516
7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 1/516

Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 1/516

Page 2: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 2/516

Tevfik Çavdar 

Türkiye'ninDemokrasi Tarihi

1839 -1950

2. Bask ı 

İMGE kitabevi 

Page 3: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 3/516

İÇİNDEK İLER  

ONDEYIŞ ....................................................... ................................. 11 ÖZGÜRLÜĞÜ ARARKEN............................ ................................ 13 

I TANZİMAT'TAN İK İNCİ MEŞRUTİYETE (1839-1908) 

1)  Yasal Çerçeveyi Oluşturan Dönüşümler...................................... 172)  Osmanlı Aydınının Demokratik Hak ve Özgürlükler 

Doğrultusundaki İlerici Mücadelesi ............................................ 233)  1876 Anayasasına Doğru ............................................................ . 324)  I. Osmanlı Meclisi Mebusan'ı ...................................................... 405)  Abdülhamit Politikasının Temel Yaklaşımlar ı............................. 436)  Jön Türkler 

i) Politik Protesto Dönemi............................................ ............ 51a)  Ahmet R ıza ve Meşveret Gazetesi .................................. 55

 b)  Murat Bey ve Mizan.......................................................60c)  Abdullah Cevdet ve İçtihat.............................................65

d)  Osmanlı Gazetesi ve Çevresi .......................................... 67e)  Prens Sabahattin'de Somutlaşan Yeni Ak ım...................71f)  Şûra-yı Ümmet ve Düşünsel Çizgisi................................ 75

ii) Politik Eylem Dönemi.............................................. ............77

II İK İNCİ MEŞRUTİYET DÖNEMİ 

1)  Özgürlüğe Yönelik Örgütlenme.................................................. 912)  Eylemler ve Hürriyetin İlanı ............................................:..........953)  Meclis-i Mebusan'ın Açılışı .......................................................1004)  Kar şı Devrim ........................................................ ....................1045)  Hüseyin Hilmi Paşa Hükümeti .................................................. 1.13

Page 4: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 4/516

8 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

6) İ brahim Hakk ı Paşa Hükümeti ve Muhalefetin Güçlenmesi ...... 1187) Hürriyet-i İtilaf ın Doğuşu ve 1912 Seçimleri.......................... .. 1218) İT Muhalefette.... ....................................................................... 1249) Babıâli Bask ını ve Sonrası ......................................................... 127

10) Büyük Savaş ve İT'nin Sonu......................... ............................. 135

III MİLLİ MÜCADELE BAŞLARKENSİYASAL KATILIMIN OLUŞUMU 

1)  Siyasal Katılım Üzerine ............................................................. 141 2)  Milli Mücadelede Siyasal Katılımın Öğeleri .............................. 1443)  Filizlenen Direnme ................................................................. ... 1454)  Zulüm, Bask ı ve Divan-ı Harb Kararlar ının Yükselttiği

Kar şı Koyma Bilinci..................................................................1485)  İlk Kur şun ............................................................... ................... 1536)  İşgale Kar şı Yığınsal Tepkiler, Gösteriler .................................. 1577)  Erzurum ve Sivas Kongreleri.....................................................162

8)  1919 Seçimleri............................................................................ 164

IV BAĞIMSIZLIK SAVAŞI DÖNEMİ (1920-1923) 

1) Birinci Meclis............................................................................. 175a)  Meclis Bildirisi ve Anayasa................................................. 190

 b)  Hiyanet-i Vataniye Kanunu ve İstiklâl Mahkemeleri ..........196c)  Başkumandanlık Yasası ve "Tekâlif-i Milliye"

Emirleri ........................................................... ....................200d)  "Hürriyet-i Şahsiye" Yasası.................................................205e)  Birinci Meclis'te Gruplar.....................................................219

2) Milli Mücadelede Sol Hareket ...................................................223

a) İttihat ve Terakki Liderlerinin GüdümündekiSol Girişimler............................................................... ...... 223 b)  Halk Zümresi-Yeşilordu ve Resmi Komünist Partisi.......... 225c)  Türkiye Halk İştirak ıyun Fırkası ........................................ 230d)  Mustafa Suphi ve TKP ....................................................... 233e)  İstanbul Solu ve Dr. Şefik Hüsnü ....................................... 235f)  Birinci Meclis Kendisini Feshediyor .................................. 238g)  Birinci Meclis Üzerine Notlar ............................................ 241

Page 5: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 5/516

V CUMHUR İYET veFIRKALARIN OLUŞUMU 

1)  1923 Seçimi........................................................... .....................2452)  Lozan Anlaşması ve Cumhuriyet'in İlanı....................................2493)  Halk Fırkasının Kuruluşu: Birinci Dönem (1923-1931)..............253

4) 

Bası

na Yönelik.Bask ı

lar, Gazeteciler Davası

..............................257i) Gazeteciler Davası...............................................................259ii) Lütf ı Fikri Bey Davası ....................................................... 260

5)  Hilafetin Kaldır ılması ve 1924 Anayasası .....................,...;....... 2616)  Mecliste İlk Muhalefet Partisi: Terakkiperver 

Cumhuriyet Fırkası: .................................................................. 2637) Cumhuriyet Üzerine Solun Görüşü ........................................... 268

VI "TAKR İR-İ SÜKÛN"DAN

YAPAY MUHALEFETE (1923-1931) 

1)  Şeyh Sait Ayaklanması ve "Takrir-i Sükûn" Yasası .................. 2732)  Basın ve Muhalefetin Sindirilmesi ............................................ 2803)  İzmir Suikastı ve İttihatçılar ın Tasfiyesi.................................... 2834)  İslami Düşüncenin Sindirilmesi ................................................ 2895)  Sol Düşünce Bask ı Altında........................................................ 2946)  Güdümlü Muhalefet Partisi: Serbest Fırka ................................ 2967)  Bir Gericilik Hareketi: Menemen Olayı....................... „........... 302

vn TEK ULUS, TEK PARTİ, TEK ŞEF DÖNEMİ 

1)  Ekonomik ve Toplumsal Yapının Görünümü ........................... 3052)  Devrim İdeolojisini Ar ıyor (I): Kadro Dergisi........................... 3073)  Devrim İdeolojisini Ar ıyor (II): Halkevleri............ .................... 3144)  Cumhuriyet Halk Partisi Katılaşıyor......................................... 322

5)  1930'lu Yıllar ın Dikkati Çeken Olaylar ı.................................... 328a) Gençlik Örgütleniyor, Wagon-Lits ve Razgrad

Mitingleri.. ............................................................... .......... 328 b) Kadınlara Siyasal Haklar ın Verilmesi ................................ 331

5. Tunceli Yasası ve Dersim Ayaklanması .................................... 3336)  1930'lu Yıllarda Sol........... ....................................................... 3377)  Ebedi Şef M. Kemal Atatürk'ün Ölümü .................................... 339

Page 6: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 6/516

VIII MİLLİ ŞEFDÖNEMİ 

1)  Kabine Değişikliği ve İnönü'nün Üniversite Nutku....................3512)  Savaşa Koşan Avrupa ve Türkiye'nin Dış Politikası ...................3593)  İkinci Dünya Savaşı'nın Genel Seyri ve Türkiye........................363

4) 

Köy Enstitüleri............................................................................3735)  Savaşta Ekonomi ve Yasal Tedbirler..........................................377a)  Savaşın İktisadi Yaşama Getirdikleri...................................377

 b)  Milli Korunma Yasası ..........................................................381c)  Varlık Vergisi...................................................................... 384d)  Toprağa Yönelik Yasalar.....................................................389

6)  Savaş Döneminde Basın .............................................................3957)  Çok Partili Yaşama Geçiş .......................................................... 401

a)  Savaş Sonu İç Politikada Genel Görünüm.......................... 401 b)  1946 Sonrasında Türkiye İşçi Sınıf ı ................................... 403c)  Sol Siyasi Örgütler.............................................................. 405

i) Türkiye Sosyalist Partisi ......................................... ...... 405ii) Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi................... 406

d) Demokrat Parti'nin Doğuşu ve Gelişimi..............................407EK 1: "Sabah" Gazetesinde 1917 İhtilal Günleri.............................421EK 2: Cami Baykut ve "Osmanlılığın Atisi" Risalesi.......................437EK 3: Bir Müzmin Muhalif, Bir Yalnız Adam: Dr. R ıza Nur ..........443EK 4: Ankara'da Bir Muhalif Gazete: "Tan"....................................451EK 5:"Tevhid-i Efkâr", Velid Ebuzziya ve "Takrir-i Sükûn"...........459EK 6: Bir Gazete: "Tok Söz", Bir Yazar: Abdülkadir Kemali.......... 469EK 7: Bir Gülmece Dergisinin Penceresinden 1923-1924 Yıllan.......477EK 8: Serbest Fırka ve Arif Oruç'un Yar ın Gazetesi........................487EK 9: Cumhuriyet Döneminin İlk Çok Partili

Belediye Seçimi..................................................................... 497EK 10: Sabiha Zekeriya (Sertel) ve Emin Türk (Eliçin)

İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'nde......................................503EK 11: "Görüşler" Köşesinden Sabiha Sertel............................ .......509

KAYNAKLAR................................................................................521

Page 7: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 7/516

ÖNDEYİŞ 

Babam, annem 1908 kuşağının temsilcileriydi. Yaşamlar ı boyunca öz-gürlük özlemi çektiler, fakat ona erişemediler. Bizler tek partinin di-siplinli yöntemi içinde yetiştik. Üç numara saçımızdan, ayaklar ımızdaki

Beykoz ayakkabı

lar ı

na kadar soluk aldı

rmaz bir disiplini ve tek düzeliğiyansıtırdık. Okuduklar ımızdan, oyunumuza kadar belirli kalı plar içindekalma durumundaydık.

Savaş yıllar ının yokluklar ı da hepimizi bezdirmişti. Dondurucu k ış soğuğunda, sabahın beşinde f ır ın önünde kuyruğa girmek, şeker yerine

 pekmez (o da bulunursa) kullanmak, delik ayakkabılar ın içine çocuk lastiğiyle ayaklar ı sararak yağmura, kara önlem almak, elbiseleri ters-yüz etmek ve yamamak... Böylesine yoksulluğa bile dayanılabilinirdi.Yeter ki demokrasi kurum ve kurallar ıyla işleyebilseydi.

Bizim kuşak, 1945'den bu yana demokratikleşme özlemini taşı-yor... 1968'lerin gençleri de aynı ideal için canlar ını verdiler. Beklenenhürriyetin yerine üç askeri darbe, süresini bile hesaplamadan bilemiye-ceğimiz sık ıyönetimler geldi. 1980'lerde doğanlar ı katarsak dört-beş kuşaktır demokratik bir toplumu göremedik.

Bu kitap ülkemizdeki demokrasinin yüz yıllık serüvenini anlat-maya çalışıyor. 1950'den günümüze kadar olan dönemi de ikinci kitaptaele aldık. Okunduğunda görülecektir ki elinizdeki yapıt bir ortak ürün-dür. Değinilen her konuyla ilgili, ayr ıntılara inen, sayısız araştırma ya-

 pılmış, yayınlarla kamuoyuna yansıtılmıştır. Elinizdeki kitap demokra-tikleşme sürecinin panoramik bir görüntüsüdür. Gazeteler, dergiler,kitaplar vb. tüm yayınlar, bu kitapta yansımalar ını bulacaklardır. Tümaraştırmacılara, yazarlara, yorumculara teşekkür ve minnetlerimi sun-mak isterim. Bu arada, hemen her f ırsatta Türkiye'deki demokrasi so-runlar ını tartıştığım hocam, arkadaşım Prof. İdris Küçükömer'i de say-gıyla, rahmetle anmak isterim. Bir teşekkürü de, kitabın hazırlığındasonsuz sabr ına tanık olduğum eşimle, müsvetteleri titizlikle daktilo ileyazan k ızım Ebru'ya borçluyum.

 Mart 1995, Tevf ık Çavdar  

Page 8: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 8/516

ÖZGÜRLÜĞÜ ARARKEN 

Türkiye'de hâlâ demokrasiyi ar ıyoruz.Bugünkü sorunlar ımızın kaynaklar ını bulmak için geçmişe döne-

rek, tarihi gelişime bir göz atmalı ve doğru saptamalar yapmalıyız. So-

runlar ı

z, halk ı

n kendi içine kapanı

k, demokrasiyi ve kendi haklar ı

 savunma açısından duyarsız olmasından mı kaynaklanıyor, yoksa, başka koşullardan mı ortaya çık ıyor? Yak ın tarihimizi incelerken bazı-lar ını incitmekten çekinmemeli, olabildiğince nesnel davranmaya ça-lışmalıyız. Şimdi düşünelim ve tartışalım, çünkü özgürlükleri özgürlük yapan tartışmalardır.

Tanzimat'tan (1839) bu yana demokratikleşme sürüp gidiyor. As-lında demokratikleşme, bir bak ıma Batı'ya öykünme şeklinde kar-şımıza çık ıyor. Örneğin, Batı'da parlamenter düzen olduğu için de-mokratikleşmeyi değil, batılılaşma koşulu olarak parlamenter sistemiistemek gibi. Demokratikleşme süreci ile Hürriyet tarihi arasında bir özdeşlik söz konusudur. Arapça "Hur" sözcüğünden gelen hürriyet ke-limesi hukuki ve sosyal anlamda köleliğin kar şıtı olarak, felsefi yakla-şımda ise, kaderciliğin kar şıtı yani irade serbestliği anlamında, 18.

yy'daki Fransızca'ya "libertĞ" olarak geçen sözcüğün kar şılığı olarak kullanılmıştır. Eski bir sözlük olan Hançeri Sözlüğü, "hürriyet"i yani"liberte"yi, "Liberte Çivile (Ruhsat-ı Seriye)" ve "Liberte Politique(Ruhsat-ı Mülkiye)" olarak ikiye ayır ıyor. Yani sivil özgürlükler (bire-ye bağlı şahsi özgürlükler) ve siyasal özgürlükler (kamu özgürlükleri)şeklinde tanımlamaktadır.

Hürriyet sözcüğünü Türkiye'de olduğu kadar, dünyada da en iyikullananlardan biri Namık Kemal'dir. Her f ırsatta tüm yapıtlar ındahürriyet kelimesini kullanmış ve Yeni Osmanlılar ın Londra'da ("Muh-

 bir"den ayr ıldıklar ı zaman) Ziya Paşa ile ortak çıkardıklar ı dergiciğinadı da "Hürriyet" olmuştur.

19. yy'm 2. yansında hürriyet, Türk aydınının meşalesi olarak kar şımıza çıkmaktadır. Dönemin önemli aydınlar ından Sadullah Paşa

Page 9: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 9/516

14 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

1878'de Paris Sergisi'ni anlatırken serginin kapısındaki bir heykel içinşöyle demiştir: "Merkezi kapının önünde bir hürriyet heykeli ile kar-şılaştım. Elinde bir asa vardı ve bir koltuğa oturmuştu. Görünüşü vetavr ıyla seyircilere şunu demek istiyordu: Ey değerli ziyaretçiler, insangelişmesinin bu büyüleyici sergisine bakarken, bütün bu ilerlemeninhürriyetin eseri olduğunu unutmayınız.

Halklar ve uluslar mutlu, şimdi hürriyetin koruması altında yaşı-yorlar. Böylece hürriyetsiz güvenlik, güvenliksiz gayret, gayretsiz refahve refahsız mutluluk olmaz şeklinde bir denklem oluşmaktadır."

Tarihte her çağda hürriyet aynı  şekilde algılanmamıştır. Ortaçağ öncesindeki hürriyet anlayışında, bireylerin egoizmi kar şısında ilahidüzenin getirdiği bir sistem vardı. Böyle bir sistemde önce tanr ılar ınsonra da tanr ının getirdiği bir düzenle bireylerin bencilliği arasındakidengeler hürriyeti tanımlamıştır. Ortaçağ'da, Hıristiyanlık'ta, Papalık'tadini kurallar ile imparatorlar ın mücadelesinde bazı hürriyetler ortayaçıkmıştır. Örneğin, imparatorluklar hürriyeti, krallıklar hürriyeti, şö-valyeler hürriyeti ve benzerleri. Üçüncü aşamada monar şi ile aristok-ratlar ın arasındaki mücadele dolayısıyla hürriyet kavramı yeni deği-

şimlere uğramıştır.Bir başka deyişle 18. yy sonlar ından itibaren burjuvazi ile aristok-rasinin arasında gelişen mücadeleler, 19. yy'dan sonra ise burjuvazi ileişçi sınıf ı arasındaki mücadeleler, hürriyete yeni anlamlar kazandır-mıştır. Bugün hürriyet denildiğinde tüm bunlar ın bir bileşkesini anla-mamız gerekiyor. Yani günümüzde kullanılan, demokrasinin kö-keninde olan ve adeta demokrasiyle özdeş olarak kullanılan hürriyetkelimesi, tüm bu evrelerin bir bileşkesidir.

Osmanlı döneminde, yani Tanzimat'tan önce hürriyetin rahatlıkla belli bir şekilde yaşama geçirildiği dönem olup olmadığı, bugünü anla-mamız açısından çok önemlidir.

Şimdi, genelde yanlış algılanan, özellikle Şerif Mardin'in çok güzel ele aldığı bir konuyu açıklığa kavuşturalım.

Osmanlı

döneminde halk ile padişah arası

nda temelde İslam'ı

nherkesçe bilinen "iyiyi doğruyu savun, kötülüğü men et" ilkesine da-yanan üstü kapalı bir toplumsal sözleşme vardı. Padişah, bu üstü kapalı toplumsal sözleşmenin aksine hareket ettiği zaman, halk ın ayaklanmahakk ı kendiliğinden doğardı. Padişahlar ın, padişah hanımlar ının birbi-riyle çekişmeleri bir tarafa bırak ılırsa, Osmanlı İmparatorluğu tarih bo-yunca, bu üstü kapalı toplumsal sözleşmeden doğan birçok isyan yaşa-mıştır. Suhte İsyanlan, Celali İsyanlar ı ve İstanbul'daki çok sayıdaayaklanma bunlardandır.

Dikkatle baktığımızda bu ayaklanmalar ın gerçekleşme sürecinin

Page 10: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 10/516

Özgürlü ğ ü A rarken 15

şöyle olduğunu görüyoruz:Öncelikle padişah çevresindeki kapıkullar ının, bürokrasinin, halk 

ile padişah arasındaki üstü kapalı toplumsal sözleşmenin temel ilkesineayk ır ı hareket etmesi gerekiyor. Bu şekilde düzeni yozlaştır ıcı bir hare-ket olduğunda ilk aşamada halk arasında çar şıda, pazarda bir dedikodufaslı başlıyor. Bu kampanyanın ikinci aşaması camilerde, vaazlarda

 biraz daha yüksek sesle devam ediyor. Üçüncü aşamada dönemin askerigücü olan yeniçerilerle, siviller arasında bu noktada belirli bir fikir bir-liği oluyor. Sonuçta yeniçerilerin önderliğinde bir isyan başlıyor.

K ısaca ifade etmek gerekirse olayın bir sivil, bir de askeri boyutuvar. Bunu şöyle formüle edebiliriz: Madde 1: siviller  şikayet eder.Madde 2: din adamlar ı bu şikayete haklılık sağlar. Madde 3: askerler derejimi değiştirmek için gereken gücü sunar. 1826'da Vaka-yı Hayri-ye'ye kadar böyle olagelmiştir. O zamana kadar sivillerle yanyana olan,

 bazen aynı mesleği de yapan yeniçeriler (asker), Vaka-yı Hayriye ilek ışlaya çekilmiş, böylece sivillerle asker arasındaki ilişki tamamen ko-

 par ılmıştı. Hürriyetten her eserinde söz eden Namık Kemal, 14 Eylül1868 tarihli Hürriyet gazetesinde "insanlar ı Vaka-yı Hayriye'den beri

feryaddan alıkoyan, Haliç'te binlerce yeniçerinin çürüyen cesetleriningörüntüsüydü. Çünkü yeniçeriler devlet adamlar ının bask ısına kar şı bir güç oluşturuyordu" diyor.

Böylece Osmanlı'da üstü kapalı sözleşmenin temelinden kaynak-lanan anlaşmanın çözüldüğü yeni bir döneme girilmiş, ortaya eskininiyiliğe yönelik dini ideali yerine, iyiliğe yönelik bilim aracılığıyla top-lumun korunmasına dönük laik bir toplum idealini esas alan yeni bir anlaşma çıkmıştır. Şerif Mardin'in, benim de katıldığım ifadesiyle"Kemalist Türkiye" bu tür bir meşrutiyet temeli üzerine kurulmuş veiktidar, bilenlere emanet edilmiştir. Türk hürriyet tarihinde politikanın,giderek artan ölçüde salt laik aydınlar ın işlevi haline gelmesi, Türki-ye'de Anadolu'da yaşayan kitlelerin uzun tarihi deneyimlerinin sonuç-lar ının geri plâna itilmesine neden olmuştur. Ülkemizde demokratik 

kurumlarda gözlenen bu durum büyük talihsizliktir.Sivillerle bağlantıyı kuracak olan bu üstü kapalı sözleşmenin or-tadan kalkmasıyla ortaya çıkan kopukluk, Türkiye'de çok partili yaşa-mın gecikmesine ve hâlâ da yerleşememesine neden olmuştur. Budurum, eğitim kurumlar ında okutulanın tersine çok önemli bir sapta-madır.

 Nitekim 1960 sonrasına baktığımızda, her darbeden sonra asker-sivil deneyli belirli bir grubun çeşitli nedenlerle on yılda bir iktidar ı değiştirdiğini gözlemliyoruz. Bu dönemlerde, partiler, gazeteler kapa-tılmış, özgür düşünce kesinlikle ortadan kalkmıştır. Ülke insanlar ı, tek 

Page 11: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 11/516

16 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

sesliliği övünülür bir özellik olarak görür hale getirilmiştir. Günümüzde bile bazı kesimler tek seslilikten övgüyle söz etmektedirler. Örneğin,Güneydoğu'daki en küçük bir olayda, halktan yükselen (bizlerden biri-nin aklına bile gelmeyen), "Asker düdüğü ne zaman çalacak?..." sorusu,o belli asker aydın grubundan herkesin beklentisi haline gelmektedir.Artık sivil güçlerin şikayetlerinin camilerde yansıtılması yerine; bu defakaynağı belli olmayan bir propagandanın gazetelerde yer aldığı görül-mektedir. Ardından da "Bu böyle gitmez... Bu hükümet zayıf... Bu hü-kümet yumruğunu masaya vurmuyor. Gerektiği kadar sert olmuyor..."gibi sözlerle başka şeyler aranmaktadır.

Demek ki Türkiye'de 1850'lerden günümüze özgürlük açısından,sürekli bir budama olagelmiş, yani hürriyet adına hürriyetler adeta or-tadan kaldır ılmıştır.

Türkiye'de özgün yazarlardan biri olan Ahmet Hamdi Tanpınar;"Saatleri Ayarlama Enstitüsü"nün 23. sayfasında "Politikadaki hürriyet,- buranın altını önemle çiziyoruz- bir yığın hürriyetsizliğin anahtar ı veya ardına kadar açık kapısıdır." diyor. Bu çok önemli ve aynı za-manda çok da acı bir saptamadır. Tanpınar şöyle devam ediyor: "Ben

 bu kadar kendi zıddı ile beraber gelen ve zıtlar ın altında kaybolan nesnegörmedim. K ısa ömrümde 7-8 defa memleketimize geldiğini işittim.

 Neyin? Hürriyetin... Bir kere bile kimse bana gittiğini söylemediğihalde 7-8 defa geldi. Ve o geldi diye biz sevincimizden davul-zurnasokaklara f ırladık. Bu hürriyeti sımsık ı yakalayamadığımıza göre,demek ki kimsenin ona ihtiyacı yok." Bu metin, Ahmet Hamdi Tanpı-nar'ın "Huzur" adlı eserinde de görülen ve özellikle belli bir yaşı geride

 bırakmış olanlar ın da ağır ağır inanmaya başladığı kötümserliğini çok güzel ifade etmektedir.

Türkiye'de hürriyet 1908 kuşağının özlemiydi. 24 Temmuz 1908günlerinde bıraktık her şeyi. Olaya Ömer Seyfettin'in unutulmaz tiple-mesi "Efruz Bey" gibi baktık. Bir heves, içeriğini anlamadan, peşindenkoştuk. Ama o füsunkâr hürriyeti yitirdiğimizi bile anlamadık...

Elinizdeki kitap Türkiye'de demokrasinin ilk yüzyı

na değiniyor.Bu yüzyılda, demokrasiyi, onunla özdeş olan "Hürriyetler kümesf'niözümsediğimiz pek söylenemez. İlginç olan şu ki halk ımızın, hatta ay-dınlar ımızın önemli bir bölümünün demokrasiyi ve onun uzantısı olanözgürlükleri sevdiğini de pek söyleyemeyiz. Yüzyılın oluşturduğu bazı kalı plar ı yinelemekle yetiniyoruz. Korkar ım ki demokrasiyi istemedik.

Page 12: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 12/516

I TANZİMAT'TAN İK İNCİ MEŞRUTİYETE

(1839-1908) 

19. yüzyılın ilk üç çeyreğinde demokratikleşme hareketinin ha-

rlayı

olarak kabul edebileceğimiz bir dizi devinim, yönetim vetoplumda yer almıştır. Bütün bu devinimler batı kurumlar ının, değer-lerinin ve bunlara paralel özlemlerin topluma yerleştirilmesine yöne-liktir. Kuşkusuz devinimler tek yönlü bir etkileşimin sonucu kabuledilmemelidir. Her aşamada var ılan somut düzey, kendinden sonraki-leri belirlemektedir. Söz konusu devinimleri iki grup altında inceleme-mizde yarar vardır. Birinci grupta yasal çerçevenin oluşturulmasınayönelik dönüşümler ele alınacaktır. Bu dönüşümlere Osmanlılar "Isla-hat Hareketi" adını vermişlerdir. İkinci grupta ise batı kültürünün Os-manlı aydını üzerindeki etkisini ve bu etkinin somut sonucu olan "YeniOsmanlılar" hareketi ele alını p değerlendirilecektir. Bu iki olgu, 1876Anayasası'na uzanan yoldaki en önemli işaret taşlandır.

1) Yasal Çerçeveyi Oluşturan Dönüşümler: 

Tarih kitaplar ında "Islahat Dönemi" diye adlandır ılan ve 18. yüzyılınson çeyreği ile başlayan dönem, bir yerde Batılılaşma hareketlerinin yer aldığı zaman aralığıdır. Islahat ve Batılılaşma, birbirlerinin eşanlamlısı gibi kullanılmaktadır. Prof. N. Berkes ıslahat hareketlerinin Batılılaşmadeğil yenileşme olduğu savını ileri sürmekteyse de, bu sav her hareketiçin kolaylıkla söylenemez. Berkes "Çağdaşlaşma" deyimini kullanır-ken tüm sorunu geleneksellik ile yenileşme arasındaki çatışmaya indir-gemekte, hatta "Din ve dünya işlerini ayırma davasını mihver almakta-dır" ve "Türkçeye girmemiş olan başka bir sözcük, secularism sözcüğü,

 bu çağdaşlaşma sözcüğüne hem anlam, hem köken açısından daha ya-k ındır, hatta onun tam kar şılığıdır." diye açıklayıcı ilâvede bulunmak-tadır.

Page 13: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 13/516

18. Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Olay kuşkusuz Osmanlı İmparatorluğu'nda geleneksellik ile yeni-lik çatışmasına indirilebilir. Matbaa mı el yazısı mı, sanayi mi küçük üreticilik mi, teolojik eğitim mi pozitif eğitim mi gibi çarpıcı sorularla,somutta savunulabilir. Bu nitelikteki sorulara verilecek cevaplarda ras-yonel insanın tartışacağı bir nokta yoktur. Ne var ki geleneksele kar şı yeni savunulurken, sözkonusu yeni adına ne varsa, tarih sahnesindeyerini almakta olan bir sınıf ın simgesini taşıdığı da gözden ırak tutul-mamalıdır. Var ılan çizgi şudur, Osmanlı İmparatorluğu ve hatta Türki-ye batılılaşma, çağdaşlaşma denilen soyut kavramlara yol alırken, so-mutta kapitalistleşmeyi arzulamıştır. Bu yadsınmamalıdır.

Batı Avrupa burjuvazisinin yasal çerçeveleri kendi çıkarlar ına yö-nelik düzenleme çabalar ının arkasında önce (iktidar ı) egemenliği pay-laşmak, sonra da devir almak amacı yatar. Osmanlı  İmparatorlu-ğu'ndaki ve daha sonra Türkiye Cumhuriyeti'ndeki anayasal gelişim vedeğişimlerin de temelinde aynı amaç gizlenmektedir.

Konum yasal çerçeveyi egemenliğin paylaşımı biçiminde değiş-tirme olunca, anayasa oluşumuna yönelik dönüşümler 18. yüzyılın sondönemlerinden itibaren başlamıştır demek yanlış bir yaklaşım olmaya-

caktır. Egemenliğin paylaşımını içeren dönüşümleri şu sırayla ele ala- biliriz:

a)  Şer'î Hüccet b)  Sened-i İttifak c)  Tanzimatd)  Tanzimat'tan sonraki "Islahaf'lar.

a) Ş er'î Hüccet: Bu deyimi, şer'i sözleşme olarak Türkçeleş-tirebiliriz. Bu şer'i sözleşme, Padişah IV. Mustafa'nın tahta çık ışında,

 Nizamı Cedit'in kaldır ılması sırasında, Sultan'la kullar ı arasında kuru-lacak yeni ilişkilerinana koşullar ını belirleyen bir nevi and niteliğin-dedir. Şer'i sözleşmenin bir ve ikinci maddeleri Yeniçerilerin öncülüğü

ile gerçekleşen ayaklanmanın ve bu ayaklanma sonucu, Nizam-ı Cedit'in ortadan kaldır ılmasının gerekçelerini sergilemektedir. Üçüncümadde ulemanın eylemlerine ilişkin hükümleri getirmektedir. Maddeyegöre: "Ulema arasında dinimizin gereği olan, bilinenin uygulanması,istenmeyenin önlenmesi kuralına ayk ır ı gelmek eğilimi, Devlet adam-lar ı arasında şeriat ve kanuna uymayan işlere girişime kalkma gibi hal-ler görüldüğü için bundan böyle bunlar ın ordu isteklerine uygun, doğ-ruya yönelmiş yolda gitmelerini sağlamak gerekir." Hüccetin sonmaddesi ise ordunun devlet işlerine kar ışmayacağına dairdir. Şer'i söz-leşme incelendiği zaman Sultan'ın, kullar ına kar şı egemenliğin payla-

Page 14: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 14/516

Tanzimat'tan  İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 19

şılmasına yönelik bazı ciddî sözler verdiği görülmektedir. Bir kere (bi-linenin uygulanması, istenmeyenin önlenmesi) yaklaşımı, Sultan'ıniradesi dışında bir iradenin varlığına işarettir. İstenmeyenin uygulan-ması deyimi, ister istemez kim ya da kimler taraf ından istenmeyen de-yimini akla getirmektedir. Bu noktada söz konusu iradenin halk ın ira-desi olduğu belli belirsiz anlaşılmaktadır. Bu iradenin isteğidoğrultusunda birtak ım işlerin yapılması ise gene aynı sözleşme tara-f ından ordunun (yeniçerilerin) gözetimine bırak ılmıştır. Şer'i sözleş-menin yasal gücü olup olmadığı çok tartışılmıştır. Bizim, bu noktalar üzerine tekrar dönüp, bazı biçim sorunlar ını yeniden gözler önüne ser-meye niyetimiz yok. Araştırmamız açısından "Şer'i Hüccet"in ege-menliğin paylaşımına yönelik ilk adımlardan biri olduğu noktasının al-tının çizilmesi yeterlidir.

 b) Sened-i  İ ttifak: Şer'i sözleşmeye oranla daha geniş ve etkili bir egemenlik paylaşımı belgesidir. 17. yüzyılın hareketli ayaklanmayıllar ından sonra, Anadolu ve Rumeli'de ağalar, beyler vb. küçük, bir anlamda otonom beylikler kurmuşlardı. Alemdar Vak'ası bu beyleringücü ve etkisi hakk ında Osmanlı ileri gelenlerine ve aydınına önemli

ipuçlar ı verdi. Ayan, derebeyi ve beylerin, daha genel bir deyimle Os-manlı topraklar ı içindeki hanedanlar ın yetki ve haklar ı ile merkezî hü-kümet arasındaki ilişkilerini belirlemek amacıyla bir "Meşveret" mec-lisinin toplanmasına karar verildi. Ayan'dan Sadrazam Mustafa Paşa,toplanan meclisi açarak amacını açıkladı. Söylenenlere bak ılırsa tartış-malar çok sert ve uzun sürmüş ve sonunda Sened-i İttifak denilen belgeimzalanmıştır. Belgenin giriş bölümü "Şer'i Hüccet" gibi gerekçeyiiçermekteydi. Kabul edilen ilkeleri şöyle özetlememiz mümkündür:

Hanedan diye adlandır ılan beyler, Osmanlı padişahının egemenli-ğini ve yasa yapıcılığını kabul etmişlerdir. Gene bu beyler, padişahınyasa ve emirlerinin bir yürütme organı taraf ından uygulanacağını, yü-rütme organı olarak gözüken sadrazamlık makamına kar şı bu nedenle"Kimsenin kar şı bir eylemde" bulunmayacağı ilkesini benimsemişler-

dir. Nihayet hanedanı

n, hak doğrultusunda olmayan yasa ve emirlerekar şı, bir direnme hakk ının doğması da gene Sened'de kabul edilmiştir. Ne var ki yasama, yürütme ve hanedanlar arasında kurulan bu dengeninsağlanması ve denetlenmesini izleyecek bir organın kurulması Sened'de yer almamaktaydı. Bu eksiklik Sened'in ciddiyetten yoksunolduğu kanısını vermektedir. Nitekim onca hanedan arasından ancak dördü, senedi imzalamıştır. Buna kar şın, aynı Sened'e imza koyan bü-rokrat sayısı 21 'dir. Biçimsel olarak incelendiğinde Sened'e, aralar ında

 bir sözleşmenin oluşturulduğu taraflar ın, yani padişah ve hanedanınitibar etmediği görülmektedir. Buna kar şın, bürokratlar Sened'e çok 

Page 15: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 15/516

20 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

önem vermişlerdir. Tüm eksikliklerine kar şın, bu Sened, anayasal dü-zene yönelik atılmış önemli bir adımdır ve Osmanlı padişahının ege-menliğinin paylaşılabileceği bu Sened'le belgelenmiştir. Diğer yandanda, bürokrasi, yürütme gücünün üstünlüğünü bu belgeyle gündeme ge-tirmiştir. Sened'i zorunlu olarak kabul eden II. Mahmut, padişah olduğusüre içerisinde "Monar şik Mutlakiyef'e yönelik tavr ını pekiştirerek Sened'i k ısa sürede etkisiz bir kâğıt parçası haline indirgemiştir. Ne var ki bu duruma kar şın, Sened-, Türk Anayasa Hukuku açısından önemli bir dönemeç olma niteliğini bugün de korumaktadır. Bu arada Sened'in fi-ilen hükümsüz kalmasına kar şın, bürokratlar ın yürütme erkindeki et-kinliklerini gittikçe artırarak devam ettirdiklerine de işaret edelim.

c) Tanzimat: Osmanlı padişahının egemenliğini sınırlayan ve busınırlamayı tüm halka duyuran ilk belgedir. Tanzimat, Büyük ReşitPaşa'nın öncülüğünde hazırlanmıştır. Hazırlanışında Batı Avrupa ülke-lerinin etkisi açıktır. Tanzimat Belgesi'ni, 1838 İngiliz ticaret antlaş-masını tamamlayan, Avrupa burjuvazisinin Osmanlı ülkesi içersindekieylemlerini güvence altına alan bir yasal çerçeve gibi kabul etmek yanlış olmaz. Tanzimat bir anlamda Mehmet Ali Paşa sorununa kar şı Osmanlı 

 bürokratının padişahın çevresinde kenetlenerek yeni bir düzen kurmaçabasıdır. Bürokrasi böylece kendi geleceğini İngiltere gibi Avrupa güç-lerinin garantisi altına sokmuş olmayı hesaplamaktaydı. Nitekim Tanzi-mat'a ilişkin ilk yazılı belge Reşit Paşa'nın daha II. Mahmut zamanında,12 Ağustos 1839'da İngiliz Dışişleri Bakanı Palmerston'a gönderdiğimuhtıradır. Reşit Paşa, Fransızca yazılan bu muhtırada, düşündüğü re-formun bir "sy steme immeublement etabli"yi gerçekleştirmek olduğunu,

 bu üç sözcükle özetlemişti. Reşit Paşa'nın amacı, yazışmalar ından anla-şıldığı gibi, yönetim, yani bürokrasi üzerindeki padişahın yetkisini k ısıt-lamaktır. Bu Avrupa kapitalizmi taraf ından da istenmektedir. İsteklerin

 bileşkesi ortak olduğu için Tanzimat Fermanı ortaya çıkabilmiştir. Ab-dülmecit de kendinden önceki Padişah gibi darboğazı geçtikten sonraortadan kaldır ır ım niyetiyle Ferman'ı kabul etmiştir, ama bu kere darbo-

ğazı

yaratan Avrupa kapitalizmi olduğu için Tanzimat'ı

n getirdiği ilkeler daha da gelişip, genişleyerek sürüp gitmiştir.Tanzimat Bildirgesi'nde üç temel nokta vardır: —   Padişahın kendi egemenlik hakk ını sınırlaması, —   Kişiye bağlı can, mal ve onur korurluğu haklar ının padişahın

egemenlik alanından çıkartılı p yasal düzenlemelere bağlanması, —   Yürütmenin "Mevad-ı Esasiye" olarak nitelenen ilkeler uya

r ınca düzenlenecek yasalarla çalışması.Bu üç ilke, yasama, yürütme ve yargı organlar ının özerkliği ora-

nında etkin bir biçimde uygulanabilecek ilkelerdir. Aslında Tanzimat

Page 16: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 16/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) ■  21

Bildirgesi'nin en kapalı yanı yürütmeyi bağlayacak "Mevad-ı Esasi-ye"nin nelerden oluştuğu noktasıdır. Yüksek Şûra'nın bir protokolü, sözkonusu "Mevad-ı Esasiye" şöyle belirler:

"— Devlet yönetimi yeni kanunlara göre düzenlenecektir, —   Bu kanunlar şeriata uygun olacaktır, —   Bu kanunlar ın amacı, sayılan üç hakk ın (can, mal, onurun

korunması haklar ı) dokunulmazlığını sağlamak olacaktır. —   Bu kanunlar din fark ı gözetmeksizin bütün Osmanlı tebaasına

eşitlikle uygulanacaktır, —   Hükümdar bunlara ayk ır ı eylemlerde bulunmayacağına söz

verecektir."Tanzimat Bildirgesi'nin getirdiği yeni kurumlardan biri de yasama

görevini yerine getirecek sürekli meclislerin kurulmasını öngör-mesidir. Bu meclislerin üyeleri asker-sivil bürokrasi ve ulemalardır.Böylece yasama açısından da bürokrasi belirli bir ağırlığa sahip ol-muştur. K ısacası Sened-i İttifakla ayan ve diğer hanedanlarla hükümdar arasında yapılan sözleşme bu kere hükümet ile hükümdar arasında ger-çekleştirilmiştir. Hükümet ise, merkezî bürokrasinin üst organı olduğu

için Tanzimat Bildirgesi'ndeki egemenlik paylaşımı, hükümdar ile bü-rokrasi arasındadır.Tanzimat Bildirgesi, getirdiği yeni yaklaşımlara kar şın, istenilen

dengenin bozulması halinde ortaya çıkacak sorunlar ın "mercii"ni be-lirtmemektedir. Şeriat hemen her konuda yol gösterici, çerçeve yasaanlamında ise de, uygulama, bu çerçeve yasanın yetersizliğini ortayakoymuştur. Bu nedenle 1850'den sonra yeni "ıslahat" bidirgeleri ya-yınlanmış, boşluklar doldurulmaya çalışılmıştır. Bu yeni "Islahat" dal-gasının başlamasının en önde gelen nedeni, K ır ım Savaşı'ndan sonraBatı Avrupa ülkelerinin Tanzimat Bildirgesi'yle vaat edilen reformlar ıngerçekleşmemesinden ötürü yaptıklar ı bask ılardır. 1856 Islahat Ferma-nı, sadrazam, dışişleri bakanı, şeyhülislam ve batı Avrupa devletlerinintemsilcilerinin katıldığı bir dizi tartışmalı toplantı sonunda yayınlandı.

Bu Ferman, 1839 Tanzimat Bildirgesi'nden bağı

msı

z düşünülemez,Tanzimat Bildirgesi'nde ileri sürülen vaatlerin gerçekleşmesine ilişkin bir dizi somut tedbirleri içerir. Bu tedbirlerin başlıcalar ı şöyle sıralana- bilir: Bütçe yapılması, bir bankanın kurulması, ekonomik kalk ınma içinAvrupa sermayesi ile o ülkelerin yetkili uzmanlar ının çağr ılması, karmamahkemelerin kurulması. Bu somut tedbirler, Osmanlı  ıslahatlar ının,ekonomik bağımlılığı pekiştiren birer çerçeve olduklar ı konusundakikanımızı güçlendirmektedir.

1856 Fermanı, yerel yönetimler ve cemaat meclislerinde halk ıntemsil edilmesi düşüncesini tartışmaya başlayan ilk resmî bildirgedir 

Page 17: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 17/516

22  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Fakat bu temsil sistemi, o günün koşullar ı içersinde, müslüman halktançok müslüman olmayan tebaa için etkendi. Bu özelliğinden ötürü 1856Islahatı için, dışa dönük, Hıristiyanlara yönelik ıslahat da denmektedir.Diğer yandan Osmanlı  İmparatorluğu'nda yaşayan değişik uluslardanoluşan tebaayı "Osmanlılık" denilen soyut ve açık olmayan bir ulusduygusu çevresinde toplama çabası da bu Islahat Fermam'nda gündemegetirilmiştir. K ısa k ısa değinmelerimizden de anlaşılacağı üzere 1856Islahatı, Osmanlılar ın ekonomik, kültürel ve toplumsal dışa bağımlılı-ğını daha da artıran bir yapıdadır. K ır ım Savaşı galipleri, Batı Avrupaülkelerinin de istediği budur. 

1856 Islahat Bildirgesi'nden sonra alınan bir dizi karar ve yürür-lüğe konulan yasalar da Tanzimat'tan itibaren bütün Islahat hareketle-rinin şaşmaz doğrultusundadır. Bu dönüşümlerden en önemlilerini sı-ralayalım: 

 —   1858 Arazi Yasası: Bu yasa 17. yüzyıldan beri Beyler, Ayanlar, ya da güçlü çiftçiler taraf ından gaspedilen topraklar üzerindeki mülkiyet hakk ını güvenceye almakta; miri topraklar ın özel mülke dönüştürülmesi sürecini kolaylaştıracak hükümleri getirmekteydi. Bu durumu ile

yasa, büyük toprak sahipliğini destekleyen bir niteliğe sahiptir. —   İl yasalar ı: Bu yasalar yerel yönetime yönelik bir dizi dönü

şümü getiren yasalardır. Bu dönüşümler açısından iki önemli çelişkininoynadığı role işaret etmekte yarar vardır. Bu çelişkilerden birincisi yerel

 bürokrasi ile büyük toprak sahiplerinin arasındaki kutuplaşmadır. Diğeriise yerel ulusçu ak ımlar ı destekleyerek, Osmanlı İmparatorluğu'nu sultası altına almak isteyen dış güçlerle Osmanlı yönetimi arasındaki çeliş kidir. Kuşkusuz bu çelişkilerde dış dinamikler belirleyici olmaktadır.

 Nitekim yerel yönetimde gündeme getirilen İl Meclisleri, meclis üyesiolmayı ve seçmeyi içeren geniş k ısıtlamalara sahip olmakla birlikte,merkezî ve yerel bürokrasinin yetkilerine indirilmiş bir darbe sayılabilir.Dış dinamiklerin yerel yönetim üzerindeki hassasiyetleri, il yönetimineilişkin yasa, kararname ve diğer kurallar ın sık sık değişmesi sonucunu

getirmiştir. Böylece dı

ş kapitalist güçler, Osmanlı

 İmparatorluğu'nu bölmede önemli bir alan elde etmiştir. —   Yabancılar ın Osmanlı ülkesinde toprak sahibi olmalar ı (1858),

Deniz Ticaret Yasası (1864), Ticaret Muhakemeleri Nizamnamesi(1862) gibi dönüşümler "Islahat"lar arasında sayılmaktadır. Ne var ki

 bunlar ın, kapitalizmin yasal gereksinimlerinin ürünü olduklar ı ortadadır. Eldeki bazı bilgilere göre Fransız Medenî Yasası'nın Osmanlı hukuk düzenine uyumlandır ılmalar ı çabası, ulemanın kar şı koyması ilesonuç vermemiş, ama bu paralelde bazı değişikliklerin Mecelle'de ya

 pılması uğraşlar ı kesintisiz devam etmiştir.

Page 18: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 18/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908)  23 

1876 Anayasa hareketine kadar yapılan bir dizi dönüşümün k ısaöyküsü budur. Bu dönüşümler, Osmanlı ekonomisi üzerinde tam bir hegemonya kurmuş olan Batı Avrupa ülkelerinin kapitalizminin gelişi-mine paralel olarak etkilerini daha da arttırmalar ının doğrusal sonucukabul edilmelidir. Özellikle 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren te-kelci aşamaya ulaşmış olan Batı Avrupa kapitalizmi, yapısı gereği,emperyalist eylemlerini gerçekleştirme yönünde Osmanlı  İmparatorlu-ğu üzerindeki bask ısını arttırmıştır. Emperyalizmin ayr ılmaz üç öğesi

 biçiminde niteleyebileceğimiz piyasa arama, yatır ım alanı sağlama,ucuz hammadde elde etme hedefleri, Osmanlılar ı Batı kapitalizmininodak noktalar ından biri haline getirmiştir. 1870 'den sonra gelişen Almankapitalizminin de devreye girmesi Osmanlılar üzerinde oynanan oyunun

 boyutlar ını daha da genişletmiştir. Alman ve İngiliz kapitalizminin mü-cadele alanı haline gelen Osmanlı  İmparatorluğu, bu iki güç arasındakigörece dengeden yararlanarak bir süre yaşamayı başarmışsa da, sonuçta,emperyalizmin parçalayıcı ve yık ıcı pençelerine düşmüştür. 

Ekonomik ve yasal kurumlar ıyla Osmanlı ülkesine giren kapita-lizm, bu konuda etkin silah olarak kültürünü de kullanmayı bilmiştir.

Yani olguyu salt ekonomik, ya da yasal çerçeveler açısından görme-mek, kültürün de içerildiği bir bütünün işlevini doğru kestirmek gerekir.Özellikle Osmanlı aydını burjuva kültürünün etkisini en fazla hissedengrup olmuştur. Sanır ım, bu günümüze kadar da devam etmiştir. Kuş-kusuz, burjuva kültürünün sak ıncalar ı kadar nimetleri de vardır. Öz-gürlük, ulusun egemenliği kavramlar ı bu kültürün doğal sonuçlar ı ola-rak Osmanlı  İmparatorluğunun, özellikle aydın kesimlerinin yaşamınagirmiştir. 

2) Osmanlı Aydınının Demokratik Hak ve ÖzgürlüklerDoğrultusundaki İlerici Mücadelesi: 

Meşrutiyet düşüncesi, Osmanlı aydınlar ı taraf ından 186O'lı yıllarda

açı

kça tartı

şı

lmaya başlandı

. Gerçi 18. yüzyı

n son çeyreğinden itiba-ren bazı Osmanlı devlet adamlar ı Avrupa ülkelerindeki meşrutî yöneti-me yönelik gelişmeleri görerek, bu biçimdeki bir yönetimi Osmanlı İmparatorluğu'nun yeniden canlanabilmesi için gerekli koşul olarak nitelemeye başlamışlardır. Bazı tarihçiler, Mustafa Reşit Paşa'nın, II.Mahmut'a meşrutiyet yönetimini övdüğünü ileri sürmektedirler. Bukonuda kanıtlayıcı belgelere sahip olmasak bile Osmanlı devlet adam-lar ının, özellikle Tanzimattan sonra meşrutî hükümdarlık fikrini be-nimsemeye başladıklar ını söyleyebiliriz. Osmanlı genç aydınlar ınınK ır ım Savaşı'ndan sonra bu düşünceye daha da yatk ın olduklar ı bilin- 

Page 19: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 19/516

24 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

mektedir. Özellikle genç deniz ve kara subaylar ının İngiliz ve Fransızmeslektaşlar ıyla, K ır ım'da aynı saflarda çarpışırken, burjuva demokra-tik fikirleri tanıdıklar ı, bu düşüncelerin, genç Osmanlı aydınlan arasın-da yayıldığı kuşkusuzdur.

Osmanlı asker-sivil aydını Tanzimattan beri süregelen dönüşüm-lerin etkisiyle burjuva toplumlar ına özgü liberal düşünceleri yak ındantanımaya başlamıştı. Edebiyat alanındaki yenilikler bu düşünceleri dahada yaymaktaydı. Tüm bu nedenler Osmanlı İmparatorluğu'ndaki meş-rutiyet hareketinin öncülüğünü yapma görevini bir biçimde aydınlara

 bırakmaktaydı.Osmanlı  İmparatorluğu'nun "Politik, ekonomik ve kültürel" iler-

lemesine yönelik çabalar ı içeren siyasal eylemlerin dayandığı ve bueylemleri oluşturan ideolojik koşullar 1860'h yıllar ın başında ortayaçıkmaya başladı. İdeolojik koşullar ı oluşturan çekirdek "Tasvir-i Ef-kâr" gazetesi çevresinde gelişti. Bu gelişimde Türk düşün adamı Şi-nasi'nin yeri ve etkisi büyüktür. Şinasi "Yeni Osmanlılar" hareketini

 başlatan kişidir. "Yeni Osmanlılar hareketini pek çok ak ımlar etkilemiş olsa bile, hareketin fikirsel geleneklerinin temeli tek kişi taraf ından

atılmıştır; yapıtlar ıyla Türk aydınlar ına 19. yüzyıl Avrupâsının sosyalve politik görüşlerini tanıtan, şair Şinasi Efendi"dir.

Şinasi Türk kamuoyunca bir sanatçı, bir şair olarak tanınır; okul-,lar ımızda onun bu yönü üzerinde derinlemesine durulur. Oysa Şinasi,Türk siyasal yaşamındaki etkisi ile sanatçı yönünden daha önemli olan

 bir kişidir. Şair Evlenmesi adlı yapıtı Türkiye'de ilk çağdaş tiyatro ör-neği olması yanısıra, içerdiği ilerici düşünceleri yönünden de önemli bir aşamayı simgelemektedir. Şinasi bir subay çocuğudur, yani bürokrataileden gelmektedir. Babası, o küçük yaşta iken öldüğü için yoksulluk içinde büyüdü. Rastantılann sonunda diye niteleyebileceğimiz bir bi-çimde Mustafa Reşit Paşa'nın girişimiyle Avrupa'ya öğrenim içingönderilen gençlerin arasına katıldı.1852 yılına kadar uzun bir süre(yaklaşık olarak 10 yıl) Paris'te kaldı. Bu uzun öğrenim süresi, ona

 burjuva kültürünü yak ı

ndan tanı

ma olanağı

verdiği gibi, o dönemFransasının tüm toplumsal ve siyasal olaylar ının içinde yaşama f ırsatını da vermişti. Nitekim bazı kaynaklara göre Şinasi 1848 devrimi sırasın-daki siyasal eylemlere de aktif olarak katılmıştır. Diğer yandan Şina-si'nin Lamartin ve Renan'la tanıştığı, döneminin liberal çevreleriylesık ı ilişkiler içinde bulunduğu da bilinmektedir (Ş. Mardin). MustafaReşit Paşa'nın (1852-1858 yıllar ı arasında) yak ın bir mesai arkadaşı gibi çalışan Şinasi, Paşa'nın ölümünden sonra kültürel ve siyasal ilericidüşünceleri doğrultusunda çalışmalar ına devam etti. Bu dönemdeki ça-lışmalar ı onun Türk sanat ve düşün yaşamının önderi olarak kabul

Page 20: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 20/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908)  25 

edilmesini sağladı. 1860'tan sonra Agâh Efendi'nin çıkardığı "Tercü-man-ı Ahval" gazetesinde çalıştı. Osmanlı  İmparatorluğu'nun ekono-mik, toplumsal ve kültürel ilerlemesine ilişkin sorunlar ı ele alan ve bunlara özgün çözümler getirmeye çalışan yazılar ını, bu gazetede ya-yınlamaya başladı. Ne var ki Agâh Efendi'nin, yazılar ının siyasal içe-riklerinden ürkmesi, bu gazetedeki çalışmalar ını k ısa kesmesine nedenoldu. "Tercüman-ı AhvaTden ayr ılan Şinasi, kendi gazetesi "Tasvir-iEfkâr"ı kurdu. Gazete 27 Haziran 1862'de çıkmaya başladı. Gazeteninilk sayısında yayınlanan Şinasi'nin yazısı, o güne kadar Osmanlı ülke-sinde açıkça söylenmeyen ulus, özgürlük, kamuoyu gibi kavramlar ı gündeme getiriyordu. Şinasi bu yazıda halk ın ülke sorunlar ı konusunda,söz söyleme, çözüm getirme hakk ının var olduğuna işaret ederek:"Devlet, ulusun temsilcisi olarak işleri yönetir ve ulusun gönenci içinçalışır. Ulus da söz ve yazı yardımıyla kendi esenliği konusunda gö-rüşlerini açıklama hakk ına sahiptir." 

Şinasi bu düşünceleri ile, devletin, yönetimde ulusu temsil etti-ğini, devletin sorunlara getirdiği çözümler konusunda halk ın sözlü veyazılı düşüncelerini özgürce belirtme hakk ına sahip olduğunun altım

çizmekteydi. Böylece kamuoyu kavramı, ve devletin bir "mümessil"olduğu yaklaşımı ortaya atılmaktaydı. Kuşkusuz bu kavramlar yeniydi,toplumda açık olarak ilk kez tartışılmaktaydı. Şinasi'nin bu ilerici dü-şünceleri, "Tasvir-i Efkâr" gazetesini bir aydınlar merkezi haline getir-meye yetti. Gazetenin yönetim yeri, her zaman, genç ve ilerici Osmanlı aydınlar ının toplandığı, bazı sorunlar ı kendi aralar ında tartıştığı bir kulüp biçimine dönüştü. 

Şinasi'nin bir başka yanı da "reformlardan" sözeden ve devlet yö-netiminde sorumluluğu olmayan bir kişi oluşudur. Âdeta halktan biri,sade bir aydın olarak bu önerilerini yapmaktadır. Şinasi Türkiye'deBatılılaşmanın ideolojik temelini oluşturan kişidir. Onun düşüncesinegöre Batı kurumlar ının Türkiye'ye getirilmesi, geriliğin aşılmasında en büyük adımın atılmasıdır. Bu noktada Şinasi'nin Batılılaşma açısından

söyledikleri üzerinde tartı

şmamı

z gerekecektir. Şinasi, Batı

'nı

n kurum-lar ını almayı kastederken, yükselen burjuvaziye özgü demokratik ku-rumlar ı imâ etmektedir. Bu kurumlar ın Avrupa'da oynadığı ilerici rolüfarketmiştir. Osmanlı saltçı yönetiminin de altedilmesinde, Avrupaaristokrasisi ve saltçı yönetimlerini dize getiren burjuva ideolojisinikendine rehber kabul ediyor ve bu düşünce yönünde fikir üretiyordu.Aristokrasiye ve aristokrasiden kaynaklanan saltçı idareye yönelik mü-cadelede burjuva liberal düşününün oynadığı etkin rol hatırlanırsa, Şi-nasi'nin yaklaşımının rasyonel olduğu kabul edilmelidir. Ne var ki, burjuva ideolojisi, kapitalizmin tekelci-emperyalist evresinin başladığı 

Page 21: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 21/516

26 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

19. yüzyılın son çeyreğinde kendi iç zıtlıklar ını da birlikte getirmek-teydi. Şinasi ve dostlar ı, sorunu bu boyutlarda ele alacak bilgiye sahipdeğillerdi; ve sahip olsalar da, toplumsal, ekonomik ve kültürel ilerlemeaçısından daha farklı bir davranışın içinde olacaklar ı da söylenemezdi."Tasvir-i Efkâr"da Şinasi ile birlikte "ulus", "vatan", "özgürlük" ve"devrim" sözcüklerini kullanarak kamuoyuna mal ettirmeye çalışan bir 

 başka ilerici, Namık Kemal de yazmaktaydı. Basın, Türk düşün ya-şamında önemli bir rol oynama, bazı düşüncelerin çevresinde bir ka-muoyu oluşturma yönünde önemli bir adım atmıştı. Basının bu etkinli-ğinden söz ederken Ali Süavi ve gazetesi "Muhbir"e de değinmek gerekir. "Muhbir", 1866'da çıktı. Çıktığı andan itibaren, özellikle Giritsorununu bahane ederek hükümete kar şı bir muhalefet çizgisi oluş-turmaya çalıştı. Girit somununun çözümlenmesinin ancak bir millîmeclis kurmakla mümkün olabileceğini söyleyerek, meclis düşünce-sini ortaya attı. Bu arada okuyucu mektuplar ı yayınlayarak, halk ın yö-netim hakk ında görüşlerini serbestçe söylemesi ve yazması geleneğiniyaratmak istedi. "Muhbir" 55 sayı çıktıktan sonra kapatılmıştır. Şinasi,

 N. Kemal, A. Süavi ve diğer ilerici, yurtsever aydınlar, 186O'lı yıllar ın

ilk yar ısında basın yoluyla kamuoyunda belirli bir düşünün oluşmasını sağlamaya gayret etmişlerdi. Fakat bir örgüt olmadan bu düşüncelerieyleme dönüştürmenin kolay olmayacağını da çok geçmeden anladılar.Örgüt, 7 Haziran 1865'te Belgrat ormanlar ında düzenlenmiş bir piknik görüntüsü altında kuruldu. Örgüt ilk zamanlarda "Yurtseverler Birliği"adını almışsa da, k ısa bir süre sonra bu adı, tarihte önemli bir yere sahip,"Yeni Osmanlılar Cemiyeti" olarak değiştirmiştir. Birçok araştırmacı,"Yurtseverler Birliği"nin örgütlenmesinde İtalyan Carbonari örgütününyapısının temel alındığını söylemektedir. Carbonari örgütü, İtalyanyurtseverlerinin, hücre esasına uygun biçimde örgütledikleri bir gizlidernektir. Bu dernek fazla başar ılı olmamıştır. Birçok hücre üyesi ha-

 pishanelerde can vermiştir. Carbonari örgütünün başar ısızlıklar ını gören Mazzini, devrim düşüncesini gençler arasına yayarak, gençleri

siyasal eylemlerde kullanma stratejisini geliştirdi. Avrupa gençliği(Jeune'lük) ak ımı başladı. Mazzini-Garibaldi kuvvetlerinin yenilgisin-den sonra birçok genç ve örgüt ileri geleni İstanbul'a sığındı. Fransayoluyla İstanbul'a gelip yerleşen "jeune"lerden biri de Şinasi'ninParis'ten tanıdığı Gianpietri'dir. Gianpietri, Mazzini-Garibaldi

 jeune'lerindendir. İstanbul'da önce "Presse Orient" sonra da "Courrier D'orienf'i çıkarttı. Şinasi her iki gazetede de yazmıştır. Hatta Şinasi'nin

 bazı yazılar ını önce "Courrier"de yayınlatı p, sonrada bu gazeteden ya- pılan bir çeviri gibi kendi gazetesinde de yayınladığı, böylece bir tür güvence sağladığı ileri sürülmektedir. Gianpietri'nin başlattığı bir ana-

Page 22: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 22/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908)  27 

yasa tartışmasına İstanbul'da yayınlanan tüm yabancı gazetelerin katıl-dığını görmekteyiz. Namık Kemal'in Anayasa ve Meşrutiyet düşünce-sine, o tartışma sırasında daha bir yaklaştığı ileri sürülür. N. Kemal'in

 bir tanıdığına "Geçen gün Gianpietri ile meşrutiyeti konuştuk. Herif ikisaat söyledi. Nihayet meşrutiyetin bizde de yürütülebileceğine beniinandırdı." dediği nakledilmektedir. Konuya ne yandan bakarsak baka-lım, 186O'lı yıllarda, basın, meşrutiyet düşüncesinin Türk aydınlar ı arasında yayılmasında önemli bir rol oynamıştır. 

İç örgütlenmesi Carbonari örgütleri benzeri olan "Yeni Osman-lılar" derneği yurt içinde kurulduktan k ısa bir süre sonra yurt dışına çıktı ve eylemlerine orada devam etti. "Yeni Osmanlılar Derneği"nin tümmalî sorunlar ını Mustafa Fazıl Paşa çözümlemiştir. Mustafa FazılPaşa'nın meşrutî bir düzeni getirecek anayasadan ne derece yana oldu-ğunu bilememekteyiz. Ama Osmanlı Hükümeti'ne olan muhalefetinintemelinin düşünsel olmaktan çok, kişisel olduğunu gösteren bilgilerimizvardır. Şöyle ki, Mustafa Fazıl Paşa'nın sorunu, Mısır Hidivliğivarisliğini ele geçirmekti. Bu Hidivliğin verasetine ilişkin yasanın de-ğiştirilmesiyle hakk ını yitiren Mustafa Fazıl Paşa bu hakk ı tekrar elde

etmek için çalışıyordu. "Yeni Osmanlılar Derneği"ni parasal olarak des-teklemesinin temel nedenlerinden başta geleni de bu hakk ını gerçekleş-tirme arzusuydu. Bu arzuyu Âli Paşa ile çekişmeye kadar indirgemişti. 

Türkiye'de kurulan, sonra 1867'den itibaren Avrupa'da faaliyetle-rine devam eden "Yeni Osmanlılar Derneği"nin programı konusundakesin bir düşün birliği yoktur. Hatta içlerinden birinin ifade ettiği gibi,mevcut üyeler arasında Âli Paşa'nın devrilmesinden başka ortak bir amaç bulmak da zordur. Ama her şeye kar şın, dernek, eylemlerine devamettiği sürece bazı programlar ın çevresinde birleşmiştir. Bu programlar-dan birincisi, 1867 bahar ında kamuoyuna açıklanan bir açık mektuptur.Bu açık mektup, Mustafa Fazıl Paşa taraf ından, Abdülaziz'e yönelik bi-çimde kaleme alınmıştır. Bazı çevreler bu mektubun Mustafa Fazıl Paşataraf ından yazılmadığını ileri sürerlerse de, bu iddiayı pekiştirecek bir 

kanı

t mevcut değildir. Ayr ı

ca mektubun kimin taraf ı

ndan yazı

ldı

ğı

ndançok, içeriği önemlidir. Çünkü mektup uzun süre Yeni Osmanlılar Der-neği'nin bir program taslağı gibi kabul görmüş ve yayılmıştır. Mektup,1326 (1910)' da İstanbul 'da tekrar basılmış ve "Paris' ten Gelen Mektup"adıyla dağıtılmıştır. Mektubun içeriğini şöyle özetleyebiliriz: 

 —   Her gelişmenin ve ilerlemenin temelinde özgürlük yatar, —   Özgür bir kamuoyu, memurlar ın keyfî davranışlar ını denet

ler, hata yapmalar ını engeller. —   Özgürlüğün olmadığı toplumlarda reformlar gerçekleşti

rilemez.

Page 23: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 23/516

28 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 —   Özgürlüğün olmaması, Avrupa ülkelerinin, Osmanlı devletinin işlerine kar ışmasını âdeta teşvik etmektedir. 

 —   Özgürlük, padişahın bağımsızlığını kaldırma anlamına gelmediği gibi, halk ı din ve geleneklerinden uzak düşürme gibi bir sonucuda vermez.

 —   Din, kişinin manevî yönünü ilgilendirir, bir ülkenin yasalar ını din kurallan belirlemez. Dinin dünya işlerine kanştır ılması, onun halkakar şı kullanılması olanaklannı da arttınr.

 —   Her ülke için meşru devlet şekli anayasalı bir devlet düzenidir.

 —   Adaletin ilkeleri, mekâna göre değişmez. —   Zulüm ve istibdat kar şısında tek çıkar yol, sorumluluğu ve

eylemleri denetlenebilen bir yönetimin kurulmasıdır. 'Sözkonusu açık mektubun Sofya'da Krilli ve Metodi kitaplığının

eski bask ılar bölümünde bulunan metninde (Bulgarca olarak) "Hün-kânm, İmparatorluğu kurtar ınız, meşrutiyeti ilân ediniz." cümlesi yer almaktadır. Bu belgede Mustafa Fazıl Paşa ve arkadaşlannın hazırla-dıklan bir anayasa tasar ısının Sultan'a sunulmasının da önerildiğine

rastlanmaktadır. Mektubun bu bölümünün Yeni Osmanlılar ın yurtdı-şında faaliyete geçip, açıkça meşrutiyeti istemeye başladıklan yıllarda,186O'lı yıllar ın sonunda yazılı p ilâve edildiği düşünülebilir.

1867 yılının ilkbahanndan itibaren Yeni Osmanlılar Derneği'ninağırlık merkezi yurtdışına kaydı. Bu kaçış, temelde bir dizi olayın ya-rattığı nedenlere dayanmaktadır. Önce "Tasvir-i Efkâr" ve "Muhbir"inyayınlanndan hükümet rahatsız olmaya başlamıştı. Nitekim 6 Mart1867'de yayınlanan bir hükümet bildirisinde, basındaki bazı kişilerinsorumsuzca davrandıklan, yık ıcı faaliyetlere kapıldıklan iddia edilerek,"ülkenin genel sorunlannın gerektirdiği koşullarda, basın yasasınınvarlığına bak ılmaksızın, yönetimsel tedbirlere başvurma hakk ının saklı tutulduğu" bildiriliyordu.

Bu bildirinin hemen arkasından, hükümet, 9 Mart'ta "Muhbir"i

kapatü, Ali Süavi'ji Kastamonu'ya sürdü. 24 Mart'ta "Tasvir-i Efkâr"son sayısını yayınladı. Bu arada Namık Kemal, Erzurum vali yardım-cılığına, Ziya Bey de K ı br ıs mutasarr ıflığına atanmıştı. Mustafa FazılPaşa'nın Paris'e kaçma teklifini kabul eden Namık Kemal ve Ziya Beyhazırlıklannı tamamlarken, Âli Paşa'ya hazırlanan bir komplonun or-taya çıkanlması, örgütün bazı üyelerinin tutuklanması, Yeni Osmanlı lann di} ülkelere kaçışını hızlandırdı.

1867 yılının ortalar ına kadar Namık Kemal, Ziya Bey, Ali Süavi,Reşat Bey, Nuri Bey, Agâh Efendi, Mehmet Bey, R ıfat Bey ve HüseyinVasf ı Paşa, Paris'e kaçmış bulunuyorlardı. Şinasi, zaten 1865'ten beri

Page 24: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 24/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 29

Paris'te bulunmaktaydı. 10 Ağustos 1867'de Mustafa Fazıl Paşa'nınParis'teki evinde bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda örgüt gazetesininAvrupa'da çıkar ılmasına karar verildi. Bu arada "Muhbir"in yenidençıkar ılması için gerekli yardım M. Fazıl Paşa taraf ından yapıldı. M.Fazıl Paşa, 250 bin Frank'lık bir fonu, gazetelerin çıkar ılmasına tahsisettiği gibi, yurtdışına göçenlere de aylık bağladı. Derneğin kuruluş tü-züğü de gene 10 Ağustos toplantısında kabul edildi. Tüzüğün yazılma-sında iki kişinin yardımı oldu. Bunlardan Wladyslaw Plater Polonyalı,ulusçu, bir burjuva devrimcisiydi. Diğeri ise Simon Deutsch'tür. Viya-nalı olan Deutsch, 1848 Devrimi'ne kar ışmış, idama mahkûm olmuş,Paris'e kaçmıştı. Paris'teyken Kari Marx'ın Londra'da kurduğu ve Bi-rinci Enternasyonal diye bilinen (Uluslararası İşçiler Birliği'ne) girdi.Bu sıfatla Komün devrimine katılmadan ve daha sonra Birinci Enter-nasyonal'in başkanlığına gelmeden, 1857'de Yeni Osmanlılarla tanış-mıştı." Yeni Osmanlılar Derneği'nin tüzüğü Fazıl Paşa, Namık Kemal,Plater ve Deutsch taraf ından imzalandı. Yeni Osmanlılar arasındakidüşün aynlıklar ı daha İstanbul'da başlamıştı. Önce de belirttiğimiz gibiÂli Paşa'nın devrilmesini istemenin dışında ortak taraflar ı yoktu. Av-

rupa'da, değişik düşün ak ımlar ının içinde söz konusu ayr ılıklar daha da büyüdü. Önce Şinasi, dernekten ayr ıldı. Abdülaziz'le Fransa'ya gelenKeçecizade Fuat Paşa'nın verdiği söz üzerine yurda döndü. K ısa bir süre, içine kapanık, melankoli halinde yaşadıktan sonra öldü. Cenaze-sine hiçbir aydının katılmadığı söylenir. Daha sonra Namık Kemal veZiya Beyler, Ali Süavi'den koptular. Bu kopuşun nedeni "Muhbir" ga-zetesinin izlediği yayın politikasıdır. "Muhbir"in Fransa'da basılmahazırlıklar ının ilerlediği günlerde Abdülaziz'in Fransa'yı ziyareti,Fransız hükümetinin Yeni Osmanlılar ın eylemlerine kar şı bir dizi ön-lemler almasına neden olmuştu. Paris'e sığınan Türklerin kentten çık-malar ı istendi. Bunun üzerine onlarda Londra'ya gittiler ve 31 Ağus-tos'ta "Muhbif'in dışardaki ilk sayısını çıkardılar. Binlerce basılan busayı, çeşitli yollardan Osmanlı topraklar ına sokuldu ve dağıtıldı. Ne var 

ki, Ali Süavi ile Ziya Bey ve Namı

k Kemal'in aralan gittikçe açı

lmak-taydı. Bir kere Ali Süavi gazeteyi Yeni Osrhanlılar adına değil, kendiadına çıkartmaktaydı. Öte yandan düşünceleri ve sorunlara yaklaşımlanaçısından da arada önemli ayr ılıklar vardı. Ali Süavi soruna dinci açıdan-

 bakmayı yeğliyordu.Bu arada Mustafa Fazıl Paşa'nın olaya ne kadar kişisel ve dar bir 

çerçeveden baktığını gösteren bir olay oldu. Paşa, Âli Paşa'yla banştı ve Sultan'ın izniyle İstanbul'a döndü. Bu dönüşü Yeni Osmanlılar bir 

 başar ı olarak yorumladılar. Nitekim Namık Kemal babasına yazdığı mektupta, Mustafa Fazıl Paşa'nın sadrazam olmak ve Meşrutiyeti ilan

Page 25: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 25/516

30 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

etmek için İstanbul'a döndüğünü ileri sürmekteydi (M.C. Kuntay). Nevar ki, bu düşünce bir yanılgıydı. Mustafa Fazıl Paşa k ısa bir süre sonraAdalet Bakanı oldu, Yeni Osmanlılara parasal yardımlar ı k ısa bir süredaha devam etti. Ama sonunda bütün bağlar ını kopardı.

Parasal kaynaklar ının kesilmesine kar şın, Yeni Osmanlılar, Meş-rutiyete yönelik eylemlerine devam ettiler. 1868'de, Haziran ayında,kendi yayın organlar ını çıkardılar. "Hürriyet" adındaki bu gazetede tümyazılar ı hemen hemen Namık Kemal ve Ziya Bey yazıyordu. Yazılar imzasızdı ve açıkça meşrutiyet savaşımına yak ışacak nitelikteki yazı-lardı. Aralar ındaki düşün farklar ına kar şın, "Hürriyet" Ali Süavi ile açık 

 bir tartışmaya hiçbir zaman girmedi. Gazete çeşitli yollardan Türkiye'yesokuluyordu. Yurtta, aydınlar taraf ından öylesine aranan bir yayın or-ganı haline gelmişti ki, fiyatı İstanbul'da bir liraya kadar çıkmıştı.

 Namık Kemal, 63. sayıya kadar "Hürriyet"in redaktörü olarak kaldı. Fakat mücadelenin hedefleri yönünden Ziya Bey ile anlaşmazlığadüştü. Ziya Bey, tüm sorunlar ın suçlusunun, Sultan'ın çevresindeki ba-kanlar olduğunu ileri sürerek, eleştirilerin ve mücadelenin bunlara kar şı yapılması fikrini savunuyordu. Namık Kemal ise sorunu böylesine dar 

açılı bir düzeye oturtmanın sak ıncalar ını ileri sürerek, mücadelenin bir  bütün halinde düzene kar şı verilmesi gerektiğini savunuyordu. Sonuçta,"Hürriyef'ten ayr ıldı. Ziya Bey, "Hürriyet"i 100. sayıya kadar yayınladı.Sadrazam ve diğer yöneticilere kar şı saldır ılar ını daha dâ arttırdı. Ne var ki Sultan'a en küçük bir eleştiri bile yöneltmiyordu. Bu durum çeşitlisöylentilerin çıkmasına neden oldu. İngiltere hükümetinin bask ısı sonu-cu İsviçre'ye geçen Ziya Bey burada gazetenin son sayısını çıkardı.

Bu yayın organlar ının dışında, değişik Avrupa kentlerindeki YeniOsmanlılar da küçük tirajlı gazeteler çıkartmaktaydılar. Fakat aralar ın-daki düşün ayr ılıklar ı gün geçtikçe artıyordu. Mustafa Fazıl Paşa' nıntelkini ile, yurt içinde kontrolleri daha iyi olur düşüncesinin de ağır 

 basması sonucu, 1870 yılının sonunda genel af ilân edildi. Böylece Türk devrim tarihinin bir sayfası kapandı.

Yeni Osmanlı

lar ı

n Avrupa'daki mücadeleleri sı

rası

nda politik bi-linçlenme açısından önemli bir yol aldıklar ı kabul edilmelidir. Bugençlerin, Osmanlılar için meşrutî bir monar şinin anayasasını hazırla-ma, en azından geliştirme çabalar ı içerisinde cumhuriyetçi ve sosyalistdüşünlerle, eylemlerle de kar şılaştıklar ı bir gerçektir. Birinci Enternas-yonal üyeleri ile birlikte olma ya da Paris komün günlerini yaşama vb.sıradan geçiştirilecek olaylar değildir. Bunlar ın Yeni Osmanlılar üze-rinde etki bıraktığı şüphesizdir. Bu etkiyi, yapıtlar ında ya da eylemle-rinde görmememiz onun varlığından şüphe etmemizi gerektirmez.

 Nitekim yurda dönüşlerinde Hugo, Montesquieu, Lamartin, Çon-

Page 26: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 26/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 31

corcet, Voltaire, Molier ve Rousseau gibi yazarlar ın yapıtlar ını Türk-çeye çevirdiler. Daha ilginci, Namık Kemal'in çevresinde toplanarak,"İ bret" gazetesinin çıkmasını sağladılar. Namık Kemal, Ebuzziya Tev-fik, Reşat ve Nuri Beyler bu gazetede çalışıyorlardı. 1872 Haziran'ındaçıkan ilk sayı  İstanbul'da olay yarattı ."Gazetenin ilk sayısının çıktığı gün, İstanbul sokaklar ında alışılmamış bir canlılık vardı. Halk ı her şeyden daha çok ve tüm reklamlardan daha fazla gazeteyi çıkaran jön-türklerin adlar ı etkiliyordu. İlk sayı çabucak satıldı. O gün beş bin nüshaolarak ikinci bask ı yapıldı. Böylece bu ilk sayının hepsi toplam olarak 25 bin nüshayı buldu." (Petrosyan)

İ bret gazetesine yönelik bu ilgi artarak devam etti. İ bret, Osmanlı aydını için hava ve su gibi ^zorunlu bir gereksinim maddesi haline gel-mişti. Yazarlar ı o günün ağır bask ı koşullar ına kar şın birçok şeyi öz-gürce ve cesaretle söyleme eğilimindeydiler. Bu arada Paris Komü-nü'nün bile savunması yapılabiliyordu. Fakat bu ilgi, hükümetin dedikkatini çekmekteydi. Nitekim "İ bref'in yayınlanmasından dört aysonra kapatılma karar ı alındı. Yazarlar ı değişik yerlere sürgün edildi.Böylece kadro dağıtılmıştı. Ne var ki bu arada hesapta olmayan bir olay,

İ bret'i tekrar canlandırdı. Ebuzziya Tevf ık'in atandığı İzmir'deki Mer-kez Mahkemesi kapandı, dolayısıyla Tevf ık,-tekrar İstanbul'a döndü veİ bret'i çıkarmaya başladı. Namık Kemal, yazılar ını Gelibolu'dan gön-deriyordu. Bir süre sonra o da İstanbul'a döndü.

 Namık Kemal, İstanbul'a döndükten sonra gazete yazılar ınadevam ettiği gibi, ünlü oyunu "Vatan yahut Silistre" üzerinde çalıştı. Buoyun, 1873 yılı Mart ayında İstanbul'da sergilendi. İlk gösteriler birer siyasal olay haline geldi. Aydınlar, yazar ı, defalarca sahneye çıkar ı-yorlar, lehinde dakikalar süren coşkun tezahüratta bulunuyorlardı. Bu

 belki de bardağı taşıran son damla oldu. Mart ayının sonunda "İ bret"gazetesi tekrar kapatıldı. Namık Kemal tutuklandı ve K ı br ıs'a sürüldü.

 Nuri, İsmail Hakk ı, Ebuzziya Tevfik de tutuklanarak ülkenin değişik yerlerine sürgüne gönderildiler.

186O'lı

llar ı

n başı

nda filizlenip, sonra yaygı

nlaşan "Yeni Os-manlılar" hareketi, asker ve sivil aydın kadrolar ın dışında büyük etkin-liğe sahip olmasa da Türk siyasal düşününe önemli bir dönemeci al-dırmıştır. Yeni Osmanlılar ın uğraşlar ı "Parlamento", "Halka Kar şı So-rumlu Yönetim", "Siyasal Özgürlük", "Salt Özgürlük", "Vatan" ve"Ulus" gibi kavramlar ın tartışılmasını ve yayılmasını sağlamıştır. Tür-kiye'de demokratik anayasal hareketinin düşün temeli "Yeni Osmanlı-lar" taraf ından atılmıştı. Eylemleri o günün koşullar ı altında toplumunekonomik, sosyal ve kültürel ilerlemesini amaçlıyordu, yani k ısaca ile-riciydi.

Page 27: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 27/516

3) 1876 Anayasasına Doğru: 

1860'lı yıllar içersindeki Yeni Osmanlılar hareketi, Osmanlı aydınınınanayasal bir devlet yaklaşımını pekiştirmişti. "Şartlı" hükümdarlık veanayasa kavramı, 1870'li yıllarda açıkça tartışılmaya başlanmıştı. Nevar ki, bütün tartışmalar, aydınlar arasında, yani sınırlı bir çevrede

oluyor ve toplumun sı

fsal yapı

, bu tartı

şmalar ı

bir düşün ak ı

 olmadan öte, bir sınıf mücadelesi sorunu haline getirmiyordu. "Şartlı"egemenlik sorununu gündeme getiren Osmanlı aydınlar ının soruna neoranda geçerli çözümler getirdikleri de tartışmaya değer bir konu-dur.

Yeni Osmanlılar hareketinin başında, Şinasi, derneğin düşün lideridurumundaydı. Şinasi'nin kendi gazetesine yazmış olduğu makalele-lerde sürekli olarak kamuoyunun oluşturulması düşüncesini işlediğini

 bilmekteyiz. Bu açıdan çok kişi Şinasi'yi bir eğitimci olarak de-ğerlendirme çabasındadır. Oysa Şinasi kamuoyunu oluşturmayı basit

 bir eğitim kuralı ya da yaklaşımı olarak değil, gelecekte egemenliğe bilinçli bir  şekilde ortak olması için amaçlamıştır. Fakat Şinasi'nin et-kinliği uzun sürmemiş, 1867'de Namık Kemal ve arkadaşlar ı Paris'egeldiklerinden az sonra Şinasi, Keçecizade Fuat Paşa'nın aracılığı ile

yurda dönmüş ve çok geçmeden de ölmüştür.Gerek yurt dışındaki eylemleri sırasında, gerek yurda döndükten

sonra çıkardığı gazete dolayısıyla, Namık Kemal'in düşün açısındanYeni Osmanlılar ın en önde gelen karakteri olduğunu görmekteyiz.

 Namık Kemal bir anlamda 1876 Anayasasının şekillenmesi sırasında dadüşünceleriyle etken bireylerden biri olmuştur.

 Namık Kemal'in devlet yönetimine ilişkin düşün modelini belirli bir yazısında bulamayız. Bütün yazılan, bu konuyla uzaktan ya da ya-k ından ilgilidir. Namık Kemal'in yazılar ında sürekli bir biçimde şu so-runlar ın araştır ıldığını görmekteyiz:

 —   Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş nedenleri nelerdir? —   Bu çöküş sürecini tersine çevirmenin yollar ı var mıdır? —   Bu açıdan gerekli dönüşümler nasıl ve ne biçimde yapıla

 bilir?Bu sorular ı Kemal'in yazılar ına dayanarak şöyle yanıtlayabiliriz; —   Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş nedenleri ekonomik ve

siyasaldır. —   Bu gerileme sürecini tamamıyla tersine çevirmenin tek yolu

eğitimdir. —   Gerekli dönüşümlerin yapılabileceği tek şekil vardır: Anaya-

sacı, merkeziyetçi bir düzenin kurulması.

Page 28: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 28/516

Tanzimat'tan ikinci Me şrutiyete (1839-1908) 33

186O'lı yıllarda Batının düşün ak ımlar ı ile, o döneme dek erişil-medik düzeyde yak ın ilişkiler kuran Osmanlı aydınlar ının, toplumunyapısından gelen bir "dualite"nin etkisini silemediklerini görmekteyiz.Aynı etki Türk aydınının temel sorunu olarak günümüze kadar azalanölçüde de olsa önemini korumaktadır. Şinasi, düşün düzeyinde bu etkiyiyenmiş görünürse de, toplum içinde dramatik bir yalnızlığa, aynı "dua-lite"nin sonucu olarak sürüklenmiştir.

 Namık Kemal, ise bu "dualite"yi düşün düzeyinde sonuna kadar taşımıştır. Bir yandan "Devair-i Belediye" taraftarlığını, yani "ParisKomünü"nü savunurken, diğer yandan "Doğal Hukuk" ile "Şer'iHukuk"un ortak yanlar ını gösterme çabasındaydı. Namık Kemal,Batı'da bulunduğu sürece tanıştığı ve burjuvazinin kendi sınıf savaşı-mında egemen sınıflara kar şı başar ıyla kullandığını saptadığı "DoğalHaklar" ve "Toplumsal Sözleşme" gibi düşünleri severek kabul ettiktensonra, koşullardan ötürü bu düşün ak ımlar ının şeriatla uzlaştığı nokta-lar ı aramıştır. Zaman zaman bulduğunu iddia etmiştir. Oysa söz konusudüşünceler, burjuvazinin yükselmesi sırasında sınıf savaşımının başa-r ısı ile doğru orantılı bir biçimde gelişen, burjuvazinin feodalite üze-

rindeki başar ısını sağlayan yasal çerçeveyi oluşturan devrimci düşün-celerdir. Yani bir düzenin değişmeden devamını sağlayan düşünceler olmaktan uzaktır. Oysa Namık Kemal'in anayasa ye meşrutiyet konu-sunda kanıtlamaya çalıştığı nokta, bu düzenlerin temelde islam gele-neklerine uygun olduğu, yani anayasa ve meşrutiyet "Nizamı"nın is-lamda,eskiden beri var olan bir düşüncenin canlandır ılmasından ibaretolduğunu kanıtlamaktır. "Meşruta rejimini kabul, Batı rejimlerini taklitetmek değildir. Bu islamlığın şeriat hükümlerinin, icmai ümmet'in so-runlar ının zamanın koşular ına göre değişebilir oluşundan ötür müm-kündür. İslamlıkta dünyanın neresinden gelirse gelsin (isterse Çin'dengelsin) nerede bir ilerleme varsa onu almak bize emredildiğinden geridönme, ya da bulunduğumuz durumda kalma zorunluluğu yoktur. Sırf Batıda denendiği ve tutulduğu için meşruta rejiminin bir yenisini icada

lüzum yoktur. Bizim geçmişimizde zaten vardı

r.'^Konuya böylesine bir oydaşmacılıkla yaklaşıldığında, yani "İslam ve Osmanlı kavramlar ını çevirme çabası içinde, Namık Kemal, gerçekte anayasa rejimini değil,despotizmi; halk ı değil ümmeti; halk iradesini değil, biati yapan vehalkla hiçbir ilişkisi bulunmayan 'çözme ve bağlama' yerlerini; halk r ızasını değil, icmai temsil eden fetvayı savunmakta olduğunu gözdenkaçır ıyordu." (Berkes) Nitekim sonradan islamcı görüşü savunanlar,Sultan Abdülhamid'e yaranmak isteyenler, meşrutiyeti gerçekten iste-yenin II. Abdülhamit olduğunu, Namık Kemal'in ise despotizme taraftar 

 bulunduğunu kendi yazılar ıyla kanıtlayarak söylemişlerdir. Örneğin

Page 29: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 29/516

34  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Ahmet Mithat Efendi'nin bu doğrultudaki çabalan pek ünlüdür.  Namık Kemal'i ve onun gibi düşünen Osmanlı aydınlannı böyle-

sine çıkmazlara sürükleyen, onlara bir yerde "abes"i savundurtan olgu,Osmanlı toplum yapısını bilmemeleridir. Şöyle ki, Batı'nın "DoğalHaklar" ve "Toplumsal Sözleşme" gibi düşünceleri ve bunlar ın türeviolan yasal çerçeve ile kurumlar, burjuvazi ile egemen sınıf arasındakimücadelenin sonuçlar ıdır. Oysa Osmanlı toplum yapısı incelendiğinde,

 bir önceki bölümde de belirttiğimiz gibi durağan bir sınıfsal yapı vardır.Burjuvazi genellikle levanten ve azınlıklardan oluşmakta ve dışa ba-ğımlı bir gelişim çizgisi izlemektedir. Bürokrasi ise yeni bir düzenikurmaktan çok, "Devlet-i Âli"yeyi kurtarma çabası içindedir. Bir sınıf olmadığı için de, bütün uğraşlar ı süresince toplumun tüm katmanlar ı taraf ından tam anlamıyla desteklenmemiştir. Bulduğu tek destek ken-disinin istememesine kar şın, Batı kapitalizminin emperyalist güçleridir.Bu nedenle de uğraşlar ı, toplumsal yapının yerleşik kurumlar ına göreilerici olmasına kar şın, istenilen yaran sağlamamıştır. Sağladığı zararlar ise işin "cabası"dır. 

1876 Anayasasının iki önderinden birinin düşün ve savlar ı böyle-

sine (kendi içinde) tutarsızlık gösterirken, diğer önder Mithat Paşa ise Namık Kemal'den ayr ı bir yaklaşım içerisinde olaya bakmaktaydı.Mithat Paşa, ondan daha önce de Mustafa Fazıl Paşa, Osmanlı İmpa-ratorluğu için yerel otonominin sağlandığı, yöresel meclislerin etken bir 

 biçimde işlediği bir federal düzeni önermekteydiler. Mithat Paşa' nınuzun yıllar illerde üst kademe memurluklarda bulunması, bu tarz bir yönetimin daha fazla başanh olacağı konusunda kendisinde bir izlenimuyandırmıştı. Mustafa Fazıl Paşa ise Mısır yönetiminde söz sahibiolmak istediği için federasyona yönelik bir anayasaya taraftardı. Ne var ki, Batı kapitalizminin Osmanlı devleti üzerinde sürdürdüğü emeller,

 bir federasyonun, o günün koşullar ı içersinde çok tehlikeli sonuçlar verebileceğini gösterdiği için, Mithat Paşa ve Mustafa Fazıl Paşa, dü-şünceleri anayasa tartışmalar ı sırasında fazla etkin olmadı, onlar da ıs-

rarla savunmadı

lar. 1875 yılına gelinirken Osmanlı aydınlar ı çeşitli düzenleri tartış-maya başlamışlardı .Yalnız bu tartışmalar ın ne ölçüde bilinçli yapıldığı 

 bilinemez. Bir yandan burjuva-liberal haklar ın sağlanmasına yönelik meşrutiyet ve anayasa sorunu gündemde iken, diğer yandan da "ParisKomünü" nedeniyle Birinci Enternasyonal ve Komün tartışılıyordu. Butartışmalar bugünkü yaygınlığında değilse bile o dönemin koşullar ı içersinde dikkati çekecek düzeydedir. Paris'te, Komüncülerle birlikteçarpışan Reşat Bey, 5 Haziran 1288 (1872) tarihli İ bret gazetesinde"Devair-i Belediye Tarafdârânı" adlı yazısında, Paris Komünü'nün 

Page 30: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 30/516

Tanzimat'tan ikinci Me şrutiyete (1839-1908) 35

amaçlar ını ve eylemlerini açıklamaktadır. Yazının girişinde "KomünDevrimi, 1871 miladî yılının olaylar ının en önemlilerinden olduğun-dan ve Avrupa'da bulunduğumuzdan, bu konudaki inceleme ve göz-lemlerimizi açıklamayı halka yararlı gördük", diyen Reşat Bey, "18Mart devrimcileri cumhuriyetin sürüp gitmesini isteyenlerdir. Bunlar cumhuriyeti sağlam bir temele oturtmak emelini besleyen gerçek yurt-severlerdir. Bu devrimciler haklıdırlar ve görevlerini yapmışlardır" diyekonuyu sergilemektedir. Komüncülerin tüm eylemlerini teker teker sa-vunan yazar, Paris'i yaktıklar ı konusundaki yaygın kanıyı şöyle çürü-tür: "... ve bir de komünün maksadı Paris'i yakmak olaydı buna kimmani olurdu? Montmartre mahallesinde bulunan seksen pare top bumaksadı iki saatte hasıl eylemeye muktedir değil miydi?"

Reşat Bey yazısının sonunda Versay'ın sömürgeci emellerini, Ce-zayir konusuna değinerek sergilemekten de geri kalmıyor... ReşatBey'in yazdıklar ı şöyle: "Komünün gayet adil ve Tiers Cumhuru'nunda gayet zalim bir hareketi vardır ki, burada onu açıklamakla yetinece-ğiz: Komün yönetimi Cezayir halk ının bağımsızlığını ilân etti. OysaTiers'in Hükümeti Cezayir'de silaha sar ılan yurtseverlerden, savunma-

lar ını k ıramadığı bir köy halk ını diri diri yaktı." Reşat Bey'in bu ince-lemesi Fransız burjuvazisinin kendi ve sömürgeleri halk ına kar şı nedenli acımasız olduğunu sergilemektedir. O günün koşullar ı içersinde

 bu yaklaşım önemli sayılabilecek bir aşamadır. Yazının yank ılan büyük oldu. "Basiret" gazetesi, yazının yayınlanışından üç gün sonra "İ bret'eTeşekkür" adlı bir yazı ile, incelemeyi göklere çıkardı. Basiret'in yazısı "Aferin İ bret", "Yaşa İ bret" tamlamalar ı ile doludur. Basiret'in İ bret'idestekleyen yazısının bir bölümü aynen şu cümlelerle komünü savun-maktadır: "Komün yanlılar ı vahşi olunca, özgürlük savaşı vahşi bir savaş sayılınca, uygarlık unvanı kime kalacak, uygarca savaş diye hangisavaşa denecek? Komün yandaşlar ı yaptıklar ı savaşı (her komün kendimutluluğu için çalışsın, komşu komünün mutluluğunun' devamı içingerekli yardımı yapabilsin) diye yaparlardı. Buna vahşet denildiktensonra (ya hepiniz benim kölem olunuz, ya da topunuzun kafas ını kese-rim; ya kazandığınızı bana verin, ya da ben zorla alınm) diye yapılansavaşa mı uygarlık denecek?

Evet, şimdiki halde komün taraftan zalimdir, vahşidir, habistir,şakidir. Çünkü biçareler mağlup oldular. Eğer galip gelselerdi, o zamanözgürlüksever, tuttuklar ını koparan, cesur, adaletli, k ısacası iyiliğe dair ne söylenebilirse hepsi komün yandaşlan için söylenirdi."

Bu yazının çıktığı gün, İ bret gazetesinde, Namık Kemal, Komü-nün savunmasını yapıyor ve aynı sayıda Nuri Bey Birinci Enternasyo-nali anlatıyordu.

Page 31: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 31/516

36 Türki^'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Hemen her konuda yazı yazmakla ün yapmış Ahmet Mithat Efendide "Dağarcık" adlı dergisinde (7. sayı, yıl 1871) Birinci Enternasyonalisavunmakta geç kalmamıştır. Yazı ilginçtir. İncelendiğinde önemliyanlışlarla doludur. Bu yanlışlar bir yana, A. Mithat Efendi bu yazısındavarsıl-yoksul ayır ımı adı altında sınıf sorununu bilinçsiz de olsa ortayagetiriyor. Yoksulluk ve varsıllığın eşit olduğunu düşünenlere kar şı:"Bana kalırsa bu ikisini bir  şeyden ibarettir diye hükmedemem. Nasıledebilirim ki, ikisinin arasında yalnız benim gördüğüm değil, herkesinaçıkça gördüğü farklar beni her zaman yalanlar" diye kar şı çıkmakta,Birinci Enternasyonal'i sınırlı bilgi düzeyi içersinde savunduktan sonrayazıyı şöyle bitirmektedir: "Yaz günü Temmuz sıcağına kar şı mutlular ınikametine mahsus beş-altı katlı binanın en üst katma sırtında çamur ta-şımak veyahut İngiltere kömür madenlerinde yani yerin dibinde kömür k ırmak suretiyle kazandığı on kuruşu üç okka ekmeğe verip, ak şam,evinde kaba hasır üzerinde o ekmeği yedikten sonra güya gündüzkiyorgunluğu çıkartmak için uzanı p yatanlar... ve yılbaşında mevcut pa-rasının faizini topladıktan sonra ak şam mide fesadına uğrayacak kadar yiyip içerek, yapağıyı, pamuğu dahi çekemeyip, tüy yatak ve keten çar-

şaflar içinde yatanlar nasıl eşit olur?"Komün ve Birinci Enternasyonal'e ait, arkalayıcı bu yazılar ın ya-nında, her iki hareketi de eleştiren, aşağılayan yazılar da çıkmıştır. Ör-neğin "Hakayikulvakayi" gazetesinin Haziran (22) 1781'de yayınla-dığı bir haberde "Eşkiyanın kumandanı (Kari Marx) denilen ve hâlâLondra'daki Enternasyonal nam cemiyetin reisi bulunan pehlivanolup..." biçiminde komüne, Marx'a ve Birinci Enternasyonal'e ağır de-yimlerle hücum edilmektedir. Ayr ıca Sak ızlı Ohannes Efendi, Şem-settin Sami gibi yazarlar da bu nitelikteki yazılarla Enternasyonal vekomünü eleştiriyorlardı. Daha sonralar ı aynı eleştiriler sosyalizm vekomünizm konusuna yaygınlaştır ılacaktır. Bütün bu tartışmalar sürüpgiderken, Marx'tan yapılan ilk Türkçe çeviride 9 Şubar 1871'de "Ha-kayikulvakayi" gazetesinde yayınlanmıştır. Yazı "Daily News"den

alı

nmı

ş ve Fransı

z-Alman savaşı

n analizini içeren bir mektuptu.Yeni Osmanlılar hareketi ve bu hareketin yurt içine yansıması, ülkede bazı konular ın tartışılmasını sınırlı da olsa sağlamıştı flerken, bir önce vermiş olduğumuz örneklerin ışığında bu yargıyı ileri sürüyorduk. ,

1875 yılında Osmanlı ekonomisi o güne dek görülmedik ciddi-yette bir bunalımın içine girmişti. Dış borç kaynaklan azaldığı gibi,

 borçlar ın ödenmesi de imkânsızlaşıyordu. Nitekim 1875 yılının ortala-r ına doğru Babıâli k ısmî bir ekonomik batışın (iflâs deyimi yerinde ol-madığı için ekonomik batış tamlamasını tercih ettik) eşiğinde olduğunu,

Page 32: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 32/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 37

resmen kabul etti. Bunun hemen arkasından Bosna-Hersek'te bir köylüayaklanması başladı. Eylül 1875'te de eski Zagor dolaylar ındaki Bul-garlar isyan etti. Bütün bu ayaklanmalar, ekonominin sarsılması, Av-rupa'nın yeniden Doğu sorununu tartışmaya başlamasına neden oldu.Bu sırada Abdülaziz'in Rus Elçisi Ignatiev ile oluşturduklar ı siyasalcephe içerde güçlü bir kar şıt grubun meydana çıkmasını gerçekleştirdi.

 Nitekim Hüseyin Avni Paşa-Süleyman Paşa (ordu), Mithat Paşa-Mütercim Rüştü Paşa (sivil bürokrasi) ve Şeyhülislâmın iş birliği ileMayıs 1876'da Padişah Abdülaziz'e kar şı bir darbe başar ı ile sonuç-landır ıldı. Darbeyi, cuntanın en dürüst ve en ilerici kişisi olduğu ilerisürülen Süleyman Paşa kumandasındaki Harbiye öğrencileri yaptılar.Şeyhülislâmlığın medreseli öğrencileri de onlar ın yanında yer aldı.Cuntanın din adamlar ını da içermesi, bu darbeye "Softalar Darbesi"denmesine neden olmuştur. Kanımızca darbenin sonuçlar ına bak ıldı-ğında, bu niteleme doğru değildir. Sultan Abdülaziz'in devrilmesi veyerine Namık Kemal'in de öğrencisi olan V. Murat'ın getirilmesi, ana-yasa ve meşrutiyet sorununu gündeme aniden getirmişti. Ne var ki,örnek alman birçok Batı ülkesinde hâlâ bir anayasanın var olmaması 

(örneğin Çarlık Rusya'sında ne anayasa, ne de meclis vardı), Osmanlı aydınlar ı arasında anayasa ve meşrutiyet açısından açık-seçik bir düşün birliğine var ılmamış oluşu, sorunun çözümünü ağırlaştıran etkenlerin başında geliyordu. Ne var ki Doğu sorununun çözümü ve Osmanlı İm- paratorluğu'ndaki çeşitli hıristiyan halklara yönelik reformlar ın sap-tanması için 1876 yılının Aralık ayında İstanbul'da uluslararası bir konferansın toplanmasına karar verilmesi olaylar ı daha da hızlandırdı.Mithat Paşa daha ilk günden engellerle kar şılaşmaya başladı. V.Murat'ın tahta çık ışı dolayısıyla hazırlanan söylevde, anayasa ve meş-rutiyet sorununa yer verilmedi. Mithat Paşa'nın tek müttefiki Süley-man Paşa'ydı. Ordunun bir kanadı ülke içerisindeki karmaşayı bahaneederek  şiddet tedbirlerinin bir an önce alınmasını öneriyordu. Sık sık söylenen söz "gün anayasa günü değildir, şimdi ülkenin karmaşadankurtar ılması gerek" biçiminde özetlenebilecek yargıydı. Bu kar şıt tutu-ma kar şın, darbenin ilk haftası sonunda genişletilmiş bir MeşveretMeclisinin toplanmasına karar verildi. Meşveret Meclisi'nin büyük ço-ğunluğunun anayasa ve meşrutiyete kar şı olduğu, daha ilk konuş-malarda ortaya çıktı. Süleyman Paşa, hareketi başar ıya ulaştıran bir kumandan olarak açıkça sordu: v"Meşrutiyet ilân edilmeyecekse bu ha-reket niye yapılmıştır?" Sadrazam halka dayalı bir düzenin kurulabil-mesi için halk ın yeterli olgunluğa sahip olmadığını söyledi. Fetva Eminiise konuya daha sert yaklaşı p şöyle dedi: "Devletin güvendikleri siz-lersiniz... Anadolu'nun ve Rumeli'nin birtak ım cahil Türklerini

Page 33: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 33/516

38 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

toplayı p da onlardan rey ve tedbir mi soracaksınız? Her işi adalete göregörün; bir sorundan şüpheniz olduğunda Fetva-yı Şerife başvurun". Buarada Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa'nın meşrutiyete kar şı tutumugittikçe belirginleşiyordu. Anlaşıldığı kadar, kendisi, her şeyin doğru-sunu düşündüğü savında olan "Tanzimat bürokrasisi"nin en belirginörneklerinden biriydi. Anayasadan yana olan Süleyman Paşa'yı "Senaskersin anlamazsın" diye azarlarken, İngiliz tipi bir meşrutî yönetimöneren Namık Paşa'ya da "Demek sen de Rouge olmuşsun" diyerek k ızıl deyimini, Türk siyaset sahnesinde, ilk defa ortaya çıkar ıyordu.Anayasa ve meşrutiyet tartışmalar ı tam bir çıkmaza girmişken V.Murat'ın hastalanması olaya yeni bir boyut kazandırdı. Padişah, olay-lar ın hızlı gelişmesinin etkisi altında kalarak önemli bir ruhsal bunalımgeçirmekteydi. Bazı uzmanlara göre bu depresyonu atlatması müm-kündü. Ne ki, tedavi döneminde yerine kim getirilecekti? O güne kadar Osmanlı  İmparatorluğu'nda niabet kurumuna rastlanmamaktaydı. Ve-liaht Abdülhamit ise bazı çevrelere, özellikle meşrutiyete taraftanolanlara fazla güven vermiyordu.

Her şey Abdülhamit'in Mithat Paşa'yla yaptığı konuşmadan sonra

değişti. Abdülhamit niabeti asla kabul etmedi. Zaten etmesi de beklen-miyordu. Mithat Paşa'nın aceleci doğası Abdülhamit'in "şartsız bir hükümdarlığı kabul etmeyeceğini" bildirmesini yanlış yorumladı. Ve-liahtın kastettiği şartla, Mithat Paşa'nın anladığı şartın farklı olduğunuileri süren N. Berkes, bu kar şılıklı anlaşamamanın, Abdülhamit'in pa-dişah olarak tahta çıkar ılmasını sağladığını ileri sürmektedir. Kanı-mızca bu yaklaşımda belirli bir gerçek payı vardır. Abdülhamit'inmeşrutiyeti ve anayasayı kabul etmesi üzerine, ordu, bürokrasi ve Şey-hülislâmlık birleşerek bir fetva ile V. Murat'ın hastalandığından ötürühalledildiğini, yerine Abdülhamit'in geçtiğini bildirdiler. Abdül-hamit'in cülusu 31 Ağustos tarihindedir. Bundan yaklaşık bir ay sonraanayasayı hazırlayacak komisyon kuruldu. Komisyon öncelikle bir Meclis-i Mebusan ve Ayan Meclisi'nin kurulmasına karar verdi.

Anayasa komisyonunda kimin tasar ı

n tartı

şı

ldı

ğı

konusundakesin bir bilgiye sahip değiliz. Bilinen, Mithat Paşa'nın tasar ısının ya-nı sıra Süleyman Paşa'nın ve diğer bazı üyelerin de tasar ılar ının var olduğudur. Anayasa hazırlıklar ı ilerlerken, kamuoyunda da, MithatPaşa'nın İslama ayk ır ı işler peşinde olduğu, anayasanın bir "gâvur"icadından başka bir  şey olmadığı biçiminde söylentiler yaygınlaşı-yordu. Bu söylentilerin, anayasaya içtenlikle kar şı olanlar kadar, Igna-tiev gibi yabancı elçilerden de kaynaklandığı düşünülebilir. Bu aradaSultan -da kendi özel danışmanlar ıyla hemen her maddeyi incelemek-teydi. Sultanın özellikle kendi yetki ve haklan üzerinde durduğu açıktır.

Page 34: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 34/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908)  39 

 Nitekim Abdülhamit kendi haklan ve yetkileri güven altına alındığı sürece, anayasaya kar şı bir tutum içinde olmamıştır. Nitekim, komis-yondaki tartışmalar öyle bir izlenim uyandırmıştır ki "Kanun-u Esasiak ımının başlıca hedefi, Padişah ve Halife değil, Avrupa devletlerininoyuncağı haline gelen hükümetteki kişilerin tutarsız, keyfi yönetimleri;Halifeyi hükümleri altına alarak kendi çıkarlar ı uğruna şeriatı uygulat-mamalandır." (Berkes) 

Anayasa çalışmalar ı birkaç kere darboğaza girdi. Bunlardan birin-de Süleyman Paşa saraya giderek üstü kapalı bir şekilde Abdülhamit'itehdit etti. V. Murat'ın sağlığını kazanmakta olduğunu söyledi. Bundansonraki bunalımlar ın en ciddisi, çalışmalar ın son aşamasında 113.madde konusunda çıktı. Bu madde padişaha bazı ayaklanma durumla-r ında, ayaklanmanın olduğu yörelerde olağanüstü durum ilân etme yet-kisini verdiği gibi, polisçe sak ıncalı görülen kişilerin yurtdışına sürül-mesi konusunda da karar alma hakk ını vermekteydi. Mithat Paşa,

 Namık Kemal ve diğer anayasa yanlısı kişiler buna itiraz ettiler. Ab-dülhamit de bu madde olmadan anayasayı imzalamayacağını açıkçasöyledi. Bu arada Batılı ülkelerin dışişleri bakanlar ı ya da üst düzeydeki

diplpmatlan İstanbul'a gelmişlerdi. Tersane Konferansı birkaç günekadar açılacaktı. Mithat Paşa bu zamana kar şı yürütülen yar ışta kay- betmemek için 113. maddeyi padişahın istediği gibi kabul etti ve 23Aralık 1876 sabahı anayasa imzalandı. Uluslararası toplantıdaki Os-manlı delegesi, o günün koşullar ı içersinde Rusya'da bile bulunmayan

 bir anayasanın ve meşrutiyet düzeninin Osmanlı padişahınca kabuledildiğini ve bu nedenle konferansın anlamını yitirdiğini, dağılması gerektiğini söyledi. Diğer delegeler bu öneriyi kabul etmediler. Osmanlı devleti konferansı terketti. 

İlk anayasanın yapıcılar ı k ısa sürede tasfiye edildiler. Mithat Paşaidama mahkûm edildi, cezası müebbet hapise çevrilerek Taife, Sü-leyman Paşa Osmanlı-Rus savaşında başar ılı bir kumandan olarak hiz-met görmesine kar şın, mağlûbiyetten sorumlu tutularak Bağdat'a sü-rüldü. Namık Kemal de Ege adalar ına sürgün gönderildi. Mimarlar ınınortadan kaldırmasına kar şılık, Abdülhamit, Meclis-i Mebusan'ı tatil et-mekte acele etmedi. Osmanlı-Rus savaşında meclisin millî birliği sağ-laması, Abdülhamit'in yetkileri için âcil bir tehlike teşkil etmemesi,

 bunun nedenlerinden olabilir. Meclis 19 Mart 1877'de açıldı. Ahmet Vefik Paşa'nın baş-

kanlığında, ak ıl almayacak bir despotik yönetim altında çalıştı. İkincidönemin başında, Ruslarla Ayastafanos Mütarekesi'nin imzalanması-nın hemen arkasından 13 Şubat \878'de padişahın bir emriyle tatilegirdi. Bu tatil bilindiği gibi tam otuz yıl sürdü. 

Page 35: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 35/516

4) I. Osmanlı Meclisi Mebusan'ı: 

Anayasanın Abdülhamit taraf ından ilân edilmesinden sonra MeclisiMebusan iki dönem toplandı. Birinci dönem toplantılar ı, 19 Mart-28Haziran 1877 tarihleri arasında yapılmıştır; ikinci toplantısı ise 13 Aralık 1877 ile 14 Şubat 1878 tarihleri arasındadır. Her dönem için ayn ayr ı 

seçim yapı

lmı

ştı

r. Seçim yasası

, anayasadan önce çı

kar ı

lmı

ştı

r. Aslı

nda bu bir seçim yasası olmaktan ziyade, geçici yönetmelik biçiminde yapıl-mış tamimdi. Bu yönetmeliğin 28 Ekim 1876'da ilân edilmesindensonra seçim hazırlıklar ına geçilmiştir. Seçim yönetmeliği anayasadanönce yürürlüğe girdiği için, içerdiği hükümlerden bazılar ı anayasanıngetirdiği hükümlerden farklıdır. Yönetmeliğe göre 80'i müslüman ve50'si gayrimüslim olmak üzere 130 mebus seçilecekti.

Seçilme koşullan ise gene aynı yönetmeliğe göre şunlardı: —   İyi halli olmak  —   25 yaşından küçük olmamak  —   Devletin resmî dili Türkçeyi bilmek  —   Seçildiği ilin ahalisinden olmak  —   Ağır hapis cezasına çarptır ılmamış olmak  —   Türkiye'de az çok emlâk sahibi olmak.

Bu koşullardan bazılar ına anayasada rastlamak olanaksızdır. K ısada olsa, aradaki zaman fark ı yönetmelikle anayasa arasındaki farklar ı doğurmuştur. Fakat Meclisin hemen toplanmasındaki zorunluluktanötürü bir kereye mahsus olmak üzere il genel meclisi üyelerinin ikinciseçmen olarak oy kullanmalar ı kararlaştır ılmıştır. Bu uygulama İstan-

 bul'u kapsamarraştır. İstanbul'da yirmi seçim çevresi oluşturulmuş, her seçim çevresinde 25 yaşını doldurmuş, az çok emlâk sahibi olan Os-manlı vatandaşlar ına iki tane ikinci seçmen seçtirilmiştir. İkinci seç-menlerde, 5 müslüman, 5 de gayrimüslim on mebusu seçmişlerdir. Bi-rinci dönemde Meclisi Mebusan'da bulunan 116 mebusun 68'imüslüman, 48'i degayrimüslimdir. Bu sayılar ikinci dönemde sırasıyla106, 59 ve 47 olmuştur. Yani daha ikinci döneme gelindiğmde müs-lüman mebuslar ın toplam içindeki oransal paylar ı düşmüştü. İkinci"

dönem için niçin seçim yapıldığı konusunda açıklayıcı bir bilgiye rast-lanamamaktadır. Seçim dönemi dört yıl olduğu_ için ancak ara seçimiyapılabilirdi, oysa Meclisin bütünü yenilenmiştir. Birinci dönem me-

 buslar ının özgürlükçü ve Padişah otoritesine kar şı olduklar ı bir an içindüşünülebilirse de, bu nitelikteki mebuslar ın sayısı ikinci dönemdedaha da artmıştır.

Abdülhamit, Meclisi Mebusan'ın Birinci Dönem başkanlığına,Meclis'in r ızasını sormadan Ahmet Vef ık Paşa'yı atamıştır. Buatama

Page 36: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 36/516

geçici diye nitelenmişse de, Paşa, dönem sonuna kadar Başkan olarak görev yapmıştır. Paşa'nın mebuslara kar şı tak ındığı tavır, BirinciMeclisi Mebusan'a, padişahın ve üst kademe bürokratlar ın ne gözle

 baktığını kanıtlayan belge vasf ındadır. Paşanın sık sık mebuslar ı engaliz kelimelerle azarladığına rastlanmıştır. Bir oturumda "sus eşek"diye bağırdığı bile duyulmuştur.

Ahmet Vef ı

k Paşa, Meclisi Mebusan'da tam anlamı

yla bir özgür-lük düşmanı gibi davranmıştır. Matbuat (Basın) Nizamnamesi tartışı-lırken; "Bazı adamlar vardır ki, gökten inmiş bile olsa, ona matbaa iznivermemelidir. O adam memlekete muzırdır. O cihetle hükümet onu meneder" diyebilmiştir. Gene aynı Nizamname'nin müzakeresi sırasındamebuslara hitaben, "Edebiyat nedir bilmiyor musunuz? Dünyada nekadar edepsizlik varsa onun adına edebiyat demişlerdir. Biz bunlar ınhocası olduk, pekâlâ biliyoruz. Otuz yıldır bunlara bak ılıyor. Her birininait olduklar ı mahaller vardır (edebiyat yayınlar ının denetlenmesi kas-tedilmektedir) orda bak ılır. Gerek kanunca, gerek ahlâkça iş böyledir"der. Bunun üzerine İstanbul Mebusu Sebuh Efendi safça sorar: "Her halde edebiyatı menetmek caiz değildir". Bu soruya Ahmet Vef ık Paşa'nın verdiği cevap ise ağızlar ı bir kar ış açtıracak niteliktedir: "Nasılcaiz değildir? Katli bile caizdir". Moliere'i çeviren, vali olarak bulun-

duğu yerlerde sanatçılar ı teşvik eden, Türkiye'de çağdaş temaşa sanatı-nın öncülerinden sayılan Ahmet Vef ık Paşa'nın bu davranışlar ı anlaşı-lamaz. Bu zihniyet ancak Tanzimat bürokrasisinin her şeyi en iyi

 bildiğini iddia eden eğilimi ile açıklanabilir. Ne var ki asker-sivil bü-rokrasinin (halka kar şın halk için) diye adlandırabileceğimiz bu davra-nışlar ı, hızını ve gücünü yitirse bile günümüze kadar sürüp gitmiştir.

Her oturumda başkanın alçaltıcı, küçümseyen sözlerine muhatapolan mebuslar, bu davranışlara kar şı, hiç bir ciddî tepkide bulunma-mışlardır. Mecliste partilerin, parti gruplar ının olmayışı belki bu tepki-sizliğin bir nedenidir.

Prof. Sina Ak şin'in yapmış olduğu bir incelemede de altı çizildiğigibi bir yıllık çalışma süresi içersinde Meclisi Mebusan her iki dö-neminde de bazı konulara eğilmeyi başarmıştır. Bu konular özet olarak 

şöyle sı

ralanabilir:a)  Cemaatler arası ilişkiler 

 b)  Memurlardan yak ınmac)  Savaş yolsuzluklar ı d)  Meclis-Hükûmet ilişkilerie)  Çeşitli toplumsal sorunlar 

Page 37: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 37/516

42 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Bu konulardaki tartışmalar mebuslar ın gittikçe bilinçle görevle-rini yapmaya başladıklar ını göstermektedir. Ne var ki, Ahmet Vefik Paşa'nın Sadarete getirilmesi, Meclisi Mebusan açısından dramatik so-nuca yaklaşıldığının en güzel işaretiydi. Bir kere Sadaret deyimi Baş-vekâlet olarak değiştirilmişti. Bu değişikliğin anayasaya ayk ır ı olduğuKudüs Mebusu Yusuf Ziya Efendi taraf ından açıkça ileri sürülmüştür.Bundan da önemlisi yeni kabinenin kurulması sırasında çıkartılanHatt-ı Hümayun "bazı işlerin, vekillerin kişisel sorumluluğu kapsamı içinde bulunduğunu ve bu gibi işlerin onaylanmak üzere Padişaha su-nulacağını" bildiriyordu. Böylece Abdülhamit yürütme erkine birazdaha egemen olma hakk ını elde ediyordu ki, bu hattın 1876 Anayasa-sı'na ayk ır ı olduğu kolaylıkla ileri sürülebilir.

Son pek ani geldi. Meclis-i Vükela, devletin içinde bulunduğuolağanüstü durumdan dolayı Meclis çalışmalar ına yeterince katılama-dıklar ını, mebuslar ın sorular ına gereğince yanıt veremediklerini söy-leyerek, bu durumun geçiştirilmesine kadar Meclis'in tatil edilmesiniisteyen bir "Mazbata"yı Padişah'a vermişti. Bu arada yapılmakta olan

 bar ış görüşmelerinin, meclisin önündeki bir aylık çalışma süresinden

daha uzun bir dönemi kapsayacağı, dolayısıyla Meclis'in toplantı süre-si içersinde orada herhangi bir açıklama ya da müzakere açma gibi bir işlemin gerçekleştirilemeyeceği de gene söz konusu gerekçelere ekle-niyordu. Bu gerekçelerin geçerliği tartışılabilir. Ne ki, bu denli tartış-malar sonucun kesin konumunu değiştirmez. O konum da Padişah'tangelen 2 Şubat 1878 tarihli bir iradede somutlaşmıştır. İrade, k ısacasöylenen gerekçeleri sıralayarak, Meclis çalışmalar ına ara verildiğini

 bildiriyordu. Böylece Birinci Anayasa otuz yıllık bir süre için, buzdo-labına kaldır ılmış oluyordu.

