29
1 İSLAM DÜNYASINDA AHLÂKÎ TEMELLERE DAYANMAYAN DİNDARLIK PROBLEMİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER DİN – AHLÂK Öğrenci: Zahide Elif ATASEVEN 1 Danışman: Neriman ÇATMA 2 Okul: Tevfik İleri Anadolu İmam Hatip Lisesi Özet Din ve ahlâk ilk bakışta farklı amaçlara hizmet ediyor gibi gözükse de ikisi aynı temelin taşlarıdır. Bu temel taşları, uyum içerisinde hareket edip insanlarla olan ilişkilerimizi düzenlemezse içinde bulunduğumuz ahlâklılık ya da dindarlık meziyetinde bir bozukluk olduğu düşünülür. Asrımızda ahlâkî zeminler üzerine kurulmayan dindarlığın olumsuz yansımaları görülmektedir. Zaman zaman dindar insanların ahlâksızca davranışlar sergilediğini görmekteyiz. Burada ifade edilmesi gereken husus, gerçek bir dindar olmak için önce ahlâklı ve erdemli davranışlara sahip bir insan olmak gerekliliğidir. İyi ve ahlâklı bir insan olmadan iyi bir dindar olmak mümkün değildir. Bu makale, öncelikle dinîn ve ahlâkın insan hayatındaki yeri ve önemini açıklayarak ahlâkî temellere dayanan bir Müslümanlık modeli 1 [email protected] 2 [email protected]

kbmsobiy.com · Web viewKur’an’ın ve Peygamberimizin emri bu kadar açıkken İslam için cihad ettiğini söyleyen bir Müslüman elinde silahı olmayan insanları hunharca

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: kbmsobiy.com · Web viewKur’an’ın ve Peygamberimizin emri bu kadar açıkken İslam için cihad ettiğini söyleyen bir Müslüman elinde silahı olmayan insanları hunharca

1

İSLAM DÜNYASINDA AHLÂKÎ TEMELLERE DAYANMAYAN DİNDARLIK PROBLEMİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

DİN – AHLÂK

Öğrenci: Zahide Elif ATASEVEN1

Danışman: Neriman ÇATMA2

Okul: Tevfik İleri Anadolu İmam Hatip Lisesi

Özet

Din ve ahlâk ilk bakışta farklı amaçlara hizmet ediyor gibi gözükse de ikisi aynı temelin taşlarıdır. Bu temel taşları, uyum içerisinde hareket edip insanlarla olan ilişkilerimizi düzenlemezse içinde bulunduğumuz ahlâklılık ya da dindarlık meziyetinde bir bozukluk olduğu düşünülür. Asrımızda ahlâkî zeminler üzerine kurulmayan dindarlığın olumsuz yansımaları görülmektedir. Zaman zaman dindar insanların ahlâksızca davranışlar sergilediğini görmekteyiz. Burada ifade edilmesi gereken husus, gerçek bir dindar olmak için önce ahlâklı ve erdemli davranışlara sahip bir insan olmak gerekliliğidir. İyi ve ahlâklı bir insan olmadan iyi bir dindar olmak mümkün değildir. Bu makale, öncelikle dinîn ve ahlâkın insan hayatındaki yeri ve önemini açıklayarak ahlâkî temellere dayanan bir Müslümanlık modeli çizecektir ve gerçek dindarlığın ahlâk temelleri üzerinde olabileceğini ortaya koyacaktır. Ardından İslam dünyasının içine düştüğü siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik sıkıntıların temelinde, ahlâkî temele dayanmayan dindarlık probleminden yola çıkarak çözüm yollarını işaret etmeyi amaçlamaktadır.

1 [email protected]@hotmail.com

Page 2: kbmsobiy.com · Web viewKur’an’ın ve Peygamberimizin emri bu kadar açıkken İslam için cihad ettiğini söyleyen bir Müslüman elinde silahı olmayan insanları hunharca

2

Anahtar Kelimeler: Din, Ahlâk, Dindarlık, Seküler Ahlak(Etik), Müslümanlık, Din Eğitimi.

Giriş

Din, içerisinde inanç, ibadet ve ahlâk kurallarının yer aldığı ilahi

kaynaklı bir sistemdir. Bu sistem, onu kabul eden birey ve

toplumları derinden etkileyerek onların hayatına yön verir,

bireyin davranışlarında ve ilişkilerinde belirleyici olur.

İslâm ahlâkçılarının ortak tanımına göre ahlâk; “Nefiste

yerleşmiş olan öyle bir melekedir ki bu meleke sayesinde

davranışlarımız kolaylıkla ve uzun uzun düşünmeden ortaya

çıkar.” (Kınalızade, 91) Bu tanıma göre ahlâk, insanda uzun

süreli uygulama sonucunda alışkanlık haline gelmiş olan

alışkanlık haline geldiği için de zorlanmadan davranışa

dönüştürebileceğimiz huylar bütünüdür.

Din-ahlâk ilişkisi mevzuunda din daha önemli gibi durmaktadır

oysa dinîn üzerine kurulacağı sağlam ahlâkî bir zeminin önemi

daha büyüktür.

