinin ilerleyişini ve fırlamasını hissetmek tam olarak imkansız. İyileştirilmiş tekerlek yükü dalgalanmaları, yetersiz dümenlemeyi daha da azaltıyor ve maksimum seviyede aktif güvenlik sağlıyor. Yeni Grand Sport Vitesse, daha da iyi bir performansla çok daha güvenli ve konforlu bir sürüş deneyimi sunuyor.
Bugatti Otomobilleri Başkanı Dr. Wolfgang Schreiber, “Vitesse’yi ilk tanıttığımızda, en yüksek hızı 375 km/s olarak belirlemiştik. Ancak, saatte 400 km gibi bir hıza erişme fikrinden de vazgeçememiştik. Saatte 408.84 km gibi bir hıza erişebilmiş olmamız, benim için çok büyük bir heyecan ve bu başarı bir kez daha Bugatti’nin uluslararası otomotiv endüstrisinde teknoloji söz konusu olduğunda lider konumda olduğunu kanıtlıyor,” dedi.
VITESSEGRAND SPORT’TAN DAHA GÜÇLÜ
Bugatti mühendisleri 1001 HP güce ve 1.250 Nm maksimum torka sahip
mevcut Grad Sport’u daha da geliştirerek Vitesse’yi yarattılar. Dünyanın en hızlı
Roadster’i; Bugatti Grand Sport Vitesse, 4 turbo beslemeli, 8.0 litre hacme sahip
W16 motoru ile 1.200 HP güç ve 1.500 Nm maksimum tork üretiyor. Dört tekerlekten çekiş sistemine sahip olan Vitesse, 7 ileri vitesli yarı otomatik şanzımanıyla gücü
tekerleklere aktarıyor.
’’ Bu başarı bir kez daha Bugatti’nin uluslararası otomotiv endüstrisinde
teknoloji söz konusu olduğunda lider konumda
olduğunu kanıtlıyor.Dr. Wolfgang Schreiber
Bugatti Otomobilleri Başkanı
60
OTOMOBİL
YORUM
Vitesse, Çinli girişimci ve yarış sürücüsü Anthony Liu tarafından kullanıldı. 29 yaşındaki yarışçı Vitesse ile dünya rekoruna eriştikten sonra deneyimini şu sözlerle dile getirdi: “Çok heyecan verici bir andı. Test sürüşlerimizde saatte 400 km hıza erişmiştik ancak bu inanılması güç hız limitini bile aşmamız ve daha yüksek hıza erişmemiz beni çok gururlandırdı. Otomobil, çok yüksek hızlarda bile son derece konforlu ve stabil bir sürüş sunuyor. Üstü açık otomobil ile motorun sesini tam anlamıyla duyabiliyorsunuz ve otomobilin üstü açık olmasına rağmen yüksek hız esnasında rüzgar sizi hiç rahatsız etmiyor.”
Bugatti Veyron 16.4 Grand Sport Vitesse, 2012 yılında piyasaya sürülmüştü. Otomobilin gücü, 8 litrelik W16 motorundan geliyor. 1,200 beygir gücü veren motor, yolda 3,000 - 5,000 dakikada devir ile 1,500 Newton metrelik bir torka sahip. Yüksek performansı, yarışçı şasesiyle bağlantılıdır. Birlikte, yüksek hızda giderken oluşan şokları emiyor. Takviyeli denge çubukları, hem dört tekerli sürüş sistemini hem de bütün aracın tam kontrolünü garantiliyor. Yüksek seviyelerdeki böylesi bir performansı mümkün kılan diğer faktörler arasında yüksek burulma direncine sahip standart bir karbon monokok ve tamamen karbon fiberden yapılan bir dış katman var. Rüzgar sesini ve hava türbülansını aracın içinde minimum seviyede tutmak, üstü açık otomobillerde araç içinde önemli bir sorundur. Vitesse’nin kompleks bir tasarıma sahip rüzgar siperli özel olarak geliştirilen tavan rüzgarlığı, konforlu ve sakin bir üstü açık sürüşü garantiliyor. Bu özellikler, rekor kıran saatte 408.84 kilometrelik hıza erişmede büyük bir etkendi. Rekor kıran sürüş için Vitesse, iç özelliklerine uyum sağlayan bir dış görünüm için siyah ve turuncu renklerdeki güçlü çift renkli bir tasarıma büründü. Bu özel Bugatti Veyron 16.4 Grand Sport Vitesse World Record Car sürümü, sadece sekiz otomobil ile sınırlı olarak üretildi ve 1.99 milyon avro fiyatıyla alıcılarını bekliyor.
’’ Çok heyecan verici bir andı. Test sürüşlerimizde saatte 400 km hıza erişmiştik ancak bu inanılması güç hız limitini bile aşmamız ve daha yüksek hıza erişmemiz beni çok gururlandırdı.Anthony LiuYarış Sürücüsü
buyukluk budur dikey_b2_22x30cm_fiyatsiz.indd 1 25.03.2013 15:27
62 YORUM
[ DİJİTAL DÜNYA’DA OLUP BİTENLER ]
TEKNOBLOG
İki dev marka Hermés ve Jaeger-LeCoutre’nin 1928’den 1972’ye kadar süren işbirliği benzersiz bir tasarım için yeniden hayat buldu. Modayı yakından takip edenleri her zaman heyecanlandırmayı başarmış bir marka olan Hermés’in 176. yılı anısına tasarlanan saatin üretimi her yıl şerefine yalnızca bir adetle sınırlı.
Jaeger-LeCoutre tarafından toplamda 176 adet üretilen Hermés Atmos Clock her detayıyla oldukça özel bir ürün. Kurulmaya ya da pile ihtiyaç duymadan, enerjisini havadaki basınç değişikliklerinden alarak çalışan saatin kristal küresi ise tam anamıyla bir sanat eseri. Kristal küre, geçmişi beş asır öncesine dayanan cam üreticisi Les Cristalleries de Saint-Louis’in kusursuz işçiliğini gözler önüne seriyor.
Şimdi gelelim, saatin en can alıcı özelliğine; Hermés sanat direktörü Pierre-Alexis Dumas’a göre Hermés Atmos Clock tam 1000 yıl boyunca durmadan çalışmak üzere tasarlandı. Paris şehrindeki Hermés ve Jaeger-LeCoutre butiklerinde satışa sunulan saatin fiyatı ise 30.000 euro.