Birinci Anayasa, içerdiği hükümler ve kurumlar ın da açıkça gös-terdiği gibi egemen sınıf ın egemenliğini sınırlayıcı bir yasal çerçeveyioluşturmaktan çok, o egemenliği pekiştirici bir belge niteliğine bürün-müştür. Gerek Yeni Osmanlılar ın düşünsel doğrultusu, gerekse Mithat

Paşa ve arkadaşlar ı

n çabalan bu yönde olmasa bile, koşullar, Abdül-hamid'in haklar ını pekiştiren bir anayasanın kabulünü doğurmuştur.Anayasa, ne yeni yükselmeye başlayan Osmanlı burjuvazisini, ne

de diğer ezilen sınıflan memnun edecek düzeydeydi. Zaten bu sınıflar mücadelenin dışında, âdeta seyircisi durumundaydı. Anayasayı isteyen,onu kuran ve sonuçta savunmasını da üstlenenler, asker-sivil bürokrataydınlardı. Geçmişteki gelişmeler de dikkate alınacak olunursa,Sened-i İttifak'tan 1876 Anayasası'na kadar Osmanlı Hükümdar ı'nınegemenliğini paylaşmaya çalışan ve bu yolda önemli adımlar atan bü-rokrat kesimdir. Bürokrasi bir sınıf olmadığı için mücadelesi sürekli

Page 38: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 38/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 43

 biçimde gel-git hareketlerine benzer. devinimler halindedir. Zamanzaman, orduyu ya da dış güçleri yanına alabildikçe bir adım ileri gidi-yor, sonra koşullara göre ya geriliyor ya da gene bir adım ilerleme sağ-lıyor. 1876 Anayasası, bu gel-git'in bir kesitidir. Ne ki, bu kesitte eldeedilen ürün, yani anayasa, ne bürokrasiye ne de ulusal burjuvaziye (eğer varsa) ilerici bir mevzi kazandıracak nitelikte olmamıştır.

İlk Meclis'in yapısının zamanla emperyalist emellere (dış ülkele-rin) hizmet edecek bir görünüme sahip olduğuna da işaret etmekte yarar vardır. Zaten temel açmaz, burjuva demokratik haklar ın ve ayr ıca-lıklar ın, milli burjuvazinin oluşmasından önce elde edilmesinin, dışa ba-ğımlı, tekelci kapitalizmin dümen suyundan gidecek olan burjuvaziyeyararlı oluşundadır. Bu olgu, adı ve özelliği ne olursa olsun, feodal üretimilişkilerinin oluşturduğu düzene göre ilerici sayılması gereken bir yasalçerçevenin ve düşün aşamasının, yabancı emperyalist emellere hizmetedebilecek olanaklar ı sağlayan araç haline gelmesi sonucunu verir.

İlerici atılımlar ın ve kurumlar ın belli çevreye inhisar etmesi, top-lumu sömüren, ülkeyi darboğazlara sürükleyen tekelci kapitalizminkurumlar ından kaynaklanması, onlar ı, halka, ezilen sınıflara kar şı safa

itmiştir. Bu çelişki günümüze kadar çeşitli boyutlarda sürüp gitmiştir. Ne var ki sınıflar ın gittikçe güçlenmesi, toplumun sınıflı bir toplumhaline gelmesi, söz konusu tersliği ortadan kaldırarak yasal çerçeveyide sınıflar ın mücadelesinin gel-git'lerine bıraktırmaktadır. Ama böyle

 bir gelişim için 1870'li yıllar çok erkendir.Teolojik yasal çerçevenin, doğal ve pozitif hukuktan gelen temel

demokratik haklar ın (bunlara burjuva demokratik hak ve özgürlükleridiyebiliriz) ve Hükümdar ın iradesi... Birbiriyle nasıl bağdaşabilecekti

 bu üç öğe. Teolojik yasal çerçeve (İslâm Hukuku) ve Padişah iradesi, bunlar yıllar boyunca kendi aralar ında bir denge oluşturmuşlardı. Buyüzyıllar ın derinliğinden gelen ittifak yenilmeden demokratik haklar yeonlar ın gerektirdiği düzen kurulamazdı. Örnek, 1876 Anayasası.

5) Abdülhamit Politikası

n Temel Yaklaşı

mları

: Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminin otuz yılını yöneten Abdül-hamit'i ve eylemlerini değerlendirirken alışılagelmiş ön yargılardankendimizi ar ıtmamız gerekir. Bu ön yargılar Abdülhamit hakk ında- ikiaşın düşünceyi getirmektedir. Bir gruba göre Abdülhamit kanlı istibdatı ile Türk ve Osmanlı halk ına kan ağlatan bir tirandır; diğer gruba göreise, bir önceki yargının tam tersi olarak "ne yaptıysa iyi ve doğru yap-mış" olan bir ulu hakandır. Oysa Abdülhamit kelimenin tam anlamıylane o, ne de ötekidir. Yalnızca gemisini kayalıklı ve hırçın sular ın hızla

Page 39: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 39/516

44 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

aktığı bir boğazdan sağ salim geçirmeye çalışan kaptandır. Koşullar ınrasyonaline göre davranmaya çalışan bir yöneticidir. İmparatorluğunson yıllanna imzasını koyan kişiyi öyle belirlersek, o dönemi anlama-mız daha kolay olur. Abdülhamit'in temel yaklaşımlar ını şöyle sırala-yabiliriz:

 —   Batı Avrupa kapitalizminin "Devleti Âli"yi yar ı sömürgeleştirme yönünde aldığı yolun fark ındadır. Kapitalizmin, ilerici ak ımlar ı, imparatorluktaki ayr ılıkçı özlemleri besleyen bir kaynak olarak görmesini de sezinlemiştir. Ne ki bu sezgisi doğru bir tabana otursa bile,Abdülhamit'in kendince bulduğu çözüm yolu, özgürlükleri rafa kaldır mak olmuştur. Oysa özgürce yapılacak tartışmalar Osmanlı halklar ınınortak yararlar ını bulabilecekti. Meclis-i Mebusan'ın Osmanlı-Rus savaşında oynadığı birleştirici rol bunun en somut kanıtıydı.

 —   Abdülhamit Meclis-i Mebusan uygulamasıyla devletteki İs-lam-Türk yönetiminin zamanla yitirileceğine inanıyordu. NitekimMeclis-i Mebusan'ın iki toplantı dönemindeki İslam mebuslar ınınoransal payı azalmıştır.

 —   Abdülaziz'in devrilmesinde büyük rol oynayan bürokrasi-

asker-ülema ittifak ı, Abdülhamit'in daima en korkulu rüyası olmuştur.Bu üç grubun bir araya gelmesini engelleme için "makyavelist" bir tutumla her yolu denemiştir. Kendine bağlı bürokrat, asker ve ulemaçevreleri oluşturmuştur.

 —   Batı Avrupa kapitalizmini, Meclis-i Mebusan'ı ve ona yolaçan düşünceleri, bürokrasi-asker-ülema üçlüsünün ittifak ını kendine

 büyük bir tehlike sayan bir kişinin düşeceği vehim ve korkulara Abdülhamit de düşmüştür. Kendi ordusundan bile korkar hale gelmiştir."Durum Muhakamesi"ni böylesine başar ıyla yapabilen birisinin bu gibikorkular içersinde ezildiğini düşünmek insana kolay gelmiyor. \

 —   Abdülhamit düzenini otuz yıl sürdürebildiyse bunun temelnedeni ustalıkla uyguladığı denge politikası kadar halk ı yanma almasını bilmesidir. Halkla Abdülhamit arasındaki bağı din kurmuştur.

"Halifeyle halk arası

nda din bağı

n kuruluşunda, bu dönemde yetişenyeni bit din adamı tipi de büyük rol oynadı. O zamana kadar halktanuzak olan resmi ulema aristokrasinin yanında ve altında, genişleyenekonomik çöküşle orantılı olarak çoğalan, Talebe-i Ulum, çerçiler,"haf ızlar, imamlar, şeyhler, dedeler, şerifler, seyitler, nak ı plar, üfürükçüler, müneccimler, büyücüler bol bol yetişmeye başladı" (Berkes). Böylece feodal üretim ilişkilerinin yasal çerçevesi olan din, halk ıyla Padişaharasındaki etken bir köprüyü kurmuştu. Din, Abdülhamit'in hem iç siyasası, hem de dış siyasası için dayandığı en büyük silahtı. Kendisi busilahı içerde ve dışarda "bihakk ın" kullanmasını bildi.

Page 40: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 40/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 45

Halk ın yaygın islamcılığını, cahillik, gerici din adamlar ına dü-şünmeden kapılma gibi nitelemelerle açıklayamayız. Böyle bir açıkla-ma büyük kitlelerin kendi çıkarlannı bilmeyecek düzeyde olduğunuiddia etme gibi bir noktaya götürecektir bizi. Bu bilim dışı bir yaklaşım-dır. Çünkü insanlar ve toplum içindeki sınıflar, kendi yararlar ını sapta-yacak, davranışlar ını buna göre düzenleyecek bir rasyonele sahiptirler.

Kapitalizmin ülkeye girişiyle ya da daha doğru bir deyişle, eko-nomik egemenliğini kuruşuyla birlikte tar ımda ürünün ucuz kapatıl-dığını, küçük sanayide tezgâhlar ın çalışamaz hale getirildiğini gören,günden güne yoksullaşan halk, bu yoksulluğundan batıyı sorumlu tutu-yordu. Bu belki sezgilerle ulaşılan, bir yerde duygusal sayılabilecek yargıdır ama haksız ve yanlış olduğu da söylenemez. Batı'dan gelenher şeyin onu daha da yoksullaştırdığını, halk somut bir biçimde görü-yordu. Batı ise gâvurlukla özdeşti. Bu nedenle ekonomik çözülme veyık ım hızlandıkça, büyük halk kitlelerinin islamcı cephede toplanmalar ı da çabuklaşıyordu. Böylece Batıcı-laik bürokratlarla, islamcı-Doğucuhalk arasındaki, temelde tâli olan çelişki, birinci çelişki gibi ortaya çı-k ıyor ve odaklaşıyordu. Devletin bir sınıfa dayanmadığı sürece güçlü

olmayacağının da pek fark ında olamayan Batıcı-laik bürokratlar toplu-mu yanlar ına alacaklar ı yerde, devleti elde etmeye çalışıyorlardı. Kuş-kusuz toplumda açık sınıf çelişkilerinin görülmemesi de (çelişkilerinyokluğu anlamına söylemiyoruz bunu) bu yanılgı dolu görüşlere kapı-lanmada önemli rol oynamıştır. Ne var ki sınıfsal çelişkilerin çok açık 

 bir şekilde su yüzüne çıktığı günümüz Türk toplumunda da aynı yanıl-gılar ın içinde bulunan siyasal gruplar mevcuttur.

"... Sanayi üretim güçleri genel olarak tasfiye olmuş, artık geliş-mekte olan dış tekelci kapitalizmin uluslararası koşullan altında, milliüretim güçleri geliştirme olanaklar ının yetersiz bulunduğu bir ülkedeiktidar, halk ın asgari ihtiyaçlar ını asgari bir seviyede dahi (beslenme,giyinme, bannma gibi) kar şılamak olanağını da bulamazdı. Bilindiğigibi, tüketim mallar ının k ıtlığı merkeziyetçi bürokrasinin temelli bir 

sebebidir. Bu k ı

tlı

k, bürokratlar Batı

gibi yaşarken, demokratik eği-limleri despotizme dönüştürülebilir..." (İdris Küçükömer)Toplumun tâli çelişkisi, sınıfsal çelişkinin belirginleşmemesi ne-

deniyle temel çelişki halini alan ilerici-gerici ayır ımı da bu tâli çelişkiyegöre belirlendi. Üstelik bu biçimleniş, peşinde sapmalar ı getiren bir yapıdaydı. Şöyle ki, Osmanlı ülkesini bir yar ı sömürge haline getiren,emperyalist evreye erişmiş, batı kapitalizminin yasal çerçevesini vetemel kurumlar ını savunanlar ilerici, bu batıya kar şı direnenler de gericiolmaktaydılar. Bu yapay ve yanıltıcı ayır ım, toplumdaki sınıfsal çeliş-kiler olgunlaşı p, belirginleşinceye kadar sürdü. Yukarda, içerdiği sap-

Page 41: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 41/516

46 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

mayı açıkladığımız yapay ayır ım, bir başka yanılgıyı da peşinden geti-riyordu. Bu yanılgı da gerçekte iyi niyetli aydınlar ın kendi halklar ınayabancılaşmalar ından ötürü düştükleri kötümserlik ve içe kapanıklığınyanı sıra, bir yerde bilinçsiz olarak k ıskacına girdikleri Batı kapanındanötürü pek de haketmedikleri biçimde karalanmalar ıdır. Şu nokta açıktır ki, islamcı halk yığınlar ıyla, Batıcı-laik aydınlan kar şı kar şıya getiren

 bu tâli çelişkinin yarattığı kar şılıklı yabancılaşmadan en fazla emper-yalist Batı yararlanmıştır.

Abdülhamit'in otuz yıllık egemenliği, islamcılığı siyasal ve ideo--lojik ak ımlar ın en etkenlerinden biri haline getirmişti. İslamlaşmak veislamın özüne dönme bu düşün ak ımı içersinde sık kullanılan.bir slo-gandır. Sait Halim Paşa bu kavramı şöyle tanımlamaktadır: "İslamın dinve dünyayı, maddiyat ve maneviyatı kapsayan sosyal bir din olduğukabul edildikçe, islamlaşmak demek, islamın itikâd, ahlak, içtimaiyatve siyaset sistemini daima zaman ve çevrenin ihtiyacına en uygun su-rette tesis ve bunlara uymaktır"... Sait Halim Paşa batı kurumlar ıyla is-lamlığın bağdaştır ılamayacağı inancındadır. "İslamlaşan fert ve devlet,o kimse ve o teşekküldür ki, siyasî olduğu kadar, sosyal bütün hak ve

vecibelerini, rejimini, hürriyet ve adaleti islamî prensiplerden çıkara-caktır". Değinilen bu ilkeler bizzat islamın akide ve inanç sistemindenkaynaklanacaktır. Görüldüğü gibi islamcılık ak ımı açısından Batı ku-rumlan ile islam arasındaki bir uyum dahi kabul edilmemektedir.

Yapılan tanımlar ın da açıkça gösterdiği gibi, islamcı düşün ak ı-mına göre "İslamiyet gelişmeye engel değildir". Ne ki bu yargı "ge-lişme" kavramına bağımlı olarak değişebilen bir niteliğe sahiptir. Şöyleki, burjuvazinin egemen olduğu bir toplum yapısında, Feodal-Sultanegemenliğinin aynlmaz parçası olan islamiyet (ya da daha doğru bir deyimle teolojik çerçeve) gelişimi engelleyen kurumdur. Dikkat edi-lirse gerek islamcı yaklaşım, ilerde göreceğimiz üzere, gerekse Batıcı-laik yaklaşım, soyut kavramlar olarak incelendiğinde haklı görüle-

 bilirler... Bu ak ımlar ı doğru yerlerine oturtabilmek ancak sınıfsal

açı

dan yapı

labilecek bir çözümlemeyle mümkün olabilecektir.Tank Z. Tunaya'nın altını çizdiği gibi bütün islamcılar şu üç soruüzerinde ittifak halinde durarak, bunlar ı yanıtlamaya çalışmışlardır.

a)  İslamın siyasal ilkeleri nelerdir? Bu ilkeler ne tip bir devlet biçimine kar şılık gelir? ' ■ 

 b)  Osmanlı Meşrutiyet düzeni bu ilkeler açısından nasıl değer lendirilebilir?

c)  Osmanlı Meşrutiyet düzeninin sözkonusu ilkelere göre eksik olduğu yönleri nasıl giderilebilir?

İslamın siyasal ilkelerinin araştır ılması, Türk siyasal düşününe

Page 42: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 42/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 47

önemli katk ılar sağlamıştır. Bu ilkeler güncelliğini (tartışma açısından)günümüzde de korumaktadır. Bundan ötürü söz konusu ilkelere k ısa daolsa değinilmesinde yarar vardır.

İlkeleri şu sıra içersinde özetleyebiliriz: —   İslam toplumsal bir dindir ve hükümeti emreder, —   İslamda egemenliğin kaynağı üç aşamadan geçerek gelmek 

tedir. Bu aşamalar: Tanr ı, Peygamber ve Halife-Hükümdar'dır. —   Tanr ı toplumsal dinin temellerin Kuran 'ında toplamıştır.

Kuran bütün zamanlar için konmuş değişmez bir anayasadır. —   Egemenliğin kullanımı iki büyük ilkeye dayanır: Adalet ve

Meşveret. — .Siyasî egemenliği kullanan ve Peygambere halef olan Hü

kümdar (Halife) bütün yönetiminde adalet üzere davranmak zorunluluğundadır.

 —   Adaletsiz bir hükümet bask ıcı, islam dini bask ıyı reddeder.Böylece "hakimiyet ve hükümranı, topluluğun bizzat ahlak ı ve tahalluk tarzı olan adalet sınırlamaktadır." (T. Z. Tunaya)

 —   İslam dini adalet üzere davranmayan, şer'i sınırlara saygı 

duymayan emirlere (devlet reislerine) kar şı müslümanlann hurucunaizin vermiştir.

Böylece islam hukukunda, kullanımı belirli koşullara bağlı bir ihtilâl (huruç) hakk ı vardır.

 —   İslamda egemenliği sınırlayan bir başka ilke de danışma yani"meşverettir". "Şûra-yı Ümmet" ya da "Meşveret" usulü her ne kadar halk ın etkin bir katılımını içermiyorsa da ulema, bürokrasi, zamanzaman eşraf ı da kapsayan bir meclis olduğu içiri tabandan gelen dilek ve eleştirilere bir oranda açıktır.

 —   İslamiyet hükümet biçiminden çok ahlakla ilgilenir. Kuran'asaygı, adalet ve danışma ilkelerini canlı tutmak, bunlara dayanmak şartıyla her türlü devlet düzeni ve hükümet şekli islamca makbuldür.

 —   İslamın bir başka ilkesi de "cemaat ve ittihad" kuralıdır. Bu

kuralı

n konması

ndaki amaç bütün müslümanlar ı

n aralar ı

ndaki zı

tlı

klar ı unutarak birbirlerine bağlanmalar ı ve güçlü bir islam birliği oluştur malar ıdır.

"Şeriata müstenid, idare edenlerle edilenleri, meşveret, adalet vetabiî haklarla birbirine bağlayan İslam Devleti bazı mükellefiyet vevazifelere sahiptir. Bu devlet her şeyden evvele yabancı boyunduruğu-nu kabul etmemek, istikbalini tesis ve idame ile yükümlüdür. İslamîdevlet emperyalizme yer vermeyecektir. İslamiyetin devrimci ve yeni-liksever zihniyetini yayacak olan İslam Devleti, medeniyeti iki şekildetesis edecektir: Ülkesini, yahut yerleşeceği ülkeleri iktisadî refah ve

Page 43: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 43/516

48 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

kalk ınmaya kavuşturacaktır. Perişan kavimlerin kurtar ıcısı olarak hür-riyet ve adalet saçacak bütün siyasî kurumlar ı belli kamu hukuku pren-sipleri yani şeriat üzerine bina edecektir." (T.Z. Tunaya)

Abdülhamit islamcı siyasasını dış politikada da emperyalist güç-ler arasında denge kurma, bunlar ın Osmanlıya yönelik tehditlerini birazolsun sınırlamak için kullanmıştır. Bu panislamist siyasanın lehinde vealeyhinde çok  şeyler söylenebilir. Ne ki biz bunlar ı tartışma konusuyapmayacağız. Yalnız altını çizmek istediğimiz nokta şudur: Basandüzeyi ne olursa olsun, Abdülhamit'in panislamist politikası  İngilte-re'yi zaman zaman düşündürmüş, hatta ürkütmüştür.

Abdülhamit içerde ve dışarda islamcı bir politika izlerken, amacı halk ın çoğunluğuna dayanarak, devleti kurtarmaktı. Bunu Jön Türklerekar şı sert davranmayı öğütleyen İzzet Paşa'ya söylediği şu sözler açık 

 bir şekilde göstermektedir:"... İşte Avrupa'nın herhangi bir şehrine ya da ülkesine gitmenizi

sağlayacak ferman. ...Tekrar İstanbul'a gelirseniz, eski günlerinizin çok değişmiş olduğunu göreceksiniz. Türkiye artık sadece küçük bir mem-leket olacak. Demokrasi bir mezhep mücadelesi haline gelecek. Zan-

netmem ki milletim bugünkünden daha mesut olsun."Bu sözlerde Abdülhamit'in otuz yıllık endişeleri, evhamlar ı, kor-kular ı gizlidir. Devletin bekası ile kendi hükümdarlığı arasında kurduğuoportünistçe ilişki de bu sözlerde gerekçesini bulmaktadır. Ab-dülhamit'in kendi ruhsal çelişkilerinin kökleri bu noktada gizlenmek-tedir. Devletin bekası ve birliği ile bireysel oportünizmi arasında salınankişiliği kendi yık ımını da hazırlamıştır. Meselenin ekonomik kökenle-rini bilmediği için imparatorluğunu ve tahtını tüm gücüyle koruduğunuzannettiği dönemde emperyalist güçler ülkenin bütün kaynaklar ına elatmıştı. Ülkenin ve toplumun içersine ayr ılıkçı, bölücü düşünceler girer diye tüm özgürlükler üzerine şal örttüğü zaman da, en ilerici fikirler aydınlar arasında filizlenmekteydi. Düşün ve yazı özgürlüklerinin k ı-sıtlanmış olmasına, basın üzerinde acımasız bir sansürün uygulanması-

na kar şı

n, özellikle çeviri alanı

nda ve edebiyatta önemli yapı

tlara rast-lanmaktaydı.Dinin büyük bask ısının yanısıra, Abdülhamit dönemi, din kitap-

lar ı dışında yayıncılığın yaygınlaşma ve ağırlığını duyurma dönemioldu. Ciddî ve etkin olabilecek toplumsal, siyasal vb. gibi kitaplar ya-yınlanmasa bile, halk için yazılmış macera kitaplar ının çevrilip, basıl-ması halk ı okumaya kar şı duyarlı hale getirmekteydi. Jules Verne'ninromanlar ı, Üç Silahşörler, Monte Kristo, Pardayanlar, Ekmekçi Kadınvb. gibi romanlar kitapçılar ı zengin edecek düzeyde, peynir-ekmek gibisatılıyordu. Serüven, gezi ve fen konular ındaki kitaplar ın yanı sıra ünlü

Page 44: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 44/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 49

 polis romanlar ı da Türkçeye kazandır ılmaktaydı. Padişahın bile polisromanlar ı okumaya meraklı olduğu söyleniyordu. Babıâli'den Sirke-ci'ye inen ünlü yokuşun (Ankara Caddesi diye sonralar ı ad alan) kitap-çılarla dolması; düşün ve yazı yaşamının bir simgesi niteliğini kazan-ması o yıllara rastlar.

Çok sayıda kitabın basılması, yayın işinin ciddî bir ticaret halini al-ması dil konusunda önemli diyebileceğimiz dönüşümlere neden oldu.Yazma dili sadeleşti. Resmi yazışma dilinin ağdalı yapısını geride bı-raktı, daha doğru bir deyimle üstünden attı. Kitap satışı açısından bu zo-runluydu. Böylece dil anlaştı, konuşma dilinin duruluğuna yönelik zo-runlu dönüşümleri geçirdi. Bu arada dilde ar ılaşma bir edebiyat sorunuolarak ele alınmaya başlandı. Selanik'teki sanatçı çevreleri, özellikle AliCanip ve arkadaşlar ı bu konuda etkin bir mücadeleye giriştiler.

Abdülhamit dönemi, A. Mithat, Şemsettin Sami, Hüseyin Rahmi,Hüseyin Cahit, Ahmet Rasim gibi yazarlar ın bir dizi çeviriler yaptığı yayınladığı dönemdir, 1908'den önce yayınlanan kitaplar tarandığında,Haeckel, Schopenhauer, Bürchner, Danvin, Renan, Taine, Spencer, LeBon, Poincare, Ribot, Ricket, Flamaiori, S. Mili, Flaubert, Balzac, Zola

vb. gibi adlara rastlanmaktadır.Edebiyat, yirminci yüzyılın son yıllar ına doğru Abdülhamit'insalt'çı yönetimine kar şı bir "Melce-i isyan" olmuştu. İlginçtir ki, ede-

 biyat bu görevi düşün özgürlüğüne set çekildiği dönemlerde sık sık üstlenmiştir.

Abdülhamit'in, iktidar ı döneminde, her geçen gün daha bir bask ı-cı ve salt'çı düzen hevesleri olmuştur. Devletin birliğinin ancak kendisitaraf ından sağlanacağına, çevresindeki evet efendimcilerin de etkisiyleiyice inanan padişah, bu inancıyla birlikte daha bir evhamlı, korkak ve

 bask ıcı bir hükümdar niteliğine bürünmekteydi. "İllerden ilçelere dek tüm ülke içten ve dıştan kurtlar taraf ından kemiriliyordu. Hükümet,

 bütün zenginlik kaynaklar ını sarayın açgözlü, doymak bilmeyen ağız-lar ına yediriyordu. Ülkenin her yerinde casuslar vardı ve onlara cö-

mertçe para, yiyecek, rütbe dağı

lmaktaydı

. Bu kara yazgı

ülkedekiher  şey onlar ın açgözlü kar ınlar ına gidiyordu. Bu ülkede hainlerdenmemur, hırsızlardan Bakan devşiriliyordu. Kötülüklerden başka bir şeyolmayan göğüslerinde değerli taşlardan nişanlar tak ılıydı; uçurumadüşmüş alçaklara yüksek makamlar veriliyordu... Ve bu rütbelerin, pa-ralar ın arkasında acı çeken, ezilen halk görünmüyordu." (Halit ZiyaUşaklıgil)

İslamcı niteliğine rağmen, gün geçtikçe kendisini halktan ve çev-resinden soyutlayan Abdülhamit, Yıldız'daki kulesinde güvendiği uz-manlar ıyla devleti yönetmeye çalışıyordu. Bu dönemde Abdülhamit"...

Page 45: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 45/516

50  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

hiç kimseye güvenmeyen bir kişiydi... Diplomat da, komutan da, yöne-tici de, maliyeci de polis de ve hatta jandarma çavuşu da kendisiydi".(N. Nazif Tepedelenlioğlu) 

"Hafiyeler" her yanı sarmıştı. Jurnalcilik ve hafiyelik toplumu bir  bulaşıcı hastalık gibi en ücra birimlerine kadar kaplamıştı. Casusluk despotik rejimin özüydü... Her insan ve her iş casusluk konusuydu." (E.Z. Karal) "Casuslar, Casuslar... Herkes birbirinden korkuyordu: Babalar çocuklardan, kocalar kanlar ından. Casuslar ın elebaşılar ı iyice bilini-yordu. Salt bu adamlar ın gölgesinin görünmesiyle bile, herkesin başı omzuna çekiliyor ya da herkes bir yere saklanmaya çalışıyordu." (H. Z.Uşakhgil) 

1890'larda, Alman kapitalizmi, Bağdat hattı projesi ile somutlaşan bir biçimde Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki etkisini arttırmaya başla-dı. Panislamist politikanın doğrudan doğruya İngiliz emperyalizmineyönelik olması Abdülhamit ile Alman İmparatoru arasındaki bağlar ı pe-kiştirdi. Wilhelm 1898'de Osmanlı  İmparatorluğu'nu ziyaret etti. Almanuzmanlar ı ve askeri yardım heyetleri ülkenin her taraf ına yayıldı. Türk Ordusu bir anlamda General Von der Goltz komutanlığındaki Alınan as-

keri misyonunun denetimine girdi. Böylece emperyalist ülkeler arasındakurduğu dikkatli bir denge politikasıyla İmparatorluğu yaşatmaya çalı-şan Abdülhamit, ağır ağır bunlardan birinin yanını tutmaya başladı. Ne ki

 bu değişimi gerçekleştirmeye çalışırken ekonomiyi gene ikinci plandadüşünüyordu. Alman emperyalizmini yanlamaya çalışırken, Osmanlı Maliyesi'nin ne denli Osmanlı Bankası ve onunda ötesinde İngiliz-Fransız sermayesine bağlı olduğunu unutmuş görünüyordu. 1886-1896arasındaki on yıllık dönemde İngiliz-Fransız kaynaklar ından 9 borç and-laşması yapılmasına rağmen, Bağdat Demiryolu konusunun gündemegirmesiyle 1909 yılına kadar geçen 13 yıllık sürede ancak iki borç and-laşması yapılabilmiştir. 1909'dan sonra 1914'e kadar ise, Batı'dan alman

 borç sayısı birden artmış, her yıla gene bir borç andlaşması isabet eder hale gelmiştir. Bu değişimleri iki nedene bağlayabiliriz: 

 —  

Abdülhamit yönetimi ile Alman kapitalizmi arası

ndaki yak ınlığı engelleme ya da baltalama, —   Borçlar için, saltçı Abdülhamit yönetimini yeterli bir güven

ce saymama. Nedenler kuşkusuz spekülatif niteliktedir. Bunlara başka nedenler 

de ilave edilebilir. Fakat bir nokta çok açıktır, Abdülhamit'in saltçı yö-netimi (hele Almanya'yı yanladığı sürece) İngiliz-Fransız sermayeçevrelerine eskisi kadar güven vermemektedir. Bu nedenle demokratik haklara yönelik bir parlamenterist hareketi desteklemektedirler. 

Osmanlı İmparatorluğu'nun bu dönemi üzerinde tartışılırken, Ab- 

Page 46: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 46/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 51

dülhamit'in çelişkilerle dolu karar ve işlemlerini yargılarken Sait HalimPaşa'nın bir sözünün altını çizmekte yarar vardır. Paşa, Abdülhamit vedönemin olaylar ı arasında nedensellik ilişkisi arayanlara "Sultan Hamit'dünyaya gelmemiş olsaydı, yine kendi çağdaşlar ı bir Sultan Hamit'ingelmesine sebebiyet vereceklerdi" demektedir.

Bu doğru bir yargıdır. 1870 Alman-Fransız savaşından sonra Ber-lin-Viyana mihveri ile Londra-Paris mihveri arasındaki ölümcül rekabe-tin getirdiği k ısmî denge koşullar ı arasında kalan Osmanlı  İm-

 paratorluğu'nun yöneticilerinin davranışı, gene bu denge taraf ından be-lirlenecektir. Düzeyde kalan siyasal kararlar ve eylemler temeldeki bu

 belirleyicinin etkisini ortadan kaldıramaz. Nitekim son çözümlemede,Abdülbamit'in devletin birliğini korumayı hedefleyen saltçı siyasası, dış 

 belirleyicilerin istediği yönde, dönemsel gel-gitlerle, beklenen sonunaulaşmıştır. Düşünsel eylemler, siyasal direnişler, tüm ceberrutça yönetim

 bu sonu değiştirememiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun yaşam süresinikapitalizmin iç çelişkileri belirlediği gibi, iç düzenini ve bu düzenin yasalçerçevesini de gene sözkonusu dış dinamikler belirlemiştir.

6) Jön Türkler: 

i)  Politik Protesto Dönemi: Meclisi Mebusan'ın kapatılmasından sonra ilk on yıl içinde Ab-dülhamit'in saltçı yönetimine yönelik, Ali Suavi ve Kleantin Skalyeridarbe girişimlerinin dışında herhangi bir direnme görülmemiştir. Ana-yasacı bir davranışın eyleme dönüşmüş son çırpınışlar ıydı bunlar. Nevar ki eylem alanındaki bu yenilgi, düşün alanına yansımamıştır. Tan-zimattan itibaren, ağır da olsa, gelişen ve 1850'lerden sonra yoğunluklaetkinliğini artıran düşün hareketi, Abdülhamit'in saltçı yönetiminde deaydınlar arasında serpilmeye devam etmiştir.

Burjuva-liberal doğrultudaki anayasacı düşüncelerin yayılma-,sında 1860-70 hareketinin öncüleri olan Namık Kemal, Şinasi, ZiyaPaşa ve di

ğer dü

şünürlerin yazılar ı önemli bir rol oynamı

ştır. Bu ya-

zılar özellikle okullarda genç aydınlar arasında elden ele dolaşıyordu.Harbiye, Mülkiye vb. gibi yüksek okullarda bu tip özgürlükçü ve dö-nüşümcü hareketler daha bir etkendi. Bugünkü lise düzeyindeki okullar olan idadilerde de aynı nitelikteki k ı pırdanışlara rastlanmaktaydı. Bil-hassa askeri idadiler bu konuda başı çekiyorlardı. Namık Kemal vediğer "Yeni Osmanlılar" grubundaki yazarlar böylece, eski yazılar ıyla,Abdülhamit'e yönelik Jön Türk eyleminin çekirdeğini oluşturan düşünhareketinin meydana çıkmasına neden olmuşlardır.

Önce düşün düzeyinde kalan bu k ı pırdanışlar 1889'dan sonra ey-

Page 47: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 47/516

52  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

leme dönüşmeye başladı. Bu dönüşmede ilk adım, gizli örgütlerinoluşmasıdır. Bilinen gizli örgütlerden birincisi "Askeri Tı bbiye'de"öğrenciler arasında kurulmuştur. Örgütün kurucu lideri İ brahimTemo'dur. Temo Arnavutluk'ta, Istruğa kasabasında doğmuştur. İdadiöğrenimini İstanbul'da yaptıktan sonra, Askeri Tı p Okulu'na girmişti.Bu okulda birkaç arkadaşıyla Namık Kemal'in "Rüya"sını elyazması kopyasından gizlice okumuştu. Bunu diğer özgürlükçü yapıtlar izledi.Bu arada, o günlerde sık kullanılan bir yöntemle, yabancı posta ku-rumlar ını kullanarak Avrupa'dan gelen gazeteleri de okuyorlardı. Bil-hassa, Londra'da İranlı liberaller taraf ından çıkar ılan "Kanun" adlı gazete, okuduklar ı yabancı yayın organlar ının başında gelmekteydi.Sonuçta, 1889 yılı Mayıs ayında Temo, arkadaşlar ına, amacı Abdülha-mit'in saltçı yönetimine kar şı etkin bir savaş verme olan gizli örgütükurma önerisini yaptı. Sonuçta İ. Temo, İşhak Sükuti, Abdullah Cevdet,Mehmet Raşit ilk gizli örgütü oluşturdular. Örgüt Carbonari ve farma-son örgütleri yapısında biçimlenmişti. Örgüt üyeleri küçük hücreler meydana getirmekteydi. Her hücrenin kendine özgü numarası vardı.Hücre üyeleri de numara almaktaydı. Bu numaralar adi kesir, (x/y) bi-

çimindeydi. Pay'da bulunan (x) hücre numarası, paydadaki (y) de kişi-nin hücre içindeki bireysel numarasını ifade ediyordu. Hücreler beşlidüzene göre oluşturulduğu için her üye yalnızca kendi hücresindeki beş kişinin numaralar ını bilmekteydi. K ısa zamanda örgüt büyüdü. Hızlı bir  biçimde diğer okullarla ilişki kurdu. Harbiye, Bahriye, Mülkiye, Bay-tariye, Topçu, Mühendishane gibi okullarda da benzer hücreler örgüt-lendi. Örgüt genişledikçe üst düzeydeki bürokratlardan da katılanlar görülüyordu. Nihayet 1876 darbesinde fiilen görev alan Hüseyin Avnive Süleyman Paşalar ın çevrelerinde onlar ın adlar ıyla nitelenen hücre-lerde devreye girdi. 

İllegal, Anayasacı örgütlerin bu okullarda çekirdeklenmesinin ne-deni, öğrencilerin diğer okullara oranla çağdaş bir eğitim görmeleri,yabancı dil (özellikle Fransızca) öğrenmeleridir. Nitekim öğrencilerin

siyasal eylemlerdeki bu etkinliği ve bir yerde öncülüğü yak ı

n tarihlerekadar sürdü. Abdülhamit, bu gizli örgütü 1892'de öğrendi. Birkaç öğrenci ta-

raf ından Saray'a verilen "Jurnal" her  şeyi açıklıyordu. Bunun üzerineokul kumandanlar ı ve sorumlu bürokratlar görevden alındı. Örgütünileri gelenleri tutuklandı. Ne ki aradan iki üç ay geçmeden tutuklananlar Padişah taraf ından affedildi. 

Aftan sonra örgüt çalışmalar ına devam etti. İdadi ve hatta medreseöğrencilerine kadar uzanan "ajitasyon"lara rastlanıyordu. Her geçengün aydınlar ve özellikle öğrenciler arasında özgürlükçü düşünceler  

Page 48: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 48/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) '  53 

yaygınlaşıyor ve eylemler yeni boyutlara ulaşıyordu. 1894'teki Ermenikalk ışması bunu açığa çıkaran olay olarak dikkati çeker. Ermeni ba-ğımsızlık ve özgürlük hareketine bağlı bir örgütün Osmanlı Bankası'nı 

 basması ve bu eylemi amaçlar ını yayma ya da anlatma konusunda bir araç gibi kullanmak istemesi, İstanbul'da bir Ermeni direnişini başlat-mıştı. İşte bu olaylar sırasında gizli örgüt ilk propaganda bildirisini ya-yınladı. Bildiride şunlar söylenmekteydi: 

"Müslüman ve Yurtsever Türkler...Ermeniler öylesine yüz buldular ki, tüm yabancılarca saygıdeğer ve devletimizin en yüksek katı olanBabıâli'yi basıyorlar. Başkentimizi tir tir titretiyorlar. Bu küstahça ha-reketler yurtsever ordumuzun üzüntü nedeni olmaktadır. Ancak bumeydan okurcasına, acı ve üzüntü veren hareketler, despotlar ın, pisyöneticilerin ezgi ve bask ı yapmalar ına neden olmaktadır. Biz Türkler,tüm Osmanlılar gibi bu despotik yönetimden kurtulmak istiyoruz. Ör-gütümüz bu amaçlar uğruna eylem veriyor. Gelin bugün Babıâli'yeyürüyelim ve Ermenileri k ınayalım. Ezginin, k ıyıcılığın merkezi olanŞeyhülislam'ın konağına ve Yıldız Sarayı'na saldıralım. Despotlar ı or-tadan kaldıralım, yok edelim, birleşip el ele verelim, gücümüzü çoğal-

talım. Bizim de özgürlük ateşiyle yandığımızı, ona layık olmak için tu-tuştuğumuzu tüm uygar dünyaya kanıtlayalım." Bu bildirinin altında ogüne kadar görülmeyen bir imza yer almaktaydı: "Osmanlı İttihad veTerakki Cemiyeti". 

Ermeni direniş hareketi ve ona bağlı olarak gelişen direnç, JönTürkleri etkiledi. "Ermeni hareketi rejimin iç çelişkisini ortaya çıkardı.Saltçılığın cinayetler üzerine kurulu kanlı politikasını gözler önüneserdi. Sasun olayına yapılan uluslararası müdahaleler, Türkiye'nin bü-tünleşmesi ve hayali de olsa politik bağımsızlığına kavuşmasındanmevcut rejimin ne denli korktuğunu tüm liberal Türklere göstermiştir".(A. Alimov) 

Bildiri bir önemli ilkeyi de sergilemektedir. Şöyle ki, Ermenilerintek başına hareketi yadsınarak k ınanmakta, buna kar şı Osmanlı sınırlar ı 

içinde tüm halklar ı

n ortak eylemi öne çı

kar ı

lmaktadı

r. Halklar ayı

-r ımının üstünde etnik, dil ve din farklar ını ortadan kaldıran tek bir "Os-manlı ulusu" kavramı Jön Türk hareketinin amacı olarak belirmektedir. 

İ brahim Temo'nun bildirisi bin nüsha basılmıştı. Öğrenciler, asker sivil tüm yurtseverler arasında büyük ilgi ile kar şılandı. Ne ki Ab-dülhamit de olumsuz yönden aynı ilgiyi göstermişti. Nitekim geniş bir tutuklama işlemine girişildi. Örgütün birçok üyesi tutuklandı, ülkenindeğişik yörelerine sürgün edildi. Bunlar ın önemli bölümü bir yolunu

 bularak dış ülkelere kaçtılar ve Paris'te bulunan Ahmet R ıza ile ilişkikurdular. Böylece iç ve dış Jön Türk hareketi arasında o güne değin 

Page 49: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 49/516

54 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

görülmeyen bir bağ kurulmuş oluyordu. 1895 yılından sonra Jön Türk hareketi yeni bir atılım kazanacaktır. Ne var ki, bu atılım 1902 kongre-sinin sonrasına kadar bir "politik protesto" eylemi olmanın ötesine ge-çemeyecektir.

Örgütün birçok elemanının tutuklanması ya da yurt dışına çık-masından sonra, örgüt yeni bir merkez komitesi olmuşturdu ve faali-yetine devam etti. Bu merkez komitesinin başkanı Harbiye NezaretiDördüncü Şube Muhasebe Şefi Hacı Ahmet Efendi'ydi. Komite, YıldızSarayı'nı koruyan askerî birlikler arasında bile taraftar bulmaya çalışı-yordu.

1895-96 yıllan arasında gizli örgütün bir tüzüğü de yayınlandı. Butüzüğün örgütün ilk merkez komitesinin kurulduğu dönemde meydanagetirildiği olasıdır. Tüzüğün içerdiği ana ilkeleri şöyle sıralamamızmümkündür:

 —   Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti, adalet, eşitlik, özgürlük  başta olmak üzere insan haklar ını çiğneyen, tüm Osmanlılar ın ilerlemeve gelişmelerine engel olan ve vatanı yabancılar ın ellerine bırakanşimdiki hükümetin hareket şeklini değiştirmek üzere, kadın-erkek tüm

Osmanlı yuttaşlar ına açıktır. —   Örgütün amacı toplumun çıkarlar ını sağlamaktır. Arada mülkiyet, kavmiyet, cinsiyet, mezhep, taraftarlığı yoktur. Üye, oyundaözgür ve bağımsızdır. Toplumu genel çıkarlar ından başka hiçbir şeylekayıtlı değildir.

 —   Örgütün görevleri, şimdiki hükümetin yerine insan haklar ı nın koruyucusu ve uygarlık yolunda ilerlemenin kaynağı olan meşrutiyet yönetimini geri getirmek ve korumak, genel eğitimin ilerlemesine,tüm insanlık ve uygarlığa hizmet etmektir. Bu hayırlı amaçlara var ılmasına engel olanlara ve örgütü ne türden olursa olsun zarar ve tehlikeye uğratanlara vatan düşmanı gözü ile bak ılacaktır.

 —   Örgüt, Osmanlı sülalesinin saltanat ve hilafet haklar ını kabuletmektedir. Ne ki hanedanın şeriata ve yasalara ayk ır ı harekette bulun

ması

, meşrutiyeti kabul etmemesi ve medenî haklarla insan haklar ı

 korumaması durumunda, şeriata ve yasalara uygun olarak, gereken önlemler alınacaktır.

 —   Osmanlı Hükümeti bağımsızlıktan ve ilericilikten yana eşitlikçi bir hükümet halini aldıktan sonra, örgüt, devletin politik bütünlük ve bağımsızlığı, eğitimin yayılması, ahlak ın yükseltilmesi, zenginliğinartır ılması, ticaretin çoğalması ve bayındırlık gibi, vatan ve ulusa ruhçave maddeten yararlı her türlü girişimde hükümete yardım etmeyi ve onuarkalamayı kutsal bir görev sayar.

Tüzüğün bir programın ilkelerini sergileyen maddeleri yukarda

Page 50: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 50/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908)  55 

özetlendi. Bunlar ın dışındaki maddeler üyeliğe kabul, yemin, üyelik ödentisi vb. gibi örgütle ilişkili konulan kapsamaktadır. 

Bu tüzük "Yeni Osmanlı" düşünüşü açısından önemli bazı yeni-likleri getirmektedir. Bir kere "devrim" hak olarak kabul edilmiştir.Diğer yandan üyelik için kadınlara da erkeklere benzer, eş haklar ta-nınmaktadır. Kadın, erkek Osmanlı vatandaşlannın eşitliği o gününkoşullan içinde yeni bir yaklaşım sayılmalıdır. Cemiyet, amaçlan ara-sında ekonomik kalk ınmayı destekleme konusunu da saymaktadır.Zenginliğin arttır ılması, ki bunu GSMH'nın büyümesi şeklinde tanım-layabiliriz, Jön Türklerin ekonomik sorunlara ve çözümlerine öncelik ya da başka bir deyimle ağırlık tanımasının somut kanıtıdır. 

Tüzük yurt içi örgütle, yurt dışındaki örgütün ilişkilerini de kur-maktadır (madde 13). Nitekim bu madde uyar ınca "Meşveret" gazetesiİttihat ve Terakki Cemiyeti'nin yayın organı olarak kabul edilmiştir.Böylece Paris grubu örgüte bağlanmıştır. 

Yeni Osmanlılar hareketinde olduğu gibi 1890'lardan sonraki JönTürk hareketinde de yurt dışındaki eylemlerin önemli bir yeri ve ağırlığı vardır. Özellikle, sözünü ettiğimiz ağırlık düşün alanında kendisini

gösterir. 1895'ten sonra Jön Türk örgütlerinin yurtdışı faaliyetleri daha bir göze çarpar, dikkati çeker hale gelmiştir. 1895'ten sonra Jön Türk hareketi Şerif Mardin'in sınıflaması uya-

r ınca şu gruplar içerisinde oluşuyordu: 

a)  Ahmet R ıza ve Meşveret Gazetesi, b)  Murat Bey ve Mizan,c)  Abdullah Cevdet ve İçtihad,d)  Osmanlı Gazetesi çevresi,e)  Prens Sabahattin'de somutlaşan ak ım,f)  Şûrayı Ümmet grubu.

Bütün bu gruplar ve onlara bağlı yayın organlar ı 1908 Devrimi vesonrasının düşün ak ımlannı oluşturmuşlardır. Uzantılan günümüze

kadar geldiği gibi, etkilerini hâlâ yaşamı

zda duymaktayı

z. Türki-ye'deki anayasacı ak ımlarda asker-sivil bürokrat aydınlarla yandaş-lar ının üzerinde, sözünü ettiğimiz bu etkileri daha bir güçlü olarak gör-mekteyiz. Şimdi, k ısa da olsa, bu gruplar ın toplumsal, ekonomik ve si-yasal düşüncelerinin doğrultular ına değinelim. 

a) Ahmet R ıza ve Meşveret Gazetesi 

Ahmet R ıza Bey soğukkanlı yapısı, inandığı doğrultudan kolaylıklasapmayan düşün ahlak ı ile Jön Türk grubu içinde k ısa zamanda parla- 

Page 51: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 51/516

56 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

mış ve liderler arasında sözü edilir olmuştur. Ahmet R ıza batılı bir yaşam tarzını benimsemiş olan İngiliz Ali Bey'in oğludur. Babasınaİngiliz adinin verilmesi, İngiltere yanlısı ya da İngiliz özentisi olma-sından değil, kumaşın kalitelisine dendiği gibi "İnsan-ı KânuT'in özel-liklerine sahip olmasından ötürüdür. Ahmet R ıza Bey'in annesi Avus-turyalıydı. Bu da onun batı yaşamıyla yak ından ilgilenmesi bu yaşamtarzının özümlemesine sebep olan etkenlerden biridir.

Babası o küçükken Konya'ya sürüldüğü için sık sık bu kente, ba- basının yanına gitmek zorunda kalmıştır. Bu gezileri sırasında yak ın-dan tanıma olanağını bulduğu Anadolu köylüsü ve köyleri onu derindüşüncelere sevketmiştir. Ziraat eğitimini tercih etmesine de Anadoluköylerinin geriliği sebep olmuştur.

Ziraat eğitimini Fransa'da Grignon okulunda tamamladı. Ne kielinde yeterince sermaye olmadığından yeni tar ım tekniklerini uygula-ma olanağına sahip olamayacağı kanısına vardığı için Milli Eğitim or-dusuna katılmaya karar verdi. Önce Bursa'da "İdadi-i Mülki" Müdürüoldu. Sonra da aynı ilin "Maarif Müdürlüğüne" atandı. Eğitim düze-nine getirmek istediği yeniliklerden ötürü çevresi taraf ından kuşkuyla

kar şılandı. İl içersindeki memurlar ve halk ın kendisine yönelik direniş ve eleştirileri kar şısında yeniden Fransa'ya gitmek istedi. Bu isteği,uygulama alanında kar şılaştığı sorunlar ın çözümünü bulmaya yönelik 

 bir arzuydu. Fransız Devrimi'nin yüzüncü yıldönümü dolayısıyla açı-lan Paris Sergisine katılacak Osmanlı Heyetine girmeyi başardı ve ye-niden Paris'e gitti.

Paris'te Auguste Comte'un pozitivist okulunun etkisi altında kal-dı. Bu arada Padişaha "layiha"lar göndererek, özellikle eğitim alanındayapılması gereken dönüşümleri öneriyordu. Başlangıçta Padişahtan

 birkaç arkalayıcı cevap aldığını biliyoruz. Fakat bir süre sonra Padişahyurda dönmesini istedi. Ahmet R ıza dışarda ülkesine daha yararlı ol-duğu konusundaki inancını kendisine bildirince durum tamamıyla de-ğişti. Ahmet R ıza'nın anlattıklar ına göre Abdülhamit Londra'da bas-

rdı

ğı

layihalara bir miktar para vermeyi teklif ederek yayı

nlar ı

n kesil-mesini istemiştir. Bu teklif Ahmet R ıza taraf ından reddedildikten sonra,Ahmet R ıza Bey 1895 yılının Aralık ayının başından itibaren "Meşve-ret"! yayınlamaya başladı. Gazetede pozitivistlerin ünlü belgesi "Düzenve İlerleme" bir amaç gibi yer alıyordu."

"Meşveret" Ahmet R ıza Bey'in siyasal düşüncelerini, ekonomik ve toplumsal sorunlara getirdiği çözümleri içeren bir yaygın organıdır.İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin, yukar ıda da değinildiği gibi, bir süre,organlık görevini de üstlenmiştir. Ne ki Ahmet R ıza'nın gerek merkezkomitesiyle, gerekse diğer gruplarla düşün ve eylem ayr ılığına düşme-

Page 52: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 52/516

Tanzimat'tan  İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 57

si sözkonusu organlık görevinin sürdürülmemesine neden olmuştur. Şunoktanın tekrar altını çizmekte yarar vardır ki Ahmet R ıza düşüncelerive bu düşüncelere temel olan ilkeler açısından, yaşamı boyunca ödünvermeyi düşünmemiş bir siyaset adamıdır. Nitekim bu davranışı "İttihatve Terakki"nin iktidar ı sırasında, Talat, Enver ve Cemal üçlüsünceyadsınmasına, bir keriara itilmesine neden olmuştur. Ahmet R ıza'nınilkelerine bağlılığını "beş vakit namaz k ılmadığını itiraf eden tek kişiolması da" somut biçimde kanıtlamaktadır.

Ahmet R ıza, Padişaha yazdığı layihasında toplumsal yasalar ınvarlığına şöyle değinmektedir: "Cihanın kudret ve serveti vatanımızdatoplansa kavanini tabiyenin hükmünü değiştiremez. Kürrei arzın üze-rindeki dağlar, nehirler nasıl bir kanuna tâbi ise, hayatı o küreye merbutolan insanlarda her şey de kavanini tabiyeye itaat ve inkiyat etmeyemecburdurlar."

Ahmet R ıza, toplum ve doğa yasalar ını ancak uzmanlar ın incele-yebileceğini ileri sürerek politikanın da uzmanlara bırak ılmasını sa-vunuyordu. "Ahmet R ıza Bey'in bu pozitivist-materyalist dünya görü-şünün bir diğer neticesi fertlerin ihtiyacının maddî dünya ile sınırlan-

dır ıldığı fikriydi. İnsanlar ın içinde bulunduklar ı  şartlar, hangi istika-mette ilerlemeleri lazım geldiğini tayin ediyordu" (Şerif Mardin). Budüşüncelerin getirdiği kaçınılmaz nokta ekonominin toplumsal yaşam-daki bask ın niteliğidir. Nitekim Ahmet R ıza da Osmanlılar açısındanyapılması gerekenin "tar ım ve endüstrinin" geliştirilmesi olduğunu al-tını çizerek ifade etmiştir. Ne var ki Ahmet R ıza Bey, kamunun buekonomik kalk ınma fikrini benimseyebilmesi için eğitimin gerekli ol-duğunu belirterek, eğitimdeki dönüşümleri ekonomik gelişmeden dahaönemli saymıştır. Bu düşünce günümüze kadar Türk aydınlar ının itibar ettiği bir yaklaşımdır. Öteyandan halk ın, bir tak ım geri kafalı dinadamlar ınca, karanlığa itildiği düşüncesi, Ahmet R ıza Bey'de ciddî bir ağırlığa sahiptir. Bu geri kafalı, tutucu kişileri şöyle tanımlamaktadır:"Zühd-i takva perdesiyle fikir ve niyetini örten ve halk ın cehlinden ve

zaaf-ı

kalbinden istifadeye çalı

şan mürailer ve münaf ı

klar".Ahmet R ıza Bey pozitivizme bir din inancıyla bağlanmıştı. Buyönden bak ıldığında laik sayılabilirdi. Ne ki bazı yapıtlar ında, tartış-malar ında müslümanlığın "pozitivist" görüşe hıristiyanlıktan- daha ya-k ın ve uyumlu olduğunu iddia etmiştir. Ahmet R ıza'ya göre, İslamınhoşgörüsü Osmanlı  İmparatorluğu'nun, bir anlama, zaaf ını teşkil et-miştir. "İmparatorluğun terekküp ettiği unsurlara böylesine gerçek bağ-lar ın tevessülüne müsaade edilmiş olması sonradan milliyetçilik cereya-nının bu unsurlar arasında bir zemin bulmalanyla neticelenmişti."

Paris'e ilk gittiğinde, ileri Avrupa ülkelerinin içtenlikle Osmanlı 

Page 53: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 53/516

58  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

reformlar ına inandıklar ına, öncülük ettiklerine yöneliktir düşünceyesahip olan Ahmet R ıza Bey, sonralar ı bu düşüncesinde fazla ısrar et-memiştir. Yayınladığı "Meşveref'te de bu mütereddit hali yazılar ındanizlenebilir. Bir kere Meşveret'te görülen sonra da bütün Osmanlı veTürk aydınlar ında görülecek olan kötümserlik ve sürekli şikâyet havası tüm ortama egemendi. "Meşveref'in kötümser karanlıkçı görüşünü"Şûra-yı Ümmet" 24 Nisan 1902 tarihli sayısında şöyle anlatmaktadır:"Ölüyoruz, ölüme yuvarlanıyoruz, bunun hesabını araştırmadık. Yalnızmersiyelerle vakit geçirdik. İhvan-ı hamiyet ve hürriyeti vatan için acı,müessir bendler yazıldı, fakat bunlar ın hepsi, sekiz senelik emeğimizinhülasası bir müstebidin seyf-i zulmüyle vatanın battığını anlatmaktanibaret oldu." Bu yakar ış, olumlu bir çözüm yolunu söylemeden sadeceeleştiri ve kötümserlik, düşünsel boyutta çık ış yollar ının önemli tutar-sızlıklar ı içermesindendir. Ahmet R ıza'nın pozitivist belginin yani"ilerleme ve düzen"in yerine niçin Marksist öğretinin etkisi altındakalmadığı tartışılır. Bu konuda Şerif Mardin, Ahmet R ıza'nın tüm batılı ve burjuva davranışlar ının yanısıra "din" kavramına bağlılığının etkin

 bir rol oynadığını ileri sürmektedir. Mardin'e göre Marksizm'in dini

temelden reddetmesi, A. R ıza'yı bu öğretiden uzak kalması sonucunuyaratmıştır. Bu yaklaşım doğru olabilir, ne ki, olayı tek yanlı ya da tek 'nedenli bir biçimde ele almaktadır. Dinle olan ilişkisi Marksist öğretidenesinlenmemesi için bir neden olabilir. Ama bunun yanısıra batı ka-

 pitalizminin Osmanlı Devleti'ne yönelik emperyalist emelleri onlar ınJön Türk hareketiyle yak ından ilgilenmelerine neden olmuştur. Poziti-vist öğreti de bu bak ımdan burjuvazinin en büyük yardımcısıdır. JönTürklerin kendilerine maddî ve manevî destek sağlayan burjuvazi veonun öğretilerinin etkisinde kalmamalar ı için hiçbir neden yoktur. 

"Meşveret" bütün eleştirisel kötümserliğine ve de kendi içinde tu-tarlı olmamasına rağmen, bazı temel düşüncelerin savunmasını yap-mış, bunlar ın aydınlar arasında yayılmasını sağlamıştır. Bu düşüncelerişöyle sıralamamız mümkündür: 

 —  

Osmanlı

k kavramı

n geliştirilmesi, —   Eğitime öncelik verilmesi,\ — Nizamiye ve şer'i mahkemelerin birlikte varolmasının yarat-tığı karmaşanın sergilenmesi. 

Bu düşünce Ahmet R ıza yönünden ters bir yaklaşımı içeriyorsa da,o dönemde, kahramanımızın bu denli tutarsız davranışlar ına nadir deolsa rastlanmaktaydı. 

Meşveret zaman zaman Batı'nın emperyalist emellerine dikkatiçekmiştir. Örneğin, Batılı gelişmiş ülkelerin Sultan'a bask ı yaparak Anayasa'yı yürürlüğe niye sokmadıklar ı, buna kar şın yerel halklara 

Page 54: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 54/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908)  59 

yönelik reformlar ı niçin destekledikleri Meşveret'in ikinci sayısındanitibaren sık sık sorulan bir sorudur. Bu soruyla emperyalizmin içten ol-mayan niyetleri, özellikle Ermeni sorununu yaratmadaki amaçlar ı bir oranda ortaya konulmak istenmiştir. 

Meşveret -ister Türkçe, ister Fransızca yayımlar ıyla- sokaktakiadamın sorunlar ına eğilmemiştir. Aydınlar ın ve onlar ın öncülüğündeki

 bir eğitim seferberliğinin tüm sorunlar ı çözeceğine yönelik inanç bununnedenidir. Pozitivizmin gerekirci bir biçimde getirdiği bir başka sonuçda sokaktaki adama eğilmeme nedenidir. Bilindiği gibi pozitivist görüşegöre toplumsal yasalar ın varlığı siyaseti de bir uzmanlar, grubunun te-keline itmişti. Yani siyaset, bir bilim işiydi ve onu da ancak uzmanlar ı 

 bilebilirdi. İşte bu pozitivist yaklaşımlar uzun bir dönem süresince Türk aydınının doğrultusunu çizmiştir. 

Yirminci yüzyılın başlar ında Ahmet R ıza ve "Meşveret" çevre-sinde toplananlar yavaş da olsa anti-emperyalist bir çizgiye girmeye

 başlamışlardır. Ahmet R ıza Bey'in anti-emperyalist çizgideki bazı ya-zılar ından aşağıdaki alıntılar ı sergilemeyi yeğledik: 

 —   "Ecnebi şirketleri giriştikleri işlerden -ki bunlar ın hemen

hemen hepsinin memleketin sosyal ve iktisadi menfaatlanna zararlı olduklar ı ve onlardan yalnız bazı finans kaynaklar ının faydalandıklar ı söylenebilir- Padişaha ne gibi bir onur payı düşebileceğini anlamı yorum."

 —   "Padişah demiryolu hatlar ı döşemiş ve rejiler tesis etmişse, buşekilde hareket etmekten bir menfaat gördüğündendir. Bu menfaatTürkiye'nin menfaati değil, halk ı ve memleketi sıra ile istismar etmek amacıyla kendini tahtta muhafaza eden kozmopolit kliğin menfaatidir."

Bu alıntılar ın da vurguladığı gibi, 1900'den sonra her geçen günBatı kapitalizmine ve onun emperyalist girişimlerine daha bir güçleyüklenilmektedir. Bir ara "... Avrupa'nın siyasi fikirlerinin ekseriyeti-nin menfaatin üvey çocuklar ı olduklar ını ve tı pk ı elbise, şapka gibi

modaya göre değişen dekoratif inanç ve düşüncelerden ibaret buluna- bileceğini idrak ettiğini" söyleyecek kadar anti-emperyalist düşününetkisi altındadır. 

 Ne var ki yılgınlık onu Bahattin Şakir'in, bir yerde totaliter diyenitelenebilecek düşüncelerine yaklaştırdı. Ve Lafitte'in dört ilkesinikabul etti. Elit'e (seçkinler) önem veren bir düşünü geliştirmeye çalıştı.Ona göre Türkiye'de "Grande Masse"ı (yığınlar ı) kazanma çok zor, bir yerde olanaksızdır. Bu nedenle her şeyi elitler yapacaktır. "Var olabil-mek için elitin istila edici ve fethedici olması lazımdır." Osmanlılardaordu, söz konusu elitin kaynağıdır. Ahmet R ıza Bey "subaylara politi- 

Page 55: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 55/516

60 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

kaya kar ışmayı, iktidar ın ehliyetsizlerin eline geçmesine' müncer olanvetireye mani olmalar ını tavsiye ediyordu." Bu askeri elit sivil hayattada önderlik yapmak zorundaydı. Çünkü, "yılan oynatan falcı bir şeyhinumur-u mühimmeyi devlete kar ıştığı bir yerde, namuslu ve hamiyetli

zabitanı

n malumat ve iktidar ı

ndan vatanı

mahrum k ı

lmak" onulmaz bir hataydı. Ahmet R ıza ve "Meşveret"in çizgisi Osmanlı Türk aydınlar ın-daki, "halka rağmen halk için" belgisini açıkça sergileyen bir görü-nümdedir. Bu belginin etkilerine veya örneklerine günümüzde de rast-lanmaktadır.

b) Murat Bey ve Mizan 

Mizancı diye nitelenen Murat Bey'in bugün kim olduğunu bilen kim-seye rastlamak zordur. Türk Devrim Tarihinin bir kesiti üzerinde, ay-r ıntılı araştırma yapanlar ın dışında, Murat Bey ve gazetesi "Mizan"adeğinen tarih yapıtlan da pek yoktur. Oysa Murat Bey kişiliğinin büyük dalgalanmalar göstermesine rağmen, Türk Devrim tarihinde önemli bir yeri olan, düşünceleriyle 1890'lar kuşağını etkileyen kişidir. 1908 dev-

riminden sonra özellikle 31 Mart'ta izlediği tutum dolayısıyla suçlan-mış, unutturulmak istenmişse de asker-sivil bürokrat aydınlar üzerin-deki etkisi kolayca yadsınamaz.

Murat Bey göçmendir. 1855 yılında Dağıstan'ın Darkiskiy kö-yünde doğmuştur. Asıl adı Urahi-Amirov Hacı Murat'tır. Liseyi, Sivas-tapol'da Stavropolskaya lisesinde okudu. Genç yaşından itibaren bilim-sel araştırmalarda bulundu. Bu araştırmalar ın büyük çoğunluğu (folklor)halk bilim üzerineydi. "Kuzey Kafkas Dağlılar ı Arasında (Bir LiselininGünlüğünden)" adlı bir röportaj denemesi yayınlandı. 1872 yılında öğ-renim için Zürih'e gitti, bir yıl sonra da Türkiye'ye göçtü. Murat Bey'inRusya'dan ayr ılma nedeni konusunda çeşitli düşünceler vardır. Bunlar ınhemen hepsi Çar polisinin Murat Beye kar şı tutumunu temel nedenlerden

 biri olarak ileri sürerler. "Onu muhaceretine, çarizmin, sömürücü bir po-

litikayla, Dağıstan dağlılar ının özgürlükçü girişimlerini acımasız bir şe-kilde bastırması neden olmuştur." (İ. Abdullayev)Murat Bey, Şubat 1873'te İstanbul'a gelerek, dönemin Adliye

Vekili olan Mithat Paşa'ya durumunu anlattı. Sadrazam Esat Paşa'nında yardımıyla, Maliye Bakanı Şirvanizade Rüştü Paşa'nın yanında iş 

 buldu. Bir ara Şirvanizade Sadrazam olunca, Murat Bey de HariciyeVekaleti Matbuat kalemine tayin oldu, sonra Rüştü Paşa'nın sadra-zamlıktan alını p, Suriye Valiliğine tayin oluşunda onu yalnız bırak-madı. Rüştü Paşa'nın ölümünden sonra tekrar  İstanbul'a döndü. 1876darbesi ve onu izleyen Anayasa hazırlıklar ı sırasında olaylar ın içine

Page 56: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 56/516

Tanzimat'tan  İ kinci Me şrutiyete (1839-1908)  6l

girmedi. Ama kendi ifadesine göre, daima Yeni Osmanlılar ın düşün-celerine sempati duymuş, onlar ı yandaş olarak kabul etmiştir.

Murat Bey'in asıl ününü "Mektebi Mülkiye"deki tarih hocalığı sağlamıştır. Öğrencilerden olan R ıza Tevfik, onun ders verişini şöyleanlatmaktadır:

"Gençliğim büyük bir heyecan ve uyanıklık devrine tesadüf etti.Ben Mektebi Mülkiye'de iken, yani 1888 ve 1890 senelerinde ZiyaPaşalar ın, Namık Kemallerin, Abdülhak Hamitlerin bir k ıt'ası hatta bir 

 beyiti bizim vicdanımızda kryametler kopar ırdı. Bize Murat Bey tarihdersi verir ve hiç kimseden sak ınmayarak Fransız Devrim liderlerininrollerini oynayarak devrim sahnelerini sergilerdi."

Bu sıralarda ünlü yapıtı altı ciltlik "Tarihi Umumi"si ve bir ciltlik "Osmanlı Tarihi" yayımlandı. "Tarih-i Umumi" o güne değin alışılmış tarih anlatımını yıkan kitaptı. Tarihi yalnızca olaylar zincirinin hikâyeedilmesi biçiminde ele alanlar için sarsıcı bir yaklaşım getiriyordu. Tüminsanlık tarihini bir "özgürlük" tarihi şeklinde alıyor, böylece tarihin bir 

yönü, bir tezi olabileceğini ortaya çıkartıyordu.Murat Bey 1886'dan sonra haftalık "Mizan" gazetesini yayımla-

maya başladı. "Mizan"da uygulanan genel stratejiyi şöyle özetlememizmümkün: "Padişahı bütün diğer gazeteler kadar hatta daha fazla öğmek,diğer taraftan da hükümeti Padişah'ın temin ettiği mükemmel devletadamlığı örneklerine uymadığı için tenkit etmek". Ne ki Murat Bey'inPadişah'a olan içten bağlılığına rağmen, 1890 'da "Mizan" kapatıldı. Ya-şadığı düş k ır ıklığını "Turfanda mı Turfa mı" adlı romanında yansıttı.Romanın kahramanı Mansur Bey, düşün ve eylemleri açısından MuratBey'le büyük benzerliklere sahipti. Bir ara Padişah'a düşündüğü dönü-şümlere ilişkin bir önerge sunma f ırsatını da buldu... Ama o kadar. So-nuçta bezdi ve Avrupa'ya gitmeye karar verdi. Zaten bir süreden beri "İt-tihat ve Terakki"ye bağlı bazı kişiler cemiyete girmesini de istiyorlardı.

Murat Bey Türkiye'yi terk etme nedenlerini şöyle maddeler ha-linde açıklıyordu:"1. Avrupa erbabı iktidar ı ile efkar ı umumiyesinde Türkiye'nin

ahvali hazırayı dahiliyesi hakk ında malumatı sahihe vermek...2.  Ermeni meselesinin illet-ü hikmetini yar ve ağyara iyice bil

dirmek,3.  ... gençlerin ilan ye terviçlerine layık ve ihtiyarlar ın mizacına

muvaf ık ve makul bir ıslahat programı tanzimi,4.  ... maiyeti müstakileyi şahaneden bad ile makamı saderetten

ve nezaretlerden geçerek kaza kaymakamlığına var ıncaya kadar bilcümle bendegan ve memurini devlet... 'ifa-yı vazife' etmek yolunu

 bulmayı ak ıl edemiyordu..."

Page 57: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 57/516

62  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Böylece Murat Bey, Fransa'daki Ahmet R ıza ile buluştu. Ne var ki Paris'te fazla kalmadı. Hidiv Abbas Hilmi Paşa'nın davetini kabulederek Mısır'a gitti. Ve 1896 yılının 4 Ocağında, Mısır'daki "Mizan" inilk sayısını yayınladı. 

Murat Bey'in Mısır'daki çalışmalar ı Jön Türkler taraf ından serteleştirilere uğradı. Bu eleştiriler özellikle şu noktalar üzerinde top-lanıyordu: 

 —   Murat Bey'in reformlar ın sağlanabilmesi için Avrupa ülkelerinin yardımlar ını istemeyi düşünmesi,

 —   Anayasanın tekrar yürürlüğe konmasının yeterli bir çözümgetirmeyeceği savını ileri sürmesi,

 —   Halk ın ilkelliği nedeniyle bir devrimci eyleme iştirak ettiril-meyeceklerine inanmış olması...

Murat Bey "Mizan"ın Mısır'da yayınlanan sayılar ıyla birlikte"Parlamento" düşüncesine kar şı çıkmaya ve bu düşünceyi eleştirmeye

 başlamıştı. Bu konudaki düşüncelerini şü alıntıda izleyebiliriz: "Zaten Parlamento usulünün şekli hazırda Avrupa'da bile istikbali

olmadığına şüphe-i abidanem yoktur. Fransa'da "Boulangisme" me-

selesi parlamento usulüne kar şı fiilen ilk protesto demek olduğu gibi,sosyalizmin mihcihetin vücudu bile parlamento usulü aleyhinedir..." Bunoktada cahil olan halk ın seçimlerde atlatılabileceğini, işin ehli olankişiler yerine şarlatanlar ı seçebileceğine değindikten sonra şöyle devametmektedir: "Bu hal, erbab-ı Hükümet'i Avrupa'da ziyadesiyle düşün-dürmekte olduğu gibi, eshab-ı fikri malumatı dahi işgal etmekte, parla-mento usulünün yerine ikame edilecek başka bir usulü teharri eyle-mektedirler. Avrupa'nın müntehip Meclis ve müesesatı içinde asır-lardan beri mevcut olduğu halde henüz ehemmiyeti asliyelerini kay-

 betmemiş olan (Akademiyeler) ve sair ilmiye encümenleri nazar-ı dik-kate alınarak bunlan şu hal-i imtiyazlar ını mahza intihap edenlerin iş erbabı bulunmasıyla tefsir ediyorlar.... Bu itibarla; az çok devlet umu-runa aşina adamlardan mürekkep mahdut bir Meclis-i Meşveret daha

ziyade iş görebilir." Böylece Ahmet R ıza'da da izlediğimiz "elit" yaklaşımı ve bunlaraağırlık verme düşüncesi Murat Bey'de de görülmektedir. Mamafih buyaklaşımı uzlaşmacı bir tutum olarak ele alı p eleştirenler de vardır. Butarz eleştiriler sonralar ı başka vesilelerle de ortaya çıkacaktır. 

Murat Bey Mısır'da çok kalmadı. İngiliz işgal yönetiminin ba-şında bulunan Lord Cromer, Osmanlı Hükümeti'nin bask ılar ını önesürerek Mısır'ı terketmesini sağladı. Paris'e dönen Murat Bey "İttihatve Terakki Cemiyeti"nin Paris Şubesi reisliğine Ahmet R ıza Bey'inyerine getirildi. Böylece Murat Bey, cemiyetin liderlerinden biri haline 

Page 58: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 58/516

Tanzimat'tan  İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 63

geldi. Ama bu uzun sürmedi, Abdülhamit'in Paris'e gönderdiği "Ser Hafiye" Ahmet Celalettin Paşa ile yapılan uzun pazarlıklardan sonra,İstanbul'a dönmeyi ve "Af-ı Şahane"yi kabul etti. 1908 devrimi sonra-sında ve 1909 kar şı devrim olaylar ında Murat Bey'i tekrar sahnede gö-rüyoruz. K ısa süren bu başar ısız dönüşten sonra 1914'te öldü.

Murat Bey'in çok çalkantılı ve tek doğrultuda olmayan bu düşünve eylem çizgisinde önemli olan birkaç noktanın altını çizmekte yarar vardır.

Öncelikle "Mizan"ın Anadolu'ya ve halka dönük yapısına değin-mekte fayda vardır. "Mizan"ın bu eğiliminin Rusya'daki Narodnik ak ımlardan esinlendiğini kolaylıkla söyleyebiliriz. Murat Bey'in bukonuda çok şey bildiği ve Narodniklerin etkisi altında kaldığı bir ger-çektir. "Mizan"ın bu köye ve halka olan yönelişi kendisine olan ilgiyiartırdığını söyleyebiliriz. "Mizan" açısından ikinci önemli nokta"Türkçülüğü"dür. Bu da Murat Bey'in Dağıstan'daki özgürlükçü hare-ketlerin etkisinde kalmasından ileri gelen bir tutumdur. Bu davranışı 

 politik çizgide değil, dildeki ar ınmada görmekteyiz. Çünkü "1880'lerde Türkçülük yapmanın tehlikeleri Türkçülüğün linguistik kisveye

girmesine ve lisaniyatın içinden siyaset yapılmasını mecburi k ılmıştır".(Şerif Mardin)"Mizan" dilde Türkçeleşmeye yönelik bu eğilimini, o zamana dek 

görülmeyen "Milli kültür" kavramı ile pekiştiriyordu. Ne ki Mizan'dasavunulan "Milli Kültür" ya da "Kültürel Bütünlük" yaşanılan dönemingereği uyar ınca teolojik (islami açıdan) unsurlar ı da içermekteydi. Gö-rülen odur ki, Yeni Osmanlılardan bu yana islami düşün ile yenilikçidüşünü birleştirme, bir orta yol bulma çabası Murat Bey'de de vardır.

Yeni Osmanlılarda da izlerine rastladığımız "Toplumsal Andlaş-ma" yaklaşımı Murat Bey'de daha gerçekçi bir zemine oturmuştur.Yeni Osmanlılar "Toplumsal Andlaşma"nın temelini islami "Biat"kavramına dayandır ırken, Murat Bey olayı bir şirketleşme biçimindeele almaktaydı. "Devlet bir şirkettir. Kavaid-i nakliye ve usul-i akliye

 bu babta müttefiktir..." Bundan ötürü "Söğüt civar ı

nda dört yüz çadı

r-lık halk için (tabi) ve (metbu) usulü mevcut değildi. İhtiyari bir  şir-kettir..." "Orhan Gazi zamanında ise yeni teessüs eden hey'et, Sü-leyman Şah evladına mahsus bir irat değildi. Hey'et-i umumiyeyi teşkileden bilcümle efradın mazarrat ve menfaatte müştereken alakadar bu-lunduklar ı bir (Şirket-i Osmaniye idi)". Bu yaklaşım yıllar sonra NiyaziBerkes'de de görülmektedir. (100 Soruda Türkiye İktisat Tarihi) Dev-letin, "Şirket-i Osmaniye" biçiminde tanımlanması materyalist bir yak-laşım olarak kabul edilebilir. Şöyle ki, bu "Şirketin" devamlılığı ancak "genel refah" düzeyini sağlamasına bağlıdır. Ahmet R ıza'daki "Tar ım-

Page 59: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 59/516

64 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

sal ve Endüstriyel" gelişme temeli ile Murat Bey'in bu düşünsel yakla-şımının arkasında ortak bir temelin varlığı ortadadır.

"Mizan"ın köye ve halka yönelik, "Narodnik" vari tutumuna rağ-men, Murat Bey'de egemen olan seçkinci inançtır. Halk ın cehaleti,kandır ılmaya müsait oluşu gibi önyargılar Jön Türklerin genelliklehalktan gelecek bir eylemi kuşkuyla kar şılamalar ına neden olmuştur.Bu kuşkuyu Murat Bey şöyle açıklamaktadır:

"Garpta olduğu gibi, aşağıdan tazyik icrası bizde caiz değil itika-dındayım. Çünkü bunca esbab-ı ink ıraza rağmen, devletin yar ım asırdan

 beri payidar olması halk ımızın hükümetlerine kar şı olan bir rabıta-imaneviye semeresidir." Bu noktadan hareket eden Murat Bey, Osmanlı ülkesinde parlamenter düzenin ancak halk ın eğitim düzeyinin yüksel-tilmesiyle kurulup, işleyebileceğini ileri sürüyordu. Meclis-i Mebusan'ı ve Anayasa'yı getiren Yeni Osmanlılar da şöyle suçlanıyordu MuratBey taraf ından: "Hiçbiri durumun hakiki mahiyetini anlayabilecek bil-gilere sahip değildi. Hiçbiri Avrupa'da muhtelif istikametlerde birkaçasırdan beri sarfedilmekte olan enerjilerin mahsulü olan terakkininmünhasıran parlamento usulünün neticesi olduğunu düşünme hatasına

düşmekten kendini alamamıştı. Bu yanlış düşünceler dolayısıyladır ki,şirketler kurmaya, halk ı kendi kendine eğitmeye ve çalışmaya ve devletiokul gibi amme menfaatine hizmet eden diğer teşekküller kurmayateşvik edeceklerine, ne özünü anladıklar ı ve ne de şümulünü idrak et-tikleri bir hürriyetin faydalar ını övmekle iktifa ettiler".

Bu düşüncelere çok sonra, çoğulcu demokratik yaşamda bile rast-lanmıştı. Halk ın, eğitilinceye kadar yönetime etkin bir biçimde katıla-mayacağı yargısı da bu düşüncelerin doğal bir sonucu olmaktaydı.

Dikkat edilirse, Mizancı Murat da kendisinden önceki Yeni Os-manlılar gibi soyut bir halk kavramına dayanmaktadır. Halk ın toplum-sal sınıflarda somutlaştığını görmemektedir. Egemenlikle sınıf ilişki-sini de kavramamaktadır. Sonuçta da "halk ın modern müesseselere in-tibak ını sağlama, onlar ı ilerde kurulacak bir parlamentoya iştirak et-

meye hazı

rlamak için üst düzeydeki asker-sivil bürokratlardan seçile-cek bir meclis kurulmasını öneriyordu.Murat Bey'in 1876 Anayasası'na olan güvensizliği, "İttihat ve

Terakki" cemiyetinin Paris şubesi başkanlığına gelişine kadar sürdü. Ok ısa süre içinde 1876 anayasasının yürürlüğe girmesini öneren birkaçyazı yazdı.

Mizancı Murat, dönemin Osmanlı aydınının dramatik yaşantısını yansıtan bir yaşam, düşün ve eylem çizgisine sahiptir. Özgürlükçü mü-cadelenin devrimci doğrultuya ulaştığı bir ortamda büyüdü, gelişti. Os-manlı ülkesine geldiğinde kendinde bileşkelendirdiği çizgiyi sür-

Page 60: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 60/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839.-1908) 65

dürmek istedi. Taşıdığı "Narodnik" izlerle, Osmanlı toplum yapısı ara-sında sağlıklı bir ilişkiyi hiç bir zaman kuramadı. Sınıf kavramındanyoksundu. Osmanlı bürokratı ile toplumun halk diye adlandır ılan diğer katmanlar ı arasındaki çelişki, temel çelişki imişçesine, onu yanılttı.Halk ın eğitim düzeyindeki geriliğinden ürktü... Ve zaman zaman opor-tünizme varan gelgitlerle salını p durdu.

c) Abdullah Cevdet ve İçtihat 

Abdullah Cevdet, Jön Türk hareketine İ brahim Tomo'nun öncü-lüğündeki gizli örgüte girerek katılmıştır. 1869 yılında, bazı kaynakla-r ın Kürt olduğunu ileri sürdüğü bir aileden gelmiştir. Ne ki, yaşamı 

 boyunca Kürtçülük eylemlerinin dışında kalmıştır. 1889'da AskeriTı bbiye'ye girmiş, burada daha birinci sınıfta iken "İttihat ve Terak-kinin kurucular ı arasına katılmıştır. İlk gençliğinde dindar olduğusöylenmektedir. 1893-94'lerde yazdığı bir  şiirde günün yönetiminieleştirdiği için bir ara tutuklandı. Okulu bitirdikten sonra tekrar tutuk-lanarak Fizan'a sürüldü. Burada pratisyen hekimlik yaparak biriktirdiği

 parayla Paris'e geldi. İlk anlarda Ahmet Celalettin Paşa'nın ve SefaretKatiplerinden Ali Kemal'in etkisi ya da uyar ılar ı sonucu devrimciliğe

 bulaşmadı. Ne ki bu çekimserliği k ısa sürdü ve Abdullah Cevdet, JönTürklerin Cenevre grubu ile birlikte "Osmanlı" adlı yayın organını çı-karmaya başladı. 1899 yılı sonbahar ına kadar yazılar ı Osmanlı'da çıktı.Aynı dönemde "Meşveret", "Kanun-u Esasi" ve "Sada-ı Millet" gibiJön Türk organlar ında da yazılar yayınlıyordu. Bu yoğun yazın faali-yetine rağmen, Adullah Cevdet, sınırlı sayıda basılan dergi ve gazete-lerle etkin bir mücadele verilemeyeceğine inanmıştı. Bu inancını ve onuizleyen davranışını kendisi "Hadd-ı Te'dip"te şöyle açıklamaktadır."Anlamıştım ki, karileri yüz adedi geçmeyen kuru sözlerle, kuru karar-larla ab-ü tab vermek muhal-i ender muhaldir. O kadar güzide mahku-min-i siyasiyenin tahliyesine ve bir dereceye kadar terfikine muvaffak 

da olunca hükümeti seniyenin bir memuriyeti kabulü hakk ı

ndaki tekli-fini kabul ettim." Abdullah Cevdet burada değindiği aff ı (Fizan'dakiarkadaşlar ı için elde etmişti) 1899'da sağladı.

A. Cevdet tayin edildiği Viyana Sefareti tabibliğinde üç yıl kaldı.Bu üç yıl onun düşünsel gelişimini sağlayan dönemdir. "1903'te ViyanaSefiri, Abdullah Cevdet'in tekrar muhalefet yapmaya başlayacağını se-zerek kendisine hakaret etti. A. Cevdet de sefiri düelloya davet etti.İmparatorluk polisi, bunun üzerine, A. Cevdet'i sınır dışı etti".

Abdullah Cevdet'in Viyana'da geçirdiği üç yılın, onun açısından,yararlar ına bir önce değinmiştik. Özellikle eğitim, batı kültürünün Tür-

Page 61: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 61/516

66 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

kiye'ye getirilmesi sorunlar ı öncelikle üzerine eğildiği konulardı. Batı klasiklerinin Türkçe'ye çevrilmesini sağlayacak, batı kültür ve düşün-cesine açık bir dergi yayınlamayı o günlerde planlamıştı. Mısır' da ya-şayan ve o zamanlar Jön Türklere katılmış bulunan Ahmet CelalettinPaşa'nın yardımıyla matbaasını Cenevre'de kurabildi.

"İçtihat" dergisinin ilk sayısı 1904 yılında çıktı. Ne var ki, Abdul-lah Cevdet Padişah aleyhine, onu küçük düşürücü bir şiir yayınladığı için İsviçre'den çıkar ıldı. O da matbaasıyla birlikte Mısır'a giderek fa-aliyetlerine orada devam etti. "İçtihad" bazı düşün ve sanat ak ımlar ını Türk okuyucular ına tanıtma yönünde yayın yapıyordu. "Bu arada JönTürkleri de düzeyde kalan düşüncelerinden ötürü eleştiren yazılan dadergide yer almaktaydı. "İçtihad"taki eleştiriler Abdullah Cevdet'leAhmet R ıza, Bahattin Şakir gibi Jön Türk önderlerinin aralar ını aç-maktaydı. Nitekim bu nedenlerle Abdullah Cevdet 1908'den hemensonra yurda dönmedi, ancak 1911'de İstanbul'da matbaasını kurarak "İçtihad"ı yayınlamaya devam etti. "İçtihad" sonuna kadar batı kültü-rüne bağlı bir dergi olmayı sürdürdü. Laik tutumu aleyhine çeşitli da-valar açılmasına neden olmaktaydı. Abdullah Cevdet, Cumhuriyet'ten

sonra da dergisini yayınladı ve ölümüne kadar "İçtihad" aksamadançıktı. Sonradan Atatürk devrimleri diye nitelenen birçok yenilikçi ha-reket, düşünsel kökleri itibar ıyla Cevdet'e ve "İçtihad"a dayanır. Ör-neğin latin harflerinin kabul edilmesi yolunda ilk ciddi yazı Cumhuri-yet'in ilanından çok önceleri "İçtihad" da çıkmıştır. Laisizm yönündenA. Cevdet'in savlan ile Mustafa Kemal'in düşünceleri arasında büyük 

 benzerlikler vardır.Abdullah Cevdet'te ekonomi, zayıf, belirsiz diyebileceğimiz bir 

etkiye sahiptir. Ahmet R ıza'da ilerlemenin belirleyeceği nedenleri ara-sında sayılan "tar ımsal ve endüstriyel gelişme gereğine" kar şılık, A.Cevdet çok soyut düzeyde para kavramına değinir. Şu noktanın altını çizmede yarar vardır. Abdullah Cevdet de dahil olmak üzere, JönTürklerin hemen tümü ekonomi konulanna hiç önem vermemişler; daha

doğru bir deyimle "ekonomik konular ı

anlamakta güçlük çek-mişlerdir". "İçtihad" ve Gevdet'in düşün çizgisindeki en önemli nokta"anti-monar şist" tavr ıdır. Daha 1905 yılında saltanat sorunu "İçti-had"ta açık bir biçimde tartışılmıştır. Konu (yani saltanat ve devrilmesisorunu) Abdülhamit'in kendinden sonra, dördüncü oğlu olanBurhanettin Efendi'nin tahta geçmesini istemesi üzerine ortaya çıktı.A. Cevdet çok açık bir  şekilde şunlan yazdı: "Vatanın selameti her-şeyden önce milletin uyanmasında ve akil, münsif, kanun-i şer'i üm-mete tabi olmayacak hiçbir hükümdar ı metbu tanımayacak bir dereceikuvvete vusulündedir". Anti-monar şist tutumunu her geçen gün şid-

Page 62: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 62/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 67  

detlendiren Cevdet ve "İçtihgd" Osmanlı deyiminin devlet adı olarak kullanılmasını bile eleştiriyordu. "Benim fikir ve nazar ımca (milletiOsmaniye) demekle (ibadı Osmaniye) demek müsavidir. ... Dünyadahangi millet hangi devlet vardır ki hanedanı hükümdarisinin ismiyletanınsın. Almanya'ya Hohenzollern milleti veya devleti deniliyor mu?Emin olun ki sizin taşıdığınız isim esaret ufuneti neşrediyor. Hane-dan-ı Osmani'nin Türkiye'ye "memaliki Osmaniye" ahalisine "Millet-i Osmaniye" namı vermesi bu hanedan efradının kendilerini hep veahaliyi hiç addetmekte olduklar ına bir delildir"

Bu düşüncelerle açıkça monar şinin varlığı tartışılmaktaydı, A.Cevdet batılı, radikal bir aydın olma çabasını her yapıtıyla ortaya koy-muştur. Bu konuda zaman zaman "Batı Avrupa'dan damızlık insan it-halini" düşünecek kadar ileri gittiği de olmuştur. Ne ki genel çizgi-leriyle Cevdet ve "İçtihad"ı incelenecek olursa laik, radikal ve batıcı bir iz bıraktığını kolaylıkla söyleyebiliriz.

d) Osmanlı Gazetesi ve Çevresi 

Murat Bey'in bir anlamda Adülhamit'e teslim olmasından sonra JönTürklerle padişah arasında büyük bir pazarlık dönemine rastlıyoruz.Kişiliği ne olursa olsun, -bir çok Jön Türk yapıtlar ını Abdülhamit'esatma, bir memuriyet elde etme yansına girmiştir. Bu yöntem Türki-ye'de muhalefet yapan aydınlar ın, bugün de, çekinmeden başvurduklar ı 

 bir usuldür.Murat Bey'in kendilerini terk etmesine rağmen Cenevre Grubu,

Ahmet R ıza ile birleşmemiş, bir gazete çıkarmaya karar vermiştir.Grubun fiilen liderliğini yapan Çürüksulu Ahmet Bey, bu gazete işindeAli Kemal'e güveniyordu. Ne var ki Ali Kemal önce Celalettin Paşa ilevardığı andlaşmayı bahane etti, sonra da gazeteyi çıkarmak için paraistedi. Bu durum kar şısında Ali Kemal cemiyetten kovuldu, o da Padi-şahın teklif ettiği memuriyeti kabul ederek Brüksel'deki Osmanlı Sefa-

retine ikinci katip oldu.Ali Kemal'in devreden çıkmasından sonra, İshak Suküti, Tunalı Hilmi, Abdullah Cevdet, Nuri Ahmet, Halil Muvaffak, Akil ve Refik Beyler "Osmanh"yı çıkardılar. Bu grup da öncekiler gibi yayın organını çıkarmadan evvel Padişaha bir Islahat önergesi gönderdi, sonrada odöneme kadar alışılmamış sertlikte bir muhafete başladı.

"Osmanlı"nm kurucular ı genç ve çoğunluğu asker kökenliydi. Buolgu, cemiyeteki ağırlığın sivil gruptan genç askerlere doğru kaydı-ğının önemli bir kanıtıdır. Örneğin Tunalı Hilmi, 1896'da "Osmanlı İhtilal" partisini kurmuş, devrimci "hutbe"ler yazmış biriydi. Bu hut-

Page 63: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 63/516

68 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 belerde şunu açıkça söylüyordu: "Ey Gaziler, bilirsiniz ki bu milletasker oğlu asker bir millettir. Bu millet askerlik sayesinde büyümüştür"diyerek ordu motifini ön plana ittikten sonra "Askerler... Ey Gaziler...Ar ş... Hükümet konaklar ına dolunuz, Yıldız'ın altını üstüne getiriniz.Ondan yana fare yürekleri öldürünüz. Münaf ıklar ı, casuslar ı, rüşvetçimemurlar ı gebertiniz." Devrim düşüncesi ilk defa yaygın bir biçimde"Osmanlı"da ele alınmıştır. Osmanlı'nın savunduğu devrim düşüncesiaskerler kadar halk ı da etkilemeyi amaçlamaktaydı Gerçi bu halk, genesoyut bir kavramdı, tüm toplum katmanlar ını kapsıyordu ama bunarağmen devrim eylemi içinde düşünülmesi o dönem açısından ileri sa-yılabilecek bir aşamaydı. Halk ı aydınlatma yönünde propaganda yap-mayı planlamışlardı.

"Osmanlı" ve çevresindekilerin soyut da olsa, bir halk kavramınasar ılmalar ı üst düzeyde bürokratlardan umudu kesmelerinden ötürüy-dü. Onlara göre bürokratlar bir "sınıf erazil ve esafil"dir. Ne ki bu yar-gılar ına rağmen diğer Jön Türkler gibi (Prens Sabahattin dışındakiler kastedilmektedir) bir seçkinler çıkmazına onlar da gireceklerdir. Şöyleki: hitap ettikleri, halk diye nitelendirdikleri gerçekte Rumeli'deki orta

sınıflardı. Bir yandan soyut "halk" imajı çevresindeki sevgi ve saygı duygular ı, diğer yandan da halk ın devrimci çabalar ı takdir etmemesi,onlar ı arkalamamasından gelen yılgınlık "Osmanlı Gazetesi'nin çevre-sindekilerin içinde bulunduğu dramatik ikilemi vurgulamaktadır. Buikilem ve onun yarattığı yılgınlık şu satırlarda açık bir biçimde ifadeedilmektedir:

"Feda etmek mecburiyetinde olduğumuz enerji ve kabiliyetlerin,halk bu fedakârlığın manasını idrak edecek duruma gelinceye ve hiçolmasa (şu veya bu gaye için kendini feda etti) deyinceye kadar pek azfaydası olacaktı". Halk ı devrimden yana çekmek, ona bazı değer yar-gılar ını kabul ettirebilmek sorunu her Osmanlı aydını gibi Jön Türkleride uzun süre işgal etti; bu nedenle propaganda yöntemleri üzerine eğil-diler (özellikle Le Bon'un yazılar ı etkili oldu), kendilerine göre bazı 

teknikler geliştirdiler. Ne var ki toplumun sı

fsal içeriği konusundaaçık bir bilgileri ya da tutumlar ı olmadığı için başar ıya ulaşamadılar.Sonunda, Prens Sabahattin'in dışında, seçkinciliğin tuzağına düştüler.

Yine de "Osmanlı Gazetesi" ve çevresindekiler, emperyalizm,Türkçülük ve Amele sorunu üzerinde diğer Jön Türk grubuna oranladaha bir açık ve kesin tavır alabilmişlerdir. "Osmanlı" Girit meselesininde etkisiyle, açık bir anti-emperyalist çizgidedir. Bu çizgideki düşün-celerini sergilerken bilinçsiz de olsa sınıf konusuna değinmektedir. Ör-neğin saltçı Padişah'ın batı ülkelerince arkalanması olayını şöyle açık-lamaktadırlar; "Sultan, barbar karakteri dolayısıyla, zengin sınıflar ın,

Page 64: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 64/516

Tanzimat'tan  İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 69

yani bir ekalliyetin aleti olarak kullanılmak isteyen hükümetler taraf ın-dan beğenilmektedir." Bu yazının yanı sıra daha önce yayınlanmış bir 

 başka yazıya da ayni açıdan değinmekte yarar vardır. Osmanlı'nın 10Mart 1898 tarihli sayısında yayınlanan bu yazıda "iktisadi bir konuyadeğinmemizin sebebi, şark meselesinde 'müslüman fatalizmi' nakara-tının, Avrupa'nın, Osmanlılar ın, Türklerin, Araplar ın, Ermenilerin,Yunanlılar ın haysiyetleriyle oynamak ve mahvetmek şeklindeki- cani-yane gayretlerini saklamak için kullandığı bir maske olduğunu bilme-mizden ileri gelmektedir" denerek, emperyalizmin kullandığı aldatma-ca (yapay da denebilir) sorunlara değinilmektedir.

Dikkat edilirse, yukardaki alıntılarda, emperyalizmin sınıfsal ni-teliğine değinilmektedir. "Zengin sınıflar", "Bir ekalliyetin aleti olma"gibi tamlamalar sözünü ettiğimiz sınıfsal içeriği yansıtmaktadır. Bun-lara ilaveten "Osmanlı"da görülen Anti-emperyalist temanın bir özel-liği de amele problemiyle birlikte mütalaa edilmesidir. "Osmanlı" bukonuyu ele alan ilk Jön Türk gazetesidir. "Osmanlı"nın 15 Mayıs 1898tarihli sayısında şunlar ı okumaktayız: "Avrupa Akvamı tarih-i terakidemüntehayı kemala takarrup ettikçe insanlar, insaniyet, heyet-i içtimaiye

 başka bir devre, yeni bir çağa giriyor. Mektepler, Darül-fünunlar, ke-malat-ı beşeriyeyi umuma bahs-ü infaz ediyor... Hürriyetin kemali, nü-fusun tezayüdü, fabrikalar ın, makinalar ın artması da işin azalmasınamucip olduğundan hal-i hazırda" Avrupa'yı müşkülata düşüren istikbaldeise maişeti insaniyeyi bir hal-ı diğere kalb etmek istidadını haiz olan veciddiyen erbabı siyaseti düşündüren amele meselesi namıyla meşhur mesail-i muğlike-i içtimaiyenin halli yaklaşıyor..."

"Osmanlı" anti-emperyalist çizgide en tutarlı muhalefeti BağdatDemiryolu imtiyazına kar şı yapmıştır. 1 Şubat 1898'de yayınlanan"Tabaka-i Bâlâ'dan" adlı yazıda, Alman kapitalistlerinin demiryolu vesulama işlerini örgütleme amacıyla Anadolu'daki faaliyetlerine, buarada Bağdat Demiryolu nedeniyle verilen kilometre garantilerine, Al-manya'dan alınan borçlara ve nihayet Alman subaylar ın Osmanlı or-dusunda uzmanlık yapmalar ına kar şı çık ılıyordu. Bu çık ış Jön Türk-lerin o güne kadar izledikleri politika açısından beklenmeyen bir mu-halefettir.

"Osmanlı"da yayınlanan yazılarda bir yüzeysellik görüldüğü ilerisürülen bir savdır. Bu sava bütünüyle iştirak edemeyeceğiz. Yayın-lanan yazılarda halk ın anlaması için çarpıcı ve yüzeyde kalan eleş-tirilere, belgelere yer verilmekle birlikte anti-emperalist çizgi, k ıyamvb. gibi konularda o güne kadar ulaşılmamış bir etkinlik çizgisine va-r ılmıştır.

"Osmanlı Gazetesi"ni çıkaran grup içinde, "ihtilal" diyenlerin ba-

Page 65: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 65/516

70 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

şında Tunalı Hilmi gelmekteydi. Tunalı Hilmi'nin "hutbe"lerinde dev-rimci çağr ılar ın ne denli yoğunluğa sahip olduğunu daha önceki bir alıntıda sergilemiştik. Tunalı Hilmi'de pratik ifadesini bulan devriminöğretisini 1 Şubat 1898 tarihli "Osmanlı Gazetesi"nde yayınlanan"K ıyam" adlı yazıda görmekteyiz. Bu yazıda bir "Heyet-i İçtimaiye"yekavramı geliştirilmektedir. Bu "Heyet-i İçtimaiye"nin yönetimi, gelişimivb. gibi konularda "Vazıı Kanun", "Erbab-ı hal ve ak ıl" ve "Ehl-iSiyaset" denilen uzmanlara ihtiyacı vardır. "Toplum işlerinin idaresi

 böyle bir mütehassıslar zümresinin eline teslim edilmediği takdirde(Taksim-i Mesai) ve (Tervic-i Amal-i Umumiye) kanunlar ına tecavüzedilmiş olunurdu. Halka tanınan k ıyam hakk ı toplum yönetiminin böyle

 bir seçkin-uzmanlar grubuna verilmesi için kullanılabilirdi. Yani halk,"büyük kitle" ancak seçkin-uzmanlar lehine k ıyam etme hakk ına sa-hipti. K ıyamın niçin bir çözüm olduğu ve nasıl tanımlandığını adı geçenmakaleden alıntılarla göstermeye çalışalım: "... bir milleti akibeti vahimolan bu marazı muhlikeden tahlise çare, hukukuna tecavüz edilenlerinmütegalliplerin aleyhinde k ıyamıdır."

"K ıyam, zayıf ve hasta bir millete hayatı taze iktisap ettirir deva-ı 

yegânedir. Bir defa fenn-i tarihe müracaat edelim. O zaman görürüz ki bir müstebitin, bir zalim'in dest-i idaresinde oyuncak ola ola insanlığı unutmuş, cehalete batmış, adeta hayvaniyete takarrup eden bir millet,ancak k ıyam'ın nefaha-i hayat behşasiyle düştüğü dereki-i sefiledenkalkabilir."

"K ıyam" makalesi "Osmanlı" gazetesi ve çevresidekilerin halk ınkatılımı ile bir ihtilali düşündüklerini göstermektedir. Ne ki bu ihtilal bir seçkin uzmanlar grubunun iktidar ı için yapılacaktır. 19'uncu yüzyılınsonunda toplumun sınıfsal içeriğini farketmeden, sınıf-iktidar ilişkisini

 bilmeden ya da bilinçli bir şekilde gözler önüne sermeden oluşturula- bilecek bir ihtilal modeli ancak bu nitelikleri kapsayabilir. Buna rağ-men, yanlış, sapmalı ihtilal modelini kurmalar ı bir yana, "Osmanlı"ekibi, Jön Türk hareketine "ahlak ı içtimaiye" gibi laik bir toplum anla-

şı

na dayanan kavramlar ı

getirmiştir. Bunun da ötesinde burjuva-liberalist tutumu burjuva-devrimci yöne yöneltecek ilk girişimleri yap-mışlardır.

"Osmanlı'nın Abdülhamit'e kar şı sürdürmeye çalıştığı sert eleş-tiri düzeyi, laik tutumu, dayanmayı amaçladığı orta sınıflar ın tepkisiniçekmişti. Örneğin Tunalı Hilmi, Mısır'da "Hak" adlı yeni bir yayın or-ganını örgütlemeye gittiğinde, "Hak gazetesine dini yazınız, Kanun-uEsasi'den daha güzel olmasına gayret ediniz, Abdülhamit'e çok sövüp,saymayınız. Öyle olursa makbule geçer. Hariç Memalikte rağ bet

 bulur... Böyle şeyler ahaliye bizden nefret ettirmeye sebep oluyormuş,"

Page 66: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 66/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 71

gibi öğütlerle kar şılaşmıştır. Bu öğütlere ve tepkilere rağmen "Osman-lı" doğru bulduğu çizgiyi bir süre daha sürdürmüştür.

Cenevre Jön Türkleri dağıldığında "Osmanlı'nın sahipliği, PrensSabahattin'in babası damat Mahmut Celalettin Paşa'ya devredildi.Bundan sonra Osmanlı'nın İngiltere'de yayınlandığını görüyoruz. 1902kongresinden sonra gazete Jön Türklerin "Osmanlı Hürriyetperver Ce-miyeti" adıyla anılan grubunun yayın organı haline geldi. Yaklaşık bir-

 buçuk yıl sonra da kapandı.

e) Prens Sabahattin'de Somutlaşan Yeni Ak ım 

Prens Sabahattin'in Jön Türk hareketi içersinde görülmesi, bu hareketiolduğu kadar, değişik ölçülerde günümüze kadar uzanan düşün ak ım-lar ını ve eylemlerini de etkilemiştir. Osmanlı Meclis-i Mebusan'ındanBirinci Büyük Millet Meclisi'ne, ondan da çok partili yaşamın meclis-lerine kadar uzanan siyasal kutuplaşmanın kökeni ve de en azından bukutuplaşmanın doğmasına neden olmuştur.

Prens Sabahattin, Abdülhamit'in k ızkardeşiyle evli olan Damat

Mahmut Paşa'nın oğludur. Yani Abdülhamit'in yeğenidir. MahmutPaşa anayasanın tekrar yürürlüğe konmasından yana idi. Fakat çabalansaray ve çevresince iyi kar şılanmadı, tüm görevlerinden soyutlandı. Budurumda iki oğlunu, Prens Sabahattin ve Lütfullah'ı yanına alarak kaçtı.Abdülhamit saraya mensup üst düzeyde bir paşanın yurt dışında sürdü-receği muhalefetten ürkerek kendisine çeşitli aracılarla geri dönmeyiteklif etti. Bunlar ın hepsini reddeden Mahmut Paşa, Ahmet R ıza'yamektup yazarak iş birliği önerisinde bulundu.

Prens Sabahattin, bir yandan F. Le Play ve E. Desmouline'nintoplum bilim öğretilerine merak sar ı p, bunlar üzerinde çalışırken, bir yandan da Jön Türk eylemlerine aktif olarak katılıyordu. 1901 yılındaPrens Sabahattin ve kardeşi Lütfullah bir "Genel Çağr ı" yayınladılar.Bu çağr ıda ülkenin içinde bulunduğu genel durumun sergilenmesinden

ve despotizmin yerilmesinden sonra tüm Osmanlı

lar ı

n bu saltçı

düzenekar şı savaşmalar ı isteniyordu. Çağr ıda "amacımız; Türk, Arap, Arna-vut, Ermeni, Makedonyalı, Yunan, Kürt, Yahudi ve bütün yurttaşlar ıngüçbirliğini sağlama uğruna çalışmak ve böylece bugünkü kötü gidişeson vererek, yar ınki hak bilir yönetimin ilk temel taşlar ını koymaktır"

 biçiminde bir hedef belirlenerek bütün etnik gruplar ın bu hedef çevre-sinde toplanmalar ı arzulanıyordu.

Genel çağr ının yayınlanmasından sonra, tüm özgürlük savaşçıla-r ının etnik kökenlerine bak ılmaksızın katılacaklar ı bir Jön Türk kong-resinin toplanması için girişimlerde bulunuldu. Jön Türklerin kendi iç-

Page 67: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 67/516

 72  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

lerinde bölünmüş olmalar ı, kongrenin toplanmasında birçok zorluklar ı ortaya çıkardı. Nihayet uzun uğraşlardan sonra 4-9 Şubat 1902'de ilk Jön Türk kongresi toplandı. İlk oturum, Jön Türk hareketine sempatiduyan Fransız Akademisi üyelerinden M. Lefevre Pountalis'in evindeyapıldı. Sonraki oturumlara Prens Sabahattin'in evinde devam edildi.Kongreye 60-70 delege katıldı. İmparatorluğa bağlı türlü etnik gruplar ınyanısıra, Prens Sabahattin, İsmail Kemal, Halil Ganem, Ali Haydar Mithat, İ brahim Temo, Nazım Bey vb. gibi Jön Türk hareketinin ilerigelenleri de bu kurultaya gelmişlerdi. Kongrenin ilk oturumundan iti- baren delegeler iki gruba ayr ıldılar: Müdahaleciler ve Adem-i Müda-haleciler. Prens Sabahattin ve kongrenin çoğunluğu müdahaleciler gru- bunu oluşturuyorlardı. Nitekim bu grubun etkisiyle kongre şu noktalar ı içeren bir karar suretini kabul etti. 

i. Yirmibeş yıldır egemenliği altında bulunduğumuz ve İmpara-torluğun başına gelen tüm felaketlerin tek kaynağı ve insanlığın utançvesilesi olan bu bask ı rejimiyle, Osmanlı halklar ı arasındaki her türlüilişkiyi yadsıyoruz. 

ii. İmparatorluğun çeşitli halklar ı arasında Hattı Hümayun veuluslararası andlaşmalarla sağlanacak haklardan ayr ılık gözetilmek-sizin eşit olarak yararlanmalar ını sağlayacak bir birlik yaratmak ama-cındayız. Bu birlikledir ki, yönetime katılma gibi haklı ve yasal istekleriyerine getirilecek, tüm yurttaşlara eşit hak ve görevler tanınacak ve bu birliğin sürebilmesi için biricik koşul olan, Osmanlı tahtına ve haneda-nına kar şı bağlılık duygusunun uyanması sağlanacaktır. 

iii. Koşullar ne olursa olsun, ülkenin tüm halklar ının çıkarlar ını korumak için, bütün gücümüzü aşağıdaki üç amaca yönelteceğiz: 

a)  Osmanlı İmparatorluğu'nun bütünlüğünün ve bölünemezli-ğinin sürdürülmesi,

 b)  İlerleyebilmenin gereği olan, ülke içi bar ış ve düzenin yeniden kurulması,

c) 

İmparatorluğun temel yasalar ı

na ve özellikle de, imparatorluğumuz halklar ının siyasal hak ve özgürlüğünün ve genel reformlar ının,yasa dışı yönetime kar şı, sağlam ve gerçek koruyucusu 1876 Anayasa-sı'na saygı duyulması.

iv. Uluslararası andlaşmalara ve özellikle Berlin Andlaşması'naduyduğumuz kesin ve sarsılmaz saygımızı bir kez daha belirtiriz. Buandlaşmanın Türkiye'yi ilgilendiren görüşleri, İmparatorluğun tümeyaletlerine yayılacak ve buralar ı da kapsar duruma getirilecektir. 

Karar sureti çeşitli etnik gruplar ın ve "fraksiyon"lar ın sürdürdük-leri özgürlükçü eylemleri uzlaştırmaya ve ortak bir bileşke bulmayaçalışan bir metindir. Ne var ki, gruplar ı tam anlamıyla tatmin etmekten 

Page 68: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 68/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 73

uzaktır. Nitekim Ermeniler, çoğunlukta olduklar ı yörelerde, reformlar ı sağlayıncaya kadar bağımsız eylemlere devam edeceklerini bildirirken;Ahmet R ıza'nın liderliğinin yaptığı bir başka Jön Türk grubu da şu bil-diriyi yayınlıyordu: "Kongreye katılmakla tüm Osmanlılar ın bir birlik oluşturacağının ve bu birlikten güç bulacağımızı umut ediyorduk. Sonderece haklı umutlar ımızda düş k ır ıklığına uğradığımızı üzülerek bil-diririz."

Bu kongre Jön Türk gruplar ı ile İmparatorluğun diğer halklar ınınözgürlükçü örgütleri arasında ortak bir program oluşturma amacıylatoplanmıştı. Bu sonuca erişilmedi. Aksine Jön Türk hareketi, iki düşünak ımına bölündü. Bu ak ımlar içersinde daha bir kristalleşti. Jön Türkler Tar ık Zafer Tunaya'mn belirttiği gibi; "bu kez de, yık ıcı olmalar ı gere-ken yerde müttefik, yapıcı olmalar ı gereken yerde tam anlamıyla bir-

 birlerinden ayr ıldılar."Ortaya çıkan iki gruptan birincisi Ahmet R ıza'nın grubuydu ve bu

grup "Terakki ve İttihat Cemiyeti" adlı örgütü oluşturdu. Prens Saba-hattin'in önderliğindeki ikinci grup ise "Teşebbüsü Şahsi ve Adem-iMerkeziyet Cemiyeti" diye nitelenen örgütü kurdu.

"Terakki ve İttihad Cemiyeti" güçlü bir merkeziyetçi yönetimeinanıyordu. Örgüt, hem dernek olarak hem de içerdiği düşünsel ilkeler açısından "İttihad ve Terakki"nin devamı sayılabilir. Ahmet R ıza'nınyanısıra Samipaşazade Sezai, Prens Mehmet Ali Paşa, Ahmet Saip, SaitMahir, Dr. Nazım ve Bahaattin Şakir yeni örgütün çekirdeğini teşkilediyorlardı. Grup yurt içindeki küçük komitelerle sık ı bir ilişki içindeçalışıyordu. İki yayın organı vardı; "Meşveret" ve "Şûra-yı Ümmet"."Şûra-yı Ümmet" 1902'deki kongreden sonra, aynı yılın nisanında ya-yınlanmaya başladı.

Prens Sabahattin önderliğindeki ikinci grupta Ahmet Fazıl, İsmailKemal, Dr. R ıfat, Dr. Nihat Reşat, Dr. Sabri, Albay Zeki, Milaslı Murat

 bulunmaktaydı. "Teşebbüsü Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti"düşünsel temel açısından Prens Sabahattin'e bağlıydı. Onun düşününü

 benimsemişti. Prens Sabahattin'in düşüncesi, 1908 devriminden sonraki bazı siyasal ak ımlar ın ideolojik temelinin hazırlanmasında ağırlıklı 

 bir paya sahiptir. > Şerif Mardin, Prens Sabahattin'in düşüncesini oluşturan öğeleri

temelden başlayarak şöyle sıralamaktadır:

a)  Bir insanın ideali, b)  Bu insanın idealini gerçekleştirecek bir eğitim teorisi,c)  Bu insanın idealine uygun bir toplum tasavvuru,d)  Mevcut toplumlar ın yapısını tahlil etmeye yarayacak bir top

lum tahlil yöntemi.

Page 69: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 69/516

74 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Prens Sabahattin'in bu sıralama uyar ınca oluşturduğu düşünündeağırlığı olan nokta "Düzenin merkeziyetçi yanı ile bürokratlar" arasın-daki ilişkiye, o döneme kadar hiç kimsenin bakmadığı, bakamadığı bir açıdan yaklaşma cesaretini göstermesidir.

Prens Sabahattin güçlü bir merkezi yönetimin, bireye önem ver-meyen bir toplumu oluşturmada en büyük etken olduğunu söylediktensonra, bu tip toplumlarda merkezi otoritenin ajanlar ı durumunda olanmemurlar ın ceberrutluğuna, Osmanlı örneğine atıf yapmak suretiyle,şöyle değinmektedir: "... kuvvei icraiyeye temellük eden o arsızlar ka-filesi şahsın her tecelli-i ulviyesine hayvanca saldır ıyorlar, ta ki da-rabat-ı istibdat altında hiç bir baş kalkmasın, seviyei millette herkeshemayar olsun."

O dönemde bürokrasi ve bürokratlara yönelik böylesine sert ve acı  bir eleştirinin yöneltilmesi, alışılmamış bir olaydı. Büyük çoğunluğuasker-sivil bürokratlardan oluşan Jön Türkler yönünden de durum sar-sıcıydı. Gerçi daha önce de bürokrasiye hücumlar olmuşsa da, bu hü-cumlar sadece bir bölük, üst düzeydeki bürokrata yönelikti. Prens Sa-

 bahattin ise şikâyet edilen saltçılığın bürokrasi ve merkeziyetçi yapıdan

ileri geldiğini söyleyerek bütün Osmanlı bürokrasisini suçluyordu:"Mevakii Âli'ye kuvvei icraiye taraf ından yani memurlara, onlar ınmaişeti ise aldıklar ı maaşa ve bittabi o maaşın geldiği tarafa bağlı. Nasılolmasın ki, hükümet kapısından çıkar çıkmaz sokakta kalacaklar ınahepsi iman getirmiş. O halde, servet, ikbal, iktidar her şey hükümdardangeleceği için bütün gözler onun gözüne girmeye, onun gözü ise tahak-kümü artırmaya dikiliyor." .

Kuşkusuz, Prens Sabahattin'in düşünüsünde bugün de öneminikoruyan konu demokrasi anlayışıdır. Parlamento ona göre, "müphem vekendisince tayin edilecek bir milli iradenin bulucusu değil, bir kontroller sisteminin üst kademesidir."

Bu yaklaşımı açık bir şekilde, "Terakkf'nin nisan 1906'da çıkansayısında yeralan "Gençlerimize Mektup" adlı makalesinden yapılan şu

alı

ntı

dan saptayabiliriz: "Merkeziyete inhisar ve istinad eden meş-rutiyette teftiş memleketin bir noktasından başlayarak cihat-ı sairesineintişar eder. Memurinin k ısmı azamini merkez tayin ettği için Vilâyet-lerin mesalih-i umumiyesi onlardan müteessir olmayan efradı ile idareolunur. Bu idare ister bir kişi taraf ından gelsin (hükümdar), ister beş yüzkişi (parlamento) neticelerin her ikisi de aynı kapıya çıkar: İstibdat.Değişen keyfiyet değil kemiyet. Ademi Merkeziyet'e istinad edenmeşrutiyette ise teftiş, memleketin eczasından, nahiyelerden baş-layarak tedricen büyüye büyüye merkeze müntehi olur. Tabiidir ki na-hiye, kaza, vilâyet mecalisi, memurlar ını en basit menfaatlar ı mükte-

Page 70: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 70/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 75

zası namuslu ve muktedir zattan intihab eder."Prens Sabahattin'in Le Play'ci yaklaşımı üzerinde durmayacağız.

Şimdiye kadar bu yönü üzerine ağırlık verilerek düşünüsü saptır ıl-mıştır. Oysa bir önce aktardığımız alıntı, son yıllarda tartışmaya başla-dığımız: "Yerel yönetimde sağlanacak etkin bir demokratik katılım"

 belgisine yönelik bir yorumdur."Teşebbüsü Şahsi ve Ademi Merkeziyet" cemiyeti, 1902 ayır ı-

mından sonra, yurt içinde de örgütlenmeye başladı. İzmir, Erzurum,Trabzon, Şam şubeleri kuruldu. 1906'da da "Terakki" adlı bir dergi çı-kar ıldı.

f) Şûra-yı Ümmet ve Düşünsel Çizgisi 

"Şûra-ı Ümmet", 15 Nisan 1902'de çıktı. Başında (redaktör olarak)Samipaşazade Sezai bulunuyordu. Samipaşazade Sezai, Türk edebiya-tında ilk gerçekçi yazar olarak bilinmektedir. 1901 yılında yurt dışınakaçmış ve Jön Türk hareketinin militanlar ından biri olmuştur. Bu arada

 birçok yabancı siyaset adamıyla tanışmış, belli düzeylerde ilişki kur-

muştur. Tanıştıklar ı arasında V. İ. Lenin de vardır.Derginin ilk sayısında, izlenecek yayın ilkeleri bir program dahi-

linde şöyle açıklanıyordu:"— Devlet-i Âliyeyi Osmaniyenin istiklâl-i siyasisini, tamami-i

mülkiyesini her türlü müdahale-i ecnebiyeden masun bulundurmak veiradei şevketine çalışmak.