Günlük hayatta bazen dindar birinin, görüntüsü ile hiç

uyuşmayan davranışlarına ya da din ile ilişkisi olmayan ve bunu

kendisi de ifade eden birinin ahlâken çok olumlu davranışlarına

şahit oluruz. Burada ahlâkî açıdan büyük bir çelişki vardır: Biri

dindar ama ahlâkî zafiyetleri var, diğeri ise dinî kaygıları yok,

ama ahlâkî duyarlılığa sahip. (Uysal, 2005; 43) Bu çalışma

zikredilen bu çelişkiden hareketle ahlâkın dini doğru

yaşamadaki yerini teorik ele alacak sonra dindarlığın sağlam

dinî temeller üzerine oturmasında gereken ahlâkî temelli eğitimi

Page 3: kbmsobiy.com · Web viewKur’an’ın ve Peygamberimizin emri bu kadar açıkken İslam için cihad ettiğini söyleyen bir Müslüman elinde silahı olmayan insanları hunharca

3

değerlendirecektir. Konuya din-ahlâk ilişkisini ve bağlarını

anlatmak ile başlamayı uygun gördük.

DİN-AHLÂK İLİŞKİSİ

İnsanlar bir arada yaşamak zorundadır. En tabii ihtiyaçlarını

gidermek, hayat şartlarını güzelleştirmek için iş birliği

yapmaları kaçınılmazdır. Bunun için de toplumu meydana

getiren fertlerin birbirine inanması, güvenmesi şarttır. Şu halde

insanlar arasında sosyal ilişkilerin başlamasından önce, bu

ilişkileri düzenleyen kurallara ihtiyaç vardır. Bütün toplumlarda

bulunduğu halde varlığı gözle görülmeyen bu kurallar ahlâk

ilkeleridir.(Kandemir, 2015;30)

Ahlâkın vazgeçilmez oluşu malumdur. Burada asıl üzerinde

durulması gereken konu ahlâkın toplumlar ve bireylere ne

ölçüde kendini kabul ettirebildiği, din ile bir işbirliği yapmadan

yaptırım gücünün olup olmadığıdır. Bu bağlamda Mehmet

Kaplan şöyle diyor: “ Ferdi tek başına bırakan laik ahlâk, onu

yalnızlık, tereddüt, korku hatta ferdî hayatta ihtiras ve menfaati

ön planda geldiği için ahlâksızlığa sevk eder.” (Kaplan, 1969;

136)

Pedagoji bilgini F.W. Förster aynı konuda şöyle demekte:

“Terbiye etmek, insanı içgüdülerinden kurtarıp üstün değerlere

yükseltmektir. Bunun en mükemmel yolu da imandır. Gönül

rızasıyla içten benimseyerek gerçekleştirilen en sağlam itaat ve

disiplinin imana dayanması gerekir. Bugün dünyanın her

tarafında kanun ve kurallara titizlikle bağlılığın azalması,

terbiyenin maneviyattan gıdasını almaması yüzündendir.”

(Balaban, 1950; 136)

İşte burada bahsedilen maneviyatın aslı din ile pişmiş ahlâkî bir

sitemdir. Çünkü din ve ahlâk kavramları, birbiriyle oldukça

Page 4: kbmsobiy.com · Web viewKur’an’ın ve Peygamberimizin emri bu kadar açıkken İslam için cihad ettiğini söyleyen bir Müslüman elinde silahı olmayan insanları hunharca

4

ilişkili, adeta birbirinin tamamlayıcısı olan iki kavramdır. Din

açısından baktığımızda, dinler insanların birbiriyle Allah ve

toplum ile hatta insanın ilişkiye girdiği nesneler ve canlılar

dünyasıyla olan ilişkilerini düzenler. Bundan dolayı, dinlerin her

biri, büyük ölçüde birer ahlâk sistemine sahip olma özelliği taşır.

Dinler, insanın ilişkilerini doğru biçimde düzenlemek, insanı

daha iyi insan yapmak için gelmiştir. Nitekim vahye dayalı

dinlerin ana gayesi, ahlâklı bir toplum meydana getirmektir.

(Güngör, 1995; 19-117)

Peygamberlerin gönderilişi de hep toplum ve bireylerin inanç ve

ahlâk sistemlerinin bozulduğu dönemlere denk gelmiştir. Bu

geliş şekli, peygamberlerin ahlâkî misyonlarının açık

göstergesidir. Hz. Peygamber (s.a.v.) de kendisinin güzel ahlâkı

tamamlamak için gönderildiğini ifade etmiştir. (Muvatta,

Hüsnü’l-Hulk, 1) Kur’an-ı Kerim’de de Hz. Muhammed (s.a.v.)

adeta bir ahlâk abidesi olarak gösterilmiştir. (Kalem 68/4; Ahzab

33/21)

Dinî emir ve yasakların hikmeti incelendiğinde, insanın şerefini

koruma, onu kötülüklerden uzak tutup ahlâkını olgunlaştırma

gibi bir hedefin güdüldüğünü görmek zor değildir. Nitekim

ibadetlerin amacı imanı beslerken ahlâkı yüceltmektir.