HERMÉS ATMOS CLOCKİKİ DEV MARKANIN BENZERSİZ İŞBİRLİĞİ
YORUM
TEKNOLOJİ
63
Macar tasarım firması Antro, beş yıl süren çalışmasının ardından bavul gibi katlanıp taşınabilen elektrikli bir motorsiklet geliştirdi. Katlandığında taşınabilir bir sırt çantası ve valiz haline gelen Moveo’nun en büyük artısı sadece 25 kg olması. Moveo’nun diğer özellikleri de oldukça ilgi çekici. Çevreci araç, sadece elektrik tüketerek çalışıyor. 1 saat içinde tamamen şarj olabilen Moveo, bu güçle 35 km yol yapabiliyor. Maksimum 45 km hıza ulaşabilen aracın fiyatı 3.100 - 4.600 dolar arasında değişiyor.www.solo-duo.hu
Sosyal ağlar, çeşitli paylaşım uygulamaları, arkadaş ekleme, beğeni toplama, birilerini takip edip yorumlar yapma artık günümüz mobil iletişim dünyasının vazgeçilmezleri. Kullanıcılar hayatlarındaki her gelişmeyi paylaşmayı, gittikleri her yerde ‘’check-in’’ yapmayı, gittikleri mekanları puanlamayı ve fotoğraflarına ‘’retro’’ efektler verip arkadaşlarıyla paylaşmayı günlük rutinlerinin içine aldılar. Bu sosyal etkileşim birçokları için bir hayat tarzına dönüşmüş olsa da, kimileri için de rahatsız edici bir hal almış durumda. İşte Rando’nun diğer uygulamalardan ayrıştığı nokta tam da burada başlıyor.
Rando’nun ana fikri yalınlık. Bahsettiğimiz sosyal özelliklerden hiçbiri bu uygulamada yok. Çektiğiniz veya arşivinizde bulunan bir fotoğrafı hiç tanımadığınız bir Rando kullanıcısıyla rasgele olarak paylaşıyorsunuz, yine rasgele bir kullanıcı da fotoğrafını sizinle paylaşıyor. Rando sadece size gelen fotoğrafın dünyanın neresinden geldiğini öğrenmenize izin veriyor.
Sadece Android ve iPhone uygulamaları bulunan Rando’nun web uygulaması bulunmuyor. Günümüz sosyal ağlarının aksine sadece fotoğraf paylaşımına odaklanan uygulamanın kullanıcılar tarafından ne derecede ilgi göreceği şimdiden merak konusu. rando.ustwo.se
SCOOTER OUT, MOVEO IN!BAVUL GİBİ SCOOTER
AZ-SOSYAL UYGULAMARANDO
64
TEKNOLOJİ
YORUM
Sony, PlayStation 3’ün piyasaya sürülmesinin üzerinden neredeyse 8 yıl geçtikten sonra yeni nesil oyun konsolu PlaySation 4’ü New York’ta düzenlenen bir etkinlikle görücüye çıkardı. Her ne kadar görücüye çıkardı desek de aslında konsolun kendisini henüz tam olarak görmüş değiliz. Tanıtım beklendiği gibi rakibi Xbox’tan önce yapıldı ancak merakla beklenen PS4’ün ne fiyatı açıklandı ne de konsolun neye benzediği gösterildi.
PlayStation 4 projesinin mimarı Mark Cerny tarafından yapılan sunumda daha çok yeni nesil Dual Shock4 kablosuz kumandayı gözler önüne serdi. DualShock 4’te en dikkat çekici yenilik start ve select tuşlarının yerine gelen dokunmatik panel, hareket sensörü ve kullanıcının arkadaşlarıyla paylaşım yapabilmesini sağlayan
Share butonu. Bunun yanı sıra kumandanın ön tarafına mavi renkte bir ışık eklenmiş ve analog joystickler yeniden dizayn edilmiş.
Son teknoloji PC’lerde olduğu gibi gelişmiş bir grafik işlemcisi kullanılacak konsol, X86 işlemciye ve 8GB GDDR5 belleğe sahip olacak. Birçok sosyal içeriğin entegre edildiği cihazın dikkat çekici bir diğer özelliği de Remote Play. Bu özellik arkadaşınızı evinize çağırmak yerine onu oyuna davet ederek konsolunuza bağlanmasını ve oyununuza aktif olarak katılabilmesini sağlıyor. Sony’nin oyun severlere verdiği tek kötü haber ise PlayStation 4’ün mevcut PS4 oyunlarını desteklemeyeceği. Yani PS4 için oyun severler yeni baştan oyun koleksiyonu yapmak durumunda kalabilir.
PLAYSTATION EFSANESİNDE 4. PERDEDUALSHOCK 4 İLE GELEN YENİLİKLER
Tasarım ve kalite konusunda dünya markaları arasında oldukça iyi bir yere sahip olan Bang & Olufsen, H3 ve H6 adını verdiği iki yeni kulaklık modelini kullanıcıların beğenisine sundu. Üst seviyede ses deneyimi için geliştirilmiş olan Bang & Olufsen H3 ve H6 kulaklık modelleri, deri ve alüminyum karşımı tasarım yapılarıyla oldukça dikkat çekici ve şık duruyorlar.
iOS işletim sistemine sahip cihazlara odaklı olarak geliştirilen modellerde dahili mikrofon ve kontrol mekanizması da yer alıyor. Apple Store üzerinden sipariş verebileceğiniz kulaklıklardan H3’e 259 euro karşılığında, H6’ya 399 euro karşılığında sahip olabilirsiniz.
BANG & OLUFSEN H3 VE H6DİKKAT ÇEKİCİ VE ŞIK
66 YORUM
Fossil
WEFASHION
YORUM
MODA
67
Façonnable
68 YORUM
Atalar
YORUM
MODA
69
Mango
70 YORUM
Longines
YORUM
MODA
71
Façonnable
72 YORUM
Scotch & Soda
YORUM
MODA
73
Gucci
ONLINESHOPPING
74 YORUM
60’ların yazına doğru bir yolculuğa ne dersiniz? En iyi arkadaşınızı, favori güneş gözlüğünüzü ve tabi ki fotoğraf makinenizi yanınıza almayı sakın unutmayın! Retro-Vintage elbise, ayakkabı ve aksesuarlar
sunan Mod Cloth 2013 Yaz temasında 50’li ve 60’lı yılların seyahat ve tatil giyim tarzlarını retro severlerle buluşturuyor.
Uzun yolculuklarda ya da plaja giderken kendinizi rahat, şık ve aynı zamanda şirin hissettirecek rengarenk elbiselere, bluzlara, kaprilere, jeanlere, çanta ve aksesuarlara göz atmanızda fayda var...
www.modcloth.com
SHOP RETRO SUMMERMODCLOTH
YORUM
ALIŞVERİŞ
75
ONLINESHOPPING
Moda tasarımı ve sanat direktörlüğü geçmişi bulunan, İngiliz ve Avusturyalı tasarım ekibinden oluşan Hard Graft, laptop çantası, iPhone/iPad kılıfı, bavul, ayakkabı, cüzdan ve daha bir çok günlük
aksesuardan oluşan geniş bir ürün yelpazesine sahip.
Sadeliği ince bir zevk ve tasarım anlayışıyla sunan Hard Graft, sadece kaliteli Alman yünü ve İtalyan derisi kullandığı ürünlerin tamamını, Avusturya ve İtalya’da bulunan atölyelerinde el yapımı olarak
üretip müşterilerine sunuyor. www.hardgraft.com
SADE VE ŞIKHARDGRAFT
76
ALIŞVERİŞ
YORUM
ONLINESHOPPING
Artizen, makine hatlarında dönüp dolaşan ürünlerden değil. Hisleri, duyguları, düşünceleri olan insanlar tarafından sevgiyle üretilen ayakkabıların olduğu bir atölye. El yapımı ayakkabı yapma
geleneğini koruyarak, teknolojinin getirdiği nimetlere pek de bulaşmadan oldukça şık ve kaliteli ayakkabılar üretiyorlar.