 —   İdare-i keyfiye ve müstebitenin bir hükümeti meşrutaya ink ılâbına ve Kanun-u Esasi ahkâmının tatbik ve icrasına çalışmak.

 —   Ümmetin hukukunu müdafaa ve temin ve hükümetin ahvaliniıslah etmek gibi vazifeler hep Osmanlılar ın hamiyet ve gayretinden

 beklendiği ve necat ve saadet yalnız Osmanlılıkta arandığı cihetle ef-kân umumiyeyi bu yolda tenvire çalışmak.

 —   Osmanlı anasır ı muhtelifesinden, ihtisasatı vatanperverane-

den mütevellit bir ittihadı samimi vücuda getirmek, müslim ve gayrimüslim teb'ayı Osmaniyenin siyaseten tevhid-i efkâr ına çalışmak. —   Bir taraftan memalik-i Osmaniyeden her ferdin ve kavmin

refah ve saadetinin, ıslahat-ı umumiye ile kaim ve kabul olunacağını ahaliye anlatmak ve diğer taraftan ümmeti Osmaniyenin asr ımızda enmüterakki milletlerle hem mertebe olmak istidadından mahrum bulunmadığını enzar-ı ecanip ve ağyarda ispata çalışmak.

 —   Saray zindanlar ında hapse mahkûm ve her türlü nizam-ı maarif ve medeniyetten mahrum olan aileyi saltanat efradını bu hal-i esaretten kurtarmaya, müktesabatı ilmiyeden hissedar etmeye ve Ha-

Page 71: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 71/516

76 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

nedan-ı Osmaninin makam-ı hilafet ve saltanatta mülk ve millete nafiolacak surette bekâsını takviyeye çalışmak."

1902 kongresinde "Adem-i müdahaleci" diye adlandır ılan azınlık grubunun bu programında Osmanlılık, yabancı müdahalelerden Os-manlı ülkesini korumak, ülkedeki değişik etnik gruplar arasındaki da-yanışmayı geliştirme, muasır toplumlara yetişme gibi daha önce üze-rinde durulan noktalar ın yanında hanedanın eğitilmesi gibi ilginç sa-yılabilecek bir nokta üzerinde de duruluyordu. Derinliğine incelendi-ğinde, bu programın liberal çizgide bile sayılamayacağı görülebilir.Örneğin anti-emperyalist tutum, emperyalizmin bütün ağırlığına rağ-men, açıkça ortaya konulmamıştır. Bu arada Osmanlılığı bazı "prag-matik" temellere oturtma gayreti yaklaşımın daha da az inandır ıcı ol-masını sağlamıştır. Şöyle ki, Jön Türk grubundaki bazı kişiler Osman-lılık duygusunun sınır illerinin bir saldır ı kar şısında daha güçlü biçim-de savunulmasına yardımcı olacağını açıkça söylemişlerdir. Bu ve bu-na benzer savlar "Osmanlılık" düşüncesini sarsmıştır. Anti-emperya-list tutum da, bir önce altını çizdiğimiz gibi, açık değildi. "Şûra-ı Üm-met"te yayınlanan bu program çerçevesinde ileri sürülecek bütün sav-

lar ın zayıflığının temel nedeni, "nasıl gerçekleşecekler?" sorusunaayağı yere basan bir yanıtın verilmemiş olmasından ileri gelmektedir.Gerçekten de "Şûra-yı Ümmet"i çıkaran grup, bir ihtilali, bir darbe-ihükümeti baştan reddetmişlerdi.

Batı ülkelerinin Osmanlı ülkesindeki azınlıklar lehine müdahale-leri, bunlara yönelik reform istekleri şu soruyu akla getirmekteydi:"Peki Türkler ne olacak? Onlar saltçı yönetimde daha mı az eziliyorlar,daha üst düzeyde bir refaha mı sahipler?" Bu sorulara verilen yanıtkesin bir "hayır" olmaktaydı. İşte bu konum Türklerin sorunlar ı üzerinedaha bir ağırlıkla eğilme zorunluluğunu ortaya çıkar ıyordu. Bu arada bir halk ın ezilmeden, tarih doğrultusu içersinde yaşayabilmesinin kendineözge bir kültüre sahip olmasıyla mümkün olabileceği de tartışılıyordu:"Anlaşılıyor ki ilmi, edebiyatı, lisanı olan bir millet mahvolmuyor. Öyle

 bir anası

r-ı

zi-i hayatı

zekâyı

cihanı

n bütün kuvvay-ı

maddiyesi ezemi-yor. Bizde ise, mevcudiyet-i siyasiyenin nihayet bulduğu yerlerde millet bir eser-i mevcudiyet göstermiyor. Çıktığımız memalikte k ışlalarla is-tihkâmlar bırak ıyoruz. Görülüyorki baka-yı millet için en vasî k ışlalar mektepler, en zapt olunmaz istihkâmlar Darülfünun'lar imiş."

Bu yakar ışlar, eleştiriler, milli kültür meselesini gündeme getiri-yordu. Ne ki, bir yandan milli kültür sorununa eğilirken ve bu sorununçözümü için halk ın anlayabileceği an bir konuşma dilinin gereği vur-gulanırken, diğer yandan da "geniş halk kitlelerinin anlayışsızlığı" te-ması işleniyordu. Doğunun dağınıklığı, pisliği, halk ının geriliği sık sık 

Page 72: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 72/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 77

işlenen konulardı: "İnk ılab-ı zamandan azade, medeniyetin her an tez-yid ettiği dağdağayı zamandan asude, cihanın terakkisine kar şı bigâneolan bu akvam arasında mesela bazı dervişler vardır ki, elbiseleri ta-mamiyle kurun-u ulam edasına müvaffiktır... bir nev'i entarili Yahudi-lere tesadüf edilirdi ki, kurunu vüsta dürzilerinden zannolunur... Buhalin esvaptan cisme, cisimden ruha kadar tesiri görülür. Anadolu'da

 bazı yerler vardır ki, zuk ve pazar ından Hazret-i Adem gûzar edecek zehabına düşer."

Anadolu, "Şûra-yı Ümmef'te özel bir yere sahiptir. Bunda Rume-li'nin nasıl olsa elden çıktığı yargısı rol oynadığı anlaşılmaktadır. Ör-neğin Samipaşazade Sezai şöyle yazmaktadır: "Evet, ak ı bet Rumelielden, Osmanlılar Avrupa'dan çık ıyor. İstihkâr-ı hayat, metanet-i ah-lak, uluvv-u cenap ile mücehhez olarak riyaset-i idarelerinde evsaf-ı cihangiraneye mâlik Padişahlar ıyla Maveraünnehirden zuhur ederek Viyana'ya kadar giden Osmanlılar, bu gün başlar ında Abdülhamit ola-rak perişan ve nalân Asya'ya dönüyor. Meş'um ve müthiş bir ak ı-

 bet...""Şûra-yı Ümmet", dikkat edilirse, daha öneki Jön Türk yayın-

lar ında sergilenen sorunlar ı tekrar tekrar tartışan bir dergidir. 1902kongresinden sonra Jön Türk hareketi burjuva-devrimci bir çizgiyegirmeye çalıştığı için yayın organlar ının düşünsel içeriklerinden çok,devrimci içeriği daha bir öneme sahiptir. Bunun da ötesinde, Jön Türk-lerin ortaya atacaklar ı, özellikle bu azınlık kadronun derinliğine üze-rinde duracaklar ı kavramlar tüketilmişti. Hele Osmanlılık yaklaşımı alabildiğine soyut bir kavram haline gelmişti. Ağırlığın politik protes-todan, politik eyleme dönüştüğü bir ortamda bu sonuç doğaldır.

ii)  Politik Eylem Dönemi: 

Yirminci yüzyılın başlar ında, iki önemli olay, Jön Türkleri de tüm gerikalmış uluslar ın aydınlar ı gibi etkilemişti. Bu iki olay Rus-Japon savaşı 

ve 1905 Rus Devrimi'dir. Kitle iletişim araçlar ı

n daha önceki dö-nemlere göre çok gelişmiş olmasının da etkisiyle, Rus-Japon savaşı Türk halk ı taraf ından ilgiyle izlendi. Sokaktaki adam Rusya'nın yenil-mesinden duygusal bir haz duyarken, aydınlarda daha yar ım yüzyılönce Asya'nın geri ve sanayileşmemiş bir ülkesi olan Japonya'nın k ısasürede Rusya'yı yenecek düzeye erişmesini heyecanla kar şılıyorlar,nedenlerini araştırmaya çalışıyorlardı. Büyük ölçüde Japon hayranlığı 

 başlamıştı. Bu hayranlık  şaşk ınlık veren boyutlara erişebilmekteydi.Örneğin birçok aile yeni doğan çocuklar ına, Rus donanmasını hezimeteuğratan Japon kumandanı Togo'nun adını veriyorlardı. O kuşakta Togo

Page 73: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 73/516

78 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

isimli bir çok çocuğa rastlar ız.Türk aydınlar ı ve Jön Türk hareketi üzerinde etkisi görülen ikinci

olay 1905 Rus Devrimi'dir. Lenin'in altını çizdiği gibi: "Dünya kapi-talizmi ve 1905 Devrimi Asya'yı kesinlikle uykusundan uyandırdılar.Ortaçağ durgunluğu içindeki yüzlerce milyon ezilen, horlanan insan,demokrasi için en insanca haklan için savaşa ve yeni bir yaşama doğruuyandılar."

"Kanlı Pazar" Osmanlı İmparatorluğu üzerinde önemli bir etkiyesahiptir... Kanlı Pazar'a ilişkin haberler halk ve aydınlar taraf ındanheyecanla kar şılanıyordu. Rusya'yı sarsan olayı halk ve aydınlar duy-gusallıkla ele almaktaydılar. Çünkü bu olaylar "ezeli düşman Rusya'yı"sarsmakta, zayıf düşürmekteydi. Ne ki Padişah ayni duygusallığı başkaaçıdan gösterdi. Saltçı bir hükümdara yönelik bir saldır ının haberi halkaduyurulmamalıdır, bu nedenle Kanlı Pazar ve 1905 Devrimi'ne ilişkinhaberlerin yayınlanması yasaklandı. Bu yasaklamaya rağmen olaylar duyuldu ve derin bir etki meydana getirdi.

Ağır sansür önlemlerine rağmen, Başkent dışındaki basında 1905Devrimi'ne ilişkin haberler çıkmaktaydı. Örneğin Sofya'da yayınlanan

"Feryad" gazetesinin 2 Kasım 1905 tarihli sayısında, "kendi halk ının da bu Örneği izleyeceğinden ve askerlerin silahlar ı kendisine çevireceğin-den korkan" Abdülhamit'in sansürü sertleştirdiği yazılmaktaydı.

"Potemkin" olayı da Başkent'te, özellikle Saray çevresinde kor-kuyla kar şılanmıştı. Geminin boğazlardan geçmemesi için her türlütedbir alınmıştı. Çarlık Rusya'sının geminin tevkifi ve iadesine ilişkinRomanya ve Osmanlı hükümetleri nezdinde yaptığı girişimlere, yukar-da değindiğimiz tedbirleri alarak ilk olumlu cevabı Osmanlı hükümetivermiştir.

Abdülhamit'in aldığı sert tedbirlere rağmen, Karadeniz'deki RusDonanması'ndaki denizcilerin devrimci eylemleri genç Türk subaylar ı arasında geniş bir ilgi uyandırmıştı. Nitekim, Çar taraf ından idam etti-rilen teğmen P.P. Smidt'in ailesine 28 Türk kara ve deniz subayının

yazmı

ş olduğu mektup ilginçtir. Bu mektupta "Yiğit teğmen Piyotr Pi-yotroviç Smidt öldürüldü... Teğmen Smidt'in Sivastopol savaşlar ınınölüleri üzerine söylediği sözler onun her sözü gibi İmparatorlu-ğumuzun en uzak köşelerine değin yayılmış bulunmaktadır. YüceYurttaş Smidt'in, onun bizim için son derece aziz ölüsünü, Rusya hal-k ıyla birlikte biz de selamlıyoruz. ... Hep birlikte insanca yaşama hak-k ımızı elde etmek için, Rusya'da olan olaylar ı Türk halk ına tanıtmak,anlatmak için tüm gücümüzle yapacağımız savaşa selam olsun. ...Teğmen Smidt yüreklerimizde hiçbir zaman ölmeyecek. Halk için ca-nını veren Smidt'in şanlı adı kuşaktan kuşağa söylenecek. ... Soluğu-

Page 74: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 74/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 79

muzu, Rus halk ının soluğuna katarak hayk ınyoruz: Kahrolsun ölümcezası, yaşasın yurttaşlık özgürlükleri." (Petrosyan) Mektup, 1906'daÇar polisinin eline geçtiği için yerine ulaşamadı. Ne var ki kendilerine"Devrimci Kara ve Deniz Subaylar ı Birliği" adını veren bir başka JönTürk hücresinin verdiği görev üzerine Muhtar Bey'in yazdığı mektupTeğmet Smidt'in k ızkardeşi A. P. İzbaş'a ulaşmıştır. 1905 Devrimi'ninTürk subaylar ı üzerindeki olumlu etkisi, onlann daha hızlı ve yoğun bir 

 biçimde Jön Türk hücrelerine katılmasını sağlayan bitirici güç olması-dır. Kuşkusuz bu kütlesel katılımlar ı, yığınsal tutuklamalar izledi. Ör-neğin Mart 1906'da karacı subaylardan aralannda beş de Paşa olmak üzere, 200'den fazlası bir "Operasyon" sonucu tutuklanmıştı.

Türk ordusundaki yaygın silahlı kalk ışma eylemlerine 1906-1907yıllar ında rastlamaktayız. Bu hareketlerin büyük bir bölümü yerel ni-telikte ve ordu yönetimindeki belirli aksaklıklara yönelikti. ÖzellikleYemen'e gönderilen birliklerde görülen bu eylemlerin en geniş türü,görevden kaçma niteliğindedir. Bütün bu silahlı ya da silahsız kalk ışmahareketlerinin ortak yanı "Osmanlılık anlamından yoksun bölgesel veörgütsüz" hareketler olmasıdır. Yirminci yüzyılın ilk on yılında Ana-

dolu önemli bir değişim geçirdi. Bu değişimi şu iki aşamada açıklamak durumundayız. 1890'lara kadar özellikle Doğu ve Güneydoğu Anado-lu'da ticaret, büyük bir ağırlıkla Ermenilerin elindeydi. 1894-95 Ermeniolaylanndan sonra, Anadolu'nun birçok yerinde ticaret ve ekonomialanındaki etkinlik Türklerin eline geçti. "Ama Türk patronlar çarçabuk tehlikeli bir rakiple kar şılaştılar: kendilerine her türlü imtiyazı kolay-lıkla sağlayıveren yabancı kapitalistler ."Bu durumda, Sultan'ın başında

 bulunduğu Merkezi Hükümet'in bask ısı sonucu Anadolu'daki Türk  burjuvazisi Jön Türk hareketinin yanında yer aldı. Anadolu burjuvazi-*sinin bu direnme eyleminin doğmasına, ülkenin çeşitli yerlerine sürgü-ne gönderilmiş Jön Türklerin ve bu Jön Türklere bağlı ya da bağlı ol-mayarak çeşitli illere yayılmış yerel gizli örgütlerin rolü büyük olmuştur. Böylece tüm Anadolu'ya yayılan gizli örgütlere bağlı olduk-lar ı merkez örgütlerinden emirler yağmaktaydı...

Anadolu burjuvazisinin silahlı ya da silahsız direnişlerinin ensomut örneği Erzurum ayaklanmasıdır. Erzurum olaylar ı 1906-1907yıllar ında oldu.

Erzurum burjuvazisi kendi aralannda "Can-Verir" adlı bir örgütkurmuştu. Bu örgütün fiilen katıldığı bir dizi gösteri 5-22 Mart arasın-da Erzurum'da yer aldı. Göstericiler gittikçe ağırlaşan vergilerin ya-nısıra, Erzurum'da rüşvet almakla ün salmış memurlar ın, başta Valiolmak üzere görevden alınmalar ını istiyordu. Can-verir örgütü 8 ve 11Mart'ta, Vali Nazım Paşa'nın işten alınması için iki telgraf çekti. Bu

Page 75: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 75/516

80  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

müracaatlann hiç birine akla yak ın bir cevap alınamadı. Bunun üzerinekent halk ından yirmi bin kişi 15 Mart'ta telgrafhaneyi kuşattı. Gösteri-ciler arasından seçilen bir heyet telgraf başında Sultan'la görüşmek is-tediler ve tüm isteklerini ona bildirdiler. Bir hafta boyunca Erzurum'damerkezi yönetimin hiçbir etkinliği kalmadı. Kent'e "Can-Verir" örgütühakimdi. Nitekim 22 Mart'ta örgütün ve Erzurumlular ın arzular ının

 bütünü yerine getirildi. Yeni vali atandı, valinin atanması "Can-Verir"örgütünün kent üzerindeki etkisini daha da arttırdı. Örgüt yeni valininatanmasını yeterli görmeyerek Erzurum halk ı adına yeni bir istekler listesi hazırlayarak, bir önerge halinde merkeze (İstanbul'a) iletti. Sözkonusu önergedeki istekleri şöyle sıralayabiliriz: 

 —   Bazı vergilerden muaf tutulmak, —   Yöre halk ının il yönetimi ve defterdarlık üzerinde etkin bir 

denetimi gerçekleştirmesini sağlamak, —   Asker ücretlerinin düzenli bir hale getirilmesi, —   Kent ve çevre halk ı üzerinde bir bask ı kaynağı olan "Hami-

diye" süvari birliğinin kaldır ılması.Yerli burjuvazinin direnişi niçin doğudan başlamıştır? Bunu Kaf-

kasya'da meydana gelen, Kars'a kadar uzanan 1905 Devrimi olayla-r ına bağlamak hatalı olmaz. Nitekim İstanbul'daki Rus BüyükelçisiZinovyev'in Moskova'ya gönderdiği raporlarda bu konuda şöyle de-nilmekteydi: "Kafkasya'da doğup başlayan ihtilalci hareketler, geçenyıl Erzurum ilinde etkisini gösterdi." Elçiliğin raporunda şunlar da be-lirtilmekteydi: "Halk ın çeşitli tabakalar ının oluşturduğu "Can-Verir"adlı örgüt yönetim yetkilerinin kötüye kullanılmasını önleme ve batmış durumdaki halk ın ödediği çok ağır vergilerin kaldır ılmasını sağlamaamacıyla, gerek bölge yönetimine, gerekse Osmanlı Hükümeti'ne kar şı giriştiği savaşı yavaşlatmadı. Bu örgütün yanısıra, halk ın çoğunluğuncaçeşitli gruplar kuruldu ve bu gruplar ın propagandalar ı ordu içine bilesızı p, yayıldı." (Petrosyan) 

Erzurum halk ının ve can-verir örgütünün eylemleri 1907 yılında

da sürdü. 1907 ilkbahar ı

nda kentte düzenlenen bir dizi gösteriyi acı

-masız bir şekilde bastıran hükümet birlikleri, gösteri liderlerini tutuk-layarak kent dışına götürdü. Bu hareket gösterileri daha da yoğunlaş-tırdı. Halk valiyi, emniyet amirini makamlar ında tutukladı, olaylar sı-rasında bir polis memuru öldürüldü. Bu eylemler kar şısında, öncedentutuklananlar serbest bırak ıldı. Liderlerin ya da tutuklananlar ın kentedönüşü halk taraf ından coşkun gösterilerle kar şılandı. Halk ın ve kur-duklar ı örgütlerin bu bask ısı kar şısında, bir sınır kenti olan Erzu-rum'daki askeri birliklerin pasif durması, hiç bir ciddi önlem almaması şaşırtıcıdır. Bu tutumun, birliklerdeki askerlerin de gösterilere katılabi- 

Page 76: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 76/516

Tanzimat'tan  İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) . 81

leceği korkusundan ileri geldiğini söyleyebiliriz. Halktan önde gelen-lerin örgüt üyelerinin askeri garnizonlara giderek  şöyle seslendiklerieldeki belge ve raporlardan anlaşılmaktadır: "Biz sizin rahatınızı nasıldüşünüyorsak siz de, subay ve komutanlar ınız (Vur) emri verirlersedinlemeyin onlar ı, vatanınızın kurtuluşunu, inançlar ını, onurunuzu dü-şünen, bunlara özen gösteren, bunlar ın üzerine titreyen insanlar ız biz;siz de yardımlar ınızı esirgemeyin bizden. Hakk ımızı helal etmeyizyoksa size. Giriştiğimiz işin, Tanr ı'nın buyruğuna, Peygamber efendi-mizin sözlerine ayk ır ı olmadığına dair müftülerimizden fetva aldık."(Petrosyan)

Erzurum'daki gösteriler vb. eylemler, hayvan vergisinin kaldı-r ılmasından sonra hafifledi. Ne ki Anadolu'nun diğer kentlerinde de

 benzeri olaylar başgösterdi. Örneğin 1906 Mart'ında Kastamonu'dahalk mahalli seçimleri boykot etti. Vali vb. gibi, yerel yöneticilerin kentgelirinden pay almalar ı halk taraf ından büyük gösterilerle protestoedildi. Postahaneyi işgal eden göstericiler dileklerini telgrafla saraya

 bildirdiler. Vergilerin yüksekliğinden, yerel yöneticilerin aşır ı sert ha-reketleri ve kurduklar ı bask ı düzeninden yak ınan halk Trabzon, Diyar-

 bak ır, Sinop'da da benzeri eylemlere girişti. Abdullah Cevdet 1908'de"Övününüz, Övününüz" adlı broşüründe bu eylemlere şöyle değin-mektedir: "Birleşin, yoksul-varsıl, güçlü-güçsüz, kadın-erkek, genç-yaşlı hepiniz birleşin. Trabzon halk ı, Erzurum, Kastamonu halklar ı buillerin kahraman, yiğit halklar ı, bizim yiğit kardeşlerimiz ilk adımlar ı atmış bulunuyorlar. Rusya'ya, İran'a bir göz atın".

1907 yılında olaylar daha hızlandı, "Can-Verir" örgütü Erzurum'da bir bildiri dağıttı, bildiride şu noktalar ağırlıklı bir biçimde yer alıyordu:

 —   Sultan'in her gün artan ceberrutluğu —   Bürokrasinin üst kademelerindeki yozluğun, ceberrutla iş 

 birliği yapmanın halk açısından ortaya çıkardığı olumsuz durumlar, —   Emperyalizmin (bu ecnebi bask ısı biçimindeydi) artan etki

si.

 —  

Halk üzerindeki ekonomik bask ı

lar.Bunlar üzerinde duran bildiri, îran ve Rus devrim girişimlerine dedeğinerek "Müslüman-Hıristiyan" bütün yurtseverleri eyleme çağı-r ıyordu. Bu bildiri bardağı taşıran son damla oldu. Hükümet ve ona

 bağlı güçler sert bir bastırma hareketine girdiler. Geniş çapta tutukla-malar oldu. Örgütün ileri gelenleri, kentin esnaf ve din önderlerinin

 büyük bir bölümü tutuklandı. Eldeki bilgilere göre, tutuklananlar ın %85'i tüccar ve diğer zenginlerden oluşmaktaydı. Yörede büyük yank ılar uyandıran yargılamalar sonunda 8 kişi ölüm, 18 kişi müebbet hapiscezasına çarptır ıldı. Diğerlerinin cezalar ı ise hafif hapis, sürgün vb. gibi

Page 77: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 77/516

82 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

cezalardı.Erzurum'da somutlaşan bu direnişlerin nedenleri konusunda çe-

şitli fikirler ileri sürülmektedir. İleri sürülen nedenlerin bir çoğunundeğişik ölçülerde söz konusu eylemlerin doğması ve gelişimi üzerindeetkisi vardır. Belirli ölçüde etkisini gördüğümüz nedenleri şöyle sıra-layabiliriz:

 —   Ekonomik nedenler: Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki"milli" diyebileceğimiz yerli burjuvazinin (eşraf) merkezi ve yerel yönetim kararlar ı sonucu ekonomik faaliyetlerinin k ısıtlanması, sermaye

 birikimini geniş ölçüde etkileyen aşır ı derecede yüksek oranlara ulaşanvergiler, bürokratik kademelerin engellemeleri ya da rüşvetçiliğik ıyam'ın ekonomik nedenleri arasında sayabiliriz...

 —   Emperyalizmin etkisi: Bu da ekonomik nedenler arasında sayılabilir. Dış kapitalist güçlerin merkezi ve yerel yönetim üzerideki

 bask ılar ının sonucu ortaya çıkan ekonomik ve yasal ayr ıcalıklar ın yerli burjuvazi (eşraf) üzerinde olumsuz etkisi.

 —   Bu bask ılar sonucu yerli burjuvazi (eşraf) elindeki pazar ı kaybetmekte, ihraç olanaklar ını yitirmekte, ucuza hammadde bulama

maktadır. Bu ekonomik olgular, bilinçsiz de olsa, yerli burjuvazininemperyalist batı ülkelerine ve onlar ın yerli iş birlikçilerine (başta hükümet olmak üzere) kar şı tavır almasına neden olmaktaydı. ÖzellikleErzurum'da yerli burjuvazinin 1895'lerden sonra Ermeni burjuvazisinin bıraktığı işleri devir alması, böylece etki alanlar ını genişletmesi sözkonusu tavr ın daha keskin bir biçimde olmasını doğurmuştur. Çünkü

 batı emperyalizmi sürekli bir biçimde Ermenileri arkalamıştır. —   Jön Türk yayın ve eylemlerinin etkisi: Erzurum, Kastamonu,

Diyabak ır kentlerinde yoğunlaşan, diğer Anadolu kentlerinde de gizliya da açık bir şekilde görülen yığınsal direnmelerde Jön Türk hareketinin etkisi önde gelen bir öneme sahiptir. Erzurum'daki direnmeyePrens Sabahattin'in önderliğini yaptığı "Teşebbüsü Şahsi ve AdemiMerkeziyet Cemiyeti"nin ileri gelen üyelerinden Hüseyin Tosun Bey

fiilen katı

lmı

ştı

r. Bu arada H. Tosun Bey'in söz konusu Cemiyet taraf ından gizlice Anadolu'ya gönderildiğini söyleyen kaynaklar da vardır.Bu iki olay birbirini yalanlamamaktadır. Şöyle ki, H. Tosun Bey "Er zurum halk ının hükümete kar şı hareketlerini yöneterek gizli askeriayaklanma hazırlamış olabilir".-Tar ık Zafer Tunaya da Erzurum olaylar ında "Teşebbüsü Şahsi..." Cemiyetinin önderlik yaptığını, olaylar ıncemiyetin Erzurum şubesince yöneltilip, düzenlendiğini ileri sürmek tedir. Olaylar ın nedenleri yönünden ortaya atılan bu yaklaşımlar temelde ortak bir yana sahiptir. Cemiyet, Doğu'da başlatılacak bir harekele askeri de yanına çekerek Meşrutiyet'i yeniden ilân etme yolunu

Page 78: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 78/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 83

seçebilir. Cemiyetin, yerel yönetime ağırlık veren düşünsel yapısı da böyle bir taktik için uygundur.

Ayr ıca, komşu Rusya'daki 1905 Devrimi ve ona bağlı oluşan bir dizi olayla, İran'daki Meşrutiyet hareketinin Erzurum halk ı üzerindeyaratacağı düşünülen olumlu izlenimlerden yararlanma isteği de hare-kete başlama yeri olarak Erzurum'un seçilmiş olmasında rol oynamış olabilir. Elde yeterli ölçüde belgenin bulunmamasından ötürü, bu tipdüşünsel "spekülasyonlara uygun olan Erzurum hareketinin bizceönemli olan yanı kent eşraf ının ve halk ın eylemlere katılışıdır. Burju-vaziyi ve küçük üretici halk yığınlar ını yanma alarak yapılmak istenenözgürlükçü devrim, o güne değin uygulanmaya çalışılan hiç bir hare-kette görülmemişti. Hareketin bu niteliği, Prens Sabahattin'in düşünselve taktik çizgisi de göz önünde tutulursa "Teşebbüsü Şahsi..." cemiye-tinin hareketin doğmasına neden olan etmenlerden biri olduğunu ilerisürmek için yeterli inancı veriyor.

Kanımızca burada önemli olan nokta eylemlere "bilfiil" katılmak ya da önderlik etmiş olmaktan daha çok, liberal düşüncelerin ve bunlaradayanan devrimci eylemlerin Doğu Anadolu burjuvazisi üzerindeki

olumlu etkisidir. Jön Türk düşüncesinin başlangıcından beri Anadolu burjuvazisi ve halk ı ile ilk anlamlı dirsek temasıdır bu olaylar.Ahmet R ıza'nın yönetiminde "Terakki ve İttihat" cemiyeti de ya-

yın ve eylemlerine devam ediyordu. Yayın organı olarak "Meşveret" ve"Şûra-yı Ümmet" gösterilmekteyse de, yoğunluk ve etkinlik "Şûra-yı Ümmet"e aittir. 1907'de Cemiyet, yeni bir nizamname yayınladı. Bunizamnamenin temel ilkeleri şöyle özetlenebilir:

 —   Tüm başar ılar ın kökeni olan ulusal töreleri sağlamlaştırmak için, ulusal alışkanlıklar ı, bölgesel ihtiyaç ve istekleri gözönüne alarak,eğitim ve kültürün yayılmasına ve Osmanlı İmparatorluğu'nu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmaya yönelik çaba göstermek.

 —   İnsani ve yurtseverlik duygular ına dayanarak, değişik Osmanlı halklar ının birliğini sağlamak, ülkenin ilerlemesi için tüm Os

manlı

larda "ortak çalı

şmaya" istek ve özen uyandı

rmak. —   "Hukuk ve servet-i milliyenin" korunması, anayasanın yeniden yürürlüğe konması, genel reformlar ın yapılması, despotizm vekeyfi yönetim yerine eşitlikçi ve meşrutiyetçi bir yönetimin kurulması için çaba göstermek.

 —   Örgüt üyeleri maddi ve manevi tüm olanaklar ı ile "ink ılabınzaferi" için çalışacaklardır.

Örgütlenmeye ilişkin diğer ilkeler ilk "Nizamname"ye benzemek-tedir. 1907 Nizamnamesi'nin getirdiği en önemli değişiklik "ink ılap"deyiminin kullanılmasıdır.

Page 79: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 79/516

84  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Bilindiği gibi Ahmet R ıza grubu 1902 kongresinde müdahaleyekar şı çıkmıştı. Bu nedenle "ink ılap" deyiminin kullanılması grup açı-sından önemli sayılması gereken bir adımdır. Ne ki "Nizamname"de"İnk ılap" deyiminin yer almasına rağmen" ink ılabın zaferi" için hangiyolun izleneceği konusunda bir açıklık yoktur. 

"Teşebbüsü Şahsi ve Ademi Merkeziyet Cemiyeti" programı da1906 yılında "Terakki" gazetesinde yayınlandı. Bu program 10 mad-deden oluşmaktaydı. Bu maddelerin çoğunluğu yerel yönetim sorunla-r ına yönelikti. Daha birinci maddede: "Osmanlı ülkesinde uygulanacak siyasal reformlar tüm sınıf ve aynlıklar ın ayr ıcasız bütününü kapsamak üzere, mevcut illerin yerinden yönetimi ve yetkilerinin genişletilmesiilkesine göre uygulanacaktır" denmektedir. Program, illerin siyasal,idari ve mali özerkliklerinin sınır ının çizmeye çalışmakta, bu konulardayerel yönetime gerekli ağırlığı getirmektedir. Örneğin sözkonusu prog-rama göre "üst yönetici ve yargı organlar ının" dışındaki kamu görevli-lerinin yerel halk taraf ından seçimle atanacaklar ı gibi bu güne göre bileileri düzeyde bir ilke ortaya konulmaktadır. Ayr ıca, polis ve jandarmagibi görevlilerin yerel halk ın dinsel ve etnik bileşimine göre oluşturul-

ması da programda yer almaktadır. Böylece "Teşebbüsü Şahsi" grubu-nun düşün ve program yönünden "Terakki ve İttihad"a oranla önemlidenebilecek ölçüde farklı görüşlere sahip olduğu ortaya çıkmaktadır."Terakki ve İttihad" cemiyeti, Sultan'ın halklar üzerindeki egemenli-ğinin korunmasını istiyordu. Bu program Türk kökenli milli burjuvazi-nin de işine gelmekteydi. Oysa yerel yönetime öncelik veren "Teşeb-

 büsü Şahsi" programı ise, azınlık ve dışa bağımlı burjuvazinin çıkarlar ı  paralelinde idi. Bu nitelik, açık bir biçimde emperyalist güçlerin ayr ı-lıkçı siyasasından yanaydı ya da bu siyasanın işine geliyordu. 

1906-1907 yıllar ından sonra Jön Türklerin Rumeli'deki örgütlen-meleri hızlandı. Bu örgütlenmede Rumeli'deki subaylar ve bir k ısımsivil bürokrat çekirdeği oluşturmuştur. Aynı dönemde Bulgar bağım-sızlık hareketini meydana getiren komiteler ve diğer Balkan uluslar ının

 benzer Örgütleri de genç Türk subaylar ı

na örnek olmuştur. Gizli örgüt-ler ilk Selanikke kuruldu. İlerinin sadrazamı ve dahiliye nazır ı TalatBey de bu örgütün üyderindendi. Bu örgüt "Osmanlı Hürriyet Cemi-yeti" adını aldı. Diğer yandan Suriye'de de "Vatan" adlı bir başka örgüt,1906 yılı sonlar ında, faaliyete başladı. Sonralar ı bu örgütün çekirdeğiüzerine Mustafa Kemal'in bulunduğu "Vatan ve Hürriyet" cemiyetikuruldu. Örgütün Yafa ve Kudüs'te kurulan kollar ından sonra MustafaKemal gizlice Rumeli'ye giderek orada da cemiyetin kollar ını kurmayaçalıştı. Sonuçta 1908 yılı olaylar ından önce, "Vatan ve Hürriyet Cemi-yeti", Rumeli'deki örgütleri tek çatı altında birleştiren "Osmanlı Te- 

Page 80: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 80/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 85

rakki ve İttihad Cemiyeti" ile bütünleşti. Bundan önce Dr. BahaettinŞakir'in öncülüğü ile Paris'te bulunan "İttihad ve Terakki" cemiyeti ileSelanik'teki Hürriyet grubu birleşmişti. Böylece 1908 devriminde

 büyük payı olan ve "İttihad ve Terakki" adıyla bilinen Cemiyet son bi-çimini almış oluyordu. Bu birleşme Rumeli'deki eylemlerin şiddetinive boyutlar ını arttırdı. Özellikle Selanik grubu ordu içerisinde geniş bir 

 propaganda ve örgütlenme işlemine girişmişlerdi.Cemiyetin Paris merkezi de aynı dönemde diğer Jön Türk grup-

lar ını da kapsayacak bir geniş cephenin oluşturulmasına çalışmaktaydı.Sonuçta Ahmet R ıza, Samipaşazade Sezai, Prens Sabahattin, Fazıl Bey,Dr. Nihat Bey ile Taşnaksutyun örgütünden Malumyan Efendi'denoluşan bir komisyon 27 Aralık 1907'de, Paris'te bir kongre toplanma-sına karar verdiler. Kongreyi örgütleyen bu komisyon raporunu "Meş-veret"te yayınlandı.

Kongre yirmi oturum sürdü. Sonuçta şu üç noktada andlaşma sağ-landı:

 —   Tüm örgüt üyeleri, oy birliği ile, Sultan'ı tahttan feragate zorlamaya ve ancak ondan sonra silahlar ını bırakmaya karar vermişlerdir.

 —   Örgüt üyeleri, tüm Osmanlılar için eşitlik ve özgürlük temeline dayanan bir temsili meclis yani parlamentonun kurulmasına karar vermişlerdir.

 —   Bu amaçlara ulaşmak için bar ışçı ve devrimci yollar ın araş tır ılmasına yönelik sürekli bir komitenin kurulması onaylanmıştır.

Bu son noktaya ilişkin çeşitli eylemler tartışılarak bunlar ara-sından dördü üzerinde düşün birliğine var ılmış ve kurulan devamlı ko-miteye tavsiye olarak bildirilmesinde oy birliğine var ılmıştır. Bu dörteylem şunlardı:

 —   Genel ayaklanma, —   Hükümete kar şı silahlı direnme ve genel grevlerle oluşturu

lacak silahsız kar şı koyma eylemleri —   Vergi ödememe gibi pasif direnme yöntemlerinin uygulanma

sı, —   Ordu içinde örgütlenerek, devrim sırasında ordu gücünü ya

nına alma.Özellikle üçüncü nokta üzerinde uzun tartışmalar oldu. Kongre-

deki tüm örgütler tı pk ı bir jiletin keskin kenar ında yürüyen insanlar ındikkatiyle birliğin dağılmaması için gayret ediyorlardı. Sonuçta, ya-yınlanan bildiride bu gayretin tüm izlerine rastlanır.

Bildiri, Osmanlı ülkesinde çeşitli eylemlerde bulunan bütün öz-gürlükçü liberal gruplar ın kongreye katıldığı ve sonuçta Osmanlı halk-lar ının birliğinin sağlandığı noktanın altını çizerek başlıyor, sonra şun-

Page 81: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 81/516

86 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

lara değiniliyordu:"... O halklar ki, ülkeye acı çektiren ve onu tüm dünya gözünde

alçaltıcı durumlara sürükleyen Abdülhamit IFnin boyunduruğu altındaacı çekmektedirler. Bu saltçı yönetim yalnızca hıristiyan halklar ı içindeğil, ama bizzat yık ılmış, köleleştirilmiş, sürülmüş, öldürülmüş ve sonolarak uygar halklar ın gözü önünde haksız yere suçlanmış müslü-manlar içinde kahredici olmuştur".

"... Ülke ekonomik yık ım, yoksulluk ve açlığın yaygınlaşmasınaher gün daha geniş ölçüde tanık olmaktadır. Vergilendirme yöntemleri,k ırsal alanda dirlik ve düzen yokluğu, tahıla el koyma, tefecilik, etkin

 bir ulaşım ve haberleşmenin yokluğu tar ım kesimini ekonomik alandayoksullaştırmaktadır. Bunun yanısıra toprak altı servetleri ve ormanlar yararlanılamaz durumda. İmparatorluğa hırsla dadanan uluslararası 

 bankerlere sağlanan imtiyazlar birkaç kişinin aşır ı kazançlar sağlama-sından başka ülkeye bir yarar getirmemiştir.

"Bunca yık ıma neden olan düzeni, mümkün olan en erken süredeVe hangi araçla olursa olsun devirmek zorunludur. Bunun için şunlar ı önermekteyiz:

 —   Sultan Abdülhamit'in reddedilmesi, —   Bugünkü düzenin yerine daha radikal bir düzenin kurulması, —   Ülkenin tüm halklar ını temsil edecek bir parlamentonun ku

rulması..." ve bildirge, bu amaçlar ı gerçekleştirmek için tüm Osmanlılar ı mücadele etmeye çağırarak şöyle diyordu: "Herkesi çağır ıyoruz;özgür araştırma olanağından yoksun bilim adamlar ı, toprak ve ekmek ten yoksun, yasal olmayan vergilerle ezilmiş, hazine memurlar ınca soyulup, yağmalanmış köy ve kent emekçileri, malını güvenlik içinde taşıyamayan tüccarlar, başlar ındaki efendiler taraf ından kendi vatandaş lar ı üzerine yürümeye zorlanan aç, çı plak, aylıklar ını alamayan asker ler, sözün k ısası, korkunç boyunduruk altında ezilen tüm imparatorluk uluslar ına sesleniyoruz; gelin, bu her şeyi ile onlar için uygun olan yüzkarası ceberrut düzeni devirmek için bu kutsal savaşta birleşin. Gelin,

özgürlük, reform, devrim düşüncesiyle bizimle beraber siz de coşun".Bu kongre birçok araştırmacı ve yazar taraf ından da kabul edildiği gibi,Jön Türk özgürlükçü hareketinin liberal niteliğinin devrimci doğrultuyadönüşümünü belirleyen bir tarihi dönemeç noktasıdır. Osmanlı liberalleri kadar dış ülkeler taraf ından da ilgiyle izlenmiştir. İngiliz Gizli Belgelerinin açıklanan bölümleri, Petrosyan'ın kitabında kaynak olarak değindiği Rus Devlet ar şivindeki belgeler bunu kanıtlamaktadır.

Kongrede gerçekleştirilen bu geniş cephe ve alınan kararlar ağır-lığı Osmanlı ülkesine, Rumeli'ye aktarmıştır. Sonuçta Abdülhamit'insaltçı yönetimini yıkan, burjuva devrimini gerçekleştiren Makedon-

Page 82: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 82/516

Tanzimat'tan İ kinci Me şrutiyete (1839-1908) 87

ya'daki eylemler olmuştur.Abdülhamit'in saltçı dönemi olarak nitelenen 1878-1908 dönemi

kapitalizmin tekelci ve emperyalist aşamaya girdiği dönemdir. Burju-vazi ile proletarya arasındaki çelişki bu dönemde daha da keskinleş-miştir. Paris Komünü deneyini takip eden yıllarda işçi sınıf ının siyasal

 boyutlar ı derinleşmiş; İngiltere ve Fransa başta olmak üzere, birçok ül-kede işçi sınıf ı partileri kurulmuş; siyasal mücadele açısından ortayaçıkan yöntem farklılıklar ı Birinci Enternasyonal'in parçalanmasına yolaçmıştı. Bütün bunlardan daha da önemlisi Rusya'daki 1905 Devri-mi'dir. Rus sosyal-demokratlar ımn devrimci pratiğine çok şeyler katanve 1917 Sovyet Devrimi'nin başar ısında, kazandırdığı pratik yönünden

 büyük katk ılar ı olan 1905 Devrimi'nin diğer ülkelerdeki etkisi de bü-yüktür. Jön Türklerin bu devrim kar şısındaki tutumlar ı çelişkili olsa

 bile, olaya bütünüyle kayıtsız kaldıklar ı hiçbir zaman ileri sürülemez.Liberal düzeydeki Jön Türk hareketinin devrimciliğine dönüşümünde1905 Devrimi ile İran'daki meşrutiyetçi hareketin payı büyüktür.

Kapitalizmin ve ona kar şı eylemlerin bu düzeye ulaştığı dönemde,Osmanlı  İmparatorluğu bir ölüm-kalım savaşı vermekteydi. Gerçek 

olan, bu ölüm-kalım savaşında Osmanlı'nın yaşamayı bir süre dahasürdürebilmesinin nedeni kendi gücünden daha çok, kapitalizmin iççelişkilerinin oluşturduğu dengededir. Buna daha önce de değinilmişti.Özellikle 1870'den sonra hızlı bir biçimde büyüyen Alman tekelleri ileİngiliz-Fransız tekellerinin uluslararası politikaya yansıyan mücadelesi1914 Dünya Savaşı 'na kadar artan şiddette devam etmiş ve Osmanlı İmparatorluğu'nu bütünüyle etkilemiştir. Abdülhamit'in dengeci poli-tikası Bağdat Demiryolu imtiyazının Almanlara verilmesiyle önemli bir yara almışsa da, iki emperyalist gücün Osmanlı iç politikası üzerindekikar şılıklı oyunlar ı 1914'e kadar sürmüştür.

Jön Türk Hareketi böyle bir ortamda doğmuş ve etkinleşmiştir.Hareket başından beri sınıfsal tabandan yoksundur. Asker-sivil bürok-ratlar ın oluşturduğu, önderlik yaptığı bir eylemler dizisidir. Sınırlı bir 

 büyüklüğe sahip eşraf niteliğindeki milli burjuvazisi ve orta sınıflar buhareketi zaman zaman arkalasalar bile, güçsüzlükleri, ülkedeki feodalkalıntılar ın etkinliği onlar ın da desteğini anlamlı bir düzeye getirme-miştir. Buna kar şın, ülke içindeki dışa bağlı ticaret burjuvazisi, hare-ketten ve sonuçlar ından daha çok yararlanmıştır. Bu da Jön Türklerin

 burjuva-liberal, burjuva-devrimci eylemlerinin bizzat kendi yurtlar ın-da yanlış değerlendirilmesini doğurmuştur.

Jön Türklerin emperyalizm kar şısındaki tutumlar ı da tutarlı gö-rünmemektedir. Yabancı ülkelerin Osmanlı İmparatorluğu'nun iç işle-rine ve genel siyasasına kar ışmalar ını şiddetle protesto ederken, gerek 

Page 83: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 83/516

88 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Ahmet R ıza grubu, gerekse Prens Sabahattin ve arkadaşlar ı eylemleri-nin başar ısı için zaman zaman dış ülkelerin kendilerini arkalamasını,daha doğru bir deyimle kendi amaçlan adına ülkeye müdahale etmele-rini bir gereksinim olarak ileri sürmüşlerdir. Bu müdahaleler üzerinemücadele stratejileri oluşturmuşlardır. Emperyalizm konusundaki buikili tutumlar ı onlar ın ülke yarar ından, halklar ın özgürlük ve ilerleme-sinden daha çok batı kapitalizminin köprübaşısı olarak hizmet etmeyidüşündükleri izlenimini vermiştir. Üstelik burjuva-liberal düşüncelerinyanısıra, bu düşünceleri ülkeye yerleştirmenin ön koşulu olarak burjuvaüstyapı kurumlar ını aynen almalar ı, batılılaşmanın ancak bu yönüyleilgilenmeleri, emekçi, küçük üretici, esnaf gibi halk yığınlar ının kendi-leriyle ters düşmelerine neden olmuştur.

Ayr ıca eğitimi, biçimsel kalı plara dayanarak, adeta toplumu belli bir  şekle dönüştürmek amacıyla kullanmalar ı da aydın bürokratlarlageniş halk yığınlar ı arasındaki ilişkiyi bütünüyle koparmıştır.

Bu durumda, Jön Türk hareketinin temel nitelikleri olarak şu nok-talar ı sıralayabiliriz:

 —   Düşün alanında burjuva-liberal çizgi,

 —   Hareketin hiç bir sınıfsal içeriğinin olmaması, dayanması gereken Türk milli buruvazisi ile yeterli bağlar ı kuramaması,

 —   Bir önceki özellikten ötürü asker-sivil bürokratlar ın hareketiçindeki ağırlıklar ının büyük oluşu,

 —   Yapay ve tutarsız bir anti-emperyalist görünüme sahip bulunması,

 —   1905 Rus Devrimi ve İran Meşrutiyet hareketi gibi dış devrimhareketlerine uzak kalmalar ı, bu hareketleri doğuran (özellikle RusDevrimi için geçerlidir bu) düşünsel ve sosyo-ekonomik nedenler üzerinde hiç durmamalar ı,

 —   Osmanlı vatandaşlığı kavramını, ülkenin birliği açısından,sürekli bir biçimde savunmalar ı...

 —   Birliğin korunmasını sağlama yönünden Osmanlı Hanedanı 

aracı

ğı

ile Müslüman-Türk egemenliğini sürdürmeyi istemeleri.Yukar ıda saydığımız nitelikler Jön Türk hareketlerini bir siyasaltragedyaya dönüştürmüştür. Şöyle ki; tüm Osmanlı halklar ının birliği,eşitliği ve özgürlüğünden söz ederken aynı zamanda Osmanlı Hane-dan'ından, ülke yönetimindeki Müslüman-Türk egemenliğinden vaz-geçemiyorlardı. Yabancı ülkelerin Osmanlı İmparatorluğu'na yaptıklar ı siyasal ve ekonomik tüm bask ılar ı reddederken devrim için onlar ındesteğim ar ıyorlardı. Halk için özgürlük, ekonomik ve sosyal ilerlemevaad ederken; iktidara halk adına gelmeyi onu eğittikten sonra ege-menliği devretmeyi düşünüyorlardı. Burjuva-liberal ve burjuva-dev-

Page 84: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 84/516

Tanzimat'tan ikinci Me şrutiyete (1839-1908) 89

rimci çizgilerine rağmen Türk milli burjuvazisi ile gerekli bağlan ku-ramamışlardı. Devleti, halklar ın birliği ve ülkenin bütünlüğü içindekurtarmaya çalışırken, parçalanmanın ön koşullar ını da hazırlamışlar-dı. Bu çelişkiler bu güne değin bir dizi düşünsel spekülasyonu doğuran"Siyasal Tragedya"nın temel öğeleriydi.

24 Temmuz 1908'de bir önce sözünü ettiğimiz "Siyasal Traged-ya"mn birinci perdesi kapandı: Jön Türkler sınıf ı olmayan, burjuvadevrimini gerçekleştirdi ve bunu yaparken de burjuva sınıf ı adına çizmegiyip, k ılıç kuşandıklar ını bilmiyorlardı.

Page 85: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 85/516

II İK İNCİ MEŞRUTİYET DÖNEMİ 

1) Özgürlüğe Yönelik Örgütlenme: 

Örgüt'ün kuruluşunu, Mithat Şükrü (Bleda) şöyle anlatmaktadı

r: "...Toplantı yeri "Beş Çınar" bahçesi idi. İlk toplantı iki gün sonra olacaktı.O günü sabırsızlıkla bekledim. "Beş Çınar" bahçesine gittiğimde arka-daşlar ın da orada olduğunu gördüm. Hepsi benim gibi heyecan içersin-deydi. Bu toplantıya katılanlar arasından isimlerini hatırladıklar ımşunlardır: Askeri Rüştiye Müdürü Bursalı Mehmet Tahir Bey, aynı rüştiyenin Fransızca hocası Naki Bey, Rahmi Bey (sonradan İzmir Va-lisi), Üçüncü Ordu Müşirlik Yaveri Kazım Nami (Duru), İsmail Hakk ı Baha Bey, Yüzbaşı Edip Servet Bey, İsmail Canpolat Bey, Ömer NaciBey, Talat Bey ve ben Mithat Şükrü... İlk söz alanTalat Bey oldu. Karar verdiğimiz günden beri düşündüğünü ve nihayet bir isim bulduğunusöyledi. Cemiyetimizin adı "Osmanlı Hürriyet Cemiyeti" olacaktı.Buna kimse itiraz etmedi, zira herkes cemiyetin kurulması ve çalışma-lar ın başlaması için sabırsızlanıyordu. O ak şam geniş dallar ı ile bir 

şemsiye gibi başımızın üstünde yayılan çınar ın altında Selanik'in meş-hur gurubunu seyrederken Olimpos biralar ını yudumluyor, bir yandanda cemiyetin nasıl örgütleneceğini düşünüyorduk". Örgütün kuruluş tarihi Eylül 1906'dır.

Örgüt başlangıçta "Beş Çınar" bahçesinde toplananlardan olu-şuyordu. Bu grup kendi aralar ında örgütün yapısını ve yaygınlaşmastratejilerini tartışıyorlardı. Kimsenin kuşkusunu çekmemek için geneçoğu ak şamüstleri "Yonyo"nun birahanesinde toplanıyor, fakat sonraörgütü teşkil eden kişilerden birinin evinde toplantılar ına devam edi-yorlardı. Bütün isteklerine rağmen kurucular ın noksansız, her zamantoplanmalar ı mümkün olmadığından yaşamsal kararlar ın geciktirilme-mesi amacı ile "Heyet-i Aliye" teşkil etmeye karar verdiler. HeyetiÂliye'ye Talat, İsmail Canpolat ve Rahmi Beyler seçildi. Cemiyetin

Page 86: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 86/516

92 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 partileşmesinden sonra bu heyet "Merkezi Umumi" olarak adlandır ı-lacaktır.

Cemiyet hücreler biçiminde örgütlendi... Hücre mensuplar ının dı-şında kimse birbirini tanımıyordu. Cemiyete üye kaydı için masonlaraözgü bir yöntem uygulanıyordu. Önce kuruculardan biri üye yapmak istediği kişiyi merkeze tanıtıyor, gerekli bilgileri verip, merkezin bukonudaki karar ını bekliyordu. Merkez gerekli incelemeleri yapı p, o ki-şinin üyeliğine karar verirse, yemin merasiminin yapılacağı tarih ve yer 

 belirleniyordu. K ılavuzluk edecek kişi adayı, belirlenen gece alı p,yemin yerine götürüyordu. Yemin merasiminin yapılacağı yere yakla-şınca adayın gözleri kapatılı p, şaşırtmak için biraz dolaştır ıldıktan sonramerasimin yapılacağı eve geliniyordu. Evin kapısında bulunan bir yet-kili, k ılavuzun "Hilal" parolasını duyunca kapıyı açıyor ve aday içerialınıyordu. İçerde bir odada, adaya cemiyete girmekte ısrarlı olup ol-madığı sorulduktan sonra alınan olumlu yanıt üzerine yemin merasimi

 başlıyordu. Aday gözleri bağlı olarak bir masanın kar şısındaki iskem-leye oturtulup sağ eli Kuran-ı Kerim'in, sol eli de tabancanın üzerinekonarak yemin ettiriliyordu. Yeminden sonra gözleri açıldığında kar şı-

sında siyah maskeli, sadece gözleri açık, baştan aşağı k ırmızı pelerinesar ılmış üç kişiyi görüyordu. Cemiyete giren için artık çık ış mümkündeğildi. Cemiyetten çık ıldığında ya da cemiyetin amaçlar ına ayk ır ı bir harekete katılındığında üye ihanetle suçlanı p, ölümle yargılanıyordu.

Başlangıçta gerek merkezin toplantılan, gerekse yemin merasimiçeşitli evlerde yapılmaktaydı. Sonralar ı Ömer Naci adına Alatini köşküile Tramvay deposu arasında küçük bir ev tutuldu. Yemin merasimleriorda yapılmaya başlandı. Merasimde adaya söylenen nutuk Ömer Nacitaraf ından hazırlanmıştı. Onun gür sesiyle "Vatanın sinesinde bir kale-i üstüvar gibi teşekkül eden..." diye başlayan konuşma üye adayını dahada heyecanlandır ıyordu. Üyelere bir numara verilmekteydi. İlk on nu-mara kuruculara aitti, yaş sırasına göre cemiyetin ilk on üyesi şöyle sı-ralanıyordu:

Bursalı

Tahir Bey 1 Naki Bey 2Rahmi Bey 3Mithat Şükrü Bey 4Talat Bey 5Kazım Nami Bey 6Ömer Naci Bey 7İsmail Canpulat Bey 8Hakk ı Baha Bey 9Edip Servet Bey 10

Page 87: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 87/516

 İ kinci Me şrutiyet Dönemi 93

Gerektiğinde iki cemiyet üyesinin tanışması için bir işaret sistemide geliştirilmişti. Masonlar ın tanışmasına benzeyen bu işaretleşmedetemel ilke gene "Kelime-i mukaddese: muin, Kelime-i mürur: hilal"sözcükleri olmuştu. Üye sağ elin üç parmağını büküp, bir hilal halindekalbine götürdüğünde işaret tamam sayılacaktı. Bundan sonra şu parolakar şılıklı olarak söylenecekti: Mim, ayn, ye, nin. Bu harfler eski ya-zıyla "muin" sözcüğünün harflerinden başka bir şey değildi.

"Osmanlı Hürriyet Cemiyeti"nin Paris'te, Ahmet R ıza Bey'in yö-netimindeki "İttihat ve Terakki" örgütü ile ilişki kurması daha sonralararastlar. Bu ilişki Dr. Bahaattin Şakir ve Dr. Nazım taraf ında kurulmuş-tur. Paris'teki örgütle ilişki Bükreş kanalıyla sağlanıyordu. Haber-leşmede kurye görevini genellikle Talat Bey sağlamaktaydı. Paris'tekigrupla ilişki kurulunca, oradaki merkezin önerisiyle "Osmanlı HürriyetCemiyeti"nin adı "İttihat ve Terakki Cemiyeti" olarak değiştirildi vedışardaki örgütün dahili grubu olarak nitelendi. Birleşmeye kadar Paris'teki grup Terakki ve İttihat biçiminde anılmaktaydı. Bu ad da,Selanik Grubu'nun ısrar ıyla "İttihat ve Terakki" şekline dönüştürüldü.

Eylül 1906'dan sonra merkezdeki üyelerin bütün gayreti örgüt-

lenmeyi yaygın biçimde gerçekleştirme üzerinde toplandı. Dr. Na-zım'ın gizlice Selanik'e gelişi, örgütlenme çalışmalar ını hızlandırdı.Anadolu'daki örgütlenmede Dr. Nazım'dan yararlanıldı. O günlerdeBursalı Tahir Bey İzmir'e tayin olunmuştu. İzmir örgüt açısındanönemliydi. Özellikle Anadolu'dan Selanik'e gönderilen bazı k ıt'alar ınkumandanlar ıyla görüşerek, onlar ın da cemiyet saf ına çekilmesi gere-kiyordu. Bunu sağlamak için Dr. Nazım Bey, Kazım Nami Bey'in sağ-ladığı izinle, din adamı k ılığında İzmir'e Tahir Bey'e yardıma gön-derildi. Burada Kara Kemal Bey'in de desteği ile gerekli propaganda veörgütlenme yapıldı. Diğer yandan Suriye'den gizlice gelen MustafaKemal Bey de Ömer Naci ve Hakk ı Baha Beylerin aracılığı ile örgütçatısı içersine alındı. Genç subaylar dalga dalga diyebileceğimiz bir hevesle cemiyete girmeye çalışıyorlardı. Hareket Selanik sınırlar ını aş-

ştı

.Selanik çekirdeğinin tamamlanı p, güçlenmesinden sonra üçüncüordunun alanına giren Kosova vilayetinde, özellikle Manastır'da ör-gütlenme işlerine girişildi. Bu konuda cemiyete alınmış olan Enver Bey'in (sonradan Harbiye Nazır ı) rolü büyüktür. İlk adımlar ı o at-mıştır. Manastır'da üye yapılacak kişileri seçmiş, merkezin onayını al-dıktan sonra yemin merasimlerini yaptırmıştır. Manastır'daki ka-rargâhın bir çok subayı cemiyete girmiştir. Bunlar ın içersinde KazımBey (Karabekir), Resneli Niyazi Bey gibi atılgan ve cesur subaylar başı çekmekteydi. Özellikle Kazım Bey'in örgütçü yeteneği cemiyet açısın-

Page 88: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 88/516

94 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

dan büyük bir kazanç olmuştur.Kosova vilayetindeki örgütlenmenin başar ılı olmasına kar şın,

 bölgenin diğer vilayeti olan Edirne'de aynı sonuçlar elde edilememiştir.Bunun nedenlerinin başında, Edirne'deki İkinci Ordu'nun kumandakademesindeki subaylann padişaha bağlılığı ve genç subay oranınınÜçüncü Ordu kadar yoğun olmaması gelmektedir.

İstanbul'da da benzer bir gelişme olmuştur. Kazım Bey'in İstan- bul'a tayin edilmesinden sonra başkentteki örgütlenme başar ılı bir dü-zeye kavuşmuştur. Örgütün yayılması sırasında üyelere verilen sıranumaralar ı, cemiyetin güçlü olduğu kanısını vermek için yeniden dü-zenlenmiştir. Örneğin Manastır'daki şubede üye numaralar ı 5014'ten

 başlatılmıştır. Böylece yeni üyelere cemiyetin çok sayıda üyeye sahipolduğu izlenimi veriliyordu.

Örgüt yaygınlaştıkça eşgüdüm ve disiplin sorunlar ı da ön planaçıktı. Özellikle Manastır'da bazı genç subaylar ın bağımsız davranışlar ı tehlikeli boyutlara ulaşabilecek nitelikteydi. Eşgüdümün her geçen günyitirilmesi Selanik'teki merkezi korkutmaktaydı. Bağımsız eylemlerinönünü almak için cemiyetin bir dizi eyleme girişmesine karar verildi.

Bu eylemler, çoğunlukla merkezi hükümete yönetilen silahlı girişim-lerdi. Selanik merkez kumandanı Nazım Paşa'nın öldürülme girişimi,Atıf (Kamçıl) Bey'in Şemsi Paşa'yı vurması bu eylemlerden bazılar ı-dır.

Disiplinin sağlanması için üyelik yemini edenlere, emirlere uy-madıklar ı takdirde merasimde kullanılan tabancayla vurulacaklar ı uya-r ısı yapılıyordu. Fakat bu uyar ının nasıl gerçekleştirileceği konusundaherhangi bir düşünce başlangıçta yoktu. Silahlı eylemler arttıkça buuyar ının önemi de öne çıktı. Silahlı eylemler yönünden iki sorun vardı.Birincisi eylemin kimin taraf ından yapılacağı, diğeri ise görevi üstle-nenin ihaneti halinde ne ceza verileceği idi. Bu sorunlar ın çözümü içinörgüt içersinde yeni bir örgütün kurulmasına karar verildi. Bu yeni altörgüte cemiyetin "Fedai"leri adı verildi. Fedailer bizzat genel merkez

taraf ı

ndan seçilip görevlendiriliyordu. Bunlar ı

n kimliği tamamen gizlitutuluyordu. Böylece cemiyetin içersinde gizli bir bölüm oluşturul-muştu. Cemiyet illegal olduğu dönemlerde bile gizli bir alt-örgüte sahipolmaya başlamıştı. "Fedai" grubunun eylemler sırasında büyük yarar-lar ı görüldü. Bir yandan silahlı eylemler işini gerçekten bilen kişiler taraf ından yapılıyor, aynı zamanda da cemiyetin kendi dışındakiler üzerinde gizemli bir bask ısı sağlanıyordu.

Eylemlerin zamanlama bak ımından aksamaması da üzerindeönemle durulan bir başka noktaydı. Bilhassa Manastır grubunun za-manlama açısından dikkatsiz oluşu eşgüdüm ve disiplin sorunlar ını sık 

Page 89: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 89/516

 İ kinci Me şrutiyet Dönemi 95

sık öne çıkartmaktaydı. Manastır'daki atılganlara ayak uydurabilmek için Selanik de hızlı bir biçimde harekete geçti. Enver'in, Resneli Ni-yazi Bey'in dağa çıkması bir anlamda Selanik merkezinin teşvikiylegerçekleşti.

Olaylar 1908'e gelindiğinde cemiyetin öngörmediği biçimde hızlagelişmeye başladı. Büyük devletlerin Osmanlı  İmparatorluğu'nun veRumeli'nin paylaştır ılması yönündeki niyetleri Reval toplantısında daha

 bir açığa çıkmıştı. Bu cemiyeti çok kesin bir eyleme doğru itti. Revaltoplantısının sonuçlar ının kabul edilemeyeceğine ilişkin bir bildirinin

 büyük devletlerin elçilik ve konsolosluklar ına dağıtılması planlandı.Rumeli'deki gizli örgüte bağlı yurtseverler açısından bardağı ta-

şıran son damla bir öncede değindiğimiz Reval buluşmasıdır. Bu bu-luşma 9 Haziran 1908'de, İngiltere Kralı 7. Edvard ile Rus Çar ı arasın-da, Estonya'nın bugünkü adıyla Tallin, o dönemdeki adıyla Reval ken-tinde yapılmıştır. Tar ık Zafer Tunaya'nın altını çizdiği gibi "Buluşmaresmi söylevleri aşan bir hava içersinde geçti ve bir andlaşma görüntüsüaldı. Buluşmada üçlü bir andlaşma işareti sezildi. Sızan söylentiler kö-tüydü. Osmanlı üzerindeki denge bozulacak, Rumeli parçalanacaktı.

Yıldız, vatanı yabancılara terkediyordu". Cemiyet yönünden bu kabuledilemez bir sonuçtu.

2) Eylemler ve Hürriyetin İlanı: 

Mayıs 1908'den sonra Üçüncü Ordu'nun Manastır yöresindekik ıt'alar ında ve çevre köylerle kentlerde huzursuzluk büyümeye başla-dı. Makedonya Genel Müfettişi Hüseyin Hilmi Paşa saraya çektiğitelgrafta şu haberleri vermekteydi: "Jön Türk, Ermeni ve Makedonyakomitelerinin son umumi içtimalar ında verdikleri karara göre Selanik yahut Manastır dahilinde, bir mahalli mahsusta "Merkez İcra Komitesi"namıyla bir heyeti ihtilaliye teşkil edip, pek yak ın bir zamanda fiiliyata

 başlayacaklar ı...". Bu güvenilir bir istihbarattır. Yalnız komitenin ya da

cemiyetin adı

verilmemektedir. Hüseyin Hilmi Paşa'nı

n cemiyetin var-lığından haberdar olmaması mümkün değildir. İsmini açıkça verme-mesinin nedeni, örgütün gücünü tam olarak kestirememesinden ilerigelmektedir. Buna benzer bir başka haber de Atina'daki Osmanlı ElçisiR ıfat Bey'den gelmiştir. Bu habere göre: "... Sefarethanenin hususi is-tihbarat memurunun Makedonya komitecisi k ılığına sokularak ve ko-miteci yazılarak ihtilal heyetinin içinden bazı haberler alması sağlan-mıştır. Bunlar ın başında şu gelmektedir: İkinci ve Üçüncü Ordular ınzabitlerinden bir çoğu ihtilal komitesinin düşüncelerine taraftardırlar.Bunlarda meşrutiyetin iadesi için söz vermişlerdir. Arnavutlardan bir 

Page 90: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 90/516

96 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

tak ım nüfuslu şahsiyetlerde ikna edilmişlerdir. Bu suretle alınan tertibatyak ında fiiliyat sahasına çıkacaktır". Elçiliğin bu raporunun tarihi 22Haziran'dır. Görüldüğü gibi İstanbul, Rumeli'de bir şeylerin olduğununfark ındadır. Bu nedenle de Rumeli'ye, bu tip olaylara kar ışmamış bazı Anadolu taburlar ı sevkedilmiştir.

Bir çok kaynağa göre olaylar ın böylesine hızlanmasından Sela-nik'teki merkez de ürkmüş gözükmektedir. Ne var ki Manastır'dakigruba söz geçirmek mümkün değildir. Yapılacak tek şey gelişen olay-lar ın arkasında kalmamaktır. Selanik'te bu düşünceyle eylemlere gi-rişmeye karar vermiştir. Bu eylemleri şöyle özetlemek mümkündür:Selanik ve çevresinde bazı silahlı eylemlere girerek hükümet yetkilile-rini yıldırma. Anadolu'dan gelen taburlar ın içine sızarak onlar ın subayve askerlerini cemiyete kazanmak. Bu eylemler doğrultusunda ilk ola-rak Selanik Merkez Kumandanı Nazım Bey'in öldürülmesi girişiminde

 bulunuldu. Nazım Bey, Enver Bey'in k ız kardeşiyle evliydi. İsmailCanpulat'ın bir başvurusunu görüşmek için alt kattaki selamlık odasınagiderek Canpulat Bey'le konuşmaya başlayan merkez kumandanı pen-cereden ateş eden Mustafa Necip adındaki bir subay taraf ından yara-

landı. Merkez kumandanının yaralanması ve vuranın yakalanamaması cemiyetin gücüne bir kanıt olarak yorumlandı. Nazım Bey İstanbul'adöndükten sonra verdiği raporda Enver Bey hakk ında şunlar ı söyler:"Enver Bey'le pek az görüştüğümden ve kulunuza hiç bir şey açmadı-ğından, hatta yanımda bir şey sorulmadığı zaman hiç konuşmadığındanahval ve ahlak ı hususiyesine bir vukufum yoktur". Ne var ki cemiyet,merkez kumandanının Enver Bey'i ihbar edeceği varsayımına dayana-rak onu Tikveş yöresine, gereğinde gerilla harekatına başlamak üzeregönderdi. Böylece Enver Bey'in cemiyetin üyesi olduğu açığa çıktı.

Abdülhamit, Üçüncü Ordu içersindeki kaynaşma konusunda ilk elden bilgi almak için iki subayın İstanbul'a gönderilmesini ister. Buemir üzerine Kurmay Ali R ıza ve Topçu Hasan R ıza isimlerindeki ikiAlbay İstanbul'a gönderilir. Bunlar ın İstanbul'da gereğinden fazla kal-

ması

cemiyeti telaşlandı

r ı

r ve hemen gelmeleri konusunda bask ı

yap-maya karar verir. Bu bask ılar o derece büyür ki, Hüseyin Hilmi Paşasaraya gönderdiği bir telde "... avdetleri için gün bile tayin olunduğu veşayet o gün iade edilmezlerse fena şeyler olacağına dair haberler alın-dığını" bildirmektedir. Durum her geçen gün daha ciddi boyutlaraulaşmaktaydı. Hüseyin Hilmi Paşa kendisinin dışında bütün subaylar ıncemiyetin üyesi olduğuna bile inanıyordu.

Olaylar ın bu noktasında iki önemli gelişme daha ortaya çıkar.Bunlardan birincisi Firzovik olayı, diğeri de Niyazi Bey'in dağa çık-masıdır. Firzovik olayının çık ış nedeni Rumeli demiryollar ında çalı-

Page 91: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 91/516

 İ kinci Me şrutiyet Dönemi 97

şan Avusturyalılar ın eşleriyle birlikte Firzovik'te bir kaç gün sürecek  bir piknik yapmaya karar vermeleridir. Bunu duyan otuz bin ArnavutFirzovik'te toplanarak büyük bir protesto eylemine girişir. Arnavutlar ınFirzovik'te toplanması sırasında 3 Temmuz 1908'de, Niyazi Bey cumanamazını izleyen saatlarda, alay cephaneliğinden aldığı mühimmat vesilah ile dağa çıktı. Kendisini yüze yak ın asker ve sivil izliyordu. Bunuizleyen günlerde Eyüp Sabri de aynı şekilde çete kurarak gerilla sava-şımına soyundu. Niyazi Bey'in dağa çıktığı bölge Ohri'ye yak ındı. Ohrive çevresi muhalefetin en yoğun olduğu bölge olarak biliniyordu. Bumuhalefet o boyutlardaydı ki, sabah içtimâlannda askerler "yaşasın

 padişah" yerine "yaşasın millet" diye bağır ıyorlardı.Saray, Niyazi Bey hareketinin bastır ılması için alaylı bir subay olan

Şemsi Paşa'yı görevlendirir. Şemsi Paşa alaylı olduğu için, mektepli de-diği genç zabitlerden nefret etmektedir. Arnavutlar taraf ından sevildiğiiçin gönüllü Arnavutlardan bir birlik oluşturur. Önce Selanik'e gelir.Cemiyet burada paşaya kar şı bir hareket yapmaz. Bir anlamda eylemle-rinin bütününe zarar vermek istemediği için bu yolu tercih ettiği açıktır.

Her geçen gün cemiyetle sarayın hesaplaşma zamanını yaklaş-

tırmaktaydı. Bu hesaplaşma üç alanda odaklaşmaktaydı. —    Niyazi, Eyüp Sabri ve Enver Bey çetelerinin ortadan kaldı r ılmasına yönelik girişimlerin engellenmesi.

 —   Firzovik'te toplanan otuz bin Arnavut'un kazanılması, —   Anadolu redif taburlar ının kazanılması doğrultusundaki ça

 balar.Bu üç alanda da cemiyetin eylemleri başar ılı olur. Nihayet Şemsi

Paşa, Manastır postahanesinden çıkarken cemiyet üyelerinden Atıf Beytaraf ından vurularak öldürülür. Bu kazanımlardan sonra iş son atılımınyapılmasına kalmıştır.

Selanik'teki merkez 21-22 Temmuz gecesi olağanüstü bir toplantı yaparak 24 Temmuz'da genel k ıyamın başlamasına karar verir. Kal-k ışma, Rumeli'nin bütün yörelerinden, halk ve asker adına saraya,

anayasanı

n yürürlüğe konması

ve meşrutiyetin ilanı

na ilişkin ar ı

zatelgraflar ının çekilmesi biçiminde uygulanacaktır. Diğer taraftan Se-lanik ve öteki kentlerde duvarlara cemiyetin meşrutiyet isteyen bildiri-leri asılacaktır. Bildiri Fethi (Okyar) Bey taraf ından kaleme alınmıştır.Olağanüstü toplantıya katılanlar şunlardı: Talat Bey, İsmail Canpulat,Mithat Şükrü, Binbaşı Cemal (sonradan bahriye nazır ı), Kurmay Bin-

 başı İsmail Hakk ı, Manyasizade Refik, Kurmay Binbaşı Fethi (Okyar),Müftüzade İhsan Namık, Yüzbaşı Hasan Fehmi.

Manastır 24 Temmuz'da yapılacak hareketi bir gün önceye aldı.Saray taraf ından Şemsi Paşa'nm yerine gönderilen Tatar Osman Paşa,

Page 92: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 92/516

98 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Manastır'da 22-23 Temmuz gecesi Niyazi ve Eyüp Sabri beylerin çe-teleri taraf ından dağa kaldır ıldı. Bu olay İstanbul'u ve sarayı şaşk ınlık içersinde bıraktı. Bunun etkisini azaltmak istemeyen Manastır 23Temmuz günü meşrutiyeti tek başına ilan ederek bir telgrafla saraya

 bildirdi. Manastır'ı Rumeli'nin diğer yöreleri izledi. Hareket Sela-nik'teki merkezin planladığından daha önce başlamıştı. Rumeli'dengelen telgraflar ı padişah gereğinin yapılması için Meclisi Vükela'yahavale etmişti. 23-24 Temmuz gecesi Meclisi Vükela toplantı halindekaldı.

Telgraflar kar şısında "Heyet-i Vükela" (Bakanlar Kurulu) neyekarar vermesi gerektiğini bir türlü bilemiyordu. Aslında bu karar-sızlığın nedeni padişahın bu konudaki gerçek isteğinin ne olduğunun

 bilinememesiydi. Sabaha kadar bakanlar kurulu elindeki kanıtlan, bel-geleri inceleyerek bir durum değerlendirmesi yaptı cemiyetin gücü açı-sında kesin bir bilgileri yoktu. Fakat hükümetin o dakikaya kadar yap-tığı tüm girişimler ters tepmişti. Otoritenin sarsıldığı, Rumeli'demerkezi hükümetin tanınmadığı bir gerçekti. Tartışmanın sonuna doğruhâlâ açık bir karara ulaşılamamıştı. Bunu Kamil Paşa anılar ında şöyle

anlatmaktadır: "Kanuni Esasi'nin ilanından başka bir çare kalmamıştı.Fakat içimizde bunu Abdülhamit'e teklif edecek bir yiğit tasavvur olu-namadığından mütehayyir bir halde idik. İşte şaşk ınlık bu noktayaeriştiğinde imdada sultanın bir iradesi yetişti. Ellerinde yeni telgraflarlakurenadan R ıza Bey, ikinci katip İzzet Paşa ile meclise girdi. "Şevketlüefendimiz bu telgraflar ın da mütalaalar ını ferman buyurdular. Anlaşılanahali Kanuni Esasi'nin ilanını arzu ederlermiş; ben Kanuni Esasi'ninilanının aleyhinde değilim buyurdular" dedi. İşte bu sözlerdir ki meclisirahatlattı. Bundan sonra şu bakanlar kurulu karar ı hazırlandı:

"Manastır, Kosova ve Selanik vilayetleri bütün halk ının ve ordunun bazı mıntıkasında bulunan erat ve subaylar ının şu son günlerde gi-riştikleri serkeşçe hareketlerin mahiyetlerine dair sözü geçen vilayet vemıntıkalar vali ve kumandanlar ından ve umum müfettişlikten 8,9 ve 10

Temmuz 1324 (21, 22, 23 Temmuz 1908) tarihlerinde gelen 67 adettelgraf ve yazılar padişah hazretlerinin emri gereğince aramızda birer  birer incelendi. Gelen yazılara göre bir çok mahalde bulunan ahalininayaklanması pek çok yerlerde subay ve askeri eratın onlara katılmasıy-la, bazı askeri depolar ın kapılar ını k ırarak bir çok silah ve cephane vetabur sandıklar ında mevcut paralan alarak ve kendilerine mani olmak isteyenleri şiddetli cezalarla ve ölümle tehdit ederek ve nihayet toplar atarak, nutuklar vererek hürriyetin ilanına dair bir tak ım nümayişlerde

 bulunduklan ve dün gece Manastır'da bazı kumandanlann ve hattaMüşir Osman Paşa'nın bulunduğu yeri kuşatarak Osman Paşa'yı tevkif.,

Page 93: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 93/516

 İ kinci Me şrutiyet Dönemi 99

ettikleri ve bu asice hareketlerin Kanunu Esasi hükümlerini yürürlüğekoymakla Meclisi Mebusan'ın toplantıya davet ettirilmesi esasına da-yandığı ve bu konuda her türlü nasihata kulak asmayarak daha çok ka-r ışıklık çıkaracaklar ı anlaşılmış ve gerçi Kanuni Esasi yürürlükte olup,Meclis-i Mebusan'ın muvakkat bir müddet için tatili şimdiki hareket-lerin ve memleketin gereğinden olması dolayısıyla bir müddetten beridavet edilmemiş ve açılmamış ise de halk arasında kah dökülmesinimen etmek ve ecnebi devletlerin işlerimize kar ışmalar ına meydan ver-memek vazifemiz icabatından olduğundan, Meclis-i Mebusan'ın açıl-ması çaresiz yapılacak bir şey olduğundan, durum aramızda müzakereedilerek arzedilmesi padişah hazretlerinin emirleri gereğinden olup,hakikatte memlekette güvenliğin yerleşmesi arzusunu hedef tutan yük-sek mütalaalar ı tam isabetli bulunduğundan seçim hakk ında zatenmevcut olan usule uyarak gerekli vasıflar ı taşıyan üyelerinin seçilme-siyle arka arkaya bildirilmesi hususunun umumi olarak vilayetlere vekendi başına buyruk livalara tebliğ edilmesi ve bu karar ın onlara anla-tılmasıyla cemiyetlerinin dağıtılması müzakere ile uygun görülmüş ve

 bu konuda yazılan telgrafname sureti ilişik olarak arz ve takdim edil-

mekle, padişah hazretlerinin bu konudaki emir ve fermanlar ı ne şekildeçıkarsa isabet onda olmakla bu ve her türlü işte emir ve ferman padişahhazretlerinindir."

Bu karar padişah taraf ından hemen onaylanmıştır. Ertesi gün baştaİstanbul olmak üzere tüm vilayetlerde ve yörelerde Kanunu Esasi'ninyürürlüğe girdiğine ilişkin padişah hattı hümayunu yayınlanmış ve yü-rürlüğe girmiştir. Böylece 24 Temmuz 1908'de hürriyet (İkinci Meşru-tiyet) ilan edilmiştir.

İttihat ve Terakki bu şekilde özgürlük savaşımında büyük bir adı-mın atılmasını sağlamış, bir gecede Osmanlı kamuoyu taraf ından "Ce-miyet-i Mukaddese" olarak nitelenmeye başlanmıştır. İstanbul, Ma-nastır, Selanik ve ülkenin diğer yörelerinde özgürlük ve meşrutiyet

 büyük şölenlerle kutlanmıştır. Gösteri ve nümayişler aylarca sürmüş-

tür. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin öncülüğünde yaşama geçen buhürriyet hareketi 1789 Fransız Devrimi'nden büyük ölçüde esinlen-miştir. Nitekim, Selanik'te bu mutlu olay şenliklerle kutlanırken, Be-yaz Kule Kahvesi'nde oturan Naki Bey, coşarak, çalmakta olan or-kestrayı susturmuş ve güF sesiyle "Maestro çal Marseyyez'i" demiştir.Marseyyez'in nağmeleri arasında, orada bulunanlar hürriyetin tadını ilk kez coşkuyla çıkarmışlardır. Gerçekten, hürriyete baş koyan cemiyetinüyeleri "Türk Jakobenleri" olmuştu.

Page 94: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 94/516

3) Meclis-i Mebusan'ın Açılışı: 

Kanun-u Esasi'nin yürürlüğe girdiği, tüm vilayetlere, livalar ı milletve-kili seçimleri yapılmasına ilişkin emirlerin gönderildiği Temmuz veAğustos 1908 günlerinin coşkusu haftalarla sürdü. Fakat böylesine

 büyük coşkulara kar şın cemiyetin salt özgürlük vadeden söylevlerin-

den başka somut girişimler pek ağı

r gelişmekteydi. Gerçi 24 Temmuz'uizleyen günlerde ortaya çıkan bir grev dalgası, nicel olarak büyük ol-masa da Osmanlı işçilerinin kendi haklar ı doğrultusunda savaşım ver-meye kararlı olduklar ını göstermekteydi. 1908 grevleri diye bilinenhareketlere Selanik'teki Alatini un fabrikasının işçilerinden, İzmir-Aydın demiryolu, Anadolu demiryolu ve Tramvay şirketi işçilerinekadar yaklaşık otuz işyerinin işçileri katılmıştı. Diğer yandan basınüzerindeki sansür kalkmış, sınırsız diyebileceğimiz bir basın özgürlüğüortaya çıkmıştı" Hürriyetin ilanından sonraki haftalarda somut örnekle-riyle ortaya çıkan bu olaylara kar şın hükümet katında belli bir heyecanve acelecilik görülmüyordu. Sadrazam olan Küçük Sait Paşa ve diğer hükümet üyelerinin değil cemiyete, meşruti yönetime bile yak ınlıklar ı kuşkuluydu. Unutulmaması gerekiyordu ki, başta Abdülhamit olmak üzere hükümette görev alan ya da almayan bütün yöneticilerin özgür-

lük, meclis ve meşrutiyet konusunda geride bırak ılan yıllardaki tavırlar ı  biliniyordu. Bu konum cemiyet için de tehlikeliydi. Nitekim ilk bakan-lar kurulu karar ında cemiyetin feshi bile istenmişti. Bu durumda Sela-nik'teki "Merkez-i Umumi"den bir grubun İstanbul'a hemen gitmesişart olmuştu.

5 Ağustos 1908 tarihli (21 Temmuz 1324) Tanin'de dördüncüsayfanın birinci sütununda şu haberi okumaktayız:

"Tanin İdarehanesine,Osmanlı İT (İttihat ve Terakki) cemiyeti mülk ve millete Kanun-

u Esasi'yi bahşettirmiştir. Kanun-u mezkurdan tamamiyle yararlanmayı muazzez ve mukaddes bir maksat olarak takip eylemekte olan bugünkühükümetin cemiyetin mukaddes amacını bütünüyle kavrayamadığını görmekteyiz... Hükümet-i hazıra ile vatanın ve milletin hizmetinde olan

cemiyet arasında kar şılıklı güvenin tesisi için cemiyet üyelerinden Er-kanı Harp Binbaşısı Hakk ı (Haf ız) Bey ile Necip, Talat, Rahmi ve Hü-seyin beylerden mürettep bir özel heyet İstanbul'a hareket etmiştir. 19Temmuz 1324, Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti Selanik Merkezi".

Bu ağdalı bildirinin arkasında söylenmek istenen, mevcut SaitPaşa hükümetinin cemiyetin amaçlan doğrultusunda çalışmadığı, ce-miyetin Kanun-u Esasi'yi ulusa armağan eden bir kuruluş olarak onusavunmaya kararlı bulunduğu, toplumun refahı için alınması gereken

Page 95: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 95/516

 İ kinci Me şrutiyet Dönemi 101

tüm tedbirleri denetleyeceği, açıkçası meşrutiyeti ve yeni düzeni savu-nacağının belirtilmesidir. Gazetenin dördüncü sayfasında yer alan ve

 bizim bir bölümünü aldığımız bu bildiri Sait Paşa hükümetine meydanokumaktadır.

Sadrazam Küçük Sait Paşa, korkulan, hiç bir dostu olmayan, sondönem Osmanlı politikacılar ının içinde önde gelen biridir. NitekimİT'de gelecekteki iktidar yolunda zaman zaman kendisinden yararlan-mıştır.

Merkezi Umumi'den, adının belirtilmesini istemeyen bir yetkiliİ bnülemin'e (Mahmut Kemal) bu konuşmayla ilgili şu bilgiyi vermiştir:

"İstanbul'a geldiğimiz gün, Babıâli'ye giderek Sait Paşa'ya müla-ki olduk. O sırada yanında Hariciye Nazır ı Tevf ık Paşa vardı. Bi-zi onatanıtırken "Zannederim kendisine itimad edersiniz" sözünü sarfetti. Busözüyle onun yanında serbestçe konuşulabileceğine işaret etmek isti-yordu. Sonra (kendisine mahsus) itidal ile her birimizle ayr ı ayn ko-nuşmaya başladı. Ve bir çok soru sordu. Kabinenin teşkilinde, Şeyhü-lislam ile Harbiye ve Bahriye Nazırlar ının padişah taraf ındanseçilmesine değinerek bunlar ın seçiminin padişaha ait olduğunu ileri

sürdü. Biz bunu uygun bulmadığımızı söyledik. Bize cevap vermeyeçalıştı. Nihayet bu görüşü meşrutiyete muhalif gördüğümüzü kesinolarak söyleyince bu konuya devam etmedi.

Biz Meclis-i Mebusan'ın açılmasında ve milletvekillerinin seçil-mesinde yeterince acele davranılmadığından şikayet ettik. O "Kusuru-muz yoktur, çalışılıyor, fakat işin zamana muhtaç olduğunu takdir edersiniz" dedi. Daha bir çok sözden sonra ayr ıldık".

Bu buluşma Sait Paşa'ya cemiyetin gücü hakk ında bir fikir ver-mişti. Özellikle kar şısındakilerin cesur, pervasız konuşma tarzı Paşa'nın alışageldiği bir üslup değildi. Bir yandan Padişahın meşruti-yete rağmen eski "müstebit" tutumunu sürdürme arzusu, diğer yandancemiyetin iktidara ortak olma kararlılığı arasında kendine has dengelerikuramayacağını anlayan Sait Paşa, görüşmenin yapılmasından bir kaç

gün sonra istifa etti. Yerine yaşlı

, İngiliz yanlı

Kamil Paşa atandı

.Cemiyet, Kamil Paşa'ya da güvenilemeyeceğini biliyordu. Ama onunlahesaplaşmasını Meclis-i Mebusan da yapacaktır.

1908'den sonra cemiyete yönelik muhalefet de yükselmeye baş-ladı. Eski Jön Türklerin yurda dönmeleri, cemiyetin bunlar ın önemli bir 

 bölümüne yak ın bakmaması muhalefetin ilk nüvesini oluşturdu. PrensSabahattin, Mizancı Murat, Said-i Kürdi (Nursi) bunlar ın önde gelen-leriydi. Meşrutiyetin ilanı ile birlikte bütün ülkede esen özgürlük hava-sının ilk somut sonuçlar ı grev dalgası ile kadın hareketinin başlaması 

Page 96: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 96/516

102  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

olmuştur. Başta Halide Edip (Adıvar) hanım olmak üzere basında kadınhak ve özgürlüklerinin savunusunu yapan yazılar çıkmış, bu arada ogüne kadar görülmeyen, kadın-erkek birlikte alışverişe çıkma gibi eği-limler artmıştır. 

Cemiyetin nisbeten laik tutumu, kadın hareketinin yükselmesi, ge-rici olaylar ın da görülmesine neden olmuştur. Bunlardan ikisi özel-likleönemlidir. Birinci olayda Halıcılar Camii müezzini Kör Ali, yetkisi ol-madığı halde Fatih Camiinde meşrutiyet aleyhine konuşmalar yapmış,daha sonra da 7 Ekim'de peşine cemaattan bazılar ını da takarak YıldızSarayı 'na yürümüştür. Kör Ali Hocanın yanında işsiz güçsüz tak ımındanyaklaşık 50-60 kişi bulunmaktaydı. Kör Ali isteklerini şöyle sıralamıştı:"Padişahım çobansız sürü olmaz. Şeriat emrediyor, meyhaneler kapan-malı, islam kadınlar ı açık saçık sokaklarda gezmemeli, resim çektirme-meli, tiyatrolar kapanmalı". Bu olayın daha üst düzeyde bazı kişilerink ışk ırtması olup olmadığı ise hiç bir zaman belli olmadı. Gene 7 Ekim'deÜsküdar'da Yeni Camiin imam vekili Abdülkadir de bazı kişileri peşinetakarak karagöz ve tiyatro salonlar ını basmış, perde ve sahneleri tahripetmişti. Bu iki olay içten içe bir gerici direnişin varlığını gösteriyordu.

Diğer yandan Beşiktaş'ta bir müslüman k ızın, bir Rum delikanlıya kaç-ması da çeşitli olaylar ın çıkmasına neden olmuştu. 1908 Temmuz'undan sonra muhalefetin hızla yükselmesi ve bası-

nın tutumu cemiyetin "otoriter demokrasi" diyebileceğimiz bir tutumuniçine girmesi sonucunu verdi. O günlerde Osmanlı  İmparatorluğu'nuhedef alan dış dinamikler de İT'yi böyle bir tutuma doğru sürüklemek-teydi. Avusturya-Macaristan'ın bir oldu bitti ile Bosna-Hersek'i ilhak etmesi, diğer yandan Bulgaristan'ın sudan bir bahane ile bağımsızlığını ilan etmesi hürriyetin ilk anlar ındaki en şaşırtıcı gelişmeler olmuştur. Budurum Osmanlı İmparatorluğu'nun iç birliğinin korunmasının ne dereceönemli olduğunu ortaya koymuştur. İT açısından bu birliği sağlayacak tek öğe "Osmanlılık" bilincinin yerleştirilmesiydi. Ne var ki seçimkampanyası boyunca imparatorluk içersindeki azınlıklar, bir nev'i ba-

ğı

msı

zlı

k propagandası

yapmı

şlardı

r. Bu doğrultudaki eğilimler seçimsüreci içersinde öylesine güçlendi ki, Hüseyin Cahit Bey Tanin'e yaz-dığı "Millet-i Hakime" başlıklı yazısıyla duruma yeni bir boyut getirmek zorunda kaldı. Bu yazıda Osmanlı  İmparatorluğu'nun yapısı içersinde,çeşitli etnik gruplara bağlı halklar olmasına rağmen, bu imparatorluğukuran, onun yaşaması için kanını veren Anadolu kökenli Türklerdir.Yani Türkler imparatorluğun içersinde bir milleti hakimedir düşüncesivurgulanıyordu. Yazının yayınlanmasından sonra seçim tartışmalar ı buyöne çekildi. Muhalefetin ve ayr ılıkçı ulusal hareketlerin tüm çabalar ınakar şın, cemiyetin halk nezdindeki saygınlığı sürüyordu. Nitekim se- 

Page 97: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 97/516

 İ kinci Me şrutiyet Dönemi 103

çimleri büyük bir çoğunlukla İT'nin, yani cemiyetin adaylar ı kazandı.Seçim kampanyasının sonlar ına doğru İT ile kar şıtlar ı arasındaki

söz düellosu çok sertleşti ve beklenmeyen boyutlara ulaştı. 10 Aralık 1908'de Tanin gazetesinin birinci sayfasında İstanbul seçimlerine iliş-kin haberlerle birlikte şu alıntıya da rastlamaktayız:

"Şura-ı Ümmet"in dünya sayısında yayınlanan bir yazıyı aynen ve-riyoruz: İsminden utanan adamlar... Zulmette teneffüs eder, sefalettecanlanırjistifadesini sefalette arayan bir tak ım mahlukat-ı sefile vardır kitesadüf edebildikleri acizeyi zehirlemek için karanlıklarda gezerler, zi-yaya, nura kar şı gelince hemen kabuklar ına çekilirler. Bu fezaili insaniyehaydutlar ının cemiyetin en süfli tabakalar ında zeminleri vardır ki oradankendilerini bizar ettiği için namusa tecavüz ederler. İşte her fazilettenmahrum, mahrum olduklar ı her fazilete düşman olan bu haşerat cemiye-timiz ile müntehibi saniler aleyhine bir tak ım imzasız beyannamelerle■mektuplar neşir ve tevzi etmektedirler. Bunlar her şeyi tayin ederler, yal-nız hüviyetlerini tayin edemezler... Fakat bu isminden utanan adamlar emin olsunlar ki, kendilerinin kimden, maksatlar ının nelerden ibaret ol-duğu cemiyetimizce meçhul değildir. O veçhile birbirinden den'i olan

nam ve meramlar ı yak ında gazetelerde millete teşhir edilecektir."Bu haberden de anlaşılacağı gibi iş bir tak ım imzasız mektup ve

 bildirilerle cemiyetin suçlanmasına kadar varmıştır. İstanbul milletve-kili seçimi 11 Aralık 1908 cuma günü yapılmıştır. Cemiyetin adaylar ı 503-340 arasındaki oylarla milletvekili seçilmişlerdir. Muhalefetten iseen fazla oyu alanlar Mithat Paşazade Ali Haydar Bey (67), Ali KemalBey (64), Sadrazam Kamil Paşa (18), Mizancı M. Murat Bey (16), PrensSabahattin (18)'dir. Sadrazam Kamil Paşa'nın çok düşük bir oy alması dikkati çekmektedir. Böylece cemiyet, daha seçim aşamasında bileSadrazama kar şı olduğunu bu tavr ı ile açıklamıştı.

Meclis-i Mebusan 17 Aralık 1908'de açıldı. Bütün gazeteler töreninayr ıntılar ını yazdılar ve ulusu kutladılar. Örneğin Tanin'de başyazınınüstünde, çerçeve içersinde şu not görülmekteydi: "Ulusal Bayramı kutla-

r ı

z... Bunca senedir hasretini çektiğimiz bu ulusal bayrama kavuşmaktankaynaklanan sevinçle bütün vatandaşlar ımızı tebrik ederiz."Abdülhamit, Ihlamur, Nişantaşı, Beyoğlu, Unkapanı, Şehzade-

 başı ve Divanyolu'nu izleyerek Meclis-i Mebusan'a geldi. Alaturkasaatla 8'de borazanlar "Teşrif-i Hümayun"u haber verdiler. AyasofyaMeydanı'nda "Mızıka-i Mabeyn" Hamidiye Mar şını çalarak kendisinikar şıladı. Padişah locasına girdikten sonra salonda bulunanlar ı selam-ladı. Bunu Başkatip Cevat Bey'in "Nutku Hümayun"u okuması izledi.

 Nutuk tam on iki dakika sürdü. Böylece Meclis-i Mebusan çalışma-lar ına başladı.

Page 98: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 98/516

4) Karşı Devrim: 

Meclis'in açılmasından sonra İT şöyle bir ikilemle kar şı kar şıya kaldı.Cemiyetin milletvekilleri çoğunluğuna sahip olmasına kar şın hükümetiçersinde bir temsilcisi yoktu. Yani parlamenter bir düzende iktidarasahip olacak ekseriyeti bulduğu halde fiilen iktidara ortak bile değildi.

Bu durumda Kamil Paşa'nı

n sadaretten düşürülmesi, böylece İT'ninsiyasal yaşam içersinde başat güç olduğunun kanıtlanması ge-rekiyordu. İT Kamil Paşa'yı hedef alırken, o da cemiyeti aşağılayıcı bir tutumun içine girmişti. Meclis-i Mebusan'a devam etmiyor, hükümeteilişkin sorulara yanıt vermiyordu. İT ile Kamil Paşa'nın sürtüşmesinisomutlaştıran ilk olay Hakk ı Paşa'nın Maarif Nezaretinden Dahiliye

 Nezaretine getirilmesi nedeniyle çıkmıştır. Bu tayin üzerine Se-lanik'teki Merkezi Umumi sadarete şu telgraf ı gönderir: "Şu sırada hü-kümetin içişlerindeki tutumu çok önemli olup, bu vekaletin güçlü bir kişiye verilmesi lüzumlu görüldüğünden eski sadrazamlardan Ferit(Avlonyalı) Paşa'nın dahiliye nezaretine atanması gerekli bulunduğugibi, Hakk ı Paşa'nın Maarif Nezaretinde kalması muvaf ık mülahazaolmakla...". Görüldüğü gibi cemiyet Kamil Paşa'nın yaptığı bir atamayamüdahale etmeyi düşünebilmektedir.

Sadrazama Cemiyet'in gönderdiği bir başka "ar ıza" da 25 Ekim1908 tarihlidir. Bu ar ızada şu düşünceye yer verilmiştir: "Halk ın enfazla hoşuna gidecek konu memurlar ın iyi seçimi ve eskiden beri zali-mane bir biçimde memuriyetlerini icra edenlerin işten el çektirilme-siydi. Oysa Dahiliye nezaretini işgal eden Hakk ı Paşa memur seçimin-de çok yanlış davrandığı gibi bu konudaki şikayetler de çok yoğundur.Dışişlerinden zerre kadar vukuf ve behresi olmadığı anlaşılan Tevf ık Paşa'nın bu bakanlığı ülkenin çıkarlar ı doğrultusudna yönetmekten acizolduğuna kamuoyunun inancı tamdır..." Diğer yandan Zaptiye Nazır ı Sami Paşa'nın da değiştirilmesi istenmiş, Ankara Valisi Nuri Bey'inİçişleri Bakanlığı'na, Posta Telgraf Nazır ı Galip Bey'in de DışişleriBakanlığı'na getirilmesi zorunluluğu vurgulanmıştır.

Cemiyetin yukarda bir kaç örneğini gördüğümüz tavırlar ına kar şı 

Kamil Paşa'nın da cemiyeti ve özellikle Meclis-i Mebusan'ı hedef alaniki hareketini görmekteyiz. Bunlardan birincisi Meclis Başkanı AhmetR ıza Bey'e "Ulâ Evveli" rütbesinin verilmesini önermesidir. Bu bir çeşit iyi niyet gösterisi arkasına saklanan küçültücü davranıştır. Çünkü,

 bu yolla Meclis "Ulâ Evveli" rütbesiyle eşitlenmek istenmektedir.Ahmet R ıza Bey bu öneriyi reddetmiştir. İkinci olay ise Kamil Paşa'nınevrak ı arasında bulunmuş olan şu yazıdır: "Anayasanın 10. maddesindekişinin özgürlüğü her türlü taarruzdan masundur; hiç kimse kanunun

Page 99: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 99/516

 İ kinci Me şrutiyet Dönemi 105

tayin ettiği neden ve şekilden başka bir bahane ile cezalandır ılamazkaydı bulunduğu gibi; 22. maddesinde de herkesin konutu taarruzdanmasundur, yasanın belirlediklerinin dışında hiçbir nedenle hükümet ta-raf ından kimsenin konutuna cebren girilemez denildiği halde cemiyetmensuplar ı eski bakanlardan ve memurlardan bazılar ını, hatta ErmeniPatriğini cebren meskenlerinden alı p Harbiye ve Zaptiye Nezaretlerindehapsetmişlerdir... Bundan böyle benzeri hareketlerden kaçınılması ge-reği beyan ve ihtar olunur." Bu yazı cemiyetin en güçlü yanına yönelik 

 bir tehditti. İT'nin ileri gelenleri de bu tehdidin boyutunu anlamışlardı.İT ayağına kadar gelen bu f ırsatı kaçırmadı. Kamil Paşa'nın dış 

 politika açısından başta İngiltere olmak üzere büyük devletlere kar şı sürekli boyun eğen tutumu, seçimler sırasında ayr ılıkçı eğilimleri daha

 bir ortaya çıkan azınlıklara yak ın oluşu, oğlu Sait Paşa'nın yapmış ol-duğu suistimaller, nihayet Meclis-i Mebusan'ı ikinci plana itme çabalar ı İT'nin sözcüleri taraf ından ayr ıntılı bir biçimde sergilendi. Sonuçta,"Tanin" Başyazar ı ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Cahit Bey taraf ın-dan Meclise bir gensoru önergesi verildi. Bu önergede aynen şunlar yazılıydı.

"Meclis-i Mebusan Riyasetine,Reis Beyefendi,Dahili Nizamnamenin 29. maddesi gereğince Sadrazam Devletlü

Kamil Paşa Hazretlerinden dahili ve harici politikamız hakk ında istih-zaatta bulunmak isterim. Meşrutiyetin ilanından iki hafta sonra iktidaragelen Sadrazam Paşa hazretleri şimdiye kadar takip ettikleri dahili veharici politikaya dair beyanatta bulunmadığı gibi Meşrutiyetin kuralla-r ına uymayan bazı hareketlerin meydana geldiği de söyleniyor. Diğer taraftan Bulgaristan ve Avusturya-Macaristan ile mevcut olan ihtilafa-tın bugünkü durumu hakk ında açık bir bilgi bulunmadığı halde ortada

 bir Girit Meselesi mevcut olduğu, Girit'in Yunanistan'a ilhak ının bir oldu bitti haline gelmek üzere bulunduğu cihetle artık geleceğine sahipolan millet muvacehesinde bu noktalar ın tenviri için Sadrazam Paşa

hazretlerinden istihzaatta bulunulması

zorunludur. Bundan dolayı

yük-sek makamınızca kendilerine davet yazılmak üzere önerimin genel ku-rulda okunmasını rica ederim... İstanbul Milletvekili Hüseyin Cahit."

Bu önergenin verilmesinden sonra İT'nin Kamil Paşa'ya yönelik eleştirileri artar. "Tanin" ve Hüseyin Cahit Bey bu konuda başı çek-mektedir. 31 Aralık tarihli "Tanin"in baş yazısında "Kamil Paşa Politi-kası" başlığı altında Sadrazama ağır hücumlarda bulunulmuştur. Aynı günkü gazetede yer alan şu haber de manidardır: "Mebusan şimdikihaliyle kurulmuş bir makinadır. Bu makina işlemek için hükümet tara-f ından bir teşebbüs ister. Hükümet Meclis'e müzakere edilecek mevad

Page 100: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 100/516

106  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

verirse Meclis işleyecektir. Vermezse böyle beyhude vakit geçirir". Buhaber Sadrazam Kamil Paşa'nın meşrutiyetin ana ilkelerini gözardı ederek Meclis'i çalıştırmadığını ortaya koyan bir üslupta kaleme alın-mıştır. 13 Ocak.1909 günü Kamil Paşa gensoru önergesini yanıtlamıştır.Meclis'te o gün yapılan tartışmalann kesin bir sonuca varması mümkündeğildi. Nitekim de yapılan oylama sonucunun hükümete güven oyuolarak ele alını p alınmayacağı da tartışılmıştır. Sonuçta dağ fare do-ğurmuş ve Kamil Paşa güven oyu almış olarak kabul edilmiştir. 

Daha sonraki Meclisi Mebusan toplantısında Selanik'ten gelen,meşrutiyetin korunması için bir güvence kabul edilen avcı taburlar ınıngeri gönderilecekleri söylentileri üzerine Kamil Paşa'nın gelip açık-lama yapması istenir. Paşa iki elçi ile olan randevusunu bahane ederek davete gelmez. Bu kere Meclis onun gıyabında güven oyuna baş-vurarak 8 oya kar şı 198 oyla Kamil Paşa'ya güvensizliğini bildirir. 

Olayın bundan sonraki gelişimini Mabeyn Başkatibi Cevat Beyşöyle anlatmaktadır: "O gece güneş batışından üç saat sonra Meclis-iMebusan Reisi Ahmet R ıza Bey ve İkinci Reisi Talat Bey daireye ge-lerek mührü hümayunun derhal Kamil Paşa'dan alınarak Padişahın

atayacağı birine verilmesini istediler. Bunun üzerine kürenadan R ıfatBey, Kamil Paşa'ya gönderilerek mühür istenmiştir. Kamil Paşa mührüvermeyerek ertesi sabah bizzat kendisinin getireceğini söylemiştir. Buadetten olmadığı için mühür o gece Kamil Paşa'dan alınmış ve yerineHüseyin Hilmi Paşa tayin olunmuştur." 

Kamil Paşa hükümetinin güvensizlik oyu aldığı 13 Şubat 1909 ile31 Mart olayı diye bilinen ayaklanmanın başladığı tarih olan 13 Nisanarasında sadece iki ay vardır. Bu iki ay içersinde İT'ye ve HüseyinHilmi Paşa hükümetine yönelik muhalefet doruğa çıkmıştır. Muhale-fetin başını eski Jön Türkler çekmiştir. Özellikle İT'nin dışında kalanPrens Sabahattin, Mizancı Murat Bey bunlar ın içersinde önde gelen-lerdi. Prens Sabahattin 2 Eylül 1908'de yurda dönmüştür. Döner dön-mez de Ali R ıza Bey grubu ile olan eski tartışmalar ı yeniden baş-

latmı

ştı

r. Oysa Prens'in İstanbul'a gelmesinden üç gün önce İT ile"Ademi Merkeziyet ve Teşebbüsü Şahsi" grubunun birleştiği gazete-lerde ilan edilmişti. 

Prens Sabahattin'in İstanbu'a dönüşünden sonra, 14 Eylül 1908'de Nurettin Ferruh, Ahmet Fazlı, Ahmet Samim, Solon ve Bebi Kaza-nova, Nazım ve Şevket Beyler, Celalettin Arif ve Mahir Sait liberaleğilimli, ilkeleri itibar ıyla Prens'e çok yak ın "Ahrar" partisini kurmuş-lardı. Partinin yayın organı "Terakki" gazetesi Prens taraf ından yöneti-liyordu. Bu durum Prens'in Ahrar Partisi'nin kurucusu olduğu izleni-mini de vermekteydi. Parti programının ana yaklaşımı bir öncede 

Page 101: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 101/516

 İ kinci Me şrutiyet Dönemi  107 

değindiğimiz gibi, liberal ekonomi doğrultusundaydı. Ahrar Partisi'negöre ekonomide k ışla ve memurluk zihniyetine son verilmesi ge-rekiyordu. Böylece ülkede özel mülkiyetin pekişeceği liberal bir iş or-tamı ve ona bağlı olarak da demokrasinin ana kurumlan kurulabilecek ve işlerlik kazanacaktı. 

Ahrar ile İT'nin kamuoyu önündeki ilk çatışması seçimler dolayı-sıyla oldu. Ne var ki, o dönemde İT'nin prestiji çok yüksek olduğu içinAhrar'ın adaylar ından sadece Mahir Sait Ankara'dan Meclis'e girebil-di. 1909 Martında, Manyasizade Refik Bey'in ölümü nedeniyle İstan-

 bul'da boşalan milletvekilliği için yapılan ara seçimde Ahrar'ın adayı Ali Kemal Bey, İT'nin adayı Rifat Paşa kar şısında yenilgiye uğradı. 

 Ne var ki, Ahrar'ın seçimleri kazanamamasına kar şın, Medis-iMebusan içersinde 40-50 milletvekilinden oluşan bir muhalefet çe-kirdeği ile yak ın ilişkisi bulunuyordu. 1909'un ilk günlerinden itibaren

 basında da muhalefet yükselmeye başladı. "Servet-i Fünun" ve "YeniGazete" Kamil Paşa'yı tutan yayınlar yaparken, "Osmanlı", "İkdam","Sabah", "Seda-i Millet", "Serbesti" gibi gazeteler ise Ahrar yanlısı yayınlar ıyla her geçen gün cemiyete ve Hüseyin Hilmi Paşa'ya yönelik 

eleştirilernini yükseltmekteydiler. İT'nin yanında yer alan en önemligazete "Tanin"di. Hürriyetin ilanından bir kaç gün sonra yayın hayatınaatılan Hüseyin Cahit Bey'in "Tanin"i, partinin kendini feshetmesinekadar İT'nin yanında yer almış, onun adeta resmi yayın organı halinegelmişti. Muhalefetin iktidar olduğu dönemlerde sık sık kapatılan"Tanin", "Cenin", "Renin" gibi değişik adlarla yayın yaşamını sürdür-müştür. 

İT'ye yönelik muhalefetin Pera Palas'ta düzenlenen yemeklerdekikonuşmalarla daha da büyüdüğünü söyleyebiliriz. Bu ziyafetlerden ilkiOsmanlı saltanatının 610'uncu yıldönümü dolayısıyla Ahrar Partisi ta-raf ından verilmiştir. Yemeğe Kamil Paşa'nın katılması  İT'yi k ız-dırmıştır. İkinci yemek gene aynı yerde bu kez İT taraf ından düzen-lenmiştir. Bu yemekte Ahmet R ıza Bey konuşmasında istibdat döne-

minde kişisel çı

karlar sağlayan ve Osmanlı

  İmparatorluğunu par-çalamak isteyenlerin yönetimden şikayet edebileceklerini ileri sürerek, bu gibi kişileri hainler biçimde nitelemiştir. Bu hainlerin kendi çıkar-lar ını gerçekleştirmek için kayıtsız şartsız bir hürriyet istediklerini ilerisürmüştür. Ahrar Partisi Ahmet R ıza Bey'in hain olarak kimi kastetti-ğini sorduğunda Ahmet R ıza şu yanıtı verdi: "Eğer bir kişi bu sözüüzerine alıyorsa bu ancak onun kendi bileceği bir şeydir"... 

(31 Mart 1324) 13 Nisan 1909 gününe yaklaşılırken, cemiyeteyönelik muhalefetin nedenleri ve kaynaklar ı incelendiğinde şu nokta-lar ın öne çıktığı görülecektir- 

Page 102: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 102/516

108  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 —   İT'nin dış ve iç koşullar ın zorunlu hale getirdiği merkeziyetçi ve otoriter tutumuna kar şı, kaynağı 1902 Jön Türk Kongresi'nekadar uzatılabilecek, daha liberal ve demokratik bir programın izlenmesinden yana güçlerin yürüttüğü muhalefet. Özellikle Prens Sabahattin çevresinde toplananlar ve onlann bir sözcüsü durumunda olan Ahrar Partisi bu muhalefetin odak noktasını meydana getirmekteydi.

 —   Tutucu ve dinci olarak adlandırabileceğimiz gruplar ın muhalefeti... Meşrutiyetin ilk günlerindeki "Kör Ali", "Karagöz" ve "Beşiktaş Karakolu" olaylar ı bu kar şı koymalar ın boyutunu ve ciddiyetiniortaya koymuştur. Unutulmamalıdır ki Tanzimattan beri "şeriat" kurallar ının ayaklar alüna alındığını söyleyen, batılılaşma çabalar ına kar şı çıkan bir muhalefet çizgisi bulunmaktaydı.

 —   İT'ye kar şı koyan, sürekli eleştiren bir başka grupta ayr ılıkçı  politikalar izleyen azınlıklardı. Ermeni, Rum, Bulgar ve Arap ulusçuhareketleri, İT'nin Osmanlılık bilinci yaratarak devleti kurtarmaya çalışan, merkeziyetçi politikalar ının kar şısında yer alıyorlardı.

 —   İT'nin iktidara gelmeye çalıştığı bu yıllarda Avrupa'nın neredeyse bir yüzyıldır süregelen statükosu da bozulmaktaydı. Osmanlı İm

 paratorluğu'nun paylaşılması ciddi bir şekilde masa üzerine konulmuştu.İT'nin Osmanlı bilincini yaratmayı amaçlayan tutumu paylaşımdan payalmayı bekleyen dış güçlerin, özellikle İngiltere'nin, hoşuna gitmiyordu.Bu güçler İstanbul'da genç, dinamik atılgan bir yönetimden ziyadeKamil Paşa'da somutlaşan, büyük devletlerin dümen suyundan gidenyorgun ve güçsüz bir hükümet görmeyi yeğliyorlardı.

İT'nin üye verdiği ilk hükümet Hüseyin Hilmi Paşa kabinesidir. Ne var ki bu hükümete kar şı olanlar ın seslerini hemen yükseltmesidikkati çekmiştir. Muhalefet hızla Kamil Paşa'nın çevresinde toplandı.26 Şubat 1909'da Kamil Paşa'nın konağı ve İngiliz Elçiliği önündegösteriler yapılması tasarlandı. Bundan da vahim olarak 27 Şubat1909'da ilmiye öğrencileri askere alınmamalar ını sağlayan ayr ıcalığınkalkmasını protesto için mitingler düzenlediler. Ulema ve ilmiye tale-

 besinin bu başkaldı

r ı

önemli bir irtica kalk ı

şması

n öncüsü sayı

labi-lecek nitelikteydi. Diğer yandan istibdaün geri gelmesini sağlayacak gizli cemiyet-

lerin de kurulduğunu görüyoruz. Bunlar meşrutiyetin getirdiği hürriyethavasını düzen bozucu ve anar şi yaratıcı olarak gösteriyorlar ve eskidüzenin yeniden ihyası için el altından çalışmalar ını yürütüyorlardı.Hatta bu işe önayak olanlar ın Mabeyn'den para bile aldıklar ı 31 Mart'tan sonra yapılan duruşmalarda ileri sürülmüştü. Bu grubun önde ge-lenleri "El Adil" ve "Protesto" gazetelerinin yazan Nadiri Fevzi Bey,Devlet Şûrası üyelerinde Tayyar Bey, Rüsumat dairesinde müdür Tev- 

Page 103: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 103/516

 İ kinci Me şrutiyet Dönemi 109

f ık Bey, Mabeyn'den Hacı Mustafa Efendi, Musahip Halil Beylerdi. Bukişiler o dönemde saraya jurnal vererek bir çeşit k ışk ırtıcılık yapmak-taydılar. Sonralar ı bunlar "Harekatı İhtilaliye ve irticaiyeyi ihzar" zım-nında gizli cemiyet" kurmaktan yargılanacaklardır.

31 Mart'ın baş rolünde Derviş Vahdeti'yi görürüz Vahdeti, gaze-tesi Volkan ve kurduğu örgüt "İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti" bu

 büyük kalk ışmanın düzenleyicisi en azından k ışk ırtıcısı olarak tarihteyer almışlardır. Aslında 31 Mart olayı İT'ye yönelik muhalefetin sonu-.cudur, değişik etkenlerin bir ara kesitidir. "Volkan" gazetesinin kuru-cusu ve başyazar ı Derviş Vahdeti K ı br ıslı bir haf ızdır. Yoksul bir aile-den gelir. K ı br ıs'ta memurluk yaptı ve bu arada İngilizce öğrendi.1902'de İstanbul'a geldi, bir süre "İskan-ı Muhacirin" komisyonundagörev aldı. Sonra Dahiliye Nazmnı jurnal etti, fakat bu jurnal ters tepkiyaptığı için Diyarbak ır'a sürüldü. Hürriyetin ilanında K ı br ıs'a döndü.Buradaki mal varlığını satı p İstanbul'a geldi. İlk olarak "Fedekaranı Millet Cemiyeti"ne girdi. Sonra bu cemiyetten çıkarak  İT'ye girmeyeçalıştı, başaramadı. 11 Aralık 1908'de "Volkan" gazetesini yayınla-maya başladı. Prof. Sina Aksin bu gazetenin temel niteliklerini şöyle

sıralamaktadır: "1) İslamiyetçi nitelik, 2) Hürriyetçi ve Kanun-u Esasidüzeninden yana olmak, 3) İnsaniyetçi ve medeniyetçi nitelik... Vahdetiyazılar ında Dreyfüs, Zola, Darwin'i anacak kadar batı yazar ve bilgin-lerinden haberlidir, 4) Sabahattinci ve muhalif nitelik... Vahdeti KamilPaşa'yı tutmaktadır. Derviş'e göre güdülecek en isabetli siyaset İngilizsiyasetidir... 6) Osmanlıcı, İttihad-ı anasırcı görüşler". Derviş "Volkan"ı çıkardıktan sonra da "İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti"ni kurdu. Bu ce-miyet k ısa sürede gelişti, Cemiyetin yayın organı olarak "Volkan" dadaha geniş yığınlara yayıldı. Bu arada Derviş, Lütfü Bey diye birini aracı kullanarak Abdülhamit'ten de 450 liralık bir destek görmüştür. Duruş-malar sırasında Vahdeti bu Lütfü Bey'in aracılığını reddetmiştir. Şurası kesindir ki 31 Mart'tan önceki günlerde "Volkan" yayınladığı yazılar,destek mektuplar ı ile k ışk ırtıcı bir rol oynamıştır. Fakat aynı k ışk ırtıcı-

ğı

"Serbesti", "İkdam" vb. gazeteler de yapmı

ştı

r.Orduda da aynı dönem içersinde bazı huzursuzluklar başgös-termişti. Alaylı subaylar ın görevden uzaklaştır ılmalar ı, Harbiyeli su-

 baylar ın eski Prusya disiplini uygulamalar ı bu huzursuzluklar ın temelnedenidir. Ordunun bu muhalif kesimi de k ışk ırtmalara uymaya ha-zırdı. Özetlersek kalk ışmanın bütün koşullar ı hazırdı. Nitekim son ayiçersinde olaylar hızlı bir biçimde tırmandı. 12 Mart 1909'da R ıza

 Nur'un "İkdam"da yayınlanan, "Görüyorum ki iş fenaya gidiyor" baş-lıklı yazısı büyük yank ılar uyandırdı. R ıza Nur yazısında, matbuat ni-zamnamesini, gösterilerin 24 saat önceden haber verilmesini, İT'nin

Page 104: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 104/516

110 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

hükümet içinde hükümet oluşunu sert bir şekilde eleştirdikten sonra şuöneriyi yapmaktaydı. İT İstanbul'dan çıksın. Selanik ve Manastır dafaaliyette bulunsun. Bu yazı "Volkan" da dahil olmak üzere bütün mu-halif gazetelerde yayınlandı. Hatta iki sütunluk bir özeti ile yorumu"The Times" gazetesinde yer aldı.