Bu bağlamda dinî ve ahlâkî emir ve yasakları birbirinden kesin

çizgilerle ayırt etmek mümkün değildir. Ancak şu farka dikkat

etmek gerekir ki ahlâk bize, örneğin adam öldürmenin kötü

olduğunu öğretir. Din ise hem böyle bir fiilin kötülüğünden hem

de hayatın kutsallığından bahseder. Böylece inanan kişinin

yaşamında, adam öldürmenin kötü olduğuna inanma ile hayatın

kutsal olduğuna inanma bütünleşir. Başka bir deyişle dindar,

karşılaştığı herhangi bir olayı, bir de Tanrının varlığı ve

kendisinin de ona inanması açısından yorumlar ve böylece

Page 5: kbmsobiy.com · Web viewKur’an’ın ve Peygamberimizin emri bu kadar açıkken İslam için cihad ettiğini söyleyen bir Müslüman elinde silahı olmayan insanları hunharca

5

yaşamında kötüye, günahı; iyiye, sevabı eklemiş olur. (Aydın,

1987; 247-248)

Nurettin Topçu da dini ahlâktan veya ahlâkı dinden ayırmanın

insanın iç dünyasını kendisinden ayırmakla eşdeğer olduğu

görüşündedir. Çünkü ona göre “Ahlâk, dinî olgunluktan başka

bir şey değildir. Hayvanî hayattan insanî hayata yöneliştir. Her

ikisi de içte derinleşme yoluyla sonsuzluğa yönelme ve bunda

ruhun selametini arama idealidir.” Ayrıca Topçu, ahlâk

prensiplerinin dinin vahyolunan esaslarından çıkarılması

gerektiğini ifade eder. (Topçu, 1983; 82)

Dinin en önemli gayelerinden birisi emniyetin korunmasıdır.

Ahlâk da bunu hedef edinmiştir. Her ikisi insan ruhunu

temizlemek, yükseltmek için çalışır. Dinin bizden istediği hem

bu dünyada hem de ahirette mutlu olmak için bütün sefalet ve

haksızlıklarımızın kaynağı olan aşağı istekler, hırslar ve

iştihalardan kendimizi muhafaza etmektir. Son ilahi din

İslâmiyet, insanın kendini kötülüklerden koruyarak nefsini

geliştirip olgunlaştırmasını ve yüceltmesini ulvî bir gaye olarak

göstermiştir. (Al-i İmran/ 14; 13 Ra’d/ 19-24; 23 Mü’minun/ 1-

10; 87 A’la/ 14-15;91 Şems/ 9-10)

Ahlâkın dindeki gerçek yerini Kur’an’ın nüzul sırasında

bulabiliriz. Kur’an, kız olduğu için yavrusunu canlı toprağa

gömecek kadar ahlâkî değerlerini kaybetmiş bir nesli terbiye

etti. Allah Resulü onlara bir tek şey diyordu:

“Ya ibadallah! Kulû la ilahe illallah, tuflihu: Ey Allah’ın kulları!

Allah’tan başka tanrı yok deyiniz, kurtulunuz.”

Bu çağrı yapılırken, şimdi bildiğimiz ibadetlerden namaz

dışında, oruç, hac, zekât da dâhil hiçbiri ortada yoktu. Yine

şimdi bildiğimiz yasaklardan hemen hiçbiri henüz yasak

Page 6: kbmsobiy.com · Web viewKur’an’ın ve Peygamberimizin emri bu kadar açıkken İslam için cihad ettiğini söyleyen bir Müslüman elinde silahı olmayan insanları hunharca

6

kılınmamıştı. O insanlar bu sözü söylemekle bundan sonra bu

listeye Allah tarafından eklenecek her emir ve yasağa riayet

edeceklerine dair sözü peşinen vermiş olduklarını da

biliyorlardı. (İslamoğlu, 2012; 32-33)

Velhasıl din ile ahlâk, hem doğuşları, hem de çevirdikleri gaye

bakımından birbirleriyle bağıntılıdır. Her dinin ortaya koyduğu

ibadetler, bedenin ruh üzerine etkisini sağlamak suretiyle ruhun

kuvvetini arttırmak için yapılır. (Topçu, 2014; 35)

AHLÂKÎ YATKINLIK

İnsan toplu halde yaşamak ve diğer insanlarla iyi ilişkiler

kurmak zorundadır. Ahlâk, insan hayatının belli evrelerini değil

zaman ve mekân kaydı olmaksızın bütün hayatını kucaklar. Bir

ömür boyu uyması gereken kuralları ve yapması gereken

görevleri ortaya koyar. Onun Allah ile aile fertleri ve diğer

insanlar ile ilişkilerini düzenler.(Köksal, 2015; 27)

Ahlâkın insan yaradılışındaki önemini Erol Güngör şöyle

belirtiyor: “İnsanda ahlâkın varlığı bir çeşit tabiat kanunudur.

Suyun bulunduğu yerde nasıl hayat varsa, insanların bulunduğu

yerde de ahlâk vardır. İnsanlara düşen ise, bu ahlâkı geliştirip

mükemmelleştirmek, onu en iyi bir hale sokmaktır.” (Güngör,

1995; 20)

Fârâbî de Tahsil isimli eserinde ahlâkî erdemin insanda tabii

olduğunu ve irade ile teşekkül ettiğini ifade eder. Ona göre

insandaki bu doğal erdem, aslanın yiğitliği, tilkinin kurnazlığı,

kurdun hileciliği, saksağanın hırsızlığı türünden bir özelliktir.