El emeği göz nuru olarak tanımladıkları birbirinden güzel ayakkabıları yüzde yüz oğlak derisi kullanarak üreten ve internet mağazasında müşterilerine sunan markanın tüm kutularında, ayakkabıyı
üreten usta eller hakkında bilgi veren kartlar da mevcut. www.artizen.com.tr
SEVGİYLE ÜRETİLEN AYAKKABILARARTİZEN
78 YORUM
Kilo fazlalığı problemi ile uğraşan bir çok kişinin ortak derdidir herhalde tatilde kilo kontrolünü elde tu-tamamak ve kilo alarak eve dönmek. Açık büfede birbirinden lezzetli görünen börekler, kızartmalar, etler, tatlılar en dirayetli denilebilecek insanları bile
çoğu kez baştan çıkartmada etkili olur. Tatil denince çoğu insanın aklına yatıp uyumak ve kitap okumak gelir. Bununla birlikte deniz kenarına gidilse bile yüzmek yerine şezlongda güneşlenmek tercih edildiği için kilo alımı kaçınılmaz olur.
Fazla kilolu çoğu insanın düşündüğünün aksine sadece aşırı yeme ile açıklanamayacak kadar kompleks bir hastalıktır aslında. Genetik yatkınlıkla beraber bir çok metabolik hastalık bu rahatsızlığın ortaya çıkmasına neden olur. Düzensiz yaşam tarzı ise mevcut durumu daha da alevlendirir. Bu bilgilerden habersiz bir an önce zayıflamak isteyen insanlar bazen sağlıklarını bozma pahasına akla hayale sığmayacak yöntemleri deneyerek, kısa zamanda kilolarını vermek isterler. Doktor tavsiyesi olmadan kullanılan ve tıbbi olmayan zayıflama takviyeleri veya çok düşük kalorili diyetler ile zayıflasalar bile, tatil gibi araya giren olağan yaşam değişimlerinde eski kilolarına ve hatta belki daha da fazlasına yeniden kavuşurlar.
Uzm. Dr. Ayça Kayaİç Hastalıkları Uzmanı
Eyvah Tatile Gidiyoruz!
YORUM
SAĞLIKLI YAŞAM
79
Eğer kilo fazlalığınız varsa, eyvah yine tatil geldi diye düşünüp, tatilinizin kabusa dönüşmemesini istiyorsanız bu konuya ciddi bir şekilde eğilmelisiniz. Tatile giderken sadece az beslenmeye odaklanmadan önce metabolik durumunuzu gözden geçirmek iyi olur. Tiroid bezinin az çalışması, şeker metabolizması bozuklukları, böbrek üstü bezlerinin çok çalışması, karaciğer yağlanması, tansiyon yükseklikleri, kan yağı yükseklikleri gibi hastalıklarınızın tedavisi yapılmadan kalıcı olarak kilo sorunu ile baş etmek imkansızdır. Bununla birlikte metabolizma hızınız ölçülmeli ve size özel bir yaşam tarzı planı çıkarılarak menülerinizi kendinizin hazırlamanız konusunda eğitilmeniz gerekir.
Tatilde kilo almamak için her şeyden önce doğru bir tatil planı yapmak uygun olur. Örneğin; sürekli midenizi ve beyninizi uyaranların olduğu, açık büfe - her şey dahil oteller yerine, butik oteller veya yalnızca oda-kahvaltının dahil olduğu konaklama yerlerini tercih etmek daha doğru olur. Bununla birlikte tatil aktiviteyi artırmak için bir fırsat olarak da değerlendirilmelidir. Bütün gün şezlongda güneşlenmek yerine, bol bol yüzmek, plajda top oynamak, sörf, yelken, dalış gibi su sporlarını yapmak veya bunları öğrenmeye çalışmak da çok etkili kilo kontrol yöntemleridir. Her şey dahil konseptinde bir otele gidiyorsanız yanınızda muhakkak spor ayakkabılarınızı ve spor çoraplarınızı alın.
Kendinize, gün içinde en keyif alacağınız öğünü belirleyin. Diyelim ki, akşam yemeğinde uzun oturmayı seviyorsanız, sabah kahvaltı öncesi otelin fitness salonunu ziyaret edin ve güne güzel bir koşu ile başlayın. Spor sonrası kahvaltıyı süt ve meyve yiyerek hafif tutun. Daha sonra doğru plaja harekete... Bol bol denize girin ve yüzün. Öğle yemeğinde daha çok zeytinyağlı ve yoğurtlu salataları tercih edin, pilav ve makarnadan ise uzak durun. İkindi çayında yağsız yarım gözleme ile ayran içebilirsiniz. Akşam yemeğinde ise et, salata ve dilediğiniz bir içecekten 1-2 bardak alabilirsiniz.
Fazla kilolardan kalıcı olarak kurtulmak ve kilo yönetimini öğrenebilmek imkansız değildir. Yaşam, tatili ile düğünü ile ve çalışması ile bir bütündür ve insan hayatını diyetteyim veya değilim diye ikiye ayırmamalıdır. Bu konuyu kozmetik bir problem olarak algılamayıp, muhakkak tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak görmek gerekir. Amaç ise ister tatil ister bayram olsun her durumda sağlıklı kilo aralığını sürdürebilmek ve kilo alıp verme döngüsünden çıkmak olmalıdır.
80 YORUM
Zayıflamak isteyip de başarılı olamayanların öncelikle kendisine şu soruyu sorması gerekiyor: “Ben nerede hata yapıyorum?”Çok yemek yiyor olabilirsiniz, az yiyor ama yanlış besleniyor olabilirsiniz, yaptığınız beslenme hataları yüzünden vücudunuzun işini zorlaştırıyor olabilirsiniz.
Olsun. Nerede hata yapıyor olursanız olun, bilgi ve bilgiyi hayata geçirme becerisi sayesinde her türlü zorluğun üstesinden gelebileceksiniz. Şimdi size bir alışveriş listesi vereceğim, zayıflamaya karar verdikten sonra bu besinleri mutfağınızdan eksik etmez, önereceğim şekilde tüketirseniz işin %30’luk kısmını halletmiş olacaksınız.
“Yağ Yaktıran” Besinleri Tanıyalım
Amerikalılar bu maddelere “FATBURNER” diyor. Bu maddeler organizmamızda değişik şekillerde bulunuyor veya dışarıdan alınıyor. Vücudumuzda bulunan kısmı işin tıbbi bölümü, o yüzden ben size gıda yoluyla aldığımız yağ yakıcılardan söz edeceğim. İşte size “dışarıdan alınan” başlıca yağ yakıcılar.