28 ve 31 Mart 1909'da er ve erbaşlar ın İttihadı Muhammedi Ce-miyetini destekleyen ve İT'yi eleştiren mektuplar ı Volkan'da çıktı.Bundan iki gün sonra (3 Nisan) İttihadı Muhammedi Cemiyeti merke-zinin açılışı nedeniyle Ayasofya Camiinde bir mevlüt okutuldu, binler-ce kişi camiden cemiyet merkezine kadar yürüdü. Nihayet 6 Nisan ge-cesi "Serbesti" başyazar ı Hasan Fehmi Bey köprü üzerinde öldürüldü.Bu İT'ye kar şı olan bir hareketin son damlasını oluşturdu.

Hasan Fehmi, Mevlanzade R ıfat Bey'in,, "Serbesti" gazetesinin başyazar ıydı. Hükümete ve İT'ye çok sert eleştiriler yönelten yazıla-r ıyla dikkati çekiyordu. 6 Nisan gecesi gazeteden çık ı p evine giderken,köprü üzerinde öldürüldü. Bu cinayetin İT taraf ından basını sindirmek için düzenlendiği muhalifler taraf ından ileri sürüldü. Nitekim dahasonralar ı, çeşitli yetkili kişilerin anılar ında da bu nokta öne çı-

kar ılmıştır. Katilin bulunamaması da bu konuda bir kanıt gibi kullanıl-mıştır. Hasan Fehmi'nin cenazesi 8 Nisan günü başta üniversiteligençler olmak üzere 40 bine ulaşan bir kalabalığın katılımı ile kaldı-r ılmıştır. Törenin yapılacağı günkü "Serbesti" gazetesinin birinci say-fasında iri puntolarla şu yazılmıştı: "Vatan bu hainlerin pençe-i istib-datından kurtar ılmalıdır. İstibdat bir merkezden kalktı, merkezi mü-,teaddideye geçti..., ey tercümanı efide-i millet olan matbuat, çalışınız;vatanı Pençe-i istibdatın kuvve-i muharibesinden kurtar ınız...". Mec-lis-i Mebusan'da R ıza Nur'un da içinde bulunduğu bir grup katilinneden yakalanamadığını hükümetten sordular. Sert konuşmalardansonra önerge kabul olundu. Başkan Ahmet R ıza Bey'in gensoruyu ongün sonraya alması üzerine Vartkes efendi yerinden bağırdı: "Öbür cu-martesi mi? O vakte kadar neler olmaz". Gerçekten de üç gün sonra 31

Mart (13 Nisan) kalk ı

şması

meydana geldi.13 Nisan günü yayınlanan "Serbesti" gazetesinde MevlanzadeR ıfat "Bizi bizden ziyade düşünen İngilizler" diyerek  şunlar ı öner-mekteydi: "Hükümet gibi çalışan cemiyet ortadan kaldır ılırsa, KamilPaşa kabinesi döneminde olduğu gibi Avrupa'nın güvenine nail olunur,fabrikalar, ticarethaneler açılır, kadrosuz kalanlar buralarda istihdamolunur ve böylece işler yoluna girer." Görüldüğü gibi hedef cemiyet,yeniden kurulmak istenen ise Kamil Paşa'nm sadaretidir. "Mizan"daaynı günkü sayısında "Şeriata göre iki hükümet olamaz. Ulema bu ko-nuda halk ı ir şat etmeli" diyerek din adamlar ını k ışk ırtıyordu.

Page 105: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 105/516

 İ kinci Me şrutiyet Dönemi 111

31 Mart olayı, İstanbul'a getirilmiş olan Avcı taburlanndaki as-kerlerin ayaklanmasıyla başladı. İlk ayaklanan Hamdi Çavuş komuta-sında Taşk ışla'daki 4. Avcı taburu oldu. Bu taburdaki askerler su-

 baylar ını etkisiz hale getirdikten sonra Sultanahmet'te, Meclis-i Me- busan'ın önünde toplandı. Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa ve 1. OrduKumandanı Mahmut Muhtar Paşa "Heyeti nasiha"lar toplayarak askeriteskin etme uğraşı içindeyken, isyancılar diğer k ışlarara giderek ora-lardaki askerleri de kendi saflar ına çektiler. Askerlerin istekleri şöyleözetlenebilirdi:

 —   Hüseyin Hilmi Paşa kabinesinin azledilmesi, —   Milletvekillerinden Ahmet R ıza, Hüseyin Cahit, Rahmi ve

Talat Beylerin uzaklaştır ılması, —   Şer'i hükümlerin noksansız uygulanması, —   Alaylılardan açığa çıkar ılarak mağdur edilenlerin işlerine ye

niden alınmalar ı, — Davranışlar ından ötürü hiçbir neferin k ılma dokunulmaması'.Askerlerin bu istekleri bir yandan saraya, diğer yandan Meclise

sunuldu. Askerler gruplar halinde Yıldız'a gidip, padişaha bağlılık-

lar ını sundular. Bu arada Abdülhamit balkona çıkarak onlar ı selamladı.Bu olaylar olurken, askerlerin bir bölümü de mektepli subaylar ı ara-maya başladılar. Nitekim iki gün içersinde 20'ye yak ın subayın öldü-rüldüğünü biliyoruz. Diğer yandan Hüseyin Cahit Bey diye LazkiyeMilletvekili Arslan Bey'in, Adliye Nazır ı Nazım Bey'in Meclis önündeöldürülmesi ayaklanmanın vehametini bütün açıklığı ile ortaya seri-yordu. Meclis'te toplanan muhalif milletvekillerinde bir bölümününİsmail Kemal Bey'in ısrar ıyla hükümete güvensizlik oyu vermesi,Ahmet R ıza Bey'in yerine İsmail Kemal Bey'i meclis başkanı seçmeleriise p günün koşullar ı içersinde anlamsız ve geçersizdi. Ak şama doğruHüseyin Hilmi Paşa yerine Tevf ık Paşa sadrazam, Gazi Ethem Paşa daHarbiye Nazır ı olarak atandı. 1. Ordunun Kumandanlığına ise NazımPaşa getirilmişti. Böylece birinci günün sonunda muhalefetin istekleri

 bir ölçüde yerine gelmişti.. Ama olaylar ı

n tek hakimi olarak da Abdül-hamit ortaya çıkmıştı.İT olay kar şısında iki yönlü bir taktik uygulamıştır. Bir yandan İT

örgütü ve kulüpleri öncülüğü île sadarete protesto telgraflar ı çekmek,diğer yandan da Rumeli'de, İstanbul'daki ayaklanmayı bastıracak bir askeri gücün toplanmasını sağlamak. Cemiyetin sivil ve askeri kanatlan

 bu stratejiyi sön noktasına kadar başar ıyla uygulamışlardır. SadrazamTevfik Paşa'nın dosyalar ında yeralan yüzlerce k ınama telgraf ı bu uy-•gulamanın ilk somut sonucudur. Bunlar Rumeli'den geldiği kadar Anadolu'nun çeşili merkezlerinden çekilmiştir. Telgraflar ın hemen

Page 106: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 106/516

112 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

hepsindeki ortak tema Meşrutiyetin tehlikede olduğunun belirtilmesi,Meclis-i Mebusan'ın tehdit edilmesinin k ınanması, meşrutiyetin ko-runması için gerekirse silaha sar ılacağının, mevcut hükümetin gayrimeşru olduğu ve tanınmadığının bildirilmesidir. Bu da göstermiştir ki,İT örgütü düğmeye basılmış gibi ortak bir davranış içersine girmiştir.

Bir yandan İstanbul'daki hükümet protesto edilirken, diğer taraf-tan Selanik'te toplanan Hareket ordusu da İstanbul üzerine yürümeye

 başladı. Bu ordu düzenli kuvvetlerin yanısıra, gönüllü milislerdenoluşmuştu. Hareket ordusu Ayastefanos (Yeşilköy)'a gelince buradaAyan ve Meclis-i Mebusan'ın ortak bir toplantı yapmasına karar verildi.İstanbul'daki muhalefet tam bir panik havasını yaşarken, her iki meclisAyastafenos'taki yat kulübünde toplanmıştır. Başkanlığa Ayan ReisiSait Paşa seçildi. Ahmet R ıza Bey'in yeniden Meclis Başkanlığına se-çilmesinden sonra konular ın görüşülmesine geçilmiştir. Meclis'tekitemel konu Padişah'ın halli idi. Ne var ki, Mahmut Şevket Paşa ordununİstanbul'a girmesi ve duruma hakim olmasında sonra konunun elealınmasını istiyordu. Ordu içersinde padişaha bağlı olan gruplar ın baş-kaldır ısı söz konusu olabilirdi.

Hareket ordusunun başkente hakim olması

ndan sonra, olaylar ı

nonbeşinci günü, Sultanahmet'teki binasında toplanan Meclis-i MebusanAbdülhamid'in halli sorununu tartıştı. Meclis'in karar ından önce bir fetva alınmasını isteyenlerin çıkardığı tartışmalardan sonra Abdül-hamid'in halledilerek "Beşinci Mehmet" unvanıyla Reşat Efendi'nintahta çıkması oybirliği ve ayakta alk ışlarla kabul edildi.

Başkatip top sesleri ve Meclis'ten bir heyetin gelmekte olduğunailişkin telgraf üzerine durumu anladı. Abdülhamid'e hallini bildirmek için giden heyet, sonra dedikodulara konu olacak biçimde kozmopolitti.Oysa Reşat Efendi'ye tahta çıktığını bildiren heyette Ayan ikinci baş-kanı Gazi Ahmet Muhtar Paşa ve Meclis ikinci başkanı Talat Bey bu-lunuyordu. Karar ın tebliğinden sonra Sultan Reşat Bab-ı Seraskeriye(Harbiye Nezareti) geldi. Meclis Başkanlar ının huzurunda Kanun-uEsasi hükümlerini, meşrutiyet usulünü, milletin haklar ını koruyacağına

dair and içti. Biat merasimi sırasında hazır bulunan bando sözleri Biz ne idik ne olduk Ş imdi Hürriyeti bulduk Saye-iCemiyette Esarettenkurtulduk Ya şasın

 Niyaziler, Enverler Varolsun hamiyetli askerler  

 biçimindeki mar şı çalıyordu. İT önemli bir savaşımdan başar ı ile çık-maktaydı.

Page 107: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 107/516

5) Hüseyin Hilmi Paşa Hükümeti: 

31 Mart olayının arkasında kim vardır sorusu o günden bu yana sorul-muştur. Resmi tarih bu konuda tüm sorumluluğu Vahdeti ve Abdülha-mit'e yükler. Bu olayın bir irtica ayaklanması olduğu her f ırsatta yazılır.Kanımızca olaya tek yönlü bir gözlükle bakmak yanlış olur. Olayın

 böyle birdenbire büyüyerek bir kalk ı

şma halini alması

nda muhalefetinönemli bir etmen olduğunu kabul edebiliriz. Cemiyete kar şı olanlar,eski düzeni yeniden kurmak isteyenler, tanzimattan beri toplumda kök salmış  şeriat özlemi ve batı düşmanlığı, muhalif olma olgusunda bir çeşit tek cephe meydana getirmişlerdi. "Volkan" gazetesi ve Derviş Vahdeti yazılan itibar ıyla meşruti bir yönetim tarzına kar şı değillerdi.Hatta bu konuda özgürlükçü yeni gelişmelere açık bir yapıyı da yazıla-r ında sergiliyorlardı. Muhaliflerin de eski istibdat düzenini getirmek gibi görünür bir amaçlan yoktu. Ne ki ayaklanmanın iyi planlanmama-sı, eşgüdümden yoksun oluşu daha ilk günden itibaren Abdülhamit'induruma hakim olması sonucunu vermiştir. Bu noktadan sonra olay Ab-dülhamit'in gücünü yeniden artıran, gerici bir yapıda gelişmiştir. İT'ninolaydan önceden haberli olduğunu söyleyenler vardır. Bu iddiaya görecemiyet ayaklanmaya bile bile göz yummuş ve böylece kendisine mu-

halif olanlann ^sindirilmesini, tasfiyesini sağlamıştır. İT'ye muhalif olanlann ortaya attıklar ı bir yaklaşımdır bu. Ne var ki kanıtlanması zordur. Ayaklanmanın bastır ılmasından sonra gündeme getirilen sık ı-yönetim, Divan-ı Harpler, sürgünler ve diğer bask ılar ise başar ınınsağladığı olanağın muhalefeti tasfiye için kullanılma f ırsatı yarattığını,

 bu f ırsattan da yararlanıldığını göstermektedir. Bunu da o günün ko-şullar ında cemiyetin kaçırmak istemeyeceği bir olanak olarak düşün-mek gerekir. Özetlersek 31 Mart olayı meşruti yönetime, batılılaşmayave İT'ye muhalefet eden gruplar ın ortak bileşkesinin yarattığı bir kal-k ışmadır. Bu kalk ışmadan Abdülhamit ve İT olanaklar ı ölçüsünde ya-rarlanmaya çalışmışlardır.

Sultan Reşat'ın padişah olması demokratik kurallar ın ülkede yer-leşmesi açısından bulunmaz bir nimetti. Çünkü Sultan Reşat yapısı iti-

 bariyle yumuşak, parlameto ile uyumlu çalışabilecek, meşruti bir de-mokraside örnek olarak gösterilebilecek bir padişahtı. Onun yumuşak-lığı eleştirilmişti. Eleştirenlerin istediği Abdülhamit gibi bir sultan ise,

 bu yapıda bir padişahın meşrutiyet kurumlan ile bağdaşması söz konusuolamazdı. Nitekim tahtta kaldığı süre içersinde Sultan Reşat yasama veyürütme organlar ına daima saygılı olmuştur. Kendisinin k ıymeti Vah-dettin'in padişah oluşundan sonra daha bir ortaya çıkmıştır.

Sultan Reşat tahta çıktıktan sonra Tevfik Paşa'yı yeniden sadra-

Page 108: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 108/516

114 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

zamlığa getirmiştir. Bu davranış cemiyet ve Meclis'te şaşk ınlık yaratmış.Gerekli uyar ılar yapıldıktan sonra Sadrazamlığa Hüseyin Hilmi Paşagetirilmiştir. 31 Mart ayaklanması sırasında sadrazamlığa getirilen Tev-f ık Paşa hükümetinin İT örgütleri taraf ından nasıl gayri meşru ilan edil-diğine, bu yolda telgraflar çekildiğine daha önce değinmiştik. Aynı kişi-nin yeniden sadrazamlığa getirilmesi bir hata olduğu gibi, ayaklanmanınazlettiği bir sadrazamın (Hüseyin Hilmi Paşa) göreve yeniden getirilmesihükümetin sürekliliğini vurgulama açısından önemliydi.

31 Mart olayı, hareket ordusu kumandanı Mahmut Şevket Pa-şa'nın ve ordunun öne çıkmasını ve ağırlıklı bir konuma gelmesinisağlamıştır. Mahmut Şevket Paşa başar ılı bir askerdir. Hürriyetin ilanı sırasında Birinci Ferik olarak Kosova Valisi görevindeydi. HüseyinHilmi Paşa'nın ayr ılmasından sonra Üçüncü Ordu Kumandanlığı veRumeli Vilayetleri Umumi Müfettişliği'ne atandı. 31 Mart olayınınçıkması üzerine İkinci ve Üçüncü Ordulardan oluşan Hareket Ordu-su'nun kumandanlığına getirildi. Ayaklanmayı bastırdıktan sonra ken-disinin ve ordunun halk nazar ında prestiji çok arttı. Paşa, Hareket Or-dusu kumandanı iken sık ıyönetim ilan etmiş ve ancak ettikten sonra

Milli Meclis'in (Mebusan ve Ayan Meclislerinin ortak toplantısı buadla niteleniyor) bilgisine sunmuştur. Ordu ve sık ıyönetim kumandanı olarak çok güçlü bir konuma gelmişti. Cemiyetin üyesi olmasa bile adı İT ile birlikte anılıyordu. İkinci Meşrutiyet döneminin belli bir bölü-münde Mahmut Şevket Paşa'nın başat kişiliği her zaman tartış-malar ının odak noktasını oluşturmuş, politik kararlarda önceliğini ko-rumuştur. Paşa'nın hükümette görev alması ise İ brahim Hakk ı Paşahükümetinde gerçekleşmiştir.

Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa silik bir kişiliğe sahipti. Cemiyetlede çok yak ın bir ilişki içersinde olduğu söylenemezdi. Buna rağmenİT'den çekindiği izlenimini Rumeli Umumi Müfettişliğinden itibarenvermiştir. Onun kabinesinde ilk kez İT, ağırlıklı bir konuma geçmiştir.Hüseyin Hilmi Paşa'nın ikinci kabinesinde Talat Bey Dahiliye, Cavit

Bey Maliye Nazı

r ı

olmuşlardı

r. Kabinede R ı

fat Paşa, Necmettin Mollagibi İT'ye yak ın kişiler de görev almıştır. Hüseyin Hilmi Paşa her ko-nuşmasında hükümetinin bir İT hükümeti olmadığını ileri sürmüşse de,

 başta İT olmak üzere bir çok kişi ve bilim adamı bu kabineyi İT'ninyoğun biçimde yer aldığı ilk kabine olarak kabul etmişlerdir.

Meclis-i Mebusan'ın ilk dönemi, yani Kamil Paşa'nın düşürülü-şüne kadar olan döneminde Meclis kendi kişiliğini arama çabasın-daydı. Kamil Paşa'nın tutumu Meclis'i, zaten, ikinci planda görmeye vemümkün olduğu kadar yok farzetmeye dayanıyordu. Onun güvensizlik oyu ile düşürülmesi İT'nin ve Meclis'in bir ölçüde kendi politikalar ını 

Page 109: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 109/516

 İ kinci Me şrutiyet Dönemi 115

oluşturmasını sağladı. Hüseyin Hilmi Paşa'nın birinci sadaretinde iseMeclis kendini kanıtlama çabasında olmasına kar şı, daha önce de de-ğindiğimiz muhalefet hareketlerinin yoğunlaşması ve nihayet ayaklan-manın getirdiği sorunlar nedeniyle ciddi bir yasama çalışması içine gi-rilmesini engellemişti. Abdülhamit'in tahttan indirilmesinden,Meclis'in

 birinci dönem çalışmalar ının sona erdiği 27 Ağustos 1909'a kadar, ya-sama çalışmalar ının, çeşitli konularda ıslahat karakterinde kanunlar ınçıkartılması biçiminde hızlandığını görmekteyiz. Bir kere bu dönemde,gerçek bir parlamenter yasama geçirilmesini engelleyen 1876 Anaya-sasının bir çok maddesi değiştirilmiştir. Anayasada yapılan değişiklikler İT iktidar ının sonuna kadar devam etmiştir. Fakat en büyük deği-şiklikler Ağustos 1909'da gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma öylesine

 boyutludur ki bir çok Anayasa Hukukçusu, ayr ı bir 1909 Anayasasından bahsedebilmektedir.

1908'de toplanan yeni Meclis-i Mebusan 1876 Anayasasını hemendeğiştirmemiştir. Bunun bir nedeni de 29 Temmuz 1908 tarihli Hatt-ı Hümayun'dur. Bu Hatt-ı Hümayun'da Abdülhamit aşağıdaki noktalantüm ulusa ilan etmiştir.

 —   Yurttaşlar ın her biri hangi ırk ve mezhepten olurlarsa olsunlar "hürriyet-i şahsiye"lerine malik ve ülkenin hukuk ve sorumluluğundaeşittirler.

 —   Kanun gereğinden başka bir nedenle kimse sorgulanamaz,tutuklanamaz, hapsedilemez vb. bir muameleyle cezalandır ılamaz.

 —    Ne şekilde olursa olsun ve kim taraf ından oluşturulursa oluş turulsun olağanüstü nitelikte komisyonlar ve mahkemeler teşkil edilemez, hiç kimse ait olduğu mahkemenin dışında bir yerde sorgulanamaz.

 —   Herkesin konutu saldır ıdan masundur. Kanunun tayin ettiğihusustan başka surette bir adamın konutuna girmek ya da onu gözetlemek caiz değildir.

 —   Kimse hakk ında kanunun tayin ettiği usulden başka surette bir takibat yapılamaz.

 —  

Yurttaşlar ı

n gerek ticaret, gerekse gezi amacı

yla istediğimemlekete gitmeye, istediği kimselerle toplanmaya hakk ı vardır. —   Gazeteler bask ıdan önce hükümetin deretimine tabi tutula

maz. Ve şahsi mektuplar, yazılı evraklar postalarda alıkonamaz. —   Eğitim ve öğretim tamamen serbesttir. —   Askerler dışında hiç kimse r ızası olmadan herhangi bir me

muriyete tayin olunamaz. Memurlar, yasalara kar şı olan durumlardakendilerine verilen emirlere uymaya mecbur değillerdir. Bu hükümdensonra aynı madde içersinde beş f ıkra da memurlar ın tayin, görev vb. gibiözlük haklar ıyla ilgili temel hükümler getirilmiştir.

Page 110: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 110/516

116 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Daha önce de değindiğimiz gibi 1876 Anayasasının birçok mad-deleri Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar geçen süre içersinde de-ğiştirilmiştir. İlk kez 8 Ağustos 19.09'da geniş kapsamlı bir değiştirmeyapılmıştır. Bu değişiklikte ele alınan maddeler (değişik şekliyle) şöy-ledir:

Madde 3- Bu maddede saltanat ve hilafetin eski kurallara göre de-ğişeceği, fakat padişahın tahta çık ışlar ında meclis önünde şeriat veKanun-u Esasi ahkamına uyacağı ve vatan millete sadakat edeceğinedair yemin etmesi öngörülmektedir.

Madde 6- Padişahın hukukunun, mal varlığının korunması bumaddeyle güvence altına alınmıştır.

Madde 7- Bu maddede padişahın görevleri ve yetkileri ayr ı ayr ı sayılmaktadır. Temelde yetkiler k ısıtlanmıştır. Bütün yetki Meclis-iMebusan'a verilmiştir (Hakimiyet-i Milliye ilkesi).

Madde 10- Bu maddede bireysel özgürlüğün her türlü saldır ıdanmasun olduğu belirtilmiştir.

Madde 12- Basının kanun dairesinde serbest olduğu vurgulandık-tan sonra sansür de bu maddeyle yasaklanmaktadır.

Madde 27- Bakanlar Kurulu'nun sadrazam taraf ından atanacağı ve padişahın onayına sunulacağı bu maddede düzenlenmektedir.Madde 28- Bakanlar Kurulu sadrazamın başkanlığında toplanı p

karar alınır dendikten sonra bu kararlar ın padişah onayına sunulacağı da aynı maddede yer almaktadır.

Madde 30- Bu maddede hükümetin genel politikasından ötürü ba-kanlar ın müştereken ve bakanlıklara ait işlemlerden ötürü de teker teker Meclis-i Mebusan'a kar şı sorumlu olduklar ı yer almaktadır.

Madde 35- Bu madde Bakanlar Kurulu ile Meclis arasındaki an-laşmazlıklar ın nasıl çözüleceğini hükme bağlamıştır. Maddeye göreherhangi bir anlaşmazlık durumunda bakanlar kendi kararlar ında ısrar edip Meclis'in de bu karan kesin olarak reddettiği durumlarda Bakanlar Kurulu ya Meclis'in karar ını kabul eder, ya da istifa etmeye mecburdur.

Yeni Bakanlar Kurulu eski kurulun karar ı

ndaı

srar ederse ve Meclis degene bu karan reddederse padişah seçime gitmek üzere Meclis'ifeshedebilir.

Madde 36/38- Meclis'in çalışmalar ıyla ilgili düzenlemeleri yap-maktadır.

Madde 43/44- Bu maddelerde Meclis'in her sene Kasım ayı ba-şında davetsiz olarak toplanması ve Mayısın başında da gene padişaholuru olmadan tatile çıkması hükmü getirilmektedir. Eğer milletvekil-lerinin çoğunluğu taraf ından istenirse padişah Meclis'i vaktinden öncede açabilir ve gene genel kurul karar ıyla içtima süresini uzatabilir.

Page 111: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 111/516

 İ kinci Me şrutiyet Dönemi 117

Madde 53- Kanunlar ın milletvekilleri ve ayan üyeleri taraf ındanya da hükümetçe önerileceğini söylemektedir. Yasalaşma her iki mec-lisin kabul etmesiyle mümkündür.

Madde 54- Kanunlar ın tasdiki ve yürürlüğe girme sorunu, onay-lanma için çoğunluğun belirlenmesi konusu ele alınmıştır.

Madde 76- Milletvekillerine her toplantı dönemi için otuzbin ku-ruş maaş verileceği ve her ay beş bin kuruş maaşlı memurlar ın harcıra-hına eşit bir yolluk verileceği hükmedilmektedir. Eğer toplantı süresiuzarsa uzadığı her ay için beş bin kuruş ek tahsisat verilecektir.

Madde 77- Meclis Başkanlık Divanı'nın seçimi bu maddede be-lirlenmektedir.

Madde 80- Bütçe Kanunu'nun düzenlenmesi ele alınmaktadır.Madde 113- Sık ıyönetim koşullar ını belirlemektedir. Eski anaya-

sanın 119. maddesi bütünüyle kaldır ılmış ama yeni üç madde eklen-miştir. Bunlardan Madde 119, postanelerdeki mektuplar ın mahkemekaran olmadıkça açılamayacağını; Madde 120, Osmanlılar ın toplanmaözgürlüğüne sahip olduğunu ve bu özgürlüğün nasıl kullanılacağım;Madde 121 ise Ayan Meclisi'nin tartışmalar ının açık ve aleni olduğu-

nu, ancak beş üye taraf ından gizlilik teklifi verilebileceğini, bu teklifinise çoğunlukla kabul edilmesi gerektiğini düzenlemektedir.

Anayasa'nın değiştirildiği bu tarihten sonra anayasada çeşitli de-ğişiklikler daha yapılmıştır. Bunlar ın içinde en önemlisi 35. madde de-ğişikliğidir. Bu maddede padişaha verilen yetki biraz daha genişle-tilmiştir. Değişiklikler ve tarihleri şöyledir:

 —   15 Mayıs 1914; 7, 35 ve 43. maddeler değiştirildi. —   29 Kasım 1914; 7,43 ve 102. maddeler değiştirildi. —   25 Şubat 1916; milletvekilliği maaşlar ını düzenleyen 76.

madde yeniden düzenlendi. —   7 Mart 1916; 72. madde değiştirildi. —   21 Mart 1918; 69. madde değiştirildi.Meclis Başkanı Ahmet R ıza Bey yapılan çalışmalar ı özetlerken

hükümetin bu dönem içersinde Meclis'e 73 yasa önerisini getirdiğinive bunlardan 53'ünün kabul edildiğini, geriye kalanlar ın da komis-yonlara havale edildiğini bildirdi. Başkanın açıklamasına bak ıldığındaMeclis'e hemen her konuda öneriler getirildiğini görmekteyiz. Mec-lis'e önerilen kanunlarda genel çizgi, merkezi otoritenin gücünü artır-ma eğilimi doğrultusundaydı. Bu şekilde hükümete tanınacak merke-ziyetçi yapının ülkenin birlik ve bütünlüğünü sağlayacağı inancı İT'deegemendi. Meclis'ten geçen kanunlar ın başlıcalan şunlardı: Gösteri vetoplantılarla ilgili yasa, Grev yasası, Müslüman olmayan yurttaşlar ınaskere alınmalar ıyla ilgili kanun, Dernekler Kanunu, Eşkiyalık ve fe-

Page 112: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 112/516

118 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

satçılığın önlenmesiyle ilgili kanun... Yasalarla kişisel eylemler vegösteri yapmak olanaksız hale getirilmekteydi. Basın ve yayınla ilgilikanunlarda basın üzerine tam anlamıyla bir sansür konulmamakla bir-likte, basın ve düşünce özgürlüğü k ısıtlanıyordu. Ünlü "Tatil-i Eşgal"yasası ise işçi hareketlerini, grevleri k ısıtlamaktaydı. Böylece birincidönemin sonunda, bir yandan parlamenter yapı, diğer yandan da dev-letin merkeziyetçi konumu güçlendirilmek isteniyordu.

Hüseyin Hilmi Paşa hükümetinin sonunu Lynch İmtiyazı ve İs- pirtolar Yasası getirmiştir. Hükümetin Fırat ve Dicle üzerinde (Şat-ülArap) vapur işletme imtiyazını, Meclis'e sormadan, Lynch biraderlerevermesi ağır eleştiriler almıştır. Konuyu Anayasa hukukçusu, BağdatMilletvekili Babanzade İsmail Hakk ı Bey Meclis'e getirmiştir. Baban-zade verdiği soru önergesinde bu imtiyaz karar ıyla iki nehir üzerindekiulaşımın bir şirketin tekeline verildiğini ve bu andlaşmanın meclise niyegetirilmediğini sormuştur. Sonra.tartışma, devleti mali yük altına sokan

 bütün andlaşmalar ın Meclis'in onayına sunulması gerektiği noktasındaodaklaşmış ve sert tartışmalar cereyan etmiştir. Bunun da ötesinde hü-kümetin ithal edilen ispirtonun kullanım alanlar ının denetlemeye yö-

nelik bir yasayı

Meclis'ten geçirdikten sonra, uygulaması

, dı

ş bask ı

-lardan ötürü tehir etmek istemesi de ayr ı bir tartışma konusu olmuştur.Hüseyin Hilmi Paşa'nın Meclis içersinde kar şılaştığı muhalefeti

"İkdam" gazetesi şöyle özetlemiştir: İT Fırkasının çounluğunun bir k ısmı, Mutedil Hürriyetperveren Fırkası, Rum milletvekillerinden ba-zılar ı, Ermeni milletvekillerinden bazılar ı, Ahrar'dan ve yansız millet-vekillerinden bir grup... İkdam'ın yazar ı bu gruplar ı sıraladıktan sonraşu yargıya varmaktadır: "İşte görülüyor ki bu bir geçici çoğunluktur...Sırf Lynch meselesi nedeniyle oluşmuştur". Hüseyin Hilmi Paşa'nınistifası yeni tartışmalar ı gündeme getirdi. Paşa Meclis'teki güveni yi-tirdiğini farkettiği için görevinden ayr ılmıştır. Bu istifanın arkasındaçeşitli nedenler aranmış, hatta istifaya gizemli bir hava da verilmiştir.

 Ne var ki bu istifa diğer hükümetler açısından da bir gelenek halinialacaktır. İsmail Haki Bey bu olayı "pencereden atlamaktansa kapıdan

çıkmayı yeğlediğini, bunun da meşrûtiyetlerde doğal olduğunu" söyle-yerek yorumlamıştır. Hüseyin Hilmi Paşa İT'nin yetkili organlar ındakabinenin düşürülüp düşürülmemesi konusunda bir toplantı yapılırkenistifa etmiştir...

6) İbrahim Hakk ı Paşa Hükümeti veMuhalefetin Güçlenmesi: 

Hüseyin Hilmi Paşa'nın istifasından sonra 10 Ocak 1910'da İ brahimHakk ı Paşa hükümeti iktidara geldi. İ brahim Hakk ı Paşa Mektebi Mül-

Page 113: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 113/516

 İ kinci Me şrutiyet Dönemi 119

kiyeyi birincilikle bitirmiş, çeşitli üst düzey memuriyetlerde, elçilikler-de bulunmuş aydın bir devlet adamı olarak bilinmektedir. Kendisiningenç kuşaklarca sevilmesinin nedeni Mekteb-i Mülkiye, Mekteb-iHukuk ve Hamidiye Ticaret Mektebinde, özellikle sosyal konularda,verdiği derslerdir. Bu dersler de, Abdülhamit döneminin bask ısına kar-şın özgür düşünceyi yansıtmıştır. Nitekim sadarete getirilmesi coşkuylakar şılanmış, sadaret alayı o güne kadar görülmeyen bir ilgiyi çekmiştir.Kabinesinde Talat, Cavit gibi İttihatçılar ın önde gelenleri bulunduğugibi, ilk kez, Mahmut Şevket Paşa da Harbiye Nazır ı olarak görev al-mıştır. Böylece Mahmut Şevket Paşa'nın, dolayısıyla ordunun iktidar ı 

 paylaşması da sağlanmış bulunuyordu.İ brahim Hakk ı Paşa 25 Ocak'ta hükümet programını Meclis'te

okudu. Program üzerinde geniş tartışmalar oldu. Meclis-i Mebusan'ınkuruluşundan bu yana bir hükümet programının parlamenter yöntem-lere uygun biçimde tartışılı p, güvenoyu alması bu kabinede mümkünolmuştur. Programın en önemli bölümlerinden biri kapitülasyonlarailişkin şu söyledikleriydi: "... çeyrek yüzyıl en dehşetli bir istibdat al-tında ezildikten sonra, ancak bir buçuk yıldır hürriyetine kavuşan

memleketimizde yapılacak işlerin çokluğu en yüksek çabalar ı bile dü-şündürecek boyuttadır. Yapılacak işlerin başında memleketin terakki-yatını yasaklayan kapitülasyonlardan kurtulmak, yabancılara verilenimtiyazlar hakk ında özel bir kanun yapmak gibi önlemler geliyordu". İ.Hakk ı Paşa programında da bir sloganı öne çıkartmıştır. Bu slogan"Adl-ü İhsan", yani "Adalet ve bağış"tır. Bunu seçmesini de "Cenab-ı Hak adi ile ihsanı birlikte emretmiştir, çünkü şiddet ile merhamet bera-

 ber gitmelidir". Program Meclis'te şiddetle eleştirilmiştir. EleştirilerdeLütf ı Fikri Bey başı çekmekteydi. R ıza Nur Bey de ondan aşağı kal-mamıştır. İ. Hakk ı Paşa'nın yanıtı ise bir siyasi ustalık örneğidir. Özel-likle R ıza Nur'un, programı parlak bulmayan sözlerine verdiği "Allah

 parlak program yapmaktan beni korusun" biçimindeki yanıtı, günü-müzde bile gerçekleştirilemeyen iddialı hükümet programlar ı açısından

değeri inkar edilemeyecek bir yaklaşı

mdı

r. Kabine 34 red oyuna kar şı

,187 olumlu oyla güven oyu almıştır. Ne var ki Meclis' teki muhalefetinde azımsanmayacak bir boyutta olduğu böylece ortaya çıkmıştır.

Hakk ı Paşa'nın sadaret döneminde (Ocak 1910-Ekim 1911)Meclis'te iktidar-muhalefet çatışması zaman zaman sövgü, kavga, to-katlama, düello çağr ılar ı ile doruğa ulaşmıştır. Bu süre içersinde hükü-mete yönelik 15 gensoru önergesi verilmiştir. Gensorular ın dışında bir çok tartışma daha gündeme gelmiştir. Bunlar ın en önemlileri şunlardı:Chester Projesi, Cavit-Zöhrap sosyalizm tartışması, Hakk ı Paşa-Koz-midi ve R ıza Tevf ık çatışması, Arnavutluk olaylar ıyla ilgili önergeden

Page 114: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 114/516

120  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

doğan Talat Bey-Boşo tartışması, 1327 bütçesi üzerine çıkan sert tar-tışmalar. 

İ. Hakk ı Paşa kabinesinin kuruluşu döneminde Meclis'te pek bü-yük bir güce sahip olmayan, örgütlenmelerini yapamamış iki muhalif 

 parti vardı: Osmanlı Demokrat Fırkası ve Mutedil HürriyetperveranFırkası. 1910'da bunlara, gene İT'den ayr ılan ve çoğunluğunu ulemadiye nitelendirebileceğimiz sar ıklılar ın oluşturduğu Ahali Fırkası daeklendi. Bu f ırkanın da Meclis dışında örgüt temelinde önemli bir gücüyoktu. Meclis içersinde ve dışında muhalefetjn genişlemesinin önemlinedenlerinden biri de "Sada-yı Hak" gazetesi başyazar ı AhmetSamim'in öldürülmesidir. (9/10 Haziran 1910). Söz konusu gazeteninKozmidi (İstanbul milletvekili) taraf ından Patrikhane desteğiyle çıka-r ıldığı söylenmekteydi. Bundan ötürü cinayete bir yurtseverlik damgası vurulmaya çalışılmıştır. Nitekim H. Cahit Bey'in, cinayetle ilgili yazı-sındaki şu bölüm dikkati çekmektedir: "... Türklük idealini bir Allahibadeti gibi yükseklere çıkaran, o ideale toz kondurmayı bile cinayetsayan, temiz, haşi ve müteassı p ruhlar...". Böylece cinayeti İT mensubu

 birinin işlediği de dolaylı bir şekilde ifade edilmektedir. 

1911 yılının başlar ında, o güne kadar olan muhalefet gruplar ınınen güçlüsü, İT'nin Meclis Grubu içersinde boy gösterdi. "Hizb-i Cedit"diye anılan bu grubun başında Miralay Sadık Bey ile Karesi MilletvekiliAbdülaziz Mecdi Efendi görülmekteydi. Özellike Mecdi Efendi'ninMeclis-i Mebusan içersinde etkinliği büyüktü. "Hizb-i Cedit" grubu 23

 Nisan'da on maddelik bir program yayınladı. Bu programın temel ilke-lerini şöyle sıralamak mümkündü: 

 —   Milletvekillerinin iş takip etmeleri, iş görmeleri ve bazı imtiyazlar ın çıkar ılması için bizzat uğraşmalar ı yasaklanmalıdır.

 —   Partinin milletvekillerinden birinin nazır olabilmesi gizli oyave 2/3 gibi yüksek bir çoğunluğa bağlanmalıdır.

 —   Ahlak ve dini terbiyenin behemahal korunması, bunun ya-nısıra iktisat ve eğitimle ilgili gelişmeler toplumun gereksinimleriyle

rlandı

r ı

lmalı

r. —   Kuvvetler arasındaki (yasama, yürütme ve yargı) dengeninkorunabilmesi için hilafet ve saltanatın bazı haklar ının yeniden anayasaiçersinde yer alması sağlanmalıdır.

 —   Gizli amacı olan cemiyetlere izin verilmemelidir.Görüldüğü gibi bu program doğrudan doğruya İT'nin merkezi 

umumisini hedef almaktaydı. Nitekim bu programın yayınlanmasındansonra bazı bakanlar istifa etmeye karar verdiler. Fakat ilk anda bu ka-rarlar ın yaşama geçirilmesi mümkün olamadı. Bu arada basında bir hükümet bunalımının doğmak üzere olduğu konusunda yazılar daha sık  

Page 115: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 115/516

 İ kinci Me şrutiyet Dönemi 121

görülmeye başlandı. İT'ye bağlı bakanlar ın Sadrazam'a istifalar ını sunduğu gün Cavit Bey Sadrazam'a istifa etmesi gerektğini, İT'nin

 bundan sonra İ. Hakka Paşa kabinesini, kimlerden oluşursa oluşsundesteklemeyeceğini açıkça söylemiştir. Buna kar şın istifa gerçekleş-memiştir. Gene Nisan ayı içersinde Mahmut Şevket Paşa da istifa et-mekten söz etmeye başlıyor. Hacı Adil ve Talat Beyler kendisini isti-fadan vazgeçiliyorlar. Bütün bu gelişmeler artık Hakk ı Paşa kabinesininher yanıyla çatırdadığmı, çökmek üzere olduğunu ortaya koymaktaydı.Ağustos 1911'de cemiyetin bütün ileri gelenleri kabinenin düşürülme-sini ciddi olarak tartışmaktaydılar. Hakk ı Paşa'nın yerine MahmutŞevket Paşa'nın Harbiye Nazın olacağı bir Hacı Adil Bey hükümetimodeli ortaya atılmıştı. Bunun anlamı  İT'nin artık tek başına iktidar olmaya hazırlandığıydı.

Hakk ı Paşa da cemiyetin çökmekte olduğuna ilişkin bir inanca sa-hipti. Zorlaşan uluslararası durum ve cemiyetin bu çöküntüsü kar-şısında bir Kamil Paşa hükümetinin kaçınılmaz olduğunu bile çev-resine söylemeye başlamıştı. Eylül 1911 ayı ÎT'nin kongresinin ya-

 pıldığı ay olduğu gibi, İtalyanlar ın sudan bir bahane ile Trablusgairp'a

saldırdıklar ı aydır. Hakk ı Paşa Sadrazamlığından önce Roma elçisiydi.Buna rağmen İtalyanlar ın uzun süren hazırlıklar ını, Kuzey Afrika ko-nusundaki isteklerini sezememişti. Diğer yandan Osmanlı Devleti'nin,elinde k ıt olanaklarla, Libya'da İtalyanlara kar şı savaşabileceğine deinanmıyordu. Klasik Osmanlı politikasının araçlar ı olan büyük devlet-leri birbirine kar şı kullanma uğraşıyla bir sonuca var ılabileceği kanı-sındaydı. Ne var ki İtalyan saldır ısı ülkede büyük yank ılar uyandırdı. İTkulüplerinde protesto gösterileri düzenlendi. Selanik'te işçi hareketigrev ve gösterilerle en azından enternasyonalin ilgisini çekmeyi başa-rabildi. İT'yi ve Osmanlılar ı zor günler bekliyordu. İ brahim Hakk ı Paşakabinesi, bu koşullar altında, 30 Eylül 1911'de istifa etti. Yerine SaitPaşa sadarete getirildi.

7) Hürriyet-i İtilaf ın Doğuşu ve 1912 Seçimleri: 

Trablusgarp savaşı başladıktan sonra muhalif kamuoyunda bir KamilPaşa kabinesinin tek kurtuluş yolu olacağı biçimindeki düşünce pekişti.Hacı Adil Bey'in Padişah ile yaptığı konuşmadan Sultan Reşat'ın daKamil Paşa kabinesine sıcak baktığı izlenimi ortaya çık ınca, İT Hür-riyet'in ilanı sırasında istemediği Sait Paşa'ya bir can simidi gibi sa-r ıldı. İT nasıl Sait Paşa'ya dört elle sar ılmışsa, o da cemiyetin destek-lemediği bir hükümetin başında olmayı istemiyordu. Bu nedenleİT'nin önde gelen liderleri yeni kabinede görev aldılar. Hacı Adil Bey

Page 116: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 116/516

122  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Dahiliye, Talat Bey Posta-Telgraf, Cavid Bey de Naf ıa nezaretlerinegetirildi. 

1912 yılının ilk aylar ında Meclis-i Mebusan içersinde bulunan partili, partisiz tüm muhalifler bir birleşik muhalefet partisi kurmadoğrultusunda anlaştılar. Meclis'teki Mutedil Hürriyetperveran veAhali f ırkalanyla, diğer muhaliflerin oluşturduğu bu parti "Hürriyet veİtilaf adını aldı. Hürriyet sözcüğünün anlamı açıktı. İtilaf ise birleşme,anlaşma anlamına gelmekteydi. Özetle bu bir partiden ziyade, her türlüdüşüneyi, eğilimi içeren bir "blok" hareketiydi. Başta şehzade Vahdet-tin olmak üzere saraya mensup bazı kişiler de bu partiyi destekliyorlardı.Damat Ferit Paşa başkanlığa seçildi. Miralay Sadık da onun yar-dımcısı olarak görev aldı. Parti uyguladığı saldırgan muhalefet

 politikasıyla geniş bir toplumsal tabanı yanına çekmeyi başardı. Parti-nin tüzük ve programı temelde liberal ekonominin kurallan ile ayr ılıkçı ak ımlar ı cesaretlendirecek ilkeleri kapsamaktaydı. Örneğin parti bazı vilayetlerde milli eğitim, tar ım, bayındırlık vb. gibi konularda özerk yönetimi kabul ediyordu. Bu yöreler sadece savunma ve dış işlerindedevlete bağlı olacaklardı. Programda kapitülasyonlara kar şı hiçbir 

hüküm yoktu. Yapısı itibar ıyla yeni parti tam anlamıyla bir karmaşayuvasıydı. Buna rağmen özgürlüğe susamış, bu arada ekonomik sorun-lar ı hiç bir zaman çözümlenmemiş yığınlarla, liberal, iyi niyetli aydınlar 

 partinin İT'ye yönelik savaşımına fiilen katılıyorlardı. Bunlar arasındaönde gelen örnek Tevfik Fikret'tir. 

Partinin ve yöneticilerinin kişilikleri açısından en çarpıcı bilgileriR ıza Nur vermektedir. Hareketin içinde bulunan R ıza Nur "Hürriyet-iİtilaf nasıl doğdu, nasıl öldü" adlı yapıtında partinin oluşumundaki ya-

 paylığa.yöneticilerinin niteliğine ilişkin açıklamalar yapmaktadır. Par-tinin tek amacı vardı, ne olursa olsun İT'yi iktidardan uzaklaştırmak,devirmek. Bu yaklaşımı R ıza Nur şöyle anlatmaktadır: 

"Partinin kuruluşunun ertesi günü hiç selamlaşmadığımız haldeHüseyin Cahit Bey Meclis' te yanıma geldi. Yüzü heyecandan saman gibi

sararmı

ştı

. Benden Fı

rka'nı

n ne olduğunu, maksadı

sordu. Ben de:  —   Siz çok ileri gittiniz. Biz de bütün muhalefet kuvvetlerini bir araya topladık. Size müthiş bir darbeyi helak indireceğiz. Maksadımızsizi iktidar mevkiinden atmaktır. Cevap verdi:

 —   İyi ama içinizde mutaassı p, dindar, hoca, hıristiyan, cahil,âlim ve muhtelif siyasi fikirde adam var. Nasıl olur? Hani sen "Meclis-i Mebusan'da Fırkalar" namındaki eserinde, bizi, bir cinsten olmayan "amalgame" diye vasıflandır ıyordun. Bizden dürüst iş çıkmayacağını iddia ediyordun. Ya bu sizin ki?

 —   Evet hakk ın var, diye mukabele ettim ve şunlar ı söyledim:

Page 117: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 117/516

 İ kinci Me şrutiyet Dönemi 123

Sizi devirmek için şimdi ne bulursak topladık. Siz düşün, o gün, f ırkayı dağıtacağız. Böyle f ırkalar zaten dağılmaya mahkumdur".

R ıza Nur'un bu yazdıklar ı da Hürriyet-i İtilaf ın ne denli oportü-nist bir siyasal doğrultuda olduğunu ortaya koymaktadır. Nitekim buf ırka iktidarda olduğu zaman Balkan bozgununu hazırladı ve Sevr an-laşmasını imzaladı.

İT bir yandan muhalefetin ölüm isteyen bask ısını en aza indirmek,diğer yandan Trablusgarp ve Yemen'de her gün ciddiyetini artıranolaylar ı daha radikal diyebileceğimiz bir çözüme kavuşturmak için ha-reket serbestliğine ihtiyaç duyuyordu. Bu ise seçimlerin yenilenmesi veMeclis'te çoğunluğun sağlanmasıyla mümkündü. İşte bu koşullar al-tında seçime gidilmesine karar verildi. Ne var ki bu karar ın yaşama ge-çebilmesi için Meclis'in feshedilmesi gerekiyordu. Bunun da sağ-lanması Anayasa'daki 35. maddenin değiştirilmesi ile mümkündü. 35.maddenin değişmesine ilişkin karar  İT'nin Selanik'teki kongresininyedinci maddesinde yer aldı. Bu maddede değişikliği istenen noktaMeclis-i Mebusan'ın feshine ilişkin yorum yetkisinin k ısıtlanması, buarada Padişahın yetkisinin artır ılmasıdır. İT'nin seçimlere gidebilmek 

için uygun gördüğü yol buydu.Değişiklik tasar ısı 3 Ocak 1912'de Meclis'e sunuldu. Muhalefettasar ının görüşülmesini engellemek için "obstrüksiyon"a başvurdu.Bunun üzerine hükümet uzun bir istifaname ile bu hareketi kendisinekar şı güvensizlik olarak yorumladı. Padişah Sait Paşa'yı yeniden sada-rete getirdi. O da değişiklik önergesini Meclis'e sundu. Bu kere muha-lefet yapacağı engellemenin yeniden güvensizlik oyu kabul edilip hü-kümetin istifa edeceği ve böylece Meclis'in feshinin önü açılacağı içinmüzakerelere katıldı. Görüşmelerde muhalefet, özellikle azınlıklaramensup milletvekilleri en şiddetli eleştirileri yapıyorlardı. Uzun tartış-malardan sonra yapılan oylamada 234 oydan 125 kabul, 105 red ve 4oyun da çekimser çekimser kaldığı görüldü. Değişiklik gerekli 2/3 ço-ğunluk sağlanamadığı için red edilmişti. Sait Paşa bu sonucu kendine

yönelik güvensizlik kabul etti, Ayan'dan gelen olumlu görüş üzerinePadişah Meclisi fesh etti. Fesih tarihi 18 Ocak 1912 idi.Muhalefet seçimlere büyük bir saldır ı ile girdi. Tevf ık Fikret, Mec-

lis'in feshini ve İT'nin bask ılar ını yermek için ünlü "Doksanbeşe Doğru"şiirini yazdı. Bu şiirde Meclis'in feshiyle Rumi 1295'de Abdülhamit'inMeclis-i Mebusan'ı tatile göndermesi arasında ilişki kuruyordu.

Seçim sistemi iktidarda bulunan partinin haksız ve yasa dışı mü-dahalelerde bulunmasına olanak sağlayacak yapıdaydı. Seçim iki de-receli olarak yapılmaktaydı. Birinci aşamada "Müntehibi Sani" denilenikinci seçmenler seçiliyor. İkinci aşamada ise bunlar milletvekillerini

Page 118: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 118/516

124  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

seçiyorlardı. İkinci seçmenlerin çoğunluğunu kazanan parti seçimlerikazanmış oluyordu. Seçimlerin denetimi, bürokrasinin üst düzeydekikişilerinden oluşan, "Heyeti Teftişiye" denilen bir komisyon taraf ındanyürütülmekteydi. Bu da iktidardaki parti lehine bir tak ım girişimlerinyapılmasına olanak sağlıyordu. Seçimler ülkenin her yerinde aynı günde bitirilmiyordu. Vilayetlere, livalara, kazalara göre değişik tarihler tesbit edilebiliyordu. Böylece bazı bölgelerdeki seçimlerin sonuçlar ı,diğer bölgelerde gerekli tertiplerin alınmasına yol açıyordu. Özetleseçim yöntemi adil, genel ve eşit oy ilkesini sağlayacak durumda de-ğildi. Seçim sisteminin yanısıra devlet ve kolluk güçleri de seçmenler üzerinde çeşitli bask ılar uyguluyorlardı. 1902 seçiminde İT'nin bask ı-lar ı o boyutlara ulaşmıştı ki, bu seçim, bir çok yayın organında, kitap-larda "Sopalı Seçim" diye de nitelenmiştir. Nitekim Edirne Milletvekiliadayı Dr. R ıza Tevfik'in dövülmesi yurtta büyük yank ılar uyandırdı,Tevfik Fikret, bir kez daha, bu olayı "Döğün zavallı vatan" diyen mıs-ralar ıyla k ınadı. 

Muhalefet karmaşık yapısı nedeniyle toplumun geleneksel duygu-lar ını sömürerek kampanyayı yürüttü. Bu konuda çok ilginç örneklere

de rastlanmıştır. Celal Bayar'ın anılar ında anlattığı gibi, 35'nci maddedeğişikliği, (30 gün oruç + 5 vakit namaz) = 35 biçiminde yorumlan-maktaydı. Böylece İT'nin söz konusu maddeyi değiştirmek istemesin-deki amacı, oruç ve namazı yasaklama olduğu tabanda yayılıyordu.Gene Hürriyet Hoca denilen bir vaiz Bursa Ulucami'de "Mikrop yoktur,kolera hastalığına kar şı tedbir almalı demekle dinsizler Allah'ın takdi-rine kar şı koyuyorlar" demeye kadar varan, genelde İT'yi hedef alansöylentiler yaymaktaydı. 

1912 seçimleri bu koşullar içersinde ve İT'nin bask ısı altında geçti.Soınuçta seçimi İT büyük bir çoğunlukla kazandı. 13 Nisan 1912'deyeni Meclis açıldı. Artık bu Meclis'te muhalefet yoktu. İlk iş olarak Anayasa'nın ünlü 35. maddesi değiştirildi. Fakat muhalifsiz, dikensiz bir gül bahçesi olan bu Meclis'i büyük sürprizler bekliyordu. 

8) İT Muhalefette: 

Meclis-i Mebusan'ın açılış töreninin yapıldığı gün İtalyan Donanması-nın Çanakkale Boğazı'nda Kumkale istihkamlar ını bombaladığı haberigeldi. İtalyanlar, Trablusgarp'ta, M. Kemal, Enver ve Fethi Beyler gibiyiğit subaylar ın örgütlediği savunmayı yenilgiye uğratamayınca savaşı deniz savaşı biçimine dönüştürmeyi yeğlediler. Beyrut limanını deniz-den bombaladılar, liman ağzında bir gemiyi batırarak limanın çalışma-lar ını engellediler. Ayr ıca Ege adalar ı üzerinde de çeşitli silahlı bask ı- 

Page 119: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 119/516

ikinci Me şrutiyet Dönemi 125

lan gündeme getirdiler. Bir yandan denizden Anadolu k ıyılar ının biletehdit edilmesi, Trablusgarp'ta başar ıyla çarpışan k ıtalar ın ikmalininhemen hemen imkansız hale gelişi, hükümeti çok zor durumda bırak-mıştı. Bunun üzerine Trablusgarp'ta, Mısır örneği, Osmanlı İmparator-luğu'nun "Hakimiyeti Siyasiye"si altında bir çözüm bulunması içinyapılan girişimler de olumlu sonuç vermemişti. Dış olaylarda böylesine

 bir çıkmazın içine girmiş olan Hükümetin sorunlar ına Arnavutluk is-yanı da eklenince, Sait Paşa'nın durumu kritik bir noktaya ulaşmıştı.Harbiye Nazır ı Mahmut Şevket Paşa'nın Arnavutluk'a kar şı çok sert bir sindirme harekatına girişmesi bardağı taşıran son damla oldu. Görülenoydu ki, Rumeli İmparatorluğun elleri arasından ağır ağır kayıyordu.Miralay Sadık ve arkadaşlar ının Manastır'da 1908 öncesi eylemlere

 benzer bir harekete girişmeleri, Miralay Sadık sorununa başlangıçtasuhuletle eğileceğini söyleyen Mahmut Şevket Paşa konusunda İT'nindaha bir ikircikli düşünmesine neden oldu. İT'nin "MerkeziUmumi"sinde ve diğer üst yöneticilerinin bulunduğu toplantılarda,Harbiye Nazır ına sert eleştirlier dile getirilmeye başlandı. Bu eleştiriler şu noktalar çevresinde toplanıyordu:

 —   Ordu içersinde Miralay Sadık ve benzeri gruplar ın baş lattıklar ı k ışk ırtıcı eylemleri zamanında önleyememesi, —   Ordudan politikayı atacağım iddiasıyla İttihatçı subaylar 

üzerinde büyük bir bask ı kurması, —   Arnavutluk olaylar ını, beklendiği şekilde, ılımlı tedbirlerle

çözmeyip, ateşe barutla yaklaşır gibi sert tedbirler alması, olayı içindençık ılmaz hale getirmesi.

Bütün bunlar ın dışında İT'nin bir başka kuşkusu daha vardı.Mahmut Şevket Paşa'nın Almanya ve Avusturya'nın desteğiyle bir darbe yapacağı bu kuşkunun odak noktasını oluşturuyordu. İT Mec-lis'te çoğunluğu kazandıktan sonra Harbiye Nazın meselesini çözmeyidüşünüyordu. Bunnu yanısıra Meclis Başkanlığına Ahmet R ıza'nın ye-niden aday gösterilmemesi de İT'nin istekleri arasındaydı. Nitekim

Ahmet R ı

za Ayan'a kaydı

r ı

larak, yerine Halil Bey getirildi.Savaşın gelişim doğrultusu Sait Paşa'yı ürkütmüştü. Çevresine is-tifa etmekten söz etmeye başlamıştı. İT ise böyle bir istifanın enindesonunda bir Kamil Paşa kabinesine yol açmasından korkuyordu. Mah-mut Şevket Paşa sorunu da iplerin kopacağı noktaya gelmişti. Sait Paşa,"Bana binbaşı da olsa bir harbiye nazır ı bulun" diye çırpınıyordu. So-nuçta Sait Paşa güvenoyu almasına kar şın istifa etti. Cavit Bey anıla-r ında İT'nin çaresizliğini şöyle anlatır: "... Bir blöfün kurbanı olduk.Bizimle hem his ve hem fikir olmayan ve olamayan adamlarla teşrikimesai etmenin cezasını çektik. Elimizde kuvve-i teşriiye varken bizden

Page 120: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 120/516

126 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 bir heyet yapamadık. Hem nim tedbirlerimiz ne netice vermişse bu de-faki hareketimiz de aynı neticeyi verdi."

Sait Paşa huzura çıktığında Padişah "Niçin istifa ettiniz, size iti-matlar ı vardı" deyince, bir süre başını eğip düşündükten sonra "Onlar ın

 bana itimatlar ı vardı, ama benim onlara itimadım yoktu" yanıtını ver-miştir. Paşa'nın sadarettin istifasının nedeni konusunda kendisi de dahilolmak üzere hiç kimse açık bir  şey söyleyememiştir. Ne var ki, SaitPaşa'nın savaşın hemen bitirilmesi konusundaki istekleri İT taraf ındanolumlu kar şılanmıyordu. İstifayı öne çıkaran neden bu olsa gerekti.Olayın asıl şaşırtıcı yanı, Cavit Bey'in de üzerine basarak vurguladığı gibi, İT'nin Meclis çoğunluğuna sahip olduğu halde kendi içerisinde bir kabine kuramamasıdır.

Sait Paşa'dan sonra sadaret görevi Gazi Ahmet Muhtar Paşa'yaverildi. Görevi, uzun yıllar beklediğini ihsas eden, büyük bir duyar-lılıkla kabul eden Gazi eski sadrazamlar ı da içeren bir kabine kurdu.Şura-yı Devlet Reisliğine Kamil Paşa, Adliyeye Hüseyin Hilmi Paşa,Dahiliyeye Avlonyalı Ferit Paşa, Harbiyeye Nazım Paşa ve Bahriyeyede oğlu Mahmut Muhtar Paşa getirildi. Bu niteliğinden ötürü, kabineye

 büyük kabine adı verildi. Kabinenin ömrü dört ay sürdü. Meclis-i Me- busan'da dört konuda İT çoğunluğuyla çatışmaya girdi. Bu konulardan birincisi Meclis'i "Fındıklı Tiyatrosu" diye niteleyen halaskâran gru- buna kar şı Harbiye Nazır ının ılımlı davranışı, diğeri Kabine programı-nın tartışmalar ı, üçüncüsü anayasada yeniden değiştirilmek istenen 35.madde görüşmeleri ve nihayet Meclis'in feshi ile ilgili, Ayan'ın Naro-dokyan Efendi'nin yorumu doğrultusunda karar vermesidir.

Gazi'nin kabinesi bir geçiş kabinesiydi. Muhaliflerin yaklaşımı budoğrultudaydı. Nitekim büyük kabine, adıyla ters orantılı bir çok küçük iş yaptıktan sonra istifa etti. Yönetimde bulunduğu dört ay içersindeBalkan Savaşı patlamış, Edirne'ye kadar bütün Rumeli kaybedilmiş,Ege adalar ı (Girit dahil) yitirilmiş, Trablusgarp elden çıkmıştı. Paşa is-tifa ettiğinde Meclis çoktan feshedilmişti, seçimlerin ne zaman yapıla-

cağı

da belli değildi. Gazi'nin yerine gelen Kamil Paşa, bütün muhalif-lerle donattığı kabinesinde, Meclissiz bir ortamda, istediği gibi bir yönetimi uyguladı.

Kamil Paşa 30 Ekim 1912'de iktidara geldi. Kabinesinin üyelerişunlardı. Şeyhülislam Cemalettin Efendi, Harbiye Nazır ı Nazım Paşa,Hariciye Nazır ı Narodokyan Efendi, Dahiliye Nazır ı Ahmet Reşit Bey,Maarif Nazır ı damat Şerif Paşa, Posta-Telgraf Nazır ı Masoros Kikik Bey, Bahriye Nazır Vekili Ferik Salih Paşa, Kamil Paşa Kabinesinin ilk işi koyu bir  İttihatçı avını başlatmak oldu. Cavit Bey, Hüseyin CahitBey ve bazı İttihatçılar yurt dışına kaçtı. Diğerleri ise ünlü deyimiyle

Page 121: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 121/516

 İ kinci Me şrutiyet Dönemi 127

"Yeraltına" girdiler. Hükümet büyük devletlerin tüm tekliflerini kabulederek Balkan bar ışını imzalama çabası içindeydi. Osmanlı İmparator-luğu 'nun Avrupa sınır ı olarak Midye-Enez hattı kabul edilmişti. Böy-lece Edirne sınırlar ımızın dışında kalıyordu. Bu kamuoyunca kabuledilmeyecek bir noktaydı. İşte bu koşullar içersinde, İT, bir darbe ileiktidar ı ele geçirme planlar ı yapmaya başladı.

9) Babıâli Bask ını ve Sonrası: 

"Babıâli Bask ını" diye bilinen hükümet darbesi aklın zor kabul edebi-leceği ölçüde, cüretkar bir girişimdir. Bugünün bilgisayar olanaklar ını kullanarak bask ının başar ı  şansını hesaplamak isteseydik, bulacağımızolasılık böyle bir eyleme girişmemizi engelleyecek düzeyde küçük olacaktı. İşte bask ınla böyle olanaksız bir olay başar ılmış, harekatı çevreleyen tehlikelerden hiçbirine aldır ılmamıştır. Bu başar ı  İT'ningözüpek militan gücünün ve önderlerinin eseridir. Eğer parti böyle bir "Fedai" gücüne sahip olmasaydı, hükümet darbesini yapamazdı.

Böylesine küçük bir olasılığa kar şı darbenin başar ısının nedenleri

konusunda şunlar ı sıralayabiliriz: —   Kamil Paşa iktidar ının bütün bask ılar ına rağmen, yurt içer 

sindeki İT örgütünün ayakta tutulabilmesi. Ayakta, diri bir şekilde kalanörgüt, illegal olarak faaliyetlerini sürdürmüş, merkezin verdiği emirleritam bir disiplinle uygulamıştır.

 —   İkinci etmen olarak İT önderlerinin örgütün nabzını ellerindetutmalar ı ve tabandaki üyelerin güvenini kazanacak gözüpekliği göstermeleridir. Talat, Enver, Cemal, Sapancalı Hakk ı, Ömer Naci, YakupCemil, Azmi vb.leri bu konuda önü çekmektedirler.

 —   Bask ın planının hazırlanması dikkatle yapılmış bir durumdeğerlendirmesi üzerine oturtulmuştur. Bu değerlendirmede dış ve içdinamiklerin konumlar ı çok dikkatli bir şekilde incelenmiştir. Lond-ra'daki bar ış konferansında Balkanlı bağlaşıklar ın kendi aralar ında,

özellikle paylaşı

m konusunda, ihtilafa düştükleri sezinleniyordu. Eğer Balkanlarda bu ihtilaftan ötürü bağlaşıklar arasında bir sıcak çatışmasöz konusu olursa bundan yararlanmak gerekebilirdi. Oysa Kamil Paşahükümetinin böylesine bir davranışı yapacak kadar enerjik ve kararlı olduğu söylenemezdi. Diğer yandan kamuoyu da Rumeli'nin ve özellikle Edirne'nin elden çıkar ılması konusunda çok duyarlı haldeydi. Çeşitli yazılar, konuşmalar bunu ortaya koymaktaydı. Böylesine duyarlı 

 bir kamuoyunun yapılacak bir harekette İT'nin yanına çekilmesi mümkündü.

Görüldüğü gibi, İT siyasal açıdan uygun koşullar ın varlığını tesbit

Page 122: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 122/516

128 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

etmiş, 1912'nin Aralık ayı sonu itibar ıyla gerçekçi sayılabilecek bir durum değerlendirmesi yapmıştır. Bask ının düzenlenmesiyle ilgili ya-

 pılan gizli toplantılara Talat Bey, Enver Bey, Sait Halim Paşa, Hacı Adil, Ziya Gökalp, Binbaşı İsmail Hakk ı, Fethi (Okyar), Mithat Şükrü,Cemal Bey, Dr. Nazım, Kara Kemal, Mustafa Necip katılmışlardı. SaitHalim Paşa ve Fethi Bey biraz temkinli davranılmasını, uygun bir za-manın beklenmesini söyleyerek ikircikli davranmışlar, fakat Enver Beyher zamanki atılganlığıyla "Şartlar hazırdır, ne bekliyoruz" diyerek 

 bask ın karar ının çıkmasını etkilemiştir.Hareket tam anlamıyla bir bask ın biçiminde düzenlenecekti. Tarih

olarak 23 Ocak Per şembe günü saat 15 seçilmişti. Çünkü bu saattedevletlerin verdiği notaya verilecek yanıt son şeklini alacaktı. Bakanlar Kurulu'nun üyeleri ile Sadrazamın o sırada makamında bulunacağı bi-liniyordu. Babıâli'de muhaf ız k ıtası olarak görev yapan Uşak Taburu-nun herhangi bir harekette bulunmaması sağlanmıştı. Taburun başın-daki subaylar ın önemli bir bölümü cemiyetin üyesiydi. Olaya yığınsal

 bir gösteri havası vermek için bask ın saatından önce güvenilen subayve siviller Babıâli çevresindeki k ıraathanelerde toplanacaklar ve işaret

üzerine Sadaret Binası önündeki yerlerini alacaklardı. Daha önceden bastır ılmış olan bildiri bu sırada halka, basına ve elçiliklere dağıtıla-caktı. Ömer Naci çevredeki sivilleri gösteriye katmak için Naf ın Neza-reti ve Babıâli önünde heyecanlı söylevler verecekti. Hareketi yapacak olan grup bugün "Cumhuriyet" gazetesinin bulunduğu binanın önündenhareket edecek olan Enver Bey ve arkadaşlar ıydı. Bunlar Babıâli'yegirerek Kamil Paşa'nın istifasını sağlayı p, saraya götürecekler, yerineMahmut Şevket Paşa'nın sadarete atandığına dair Hatt-ı Hümayun'ualacaklardı. İç ve dış haberleşmeyi kesme görevi Kara Kemal'e veril-mişti. Tam saat üçte, hareketin başar ıya ulaştığı anda Talat Bey İçişleriBakanlığı vekaletine haiz olarak tüm illere durumu bildiren telgraflar çekecekti. Azmi Bey ise polis müdüriyetine el koyacaktı.

Sapancalı Hakk ı'dan hareket ediniz haberini alınca Merkezi

Umumi önünde beklemekte olan Enver, kendisi için hazı

rlanan beyazata bindi. Atın çevresinde İzmitli Mümtaz, Filibeli Hilmi Beyler koru-mayı sağlamak için yürüyorlardı. Grup Babıâli'ye inen yola dönünce

 Naf ıa Vekaletinin merdivenleri üzerine çıkmış olan Ömer Naci'nin se-sini duydular. Bütün gücüyle hayk ırarak şunlar ı söylüyordu:

"Vatandaşlar! Hükümet Edirne'yi terkediyor. Şu dakikada(Babıâli'yi göstererek) burada notalar imzalanıyor. Türk milleti bunuasla kabul etmeyecektir. İT buna asla müsaade etmeyecektir. YaşasınMillet. Yaşasın İT!" Sonra etraf ında toplanan kalabalığa hitap ederek:"İşte hürriyet mücahidi Enver Bey Babıâli'ye doğru yürüyor. İşte kapının

Page 123: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 123/516

 İ kinci Me şrutiyet Dönemi 129

önünde arkadaşlar ımız, yüzlerce sivil ve subay ellerinde tabanca içeriyegirmeye hazırlanıyor. Onlarla birlik olunuz. Bu acizler idaresine son ve-riniz!". Bu sırada sadaret binasını korumakla görevli Uşak Taburunun

 bahçede silah çattığı görüldü. Ömer Naci bu kere de onlara seslendi:"Evlatlar! Elinizdeki silahlar ı millet size kullanmak için vermiştir. Düş-man Çatalca'dadır. Mübarek vatanı çiğneye çiğneye oraya kadar gel-miştir. Biz milli şerefi, milli namusu korumak, mukaddes aile yurdumu-zu kurtarmak istiyoruz. Siz başka türlü düşünüyorsanız işte sinem açıktır.Ateş ediniz..." Böylece, Ömer Naci'nin heyecan verici söylevleriyleBabıâli'nin bahçesine girilmiş, dış kapılar kapatılmıştır. Dış kapınınötesinde büyük bir kalabalık, avluda beyaz at üzerindeki Enver'i, al san-caklar ı, İT'nin ileri gelenlerini heyecanla seyrediyorlardı.

Enver, yanında Yakup Cemil, Mümtaz, Sapancalı Hakk ı, Mustafa Necip, Hilmi Beyler olduğu halde Sadaret binasına doğru yöneldi. On-lar ı Talat Bey, Mithat Şükrü izliyorlardı. Sapancalı Hakk ı ve YakupCemil'in görevleri yol açmak, gerekirse korumayı sağlamaktı. Kapıdanöbet tutan askerler, Sapancalı Hakk ı'nın "Selam dur!" komutu üzerinegelenleri selamladılar ve İT'nin bask ını yapan ekibi Sadaret binasına

girdi.Sadaret binasının girişindeki salondan gürültüler ve silah sesiduyan Harbiye Nazır ı. Nazım Paşa, salona çıkarak, Enver Bey ve arka-daşlar ına "Ne oluyor? Aklınızca Sadareti mi basmaya geldiniz. Haddi-nizi biliniz!" diye azarlayıcı bir tonda bağır ınca Yakup Cemil NazımPaşa'yı vurdu. Sonra Talat ve Enver Beyler Sadrazamın odasına girdi-ler, ondan istifa etmesini istediler. Bu sözleri işitmemiş görünen KamilPaşa niye geldiklerini sordu. Bunun üzerine Enver Bey halk ın ve aske-rin galeyan halinde olduğunu, kendisinin sadaretten çekilmesini iste-diklerini söyleyince, Paşa gene biraz direnmek istedi. Fakat sonunda"Ciheti askeriyeden vuku bulan talep üzerine..." diye başlayan istifasını yazdı. Enver ve Talat ciheti askeriye deyiminin yanına "ve ahaliden"ibaresininde konmasını önerdiler. İstifayı alan Enver Bey saraya gide-

rek Kamil Paşa'nı

n istifa mektubunu Padişaha sundu. "... Müsaade-işahaneleri olursa yerine Mahmut Şevket Paşa kulunuzun tayinini ahalive ordu namına istirham ediyorum. Hükümet kuruluncaya kadar Dahi-liye Nezareti işlerine vekil olarak Talat Bey'in bakmasını, ordu başku-mandanlık vekaletine Müşir İzzet Paşa'nın getirilmesinin münasip ola-cağını takdirlerine arzediyorum" biçiminde konuştu. Padişah bütünönerileri kabul etti. Böylece İT'yi yeniden iktidara taşıyan MahmutŞevket Paşa kabinesi kurulmuş oldu. Bu kabinede Sait Halim Paşa Ha-riciye, Hacı Adil Bey Dahiliye, R ıfat Bey Maliye, Şükrü Bey de Maarif 

 Nazır ı olarak görev aldılar.

Page 124: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 124/516

130 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Babıâli bask ını Kamil Paşa Hükümetinin Edirne'yi Bulgarlara bı-raktığı nedeniyle yapılmıştı. Edirne'nin kurtar ılması  İT'nin geleceğiaçısından da önemliydi. Büyük devletlerin (Düvel-i Muazzama) 17Ocak 1913 tarihli notasına verilen yanıt bu görüşler çerçevesinde ha-zırlandı. Nota'da Edirne ve Ege adalanyla ilgili olarak şu noktalara yer verilmişti:

"Edirne bir müslüman şehri olup, Osmanlı  İmparatorluğu'nunikinci başkentidir. Onun terkedileceği sözünün telaffuzu bile ülkedeheyecan yaratmaya sebep olur. Nitekim böyle bir heyecan önceki hü-kümetin çekilmesi sonucu vermiştir. Bununla birlikte bir banş ve uyumgösterisinde bulunmak amacıyla Osmanlı Hükümeti Edirne şehrininMeric'in sağ k ıyısına düşen k ısmını bırakablir. Ege adalar ına gelince,

 bunlar ın bir k ısmı Çanakkale Boğazı'na yak ınlıklar ı nedeniyle Boğazınkorunması ve güvenliği açısından son derece önemlidir. Diğerleri deAnadolu'nun çok yak ın birer parçasıdır, aynlamazlar. Ayr ıldıklan tak-dirde birer fesat ocağı olurlar. Anadolu k ıyılannda durum Makedon-ya'nın haline döner. Bu yönleri gözönünde tutmak  şartıyla adalannmukadderatının tayini işi takdirlerine bırak ılabilir.

 Notaya verilen yanıtın bundan sonraki bölümü İT'nin yeni politi-kasını ortaya koymak açısından önemlidir. Verilen yanıta göre, çeşitliözveriler yapacak olan Osmanlı Hükümeti gümrük özgürlüğünü, malive iktisadi bağımsızlığı, serbest hukuk esasına dayalı ticari andlaş-malar yapabilme hakk ını, Türkiye'deki yabancılann da yurttaşlar gibivergi vermelerini, bu koşullar yerine getirilinceye kadar gümrük re-simlerinin % 4 artmasını yabancı postahanelerin kaldınlmasını ısrarlaistemekte ve kapitülasyonlann kaldır ılacağı konusunda büyük devlet-lerden kesin bir vaad talep etmektedir. 30 Ocak yanıtını, tarihlerimizde,daima birinci bölümü yer alır, oysa yeni Hükümet Rumeli terkedi-lecekse bunun ancak bu ödünler kar şılığında gerçekleşebileceğini orta-ya koymuştur. Böylece İT kendi kadrolar ı içersinde çok sözünü ettiğiiktisadi bağımsızlık ilkesini açık bir biçimde sergilemektedir. Bu istek-

ler gerçi kağı

t üzerinde kalmı

ştı

r. Ama gelecekte Türkiyeli aydmlanngenel isteklerinin ilk habercisi sayılabilirler. Notanın verilme hazırlıklannın yapıldığı sırada Bulgarlar Çatal-

ca'da saldınya geçtiler. Savaş dört gün sürdü ve ilk kez Bulgarlar bü-yük kayı plar vererek püskürtüldüler. Bu çatışma hükümeti uyardı veEdirne'nin kurtanlması için yeni bir plan yapıldı. Bu plana göre Bolayır grubu Keşan-Edirne doğrultusunda saldır ıya geçerken, aynı anda Şar-köy'den yapılacak bir çıkartma ile Edirne çevresinde bir k ıskaç ha-rekatının gerçekleştirilmesi, böylece kentin kurtar ılması planlanıyor-du. Bu plan başanya ulaştığı takdirde Çatalca'daki Bulgar kuvvetlerinin

Page 125: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 125/516

ikinci Me şrutiyet Dönemi 131

de arkasındaki ikmal yollan kesilmiş olacaktı. Ne yazık ki Şarköy çı-kartması vaktinde yapılamadı ve istenilen sonuca da ulaşılamadı. Budurumda bar ış konusu tekrar gündeme geldi.

Bakanlar Kurulu'nda savaş yanlılar ı ile bar ış yanlılar ı arasındakitartışmalar çok sert geçti. Dahiliye Nazın Hacı Adil Bey ve Maarif 

 Nazır ı Şükrü Bey İT merkezinin düşüncelerini yansıtarak "Bar ış içinzaman erken" diyorlardı. Sadrazam ve Harbiye Nazır ı bir an önce ban-sın yapılmasından yanaydılar. Ordunun alt kademelerindeki genç su-

 baylarda savaşa devam kanısındaydılar. "Tanin" gazetesi gençlerin budüşüncelerini yansıtarak, yaşlı kumandanlarla basan sağlanamaz göz-lemini ele alan bir yazıyı yayınlayınca, İT'nin bir nev'i organı olan bugazete kapatıldı. Bar ışın imzalanması halinde İstanbul'da meydana ge-lecek muhalif galeyanın sindirilmesi için, bazı askeri güçler İstanbul'agetirildi. Büyük devletlerin verdikleri karara göre bar ışın ana çizgilerişöyleydi: "Trakya'da Osmanlı-Bulgar sınır ı Midye-Enez arasında çizi-lecek düz çizgi olacaktı. Girit Yunanistan'a bırak ılacaktı. Yunan işgalialtındaki Ege adalar ı hakk ında son karan büyük devletler verecekti."Harp Tazminatı" diye bir  şey söz konusu edilmeyecekti". Kabine bu

teklifleri kabul etti. 31 Martta bunu büyük devletlerin temsilcilerine bildirdi. Londra bar ış görüşmeleri sonunda 30 Mayıs 1913' de bar ış imzalandı. Bu bar ış İT'nin yenilgisi olarak muhaliflerce yorumlandı veİstanbul'da İT'ye kar şı muhalefet yeniden örgütlenmeye başladı.

Bu kez muhalefetin saflar ına saltanat ailesinden bazılar ı da katıl-dı. İT'ye kar şı büyük bir komplo planlandı. Bu komplonun örnek aldığı model "Babıâli Bask ını"ydı. Fakat hazırlıklar ondan çok daha yaygın

 biçimde yürütülmüştür. Olayın çekirdeğinde Hâlaskâran grubuna bağlı  birkaç sergerde bulunmakla beraber, asıl amaç Hürriyet-i İtilaf ın ikti-dara getirilmesiydi. Saltanat ailesine mensup bazı kişiler, eski politika-cılar, açık ya da dolaylı şekilde bu komplonun içersinde yer almaktay-dılar. Vurucu timler işlerini bitirdikten sonra bunlar ortaya çıkacaklardı.

 Ne var ki, muhalefetin bilmediği şey, İstanbul Muhaf ızı Cemal Bey'le,

 polis müdürü Azmi Bey'in işin başı

ndan beri bazı

 şeylerin fark ı

nda ol-malar ıdır. Harekat iki aşamalı olarak planlanmıştı. Birinci aşamadaMahmut Şevket Paşa başta olmak üzere İT'nin ileri gelenleri öldürüle-cek ve k ışk ırtılan halk "şeriat isteriz" sloganı ile Babıâli'ye sevkedile-cek, böylece hükümete el konulacaktı. Bilenen o ki bu eylem sırasındadış'güçlerin de müzahereti sağlanmış bulunuyordu. Planı yapanlar,Balkan Savaşı içersinde elçiliklerin savunması için İstanbul'a getirilmiş olan savaş gemilerinden İstanbul'a asker çıkartılmasını açıkça istemiş-lerdir.

Mahmut Şevket Paşa'ya suikastın yapıldığı 15 Haziran 1913 günü

Page 126: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 126/516

132  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

İstanbul Muhaf ızı Cemal Bey (sonradan Paşa) Harbiye Nezareti'ne gi-derek "Bugünlerde bazı suikastlardan bahsolunduğunu, belki yar ın öbür gün bunu önlemek amacıyla bazı tevkifler yapmak zorunda kalacağını,İstanbul'da emniyet ve asayişin korunması için her türlü tedbirleri al-mışsa da, ayr ı ayr ı şahıslara yapılacak suikastlara kar şı bütünüyle önle-yici tedbirler almak mümkün olamayacağı için kendilerinin de uyanık davranmalar ının uygun olacağı ve refakatindeki yaverlere de bu yoldaye özel surette direktif verdiğini" bilgi olarak sundu. Bu bilgi üzerineMahmut Şevket Paşa'nın tepkisi "Adam sen de... iş olacağına var ır. Neyapalım, Elhükmüllillah" sözleriyle belirdi. 

Paşa her zamanki saatında, 11 dolaylar ında Harbiye Nezaretindenayr ıldı (bugünkü İstanbul Üniversitesi Merkez Binası). Arabası, Beya-zıt Meydanını geçerek Divanyolu'na girdi. Bu yolun Gedikpaşa yokuşu

 başına rastlayan bölümünde bulunan bir medrese yolu daraltmaktaydı.Bu noktada caddeyi bir cezane kalabalığı kesmişti. Paşanın arabası on-lar ın geçmesi için bir süre durdu. İşte tam bu sırada arabanın pencere-sinden uzanan bir el Paşa'nın üzerine ateş etti. Paşa yanında oturan

 başyaveri Eşref Bey'in üzerine yığıldı. Başyaver Eşref arabadan çıkarak 

katilleri kovalamaya başladı. Bu arada Paşa'nın arabasını saran kala- balık içinde bulunan katillerden bir bölümü arabaya saldırarak ortasandalyede oturan yaver İ brahim Efendi'yi öldürdükleri gibi, arabanıniçine yığılmış olan Mahmut Şevket Paşa'nın üzerine bir kaç el daha ateş ettiler. Sonra ilerde kendilerini saklayan arabaya binerek kaçtılar. Suçortaklar ının bir bölümü çevreye dağıldı. Bunlar arasından sadece TopalTevfik yakalanabildi. 

Sadrazamın öldürülmesi İT'de büyük bir şaşk ınlık yarattı. Fakat bu havadan k ısa sürede kurtulan liderler, ülkenin Sadrazamsız kalma-ması için Sait Halim Paşa'nın Sadaret Kaymakamlığı'na (vekaletine)atanmasını gerçekleştirdiler. Böylece önemli bir adım atılarak hükü-metin devamlılığı sağlanmıştı. Bundan sonra iş İstanbul'da güvenliğinve düzenin temin edilmesine kalıyordu. Bu da yak ın yerlerde bulunan

Enver Bey ve Kuşçubaşı

Eşref gibi cemiyetin güvendiği kişilerin ku-mandasındaki güçlerden bir bölümünün, geçici de olsa başkentte getir-mekle sağlandı. Bu tedbirlerin alınmasından sonra Paşa'nın cenaze tö-reninin cinayetin ertesi günü yapılacağı ilan edildi. Bu tören bir yerdeİT'nin muhalefete kar şı gövde gösterisi olacaktı. 

150.000'nin üzerinde bir kalabalığın katıldığı tören çok görkemlioldu. Halk, coşkulu bir şekilde paşanın arkasında göz yaşı döküyordu.Törenin arkasından büyük bir muhalif avı başlatıldı. Komploda uzak-yak ın parmağı olan herkes ya tutuklanıyor, ya da yurt dışına kaçarak canını kurtar ıyordu. Ele geçen ve geçmeyen bütün komplocular Remzi 

Page 127: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 127/516

 İ kinci Me şrutiyet Dönemi 133

Paşa'nın başkanlığındaki sık ıyönetim mahkemesi taraf ından yargı-landılar, Şerif Paşa, Prens Sabahattin, Gümülcineli İsmail Hakk ı, EskiDahiliye Nazır ı Reşit Bey* Kemal Mithat Bey, Pertev Tevfik, Kayma-kam Zeki Bey (Vahdettin'in kayınbiraderi), Nazmi Paşa oğlu Abdur-rahman, Emekli Jandarma Kumandanı Mehmet Bey, Kavaklı Mustafagıyaplar ında idama mahkum oldular. Damat Salih Paşa, Polis siyasik ısım müdürü Muhip, Miralay Fuat, Yüzbaşı Çerkez Kazım, TopalTevfik, Hasan Kaptanoğlu, Ziya ve kardeşi Hakk ı, Teğmen MehmetAli, Abdullah Safa, şoför Cevat ve Jandarma Kemal de yüzlerine kar şı idama mahkum edildiler. Saltanat ailesinden Salih Paşa'nın aşılmama-sı için çeşitli bask ılar gelmesine kar şın sonuçta hükümler infaz edildi.

Sait Halim Paşa sadrazamlığa asaleten atandı. Dahiliye NezaretineTalat Bey, Harbiye Nezaretine Ahmet İzzet Paşa, Naf ıa NezaretineOsman Nizami Paşa, Ziraat Nezaretine Süleyman Bostani Efendi geti-rildiler. Böylece İT kurulduğundan beri ilk kez kendi isteği doğ-rultusunda kabine kurmuş oluyordu. Muhalefet ise, artık başını doğ-rultamayacak biçimde ezilmişti.

Yeni kabinenin kuruluşundan biraz sonra, Balkan Devletleri, Ru-

meli topraklar ının paylaşımı nedeniyle anlaşmazlığa düştüler. Bulga-ristan, Ege denizine erişmek için adeta bu anlaşmazlığı körüklüyordu. Nitekim Sırbistan ve Yunanistan'a kar şı 3 Temmuz 1913'de ani bir saldır ıya geçti. Buna kar şın Romanya'da Bulgaristan'a kar şı savaşagirdi. Olaylar Edirne'nin geri alınabilmesini gerçekleştirecek biçimdegelişiyordu. İT'nin liderlerinden bir bölümü Edirne'ye doğru ordununyürüyüşe geçmesini istiyorlardı. Ayr ıca bunun için de gerekçeleri var-dı, çünkü Bulgaristan bar ış anlaşması gereği sınır olan Midye-Eneshattına ordular ını çekmemişti. Sonuçta Ahmet İzzet Paşa ikna edilerek gerekli hazırlıklara başlandı. Büyük devletlerin kar şı koymasına rağ-men harekata başlayan ordu ileri yürüyüşüne geçti. Fethi Bey kuman-dasındaki kuvvetlerde 21 Temmuz 1913'te Edirne'ye girdiler. BöyleceİT'nin Babıâli bask ınını yaparken kamuoyuna vermiş olduğu söz ger-

çekleşmiş bulunuyordu. Bu arada Kuşçubaşı

Eşref, Süleyman Askeri vemilitan bazı subaylar ın oluşturduğu milisler Batı Trakya'nın bir bölü-münü de kurtararak burada bağımsız bir cumhuriyet kurdular. Bu cum-huriyet iki ay süreyle yaşadı, 29 Eylül 1913'de İstanbul'da Bulgaris-tan'la imzalanan bar ış andlaşması gereği, bu yöre Bulgaristan'a

 bırak ıldı. İstanbul andlaşmasıyla çizilen Türkiye'nin Avrupa sınır ı  bugün de aynen korunmaktadır.

Balkan bar ışının başladığı Eylül 1913'de ülkenin içinde bulunduğudurumun k ısa bir tanımı yapılsaydı şunlar söylenebilirdi: Devletin sı-nırlan daralmıştı. Rumeli bütünüyle elden gitmişti. Oysa bu yöre impa-

Page 128: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 128/516

134 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

ratorluğun en ileri yöresiydi. Geriye kalan Anadolu, Suriye, Irak ve Arapyar ımadası ise iktisadi açıdan çok geri kalmış bir yapıdaydı. Bu bölgeninulaşım, sanayi ve diğer bayındırlık olanaklar ı bulunmamaktaydı. Halk,devletin yıllar boyu süren tek boylu sömürüsünden ötürü merkezi hükü-mete kar şı küskün, cahil ve yoksuldu. Bu yığınlara dayanarak büyük atılımlar ın yapılması olanaksız görünmekteydi. Dolayısıyla Osmanlı aydım bedbinlik içersindedir. Halk ın doğrulan fark edebilmesi için k ısasürede eğitilmesi ve çağdaş gelişimler doğrultusunda ileri bir düzeyekavuşturulması zorunludur. Bu ise bir inanç işi olduğu kadar ekonomik olanaklara bağlıdır. Diğer yandan altı yüz yıllık Osmanlı geleneğininsonucu olarak bütün sorunlar ın çözümü devletten beklenmektedir. Pekidevletin bu yönde neler yapması gerektiğini sergileyecek bir model var mıdır? İT'nin belirgin bir modeli bulunmamaktadır. Yalnız Edirne'ninkurtuluşundan sonra toplanan 1913 kongresinde (20 Eylül 1913) FethiBey'in okuduğu açılış nutkunda o güne kadar geçen olaylar özetlendik-ten sonra İmparatorluğa ekonomik canlılık kazandıracak yeni kanunlara,ticaret ve endüstrisinin geliştirilmesi, tar ım kooperatiflerine, ulusal

 banka ve benzeri finans kuruluşlar ına gereksinim olduğu vurgulanmak-

taydı. Aynı konuşmada eğitim sorunu, dinde yozlaşmanın önünün alın-ması gibi temel konulara da değiniliyordu. Bu kongrede atılan bir adımda İT'ye tam bir siyasi parti hüviyetinin verilmek istenmesidir. Örgüt-lenmenin bu doğrultuda değiştirilmesi gerektiği açılış konuşmasındaortaya konmuştur.

İT demokrasiye ve meşrutiyet düşüncesine saygısını göstermek amacıyla seçimleri yenilemiştir. Böylece 1912'de feshedilen Meclis-iMebusan yeniden toplanmıştır. Yeni Meclis-i Mebusan'da artık muha-lefet yoktur. Buna kar şın Ermeni ve Rum azınlık milletvekilleri kendi

 programlar ı doğrultusunda görüşlerini, eleştirilerini yapmışlardır.Ekonomik durum bir önce de belirttiğimiz gibi tam bir bunalım

manzarası gösteriyordu. Savaşın verdiği yık ıntı ülkenin her yanındadevam ettiği gibi yüzbinlere ulaşan göçmenlerin yarattığı sorunlar da bu

k ı

ntı

ya yeni boyutlar eklemişti. Maaşlar muntazam ödeneme-mekteydi. Hazinenin ihtiyaçlar ı k ısa vadeli avanslarla kar şılanıyordu.Cavit Bey dış borç bulma konusunda büyük uğraşlar vermekteydi. Budönemde en önemli borçlanma Nisan 1914'de Fransa ile yapılan veParis borsasında işlem gören borçlanmadır. Bu İT'nin ileri gelenleriarasında büyük bir sevinç uyandırmıştı.

Bu arada İT önderleri arasında önemli bazı çekişmelerin olduğugörülmektedir. Bunlar ın önde geleni Enver Bey'in Harbiye Nazırlığı konusunda çıkmıştır. Genç subaylar Balkan Savaşı'nın yenilgisini ordukomuta düzeyinin yaşlılığına bağlıyorlardı. Bunun için de Enver Bey'in

Page 129: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 129/516

ikinci Me şrutiyet Dönemi 135

Harbiye Nazırlığı konusunda ısrarlıydılar. Ahmet İzzet Paşa kendisineönerilen ordunun bütünüyle gençleştirilmesini kabul etmeyince Ocak 1914'te Harbiye Nazırlığından ve Başkumandanlıktan istifa etmiştir.Trablusgarp ve Balkan Savaşı'ndaki basanlar ından ötürü altı yıl k ıdemalarak ferikliğe getirilen Enver Paşa Harbiye Nazır ı, aynı şekilde terfiettirilen Cemal Paşa da Bahriye Nazırlığı'na atanmışlardır. Sorun çı-kartması muhtemel olan Fethi Bey Sofya'ya büyükelçi olarak gönde-rilmiş yanına da ateşemiliter olarak Mustafa Kemal verilmiştir.

1914 yılı dünyanın bir paylaşım savaşına doğru hızla yol aldığı bir dönemdir. Osmanlı Kabinesi de bu gidişin fark ındadır. Ayr ıca bu pay-laşımın odak noktalar ından birinin de Osmanlı İmparatorluğu olacağını 

 bilmektedir. Bu paylaşımı hiç olmazsa on onbeş yıl geciktirmek ve busüre içinde ekonomik ve sosyal anlamda daha bir güçlü hale gelmek ogünkü yönetimin amacıydı. Ne var ki, yapılacak bir savaşta kimse Os-manlılarla birlikte olmak istemiyordu. Ufukta görülen paylaşım savaşı ortamında Osmanlı İmparatorluğu yalnız kalmıştı. İşte bu koşullar al-tında Almanya İmparatorluğu'na yanaşıldı. Daha sonralar ı MustafaKemal'in de belirteceği gibi imparatorluğun savaştan kaçabilme gibi bir 

seçeneği yoktu, tek seçenek, belki de savaşın zamanlamasıyla ilgiliolabilirdi. 1914 Temmuzuna gelirken görünüm böyleydi.

10) Büyük Savaş ve İT'nin Sonu: 

Birinci Dünya Savaşı'yla ilgili çok şey yazılmıştır. Bunlar ın başında İTönderlerinin kabinenin birçok üyesine dahi haber vermeden Almanyaile 2 Ağustos 1914'te bir ittifak anlaşması imzalamış olmalar ı gelmek-tedir. Savaşa giden günleri Cavit Bey günlüğünde, kendi endişelerini dedile getirerek şöyle anlatmaktadır:

"3 Ağustos 1914... Bu sabah Moratoryum Kanununu imza ettir-mek için Sadrazamın konağına gittiğim vakit Weber'i odada bekler 

 buldum. Sadrazam acele bir şeyler yazıyordu. Enver, Talat, Halil or-

daydı

lar. Durumda bir olağanüstülük hissettim. Talat'tan sebebini sor-dum, "yemin ettik" diyerek söylemedi. Bu cevaba hayret ettim ve der-hal kendisine yoksa Almanya ile ittifak mı ediyorsunuz dedim. Birazsonra Sadrazam yazdığı kağıdı zarfa koyarak Weber'e verdi. Biz deSadrazamın yanına girdik. Kimseye if şa etmeyeceğimize dair yeminettik..."

"Ak şam Talat bize geldi. Birlikte Enver'e gittik. Gerek evde gerek yolda kendisine yapılan muamelenin memleket için nasıl bir vehametteşkil ettiğini, pek ziyade korkmakta olduğumu, Almanlar ın bizi savu-nacağına dair olan kayıt ve şartın hayali bir şeyden ibaret kalacağını 

Page 130: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 130/516

136 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

anlattım... Enver'in evinin önünde otomobilden inerken "Ne yapalımoldu bitti, sadrazam imza etti, mukadderat" dedi... Sonra sadrazamınevine gittik. Talat benim itirazımı söyledi; tadilat yapılması lüzumun-dan bahsetti... Ama herhangi bir değişiklik yapılmadı."

Savaş bir kurban bayramı günü geldi. Yavuz ve Midilli adlannı alan iki Alman gemisi Karadeniz'e çıkarak Rus sahillerini bombardı-man ettiler. Güney Rusya sahillerinin bombardıman edildiğini İstanbulKurban Bayramının birinci günü öğrendi. Bu haber hem şaşk ınlık hemde sevinç yarattı. Uluslararası politika alanında kesin bir yan tutmanıngetireceği acı sonuçlan bu olayda görmekteyiz. Osmanlı  İmpa-ratorluğu kendi bilgisi dışında bir savaşa sürüklenmişti. Bu bağımsızlık iddiasında olan bir devletin kar şılaşabileceği en çarpıcı durumdur.Böylece bağımsızlığını ve gelişmesini bir başka ülkeye bağlamanın di-yeti ödenmektedir.

Osmanlı ordular ı savaş boyunca değişik cephelerde çarpıştılar.Güneyde Sina ve Kanal cephesinde, Kut-ül Amare ve Irak'ta, doğudaSar ıkamış'ta, batıda Çanakkale'de, nihayet Doğu Avrupa'da Galiç-ya'da. Genç Osmanlı Ordusu Galiçya'da, Çanakkale'de ve Kut-ül

Amare'de büyük başar ılar kazandı. Ama Sar ıkamış hareketi ve KanalSavaşı tam bir felaketti.Savaş döneminde bugün dahi büyük tartışmalara neden olan Er-

meni tehciri yaşandı. Özellikle doğuda cephe arkasında ErmenilerinTürk ordusunu arkadan vurma çabalar ı bu karann alınmasında en büyük etkendir. Gerçek olan şudur ki Rus ordular ının ileri harekatı sırasındaErzurum'da, Van'da ve Doğu Anadolu'da Ermeniler büyük zulümler yapmışlardır. Tehcir olayı da çok acıklı sonuçlar veren bir mecburi göçolayıdır. Yani terazinin iki kefesi de acıyla, ölümle doludur. Bu konu-nun ayr ıntısına kitabın dar çerçevesi içersinde girmek istemiyoruz.Yalnız bir noktayı da belirtmek istiyoruz. İT liderlerinin bir bölümü,kanıtlanmayan, bir dizi iddiayı canlar ıyla ödemişlerdir.

Sait Halim Paşa'nın istifası üzerine 22 Ocak 1917 günü Talat Paşa

Sadrazam oldu. 4 Şubat 1917'de de kabine kuruldu. Kabinede harbiyeve bahriye nezaretleri gene Enver ve Cemal Paşalara verilmişti, Şura-yiDevlete Halil Bey, Hariciyeye Ahmet Nesimi, Maarife Şükrü Bey, Ti-carete Mustafa Şeref Bey, Naf ıa'ya Ali Münif Bey, Posta TelgrafaHaşim Beyler getirilmişti. Maliye Nezaretine 17 Şubatta yayınlanan bir irade ile Cavit Bey atanmıştır.

Talat Paşa, kabine programında savaşa giriş nedeni üzerinde dur-madan bu savaşın Osmanlı Devleti için bir varolma sorunu olduğunuvurgulamıştır. Talat Bey'in konuşmasında iaşe sorunlanna ve savaş sonrasının ekonomik güçlüklerine önemli bir yer ayr ılmıştır. Meclis-i

Page 131: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 131/516

ikinci Me şrutiyet Dönemi 137

Mebusan'da hükümet programı okunduktan sonra basın organlar ındaçıkan yazılar ın hemen bütünü Talat Paşa'dan yanaydı.

İT'nin bu son hükümeti döneminde, savaşın zor koşullar ına rağ-men bir dizi toplumsal ve kültürel dönüşümün gerçekleştirilmesine ça-lışılmıştır. Bunlar şöyle sıralanabilir:

 —   Hukukta birliği sağlayabilmek için yeni ve çağdaş yasalar ıngetirilmesini öngören dönüşümler. Özellikle kapitülasyonlar ın kalkmasından sonra ticari ilişkileri kapsayacak yeni bir düzenlemenin gereğiortaya çıkmaktaydı. Borçlar ve ticaret yasalar ı alanında bu tip düzenlemelerin yapılabilmesi için bir komisyon kurulmuş, bu arada bazı yasalar kanun gücünde kararnamelerle değiştirilmiştir. Bunlar ın içerisinde kadınlara yeni haklar tanıyan "Hukuk-u Aile" kararnamesi önemli bir yer almaktadır.

 —   Seriye mahkemelerinin Meşihattan ayr ılı p Adliye Nezaretine bağlanması. Bu karar Osmanlı İmparatorluğu'nun toplumsal ve siyasalyapısı da gözönünde tutulduğunda cüretkar sayılabilecek karardır.

 —   Devletin ve toplumsal kurumlar ın laikleştirilmesi açısındanatılan bir başka önemli adım da medreselerin şeyhülislamlığa bağlan

masıdır. 2 Nisan 1917'de yürürlüğe giren bu yasaya göre dini eğitim belirli kurallara bağlanıyordu.i— Miladi takvimin kabulü konusunda girişimler, Meclis-i Me-

 busan'da kabul gören bu tasar ı Ayan Meclisi'nde önemli değişikliklereuğrama tehlikesiyle kar şılaşmasaydı miladi takvim 1917 Şubat'ındakabul edilmiş olacaktı. Ne var ki gerek Meclis-i Mebusan'da, gerekseAyan'da bu konu üzerinde büyük tartışmalar oldu. Sonuçta Rumi yıllar değiştirilmedi, fakat rumi ay ile miladi ay arasındaki 13 günlük fark giderildi. Böylece sadece bin dokuz yüzlü yıllar ın telaffuz edilmesi en-gellendi., Ekonomik sorunlar bu son kabineyi diğer sorunlar ın çoğundanfazla düşündürmüş ve uğraştırmıştır. Bu sorular ın başında ulusal bankasorunu gelmektedir. Savaş sırasında Osmanlı Bankası'nın sürekli güç-

lükler çı

kartması

 İT'ye bir ulusal bankanı

n kurulması

zorunluluğu gös-terdi. 400 bin pay senedinin satışı için kayıtlar 1917 yılı başında açıldı.Bunlar ın bir bölümü satıldıktan sonra geriye kalan bölümü de devlet ta-raf ından satın alındı. 11 Mart 1917'de kuruluşunu tamamlayan banka(İtibar-i Milli Bankası) ilk kez tüm işlemlerin Türkçe yapıldığı ulusalnitelikli f ınans kurumu özelliğinde çalışmalar ına başladı.

Gene bu dönemde kooperatifçilik konusunda çeşitli atılımlar ya- pıldı. Memur kooperatifleri yaygınlaştı. Ahmet Cevat'ın (Emre) gay-retleriyle İstanbul'un birçok semtinde mahalle tüketim kooperatiflerikuruldu. Daha sonra, İT'nin önde gelen liderlerinden Kara Kemal Bey

Page 132: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 132/516

138 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

şu kooperatifleri örgütledi. Milli Sultanahmet Kooperatif Şirketi, MilliBoğaziçi Kooperatif Şirketi. Bu şirketlerin ortak sayısı 2-3 bin arasındaoynamaktaydı.

Bu dönemde gerçekleşen ulusal borçlanma ya da o günkü adıyla"Milli İstikraz", Osmanlı  İmparatorluğunda devletin doğrudan halkagiderek yaptığı ilk borçlanmadır. Borçlanma ile ilgili yasa 3 Nisan1918'de çıktı. O dönemde yayınlanan bütün gazeteler borçlanma ile il-gili haber, yorum, ilanlar yayınlayarak girişimi desteklediler.

Diğer yandan İstanbul'un temel gıda maddeleri, özellikle buğdayaçısından beslenmesi konusu Kara Kemal Bey'in denetim ve yöneti-minde oluşturulan bir ticari heyete verilmiştir. Bu kuruluş bütünüyleİT'nin girişimiyle oluşturulmuştur. İT, "Heyet-i Mahsusa-i Ticariye" adı verilen bu örgüt çevresinde birtak ım şirketler kurarak ve kurdurarak iaşeolayını çözümlemeye çalışmıştır. Ne var ki savaş boyunca iaşe sorunuİT' nin çözümlemeyi başaramadığı bir sorun olarak kalmıştır.

Savaş döneminin İT yönetimi açısından umutlar yaratan olayı Sovyet Devrimi sonucu Çarlık ordular ının müttefikler kar şısında ye-nilgisidir. 20 Aralık 1917'de Brest-Litovsk'da başlayan bar ış görüş-

melerinde Osmanlılar doğu sınırlar ını güvence altına almışlardır. Buanlaşma üzerine savaşın geleceği yönünde umutlar artmıştır... Ne ya-zık ki, bu umutlara rağmen acı son 1918 sonbahar ında geldi. 1918'inortalar ında Sultan Reşat öldü, yerine Vahdettin Padişah oldu. 8 Tem-muz 1918'de Talat Paşa yeniden sadrazam olarak atandı. Kabinede

 büyük değişiklikler yapılmadı.Almanlar ın batı cephesindeki taarruzu başar ısızlıkla sonuçlanınca

savaşın sonu gözükmüştü. Almanlar bar ış isteyeceklerini 1 Ekim' deTürkiye'ye bildirdiler. Yapacak bir şey kalmamıştı. Talat Paşa ve İT'ninson kabinesi istifa etti. Talat Paşa'nın istifası şu resmi tebliğle kamuo-yuna duyuruldu: "Sadrazam Talat Paşa hazretleri, Mabeyn-i Hümayunaazimet ederek kabinesinin istifasını zat-ı şahaneye takdim etmiştir."

İT'nin son kongresi 1 Kasım 1918'de Merkez-i Umumi binasında

toplanmı

ştı

r. Kongreyi açan Talat Bey önce İT'nin bir tarihçesini yap-mış ve sözlerini şöyle bitirmiştir: "Vaziyetin aldığı  şekil üzerine İThükümeti iktidar mevkiini terkettiği gibi cemiyet liderleri de istifa edi-yorlar. Cemiyetin bundan böyle izleyeceği hareket hakk ında karar ver-mek kongrenin yetkisindedir". 2 Kasım'da Talat, Enver, Cemal ve bazı arkadaşlar ı bir Alman savaş gemisiyle İstanbul'dan uzaklaştılar.Kongre bunu toplantının üçünü gününde öğrendi. Ve uzun tartışmalar-dan sonra 5 Kasım toplantısında İT adının tarihe kar ıştığı yapılan oyla-mayla kabul edildi. Program komisyonunun acele hazırladığı bir taslak kabul edilerek "Teceddüt" adıyla yeni bir f ırka kuruldu, İT'nin mal

Page 133: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 133/516

 İ kinci Me şrutiyet Dönemi 139

varlığı bu f ırkaya devredildi. Kongre bu hava içinde kapanmış ya dakapatılmıştır. Bu kongrede İT feshedilmiştir. Ama İttihatçılar ve İtti-hatçılık sona ermemiştir. Yurt dışına giden Talat, Enver, Cemal Paşalar ve onlarla birlikte olan eski İttihatçılar düşünceleri ve inançlar ı doğrul-tusunda savaşımlar ını sürdürmüşlerdir. 1926 Ankara Mahkemesi bir anlamda İT'nin tasfiyesi biçiminde de nitelenmektedir. Bu mahkemedeeski liderlerden birçoğu tasfiye edilmiştir. Ama İttihatçılık yaklaşımı günümüze kadar etkisini sürdürmüştür.

Page 134: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 134/516

III MİLLİ MÜCADELE BAŞLARKENSİYASAL KATILIMIN OLUŞUMU 

1) Siyasal Katılım Üzerine: 

Milli mücadele bir başka deyimle ulusal bağımsızlık savaşı ince-lenirken çok değişik yönleri ele alınmış ve bu yönlerin üzerinde uzunve ayr ıntıya inen araştırmalar yapılmıştır. Ne ki ulusal kurtuluş savaşı (biz buna sürekli olarak milli mücadele demeyi yeğliyoruz) temelde tümülkenin, tüm toplumun ortak savaşıdır. Böylesine ortak bir savaşımvermenin ön koşulu da bir yerde savaşımın amacına inanmak olduğukadar, bir başka yerde de savaşım süresince alınan bütün kararlar süre-cine şu ya da bu şekilde katılmış olmaktır. Ordu mu, Meclis mi tartış-malar ı sırasında Yunus Nadi Bey'e Mustafa Kemal'in söylediği "ÖnceMeclis Nadi Bey, önce Meclis" sözünden de ulusal kurtuluş savaşınınönder kadrosunun siyasal katılıma inandığını çıkartmaktayız.

Katılımı nasıl tanımlıyoruz. Bunu, siyasal bilimin değişik tanım-lar ı gözden geçirildikten sonra, belki de bu tanımlar ın bir bileşkesi

olarak şöyle özetleyeiliriz: Toplumdaki bireylerin siyasal karar süreleriiçersinde yer alabilmesi ve bu kararlar ın oluşumunu etkileyebilmesi.Yani bir anlamda toplumdaki yatay ilişkilerin geliştirilerek sivilleşmeöğesinin güçlendirilmesi. Görüldüğü gibi bu tanımda, toplumdaki bi-reylerin ve bu bireylerin oluşturduğu çeşitli örgüt ve kurumlar ın kararlar kümesine (bu kararlar kümesi bütünüyle politik anlamlı kararlar küme-sidir) katılması söz konusudur. Bu katılım dikey ilişkilerden daha çok yatay ilişkilerin geliştirilmesi ile sağlanıyor hatta güçlendiriliyor.

Bir başka anlamda siyasal katılımın (yukar ıdaki tanım çerçevesiiçinde) yaygınlaşması ve etkinleşmesi, yani siyasal ve sivil toplum ara-sındaki özdeşliğin pekişmesi aynı zamanda toplumun demokratik-leşme sürecini de yansıtır. Bunlardan ötürü sivilleşme, demokratik-leşme ve siyasal katılım kavramlar ı genelde eş anlamlı olarak da kulla-

Page 135: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 135/516

142 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

nılabilmektedir. Biz de bu terimleri aynı içerikte kullanacağız.Siyasal katılımın değişik araçlar ı ya da katılımı sağlamayı ger-

çekleştiren çeşitli yollar bulunmaktadır. Siyasal bilimde ya da kamuoyunda katılım dendiği zaman, özellikle siyasal katılım dendiği zaman,genel oy olgusu öne çıkmaktadır. Bunun yanısıra çoğulcu toplumununsurlar ı olan bask ı gruplar ı da gene katılımın bir öğesi olarak sunul-maktadır. Oysa bunlar ın dışında da siyasal katılımda etkin olarak kul-lanılacak araçlar vardır. Bu araçlar gözönünde tutulduğu zaman Türki-ye'de parlamenter düzenin kurulmasını sağlayan 1876 Anayasasındanda önce belirli bir siyasal katılımın varlığı kolayca kanıtlanabilir. Biz busiyasal katılım araçlar ını (genelde) şu şekilde sıralayabiliyoruz.

 —   Seçim —   Parti —   Bask ı gruplar ının çeşitli kurumlan —   BasınBunlar arasında basının Türkiye'de özellikli bir yeri bulunmakta-

dır. Bilhassa 186O'h yıllarda günlük basın, etki alanının çok sınırlı ol-duğunu kabul etmemize rağmen, siyasal katılım açısından belli bir rol

oynamıştır. Hatta parlamenter düzene ulaşmanın ufukta pek görül-mediği ya da olanaklı görülmediği o günlerde Türk aydınlar ı basını si-yasal katılımın ana organı olarak da kabul etmiş ve sunmuşlardır. Ör-neğin Şinasi "Tasvir-i Efkâr"ın 27 Haziran 1862'de çıkan ilk sayısında

 bu noktayı açık bir biçimde vurgulamıştır. Gazetenin o sayısındaki baş makalesinde, Şinasi "Halk ancak gazete aracılığı ile kendisini ilgilen-diren konularda düşüncelerini belirtebilir, bunun içinde gazete her kül-türlü ulus için gereklidir" demektedir. Sonra da bu yargısını şöyle pe-kiştirmektedir:

"Devlet ulusun temsilcisi olarak işleri yönetir ve ulusun gönenciiçin çalışır, ulus da söz ve yazı yardımıyla kendi esenliği konusundagörüşlerini açıklama hakk ına sahiptir".

Basının katılım süreci içindeki önemli yeri 19. yüzyılın son çeyreği

ile yirminci yüzyı

n ilk çeyreği arası

nda artan oranlı

bir biçimde yo-ğunlaşmıştır. Türkiye'de ilk özgürlükçü hareketleri başlatan Yeni Os-manlılar ya da ondan sonraki aşamada bu nitelikteki hareketleri sürdü-ren Jön Türkler, düşüncelerini ve ülkedeki politik kararlara şu ya da bu

 biçimde ulaştırmak istedikleri etkileri, çıkardıklar ı dergi ya da gazeteler aracılığı ile iletmişlerdir. O dönemde gazete ve dergi siyasal katılımınönde gelen ve belki de tek aracıydı. Türkiye'de parti kavramı, bugünkü

 parlamenter düzenlerdeki kar şıtlığı ile ilk defa 1908 devriminden sonra belirginleşmiştir. Hatta bu devrimden sonra bile uzun süre Türk siyasalhayatına egemen olan, partilerden daha çok o partilerin kaynaklandığı 

Page 136: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 136/516

 Milli Mücadele Ba şlarken Siyasal... 143

dernekler olmuştur. Hatırlannızdadır ki İttihat ve Terakki 1913'e kadar temelde bir dernek olarak görev yapmıştır. Parti ya da o günlerin deyimiile Fırka oluşumu ikinci meşrutiyetin ülkemize getirdiği, kuşkusuz de-mokratikleşme süreci içersinde önemli bir adım olarak kabul edilmesigereken bir kavramdır. Osmanlı toplumunda Yeni Omanlılardan İttihatve Terakki'ye kadar bütün siyasal örgütlenmeler önceleri dernek olarak oluşup su yüzüne çıkmışlardır. Hatta Milli Mücadelenin önderliğiniyapan Müdafa-i Hukuk da bir dernektir. Müdafa-i Hukuk'un partileş-mesi savaşın sonunda gerçekleşmiştir. Dernek olarak siyasal faaliyet-lerin örgütlenmesi işin başından itibaren partilerin de bir nev'i demok-ratik kitle örgütü kisvesine bürünmesi sonucunu vermiştir. Sonuçta bu

 partiler  şu ya da bu toplum katmanının amaçlar ına hizmet etse bile,örgüt yapılar ı olarak toplumun değişik kesimlerini kapsayan ve bu ke-simlerini ileriye dönük özlemlerini yansıtan kuruluşlar olarak görül-müşlerdir. Bir başka deyimle Batının toplum katmanlar ı temeline da-yanan siyasal partileşme süreci İkinci Meşrutiyette, hatta Cumhuri-yet'in çok uzun bir süresinde görülmemiştir. Partilerle vatandaşlar ara-sındaki ilişki ise vatandaşlar ın siyasal karar sürecine katılımını sağla-

maktan çok bu karar sürecini oluşturacak organlara yetki verme işleminikolaylaştıran niteliktedir. Halk (bu deyimi geniş anlamda tüm yığınlar ı kapsamak amacıyla kullanıyorum) sonralar ı partileşecek olan dernek-leri bir ağlama duvar ı olarak görmekten ötede algılamamış, yani siyasalkatılımın etkin bir biçimde kullanılabilecek araçlar ı olarak düşüneme-miştir.

Katılımın bir başka aracı olan seçimler ise, uygulanan yöntemdenötürü karar sürecine yağınlar ın etki yapmasını engelleyecek bir biçimesahipti. Bir kere iki aşamalı olmalar ı büyük yığınlar ın seçim mekaniz-masına kar şı tepkisini doğuruyordu. Bu tepki genellikle seçime yönelik 

 bir ilgisizlik biçiminde yansımaktaydı. Ayr ıca seçme ve seçilme hakla-r ının değişik şekillerde k ısıtlanması, örneğin sadece belli bir yaşın üs-tündeki erkeklerin oy verme hakk ına sahip olması, gene belli bir yerdeoturan ya da gayrimenkule sahip olan kişilere seçilme hakk ının veril-mesi gibi olgular siyasal katılımı daraltıyordu. Bu niteliklerde zamaniçersinde değişiklik yapılsa dahi gerek seçme, gerekse seçilme hakk ında

 büyük ölçüde k ısıtlamalar ın varlığı ortadaydı. Milli Mücadele'ye ge-linceye kadar, daha doğru bir deyimle Osmanlı İmparatorluğu'nun 1918silah bırak ışımına karar vermesine kadar beş genel seçim yapılmıştır.Bunlardan ikisi Birinci Meşrutiyet döneminde birer yıl arayla yapılan1876 ve 1877 seçimleridir. Diğer üçü ise İkinci Meşrutiyet dönemindeki1908,1912 ve 1914 seçimleridir. 1908 ve 1912 seçimleri derneklerin,özellikle İttihat ve Terakki Cemiyetinin egemen olduğu, yani f ırkalara

Page 137: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 137/516

144 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

oranla daha bir faal olduğu seçimlerdir. 1914 seçiminde ise İttihat veTerakki parti olarak tam anlamıyla ağırlığını koymuşutr. Zaten BabıâliBask ını'ndan sonraki dönemde İttihat ve Terakki'nin dışında bir siyasaldüşüncenin kamuoyuna yansıtılması düşünülemezdi.

Görüldüğü gibi üç büyük katılım aracı; basın, parti ve seçim,zaman zaman etkili bir biçimde kullanılmaya çalışılmıştır. Ne var ki her üçü de etkin kullanım açısından çok k ısa dönemlere sahiptir. Basınınillegal yollardan siyasal karar sürecine katılmak istemesi, 1860'lardan

 bu yana her zaman görülmekteyse de bunun, yani bu anlamda katılımınlegalize olduğu dönem, sadece 1908 devrimini izleyen dokuz aydır.Seçim ve değişik toplum katmanlannın özlemlerini yansıtacak olan

 partileşme olayı ise İkinci Meşrutiyet'in sonuna kadar basına oranladaha az önemde görülebilir. Burada önem sözü siyasal katılım yönün-den ileri sürülmüştür.