İnsanın doğuştan meyledeceği öyle bir eğilimi vardır ki, bu

sayede herhangi bir erdemi elde etmesi, ona onun zıddını

yapmaktan daha kolay gelir (Fârâbî, 1974: 36-37)

AHLÂKÎ TEMELLİ DİNDARLIK

Page 7: kbmsobiy.com · Web viewKur’an’ın ve Peygamberimizin emri bu kadar açıkken İslam için cihad ettiğini söyleyen bir Müslüman elinde silahı olmayan insanları hunharca

7

“Sen yüzünü Hanîf olarak dine; Allah insanları hangi fıtrat üzere

yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte

dosdoğru din budur fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rûm

30/30). İnanma konusunda ayette açıkça ifade edilen bu

temellendirme ahlâk konusunda da geçerlidir. Dindarlığı “dinin,

bireyin inanç, duygu, düşünce, davranış ve ilişkilerindeki

etkinliği” olarak tanımlarsak, dindarlığın kişinin ahlâkına da bir

şekilde yansıdığını kesin ifade ediyoruz, demektir. Ama burada

bizim vurgulamak istediğimiz, dinin ve dindarlığın ahlâk

üzerindeki etkinliği değil, bireyde dindarlığın zeminini

oluşturacak olan tabii ahlâkî alt yapıdır. (Buharî, Cenâiz 79, 80,

93, Sünnet 17, Kader 3; Müslim, Kader 22, 23, 24, 25) Bu

ahlâkî alt yapıda “…Herkes ‘şâkile’sine uygun olarak davranışta

bulunur.” (İsrâ 17/84) mealindeki ayeti de hatırlamak yerinde

olacaktır. Şâkile; huy, seciye, karakter ve tabiat anlamlarına

geldiğine göre (Yazır, 2000; c.V, 3196) herkes kendi karakteri

ve tabiatı (doğal yapısı) doğrultusunda hareket eder, demektir.

İnsanî/ahlâkî dediğimiz erdemler, eğer İslâmî/dinî erdemlerle

tamamlanmıyorsa eksik kalmakta, İslâmî/dinî erdemler de

tabanında insanî/ahlâkî erdemleri barındırmıyorsa zemini boş

olduğundan adeta askıda kalmaktadır. Öyleyse yukarıdan

itibaren yapmaya çalıştığımız felsefî temellendirmelere de

dayanarak açıklıkla söyleyebiliriz ki: İyi Müslüman

olmanın/dindarlığın yolu öncelikle iyi insan olmaktan geçer. İyi

insan olmadan insanlığın gerektirdiği ahlâkî değerler

kuşanılmadan iyi Müslüman/dindar olmak mümkün değildir.

Eğer biri “dindar” olduğunu iddia ediyor ama ortalama bir

insanın bile sahip olması gereken ahlâkî değerlere sahip

olmadığı görülüyorsa ya da ortalama bir insanın bile yapmaması

gereken yanlışları yapıyorsa, onun öncelikle insanlığında, ahlâkî

yapısında bir problem var demektir. Böyle bir ahlâkî/insanî

zemin eksikliği olan bazı kişilerin, bu eksikliklerini gizlemek

Page 8: kbmsobiy.com · Web viewKur’an’ın ve Peygamberimizin emri bu kadar açıkken İslam için cihad ettiğini söyleyen bir Müslüman elinde silahı olmayan insanları hunharca

8

amacıyla, kimi zaman dinî pratiklerini övünerek öne

çıkardıklarına tanık oluruz. Oysa bu bir avunma ve insanî

ilişkilerdeki zâfiyetini “örtme, gizleme” psikolojisidir. İnsanlarla

ilişkilerimizdeki ahlâkî eksikliği, tamamen Allah ile aramızda

olan (ve üstelik ahlâken olgunlaşmamıza da vesile olması

gereken) ibadetler ile övünerek kapatmaya çalışmak,

avunmaktan ya da kendini aldatmaktan başka bir şey değildir.

Din bağlamındaki ilişkilerimizi şemada şöyle ifade edebiliriz:

*Uysal, E. (2005). “Dindarlığın Ahlâkî Temeli Üzerine Bazı Düşünceler”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 1, 2005, s.41-59

Şemada da görüldüğü gibi Allah ile bağı güçlü olan kişinin,

insanlarla tabiat ve eşya ile de ilişkileri iyi olur. Allah ile bağı

güçlü görünüyor ama yaratılmışlarla ilişkilerinde problemlerinin

olduğu müşahede ediliyorsa, o zaman Allah ile ilişkisinin

mahiyeti ciddi bir sorgulamayı gerektirir. Yaratıcıyla güçlü gibi

görünen bağın, söz konusu birey için gerçek olmadığı ortadadır.

Çünkü üst ilişkinin alt ilişkilere yansımalarının “iyi” olmadığı

Page 9: kbmsobiy.com · Web viewKur’an’ın ve Peygamberimizin emri bu kadar açıkken İslam için cihad ettiğini söyleyen bir Müslüman elinde silahı olmayan insanları hunharca

9

söz konusudur. Bu noktada Allah’ın, huzuruna kul hakkı ile

gelinmemesini istediğini hatırlamak gerekir. (Buhârî, Mezâlim

10; Müslim, Birr 60; Tirmizî, Kıyâme 2) Zikredilen hadislerden

de insanın başkalarıyla olan ilişkilerinde dinin işaret ettiği

ahlakın çok önemli olduğu sonucu çıkartılmalıdır. Bu bir ölçüde,

insanlarla, tabiatla vb. olan ilişkilerimizdeki mükemmelliğin,

ibadetlerimizdeki mükemmellikten daha fazla önemsendiğinin

ifadesi olarak yorumlanabilir. Tabi böyle bir yorum, ibadetleri

ve ibadetlerdeki ciddiyeti önemsememeyi içermez.