Yağ YaktıranlarTok Tutturanlar
YEŞİL ÇAYYapılan araştırmalar gösteriyor ki düzenli olarak yeşil çay içenler, içmeyenlere göre %45 daha yavaş kilo alıyor. Ayrıca yeşil çayın deneklerin iştahını kesme konusunda çok başarılı olmadığını ancak yağ yakımını ve kilo almayı belirgin bir biçimde yavaşlattığını da biliyoruz. İşte bu yüzden her gün en az 1 fincan yeşil çay içmelisiniz.
KIRMIZI BİBERAcı sevenler sevmeyenlere göre daha şanslı çünkü kırmızı biberin içindeki Capsaicin maddesi metabolizmayı hızlandırıyor, vücut ısısını yükselterek enerji harcamaya neden oluyor. Eğer midenizde bir sorun yoksa yemeklerinize mümkün olduğu kadar kırmızı biber eklemenizi öneriyorum.
C VİTAMİNİ: “ÖNCELİKLE KİVİ”C vitamininin yağ yakım metabolizmasını hızlandırdığı bilimsel araştırmalarla da kanıtlanmış durumda. Pek çok hayvan ve bitki kendi C vitaminlerini sentezleyebilirken bizler bu vitamini dışarıdan almak zorundayız. Peki C vitaminini nereden alabiliriz? Bir avuç dolusu para vererek eczanelerden besin desteği almanıza hiç gerek yok, doğa bize vitaminlerin kaynaklarını cömertçe sunuyor, neden onlardan faydalanmıyoruz?
100 gram kivide 400 miligrama kadar C vitamini bulunuyor. Kivi, turunçgillerden 4-6 kat, elmadan ise 40-50 kat daha fazla C vitamini içeriyor. Yetişkin bir insanın günlük C vitamini ihtiyacı 60 miligram olduğu düşünüldüğünde, bir adet kivi bu ihtiyacı rahatlıkla karşılıyor.
YAĞSIZ YOĞURTGünde üç öğün yenen yağsız yoğurt, vücudun hızlı bir şekilde yağ yakmasına yardımcı oluyor. İçeriğindeki yüksek kalsiyum ve protein sayesinde özellikle bel çevresi ve göbek yağlarının erimesinde sık tüketenler için ciddi avantajlar sağlıyor.
Günlerini yağsız yoğurt yemeden geçirenlerin, özellikle bel bölgelerinin daha kolay yağlandığı da açıklandı. Ayrıca yoğurdun içeriğindeki yüksek kalsiyum ve proteinin kiloların sağlıklı bir şekilde verilmesini sağladığı biliniyor.
SUHayatın kaynağı olan su, oksijenden sonra en önemli ihtiyacımız. İnsan yemek yemeden haftalarca yaşayabilir, fakat susuz ancak birkaç gün yaşayabilir. Vücudumuzun yüzde 65’i su, kanın yüzde 92’si, kemiklerin yüzde 22’si, beynin ve kasların ise yüzde 75’i sudan oluşuyor. Hücrelerin yaşamsal faaliyetleri, vücut fonksiyonlarının yerine getirilmesi vücudun su dengesinin korunmasıyla mümkün. Dolaşımı hızlandıran su, yağ yakımını da kolaylaştırıyor. Bu yüzden, zayıflama sürecinde sakın su içmeyi unutmayın! En az 2,5 litre!
YORUM
SAĞLIKLI YAŞAM
81
YULAF KEPEĞİEvet biraz tatsız tuzsuz bir yiyecek, ama şu bir gerçek ki yulaf kepeği insanı uzun bir süre tok tutuyor. Üstelik düşük glisemik inseksi sayesinde şeker metabolizmasının da dostu bir besin. Kan şekerini çok yavaş yükselttiği için ani iştah ataklarını önlüyor, geç acıkmanızı sağlıyor. Ayrıca bir başka güzel tarafı da bağırsakların çalışmasını desteklemesi.
BROKOLİİşte bilim dünyasındaki herkesin üzerinde fikir birliği sağladığı bir besin. “Kanser Savaşçısı” da diyebileceğimiz brokoli! İçeriğindeki pek çok yararlı madde dolayısıyla brokoli için “şifa kaynağı” dersek abartmış olmayız. Vitamin, lif, kalsiyum yönünden de zengin olan brokoli aktif zayıflama sürecinizde sofralarınızın baştacı olmayı hak ediyor. Benim tavsiyem buharda bir güzel haşlayın, küçük parçalara bölün, üzerine limon, azıcık da zeytinyağı ve baharatla süsleyip, afiyetle yiyin.
BEYAZ LAHANAÇok düşük olan kalori değeri, yüksek lif oranıyla beyaz lahana da tok tutturanlar listemizin başındaki yerini almayı hak ediyor. İster çorbasını yapın, ister kapuskasını. Zayıflamaya karar verenler özellikle tüketmeli, “ben kilomdan memnunum” diyenler de haftada bir gün mutlaka yemeli. Ama bir hatırlatma: Zayıflayacağım diye günlerce sadece ve sadece lahana çorbası içmeyin! Unutmayın, beslenme denge işidir, bir ömür lahanayla geçmez!
YEŞİL KABAK VE BALKABAĞIHer iki kabak türü de yüksek lif içeriği sayesinde tok tutanlar listesinin gözdesi! Yeşil kabağın idrar söktürücü etkisinin yanında kabızlığı giderici özelliği de var. Potasyum, fosfor, kalsiyum, magnezyum, sodium ve demirden yana zengin olan yeşil kabağı çiğken rendeleyip salatalarınıza da katabilirsiniz.
Lif zengini balkabağı da iyi bir karoten, c ve e vitamini, potasyum ve magnezyum kaynağıdır, üstelik kalorisi de düşüktür. Benden size bir tavsiye; balkabağını çok çok az suyla hiç şeker serpmeden haşlayın, pişmiş balkabağına bol tarçın döküp afiyetle yiyin.
SÜTLÜ KAHVELight sütle yapacağınız bir hazır kahve, zayıflama sürecinizde mükkemmel bir içecek olacaktır. Ara öğünlerde içeceğiniz bir fincan kahve ile uzun süre tok kalmayı başaracaksınız.
HAYVANSAL PROTEİNHer türlü hayvansal protein metabolizmayı çalıştırarak yağları yaktırır. Aynı zamanda tok tutar. Tavuk eti, yağsız köfte, balık, yumurta, kırmızı et veya peynir günlük beslenmenizde mutlaka olsun. Ancak saf protein diyetlerinden uzak durun. Hiç karbonhidrat tüketmeden sırf protein yediğinizde belki hızlı kilo verirsiniz ama kaş yapayım darken göz çıkarırsınız. Kalpte ritim bozuklukları, kemik erimesi, tansiyon, kalp-damar hastalıkları ve gut gibi hastalıklar yakanıza yapışabilir.
Tok Tutturan Besinler
82 YORUM
İstanbul’dan adaları seyretmek mi yoksa İstanbul’u bir adadan seyretmek mi? Hangisinin daha keyifli olduğuna karar vermek imkansız
ama mehtabın altında parıldayan güzel İstanbul’u seyretmenin unutulmayacak bir deneyim olacağı şüphesiz...