2) Milli Mücadelede Siyasal Katılımın Öğeleri: 

Bir ulusal bağımsızlık savaşında, bu savaşımın haklılığına inanan yı-

ğınlar ın katılımı olmadan başar ı olasılığı azdır. Türk ulusal bağımsızlık savaşı da böyle bir katılımı gerektiren değişik boyutlara sahiptir Ne var ki, Birinci Dünya Savaşı'ndan çok yorgun çıkan Osmanlı İmparator-luğu ve onun ana kaynağı olan Anadolu halk ı yeni bir savaşı kolaylıklaüstlenemiyecek kadar yorgundu. Bu halk ın ve bu halk ı oluşturan deği-şik toplum katmanlar ının katk ısı olmadan bir savaşım ise başından ye-nilgiye mahkûmdu. Nitekim bu düşünce Amasya Bildirgesi'nin de anaçizgisini, yaklaşımını meydana getirmiştir. Ne varki, savaşıma yönelik katılımın sağlanması, savaşın kazanılması kadar güç olmuştur. MilliMücadele tarihine göz attığımızda siyasal katılım tanımı içersine gire-

 bilecek olan öğeleri şöyle sıralayabiliriz: —   İşgallere kar şı örgütlenen direnme hareketleri ve gösteriler. —   Bu direnme hareketlerini örgütlemeyi, bununda ötesinde en

azı

ndan müslüman halk ı

n çoğunlukta bulunduğu yörelerin hakk ı

korumayı amaçlayan kongreler. —   Silahlı direnme örgütlerini meydana getiren ve bütünüyle

Kuvayı Milliye dediğimiz gerilla harekâtı, —   1919 ve 1920 seçimleri, —   Türkiye Büyük Millet Meclisi.Bütün bu öğeler belirli oranda savaşım kararlar ına katılım süre-

cini oluşturan, bu süreç içersinde değişik yerlere sahip olan araçlar ıdır.1918'in ekiminde, yani silah bırak ışımında, bir direnme ya da savaşımı düşünecek hemen kimse yoktur. Aydınlar kurtuluş yolunu, A.B.D.

Page 138: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 138/516

 Milli Mücadele Ba şlarken Siyasal... 145

Başkanının savaşın bitiminden önce yayınlanan ilkelerine dayanarak sağlamayı yeğliyordu. Bu arada alışılageldiği üzere İngiltere, A.B .D. vehatta Fransa gibi ileri sanayi ülkelerinin iyi niyetlerine güvenenler de

 bulunmaktaydı. 1912'den bu yana, yani 1918'e kadar sürekli olarak savaş alanlar ında çarpışı p, evlatlar ını, eşlerini, babalar ını yitirmiş,yoksul kalmış yığınlar ise kendi yaşam savaşlar ından başkasını düşün-meyi ak ıllar ına bile getirmiyorlardı. Kemal Tahir'in ustaca belirttiğigibi genel bir yorgunluk, bezginlik ve karamsarlık tüm topluma ege-mendi. Başta aydınlar olmak üzere kimse, içinde bulunduklar ı durumugerçek nedensellik ilişkileri içersinde çözümlemeyi beceremediği gibi,klasik "ne yapmalı" sorusuna da geçerli bir yanıt veremiyordu. O gün-lerin yayın organlanna, yapılan kulüp toplantılar ına, yayınlanan broşür ve kitaplara göz atıldığında da yargılar ımızın çeşitli örnekleri görülebi-lir.

Toplumda aydınlardan başlayarak halk yığınlar ına kadar uzanan bu bezginliği ortadan kaldıran, onu yeni bir derlenişe doğru yönelten ilk hareketler, düşmanlar ın yani müttefik devletlerin davranışlar ı ol-muştur. Bu davranışlar bir yerde ilk direnişleri ortaya çıkartmış, "ne

yapmalı" sorusuna doğru ve etkin bir yanıt bulmak yolunda olumluadımlar ın atılmasına neden olmuştur. Bundan ötürüdür ki Milli Mü-cadele'de katılım konusu ele alınırken, bu katılımım yükselmesine ne-den olan söz konusu k ışk ırtıcı hareketlerin sonunda, bir yerde (bu de-yimi korkarak kullanıyorum) kendiliğinden diyebileceğimiz biçim-lerde başlayan ilk hareketler yani bağımsız direnme örgütleri ve gös-teriler önemlidir. Milli Mücadele'de siyasal katılım konusunu araştır-maya yönelik çalışmalarda bu ilk direnme örgütleri ve gösterilerle, on-lar ın oluşumunu k ışk ırtan olaylara göz atmakta her zaman yarar vardır.Bizde 1918'in ekim ayında başlayan ve 1919 seçimlerinde noktalanan,siyasal katılım açısından toparlanma dönemi diyebileceğimiz bir süreiçersinde görülen k ışk ırtmalara, bunlara yönelik direniş örgütlerine vegösterilere değinerek, ulusal kurtuluş savaşımızın bu ilk kendiliğindendoğan dolaysız katılım örneklerine k ısa da olsa bir göz atacağız.

3) Filizlenen Direnme: 

Direnme hareketinin ilk kaynağı  İstanbul'dur. İstanbul direnişininkökleri, savaşın son günlerine kadar uzanır. Talât Paşa hükümeti istifaetmeden bir kaç gün önce, Talat Paşa, ünlü İttihatçılardan olan, bir araiaşe nazırlığı da yapan Kara Kemal ile Miralay Vasıf (Kara) Bey'i bir direnme örgütü kurmakla görevlendirmişti. Kara Kemal, Talât Paşa'dan

 bizzat aldığı bu emri Kara Vasıf Bey'e şöyle yansıtmıştır: "Talât

Page 139: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 139/516

146 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Paşa'dan giderken aldığım emir gereğince İttihatçılıkta sebat edecekler,yani İttihatçı kalmaya devam edecekler bir gizli örgütün çevresinde

 birleştirilmelidir; bu gizli örgütün bir de gizli parolası olacak, bu parolaüyeleri birbirine tanıtmaya ve eylemlerinde ortak bir çizgiyi izleyemeyeyarayacaktır. Talat Paşa'yla parola olarak karakol deyimi üzerinde an-laştık. Bu isim her ikimizin isimlerininin başındaki kara kelimesindendoğmuştur". Böylece gizli bildirilerinde K.R. rumuzunu kullanan Ka-rakol örgütü kurulmuştur. Bu örgütte Kara Kemal, Kara Vasıf Bey, Ali(Çetinkaya), Yenibahçeli Şükrü, Refik İsmail,Miralay Şevki Bey'lerden

 başka İttihat ve Terakki'nin ünlü teşkilatı mahsusasının merkez komi-tesindeki bir çok kişi de bulunmaktaydı. Bu örgüt Anadolu direnmehareketine katılacak subaylar ın İstanbul'dan kaçır ılmasında önemliroller oynamıştır. Anadolu'ya kaçırma işlemini, örgüt taraf ından Ko-caeli Menzil Kumandanlığına tayin ettirilen Yenibahçeli Şükrü Beydüzenlemekteydi. Miralay İsmet (İnönü), Kavaklı Fevzi (Çakmak) gibi

 bir çok kişinin Anadolu'ya gitmesini bu örgüt sağlamıştı.İstanbul'daki direnme hareketi sadece Karakol örgütünden ibaret

değildi. Mahallelere kadar uzanan, aydınlar ın ve subaylar ın önü çektiği

 bir çok örgütün varlığını bilmekteyiz. Bu direnme örgütleri özelliklemüslüman halk ın yoğun bulunduğu yörelerde filizlenmiştir. Bu konudailk harekete geçen semt Topkapı'dır. Topkapı ve Şehremi'nde oturan ikisubay arkadaş ilk silahlı direnme örgütlerinden birini kurmuşlardır.Topkapı örgütünün eylemlerinde önde yer alan militan, Canbaz'ın da-madı diye anılan Hakimzade Topkapılı Mehmet'tir. Bu örgüt, düşmangirişimleri acımasız bir düzeye ulaşmaya başladıkça, semtin ileri ge-lenlerini ve halk yığınlar ını da arkasına alarak büyümeye başladı. Ör-gütün eylemlerinde görev alanlar arasında imamlar ve hocalar da bu-lunmaktaydı. Topkapı'daki direnişin genişlemesinden endişe duyanHürriyet-i İtilâf, İngiliz Muhipleri Derneği gibi iş birlikçi kuruluşlar, budirenişi k ırmak için aynı semtte "Fıkaraperver" derneği kurarak, parasalyardımlarla halk ı direniş örgütlerinden uzaklaştırmaya çalışıyorlardı.

Eyüp Sultan'da ilk direnme örgütünü kuran kişi Haf ı

z KemalBey'dir. Haf ız Kemal Bey, örgütün çekirdeğini Feshane fabrikalar ınınişçilerinden oluşturmuştu. Eyüp iskelesi dolaylar ındaki Reşadiye OkuluMüdür Muavini Fikri, aynı okulun fizik öğretmeni Murtaza, Feshanefabrikası ustabaşılanndan Kazak Mehmet bu örgütün temelini oluşturanmilitanlardı. Rami K ışlası'nda üstlenen Fransız ordusuna mensup müs-lüman askerler cuma namazı için Eyüp Camii'ne geldikçe, sözünü etti-ğimiz direnme örgütünün üyeleri bu askerlerle ilişki kurarak, bir an-lamda anti-emperyalist cephe oluşturma girişimlerinde bile bulunu-yorlardı.

Page 140: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 140/516

 Milli Mücadele Ba şlarken Siyasal... 147

Bak ırköy'deki direnme örgütü, Binbaşı Cemal Bey taraf ından ku-rulmuştur. Bak ırköy Eczanesi sahibi Hulusi Bey ile, bu eczanede çalı-şan kalfa İlhami Beyler de bu örgütün çekirdeğini oluşturduklar ı gibi,

 bir çok eyleminde içinde görev almışlardır. Kadıköy'deki direnme ör-gütünün öncüleri tarikata mensup şeyh Münip Efendi ile oğludur. Buörgüte sonralar ı aralar ında kadınlar da olmak üzere bir çok Kadıköylükatılmıştır. Örneğin ünlü operatör Cemil Paşa, Hakk ı Şinasi Paşa, Dr.Hayri Bey ile eşi Hayriye Hanım ve Kocabaş Arif Beyle eşi bunlar arasında sayılabilir. Çengelköy vapur iskelesinin yanındaki yalı bu ör-gütün gizli karargâhı gibi çalışmıştır. Bu köy yöresinde oturan bir çok Türk, bu örgütün eylemlerinde fiilen görev almışlardır.

İstanbul'da semt semt yayılan bu direniş örgütlerinden belki de enünlüsü Kasımpaşa'daki örgüttür. Bu örgüt Bahriye Binbaşısı MuhittinBey taraf ından kurulmuştu-. Muhittin Bey'in ailesi uzun süredir Ka-sımpaşa'da oturduğu için yöre halk ı taraf ından sayılır ve sevilirdi. Ka-sımpaşa örgütünün diğer direnme örgütlerinden daha etkin hale gelme-sinin bir nedeni de Muhittin Bey'in Kasımpaşa dolaylar ındaki denizkuvvetlerine ait depolardaki silah ve cephaneden önemli bir bölümünü

örgüt üyelerine dağıtabilmiş olmasıdır. Bundan ötürü Kasımpaşa'da bir çok ev ve sokak silahlı savunma olanaklar ına sahip hale gelmişti. ÜnlüRum eşkiyası Hrisantos'un yatağı olan Kurtuluş'tan sık sık Kasımpa-şa'ya inerek buradaki Türk karakollar ına bask ın vermesi Kasımpaşaörgütünün uyanık olmasını gerektiriyordu. Kasımpaşa örgütünün uya-nıklığına bir başka kanıt da Salim Bey'in geniş bahçesinde örgüt üye-lerine bomba atış talimleri bile yaptırabilmiş olmasıdır.

İstanbul'daki bir başka direniş örgütü de Kurmay Albay Mustafa(Muğlalı) Bey'in kurduğu ve Beyazıt'tan Aksaray'a kadar olan bölgeyiiçeren çalışmasıdır.

İstanbul'daki bu direniş örgütlerinin içersinde ön saflarda yer alan,eylemlerde sık sık yararlıklar ı görülenlerin başında emekçiler gelmek-teydi. Emekçilerin yeni örgütlerin kurulmasında da önemli rolleri ol-

muştu. Vefa semtindeki "anası

r ı

islamiyeyi" yani müslüman unsurlar ı

 milli direnme saflar ına kazandıran İstanbul limanı deniz işçilerindenSiirtli Mehmet Ali Çavuş'İş Arabacılar kâhyası Kazım Bey'dir. Gala-ta'dan Kuruçeşme'ye kadar bütün liman işçileri gizli direnme örgütle-rinin emrinde çalışıyorlardı.

Bunlara bir de Ethem Pehlivan'ın Üsküdar ve dolaylar ında kurdu-ğu örgütü eklemek gerekir. Ethem Pehlivan arabacıdır ve arabacılar ı örgütleyerek bir çok kişinin Anadolu'ya geçmesinde büyük yararlıklar ı dokunmuştur. Kavaklar'a kadar boğazın Anadolu yakasındaki hemenher semtte bunlara benzer gizli direnme örgütleri kurulmuştu. Bunlar ın

Page 141: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 141/516

148 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 bir çoğunda semtin halk ı, en önde geleninden esnaf ına kadar görev alı-yordu.

Anadolu'daki bağımsızlık hareketi güçlendikçe, eşgüdümdenyoksun bu direnme örgütlerinin bir çatı altında toplanması gereği deortaya çıkmıştır. Nitekim Ankara'da T.B.M.M. Hükümeti kurulduktansonra onun girişimi ile kurulan ve M.M. (Milli Müdafa) grubu diye ad-landır ılan grup da bu dağınıklığın önünü almış, hepsini tek bir savaşımstratejisi çevresinde toplamıştır.

Ankara'nın eşgüdümü sağlamasına kadar bu direniş örgütleri bir yandan işgalci ve onlar ın yanında yer alan iş birlikçilere kar şı başar ılı bir savaşım verirlerken, diğer yandan da bezginliğe düşmüş olan müs-lüman halk ın yeniden bilenmesi ve bağımsızlık düşüncesi çevresinde

 bilinçlenmesi açısından büyük katk ılar sağlamışlardır. Bütün bu ne-denlerden ötürü halk ın, ya da başka bir deyimle toplumun tüm kat-manlar ının bağımsızlık yönünde savaşım kararlar ına katılımının ilk ör-nekleridir. İstanbul'u haraca kesen Rum eşkiyası Hrisantos'un öldü-rülmesi, İngiliz gizli istihbarat örgütü işkencecisi Bennett'in Maslak yokuşunda pusuya düşürülerek ağır biçimde yaralanması, bu dağınık 

direniş örgütlerinin başar ılı savaşımlar ından sadece bir kaç örnektir. Buörgütler, bir önce de altını çizdiğimiz gibi yorgun eski savaşçılar ın ye-niden bilenmesine, halk ın savaşım karar ına yürekten katılmasına nedenolduklar ından ötürü, silahlı başar ılar ından daha bir önde ve saygıylaanılacaklardır. Aynca İstanbul'daki direniş örgütlerine, İkinci DünyaSavaşı'ndaki Fransız direniş örgütlerinin bir benzeri olarak bakmak damümkündür. Orada bu örgütler bir partinin (Komünist Parti) öncülü-ğünde kurulduğu gibi, İstanbul'da da İttihat ve Terakki'nin kalıntılar ı üzerine bina edilmiş, zamanla diğer yığınlar ın (hem de silahlı olarak)katılımı sağlanmıştır.

Düşman işgallerinin Ege'de, Güney Doğu Anadolu'da ve Doğu'da başlattıklar ı silahlı direnişler, yöresel hareketler olarak nitelenmekle

 birlikte, gene de o yöre halk ının, önce bir katmanının, sonralar ı isehemen tümünün katılımı ile gerçekleşebilmiştir.

4) Zulüm, Bask ı ve Divan-ı Harb Kararlarının YükselttiğiKarşı Koyma Bilinci: 

Silah bırak ışımından sonra gelen iki sadrazam Ahmet İzzet Paşa ileTevf ık Paşa'nın dengeci ve mütereddit tutumu İttihat ve Terakki'nin

 politik kar şıtlanyla müttefikler taraf ından iyi kar şılanmamıştı. Bu ikisadrazam ne muhalifleri, ne de Mustafa Kemal gibi bağımsızlık sava-şından yana olanlar ı memnun edebilmişlerdi. Nitekim Meclis-i Mebu-

Page 142: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 142/516

 Milli Mücadele Ba şlarken Siyasal... 149

san'ın feshinden sonra, 4 Mart 1919'da, birinci Damat Ferit Paşa hü-kümeti kuruldu. Bu kabineyi ünlü iş birlikçilerden Refii Cevat (Ulunay)yazdığı makaleyle "sefa geldiniz arkadaşlar" sözleriyle kar şılıyordu.Muhaliflerin ve müttefiklerin Damat Ferit hükümetini heyecanla kar şı-laması, özellikle İttihatçılara ve Millicilere kar şı sert bir uygulamanın

 başlayacağının ilk işaretiydi. Eldeki bulgular göstermektedir ki, DamatFerit hükümetinin üç görevi vardı: müttefiklerin istedikleri yumuşak-lıktaki bir yönetimi sağlamak, bar ış andlaşmasını imzalamak, İttihatçı-larla azınlıklara sert muameleler yaptıklar ı iddia edilen üst derecedekimemurlar ı yargılayı p tarih sahnesinden silmek. Özellikle bu son görevi

 bir nev'i savaş suçlular ı muhakemesi gibi de tanımlayabiliriz. Bu ko-nuda ilk adım Tevfik Paşa'nın sadareti zamanında atılmıştır. Savaş so-nunda yapılan tüm yayınlar ve demeçler Amerikan ve İngiliz hükü-metlerinin azınlıklara eziyet etmiş olanlar ı cezalandırmak istediklerinoktasını işlemekteydi. Bu tutum Osmanlı hükümetlerinde bu gibidavranışlarda bulunanlar ı cezalandınrsak müttefiklere daha iyi hizmetetmiş oluruz, onlar ın düşüncelerini paylaştığımızı gösteririz sanısını uyandırmıştı. İşte Tevfik Paşa'nın sadareti zamanında alınan 14 Aralık 

1918 tarihli Bakanlar Kurulu Karar ının amacı, bu sanıyı gerçekleştir-meyi hedeflemekteydi. Sözünü ettiğimiz bu bakanlar kurulu karar ında,tehcir, yani azınlıklar ın göçe mecbur edilmeleri sırasında suç işlemiş olanlar ı yargılamak için bir harp divanının kurulması öngörülüyordu.Bu harp divanı 16 Aralık 1918'de kuruldu-. Divanda üç eski asker bu-lunmaktaydı. Bunlardan Nadir Paşa İzmir'i kolaylıkla Yunanlılara tes-lim eden kumandan, Nemrut lakabıyla anılan Süleymaniyeli MustafaPaşa da Mustafa Kemal'in idam hükmünü veren kişi olarak sonradantanınacak olan kişilerdir. Bu harp divanının faaliyeti Tevfik Paşa'nınsadareti sırasında çok sınırlı kalmış, hatta üyelerinden, yukar ıda say-dıklar ımızın dışındakilerden bir çoğu istifa etmişti. Ne var ki DamatFerit Paşa hükümetinin iktidara gelişinden sonra konu yeniden canlan-dı. Ferit Paşa Hükümeti 8 Mart 1919'da çıkardığı bir kararnameyle, budivanı harbi akçalı' haklar yönünden takviye etmiş; azınlıklar ı tehcirezorlayanlar ı, devleti savaşa sokanlar ı, halk ı birbirine k ırdıranlar ı, ulaş-tırma arabalar ını özel çıkarlar sağlama amacıyla kullananlar ı yargılamakonusundaki yetkilerini daha bir belirleyerek arttırmıştır. Bu karar yo-lunda İttihatçılara yönelik bir sürek avı başlamıştır. Bu alınan tedbirler açısından Dahiliye Nazır ı Cemal Bey'in "Moniteur Oriental" gazetesi1

ne verdiği demeç, daha başka boyutlar ı da gündeme getirmiştir. CemalBey söz konusu gazeteye İttihat ve Terakki'nin sekiz yüz bin Ermeniyikatlettirdiğini, dörtyüz bin Rumu tehcir ettiğini ve dört milyon Türküde ifna ettiğini söylemiştir. Doğal olarak bu iddialar müttefik basınında

Page 143: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 143/516

150 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

fazlasıyla yank ı bulmaktaydı. Harp divanının yeni yetkilerle donatıl-ması bir yandan kamuoyunu, büyük yığınlar ı derinden sarsan mahke-melerin yapılması, diğer yandan da bir çok eski politikacı, yazar, düşü-nürün, aydın vb. kişilerin Bekir Ağa Bölüğü'ne atılması sonucunuvermişti. Muhaliflerin, bu aydın, düşünür ve yurtsever avının heyecanı içinde ne dediklerini bile bilemez hale geldiklerini saptamaktayız. Ga-zeteler her gün boy boy yeni tutuklama haberleriyle dolup taşarken, yurtdışına kaçan başta Talat Paşa olmak üzere diğer ileri gelenlerin de İs-tanbul'da bulunduklar ı haberleri ortaya atılmaktaydı. Basında RefiiCevat (Ulunay) en şiddetli yazılar ını bu dönemde yazmıştır. Alemdar Gazetesinin 12 Mart tarihli sayısındaki başyazısında Ref ıi Cevat "Seh-

 palar bu adamlara layık değildir. Kopar ılması gereken bu kafalar kü-tükler üzerinde kesilip günlerce senk-i ibrette kalmalıdır" diyordu. Er-tesi günkü başyazısı ise "Daha ziyade şiddet, daha ziyade şiddet, dahaziyade şiddet" narasıyla son bulmaktaydı. 3 Nisan tarihli sayıda ise "Buadamlar için ölümden daha hafif bir ceza hatır ımıza gelmiyor" diyeyazısını bitirmekteydi. İttihatçı adıyla yapılan, ulusal bağımsızlıktanyana olan aydınlar ın, yurtseverlerin avı bir sar'a nöbeti gibi sarmıştı 

iş birlikçileri. Tutuklananlar Bekir Ağa Bölüğü'nü doldurdular. Burası eski Harbiye nezaretinin, yani bugünkü İstanbul Üniversitesi'nin Mar-mara'ya bakan köşesindeki (Eski Anatomi Enstitüsü) iki katlı binadır.Bu binanın koğuşlar ını dolduran tutuklular ın adlar ını (sadece bir kaçını)sayarsak, söz konusu avın boyutunu daha bir anlamış oluruz: eski sad-razamlardan Prens Sait Halim Paşa, eski şeyhülislamlardan ÜrgüplüHayri Efendi, Mithat Şükrü Bey, İstanköylü Şükrü Kaya, Yunus NadiBey, Ziya Gökalp, İttihat ve Terakki'nin ünlü Maarif Nazır ı Şükrü Bey,Ferik Halil Paşa (Enver Paşa'nın amcası), Ferik Nuri Paşa (Enver Paşa'nın kardeşi), Hüseyin Cahit (Yalçın), Ali (Çetinkaya). Sonradan

 bu siyasi tutuklulardan altmış kadar ı İngilizler taraf ından Malta adasınagötürülmüşlerdir.

Bekir Ağa Bölüğü'nden gizli örgütlerin yardımıyla kaçır ılanlar 

olmuştur. Örneğin Küçük Talat Paşa bunlardan biridir. Kaçanlardan bazılar ı sonradan yakalanmıştır. Bunlardan Diyarbak ır Valisi ÇerkezReşit Bey Beşiktaş'ta Haseki Tarla mevkiinde k ıstır ılarak intiharamecbur edilmiştir. Bu olayı o günlerde çocuk yaşta olan bir görgü ta-nığının, yüksek mühendis Muzaffer Çelik'in kaleminde aynen yansıta-lım: "Nişantaşında, Topağacı mevkiinde Fehmi Paşa konağındaki Ni-şantaşı Sultanisi'nde okuyordum. Bir gün arkadaşlarla top oynarkenFransız ve Türk polislerini bir adamı kovaladıklar ını gördük, biz de ta-kibe koyulduk. Tıknazca, sivil giyinmiş, gözlüklü bir zatın Ihlamur de-resine doğru koştuğunu gördük. Polislerin elinde tabanca vardı. Onu

Page 144: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 144/516

 Milli Mücadele Ba şlarken Siyasal... 151

yakalayamıyorlardı. Şimdi bile yerini tayin edebileceğim bir ağacın di- binde bu zatın intihar ettiğini gördük".

Harp Divanı'nın verdiği en sert kararlardan biri de BoğazlayanKaymakamı, Yozgat Mutasarr ıf Vekili Kemal Bey'in idam karar ıdır.Kemal Bey dünya savaşının son yıllar ında Boğazlayan Kaymakamlığı ve Yozgat Mutasarr ıf vekilliğinde bulunuyordu. Çarlık ordular ınınSivas'a kadar gelmesi, bu ordular ın arkasına sığınan Ermeni çetelerinyöredeki müslüman halk üzerinde büyük ve onulmaz yaralar açacak zulümler yapması üzerine, hükümetin aldığı bir karar şifre ile kendisine

 bildirilir. Bu şifreli emirde aynen şöyle denmektedir: "Kazanız dahi-linde bulunan bilumum Ermenileri yirmi dört saat zarf ında yola çıka-racaksınız. Bular ın sevkedilecekleri istikamet Suriye'dir. Şifrenin alın-dığının acele bildirilmesi." Kemal Bey emri aynen uygulamıştır.

 Nitekim Divan Başkanı Mustafa Paşa kar şısında Kemal Bey kendinişöyle savunmuştur: "Ben emir aldım. Bir memur aldığı emre itaatlamükelleftir. Ben sürgün olarak kasabadan çıkar ılanlara en jnsani ha-rekette bulundum. Nitekim şimdi de hiç bir vicdani azap duymuyo-rum." Bunun üzerine Mustafa Paşa oturduğu riyaset makamından ha-

karet dolu bir sesle şöyle bağırmıştır: "K ış k ıyamette bu kadar insanı çoluk çocuğu ile dağlara, yaylalara sürerken Allah'tan hiç korkmadınmı? Hem üstelik jandarmalara onlar ı süngülemelerini de emretmişsin,ya buna ne dersin." Kemal Bey bu ve buna benzer iddialar ı kesin bir tavırla reddetmişse de sonuç değişmemiştir. Karar idamdır...

Kemal Bey'in idamı, hiç kimsenin önceden kestiremeyeceği gös-terilere neden olmuştur. İdam ak şamüstü yapılacaktı. Ama sabahın ilk saatlanndan itibaren Beyazıt meydanına insanlar ak ıyordu. O günler-deki görgü tanıklar ının anlattıklar ına göre saat dördü geçiyordu ki yollar ' ve tüm meydan, çevredeki binalar ın damlar ına kadar dolmuştu. Onbin-lerce insan Beyazıt'a koşmuştu. Bugünkü İstanbul Üniversitesi'ninrektörlük binasının Beyazıt meydanına bakan taraf ına idam sehbası kurulmuştu. Sehpa jandarma ve polis kordonuyla çevrilmişti. Arka

 planda ise İngiliz ve Fransı

z silahlı

kuvvetlerine ait birer müfreze de yer almıştı. "Güneş Süleymaniye camiinin arkasından batarken ortalığaak şamın pembe alacakaranlığı sinmişti". O günü anlatan gazeteler ola-yın hikayesine bir önceki cümle benzeri betimlemelerle giriyorlardı.Bundan sonrasını gene o günlerdeki basından izleyelim. "Birden bireonbinlerce kişi sustu. Üzerinde Daire-i Umur-u Askeriye yazılı Harbiyenezaretinin kapısından bir müfrezenin çıktığı görüldü. Süngülü erlerinarasında, yüzü solmuş, üzerinde beyaz bir gömlek bulunan, otuz beş yaşlar ındaki Kemal Bey bulunuyordu. Son sözü olup olmadığı sorul-duğunda halka dönerek şunlar ı söylediği duyuldu: "Vatandaşlar ım, ben

Page 145: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 145/516

152  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 bir Türk memuruyum aldığım emri yerine getirdim. Görevimi yaptığı-ma vicdanım emindir. Son sözüm bugün de budur, yar ın da budur. Ya-

 bancı ülkelere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet budur diyor-larsa, kahrolsun böyle adalet". Bu sözleri duyan bütün Beyazıt meydanı hep bir ağızdan tekrarladı: Kahrolsun böyle adalet. Halk hıçk ıra hıçk ıraağlıyordu. Meydan tam bir matem manzarasına bürünmüştü. İşte tam

 bu sırada, bugünkü Rektörlük binasının pencerelerinden birinde olayı izleyen Adliye Müsteşar ı, İngiliz Muhipleri Derneği üyesi Sait Molla:söyletmeyin bu alçak herifi, asın bu köpeği, ne duruyorsunuz itoğluitler, diye bağırdı. Kemal Bey'in cansız vücudu bir kaç kere darağacın-da sallandı." Onbinlerce Türk o gün Beyazıt Meydanında işgalin nedemek olduğunu böylesine somut ve acı bir örnek üzerinde, bizzat gö-rerek, anladı. O gün gece geç saatlara kadar polis ve jandarma Beyazıtmeydanındaki yığınlar ı dağıtamadı. 

Kemal Bey'in cenaze töreni işgale kar şı, işgalde somutlaşan em- peryalizme kar şı görkemli bir gösteri biçimine dönüştü. Tı bbiyeliler bir çelenk hazırlayarak üzerine "milli şehit Kemal Bey'e" sözcükleriniyazmışlardı. Cenaze evin kapısından çıkar ıldığında imam, orada bulu-

nan kalabalığa Kemal Bey'i nasıl tanırsınız diye sordu. O zaman bütün bulunanlardan tek bir ses yükseldi: "Kahraman tanır ız, milli şehit tanı-r ız, yurtsever tanır ız". Osmanağa Camiinden Altıyola doğru yürüdükçekalabalık iyice büyümüştü. K ızıltoprak'taki aile mezarlığına kadar tabuteller üzerinde taşındı. Bütün evlerin pencerelerinden yaşlı gözlü insanlar 

 bak ıyor, yol üzerindeki kahveler bir anda boşalıyordu. Cenaze törenininertesi günü yayınlanan Alemdar Gazetesinde Ref ıi Cevat şu sözlerleiş birlikçi tutumunu bir kere daha sergiledi: "Devletin resmiüniformasını taşıyan bir sürü haydut, devlet taraf ından asılmış bir hay-dutun cenazesine kar ışarak kargaşa yaratmışlardır. Bunlar ın da yakala-narak cenazesine katıldıklar ı haydutun akibetine uğfatılmalan gerek-mektedir."... 

İstanbul'un işgali, Boğazlıyan .Kaymakamı Kemal Bey'in idamı,

siyasal partilerin birbirlerine düşürülerek bağı

msı

zlı

k mücadelesineyönelik gücün k ırdınlması, nihayet İzmir'in Yunanlılar taraf ından iş-gali emperyalizmin Türkiye üzerindeki oyunlar ını, yorgun savaşçılar haline dönüşmüş insanlara bile öğretti. Önce aydınlar, sonra müslümanTürk halk ı "düveli muazzama" diye adlandır ılan emperyalizmin kara

 pençesini açıkça görmeye başladı. Silah bırak ışımından sonra gelişenolaylar, bağımsızlık savaşımına doğru bilinçlenmeyi, bunun da ötesindesavaşım kararlar ına katılım gereğini duyuruyor, bu yöndeki eylemler güçleniyordu. 

Page 146: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 146/516

5) İlk Kurşun: 

İzmir'in Yunanlılar taraf ından işgalinin tarihi 15 Mayıs 1919' dur.Kentin Yunanlılar taraf ından işgal edilmesi karar ı Paris'te toplananzirvede alınmıştı..Bu karar ın alınmasında İngiltere'nin payı büyüktür.Bilindiği üzere o dönemde İngiltere, İtalyanlar ın Adriyatik ve Adalar 

Denizindeki bazı

faaliyetlerinden kuşkulanmaktaydı

. İzmir yöresininYunan egemenlik alanına girmesiyle İtayanlara kar şı bir denge oluş-turmak istiyordu. İngiltere Baş bakanı, 5 Mayıs 1919'daki toplantıdasomut teklifini gündeme getirmiştir. İzmir'in Yunan kuvvetlerince iş-galine karar verilince 7 Mayıs 1919'da Venizolos zirve toplantısınadavet edilerek yapılacak harekatın genel planı konusunda bilgi vermesiistendi. Venizolos bu toplantıda iki ya da üç tümeni hemen İzmir'egönderebilecek durumda olduklar ını belirtti. İzmir'deki Rumlar ın ka-raya çıkacak Yunan askerlerine yardımcı olacaklar ını, İşgal konusundagizliliğin korunması ve ancak son dakikada Türklere haber verilmesihalinde ciddi bir direnişin de yapılamayacağını sözlerine ekledi. İşgalin

 planlanmasına ilişkin, ayr ıntıya kadar inen toplantılar 12 Mayıs'a kadar sürmüştü. Harekâtın en küçük noktalara kadar planlanmasından sonradurum bir emri vakiyi andır ır biçimde İtalya'ya bildirilmiş, onlar da "de

facto" durumu kabulden başka bir çare görememişlerdir.Karar ın alınmasından sonra Venizelos Atina'ya şu telgraf ı çek-

miştir: "Yüksek konseyin bugünkü toplantısında hazır beklemekte olanYunan çıkarma kuvvetlerinin derhal İzmir'e hareket etmeleri ko-nusunda karar aldığı şu anda bana bildirildi. Karar ittifakla alınmıştır.Yaşasın millet". Haber, Çar şamba günü bütün Atina'ya yayılmış gös-teriler yapılmaya başlanmıştı. İzmirli Rumlar işgal haberini 13 Mayıs1919 günü ak şamüstü öğrendiler. Aya Fotini Kilisesi'nde düzenlenen

 bir toplantıda Yunan konsoloshanesinden Mavredi, Venizelos'un bir mesajını okudu. Bu mesajda şunlar belirtilmekteydi: "Yunanistan İz-mir'i işgal etmek üzere bar ış konferansı taraf ından memur edildi. Asır-larca beklenen emelimiz tahakkuk etmiştir. Milletimiz idrak etmektedir ki bu karar konferansı idare edenlerin vicdanında Enosis'in yer bulma-

sından sonra verilmiştir." İzmirin işgal karar ını bu sözlerle bildirenVenizelos İzmir Rumlar ının diğer halklara kar şı taşk ınlık yapmamala-r ını, özellikle İtalyanlar ı k ışk ırtacak hiç bir eylemde bulunmamalar ını istedikten sonra bildirisini şöyle bitirmekteydi: "Yunanlı Küçük Asya'dan ricamın faydasız kalmayacağını ve İzmir'in kendisini, ihyayı milli incilini getirmek suretiyle yak ında ziyaret edebileceğimi ümidederim."

Yunan işgali İzmir'de 14 Mayıs çar şamba günü kentin en ücra

Page 147: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 147/516

154 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

köşelerine kadar bir söylenti biçiminde de olsa duyulmuştu. Ne var ki,Osmanlı makamlar ı müttefiklerin böyle bir karar ından habersiz gözü-küyorlardı. Örneğin İzmir Valisi gazetelere gönderdiği tekziplerle iş-gal karar ını bilmezden geliyordu. Fakat müslüman İzmir halk ı olayı dehşetle beklemeye başlamıştı. Aydınlarla bazı subaylar arasında "neyapabiliriz" sorusu yaygınlaşıyordu. 14 Mayıs günü öğleden sonra 14-14.30 sıralannda İngiliz ve Fransız kuvvetleri işgalin güvenlik içindegeçmesini sağlamak için, kent çevresindeki istihkâmlardan bazılar ını işgal ettiler.

İzmir'in işgal edileceğini ilk olarak Gümrük Müfettişi Menemen-lizade Muvaffak Bey duymuştu. Hemen Gümrük Memuru Tahir Bey'egiderek durumu anlatı p, hiç olmazsa Osmanlı hükümetine ait olan ka-sadaki paralar ın İstanbul'a gönderilmesi için tedbir almasını ister. Tahir Bey paralar ı kurtarabilmek için resmi daireler nezdinde bir kaç teşeb-

 büste bulunur. Ne var ki Polis Müdürü Cemil Bey kendisini yanına ça-ğırarak, yalan haber yaymak suçundan tutuklanacağını bildirir. İşte busırada Aya Fotini Kilisesi'ndeki toplantıya ilişkin haberler, bütünİzmir'e yayılır da Tahir Bey tutuklanmaktan kurtulur.

14 Mayıs çar şamba günü Türkler arasında çaresizlik ve karamsar-lık iyice yaygınlaşmaya ve son direnç arzular ını k ıracak boyutlara eriş-meye başlamıştı. Öğleden sonra Kazım (Özalp) Bey söylentileri duy-muş, işin aslını öğrenmek üzere Kemeraltı girişindeki askeri k ı-raathaneye gitmişti. Burada her kafadan bir ses çık ıyordu. İşin aslını öğrenmek üzere eskiden kurmay subaylığını yaptığı Ali Nadir Paşa'yagitti. 17. Kolordu Kumandanı Ali Nadir Paşa soğukkanlı görünüyordu.Kazım (Özalp) Bey'e "yok öyle bir şey" dedi, "yalnız İstanbul'da oldu-ğu gibi bazı tabyalar ı Yunanlılarla birlikte işgal edecekler. Durum

 bundan ibaret." Kazım (Özalp) Bey askeri k ıraathaneye döndüğündekalabalık daha da artmıştı. Ali Nadir Paşa'yla yaptığı konuşmayı ora-dakilere yansıtınca, kalabalık arasından bir subay, "Paşa doğru söy-lemiyor albayım, Yunanlılar yar ın saat sekizde İzmir'e çıkacaklar" diye

sözünü kesti...Resmi makamlardan umut kesilmişti. Vali İzzet Bey ve 17. Ko-lordu Kumandanı Ali Nadir Paşa, İzmir'de yayınlanan gazetelere tekzipgöndermekten başka bir şey yapmıyorlardı. Çaresizlik ortalığı kapla-mıştı. Konak Meydanında ne yapacağını bilmeyen binlerce insan ora-dan oraya çırpınırcasına koşuşuyorlardı. İşte bu sırada Mustafa NecatiBey'in teklifiyle Sultani Salonunda bir toplantı yapı p karar almayı yeğleyenler oraya doğru gitmeye başladılar. Böyle durumlardaki her toplantı gibi konuşmalar gereksiz uzuyor, dişe dokunan bir karar alına-mıyordu. Alınan tek karar "Müdafa-i Vatan Komitesi"nin ad ının

Page 148: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 148/516

 Milli Mücadele Ba şlarken Siyasal... 155

"İlhak-ı Red Heyeti Milliyesi" biçiminde değiştirilmesi oldu. Tartış-malar devam ederken adı değişen bu komite, Vali İzzet Bey'e bir heyetgönderdi. İzzet bey, "boşuna telaş ediyorsunuz, ortada endişe edecek bir şey yoktur, bunlar hep İttihatçılar ın uydurduklar ı masallardır, merak etmeyin hükümet her türlü tedbiri alacaktır" diyerek heyeti hem teskinetmeye hem de başından savmaya çalıştı. Heyet vali ile konuşurkenSultani'deki tartışmalar ın bir sonuç vermeyeceğini gören gençlerden

 biri "Efendiler silahtan başka bizi savunacak vasıta yoktur" dedi. Top-lantıda bulunan Müsavat Gazetesi sahibi Avukat Sadık ile Salepcizade

 Niyazi Bey gençlerin bu teklifine şiddetle kar şı çıktılar. "Olmaz mem-leketi yangına veririz" diye silahlı savunma tekllifine kar şı direndiler.Oradaki bozguncular ın tüm direnmelerine kar şı, toplantıda bulunançoğunluk bir miting tertip edilerek İzmir halk ının işgale kar şı olduğunudünyaya ilân edilmesi doğrultusunda bir karar aldı. İzmir halk ını bumitinge davet eden bildiri Anadolu Matbaası'nda basıldı. Bildiride şunoktalar belirtiliyordu:

"Ey Bedbaht Türk! Wilson prensipleri unvanı insani-

yetkâranesi altında senin hakk ın gasp ve namusun kati edili-yor. Buralarda Rumun çok olduğu ve Türklerin Yunana ilti-hak ı memnuniyetle kabul edeceği söylendi ve bunun neticesiolarak güzel memleket Yunana verildi. Şimdi sana so-ruyorum Rum senden daha mı çok, Yunan hakimiyetini ka-

 bule taraftar mısın. Artık kendini göster, tekmil kardeşlerinmaşatlıktadır, oraya yüzbinlerle toplan ve kahir ekseriyetiniorada bütün dünyaya göster, ilan ve ispat et. Burada zengin,fakir, âlim, cahil yok; fakat Yunan hakimiyetini istemeyen

 bir kitleyi kaâhire vardır. Bu sana düşen en büyük vazifedir,geri kalma. Hüsran ve nekbet fayda vermez, binlerle, yüz

 binlerle maşatlığa koş ve heyet-i milliyenin emrine itaat et."

O gece genç, yaşlı, zengin, fakir demeden binlerce İzmirli ma-şatlığa koştu. Konuşanlar, Yunan işgaline kar şı silahlı direnmeden

 başka çarenin var olmadığnı söylediler. Bu arada, itilaf devletlerininkentte bulunan kumandanlıklar ına bir heyet gönderilerek, eğer bu iş yapılacaksa Yunanlılar taraf ından yapılmaması istenmişti. Maşatlıktayak ılan meşalelerin çevresinde bekleyen binlerce insan gelecek cevap-lar ı, daha doğrusu bir umut olarak gördükleri olumlu yanıtlan boşuna

 beklediler. Gelen tek ışık limanda demirli müttefik donanmasının pro- jetörlerinden başkası değildi. Bu arada bütün o coşku ve kar ışıklık içersinde kimsenin farketmediği bir şey daha olmaktaydı. Bunu bir Rum

Page 149: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 149/516

156 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

matbaacı çırağı, Anadolu matbaasında çalışan bir işçiye şöyle açıkla-mıştır: "Siz miting bildirisini Anadolu matbaasında basarken, biz de bir 

 başka matbaada yann sabah dağıtılacak olan Albay Zafîriu'nun İzmir halk ına işgal beyannamesini dizip basıyorduk". Tüm çabalar boştu. İş-gali değil önlemek, bir kaç saat daha geciktirmek gücüne bile sahip

 bulunulmuyordu. Miting'in sadece yüzeysel bir uyar ış olduğunu farke-den bazı aydınlar ve subaylar Anadolu içinde bir direnmeyi örgütlemek ya da böyle bir direnmeye çalışmak üzere o gece ve sabahın erken sa-atlar ında İzmir'i terkettiler. Geriye kalanlar ise elleri kollar ı bağlı çare-siz kendilerini bekleyen sonuca boyun eğdiler.

15 Mayıs sabahı saat altı sıralar ında körfez girişinde Yunan bir-liklerini taşıyan gemiler göründü. Onaltı taşıma gemisi, yanlar ında ko-rumalar ına verilmiş muhriplerin himayesinde, Göztepe, Alsancak (ki ozamanki adıyla Punta) ve Kar şıyaka yönünde ilerliyordu. O sırada ge-lenleri seyreden Ali Nadir Paşa'nın yapabildiği tek şey kolordu kasa-sındaki paralarla Haziran ayı maaşlar ını dağıtmak olmuştur. Basmanegar ında harekete hazır bir tren vardı. Gar, ağzına kadar İzmir' den kaç-mak isteyen Türklerle doluydu. Tren işletmesinde çalışan azınlıklardan

olan memurlar ın tüm direnmelerine rağmen katar hareket etti. Kar şıya-ka'ya geldiğinde Yunan gemileri de demirlerini atıyorlardı.Bu noktada, ilk silahlı direnmeyi başlatan Hasan Tahsin Bey'in

öyküsüne gelebiliriz. Gece Maşatlıktan dönen Hasan Tahsin oradakimitingde aradığını bulamamış adamlar ın ruh haliyle k ızkardeşine olan-lar ı anlatmış ve düşünceli bir şekilde odasına çekilmişti. 15 Mayıs sa-

 bahı ise saat sekizde evden çıktı. Matbaasındaki çıraklar ından Albertadlı bir musevi çocuğuyla k ızkardeşine şöyle bir kart gönderdi: "Evdenkat'iyen çıkma. Ben gelinceye kadar bekle. Gelmezsem Mr. Van der Zee gelip seni alacak."

Yunan gemileri Yenikale açıklar ında görülmeden çok önce Kor-don ve Pasaport dolaylan binlerce Yunan uyruklu ve İzmirli Rum tara-f ından doldurulmuştu. Bütün frenk mahallelerinde Yunan bayraklar ı 

ası

lmı

ştı

. İlk birlikler saat 7.30'da karaya çı

karak Alsancak ve Pasaportkarakollar ını işgal ettiler. Saat 8.55'de Pasaporta yanaşan Patris ve At-ronidos gemilerinden çıkan Efsun alayı askerleri İzmir'e ayak bastılar.Limandaki bütün gemiler düdüklerini çalıyor, kilise çanlar ı ortalığı gü-rültüye boğuyordu. Saat onda Efsun alayı Pasaport'tan Konak meyda-nına doğru yola çıktı. Alay Rumlar ın taşk ın gösterilerinden dolayı Pa-saport'tan Konak alanına ancak bir saatte gelebilmişti. Çevredekikahvehaneler Türkler taraf ından doldurulmuştu. Konak meydanındanKemeraltı'na giden dar geçidin önü çok kalabalıktı. Bu geçidin bir ya-nında vilayet binası, diğer köşesinde de askeri k ıraathane bulunmak-

Page 150: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 150/516

 Milli Mücadele Ba şlarken Siyasal... 157

taydı. Efsun alayının önünde yerli Rumlardan oluşan bir milis k ıt'ası yürümekteydi. Milislerin başında gene yerli Rumlardan bir Yunan teğ-meni bulunuyordu; Fasilya mahalllesinde meyhanecilik yapan bir Rumun oğlu olan Yani. Âtın üstünde ilerleyen Yani'nin elinde ucuyerlere kadar uzanan büyük bir Yunan bayrağı bulunmaktaydı. HasanTahsin'in silahı bu gürültülü alayın askeri k ıraathaneye yaklaştığı sırada

 patladı. Önce hiç kimse bir  şey anlamadı, sesler birden kesildi. Atınüstündeki teğmen Yani kanlar içinde yere devrildi. Bu şaşk ınlıktan ya-rarlanan Hasan Tahsin ve yanındaki bir kaç Türk silahlar ını ateşlemeyedevam ediyorlardı. Sonra, Efsun alayının makinalı tüfekleri işlemeye

 başlayınca ilk yere düşen gene Hasan Tahsin'dir. Yunanlılar bu ilk kur şunun intikamını sivil halktan pek kanlı bir biçimde almıştır. Konak ve çevresinde ve Kordon boyunda kan akarken İngiliz işgalindeki pos-tahanede telgrafçılar boş durmuyorlardı. Her tehlikeyi gözönüne alarak şu telgraf ı gizlice yurt içindeki merkezlere gönderiyorlardı; "İzmir Yu-nanlılar taraf ından işgal olundu. Şehirde katliam bütün şiddetiyledevam ediyor. Kan gövdeyi götürüyor. Hamiyetli olan, Allahını sevenvatan ordusuna imdat etsin." Memurlar çektikleri her telgraf ın arkasın-

dan şu notu da eklemeyi unutmuyorlardı: "Bu telgraf ı eline geçirmiş olan bütün muhabere memuru arkadaşlar ımızdan Allah aşk ına ricaederiz, açık olan bütün hatlarla memleketin her yanına yetiştirsinler.Onlarda gönderdikleri yerlere bizim ricamızı tekrarlasınlar. Namusla-r ına, vatanperverliklerine, erkekliklerine havale..."

Bilindiği gibi Konak'ta patlayan ilk kur şun, dünyada yepyeni bir savaşın, ulusal bağımsızlık savaşının işareti oluyordu. Böylece, savaşın

 bitiminden beri kendi yorgunluğu ve bezginliği içersinde, umutsuz bekleyen toplum yeniden canlanmaya başlıyor ve bağımsızlık yönündedirenme kararlar ına ağır ağır katılmaya başlıyordu. Milli mücadelede,savaşım süreci içersinde artarak yükselen siyasal katılımın itici ve dür-tücü güçlerinden biri de bu olumsuz olay, yani İzmir'in işgalidir.

6) İşgale Karşı Yığınsal Tepkiler, Gösteriler: 

İzmir'in işgali direnme karar ını yükselten bir başlangıçtır. O ana kadar sadece yurtsever aydınlar ı ilgilendiriyormuş gibi görünen konu, em-

 peryalizme kar şı durma gereği, birden bütün toplum katlar ında yaygın-laşmaya; yurdun türlü yörelerinde işgale ve ona yol açan emperyalizmekar şı sesler yükselmeye başladı. Bunlar ı bir karabasan gibi saran eziklik ve yenilmişlik duygusu sömürüye kar şı isyan duygusuna dönüştü. Ogüne kadar savaşın yükünü çeken, savaş sonrasının ekonomik koşullanaltında sessiz duran kesimler, daha doğru bir deyimle yığınlar "Ne

Page 151: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 151/516

158 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

yapmalı?" sorusunu ciddi boyutlarda sormaya başladılar. O dönemekadar başlar ına gelenlerden İttihatçılar ı, hatta bir yerde orduyu suçla-yanlar, asıl nedeni, "Düveli Muazzaamnın sömürgeciliği"ni ya görmü-yorlar, ya da anlayamıyorlardı. İzmir'in işgali bu konuda gözlerin açıl-masına neden oldu.

İzmir'in işgalinden sonra yurdun çeşitli yerlerinde işgali k ınayan,direnme arzusunu dile getiren mitingler, gösteriler düzenlendi. Yurdunen ücra köşelerinden bile telgraflar çekiliyordu. Örneğin Denizli halk ı adına müftü Ahmet Hulusi taraf ından çekilen telgrafta şöyle denilmek-teydi: "Meşrutiyetin ilanından beri elim ve kanlı feci olaylara uğradık.Fakat bunlar ın hiçbiri sevgili İzmirimizin Yunan kuvvetleri taraf ındanişgali haberinden doğan teessürleri meydana getirmemiştir. Bu sebeple

 bu işgali kafiyen kabul edemeyeceğimizi ve hükümetin emirlerinehazır bulunduğumuzu arz eyleriz". Görülüyor ki açık olmasa da tümsuçun meşrutiyetin ilânına yöneltilmesi bu telgrafta da egemendir.Emperyalizmin oynadığı oyunlar ın fark ına varma düşüncesi olgunlaş-mamıştır.

İstanbul'daki müttefik sansürü İstanbul hükümetini de etkileyerek 

Türk toplumunun ortak direnme arzusunun yaygınlaşmasını engelle-mek için gerekli yayın yasaklar ını koymakta geri kalmamıştır. İzmir'inYunanlılar taraf ından işgaline ilişkin ayr ıntılar ı yazan bir çok gazetesansürün hışmına uğramış, bu konudaki haber ve yorumlar çıkar ıldığı için gazeteler boş bırak ılmış yerlerle yayınlanmıştır. Sansürün arkasın-dan gazete kapatma kararlar ı gelmiştir. İletişim olanaklar ını k ısıtlayan

 bütün bu engellemelere kar şın gösteriler yaygınlaşarak devam etmiştir.Bunlar ın en önemlileri İstanbul'da yapılanlardır. İstanbul mitinglerinindirenme eylemlerinin halk katlar ına inmesinde, toplumun bağımsızlık 

 bilincine ermesinde önemli yeri vardır.18 Mayıs Pazar günü İstanbul üniversitesinde, o günkü adıyla

Darülfünun'da ilk direniş toplantısı yapılmıştır. Gazetelerin haberlerinegöre toplantıya katılan gençler silahlı mücadelenin başlamasını iste-

mişlerdir. Filozof diye anı

lan R ı

za Tevfik'in "Yapacağı

z şeyi sü-kûnetle düşünelim. Fevkalâde bir zamandayız. Biz sopa ve silahla çık-mayacağız. Bugünü hak namına yaptıklar ı haksızlıklar ın bir vesikası olarak ortaya atmak isteriz. Bir gürültüye meydan vermeyerek, burada

 bize tercih edilen anasırdan hiç bir suretle aşağı olmadığımızı gös-tereceğiz. Yalnız adi nümayişçilere meydan vermeyelim." biçimindekikonuşması gençlerin tepkisine yol açmıştır. Tı p fakültesinde bir genç,"kan dökerek kahramanlıkla ölmek istiyoruz, miting istiyoruz, umumdarülfünunlulara, âlem-i insaniyete hitap edilmesini istiyoruz" diye ko-nuşmuş hukuk fakülteli bir genç ise tı bbiyeli arkadaşlar ını destekle-

Page 152: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 152/516

 Milli Mücadele Ba şlarken Siyasal... 159

mistir. Yüksekokul öğrencisi bir k ız da aynı kürsüde erkek arkadaş-lar ının direniş isteklerine katıldığını bağıra bağıra tekrarlamış, "Kimdemiş bir kadın küçük şeydir, bir kadın, belki en büyük şeydir" dizele-rini tekrarlayarak Türk kadınlar ının isteklerini dile getirmiştir.

Üniversitedeki .bu toplantı  İstanbul mitinglerinin ilk işareti ol-muştur. Nitekim Mustafa Kemal'in Samsun'a ayak bastığı gün, 19Mayıs 1919'da Fatih camiinin yanındaki alanda ilk miting düzenlen-miştir. Mitinge, o günkü gazeteler seksen bin dolaylar ında İstanbullu-nun katıldığını yazmaktadırlar. Üniversite öğrencileri mitingin gör-kemli geçmesi için tüm güçlerini seferber etmişlerdir. Erkekler kolla-r ında matem işareti olarak siyah bant taşıyorlardı. K ızlar ise "İzmir kalbimizdir" yazan rozetlerle mitinge gelmişlerdi. İstanbul mitingleri-nin toplumumuza getirdiği önemli sonuçlardan biri de Türk kadınınınaçık bir biçimde erkeklerin yanında, onlarla eşit koşullarda direnme is-temesini kanıtlaması olmuştur.

 Nitekim Fatih mitinginde meydana toplanan binlerce İstanbulluyailk defa bir kadın seslenmiştir. Ünlü yazar Halide Edip kürsüden şunlar ı söylemiştir: "Bugün memleketimiz taksim tehlikesi kar şısında. Adım

adım kendi durumumuzdaki milletleri başımıza efendi yapmak istiyor-lar. Bugün İzmir, yar ın Konya, öbür gün İstanbul, sonra müslümandünyasının başı olan Türk susturulmuş olacaktır. Buna kar şı ne silahı-mız var? Kur şun, top, bomba? Bizim bunlardan da kavi silahlar ımız var.Topun yüzüne tüküren milletlerin ruhu bizde de var. Sesimizi mutlak dünya işitecektir." Halide Edip konuşmasını bitirdiği zaman meydanı dolduranlar arasında hıçk ıra hıçk ıra ağlayanlar çoğunluktaydı. Hukuk Fakültesi müderrislerinden Selahattin Bey, Hüseyin Ragı p ve TahsinFazıl Bey'lerin konşumalar ından sonra son konuşmayı yine bir kadınMeliha Hanım yapmış, "İzmir'imizin uğrunda mukaddes ve k ıymettar vatanımıza feda olarak ölmek ulvi bir şeydir" diyerek Fatih camii av-lusundaki heyecanı doruğa ulaştırmıştır.

İstanbul'daki Fatih mitingi yanısıra Bursa, Trabzon, Giresun'da da

aynı

yönde işgali k ı

nama mitingleri yapı

lmı

ştı

r.İstanbul'daki ikinci toplantı 20 Mayıs 1919'da Üsküdar'da dü-zenlenmiştir. Doğancılarda toplanan otuz bine yak ın kalabalık, şair Talat Bey, Doktor Ferruh Niyazi Bey, Sabahat Hanım ve Naciye Ha-nım gibi hatipleri dinlemiş ve şu karar ı almıştır. "Halk ı Türklerle mes-kun bütün yerlerin taksim kabul etmez bir kül olduğunu hakk ında ev-velki günkü Fatih mitinginde ishar olunan kanaata iştirak etmiş ve gaspolunan bir hakk ın istirdadı hususunda feveran edileceğini, şiddetli pro-testo şeklinde, matbuat vasıtasıyla bütün aleme ilan etmeye karar ver-miştir."

Page 153: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 153/516

Page 154: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 154/516

 Milli Mücadele Ba şlarken Siyasal... 161

insan doluydu. Halk o kadar sık ışmıştı ki hareket edemeyecek bir hal-deydi. Askerler kalabalığın iki yüz bin kişi olduğunu söylüyorlardı. Buk ımıldanamayacak kadar sık ı olan kalabalıktan başka camiin demir 

 parmaklıklar ı, damlar, camii kubbeleri dahi insanlarla doluydu. Nasılo kürsüye yaklaşabildim fark ında değilim. İki yanımda, iki önümde dörtsüngülü asker bana yol açıyordu. Bunlar ın gösterdiği kardeş sevgisi veitinasını ömrüm boyunca unutmayacağım."

Halide Edip kürsüye çıkarken bütün meydanı dolduran onbinlerceinsan tekbir getirmeye başlamıştı. O güne ait haber filmlerini izleyenler kalabalığın görkemli dalgalanışını, o direnme isteğinin gönülleri dol-duran imanlı hayk ır ışını adeta duyar gibi olurlar. Halide Edip bu tekbir sesleri arasında kürsüye çıkarken neler düşünüyordu: "İnsanlar ın kar-deşliğini ve bar ışını ilan eden islamiyet ebedidir. Batıl inançlar ve dar görüşler islamiyet değil, Allah'tan gelir gerçek islamiyet, ben bugünonun en yüsek noktasını'ifadeye mecburum. Türkiye, benim zulme uğ-ramış milletim de ebedidir. O öteki milletlerde de olan kusur ve fazi-letlere sahip olmakla beraber hiç bir maddi kuvvetin yok edemeyeceğimanevi kudrete de sahiptir. Ben bugün onun zirvesini anlatmalı, insan-

lığın kardeşliğini ifade eden ruhunu vermeye çalışmalıyım."Halide Edip'in konuşması bütün meydanda yank ılandı. Konuş-manın sonunda yüzbinler Halid Edip'in yeminini iki defa tekrarladılar.Yemin iki öğeyi içermekteydi: İnsanlık ve adalet esaslar ına sadık kal-mak, hangi şartlar altında olursa olsun hiç bir kuvvete boyun eğmemek.Kürsünün etraf ında Çanakkale'de, Sar ıkamış'ta ya da başka cephelerdeyaralanmış bir sakat askerler kalabalığı vardı. Hemen herkes HalideEdip konuşurken ağlıyordu. Bu heyecana dayanamayan genç bir üni-versiteli "Milletim, zavallı milletim" diye tüm gücüyle hayk ırdı. Kür-sünün merdivenine oturmuş bir ihtiyar ise sürekli bir biçimde ağlıyordu.Sultanahmet mitinginin coşkusu bağımsızlık savaşımına yığınlar ın ka-tılımının ilk işaretleriydi. Artık tüm ulus, bütün toplum katmanlanylasavaşıma karar veriyordu. Hele Halide Edip' in şu son sözleri bugün

 bile bağı

msı

zlı

k savaşı

n sürekli yolculuğunda olan bizim gibiuluslara yol gösterecek niteliktedir: "Kardeşler, vatandaşlar, evlatlar  beni dinleyiniz! Yabancı hükümetler düşmanımız, milletler dostumuzve kalbimizdeki haklı isyan kuvvetimizdir. Bütün milletlerin haklar ını kazanacağı gün uzak değildir. O gün geldiği zaman bayraklar ınızı alı-nız. Bu maksat için canlar ını veren kardeşlerinizi ziyaret ediniz. Şimdiyemin edin ve benimle beraber tekrarlayın, yüreğinizdeki mukaddesheyecan milletlerin haklar ı ilan edilinceye kadar devam edecektir."

Yukarda, o günün yayın organlar ından alarak, tüm heyecanını yansıtmaya çalışarak sergilediklerimizin "yorgun savaşçılar" yığının

Page 155: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 155/516

162  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

tekrar savaşıma karar vermesini anlatır. Bu karar bir siyasal katılım ni-teliğindedir. Tek tek, bireysel ve yerel kurumlar düzeyinde kalan bukatılım arzusu önce kongreler, sonra da 1919 seçimleri ile belirli bir yöne doğru toplanabilmiştir. Şu nokta açıktır ki düşmanlar ın ve iş- birlikçilerin k ışk ırtmalar ı bağımsızlık savaşımı bilincinin bilenmesineneden olmuş, ilk direniş örgütlerini ve onlar ın yığınlara mal olmasınınkanıtı olan toplu gösterileri ortaya çıkarmıştır. 

Siyasal katılımın çeşitli boyutlar ını milli mücadele süresince gör-mek mümkündür. Ankara'da toplanan Büyük Millet Meclisi'nin bizzatkendisi, yaptığı tartışmalar ve aldığı kararlarla bu katılımın en üst de-recedeki bir örneğini vermiştir. Yatay ilişkilerin geliştiği bu dönemde,Türk toplumu sivil topluma en yak ın olduğu günleri yaşamıştır. 

7) Erzurum ve Sivas Kongreleri: 

İzmir'in işgali, Yunan ordusunun Anadolu içlerine yürüyüşü Anadoluinsanının direnme isteğini yükseltti. Bir çözüm arayanlar kendi arala-r ında toplantılar yapıyor, direniş için örgütleniyorlardı. 1919 yılı kong-

reler yılı olarak nitelenebilir. Bu kongrelerin önemlileri toplanış tarihinegöre şöyledir: 

Erzurum 23 Temmuz 19191. Balıkesir   31 Temmuz 1919 Nazilli  7 Ağustos 1919 Alaşehir   16 Ağustos 1919 Sivas 4 Eylül 19192. Balıkesir   22 Eylül 1919Lüleburgaz  31 Mart 1920 Edirne 9 Mayıs 1920

Bu kongrelerden Erzurum ve Sivas Kongreleri, gerek aldıklar ı 

kararlar, gerekse yaşama geçirdikleri eylemler ve nihayet milli müca-delenin temelini atan yapılar ı itibar ıyla önemlidirler. Bilindiği gibi Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çık-

tıktan sonra Havza yoluyla Amasya'ya geldi. Burada Ali Fuat (Cebe-soy) Paşa, H. Rauf (Orbay), Samsun Sancak Beyi Hamit, Refet (Bele)ile gizli bir toplantı yaptı. Bu toplantıda şu kararlar alındı. 

 —   Ulusal hal ve durumu ele almak ve halk ın sesini dünyaya duyurmak üzere her türlü etki ve denetlemeden uzak bir kurul toplamak için bir Milli Kongre'nin Sivas'ta toplanması.

 —   Daha önce toplanması kararlaştır ılmış olan Erzurum Kong-

Page 156: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 156/516

 Milli Mücadele Ba şlarken Siyasal... 163

resi'nin delegeleri, kongrenin bitiminde Sivas'taki toplantıya katıla-caklardır.

 —   Delegeler, Müdafa-i Hukuk ve İlhâk-ı Red Cemiyetleri (ör gütleri) ile belediyelerce, güvenilir kimselerden, seçilecektir.

 —   Komutanlar, mülki idare amirleri kararlar ın uygulanmasını sağlayacaklardır. ı 

 —   Müdafa-i Hukuk ve İlhâk-ı Red kurullar ının telgraflar ınınalını p, çekilmesini engelleyen Posta Genel Müdürlüğü önünde gösteriler yapılacaktır.

Görüldüğü gibi Mustafa Kemal, kongreler kanalıyla, yapılacak Milli Mücadeleye demokratik bir katılımın sağlanmasında ısrarlıdır.Amasya kararlar ının açıklanmasından sonra Sivas'a yönelindi. Ne var ki burada istenilen güvenliğin sağlanamayacağı anlaşılınca ErzurumKongresi'ne katılmak için bu kente gidildi.

Mustafa Kemal'in Başkanlığıa seçildiği Erzurum Kongresi 23Temmuz'da başladı. Kongreye, valilerin engellemelerine rağmen, yak-laşık 54 delege katıldı. Bunlar ın 17'si çiftçi, 7'si subay ve 6'sı din adamı kökenliydi. Bilindiği gibi Mustafa Kemal bu kongreye katılmadan önce

askerlikten ve tüm görevlerinden istifa ederek "Sine-i Millete" dönmüş  bulunuyordu.Kongre kararlar ı yayınlanan bir bildiri ile kamuoyuna açıklandı.

Bu kararlar şöyle, özetlenebilir. —   Doğu Anadolu, Osmanlı topluluğundan ayr ılmaz bir bütün

dür. —   Ulusun bütünlüğü, yurdun bağımsızlığı, Padişah ve Halifenin

korunması için, "İrade-i Milliye" egemen ve "Kuvva-i Milliye" etkinolacaktır.

 —   Rumlar ı ve Ermenileri koruma anlamına gelecek her türlüişgal ve müdahaleye kar şı savunma ve direnme yapılacak; Hıristiyanunsurlara onur k ır ıcı yeni ayr ıcalıklar tanınmayacaktır.

 —   Yurdun ve bağımsızlığın korunma ve sağlanmasına MerkeziHükümet güçlü olamadığı halde, amacı sağlamak için ulusal kongrece,toplantı halinde değilse, Temsilciler kurulunca, geçici bir hükümet k ıu-rulacaktır.

 —   Ulusun; içinde bulunduğu zorlamalı ve kaygı verici durumdan kendi kendisinin kurtulma çarelerine başvurmasına yol açmadanHükümetin Milli Meclisi hemen ve zaman yitirmeden toplaması. Milletin kaderi üzerinde alacağı bütün kararlan onun denetimine sunması zorunludur.

 —   Yurdun kar şılaştığı elim olaylarla, milletin vicdanından aynı amaç için doğmuş olan kurumlardan birleşmiş ve bağlaşmış olarak 

Page 157: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 157/516

164 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

doğan kitle, Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti diye adlan-dır ılmıştır. Bu cemiyet particilikten uzaktır ve her yurttaş onun tabiiüyesidir.

Erzurum Kongresi'nce dokuz kişilik bir "Heyet-i Temsiliye" se-çilmiştir. Mustafa Kemal ve Rauf Bey bu kurula girmişlerdir. Böyleceaskerlikten ayr ılmış olan Mustafa Kemal, "Heyet-i Temsiliye" başkanı olarak yeni savaşımına başlıyordu.

Sivas Kongresi 4 Eylül'de çalışmalar ına başladı. Kongre başkan-lığına Mustafa Kemal Paşa seçildi. Kongrenin tartışmalar ı "Manda"sorunu üzerinde yoğunlaştı. Sonuçta "Manda"yı savunanlar yenildi.Kongre 12 Eylül 1919'da kapandığı zaman bir bildiri yayınladı. Bu

 bildiride Damat Ferit Hükümetine milletin güveninin kalmadığı belir-tildikten sonra "Yeni ve güvenilir bir hükümetin kurulması gerçekle-şinceye kadar  İstanbul'la ilişkinin kesilmesinden başka çare kalın-madığı" vurgulandı. Kongrenin bu karar ı k ısa sürede etkisini gösterdi,Damat Ferit Paşa Sadrazamlıktan ayr ılarak yerine Ali R ıza Paşa hü-kümeti kuruldu. Yeni hükümet ilk iş olarak "Meclis-i Mebusan" seçi-minin yapılmasına karar verildi.

8) 1919 Seçimleri: 

Mustafa Kemal "Amasya Bildirisi"nde tek çözüm yolunun "ulusunazim ve iradesinde" bulunduğunu ileri sürerken, katılımın gerekliliğinivurgulamak istiyordu. Alınması gereken zorunlu kararlar ı kongreler aracılığı ile gündeme getirir, tartışır ve kararlaştır ırken sürekli bir bi-çimde kamuoyunun, bir yerde tüm ulusun, bu kararlara katılımını sağ-lamayı amaçlamaktaydı. Erzurum'dan Sivas'a uzanan kongreler dizisi,

 bu kongreler sonunda oluşan "Heyeti Temsiliye" hem bir katılımınsimgesi, hem de katılımın getirdiği haklılığı (bir anlamda yasallığı)kendilerinde somutlaştıran organlardır. Milli Mücadelenin ba-şar ısındaki önde gelen etken, altını çizdiğimiz katılımın (savaşıma yö-

nelik kararlara katı

lma anlamı

nda alı

yoruz bu deyimi) varlı

ğı

r.Milli Mücadele karar ına yönelik süreçte kongrelerden seçimekadar uzanan bir aşamalar zincirine rastlamaktayız. Kongrelerin üze-rinde, oluşumlar ından aldıklar ı kararlara kadar ayr ıntılı bir biçimdedurulduğu halde bu güne değin seçim konusu ele alınmamıştır. Oysakongreleri izleyen 1919 seçimi, son Osmanlı Meclis-i Mebusanını oluşturduğu gibi 23 Nisan 1920'de Ankara toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin de temelini, çekirdeğini meydana getirmiştir.

Seçim düşüncesi, Birinci Dünya Savaşı'nın bitmesiye birliktegündeme getirilmiştir. Bu düşünceyi gündeme getiren de Mustafa

Page 158: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 158/516

 Milli Mücadele Ba şlarken Siyasal... 165

Kemal ve onun etkisiyle Fethi (Okyar) Bey'dir. Bilindiği gibi MustafaKemal'in Suriye'den dönüşünü izleyen günlerde, onun parasal des-teğiyle, Fethi Bey "Minber" adlı bir gazete yayınlamıştır. Fethi Bey'inanılar ında da açıklandığı gibi, Mustafa Kemal bu gazeteyi düşünce-lerini kamuoyuna yansıtmak için bir araç gibi kullanmayı amaçlamak-taydı. Nitekim gazetenin yayınlandığı süre içerisinde, M. Kemal'ineline geçen bazı f ırsatlar ı çok iyi kullandığını görmekteyiz. Bu aradakendisinin ünlü "Zabit ve Kumandanla Hasbihal" adlı yapıtı da bu ga-zetenin yayını olarak çıkmıştır. "Yeni Seçim" düşüncesi ilk defa bugazetede yer almıştır. Minber'in 14 Teşrinisani (Kasım) 1918 tarihli 13.sayısında o günkü kabinenin basın sözcüsü olan R ıza Tevfik Bey'le bir mülakat yer almaktadır. R ıza Tevfik Bey aynı zamanda kabine üyesidir.Bu mülakatta dikkati çeken nokta, Minber muhabirinin ısrarla yeni se-çimler konusunda kabinenin düşüncesini sormasıdır. Bu sorunun Mus-tafa Kemal'in telkiniyle sorulduğu çok açıktır. Seçimlerin yenilenmesidüşüncesi Ekim 1918'den sonra hiçbir zaman gündemden inmemiştir.Hatta Damat Ferit Paşa hükümetleri döneminde, Haziran-Temmuz1919 aylar ında konu bir kere daha canlanmış. Dahiliye Nazır ı Adil Paşa

 bu konuda bazı yüzeysel çalışmalar ı başlatmıştır. Ne var ki seçim karar ı Sivas Kongresi sonucunda Anadolu'daki bağımsızlıktan yana güçlerinyani Heyeti Temsiliye'nin bask ısı sonucu alınabilmiştir. Bilindiği gibiEylül 1919 sonunda, Anadolu'nun İstanbul'la ilişkilerini kesmesindensonra Damat Ferit Paşa istifa zorunluluğunda kalmış, yerine gelen AliR ıza Paşa hükümeti ise 9 Ekim 1919'da "Mebuslar seçimine mahsuskararname"yi yayınlamıştır. Böylece ülke seçim atmosferine girmiştir.

1919 seçimleri 1908'de yasalaşan ilkeler uyar ınca yapılmıştır. Se-çimde temel ilke iki dereceli seçim düzeninin varlığıdır. Bu ilkeye göreseçim iki aşamada gerçekleşiyordu. Birinci aşamada seçme ve seçilmehakk ına sahip olan tüm vatandaşlar bölgelerinde tesbit ettikleri sayılaragöre ikinci seçmenleri; onlar da milletvekillerini seçmekteydiler. Seçim

 bölgesi olarak liva ya da sancak kabul edilmişti. Bu idari birim il ve ilçe

arası

nda yer alan bir yönetim birimiydi. Yirmi beş yaşı

geçen tümerkek vatandaşlar seçme hakka sahiptiler. Bu seçmenleri kapsayanseçmen listeleri her seçim yöresindeki belediye ve bucak meclislerinin

 başkanlar ının, dini liderlerin katıldığı bir komisyon hazırlar, sonra da bu seçmen listeleri her ilçede oluşturulan "Heyet-i Teftişiye" adı verilenkurullar taraf ından denetlenirdi. Listeler belirli bir süre, yörede herkesinizleyebileceği bir yerde ask ıya çıkar ılır. Listelere yönelik itirazlar da,gene belirli bir süre içerisinde ilçedeki "Heyeti Teftişiye" kuruluna ya-

 pılırdı.Birinci seçmen olma hakk ına sahip olanlar, ikinci seçmen de ola-

Page 159: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 159/516

166 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 bilirlerdi. Seçimler bir günde tamamlanmazsa, ertesi gün de devamederdi. Genelde tüm ülke için geçerli bir seçim günü bulunmamaktaydı.Bu nedenden ötürü de seçimlerin tamamlanması çoğu kere bir ya da ikiayı bulabilmekteydi. Otuz yaşını bitiren tüm erekk vatandaşlar, eğer ikinci seçmen olma hakk ına sahip iseler, milletvekili seçilme hakk ınada sahip olmaktaydılar.

1919 seçimleri bu kurullar uyar ınca, yaklaşık iki buçuk aylık bir sürede tamamlanmıştır. Biz bu seçimleri, bir yayın organının gözlüğüile sergilemeye çalışacağız. Bu yayın organı Celal Nuri (İleri) Bey'in

 başyazar ı olduğu "İleri" gazetesidir. Bu gazetenin 1 Kasım 1919 tari-hinden sonraki sayılar ını, seçim kampanyasını izleme amacıyla gözdengeçireceğiz. Öte yandan seçimlere ilişkin haber ve yorumlar ı mümkünolduğunca tarih sırasına göre yansıtacağız.

İleri, 1919 seçimlerini Heyeti Temsiliye çizgisinde izlemiştir. Ogünün koşullar ına göre köktenci bir yayın organı olarak nitelenebilir.Celal Nuri (İleri) Bey başyazılar ı ile Anadolu da başlayan mücadeleninsürekli bir destekleyicisidir. Seçim karar ının tüm Anadolu da yürürlüğegirdiği ve uygulanmaya başladığı teşrinisani (Kasım) 1919 ayını izleyen

haber ve yorumlar, bir önce de söylediğimiz gibi tarih sırasına göreşöyledir:

1 Te şrinisani (Kasım) 1919: Gazetenin ikinci sayfasında "AmerikaBirleşik Devletleri'nin Türkiye mandateri olmak istemediğine" dair bir haber dikkatleri çekecek bir yere konmuş bulunmaktadır. Üçüncü say-fada ise seçimlerle ilgili şu haber yer almaktadır. "Dün Şehzade-

 başı'nda Şark Tiyatrosunda umum fabrikalar ameleleriyle Sosyalistf ırkalar ı, saat birde bir içtima aktetmişlerdir. Fırka Reisi Hilmi Bey(İştirakçi Hilmi) bütün amele ve işçilerin gayelerine vasıl olabilmeleriiçin bir vahdeti külliye tesisi lüzumuna dair nutuk irad ve amele huku-kunu müdafaa ve muhafaza edecek mebuslar ın intihabatı için ameleheyetlerinin birleşmesine karar vermiştir. Bu karar üzerine umum fab-rikalar amelesiyle sosyalist f ırkalar ından müteşekkil (Sosyalist Birliği)

namı

yla bir heyet intihap edilmiştir."Seçimle ilgili diğer haberler "intihabat Etraf ında" başlıklı bir sü-tunda yer almıştır. Bu haberlerden dikkati çekenler sırasıyla şunlardır:

 —   İntihabatın biçimi ile ilgili Darülfunun'da yapılan toplantı. —   23 ikinci seçmeni olan Merzifon kazası seçim sonuçlar ı. —   Bursa namzetlerinin belli olması ve isimleri.Aynı gün gazetenin beşinci sayfasındaki bir yorum da çok sayıda

f ırkanın varlığı ve getirdiği sonuçlar incelenmektedir. Yazının başlığı "Fırkalar ve f ırkacılık" şeklindedir. Yazı "Bir memlekette f ırkalar ınçokluğu faideden ziyade muzirat tevlid eder" yargısıyla başlamaktadır.

Page 160: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 160/516

 Milli Mücadele Ba şlarken Siyasal... 167

Özellikle küçük partilerin yaratacağı ayr ılıkçı havanın azınlıklar ın ek-meğine yağ süreceği konusu vurgulanmaktadır. Yazının bütünündekihava, ülkenin selameti açısından f ırkalar ın birleşme eğilimlernini des-teklemesi ve bir memleketçi cephe oluşturmalar ı doğrultusundadır.

2 Te şrinisani 1919: Birinci sayfanın üstünde, çerçeve içerisinde"Fırkalar ın hududu husumeti nereye kadar gider" başlıklı bir "Nasihat"yazısı var. Yazı şu satırlarla bitiyor."... Bunu ne Talat Paşa'nın İttihadı,ne Ferit Paşa'nın İtilaf ı anlayamadılar. Fraksiyonlar volkanik arazidedikiş tuttururlar, Fırkalar ise huzur ve asayişe nail memleketlerde ibrazı faaliyet edebilirler."

Dördüncü sayfada, "İntihabat etraf ında" genel başlığı altında şuhaberler yer almakta:

 —   "Milli Kongre, Hürriyet-i İtilaf ve Vahdeti Milliye dışındakif ırkalar dün öğleden sonra saat 2'de toplanmışlardır. Fırkalar ın namzetlisteleri okunarak bunlar ın içinden seçilecek namzetlerin tesbiti Per şembeye ertelenmiştir. O gün durum münakaşa edilecektir. Bu aradaSosyalist Birliği'nin üç namzet gösterme arzusu Ferit Paşa'nın konuş masından sonra reddedilmiştir. Bunun üzerine mezkur f ırka, seçimlere

iştirak edemeyeceğini söylemiştir." —   "Heyet-i Teftişiye'nin dünkü toplantısında sandık mahallerive başkanlar ı meselesi konuşulmuştur." Bu haberin hemen altındaseçim sandıklar ının Zeytinburnu fabrikasında yapıldığı da bilgi olunarak verilmektedir.

Aynı tarihli gazetenin sekizinci sayfasında Ankara kaynaklı bir tekzip görülmektedir. Tekzip "Alemdar"ın Ali Fuat Paşa'nın Ankara'daterör havası estirdiğine dair bir haberine yöneliktir. Müdafa-i Hukuk derneklerinin ya da Kuvva-i Milliye'nin Anadolu'daki seçimlere hilekar ıştırdığı, bask ı yaptığına ilişkin haberler daha sonralar ı yoğunlaşa-cak, özellikle Milli Mücadeleye kar şı olan basının kullandığı haberler olarak dikkat çekecektir.

3 Te şrinsani 1919: Seçimlerle ilgili olarak üçüncü sayfada Milli

Kongrenin Müdafa-i Hukuk Heyeti temsiliyesine gönderdiği bir muhtıra yer almaktadır. Muhtırada şu satırlar dikkati çekmektedir. "Müdafa-i Hukuk-u Milliye Cemiyetine düşen mukaddes vazife Müdafa-iHukukun kefili olacak emri bitarafanenin teminidir. Heyeti temsiliyeninlivalarda bulunan mümessillerinin umuru intihabiyeye müdahalelerinin kat'iyen men edilmeleri lazımdır. Müdafa-i Hukuk HeyetiTemsiliyesinin beyannameleri bu noktayı deruhte etmişti ki bize itimat

 bahş olunmuştur. Fakat itimadın teyit ve tahkiki efâle muhtaçtır."10 Te şrinisani 1919: Mustafa Kemal'in Milli Kongrenin muh-

tırasına verdiği ve bask ı iddialar ını tümüyle reddeden cevap gazetenin

Page 161: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 161/516

168  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

sekizinci sayfasında yer almakta. Bu haberin veriliş biçimi "İleri"nintutumuna gölge düşürecek nitelikte. Çünkü Milli Kongrenin muhtırası üzerinde uzun yorumlar ve başyazılar yayınlayan gazetenin M.Kemal'in cevabını da aynı ölçüler içerisinde değerlendirmesi gerekirdi.

 Ne var ki, daha önce de değindiğimiz ikili ölçüt kullanma alışkanlığı bir yerde bu ters tutumu doğurmaktadır. 

11 Te şrinisani 1919: Bu tarihli gazetenin ikinci sayfasında, se-çimlere yönelik iddialar ı yerinde tetkik için Fevzi Paşa'nın Şam vapuruile Samsun'a hareket ettiği haberi veriliyor. Aynı vapurda Kara Vasıf Bey'in de bulunduğu not edilmekte. Ne var ki, Kara Vasıf Bey Sam-sun'a, Sivas'taki bir tak ım özel işlerini halletmek için gittiğini söylüyor.Fevzi Paşa ise Erzurum'a kadar gideceğini bildiriyor. 

Bu arada seçim harcamalar ı için bütçede yer alan 40 bin liraya ek olarak 20 bin liralık yeni bir tahsisatın daha verildiği de haberler ara-sında yer almakta. 9-25 Teşrinisani tarihli gazetelerde ağırlıklı haber olarak Milli Kongrenin İstanbul namzetlerini tesbit edebilmek içinyaptığı toplantılardan söz edilmektedir. Milli Kongrenin uzun top-lantılara rağmen İstanbul adaylar ının tam manasıyla tespit edememesi,

 bir yerde üzücü ve umut k ır ıcı olarak nitelenmektedir. Örneğin 12 Teş-rinisani tarihli gazetenin 8 nci sayfasında bu konuda şunlar yer al-mıştır. 

"— Milli Kongre, çiftçi Sosyalist Partisi ile Türkiye Milli Fır-kasının henüz resmen beyannamelerini almamış olduklar ı için top-lantıya katılmalar ı konusunu tartışmış, bu f ırkalara cumartesi gününekadar resmi işlemlerini bitirmeleri için süre tanımıştır. 

 —   İşçi Sosyalist Partisi'nin Ferah Tiyatrosu'nda izinsiz toplantı yapması üzerine tahkikat açılıyor.

 —   Türkiye Sosyalist Fırkası 'nın İstanbul namzetlerinin Doktor Refik Nevzat ve Davavekili Kemal Beyler olduğu anlaşılmıştır."

24 Teşrinisani tarihli gazetenin dördüncü sayfasında "Bugün do-kuzdan itibaren intihabat başlıyor" başlığı altında şu haberler yer alı-

yor.  "Milli Kongrede İstanbul namzetlerinin esna-i tesbitinde MilliTürk Fırkasıyla Milli Ahrar Fırkası arasında tahaddüs eden ihtilaf hak-k ında Mahir Sait berveçhi ati beyanatta bulunmuştur. 

"Milli Türk Fırkası milliyeti esas alarak ve ismiyle ortaya atıl-mıştır. Halbuki cemiyetler kanununun dördüncü maddesi şöyle diyor:(Kavmiyet ve cinsiyet esas ünvanlar ıyla siyasi cemiyetler teşkili mem-nudur) Binaneleyh bu madde kar şısında ne Milli Türk, ne de Milli Kürtya da Çerkez f ırkalar ı teşekkül edemez" dedikten sonra şu nokta üze-rinde durulmuştur. "... müessislerden bir ikisine ait-olan şu kusurda 

Page 162: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 162/516

 Milli Mücadele Ba şlarken Siyasal... 169

f ırkanın diğer müessisleri ısrar cihetine gitmezler ve kavanini mevzuayauymama hareketinden içtinap ederler.."

25 Teşrinisani tarihli "İleri"nin beşinci sayfasında ise "MilliKongre dağıtılacak mı?" başlıklı haberde adaylar ın saptanması için ye-niden toplanıldı. Ne var ki gazetelerde yayınlanan listeler üzerinde te-reddütler hasıl olduğu için tartışmalar ın büyüdüğü noktası belirtildiktensonra, çıkmaza girildiğini gören her f ırkanın bağımsız hareket etmeeğilimi göstermeye başladığı açıklanarak şu yoruma yer verilmektedir."Her f ırkanın yalnız pek basit bir kayıt ile merkezi umumisinde kendikendisine çalışması milli kongre mesaisinin artık hitama ermiş bulun-duğunu ifham ediyor. Fırkaya mensup bir zattan almış olduğumuz ma-lumatla bu fikir teeyyüd etmektedir. Bu zat bundan sonra mebus nam-zeti tesbitinin Milli Kongrede müttehiden değil f ırkalarda ve ayr ı olarak vuku bulacağı fikir ve kanaatini beslemektedir."

Böylece ulusal bağımsızlık çevresinde bir geniş cephe oluşturmak için girişilen çabalar ın ülkemizde her zaman rastlanan k ısır tar-tışmalarla hemen hemen etkisiz hale getirildiği ortaya çıkmıştır. Bil-hassa yeni ve küçük partilerin olaya bağnazca ve parti çıkarlar ı açı-

sından yaklaşmalar ı, Anadolu'dan başlayarak sağlıklı bir biçimde ge-lişen ulusal savaşım örgütleriyle istenilen düzeyde ilişki kuramamalar ı,hatta zaman zaman Anadolu'ya ters düşecek davranışlara girişmeleri busonucu doğurmuştur.

29 Teşrinisani 1918 tarihli sayının (gene) sekizinci sayfasındaCelal Nuri (İleri)'nin "Ali R ıza Paşa hükümetinin takviyesi mesailin-den: Meclisi Mebusan" başlıklı bir yazısı yer almaktadır. Yazıdakiönemli noktalar aşağıda sunulmuştur.

"Ali R ıza Paşa Kabinesi vücudunda ufak tefek yorgunluklar, dar-gınlıklar hissediliyorsa bunlar ı giderecek ancak meclis-i teşridir".

"Açılacak meclisin düvel-i mefhumiyeyi itilaf ıyenin de zahiriolacağını itminanı kalp ile iddia edebiliriz. Çünkü bütün millet sulh is-tiyor. Sulh ise tamamiyet-i mülkiye ve milliyemizin Büyük Britanya'-

n, Fransa'nı

n, İtalya'nı

n, hükümatı

müttehidenin menafii ile mütte-hid olduğunu tavzih etmek demektir.""Damat Şerif Paşa hazretlerine bile isbat edeceğiz ki bu heyet teş-

riiyeden saltanat ve hükümette hayır gelecektir. Zarar ihtimali muta-savver değildir."

İntihabatın ne zaman sona ereceği konusu Aralık (Kanunevvel)ayının girmesiyle birlikte sık sık gazete sütunlar ına gelmeye başlıyor.

 Nitekim 4 Kanunevvel 1919 tarihli "İleri"nin altıncı sayfasında "İn-tibahat ne vakit hitam bulacak" başlığı altında şu haberler yer almakta-dır.

Page 163: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 163/516

170  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

"Heyet-i Teftişiye ikinci reisi şunu diyor: Müntehibi sani intiha- batının gelecek cumartesi hitam bulacağını ümit ediyorduk. Fakat tas-nifin henüz hitama ermemesi ve katip bulmadaki müşkülat intihabatı tehir etmektedir. Tasnifin bir an evvel nihayete ermesi için bilumumdevaire tebligatı lüzumede bulunulmuştur. Mamaaf ıh cumartesi ol-mazsa per şembe günü intihabata hitam bulmuş nazar ıyla bak ıla-caktır." 

Prens Sabahattin'in İstanbul'a gelişi 8 Kanunevvel tarihli sayıdauzun bir biçimde verilmekte, 11 Kanunevvel'de de seçimlerin hızlan-dır ılması konusu ele alınmakta, bu arada mebuslar ın harcırahlar ınailişkin havalelerin postalanmaya başlandığı da bir haber olarak gö-rülmektedir. Ayın 15'indeki "İleri"nin başyazısı, artık bir biçim almaya

 başlamış olan Meclis-i Mebusan'la ilgili. Yazının başlığı "İhtimamaşayan bir Meclis-i Mebusan" şeklinde. Aynı sayının üçüncü sayfasındaise Dışişleri Bakanının İzmir'e ilişkin demeci bulunuyor. Bu demecindeDışişleri Bakanı şunlar ın altını çizmekte: 

"Ben ahvalin günden güne iyiliğe doğru gittiğinden ve nihayetİzmir'de Yunan işgalinin ref olunarak yine bu güzel vilayetin öz vatana

iltihak edeceğinden emin bulunuyorum. Yalnız dahili ve idari İslahatı-mızla devleti muazzamamn teveccühüne layık olmaya çalışmak esaslı  bir borçtur." 

Bu demecin gerçekleri görmekten çok uzak bir bakanın anlamsızsözleri biçiminde nitelenmesi doğru olacaktır. Ayr ıca demecin sonun-daki yurdumuzu işgal eden devletlere adeta tüm halk ın borçlu olduğunuifade eden sözler ise, o günlerdeki bir çok siyaset adamının içine düş-tüğü çıkmazı sergilemektedir. 

Aynı tarihli "İleri"nin altıncı sayfasında ise "Mebuslar nasıl inti-hap.edilecektir." başlığı altında şu bilgilere yer verilmektedir. 

"Per şembe günü sabah saat onda Darülfünun konferans salonundaİstanbul vilayetinin 469 müntehibi sanisi içtima ile mebuslar ı intihapedeceklerdir. Yevmi mezkurda intihabat heyeti teftişiyesi, İstanbul ka-

ve rüesai ruhaniye hazı

r bulunacaklardı

r. Müntehibi sanilerin elle-rindeki mazbatayı badeltetkik kendilerine rey pusulası verilecektir.Gerek münferiden gerek f ırkalar delaletiyle, İstanbul mebusu olmak üzere namzetliklerini vazeden zevatın esamisi ta'lik edilmiş olduğun-dan müntehibi saniler bu esamiden onbirini rey pusulasına kayd vetekrar mazbatalar ını ibraz etmek suretiyle pusulalar ı sandığı vaz ve ilkaedeceklerdir..." 

17 Kanunevvel Günlü "İleri"de Samih R ıfat'ın "Yar ınki intihabatiçin" başlıklı yazısı var. Ertesi günkü sayıda ise büyük bir çerçeve içe-risinde "İstanbul mebuslar ı bugün intihap ediliyor" ibaresi gö- 

Page 164: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 164/516

 Milli Mücadele Ba şlarken Siyasal... 171

rülmekte.19 Kanunevvel 1919 tarihli "İleri" seçimleri tüm boyutlar ı ile

yansıtan bir havada. Bütün yazılar seçim gününü anlatıyor. İkinci seç-menlerin Üniversite konferans salonuna gelişleri, içerde adaylar ın

 programlar ına ilişkin bildirilerini okuyuşlar ı, oy kullanma biçimleriuzun uzun ve bütün ayr ıntılar ıyla yansıtılıyor.

Seçimlerin sayısal sonuçlar ına gelince, o konuda da şu bilgileri bulmaktayız. En fazla oy alan milletvekilinin aldığı oy miktar ı 362, enaz alanın ise 135 aday sayısı 78 bunlar ın.

19'u bizzat kendileri taraf ında verilen dilekçeyle,14'ü mazbata ile, yani hiç bir örgüte bağlı olmayan belirli bir grup

insanın (ilk seçmen) teklifi ile10'u Çiftçiler Derneğinden,11'i Ahali İktisat Fırkasından5'i Sulh ve Selamet Fırkasından,5'i Bağımsızlardan,I l'i Milli Kongreden,2'si Türkiye Sosyalist Fırkasından,

II 'i Milli Ahrar ve Ahali İktisat Fırkasından ortak olarak,4'ü Sosyal Demokrat.

Bu listelerde ortak olan adaylar için gerekli indirim yapıldıktansonra 78 adayın seçimlere girdiği görülmüştür.

Yeni seçilen İstanbul Milletvekillerinin isimleri gene çerçeveiçersinde aldıklar ı oy sırasına göre birinci sayfada yayınlanmaktaydı.Seçimlerden sonra "İleri" gazetesini ilgilendiren bir olay İstanbul Mil-letvekili olarak seçilen Lütfi Fikri Bey'in istifasıdır. Lütfi Fikri Bey is-tifa nedenini ertesi günkü gazetede şöyle açıklamaktadır: "Mebusluğaittihatçılar seçildi. Ben ittihatçı değilim, o listede yer almak bana ya-k ışmaz". Kuşkusuz Lütfi Fikri Bey'in bu suçlamayla yapılmış olan is-tifası Hürriyet ve İtilaf ile iş birlikçilerin işine yaramış, bunlar seçimlere

hile kar ı

ştı

r ı

ldı

ğı

ileri sürerek, yapı

lan oylamaya ilişkin güveni sarsmahatta yeni kurulan Meclis-i Mebusan'ı daha ilk toplantısından önceküçük düşürme, yapacağı çabalan önceden karalama yoluna gitmişler-dir. Nitekim 20 Kanunevvel'de, "İleri"de yer alan bir habere göreAnadolu'dan seçimi kazanabilen Hürriyet ve İtilafçı milletvekillerininistifa etmelerinin genel merkezce istendiği görülmektedir.

İstanbul seçiminin en büyük özelliği bir işçinin ilk defa olarak Meclis-i Mebusan'a girmiş olmasıdır. Numan Efendi Zeytinburnu fab-rikasında fişekçi ustasıdır. Bazı kaynaklara göre kendisini TürkiyeSosyalist Fırkası adaylığa önermiştir, oysa 21 Kanunevvel tarihli "İle-

Page 165: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 165/516

172  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

ri"nin sekizinci sayfasında kendisiyle yapılan bir röportajda NumanUsta'nın Mesai f ırkası üyesi olduğu ileri sürülmektedir. Bu konudakikuşkulu durumu bir kenara bırakarak, bu ilk işçi milletvekilinin ilerisürdüğü bazı düşünceleri aktaralım: 

"Harpten evvelki usulü idaremiz emperyalizm şeklinde olduğun-dan amelenin inkişaf ına kafiyen müsait değildi". 

"Binaneleyh Meclisi Mebusanımızda amelelerin ilk mümessili sı-fatıyla bulunduğumu nazar ı dikkate 'alacak ve onlar ın inkişaf ı içti-maiyelerini temin, kapitalistlerin elinde duçar olduklar ı felaketleriazaltacak esasatı müdafaa edeceğim. Bu suretle bütün cihan-ı medeni-yete kar şı Türkiye'de de hakiki bir sosyalistlik mukaddematını iareederek amelenin hayatı içtimaideki mevkiini tersine çalışacağım." 

Hangi gruplarla iş birliği yapacaksınız sorusuna da şu cevabı ver-mektedir: 

"Redikal olmak dolayısıyla belki Celal Nuri (İleri) beyle teşrikimesai edebiliriz." 

Sosyalizmin ülkedeki geleceğine yönelik sorulara pek açık bir cevap vermeyen Numan Efendi, taşradan (Anadolu'dan) gelecek mil-

letvekilleri konusunda da şunlar ı ileri sürmektedir: "Taşradan gelecek olan mebuslar arasında bulunacak olan çift-

çiler istihsalatını dahil-i memlekete fazla fiyatla satmak isterler. Hal- buki biz amele zümresine merbut ve bugünkü mevkii de aynı zümreyemedyun bulunduğumuz için her şeyi ucuza tedarik etmek isteriz. İşteyalnız bu keyfiyet itibariyle noktai nazarlar ımız ayr ılır. Fakat halk vememleket düşüncesi hususunda birleşiriz." 

Böylece ilk işçi milletvekilinin düşünceleri genel hatlar ıyla ortayakonmaktadır. 

Seçimlere ilişkin son önemli habere 22 Kanunevvel 1919 tarihlisayının birinci sayfasında rastlıyoruz. Bu habere göre "İntihabata iş-tirak etmeyen Hürriyet ve İtilaf Fırkası intihabatın feshini talep suretiylemüdahale ediyor." 

Hürriyet ve İtilaf ı

n seçimlerini hileli ve bask ı

altı

nda cereyan et-tiğine dair iddialar bir süre daha kamuoyunu işgal edecektir. Bilindiğigibi 1919 seçimleri iki buçuk aylık bir süre sonunda tüm ülkede bitiril-miş ve Son Osmanlı Meclisi Mebusanı'na 168 milletvekilinin seçildiğisaptanmıştır. Bu milletvekillerinin büyük bir çoğunluğunun katılımı ile12 Ocak 1920'de Meclisi Mebusan ilk toplantısını yapmıştır. 

1919 seçimleri, bağımsızlık savaşı öncesinde bu savaşı hazırlayanve yürüten temel düşünce çevresinde tüm ülke halk ının katılımını sağ-lama açısından önemli bir aşamadır. Müdafa-i Hukuk Heyeti Temsili-yesinin bir dizi kongrelerden sonra aldığı kararlan İstanbul hükümeti 

Page 166: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 166/516

 Milli Mücadele Ba şlarken Siyasal... 173

kar şısında ısrarlı savunması, o hükümeti seçime razı etmesi ve seçimeağırlığını koyması bir önce değindiğimiz katılımın aşamalar ıdır. Songünlerde değişik vesilelerle değinilen Mustafa Kemal'in ünlü sözünde-ki "Önce Meclis Nadi Bey" yargısı bu katılım olgusunu ne denliönemsediğini ortaya koymaktadır. Nitekim yaklaşık iki buçuk ay sürenseçimler süresince Müdafa-i Hukuk ülkenin kurtuluşu için öne sürdüğüilkeleri Andolu'nun ve İstanbul'un tüm toplum katmanlannda enine

 boyuna tartışma olanağını bulmuştur. Seçim kampanyası bu tartışmaortamını yaratan bir neden görevini görmüştür. Basın, seçimi yak ındanizlemiş iş birlikçiler ellerine geçen en küçük f ırsatlar ı bile kullanarak seçimleri karalamaya çalışırken Müdafa-i Hukuk özellikle Anadolu'daseçime ağırlığını koymuştur. Bu ağırlığını koyma hiç bir zaman seçimeyönelik bask ılan deneme anlamında olmamış, bilakis kurtuluşun çeşitli

 boyutlar ını ve yollar ını anlatma, geniş halk yığınlar ıyla yak ından ilişkikurma biçiminde gerçekleşmiştir.

İttihat ve Terakki'nin mevcut örgütünün yer yer olumlu katk ısı da bazı sonuçlar ın alınmasında etkili olmuştur. Ne ki Müdafa-i Hukuk ilk andan itibaren seçimlerdeki kampanyasını  İttihat ve Terakki'nin bir 

uzantısı olmadığı noktasını vurgulayarak sürdürmüştür. İttihatçılar ınmevcut örgütlerinin katk ısı ancak Müdafa-i Hukuk'un ilkelerini yay-mak doğrultusundadır. Bir yerde yerel İttihat ve Terakki Kulüplerinin

 bu açık tavır alışlar ı muhaliflerin ve iş birlikçilerin kar şı propagandala-r ına yaramıştır.

İttihat ve Terakki'nin mevcut örgütünün yer yer olumlu katk ısı dadeğerlendirilmiştir. Zaman zaman Anadolu'dan gelen haber ve mek-tuplar bu çemberi biraz olsun k ırmıştır. "İleri" bu çemberi k ırmaya ça-lışan, Mustafa Kemal ve Müdafa-i Hukuk doğrultusunda mücadeleveren bir yayın organıdır. "İleri"nin bu tutumu bir yerde Celal NuriBey'in düşünsel yapısından da kaynaklanmaktadır. Celal Nuri Bey dahaBalkan Savaşı bozgunu sonrasında yazdığı bir kitapta (Tarih-i İstikbal)ülkenin gerçek kurtuluşunun Anadolu'dan kaynaklanacağını ileri süren

 biridir. Mustafa Kemal hareketi bu yönden de kendisini çekmiştir.Alıntılar ımızdan da anlaşılacağı üzere "İleri"nin bu tutumuna rağ-

men zaman zaman seçimlere ilişkin haber ve yorumlannda İstanbul'un(moda olan bir deyimle) Bizansvari politikasının da etkisi vardır. Özel-likle Milli Kongre olayı bu politikanın tüm çıkmazlar ını ortaya koy-muştur. Aynca bağımsızlık savaşının tasarlanı p, örgütlenmeye çalışıl-dığı o ateş yıllannda Lütf ı Fikri'nin sonuçlar ını düşünmeden İstanbulseçimlerine kara düşürecek bir davranışla milletvekilliğinden istifası da

 bu konudaki bir başka örnektir.Seçimler ve seçim kampanyası konusunda ne söylenirse söylen-

Page 167: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 167/516

174 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

sin, 1919 seçimlere kurtuluştan yana olan güçlerin dayatmasıyla ger-çekleşen ve Milli Mücadeledeki tüm kararlara yığınlar ın katılımını sağlayan bir eylemdir. Mustafa Kemal'in savaşlar kadar önemli bir ba-şar ısı olarak nitelenmesi gerekir.

Page 168: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 168/516

IV BAĞIMSIZLIK SAVAŞI DÖNEMİ 

(1920-1923) 

1) Birinci Meclis: 

1919 seçimlerinin tamamlanmasından sonra Heyet-i Temsiliye üyeleri27 Aralık'ta Ankara'ya geldiler. Şehir ileri gelenleri ve halk onlar ı he-yecanla kar şıladı. Bağımsızlık savaşının, sonra da Cumhuriyet'in baş-kenti olacak Ankara'da karargahın kurulduğu 1919 yılı sonunda cep-helerdeki genel görünüm şöyle özetlenebilirdi:

Batı Anadolu'da Yunanlılar ın 2400 subayı ve 62000 askeri bu-lunmaktaydı. Bunlar ın başında Korgeneral Milotis Komninos vardı. İkikolordu halinde oluşturulmuş bu güçler beş tümen etmekteydi. Dörttümen cephede biri de geride ihtiyat olarak görev yapmaktaydı. Bunla-r ın kar şısında konuşlandır ılan Türk kuvvetleri üç tümendi. Ayvalık,Bergama, Akhisar yöresinde Albay Kazım(Özalp) kumandasındaki 61tümen ve 2000 kişilik kuva-i milliye grubu, Salihli bölgesinde Ömer Lütf ı Bey kumandasındaki 23 Tümen ile Çerkeş Ethem ve Sar ı Efe

(Edip Bey)'nin milli güçleri, Aydın yöresinde ise Albay Şefik Bey(Aker) komutasında 57 nci tümen ve 2000'e yak ın da efe müfrezesigörev yapmaktaydı. Bunlar ın dışında Antalya, Muğla dolaylar ındaİtalyanlar, güneyde Fransızlar Adana, K. Maraş, Gaziantep ve Urfa

 bölgesini işgal etmiş bulunmaktaydı. İngilizler Irak ve Musul'u kontrolediyorlardı. Anadolu'nun Karadeniz k ıyılar ı İngiliz, Fransız ve Yunantehdidi altındaydı.

1919 seçimleri sonucunda son Osmanlı Meclis-i Mebusanı'na 168milletvekili seçilmişti. 12 Ocak 1920 de dördüncü seçim döneminin ilk toplantısı yapıldı. Padişah rahatsızlığı nedeniyle toplantıya katılmadı,açılış nutkunu onun adına Dahiliye Nazır ı Damat Şerif Paşa okudu.Konuşmada önemle vurgulanan bazı noktalar şunlardır:

"... Genel savaşa (1. Dünya Savaşı) katılmakla henüz yorgunlu-

Page 169: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 169/516

176 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

ğunu atamamış olan devletin ve yasını unutamayan milletin uğradığı üzüntü ve felaketler herkesin gözü önündedir... Yunanlılar ın vatanı-mızın ayr ılmaz bir parçası olan İzmir'e saldırması da zorluklar ı ve coş-kunluğu bir kat daha arttırmış ve o bölge halk ına yapılan kötülükler yü-reğimizdeki üzüntüyü şiddetlendirmiştir... Bundan ötürü her türlü ay-r ılmadan, bölünmeden kaçınılarak bütün ulusal istek ve çabalar ın felahı vatan (vatanın kurtuluşu) noktasında birleştirilmesi gereklidir...

Memleketin yüksek menfaatlerini her şeyin önünde tutarak, çalış-malar ını vatan ve milletin selâmetini sağlamaya yöneltmiş olan sorumluhükümete kar şı gerçek yardımcı ve denetici olmanızı tavsiye eder, hiçkaramsarlığa kapılmadan üzerinizdeki zor görevi başarmanızı tanr ıdandileyerek ulusal meclisi açar ım."

Yukarda önemli bölümlerini aldığımız genel anlamlı temenniler-den ibaret bu nutkun okunmasından sonra and içme işlemine geçildi. İlk toplantıya sadece 72 milletvekili katılabilmişti. 1919 seçimlerine çok değişik düşünceye ve siyasi eğilime sahip adaylar katılmıştı. Bunlar ınönemli bir bölümü (özellilke Anadolu'dan gelenler) Müdafa-i Hukuk'a

 bağlı kişilerdi. Bu bağlılığa kar şın hepsinin aynı siyasal düşün temeline

 bağlı olduklar ını söylemek zordu. Ne var ki, çoğunluğunu eski İttihat-çılar oluşturduğu da açıktı. Nitekim Lütfi Fikri Bey'in istifas da bunuteyid etmektedir. Yeni milletvekillerinin bazılar ı da R ıza Nur Bey gibieski dönemin muhalifleriydi. Böylesine karmaşık bir Meclis'in çok sesliliğe güzel bir örnek teşkil edeceği meydandaydı.

Meclis'in ikinci oturumunda (22 Ocak 1920'de toplandı), önceçoğunluk sorunu tartışıldı. Seçimlerde, bir önceki seçimlere göre, 250milletvekilinin seçileceği öngörülmüştü. Fakat İmparatorluğun toprak-lar ının yaklaşık 3/4'ü işgal altındaydı. Bu yörelerde seçim yapılama-mıştı, ya da İzmir'deki gibi çok az ikinci seçmenin katılımı ile gerçek-leştirilmişti. Bütün bunlar gözönünde tutularak yaklaşık 170 kişininseçilebileceği noktasında karar .verildi. Buna göre 86 kişi de açılış içingerekli çoğunluk sayısı oluyordu. Böylece yüze yak ın milletvekilinin

mevcudiyeti de düşünülerek meclis çalı

şmalar ı

na başlama karar ı

alı

ndı

.Meclis'in ilk karar ı Tunalı Hilmi Bey'in önerisi üzerine yeni bağım-sızlığına kavuşan Azerbaycan hükümetine kutlama telgraf ı çekilmesioldu. Sonra da Meclis'in açılışı nedeniyle, başta Mustafa Kemal olmak üzere, gelen mesajlar işleme kondu.

Yeni meclisin ilk sorunu başkanlık seçimi noktasında ortaya çıktı.Seçimde Erzurum Milletvekilliğine seçilen Mustafa Kemal, kendisiylekonuşan milletvekillerine, Meclis'e katılmak için İstanbul'a gitmeye-ceğini, fakat Başkan seçilmek istediğini söylemişti. Edirne milletvekiliŞeref Bey bu doğrultuda bir konuşma yaptı. Fakat kendisinin Ankara'da

Page 170: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 170/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 177

oluşunun sak ıncalar ı ileri sürüldü. Konuşmalar Mustafa Kemal'in baş-kanlığı üzerinde bir oydaşmanın olamayacağını ortaya çıkardı. Rauf Bey, Mustafa Kemal'in Ankara'da kalarak Meclis'in çalışmalar ınadestek vermekten başka bir amacı olmadığını vurguladı. Bunun üzerine

 başkanlığa Saray'ın istediği kişilerin seçilmesi doğrultusunda bir arakarar ına var ıldı. Beşinci oturumda (31 Ocak 1920) Sarayın adayı olanİstanbul milletvekili Reşat Hikmet Bey başkanlığa seçildi. Aydın Mil-letvekili Hüseyin Kazım ve Balıkesir Milletvekili Abdülaziz MecdiBeyler birinci ve ikinci başkanvekilliğine seçilmiş oldular. 9 Şubat1920'deki toplantıda Mustafa Kemal Paşa'nın seçim tutanağı kabuledildi. Bu arada Sadrazam Ali R ıza Paşa, boş bulunan Harbiye Neza-retine Kavaklı Fevzi Paşa'yı (Çakmak) atadı ve Meclis'te hükümet be-yannamesini okudu. Hükümete ilişkin olarak Mustafa Kemal, Rauf Bey'e düşüncesini açıkladı; İtilaf devletlerinin ve belli çevrelerin böylezayıf bir hükümeti tutmak isteyecekleri noktasındaki kanısını bildirdi.Meclis'teki gerçek milli mücadecilerin sık ı bir iş birliği yaparak hükü-meti düşürmesini vurguladı. Ne var ki, müzakerelerin sonunda hükümetkullanılan 108 oydan 104 oyla güven aldı.

Meclis-i Mebusan Padişah'ın açış nutkuna yanıt hazırlama çabası içindeyken (Felah-ı Vatan) grubunun hazırladığı "Ahd-ı Milli" gün-deme geldi. 17 Şubat 1920 günü ikinci oturumunda Başkan, EdirneMilletvekili Şeref Bey'in bir önergesi olduğunu bildirerek, okuttu.Önergede sonradan "Misak-ı Milli" ya da, "Ulusal And" olarak adlan-dır ılan "Ahd-ı Milli"nin öncelikle görüşülerek dünya parlamentolar ınave basınına bildirilmesi isteniyordu. Önergenin kabul edilmesindensonra, Başkan Şeref Bey'e söz verdi. Şeref Bey'in konuşması (zabıtlaragöre) aynen şöyleydi:

"Sayın Arkadaşlar ım, seçmenlerimiz bizi buraya gönderirkenomuzlar ımıza bir yurtseverlik görevi yüklediler. Altı yüzyıldır adaleti-nin keskin k ılıcına dayanarak ayakta duran bu devletin milleti, tarihi,dini ve bütün haklaryıla savunulmasını bizlerden istediler. Hepiniz

 bunu kabul ettik ve buraya geldik. Buraya geldiğimizden bu yana gö-nüllerimizde ve kafalar ımızda bir fikir belirdi. Bir arkadaşımız bütünyüreklerden kopup gelen bar ış sesini bir noktada topladı ve bütün vic-danlar bu noktada birleşti. Ortaya, ölümümüze kadar sürecek olan, bir ulusal and (Ahd-ı Milli) çıktı. Bu öyle bir Misak-ı Milli'dir ki,Meclisimiz bunu kesin bir kararla bundan sonraki tarihimize kaydeder-ken, geçmişin güçlü ve parlak günleri kadar, gelecekte de milletimiziçin umduğumuz ve devletimiz için beklediğimiz en parlak günleri ha-zırlamış olacağız. Biz Türkler ve müslümanlar esasen demokrat bir milletiz. Hiç bir zaman, aşağıda kalmış bir toplum kesimini ezmek bir 

Page 171: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 171/516

178  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Türk'ün aklından geçmemiştir. Nasıl bir mihrabın, bir imamın arkasındaherkes eşitse Türkler ve müslümanlardaki eşitlik anlayışı ve esası daaynıdır. Eşitliğe ve adalete böylesine bağlı, herkesle yanyana yürümeyekarar vermiş olan bir milletin haklar ının yokedilmek istenmesini netanr ı, ne de insanlık onaylamaz. Biz açıkça belli haklar ımızdan başka bir şey istemiyoruz. En tabii ve açık hakk ımız olan "Yaşama iste-ği"mizin elimizden alınması Tanr ı emri değildir.Onun için Meclis-iMebusan'ı oluşturan bütün arkadaşlar ın birlikte meydana getirdikleri"Ahd-ı Milli"yi okuyacağım. Dünyadaki bütün acılı insanlara huzurlu bir gün yaşatabilmek için bar ışçı, insanlar ı çiğnemek ve esir yaşatmak istemediklerini ilan etmiş olan Avrupa'nın bütün uygar devletlerineduyurulmasını öneriyorum (Bravo sesleri ve alk ışlar). 

Ahd-ı Milli Beyanamesi: 

Osmanlı Meclis-i Mebusan'ının üyeleri, devletin bağımsızlığa ve mil-letin güvenli bir gelecekte haklı ve sürekli bir bar ışa kavuşabilmesinin,yapılabilecek özverinin en çoğunu kapsayan aşağıdaki esaslara tam

olarak uyulmakla sağlanabileceğini ve bu esaslar dışında kalacak bir Osmanlı Devleti'nin devam ve varlığının imkansız olduğunu kabuletmiş ve onaylamışlardır. 

Birinci Madde- Osmanlı Devletinin; 30 Ekim 1918 günlü müta-rekenin yapıldığı sırada düşman ordular ının işgali altında kalan Arapçoğunluğunun oturduğu k ısımlar ın kaderi halklar ın özgürce vereceklerioylara göre belirlenmesi gerekeceğinden, sözü edinilen mütareke hattı içinde ve dışında, dini, soyu, istekleri bir olan ve birbirlerine kar şılıklı saygı ve fedakârlık duygular ı taşıyan, sosyal ve etnik haklar ıyla çevrekurallar ına uymuş bulunan Osmanlı  İslam çoğunluğunun oturduğu bölgelerin tümü fiilen ve hükmen ve de hiç bir nedenle ayr ılamaz bir  bütündür. 

İkinci Madde- Halk ının ilk serbest kaldıklar ı zamandaki oylar ıyla

anavatana katı

lma karar ı

vermiş olan (Elviye-i Selâse yani üç liva)Batum, Kars ve Ardahan için gerekirse tekrar serbest oylamaya başvu-rulmayı kabul ederiz. 

Üçüncü Madde- Türkiye bar ışına ertelenen Batı Trakya'nın huku-ki durumu da orada oturanlar ın özgürlükle kullanacaklar ı oylara göre belirtilmelidir. 

Dördüncü Madde- İslam Halifeliğinin, Osmanlı padişahlığının vehükümetinin merkezi olan İstanbul şehri ile Marmara denizinin gü-venliği korunmalıdır. Bu temel koşul ile Akdeniz ve Karadeniz boğaz-lar ının dünya ticaretine ve ulaştırmasına açık tutulması hakk ında bi- 

Page 172: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 172/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 179

zimle öteki ilgili devletlerin oybirliğiyle verecekleri karar geçerlidir.Beşinci Madde- İtilaf devletleri ile hasımlar ı ve bazı ortaklar ı ara-

sında kararlaştır ılan anlaşma esaslar ına göre azınlıklar hukuku, müslü-manlann da aynı haklardan yararlanacaklar ı güveniyle, taraf ımızdan

 pekiştirilecek ve sağlanacaktır.Altıncı Madde- Ulusal ve ekonomik gelişmemizi sağlamak ve

devlet işlerini günün kurallar ına uygun düzenli yönetimle çevirmeyi başarabilmek için her devlet gibi bizim de bu gelişmemizi sağlarkentam bağımsızlığa ve özgürlüğe sahip olmamız yaşamamızın ve varlı-ğımızın hareket noktasıdır. Bu nedenle siyaset, adalet, maliye alanla-r ıyla diğer alanlardaki gelişmemize engel sınırlamalara kar şıyız...

Tahakkuk edecek borçlar ımızın tesbit edilerek ödeme şartlan da bu esaslara ayk ır ı olmayacaktır. 28 Ocak 1920.

Şeref Bey (konuşmasına devamla)- Milletin oyu ile buraya gelen,devletin ve milletin namusunu ve dinini savunma ve korumada birleşenarkadaşlar ımın 28 Ocak 1920'de bu "Ahd-ı Milli"yi kabul suretiylegösterdikleri iman ve inançlı karan Tanr ı da kabul edecek ve bizleri

 başar ıya ulaştıracaktır. (Sürekli alk ışlar)"

Başkan'm "Bunu kabul ediyor musunuz?" deyişi üzerine "Hepi-miz, oybirliği ile" sesleri yükselmiştir. Son Osmanlı Meclis-i Mebusa-na'nın kabul ettiği bu "Ahd-ı Milli" yak ın tarihimizin en önemli belge-lerinden biridir. Daha sonralarda bu Ahid, "Misak-ı Milli", yenilerde de"Ulusal And" olarak anılacaktır.