"İnsanî/ahlâkî – İslâmî/dinî erdem" ayırımına geri dönersek, bu

ayrımın bilincinde olmayanlar için, “insanlık”taki ahlâkî

problem pekâlâ “Müslümanlık”ta ya da “dindarlık”taki problem

gibi görülebilir. Ama bu doğru bir teşhis değildir. Kanaatimizce

doğru teşhis şöyle ifade edilebilir: O bireyde “dinî” diye tasvir

edilen erdemlerin/değerlerin zemini boştur. Ve adeta havada

duran bu değerler hiç umulmadık bir anda yere

düşüvermektedir. Biz de onların düşüş nedenini anlamakta -

haklı olarak- sıkıntı çekeriz.

Müslüman bir insanda görülen eksiklikler, yanlışlıklar elbette ki

inandığı dinden kaynaklı değildir. Ondaki eksiklik kendisinden

kaynaklıdır. Bu eksiklik onun ahlâkî yapısı ile ilgilidir. Yetişme

şekli yukarıda bahsettiğimiz “şakile”sinin şekillenmesiyle

alakalıdır. Bu bağlamda, din eğitiminde bireylere dinî

değerlerin öğretilip kazandırılmasından önce, onlara “karakter”

eğitimi, “ahlâk” eğitimi vermenin önemi ortaya çıkıyor. Çünkü

verilen dini değerler şakilesi düzeltilmeyen, davranış zikzakları

çizen, daha ileri boyutunu söylersek; “bozuk” bir karakter

üzerinde etkilidir, zemin sağlam değildir, dini

değerler(ibadetler) dolayısıyla düşme eğiliminde, iğreti bir

vaziyette duracaktır. Sağlam bir karakter üzerinde ise uyumlu ve

mükemmel bir görüntü verecektir.

Page 10: kbmsobiy.com · Web viewKur’an’ın ve Peygamberimizin emri bu kadar açıkken İslam için cihad ettiğini söyleyen bir Müslüman elinde silahı olmayan insanları hunharca

10

Nitekim Hz. Peygamber’in, kendisine vahiy gelmeden önce de

“özünde, sözünde ve işinde, her yönüyle güvenilir insan”

anlamında “el-emîn” olarak bilinmesi, onun sağlam karakterinin

ve peygamberlik öncesi ahlâkî olgunluğunun ifadesidir. Din ve

dinin getirdiği değerler, bu sağlam karakter ve yüksek ahlâkî

zemin üzerine bina edilmiştir. (Şeriati, Ali, 1995; 35-36)

İSLAM DÜNYASINDA AHLÂKIN İKİ YÜZÜ

Ahlâkın ve dinin hayatımızdaki etkileri konusundaki

açıklamalarımızdan sonra günümüz İslam dünyasına

baktığımızda ahlâkî yapı iki yanlış şekil üzere bulunmaktadır:

Birinci şekil, Müslüman âlemi, Batının seküler ahlâkı ya da daha

doğrusu ‘etik’ kavramı ile karşı karşıya kaldı ve ahlâk olarak

İslâm’a dayanan ahlâkı bırakıp bu seküler ahlâkı benimsedi.

İkinci şekil ise Müslümanlar Kur’an’ı yorumlarken

peygamberimizin hayatını ve sünnetini arka plana atarak gerçek

İslâm ahlâkını kaybettiler, dinde ifrat tefrite düştüler.

SEKÜLER AHLÂK SİSTEMİ: ETİK

İlk olarak seküler ahlâk sistemini ele alacak olursak seküler

ahlak kavramını tanımlamamız gerekir. Seküler ahlâk, dinî olan

tüm değer ve ilkeleri bireysel ve toplumsal yaşamın dışına iten,

sadece bu dünyayı yaşanabilir kabul ederek, ahiretle ilişkiyi

koparma temeline dayalı, insan merkezci düşünme ve yaşama

biçimini ifade eder. (Aydın, 2011; 9)

Bu bağlamda kendi dinimizin ve kültürümüzün gerçek ürünü

olan İslâm ahlâkından uzaklaşıp bahsettiğimiz seküler ahlâka ya

da günlük hayatta etik kavramına sarılıyor olmamız, İslam

dünyasında ahlâkın yozlaşmasına sebep olmaktadır. Çünkü

yukarıda bahsettiğimiz dini temele dayanmayan bir seküler

ahlâk sisteminin hayatın her köşesini kapsayıp ferdî ve içtimaî

Page 11: kbmsobiy.com · Web viewKur’an’ın ve Peygamberimizin emri bu kadar açıkken İslam için cihad ettiğini söyleyen bir Müslüman elinde silahı olmayan insanları hunharca

11

boyutta bir onarıcı olması beklenemez. Bunun en açık örneğini

günümüz Batı toplumunda görmekteyiz. Mesela Batı bugün

İslam’ın büyük bir günah olarak kabul ettiği eşcinselliği insan

hakları etiği kapsamında normal bir hak olarak görüyor. Hukukî

ve sosyal hayatında bu sapkın yaşayışa yer açıyor, onu kabul

ediyor. Müslüman ülkelerde de bunun bugün insani bir hak

olarak dile getirilmeye başlanması Müslümanları, Batının ortaya

koyduğu bu etik anlayışı kabul etmeye zorluyor. 2015 senesi

Ramazan ayında Türkiye’nin en başarılı devlet

üniversitelerinden birinin organizasyonuyla yüz kişilik büyük

bir LGBT korosunun İstanbul’a gelip konser vermesi bu

zorlayışın bir işaretidir.