Marmara Denizi’nin en güzel adalarından biri olan Sedef Adası, Büyükada’ya 5 dakika, Kınalıada ve Burgazada’ya 7 dakika, Kartal’a 10 dakika ve Bostancı’ya 25 dakikalık mesafede bulunuyor. Şehir hatları vapurları ile de ulaşımın mümkün
olduğu adaya, isterseniz pek çok kişi gibi kendi teknenize atlayıp da gelebilirsiniz. Özel tekneleri ile gelen misafirleri için demirleme alanı ve kendisine ait iskelesinde teknelere kolay ulaşım imkanı olduğu gibi; Kartal ve Adalar’dan da ulaşım mümkün.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde buradan Tavşanadası olarak bahsediyor ama şu an bilinen adanın ismi, güzelliği ve çeşitliliği ile meşhur bitki örtüsünün verdiği görüntüden “Sedef” olmuş. Evliya Çelebi’nin yanı sıra ve pek çok kayıtta, bitki örtüsünün bolluğu ve güzelliğinden dolayı diğer adalardan buraya hayvan otlatmaya getirildiği de belirtiliyor. Bir dönem Osmanlı Paşası Damat Fethi Paşa’nın mülkiyetine geçen adaya bu dönemde çok iyi bakılmasına rağmen paşa öldükten sonra bakımsızlığa terk edilmiş. Paşa döneminde adaya ekilen zeytin ağaçları ise maalesef Birinci Dünya Savaşı’nda tamamen kesilmiş.
Sedef Adası &
ELIOSEDEF
YORUM
MEKAN
83
SEDEF ADASIŞEHİRDEN KAÇMANIN
KISAYOLU
Elio Sedef, özel tekneleri ile gelen misafirleri için demirleme alanı ve kendisine ait iskelesinde teknelere kolay ulaşım imkanı sunduğu gibi;
Kartal ve Adalar’dan da ulaşım sağlamaktadır.
84 YORUM
İstanbul’un işgalinde, işgal kuvvetleri meşhur Yavuz Zırhlısını yine bu ada kıyılarına demirlemiş. O kötü yıllardan sonra şirin ada, bir süre sadece martıların ve dalgaların bozduğu derin bir sessizliğe gömülmüştür. Cumhuriyet Dönemi’nde adanın mülkiyeti miras yoluyla Fecr-i Ati’li şair Hüseyin Siret’in eşi Yegane Hanım’a intikal etmiştir. Yegane Hanım’ın vefatı üzerine ada oğlu Şehsuvar Menemencioğlu ve kızı Reyhan Şehsuvaroğlu’na kalmıştır. 1956 yılında adanın mülkiyet hakkını ellerinde bulunduran bu aile, bir yapı kooperatifi kurmuş ve bu kooperatifin etkin çalışmalarıyla ada, 60–70 villanın da içinde bulunduğu muntazam bir iskân mekânına dönüştürülmüştür. Kooperatifin çalışmaları devam ederken 1958 yılında adaya vapur seferlerinin başlamasıyla Sedef Adası, tatil günlerinde ve yaz aylarında hareketlenmiş ve İstanbullular için harika bir kaçış noktası olmuştur.
Sedef adasının yeşilliğinin yanında bir de serin esen rüzgarı meşhurdur. İstanbul’un sıcak havasından bunalanlar için Sedef Adasının esintili sahilinde gezerken; yeşiline, güzel havasına ve harika denizine doyduktan sonra dinlenmek ve güzel bir vakit geçirmek için duraklayıp mola verebileceğiniz harika bir restoran var. Elio Sedef Restoran, adanın kıyısında nefes kesen panoramik manzarası ve leziz yemekleriyle uğramadan geçilmemesi gereken bir mekan.
’’ Elio Sedef Restoran, adanın kıyısında nefes kesen panoramik manzarası ve leziz yemekleriyle uğramadan geçilmemesi gereken bir mekan.
YORUM
MEKAN
85
’’ Quick China Nişantaşı sushilerini mekanına taşıyan Elio Sedef, hafta sonları DJ performansları dasunuyor.
86 YORUM
Kendi iskelesinde 20 kişilik barı ve 50 kişilik güneşlenme imkanı sunan Elio Sedef, akşamları 100 misafirine iskele üstünde, 200 misafirine ise üst kısımda bulunan restoran bölümünde harika bir yemek servisi veriyor. Buna ek olarak bar ve lounge bölümleri, ormanlık alanın içinde bulunan localar da daha samimi bir ortam arayanlara ek alternatifler sunuyor. Toplamda 300 kişiyi rahatlıkla ağırlayabilen restorana isterseniz arkadaşlarınızla ve ailenizle gelebilir isterseniz düğün ve davetler gibi büyük organizasyonlar için de tercih edebilirsiniz.
Deniz mahsulleri ağırlıklı Akdeniz mutfağı olan menüde, İstanbul’da yiyebileceğiniz en taze balıkları bulabileceğiniz gibi, Akdeniz mutfağının serpme mezelerini de tadacaksınız. Tüm bunların yanında Quick China Nişantaşı sushilerini de mekanına taşıyan Sedef Elio, hafta sonları DJ performansları ve çok özel kokteylleriyle de güney sahillerini İstanbul’a taşıyor.
’’ Ormanlık alanın içinde bulunan localar da daha samimi bir ortam arayanlara ek alternatifler sunuyor.
88 YORUM
Kuruluşunun 10. yılını kutlayan Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), çağdaş bir tasarım ve sergileme anlayışıyla yenilenen Atlı Köşk’teki Kitap Sanatları ve Hat Koleksiyonu’nu, tekrar ziyarete açtı.
SSM koleksiyonlarının ve arşivinin dijital ortama aktarıldığı yeni teknolojik düzenlemeyle, Türk ve İslam sanatının nadir elyazması kitapları sayfa sayfa incelenebiliyor. Sergi salonlarında augmented reality (artırılmış gerçeklik) tekniğiyle hazırlanan animasyonların ziyaretçilere verilen iPad’ler aracılığıyla sunulduğu interaktif uygulamalar, geleneksel sanatları teknolojiyle buluşturarak, izleyenlere farklı bir deneyim yaşatıyor.