Şeref Bey'in konuşması ve okuduğu "Ahd-ı Milli" incelendiğinde bir kaç önemli nokta öne çıkmaktadır. Bunlar ı şöyle sıralayabiliriz:

 —   Şeref Bey konuşmasında "Biz Türkler ve müslümanlar esasendemokratız" nitelemesini kullanmıştır. İlerde Birinci TBMM'sinin nüvesini oluşturacak milletvekillerinin "Demokrat" olma konusunda

 böylesine titiz olmalan o günün koşullar ı açısından önemlidir. İttihatTerakki'nin (1913-1918) dönemindeki tek parti yönetiminin bask ıcı yapısına kar şın bir yanıt olarak, vurgulama olarak "Demokrat" olma

olgusu üzerinde durulmaktadı

r. —   Müttefiklerce (İtilaf devletleri) işgal edilmiş olan Arap topraklan için "uluslann kendi kaderlerine egemen olma ilkesi"nin uygulanması istenmiş. Bu ileri ve hakkaniyet ölçülerine uygun bir istek, neki bu istek uygulanmamış, Araplar ın yaşadığı topraklar bir kaç kabilereisine, feodal şeyhlere peşkeş çekilmiştir. Ortadoğu'daki bugünkükarmaşık durumun kökeninde bu "anti-demokratik" uygulama yatmak tadır.

 —   "Ahd-ı Milli"nin en önemli noktası altıncı maddede altı çizilen "tam bağımsızlık" isteğidir. Bu ilke bağımsızlık savaşının da çı-

Page 173: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 173/516

180  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

k ış noktasıdır. "Demokrat olma", "uluslar ın kaderlerini tayin hakk ı" ve"tam bağımsızlık" ilkeleri o günün koşullan içersinde ileri ve devrimciistekler olarak tanımlanabilir. Bir ülkede gerçek anlamıyla, yani tüm

 boyutlanyla demokrasinin yaşama geçebilmesi de bu ilkeler temelindegerçekleşebilir. 

Ali R ıza Paşa hükümeti güven oyu aldıktan sonra vilayetlere ve bağımsız livalara genelge göndererek Meclisin İstanbul'da toplanarak çalışmalara başladığını, bu nedenle milli irade adına meclis dışındakitoplantı ve oluşumlar ın devam etmemesi gerektiğini, hükümet işlerine

 bu doğrultuda yapılacak müdahalelerin cezalandınlacağını bildirdi. Bututum Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye'yi hedef alıyordu. Bunakar şın Mustafa Kemal Paşa 17 Şubat 1920'de şu bildiriyi yayınladı:"...Cemiyetimizin (Müdafa-i Hukuk), her zorluğa katlanarak, vatanı vemilli varlığı kurtarmak hususundaki çalışmalanna, milli amaca vardı-nncaya kadar, daha da büyük bir inanç ve kararlılıkla devam etmesigerektiğinden yaşama ve varolma esasına dayanan milli kuruluşlannher tarafta geliştirilmesine devam edilmesini bütün heyet-i merkeziyeve heyet-i idarelerden bir kez daha rica ederiz." 

İstanbul'daki hükümet, Anadolu hareketine sempati beslemesinekar şın, bu davranışıyla zaaf ını bir kez daha ortaya koymuştur. MustafaKemal bu zaaf ıyet kar şısında Meclisi ayakta tutabilmek için "Felah-ı Vatan" grubunun güçlenmesi ve Müdafa-i Hukuk paralelinde girişim-lerde bulunmasını istedi. Mazhar Müfit Bey 14 Şubat 1920'de, Anka-ra'ya verdiği yanıtta; "... Rauf Bey'in hastalanacak kadar çok çalış-masına rağmen "Felah-ı Vatan" grubunu düzenli bir hale getiremedi-ğini, böyle bir durumda Kuvayi Milliyeyi dağıtmanın vatana ihanetolacağını, kaldı ki bir k ısım milletvekillerinin Kuvayi Milliye ile He-yet-i Temsiliyenin devamına şiddetle taraftar olduklar ının, bir k ısmınında korkudan bunu arzuladıklar ını, bu sebeple esasen Kuvayi Milliye ileHeyet-i Temsiliyenin dağıtılması hakk ında gruptan karar alınmasınaimkan olmadığını" bildirmişti. 

Olaylar ı

n gelişimi, Meclis-i Mebusan'ı

n İstanbul'da toplantı

-lar ına devam etmesinin imkânsızlaştığını ortaya koymaktaydı. İngi-lizler ve müttefiklerinin hükümet üzerindeki bask ılar ı artıyordu. Harbi-ye Nazır ı Fevzi Paşa (Çakmak) gelişmeleri İsmet Bey (İnönü)'den An-kara'ya bildirmesini istedi. İsmet Bey 3 Mart 1920'de Mustafa Kemal'eşu telgraf ı çekti. "Alınan bilgilere göre İstanbul'da bir cemiyet kurul-muş ve bu cemiyet İngilizlerle kader birliği yapmış. Kararlan arasındahükümetin düşürülüp kendilerine göre bir hükümet kurulması, Meclisinkapatılması, İzmir ve Adana bölgelerinde tam işgalin sağlanması, Ku-vayi Milliyenin kaldır ılması, İstanbul'da bütün dünyaya bar ış getirecek  

Page 174: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 174/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 181

uluslararası bir  İslam Danışma Kurulu'nun kurulması, bolşeviklik aleyhine fetva çıkar ılması varmış. Nazır Paşa (Fevzi Çakmak) bu ce-miyetin çalışmalar ına önem veriyor. Anadolu'daki Anzavur hareketininhazırlığı da bu cemiyetin çalışmalar ı içersindedir." Bu bilgiler Ankarataraf ından Anadolu'nun tüm illerine duyuruldu.

Yunanlılar ın Kuvayı Milliye'ye saldırarak Gölcük yaylası veBozdağ'ı işgal etmesi üzerine Ali R ıza Paşa hükümeti istifa etti. Bu olayDamat Ferit ya da benzeri nitelikte birinin sadarete getirilmesi tehlike-sini ortaya çıkardı. Meclis'in 4 Mart 1920 günkü toplantısında Erzurummilletvekili Celalettin Arif Bey, ölen Reşat Hikmet Bey'in yerine Baş-kanlığa seçildi. İstanbul'daki olaylar ın hızla olumsuz yönde değişmesiüzerine, Mustafa Kemal Padişaha bir telgraf çekerek "iç ve dış bin türlükötü niyetlilerin taşk ınlığı ile huzuru tehlike içinde bulunan memleketinmilli vicdana cevap veremeyecek bir hükümet başkanına bir dakika biletahammül edemeyeceğini, aksi halde devletin tarihinde görülmemiş derecede üzücü olaylar ın çıkabileceğini" bildirdi. Diğer yandan yayın-ladığı bir bildiri ile "Milli isteklere uygun bir hükümetin kurulması" içinMeclis Başkanlığına telgraflar çekilmesini istedi. Bu bildiri üzerne

Meclis Başkanlığı telgraf bombardımanına tutuldu. Aynı mealde telg-raflar Padişaha da çekilmişti. Kamuoyunun bu bask ısı sonuç verdi.Kendisi istememesine kar şın Salih Paşa sadaret makamına getirildi.

Meclis Yunan taarruzunu ele alan bir görüşmeyi 13 Mart 1920' deyaptı. Celal Bey (Bayar>, R ıza Nur, Hamdullah Suphi, Emin Efendi,Muvaffak Bey, İsmail Fazıl Paşa, Vehbi Bey, Şeref Bey ve Ali ŞükrüBey söz alarak konuştular. İstanbul adım adım işgale doğru gidiyordu.

 Nitekim 15 Mart 1920'de Mustafa Kemal İngilizlerin İstanbul telgraf-hanesini kontrol ettiklerini, bir gün sonra da İstanbul'u işgal edebile-ceklerini bütün komutanlara duyurdu.

İstanbul'un işgalini 16 Mart 1920 günü saat 10'da telgraf memur-lar ı Manastırlı Hamdi ve Ali Efendiler Ankara'ya bildirdiler. Telgraf memurlar ının bildirdikleri aynen şöyledir:

Manastı

rlı

Hamdi Efendi (Merkez Memuru)- "Bu sabah, Şeh-zadebaşı'ndaki Muzıka Karakolunu İngilizler bası p oradaki askerleçarpışarak İstanbul'u işgal altına alıyorlar. Bilgilerinize arz ederim."

Ali Efendi (Harbiye telgrafhanesi)- "İngilizlerin sabahki bask ı-nında altı kişi şehit oldu, onbeş kadar da yaralı var. Her tarafta İngilizaskerleri dolaşıyor. İşte şimdi de nezarete geliyorlar. Nizamiye kapı-sındalar. İçeri giriyorlar. Teli kes..." İngilizler buradadır.

Manastırlı Hamdi- "Şimdi de Harbiye'nin işgali haberini aldık.Beyoğlu telgrafhanesinin önünde de İngiliz askerleri var."

Manastırlı Hamdi- "Paşa hazretleri. İngilizler bir taraftan Top-

Page 175: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 175/516

Page 176: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 176/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 183

geçmek üzere saklandığından, Başkan vekili Abdülaziz Mecdi Efendi,Sivas Milletvekili Rauf Bey ile Konya Milletvekili Vehbi Efendi huzuraçıktılar. Heyeti oluşturanlar milletin kurtuluş umudunun Anadolu hare-ketinde olduğunu söylemelerine rağmen Padişahı ikna edemediler.Vahdettin müttefiklerin her şeyi yapabilecek güçte olduklar ını söyleye-rek, meclisteki konuşmalara dikkat edilmesi gerektiğini ısrarla belirtti.Heyet yeis içersinde Meclise döndüklerinde onlar ı bir başka olay bek-liyordu. Meclis-i Mebusan'a gelen bir Ermeni tercümanla iki İngiliz

 polisi Rauf Bey ve Kara Vasıf'in kendilerine teslim edilmesini istiyor-lardı. Başkan vekili Abdülaziz Mecdi Efendi, orada bulunan milletve-killerini toplantıya çağırdı. Toplantıya ancak altmış milletvekili katıldı.Milletvekillerinin teslim edilip edilmemesi konusunda bir uzlaşmasağlanması mümkün olamıyordu. Ali Şükrü Bey (Trabzon) "tek canlı kalmayıncaya kadar tek bir milletvekilinin bile teslim edilmemesini"ateşli bir biçimde savunuyordu. Zeki Kadirbeyoğlu (Gümüşhane) ise"Meclis muhaf ız birliğinin kar şı koymasını" istiyordu. Ne var ki susanve hatta korkanlar da vardı. Rauf Bey'in yandaki Ayan binasına geçerek kaçması da önerilmekteydi. Rauf Bey bu öneriyi reddetti; kaçması ha-

linde çoğu milletvekilininde kaçacağını ya da toplantılara gelmeyerek Meclisi fiilen kapanmış durumuna getirebileceklerini, oysa meclisinİngilizler taraf ından kapatılmasının daha doğru olacağını ileri sürüyor-du. Bu arada toplantıda bulunanlar ın sayısı da azalmıştı. Salonda ancak yirmi kadar milletvekili kalmıştı. Sonuçta Rauf Bey İngilizlere teslimoldu. Rauf ve Vasıf Beylerden sonra Faik Bey (Edirne), Şeref Bey(Edirne), Cemal Paşa (İsparta), Cevat Paşa, Tahsin Bey (Aydın), Ayanüyesi Çürüksulu Mahmut Paşa ve göz doktoru Esad Paşa da İngilizler taraf ından tutuklandı. Ankara ise bu tutuklamalara yanıt olarak GeyveBoğazı'nın işgali ile Anadolu'daki tüm demiryollar ına el konulmasını demiryollar ı boyunca yerleştirilmiş, itilaf devletleri askerleriyle, ku-mandanlar ın ve yetkililerin bulunduklar ı yerlerdeki İngiliz subaylar ını tutuklamalar ını emretti. Bu arada anahatlar ı aşağıda belirtilen protesto-

yu yabancı

devlet temsilcilerine gönderdi."Ulusal bağımsızlığımızı temsil eden Meclis-i Mebusan da dahilolmak üzere, İstanbul'daki bütün resmi daireler, İtilaf devletlerinin as-keri kuvvetleri taraf ından resmen ve zorla işgal edilmiş ve milli amaçlar için çalışan bir çok yurtseverin tutuklanmasına girişilmiştir. Milletinsiyasal egemenlik ve özgürlüğüne indirilen bu son darbe, yaşamasını vevarlığını, ne bahasına olursa olsun savunmaya kararlı olan biz Osman-lılardan çok, yirminci yüzyıl uygarlık ve insanlığının kutsal saydığı 

 bütün ilkelere; özgürlük, milliyet, vatan duygusu gibi bugünün insantopluluklar ına temel olan bütün prensiplere ve bu prensipleri yaratan

Page 177: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 177/516

184  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

genel insanlık vicdanına çevrilmişitr. Biz haklar ımızı ve bağımsızlığımızı savunmak için giriştiğimiz

savaşın kutsallığına inanmış ve hiç bir gücün bir ulusu yaşamak hak-k ından yoksun edemeyeceği kanısına varmışızdır. ... İlgili uluslar ınonurlar ıyla da bağdaşamayan davranışın değerlendirilmesini resmi Av-rupa ve Amerika'nın değil, bilime sahip, anlayışlı've uygar Avrupa ileAmerika'nın vicdanına bırakmakla yetiniriz ve bu olaydan doğacak ta-rihi sorumluluğa, son kez, dikkati çekeriz. Davamızın meşruluğu vekutsallığı, bu günlerde, Tanr ıdan sonra en büyük desteğimizdir." 

Meclis-i Mebusan 18 Mart 1920'de bir toplantı yaptı. Sinop Mil-letvekili R ıza Nur söz alarak şunlar ı söyledi: 

"Efendiler, tarihin önemli bir gününü yaşıyoruz. Bu devlet vemillet, bugüne kadar, böyle bir uğursuzluğa uğramamıştı. Devletin veHalifeliğin başkenti, yabancı devletlerin silahlı işgali altına girmiş bu-lunuyor. Bunu gerektirecek herhangi bir durum bulunmamaktadır.Meclis-i Mebusan saldır ıya uğradı. Rauf, Vasıf, Faik ve Şeref Beylerle

 Numan Efendi zorla alını p tutuklandı. Bu durum Anayasa ve uluslara-rası hukuka tamamen ayk ır ıdır. Kayıtsız ve şartsız vicdan ve düşünce

 bağımsızlığına sahip olmayan bir meclis-i mebusanın özgürlük içindekarar vermesi mümkün olamayacağından milletvekillerinin masuniye-tine (dokunulmazlığına) kar şı yapılan bu saldır ıyı protesto ediyoruz:Bu

 protestomuzun dünyadaki bütün yasama organlar ına ve özellikle bütün parlamentolar ın anası olan Britanya Parlamentosuna ve bu gibi tarihiolaylar ı çok görmüş ojan Fransız ve İtalyan parlamentolar ına ulaşma-sını dileriz. Üzerimize aldığımız ulusal görevi bugün ancak bu kadar yapabiliyoruz. Bundan ötürü, verdiğimiz bir önerge ile bir teklifte bu-lunuyoruz. Bu önergemizi ulusal bir belge olarak tarihe bırak ıyoruz." 

R ıza Nur'un konuşmasında sonra Başkan önergeyi okuttu: "Ana-yasanın yedinci maddesi gereğinde; bar ışa, ticarete, alı p-satışa ait ya dayurttaşlar ın temel ve kişisel haklar ıyla ilgili ve de devletçe harcamayı gerektirici andlaşmalar ın yapılmasında Meclisin onayı gereklidir.

Genel savaşı

n (Harbi Umumi) ülkemiz için çok kötü şartlar içersindesona ermiş olmasından ötürü üzücü bir tarihi göreve çağr ılmış olanMeclis-i Mebusan başkentte olağanüstü bir durumun meydana gelme-sinden ve meşrutiyetle yönetilen ülkelerin hepsinde milletvekillerinesağlanan dokunulmazlığın olaylar ın zorlamayla işlememesinden ötürü,milletvekilliği görevinin gereğini ülkenin bugünkü durumu ile bağdaş-tıramamıştır. Her şeyden önce düşünce özgürlüğüne ve vicdan bağım-sızlığına dayanması gereken bu kutsal görevin güven içinde ya-

 pılmasını sağlayacak bir durumun yaratılmasına kadar Meclis GenelKurul toplantılar ının ertelenmesini teklif ederiz." 

Page 178: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 178/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 185

İmzalar: Dr. R ıza Nur (Sinop), Zeki (Sinop), Tunalı Hilmi (Bolu),Tahsin (Maraş), Celal (Genç), Osman Nuri (Lazistan), Ali (İçel), Halil(Erzincan), Hüsrev (Trabzon), Zeki (Gümüşhane), Ali (İzmit), Kamil(İstanbul), Hüseyin Avni (Erzurum), İlyas (Bursa), Ahmet (Tokat),Şevki (Tokat), Fazıl (Karahisar ı Şarki).

Önergenin okunmasından sonra Başkan önergede okunanlar ı ta-mamiyle anladınız mı? diye sorunca "Evet, oylansın" sesleri yükseldi.Bunun üzerine Başkan "Milletvekilliği görevinin güvenlik içersindeyapılmasına imkan verecek bir durumun meydana gelişine kadar gö-rüşmelerin ertelenmesini istiyorlar. Kabul edenler ellerini kaldırsın"dedi. "Oybirliği ile kabul" sesleri arasında "Evet efendim, oybirliği ilekabul edilmiştir" diyerek saat 16.05'te toplantıyı bitirdi. Böylece sonOsmanlı Meclis-i Mebusanı yirmi dört oturum yaşadıktan sonra tarihekar ıştı. Milletvekillerinin bir bölümü milli harekete katılmak için Ana-dolu'ya, Ankara'ya gitmeye başladılar.

İT'nin iktidar ını sağlayan Meclis-i Mebusan'ın feshedilmesindensonra yeni bir meclisin oluşturulması için seçim yapılması düşüncesiniilk ortaya atan, "Minber" gazetesinde kendisiyle yapılan bir söyleşide

Mustafa Kemal Paşa olmuştur. Amasya bildirgesinden başlayarak Er-zurum ve Sivas kongrelerinde hep aynı istem öne çıkar ılmıştır. Sivaskongresini izleyen günlerde Anadolu ile İstanbul arasındaki haber-leşmenin kesilmesi ve onu izleyen günlerde oluşan Ali R ıza Paşa kabi-nesi Anadolu'nun seçim teklifini kabul etmiştir. Sağdan-sola birçok 

 partinin katıldığı 1919 seçimi Osmanlı yaşamında, belki de, ilk çok sesliseçimdi. Bu meclis birinci TBMM'nin de temel taşı olmuştur. BirinciMeclis'in birçok milletvekili Meclis-i Mebusan'dan Ankara'ya gelen-lerdir.

Meclis-i Mebusan toplantılar ını erteleme karar ı aldıktan sonra,Mustafa Kemal arkadaşlar ıyla olgunlaştırdığı bir milli meclisi açmakarar ını yaşama geçirmek için "Seçim talimatını" vali, bağımsız muta-sarr ıflar ile Kolordu kumandanlıklar ına gönderdi. Bu talimatın içeriği

aynen aşağı

da yansı

lmı

ştı

r:"Başkent'in bile itilâf devletlerince resmen işgali; yasama, yürüt-me ve yargı erkinden meydana gelen devlet otoritesini yok etmiş, budurum kar şısında görev yapamadığını hükümete resmen bildiren Mec-lis-i Mebusan dağılmıştır. Şu halde, başkentin korunmasını, ulusun ba-ğımsızlığını ve devletin kurtuluşunu sağlayacak tedbirleri düşünmek veuygulamak üzere, olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin Ankara'datoplantıya çağr ılması ve Meclis-i Mebusan üyelerinden isteyenlerin de

 bu meclise katılmalar ı zorunlu görülmüştür. Bu nedenle aşağıdaki tali-mat gereğince seçimlerin yaptır ılması yurtseverliğinizden beklenir.

Page 179: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 179/516

186  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

1.  Millet işlerini yürütmek ve denetlemek üzere Ankara'da olağanüstü yetkilere sahip bir meclis toplanacaktır.

2.  Bu meclise üye seçilecekler, mebuslar hakk ındaki kanun hükümlerine tabi olacaklardır.

3.  Seçimlerde liva'lar (seçim çevresi) esas tutulacaktır.4.  Her liva'dan beş üye seçilecektir.5.  İlçelerdeki ikinci seçmenler, vilayet ve liva merkezlerinde

toplanacak, "Genel Meclis Üyeleri" ile "Belediye Meclis Üyeleri" ve"Müdafa-i Hukuk Cemiyetinin heyet-i merkeziye ya da heyeti idareüyeleri" de ikinci seçmenlere katılacaklardır. Böylece meydana gelecek seçim meclisleri, aynı gün ve aynı toplantıda seçimi yapacaklardır.

6.  Her parti, her dernek, her topluluk aday gösterebilir. Herkesher istediği yerden bağımsız aday olabilir.

7.  Her yerin en büyük mülkiye memuru seçime başkanlık edecek ve seçimlerin doğru yapılmasından sorumlu olacaktır.

8.  Seçim gizli oyla, çoğunluk usulüne göre; oylar ın sayımı iseseçim meclisi önünde açık yapılacaktır.

9.  Seçim sonunda bütün seçmenlerin imza ya da mühürlerini ta

şıyan üç örnekli bir tutanak düzenlenecektir. Örneklerden biri yerindealıkonulacak, biri seçilene verilecek, biri de Ankara Meclisi'ne gönderilecektir.

10.  Seçilenlerin alacaklar ı ödenek sonradan Mecliste kararlaş tır ılacaktır. Ancak yol paralar ı, seçim meclislerinin zorunlu harcamakar şılığı olarak bildireceği miktara göre o yerin hükümetince sağlanacaktır.

11.  Seçimler en geç onbeş gün içinde yapılacak ve seçilenler hemen Ankara'ya gönderilecek, adlar ı da derhal bildirilecektir."

Seçimlerin tamamlanmasından sonra Mustafa Kemal Paşa aşağıdaaynen yansıttığımız bildiriyi yayınlayarak Büyük Millet Meclisi'nitoplantıya çağırdı: 

"1- Tanr ının izniyle, Nisanın 23 üncü Cuma günü, Cuma nama-

ndan sonra Ankara'da Büyük Millet Meclisi toplanacaktı

r. 2- Vatanın bağımsızlığı, hilafet ve saltanat makamlar ının kurta-r ılması gibi önemli ve hayati görevleri yapacak olan Büyük MilletMeclisi 'nin açılış gününü Cumaya rastlatmakla bugünün kutsallığın-dan yararlanılacak ve bütün sayın milletvekilleri ile birlikte Hacı bay-ram-ı Veli Camiinde Cuma namazı k ılınarak okunan Kuran'ıiı ve k ılı-nan namazın aydınlığına bürünülecektir. Namazdan sonra kutsal sakal(Hazreti Muhammed'in sakalının bir k ılı) ve kutsal bayrakla birlikteözel daireye gidilecektir. Özel daireye girilmeden önce kurbanlar kesi-lecektir. Bu tören sırasında camiden başlayarak özel daireye kadar ko- 

Page 180: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 180/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 187

lordu kumandanlığınca özel tertibat alınacaktır.3-  Sözü edilen günün kutsallığını pekiştirmek için bugünde iti

 baren Hatim ve Buhari Şerif okunmasına başlanacak ve Kuran'ın son bölümleri uğur getirsin diye özel daire önünde tamamlanacaktır.

4-  Kutsal ve yaralı vatanımızın her köşesinde aynı şekilde bugünden itibaren Buhari ve Kuran okunmasına başlanarak Cuma günüezandan önce minarelerde Salavat-ı Şerife okunacak ve Hutbe sırasında Halife ve Padişahımızın adlar ı söylenirken bizzat Padişahımızın veMemaliki Şahaneleri ile Tebai Mülûkânelerinin tezelden kurtulmalar ı ve mutlu olmalar ı için de ek dua okunacak; Cuma namazının k ılınmasından sonra da Kuran'ın okunması tamamlanarak Halifelik ve Padişahlık makamının ve vatanın bütün bölgelerinin kurtulması için har canan emeklerin önem ve kutsallığı, bütün milletin vekillerinden meydana gelmiş olan Büyük Millet Meclisi'nin vereceği yurt görevinin ya

 pılması zorunluluğu hakk ında dinsel öğütlerde bulunulacaktır. Dahasonra halife ve padişahımızın, din ve devletimizin, vatan ve milletimizin kurtuluşu, esenliği ve bağımsızlığı için dua" edilecektir. Bu dini vevatani törenin yapılmasından ve camilerden çık ıldıktan sonra Osmanlı 

şehirlerinin her yanında, hükümet dairelerine gelinerek Meclis'in açılmasından ötürü tebriklerde bulunulacaktır. Her yanda Cuma namazından önce mevlüt okunacaktır.

5-  Bu bildirinin hemen yayınlanması için her araca başvurulacak ve hızla en uzak köylere, en küçük askeri birliklere, ülkenin bütün kurum ve kuruluşlar ına duyurulması sağlanacaktır. Ayr ıca, büyük levhalar halinde her yere asılacak ve mümkün olan yerlerde bastır ılı p

 parasız dağıtılacaktır.6-  Tanndan başar ılar dilenir."Bu bildiriyi Mustafa Kemal Paşa "Heyet-i Temsiliye" adına im-

zalamıştı.Ankara'da Heyet-i Temsiliye azalar ının büyük bir bölümü bulun-

mamaktaydı. Meclis-i Mebusan'ın açılması ve onu izleyen olaylar sı-

rası

nda Heyet-i Temsiliye'den sadece Mustafa Kemal Paşa ve Hakk ı

 Behiç Bey Ankara'daydı. Kazım Karabekir Paşa'nın "Ankara'da He-yet-i Temsiliye'den kimler var?" şeklindeki sorusuna o sırada Anka-ra'da bulunan arkadaşlar ını ve eşraftan bazılar ının ismini vererek ya-nıtlamıştı. Daha sonralar ı Sivas Heyeti Temsiliyesi, Ankara Heyet-iTemsiliyesi biçiminde bir ayır ıma bile gidilmiştir. Bütün bunlar Mus-tafa Kemal'in önemli karar aşamalar ında zaman, zaman nasıl yalnızkaldığını göstermektedir. Böyle durumlarda kendi başına karar almak-tan bir an bile çekinmemiştir.

Büyük Millet Meclisi kararlaştır ıldığı gibi 23 Nisan 1920 Cuma

Page 181: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 181/516

188  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

günü açıldı. Bildirideki tören noksansız uygulandı. Hacı bayramCamii'nden Meclis binasına kadar (Eski İttihat ve Terakki binasıydı)tekbir sesleri arasında gelindi. Salondaki okul sıralar ına ve sandalyelereoturuldu. En yaşlı üye olarak Şerif Bey (Sinop) saat 13.45'te oturumuaçtı. İlk sözü Mustafa Kemal Paşa alarak bu meclisin seçilen ve İstan- bul'dan gelen milletvekilleri taraf ından oluşturulduğunu ve hepsininaynı hak ve yetkilerle görev yapacaklar ını açıkladı. Bu durum onay-landı. Böylece Meclis ilk karar ını da almış oldu. Bu ilk toplantıya kaçmilletvekilinin katıldığı bilinmemektedir. Dolayısıyla oturumun açıl-ması için gerekli çoğunluk sayısı hakk ında da değişik savlar vardır. 

Çeşitli kaynaklara göre bu konuda belirli bir ortak görüş olmama-sına kar şın BMM'inde, ikinci oturumdan itibaren pratik bir yol ge-liştirilmiştir. Oturuma katılanlar ın- yar ısından bir fazlası çoğunluk ola-rak kabul edilmiştir. 

Meclis'in birinci toplantı yılında 339'u seçilen, 87'si de Meclis-iMebusan'dan katılan 426 kişi milletvekilliğine hak kazanmıştır. Bun-lar ın bir bölümü Meclis'e katılmamış, bir bölümü de geniş bir zamandilimi içinde, peyder pey katılmıştır. Yeni seçilenlerden 69'unun, Os-

manlı Meclis-i Mebusanı'ndan gelenlerden 7 milletvekilliğinin top-lantı yılı içersinde ıskat, ölüm, istifa vs. nedenlerle Meclis'e katılma-dıklar ı bilinmektedir. Bu arada son Meclis-i Mebusan üyesi olup dahapsolunan ya da Malta'ya gönderilen 14 kişinin de milletvekilliklerinindevamına karar verilmiştir. 

23 Nisan 1920'de BMM'i 104'u yeni seçilen ve 23'ü de İstan- bul'dan gelenler olmak üzere 127 milletvekilliyle açılmıştır. Seçim-lerin yenilenmesine karar verildiği üç yıl içersinde milletvekili sayısı sürekli değişmiştir. Yapılan seçimlerden sonra Başkanlık divanı  şöyleteşekkül etmiştir. 

Birinci Başkanİkinci Başkan

Birinci Başkan vekiliİkinci Başkanvekiliİdareci Üyeler  

Katip Üyeler  

Mustafa Kemal Paşa (Ankara) CelalettinArif Bey (Erzurum) Çelebi Abdülhalim

Efendi (Konya) Çelebi CemalettinEfendi (K ır şehir) Atıf Bey (Balıkesir),Emir Paşa (Sivas), İ brahim Süreyya Bey(Manisa) Haydar Bey (Kütahya), CevdetBey (Kütahya), Refik Bey (Konya),Muhittin Baha Bey (Bursa), Rasim Bey(Sivas), Feyyaz Ali Bey (Yozgat) 

Başkanlık divanı ilk iş olarak, 27 Nisan 1920'de, Padişaha bir  

Page 182: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 182/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 189

 bağlılık telgraf ı çekti. Bu telgrafta şu nokta üzerinde önemle duruldu:"Milli ve meşru müdafaamızı padişahlık makamına kar şı bir ayaklanmagibi göstermek ve halk ı kandırmak için durmadan çalışan hainler var...Oysa ki toplantının ilk sözü halife ve padişahına bağlılık olan Büyük Millet Meclisi, son sözünün de yine bundan ibaret olacağını en büyük ve derin saygılar ıyla arzeder."

Mustafa Kemal Paşa, Meclis'in yürütme erkini, dolayısıyla ulusalmücadelenin sorumluluğunu üstlenmesini istiyordu. Bu düşüncesinikonuşmasında, bir öneri halinde üyelere sundu: "Teklif ediyorum, der-hal memleket mukadderatına el koyunuz. Çekinmek gerekmez. Bugörev o kadar önemli, içinde bulunduumuz zaman o kadar tarihidir ki,

 bu büyük sorumluluğu içimizden üç beş kişiye yüklemekle yetineme-yiz. Meclis'in tamamı, tam manasıyla sorumlu olmalıdır. Millet bizi

 bunun için gönderdi. İşleri beş kişinin eline bırakalım diye gönder-medi." Önerge çoğunlukla kabul edildi.

25 Nisan 1920'deki toplantıda Meclis'in bu yetkiyi nasıl ele ala-cağı konusu tartışıldı. Sonuçta bir yürütme kurulu ile bu kurulun Mec-lis'le ilişkilerini, yetkilerini yasalaştırmak için layiha komisyonunun

kurulması için seçim yapılmasına karar verildi. Geçici yürütme komis-yonuna, Celalettin Arif Bey, Cami Bey, Bekir Sami Bey, Fevzi Paşa,Hamdullah Suphi Bey, Hakk ı Behiç beyler seçildi. Daha sonra seçilen15 kişilik layiha komisyonu hızlı bir  şeklide (Büyük Millet MeclisiBakanlar ına dair Kanunu) hazırladı. Bu yasa 2 Mayıs 1920'de kabuledildi. Bir gün sonra, 3 Mayıs 1920'de ilk bakanlar kurulu seçimle be-lirlendi. B MM'sinin ilk bakanlar kurulu şu kişilerden oluşuyordu:

Bakanlar Kurulu Başkanı (Meclis Başkanı) İçişleriBakanı Adalet Bakanı Bayındırlık Bakanı Dışişleri Bakanı Sağlık 

ve Sos. Yar. Bak.Ekonomi Bakanı MaliyeBakanı Eğitim Bakanı Milli Savunma Bakanı Genelkurmay Başkanı 

Mustafa Kemal Paşa (Ankara)Cami Bey (Aydın) CelalettinArif Bey (Erzurum) İsmailFazıl Paşa (Yozgat) Bekir Sami

Bey (Amasya) Dr. Adnan Bey(İstanbul) Yusuf Kemal Bey(Kastamonu) Hakk ı Behiç Bey(Denizli) Dr. R ıza Nur Bey(Sinop) Fevzi Paşa (Kozan)İsmet Bey (Edirne)

Birinci Meclis'in yasama süresince bu bakanlar değişmiştir.Birinci Büyük Millet Meclisi 1920-1923 yıllar ında birçok yasaya

Page 183: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 183/516

190  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

imzasını atmıştır. Bunlardan bazılar ı gerek içeriği, gerekse sonuçlar ı  bak ımından önemlidir. Bu yasalara ve uzantılar ına k ısaca değinmekteyarar vardır. 

a) Meclis Bildirisi ve Anayasa 

Anadolu hareketi iç isyanlar ve İstanbul hükümetinin girişimiyle oluş-turulan Anzavur hareketi ile uğraşırken, Meclis'te kendi niteliğini or-taya koyacak bir Anayasa ve onun dayandığı bir bildiriyi hazırladı.Bunlar ı aşağıda yansıtıyoruz. 

"Büyük Millet Meclisi Bildirisi (21 Ekim 1920) Emperyalist devletlerin, devlet ve milletimizin hayatına açıkça

kastetmeleri sonucunda meşru savunmamız için toplanan TBMM, şim-diye kadar çeşitli nedenlerle açıkça ya da dolaylı olarak ilan ettiği amaçve düşüncesini bir kere daha bütün dünyaya arz için şu bildiriyi yayın-lamayı gerekli görmüştür. 

TBMM, milli sınırlar içersinde hayat ve bağımsızlığını sağlamak,Hilafet ve Saltanat makamını kurtarmak andıyla teşekkül etmiştir.

Bundan ötürü, hayat ve bağımsızlığını, yegane ve kutsal emel bildiğiTürkiye halk ını, emperyalizm ve kapitalizmin tahakküm ve zulmündenkurtararak irade ve egemenliğinin sahibi k ılmakla gayesine erişeceğikanısındadır. 

TBMM, milletin hayat ve bağımsızlığına suikast eden emperyalistve kapitalist düşmanlann saldır ılar ına kar şı savunmak ve bu amacakar şı hareket edenleri cezalandırmak azmiyle kurulmuş bir orduya sa-hiptir. Emir ve kumanda yetkisi BMM'nin manevi şahsiyetindedir. 

TBMM, halk ın ötedenberi kar şı kar şıya kaldığı sefalet nedenleriyeni araç ve teşkilat ile kaldırarak yerine refah ve saadet getirmeyi

 başlıca hedef kabul eder. Bundan ötürü, toprak, eğitim, adalet, maliye,iktisat ve vak ıf işlerinde ve diğer mesailde toplumsal dayanışma ve ge-lişmeyi hakim k ılarak, halk ın gereksinimine göre yenilik ve kurumlar ı 

getirmeye çalı

şacaktı

r. Bunun için de siyasal ve toplumsal ilkelerinimilletin ruhundan almak ve uygulamada milletin eğilim ve ananelerinigözetme düşüncesindedir. 

Bundan ötürü TBMM, ülkenin idari, iktisadi, toplumsal bütün ge-reksinimlerine ilişkin kurum ve kurallar ı peyder pey tetkik ve yasaşeklinde uygulamaya başlamıştır. Veminallahüttevfik." 

Bu bildiri bir nev'i özgürlük ve bağımsızlık beyannamesi niteli-ğindedir. Türkiye Büyük Millet Meclislerinin kabul ettiği en devrimcikararlardan biridir. Amasya bildirgesi ile birlikte yeni Türkiye'nin ku-ruluş felsefesinin köşe taşlar ını oluşturmaktadır. 

Page 184: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 184/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 191

TBMM'nin 20 Ocak 1921 tarihli toplantısında kabul edilen 85 sa-yılı "Teşkilat-ı Esasiye Yasası" Birinci maddesiyle önemli bir adımı atmıştır. "Hakimiyet kayıtsız şatsız milletindir. İdare usulü halk ın mu-kadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi temeline dayanmaktadır."

TBMM yönetsel, mali vb. birçok karar ı almakla birlikte belirliyasal temele sahip değildi. Bir anayasanın yapılması gereği meclisinaçılışından beri sık sık konuşmalarda dile getiriliyordu. İdam cezalar ı-nın onaylanması konusunda bu gerek, daha bir açık olarak ortaya çıktı.Osmanlı Anayasasına göre idam cezası, Meclis karar ının padişah tara-f ından onaylanması sonucu kesinleşmekteydi. Oysa Padişah İstan-

 bul'daydı. Bu durum TBMM'sinin yetkileri konusunu yeniden günde-me getirdi. Durum karmaşıktı. Nitekim Nafiz Bey (Samsun) ko-nuşmasında şu noktayı vurguladı: "Hükümetimiz yeni kurulduğundanhenüz kendisine belli bir  şekil verememiştir. İdare tarzımıza göre hü-kümetin adını belirtmediğimiz gibi ne olduğu da belli değildir. Yani buhükümet meşruti hükümet midir? İmparatorluk mudur? Krallık mıdır?

 Ne suretle idare edilir. Meclisin görevi ile hükümetlerin görevi neler-dir?"

Hüseyin Avni Bey (Erzurum)- "Hepiniz bilirsiniz ki burada birincigörevimiz Anayasa meselesidir. İdamlar konusu da bu mesele ile ilgi-lidir. Bugün burada görüşsek bile yar ın başka anayasa meseleleri sözkonusu olacaktır. Elde bir anayasa tasar ımız var. Bu konuyu da anayasatasar ısının görüşülmesine kadar erteleyelim, ve tezelden anayasa tasa-r ısının görüşülmesine başlayalım." Diğer konuşmacılar da aynı doğrul-tuda fikir beyan edince görüşmeler ertelendi.

1920 yılı ortalar ında "Hükümet Programı", "Halk Zümresi","Meclis Programı", "Hükümet Beyannamesi" adlar ıyla anılan bir öneritartışılarak bir özel komisyona gönderildi. Taslak bir anayasa önerisinedönüştürülerek meclise sunuldu.

Tasar ının görüşülmesi sırasında özellikle "mesleki temsil" konusuüzerinde duruldu. Taslakta "mesleki temsil" yer alıyordu. Komisyon

adı

na konuşan Vehbi Bey (Balı

kesir) konuyu şöyle açı

kladı

: "Mevcutseçim sistemi çoğunluk yöntemine ve iki dereceli seçime da-yanmaktadır. Böyle bir sistemde çoğunluğu sağlayamayan mesleklerintemsili söz konusu olamayacağı için, her sınıf halk ı temsil edecek bir sistem arandı ve "mesleki temsil" usulü kabul edildi."

Söz alan milletvekillerinin önemli bir bölümü mesleki temsili sa-vundu. Hüseyin Avni Bey (Erzurum) mesleklerin kendi içlerinde bir örgüt kuramadıklar ını bunun için mesleki temsil usulünün olumlu bir sonuç vermeyeceğini, halk ın tam anlamıyla temsil edilebilmesi için tek dereceli seçim yönteminin kabul edilmesini istedi.

Page 185: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 185/516

192  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

"Mesleki temsil"in en ateşli savunucusu Mahmut Esat Bey (İz-mir'di. Uzun konuşmasının önemli bölümleri şöyle idi: "... Memleketdemek; siyaset, edebiyat ve aydın kişiler demek değildir. Memleketiçiftçi, mimar, demirci, saraç gibi mesleklere mensup olanlar kurar. Bumesleklerin yapılmadığı gün memleket de kalmaz... Mesleki temsilusulünde Meclis'e cahiller değil, yüzyıllardır memleketi k ılıçlar ı vesapanlan.ile savunan çiftçiler, zanaatkarlar geleceklerdir... Memleketinsahipleri, ancak bu yolla, memleketin mukadderatına hakim olacaklar-dır. Anadolu halk ı bunu bekliyor". Bu konuşmalara rağmen "MeslekiTemsil" usulü red edildi. 

Anayasanın "Kanunlar ın konulması, değiştirilmesi, kaldır ılması,anlaşmalara var ılması, bar ış yapılması, savaş ilan edilmesi gibi temelhaklar TBMM'ne aittir" biçimindeki maddesi de tartışmalara yol açtı.Muhalefetin başını Hüseyin Avni Bey (Erzurum) çekti: "Meclisin gö-revi kanunlar yapmak, değiştirmek, kaldırmak ve anlaşmalar yapmaklasınırlandır ılmıştır. Oysa TBMM kayıtsız ve şartsız memleketin mu-kadderatına el koymuştur. Bunu yerine getirmek için de vekiller tayineder ki, bu vekillerin görevleri sınırlandır ılabilir. Fakat TBMM'nin gö-

revi sınırlandır ılamaz. Aksi halde, Meclisten k ısılan yetkiler hükümetekalmış olur... Vekillere verilecek yetkiler tesbit edilmelidir. Fakatkendi yetkimizi tesbite gerek yoktur. Zaten kayıtsız ve şartsız egemenolan biziz." 

Milletvekillerinin bu görüşü benimseme eğiliminde olduğunu gö-ren Mustafa Kemal Paşa tartışmalar ın bir noktasında söz alarak Hü-seyin Avni Beyi yanıtladı: "Bende hükümet adına anlamak istiyorum.Yapılması Padişah buyruğu ile ilgili her şey yüksek meclise gelecek deniyor. Bir kere bugünkü durumumuza göre hangi hususlar ın padişah buyruğuna bağlanması gerekeceği, hangilerinin gerekmeyeceği bellideğildir. İkincisi bugün yürütme ve uygulamayı sorumlu kimseler yap-maktadır. Mesela, kaymakam atanması, elçi atanması gibi. Eğer bunlar ı hemen bakanlar kurulundan alıyorsanız önce bakanlar kurulunun dü-

şüncelerini dinlemenizin yararlı

olacağı

kanı

ndayı

m. Çünkü, bu kayı

tve şartla, belki bu dakikadan itibaren, ben de dahil olduğum halde, ba-kanlar kurulu görevine devam edemez. Bu kayıt ve şartla sorumluluk yüklenemez. Belki yüksek kurulunuz içinde, örneğin Hüseyin Avni Beyarkadaşımız vardır ki, bu kayıtlar ve şartlarla hükümeti kurmaya cesaretedebilir." 

Hüseyin Avni Bey- "Size şurada senet veririm ki, ne bakanlar ku-ruluna girmek istiyorum, ne de hiçbir şey olmak istiyorum İhtiras bendeyoktur. Bu bir anayasa meselesidir." 

Mustafa Kemal Paşa- "Sorumluluğu yüklenmek meselesidir." 

Page 186: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 186/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 193

Hüseyin Avni Bey- "Anayasayı yapar ız, o şartlarla kim kabulederse o gelir hükümete, etmezse gider, öbürü gelir. Gidenlere uğurlar olsun (şiddetli gürültüler)"

Mustafa Kemal Paşa- "İşte, pekâlâ, biz gideriz, siz gelirsiniz."Mustafa Bey (Tokat)- "Öyle şey olmaz. Akla gelen her  şey söy-

lenmez."Daha sonra görüşmelere devam edilerek, Anayasa kabul edildi (20

Ocak 1921). Anayasanın yürürlüğe girmesi üzerine bakanlar kurulu,dokuzuncu madde uyar ınca, Fevzi Paşa'yı başkanlığa seçtiler. Böylece

 bakanlar kurulu başkanı Fevzi Paşa, Mustafa Kemal Paşa da doğal başkanı oldular.

Anayasa bazı çevreleri rahatsız etmişti. Özellikle bu şekilde Pa-dişah ve Halifelik makamlar ının sarsıldığını, hatta cumhuriyete, ba-zılar ına göre de bolşevikliğe doğru bir adım atıldığını ileri sürüyorlar-dı. Bu tepkiler sonucu Celalettin Arif Bey (Erzurum) Meclis BirinciBaşkan vekilliğinden ve Adalet Bakanlığından istifa etti. Bakanlıktanistifası kabul edildi. Birinci Başkan Vekililine ise yasama dönemi başı olan mart ayına kadar devam etti.

İtirazlar iki noktada toplanıyordu. Bunlar ın başında "Hakimiyetkayıtsız milletindir" kavramı geliyordu. Bu kavramın yer aldığı birincimaddeyle sultanın hükümdarlık haklar ına tecavüz edildiği öne sürül-düğü iddiası geliyordu. Diğer yandan bakanlar kurulunun bir başkanı olduğu halde Meclis Başkanının doğal başkan olarak kabul edilmesi dediktatörlüğe gidfen bir adım olarak kabul ediliyordu. Bu düşünceler milletvekilleri arasında yandaş buluyordu. Nitekim Mustafa Bey (Şe-

 binkarahisar) hemen hemen yeni bir Anayasa tasar ısı sayılabilecek bir öneriyi meclise verdi. Önerinin gerekçesi günümüze kadar uzanan bir düşünceyi yansıttığı için buraya aynen konulmuştur:

"Hükümetten verilen "Halkçılık pogramı" üzerine özel komis-yonca kaleme alını p sonradan TBMM'ce onaylanan kanun incelenipdüşünüldü. Bu kanunun birinci maddesi (Hakimiyet kayıtsız şartsız

milletindir hükmünü taşı

yan madde) üçyüz milyon müslümamn övün-düğü makamı daha halifeliğin ortadan kaldır ılacağının işareti sayılı pmüslümanlıkta halifeliğin lüzumunu açıklamaya hacet olmadığı gibi bulüzum türlü kararlar ımızda ve özellikle "Nisab-ı Müzakere Kanu-nu"nun 5. maddesinde meclis genel kurulunca onaylanmıştır. Halifeli-ğin gereksizliğine inanmak, halifeliğe düşman olan İngiliz ve Fran-sızlar ın ekmeğine yağ sürmek ve öteki müslümanlar ın yanında bir avuçkalan biz Türkleri İslam dünyâsının gözünden düşürmek demektir. Bunedenle, sözü edilen maddenin olduğu gibi bırak ılması doğru olama-yacağından, hiçbir millet ve hiçbir hükümet başkansız yürütüle-

Page 187: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 187/516

194 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

meyeceğinden "milletin kayıtsız şartsız hakimiyeti"ne inanarak uygu-lanı p yürütülmesi mümkün olmayan bir görüşe dayatılmış olduğu ka-nısındayım. Kaldı ki bu kanunun 7,8. ve 9. maddeleri de esasa ve sağ-lanmak istenen amaca ayk ır ıdır. Ayr ıca BMM'nce yapılmış olan buanayasanın meclisteki görüşülmesi türlü yönlerden yürürlükte olan eskianayasanın hükümlerine ve meclis içtüzüğüne ayk ır ı  şekilde ya-

 pıldığından gerçek bir kanun sayılamayacağını açıklamaya gerek yok-tur... Bütün bu sebeplerle, bu anayasanın düzeltilmesi gerektiğindenaşağıdaki teklifi veriyorum."

Yasa teklifi on maddeden ibaretti. Tartışmalar ın odak noktasını oluşturan birinci madde şu şekli almıştı:

"Hakimiyet hakk ı esas itibar ıyla milletindir. BMM'nin dayanağı millet olduğu gibi, yürütme gücünün dayanağı da BMM'dir. Halifelik makamının, kurtuluştan sonra, dinsel usullerle görev ve yetkilerini be-lirtmek ve sınırlamak, ilerdeki durumun gelişimine, günün ve durumunşartlar ına göre yeniden seçilecek olan meclise ait olacaktır."

Diğer maddelerde, özellikle 7, 8 ve 9. maddelerde bakanlar kuru-lunun yetkileri, özellikle meclis başkanınkiler k ısıtlanıyor; tüm yetkiler 

BMM'ne veriliyordu. Örneğin 7. maddede şu noktanın altı çiziliyordu:"Bakanlar kurulu başkanı ve seriye vekili BMM'nce salt çoğunluklaseçilir. Bakanlar Kuruluaun öteki üyeleri hükümet başkanınca seçilipBMM'nce, görüşmesiz ve gizli oyla onanır." Dikkat edilirse burada

 bakanlar ın tek tek meclis taraf ında değil de seçilen (Meclisçe) baş bakantaraf ından belirlenmekte ve meclis taraf ından seçilmektedir. Tasar ı Meclis başkanının bakanlar kurulunun doğal başkanı olmasını da kal-dırmaktaydı. Getirilen diğer bir yenilik de "Padişah buyruğu" kavra-mının anayasaya dahil edilmesiydi. Bu konuda 8 ve 9. maddelerde şuhükümler yer almaktaydı.

"Madde 8- .. .Padişah buyruğuna muhtaç olan maddelerin hepsihakk ında BMM oluru ve onayı şarttır."

"Madde 9- ... Bakanlar kurulu, padişah buyruğunu gerektiren

işlerin listesini on beş günde bir ve acele işlerde hemen, gerekçesiyle birlikte BMM'ne verir, Meclis öteki işlerden önce, görüşmesiz ve gizlioyla ya onaylar ya da reddeder."

Bu maddelerin içeriğinden de anlaşıldığı gibi bağımsızlık savaşı-mı veren meclisin günlük ve bürokratik çalışmalar ı içersinde boğul-ması isteniyordu. Tasar ı bazı milletvekillerinin durumun ciddiyetinin

 pek fark ında olmadıklar ını da göstermekteydi.O günün koşullar ı içersinde yeni bir Türkiye'nin savaşımının

devrimci niteliği gözlerden ırak tutuluyordu. Demokrat görünmek iste-nirken, demokrasinin temel ilkelerinde biri olan "Hakimiyet kayıtsız

Page 188: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 188/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 195

şartsız milletindir" kavramı reddedilmekteydi.İşin ilginç yanı tasar ıya ilk gör şümede kar şı çıkan olmadı, tasar ı 

anayasanın yedinci maddesinin değiştirilmesini ele alan özel komisyo-na (aidiyetine binaen) sevk edildi. Daha sonra komisyonun yedincimaddede istenilen değişikliğin reddini isteyen teklifi tartışılırken bukonu tekrar ele alındı. Görüşmelerin sonunda söz alan Mustafa KemalPaşa şu konuşmayı yaptı.

"... Bu kanun (daha önce kabul edilen anayasa) milletin isteklerini,meclisin niteliğini, gerçek şeklini gösteren bir kanundur. Bu kanun ol-masaydı, TBMM'nin niteliği hakk ında dünyaca kesin bir düşünce edi-nilememiş olacaktı. Nitekim, düşmanlar ımız, yüksek kurulunuzun ge-çici, havada, temelsiz, hiçbir  şeyi temsil etmeyen bir kurul olduğunugöstermek için çok çalışmaktadırlar. Anayasamız bütün bu kötü dü-şünceleri silip sürüpecek bir kanun olarak ortaya konmuştur. İstan-

 bul'da, TBMM'nin ve hükümetinin değer ve niteliğini yok etmek içinçalışanlar ın hepsi Anayasamızı ortadan kaldırmaya uğraşmaktadırlar.Bugün Londra'da bulunan delegeler kurulumuzun bütün gücü ve temsilyetkisi anayasamızın sayesindedir. Bundan ötürü bu kanunu bozmaya

çalışmak, bence, memlekete, milli menfaatlara ve yüksek meclisinizinmeşru durumuna darbe vurmaktır. Bundan başka on gün önce kesinkarara bağlanmış olan bir kanunu bozmak için müracaatta bulunmak kanuna da uymaz. Böyle bir müracaatı başkanlığın kabul etmesi bileyanlıştır. Bu nedenle bunun görüşülmemesini isterim. Bu da zarardır."

Bu konuşma üzerine özel komisyon tasar ının reddine karar verdi.Aynı tasar ı ikinci oturumda gündeme alındı, üzerinde konuşulmadanreddedildi (21 Şubat 1921). Böylece 85 sayılı anayasa üzerindeki tar-tışmalar da bir anlamda son buldu.

1921 Anayasası 23 madde ve bir de geçici maddeden meydanagelmekteydi. İlk dokuz madde "esas maddeler" diye adlandır ılıyordu.Birinci madde "Hakimiyet kayıtsız ve şartsız milletindir. İdare usulühalk ın mukadderatını bilfiil ve bizzat yönetmesi esasına dayanır" de-mekteydi. Bu yeni yönetimin yapısını ilkesel temelde belirtiyordu.İkinci maddede yürütme gücü ve yasama yetkisinin TBMM'nde top-landığı ifade edilmekteydi. Hükümetin adı ise üçüncü maddede "Tür-kiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti" şeklinde açıklanıyordu. Yedincimaddede TBMM'nin yetki ve görevleri sayılıyordu: "Şeriat hüküm-lerinin yerine getirilmesi, kanunlar ın konulması, değiştirilmesi, kal-dır ılması, vatan savunması ve savaş ilanı gibi temel haklar TBMM'nindir. Kanunlar ın ve nizamlar ın düzenlenmesinde kişiler arası iliş-kilere ve günün ihtiyaçlar ına en uygun f ık ıh ve hukuk hükümleriyle,kişilerarası uygarca tutum ve davranışlar esas alınır." Burada görül-

Page 189: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 189/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 197

malar ın başlıcalar ı şunlardır: —   Şeyh Eşref ayaklanması (26 Ekim-24 Aralık 1919) Bu ayak 

lanma şeriatı oluşturmak amacıyla Bayburt dolaylar ında patlak ver mişti.

 —   Bozk ır'da gerici gruplar ın ayaklanması (27 Eylül-4 Ekim, 20Ekim-4 Kasım 1919)

 —   Anzavur'un "Kuvai İnzibatiye"sinin yol açtığı ayaklanmalar (1 Ekim-25 Kasım 1919,16 Şubat-16 Nisan 1920).

 —   Düzce ayaklanması (13 Nisan-31 Mayıs, 8 Ağustos-23 Eylül1920). Bu ayaklanma Osmanlı hükümetinin yöredeki Çerkezleri k ış k ırtması üzerine meydana geldi.

 —   Yozgat ayaklanmalar ı (15 Mayıs-17 Ağustos, 5 Eylül-30Aralık 1920). Bu ayaklanmalar yöre derebeylerinden Çapanoğullar ınınönderliğinde meydana geldi.

 —   Zile ayaklanması (Mayıs-21 Haziran 1920). Bu kalk ışma daİstanbul hükümetinin arkalaması sonucu çaktı.

 —   Konya ayaklanması (2 Ekim-15 Kasım 1920). Asker kaçak lar ını da arkasına alan Delibaş Mehmet ve arkadaşlar ının çıkardığı ge

rici bir ayaklanmadır. —   Milli aşireti ayaklanması (Haziran-Eylül 1920). Doğu Anadolu'da bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasını amaçlıyordu.

 —   Koçgiri ayaklanması (6 Mart-18 Haziran 1921). Sivas-Er-zincan yöresinde Koçgiri aşiretinin başkaldır ısı.

Bunlar ın dışında, Pontus Rum devletini kurma amacıyla Doğu veOrta Karadeniz bölgesinde (Eski Lazistan) Rum çeteleri, Milli Müca-dele süresince çeşitli ayaklanma girişimlerinde bulunmuşlardır.

Başlangıçta bu ayaklanmalar ın bastır ılması için Ethem Bey'ingüçleri kullanılmıştır. Fakat bir bağımsızlık savaşının başar ıya ulaş ması ancak düzenli ordunun kurulup, güçlendirilmesine bağlıdır. OysaTBMM hükümetinin kurulmasından itibaren asker kaçaklar ı sorunu

 böyle bir ordunun kurulmasını engellemekteydi. İşte Meclisin ilk çı 

kardı

ğı

yasaklardan biri olan "Hiyaneti Vataniye" kanunu bu amaçlagündeme gelmiştir. Samet Ağaoğlu "Kuva-i Milliye Ruhu" adlı yapı tında bu kanunun milli mücadelenin başar ısındaki temel taşı olduğunuifade eder. ,

"Hıyaneti Vataniye" kanununun, görüşülmesi k ısa sürede tamam-lanarak 29 Nisan 1920 günü kabul edildi. Yasanın sıra numarası 2'dir.Yani TBMM'nin iki numaralı karandır. Bu yasanın temel noktası özetolarak şöyledir:

"Madde 1- ... Büyük Millet Meclisinin meşrutiyetine isyana yö-nelik yazılı, kavli, veya fiili muhalefet ya da k ışk ırtmada bulunanlar 

Page 190: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 190/516

198  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

vatan haini kabul edilir." Bu tanımdan sonra ikinci maddede isyana veya kar şı koymaya

katılanlara idam, k ışk ırtıcılara da ceza kanununun 45 ve 46. maddeleriuyarnca ceza verileceği belirtiliyordu. Yasanın uygulama yetkisi "bi-dayet mahkemleri"ne verilmişti. Zanlılar ın yirmi dört saat içersindemahkemeye şevkleri ile yargılamanın en fazla yirmi günde bitirilerek karara bağlanması da altıncı maddede yer almaktaydı. 

Bu yasa amacı itibar ıyla bir ihtilal yasasıydı. Ne var ki, uygula-mada çeşitli kar ışıklıklar ortaya çıktı. İstenilen sonuca ulaşılamıyordu.Yunan ordusunun ileri hareketi, bu arada Bursa'nın düşman taraf ındanişgali daha zecri tedbirlerin alınması gereğini ortaya çıkarmıştı. Asker kaçaklar ı 20-30 kişilik çeteler halinde köy bası p, soygunlar yapmaya

 başlamışlardı. İşin başında düşünülen normal mahkemeler aracılığı ilekaçak, soygun vb. olaylar önlenememişti. Bu gereksinim üzerine Dr.Tevfik Rüştü (Araş) Bey "ihtilal mahkemeleri"nin kurulmasnı önerdi.Refik Şevket (İnce) Bey'le birlikte bir yasa tasar ısı hazırladılar. Yasa-nın adı "Firar Ceraimini irtikap edenler hakk ında kanun"du. 2-9 Eylülarasında bu yasa önce komisyonda, sonra da Mustafa Kemal Paşa'nın

isteği doğrultusunda Meclis'te öncelikle görüşüldü. Teklife muhalefetedenlerin başında Hamdullah Suphi (Tannöver) geliyordu. HamdullahSuphi Bey özellikle asker kaçaklar ının ailesinin cezalandır ılmasını,evinin yak ılarak mallar ının gasp edilmesini insanlık dışı bir ceza şekliolarak niteliyordu. 

Tunalı Hilmi (Bolu) Bey kurulacak özel yetkilerle donatılmış mahkemeler "İstiklal" değil "Millet" mahkemesi adı verilmesini isti-yordu. Görüşmelerin uzaması üzerine Refik  Şevket (Manisa) önergeverdi. Yasa yar ım saatta kabul edilerek "Firariler hakk ında kanun"adıyla yürürlüğe girdi (11 Eylül 1920, 21 sayılı yasa). Yasanın temelhükümlerini ise şöyle özetleyebiliriz: 

Birinci maddede "Firariler hakk ında sivil ve askeri yasalarda vegerekli görülen diğer kaynaklar ın ceza-i hükümlerinden yararlanılarak 

 bağı

msı

z karar veren ve infaz eden, TBMM azalar ı

ndan oluşan "İstik-lal Mahkemeleri teşkil olunmuştur" denmektedir. İkinci madde demahkeme üyelerinin seçimi ile ilgili şu hüküm yer almıştır: "Bu mah-kemelerin üye sayısı üç olup, bunlar TBMM üyelerinin çoğunluk oylar ı ile seçilir. Seçilen üyeler aralar ından birini başkan seçerler." 

Mahkemelerin sayısı ve görev yapacaklar ı bölgeler, bakanlar ku-rulunun önerisi ve TBMM'sinin karar ı ile belirlenir (Madde 3). Dör-düncü madde de şu hüküm yer almaktadır: "İstiklal mahkemelerininkararlar ı kesin olup, uygulanmasına tüm askeri ve mülki güçler me-murdur" (5-9) maddeler örgütlenme ile ilgili hükümleri içermektedir. 

Page 191: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 191/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 199

İstiklal mahkemeleri önceleri sadece asker kaçaklar ıyla ilgili da-valara bakmakla görevlendirilmişlerdi. Zamanla görev alanlar ı da ge-lişti. Vatana ihanet, casusluk, yolsuzluk, eşkiyalık, bozgunculuk vb.olaylar ı da kapsadı. Böylece TBMM yasama, yürütme erkleri ile birlikteyargı erkini de bünyesinde bulundurarak tam anlamıyla bir devrimmeclisi haline geldi. Ne var ki, istiklal mahkemeleri üzerindeki tartış-malar bir süre daha devam etti. Daha sonra birinci maddeye ek yapılarak mahkemelerin yetki alanı daha da genişledi. Ülkenin maddi ve manevigüçlerini zayıflatmaya çalışmak gibi konular da kapsama dahil edildi,

 böylece bu mahkemeler şu ya da bu şekilde bir çok konuya bakmaklayükümlendirildiler. İstiklal mahkemelerinin oluşturulduğu bölgeler aşağıdaki gibi tespit edildi.

1.  Ankara İstiklal Mahkemesi2.  Eskişehir İstiklal Mahkemesi3.  Konya İstiklal Mahkemesi4.  İsparta İstiklal Mahkemesi5.  Sivas İstiklal Mahkemesi

6.  Kastamonu İstiklal Mahkemesi7.  Pozantı İstiklal Mahkemesi8.  Diyarbak ır İstiklal Mahkemesi

Bu istiklal mahkemelerinin çalışma zamanı "birinci dönem" olarak adlandır ılmaktadır.,,

Prof. Ergün Aybars İstiklal Mahkemelerinin olumlu çalışmalar ı-nın sonuçlar ını şöyle sıralamaktadır (Birinci İönnü savaşının da etki-siyle)

"1. TBMM hükümeti içte ve dışta tanındı;2.  Ayaklanma olaylar ı bastır ıldı, kanun hakim oldu;3.  Devlet kurulu işledi, vergi toplanması ve askere alma işleri

yoluna kondu;

4. 

Milletin orduya inancı

arttı

, ordu kurulması

mümkün oldu;5.  Büyük Millet Meclisi hükümeti, Osmanlı hükümetine kar şı kesin bir üstünlük kazandı."

Bu durum muhaliflerin artık istiklâl mahkemelerine gerek kalma-dığı doğrultusundaki savlar ını pekiştirdi. Diğer yandan Kastamonu İs-tiklâl Mahkemesinin kaçaklar ın yerine yak ınlar ını askere götürmek,yoksa köy ya da mahallesinden iki yüz lira para cezası alınması, mal vemülkünün yak ılması ya da el konulması gibi sert tedbirler, cezalar ver-mesi de aleyhteki ak ımı güçlendirdi. 17.2.1921'de Meclis Başkan-lığının mahkemelerin kaldır ılması ile ilgili gerekçesinde şu noktalar öne

Page 192: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 192/516

200 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

çıkar ılmakta idi:"... Kurulduğu günden itibaren fevkalade hizmet görmüş olan

fakat şimdilik ihtiyaç kalmadığı ve gelecekte gereksinim duyulduğuzaman gene yüksek Meclisin karar ve onayı ile gereken yörede istiklâlmahkemesi teşkili her zaman mümkün.olacağı için..."

Ankara İstiklal Mahkemesi dışındaki mahkemelerin faaliyetlerineson verilmiştir. Böylece bu mahkemelerin birinci dönemi sona ermiştir.

1921 yazında Yunanlılar ın Kütahya-Eskişehir muharebesi sonu-cunda Ankara'ya doğru ilerlemeleri sonucunda büyük bir yeis ve yıl-gınlık ortalığı kapladı. Meclisteki eğilim İstiklal Mahkemelerinin faa-liyete geçmesi gerektiği doğrultusundaydı. Görüşmelerde şu gerek-çeler öne çıkar ılıyordu:

 —   Savaştaki durum çok tehlikeli boyuta ulaşmıştır. —   Düşman saldır ılar ının durdurulabilmesi için ülkenin bütün

kaynaklar ını harekete geçirmek şarttır. —   Düşmanın yeni saldır ısını kar şılayabilecek tedbirlerin alın

masına ve kaynaklar ın harekete geçirilmesine normal hükümet kuruluşunun gücü yetmeyecektir. Bnun için Meclis'in mutlak otoritesinin ve

yetkisinin savaş alanına giren bölgelerde işlemesi gerekmektedir.Bakanlar Kurulu Başkanı Fevzi Paşa (Çakmak) ordunun cepheleri

gerisinde İstiklal Mahkemelerinin yeniden oluşturulmasını önemle is-tedi. Böylece Ankara'da faaliyette bulunan İstiklal Mahkemesinin dı-şında; Kastamonu, Konya, Samsun ve Yozgat'ta yeni mahkemeler oluşturuldu.

Sakarya zaferinden bir yıl sonra BMM'si 31 Temmuz 1922'de"İstiklâl Mahkemeleri Kanunu"nu kabul etti (Kanun no: 249)

Bu yasa ile mahkemelerin görev ve yetkileri sınırlanıyor, bunakar şın savcılar ın karar irdeleme isteği getiriliyordu. Buna göre savcılar mahkemenin kararlar ını TBMM nezdinde temyiz edebileceklerdi. İdamkararlar ı ise TBMM'nin onayı ile uygulanabilecekti.

İstiklal Mahkemelerine savaştan sonra da gereksinim duyuldu. İs-

tanbul'da gazetecilerin yargı

lanması

, Doğudaki isyan (Şeyh Saitayaklanması), Mustafa Kemal Paşa'ya yönelik suikast olayı, İttihatçı önderlerin yargılanması, devrim kar şıtlar ına yönelik yargılamalar bumahkemeler taraf ından yapıldı. İlerki bölümlerde bunlara ayr ı ayr ı de-ğineceğiz.

c) Başkumandanlık Yasası ve "Tekâlif-i Milliye" Emirleri 

Yunan taarruzu geliştikçe Ankara'da belirli bir telaş da başladı.TBMM'indeki paşalar (Örneğin Yusuf İzzet Paşa) cepheye gitme giri-

Page 193: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 193/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 201

siminde bulundular. Bazı hükümet kuruluşlar ının Kayseri'ye gönde-rilmesi bile gündeme getirildi. Bu arada cephede bulunan MustafaKemal Paşa, Sakarya'nın doğusuna çekilip düşmanı ikmal üslerindenuzak düşürerek, Anadolu içlerinde yenmek düşüncesini kumandanlaraanlattı. Cepheden dönen Fevzi Paşa Meclis'te yaptığı konuşmada du-rumun ciddiyetini anlatarak, ordunun uygun mevzilere çekildiğini, sa-vaşın gerekirse daha geri cephelerde sürdürüleceğini söyleyerek, hü-kümet dairelernin Kayseri'ye nakledilmesi konusunda hükümetin ka-rar aldığnı açıkladı.

Fevzi Paşa'nın bu konuşması TBMM üyeleri arasında büyük bir tepkinin doğmasına neden oldu. Dersim milletvekili Diyap Ağa kür-süye çıkarak: "Efendiler, biz buraya kaçmaya mı geldik, yoksa kavgaederek ölmeye mi?" deyince, bütün milletvekilleri alk ışlarla onu des-teklediler. Bu kere milletvekilleri kumandanlar ı suçlamaya başladı.Fevzi Paşa kürsüye gelerek ordunun yönetilmesinden kendisinin so-rumlu olduğunu, dolayısıyla her türlü cezaya razı olduğunu söyledi. Bukonuşma Meclis'teki havayı değiştirdi. Görüşmelerden sonra şu konu-larda düşün birliğine var ıldı:

 —   Bir meclis heyetinin cepheye gönderilerek durumun incelenmesi; —   Ankara'nın savaşsız teslim edilmemesi için hemen savunma

siperlerinin hazırlanması, —   Savaş sırasında bile Meclis'in görevine devam etmesi, —   Gerektiğinde mebuslar ın da askerlerle yan yana savaşa ka

tılması (Damar Ar ıkoğlu).Mustafa Kemal Paşa'nın ordunun başına geçmesi düşüncesi bu

sıralarda ortaya atıldı. Milletvekillerinin bir k ısmı yenilginin kaçınıl-maz olduğuna inandıklar ı, dolayısıyla sorumluluğu Paşa'ya atmak iste-dikleri için, diğer bir k ısmı da Mustafa Kemal Paşa'nın askeri dehasınainandıklar ı için ordunun başına geçmesinde ısrarlıydılar.

Meclis heyeti cepheden dönünce durumu tüm açıklığı ile Meclis'e

sundu ve bir kanun teklifi hazı

rladı

. Bu teklife göre Anadolu yedi böl-geye ayr ılıyor ve her bölgeye Meclis taraf ından seçilen birer genel mü-fettiş gönderiliyordu. Bu öneri gizli oturumda görüşülürken MustafaKemal Paşa'nın ordunun başına geçmesi konusu yeniden gündemegeldi. Paşa oturumda bir konuşma yaparak  şu önergeyi Meclis Baş-kanlığına verdi:

"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına;Meclisin değerli üyelerinin genel olarak beliren isteği üzerine

Başkumandanlığı kabul ediyorum. Bu görevi, şahsen üzerime almaktandoğacak faydalar ı mümkün olan çabuklukla elde edebilmek, ordunun

Page 194: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 194/516

202 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

maddi ve manevi gücünü büyük bir hızla artırmak, ikmal ve yönetimini bir kat daha takviye etmek için Türkiye Büyük Millet Meclisinin yet-kilerini üzerime alıyorum. Ömrüm boyunca milli egemenliğin en sadık 

 bir hizmetkâr ı olduğumu milletime bir kere daha göstermek için, buyetkinin üç ay gibi k ısa bir süre ile sınırlandır ılmasını ayr ıca rica ede-rim."

Muhalif milletvekilleri eleştirilerini iki nokta üzerinde yoğunlaş-tırdılar. Bunlar:

 —   Başkumandanlık deyimi kullanılmamalı çünkü padişah baş kumandandır. Bu durumda "Başkumandan vekili" sıfatını kullanmanındaha yerinde olacağı;

 —   TBMM varken ve yaşamını sürdürürken tüm yekilerini kendiüyelerinden birine devretmesi doğru değildir. Böylece diktatörlük yaratılacaktır.

Bu eleştirilere Mustafa Kemal Paşa cevap verdi, özellikle yetkidevri sorunu üzerinde durdu, acil durumlarda hızlı karar vermenin veuygulamanın gerekli olduğu için yetki istediğini belirtti. Yunan ordu-*sunun bir ay içersinde Sakarya önlerinde olacağı düşünüldüğünde, tar-

tışmalarla vakit geçirmenin anlamsızlığı da milletvekilleri taraf ından belirtiliyordu. Gizli ve açık oturumlar ın sonunda 5 Ağustos 1921 'de Dr.R ıza Nur (Sinop) ve Dr. Adnan (İstanbul) ile sekiz arkadaşı bir önergeverildiler. Edirne milletvekili Şeref Bey yasanın tartışmasız kabulünüistedi. Bu istek üzerine teklif alk ışlarla kabul edildi. Kanunun tam metnişöyleydi:

"TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine Başku-mandanlık verilmesine dair kanun (Kanun no: 144,5 Ağustos 1921)

Madde 1- Millet ve ülkenin mukadderatına fiilen elkoyan tek yüce kuvvet olan ve üyelerinden her birinin Anayasal hukuk ve doku-nulmazlıklar ı saklı bulunan ve Başkumandanlığı manevi kişiliğinde ta-şıyan TBMM, aşağıdaki kayıtlarla kendi başkanı-Mustafa KemalPaşa'yı Başkumandan olarak görevlendirmiştir.

Madde 2- Başkumandan, ordunun manevi gücünü en yüksek de-receye çıkartmak, sevk ve idaresini bir kat daha takviye etmek husu-sunda TBMM'nin bununla ilgili yetkilerini Meclis adına kullanmayayetkilidir.

Madde 3- Adı geçene yukar ıdaki maddelerde verilen yetki veunvan üç ay süre ile geçerlidir. Meclis lüzum gördüğü takdirde sürenindolmasından önce bu yetki ve unvanı kaldırabilir.

Madde 4- Bu kanun yayınlandığı tarihte yürürlüğe girer.Madde 5- Bu kanunu TBMM yürütür."Bu kanunla Mustafa Kemal Paşa'ya istediği yetkiler verildi. Ne var 

Page 195: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 195/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 203

ki durumun ciddiyeti her geçen gün artmaktaydı. Ordu tüm gücüyleSakarya'nın doğusunda örgütlenmekteydi. Mali durum kötüydü. Ordu-nun silahtan yiyeceğe kadar gereksinimleri kar şılanamıyordu. Öncelik-le ikmal sorunu çözümlenmeliydi. İşte bu çözümü sağlamak amacıylaBaşkumandan Mustafa Kemal Paşa ünlü "Tekalif-i Milliye" (Ulusalyükümlülük) emirlerini yayınladı. On emirden oluşan bu emirler aynenaşağıdaki gibiydi:

"1— Her ilçede kaymakamın başkanlığı altında, mal müdürü veilçenin en büyük askeri amiri ile idare meclisi, belediye ve ticaret oda-lar ının seçtikleri ikişer kişiden oluşan Tekâlifi Milliye Komisyonlar ı kurulacaktır. Bu komisyonlara yerel Müdafa-i Hukuk Cemiyetlerimerkez kurulundan iki üye ile köylerde imamlar ve muhtarlar tabii üyesıfatıyla katılacaklardır. Tekalifi Milliye komisyonlar ı derhal top-lantılara başlayacak ve hiçbir komisyon üyesine hizmetleri kar şılığı ücret ödenmeyecektir. Ayr ıca, her komisyon iki ay süre ile askeri hiz-metleri geri bırak ılmak üzere altı memur çalıştıracaktır.

Tekâlif-i Milliye komisyonlar ı, savaş ekonomisine giren ve Te-kâlifi Milliye emirlerinde belirtilen mallar ı toplayarak kendisine bildi-

rilen cepheye gönderecek, ayr ıca emirlerin hizmet yükümlülüğü taşı-yan hükümlerini uygulayacaktır Komisyon üyelerinden görevindeihmal gösterenler, vatana ihanet suçu işlemiş sayılarak ona göre ceza-landır ılacaktır.

2—   Şehirler, kasabalar ve köylerdeki her ev birer kat çamaşır (kilot, fanila ya da benzeri iç giyim), birer çift çorap ve birer çift çar ık hazırlayarak belirli süre içinde komisyona teslim edecektir. Ordu ihtiyaçlar ında kullanılacak bu giyeceklerin, mahalli özellikler gözönündetutularak hazırlanmasına dikkat edilecektir.

3—   Tüccar ve halk elinde bulunan çamaşırlık bez, amerikan, patiska, pamuk, yıkanmış ve yıkanmamış yün ve tiftik, erkek elbisesiyapımına yarayan her türlü k ışlık ve yazlık kumaş, kösele, taban astar lığı, sar ı ve siyah meşin, sahtiyan, mamul ve yar ı mamul çar ık, fotin,

demir kundura çivisi, tel çivi, kundura ve saraç ipliği, nal, nal yapı

ndakullanılan demir, mıh, yem torbası, yular, belleme, kolan, kaşağı, gebre,semer ve urganlar ın yüzde k ırk ı Tekâlif-i Milliye Komisyonlar ına teslim edilecektir. Teslim edilen mallar ın bedelleri daha sonra devlet taraf ından ödenecektir.

4—   Tüccar ve halk ın elinde bulunan mevcut buğday, un, saman,arpa, kuru fasulye, bulgur, nohut, mercimek, koyun, keçi, kasaplık sığır,şeker, gazyağı, pirinç, sabun, tereyağı, zeytinyeğı, tuz, çay ve mumstoklar ının yüzde k ırk ına ordu adına el konulacaktır. El konulanlar ın

 paralan daha sonra devlet taraf ından ödenecektir.

Page 196: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 196/516

204  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

5 — Ordu ihtiyacı için evvelce alınan taşıt araçlar ı dışında, halk ınelinde kalan her türlü taşıt aracıyla (at arabası, yaylı öküz arabası,kağnı, deve, deniz motoru, taka) halk ayda bir defa olmak üzere ve yüzkilometreyi geçmemek şartı ile orduya ait malzemeyi istenen yere kadar taşıyacaktır. Taşıma hizmetleri parasız yürütülecek, kimseye ücretödenmeyecektir. 

6—   Ülkeyi terketmiş olanlar ın hazineye geçmiş olan mallar ından ordu ihtiyacına yarayacak olanlara el koyulacaktır.

7—   Halk ın elinde bulunan savaşta kullanılabilecek her türlüsilah ve cephane en çok üç gün içinde Tekâlif-i Milliye komisyonlar ınateslim edilecektir. El konulan silah ve cephane için ücret ödenmeyecektir.

8—   Halk ın, tüccar ın ve nakliyecilerin elinde mevcut benzin,vakum, gres yağı, makine yağı, don yağı, saatçi ve taban yağlar ı, vazelin, otomobil lastiği, kamyon lastiği, lastik yapıştır ıcı solüsyon, buji,soğuk tutkal, Fransız tutkalı, telefon makinesi, kablo, çı plak tel, pil,tecrit edici madde ve bunlara benzer malzeme ile sülfirik asit stoklar ınınyüzde k ırk ına ordu adına el konulacaktır. Alman mal ve malzemenin

 bedelleri daha sonra sahiplerine ödenecektir.9—   Demirci, marangoz, dökümcü, tesviyeci, saraç ve araba

yapan esnaf ile imalathaneler tesbit edilecek, bunlar ın üretim, onar ımve yapım güçleri hesaplanacaktır. Aynca kasatura, k ılıç, mızrak ve eğer yapabilecek zanaatkarlar aranı p tesbit edilecektir. Yukarda belirtilenesnaf, imalathane ve zanaatkarlar savaş araç ve gereçleri üretim, yapımve onar ımı ile görevlendirilecektir. Devamlı görevlendirileceklere geçimlerine yetecek ücret ödenecektir.

10—   Evvelce halka bırak ılmış bulunan dört tekerlekli yaylı araba, dört tekerlekli at ve öküz arabalar ının bytün teçhizat ve koşumhayvanlar ı dahil olmak üzere yüzde yirmisi; binek at, top çekilebilecek hayvanlar, yük taşıma atı, katır, eşek ve develerin yüzde yirmisi orduadına alınacaktır. Bütün bu alınanlar ın bedeli sonradan ödenecektir.'' 

Ulusal yükümlülük diye çevirebileceğimiz "Tekâlif-i Milliye"emirleri 7-8 Ağustos 1921 günlerinde peş peşe yayınlandı. Hemen uy-gulamaya konuldu. Yurdun her yerinde komisyonlar kuruldu. Yunanordusunun 13 Ağustos'ta Anadolu içlerine doğru yürüyüşü başlayıncakomisyonlar çalışmalar ını hızlandırdılar. Ülkenin her köşesinde bir öz-veri yansı başladı. 

Sakarya savaşı bir topyekün özveri savaşıdır. Bu savaşın kazanıl-ması ve 9 Eylül'de, İzmir'de nihai zafere erişilmesi, halk ın fedakâr-lığının doruğa ulaşması bir anlamda bu on emrin uygulanmasındaki

 başanya bağlanabilir. Milli Mücadeleyi yapan bir ulusun böylesine bir  

Page 197: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 197/516

Page 198: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 198/516

206 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

yesser olmaz."Gerekçenin altındaki tarih 18 Nisan 1337 (1921). Demek ki yasa

önerisi iki yıla yak ın bir süre adalet komisyonunda tutulmuştur. İç tü-züğe göre bekleme süresini doldurduktan sonra genel kurul gündeminealınmıştır. Kuşkusuz bu durum hükümetin bu öneriye sıcak bakmadı-ğının kanıtıdır. Nitekim görüşmelerde, özellikle birinci grup üyelerininsürekli kar şı tavır almalar ı bunun göstergesidir.

Gerekçede A. Kemali Bey şu üç noktadan hareket etmiştir: —   Toplumlar ın gelişimi ve devrimler insanın temel haklar ını,

özgürlüklerini yadsınamaz biçimde gündeme getirmektedir. Bunlar ındokunulmazlığının sağlanması yasalarla, özellikle ceza yasası ilemümkündür.

 —   Var olan ceza yasası (o günkü) mutlakiyet döneminde Fransız Ceza Yasası'ndan hareketle oluşturulduğu için bireysel hak ve özgürlüklerden daha çok hükümdar ın hükümet etmesini güçlendirecek hükümlere ağırlık vermiştir.

 —   Bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi yapan uluslar bireyintemel hak ve özgürlüklerinden ve onlar ın dokunulmazlığından vazge

çemez.Bu düşünceler doğrultusunda hazırlanan, Ceza Yasasının 203.maddesine ek olarak öneriler şu hükümleri içeriyordu:

"Madde 1- Rütbe ve mevkii ne olursa olsun, herhangi bir devletmemuru "Hürriyet-i Şahsiye"ye veya bireyin doğal ve medeni hukuku-na tecavüzle anayasa hükümlerini ihlal ederse kalebentlik cezasıylamahkum edilir.

Madde 2- Ek madde birdeki suçlar ın işlendiğini öğrendiği hal-de buna müdahale etmeyen ve yasal takibatı yapmayan savcılar bir dahadevlet memuriyetinde bulunmamak üzere memuriyetlerinden atılırlar.Savcılar ın bu konularda verecekleri emirlere bütün devlet memurlar ınınuyması zorunludur. Uygulamadan kaçınanlar ın hakk ında dava açmayaher savcı yetkilidir. Kaçınması görülen memura ceza yasasının 102.

maddesi uyar ı

nca cezası

verilir. Kaçı

nmadaı

srar ı

n kanı

tlanması

halindeısrar eden memurun görevine son verilir.Madde 3- Anayasa hükümlerine ayk ır ı hareket eden kimse,

devletin herhangi bir bölümünün bakanı bile olsa şahsen sorumludur.Ancak bakanlar imzalar ının hile ve desise ile ele geçirildiğini iddia et-tikleri takdirde, hile ve desiseyi yapanı ihbar ederlerse şahsi sorumlu-luklar ı ortadan kalkar.

Madde 4- Ek birde belirtilen suçlardan dolayı zarara uğradık-lar ını iddia edecekler yasal yargılama yollar ını kullanarak dava aça-

 bilirler. Mağdur olan şahıs gayr ımeşru tutuklanması dolayısıyla sika-

Page 199: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 199/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 207

yet, kanıtlanması halinde her gün için en az beş lira zarar ve ziyanahükmedilir. Daha fazla tazminat talebi de incelenir. Karar kesinleş-tikten sonra tazminat miktar ı savcılar ın yazılı emri üzerine mal san-dıklar ınca mahkumun maaşından veya emvalinden kesilerek zararauğrayana ödenir.

Madde 5- Bakanlar ın veya herhangi bir memurun imzasını tak-lid ederek anayasa hükümlerini ihlal edenler ve bu sahte evrak ı bilerek kullananlar on yıl kürek cezası ile cezaladınlır.

Madde 6- Mahkemenin ve yasal olarak tutuklama yetkisi bulu-nan makamlar ın emri olmadan herhangi bir kişiyi tutukevi ve hapis-haneye kabul eyleyen gardiyan ve müdürler; başkalar ı ile görüşmedenmen emri olsa da noterler ile avukatlar ıyla tutuklu şahsı görüştürmeyenkimseler, rütbe ve mevkileri ne olursa olsun, altı aydan iki yıla kadar hapis ve elli liradan beşyüz liraya kadar para cezası ile cezalandır ılır.

Madde 7- Usullere uygun olmayarak hapsedildiğini ve anayasahükümlerine ayk ır ı bir hareketin söz konusu olduğunu noter vasıtasıyla

 bu suçu işleyenleri protesto etmek isteyenlerin davet ve protesto belge-lerini kabul ve muhataplar ına tebliğ etmeye noterler mecburdurlar. Aksi

takdirde noterler usul dışı hapis ve anayasa hükümlerini ihlale iştirak fiilini işlemiş olacaklar ından üç yıldan aşağı olmamak üzere kalebentedilebilecekleri gibi beş yüz liradan beş bin liraya kadar para cezasınamahkum edilirler.

Madde 8- Bu ek maddelerde beyan edilen suçlardan mahkumolanlar hakk ında af yetkisi kullanılamaz.

Madde 9- Bu eklerdeki hükümlere mugayir olan bütün yasalar,yasa ve tüzük maddeleri kaldırlımıştır."

A. Kemali Bey'in bu önerisi bugün için bile çok ileri hükümleriiçermektedir. Öneri savcılara temel hak ve özgürlükleri k ısıtlayan,

 bunlara tecavüz eden herkes hakk ında kamu davası açma yetkisini ver-mektedir. Böylece savcılar yürütme erkinden bağımsız, yargı erkiyledaha bir yak ınlaşmış olarak algılanı p, tanımlanıyor. Kuşkusuz savcıla-

r ı

n böylesine yetkilerle donanı

yürütme ve onunla bütünleşmiş ikti-dar çevrelerince iyi kar şılanmamaktaydı. Nitekim meclisin iki yıllık süresi içersinde yasa adalet komisyonunun dolaplar ında bir anlamdaunutturulmak istenmiştir. İki yıl süre sonunda, içtüzük gereği genelkurula indiğinde görüşülmesi engellenmek istenmiştir. Şöyle ki 17Ocak 1923'de sıra gündemin yasa ile ilgili maddesine gelince, A. Ke-mali Bey'in genel kurulda bulunmamasını f ırsat bilen Refik  Şevket(Saruhan) Bey söz alarak şu öneriyi ileri sürdü:

"Bizzat teklif sahibi A. Kemali Bey biraderimiz burada yoktur,geldiği gün bunu müzakere edelim". Ne var ki bu öneri büyük bir tep-

Page 200: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 200/516

208 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

kiyle kar şılandı. Mehmet Şükrü (Karahisar ısahip) söz alarak "Kanunşahsa mahsus değildir. Meclis kendisine mal etmiştir, tehire lüzumyoktur." diyerek meclisteki genel havayı yansıtmıştır. Daha sonra ge-rekçe ve ek maddeler okunarak görüşmelere geçilmiştir. Kanunun gö-rüşülmesi Birinci Meclis'in demokratik, özgürlükçü havasını verdiğiiçin burada önemli bölümleri ile yansıtmaya çalışacağız.

Öneri ile ilgili olarak ilk sözü Erzurum milletvekili Hüseyin AvniBey aldı ve şu noktalar üzerinde durdu:

"Bu kanunu elime aldığım zaman baktım ki, "rütbesi ne olursaolsun" diyor. Anlıyorum ki A. Kemali Bey, bir sınıf, daha doğrusu ya-salar ın üstünde yaşayan bir sınıf vardır ki, rütbe ve mevkii ne olursaolsun, kaydıyla kanunu teklif etmiştir. Bu kayıt bir endişe ile konmuş,

 bu kaydın konulmasına ve bu kanunun teklif edilmesine yegane neden bu olmuştur... Burada herhangi bir kanun yaparsanız yapın efendiler,kudreti milliye, hakimiyeti milliye fiilen sabit olmadıkça yine o şa-hıslar, yine kanunlar ın üstüne çıkacaklardan.. İcra vekilleri reisi Rauf Bey'i kar şımda görerek diyorum ki, Erzurum'da Albayrak Gazetesimuharriri hapsedildi. Sekiz ay süründü. Bugün o zat hakk ında takibat

yapan ciheti askeriyeden bir kaymakam, Erzurum'un kudreti adliyesi-ne, heyeti adliyesine itaat etmemekte ve heyeti adliye bununla başa çı-kamamaktadır. İki yıldan beri icabet etmezler ve asker kendini başka bir millet gibi telakki eder... Vatanın selameti bir kaç insanın inanış vekarar ıyla yürürse bu devletin manası nedir?... Efendiler çırpınmamızınsebebi milleti hakim k ılmaktır. Öncelikle kendi azim ve irademize sahipolarak fikrimizin, hürriyetimizin tercümanı olacak kişilere vekâlet ver-mek ve umur etmek gerekir. Bu olmadığı takdirde bu kanunu yapmak da nafiledir. Bu kanun önemlidir. Milletin hukuku, hakk ı bizim namu-sumuzdur. Ona tecavüz edenin dünya yüzünde yaşamaya hakk ı yoktur,kim olursa olsun efendiler (Bravo sesleri)".

Bu konuşmadan sonra söz alan Bakanlar Kurulu Başkanı Rauf Beyhükümetin öneri kar şısındaki ikircikli durumunu yansıttı. Bu konuş-

manı

n dikkati çeken bölümleri şöyleydi:"... Hayatımla temin ediyorum. Kanunlar ın hakim olmasına sizinkadar taraftar ve azimkar ız. Yalnız efendiler, kanun söz konusu olunca,kanunlar ın uygulanması söz konusu olunca sadece çevremizi gör-meyelim. Cihan adaletini, ve cihanda kanunlar ın uygulanmasını göre-lim. (Hayır sesleri) (Biz kendimize bakar ız sesleri). Adaletin sürekli veeşit olarak tatbik edilebilmesi için zaman lazımdır. Ve zamanı kapsa-mayı da hesap ederek düşünmek zorunludur.... Bir atasözü vardır, onutekrara mecburum: Toz duman olan yerde ferman okunmaz (gü-lüşmeler). Olağanüstü durumlarda mağduru da, mazlumu da mazur 

Page 201: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 201/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 209

görmelidir. Temennilerine inşallah kesin bar ışa erdiğimiz zaman ta-mamiyle kavuşmuş oluruz."

Hüseyin Avni Bey (Erzurum)— "Kim suistimal ederse biz de on-lar ı öldürürüz." Bu küçük müdahale bile milletvekillerinin önemli bir 

 bölümünün yasaya ne denli sahip çıktığını ortaya koymaktadır.Birinci Meclisin önde gelen milletvekillerinden Ali Şükrü Bey

(Trabzon) ise kürsüde yasayı savunarak şunlar ı söyledi:"... Bugün Trabzon vilayetinde, Akçaabat kazasında ev yak ılıyor,

evler yık ılıyor... Sürmene'de de aynı şekilde evler yak ılıyor, insanlar dövülüyor. Rica ederim, bu millet dediğimiz insanlar, bu köylüler ki, bumilletin evlatlar ı ki, var ını vermiş, yoğunu vermiş, çocuklar ı hâlâ silahaltında bulunuyorlar; bunlar asayişin nimetlerinde yararlanamıyorlar.Bu en iptidai haklar ıdır. Bundan ötürü memleketi kurtarmak için her türlü fedakârlığa katlanan milletin bu şekilde olan işlerini ortadan kal-dırmayan bir hükümetin varlığını ve manasını hiç anlayamıyorum."

Selahattin Bey (Mersin)— "Hele ismi Halk hükümeti olursa."Ali Şükrü Bey konuşmasında şu noktayı vurgular:"... Halk hürriyet ve serbestisine sahip olmazsa, mutlaka müste-

 bitlerin, mütegallibenin esiri olacaktır."Öneriye kar şı çıkanlar ın başında Saruhan milletvekili Refik Şev-ket (İnce) Bey gelmektedir. Refik Şevket Bey konuşmasına başlarken

 bu yasanın kabulü halinde büyük bir karmaşanın doğacağını söyler.Milletvekillerinin (Allah, Allah, misal, misal) sesleri üzerine, 203.maddeye bu eklerin konamayacağını söyler, düşüncesini şöyle vurgu-lar: "Evvela şunu arzedeyim ki, mutlak hürriyet söz konusu olursa

 bunun takdirini zarara uğrayan kişinin keyfine bırakmak, ülkede, top-lum içersinde anar şinin meydana gelmesine neden olur. Onun içinmevcut ceza yasalar ı, özellikle genel ceza yasası, mahiyeti itibar ıylazaten hürriyeti şahsiyenin, hürriyeti mülkiyenin ve diğer belirtilen öz-gürlüklerin himayesi için vaz'edilmiştir..." ,

Refik Şevket Bey konuşmasının sonraki bölümünü, bir çelişkiyi

yakaladı

ğı

inancı

yla şu yaklaşı

m üzerine bina eder:"Şimdi mesele, hapsedilen zatın hukukunu müdafaa edecek bir kanun olmadığı mı, yoksa mevcut olan bir kanunun ceza hükümlerinidaha da şiddetlendirmek midir? ... Hakimlere serbesti verecek olursak 

 bir memlekette kanunlar ın birliği denilen ilkeyi ortadan kaldırmış vekarmaşayı arttırmış oluruz." Öte yandan Refik Şevket Bey konuşma-sında, bu öneri yasalaşırsa, memurlar ın, tüm yetkililerin kendilerineverilen görevleri aksatacaklar ını, bunun da ötesinde işlemlerinden ötürüyasal bir güvenceleri kalmayacağını öneriye kar şı çıkmasının bir 

 başka nedeni olarak ortaya koyar. Önerideki "Anayasa hükümlerini

Page 202: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 202/516

210 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

ihlal edenler" bölümüne de itiraz eder. Bu konuyla ilgili savı şöyledir:"... Abdülkadir Kemali Bey anayasa demekle neyi kastediyor. Anayasahükümlerine muhalefet edenler  şahsen sorumludur diyor. Efendiler zaten kişisel sorumluluk yapana aittir. Hatta Ali Şükrü Bey biraderi-mizin buyurduklar ı gibi yalnız sorumluluk değil, ceza yasasının 55.maddesini okuyorum: Anayasa hükümlerini, anayasayı ve hükümetinşekil ve heyetini değiştirenler idam olunur."

Selahattin Bey (Mersin)— "O kendi işlerine geldiği için... O başka... Biz halk için diyoruz."

Bu son müdahalenin özü geride bıraktığımız seksen yıl boyunca başımıza gelenleri düşününce çok anlamlıdır. Tartışmalar sırasıda sözalan Çorum milletvekili Dursun Bey, öneriyle ilgili olarak şunlar ı vur-gular:

"... Bir sinema şeridi gibi 70-80 yıllık olaylar ı gözönüne alacak olursak hükümet ve hükümete dayanan zümreler memlekete her türlüfenalığı yapmıştır, ülkeleri vermiştir. Değil bir  şahsın hürriyetine, bumülkün, bu vatanın hürriyetine tecavüz edilmiştir. Kitâller, lüzumsuzsavaşlar çıkararak vatanımızı bu hale getirmişlerdir. Yine yetmişsek-

sen yıllık toplumsal olaylar ımız gözden geçirilecek olursa bunlar ıniçersinde hiçbir sorumlu yoktur. Yıkan yıkmıştır, çalan çalmıştır. Neti-cede yine zeytinyağı gibi üstte kalmıştır. Biz Lozan'da dış tekelleri, dış kapitülasyonlar ı yıkmak için olanca kuvvetimizle çalışırken, ondandaha etkili ve ondan daha zararlı olan bu iç tekelleri, imtiyazlar ı, iç ka-

 pitülasyonlar ı reddetmek için ne düşünüyoruz. (Açık söyle sesleri).Efendiler, işte dünya savaşı, işte dünya savaşının sonuçlan, işte mil-yonlar ı çalanlar, işte milyonlarca kişiyi felaketler içine sokarak sersefiledenler... Sorar ım eski hükümette, bugünkü hükümette, hatta, yüksek meclisiniz de bu sorumlular, bu caniler hakk ında ne yaptılar?... Bundanötürü bütün kanunlar ımızı herkese eşit olarak uygulamazsak, zümrele-rin tekeline, zümrelerin tahakkümüne son vermezsek, geleceği yine pek karanlık görüyorum (zümre nedir sesleri). Efendiler, misali benden

aramayı

z, misali vicdanı

zdan, gözlemlerinizde arayı

z. Yüksek Meclisinizin heyeti umumiyesi de o misali kendi vicdanında görebilir (Bravo sesleri).

Diğer konuşmalardan sonra verilen yeterlik önergesi kabul edilir.15 imzalı bir önerge ile mevcut yasalarda benzer hükümler olduğu ge-rekçesiyle yasa önerisinin tümüyle reddi istenir. Önerge okununca Se-lahattin Bey, "Bravo, bravo hürriyeti şahsiye aleyhinde bulunup, bu-lunmayanlar belli olsun" diye yerinden laf atar. Sonra yapılan oylamadamaddelere geçilmesi kabul edilir.

Maddelerin görüşülmesine 7 Şubat 1923'te devam edildi. İlk sözü

Page 203: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 203/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 211

geçen celsede bulunamayan A. Kemali Bey aldı. Yasayı genel hatlar ıylatanıtan ve savunan bir konuşma yaptı. Bu konuşmanın önemli noktalanaşağıdaki gibidir:

"... Teklifimin özeti şudur: "Hürriyet-i Şahsiye"ye (Bireysel öz-gürlüklere) ve efradı milletin tabii ve medeni haklar ına kim tecavüzederse etsin cezalandır ılacaktır. Tecavüzden haberi olduğu halde so-ruşturma açmayan sorumlu tutulacak ve olağanüstü durumda tecavüzeden insanlar hakk ında işlem yapılmamasına mani olmak için tecavüzeuğrayan taraf ından, mütecavize noter vasıtasıyla protesto çekile-cektir... Eğer ceza yasasına askerin, devlet memurlar ının ve yargı gü-cünün, nihayet şahıslar ın hürriyete yönelik tecavüzlerini menedecek maddeler konmazsa, istibdat yönetiminin ceza yasasıyla yeni yönetim

 biçiminin devamına imkan kalmaz... Yasada üç yıldan aşağı olmamak üzere kalebentlik cezasıyla cezalandır ılır demekle ve diğer maddelerdekoyduğum ilkelerle memurin muhakematı gibi, askeri k ısıtlamalar gibiimtiyaz nedenlerinin tüm ayr ıcalıklar ını hürriyet açısından kabul etmi-yorum. .. Efendiler, özgürlüğe ilişkin sorunlarda ayr ıcalık yoktur. Kay-makam, miralay, mutasarr ıf, yüzbaşı, binbaşı, mareşal değil, hürriyeti

ilgilendiren şeylerde hükümdarlar bile deviriyoruz, hükümdarlar ı dayık ıyoruz..." Abdülkadir Kemali Bey, birinci maddenin daha bir açık hale getirilmesi gereğine inanılıyorsa buna itirazı olmayacağını belirte-rek konuşmasını bitirir.

Konuşmalardan sonra Baş bakan Rauf Bey (Orbay) söz alarak  şunoktayı vurguladı: "Efendiler hürriyeti şahsiyeden mutlak olarak bah-setmek de doğru değildir. Çünkü dünya yüzünde mutlak anlamda bir 

 bireysel özgürlük mevcut değildir... Emir ve nehiy, yani bizim meş-rutiyetten sonra çok kullandığımız istibdat diye kullanılan kuvvet mil-letin temsilcilerine verilir. Her topluluğu yönetmek için mutlaka emir verecek, yasaklayacak bir merci lazımdır. Bunu tatbik edecek de MilletMeclisi olmalıdır... Buna kar şı da milletleri selamete çıkarmak içindüşünülmüş, teşkil edilmiş hükümetler ihtiyaten acil tedbirler almak zorunluluğundadır. Savcılar ın tutuklanmış bir kişiyi, kayıtsız, şartsıztahliye etmemeleri lazım gelen zarrçanlar da olabilir. İşte bu zamanı takdir edecek ve karar ı verecek de yüksek meclis olmalıdır."

Görüşmeler 8 Şubat 1923'de de devam etti. Refik Şevket Bey(İnce) "Hakimiyeti Milliye"deki yazısı doğrultusundaki düşüncelerleyasaya kar şı çıkmayı sürdürdü. Özetlersek Refik Şevket Bey konuş-masını "Keyfiyeti usuli ve cezai olarak nazar ı dikkate alalım. Ger-çekten elele verelim. Hedefimiz bir oldukça, hakka erişmek görüşünüizleyince, ülkede gerçek kanun hakimiyetini ve sonuçta hakimiyetimilliyeyi amaçladıkça, zannederim bu maksada erişmek için bir zorluk 

Page 204: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 204/516

212 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

yoktur. Mükemmel bir kanun çıkar ır ız" şeklinde bağlamıştır.Konuşmalardan sonra değişikliklerle birlikte birinci madde aşa-

ğıdaki şekli alır ve kabul edilir:"Madde 1— Memuriyet nüfuzunu kötüye kullanarak haklar ında

tutuklama emri bulunmayan kimseleri hapis ve tevkif veya idaretensürenler, yasalara ayk ır ı olarak seyahat özgürlüğünü haleldar ve konutdokunulmazlığını ihlal eyleyenler, kamu yarar ı için gereği sabit olma-dıkça ve kanunu mucibince bedeli peşin verilmedikçe hukuku tasarru-fiyeyi ortadan kaldıranlar ı, herhangi bir kimseyi mensubu olduğu mah-keme yerine başka mahkemeye sevk edenler, velhasıl gerek anayasa vegerekse özel kanunlar ve tüzüklerle bireylere sağlanmış olan hürriyetişahsiye veya hukuku tabiiye ve medeniyeye tecavüz edenler ve bu suç-lara iştirak edenler bir yıldan üç yıla kadar hapis ve müebbeten rütbe vememuriyetten çıkar ılır. Bundan doğan kişisel zarar da tazmin ettirilir."Refik Şevket Bey ile komisyonun sekreter üyesi Hamit Bey komisyonraporuna kar şı oy kullanmışlardır.

İkinci madde üzerindeki görüşmelerde söz alan Hüseyin Avni Beykonuşmasında şu noktalar üzerinde yoğunlukla durmuştur: "Bugün

hürriyet hakimlerin, memurlar ın, milletvekillerinindir. Halk ın hürriye-tine sahip olduğunu kimse iddia edemez. Halk, kalbinin tüm gücüyle şukanun beni koruyor diye bir güvenceye sahip olamamıştır. İkinci maddedaha mühim bir esas ile hürriyetin temelini kurmuş oluyor... Halk hür-riyetine aşık olmamış aydınlar o hürriyeti halka sevdirecek ve feyizverecek yerde kendileri gaspetmişlerdir... Halk ın hürriyetine kefil ola-cak kanuna muhtacız. Bu kanundan evvel o kanunu icra edecek bir dimağ, mukaddes davacılar meydana gelmelidir... Hürriyeti şahsiyeninher şeyden mukaddes olması, işte maksat budur. Bir memur halktan bi-rini hapseder. Efendiler, halk ımızı düşününüz, kime şikayet etsin?Hangi şikayet merciine şikayet etse hava... Onu kim kurtaracaktır? ...Milleti oluşturan kişilerin güvenini ve hukuku tabiiyesini, dini haklar ını ve en mukaddes olan hürriyeti şahsiyesini yalnız kanun takyid eder."

Erzurum milletvekili Salih Efendi söz hakk ı

ndan vazgeçerken ge-rekçe olarak şunlar ı söyler: "Çünkü fena söyleyeceğim. Esasen, hükü-met denildi mi tahakküm manasınageliyor ki, bir milleti ensesindenyakalayı p dürtmek, sürtmektir. Hükümet kelimesinin manasını değiş-tirmek lazımdır."

Mehmet Şükrü Bey, Refik Şevket Bey'in yasayı eleştiren konuş-masını yanıtlarken şu noktayı öne çıkarttı:

"... Vazifesini kötüye kullanan bir memur hakk ında savcılar ındoğrudan doğruya dava açmaya yetkisi yoktur. Efendiler memlekettehürriyeti, adaleti öldüren, yıkan budur. Bu usulü kaldırmaktan başka

Page 205: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 205/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 213

çare yoktur. Ülkede yabancı imtiyazlar ın kaldır ılması için bu kadar uğ-raşırken ve kan döküp dururken yabancı imtiyazlar ın dahilisi olan bugibi imtiyazlar ı, kapitülasyonlar ı kaldırmadıkça "Hakimiyet kayıtsızşartsız milletindir" demenin manasını anlıyamıyorum, anlatan varsakemali şükranla dinlerim ve onun huzurunda eğilirim."

Tartışmalar sırasında 1. ve 2. maddelerin yeni şeklinin (2. maddeüzerinde değişiklik önerilerine A. Kemali Bey de katıldığı için değiş-tirilmişti) önerinin diğer ek maddelerini kapsadığı düşüncesi ağır bas-maya başladı. A. Kemali Bey, Hüseyin Avni Bey'in konuşmasındansonra bu noktaya ilişkin düşüncesini şöyle belirtir: "...Öyle anlaşılıyor ki, bir ve ikinci madde kabul edildikten sonra, bundan sonraki madde-lerde (iş bu maddelere ayk ır ı olan bütün yasa ve tüzük maddeleri yü-rürlükten kaldır ılmıştır) demekten başka bir şeye lüzum kalmamıştır.

Bu arada Refik Şevket Bey gene itiraz eder, ne olursa olsun yasayı komisyona gönderme çabası içine girer. Nafiz Bey (Canik) bu durumukonuşmasında şöyle anlatır:"... Meclisin bütününde iki çeşit k ıskançlık var. Bir k ısım ki, çoğunluğu teşkil ediyor, her ne şekilde olursa olsun şukanun meclisten çıksın diyor. Halk ın en önemli hukukunu bir hayvanın

ağzından avını kaparcasına k ıskanıyor. Diğer bir k ısım ise aman yaşamahakk ımız gidiyor, ne yapalım da şu kanunu yerin altına atalım diyor."Böylece kanunu bir an evvel çıkartmak için diğer maddelerin kal-

dır ılarak tek bir maddeye indirgenmesi yaklaşımı ağır basarken İçişleriBakanı Ali Fethi Bey (Okyar) (İstanbul) söz alarak şu noktaya dikkatiçekti: "Bu kanunla elde etmek istediğiniz amaç eğer kanunlar ımızdavarsa bu kanunun bu surette tertip ve yazımında bendeniz idari noktainazardan sak ınca olduğunu arz etmeye mecburum."

A. Kemali Bey (Kastamonu)— "Bu kanun dairesinde çalışma-yanlara görev yok.

Hulusi Bey (Karahisar ısahip)- "Kanundan korkuyorsunuz."Ali Fethi Bey (Devamla)— "Kanundan korkmuyorum."A. Kemali Bey— "Kanundan korkuyorsunuz."Ali Fethi Bey (Devamla)— "Hayır,-hayır. Bu kanundan korkmu-

yorum. Endişe edecek bir şey yoktur. Efendiler, yüksek meclisiniz hür-riyeti şahsiyeyi güçlendirmek için kanun koyma hususunda ne kadar titiz davranıyorsa memlekette bir hükümetin mevcudiyeti hususunda dao kadar titiz davranması icap eder.

Adülkadir Kemali— "Kanuni ise".Ali Fethi Bey (Devamla)- "Elbette kanuni bir hükümettir. Şim-

diye kadar zatıaliniz indinde hükümet kanunsuz muydu?"A. Kemali Bey T- "İspat ederim kanunsuzdur..."Bu tartışmalardan sonra İçişleri Bakanı Ali Fethi Bey konuşma-

Page 206: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 206/516

214 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

sini şöyle tamamlar: "Bu kanunu kabul ederseniz idare makinasındadüzen yok olacaktır. Hükümetsizlik başlayacaktır. Bundan doğan yasalsorumluluğu bendeniz yüksek heyetinize arz etmek mecburiyetinde-yim." Bu konuşma mecliste büyük bir tepkinin yükselmesine nedenoldu. Ali Fethi Bey, kendi konuşmasına yöneltilen eleştirileri yanıt-larken şu noktanın bir kez daha ısrarla üzerinde durdu:

"Efendiler, hürriyeti şahsiye hepimizin en çok arzu ettiğimiz bir şeydir. Fakat hürriyeti şahsiye ancak muntazam ve mükemmel bir tarz-da olabilir, anar şi halinde olamaz."

Hüseyin Avni Bey— "Bizde anar şi mi var?"Ali Fethi Bey (Devamla)— "Anar şi olabilir. Şimdilik yok. Olabi-

lir. Bundan ötürü, hürriyeti şahsiyeyi temin etmek isteyen arkadaşımız,evvelemirde muntazam ve mükemmel bir hükümetin oluşturulmasını arzu etmelidir. Bundan evvel böyle bir şey olamaz... Maddelerin kabuledilmesiyle kanunun heyeti umumiyesinin kabul edilmesi lazım gel-mez."

A. Kemali Bey, bakana bir yanıt olarak yaptığı konuşmayı şöyle bağlar: "Bu kanunu reddetmek demek, hakimiyet milletindir esasını 

reddetmektir (Bravo sesleri). Bundan ötürü bu kanunun iki maddesikabul edilmiştir. Yalnız bir maddesi kalmıştır, o da bu iki maddeye kar şı olan yasalar ın mülga olduğuna dair tek maddedir. Boşuna propagandayapılmasında mana yoktur. Bu kanunu mutlaka kabul edeceğiz. Çünkühakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. (Bravo sesleri, şiddetli alk ışlar)."

12 Şubat 1923'de yasa ikinci kez oya sunulur. Sonuç başkan tara-f ından şöyle açıklanır "Kanunu cezanın birinci babının beşinci faslınamüzeyyel layihai kanuniyenin ikinci defa reye vazında iştirak edenazanın adedi 174'tür. 58 red, 108 kabul, 8 müstenkif var. Dolayısıylakanun 108 reyle kabul edilmiştir" (Şiddetli gürültüler, yaşasın hakimi-yeti milliye sadalan).

Hüseyin Bey (Erzincan)— "Yaşasın Hürriyetperverler...""Hürriyeti Şahsiye" yasası egemen çevrelerin hoşuna gitmemişti.

Bunlar ı

n başı

nda hükümet gelmekteydi. Nitekim kabul edilen yasayı

 yürürlükten kaldırmayı amaçlayan yeni bir yasa önerisi hazırlanmayaçalışıldı. Ne var ki tüm çabalar sonuçsuz kaldı. Bundan sonra hükümetson bir girişimde bulundu. TBMM'nde, askeri gereksinimleri öne çı-kararak bir tavzih karar ına yönelik müzakere açıldı. Savunma Bakanı Kazım Paşa, meclisin 21 Mart 1923 günkü oturumunda söz alarak  şuaçıklamayı yaptı: "... Ordu içersine şüpheli şahıslar ın girmesi ihtimali-ne kar şı ordudan bazı müracaatlar oldu. Eğer bu şüpheli şahıslar, bukanundan yararlanarak ordu içersine girerlerse bir çok yolsuzluklarameydan bırak ılmış olacaktır. Gerçi askeri yasalar ve savaş yasalar ı sefer 

Page 207: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 207/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 215

zamanında savaş bölgesinde tamamen geçerli olması gerekirse de ku-mandanlar burada tereddüt ediyorlar. (Niçin sadalar ı). Efendiler bu ka-nunun üçüncü maddesinde deniliyor ki, "İş bu kanuna ayk ır ı olan yasahükümleri yürürlükten kaldır ılmıştır." Bu maddeden ordu bölgesineherhangi bir şahsın serbestçe girmesine izin var zannettiler... Yani bumadde savaş bölgesinde askeri yasalar ının uygulanmasına mani midir?Mesele müstaceldir. Orduya hemen bildirmek istiyoruz. Yüksek mec-lisinizin görüşünü bugün bildirmesini rica ederim."

Baş bakan Rauf Bey (Orbay) soruna açıklık getirmek amacıylaşunlar ı söyler: "... Bu yüzden idari bir çok sak ınca çıkmıştır. Anlaşıl-mazlık vardır; vuzuhsuzluk vardır. Bunda kesinlikle diğer kanunlar ı uygulama cesaretini kendilerinde göremeyen memurlar vardır. Ordular 

 boşlukta kalamazlar. Her trene binen, arabaya binen ordunun içindengeçemez. Bugün ise geçiyor."

Yasanın yılmaz savunucular ından Hüseyin Avni Bey (Erzurum)konuşmasında hükümetin yasaya kar şı olumsuz tavr ını sert bir dilleeleştirir: "Vekiller heyeti bu kanunun düzenlenmesi sırasında fiilenmuhalefet ettikleri gibi kanun yayınlanı p, ilan edildikten sonra onu or-

tadan kaldıracak değişikliği düzenleyip, gönderdiler... Bu ne ordununharekâtını temin etmek içindir, ne başka bir şey. Hürriyet-i Şahsiyeyikumandanlar ın eline vererek ve halk ı onlar ın emrine tabi k ılarak o mu-kaddes perdenin arkasında zulüm ve işkenceye meydan vermektir.Buna meydan vermemek de bizim görevimizdir... Biz bu kanunu ya-

 parken ordunun emniyetini suistimal hiçbir zaman aklımıza gelmemiş-tir..."

Daha sonra Maliye Bakanı Hasan Fehmi Bey (Gümüşhane) ileAdalet Bakanı R ıfat Bey de konuşarak yasanın kendi bakanlık alanla-r ında yarattığı sorunlara değindiler. Vekillerin bu konuşma ve giri-şimlerine kar şı Ali Şükrü Bey (Trabzon) şunlar ı ileri sürer:

"... Bu kanun yasal işlemleri ortadan kaldırmak için yapılma-mıştır. Gayrikanuni olan işlemlerin önüne geçmek için yapılmıştır...Hükümetten şüphelenmekte kendi hesabıma açık söylüyorum, pek zi-yade haklıyım. Hükümet bu kanunun müzakeresinde muhalefet et-miştir. Sonra bu kanunun tebliğini tehir etmiştir ve tebliğinden evvel-kanunu bikuvve değil, bilfiil hükümden düşürecek bir kanun teklifiyapmıştır..."

Görüşmelerden sonra, başkan gündeme geçilmesini oya sunar, bukabul edilir. Bunun üzerine Baş bakan Rauf Bey (Sivas) "Pekâlâ şimdine oldu efendim?" diye sorunca Başkan şu yanıtı verir:

"Efendim, müzakere konusu olarak bir şey yoktur. Yani hürriyet vemasuniyeti şahsiye, askeri yasalar ı ve savaş yasalar ını ortadan kal-

Page 208: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 208/516

216 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

dıracak mahiyette değildir." Böylece hürriyet-i şahsiye yasası bir kezdaha kurtulmuş oluyordu.

Bu görüşmeler sırasında basının tavr ı ne oldu? Bu soruya olumlu bir yanıt verilemez. Lozan'da devam eden bar ış görüşmesinin kesilme-si, İsmet Paşa'nın Türkiye'ye dönüşü, (Savaş mı, Bar ış mı?) bekleyişi-nin doruğa çıktğı günlerde "Hürriyet-i Şahsiye" yasası basında umulanyank ıyı pek bulmamıştır. Muhalif yayın organlar ında konu ayr ıntıla-r ıyla verilmişse de tüm bu haberler ve yorumlar ın kamuoyunu yeterinceaydınlattığı söylenemez. İstanbul ve Ankara basınında şu haber ve yo-rumlar dikkati çekmektedir:

Tevhid-i Efkâr: 9 Şubat 1923 tarihli sayısının ikinci sayfasında ikisütunluk bir haber var. Haberin başlığının hemen yanında A. KemaliBey'in bir fotoğraf ı bulunmakta. Haberin içeriği aynen şöyledir:

"Hürriyet-i Şahsiyeye tecavüzün men'i için TBMM bir kanuntanzim ediyor.

(Ankara 7 Şubat-Muhabiri mansusamızdan)— Kastamonu millet-vekili A. Kemali Bey taraf ından hürriyeti şahsiyeye tecavüzün men'iiçin verilen takrir, TBMM'nce hürriyeti şahsiyeyi ihlal eden memurlar 

ve ahali hakk ında tahkikati kanuniye icrasında ihmal gösteren savcı-lar ın üç yıl hapisleri ve memuriyetlerinden uzaklaştır ılmalar ı  şeklindekabul edilmiştir. Bu doğrultuda düzenlenmiş olan yasa önerisinin gö-rüşülmesine devam edilmektedir."

11 Şubat 1923 tarihli gazetede şöylebir k ısa habere rastlıyoruz,(ikinci sayfa) "Hürriyeti şahsiyenin tecavüzden masuniyeti kabul edildi:(Ankara 10 Şubat, Özel Muharibirimizden) Halk ın, memurlara tfar şı himayesini ve hürriyeti şahsiyeyi ihlal edenlerin cezalandır ılması hak-k ındaki yasa önerisinin görüşülmesine devam edilmektedir."