Bu örnekte görüldüğü üzere dinin olmadığı bir ahlâkî anlayış

toplumları büyük bir ahlâkî sapmaya götürecektir. Bu durumda

Müslüman toplum, inandığı gibi yaşamayı terk edip, yaşadığı

gibi inanmaya başlayacaktır. İşte bu nokta da seküler ahlâkın en

temel ilkesi olan dünyevileşme sürecinin gerçekleştiği görülür.

Konuyu daha basit, daha ferdi bir misalle açıklayalım: Bugünün

modern dünyasında “Etik”in ahlâk yerine kullanıldığını ifade

etmiştik. “Çalışan bir memur mesleki etiğe bağlı kalmalıdır.” Bu

ifade bu memuru ahlâkî davranmaya sevk edecek bir güce sahip

midir? Memuru çıkar amaçlı hareket etmekten alıkoyacak güç

bu cümle olabilir mi? Oysa bu söz dine dayalı bir bakış açısıyla

şöyle söylense “Çalışan bir memur ’Bizi aldatan bizden

değildir.’ düsturunca çalışmalıdır.” (Müslim, Îmân 164, Fiten

16) Şüphesiz ki artık memurun kalbinin köşesine bir vicdan

polisi nöbete oturtulmuş olur.

KUR’AN’A AYKIRI AHLÂK

İkinci cephe olan, İslâm’ı iyi anlayıp yaşamına aktaramamış,

yanlış anlamış ve tabii olarak İslâm Ahlâkı ile donanamamış

Müslüman modeli çıkıyor. Bu kesinlikle yukarıdaki sekülerlik

Page 12: kbmsobiy.com · Web viewKur’an’ın ve Peygamberimizin emri bu kadar açıkken İslam için cihad ettiğini söyleyen bir Müslüman elinde silahı olmayan insanları hunharca

12

meselesinden çok daha can alıcı ve yıpratıcı bir etkidir. Hz.

Muhammed (s.a.v.) veda hutbesinde son kez Müslümanlara

seslendiğinde “Size iki şey bırakıyorum. Bunlara sımsıkı

bağlandığınız sürece, asla doğru yoldan sapmayacaksınız.

Bunlar, Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Malik,

“Muvatta”, Kader kitabı, 3) buyurmuştur. Hz. Muhammed’in bu

sözü Müslümanlara bir vasiyetti. Müslümanlar zamanın

meselelerine çözüm bulmada bu vasiyetten gereğince

yararlanamamışlardır. Kur’an’da bir insan haksız yere

öldürülemez ahlâkî ilkesi çok kat’i bir şekilde ifade edilir.

Resûlullah bu emirden hareketle gazaya giderken sahabelerine

elinde silah olmayan kişiye, savaşma gücü olmayan ihtiyar,

kadın ve çocuklara dokunmayınız demişti, hatta sözlerini ekili

tarlalara, evlere, hayvanlara zarar vermeyiniz, diye devam

ettirmişti. Kur’an’ın ve Peygamberimizin emri bu kadar açıkken

İslam için cihad ettiğini söyleyen bir Müslüman elinde silahı

olmayan insanları hunharca öldürüyorsa bu insanda ahlâka

dayalı bir din yoktur.

Bugün Ortadoğu’da, Suriye’de Irak’da Afganistan’da Afrika’da

İslam adına bu şekilde cihad yapan insanların Kur’an ahlâkını ve

dolayısıyla peygamber ahlâkını arka plana atarak, reddederek bir

dindarlık ortaya koymaları İslam dünyasına onulmaz yaralar

açmaktadır. Ramazan ayında dahi hız kesmeyerek mezhep

kavgaları sebebiyle her gün onlarca Müslümanın öldürülmesi

ciddi bir ahlâkî zafiyettir. Çünkü Hz. Muhammed’in “Ben güzel

ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim” (Muvatta, Husnü'l Halk,

8; Müsned, 2/381) düsturu bu davranışlarla asla yan yana

konamaz.

İslam dünyasının ahlâkî temele dayanmayan daha birçok ferdi

ve sosyal problemleri vardır. Mesela ferdi bir ahlâkî problemden

bahsetmek gerekirse şunu söyleyebiliriz: Çevresinde, aile

Page 13: kbmsobiy.com · Web viewKur’an’ın ve Peygamberimizin emri bu kadar açıkken İslam için cihad ettiğini söyleyen bir Müslüman elinde silahı olmayan insanları hunharca

13

hayatında, ibadetleriyle, şekli özellikleriyle ve de

konuşmalarıyla dindar olduğu görülen bir Müslüman ticaret

adamının, iş ilişkilerinde gayri meşru yoları kullanması “yalan

söylemek, aldatmak, haksız kazanç sağlama gibi” tuhaftır. Bu

insanın ticaretinde tuttuğu yanlış yol onda dini duygularını

besleyen ahlâkî bir erdemin olmadığını gösterir. Ondaki ahlâkî

eksiklik dindar görüntüsüyle zıt bir özellik arz etmektedir.

Müslüman kişinin bu durumu elbette ki Müslüman toplumu

fesada uğratacaktır. Dindar insana güven duygusunun

zedelenmesine sebep olacaktır.