S A K I P S A B A N C I M Ü Z E S İ
KİTAP SANATLARI VE HAT KOLEKSİYONU
’’ Müzecilik anlayışımıza çağa uygun bir boyut daha kazandırıyoruz.Dr. Nazan Ölçer
YORUM
KÜLTÜR SANAT
89
Sergiyle ilgili bilgi veren SSM Müdürü Dr. Nazan Ölçer, “Müzemizin 10. yılını hem Atlı Köşk’ün yenilenmesi hem de Kitap Sanatları ve Hat Koleksiyonumuzun teknolojik altyapılı teşhiriyle kutluyoruz. Sakıp Sabancı’nın 1970’lerde büyük bir tutkuyla toplamaya başladığı özel koleksiyon için sorumluluk duyuyor, gelecek nesillere taşımak istiyoruz. Sakıp Sabancı’nın öncü bir girişimle başlattığı koleksiyonda yer alan Türk ve İslam sanatlarından hüsnühat, tezhip, cilt ve tasvir örneklerini, Sabancı Üniversitesi’nin çatısı altında, akademik bir bakış açısı ve çağdaş müzecilik anlayışıyla sergiliyoruz. Harf devrimi sonrası belirli akademik kesimler dışında genç kuşakların yabancı kaldığı hat sanatının, elyazması kitap ve diğer malzemelerle birlikte çağımızın dijital teknolojisiyle nasıl mükemmel bir beraberlik içinde zenginleşebileceğini, pek çok unsuru anlaşılır kılan yeni ufuklar açabileceğini göstermeyi amaçlıyoruz. Teknolojik araçları kullanarak gençlerin ilgisini çekmeyi, bu köklü sanatla ilgili bilgi aktarımı yapmayı hedefliyoruz. Bu nedenle, eserleri dijital ortama aktararak ve iPad aracılığıyla ulaşılmasını sağlayarak müzecilik anlayışımıza çağa uygun bir boyut daha kazandırıyoruz. Günümüzün sanatçılarına ilham veren geleneksel sanatları, geniş kitlelere ulaştırmayı arzuluyoruz,” diyor.
90 YORUM
İslam sanatının 14. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar uzanan dönemine ait, ünlü hattatların ve kitap sanatçılarının elinden çıkmış 200’den fazla eserin yer aldığı sergide, başta Kuran-ı Kerim nüshaları olmak üzere nadir elyazması kitaplar, kıta ve murakkalar, levha ve hilyeler, tuğralı ferman ve beratlar ile hattatların yazı yazmada kullandığı araçlar yer alıyor. Geleneksel sanatları bugüne taşımayı amaçlayan SSM, çağdaş sanatçıların ürettiği özgün tasarımları da müze koleksiyonuna dahil ediyor. Koleksiyonun yeni sunumunda, Ahmet Oran’ın yazı alıştırmalarına gönderme yapan 2005-2006 tarihli kaligrafik kompozisyon ziyaretçileri karşılıyor. Türkiye’nin tanınmış çağdaş sanatçılarından Kutluğ Ataman’ın güncel bir yorumla şekillendirdiği, hüsnühat sanatının “müsenna” veya “aynalı” adı verilen simetrik yazı kompozisyonlarını hatırlatan 2009 yapımı video, sergilemenin güncel sanatla bağlantısını bir kez daha vurgulayarak izleyicileri uğurluyor. Yeni sergileme için özel hazırlanan Türkçe ve İngilizce katalog ise SSM Kitap Sanatları ve Hat Koleksiyonu’nu yakından incelemek isteyen meraklıların ilgisine sunuluyor. Sergi kapsamında, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’yle birlikte hazırlanan, elyazması kitap üretiminin aşamalarını detaylarıyla anlatan film bu zahmetli sanat üretimine yabancı olan ziyaretçilerin, bu eserlerin yaratılma süreçleri hakkında bilgi sahibi olmasını amaçlıyor.
’’ Koleksiyonun yeni sunumunda, Ahmet Oran’ın yazı alıştırmalarına gönderme yapan 2005-2006 tarihli kaligrafik kompozisyon ziyaretçileri karşılıyor.
YORUM
KÜLTÜR SANAT
91
SERGİ KAPSAMINDAKİ ETKİNLİKLER
Sergi kapsamında, her zaman olduğu gibi eğitim programı, seminer ve paneller gerçekleştirildi. Paris, Sorbonne Üniversitesi’nden gelen kitap sanatları uzmanı Prof. Dr. François Deroche, “Kodikoloji - Elyazması Kitaplar Üzerine Araştırmalar” konulu bir seminer verdi. “Ölümünün 500. Yılında Sultan II. Bayezid: Kitaplar, Şairler, Sanatkârlar” başlıklı bir panel gerçekleştirildi. Uzman akademisyenlerin katılımıyla, yeni bulgular ışığında Sultan II. Bayezid dönemi ve Batı’yla ilişkilerinin konuşulduğu panelin ardından, SSM koleksiyonlarında bulunan, Sultan II. Bayezid için yazılmış bir şiir kitabının tıpkıbasımı da tanıtıldı. Çocuklara yönelik eğitim programlarının yanında, 21 Mayıs tarihinde başlayan Yrd. Doç. Ali Rıza Özcan tarafından “Gelenekten Günümüze Uygulamalı Hat Sanatı” konulu yetişkin eğitimi - 25 Haziran tarihlerine kadar sürecek.
92 YORUM
BİRDEN
SÜPER
FİLM
STAR TREK: BİLİNMEZE DOĞRU
Geçmişten günümüze dünya televizyon dizilerine baktığımızda, Star Trek şüphesiz kült yapımların en başında gelir. 1966 yılında hayatımıza giren bilim kurgu serisinin, devamındaki yıllar boyunca defalarca başarılı veya başarısız uyarlamaları sinemaya aktarıldı. Tüm dünyada oldukça yüksek bir hayran kitlesine sahip olan seri bu sefer bizleri bilinmeze doğru götürecek bir aksiyon ve macera yaşatacak.
Lost dizisiyle tanıdığımız yapımcı ve yönetmen J.J. Abrams, bu defa Star Trek’le karşımızda. Teknoloji kullanımı konusunda elini hiçbir zaman korkak alıştırmamış biri olan J.J. Abrams, bu filmde de tüm Star Trek hayranlarını tatmin etmeyi başaracak gibi görünüyor.
Son dönemin sevilen genç oyuncularından Chris Pine ve Zachary Quinto’nun Kaptan Kirk ve Spock karakterlerini canlandırdığı filmin hikayesi Atılgan’ın mürettebatının eve dönmesiyle başlıyor. Mürettebat, kendi organizasyonları içinde durdurulamaz bir terör gücünün donanmayı ve temsil ettiği her şeyi parçaladığını, dünyayı bir kriz içinde bıraktığını görüyor. Bitirmesi gereken şahsi bir kavgası olan Kaptan Kirk, tek kişilik kitle imha silahını yakalamak için savaş alanına doğru özel bir arayış başlatıyor.
Bu macerada Atılgan kahramanları, yaşamla ölüm arasında destansı bir satranç oyununa sürüklenirken, aşka meydan okunacak, dostluklar parçalanacak ve Kirk’ün geride bıraktığı tek ailesi olan mürettebatı için fedakarlıklar yapması gerekecek. Chris Pine ve Zachary Quinto’nun yanı sıra, Zoe Saldana, Karl Urban, John Cho, Bruce Greenwood, Simon Pegg, Anton Yelchin, Benedict Cumberbatch, Alice Eve ve Peter Weller gibi genç yıldızları da kadrosunda barındıran yapım ülkemizde 7 Haziran’da gösterime girecek.