13 Şubat 1923 tarihli sayıda kanunun kabul edilmesi ikinci sayfadaaynen şöyle verilmiştir: "Hürriyeti şahsiyenin tecavüzden masuniyetikabul edildi. (Ankara 12 Şubat, Ö.M.)— Hürriyeti şahsiyenin tecavüz-den masuniyeti hakk ında ceza yasasının 203. maddesine ek olarak 

Kastamonu Milletvekili A. Kemali Bey taraf ı

ndan teklif edilen yasaönerisinin tümü, TBMM'nde tayini esami suretiyle oya sunulmuş vekabul edilmiştir."

Tanin; Yasayla ilgili önemli bir habere rastlanmadı. Yalnız 13Şubat tarihli sayısında, birinci sayfanın altında kanunun kabulüne iliş-kin küçük bir haber var..

 İ kdam; 11 Şubat 1923 tarihli sayısının birinci sayfasnda "İstanbuliçin dört milyon avans" haberinin altında küçük bir bilgiye rastlıyoruz.12 Şubat 1923 tarihinde ise birinci sayfada, "Memleketimizde kanununhakimiyetini temin" başlığı altında, meclis zabıtlar ına dayanarak ay-

Page 209: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 209/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 217

r ıntılı bilgi verilmektedir. 15 Şubat 1923'de ikinci sayfada,"TBMM'nde hürriyeti şahsiye. Memurlar ın bazen görev ve yetkileriniaşarak hukuk ve hürriyeti şahsiyeye tecavüzleri söz konusu olmuş, önerikabul edilmiştir." dendikten sonra görüşmelere ilişkin ayr ıntılı bilgiverilmektedir. 19 Şubat 1923 tarihli sayıda, ikinci sayfada, "Ma-suniyeti şahsiye hakk ında Millet Mclisince kabul edilen yasa maddesi"

 başlığı altında yeni yasa tam metin halinde verilmektedir. Ak  şam gazetesinde yasa ile ilgili hiçbir habere rastlanmadı. İ leri'de de haber yok. Yalnız yasanın mecliste tartışıldığı, Refik 

Şevket Bey'in yazısının "Hakimiyeti Milliye"de çıktığı döneme rastla-yan 5 Şubat 1923 günlü sayısında "Hakimiyeti Milliye" başlıklı başya-zıda Cenap Sahabettin şu noktanın ısrarla altını çizmektedir:

"... Bazılar ımız zannediyoruz ki, bir kişinin egemenliği (Padişahkastediliyor) ortadan kalkmakla hepimiz sultan olduk ve bugün Tür-kiye şu kadar milyon padişahtan oluşur. Bu düşünce cahilin gülünç an-layışına tercüman olmak üzere bir mizah sayfasına yak ışır." Böyleceyasaya değinerek mutlak özgürlüğün var olamayacağına değinil-mektedir.

Yasa Ankara basınında daha fazla tartışılmış, haber ve yorumolarak daha geniş yer almıştır. "Hakimiyeti Milliye" ve "Tan" gazete-lerindeki haberleri, yorumlar ı burada yansıtabiliriz.

 Hakimiyeti Milliye, TBMM'ndeki görüşmeleri ayr ıntılı bir bi-çimde, yorum yapmadan, zabıtlara dayanarak vermiştir. Bu arada 1-7Şubat tarihleri arasında Refik Şevket Bey'in "203. maddeye ek" başlığı altında beş makalelik bir incelemesi yayınlanmıştır. Bu yazıdan anla-şıldığına göre A. Kemali Bey bulunamadığı 17 Ocak günkü oturumdaönerisi aleyhinde konuşanlara yanıt vermek amacıyla bir kaç makaleyayınlamış. Ne yazık ki, bu makaleleri bulmamız mümkün olamadı.

Refik Şevket incelemesinde, bu yazılara yanıt verdiğini özenle belirterek, TBMM'ndeki konuşmalar ı doğrultusunda savlar ını sırala-maktadır.

Tan'ın 19 Mart 1923 tarihli sayısında "Hürriyeti Şahsiye yasasını kamuoyumuz nasıl kar şılıyor" başlıklı haberde "Antalya" gazeesininolayla ilgili sayısından örnekler verilmektedir: "Antalya" refiki muhte-rememiz hürriyeti şahsiye kanununu ruhun derinliklerinden gelen bir sevinç ve heyecanlı yayınlıyor.

"Yaşasın hürriyeti şahsiye" temennii kalbisini (yürekten gelen te-mennisini) merkezinde taşıyan bir dairenin üzerinde "Yaşasın TBMM"altında Türk'ün temsili olan bir ay-yıldız etraf ında aynen: "Şahsın hür-riyeti, idarenin intizamı, mülkün selameti, adaletin güvencesidir. Bir kare oluşturan bu cazip levhanın iki taraf ında "Devlet ve hakimiyet

Page 210: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 210/516

218 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

milletindir. Saltanat ve hükümdarlık halk ındır. Ahali dikkatle oku-yunuz. Köylü amcalar ezber ediniz." cümleleri yazılıdır.

Kardeş gazetemiz (refikimiz) aynı zamanda bu kanunun şerh veizahı için, hukukçular, kalem sahipleri arasında bir müsabaka ilan edi-yor. En iyi açıklayana bir yazı tak ımı hediye olunacaktır. Millet ve ay-dınlar doğal ve siyasi hukuku böylece takdir ederlerse geleceğe güvenle

 bakmakta asla tereddüt edilemez."... Görüldüğü gibi kanun demokratçevrelerce büyük bir heyecanla kar şılanmıştır.

Tan gazetesinin 22 Mart tarihli sayısında, 1 ve 2. sayfalar ında"Hükümetin hürriyeti şahsiye yasasını değiştirme isteği" başlığı al-tında TBMM'nin 21 Mart tarihli oturumundaki görüşmeler verilmek-tedir. Haber başlığının altında şu bilgi öne çıkar ılmıştır: "TBMM'ndedünkü görüşmeler - Hürriyeti şahsiye kanunu hakk ında hükümet teklifi- Bakanlar ın açıklaması- Hüseyin Avni Bey'in beyanatı - Hükümetinnoktai nazar ı varit değil - Kanun korunmuştur ve yürürlüktedir."

Aynı gazetede "İngiltere ve Avrupa yasalar ı" başlıklı bir çeviri deyer alıyor. Bu dizide özellikle bazı Avrupa ülkelerinde bireysel hak veözgürlüklere ilişkin yasalar ın kar şılaştırmalı bir incelemesi yer almak-

tadır. 27 Mart sayısının son sayfasında ise Recep imzalı "HürriyetiŞahsiye Yasası" başlıklı yazı da yasayla ilgili açıklamalar yer almıştır.30 Mart 1923'de, "Hürriyeti Şahsiye"in korunması için yapılan

mücadeleye inen acı bir tokat bütün gazetelerin birinci sayfalar ında tammanşet olarak yer almaktadır: Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey öl-dürüldü...

"Yaşasın Hakimiyeti Milliye", "Yaşasın Hürriyeti Şahsiye", "Ya-şasın Hürriyetperverler". TBMM'nin küçük salonu bu sadalar dolduru-yordu. A. Kemali Bey'in önerisi kabul edilmişti. Aradan 80 yıl geçtik-ten sonra demokrasi adına yapılan mücadeleyi bugün daha gerçekçi bir şekilde değerlendirebilmekteyiz. "Hürriyeti şahsiye yasası" halk ıntemel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması için atılan önemli

 bir adımdır. Niçin önemlidir. Bunu bir kaç noktada yoğunlaşarak şöyle

açı

klayabiliriz: —   Yasa önerisinin hukuki yanından daha çok siyasal eylemyönü ağır basmaktadır. Başta Refik Şevket Bey olmak üzere birçok hukukçu ve bilimadamı bu öneriyi hukuk açısından eleştirebilir. Nitekim bunu yapmışlardır. Ne var ki, bütün eksikliklerine rağmen demok ratikleşme isteğinin vurgulanması açısından yapılacak bir değerlendir mede bir aya yak ın süren bu tartışmalar ın toplumumuzun, siyasal üstyapımızın niteliklerini sergilemede oynadığı rol yadsınamaz.

 —   Olay birinci meclisin demokrat yapısını yansıtması açısındançok güzel bir örnektir. Bu nitelikte bir meclisi Türkiye'nin yak ın siyasi

Page 211: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 211/516

Page 212: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 212/516

Page 213: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 213/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 221

muştur. Bir ara muhalefet öyle boyutlara erişmişti ki bir çok milletvekiliMustafa Kemal Paşa'ya başvurarak bunlar ın milletvekilliklerinin dü-şürülmesini istemişlerdir. Musaffa Kemal Paşa da böyle bir girişmesıcak bak ıyordu. Olayı İsmet Paşa (İnönü) anılar ında şöyle anlatıyor:

"Gayet iyi hatırladığıma göre, Atatürk muharebeler esnasında,Meclis ile çalışmanın artık mümkün olamayacağı kanaatına varmış; veümidini kaybetmiş duruma bir kaç defa gelmişti. Ben böyle bir zamandaAtatürk'ten bir telgraf aldığımı bilirim: "Artık Meclis ile çalışmamızmümkün olamayacak. Meclis'in faaliyetine nihayet verdikten sonra or-duda ve memlekette hasıl olacak vaziyet hakk ında mütalean nedir?

Benden bunu soruyordu, kendisine cevap verdim: "... bilmek ge-rekir ki şimdiye kadar millet meclisine dayanarak, millet namına mu-harebe etmenin bu mücadelemizde bize çok itimat veren taraf ı vardır.Şimdiye kadar buna dayanarak bu mücadeleye devam edebildik. İs-tanbul hükümeti, padişah, bunlar ın hepsi düşman elindedir. Meclis da-ğıtılırsa, millet namına, milletin karan ile mücadele ediyoruz tezielimizden gitmiş olacaktır." Benim mütalaam bundan ibaretti. Düşün-celerimi soran telgraf ına verdiğim cevabın sonunda dedim ki: "Ne karar 

verirsiniz, bunu tayin edemiyorum. Bunu tayin etmek benim içinmümkün değildir. Şartlan siz biliyorsunuz. Biz vereceğiniz karan tatbik ederiz..."

Mustafa Kemal Paşa'nın bu düşüncesi doğrultusundaki bir ko-nuşmasına da Halide Edip (Adıvar) hanım tanık olmuştur. Adıvar anı-lar ında, 1922 Ağustos'un son günlerinde cephe karargahında MustafaKemal Paşa ile görüştüğünü, bu görüşme sırasında İsmet (İnönü) veFevzi (Çakmak) Paşalar ın da odada bulunduğunu yazmaktadır. Bu gö-rüşmede Gazi (Mustafa Kemal Paşa) gene meclisteki muhalefetten

 bahsederek, ikinci gruptan bazı milletvekillerinin adını da vererek,"Onlar ın halk taraf ından linç edilmeye layık olduklar ını" vurgula-mıştır.

Bir yandan- birinci grup içinde oluşan "Selamet-i Umumiye" ko-mitesinin varlığı ve mecliste alınacak kararlar ı önceden belirlemesi,dolayısıyla grup disiplinini sağlamalar ı; diğer yandan Meclis'in feshi yada bazı miletvekillerinin meclisten bir şekilde uzaklaştır ılacaklar ı söy-lentileri muhaliflerin de bir grup oluşturmasında başlıca etmen ol-muştur. "İkinci Müdafa-i Hukuk Grubu" şeklinde adlandır ılan bu gru-

 bun temel hedefleri ya da programı şu ana noktalarda toplanıyordu: —   Genel hukukun temel ilkelerine ayk ır ı ve milletin egemenlik 

hakk ına kar şı yetkilerin, imtiyazlar ın, örgütlenme ve uygulamalar ınkaldır ılması.

 —   Bakanlar kurulu başkanlığı yasama meclisi başkanlığının

Page 214: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 214/516

222  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 birbirinden ayr ılması, birincisinin millet meclisinin kendi azasındanseçeceği birine verilmesi. 

 —   Bakanlar ın seçilme şekli ile yetki ve sorumluluklar ının saptanması, adaylık (namzetlik) yasasının kaldır ılması.

 —   Meclis iç tüzüğünün, meclisin sahip olduğu yürütme yetkisine göre düzeltilmesi ve tamamlanması.

 —   Başkumandanlık yasasının gereğinde değiştirilmesi ve kaldır ılması.

 —   İstiklal mahkemelerinin kaldır ılması ve zorunluluk halindeoluşturulması, fakat yasalar uyar ınca hareket etmeleri.

 —   Meclis Başkan ve Başkan Vekillerinin, zümre, f ırka ve siyasiderneklerle ilişkili olmaması ve tarafsızlıklar ını korumalar ı doğrultusunda içtüzüğe bir madde eklenmesi.

Bu programa ilaveten daha ayr ıntılı bir program daha hazır-lamıştı. Adeta bir anayasa taslağı halinde hazırlanan bu program 27maddeyi içermekteydi. Bu maddeler içersinde ilginç yaklaşımlar ı dagörmekteyiz. Örneğin şu maddeler önemlidir; bir tepkiyi yansıtı-yorlardı: 

"Madde 2— "Hükümet yönetimi milletin hakimiyetini dolaysızolarak izhar eylemesini ve kaderini bilfiil elinde bulundurabilmesi te-meline dayanmaktadır." 

"Madde 4— Her kişinin hürriyeti şahsiyesi ve medeniyesi her türlütaarruzdan masundur." 

"Madde 10— Siyasi cürümlerde idam cezası yoktur." "Madde 13— Müsadere (el koyma), angarya, işkence, her nev'i

eziyet katiyen ve tamamen yasaktır." "Madde 14— Terbiyede birlik temini ilkedir." Bunlar ın yanısıra Türkçenin olağan bilim dili haline getirilmesi vb.

gibi yenilikçi yaklaşımlara da programda rastlamaktayız. İkinci grubunyayın organı da Tan gazetesidir. 19 Ocak 1923'de yayınına başlayanTan gazetesinin yaşamı uzun sürmemiştir. Tan'la ilgili bir incelemeyi

 bölüm sonundaki ekte bulacaksı

z. İkinci grupta kaç milletvekili yer almaktaydı. Bu konuda çeşitlisayılar verilmektedir. Bunlar ın içinde en güvenilir bilgi Damar Ank-oğlu'nun anılar ında verilen 66 sayısıdır. Bu sayı da göstermektedir ki,ikinci grup birinci mecliste azınlıktadır. Bu grubun önde gelen millet-vekilleri şunlardır: Mehmet Şükrü Bey (Afyon-Karahisar ısahip), İs-mail Suphi Bey (Burdur), Dursun Bey (Çorum), Hüseyin Avni Bey(Erzurum), Abdülkadir Kemali Bey (Kastamonu), Mehmet VehbiEfendi (Konya), Çolak Selahaddin Bey (Mersin), Ziya Hur şit Bey(Rize), Emin Bey (Samsun), Nafiz Bey (Samsun), Hakk ı Hami Bey 

Page 215: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 215/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 223

(Sinop), Emir Paşa (Sivas), Kara Vasıf Bey (Sivas) Hamdi Bey (Tokat),Ali Şükrü Bey (Trabzon).

Birinci grup gibi ikinci gruptaki üyelerde, düşünce ve eğilimleriaçısından homojen bir yapıya sahip değillerdi. Önemli bir çoğunluğudemokrat bir yapıya sahipti. Bu yapılar ını yaşamlar ı boyunca sürdür-düler. Milli Mücadeleye kar şı değillerdi. Yönetimdeki uygulama vekarar yöntemlerini eleştiriyorlardı. Örneğin Abdülkadir Kemali Beygerek gazetecilik yaşamında, gerekse siyasal eylemlerinde bunu kanıt-lamıştır. Türkiye'de demokrasiye yönelik çabalarda ikinci grubun öz-lemleri daima ana düşün motifini oluşturmuşlardır.

2) Milli Mücadelede Sol Hareket: 

Osmanlının son döneminde sol hareket "İştirak'çı Hilmi"nin zayıf sos-yalist partisi ile bazı işçi hareketleri çevresinde odaklanmıştı. Mütarekeİstanbul'unda ise, 1919 seçimleri nedeniyle, dikkati çeken bir siyasalhareket olarak soldan söz edebiliriz. Büyük Millet Meclisi'nin açılışını izleyen iki yıl içersinde (yani 1922'nin ikinci yar ısına kadar, Anado-

lu'da belirli bir sol-siyasi canlılık görülmektedir. Değerli araştırmacı Mete Tuncay buna "Anadolu solu" biçiminde değinmektedir. Anado-lu'daki sol hareketlere Mete Tuncay'ın tasnifine benzer bir şekilde şu

 başlıklar altında değineceğiz: ÎT liderlerin güdümündeki sol görünümlügirişimler, Yeşilordu girişimi, Resmi Komünist Partisi, Halk Zümresi,Türkiye Halk îştirakiyan Fırkası, Mustafa Suphi Olayı.

Anadolu'daki sol hareketler Meclis Hükümeti ile Sovyetler ara-sındaki ilişkilere göre şekillenmiştir. İlişkiler yak ınlaştıkça Anadolu'dada sol hareket güdümlü ya da bağımsız olarak güçlenmiştir. İlişkilerinzayıflaması, ya da Ankara'nın batıya yaklaşması sürecinde de hareketgücünü yitirmiş, hatta yasaklanmıştır. Yukar ıda değindiğimiz bölümler uyar ınca konuyu özet olarak ele alalım:

a) İttihat ve Terakki Liderlerinin GüdümündekiSol Girişimler 

İttihat ve Terakki'nin liderleri yurtdışına çıktıktan sonra değişik ülke-lere gittiler. Talat Paşa ile bazı arkadaşlar ı Almanya'ya gidince, oradaSpartakist eylemle kar şılaştılar. Almanya'da bulunan Türk ve diğer islam ülkelerinin gençleri k ıyısından da olsa bu harekete kar ışmışlardı.Talat Paşa kişisel gayretleri ile bu gençlerin bar ınabilecekleri bir yurtve onun giderlerini kar şılamak için de bir kahvehane açtı. Böylece"Şark Klübü" oluştu. Bu gençler ilerde, Sovyetler Birliği'nde Enver 

Page 216: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 216/516

224 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

taraf ından kurulacak "İslam İhtilal Cemiyeti"nin çekirdeğini meydanagetireceklerdir. Enver Paşa Moskova'dan, 15 Ağustos 1920'de MustafaKemal Paşa'ya yazdığı bir mektupta "İslam İhtilal Cemiyetleri" proje-sini anlatarak, şunlar ı eklemiştir: "Berlin'de iken umumi islam alemin-de Antant (itilaf devletleri) aleyhinde yerel bazı harekatın başladığını görmüş, bir teşkilata bağlı olmamakla beraber maddi yardımlardan damahrum olan bu islam hareketlerinin birleştirilmesini düşünmüş ve ar-kadaşlarla görüşerek buna karar vermiştik.

Bu islam memleketlerinin Avrupa'da bulunan temsilcileri ile veözellikle Hintli Mehmet Ali (Cinnah) ile münasebet kuruldu.

Görüşmeler sonucunda, bu hareketlerin bir merkezden idaresiesasını kendileri de kabul ederek her taraf ın temsilcilerinden oluşan bir cemiyet kuruldu. Sonradan bu cemiyetin Rusya dahilinde çalışmasının,daha yararlı olacağını düşünerek, Moskova'ya geldiğimde görüştüğümHariciye Komiseri bu teklifimi kabul ettiği cihetle cemiyet azasının

 buraya gelmesini yazdım". Mustafa Kemal bu mektuba verdiği yanıtta,merkezin bitaraf bir ülkede olmasının ve çalışmalar ın Pan-İslamizmşeklinde görünmemesinin daha doğru olacağını belirtmiştir.

Enver Paşa, Komintern taraf ından Eylül 1920'de, Baku'da dü-zenlenen "Şark Milletleri Kurultayı"na Kuzey Afrika devrimcilerinintemsilcisi olarak katılmıştır. Onun çevresinde oluşan, çoğu eski İtti-hatçılardan meydana gelen bir grup "Mesai" adlı sol eğilimli bir prog-ram hazırladılar. "Mesai" Trabzon'da bastır ıldı. Hatta bu program TalatPaşa'nın da onayını almıştı. Ne var ki, Rusya'da, Enver Paşa'nın çev-resindeki İttihatçılar başka bir programla "Halk Şuralar Fırkasını" kur-muşlardır. Bu f ırkanın kuruluşu, Sovyetlerle ilişkileri açısından TalatPaşa ikircikliydi, fakat onun öldürülmesinden sonra Enver'in görüşleriağırlık kazanmıştır. 1921 ilkbahar ında Moskova'da "İslam İhtilal Ce-miyetleri İttihadı" kongresi toplanmıştır. Bu kongreye Türklerden şukişilerin katıldığını biliyoruz: Enver Paşa, Halil Paşa, Cemal Paşa, İ b-rahim Tâli, Dr. Nazım, Dr. Bahaattin Şakir, Rusuhi, Kuşçubaşızade

Çerkeş Sami. Bu kişilerin büyük bölümü "Halk Şuralar Fı

rkası

"nı

n çe-kirdeğini oluşturmuşlardır. Sakarya zaferinden sonra bu hareket zayıf-lamıştır.

Fevzi Paşa (Çakmak) Kazım Karabekir'den Enver ve arkadaş-lar ının Anadolu'ya girmelerinin engellenmesi isteyince, Fırkanın Ana-dolu'da örgütlenmesi, yayılması sınırlanmıştır. Nitekim Ağustos1921'de "Halk  Şuralar Fırkası" adı yerine, şerefli geçmişine binaen"İttihad ve Terakki" adı kabul edilmiştir. Bu arada Muhittin (Birgen)'in (Eski bir gazeteci olup, 1920 Mayısından sonra bir süre Matbuat veİstihbarat Müdürlüğü yapmıştır) 16 Ekim 1921'de Tiflis'ten Karabe-

Page 217: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 217/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 225

kir'e yazdığı bir mektup dikkati çekmektedir: "... Kuvayı Milliyeciler İttihat ve Terakki'nin merkez ve sol unsurlar ından başka bir şey değil-lerdir. Son "İttihat ve Terakki-Halk Şuralar Fırkası" girişimi ise Enver ve bazı arkadaşlar ında, özellikle Enver'de vaki olan büyük bir ink ı-labın mahsulüdür... Enver ve arkadaşlar ı bu defa gayet mühim bir me-seleyi ortaya atmış bulunuyorlar: İçtimai ink ılap... İçtimai hareket ta-raftarlar ı ne Mustafa Suphi gibi bir serseri, ne de mektepten yeni ç ıkmış çocuklardan ibaret idiler. Hülya peşinde koşmuyorlar, hakikat muva-cehesinde bulunduklar ını zannediyorlardı. Bundan başka içtimai hare-ket fikri Rusya'dan ithal edilmiş bilinmeyen bir meta değil, onüç yıllık 

 bir mücadelenin yegane semeresi olarak İstanbul'dan taşını p getirilmiş milli bir şeydir." Enver ve arkadaşlar ının hızı 1921 yılı sonuna doğrukesilmiştir.

b) Halk Zümresi-Yeşilordu ve Resmi Komünist Partisi 

Yeşilordu gizli bir cemiyet olarak, 1920 Mayıs ayında, ortaya çıkmıştır.Bir yerde İstanbul hükümetinin Anadolu hareketini bolşevikle suçla-

masına tepki olarak örgütlenmiştir. Bu cemiyet bolşevikliğin, esaslar ı itibar ıyla, islamın dünya görüşüne paralelliğine değinerek, o dönemdezorunlu görülen Sovyetlere yak ınlaşmayı destekliyordu. Derneğingenel merkez üyeleri şu kişilerden oluşuyordu: Şeyh Servet (Akdağ)(Bursa), Dr. Adnan (Adıvar), Hakk ı Behiç (Bayiç), Eyüp Sabri (Akgöl),Yunus Nadi (Abalıoğlu), Hüsrev Sami (K ızıldoğan), İ brahim Süreyya(Yiğit), Çerkeş Reşit, Sırr ı (Bellioğlu), Mustafa (Cantekin), Hamdi

 Namık (Göz), Muhittin Baha (Pars), Nazım (Öztelli) Ankara'daki mer-kezi umumisinin dışında, Ankara ve Eskişehir'de birer şube oluşturul-muştur.

1920 Haziranında, Nâzım Bey (Tokat)'in genel sekreter olarak hazırladığı "Yeşil Ordu Nizamnamesi" üye olacaklara gönderilmeye

 başlandı. Bu nizamnameye göre Yeşilordu, anti-emperyalist ve anti-militaristtir (Madde 1-2 ve 8), devletin iktisadi ve içtimai sahada geni

ş 

müdahalelerine taraftar olur (Madde 3-6, 8-11 ve 14-16), bunlar ın ya-nısıra aile hayatına hürmetkardır ve islamiyetin bütün içtimai esaslar ınariayet ederek asr-ı saadetin müşterek samimiyetini iadeye ve batıdangelen kendini beğenmiş ihtiraslar ı Asya'dan atmaya çalışmakla yolunu,Hak yolu, Allah yolu bilir (Madde 13). Yeşilordu'nun teşkilatına men-sup olup da emperyalizm lehinde gayemize ihanet eden derhal idamolunur. İdam hükmü umumi merkezce verilir ve şimdilik gizli ve hususivasıtalarla icra edilir (Madde 26-27). Yeşilordu teşkilatı gizlidir ve RusSosyalist Devrimcilerinkilere benzeyen kurallar ı vardır (Madde 22).

Page 218: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 218/516

Page 219: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 219/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 227

dır. Daha önce de değindiğimiz gibi ancak Mustafa Kemal Paşa'nın"genel oy" ilkesi konusunda ağırlığını koymasıyla "Mesleki Temsil"den vazgeçilmiştir. Halk zümresindeki milletvekilleri Yeşilordu'nunzayıflaması ve dağılması sonucu birinci ve ikinci gruplardaki yerlerinialmışlardır.

Ekim 1920'de Sovyet elçilik heyetinin Ankara'ya geldiği sıra-larda Mustafa Kemal'in onayı, hatta teşviki ile "Türkiye Komünist Fır-kası" kurulmuştur. Bu partinin önde gelen üyeleri arasında şu kişiler 

 bulunmaktaydı: Tevfik Rüştü (Araş), Mahmut Esat (Bozkurt), Yunus Nadi (Abalıoğlu), K ılıç Ali, Hakk ı Behiç (Bayiç), İhsan (Eryavuz),Refik (Koraltan), Eyüp Sabri (Akgöl) ve Süreyya (Yiğit). Bu kişilerinilerki yıllarda Türkiye siyasi yaşamındaki oynadıklar ı roller anımsanır-sa resmi TKF'nin de niteliği ortaya çıkar. Kuruluş sırasında "Hakimi-yet-i Milliye" ve "Yeni Gün"de çıkan iki yazıya değinmekte döneminkonuya nasıl baktığını anlamak yönünden yarar ı vardır.

"Hakimiyet-i Milliye"nin 16 Ekim 1920 tarihli sayısında "RusBolşevizmi Türk komünizmi" başlıklı yazısında şu yaklaşımı gör-mekteyiz: "Türkiye'yi komünizmin halk kütleleri için muhakkak su-

rette hayırkâr olan atisine götürmek isteyenler, bolşevizm derecesindesarih ve ateşli bir ink ılap için ne Rusya'daki tarzda bir doğuş ve hazır-lanış, ne de elde böyle kuvvetli bir silah görmüyorlar. Aynı zamandaesasen yukar ı tabakadan idare edilmek lazım gelen bu hareket yüksek-ten gelen bir irade-i mutlakanın Rusya'da bulunduğu gibi şiddetli veinatçı bir direnişine tesadüf etmiyor. Rusya'da bolşevizmin kullandığı ink ılap usûllerini burada tatbik etmek istemek kadar ink ılapçılıktan ha-

 berdar olmayış tasavvur edilemez. Bolşevizm ink ılabı, bütün komü-nizm hareketleri için bir örnek, bir model değil; pek k ıymetli, pek canlı,

 pek muazzam bir rehberdir. Bu rehberden istifade etmeyi, onun göster-diği yollardan gitmeyi ne kadar candan arzu edersek onun yöntemlerinişekil itibariyle aynen tatbik etmekten de o derece kaçınır ız. Her şeydekörükörüne taklikçilik fenadır, bilhassa ink ılapçılıkta..."

Bu anlamda "Yeni Gün" gazetesinde de, partinin kuruluş döne-minde bazı yazılar çıkmıştır. Bunlar ın içinde TKF'nin bir program ha-zırladığına ilişkin şu açıklama ilginçtir: "Partimiz (TKF), Rus Ko-münist Partisi'nin programını, Rusya'da bile tamamıyla tatbik edile-meyen ve ancak komünizmin esas istikamet çizgilerini gösteren idealler olarak telakki eder. Fakat Partimiz, bunlar ın tahakkuku için, ideal

 programı memleketimizin hususiyetlerine ve içtimai şartlar ına göre su-huletle intibak ettirmek üzere taktik yöntemleri içeren genel bir uygu-lama programı hazırlamıştır."

Hakk ı Behiç imzasıyla yayınlanan TKF beyannamesinde şunlara

Page 220: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 220/516

228 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

değinilmektedir: —   Komünizm düşman ulus tanımaz, düşman fikir tanır. Düş 

manın adı da içerde kapitalizm, dışarda emperyalizm'dir. —   İhtilal evrim yollar ının en sonuncusudur ve olağanüstü bir 

yoldur. —   TKF, cihan ink ılabını ihtilal sonucu olarak değil, tekamül

ürünü olarak kabul etmiştir. —   Komünizmin istediği ekonomik ortaklık yönetimi, büyük 

üretimde, toplumun genel çıkarlar ı adına devletin müdahalesi ve bilfiilemek harcayanlara ait olduğu halde şimdiye kadar kapitalistler taraf ından gasp edilen haklar ın sağlanması demektir.

 —   Partimiz Anadolu'yu batı kapitalizminin sürüm yeri ve ekonomik kölesi durumundan kurtaracak; Avrupa emperyalizmini en canalıcı temelinden vuracaktır.

 —   Komünizm bir ulusun başına geçiriliverecek taklitçi bir  program değildir. O öyle bir inançtır ki, genel ve politik çizgilerinin her ülkedeki doğal ve toplumsal oluşuma göre, çeşitli yöntemlerle uygulanmasını gerekli k ılar.

 —   Komünizmin islam ülkeleriyle uyuşacağında duraksamayayer yoktur. Çünkü komünizm ortaklık ve eşitlik yaşamından ibarettir.Bütün dinsel ilkelerin toplum yaşamında uygulanmasından ibarettir (Mete Tuncay).

Mustafa Kemal'in de TKF'nın bir numaralı üyesi olduğunu ilerisüren bazı belgeler vardır. Örneğin Çerkeş Ethem anılar ında böyle bir iddiada bulunmaktadır. Nitekim Ali Fuat Paşa'ya, 31 Ekim 1920'deçektiği telgrafta şu noktanın altını çizmektedir: "Komünistliğin mem-leketimizde değil, Rusya'da bile uygulama kabiliyeti hakk ında açık kanaatlar ın hasıl olmadığı anlaşılmaktadır. Bununla beraber dahilden vehariçten çeşitli amaçlarla bu cereyanın memleketimiz dahilinde gir-mekte olduğu ve buna kar şı makul bir tedbir alınmadığı takdirde mille-tin pek ziyade muhtaç olduğu vahdet ve sükununu muhil ahvalin mey-

dana gelmesi de mümkün görülmüştür. En makul ve tabii tedbir olarak aklı başında arkadaşlardan, hükümetin bilgisi dahilinde bir TürkiyeKomünist Fırkası teşkil ettirmek olacağı düşünüldü. Bu takdirde bufikre müteallik bütün cereyanlar ı bir muhassalaya irca etmek mümkünolabilir. Müteşebbis heyeti ve otuz kişiden meydana gelecek bir mer-kezi umumisi meyanında güzide arkadaşlar ımızdan Fevzi, Ali Fuat,Kazım Paşalarla Refet ve İsmet Beylerinde gizli olarak dahil bulunma-sını muvaf ık gördüm."

Resmi TKF'nin güdümlü bir parti olduğu yukardaki telgraftan daanlaşılmaktadır. Peki böyle bir partiye neden ihtiyaç duyulmuştur. Ön-

Page 221: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 221/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 229

çelikle 1920 ortalar ında Anadolu'da çeşitli sol düşüne ve eğilimler yaygınlaşmıştı. Mustafa Kemal'in de işaret ettiği gibi bunlar ın deneti-mi, deyim yerindeyse "Zapt-ı Rapt" altına alınması için böyle bir f ır-kaya gereksinim duyulmuştu. Bunun yanısıra 1920'de askeri alanda pek 

 başar ılı olunamaması, savunma hatlar ının Sovyetlere yak ın doğu illeri-ne kayma olasılığı da bir başka neden olabilir. Ne var ki, gelecek yıl-larda çok örneklerini gördüğümüz solu denetim altına almak, hatta gü-dümlü partiler kurmak doğrultusunda ilk adımı TKF teşkil etmiştir.Dikkati çeken bir başka nokta da böylesine kurulan partilerin denetimive güdümü sanıldığı kadar kolay olmamaktadır. Bütün deneyimler bunugöstermektedir.

Mustafa Kemal Paşa'nın girişimiyle kurulan TKF ve sol ak ım-lar ın etkin olduğu o günlerde okullarda bile şöyle mar şlar söylene-

 biliniyordu:

"Anadolu şûralar hükümeti var olsun İşçilerin eme ğ i özlerine yar olsun Uyanmihnetle çal ı şan çı plak hem şehri İ nk ılaba

kat ı

l dünyanı

n hür rençberi..."Mustafa Kemal Paşa'nın isteği üzerine Ankara'da yayınlanmaya

 başlayan "Yeni Dünya" gazetesi TKF'nin resmi organı gibi çık ıyordu.Gazetenin sorumlu müdürü ve başyazar ı Hakk ı Behiç'ti. Nüshası beş kuruştan satılan gazetenin, birinci sayfasında şu ibareler yer almakta-dır: "Yeni Dünya-Dünyanın emekçileri birleşiniz-Türkiye Komünistgazetesidir" Eldeki sayılarda başyazılar genellikle Hakk ı Behiç tara-f ından kaleme alınmış. 28 Kasım 1920 tarihli 58. sayısında, birincisayfanın en altında, iri puntolarla şu haberi okumaktayız: "Mücahid-imuhterem (Ethem) yoldaş gece şehrimizi teşrif etmişlerdir." GazetedeMoskova telsiz haberleri geniş ölçüde yer almaktadır.

8 Aralık 1920 tarihli sayısında "Moskova Telsizinin Tebligatı" başlıklı haberde aynen şunlar yer almaktadır: "Harp Raporu- Bütün

cephelerde sükunet vardır. Hariciye İşleri Halk Komiseri "Çiçerin"Türkiye Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa'dan bir telgraf al-mıştır. Telgrafta üç seneden beri bütün kapitalist emperyalist dünya-sına kar şı kesintisiz mücadelede bulunan Rus milletine kar şı Türklerintakdir duygular ı beslediklerini ve bütün Asya ve Afrika'yı tahd-ı ta-hakküm ve istipdatlar ında bulunduran emperyalistlerle mücadele içinTürkiye-Rusya arasında daha sık ı ve samimi bir ittifak lüzumunu izahetmektedir." "Yeni Dünya", TKF hareketi sona erdikten sonra Arif Oruç'un yönetiminde bir süre daha çıkmıştır. TKF'nin ömrü ise ancak üç ay sürmüştür.

Page 222: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 222/516

Page 223: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 223/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönerfti (1920-1923) 231

daima alınteri döken, emek sarfeden milyonlarca aç, çı plak ve sefilemekçiler, köylüler ve işçiler; diğer tarafta ise hayatın bütün saadet verefah vasıtalar ını kendi tekellerinde tutan ve daimi bir zevk ve sefahatalemlerinde vakit geçiren bir avuç tufeyli sermayecilerin tahakküm vesaltanatı beynelmileldir... Örneğin hayvanlar ın yemliklerine ve hattagüvercinliklere kadar kötü etkisini gösteren cihan harbinin böyle müte-hakkim ve yağmacı sermayecilerin bu ihtiraslar ının sonucundan başka

 bir şey olmadığını artık herkes anlamıştır... Bunda ötürü "Emek"inamacı ve yönü sermayeciliğe ve zorbalığa kar şı mücadele etmek, emeğive emekçileri hakim k ılmaya çalışmak olacaktır."

Afyon milletvekili Mehmet Şükrü Bey, Ankara ÖğretmenOkulu'nda verdiği konferansta "Halk  İştirakiyun Fırkası" hakk ındaşunlar ı söylemiştir: "Bu f ırka, gizli komünist partisiyle halkçılar ın bir-leşmesinden meydana gelmiş ve programı ile tüzüğünü hükümete ve-rerek resmen tanınmış bir f ırkadır. Fırkanın gayesi memleketin enmazlum ve mağdur halk ı bulunan köylü, işçi ve emekçilerin hukukunusavunmak, halk ın hukukunu halka vermek, halk ı kendi mukadderatına

 bilfil sahip k ılmak ve tabii iradesine malik etmektir." Mehmet Şükrü

Bey bunlar ı açıkladıktan sonra, o günlerde Anadolu solunun temel aç-mazlar ı ile ilgili şu noktalar ı öne çıkarmıştır: —   Fırka programının birçok maddeleri dinden ve aile hukukun

dan söz etmektedir. —   Fırka programının gene bir başka maddesinde "Hukuku aile

şeriat dairesinde mahfuzdur" denmektedir. —   Diğer bir maddede "Asr-ı saadetteki samimiyet-i müştere-

keyi iadeye çalışacaktır" denmekle "hakikat-ı islamiye" dairesinde hareket edeceğini göstermiştir.

Çerkeş Ethem olayı Ankara hükümetini çok tedirgin etmişti. Busırada THİF'nin Ethem'le birlikte hükümeti devirmek istediği iddia-sıyla partiye kar şı tedbirler alınmaya başlandı. 2 Ocak 1921'de "YeniDünya" gazetesinin imtiyaz sahibi ve başyazar ı Arif Oruç tutuklandı.Onu Emek gazetesi çevresinden Salih Hacıoğlu ile Ziynetullah Nu-şirevan'ın tutuklanmalar ı izledi. Halk zümresi milletvekillerinden THİFile ilişkisi olanlar ın dokunulmazlıklar ı kaldır ıldı. 9 Mayıs 1921' deAnkara İstiklal Mahkemesi Tokat Milletvekili Nazım Bey'i 15 yıl kü-reğe mahkum etti. Bu bastırma sırasında Karabekir Paşa da, Erzu-rum'da yayınlanmakta olan, muhalefeti ile dikkati çeken "Albayrak"gazetesi ile yazar ı Mithat Bey'i susturdu.

Sakarya zaferinden sonra BMM'si çıkardığı bir yasa ile "Hükü-meti devirme" iddiasıyla mahkum olanlar ı af etti. Sakarya zaferi ileDumlupınar zaferi arasındaki yaklaşık on aylık süre içerisinde soiyine

Page 224: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 224/516

232 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

canlandı. 1922'de, 1 Mayıs Ankara'da coşkulu törenlerle kutlandı. Aynı şekilde THİF yeniden kuruldu ve "Yeni Hayat"ı yayın organı olarak çıkarmaya başladı.

"Yeni Hayaf'ın 1 Nisan 1922'de yayınlanan üçüncü sayısında"Türkiye Halk  İştirakiyyûn Fırkasının, Büyük Millet Meclisi Hükü-metine Beyannamesi" yayınlandı. Bu bildirinin temel noktalan şöyleaçıklanabilir:

 —   "Marksizm platformasında bulunan partimiz memleketin içve dış siyasetine dair görev ve girişimlerini, memleketin iktisadi vaziyetini tahlil ve Marksizm usulleri yardımıyla olaylar ın gelecekte ala

 bileceği şekli tahmin esaslar ına dayandırarak evvelce istihdaf edilmiş umumi maksada rehberlik edecektir.

 —   Türkiye halk ının ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin temelilkesi olan "Misak-ı Milli" bugün bizim dahi ilkemizdir. Buna uygunolmayan her türlü teklif ve kararlar f ırkamızca reddolunur.

 —   Savaş biter bitmez memleket dahilinde (Arazi, vergiler veidare meselelerinde) derin iktisadi bir yenilik getirmek ihtiyacı kesindir.

 —   Bizim cihan emperyalizmine kar şı bütün doğunun (Şark ın)ortak bir mücadele ve savunma cephesi oluşturma ilkesini doğu politikamızda bir esas ittihaz etmemiz ve bu amacı yaşama geçirmek için

 bütün islam memleketlerinin .kongresi ve doğu milletleri genel ittifak ını akt ve tesis ile doğu ülkeleri konferanslar ı gibi toplantılar tertip etmemizlazımdır.

 —   Fırkamızın tüm sorunlarla ilgili nokta-i nazar ı bütün dünyakomünist partilerinin ve onlar ı kendi etraf ında toplayan mensup olduğumuz Üçüncü Komünist Enternasyonal'inde nokta-i nazar ıdır.

 —   Kari Marks'ın "Bütün cihan işçileri birlesiniz" şiar ını "Bütün cihan mazlumlar ı birlesiniz" şekline koyarak; umum emekçilerledoğulu halklar ın ortak cephe ve bayrak sahibi olmalar ı zorunludur."

THİF ve onun yayın organı olan "Yeni Hayat"ın çizgisi Komünist

ilkelerle, islam ve köylülüğü birleştirme doğrultusu olarak tanı

mlana- bilir. Ne var ki, hükümet k ısa bir süre içersinde THİF'na cephe aldı.Parti 15 Ağustos 1922'de kongre karar ı aldı ve bunu gazetelerde ilanetti. Bu kongre Anadolu'nun değişik yörelerindeki komünistleri bir araya getirmeyi, böylece örgütlenmeyi daha sağlam temellere oturtmayı amaçlamaktaydı. Hükümet ise böyle bir birlikteliğin görünümünü biletedirginlikle kar şılıyordu. "Yeni Hayaf'ta ^Baş bakan Rauf Bey'i(Orbay) hedef alan ağır bir eleştiri yazısı çık ınca hükümetin eline bek-lediği f ırsat geçti. Öncelikle 15 Ağustos'ta yapılması planlanan kongreiptal edildi. Parti mecburen illegal bir kongre yapma durumunda kaldı.

Page 225: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 225/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 233

 Nihayet casusluk suçlaması ile kovuşturma açıldı ve parti kapatıldı.Kurucu ve üyelerden Salih Hacıoğlu, Nizamettin Nazif (Tepedelenli-oğlu), Ziynetullah Nuşirevan ve adlar ı bilinmeyen üç kişi Komintern'indördüncü kongresine katılmak için Sovyetler Birliği'ne gittikleri içintutuklanmadan kurtulmuşlardı. Büyük Zafer'den sonra ise Ankara hü-kümetinin sol üzerindeki bask ısı daha da arttı.

d) Mustafa Suphi ve TKP 

10 Eylül 1920 cuma günü saat 17'de, Baku'de K ızılordu kulübündeSovyetler'de ve Türkiye'de bulunan 15'e yak ın örgütten gelen 74 de-lege ile "Birinci ve Umumi Türk Komünistleri" kongresi toplandı.Mevcut bilgilere göre bu delegelerin 32'si "kat'i", 42'si de "istişari"oya sahipti. Kongreye katılanlar ın bir bölümü harp esiri askerlerdi; tek düşünceleri bir an önce vatana dönmekti. Diğer bir grup ise Alman-ya'dan gelen, çeşitli fraksiyonlardaki solculardı. Toplantının asıl iticive yapıcı grubu ise "Sovyet devrimi içersinde yetişmiş gerçek bolşe-viklerdi".

Mustafa Suphi daha önce yaptığı çalışmalarla ilgili "Heyet-i Mer-kezinin raporunu sunmuştur. Seçimler sonunda Mustafa Suphi Baş-kanlığa seçilmiş ve eylem merkezinin Anadolu'ya taşınmasına karar verilmiştir. Bu oluşum Türkiye Komünist Partisi'nin başlangıç noktası olarak kabul edilmektedir.

Mustafa Suphi Giresun doğumludur. İstanbul Hukuk mektebini bitirdikten sonra Paris'te Siyasi İlimler Okulu'na gitmiştir. 1910'da"L'ecole libre des Sciences politiques"i bitirmiştir. Yurda döndüktensonra "Tanin", "Servet-i Fünun" ve "Hak" gazetelerinde yazılar yaz-mış, çeşitli okullarda "İlm-i İktisat" okutmuştur. İttihat ve Terakki'nin

 bask ı düzenine kar şı sürdürülen muhalefetin içinde yer almıştır. 1913yazının ilk aylar ında sadrazam Mahmut Şevket Paşa'nın öldürülme-sinden sonra birçok muhalifle birlikte Sinop'a sürülmüştür. Daha sonra

 bazı arkadaşlar ı ile birlikte siyasi mülteci olarak Çarlık Rusya'sına sı-ğınmıştır. Savaşın çıkması üzerine düşman bir ülkenin vatandaşı ol-duğu için önce Kaluga iline, daha sonralar ı da Ural'lar yöresine sürül-müştür. Rusya içlerindeki bu sürgün döneminde çeşitli sol devrimciler ve bolşeviklerle ilişki kurmuştur. 1917 Ekim Devrimi'nden sonra dev-rimcilerin saf ında çeşitli faaliyetlerde bulunmuştur. Azerbaycan'daSovyet Devrimi'nin oluşmasından sonra Baku'ya yerleşmiştir. Ba-ku'da bolşevik devrimcilerle ilişkilerini sürdürmüş, "Doğu Halklar ı Kurultayı"na katılmış, bunu izleyen günlerde de TKP'nin oluşumunusağlamış ve başkanı olmuştur.

Page 226: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 226/516

234 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Mustafa Suphi, kongre karan (Baku'deki TKP kongresi) uyar ıncaAnadolu ile ilişki kurmuş ve Mustafa Kemal Paşa ile bir süre yazış-mıştır. Bunu takiben Mustafa Suphi, Türkiye'de örgütlenme sorunla-r ını görüşmek üzere, izinli ya da davetli olarak Ankara'ya gitmeye karar vermiştir. Heyetinde eşi, TKP'nin Merkez Komitesi'nden bazılar ı ilediğer yoldaşlar ı bulunmaktaydı. Kafile Kars'ta bir kaç hafta kaldıktansonra burada kendilerine kar şı bir hareketin başlayacağından ürkerek Erzurum'a geçmişlerdir.

Erzurum'da "Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti"nin k ışk ırtmalar ı sonucu M. Suphi ve arkadaşlar ına kar şın yoğun nümayişler yapılarak heyet kente sokulmamıştır. Bu durum kar şısında heyet Trabzon'adoğru yoluna devam etmiştir. Trabzon'da da aleyhte gösteriler sür-müştür. Bu durumda Sovyet Konsolosu valiye başvurarak, kafileninBatum'a (geriye) gönderilmesi için bir motor bulunmasını istemiştir.Suphi ve arkadaşlar ı kayıkçılar kahyası Yahya'nın bulduğu bir motorlayola çıkmışlardır. Ne var ki Yahya Kahya'nın adamlar ı Faik reis ve ar-kadaşlar ı Sürmene açıklar ında kafileyi götüren motora yetişmişler veSuphi ile 14 arkadaşını (içlerinde Ethem Nejat da bulunmaktaydı) öl-

dürerek Karadeniz'e atmışlardır.Mustafa Suphi ve arkadaşlar ının Trabzon'daki kar şılanışlar ınailişkin Tahsin Bekir Balta ile Hıfzırahman Raşit Öymen'in anılar ına

 burada (olayın dehşetini sergilemek açısından) yer veriyoruz. TahsinBekir Balta olayı şöyle anlatıyor: "Mustafa Suphi ile arkadaşlar ı Trab-zon'a geldikleri zaman ben, Trabzon lisesinde talebe idim. M. Suphi ilearkadaşlar ının resmi merasimle kar şılanmalar ı emredilmiş olacak ki,

 bizi, yani lise öğrencilerini tabur halinde kar şılamaya çıkardılar. Erzu-rum'dan gelen yolun şehre girdiği Ayafilbo caddesine gidip yol kena-r ında yer aldık. Bizden başka kar şılayanlarda vardı. Hatta Rus konso-losunun da oraya gelip kar şılamak üzere M. Suphi ile arkadaşlar ını 

 beklediğini söylemişlerdi. Biz M. Suphi'yi tanımadığımız için ve gelipgiden de çok olduğundan M. Suphi'nin bunlardan hangisi olduğunu ya

da gelip gelmediğini bilemedik.H. Raşit Öymen olayı daha bir bilinçle anlatıyor: "M. Suphi Trab-zon'a geldiği zaman ben Trabzon Öğretmen Okulu'nda öğretmen idim.M. Suphi'nin geleceğini, ahbab ve arkadaşlar ına çektikleri telg-raflardan öğrenmiştik. Gelişlerini görmek için ben de gittim. Kar şıla-maya gelenler arasında (Komünizm Nedir?) diye bir çeviri yayınlamış olan eğitimci arkadaşım M. R. Bey de vardı. Mustafa Suphi'nin yak ınarkadaşı Ethem Nejat Bey'den telgraf almış onu kar şılamaya çıkmıştı.Fakat iskele kahyası Yahya, Mustafa Suphilerin yolunu şehrin dışın-daki Değirmendere'de kesti ve şehre sokmayarak Çömlekçi mahallesi-

Page 227: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 227/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 235

nin alt yolundan doğruca iskeleye (Bahti'ye) getirdi. Burada M. Suphive arkadaşlar ına çok ağır hakaretlerde bulunuldu. Küfürler edildi. He-yet hazırlanmış olan bir motora bindirilerek yola çıkar ıldı. Hemen ar-kalar ından, kahyanın silahlı adamlar ını taşıyan bir motor daha kalktı.Hava kararmak üzereydi. Mustafa Suphi ve arkadaşlar ına hakaretedenler arasında Genel Meclis Üyesi Molla Bey ile o günlerin Trabzonkabadayılar ından Faik de vardı. Faik ikinci motordaki çetecilerle bera-

 ber birinci motorun peşinden gitti."

e) İstanbul Solu ve Dr. Şefik Hüsnü 

İstanbul solu mütareke (silah bırak ışımı) döneminde "Kurtuluş" ve"Aydınlık" dergileri çevresinde gelişmiştir. "Kurtuluş" dergisi önceBerlin'de çıktı. Almanya'daki devrim girişiminden etkilenen sol dü-şünceli Türklerin kurduğu bu dergi, daha sonra kurucu ve yandaş-lar ının anavatana dönmesi üzerine İstanbul'da çıkmaya başladı. İstan-

 bul "Kurtuluş"u aylık olarak "Sosyalizmden Bahseder  İlim ve SanatMecmuasıdır" ibaresiyle 20 Eylül 1919 tarihinden itibaren yayınlan-

maya başlamıştır. Dr. Şefik Hüsnü de bu dönemde dergiye katılmıştır.Bundan iki gün sonra 22 Eylül 1919'da "Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosya-list Fırkası" da kurulmuştur. 1919 seçimlerine bu parti İstanbul, İzmir,Eskişehir, Niğde'den aday göstermiş ve önemli bir basan sağlayama-mıştır. "Kurtuluş"un yayını ise İngilizlerin İstanbul'u işgal etmelerin-den (16 Mart 1920) sonra yasaklanmıştır.

Derginin kapanmasından sonra İstanbul'daki sol çevre uzun bir süre herhangi bir yayın organına sahip olmamıştır. Moskova'da, ko-minternin üçüncü kongresi sırasında (Haziran-Temmuz 1921) İstan-

 bul'da "Aydınlık" dergisi yayınlanmaya başlamıştır. Bu dergi, altı sayı çıktıktan sonra 1922 yılının ilk yarsında yayınına ara verdi. Bunun ne-deni işgal makamlar ının sol faaliyetleri yasaklamış bulunmasıdır. "Ay-dınlık"ın bundan sonraki sayısı altı ay sonra çıkmıştır. "TİÇSF" ve

"Aydınlık" Dr. Şefik Hüsnü'yü Türk Solu'nun, Türkiye'deki Ko-münist hareketinin önderi olarak ortaya çıkartmıştır.Bilindiği gibi Milli Mücadele çok sayıda etmenin bir bileşkesidir.

Askeri harekat bu bileşkeyi oluşturan etmenlerden sadece biridir.Halkçı ve demokrat karakterli Millet Meclisi, Kuvva-yı Milliye,Kuvva-yı Seyyare, sol hareketin desteği vb. gibi etmenler ilk akla ge-lenlerdir. Dr. Şefik Hüsnü, askeri harekatın içinde yoktu. Fakat gerek düşünceleriyle, gerekse lideri bulunduğu parti dolayısıyla Milli Müca-dele döneminin birçok bölümünde yer aldı.

Doktor Şefik Hüsnü bir Jön Türk'tür. 1905-1910 yıllar ı arasında

Page 228: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 228/516

236 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

tı p eğitimi yaparken Paris'teki Jön Türklerle de ilişki kurmuştur. YahyaKemal, Abdiilhak Şinasi Hisar onun yak ın arkadaşlar ı arasındadır. Geneaynı dönemde yükselmeye başlayan Birleşik Sosyalist hareketini ya-k ından izlemiş, Jean Jaures gibi sosyalist liderlerin toplantılar ına katıl-mış, nihayet Humanite'nin dikkatli bir okuyucusu olmuştur.

Ülkeye döndükten sonra, Çanakkale ve Doğu cephesinde doktor olarak askerliğini yapmış, silah bırak ışında gelişmeleri izlemiş, sonraAlmanya'dan dönen solcular ın içinde bulunduğu TİÇSF'nın kurulu-şuna katılmıştır. Bu f ırka TKP'nin legal siyasi örgütü olarak tanın-mıştır. Doktor Şefik Hüsnü, Mustafa Suphi ve arkadaşlar ının öldürül-mesinden sonra İstanbul'da kalarak sol hareketin yönlendirilmesindeönde gelen lider konumuna gelmiştir.

Dr. Şefik Hüsnü'nün kendi deyimiyle Anadolu devrimine ilişkinidüşüncelerini Aydınlık dergisindeki yazılar ıyla, haftalık "Vazife" ga-zetesindeki beş makalesinde görmekteyiz. Doktorun gerek Aydınlık'-taki, gerekse "Vazife" gazetesindeki yazılar ından üzerinde duracakla-r ımız büyük zaferden sonraki günlere, Cumhuriyetin ilanı dönemineilişkin olanlardır.

9 Eylül 1922'den hemen on gün sonra, Aydınlık'ta yayınlanan"Anadolu zaferi" başlıklı yazısında şu nokta vurgulanmaktadır. "Dilerizki bu becerikli örgütçüler kavga eylemini bitirdikten sonra, işçi-köylüsınıf ının bütün haklar ını kullanmasına yardım ederek gerçekten yüce bir ruha sahip olduklar ını ispat etsinler." Böylece "Milliyetçi Devrimciler"diye adlandırdığı Ankara kadrolar ının dayanacaklar ı tek yığınsal taba-nın işçi-köylü katmanlar ı olduğunu öne çıkarmaktadır.

Bundan iki ay sonra 11 Aralık 1922 tarihli Aydınlık'ta yayınladığı "Gerçek Devrime Doğru" başlıklı yazısında "Kurtuluş Savaşını nasılgördüğünü" belirtmek gereğini hissetmiştir. Bu yazıda, öncelikle şusaptama yapılmaktadır: "Anadolu gitgide artan bir istilaya düştüğüzaman, bir bağımsızlık düşüncesi ortaya atıldığı zaman bunu herkestenönce doğrulayan işçi ve köylüler ile bu sınıf ı temsil eden siyasal kad-

rolar olmuştu...İşçi ve köylülerimiz ikinci bir görevlerinin devrim yolunda kaza-nılmış yeri, herhangi bir kar şı devrim hareketine kar şı savunmak oldu-ğunu da hatırdan çıkartmamaktadır. Üzerine düşen görevleri yapmayahazır, böyle en değerli ve esaslı devrim dayanağı olan geniş bir toplumsınıf ının ulus adına yapılacak işler hakk ındaki düşüncesini söylemesiyalnızca bir hak değil, aynı zamanda ulusal gelişme açısından gerekli

 bir davranıştır... Bütün iyi niyetlere rağmen hükümet kapitalistlerin,servet sahiplerinin nüfuzu altında kalacak (olursa) işçi ve köylü sınıf ınınçıkarlar ını savunmayı üzerlerine alan partilerin burjuva partilerine kar şı 

Page 229: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 229/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 237

mücadelede bulunmalar ı gerekecektir."Dr. Şefik Hüsnü bu yargısını, o günlerde bir çok yayın organında

geniş ölçüde kabul görmekte olan, "Kurtuluşla tartışma kapılar ı kapan-mıştır. Partilerin artık gereği kalmadığından bütün yurttaşlar ın yı-k ılanlar ı onarmak için iktidar ın çevresinde toplanmasının uygun olaca-ğı..." biçiminde özetlenen düşüncelerden ötürü öne almıştır. Düşün-celerini de şöyle sergilemektedir: "... Bununla birlikte belli bir durumvar ki bugün kapitalizmin kaldır ılması söz konusu olmuyor. Kapitalizmdüzeni altında ise sınıfsız bir toplum düşünülemez... Partiler ezen veezilen sınıflar ın kar şıt çıkarlar ını birbirine kar şı savunan ve koruyanorganlardır. Parti çekişmeleri yokedilmek istenirse önce onlar ı doğuransınıflar ı yok etmek gerekir."

İzmir  İktisat Kongresi'nin özellikle liberalizm doğrultusunda al-dığı kararlar ı Türkiye'nin geleceği yönünden eleştiren Dr. Şefik Hüsnüyazısına şöyle devam etmektedir: "Önce İzmir denemesinin de göster-diği gibi özel teşebbüs ve serbest rekabet yollar ında, Türkiye burjuva-zisinin bugünden yar ına büyük kapitalistliğe erişmesi, ülkenin ekono-mik durumunu ele alması pek umulamaz... En uygun koşullar ın var 

olacağını kabul etsek bile emperyalist Avrupa'nın bizi tamamiyle özgür  bırakmamak için elinden gelen her şeyi yapacağı bellidir."Liberalizmin (ekonomik anlamda) gelişmekte olan uluslar ın ger-

çek kurtuluşunu hazırlamadığını böylece öne süren Dr. Şefik Hüsnü, budoğrultuda şu öneriyi de gündeme getirmektedir: "O halde gerçek vekesin kurtuluşlar ını sağlamak için Türklere bir tek çıkar yol kaldığı an-laşılacaktır. O da Kafkas Cumhuriyetlerine benzer bir örgüt kurarak 

 bütün devrimci doğu ile bir blok oluşturmak... Bu toplumcu kuruluş altında mümkün olan bu mutlu birlik (Ulusun sınıfsız ve tek vücut ol-ması) bugünkü bireyci toplum için, gerçeğe uymayan, yürütülmez bir istekten öteye geçemez. İç birlik ve bütünlüğü ve dış bar ışı, bazı dü-zeyde kararlarla sağlamak sevdasına düşmek hayallerle uğraşmaktır."Görülüyor ki Doktor Şefik Hüsnü o günün koşullar ında geleceğe yö-nelik bağımsız ve gelişmiş bir Türkiye'nin yaratılmasında tek çıkar yolun sosyalizm olduğunu vurgulamaktadır.

1923 ilk yazında Birinci Büyük Millet Meclisi'nin kendisini fes-hederek yeni seçimlere gitmesi ani ve şaşırtıcı olmuştur. Seçim ka-rar ının alınmasından sonra 23 Mayıs 1923 tarihli "Aydınlık" dergisindeçıkan "Seçim, yoksul ve orta halli sınıflar" başlıklı yazısında doktor aniseçim karar ını irdeleyen bir girişten sonra gelecekteki siyasal ak ımlar üzerine şunlar ı söylemektedir: "Zaten bu.ülkede bundan sonra üç türlüsiyasal ak ım düşünülebilir:

i. Bugünkü devrimi yapan ve yaşatmaya çalışanlar ın temsil ettiği

Page 230: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 230/516

Page 231: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 231/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 239

Sana da rru saldır ı? Ey millet rey'i sana da mı saldır ı? Ey milletin mu-kaddesatı sana da mı saldır ı? (Lanet sesleri) (Bu millet ölmez, zihniyetölmez, fikir ölmez sesleri)... Bir milletvekilinin ağzı, kalemi o milletinnamusudur. Bu namusa saldıran eller k ır ılsın (Kahrolsun sesleri)... AliŞükrü Bey iki gündür kayı ptır. İki gündür bu milletin mebusu kaybo-luyor. Hükümet bulamıyor (Böyle hükümet olmaz, lanet sesleri). Tan-r ıdan çok isterim ki, memleketin acıklı günlerinde bu hal bir adi suçunsonucu olarak ortaya çıksın. Ya siyasi ise? Demek ki bu memleketteherhangi bir düşüncenin baş buğu ölecektir. Hiçbir zaman ölmez... Türk milleti bir bayrak çekmiş, onu namus bilmiş ve onun altında kanunlar yayınlamış. Bu kanunlar ın üstüne çıkan alçaklar kahrolsun (kahrolsunsesleri). Kendini sorunsuz, kanun üstünde sayanlar kahrolsun bin kez.(Kahrolsun sesleri)

Hüseyin Avni Bey'in konuşması bu doğrultuda devam etti. Mec-lis tam anlamıyla galeyan halinde idi, söz alan Baş bakan Rauf Beymilletvekillerine güvence vererek, yatıştır ıcı bir konuşma yaptı, şunlar ı söyledi: "... Ziya Hur şit Bey arkadaşımız buyurdu ki, hâlâ neden bula-madılar? Bulmaya uğraşıyoruz. Gaipten haber vermek gücüne sahip

değiliz. Tanr ının yardımıyla gizlilikleri açıklayacağız, bunu umuyoruz.Fakat ne zamanda, ne saatta bulacağımızı bilemeyiz... Tekrar ediyo-rum, hükümet görevini yapıyor."

Ali Şükrü Bey'in bulunamaması olayın siyasi boyutunu öne çı-kartıyordu. Basında, "Tanin", "Tevhid-i Efkâr", "Tan" gibi gazeteler,milletvekilleri, siyasi cinayet savını yoğunlukla öne çıkartmaya başla-dılar. Sonuçta Ali Şükrü Bey'in cesedi Ankara'nın güneyinde bir yerde,tarlalar içersinde bulundu. Meclis'te 31 Mart günü kabul edilen bir önerge uyar ınca Baş bakan şu bilgiyi verdi:

"... Muhterem Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey arkadaşımızınyürekler acısı ak ı beti dün öğleden sonra geç vakit belli oldu. Tanr ı kendiyattıkça ailesine sabırlar, iyilikler versin... Bu yürekler acısı ak ı betihazırlamış olmakla sanık bulunan Giresun alayı komutanı (Topal

Osman olarak tanı

nan kişi) (Eşkiya reisi, çete reisi sesleri), adliyemizinkanununa göre kovuşturma yaptığını duymuş olacak ki, birkaç günden beri ortalıkta görünmez olmuştu... Türlü yönlerde ve umulan yerlerdearama ile görevli bu kovuşturma ve arama ekipleri Ayrancı bağlar ındaPapazın Bağı adıyla tanınmış bir evin içinde kendisiyle arkadaşlar ının

 bulunduklar ını anladıktan sonra, TBMM'nin adliyesine teslim olmala-r ını bildiren müfrezeye kar şı pervasızca silah kullanmaya başlamış ol-duklar ından ve TBMM'nin ordular ı, zabıta kuvvetleri her türlü vasıtaile kayıtsız ve şartsız Yüksek Meclis'in kanunlar ını uygulamakla gö-revli bulunduklar ından, zorunlu olarak kar şılık vermişler ve şiddetle

Page 232: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 232/516

240 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

sürdürülen çatışma sonucunda -ki henüz soruşturma devam ettiğindenkesin raporu gelmeyen- Giresunlu Osman Ağa ile bir kaç arkadaşı,kendisi ağır yaralı, arkadaşlar ı ölü ve çok az bir zaman sonra kendisi dearkadaşlar ına katılmak üzere yine ölü olarak ele geçirilmişlerdir."

Bundan sonra söz alan milletvekilleri, özellikle Hüseyin Avni Bey,Ali Şükrü Bey'i öven, olayın ciddiyeti üzerinde durarak, k ınayan ko-nuşmalar yaptı. Ailesine başsağlığı dileğinde bulunulmasını isteyenönergelerin kabulünden sonra Başkan şu önergeyi okuttu: "Din, vatanve bağımsızlığın savunucusu olduğundan ötürü şehit edilmiş olan AliŞükrü kardeşimizi öldürenlerden olup bu sabah Çankayası'ndaki evin-de yapılan çarpışma sonunda yaralı olarak elde edilmiş ve sonra geber-miş olan, kana susamış katil Yarbay Topal Osman'ın Meclis kapısı önüne asılarak herkese gösterilmesini teklif eyleriz. Van milletvekiliHaydar ve arkadaşlar ı."

Bu teklif, "Buna el kaldırmayan suç ortağı olacaktır" sesleri ara-sında oy birliği ile kabul edilmiştir.

Ali Şükrü Bey olayı ikinci grup milletvekillerini çok tedirgin et-mişti. Bu arada Meclis'te birinci grup ile muhalifler arasındaki ilişkiler 

gerginleşti. Ali Şükrü Bey'in ailesine maaş bağlanması konusundakiyasa önerisini çıkartmayan birinci grup, bu arada, Ziya Hur şit Bey'i(Trabzon) Meclis dışında bırakarak, yerine kardeşi Faik Bey'i OrduMilletvekilliğine seçtirdiler.

Olaydan sonra Mustafa Kemal Paşa bir yurt gezisi yaptı. Uğradığı yerlerde geleceğe yönelik yapılması gereken çalışmalar üzerinde durdu,

 bir anlamda "yeni atılımlar için yeni meclis" noktasında kamuoyunuhazırladı. Geziden döndüğü gün İstasyon'da bakanlar kurulunu topla-yarak Meclis'in yenilenmesi karar ını aldırdı. 1 Nisan 1923 günü Mec-lis'e 120 imzalı bir önerge verildi. Önergenin içeriği şöyle idi:

"Ülkeyi savunma amacı ile toplanan Büyük Millet Meclisi buamaca varmakla tarihsel bir onur kazanmış, gelecektekilefin beğene-ceği bir sonuca varmıştır. Memleket şimdi bar ış sorunlar ı ve ekonomik 

gelişmeler gibi herbiri en ince ve yüksek yurt yararlar ı

içine alan ikikutsal ve önemli amaca yönelmiştir. Bu konuda kamuoyunu yenidenkazanmaya şiddetle ihtiyaç vardır. Üç yıllık düşünce gelişimi ile orantılı 

 bir kamuoyunun, ulusun geleceğine yönelik daha güçlü bir gelişimeğilimi kazandıracağı kuşkusuzdur. Anayasa'daki "ek madde" bu ihti-yacı kar şılamaya yani seçimi yenilemeye elverişli olmadığından (Ek madde- Meclisin bar ış elde edileceği tarihe kadar sürmesi yönündeydi)kaldır ılmadığı takdirde seçime gidilmesi ve özellikle kurtar ılarak ana-vatana katılan yerlerin seçim yapmalar ı imkansız olacağından en çok ikiay içersinde, milletin oyunu yeniden güçlü bir şekilde alabilmek için o

Page 233: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 233/516

 Ba ğ ımsı zl ık Sava şı Dönemi (1920-1923) 241

maddenin kaldır ılmasını ve seçimin yenilenmesini zorunlu k ılmakta-dır." '

Önergenin görülmesi sırasında yeni ve demokratik bir seçim ya-sasının yapılması üzerinde özellikle duruldu. Ek maddenin yerine "Ye-niden seçim yapılması kararlaştır ıldı" biçimindeki Tevfik Rüştü (Aras-Muğla) Bey'in önergesi kabul edildi. Seçim yasasına ilişkin çalışmalar da bitirildikten sonra, 16 Nisan 1923'de son toplant ısını yapanTBMM'si dağıldı. Böylec bir ulusal direnişi gerçekletiren BirinciMeclis tarihe kar ıştı.

g) Birinci Meclis Üzerine Notlar 

Birinci Büyük Millet Meclisi üzerine bugüne kadar çeşitli değer-lendirmeler yapılmıştır. Bunlar ın genel olanı bu meclisin her anlamıylave yönüyle demokrasinin somutlaştığı bir meclis olduğudur.

Birinci Meclis öyle bir meclistir ki gereğinde kendinde topladığı yasama, yürütme ve yargı erkini Mustafa Kemal Paşa'ya devretmiştir.Çünkü Meclisin şiar ı (ülküsü) iki noktada toplanıyordu: Hakimiyeti

Milliye'nin kayıtsız, şartsız ulusa ait olduğu gerçeğini savunmak vevatanın misak-ı milli gereğine uygun olarak, nihai hedefe ulaşıncaya,

 bağımsızlığı ile kurtuluşu için savaşmak. Bütün bu amaçlara ulaşa- bilmek için demokrasinin en ince anlamında işlerlik kazanmasına çalı-şırken, yeri geldiğinde bir devrim meclisi gibi katı davranmasını da

 bilmiştir.Mudanya mütarekesinden sonra İngiltere ile müttefiklerinin An-

kara hükümeti ile İstanbul hükümetini de birlikte, bar ış görüşmelerineçağırmalar ı üzerine, Meclis'te büyük ve ateşli konuşmalar yapıldı. 1921anayasasının birinci maddesine, hakimiyetin millete ait olması noktası-na itiraz eden (Padişahın egemenlik hakk ına tecavüz ediliyor diyerek)tutucular bile bu olayda İstanbul hükümetinin kar şısında yer almışlardı.İkinci grubun önde gelen milletvekillerinden Hüseyin Avni Bey heye-

canlı bir tonla şu konuşmayı yapıyordu:"... Millet seçime gitti (1919 seçimi ve sonrası), kaderine hakimoldu, egemenliği eline aldı ve bu devrimi yaptı. Davanın kutsallığını 

 bütün millete, hatta kadınlara benimsetti. Yüksek kurulunuzu, dünyadaTanr ının emrinden başka hiçbir kuvvet bizi buradan ve bu kanıdan ge-riye alamaz... Tevfik Paşa (sadrazam) elindeki sadrazamlık mührünükimden aldı? O mühür, benim memleketimin çiftlik gibi zorla alın-masında kullanılan cinayet mührüdür. Meşrutiyet diyerek zorbalık yo-luyla amirlik iddia eden bu mühür, milletin idam karar ı olan Sevr an-laşmasını mühürlemek cinayetini de işledi. Tevfik Paşa, kendi onayla-

Page 234: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 234/516

Page 235: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 235/516

Page 236: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 236/516

Page 237: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 237/516

Page 238: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 238/516

246 ■  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

kuşkular yansıtılmaktaydı: "Görülüyor ki ahvali dahiliyemizin (içiş-lerimizin) tereddütten kurtar ılması için elzem bir tedbir addedilen feshkeyfiyeti harici vaziyet itibar ıyla oldukça muzır bir iştir". Böylece, ogünlerde devam etmekte olan Lozan Bar ış Konferansındaki gelişme-lere değinerek seçim karar ının erken olduğunu vurgulamak isteniyordu.8 Nisan 1923 tarihli sayının başyazısında da "Yeni intihabatta umde-iesasiyemiz ne olmalıdır?" başlığı altında şu düşüncelere yer verilmek-tedir: "İşte bu gün senin programın yok benimki var gibi indi bir tak ımiddialarla münakaşa yapılarak gerçekler zaafa uğratılacağı yerde ittifak etmek lazımdır.... Milli Misak'tan başka ve onunla pek tabii ve zaruriolarak istinad edeceğimiz diğer bir esas daha var ki, o da siyaseti dahi-liyemize ait olan (Hükümet-i Milliye) esasıdır"

Görüldüğü gibi bu çok ince bir başyazıdır ve üstü kapalı olarak Ankara hükümetinin seçimi yenilemekle ulusal güveni kazanmış bir milletvekilleri topluluğunu dağıttığı iddia edilmektedir. Yeni seçimdetekrar meclise giremeyeceklerini tahmin eden ikinci gruptaki milletve-killeri ve alt gruplar İstanbul basınının bu kar şı yazılar ını destekleyen-lerin başında gelmekteydiler. Bu arada Ziya Gökalp'in f ırka (parti) larla

ilgili olarak "Hakimiyet-i Milliye" gazetesinde yayınlanan ve sonra daAnadolu Ajansı kanalıyla tüm yurtta dağılımı sağlanan makalesi tartış-malar ın odak noktasını teşkil etmiştir. Nitekim "Tevhid-i Efkâr" bu in-celemeye şu yazısıyla değinmektedir: "Ziya Bey halk ın müstakil fertler halinde kendi kendisini idare edemeyeceğini ve halk hükümetinin iyi

 bir f ırka teşkilatına vabeste olduğunu, İngiltere ve Fransa ile bütünmedeni memleketlerde siyasi müesseselere f ırkalar ın hakim olduğunu

 beyan etmekte ve iyi f ırkanın mahalli teşkilatlar ın başına en imanlı fertleri getirmesi, mebusluğa programa kuvvetle merbut ve kongre ka-rarlar ına sadık namzetler göstermesi ve vatanın menfaatlerini f ırkanınmenfaatlerinden üstün tutması millet ve vatana mahsus olması lüzu-munu dermeyan etmektedir." Bilindiği gibi Ziya Gökalp Bey'in bumakalesi Halk Fırkası'nın kuruluş aşamasında yazılmıştır. Muhalefetise hem yazıyı benimser görünmekte, hem de Halk Fırkası' nın çekir-deği olacağı belli olan birinci gruba yönelik eleştirilerini bu yazıya yö-neltmekteydiler.

1923 seçimlerine ilişkin haberler  İstanbul basınında yoğunlaş-mıştı. Bu nedenle İstanbul seçimleri üzerinde daha bir ağırlıkla dura-cağız. İstanbul'da seçime katılan gruplar ın başında Amele ve Esnaf Dernekleri gelmekteydi. Bu gruplar seçim karar ından sonra çeşitlitoplantılar yaparak, seçimlerdeki tutumlar ının ne olacağını belirlemek gereğini duymuşlardır. Şimdi bu konuyla ilgili olarak o günlerin yayınorganlar ında çıkmış bir habere değinelim:

Page 239: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 239/516

Page 240: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 240/516

Page 241: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 241/516

Cumhuriyet ve F ırkalar ın Olu şumu  249

memlekette ne garip, müşevveş ve grift bir vaziyet ihdas etmiş olduğu-nu ve çok geçmeden infisah ettiğini görürüz. O zaman zannedilmişti kiyalnız bir f ırka azasından müteşekkil ve muhalefetten azade bir Meclisdünyanın en muntazam, en iyi iş görecek olan meclisi ve böyle birmeclise dayanan hükümet de hiç yık ılmayacak olan en kuvvetli bir hü-kümettir. Oysa olaylar bunun tamamen aksini isbat etti."

1923 seçimleriyle oluşan TBMM yasama dönemi süresince bü-yük işler gördü. Bunlar ın en ölümsüzü Cumhuriyet'in ilanıdır. Cumhu-riyetin ilk muhalefet f ırkası da bu meclisin bağr ından çıkmıştır.

2) Lozan Anlaşması ve Cumhuriyet'in İlanı: 

İkinci dönem TBMM, 11 Ağustos 1923 günü saat 13.36'da ilk toplan-tısını yaptı. Seçimler üç aydan fazla bir sürede tamamlanmıştı. Saltanatkaldır ıldığı için milletvekillerinin yemini de şu şekilde olmuştu: "Vatanve milletin esenliğinden ve mutluluğundan başka bir amaç gütmeyece-ğime ve milletin kayıtsız ve şartsız egemenliği esasına bağlı kalacağı-ma...". İkinci TBMM'ne 287 milletvekili seçilmişti. Yapılan seçimler 

sonucu Gazi Mustafa Kemal Paşa Başkanlığa seçildi. İkinci Başkanlığaise Ali Fuat Paşa seçildi. Kabine Ali Fethi Bey'in başkanlığında teşek-kül etti. Bakanlar şu isimlerden meydana geliyordu:

Baş bakanİçişleri Bakanı Diyanet İşleri Bakanı (Seriye)Dışişleri Bakanı Milli Savunma Bakanı Milli Eğitim Bakanı Ekonomi Bakanı Sağ. ve Sos. Yar. Bakanı 

Maliye Bakanı

 Adalet Bakanı Bayındırlık Bakanı Genelkurmay Başkanı 

Ali Fethi Bey (İstanbul)Ali Fethi BeyMustafa Fevzi Efendi (Manisa)İsmet Paşa (Malatya)Kazım Paşa (Balıkesir)İsmail Sefa Bey (Adana)Mahmut Esat Bey (İzmir)Dr. R ıza Nur (Sinop)

Hasaa Fehmi Bey (Gümüşhane)Seyit Bey (İzmir)Fevzi Bey (Diyarbak ır)Mareşal Fevzi Paşa (İstanbul)

Bu mecliste ikinci gruptan hiçbir milletvekili bulunmuyordu. Bunarağmen daha ilk oturumdan itibaren, milletvekilleri, hemen her konuyuirdelemeye başladılar. Özellikle Lozan Bar ış Andlaşmasının kabulütartışmalar ında görüşmeler pek ateşli oldu. Milletvekilleri andlaşmanın

 birçok noktalar ını eleştiriyorlardı. Bu eleştirileri şu noktalar çevresinde

Page 242: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 242/516

Page 243: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 243/516

Page 244: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 244/516

Page 245: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 245/516

Page 246: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 246/516

254 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 —   "Halk Fırkası'nın gayesi milli hakimiyetin halk taraf ından vehalk için icrasına rehberlik etmek... Türkiye'de bütün kuvvetlerin fevkinde kanunun velayetini hakim k ılmaya çalışmaktır". 

 —   "Halk Fırkası nazar ında halk kavramı, herhangi bir sınıfamünhasır değildir. Hiçbir imtiyaz iddiasında bulunmayan ve umumiyetle kanun nazar ında mutlak bir eşitliği kabul eden bütün fertler halk tandır. Halkçılar, hiçbir ailenin, hiçbir sınıf ın, hiçbir cemaatin, hiçbir ferdin imtiyazlar ını kabul etmeyen ve kanunlar ı vazetmekteki mutlak hürriyet ve istiklali tanıyan fertlerdir."

Halk tanımı yeni kurulan Fırka'nın sınıf gerçeğini gözardı ettiğinive bunlar arasında ezilenlerden yana olmak gibi bir sorunu olmadığını ortaya koymaktadır. CHP'nin bu yaklaşımı 196O'lı yıllar ın ortalar ınakadar sürmüştür. Sınıflar arasındaki dengenin hakkaniyet temelineoturtulması hiçbir zaman gündeme gelmemiştir. Sık sık gündeme geti-rilen, bir zamanlar sokaklara asılan pankartlarda yer alan "sınıfsız, im-tiyazsız bir toplum" olma özlemine de erişilememiştir.

Fırka kendisine bir rehberlik görevi de atfetmektedir. Özelliklemilli hakimiyetin icrasına rehberlik etme görevi halka olan güvensiz-

liği göstermektedir. Demokrasinin yaşama geçirilmesi arasından halk ı-na güvenmeyen bir partinin demokrat olması söz konusu olamaz.Halk Fırkası kuruluşunu iktidarda tamamlayan bir partidir. O ne-

denle de 1950'ye kadar, gerçek anlamda, topluma kök salmış bir partiolma özelliği de pek yoktur. Partinin oluşumunda (1923-1927 dönemi)

 bir dizi anti-demokratik, bask ıcı uygulamalara da tanık olunmuştur.İlerde ayr ıntılı bir şekilde değineceğimiz bu uygulamalar ın başlıcalar ı şunlardır:

 —   Ekonomik ve sosyal koşullar ın ağırlaşması ülkedeki muhalefet rüzgar ını da güçlendirmekteydi. Özellikle İstanbul'da yayınlanan"İleri", "Tanin", "Tevhid-i Efkâr", "Vatan" ve "Toksöz" gibi gazetelerde bu muhalefetin odaklandığını görmekteyiz. Bu muhalefeti sindir me amacıyla İstiklal Mahkemesi İstanbul'a gönderilmiştir.

 —  

"Şeyh Sait" ayaklanması

yla kabul edilen "Takrir-i Sükun"ülkede düşünce özgürlüğü ve diğer temel özgürlükler ile haklar üzerine bir karabasan gibi çökmüştür.

 —   Muhalefete yönelik son susturma hareketi, Gazi'ye yönelik  bir suikast girişimi nedeniyle yapılmıştır. İzmir'de ve sonra da Ankara'da görev yapan İstiklal mahkemesi suikastçılar ın yamsıra eski İttihatçılar ı da idama mahkum etmiştir. Sonuçta Halk Fırkası'na muhalif olanlar tam anlamıyla susturulmuşlardır.

İkinci meclis dönemi Cumhuriyet tarihinin en büyük dönüşüm-lerinin gerçekleştirildiği bir zaman dilimidir. Hukuk, giyim-kuşam,

Page 247: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 247/516

Cumhuriyet ve F ırkalar ın Olu şumu 255

takvim, saat, şapka vb. gibi değişikler bu yıllara rastlar. Aynı dönemiçersinde Cumhuriyet'in ilanı ile laik toplumun temellerini atan bir dizikarar da, alınmış uygulanmıştır. Bu büyük değişikliklerin toplum tara-f ından kolaylıla hazmedilemeyeceği bilinmektedir. Demokratik işleyi-şin aynı günlerde gerçekleştirilememesinin nedeni olarak toplumun tu-tucu yapısı ileri sürülmüştür. Fakat bu arada ne ekonomide, ne detoplumsal yaşamda halka yönelik kararlar alınabilmiştir. Sadece İzmir İktisat Kongresi'nin liberal doğrultudaki istekleri yerine getirilmiştir.Devlet ekonomiye müdahale etmekten kaçınmış, yalnız demiryolu po-litikasında etkinleşmiştir. Diğer yandan İzmir konferansındaki işçigrubunun istekleri konusunda en küçük olumlu bu girişimde bulunul-mamıştır. Sendikalar faaliyetten menedilmiştir, işçinin grev, toplu söz-leşme haklar ı tanınmamış, iş yaşamı için bir düzenleme bile yapıl-mamıştır.

Tar ım'da aşar vergisi kaldır ılmış, o günden bu yana büyük toprak vergilendirilmesini sağlayacak kalıcı, sürekli bir yasa çıkar ılamamıştır.Böylece Halk Fırkası (CHF)'nın sınıflar arası denge politikası uygula-namamış, işçiler, küçük üreticiler ezilmişlerdir. K ısacası 1923-1927

döneminde Halk Fırkası ezilen, sömürülen, yoksul halk yığınlar ındanyana bir tavır alamamıştır. Halk Fırkası'nın 1927'de kabul edilen ni-zamnamesinin giriş bölümü partinin politik ilkelerini daha bir açıklıklaortaya koymuştur. Bu bölümü aynen aşağıda yansıtıyoruz:

"Madde 1- Cumhuriyet Halk Fırkası cemiyetler kanununa tevfikan(uygun olarak) teşekkül etmiş, cumhuriyetçi, halkçı, milliyetçi bir ce-miyettir ve merkezi Ankara'dadır.

Madde 2- Fırka, Türk milletini mevkii itibar ve refaha müte-madiyen yükseltmekte olan ve her türlü istibdat ve tegallüp idaresi im-kanını kapayan yegane şekli devletin, hakimiyet-i milliyenin aksa-i te-kamülü olan Cumhuriyet olduğunu ve Cumhuriyetin halen ve atiyen her türlü tehlike ve taarruzlardan masun bulundurulmasının en âli bir vazi-fe-i milliye ve vataniye bulunduğunu en esaslı bir kanaat ve gaye-i si-

yasiye olarak kabul ve ilan eder.Madde 3- İtikadat ve vicdaniyatı, siyasetten ve siyasetin müte-nevvi ihtilafatından kurtararak milletin, siyasi, içtimai, bilcümle ka-nunlar ı, teşkilat ve ihtiyaçlar ını müsbet ve tecrübevi ilim ve fenlerinmuasır medeniyete bahş ve temin ettiğini esas ve şekle uygun olarak tahakkuk ettirmeyi, yani devlet ve millet işlerinde din ile dünyayı ta-mamen birbirinden ayırmayı en mühim esaslar ından addeyler.

Madde 4- Fırka, milli hakimiyet ve idarenin taalluk ettiği bütünfaaliyetlerde halk taraf ından, halk için kaidesini hakim k ılmayı gayeedinmiştir. Kanun nazar ında mutlak eşitliği kabul eden ve hiç bir ailenin

Page 248: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 248/516

256 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

ve hiçbir sınıf ın, hiçbir cemaatın, hiçbir ferdin imtiyazlar ını tanımayanfertleri halktan ve halkçı olarak kabul eder.

Madde 5- Fırka, vatandaşlar arasında en güçlü bağın dil birliği,his birliği, fikir birliği olduğuna kani olarak Türk dilini ve Türk kültü-rünü bihakk ın yayma ve geliştirmeyi ve bütün faaliyet alanlar ında buesası mevkii itibar ve meriyette bulundurmayı ve vazedilecek kanunla-r ın velayeti ammesini ve her ferde aynen tatbikini temel ilke olarak takdir eder.

Madde 6- Cumhuriyet Halk Fırkası'nın umumi reisi; f ırkanın ba-nisi olan Gazi Mustafa Kemal Hazretleridir.

Madde 7- İş bu umumi esaslar, hiç bir şekilde değiştirilemez."Görüldüğü gibi, Türk dil ve kültürünü geliştirmeyi hedef alan

f ırka, gene sınıf ın, cemaatın ve bireyin ayr ıcalıklar ını kabul etmeye-ceğini ilan etmektedir. Buna kar şın Fırka nizamnamesinin 45-50. mad-delerinde yer alan "Mutemetlik" kurumu il, ilçe ve bucaklarda bazı imtiyazlara sahip kişileri yaratmıştır. Mutemetler parti müfettişleri ta-raf ında atanmaktaydı. Yöredeki Fırka'nın en yetkili kişisi olarak üstmakamlarla haberleşmeyi de yönetmekteydiler. Böylece mutemetler 

.bulunduklar ı bölgede partinin siyasi komiseri gibi davranma hakk ınasahiptirler.

1927 Ekiminde CHF Kongresinde ittifakla kabul edilen GaziMustafa Kemal'in (Genel Başkan sıfatıyla sunduğu) program beyan-namesi CHF'nın düşünsel ve ilkesel temeldeki niteliklerini daha açık 

 bir biçimde ortaya koymaktadır. Beyannamenin girişinde aynen şu il-keler yer almaktadır:

"Cumhuriyet Halk Fırkası, cumhuriyetçi, laik, halkçı ve milliyet-çidir ve milletin iktisadi çıkarlar ını sağlamayı birinci derecede haiziehemmiyet addeder. İş bu esaslar f ırkamız için bütün siyasetinde ve

 bütün kanunlar ın vaz ve tatbikinde hakimdir." Böylece sonralar ı altı ok diye bilinen ilkelerin ilk dördü ortaya konulmuştur. Aynı beyannamedeFırkanın amaçlar ı arasında tek dereceli seçim yöntemini gerçek-

leştirme de yer almı

ştı

r. Ne var ki, bu konuda "Ne kadar zamanda buneticenin elde edileceğini tayin etmeye imkan yoktur." sözleri de be-yannamede yer almaktadır.

"Maarifin milli, laik ve tek mektep (tevhid-i tedrisat) esasına da-yanması ilkemizdir" denmektedir. Ekonomide ise şu ilginç yaklaşımayer verilmektedir.

"İktisadi gelişme için varolunacak kanunlar ın ve devletçe alına-cak tedbirlerin münhasıran halk ın genel çıkarlar ı düşüncesine dayan-ması başlıca gayemizdir. Ne kadar önemli olursa olsun hususi bir men-faatin (çıkar ın) temini veya vikayesi (sürdürülmesi) için devletçe tedbir 

Page 249: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 249/516

Cumhuriyet ve F ırkalar ın Olu şumu 257

alınmasına ve özellikle kişilerin özel çıkarlar ı için devlet hazinesindendolaylı ya da dolaysız bir faide beklemek gayri mümkün ve gayri caizolduğunun kanaat haline gelmesine bilhassa ehemmiyet veriyoruz."Şimdi bu hükmü biraz açmaya çalışalım. Görüldüğü gibi ekonomideamaç toplumsal çıkarlar ın sağlanmasıdır. Devletin hiç bir zaman özelçıkarlara hizmet etmeyeceği açık bir şekilde konulmuştur. Fırka prog-ramında bu hükmün, hem de Gazi'nin önerisine uygun olarak yer al-masına kar şın uygulama hiç de böyle olmamıştır. Özel kesim daimaöncelikle ele alınmış ve kayr ılmıştır. Hatta TBMM'nde "affair ist" yaniiş takipçisi diye bilinen bir grup bile oluşmuştur. O noktaya gelinmiştiki milletvekilleri açıkça çeşitli şirketlerin işlerini takip eder hale gel-mişlerdi. Halk üzerindeki ekonomik ve siyasi bask ı artmıştı. "SanayiTeşvik Yasası"nın çıkmasına kar şın olumlu bir gelişmeden söz etmek mümkün değildi. Parti ve ona bağlı sivil-asker bürokrasi halk ın üzerine

 bir karabasan gibi çökmüştü. Bunlar ın, partinin çok yak ını bir yazar,Falih R ıfk ı Atay "Roman" adlı kitabında çok güzel anlatmaktadır. So-nuçta Halk Fırkasının parlak maddesine kar şın demokratik bir yaşamageçilememiştir. Yelpazenin her yerindeki düşünce sürekli bask ı altında

tutulmuş, halk her anlamda ezilmiştir.

4) Basına Yönelik Bask ılar, Gazeteciler Davası: 

Zaferin kazanılmasından sonra özellikle Lozan andlaşması ve Cumhu-riyetin ilanını izleyen günlerde İstanbul basınının yükselen muhalefetiAnkara'yı rahatsız ediyordu. 1923 yılı 1 Kasımında, İstanbul'da bulu-nan eski baş bakan Rauf Bey'in bir demeci "Vatan" ve "Tevhid-i Efkâr"da yayınlandı. Rauf Bey bu demecinde "Cumhuriyet aceleye getiril-miştir" anlamında bir çık ış yapmaktaydı. Bu çık ış büyük yank ı uyan-dırdı. 22 Kasım'da toplanan Halk Fırkası grubunda Rauf Bey olayı tar-tışıldı. Bazı milletvekilleri Rauf Bey'e çok ağır sözcüklerle saldırdılar.Buna rağmen toplantı sonunda yayınlanan bildiri de partinin birlik, be-

raberlik içinde olduğu açıklandı. Ne var ki ikinci mecliste de muhalefet baş vermişti. Muhalefetin çekirdeğini de Kazım Karabekir, Ali Fuat(Cebesoy), Refet (Bele), Rauf (Orbay) oluşturuyordu. Bunlar ın içindeordu kumandanı paşalar bulunmaktaydı. Mustafa Kemal Paşa ve çev-resi bundan rahatsızdılar. Nitekim 19 Aralık 1923'de çıkar ılan 385 sa-yılı yasayla ordu mensuplar ının siyasi görevleriyle askeri görevlerini

 birlikte sürdüremeyeceği ilkesi getirildi. Milletvekili ve siyasete atılan paşalar ın ordudan ayr ılmasıyla orduda Mustafa Kemal'le başkaldıracak mevkide hiçbir kumandan kalmamıştı. Refet, Halit, Kazım Karabekir,Ali Fuat ve Cafer Tayyar Paşalar ın orduyla ilişkileri kesilmişti. Nurettin

Page 250: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 250/516

Page 251: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 251/516

Cumhuriyet ve F ırkalar ın Olu şumu 259

Efendi.İstiklal Mahkemesi beş davaya bakmıştır. Bunlardan ikisi demok-

ratik yaşamamız açısında önemlidir. Bunlar ı özetle aşağıda yansıtıyo-ruz.

i) Gazeteciler Davası: 

Ağa Han'ın mektubunu yayınlamalar ı nedeniyle "Hıyanet-i Vataniye"suçlamasıyla tutuklanan gazetecilerin yargılanması olağanüstü bir ilgiuyandırdı. Halit Ziya Bey'in başında bulunduğu "Matbuat Cemiyeti" üçmaddelik bir bildiriyi hazırlayarak mahkemeye verdi. Söz konusu üçnokta şuydu:

"— Matbuat cemiyeti, hürriyet-i münakaşanın mahfuz kalacağı-na dair gerek hükümet ve gerek istiklal mahkemesi heyeti taraf ında ve-rilen teminatı memnuniyet ve şükran ile telakki ve içtihat farklar ındanve hüsnüniyete müstenit tenkidattan dolayı gazetecilerin muhatap tu-tulmayacağına izhar-ı itimat eder.

 —   Matbuat cemiyeti, istiklal mahkemesinin adaletle iş göre

ceğinden, ahvalin tavazzuhuna hizmet edeceğinden emindir. —   Matbuat cemiyeti, şüphe üzerine tevkif ve lüzumu muhake

melerine karar verirken üç gazeteci arkadaştan menafii vatana mugayir ve suiniyete makrun bir hakeret sadr olamayacağına samimiyetle inanır."

Basın mensuplar ının arkadaşlar ıyla dayanışmalımacıyla verdikleri bu bildiri bile Ankara'daki hükümet çevrelerini rahatsız etmişti.

Savcı 15 Aralık 1923'te iddianamesini okumuş, sanıklar ve avu-katlar ı mektubun gazetecilik gereği olarak yayınladığı üzerinde durarak savunmalar ını yapmışlardır. 2 Ocak 1924'te karar ını açıklayan mahke-me mektubun yayınlanmasını suç olarak nitelemiş, fakat sanıklar ın

 bunu yayınlarken açık bir suç kasıtlar ı olmadığı için beraatlerine karar vermiştir. BU karar kamuoyunda sevinçle kar şılanmış, İstiklal Mahke-

melerinin adaleti konusundaki kuşkulan bir ölçüde gidermiştir. Bu da-vayla hükümetin ne yapmak istediği ise tartışmalıdır. Acaba İstanbul basınına bir gözdağı mı verilmek isteniyordu. Gerçek amaç bu ise iste-nilen sonuç bir anlamda sağlanmıştır. Fakat basın sindirilmek, yıldır ıl-mak için bu dava açılmışsa gayeye ulaşılamamıştır. Bu arada Başvekilİsmet Paşa'nın Meclisin bu konuya ilişkin gizli oturumunda İstanbul'dasık ıyönetim ilanını isteyecek kadar sertlik yanlısı olduğu bilindiğinegöre beraat karar ının bu çevrelerce hoş kar şılanmadığını kestirebiliriz.İstanbul basını bu dönemde Ankara'yı her anlamda rahatsız etmiştir.Yunus Nadi'nin hükümeti ve iktidar ı savunma amacıyla İstanbul'da

Page 252: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 252/516

Page 253: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 253/516

Cumhuriyet ve F ırkalar ın Olu şumu ■  261

Muhalefetin halifelik olayını bir anlamda kurcalaması, politik olarak,Gazi'ye hak verdirecek nitelikteydi. Bu tartışmalara Gazi'nin istediğidoğrultuda halifelik kaldır ılarak nokta kondu.

5) Hilafetin Kaldı

lması

ve 1924 Anayasası

: 1924 yılının mart ayı başında Urfa Milletvekili Şeyh Saffet Efendi ileelli üç arkadaşının "Halifeliğin kaldır ılması ve Osmanlı soyundanolanlar ın Türkiye dışına çıkar ılması" adıyla bir yasa teklifi verdiklerinigörüyoruz. Teklif komisyona gönderilmeden TBMM genel kurulundaivedilikle görüşüldü. Teklifin gerekçesinde şu noktalara değinilmekteidi.

"... Bağımsızlığında ve ulusal yaşantısında ortaklık kabul etmeyenTürkiye, görünüşte ya da dolayısıyla ikiliğe dayanamaz. Yüzyıllardan

 beri Türk milletinin felaket sebebi ve sonunda eylemli ve anlaşmalı olarak Türk  İmparatorluğunun çökme vasıtası olan Padişah ailesinin,halifelik k ılığı içinde Türkiye'nin varlığına daha da etkili bir tehlikeolacağı ağır denemelerle kesin olarak belirmiştir. Bu ailenin Türk ulusu

ile ilişkili olan her durumu ve gücü ulusal varlığımız için tehlikedir."Gümüşhane milletvekili Zeki Kadirbeyoğlu tasan aleyhine en sert

konuşmayı yaptı. Sık sık müdahalelere maruz kalan bu konuşmanın ananoktası şöyleydi:

"... Partiden değilim (Zeki Bey Halk Fırkalı olmayan tek millet-vekiliydi) fakat ben de milletin bir kişisiyim. İlkelerden söz etmeyeyetkim vardır. Burası özgür bir kürsüdür. Siz ds çıkar görüşlerinizisöylersiniz. Acaba bu temel ilkeler arasında ulusal egemenliklerimizi

 birdenbire sarsmak ve yıkmak usulleri de var mıdır? Bugün memleketinekonomik, politik, tar ımsal ve öteki iç sorunlar ımızın hepsini çözdük deyapılması gereken bir bu mu kaldı? (Gürültüler). Bence, bunun zamanı henüz gelmemiştir. Bu kanıdayım (Çoktan geçmiştir sesleri). ... Bir Kasım karar ımız vardır. Bu kararda (Halifelik Osmanlı ailesine ait olup

Büyük Millet Meclisince bu ailenin bilim ve ahlak bak ımından en ye-tişkin evladı seçilir) deniyordu. Yüce kurulumuzun vermiş olduğu bukarar ı kaldıran ayr ıca bir kanun da yoktur.

Mustafa Bey (Tokat)- Ondan sonra neler oldu, haberin var mı?Uyuma...

Zeki Bey- Ben ılımlı bir liberal ve müthiş bir islam birliği tarafta-r ıyım.

Tarihin bu büyüklüğünü kendi milletimde görmek isterim. Benimamacım budur. Bunun içindir ki, memleketin iç ve dış politikası adınaHalifeliğin kaldır ılmasını kabul ederek bugünkü durumda bu müthiş 

Page 254: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 254/516

Page 255: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 255/516

Cumhuriyet ve F ırkalar ın Olu şumu 263

tılan 130 milletvekilinin 126'sının oyu ile reddedildi. Tartışmalar ın so-nunda Anayasa 20 Nisan 1924 günü kabul edildi ve 491 sayısını aldı.

6) Mecliste İlk Muhalefet Partisi:Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası: 

1923 seçimlerinin bir kaç bağımsız dışında Gazi'nin adaylar ı taraf ın-dan kazanıldığı bilinmektedir. Buna rağmen ikinci TBMM'nde demuhalefet k ısa sürede kendini gösterdi. Muhalifler düşüncelerini ön-celeri Halk Fırkası'nın meclis grubunda açıklıyorlardı. Sonralar ı mec-lis genel kurulunda da eleştiriler yüksek sesle dile getirilmeye başlandı.Muhalefetin başını eski Başvekil Rauf Bey çekiyordu. Rauf Bey'in"Cumhuriyet aceleye getirildi" biçimindeki demecinin kopardığı gü-rültüye daha önce değinmiştik. Rauf Bey baş bakan olduğu dönemde,Lozan görüşmelerinin yönetimi açısından İsmet Paşa ile derin fikir ayr ılığına düşmüştü.-O günlerden itibaren de Meclis içinde k ırgınlığını sürdürmüştür.

Bu arada Refet Paşa'nın (Bele) bir ara milletvekilliğinden istifa

edip tekrar dönmesi'yani istifasını geri alması TBMM'nde bir muhalefetf ırkasının kurulacağı söylentilerini güçlendirdi. Hatta bir gazeteninmilletvekilliğinden ayr ılan Refet Paşa'nın karpuz sergisi açtığını haber olarak vermesi de spekülasyonlar ı güçlendirmişti. İstanbul basını,özellikle "Tanin", "Vatan", "Tevhid-i Efkâr", "İkdam" başka olmak üzere geniş çapta muhalefeti destekliyordu.

TBMM'nde beklenen f ırtına Paşalar ın ordudan istifa ederek siyasiyaşamı tercih etmeleri ile koptu. Kazım Karabekir istifasında "Bir yıllık ordu komutanlığım zamanında gerek teftişlerim sonucu verdiğim ra-

 porlar ımın, gerekse ordumuzun yükselmesi ve güçlenmesi için sundu-ğum tasar ılar ımın dikkate alınmadıklar ını görmekle çok üzüntülüyüm.Üzerime düşen görevi mebus olarak daha vicdan rahatlığı ile yapaca-ğıma tam bir kanım olduğundan Ordu Komutanlığından istifa ettiğimi

 bildiririm" diye yazmı

ştı

. 30 Ekim günü de Ali Fuat Paşa istifa etti.Böylece, bir zamanlar Mustafa Kemal Paşa'nın yanında yer almış olan paşalar, Meclis'te toplanmaya başlamışlardı. Mustafa Kemal Paşa buolayı Rauf Bey ile Adnan (Adıvar) Bey'in bir tertibi olarak algılamayı yeğledi ve milletvekili olan paşalar ın siyaset ya da ordudan birini tercihetmelerini istedi. Böylece kendisine yönelik bir tertip olasılığını önle-meye çalıştı.

Mecliste ilk tartışma Mübadele, İmar ve İskan Bakanlığının ça-lışmalar ına yönelik bir gensoru önerisi ile ortaya çıktı. Gerçekten demübadele işlerinde büyük yolsuzluklar dönüyordu. Mübadele ile Yu-

Page 256: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 256/516

Page 257: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 257/516

Cumhuriyet ve F ırkalar ın Olu şumu 265

ulusal egemenliğin nedeni, yoksa ulusal egemenlik mi cumhuriyetinnedenidir? Şimdi ise, kayıtsız ve şartsız ulusal egemenlik temeline da-yanan bir idareyi, demokrasi denilen halk ın idaresini kurmak için mil-letten vekillik aldık. Bazı arkadalar ımız, milletin bu hakk ını meclistenalı p şu ya da bu makama meclisi fesih ve kanunlar ı red hakk ını vermek istediler. İşte buna kar şıyım. Millet bilsin, dünya bilsin ki ben en kuv-vetli bir şekilde ulusal egemenlik taraftar ıyım, ilkem budur. Bu nedenle;

 benim için, halk ın egemenliğini kayıtsız ve şartsız gerçekleştirecek olan bu cumhuriyetten başka hükümet şekli yoktur."

Yunus Nadi Bey dd ilginç bir konuşma yaparak şunlar ı söyledi:"... Cumhuriyet sorunu söz konusu olduğundan hükümete güven

oyu vereceğim (Sanki cumhuriyete kar şı çıkanlar varmış gibi). Hü-kümetin düşürülmesi önemli değildir. Korkmayınız, meclisin içinde bintane İsmet Paşa var. Rauf Bey hâlâ tereddüt içindedir; cumhuriyet miulusal egemenliğin nedenidir, ulusal egemenlik mi cumhuriyetin nede-nidir? Böyle bir şey yoktur. Anayasamızın gereğince TBMM bir cum-huriyettir... Hiç sebep yokken millet içinde kar ışıklık yaratılmıştır.Rauf Bey'in sözlerini okuduktan sonra anladım ki bunalım gerçektir ve

vardır. Büyütülecek bir sorun değildir. Fakat ben ulusal egemenlik, dü-şünce özgürlüğü taraftar ıyım, artık Rauf Bey ve arkadaşlar ıyla çalışa-mam, o benden değildir. Ben anayasa ve cumhuriyet uğrunda başımı veriyorum."

Refet Paşa da sürekli sataşmalar arasında konuşmaya çalıştı. Ko-nuşmasını şöyle bitirdi: "Bana zorla saltanatçı diyorsunuz. Değilim. Bir şüpheniz kaldı mı? Cumhuriyetçiyim, keskin bir cumhuriyetçiyim. İlk gününden son gününe kadar cumhuriyetçiyim. Hiç bir gün bunun dı-şında bir şey söylemedim. Saltanatçı değilim, cumhuriyetçiyim. Ne dörtkişi, ne on beş kişi bir arada oturduğumuzu bilmiyorum. Bu da oldumu!"

Dikkat edilirse konuşmalar bir sağırlar diyalogu halinde geçmiş-tir. Mübadeledeki yolsuzluk, usulsüzlük vb. gibi bir dizi sorunun yerine

Halk Fı

rkası

n silahşor milletvekillerinin Rauf Bey ve arkadaşlar ı

nahoşgörü sınırlar ını aşan saldır ılar ına tanık olunmuştur. Sorun anlamsız biçimde Cumhuriyet tartışması haline dökülmüştür. Sonuçta Meclissoruşturması önerisi reddedilerek hükümet 148 oyla güven oyu aldı.Güvensizlik oyu veren 18 milletvekili şunlardır:

Dr. Adnan (Adıvar), Refet Paşa (Bele), İsmail Canpolat, Bekir Sami (Kunduk), Feridun Fikri (Düşünsel), Faik (Günday), Albay Arif (Ayıcı), Rüştü Paşa (Dadaş), Raif (Dinç), Halet Bey (Sağıroğlu), Zi-yaeddin (Gözübüyük), Halis Turgut, Sabit (Sağıroğlu), İhsan Bey (Er-gani), Ahmet Şükrü (İzmit), Abidin (Manisa), Halit (Kastamonu),

Page 258: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 258/516

266 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 Necip (Güven), Zeki (Kadirbeyoğlu).Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TCF) 17 Kasım 1924'de ku-

ruldu. Genel Başkan: Kazım Karabekir. Paşa, Genel Başkan Yardım-cılar ı (Reisi Sani) Dr. Adnan ve H. Rauf Bey, Genel Sekreter: Ali FuatPaşa, Yönetim Kurulu (Genel Merkez) üyeleri: Muhtar Bey, İsmailCanpolat, Halis Turgut, A. Şükrü Bey, Necati Bey, Faik Bey ve RüştüPaşa.

Fırkanın meclis grubu 29 kişiydi. Bu milletvekillerinden altısı;Rüştü Paşa, Miralay Ayıcı Arif, İsmail Canpolat, Ahmet Şükrü Bey,Abidin Bey ve Halis Turgut Bey, İzmir Suikast davasının uzantısı ola-rak Ankara İstiklal Mahkemesi taraf ından asılmışlardır. 13'ü ikincimeclisten sonra politika sahnesinden silinmişlerdir. Diğerleri ise1939'dan sonra meclise yeniden dönebilmişlerdir.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kuruluşundan sonra Halk Fırkası da isminin başına Cumhuriyet sözcüğünü ekleyerek CumhuriyetHalk Fırkası olarak anılmaya başlamıştır.

TCF'nın kuruluşu ile birlikte bir parti beyannamesi de yayın-lamıştır. Bu beyannamenin önemli noktalar ı şunlardır:

"Programımızda açıkça mevcut olduğu üzere umumi hürriyetlerinşiddetli taraftar ıyız. Ancak faziletli milletlerin sosyal ilişkilerinde kişi-lerin özgürlükleri yekdiğerini terbiye, ahlak, hissiyat ve eğilimleri iti-

 bar ıyla tenkit ederek cemiyet hayatını tefessüh (kokuşma, yozlaşma) veinhitattan (çöküntüden) vikaye etmekte olduğundan bu sosyal gerek-sinmeyi iltizamdan geri durmayacağız.

... Hürriyet-i şahsiyeyi her sahada mukaddes addedeceğiz.

... Fırkanın tefrika olmadığını ispat edecek ve bunu zihinlerde iti-yad haline getirecek geniş bir müsaadekarlık takip eyleyeceğiz.

... Fırkamız tahakkümlerin şiddetle aleyhtar ı olduğu için kendiumuru dahilinde de cevaz ve imkan vermeyerek ne ferdin, ne de bir kaçkişinin tahakküm suretiyle meramlar ını icra ve infaz etmelerini kabuleylemiyecek, her hüküm ve karar ını selahiyettar heyetlerinin ekseriyeti

arası

na istinad ettirecektir."TCF'nın 58 maddelik bir programı ve 64 maddelik bir tüzüğüvardır. Program açısından söylenebilecek tek şey partinin liberal, de-mokrat bir çizgiyi sürdürdüğüdür. CHF'nın İttihatçı çizgiyi devam et-tirmesine kar şılık TCF daha bir özgürlükçü yapıdadır. Zaten CHF'nınkar şısında yer alan partiler büyük bir çoğunlukla daha liberal (Ekono-mik ve siyasi anlamda) eğilimlidir. Bu arada Türkiye Komünist Parti-sinin iki partiyi değerlendiren bir belgesini de burada yansıtmak doğruolacaktır:

"İnk ılap rehberlerinin tensip ve tayini ile millet taraf ından intihap

Page 259: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 259/516

Cumhuriyet ve F ırkalar ın Olu şumu 267

olunan TBMM azası, ink ılapçılıkta en yüksek mevkide olanlardan baş-layarak birer ikişer ayr ıldı. Adı Terakiperver, hakikatte ise oportünüst(Ecnebi sermaye, kara kuvvet, tegallüp önünde başeğmeye müstenit.)

 bir f ırka teşekkül etti...Biz de cumhuriyet ink ılabını yaratan Müdafa-i Hukuk Cemiyeti o

ink ılabın henüz ortalar ında iken iki gruba ayr ılmıştı; biri, başında Gazive İsmet Paşalar olmak üzere radikal ve entrasijan (yani irticaın, tega-lübün, ecnebi sermaye tahakkümünün önünde boyun eğmemeyeazimkar), diğeri mütegallibenin, softanın, muhtekirin, ecnebi serma-yenin isteğine, iradesine itaate mail, oppotünist; bu son grup tabiatıylamürteci, yobaz unsurunu da içinde bulunduruyordu. Bu grup (diktatör-lük aleyhinde mübareze) ve hakimiyet-i milliyeyi müdafaa şiarlar ıylaçıkmışlardı, fakat bu avamf ırip şiarlar hakiki bir opportünizmi örtüyor,arkadan gelen irticaa siper oluyordu." (Ahmet Cevat Emre)

TKP çizgisindeki solun Terakkiperverler için bu yorumu bugün pek anlamlı ve haklı görülmeyebilir. O günkü koşullarda radikal cum-huriyetçilerin amaçlan konusunda iyimser bir tanım olarak değerlen-dirilebilir. Her şeye rağmen gerek ikinci grup, gerekse Terakkiperver 

Cumhuriyet Fırkası, CHF'na oranla daha bir özgürlükçü çizgide kabuledilmelidir.TCF'nın kuruluşundan üç gün sonra Halk Fırkasının meclis gru-

 bunda İsmet Paşa örfi idare önerisi yaptı. Grup bu öneriyi reddetti. Gruptoplanışından sonra Mustafa Kemal Paşa'nın başkanlığında toplananFırka yönetim kurulunda Gazi, İsmet Paşa'nın istediği sert tedbirlerdenyana olduğunu ihsas ederek "Benim burnuma barut ve kan kokusu ge-liyor; İnşallah ben yanılmışımdır" diyerek  İsmet Paşa'nın istifasını kabul etmiş, kabineyi oluşturmaya Fethi Bey (Okyar)'i memur etmiştir.Fethi Bey kabinesi şu kişilerden oluşuyordu.

Baş bakan : Ali Fethi Bey (ökyar)Milli Savunma Bakanı : Ali Fethi Bey (Okyar)

Adalet Bakanı

: Mahmut Esat (Bozkurt)İçişleri Bakanı : Recep (Peker)İki ay sonra yerine

Cemil (Uybadın)Şükrü (Kaya)M. Abdülhalik (Renda)Şükrü (Saraçoğlu)Hasan Fehmi (Ataç)Ali (Cenani)Fevzi (Pirinççi)

Dışişleri Bakanı Maliye Bakanı Eğitim Bakanı Tar ım Bakanı Ticaret Bakanı Bayındırlık Bakanı

Page 260: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 260/516

Page 261: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 261/516

Cumhuriyet ve F ırkalar ın Olu şumu 269

haftalık dergidir. Başta Dr. Şefik Hüsnü ve Sadrettin Celal olmak üzereAydınlık yazarlar ının ve partili kadrolar ının önemli bir bölümü bu der-gide yazmışlardır. Vazife dergisinde Dr. Şefik Hüsnü beş başyazı yaz-mıştır. Biz burada söz konusu yazılar ın Cumhuriyetin ilk yapılanmasınave o günkü sosyo-ekonomik politikalara ilişkin önemli bölümlerinedeğineceğiz. Birinci yazı 5 Kasım 1923'de yayınlanmış, "Cumhuriyetve Hakimiyet-i Milliye" başlığını almıştır. Yazının dikkate değer nok-talar ı aşağıya yansıtılmıştır:

"Nihayet bir şimşek çabukluğu ile Cumhuriyet ilan edildi. Müb-hem bir vaziyetten bu suretle çık ıldı ve irtica emellerine kar şı yeni bir sed çekilmiş oldu. Bu bir iyilik addolunmahdır. Yalnız maateessüf te-mennilerimiz hilaf ına olarak kabul edilen Cumhuriyet şeklinde, bizikurtaran anayasanın ruhuna tamamiyle sadık kalınmadı."

Bu noktada Dr. Şefik Hüsnü Birinci Millet Meclisi'ndeki siyasalyapılanmanın özünü oluşturan "tevhid-i kuvva" yani güçlerin birliği il-kesinin gözardı edilmesini eleştirmektedir. Nitekim 1922 yılı sonlar ında"Aydınlık"ta yazdığı bir başka yazıda Ankara'nın "Tevhid-i Kuvva"ilkesinde ısrar etmesinin devrimci bir yaklaşım olduğunu bunu eleştiren

Lütf ı Fikri ve arkadaşlar ına kar şı ileri sürmüştür ve savunmuştur.Cumhuriyetin ilan ediliş biçimindeki acele ve konunun enine bo-yuna incelenmemesi de yazıda şöyle yer almaktadır: "Heyet-i vekileninistifası üzerine vatan büyük bir tehlikeye maruz kalmış gibi, alelacelefevkalade tedbirlere müracat edildi. Devletin esası ve şekli meselesininitidali demle tayini ile, uzun uzun tetkike muhtaç bulunduğunu herkestakdir ediyordu. Bu defaki heyet-i vekile buhranı vesilesiyle bunun ka-r ıştır ılmaması daha muvaf ık idi. Fakat arzu edilen tadilatı gürültüyegetirip, telaş arasında geçiştirmek için, meğer böyle bir f ırsata intizar ediliyormuş. Mebuslar arasında buhranın önüne başka türlü geçileme-yeceği zehabı uyandır ıldı. Yegane çare olarak meclisin icra selahiyet-lerinden feragat etmesi talep olundu. Meclis de bilâ itiraz bu ferâgatarazı oldu."

Milletvekillerinin bu konuda bilinçli ve kararlı

davranmadı

klar ı

 öne sürdükten sonra, Meclisin icra üzerindeki yetkilerini yeniden dü-zenleme ve geri alma konusunda f ırsatın geçmediğine şöyle değinil-mektedir:

"Bundan sonra yapılacak tadilat, meclisin küçük mikyasta olsun,icra selahiyetlerini muhafaza kaydında olup olmadığını gösterecektir.Millet Meclisi kendisini toplar da, şahsi ve geçici tesirlere kapılmazsoğukkanla meseleyi tetkik ederse vaziyeti gereği gibi İslah edebilir.Meclis ile cumhuriyet riyaseti makamının münasebetlerini tesbit edenöyle bazı müdebirane ve durendişane mevad, teşkilatı esasiyeye ithaf 

Page 262: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 262/516

270 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

olunabilir ki milletvekillerinin hukuk ve selahiyetlerine her türlü teca-vüz ihtimali evvlceden bertaraf edilmiş olur. Mesela en mühim ihtilaf ihtimalini nazar ı dikkate alalım: Reisicumhur taraf ından gösterilecek 

 başvekillerin siyasetini millet meclisi mükerreren tasvip etmeyecek olursa bu ukde nasıl çözülecek? Kanaatımızca bilfiil icra kudretinin demeclise ait olduğunu teyid için, bu takdirde Reisicumhurun istifa et-mesini amir bir madde anayasaya ilave olunabilir. Bu tedbir haki-miyet-i milliye için kurtar ıcı bir tesire haiz olacaktır."