Bu gün ahlâkî terbiyeye dayanmayan bu iki cepheden etkilenmiş

İslâm toplumları elbette ki büyük sıkıntılar yaşamaktadır.

Son derece sınırlı verdiğimiz bu iki misalden hareketle ortaya şu

problem sorusu çıkıyor: “İslam dünyası ahlâkî değerlerden

yoksun bir dindarlık probleminden nasıl kurtulabilir?”

Bu sorunun basit, açık, tek bir cevabı vardır: Sağlam bir Kur’an

ve Peygamber ahlâkı modelli ahlakî eğitimle nesil yetiştirmek.

Ne yazık ki çoğu zaman günümüzde din eğitimi sadece teorik

bilgilerden ve somut bir eğitimden ibaret kalıyor. Başta

bahsettiğimiz gibi İslâm önce gönüllerde inşa olmuş sonra teorik

ve pratik uygulamaları tamamlanmış bir dindir. Nasıl İslâm

doğarken kalplere doğdu ve ahlâkları düzeltmekle işe başladı ise

bu gün de her doğan çocuğu yeni bir din mensubu olarak

görmek ve onu ilk olarak İslâm ahlâkı ile tanıştırmak gerekir.

İşte Müslümanlar olarak yüz yüze kaldığımız ahlâk probleminin

altında da bu yatmaktadır. Zaten ahlâk evresini aşamayan bir

Müslüman, başta din kardeşi olmak üzere bütün yaratılmışlara

saygı duyması gerektiğini bilmez. Bu cehaletin sonucudur ki

günümüzde DAEŞ, Boko-Haram, Taliban gibi Kur’an’a aykırı

örgütler doğmaktadır. Bundan başka gerek ferdi gerek aile içi

Page 14: kbmsobiy.com · Web viewKur’an’ın ve Peygamberimizin emri bu kadar açıkken İslam için cihad ettiğini söyleyen bir Müslüman elinde silahı olmayan insanları hunharca

14

gerekse toplumsal olarak yukarıda verilen örneklerde görüldüğü

üzere büyük çatışmalar yaşamaktayız.

Bu iki cephenin de çözümü Kur’an’ın özüne dönmektir. Yani

Batının ‘Etik’ inden kurtulmanın yolu da İslâm ahlâkında,

İslâm’ı tam manâsı ile öğrenememiş toplumun sorunlarına

çözüm de yine İslâm ahlâkındadır. Peki bu İslâm ahlâkına dönüş

nasıl olmalıdır? Sorusunu tekrarlarsak. Cahilliğin ve yanlış bir

dindarlığın çözümü şüphesiz doğru bir“tâlim” iledir, yani

eğitimledir. İslâm ahlâkı üzerine düsturlarını kuran bir toplum

olma yolunda ilk adım dinî eğitimdir ve dini eğitimde ahlâkî

ilkeler yukarıdaki bütün açıklamalarımızdan hareketle ilk

basamaktır. Bu açıklamalarda görüldüğü gibi ahlâk ve dinin

birbirine olan hizmetleri ikisinin bir arada anlam kazandığı

gerçeğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

SONUÇ

Çalışmanın bu kısmından itibaren bu sorunun cevabını İslam

ülkelerinin en önemli ülkesi olan Türkiye üzerinden vermek

istiyorum.

Ülkemizde pek çok insan yukarıda iki cepheden anlatmaya

çalıştığımız ahlâkî eksiklik içerisinde bir İslâmî hayat yaşıyor.

Hayatının pek çok yönü İslam’a uzak veya İslâmî kaidelere

aykırı özellik gösteriyor fakat kendisini dindar zannediyor.

Burada aslında ahlâkî bir kişilikten uzak olduğunu söylemek

doğru olur. Ahlâktan bu kadar uzak kalışının birçok sebebi

vardır. En başta ahlâkın kaynağı olan sağlam bir din eğitiminin

zayıf veya geri planda kalmasıdır. Bu bağlamda İmam-Hatip

Liseleri’nin önemini vurgulamak gerekir. İmam-Hatip Liseleri,

saf ve sağlam Kur’an, Hadis ve Fıkıh temeline oturtulmuş

Page 15: kbmsobiy.com · Web viewKur’an’ın ve Peygamberimizin emri bu kadar açıkken İslam için cihad ettiğini söyleyen bir Müslüman elinde silahı olmayan insanları hunharca

15

liselerdir. Bu okullarda okuyan öğrenciler Kur’an’dan ve

Hadislerden hareketle dünya hayatını ahlâk eksenli bir hayat

olarak yaşamayı öğrenirler. Bu öğrenme, kavrayış, beşinci

sınıftan on ikinci sınıfa kadar yavaş yavaş fakat sağlam bir

nüfuz etme şeklindedir. İmam-Hatip Lisesinden mezun olan bir

insan Peygamberin tamamlamakla görevlendiği ahlâk

düsturlarını kendisine yol edinir. Ahlâkî temellere dayanacak bir

dindarlığın oluşmasında İmam-Hatip Lisesi eğitimi kesinlikle

sağlam bir zemindir. Ancak memleketin her bir ferdi önemlidir

ve her genç İmam-Hatip Lisesinde okumamaktadır, ahlâka

dayalı bir din eğitimi niçin sadece İmam Hatip Liselerine

hapsolsun? Kuran, Sünnet ve Fıkıh eğitimi her Müslüman

gencin hakkı değil midir? Bütün okullara bu eğitimin iyi bir

planlama içerisinde verilmesi Müslüman bir Türkiye

toplumunun selameti açısından önemlidir.