YORUM
SİNEMA
93
ELYSIUM
2009 yılında izlediğimiz, ilk uzun metrajlı filmi District 9’la dikkatlerimizi çeken Güney Afrikalı genç sinemacı Neill Blomkamp, bu kez Elysium ile karşımızda. Blomkamp, şaşırtıcı ve orijinal olduğu kadar yenilikçi bir yapım olan District 9’dan sonra 100 milyon dolara yakın bütçesiyle bu senenin en çok merak bilim kurgularından biri olan Elysium’un hem senaristliğini hem de yönetmenliğini üstleniyor.
Konusu 2154 yılında geçen filmde insanlar iki sınıfa ayrılıyor. Bir grup, Elysium adında insan yapımı bir uzay istasyonunda yaşayan olağanüstü varlıklı ve oldukça elit bir sınıf. Diğer grup ise çok kalabalık bir nüfus olarak çökmüş, yıkılmış dünyada yaşam savaşı veriyor.
Dünyada yaşayan insanlar umutsuzca gezegenin suç ve yoksulluk ortamından kaçmaya çalışıyorlar ve birçoklarının Elysium’daki medikal imkanlara ihtiyaçları var. Elysium’dakiler ise dünyadan göçü yasaklayan yasalar doğrultusunda, yurttaşlarının “lüks” yaşantısını koruyabilmek için her şeyi yapmaya hazırlar. Bu iki dünya arasında eşitliği sağlayabilecek tek kişi ise Elysium’a gitmekten başka çaresi olmayan ve sıradan bir adam olan Max. İstemeyerek de olsa çok tehlikeli bir görev üstlenerek Elysium’un sekreteri Delacourt’un güçlerine karşı gelmek zorunda olan Max, başarılı olduğu takdirde sadece kendi hayatını değil, Dünya’da yaşayan milyonların hayatını da kurtarabilecek.
Ülkemizde 9 Ağustos tarihinde vizyona girecek olan filmde, Max ve Delacourt karakterlerini canlandıran Matt Damon ve Jodie Foster’a, District 9’ın başrol oyuncusu Sharlto Copley’in yanı sıra iki kıyamet filmi “I Am Legend” ve “Blindness”ın yıldız oyuncusu Alice Braga, “Milk” filminden tanıdığımız Diego Luna, Brezilyalı oyuncu Wagner Moura ve birçok dizi ve sinema filminde önemli roller almış usta aktör William Fitchner eşlik ediyor.
94 YORUM
Haz‘13
etkinliktakvimi
TIESTOMixmag tarafından, 2011 yılında gelmiş geçmiş en iyi DJ seçilen Tiesto, 7 Haziran’da, “Vodafone Istanbul Calling” festivali kapsamında, Parkorman’da hayranları ile buluşacak.
07
JEAN-EFFLAM BAVOUZETBirbiri ardına çıkan müthiş albümleri ile son yıllarda klasik müzik dünyasının neredeyse mevcut tüm ödül ve ünvanlarını toplayan Fransız piyanist Jean-Efflam Bavouzet, İstanbul Resitalleri 2012-2013 sezonunu muhteşem bir finalle noktalayacak. Sanatçı 8 Haziran’da Sakıp Sabancı Müzesi - The Seed’de sahne alacak.
ZAZParis sokaklarında verdiği canlı konserler sayesinde keşfedilen ve sonrasında “Je Veux” parçası ile “En Beğenilen Fransız Şarkıcı” Unvanının sahibi olan Zaz, yeni albümünün tanıtımı kapsamında Türk hayranlarıyla buluşmaya hazırlanıyor. Bu albümün çıkış parçası, hızlı ritimli “On Ira” ile adından söz ettirmeye başlayan Zaz, Vodafone Istanbul Calling kapsamında Parkorman’da sahne alacak.
PATRICIA KAAS“Kaas Chante Piaf” projesi ile dünya çapında milyonlarca müzikseverin kalbini fetheden ünlü diva Patricia Kaas, Life Park’ta sahne alacak. 2012 dünya turnesini sold out konserler ile tamamlayan Kaas, son albümü “’Kaas Chante Piaf”ın 2013 dünya turnesi kapsamında muhteşem şovuyla müzikseverler ile buluşacak.
SEZEN AKSUTürk popunun kraliçesi Sezen Aksu, Turkcell Yıldızlı Geceler kapsamında, 21 ve 22 Haziran’da Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde müzikseverlere unutulmaz bir gece yaşatacak.
PET SHOP BOYSİngiliz elektronik dans müziğinin efsanevi ikilisi, sevenlerine muhteşem bir müzik ziyafeti sunmaya hazırlanıyor. Müzik kariyeri otuz yıldan fazla olmasına rağmen popülerliğini yitirmeyen grubun “West End Girls”, “It’s a Sin”, “Always on My Mind” ve “Heart” gibi klasikleşmiş şarkılarını dinlemek isteyen binlerce kişi Life Park’ta bir araya gelecek.
PRODIGYDans müziğinde gerçek anlamda tarih yazmayı başaran The Prodigy, Vodafone Istanbul Calling kapsamında gerçekleştirilecek, Dance Day konser serisi için İstanbul’a geliyor. Parkorman’da gerçekleşecek konserde ayrıca Basement Jaxx, ve Jaguar Skills’de görkemli sahne şovları yer alacak.
08
15
16
21
26
29
YORUM
ETKİNLİK TAKVİMİ
95
02ALICIA KEYSR&B ve soul müziğin dünyaca ünlü vokali Alicia Keys, 2 Temmuz akşamı Küçükçiftlik Park’ta sahne alacak. “Falling”, “No One”, “If I Ain’t Got You” gibi şarkıları onlarca ülkede, haftalarca bir numara olan, 14 Grammy ödüllü Amerikalı şarkıcı, Türkiye’deki ilk konserini verecek olan lar, dünya çapında 40 milyonun üzerindeki albüm satışıyla son dönemin en çok satan kadın müzisyenlerinden.
THE SANLIKOL HYBRİD JAZZ ORCHESTRA FT. ERKAN OĞURBesteci Mehmet Ali Sanlıkol’un liderliğindeki Sanlıkol Caz Orkestrası, sanatçının Temmuz ayında yayımlanacak albümünden parçaları Türkiye’nin en önemli bestecilerinden, perdesiz gitar virtüözü Erkan Oğur ile birlikte İTÜ Maçka’da seslendirecek.
05
LANA DEL REY‘Karanlık aşk hikayelerinin’ kadını Lana Del Rey, İstanbul’a geliyor! 2012’nin en çok satan ve en çok ödül alan albümlerinden birine sahip olan ve kendini film yazarı olmak isterken dünyanın en ünlü söz yazarları arasında bulan internet fenomeni Lana Del Rey, Unilife ve Uru Group’un organizasyonuyla 7 Temmuz Pazar akşamı Küçükçiftlik Park’ta sahne alıyor.
BRYAN FERRYRoxy Music sonrası solo kariyerinde de liste başı albümlere imza atan Bryan Ferry, geçtiğimiz yıl yayımlanan ve “Slave to Love,” “Love is the Drug” ve “Don’t Stop the Dance” gibi en sevilen şarkılarını 20’lerin caz tarzında yeniden yorumladığı Jazz Age albümünün ardından, İstanbul Caz Festivali kapsamında Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi’nde sahne alacak.