Bütün İslam dünyası böyle bir eğitim modeliyle karşılaşmalıdır.

Seküler dünyanın etik anlayışından, Kur’an ve sünnetten uzak

Müslümanlıktan ancak bu eğitim modeliyle kurtulabilir.

Buradan hareketle başından beri anlatmaya çalıştığımız, insan

doğasındaki ahlâkî yatkınlık ve bu yatkınlıkla birlikte gelişen bir

din/inanma duygusu insanın duygu, düşünce ve hayat tarzında

büyük bir yere sahiptir. Dindarlık dediğimiz olguyu da ahlâk ve

din olguları birlikte inşa etmektedir. Din ya da ahlâkın

bozukluğu o kişiyi hakikî bir dindar olmaktan alıkoyar. Dinin

ahlâkî bir amaç üzere hizmet ettiği gerçektir ama çoğu kez

dindar vasfındaki bir bireyin ahlâksız ve hatta din ile alakası

olmayan birine bile yakışmayan davranışlar içinde olduğuna

tanık oluruz. İşte bu yüzden dinî değerler ve ibadetler, tabanında

ahlâkî bir zemine ihtiyaç duyar. Bu zemin olmadığı takdirde bir

taraftan dinî erdemleri içselleştirmemiş olmasına rağmen dindar

diye adlandırdığımız kişi bazen büyük ahlâkî/insanî zararlar

Page 16: kbmsobiy.com · Web viewKur’an’ın ve Peygamberimizin emri bu kadar açıkken İslam için cihad ettiğini söyleyen bir Müslüman elinde silahı olmayan insanları hunharca

16

verebilir. Bir taraftan da dindardaki ahlâkî eksiklikler sebebiyle

başkaları dini eksik olarak algılayabilir yani Müslüman’ın

dindarlığındaki ahlâkî eksiklikler sebebiyle din suçlanabilir, bu

gün Batının İslâm’ı terörizmle eşleştirmesi gibi. Böyle

zafiyetlere ve yanlış anlaşılmalara mahal vermemek adına ilk

adımda ahlâkî temellere dayanan ve ahlâkî temeller üzerine

kurulan bir din eğitimi tercih edilmeli ve dindar bireyin

davranışları ahlâkî ve dinî bir bakışla sorgulanmalıdır. Bu ahlâk

temelli dinî eğitimin şekli bütün bir nesil için İmam Hatip eğitim

şekli olmalıdır. Kur’an ve Hz. Muhammed’in ahlâkı

çerçevesinde bir nesil yetiştirmek olmalıdır.

Yararlanılan Kaynaklar

Aydın, İbrahim Hakkı. (2011) “Seküler Ahlâk Bağlamında Din-

Ahlâk İlişkisi”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,

sayı: 35, yıl: 2011

Aydın, Mehmet. Din Felsefesi, İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi

Yayınları, 1987.

Balaban, M. Rahmi. İlim Ahlâk İman, Ankara, Diyanet İşleri

Başkanlığı Yayınları, 1950.

Güngör, Erol. Ahlâk Psikolojisi ve Sosyal Ahlâk, İstanbul,

Ötüken Yayıncılık, 1995.

Fârâbî. Tahsîlu’s-Saâde, Haydarabad 1345. Türkçe çevirisi:

Mutluluğu Kazanma, Çev. Hüseyin Atay (Fârâbî’nin Üç Eseri

İçinde), Ankara, 1974.

Page 17: kbmsobiy.com · Web viewKur’an’ın ve Peygamberimizin emri bu kadar açıkken İslam için cihad ettiğini söyleyen bir Müslüman elinde silahı olmayan insanları hunharca

17

İslamoğlu, Mustafa. Ahlâk Yazıları, İstanbul, Düşün Yayıncılık,

2012.

Kandemir, Mehmet Yaşar. Özlenen Gencin Örnek Ahlâkı,

İstanbul, Tahlil Yayınları, 2015.

Kınalızâde, Ali Efendi. Ahlâk, İstanbul, Tercüman 1001 Temel

Eser.

Köksal, M. Asım. İman İbadet Sohbetler, Ankara, Türkiye

Diyanet Vakfı Yayınları, 2015.

Kur’an Yolu Meali. Ankara, D.İ.B. Yayınları, 2014

Şeriati, Ali, Muhammed’i Tanıyalım, Fecr Yayınevi, Ankara

1995.

Topçu, Nurettin. Sosyoloji, İstanbul, İnkılâp ve Aka Kitabevi,

1983.

Topçu, Nurettin. Ahlâk, İstanbul, Dergâh Yayınları, 2014.

Uysal, Enver. (2005) “Dindarlığın Ahlâkî Temeli Üzerine Bazı

Düşünceler”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,

Cilt: 14, Sayı: 1, 2005 s. 41-59

Yazır, Elmalılı Hamdi, Hak Dinî Kur’an Dili, İstanbul, Emir

Yayınları, 2000.

Page 18: kbmsobiy.com · Web viewKur’an’ın ve Peygamberimizin emri bu kadar açıkken İslam için cihad ettiğini söyleyen bir Müslüman elinde silahı olmayan insanları hunharca

18