ANADOLU ATEŞİ“Anadolu Ateşi Evolution” ve “Troya” ile aralıksız olarak yurt içi ve yurt dışı gösterilerine devam eden Anadolu Ateşi Dans Topluluğu, muhteşem koreografileri ile Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesinde! Bugüne kadar tüm dünyada 35 milyon seyirci ile buluşan Anadolu Ateşi, 14 Temmuzda bir kez daha sanat severler ile buluşacak.
CHANO DOMINGUEZBarselonalı piyanist Chano Dominguez müziğinde caz ve flamenkonun etkileşiminden doğan heyecan verici bir sentez yakalıyor. 2012 yılında ünlü plak şirketi Blue Note Records’dan çıkardığı “Flamenco Sketches” adlı albümünde Miles Davis’in caz tarihine geçen “Kind of Blue” kaydını flamenko perspektifinden yorumlayan Dominguez, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde vereceği konserinde bir flamenko dansçısı ve vokalisti eşliğinde, büyük beğeni toplayan bu albümden parçalar çalacak.
KESHAİlk single’ı “Tik Tok” ile çok hızlı bir çıkış yakalayan ve 11 ülkede 1 numaraya ulaşan Pop yıldızı Kesha Vodafone Istanbul Calling kapsamında, 21 Temmuz Pazar akşamı sevenleriyle Parkorman sahnesinde buluşacak.
IRON MAIDENMetal müziğin efsane grubu Iron Maiden, Vodafone Istanbul Calling kapsamında 2013 yazına damgasını vuracak performanslardan biriyle Beşiktaş İnönü Stadyumu’nda sahne alacak.
07
08
14
17
21
26
Tem‘13
96
ETKİNLİK TAKVİMİ
YORUM
04ROGER WATERS THE WALLRock Müziğin efsane grubu Pink Floyd’un kurucusu Roger Waters, “The Wall” turnesiyle 7 yılın ardından, BKM ve GNL organizasyonuyla, yeniden İstanbullularla buluşacak olan şarkıcı İTÜ Arena’da sahne alacak.
THE XXİngiliz indie-pop grubu The XX, Parkorman’da sahne alacak. 2008 de daha lisedeyken genç yetenekler Romy Madley Croft, Oliver Sim, Baria Qureshi ve Jamie Smith tarafından kurulan grubun büyüleyici ve ilk kez dinleyenleri cezbeden bir tarzı var. R&B ve klasik alternatif rock müziğinden etkilenen grup ruhani tarzda indie rock müzik yapıyor.
07
PITBULL“Give Me Everything Tonight”, “Let It Rain Over Me”, “International Love”, “Suavemente”, “On The Floor” gibi hitleriyle milyonların kalbini kazanan ve Christina Aguilera ile yapmış olduğu “I Just Want to Feel This Moment” düetiyle 2013 yazında da gezegeni ısıtmaya devam eden dans müziğin fenomeni müzikseverlerle Life Park’ta buluşacak.
SERTAB ERENERMüzik kariyerinin 20. Yılında, “Sade” albümü ile büyük beğeni toplayan Sertab Erener, aynı zamanda prodüktörlüğünü de yaptığı ve piyasaya çıktığı ilk hafta zirveye çıkan son albümünün yanı sıra en beğenilen şarkılarını BKM organizasyonu ile Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda düzenlenecek konserde hayranları için seslendirecek.
PLACEBO15 yıllık kariyerlerinde, 6 Grammy ödülü, 6 stüdyo albümü sahibi, 11 milyon albüm satışına imza atmış olan grup, bugüne kadar toplam 143 şov ve 2,5 milyon insana ulaşmayı başardı ve Vodafone Istanbul Calling kapsamında, 16 Ağustos’ta, Parkorman’da Türk hayranlarıyla buluşmaya geliyor.
BELLE & SEBASTIANIndie müziğin öncüleri “Belle and Sebastian” sabırsızlıkla beklenen Türkiye’deki ilk konseriyle 24 Ağustos akşamı Küçükçiftlik Park’ta olacak. “The Boy with the Arab Strap” ile “En İyi Yeni Grup” dalında Brit Ödülü kazanan grup, “Dear Catastrophe Waitress”, “Step Into My Office” ve “I’m a Cuckoo” hitleriyle dünya listelerini alt üst ederek milyonları ‘indie’ müziğin peşinden sürüklüyor.
14
15
16
24
‘13Ağu
Hayalinizdeki yatak odası IKEA’da.Üstelik çok özel fiyatlarla.Şimdi, tüm PAX gardıroplarda %10 indirim fırsatı IKEA’da sizi bekliyor.*
PAX Birkeland gardırop
1.074TL
967TL
Axess‘e özel 150 TL ve üzerine vade farksız 6 taksit, IKEA Aile Kart sahiplerine 12 taksit.
Üstelik, 1 Mart – 30 Haziran tarihleri arasındaki 150 TL ve üzeri vade farksız taksitli işlemlerde 4 ay erteleme imkanı.
evinizin her şeyi
© I
nter
IKEA
Sys
tem
s B.V
. 20
13
*Kampanya IKEA Aile Kart ile PAX gardıroplarda yapılacak 1.000 TL ve üzeri alışverişlerde 18 Ağustos 2013 tarihine kadar geçerlidir. İndirim internetten yapılan alışverişlerde geçerli değildir.Ayrıntılı bilgi için: www.IKEA.com.tr 444 4 532 (444 IKEA)
IKEA Bayrampaşa: Forum İstanbul Alışveriş facebook.com/IKEATurkiye IKEA Türkiye, bir Maya Grubu şirketidir.
YORUM 44X30cm.indd All Pages 5/24/13 2:27 PM
YAŞA
M D
ER
GİS
İ
ÜC
RE
TS
İZD
İRYA
Z20
13
CO
NC
OU
RS
D’E
LEG
AN
CE
/ B
AT
UH
AN
PIA
TT
I / A
NT
İK V
E M
OD
ER
N O
LİM
PIY
AT
LAR
/ F
ET
HİY
E
KA
PAL
IÇA
RŞ
I / B
UIS
SO
N R
ES
IDE
NC
E /
TO
YO
ITO
/ D
EK
OR
ASY
ON
/ S
UN
RE
EF
58
FR
EE
ST
YLE
B
UG
AT
TI V
EY
RO
N W
OR
LD R
EC
OR
D C
AR
/ T
EK
NO
LOJİ
/ M
OD
A /
ALI
ŞVE
RİŞ
/ S
AĞ
LIK
LI Y
AŞ
AM
/ E
LIO
SE
DE
F
KİT
AP
SA
NA
TLA
RI V
E H
AT
KO
LEK
SİY
ON
U /
SİN
EM
A /
ET
KİN
İLK
TA
KV
İMİ
YAZ
2013
milesandsmiles.com | +(90 212) 444 0 849
Türk Hava Yolları’nın avantajlarla dolu Özel Yolcu Programı
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
MSbiliyormusunuz 220x300v.pdf 1 6/7/13 2:16 PM