Bilindiği gibi Dr. Şefik Hüsnü'nün vermiş olduğu bu örnek, 1924Anayasası'nm gerek komisyonda, gerek meclis genel kurulunda tartı-şılan en önemli konulanndan birini oluşturmuş olan 25. maddesindeCumhurbaşkanına verilen meclisi feshetmek yetkisi büyük gürültüler koparmıştı. Yazıda kabine için güven oyunun söz konusu olmadığı hallerde vekillerden biri için de güven oyuna başvurulması dolaylı bir 

 biçimde savunulmaktadır.Yazı şu açık soruyla bitmektedir: "Biz hakimiyeti milliyenin is-

tikrar ve selametini tevhid-i kuvva'da görüyoruz. Anayasanın değişti-rilmesi görüşülürken "Tefrik-i kuvva" (kuvvetler ayr ılığı) lehine orta-

ya konan dengenin bir çok noktalarda, meclisin icra selahiyetlerininteyid ve takviye etmek suretiyle düzeltilmesi şayanı arzudur. Bizi düş k ır ıklığına uğratan milletvekillerimiz üyesi bulunduklar ı meclisin ha-kimiyetini k ıskançlıkla korumak niyetinde midirler? Bunda başar ılı olmak için gereken azmi ve kararlılığı kendilerinde hissediyorlar mı?İnk ılabın alacağı istikamet bu sorulara verilecek cevaplara bağlıdır."

Dr. Şefik Hüsnü'nün 17 Kasım 1923'de "Vazife" dergisinde ya-yınlanan "İnhilal (Çöküntü) emareleri (belirtileri)" başlıklı yazısındaikinci mecliste oluşan iktidar ın, bir aylık Cumhuriyet hükümetinin bir dizi yolsuzluk ve görevi kötüye kullanma suçlamalar ı kar şısında kal-ması, umutlar ın suya düşmesi, yönetime olan güvenin sarsılmasına de-ğinerek erken çöküntünün nedenleri üzerinde durulmaktadır. Dr. Şefik Hüsnü soruna şöyle girmektedir:

"Bugün pek hazin bir manzara kar şı

nda bulunuyoruz. Türk mil-letini muhakkak bir ölümden ve ölümden de beter olan ecnebi tahak-küm ve esaretinden kurtaran milli birlik temelinden bozulmak üzere-dir. Bütün tehlikeler zahiren bertaraf edilince, mücadele esnasında yol-suzluklara, tedbirsizliklere kar şı göz yumanlar ın itiraz ve tenkid sesleriyükselmeye başladı. İktidar makamını işgal edenlere düşen, milli endi-şelerden kaynaklanan bu muhalefeti hüsn-ü telakki (iyi niyetle kar şıla-mak) etmekti. Mateessüf kendilerinden tamamıyle emin olmayan zi-mamdarlar bundan kuşkulandılar. Halkçılıklar ında samimi olmadıkla-r ını if şa edercesine tahammülsüzlük ve sabırsızlık alametleri gösterdi-

Page 263: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 263/516

Cumhuriyet ve F ırkalar ın Olu şumu 271

ler. Milli ruhtan doğan bir doğal eğiliminin vahim anlarda yarattığı  birliği zorla, icbar ile yaratmaya kalktılar. Bu maksatla Halk Fırkası fikri ortaya atıldı. Vatanı koruma için Müdafa-i Hukuk Cemiyeti vardı;onun vazifesi hitam buldu. Şimdi müsbet yaratma faaliyetleri için Halk Fırkası teşekkül etti. Bütün millet onun etraf ında toplanmalıdır denili-yordu.

... Mustafa Kemal Paşa'nın millet nezdinde haiz olduğu itibar veteveccüh sayesinde geçen seçimlerde herkes kapalı gözle reyini resminamzetlere verdi. Bunun üzerine bir çoklar ı, Halk Fırkası etraf ında milli

 birlik düşüncesinin gerçekleştiğini zannettiler. Fakat bu başar ı halk ınserbest iradesinin eseri olmaktan çok uzaktı. Onun nedenleri k ısmenkorku, k ısmen de bazı muhterem zevatın şahsi tesiri idi... Ne var ki fenakurulmuş ve fena idare edilmiş olan üç aylık bir denemeye dayanamadı.İş görmek söz konusu olunca, çevirici güçten mahrum bir makine gibidurdu. Bu hal geçen Ekim (29 Ekim) ink ılabını hazmedemeyenleri sonderece sevindiriyor. İttihatçılar inhilal (çöküntü) vukuunda iktidar ma-kamına kendilerini yegane namzet addediyorlar. Ve kolaylıkla bizionbeş sene evveline irca edeceklerine zahip oluyorlar (zannediyorlar).

Gördüğümüze, işittiğimize nazaran bütün muhalefet cereyanlar ı bir noktada temerküz ediyor: Hükümdarcılık. Mateessüf kaynayan kazananaltındaki ateşte biz "şahane" bir par ıltı buluyoruz. Bu cereyanlar ın ga-lebesi, milletin ink ılap sayesinde kazandıklar ını kaybetmesiyle eşdeğer olacaktır."

Bu satırlarda durumun bir tesbitini yapan yazar ımız çözüm olarak da şu öneriyi getirmekte ve savunmaktadır:

"Bugün Halk Fırkasında bir yığın ürünü bozacak hale gelen muzır ve faidesiz otlar gecikmeden ayıklanarak; geniş halk yığınlar ının ya-şamsal gereksinimlerini kar şılamayı hedefleyen yeni esaslar üzerineelde edilmiş olanı büyük bir cesaretle korumaya azmetmiş ve icabındadaha ileriye gitmekten korkmayacak üyelerden oluşan bir devrim partisiyaratılabilmelidir. Artık hayalâttan vazgeçmek zamanı gelmiştir. Sınıf 

fark ı

gözetmeksizin, seyyanen, bütün millete dayanan bir teşkilat ola-maz. Oluşturulacak devrim partisi bir sınıf partisi, devrimin nimetlerinikorumada çıkar ı olan yoksul ve orta halliler sınıf ının partisi olursa pa-yidar olur. Bugünkü toplumsal yapı içersinde sağlıksız olan genel da-yanışma kuramına uyulduğu sürece bir iş görme imkanı olmayacaktır.Geçirmekte olduğumuz acı deneylerin devamına meydan vermeden iş 

 başında olanlar gözlerini açmalıdır."Dr. Şefik Hüsnü'nün bu yazısı, cumhuriyetin demokrasi açısından

içine düştüğü darboğazı ve bu darboğazı aşmanın koşullar ını gününşartlar ı çerçevesinde ortaya koymaktadır. Önce tek partili yaşam, sonra

Page 264: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 264/516

272 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

da sola, sınıf partisine kapalı sözde demokratik yaşam temelde 1923-24günlerinin ürününü taşımaktadır. Gerek Terakkiperver Cuhuriyet Fır-kası gerekse sol ak ımlar, söylemleri ile sadece demokratik bir yaşamı savunmuşlardır. TKP sözcülerinin ileri sürdükleri muhalefet sultanlığı geri getirecek, savı yanlıştır. TCF'nin önde gelen liderleri; Kazım Ka-rabekir, Ali Fuat, Refet Paşalar, Adnan Adıvar, Recep Bey ve diğerlericumhuriyetin kuruluş kavgasına çekincesiz katılan kişilerdir.

Page 265: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 265/516

VI "TAKR İR-İ SÜKUN"DAN YAPAY MUHALEFETE

(1923-1931) 

1) Şeyh Sait Ayaklanması ve "Takrir-i Sükun" Yasası: 

Osmanlı İmparatorluğunun egemenliği altındaki çeşitli etnik gruplar ınulusalcı hareketleri 19. yüzyılın ilk yansında itibaren yükselmeye baş-lamıştır. Yunan, Sırp, Bulgar, Arnavut ve Arap ulusal hareketleri yanı-sıra Kürt ulusal hareketini de Mahmut II. dönemine kadar geriye gö-türmek mümkündür. 19 yüzyılda dört büyük Kürt ayaklanmasını görmekteyiz. Bunlardan birincisi vergilendirme olaylar ı nedeniyleçıkan Revanduz ayaklanmasıdır. Diğerleri ise tarih sırasıyla BedirhanBey ayaklanması, Yezdan İzzettin Şer ayaklanması ve Şeyh Beydullahayaklanmasıdır. Tarihçiler Kürt ulusal hareketini Bedirhan Bey ve ŞeyhBeydullah ayaklanmalar ına dayandırmaktadırlar. Abdülhamit döne-minde sürekli sorun çıkaran Kürt aşiretlerini merkezi yönetimle özdeş-leştirmek için bu aşiretlere bağlı köylülerden oluşan "Hamidiye Alay-lar ı" oluşturulmuştur. Bu alaylar çeşitli zamanlarda kullanılmış,

Meşrutiyetin ilanıyla birlikte aşiret alaylar ı haline dönüştürülmüştür.İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra Kürtlerin değişik örgütler kurarak özgürlük mücadelesine başladıklar ını görmekteyiz. Bu örgütlerin baş-lıcalan: Kürt Terakki ve Teavün Cemiyeti, Hevi, Roji Kürt, Hatabek Kürt Dernekleridir. Birinci dünya savaşı sırasında bir önce değindiği-miz aşiret alaylar ı özellikle Güney Doğu'da ve doğuda Ermeni-Russaldır ılar ına kar şı kullanılmıştır.

Savaşın bitmesiyle birlikte "Kürdistan Teali Cemiyeti" kurulmuş ve bu dernek bağımsız bir Kürdistan doğrultusunda çalışmalar ını sür-dürmüştür. Sevr andlaşması sırasında müttefiklere Kürdistan'la ilgiliayr ıntılı raporlar vermiştir. Ankara Hükümetinin oluşmasında sonraKürtler Ankara Hükümetiyle pazarlık edebilmek amacına yönelik bir nota verdiler, sonra da Koçgiri'de bir örgütlenmeye gittiler. 1920 yılı 

Page 266: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 266/516

274 . Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

sonunda Koçgiri'de bir isyanın odak noktası oluştu. Daha sonra buisyan Nurettin Paşa kumandasındaki milli güçler taraf ından sert bir şe-kilde bastır ıldı. Nurettin Paşa'nın sert tutumu TBMM'de büyük tar-tışmalara neden oldu. Kendisi de o görevden alındı.

Cumhuriyet döneminde Kürt başkaldır ılar ının başlıcalar ı şöyle sı-ralanabilir: Nasturi isyanı, Şeyh Sait isyanı, Raçkotan ve Raman'dakieylemler, Sason ayaklanması, Koybun Cemiyetinin öncülük ettiği Doğuisyanı, Koç Uşağı ayaklanması, Netki ayaklanması, Asi Resul ayak-lanması, Tendürük ve Savur'daki eylemler, Zeylan isyanı, Oramor ayaklanması, Dersim isyanı ve PKK hareketi. Bunlar arasında Türki-ye'nin demokratik gelişimini yak ından etkileyen üç kalk ışmadan özel-likle söz etmeliyiz. Şeyh Sait İsyanı, Dersim İsyanı ve PKK hareketi.Şeyh Sait İsyanı, tam anlamıya bir bask ı rejimini öneren "Takrir-iSükun" yasasını, Dersim isyanı "Tunceli" yasasını, PKK eylemleri de"Terörle Mücalese Yasası"nı gündeme getirmiştir. Bu üç yasa da dö-nemlerinde demokratikleşme çabalar ının önüne engel olarak çık-mışlardır.

ŞeyhJSait İsyanının iki yönü vardır. Birinci yönünü askeri harekat

oluşturur, ikinci yönü ise "Takrir-i Sükun" ve sonuçlar ını meydana ge-tirir. Bizi yak ından ilgilendiren olayın demokratik yaşamla ilintili ikinciyönüdür. Bu nedenle Şeyh Sait ayaklanmasının askeri gelişimine aşa-malar halinde k ısaca değinecğiz:

 —   Kürtler arasında 1923'den itibaren örgütlenmeler görülmeye başlandı. Özellikle Hamidiye alaylar ından gelen subaylar ve etkili aşiretreisleri, şeyhler bu örgütün çekirdeğini oluşturmaktaydılar. Ör gütlenmenin başını Cibran aşiretinden Albay Halit Bey'le Bitlis emir lerinin soyundan gelen Yusuf Ziya Bey'di.

 —   Gizli örgüt ilk kongresini 1924'te topladı. Azadi adını alangizli örgüt bu kongrede Kürt bölgesinde topyekün bir ayaklanma karar ı aldı.

 —   Mart 1924'de Halifeliğin kaldır ılması Azadi'nin din ağırlıklı 

 bir propaganda izlemesine neden oldu. Bu arada başta İngiltere olmak üzere yabancı ülkelerle ilişki kurmak ve destek arama girişimleri somut bir sonuç vermedi.

 —    Nastur i ayaklanması, bir çok önderin Irak'a kaçması ileAzadi'nin meydana çıkması sonucunda Yusuf Ziya ye Halit Beyler 

 başta olmak üzere birçok Kürt lideri tutuklandı. Bu tutuklamalar neticesinde liderler arasında bulunan Şeyh Sait yalnız kalmıştı.

 —   Şeyh Said 1924 k ışı başında yerleşik bulunduğu Hınıs'tanayr ılarak maiyetindekilerle birlikte Çapakçur, Palu, Lice ve Hani dolaylar ında dolaştı. Bazı iddialara göre 1925 yılı başında Şeyh Said

Page 267: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 267/516

"Takrir-i Sükun "dan Yapay Muhalefete... 275

Azadi'nin ikinci kongresini topladı ve bu kongrede bir savaş konseyioluşturuldu.

 —   Şeyh Said ve emrindekiler Piran'da iken (bugünkü Dicle ilçesi) emrindekilerden birini jandarma tutuklamak isteyince ilk çatışmaçıkmıştır. Böylece ayaklanma planlanandan önce başlamıştır.

 —   10 Şubatta bir posta arabasına el konuldu, 4 Şubatta Darhiniele geçirilerek ayaklanmanın başkenti ilan edilmiştir. Eldeki bilgileregöre bu aşamada isyancılar ın sayısı bin dolaylar ındaydı.

 —   Şeyh Said'in isyan bayrağını açtığını duyan diğer aşiretler deayaklanmaya katıldılar. Murat nehri çevresinde bir cephe oluşturuldu.Çapukçur, Maden, Siverek, Ergani vb. gibi birçok kasaba asilerin elinegeçti. Asiler, hapiste bulunan Azadi önderlerini kurtarmak için Bitlis'edoğru yürüyüşe geçince, bu kentteki yetkililer Cibranlı Halil ile Yusuf Ziya beyleri hücrelerinde öldürdüler.

 —   Asiler daha sonra Varto ve Elazığ'ı ele geçirdiler. Elazığ'daişgalden sonra yapılan büyük yağmalama kent eşraf ının milis gücü ör gütleyerek asileri Elazığ dışına sürmesi sonucunu vermiştir. Bu noktadan sonra Diyarbak ır kuşatıldı. Bütün bunlar olurken hükümet, Fran

sızlar ın izin vermesi sonucu, büyük bir askeri gücü Halep-Nusaybinhattıyla Mardin'e şevketti. Bu takviye gücün gelmesiyle ayaklanmayöresinde denge Hükümet lehine değişti. Bunun sonucunda ayaklananlar önce Diyarbak ır kuşatmasını kaldırdılar. 14 Nisan'da Şeyh Said vearkadaşlar ı yakalandı. Bazı küçük yörelerde çete savaşlar ın sürmesinekar şın-Şeyh Said ayaklanmasının askeri boyutu böylece sona erdi.

Olayın siyasi yönü (bir önce değindiğimiz ikinci yönü) demokra-sinin gelişimi açısından çok önemli. İsyanın genişlemesi üzerine FethiBey hükümeti Anayasının 86. maddesi uyar ınca sık ıyönetim ilan etti ve23 Şubat 1925'te onaylaması için TBMM'ne başvurdu. Hükümet tez-keresinde şöyle denilmekteydi: "Ergani ilinin bir k ısmında devletin si-lahlı kuvvetlerine kar şı meydana gelen silahlı ayaklanma Diyarbak ır,Elazığ, Genç illerine de yayılrhış ve daha da genişlemeye elverişli gö-

rülmüş olduğundan Genç, Muş, Ergani, Dersim, Diyarbak ı

r, Mardin,Urfa, Siverek, Siirt, Bitlis, Van ve Hakkari, Erzurum illeriyle, K ığı veHınıs ilçelerinde bir ay süre ile sık ıyönetim ilan edilmiştir." Hükümetaynı gün ikinci bir tezkere ile Malatya'nın da sık ıyönetim bölgesinedahil edilmesini istedi.

Hükümet adına söz alan Baş bakan Fethi Bey isyanla ilgili bilgiverdikten sonra şu noktalar üzerinde durmuştur.

"... Dış sorunlar ın çözülmek üzere olduğu şu sıralarda, içerdeçıkan bu ayaklanmalar ın kaynak ve sebeplerini aradığımız zaman, bir-çok şeyler akla gelebilir. Fakat, isyancılar ve tertipçiler, halka bu et-

Page 268: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 268/516

276 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

kenleri açıklamamışlardır. Halka söylenenler, şimdi söyleyeceğim gibiuydurmalardan ibarettir. Din yok edilmek isteniyormuş. Tanr ı da, dininyeniden canlandır ılması için Şeyh Saidi görevlendirmiş. Halka söyle-nen budur... Gerek 31 Mart olayının, gerekse Arnavutluk ayaklanma-sının Türk milletine, Türk vatanına getirdiği kötülüklerden TürkiyeCumhuriyetini korumak için hükümetimiz bütün tedbirleri almakta ka-rarlıdır."

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası genel başkanı Kazım Karabekir Paşa da şunlar ı söyleyerek hükümetin teklifine destek vermiştir: "Diniaraç ederek ulusal varlığımızı tehlikeye sokanlar her türlü lanete layık-tırlar. İç ve dış herhangi bir tehlike kar şısında bütün dünya bilmelidir ki, bu vatanın tek bir vücut halindeki evlatlar ı her zaman, her fedakar-lığa hazırdırlar. Hükümetimizin kanunlara uygun olan kararlar ına var :lığımızla yardımcıyız."

Sık ıyönetim oy birliği ile kabul edildikten sonra "Hiyanet-i Vata-niye" yasasına eklenmek üzere verilen bir önerinin ivedilikle görü-şülmesine geçildi. Önerinin gerekçesinde şu nokta öne çıkar ılıyordu:"İnsanlığı mutlu etmek için konulan ve yayılan kutsal dinler; tarihin

ak ışında aşır ı, haksız kötü isteklerin kar şılanmasına araç edilmek gibiamaçlarla tam tersine bir ak ı bete düşüriildüler. Denilebilir ki; insanlık en dayanılmaz, en kanlı yaşantı dönemlerini talihin acı bir sonucu iledin ve dinin kutsal kavramlar ı için yapılan çatışmalar ın arasında yazdı.Tarihin, elleri satirli, katil ve zorba taç sahipleri, maceraperestleri, tü-redileri kötülüklerine, zorbalıklar ına dinleri dayanak gösterecek kadar Tanr ı buyruklar ından yararlanmak yollar ını buldular. Söylenmesi çok üzücüdür ki; insanlığa mutluluk ve yükselme k ılavuzu olarak Tanr ı ka-tından indirilmiş olan kutsal dinler, kötülükler altındaki insanlar ın kut-sal haklar ını kesin bir kararlılıkla meydana çıkarma aracı olan devrim-lerin amansız düşmanı olan kötüler, dinde gericilik için kullanıldı.Siyasete alet edilmiş olan dinlerin insanlık yaşantısındaki etkisi bundan

 başka bir sonuç vermemiştir." Söz konusu yasanın birinci maddesi ha-

rlanan değişikle şu şekli almı

ştı

: •"Dini ve dinin kutsal kavramlar ını siyasi amaçlara esas veya aletetmek için demekler kurulması yasaktır. Bu tür demekleri kuranlar veya

 bu derneklere girenler vatan haini sayılırlar. Dini ya da dinin kutsalkuramlanm alet ederek devletin şeklini değiştirmek ve başkalaştırmak ya da devletin güvenliğini bozmak; her ne olursa olsun halk arasında

 bozgunculuk ve ayr ımcılık sokmak için gerek tek başına ve gereksetoplu olarak sözle ya da yazıyla, eylemli olarak, nutuk söyleyerek veyayayın yaparak harekette bulunanlar vatan haini sayılırlar." Bu değişiklik de genelkujrulda oybirliği ile kabul edildi. Böylce Fethi Bey kabinesi,

Page 269: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 269/516

"Takrir-i Sükun "dan Yapay Muhalefete... 277

 politikası ve aldığı önlemlerle bir anlamda güven oyu almış sayılabilir-di. Bu arada yurdun değişik yörelerinden Mustafa Kemal Paşa'ya vehükümete dayanışma, bağlılık telgraflar ı çekiliyordu. Gazi bunlaraAnadolu Ajansı aracılığı ile verdiği yanıtta şöyle demekteydi: "Halk ınher yandan yükselen ateşli lanet ve nefret duygulan kar şısında irticaıntamamiyle eriyeceğine güvenim tamdır."

CHF'nın şahinleri alınan bu karardan memnun olmamışlardı. ŞeyhSaid ayaklanması onlar için bulunmaz bir f ırsattı. Bu sırada Heybelia-da'da istirahat eden İsmet Paşa aniden Ankara'ya döndü. Fırkaya yak ıngazeteler bu dönüşü iri puntolarla birinci sayfadan verdiler. Gazi'ninsofrasında ya da Çankaya'daki bir toplantıda yaverlerden biri MustafaKemal'e bir telgraf verince, o okuyup Fethi Bey'e uzatıyor, Başvekilşöyle bir okuyor Gazi'ye iade ediyor, Gazi telgraf ı bu kez İsmet Paşa'yauzatyıor. O telgraf ı okuyunca yaveri çağırarak tamamlayıcı bilgi alıyor,

 bazı emirler veriyor. Mustafa Kemal Paşa orada bulunan bazılar ına iştearalar ındaki fark budur gibi bir yorum yapıyor. Bu anı ne oranda doğ-rudur bilinmez, ama şahinlerin İnönü'ye nasıl güvendiklerini ortayakoymaktadır.

Fethi Bey TBMM'nden onay aldıktan üç dört gün sonra toplananCHF grubunda kabine güneydoğu politikasından ötürü şahinlerin ağır eleştiri ve suçlamalar ına hedef oluyor. Muhalefete yumuşak davra-nıldığı ileri sürülünce, Fethi Bey "Gereksiz şiddetlerle ben elimi kana

 bulamam" diye yanıt verdi. Yapılan oylama sonunda CHF grubu 60'akar şı 94 oyla kabineye güvensizliğini bildirdi. Ertesi günü Fethi BeyMeclis Genel Kurulunda istfasını şöyle açıkladı: "Bağlı bulunduğumCumhuriyet Halk Fırkası'nın dünkü toplantısında Bakanlar Kurulununiç politikası hakk ında cereyan eden tartışma sonucunda, Hükümetazınlıkta kalmış olduğundan istifamızı Cumhurbaşkanına verdim, kabulettiler." Bu k ısa konuşmadan sonra Rauf Bey: "Bu hükümet 3-4 günönce Genç ayaklanması için açıklamada bulunmuş, Meclisten onay al-mıştı. Şimdi ise aynı olay nedeniyle istifa etmesi dikkat çekicidir.

Durum açı

klansı

n" diye bir çı

k ı

ş yaptı

ysa da dikkate alı

nmadı

. (FethiBey daha sonra milletvekilliğinden ayr ılı p Paris Büyükelçiliği görevinikabul edecektir.)

İsmet Paşa yeni hükümeti kurmakla görevlendirildi. Fethi Beyhükümetinin programını aynen kabul ederek, şu noktayı öne çıkardı:

"İç politikada her şeyden önce son olaylar ın hızla ve şiddetle bas-tır ılı p söndürülmesi ve memleketin maddi ve manevi bozgundan ko-runması, genel huzur ve istikrar ın sürdürülmesi ve herhalde devletingücünün pekiştirilip kuvvetlendirilmesi için hızlı ve etkili özel tedbir-ler alınmasını gerekli görüyoruz."

Page 270: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 270/516

278 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

TCF adına konuşan Ali Fuat Paşa ise endişelerini şöyle dile getirdi:"Başkaldırma hareketleri, gerici hareketler bastır ılsın; başkaldıranlar vegericiler uslandır ılı p yola getirilsin. Ancak milletin tabii haklar ını veözgürlüklerini sınırlayı p bask ı altına alacak tedbirlere de idare cihazın-da yer verilmesin." Hükümet değişikliğinin nedenini soran muhalefeteİsmet Paşa şu k ısa yanıtı vermiştir: "Biz hem olaylar ı hızla bastıracağızhem-de benzeri olaylar ın tekrarlanmasını önleyecek etkili tedbirler ala-cağız". Yeni Hükümet 154 olumlu, 23 red ve 2 çekimser oyla güven oyualdı. İsmet Paşa k ısa bir teşekkür konuşması yaparak sözlerini şöyletamamladı: "Yüksek Meclis güvenebilir ki, ülkenin esenliği için çizdiğiyolda ve şimdi kabullendiği iç politikada memleketimiz için yalnızesenlik ve kurtuluş sonucuna varacağız, bunu kesinlikle başaracağız.Yüksek Meclisten durum gereği, hemen bu gece görüşülmesini istedi-ğim bir karar vardır."

Bunun üzerine Meclis Başkanı "İsmet Paşa'nın sözünü ettiğikanun tasar ısı  şimdi geldi, Adalet Komisyonuna veriyoruz" diyerek oturuma on dakika ara verdi. İkinci birleşim açıldığında komisyondangelen yasa tasar ısını okuttu. Çok k ısa olan yasa tasar ısı sonralar ı "Tak-

rir-i Sükun" diye anılan yasaydı. Bu yasanın demokratikleşme süreci-mizi etkileyen temel maddesi şöyleydi:"Gericiliğe ve ayaklanmaya, memleketin sosyal düzeninin, huzu-

runun, sükununun, güvenliğinin ve asayişinin bozulmasına sebep ola-cak bütün kuruluşlar ı, k ışk ırtmalar ı, davranışlar ı ve yayınlan, hükü-met; cumhurbaşkanının onayı ile kendi başına ve idari olarak yasakla-yabilir".

Yasa tasar ısı meclis üzerine bir bomba gibi düşmüştü. Muhalefettedirgindi. Yaptıklar ı konuşmalarla demokrasi açısından çok haklı noktalara parmak bastılar. Bu konuşmalar ın önemli bölümlerini aynenalıyoruz:

Feridun Fikri Bey (Dersim)- "... Memleketin sosyal düzeni kav-ramından daha belirsiz, sının çizilmemiş ne vardır? Müstebit hükü-

metler sosyal düzen prensibi arkası

ndan yürütme alanı

nda daima kendiisteklerini ileri sürmüşlerdir. Cumhuriyetimizde böyle bir maddeye yer olmamalıdır... Dünyada huzur ve sükun deyimi kadar sınır ı geniş bir kavram yoktur. Bu deyime neler girmez ki. Dünyadaki keyfi idareyedayanan bütün hükümetler, tüm yanlış işlerini bu kapıdan içeriye sok-muşlardır. Bir de güvenlik kelimesi var. Bu sözcüğü hükümetin elinevererek insanlar ın çabalar ını kuruluş, k ışk ırtıcılık, bozgunculuk, yayımdiye sınırlamak doğru değildir. Öyle bir sınır ki insanlar ın zihinlerindengeçenleri bile bunun kapsamı içine almak mümkündür... Ayaklanmayı tezelden ve acımasızca bastırmakta hepimiz oybirliği içindeyiz. Şimdi

Page 271: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 271/516

"Takrir-i Sükun "dan Yapay Muhalefete... 279

sık ıyönetimi bile hafif bırakacak bir şekilde bir kuşku yasası getiriliyor.Tümünün reddini teklif ederim."

Kazım Karabekir Paşa- "Önce de söylediğim gibi ayaklanmanınolduğu yerlerde hükümetimizin kanuna dayanarak yapacağı her işe ta-raftar ını. Fakat milletin doğal haklar ını bask ı altına alacak işlerden yanadeğiliz. Önümüzdeki kanun kabul edilirse halk hakimiyeti k ısılmış olacaktır. Milletvekillerinin sesleri bile artık bu kubbe altından dışar ıyaçıkamayacaktır. Bu kanunu kabul etmek, cumhuriyet tarihi için bir şeref değildir. İstiklâl Mahkemeleri, adından da anlaşılacağı gibi İstiklal sa-vaşı sırasında yapılmış ve yapılması gereken bir mahkemeydi. İsmetPaşa, İstiklâl mahkemelerini ıslahat aleti sayıyorlarsa pek çok yanılı-yorlar."

Rauf Bey (Orbay)- "... Genç ayaklanması oldu diye cumhuriyetinve ulusal egemenliğin temeli olan anayasa bozulamaz. Kuşkumuz kişi-sel değil, vatan ve millet içindir. Kurtuluş savaşının en çetin olaylar ı kar şısında bile Millet Meclisi herhangi bir kanunu ihlal etmemiş, Ana-yasaya ayk ır ı davranmamıştır."

Halis Turgut Bey-"... Bir yangın söndürülürken Türk milletinin

tabii haklar ı sınırlandır ılmamahdır."Muhalefetin öne sürdüğü eleştirilere Milli Savunma Bakanı RecepBey (Peker), Adalet Bakanı Mahmut Esat Bey ile Baş bakan İsmet Paşayanıt verdi. Recep Bey şu konuya ağırlık verdi: "Bir kaç gün önce ga-zetelerde yazıldı, bugün de kürsüden söylendi ki, Halk Fırkası halktanşüphe ediyormuş. Bu ithamı  şiddetle reddederim. Devlet idaresindekitap nazariyeleri ile teknik yaşantının belirlediği uzlaşma çizgisi üze-rinde yürümek durumundayız... Bir devletin temellerini atarken, mil-letin hayatını güven altına alacak kararlar alırken; kanunlar teklif ediponlar ı görüşürken hiçbir vakit bu nazariye ve kavramlar ı, bu kutsalamaçlar için tahrip aracı olarak kullanamazsınız. Gerçek, nazariyeler içinde boğulmamalıdır."

Adalet Bakanı ise şunlar ı belirtti: "Anayasada sayılan özgürlükler 

rsı

z değildir. Bazen özgürlüğü vardı

r, fakat bazen kanunu da vardı

r,özgürlük kanunla sınırlıdır. Siyasi dernekler vardır (yani partiler), bun-lar ın da kanunlar ı vardır. Bu kanunun memleket için bir şeref olmadı-ğını söylediler. Fakat memleketi anar şi içinde bırakmak da de TBMM,ne de onun hükümetine şeref değildir."

Konuşmalar sonunda "Takrir-i Sükun" yasası 22 red oyuna kar şı 122 kabul oyu ije kanunlaştı (Kanun no: 578).

"Takrir-i Sükun" Yasasının kabulünden sonra iki İstiklâl Mahke-mesinin teşkiline ilişkin hükümet tezkeresi okundu. Mahkemelerin biridoğudaki harekât sahasında görev yapacak ve vereceği idam kararlar ı 

Page 272: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 272/516

280 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Meclis onayından geçmeyecekti. İkinci Mahkeme Ankara'da kurulacak ve faaliyet alanı harekât sahası dışındaki bölgeleri kapsayacaktı. Mu-halefetin verdiği 23 red oyuna kar şın büyük bir çoğunlukla bu tezkereler de kabul edildi.

Kurulan İstiklâl Mahkemelerinin üyeleri milletvekillerinden mey-dana geliyordu.

Doğu İstiklâl Mahkemesi: Başkan Mazhar Müfit (Kansu), Savcı Süreyya (Özgeevren), Üyeler: Ali Saip (Ursavaş), Avni Bey (Bozok milletvekili), Müfit Bey (K ır şehir milletvekili).

Ankara İstiklâl Mahkemesi: Başkan Ali Bey (Çetinkaya), Savcı  Necip Ali (Küçüka), Üyelikler: K ılıç Ali Bey (Zırh), Dr. Reşit Galip.

Böylece "Takrir-i Sükun" yasasının getirdiği bask ı düzenine ge-çilmiş olunuyordu.

2) Basın ve Muhalefetin Sindirilmesi: 

İktidarda bulunan CHF'sı ve onun genel başkan vekili İsmet Paşa'nınşiddet yanlısı bir politika izleyecekleri meclisteki ve basındaki konuş-

malardan belli oluyordu. Onlar, muhalefetin ve İstanbul'daki muhalif  basının cumhuriyete kar şı bir tertip içersinde olduğuna inanıyorlardı."Takrir-i Sütün" yasasını da bu amaçla kullanmayı planlamaktaydılar.

 Nitekim ilk aşamada "Takrir-i Sükun" yasasına dayanarak "Tevhid-iEfkâr", "Son Telgraf', "İstiklâl", "Sebilürreşat", "Aydınlık", "Orak-Çekiç", "Presse du Soir", "Sadayıhak" (İzmir'de yayınlanıyor),"Sayha" (Adana'da yayınlanıyor), "İstikbâl" (Trabzon'da yayınlanıyor)ve "Kahkaha" gazete ve dergilerini kapattı. Bu daha birinci adımdı.

Ülkedeki siyasi hava çok gerginleşmişti. TBMM'nde Erzurummilletvekili Rüştü Paşa, gazete ve dergilerin kapatılma nedenlerini so-rarak şunlar ı söyledi: "Yolsuzluklar ve kötülükler de yazılmayacak mı?Hükümetin kendine kar şı gördüğü hoşuna gitmeyen gazeteleri kapattığı anlaşılıyor. Bu sanının doğmaması için her gazetenin niçin kapatıldığı-

nın açıklanması gerekir. Yoksa, hükümet, verilen yetkilerle özgürlük-leri mi kaldıracaktır? Hükümetten rica ederim, bu yetkileri irticaa veayaklanmaya kar şı, iç ve dış güvenlik için uygulansın. Herkesi sustur-ma yoluna gitmesin." İçişleri Bakanı Cemil Bey bu gazeteler huzur veasayişi bozucu yayınlar ından ötürü kapatıldılar dedikten sonra özellikleşunlar ı söylemiştir: "Aydınlık ve Orak-Çekiç gibiler sosyal düzeni

 bozan ve idare şeklimize ayk ır ı düşen yayım yapıyorlardı. Ötekiler dedini siyasete alet eden yazılar yayımladılar".

Güneydoğu'daki isyanın bastır ılmasından, düzene yönelik tehdi-

Page 273: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 273/516

"Takrir-i Sükun "dan Yapay Muhalefete... 281

din giderilmesinden sonra da şiddet politikası sürdürüldü. Hükümetitutan gazeteler özellikle "Hakimiyet-i Milliye" ve "Cumhuriyet" sü-rekli bir şekilde şiddet politikasını ateşliyor ve muhalefete saldır ıyor-lardı. Baş bakan İsmet Paşa da Samsun'da çok sert bir konuşma yaparak şunlar ı vurguladı: "Büyük Millet Meclisi'nin kanunlar ına kar şı gelenler hemen cezalandır ılırlar ve Millet Meclisi'nin kanunlar ından yakalar ını kurtaramazlar. Hükümet geçmişteki suçlar ı izleyecek ve sahiplerini ce-zalandıracaktır."

Artık muhalefet partisinin kapatılmasına adım adım yaklaşılıyor-du. TCF yetkilileri de durumun fark ındaydılar, parti olarak, anayasayave cumhuriyete kar şı hiçbir hareketin içinde bulunmadıklar ını gazete-lere verdikleri demeçlerle yineliyorlardı. Fakat sular bir kere bulan-mıştı. Sonuçta Ankara İstiklâl Mahkemesi şöyle bir karar verdi: "İrticaniteliğinde yapılan k ışk ırtmalar ve propagandalar ın dini ve dinin kutsalkavramlar ını politik isteklerine araç yaptığının ispatlanmış olması ne-deniyle Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nm durum ve çalışma türüüzerinde Hükümetin dikkatinin çekilmesi için savcılığa bilgi verilme-sine..."

Savcılık bu suç duyurusunu hemen hükümete ulaştırdı. Doğu İs-tiklâl Mahkemesi de yöredeki TCF örgütlerinin kapatılmasına karar vermişti. Bunlar hükümete istediği f ırsatı veren olaylardı. Nitekim Ba-kanlar Kurulu, 3 Haziran 1925 tarihli toplantısında "Vatandaşlar ın al-datılmaktan ve k ışk ırtılmaktan korunması" gerekçesiyle, "Takrir-i Sü-kun" yasası uyar ınca Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 'nın merkez veörgütlerini kapattı. Karar o gece yayınlandı (4 Haziran 1925)

Muhalefet Partisi'nin kapatılmasından sonra sıra basının sindiril-mesine gelmişti. Basına yönelik ilk dava "Tanin" gazetesi sahip ve

 başyazar ı olan Hüseyin Cahit (Yalçın) Bey'e kar şı açılmıştı. TCF'nınİstanbul şubesinin 12-13 Nisan 1925 gecesi polis taraf ından aranmasını "Tanin" bask ın olarak yayınladı. İstiklâl Mahkemesi gazeteyi aratarak,yazıişleri müdürleri Baha ve Kadri Beylerle, sorumlu müdür Muammer 

Bey'i tutuklayarak Ankara'ya gönderdi. "Tanin" gazetesi kapatı

ldı

,Hüseyin Cahit Bey 19 Nisan'da yargılanmak için tutuklu olarak Ankara'ya gönderildi.

Hüseyin Cahit Bey'in yargılanması sürerken, "Resimli Hafta"dergisinin 13 Nisan'da yayınlanan sayısında yer alan "İdama mahkumolan insanlar bile bile ölüme nasıl giderler" başlıklı yazıdan ötürü, dergisahibi ve sorumlu müdürü Zekeriya (Sertel) ile yazı sahibi Cevat Şakir (Halikarnas Balıkçısı) de yargılanmaya başlandı. Zekeriya Bey veCevat Şakir üçer yıl kalebentliğe mahkum edildiler. Cezalar ını çekme-leri için Zekeriya Bey Sinop'a, Cevat Şakir de Bodrum'a gönderildiler.

Page 274: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 274/516

282 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Hüseyin Cahit Bey Basın Yasası'nın 17. maddesine göre müebbet sür-gün cezasına çarptır ıldı. Diğer sanıklardan ikisi ise ikişer yıl hapsemahkum edildiler. Hüseyin Cahit Bey cezasını çekmek üzere Çorum'agönderildi.

Basın'ı sindirme hareketinin en büyük aşaması 7 Haziran 1925tarihinde Doğu İstiklâl Mahkemesi'nin "İsyanı k ışk ırttıklar ı" nedeniyle

 bazı gazetecilerin tutuklanması istemiyle başladı. Mahkemenin aldığı  bu ara kararda Eşref Edip, Velit (Ebuzziya), Abdülkadir Kemali, FevziLütfü (Karaosmanoğlu), Sadri Ethem, İlhami Safa, Gündüz Nadir'intutuklanması isteniyordu. Daha sonra bu gazetecilere Ahmet Emin(Yalman), Ahmet Şükrü (Esmer), Suphi Nuri (İleri), İsmail Müştak (Mayakon) eklendi. Bunlar ın gazeteleri (bir bölümü zaten kapatılmıştı)kapatıldı. Gazeteciler yargılanmak için Elazığ'a gönderildi.

Dava süresince sürekli olarak gazetelerde yayınlanan makale vehaberler üzerinde duruldu. Anılardan çıkar ımlar ımıza göre davanın neyönde gelişebileceği konusunda kestirim yapılamıyordu. Gazeteciler Gazi Paşa'ya aldıklar ı duyumlara dayanarak affedilmelerini niyaz edentelgraflar çektiler. Sonuçta Abdülkadir Kemali'nin Ankara İstiklal

Mahkemesine gönderilmesine, diğerlerinin (adem-i mesuliyetlerine)karar verildi. Fakat gazeteler kapalı kaldı. İstiklâl Mahkemelerinin yanlı davranışına bir kanıt olmak üzere Doğu İstiklâl Mahkemesi savcı vekiliBozok Milletvekili Avni (Doğan) Bey'in İçişleri Bakanı Cemil (Uyka-dın) Beye yazdığı bir şifreli mektubun önemli bölümlerini aktar ıyoruz:

"1. Gazetecilerin memlekete ika ettikleri zarar ı en çok idrak edenlerden birisiyim. Ahmet Emin ve rüfekasını (arkadaşlar ını) burayacelp ve tevkif ettirirken bu hususta hiçbir tereddüt hissetmedim.

2.  Gazi Paşa Hazretlerinin gazetecilerin kurtulmalar ı şayanı ar zular ıdır tarzındaki şifreli emirleri gelinceye kadar muhakemenin tarz-ı cereyanı da çok iyiydi. Bu emir geldikten sonra içimizden bir arkadaş gazetecilere, Gazi hazretlerinin ulüvvu cenaplar ına mazhar olarak beraat edecekleri ve beraattan sonra Fırka lehine sarf-ı mesai için Anka

ra'ya gidilerek Reisicumhur hazretleriyle kendilerinin mülakatı

na delalet olunacağını ihsas etmiştir.3.  Bu ihsastan sonra tekrar eski vaziyete rücu ile mahkumiyetleri

cihetine gitmeyi mübeccel Gazi hazretleriyle, İsmet Paşa hazretlerininşerefi zatileri için tehlikeli görmekteyim.

4.  Ruh yüceliğini ve asil eğilimlerini çok iyi tanıdığım zat-ı alilerinden bana yürünecek doğru yolun bildirilmesini saygıyla rica ederim. Emir buyuracaklar ı yolu kayıtsız şartsız kabul ettiğimi şimdidenarzederim."

Savcı vekili Avni Beyin (Doğan) İçişleri Bakanına yazdığı bu yazı 

Page 275: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 275/516

"Takrir-i Sükun "dan Yapay Muhalefete... 283

ilginç bir ibret örneğidir. Bu arada Baş bakan İsmet Paşa gazeteciler davası ile ilgili durumu 9 Kasım 1925'de Meclis kürsüsünde şöyleaçıklıyordu: "Kişisel onur saldınlabilinir bir hedef sanılmıştı. Cumhu-riyetin polis kuvveti, görev başında övünülecek kahramanlıklar gös-terdiği halde alay edilebilir sanılıyordu. Cumhuriyetin silahlı kuvvetle-rinin, gerektiğinde gücünü yürütmek iktidar ında bulunmadığı sanıl-mıştı. Büyük Millet Meclisi'nin milli irade-i temsil etmek hususundakikesin yetkisini bile şüpheye düşürecek saçma sapan söylentiler çıkmıştı.Büyük Millet Meclisi'nin görevi, her şeyden önce Cumhuriyetin gücünügösterme; cumhuriyet idaresine, halk idaresi anar şiyi yasaklamayan,kolaylaştıran bir idaredir  şeklinde meydana çıkan kanılan kökündenkopar ı p atmaktır. Memleketin düzenini, huzurunu ve asayişini koru-makta İstiklâl Mahkemelerinin çalışmalar ı özellikle hayırlı ve verimlietki yapmıştır. TBMM'nin verdiği yetkiyi ancak yerinde ve gerekti-ğince kullanmak için dikkatli davrandık ve birçok Önleyici tedbirler aldık. Bu önleyici tedbirlerden biri Terakkiperver Fırka'yı kapatmak zorunda kahşımızdır."

Şiddet ve bask ı bundan sonra da devam etmiştir. Bu bask ılar ve

sindirme eylemleri üç grupta incelenebilir: —   İzmir Suikasti girişimi nedeniyle muhalefetin ve özellikle ittihatçılar ın tasfiyesi.

 —   Devrimlere, özellikle şapka kanununa kar şı hareketlerin kaynağı olan islami ak ımlar ın sindirilmesi.

 —   Sol hareketin sindirilmesi.Bu sindirme eylemleri ve kararlan nedeniyle Mustafa Kemal Pa-

şa'nın 22 Ocak 1923'te Bursa'da söylediklerini anımsamakta yarar vardır:

"Kan ile yapılan ink ılâplar daha muhkem olur, kansız ink ılap ebe-dileştirilemez."

3) İzmir Suikastı ve İttihatçıların Tasfiyesi:

Halk Fırkası taraf ından potansiyel bir muhalefet odağı olarak görülenİttihatçılar ın tasfiyesi İzmir Suikastı nedeniyle yeniden gündeme geti-rilmiştir. Gazi'nin İzmir'i ziyaretinde yapılması planlanan suikast giri-şimi, tetikçileri kaçıracak motorun kaptanı taraf ından ihbar edilince,girişimin sorumlular ı tutuklanmıştı. Suikast haberi 16 Haziran 1926'dagazetelerde yer aldı. Sanıklar ı yargılamak için Ankara İstiklâl Mahke-mesi görevlendirildi. Mahkeme heyeti İzmir'e geldi. Bilindiği gibiMahkeme başkanı Kel Ali diye bilinen Afyon milletvekili Ali Çe-tinkaya'ydı. Üç Aliler divanı diye bilinen mahkeme üyeleri Gaziantep

Page 276: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 276/516

284 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Milletvekili K ılıç Ali, Laz Ali (Bıçak), Dr. Raşit Galip'ti. Savcı ise Necip Ali (Küçüka) Bey'di. Mahkeme tam bir terör havası estirerek işegirişti. Olaya sadece suikast girişimi olarak bak ılmadı. Mahkeme he-yetine göre suikast uzun yıllar süren bir tertibin ve politik ihtirasın so-nucuydu. Böylece, İttihatçılar, Birinci TBMM'nde görev yapan ikincigrup üyeleri ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın liderleri de davakapsamına alındı. Kazım Karabekir Paşa, Ali Fuat Paşa gibileri de sanık sandalyesine oturtuldu. Bu arada Paşalar ın tutuklanmasına kar şı çıkanİsmet Paşa bile tutuklanmak istendi. Araya Gazi'nin girmesiyle bundanvazgeçildi. Fakat mahkeme heyeti inanılmaz biçimde saldırgan tavr ını duruşmalarda da sürdürdü.

Duruşmalara, mahkeme salonuna dönüştürülen Elhamra sinema-sında, 26 Haziran 1926 günü başlandı. Mahkeme davayı ikiye ayırdı.Suikast olayına İzmir'de, rejimi yıkmaya yönelik davaya da Ankara' da

 bak ıldı. Davanın her iki aşamasında sanıklara avukat tutma izni veril-medi. Avrupa'da bulunduğu için tutuklanamayan eski baş bakan Hüse-yin Rauf (Orbay) Bey ile, kaçak olan Kara Kemal Bey'in dışındakiler yargılanmışlardır. 11 Temmuz'da savcı iddianamesini okudu. Kararda

12 kişi idamla cezalandır ıldı. İdamlar 13-14 Temmuz gecesi infazedildi. İdam edilenlerden 6'sı milletvekiliydi. Milletvekili olanlar: Arif (Ayıcı-Eskişehir), Şükrü Bey (İzmit-Eski Maarif Nazır ı), Halis TurgutBey (Sivas), İsmail Canpolat (İstanbul), Abidin Bey (Saruhan), RüştüPaşa (Erzurum). Diğerleri ise Sar ı Edip Efe, Haf ız Mehmet Bey, ZiyaHur şit Bey, Laz İsmail, Gürcü Yusuf, Çopur Hilmi ve Rasim'dir. İdamkararlar ı 11 Temmuz 1926 günü (yargılamalar başladıktan dört günsonra) yürürlüğe giren ceza yasasının 57. maddesinin birinci f ıkrasınagöre verilmişti. Daha önce TBMM'sinin toplantısında Ankara İstiklâlMahkemesi 'nin idam kararlar ının meclis onayı olmadan infazı daonaylanmıştı (1925 yılında).

Her iki mahkemede, duruşmalar boyunca Başkan Ali (Çetinkaya)Bey sanıklara ters davranmış, hiç bir belgeye dayanmayan afaki sorular 

sormuş, alay etmiş ve her aşamada düşüncelerini açı

klayan bir tavı

r içersinde olmuştur. Kendisi de eski bir ittihatçı olan Ali Bey'in bu tavr ı çok ilginçtir. Örneğin Ali Bey'le eski maarif nazır ı Şükrü Bey arasındageçen aşağıdaki diyalog başkanın tutumu konusunda fikir verebilecek-tir:

"Başkan Ali Bey- Halk Fırkası'nın programını kabul eden sizdeğil miydiniz?

Şükrü Bey- Halk Fırkası'nın programı yok ki... Hâlâ da yoktur.Başkan- Umdeleri var ya...Şükrü Bey- Umdeler siyasi f ırka programı değildir.

Page 277: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 277/516

"Takrir-i Sükun "dan Yapay Muhalefete... 285

Başkan- Uzun yıllar boyunca harap olmuş memleketi imar eden,kurtaran, canlandıran bir f ırkaya kar şı koymak için mi yeni bir f ırkakurdunuz?

Şükrü Bey- Beni f ırkamdan ötürü itham etmek için mi kar şınızaçıkardınız?

Başkan- Fırka prensiplerine bürünerek bir suikastın mücrimi, bi-rinci derecede sanığı olarak kar şımda bulunuyorsunuz.

Şük ırii Bey- O halde sorunuz."İki yargılama süresince İttihatçılara 1908'den sonraki tüm eylem-

lerinin hesabı sorulmuştur. Ali Bey, zaman zaman k ızarak, alay ederek,hakaret ederek İT'nin politikalar ını gündeme getirmiştir, örneğin savcı,eski maarif nazır ı Şükrü Bey'i şöyle suçlamıştır: "... Şükrü Bey'e ge-lince, o meşrutiyetin başından beri siyasi cinayetler hazırlamış ve onlar ı tatbik mevkiine koydurmuştur. Serez mutasarr ıf ı Halil İ brahim, Miralayemeklisi M. Kemal'i öldürmüştür. Onu bu cinayete teşvik eden ŞükrüBey'dir. Gazeteci Ahmet Samim, Hasan Fehmi Beylerle, Zeki Bey'i deöldürten odur." Oysa yargılama süresince sanığa bu konuda tek bir sorudahi sorulmamıştır. Savcı, davayla ilgili olmayan bu saçlamayı, her-

hangi bir belgeye dayanmadan rahatlıkla yapabilmiştir. İzmir ve Anka-ra'da yapılan yargılamalarda gerek heyetin, gerekse savcının bu tipsöylentiye dayanan, kulaktan dolma suçlama ve iddialar ına sık sık rastlanmıştır.

Ankara'daki yargılama 1 Ağustos 1926'da başlamıştır. 45 İttihat-çı ve Terakkiperver sorguya çekilmiş, 31 Ağustos'ta da mahkeme sonaermiştir. Olay Halk Fırkası basınında İttihat ve Terakki'den kurtulma,

 bir çeşit zorunlu tasfiye şeklinde değerlendirilmiştir. Ankara'da tümsorgulama Cavit Bey-Kara Kemal eksenine oturtulmuştur. Dava sıra-sında Kara Kemal'in intihar ının duyulması bile (27 Temmuz 1926) budurumu değiştirmemiştir.

Mahkeme heyeti suikasta gidiş aşamalar ını şöyle sıralamaktaydı: —   TBMM'nde, Birinci ve İkinci gruptaki İttihatçılar ı bir araya

toplamak. Rauf Bey'in yardı

yla f ı

rka ve kabine içersinde etkin bir duruma gelmek. —   Bunda basan sağlanamazsa İttihat ve Terakki eğilimli yirmi

dolayında kişinin Halk Fırkası listelerinde yer almasına gene Rauf Bey'in yardımıyla gayret etmek.

 —   Bu da gerçekleşmezse doğrudan doğruya İT adına hareketetmek, Halk Fırkasının dokuz umdesine kar şı dokuz maddelik bir 

 programa dayanan yeni bir f ırka kurarak mücadele etmek. —   Bu yolda istenilene ulaşılamazsa Halk Fırkası içindeki mu

haliflerin yeni bir parti kurarak yapacaklar ı hareketi desteklemek.

Page 278: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 278/516

286 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 — Son aşamada ise, "Takrir-i Sükun" yasasının çıkar ılmasın-dan sonra, Cavit Bey'in evinde devam eden gizli komite toplantılar ındaGazi Paşa hedef alınarak suikasta karar verilmesi.

İttihat ve Terakki'nin ünlü Maliye Nazın ve Lozan'daki Türk He-yetinin maliye ve iktisat danışmanı Cavit Bey'in savunması çok ba-şar ılı olmuştur. Savunmada ilginç olan noktalar şöyle sıralanabilir:

Savaşa girme konusunda: "... Hakim efendiler harp yapanlara,Mısır'ı alacağız diyenlere, bizim ruhumuzda, biri Adana, diğeri Irak gibi iki Mısır vardır dedim. Kafkasya'yı istila edeceğiz diyenlere top-rak almakla ne kazanacaksınız dedim. Türk mefkuresinin en büyük maddelerinden biri olan Ziya Gökalp'in hazır olduğu Meclis'te harbionaylamadığım söylendiği zaman, bu memleketin muhtaç olduğu top-rak değil insandır dedim. Bu kayı p kar şısında onu telafi edecek hangizafer hangi basan vardır dedim. Suallerim cevapsız kaldı. Özet olarak,üç ay onlar benimle, ben onlarla uğraştım. Türlü tehlikelere maruz kal-dım."

Kara Kemal'in şirketleri konusunda: "... Bendeniz İttihat ve Te-rakkinin bir iktisat mütehassısı ve belki de memleketin zayıf bir iktisat

mütehassısı olduğum halde şirketler hakk ında bir fikir sormadılar veteşvik etmedim. Kemal Bey'in para işleriyle ne yak ın, ne de uzaktanalakadar olmadım.

Partinin başına musallat olan tufeyli, haşarat hakk ında: "... Beye-fendiler bunlar her zaman, her f ırkanın başına musallat olan tufeyli ha-şarattır ki yaptıklar ının mesuliyetini hem f ırkalar ına, hem de milletleri-ne çektirirler."

Borçlar ın terbiyevi fazileti konusunda:"... Savcı bey bütün siyasalyaşamımı haksız bir cümle ile izah ederek başladılar. Borçlar ın, borç-lar ın tarbiyevi faziletini ileri sürdüler. Bütün on yıllık maliyeci haya-tımdan kalan bu muydu? Hem ben böyle söylememiştim. Bütçe açığınınterbiyevi faziletleri vardır demiştim." Yaptığı istikrazlar (borçlanmalar)konusunda ise şunlar ı söylemiştir: "Garip bir tecelli. Bir istikraz mese-

lesi çı

ksa arkası

ndan Cavid'in ismi zikrolunur. Halbuki bütün haya-tımda iki istikraz yaptım. Toplamı 12 milyon liradır. Yüzde dört faizleakdettiğim bir istikrazın dört milyon lirasını Abdülhamit'in bıraktığı 

 borçlar ın temizliğine hasrettim. Beş milyon lirasını ordumuzun teçhi-zatına ait olmak üzere Mahmut Şevket Paşa' nın emrine verdim. Geriyekalanı da, ilk defa olarak, dağ, taş başlar ında her memura günü gününemaaş verdim. Müteahitleri paramız bankada kalacağına, Hazine-i Ma-liyeye kalsın diyecek raddeye getirdim. Bu istikrazlar ı hayatımın en

 büyük iftihan olarak, K ınm savaşından beri görülmemiş şartlar dahi-linde yaptım."

Page 279: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 279/516

"Takrir-i Sükun "dan Yapay Muhalefete... 287

Cavit Bey hazırladıklar ı dokuz maddeyi kabul etmiş, bunun siyasiyaşamın doğal bir yönü olduğunu söyleyerek "Suikastçılara parasalyardımda bulunmadığını" ifade etmiştir. Ne var ki başkan Ali Bey busavunmanın mahkeme heyetini ikna etmediğini açıklamıştır.

Ankara Mahkemesi yargılanmalar boyunca hıncahınç dolmuştur.Yargıçlara göre Cavit Bey, suikast girişiminin ötesinde, her ne paha-sına olursa olsun, İttihat ve Terakki'yi ihyaya niyet etmiş bir grubun

 başında sayılmıştır. Gazeteler de Cavit Bey'i sürekli olarak suçlamış-lardır. Cumhuriyet gazetesinin 24 Ağustos günkü sayısında Akagün-düz şöyle yazmıştır:

"... Cavit herhangi bir cezaya çarptınlırsa, bu ceza yalnız kendişahsına münhasır olmayacaktır. Cavit'le beraber Cavidizm ve Cavi-dist'ler de mazarrat ika edemeyecek bir vaziyete irca edilmiş olacaktır.Cavidizm demek, her milletten insanlar ın Türkiye aleyhtarlığı demek-tir. Cavidist demek, kendi efendileri memleketin başına yeniden mu-sallat oluncaya kadar memlekete sermaye, sanat, dost, iş sokmamak;vatanı asayişsiz, devleti kontrolsüz gösterenler demektir. İşte bunu

 bilen Cavit, maddesini işitince parmaklığa yaslandı. Herkes çıktı,

Cahit'le (Hüseyin Cahit) yalnız kaldılar. Memurlar kendisini dışar ıyadavet ettikleri halde, işitmiyor, dalgın dalgın düşünüyordu. Nihayet Cahit dayanamadı, sağ elinin işaret parmağı ile dürttü,

dışar ıya çıkmasını söyledi. Yirmi beş yıldan beri Cavit aynı  şahadet parmağı ile Cahit'e ölümü işaret etmişti."

Mahkeme, Cavit Bey, Dr. Nazım, Hilmi ve Nail Beyleri birinciderecede sorumlu bularak idama mahkum etmiştir. Hüküm aynı gece(26 Ağustos 1926 Per şembe saat 23.00) Ankara'da, infaz edilmiştir.İkinci derecede suçlu bulunan Rauf Bey, Rahmi, Vehbi ve İ brahimEthem, Türk Ceza Yasası'nın 58. maddesi uyar ınca onar yıl kalebent-liğe mahkum olmuşlardır. Hüseyin Cahit beraat etmiştir, ne var ki sür-gün cezası (müebbet) devam ettiği için Çorum'a gönderilmiştir. İzmir ve Ankara istiklal mahkemeleri aldıklar ı kararlarla muhalefeti tasfiye

amacı

gütmüşlerdir. Bu mahkemelerin, devrim mahkemesi olarak görev yaptığını söyleyerek kararlar ını savunanlara acaba bu işler böy-lesine kanlı mı olmalıydı sorusunu sormak gerekir. Suikastla ilgili ola-rak  İzmir ve Ankara yargılamalar ında idama mahkum olan 18 kişişunlardır:

Abdülkadir Bey (Eski Ankara Valisi) Nail BeyDr. Nazım (İttihat ve Terakkinin, Türk Özgürlük Hareketi'nin

önemli isimlerinden)Cavit Bey (Eski Maliye Nazır ı)

Page 280: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 280/516

288 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Hilmi (Ardahan Milletvekili)İsmail Canpolat (İstanbul Mebusu, İT'nin İaşe ve Dahiliye Na-

zır ı)Haf ız Mehmet'(Eski Trabzon Milletvekili)Rasim (Emekli Baytar Albay)Rüştü Paşa (Erzurum Milletvekili)Şükrü Bey (İzmit Milletvekili, İT'nin Maarif Nazır ı)Yusuf (Gürcü)Abidin Bey (Saruhan Milletvekili)Ziya Hur şit (Eski Lazistan Milletvekili)Ayıcı Arif (Eskişehir Milletvekili)Edip (Sar ı Efe)Hilmi (Çopur)İsmail (Laz)Kara Kemal Bey (İT'nin ünlü İaşe Nazın, intihar etti.)Davalara katılan sanıklar ın önemli olanlar ının isimleri ise şöyle-

dir: İhsan (Ergani Milletvekili), Hüseyin Avni Bey (Erzurum eski Mil-letvekili), Rahmi Bey (Eski İzmir Valisi), Rauf Bey (Eski Baş bakan),

Adnan Adı var (İstanbul Milletvekili), Faik (Ordu Milletvekili), Halit(Erzurum Milletvekili), Feridun Fikri (Dersim Milletvekili), Kamil(Afyon Milletvekili), Zeki (Gümüşhane Milletvekili), Bekir Sami(Tokat Millletvekili), Besim (Mersin Milletvekili), Necati (Bursa Mil-letvekili), Münir Hüsrev (Erzurum Milletvekili), Kazım Karabekir Paşa, Refet Paşa (İstanbul Milletvekili), Cafer Tayyar Paşa (EdirneMilletvekili), Ali Fuat Paşa (Ankara Milletvekili), Cemal Paşa (Mer-sinli). Bu kişilerin önemli bölümü beraat etmiştir. Rauf Bey on yıl kürek cezasına çarpılmış, fakat yurt dışında olduğu için tutuklanmamıştır. Dr.Adnan (Adıvar) eşi Halide Edip Hanım'la yurt dışına çıkmış ve uzunyıllar yurda dönmemiştir.

Osmanlı'nın (meydan-ı siyaset) kavramı, ne yazık ki Cumhuriyetdöneminde de devam etmiş, politik kişiliğinden ötürü çok insan asıl-

ş, hapislere girmiştir. Toplumu saran "depolitization"nun kökeninde bu çekinceler yatar.1933'de, cumhuriyetin onuncu yılında çıkar ılan bir afla bu cezalar 

kaldır ılmıştır. Ne yazıktır ki gazeteciler mesleklerine çok sonra döne- bilmişlerdir. Siyasetin tutarsız ve dalgalı yapısı bu olaylar ın sonucundada ortaya çıkmıştır. İttihatçılar ı böylesine yaralıyan, cezalandıran Halk Fırkası, daha sonra Kara Kemal'in yak ın mesai arkadaşı Memduh Şev-ket (Esendal)'ı parti genel sekreterliğine bile getirebilmiştir. Rauf (Orbay) büyükelçilik ve milletvekilliği yapmıştır. Milletvekili seçilendiğer İttihatçı ve Terakkiperverler şunlardır: Kazım Karabekir Paşa

Page 281: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 281/516

"Takrir-i Sükun "dan Yapay Muhalefete... 289

(TBMM Başkanlığı yapmıştır), Ali Fuat Cebesoy (Bayındırlık bakanlı-ğı yapmıştır), Mersinli Cemal Paşa, Mithat Şükrü Bleda, Hüseyin CahitYalçın, (Hüseyin Cahit Yalçın 1950-1957 döneminde, muhalefettekiCHP'nin önde gelen yazar ı haline gelmiştir.) 1950'de iktidara gelenDemokrat Partide bünyesinde Mahmut Celal (Bayar), Yusuf Kemal(Tengir şek), Dr. Adnan (Adıvar) vb. gibi eski İttihatçılar, Terakkiper-verciler, ikinci grup milletvekilleri yer almıştır.

İsmet İnönü, İttihatçılar ın ve muhaliflerin bu "İade-i İtiban"nı anılar ında şöyle değerlendirmiştir: "... Otorite bak ımından birinin di-ğerine uyması icap eder. Uymayı kabul edersen beraber olursun. Uy-mayı kabul etmezsen ve siyaset hayatında kalırsan, kar şısına geçipmücadele ediyorsun. Bu mücadele yapılırken, medeni ve ileri bir seviyemevcutsa aynlık makul ölçüler içinde kalabiliyor ve taraflar mü-nasebette bulunabiliyorlar. Siyasi seviye uygun değilse, aradaki ayr ılık tamir edilmez bir istikamette düğümleniyor. Tabiat hadisesi olarak,sosyal hadise olarak, siyasi çatışmalar ın seyri budur. Uzun tecrübe-lerden, birçok misallerden sonra, ben de bu kanaat hasıl olmuştur."

Dikkat edilirse İsmet Paşa tam bir uyumdan söz ederken itaati

gündeme getirmektedir. Onlarca yıl, Paşa'nın yaklaşımını değiştirme-miştir. Oysa demokraside Oydaşma (Konsensüs) önemlidir. Oydaşmada uyma (itaat) değil, kar şılıklı bir noktada, bir düşüncede buluşma sözkonusudur.

1926 yargılamalar ı  İttihat ve Terakkinin bütün yöntemlerini be-nimseyen ve tek parti olarak iktidarda bulunan bir grup İttihatçının,muhalefette bulunan diğer İttihatçılar ı temizleme işlemidir. Acımasız-dır, İsmet İnönü'nün anılar ında, satır arasında sezdirdiği gibi başka bir yöntem de bilinmemektedir.

4) İslami Düşüncenin Sindirilmesi: 

1924-1926 yıllar ını kapsayan dönemde toplumun yüzlerce yıllık gele-

nek ve göreneklerine, inançlar ı

na ters düşen bir dizi karar alı

ndı

. Çoğuyasal düzenleme biçiminde yapılan bu kararlann önde gelenlerini şöylesıralayabiliriz:

a) Hiyanet+i Vataniye Kanununun birinci maddesinin değiştiril-mesi: 26 Şubat 1925 (Karar no: 556)

Madde 1- Dini veya mukaddesatı diniyeyi siyasi gayelere esasveya alet ittihaz maksadıyla cemiyetler teşkili memnudur. Bu kabil ce-miyetleri teşkil edenler veya bu cemiyetlere dahil olanlar haini vatanaddolunur. Dini veya mukaddesatı diniyeyi alet edecek şekli devleti

Page 282: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 282/516

290 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

tebdil ve tağyir veya emniyeti devleti ihlal veya dini veya mukaddesatı diniyeyi alet ittihaz ederek her ne suretle olursa olsun ahali aras ına fesatve nifak ilkası için gerek tek tek ve gerekse toplu olarak kavli veya ya-zılı ya da fiili bir şekilde veya nutuk iradı veyahut yayın yapmak sure-tiyle harekette bulunanlar da haini vatan kabul olunur.

 b) Seriye ve Evkaf vekaletinin ilgasına dair kanun (3 Mart 1924)(Yasa no. 429)

Madde 1- Türkiye Cumhuriyetinde muamelatı nasa dair olan ah-kamın tesri ve infazı TBMM ile onun teşkil ettiği hükümete ait olup dinimübini islamın bundan maada itikadât ve ibadâta dair bütün ahkâm vemesalihinin tedviri ve müessesatı diniyenin idaresi için Cumhuriyetmakarnnda bir (Diyanet İşleri Reisliği) makamı tesis edilmiştir.

Madde 2- Seriye ve Evkaf vekaleti mülgadır.Madde 3- Diyanet İşleri Reisi Başvekilin inhası üzerine Reisi-

cumhur taraf ından nasbolunur.Madde 4— Diyanet İşleri Reisliği Başvekalete merbuttur...Madde 5- Türkiye Cumhuriyeti memâliki dahilinde bilcümle

cevâmi ve mesâcidi şerifenin ve tekâya ve zevâyanın idaresine, imam,hatip, vaiz, şeyh, müezzin ve kayyımlar ın ve sair müstahdemin tayin veazillerine Diyanet İşleri Reisi memurdur.

Madde 6— Müftülerin mercii Diyanet İşleri Reisliğidir.

c) Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924) (Kanun no. 430)Madde 1- Türkiye dahilindeki bütün müessesatı ilmiye ve tedrisi-

ye Maarif Vekaletine mecbuttur.Madde 2- Seriye ve Evkaf vekaleti veyahut hususi vak ıflar tara-

f ından idare olunan bilcümle medrese ve mektepler Maarif Vekaletinedevir ve raptedilmiştir.

Madde 3- Seriye ve Evkaf Vekaleti bütçesinde mekaip ve meda-rise tahsis olunan mebaliğ Maarif bütçesine nakledilecektir.

Madde 4- Maarif Vekaleti yüksek diniyat mütehassıslar ı yetişti-rilmek üzere Darülfünun'da bir ilahiyat fakültesi tesis ve imamet vehitabet gibi hidematı diniyenin ifası vazifesi ile mükellef memurlar ınyetişmesi için de ayr ı mektepler kuşat edecektir.

d) Hilafetin İlgası ve Hanedan-ı Osmani'nin Türkiye Cumhuriyeti sınırlan dışına çıkar ılmasına dair kanun (3 Mart 1924, Kanun no.431)

Madde 1- Halife halledilmiştir, Hilafet, Hükümet ve Cumhuriyetmana ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan hilafet makamı 

Page 283: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 283/516

"Takrir-i Sükun "dan Yapay Muhalefete... 291

mülgadır.Madde 2- Mahlü halife ve Osmanlı saltanatı münderisesi haneda-

nının erkek, kadın bilcümle azası ve damatlar, Türkiye Cumhuriyetimemaliki dahilinde ikamet hakk ından ebediyyen memnudurlar. Bu ha-

nedana mensup kadı

nlardan mütevellit kimseler de bu madde hükmünetabidirler.Madde 3- İkinci madde de mezkur kimselerin Türk Vatandaşlık 

sıfatı hukuku merfudur.

e) Şapka İktisası Hakk ında Kanun (28 Kasım 1925, Kanun no.671)

Madde 1- TBMM azalan ile idare-i umumiye ve mahalliyeye ve bilumum müessesata mensup memurin ve müstahdemin Türk milletininiktisa etmiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir. Türkiye halk ı-nın da umumi serpuşu şapka olup buna münafi bir itiyadın devamını hükümet meneder.

f) Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Şeddine ve Türbedarlıklar ile

 bir tak ım unvanlar ın men ve ilgasına dair kanun (13 Aralık 1925, Kanunno. 677)

Madde 1- Türkiye Cumhuriyeti dahilinde gerek vak ıf suretiyle,gerek mülk olarak şeyhinin tahtı tasarrufunda gerek suveri aharla tesisedilmiş bilumum tekkeler ve zaviyeler sahiplerinin diğer şekilde hakk ı temellük ve tasarruflar ı baki kalmak üzere kamilen seddedilmiştir.Bunlardan usulü mevzuası dairesince faal cami veya mescit olarak isti-mal edilenler ipka edilir.

Bilumum tarikatlerle şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik,çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfü-rükçülük ve gaipten haber vermek ve murada kavuşturmak maksadıylanüshacılık gibi unvan ve sıfatlar istimaliyle bu unvan ve sıfatlara aithizmet ifa ve kisve iktisası memnudur. Türkiye Cumhuriyeti dahilinde

selâtine ait veya bir tarika veyahut cerri menfaate müstenit olanlarla bilumum sair türbeler mesdut ve türbedarlıklar mülgadır. Seddedilmiş tekke veya zaviyeleri veya türbeleri açanlar veyahut bunlar ı yenidenihdas veya aynı tarikat icrasına mahsus olarak velev muvakkaten olsa

 bile yer verenler ve yukar ıdaki unvanlar ı taşıyanlar veya bunlara mah-sus hidemâtı ifâ ve iktisa eyleyen kimseler üç aydan eksik olmamak üzere hapis ve elli liradan az olmamak üzere cezai nakdi ile cezalandı-r ılır."

Bu yasalar ve bunlara dayanan uygulamalar, zecri tedbirler kaçı-nılmaz tepkileri gündeme getirmiştir. Özellikle şapka giyilmesine kar-

Page 284: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 284/516

292 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

şı tepkiler çok etkin ve yaygındı. Bu tepkileri sindirmek ve cezalan-dırmak amacıyla Ankara İstiklâl Mahkemesi görevlendirildi. Bu arada14 Kasım'da Sivas'ta, 22 Kasım'da Kayseri'de, 24 Kasım'da Erzu-rum'da, 25 Kasım'da Rize'de, 26 Kasım'da Maraş'ta ve 4 Aralık'taGiresun'da şapkaya kar şı mitingler, eylemler yapıldı. Eylemlerde başı çeken "Yüksek  İslam" dediğimiz gruplardı. Çünkü bu gruplar alınankararlardan en fazla rahatsız olan kesimdi. "Halk İslam" diye niteledi-ğimiz yığınlar ise namaz, oruç vb. gibi islamın kurallar ına uysa bilekararlardan fazla etkilenmemişti. Örneğin k ırsal alan ya da kasabalar-daki insanlar ın fes giymedikleri de (büyük çoğunlukla) biliniyordu.

Ankara İstiklâl Mahkemesi şapka kanunu ile ilgili, 25 Kasım 1925günü, Kayseri'de ilk yargılanmasını yaptı. Halk ı sar ık sarmaya teşvik eden nak şibendi şeyhi Ahmet Hamdi Hoca ile dört arkadaşı yargılamasonunda, Şeyh Sait isyanı ile ilgili görülerek Doğu İstiklâl Mahkeme-sine havale edildiler.

İkinci mahkeme Sivas'ta yapıldı. Şapka aleyhine kent duvarlar ınaasılan ilanlar nedeniyle tüm muhtarlarla belediye görevlileri yar-gılandılar. Sonuçta İmamzade Mehmet idama, belediye başkanı Abbas

Bey, oğlu İsmail ve yirmiye yak ın sanık 5-10 yıl hapse mahkum oldular (1925 Kasım sonu).Erzurum'da ise bir topluluk "Kabalak" veya "Ağniye" denilen bir 

serpuşu giymekte ısrar ederek önce Vilayete sonra da Kolordu kuman-danlığına doğru yürüdü. Garnizon kumandanı Hasan Paşa yürü-yüşçülerin üzerine ateş açtırdı. On'a yak ın kişi öldü. Vali olay üzerinesokağa çıkma yasağı ilan etti, Bakanlar Kurulu da aynı gece sık ıyöne-tim ilan etti. Şehirdeki "Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası" yanlılar ı ile"Muhafaza-ı Mukaddesat Cemiyeti"nin önde gelen üyeleri tutuklandı-lar. Erzurum sık ıyönetim mahkemesi aralar ında Şeyh Hacı Osmanolmak üzere yirmi bir sanığı idama mahkum etti, kararlar anında infazedildi. (Aralık ayının ilk on günü)

Ankara İstiklâl Mahkemesinin Rize olaylar ı ile ilgili mahkemesi

11 Aralı

k'ta başladı

ve üç gün sürdü. "Halk ı

 şapka ve hükümet aleyhineisyana teşvik" suçundan 143 sanık yargılandı. 14 Aralık'ta açıklanankarara göre; Vaiz Farahçıoğlu Sabit, İmam Şaban Koliva, Muhtar Yakup, Peçeli Mehmet, Güneysulu Arslan Peçe, Bekçi Kadir Kokize,Asliye Mahkemesi Başkanı Haf ız Osman, kardeşi Avukat Hulusiidama, 14 sanık onbeşer, 22 Sanık onar, 19 sanık da beşer yıl hapse-mahkum edildiler. Ölüm cezalan karar ın verilmesinden yar ım saatsonra infaz edildi.

Ankara İstiklâl Mahkemesi Rize davası sonunda bütün kalk ış-malar ın, "Frenk Mukallitliği ve Şapka" isimli bir kitabın yazar ı İs-

Page 285: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 285/516

"Takrir-i Sükun"dan Yapay Muhalefete... 293

kilipli Atıf Hoca ve arkadaşlar ının içinde bulunduğu "Gizli Örgüt" ta-raf ından yönetildiği hükmüne vardı. Mahkemenin Atıf Hoca ve arka-daşlar ının tutuklanması isteği üzerine gazetelere yansıyan şu haberiokuyoruz:

"Cağaloğlu'ndan Bayezit'e, Hakkaklar'dan Fatih'e eskiden berimuhafazakar tanınan bütün zevat ile, Hocayla yayıncılık işi dahil her türlü münasebeti olanlarla, Atıf Efendi'yi eskiden beri tanıyanlar" tu-tuklanı p Giresun'a gönderildiler. Bu arada Ankara İstiklâl Mahkemesi

 bir başka kararla "Valiliklerin bölgelerinde irtica ile ilgili tahkikatlar yapmalar ını ve toplayabildikleri sanıklar ı dosyalan ile birlikte derhalAnkara'ya göndermelerini" istedi.

Giresun davası yargılaması ilginçti. Kentte ilticaya yönelik önemli bir olay olmamıştı. Bu mahkeme bir anlamda lider ya da öncü olduklar ı sanılan sanıklar ın davasıydı. Sanıklar arasında İstanbul'da ve kentlerindini çevrelerinde Giresunlu Hoca diye bilinen Şeyh Muharrem ile İski-lipli Atıf Hoca bulunmaktaydı. Yargılama tiyatro salonunda 16 Aralık günü başladı, karar 18 Aralık'ta açıklandı. 60 sanıklı davada Şeyh Mu-harrem ile Abdullah Hoca idama on sanık ağır hapis cezasına çarptır ıl-

dı. İstiklâl mahkemesi heyeti, İstanbul'dan getirilen sanıklarla birliktegemiyle İstanbul'a döndü. 26 Aralık'ta basına bir açıklama yapanmahkeme başkanı Ali Bey (Çetinkaya) şunlar ı söyledi: "İnk ılap düş-manlanna cumhuriyetin kahredici yumruğu ile ağır bir darbe indiril-miştir. Yapılan muhakemeler ve tahkikat sonrasında, İskilipli Atıf Hocada dahil bütün İstanbullu sanıklar ın masumiyeti ortaya çıktı... Tutuk-lanan bu sanıklar ın bahsedilen isyan olaylar ı ile hiçbir suçlar ının olma-dığı, yak ında salını verilecekleri..." Bu demecin yayınlanmasındansonra Giresun'dan getirilen sanıklar yeni tutuklananlarla birlikte yargı-lanmak üzere Ankara'ya gönderilmişlerdir.

Ankara'da şapkaya yönelik iki dava görülmüştür. Maraş olayla-r ında yargılanı p, idam kararlan uygulananlar ın dışında, Valinin Baş-

kent'e gönderdiği sanı

klar yargı

lanmı

ş; bunlardan Molla İ brahim,Bayraktar Hamdi, İnşaallah-Maşaallah Ali ve Pekmezci Hüseyinidama, ondört sanık da onbeşer yıla mahkum olmuşlardır. İkinci mah-kemede ise 5 Şubat 1926'da Babaeski eski müftüsü Ali R ıza ile savcınınüç yıl ceza istemesine kar şın İskilipli Atıf Hoca idama mahkum edildi-ler. Ankara İstiklâl mahkemesinin 70'in üzerinde Vicahi, 50'nin üze-rinde giyabi idam karan verdiğini biliyoruz. Ne var ki Divan-ı Harplerinverdiği ölüm kararlan bunun çok üzerindedir.

Page 286: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 286/516

5) Sol Düşünce Bask ı Altında: 

Sol Türkiye'de hiçbir zaman ezici bir bask ı altından çıkamamıştır.1925'de de böyle olmuştur. "Takrir-i Sükun" yasası kabul edildiktensonra hükümet "Aydınlık" ve "Orak-Çekiç" dergilerini kapattı. Oysa"Orak-Çekiç"in son sayılar ında Şeyh Sait ayaklanmasına kar şı hükü-

meti tutan yazı

lar yayı

nlanı

yordu. Gazetelerin kapatı

lması

üzerine ge-lecekte neler olabileceğini kestiren bazı solcu önderler, aralar ında Dr.Şefik Hüsnü, Hasan Ali (Ediz) de olmak üzere yurt dışına çıktılar. Yurtiçinde kalanlar ın büyük bir bölümü ise Bursa'da çıkmakta olan "Yol-daş" gazetesinin çevresinde toplanarak, bu gazetede köktenci yazılar yayınlamaya başladılar. Nihayet 1 Mayıs dolayısıyla yayınladıklar ı bir 

 beyannameden ötürü bu çevreden 38 kişi tutuklanarak Ankara İstiklâlMahkemesi'ne sevkedildi. "Komünistlik teşkilat ve propagandası yap-mak suretiyle emniyet-i dahiliyeyi ihlal ve binnetice şekli hükümetitağyire matuf ef'al ve harekatta" bulunmak suçuyla üç ay yargılandılar,12 Ağustos 1925'de açıklanan karara göre büyük çoğunluğu 7,10 ve 15yıla mahkum oldular. 1926'nın cumhuriyet bayramında bütün solcumahkumlar, çıkar ılan bir yasayla serbest bırak ıldılar.

Türkiye'de sol ak ımlar bir ölçüde Sovyetlerle olan ilişkilerimize

indekslenmiştir. 1925 tutuklamalar ından sonra bask ılar devam etmiş-tir. 1925 tutuklaması sırasında yurt dışında bulunan Dr. Şefik Hüsnü,İstanbul'da ve partinin o dönemde yönetiminde bulunan Vedat Nedim(Tör) ve arkadaşlar ını Viyana'da bir toplantıya çağırmıştır. Bu top-lantıda Vedat Nedim Parti Genel Sekreterliğine seçilerek, yurt içinde-ki örgütün başına geçmiştir. TKP (Yurt içindeki yöneticiler) "Takrir-iSükun" yasasının getirdiği sert havanın da etkisiyle sadece işçi arasındaörgütlenme ve eğitim yapma doğrultusunda, çalışma karar ı aldı. Dr.Şefik Hüsnü takma adlarla gönderdiği mektuplarla direktifler vererek,

 bazı grevleri (Tramvay İdaresinde) teşvik ederek, daha radikal bir po-litika izlemelerini ısrarla istiyordu. Vedat Nedim bunlar ı uygulamayın-ca Dr. Şefik Hüsnü gizlice yurda geldi. Onun gelmesinden sonra TKPüç beyanname yayınlamıştır. Bunlardan biri de yaklaşık k ırk sayfalık 

"Bolşevik" broşürüdür. Bu broşürün arka kapağında Nazım'ın bir şiiri bulunmaktaydı. Beyannamelerde Adnan imzası kullanılmıştı.Dr. Şefik Hüsnü'nün, Vedat Nedim'e 25 Ekim günü için, o dö-

nemde beyaz Ruslar ın işlettiği Mulatya'da randevu verdiğini öğrenen polis önce Vedat Nedim'i sonra da Dr. Şefik Hüsnü'yü tutuklamış-lardır. 21 Kasım günü Cumhuriyet gazetesi, şu haberi manşetten vererek kamu oyuna duyuruyordu: "Mevkuflar ın miktar ı 57 kişidir. Maznunla-r ın cürmü büyüktür, bunlar "Taklib-i hükümet" cürmüyle Ağır Ceza

Page 287: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 287/516

"Takrir-i Sükun "dan Yapay Muhalefete... 295

Mahkemesine sevk olunacaklardır.1927 tutuklamalar ı basında bir çok yazının, yorumun çıkmasına

neden olmuştur. 28 Kasım'da Cumhuriyet gazetesinde "Komünistlerintevfiki" başlıklı yazısında Ahmet Ağaoğlu şunlar ı belirtmektedir: "...Cumhuriyet hükümeti hiçbir zaman ve hiçbir veçhile yoktan gürültüler çıkar ılmasına ve avam ve nasın efkar ı ihlal edilerek tahrikat ya-

 pılmasına müsaade edemez. İcra edilmiş olan vasi ve şümulü ıslahatıntakarrür ve teessüsü için dahilde sükun ve huzura, hariçte emniyet te-lâkkisine muhtacız."

Yargılama 17 Ocak'ta başladı. İstanbul ve Adana grubu ayr ı ayr ı sorgulandı. 23 Ocak'ta savunmalar dinlenerek karar verildi. İstanbulgrubunda 27 kişi ceza aldı. Bunlar ın bazılar ının adı ve aldıklar ı cezalar şöyledir:

Dr.Şefik Hüsnü (Değmer) [İstiklâl Mahkemesinden 1 yıl + 4 ay]Vedat Nedim (Tör) 2 ay 20 günBaytar Salih (Hacıoğlu) 4 ayMuallim Adnan (Sadık) 3 ay

Hamdi Şamilo*' (Alev) 4 ayDr. Hikmet (K ıvılcımlı) 3 ayİzmir Grubu (7 kişi)

Modelci Abdülkerim (Soyka)Adana Grubu (14 kişi) Gıyabenyargılananlar:

San Mustafa 3 ay Nazım Hikmet (Ran) 3 ayHasan Ali (Ediz) 3 ayLaz İsmail (İ. Bilen Yoldaş) 4 ay

Daha sonra Nazım Hikmet Hopa yoluyla yurda girince tutuklan-mıştır. Nazım dönüşü ile ilgili olarak basına şunlar ı söylemiştir: "...

Ben buradaki giyabi muhakemelerimi temize çı

kartmak için geldim.Kanaati şahsiyem itibar ıyla Komünistim. Fakat hiçbir teşkilata mensupdeğilim. Ben Marksizmin ve Komünizmin yalnız edebiyattaki tezahü-ratıyla alakadar ım... Şimdiye kadar Türkçe konuşan muhtelif milletle-rin mecmualar ında yazılar neşrettim. Rus diliyle çıkan muhtelif mec-mualarda da yazılar ım tercüme olundu. Ufak bir eserim Moskova'dafilme alındı. Birisi de bir film müessesesince kabul edildi. Muhakememneticesinde beraat edeceğimden yüzde yüz eminim. Sonra bir edebiyatmecmuası neşretmeyi düşünüyorum."

 Nazım Türkiye'ye Laz İsmail'le (İ. Bilen Yoldaş) beraber gel-

Page 288: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 288/516

296 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

mislerdir. Rize'de yurda pasaportsuz girdikleri için üçer gün hapsemahkum edilmişler ve Ankara'ya yargılanmalar ı için gönderilmişler-dir. Ankara'da yargılamalar ına 5 Kasım'da (1928) başlanmıştır. Karar-da, Ankara İstiklâl Mahkemesinin verdiği karar yok sayılarak İstanbulile Rize'de verdikleri cezalar toplanmış, fakat bu süreyi tutuklu geçir-dikleri için ikisi de serbest bırak ılmışlardır. Sol düşüncenin Cumhuriyettarihi boyuncaki ezilme, bastır ılma, mahkum edilme yaşantısı bu tu-tuklamalardan sonra da devam etmiştir. Bunlara yeri gelince değinile-cektir.

6) Güdümlü Muhalefet Partisi: Serbest Fırka: 

1925 bahar ı ile 1930 sonbahar ı arasında bir çok, köktenci sayı-labilecek, reform yapıldı. Genellikle Atatürk devrimleri olarak nitele-nen bu reformlar, yığınlarla istenilen ölçüde iletişim sağlanamadığı için,toplumda değişik sık ıntılar yarattı. Toplumun, kökleri tarihin derinlik-lerinde olan tutucu karakteri bu biçimsel ama hızlı olan değişimleriözümseyecek yapıda değildi. Diğer yandan ekonomide arzulanan, en

azından vaadedilen gelişme ve refah sağlanamayınca, yığınlar ın muha-lefeti kendiliğinden oluştu. Gerçi tek partinin ceberrut yapısı bu potan-siyel muhalefetin açığa çıkmasını engellediyse de, toplumdaki rahat-sızlık değişik şekillerde kendisini göstermekteydi.

O günlerde Mustafa Kemal'in yurt içindeki gezilerinden birinekatılan Ahmet Hamdi (Başar) şunlar ı yazmaktadır: "... Vergi işi...

 Nereye gitsek vergilerin ağırlığından, alınma tarzının kötülüğünden, buyolda yapılan zulümlerden şikayet edildiği görülüyor. Ekseriye vergi-sini ödeyemediğinden tarlası, evi-bark ı satılmış olanlar ın facialar ı, on-lar ı dinleyenlerin vicdanlar ında acı etkiler yaptığı halde, konmuş ka-nunlar ve usullere göre bir şey yapılamıyor. Geçtiğimiz her yerde bir şikayet konusu da Ziraat Bankası'na aitti. Ziraat Bankalan köylüye borç

 para vermiyor, çiftçi eli böğründe banka kapılar ında dolaşıyor. Halbuki

aynı

banka şehirde tüccara kredi açmaktadı

r. Tüccar bankadan paraalıyor ve köylüye ikraz ediyor..." Bu arada Mustafa Kemal, genel sek-reteri Hasan R ıza Soyak'a aynı konuyu şöyle anlatıyor: "Bunalıyorumçocuk, büyük bir ıstırap içersinde bunalıyorum. Görüyorsun ya her git-tiğimiz yerde dert, şikayet dinliyoruz. Her taraf derin bir yokluk,maddi-manevi perişanlık içersinde". 1930'a gelindiğinde, Türkiye'nintüm yörelerinde yükselen toplumsal muhalefetin boyudan bu noktayaulaşmıştı.

Mustafa Kemal, muhalefetin şu ya da bu nedenle bir yerde patlak vermesinden, merkez denetiminin yitirilmesinden korkuyordu. Cum-

Page 289: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 289/516

Page 290: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 290/516

298 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Partinin niteliği adından anlaşılmaktaydı: Cumhuriyetçi ve Serbesti(Liberal) yanlısı.

Partinin ilk üyeleri ve kurucular ının önemli bir bölümü Gazi'ninarkadaşlar ı, yak ınlar ı olup, onun ısrar ıyla partiye girmişlerdi. Bunlar ın

 başında gelen Nuri Conker, Gazi'nin Fethi Bey'den de yak ın bir arka-daşıdır. Fethi Bey anılar ında Gazi'ye Mustafa diye hitap edebilen tek kişinin Nuri Conker olduğunu söylemektedir.

Gazi'nin yeni Fırka'ya emirle üye yaptığı bir başka kişi de Ağa-oğlu Ahmet'tir. Ağaoğlu Ahmet liberal ekonomiden yana, değişik za-manlarda yazdığı yazılar ve raporlarla İsmet Paşa'ya kar şı olduğunu her f ırsatta sezdiren bir kişiydi. Ağaoğlu, Serbest Fırka'ya girişini, Ter-mal'de Büyük Otel'in salonlar ında düzenlenen bir baloda öğrenmiştir.Balo'da yanına yaklaşan Gazi, "Tebrik ederim seni Fethi Bey'le anlaş-mışsın" dediğinde, Ağaoğlu Fethi Bey'i daha görmediğini söyleyinceGazi gülerek "Canım siz ta öteden beri anlaşmışsınız" diyerek ısrar ını sürdürmüştür.

Gazi'nin en güvendiği ve yak ın arkadaşlar ından kurulan, ortak yapılar ı itibariyle iktidardaki İsmet Paşa hükümetine kar şı muhalefeti

temsil eden bu parti, örgütünü genişlettikçe daha başka muhalif unsur-lar ı da kapsamaya başlamıştır. Serbest Fırka'nın çatısı altındaki grup-lar ı (yığınsal hareketin kendiliğinden oluşan öğeleri bir yana) şöyle sı-ralamamız mümkündür:

 —   Temelde CHF'li fakat İsmet Paşa'ya kar şı olanlar. —   Tüccar, sanayici ve yerel eşraf arasında CHF'nın kararlar ına

kar şı olanlar ya da bunlar ı içlerine sindiremeyenler. —   Cumhuriyete kar şı olanlar. Bunlar düşüncelerini açıklıkla or 

taya koymamalar ına kar şın, parti örgütüne sızmayı başarmışlardır. —   Laik uygulamalara kar şı olanlar. —   Demokratik özlemlerle daha sivil bir toplumun yaşama geç

mesini isteyen aydınlar.Serbest Fırka'nın programı iki aşamada oluşturulmuştur. Birinci

aşamada Fethi Bey taraf ı

ndan hazı

rlanan on bir maddelik bir programGazi'nin onayına sunulmuştur. Daha sonra bu on bir maddelik metindaha da geliştirilmiştir. Bu programın temel ilkeleri şunlardır:

"Serbest Laik Cumhuriyet Fırkası'nın esas gayesi Cumhuriyetinöngördüğü şartlar ı uygulama alanında tahakkuk ettirmektir. Bu ama-cına erişebilmek için f ırka, Anayasa'nın Türk vatandaşlar ına vaadettiği

 bütün yetki ve haklar ı her türlü halelden korumaya taahhüt eder. Vicdanhürriyeti, emeğin serbestisi, fikir, söz, toplanma hürriyetleri, icra kuv-vetini kontrol ve denetleme yetkisi ve halk yığınlar ının Belediye ve vi-layet idarelerinde kendi işlerini kendilerinin görme esası Fırkamızın

Page 291: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 291/516

"Takrir-i Sükun "dan Yapay Muhalefete... 299

özellikle benimsediği ilkelerdir. İktisadi ve mali her türlü teşebbüslereyardımcı olma ve küçük büyük iktisadi teşebbüs ve kurumlar ın geliş-mesine mani olan engelleri kaldırmak ve memleket iktisadiyatını yük-seltmek ve milletin genel çıkarlar ını korumak için devletin mükellef olduğu murakabe hududunu tecavüz edecek müdahalelere meydanvermemek Fırka'nın varmak istediği gayedir."

Programın bir yerinde ise Fethi Bey'in başkanlığı ve taahhüdü yer almaktadır. Bugün garip kar şılanabilecek bu taahhüd şöyledir: "SerbestLaik Cumhuriyet Fırkası'nın kurucusu Sabık Başvekil ve Paris Büyü-kelçisi Fethi Beyefendidir. Türkleri ve Türk milletini ferdi ve özel giri-şimlere medar olacak her türlü müdahaleden korumayı taahhüt eder."Bu programı Arif Oruç'un Yar ın gazetesi "Müfettiş ve mutemet yok.Fırka yalnız dayandığı halka itimad eder." başlığı ile kamuoyuna du-yurmuştur.

Fırkanın kurulmasıyla birlikte potansiyel muhalefet kabuğunuk ırdı ve çığ gibi büyüdü. Basın dünyasında, öncelikle, iki gazete: Yar ınve Son Posta yeni f ırkayı destekliyordu. Muhalefetin ülke düzeyindehızla yaygınlaşması ve basındaki tavır nedeniyle İsmet Paşa'nın önerisi

ve parasal desteği ile Ali Naci Karacan "İnk ılap" adlı bir gazete çıkardı.Bu gazete hırçın bir biçimde Serbest Fırka'ya ve liderlerine çatıyordu.Böylece bir yanda Serbest Fırka'yı savunan "Yar ın" ve "Son Posta"diğer yanda iktidar ın alemdarlığım yapan "Cumhuriyet" ve "İnk ılap"hırçın bir mücadeleye giriştiler.

Halk ın Fırka'ya kar şı gösterdiği büyük ilgi Fethi Bey ve arkadaş-lar ının İzmir gezisinde tüm açıklığı ile ortaya çıktı. Fethi Bey ve Fırkayöneticileri 4 Eylül 1930 sabahı "Konya" vapuru ile İzmir'e geldi. Ogünü, Ahmet Ağaoğlu anılar ında şöyle anlatmaktadır: "Uzaktan şehir gözükmeye başladı. Dürbünlerle baktık. Bütün sahil halka dolmuştu.Doğrusu ikimiz de söylemeksizin endişeye düştük. Vapur yaklaşıyor,şehir taraf ından yüzlerce kayık ayr ılarak vapura doğru'geliyor. Hayır mı, şer mi? Biz kafalar ımızda bu suallerle meşgulken bize doğru gelen

kayı

k kafilesinden muazzam bir "Hurra", bir "Yaşası

n Gazi, Yaşası

nFethi Bey" nidalar ı yükseldi" Cumhuriyet gazetesinde ise aynı günşöyle yansıtılıyordu: "Sandalla gelip vapura atlayanlar Fethi Bey'e sa-r ılıyorlardı. Birçoklar ı ağlıyor... R ıhtımda, üzerine vuku bulan tahac-cümle Fethi Bey'in ceketi yırtıldı. Bu esnada denize düşenler, ezilenler ve çiğnenler oldu. Davullar, zurnalar çalmıyordu."

"Yar ın" gazetesi ise birinci sayfanın üst k ısmına Fethi Bey'in ko-nuşurken, kürsü üstünde kara kalem bir resmini koymuştu. Kürsününçevresinde halk var ve bir döviz öne çıkar ılmış: "Vergi çok, buhran var"yazıyor. Kar şılama ise şöyle anlatılıyordu: "Yaşa, varol sesleri uzun

Page 292: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 292/516

300 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

zaman k ısılan hançereleri yırtıyor gibi idi. Kordon boyu ve damlarakadar evler, dükkanlar insanla dolmuştu. Çevreden davul, zurna ile ge-lenler en bin kişiyi aşmıştı. Halk "Konya" vapurunda Fethi'yi oğlunahasret çeken analar ın hasretiyle kucakladı. Otomobilin önüne yatanla-r ın, ağlayanlar ın haddi hesabı yoktu. Fethi Bey ve arkadaştan güçlükleotele gelebildiler. Halk saatlarca otelin önünde bekledi. Fethi Bey ni-hayet balkona çıkmaya, konuşmaya mecbur kaldı." Bu coşkulu kar şı-lama, iktidar ın Fethi Bey'in mitingini engelleme isteklerini daha dagüçlendirdi. Fethi Bey Gazi'ye durumu, telgrafla bildirdi. Gazi kendi-sine şu yanıtı verdi: "Anlıyorum ki, sana nutkunu söyletmek istemi-yorlar. Fakat sen mutlaka nutkunu söyleyeceksin ve tesadüf edeceğinherhangi bir engeli bana bildireceksin."

Ertesi gün olaylar sabahın erken saatlannda başladı. İzmir Palas'ınönü, Fethi Bey'i görmeye gelen büyük bir kalabalıkla doluydu. Denizlimilletvekili Haydar Rüştü Bey'in "Anadolu" isimli gazetesinde, "Ser-

 best Fırka" aleyhine yazdığı bir yazı bardağı taşıran damla oldu. Halk,CHF binasının ve "Anadolu" gazetesinin matbaasının önünde kar şı gösteride bulunmaya başladı. Polis olaya müdahale etti, açtıklar ı ateş 

sonucu on iki yaşındaki bir çocuk öldü, on beş kişi yaralandı. Olaylar ı Fethi Bey anılar ında öyle anlatmaktadır: "İzmir, zannediyorum ki ogüne kadar görmediği kalabalıkla sakin ve sevinçle, bu seslenişi dinle-me hasreti içersideydi. Nitekim böyle başladı. Fakat halk ın üzerinemihrak ı meçhul denilen hazırlıklı kişilerle açılan ateş sonucu genç bir mektepli öldü..." Ölen çocuğun naaşım babası Fethi Bey'e getirerek "kurtar bizi demiştir". Böylece yoksulluk ve zulmün doruğa yükselttiği

 bir toplu gösteri ortaya çıkmıştır. Bu arada olayın geçtiği 5 Eylül 1930'uizleyen günlerde, İzmir ve yöresinde, işçilerin, yasaklamalar ın varol-masına kar şın grevlere gittiği de görülmüştür.

Fethi Bey'in İzmir konuşmasında öne çıkan bir kaç nokta, partinindoğrultusunu göstermesi bak ımından ilginçtir: "Fırkamız ne mültecidir ne de f ırka fikrini şahsi menfaat addeden bir teşekkküldür. Biz inhisar-

lardan halk ı

n zaranna olarak ceplerini doldurmak isteyenlerin gayrimeşru hareketlerine kar şı mücadele edeceğiz." "Avrupa'nın bugünküinkişaf ı, sermaye ile say'in (emeğin) serbest ve müstakil faaliyetindenmütevellit bir hadisedir." "Liberalizm devlete ait vazifeleri devlete,millet efradına ait olan vazfeleri de şahsi teşebbüslere terkeder; bu te-şebbüslerin inkişaf ına engel olacak müdahalelere asla tevessül etmeyen

 bir meslektir." "Halk ın tahammülünü aşan vergilerin hafifletilmesi prensiplerimizdendir." "Köylü ve esnaf ın % 40 hatta % 50 ile para te-darik etmeye çalıştığını görüyoruz. Bu kadar ağır faiz altında halk ın sı-k ılmamasına imkan tasavvur olunabilir mi?" "Harici istikraz akti bir 

Page 293: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 293/516

"Takrir-i Sükun"dan Yapay Muhalefete... 301

tak ım şartlara tabidir. Esasen bu şartlar tahakkuk ederse, harici istikrazyapmaya lüzum kalmadan, başka yollardan memlekete para gelebilir.""Başka yerlerde pek ucuz faizlerle iktifa eden sermaye memleketimizeniçin gelmiyor? Bunun sebebini ben de öğrenmek isterdim."

İzmir olaylar ı Serbest Fırka'ya kar şı, CHF liderlerinin, özellikleGazi'nin kuşkuya düşmesinin başlangıcı sayılabilir. CHF'nin içine sin-diremediği nokta Gazi'nin partinin kurucusu ve önderi olduğu haldeSerbest Fırka taraf ından adeta tarafsız bir lider gibi kabul edilmesiydi.

 Nitekim İzmir olaylar ının sonrasına rastlayan 9 Eylül 1930 tarihliCumhuriyet gazetesinde Yunus Nadi'nin Gazi'ye hitaben bir açık mektubu yayınlandı. Bu mektupta İzmir Olaylar ı sırasında CHF bina-lar ına ve bazı yöneticilerine yapılan hücumlara değinilerek, Gazi'ninkesin tutumunun bilinmesindeki yarardan söz ediliyordu. Gazi'nin bumektuba yazdığı cevap ise aynı gazetenin 10 Eylül tarihli sayısındaçıktı. Gazi mektubunda şu noktanın altını özellikle çizmekteydi: "Ger-çeği bir kere daha ifade ve tasrih edeyim: Ben Cumhuriyet Halk F ır-kası'nın umumi reisiyim. CHF, Anadolu'ya ilk ayak bastığım andanitibaren teşekkül edip, benimle çalışan Anadolu ve Rumeli Müdafa-i

Hukuk Cemiyetinden doğmuştur. Bu teşekküle tarihen bağlıyım. Bu bağı çözmem için hiçbir sebeh ve lüzum yoktur, ve olamaz." BöyleceGazi CHF'ndan yana ağırlığını koyuyordu.

Partinin kapanmasına yol açan son olay, TBMM'de Fethi Bey'inBelediye seçimlerinde yapılan yolsuzluklara ilişkin önergesinin tartı-şılması sırasında ortaya çıkmıştır. Bu tartışmalar sırasında Fethi Bey,CHF milletvekilleri taraf ından, rejim düşmanlığı ile suçlandı. Bununüzerine Gazi partiler üstü konumuyla bir milli blok kurulmasına ilişkinönerinin artık gerçekleşemeyeceğini Fethi Bey'e söyledi. Bu her şeyinsonu demekti. Bu kesin tavır kar şısında Fethi Bey partiyi kapatmalar ı gerektiğini arkadaşlar ına söyledi. Kapatma ile ilgili bildiri Fethi Bey'inanılar ında şöyle anlatılmakadır:

"Tebellür eden son vaziyete göre f ırkamız büyük Gazi hazretlerine

kar şı

siyasal sahnede mücadele edecek bir hale getirilmiştir. Fı

rkamı

zdoğrudan doğruya Gazi hazretlerinin teşvik, ısrar ve tasvipleriyle vü-cuda gelmiş ve büyük reisimizin her iki f ırkaya kar şı eşit yardım mua-melesine mazhar olacağı teminatını almıştı. Esasen başka türlü siyasal

 bir teşekküle vücud vermek sorumluluğunu almayı hiçbir zaman hatı-r ımıza getirmedik. Halbuki emrivaki şeklinde gerçekleşen son oluşumkar şısında bizce başar ılması imkansız olan bu teşebbüse devam etmek 

 beyhude olacağından f ırkamızın feshine ve durumun tüm teşkilata vedahiliye vekaletine bildirilmesine karar verilmiştir."

Gene Fethi Bey'in anılar ına göre kendisiyle Nuri (Conker) Bey bu

Page 294: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 294/516

302 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 bildiriyi hemen Çankaya'ya götürmüşlerdir. O sırada Gazi'nin yanındaİsmet Paşa da bulunmaktaymış. İsmet Paşa bildirideki "Gazi' nin ısrar,teşvik ve tasvipleriyle" ve "yardım" kelimelerine kar şı çıkmış. AmaGazi bunlardan yalnız "ısrar" ve "yardım" sözcüklerini çıkarmıştır.Böylece güdümlü muhalefet girişimi hüsranla sona ermiş ve Türkiyeçok partili yaşama onbeş yıl sonra, bu kez dış dinamiklerin de etkisiylegeçmek üzere yoğun bir tek parti yönetiminin güdümüne girmiştir.

Serbest Fırka deneyimi şunlar ın öğrenilmesinde önemli bir roloynamıştır:

 —   Toplumda yaygın rahatsızlık ve bunalım söz konusu olduğuzaman yükselecek toplumsal muhalefeti güdümlü partilerle yönlendir mek, denetlemek mümkün değildir.

 —   Muhalefetin varolmadığı toplumlarda, demokratik istemler sınıflar arasında bir ortak cephenin kurulmasına da yol açabilmektedir.

 —   Tek partinin bask ısı altında ezilen yığınlar kendi çıkarlar ını tüm bask ılara kar şın bilmekte ve bunlan korumak için bir lider ya da bir örgüt bulduklar ı zaman (bir süre de olsa) onlar ın arkasında sâT tutabil

mektedirler. Gerek Serbest Fırka deneyimi, gerekse sonralar ı ortayaçıkan Demokrat Parti deneyimi bunu göstermiştir.

7) Bir Gericilik Hareketi: Menemen Olayı: 

Serbest Fırka'nın kendini feshetmesinden sonra 23 Aralık 1930' da,Menemen'de bir Nak şibendi ayaklanması olayı patlak verdi. Nak şi-

 bendi tarikatından Laz İsmail Hoca'nın k ışk ırtmalar ı sonucu kendinimehdi ilan eden Derviş Mehmet serbest f ırkanın yarattığı muhalefetortamından da yararlanarak Manisa çevresinde örgütlenmeye başladı.Müridleri Sütçü Mehmet, Mehmet Emin, Şamdan Mehmet, Nalıncı Hasan, Ramazan ve Küçük Hasan'la birlikte Menemen köylerini do-laşmaya ve "Din elden gidiyor" söylemi ile köylüleri ayaklanmaya

çağı

rdı

lar. Derviş Mehmet müslümanlar ı

n İstanbul'u sardı

klar ı

, se-kizyüz bin kişilik bir orduya sahip olduğunu anlatıyordu. Paşaköy'desilahlanan Derviş Mehmet ve arkadaşlar ı, Bozalan köyü yak ınlar ında,

 bir kulübede onbeş gün zikr ile dua ettiler. Daha sonra Kese köyündetoplanan Derviş Mehmet ile yandaşlar ı Menemen'e yürüdüler.

Menemen'de sabah namazını cemaatla k ılan Derviş Mehmet An-kara hükümetini devirerek, ikinci Abdülhamit'in oğlu Selim'i halifeliğegetireceğini bildirdi. Namaz k ılan cemaatın da kendisine katılmasıylaönde yeşil bayrak, tekbir sesleriyle Hükümet meydanına yürünüldü.Konağın önünde Derviş Mehmet bir konuşma yaparak birlikte zikre-

Page 295: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 295/516

"Takrir-i Sükun "dan Yapay Muhalefete... 303

dilmesini istedi. Olayın büyüdüğünü gören Jandarma Alay Kumandanı, bir öğretmen olan yedeksubay (Mülazım) Mustafa Fehmi Kubilay'la bir tak ım eri kalabalığı dağıtmalar ı için Hükümet Konağına gönderdi. Bu-rada Kubilay, Derviş Mehmet'ten teslim olmasını istedi. İsyancılar ateş açarak Kubilay'ı yaraladılar. Askerler kaçıştı. Bunun üzerine yalnızkalan Kubilay'ı yakalayan Derviş Mehmet ve arkadaşlan Kubilay'ın

 başını, kalabalığın tekbir sesleri arasında, teskere ile kestiler. Kesik başı yeşil bayrağın mızrağına bağlayı p, Menemen'i dolaşmaya başladılar.Kubilay'ın kanını da içen Derviş Mehmet "Kalk ın ahali, müslümanlığı kurtaralım" diye bağır ıyordu.

Alay Kumandanı olayın bu boyuta erişmesinden sonra daha güçlü bir birliği gönderdi. Yeni birliğin kumandanı tereddütsüz ateş açtır ıncaDerviş Mehmet öldü. Sonra da ayaklanma bastır ıldı. Olayı haber alanBakanlar Kurulu hemen toplanarak Menemen, Manisa ve Balıkesir'desık ıyönetim ilan etti. Bu arada Serbest Fırka'yı tutan "Son Posta" ve"Yar ın" gazetelerinin olayla ilişkisi araştır ıldı.

Korgeneral Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan Mahkemeninyaptığı soruşturma ve yargılamalar sonucunda Laz İsmail'in İstanbul'

daki Nak şibendi şeyhleri ile ilişkisi ortaya çıktı. Şeyh Hoca Esat, ŞeyhHalit, Hoca Saffet ve Hoca Esat'ın oğlu Mehmet Ali'nin ayaklanmanınhazırlanmasında rol oynadıklar ı anlaşıldı. Duruşmalarda yüzlerce sanık yargılandı. "Kutb-ül aktâp" diye anılan Hoca Esat cezaevinde öldü.Başlar ında Hoca Saffet, Şeyh Halit, Mehmet Ali ve Laz İsmail olmak üzere yirmi sekiz kişi idam edildi.

Baş bakan İsmet Paşa 1 Ocak 1931'de TBMM'de yaptığı bir ko-nuşmada olayı şöyle anlattı: "Bu olay yüzyıllardır dini politikaya aleteden tüm hareketlerin bir yinelenmesidir. Bu zavallılar laikliğe kar şı gelerek, şeriat istemektedirler. Gerçekte ise çıkarlar ını kaybetmişlerdir,onu istiyorlar..."

Cumhuriyet'in ilk yedi yılı bir anlamda toplumsal ve kültüreldeprem dönemidir. Toplumun, yüzyıllar ın içersinden süzüp getirdiği

 bazı

değerler, geleneklerle ters oranlı

kararlar alı

ndı

. Bunlar ı

n öndegelenlerini şöyle sıralayabiliriz: —   Halifeliğin kaldır ılması. —   Bazı dinsel kurumlar ın kapatılması (Tarikat, tekke, türbeler 

gibi) —   Şapka giyilmesi ve bunun yasalaştır ılması. —   Latin harflerinin kabulü.Bunlar başta olmak üzere alınan kararlar bir toplumsal muhalefetin

çekirdeğini oluşturmuştu. Bu muhalefetten yararlananlar ise çıkarlar ı önemli ölçüde zedelenen "yüksek islarrTdı. Bu kesim "Halk İslamı"

Page 296: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 296/516

304 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

yanına çekmek ve ayaklandırmak için her f ırsattan yararlanmıştır. Budönüşümcü kararlar ın yarattığı etkiler demokratikleşmeyi de yarala-mıştır.

Page 297: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 297/516

VII TEK ULUS, TEK PARTİ, TEK ŞEF DÖNEMİ 

1) Ekonomik ve Toplumsal Yapının Görünümü: 

Bağı

msı

zlı

k savaşı

sonunda Anadolu tam anlamı

yla bir ekonomik vetoplumsal çöküntü halindeydi. Trablusgarp, Balkan, I. Dünya ve Ba-ğımsızlık savaşlar ını yapan toplum yorgundu. İstanbul'daki bir avuçtüccar ın dışında sermaye birikimine sahip kimseyi bulmak mümkündeğildi. Sanayi yok denecek düzeydeydi. Küçük ve orta boyuttaki top-rak sahipleri fakr-ü zaruret içindelerdi. Lozan andlaşması uyar ınca, Batı Anadolu ve Trakya'daki zanaatkar işgücünün önemli bölümünü oluş-turan Rum nüfusun mübadele ile Yunanistan'a gönderilmesi eko-nomide ciddi sorunlar yaratmıştı.

Milli Mücadelenin hemen sonrasında, 1923 başında toplanan İz-mir  İktisat Kongresi'nde bir dizi önemli karar alındı. Kongreye tüc-carlar, işçiler ve çiftçiler ayr ı gruplar halinde katıldılar ve kendi doğ-rultular ında raporlar sunup, konuşmalar yaptılar. Bu kongre yöneticiasker ve siyasi kadrolar ın büyük toprak sahipleri, tüccarlar ve birkaç

sanayici ile ilişki kurmalar ını sağladı. Bu kongre sonunda bir "İktisadiMilli Misak" bildirgesi yayınlanmıştır. Bildirgenin sonraki yıllardakiekonomi politikasını etkileyecek tek maddesi şöyleydi: "Türk, dinine,milliyetine, toprağına düşman olmayan milletlere daima dosttur. Ecnebisermayesine aleyhtar değildir. Ancak kendi yurdunda kendi lisanına vekanununa uymayan müesseselerle münasebette bulunmaz, her türlümünasebette fazla mutavassıt istemez." Bu ilke, özellikle batı ülkele-riyle ticari ilişkiyi tekellerine alan Rum, Ermeni ve Yahudi vb. gibiazınlıklara olan tepkiyi de yansıtmaktadır. İzmir  İktisat Kongresinde(işçi grubunun dışındakiler) liberal ekonominin (serbesti) ilkeleri ağır-lık kazanmıştır. Lozan andlaşmasında yer alan savaş öncesi (1914)gümrük resimlerinin 1929 yılı 31 Aralık'ına kadar sabit kalmasına yö-nelik hükmü de liberal politikalar ın bir başka nedeniydi.

Page 298: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 298/516

306 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

1923-1930 arasında hükümet ekonomiye pek kar ışmadı. Ne var ki, bu tutum olumlu sonuçlar da vermedi. Bu dönemde Şeker Şirketi ku-ruldu, İş Bankası etkin bir banka olarak mali sektörün içinde yer aldı.1927'de bir Belçikalı uzmanın başkanlığında Nüfus, Tar ım ve Sanayigenel sayımlar ı yapıldı. Gene aynı yıl "Sanayii Teşvik Yasası" çıkar ıldı.Bu yasa 1913 Sanayi Teşvik Yasası'ndan daha ileri hükümleri gündemegetiriyordu. Bunlar ın yanısıra devlet Ankara-Kayseri-Sivas demiryolu-nun yapımını da bu dönemde gerçekleştirdi. Nitekim Serbest FırkaGenel Başkanı Fethi Bey'in İzmir konuşmasına İsmet Paşa, ilk treninSivas'a vardığı gün yanıt vermiştir. Böylece Fethi Bey'in savunduğu"Serbesti" yaklaşımına kar şı "devletçi" tutumun bir başar ısı sergilenmiş olmaktaydı.

Bu dönemde (1923-1930) ekonomide önemli basan elde edildiğisöylenemez. İstanbul'da kendilerine "Milli Tüccar" yaftasını yak ıştı-ran, dış ticaretle uğraşanlar, büyük toprak sahiplerinin dışında kalanemekçi yığınlar ı (yani işçi, memur, esnaf ve küçük üreticiler, geçimlik tanm işletmelerinde yaşamlar ını sürdürmeye çalışanlar) büyük bir yoksulluk içersindeydiler. Bir yanda batı özentili bir yaşam sürdü-

renler, diğer yanda belini doğrultamayan yığınlar. Bu çarpıcı ikilemiYakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Ankara romanındaki CumhuriyetBalosu bölümü çok güzel anlatmaktadır. Yakup Kadri, Ankara Palas'taki baloya katılan fraklı, smokinli erkekler; tuvaletli, mücevherle do-nanmış kadınlar ı, Otelin kapısı dışında hayretle izleyen kasketli, yamalı 

 pantolonlu, çanklı yığınlan çarpıcı bir şekilde betimlemektedir.Yeni Türkiye Cumhuriyeti'ndeki greçekleştirilen üst yapı devrim-

leri bir yerde çok küçük bir azınlığı içerse de gene de, Tanzimatta ol-duğu gibi, tüketimi kamçılamaktaydı. İthal edilen lüks tüketim mallar ı 

 piyasayı işgal etmişti. Sinema yıldızlar ına öykünme, orta sınıf ın dahaüst gelir gruplar ını taklit etme çabası Osmanlı dönemini anımsatan ni-telikleriyle sürüp gitmekteydi. Gerçi o dönemde enflasyon yıllık % 4dolaylar ında idi ama işin gelir yanı aynı hızda artmıyordu. 21 Ekim

1928'de, Milliyette, İstanbul Liman İşçileriyle ilgili şu haber yer al-maktaydı: "Hangi işi yaparsak yapalım şirket yeni alınmış işçilere ayda25 TL ödüyor. Ancak ilk aydan sonra bu ücret 30 TL'ye yükseliyor.Zam için bundan sonra yıllarca beklemek lazım. Aramızda, şirkette10-15 sene çalışan arkadaşlar var. Bunlar en fazla 40-50 lira alıyorlar.Onlar da topu topu dört beş kişidir."

Ortalama 50 TL gelirle o zamanlar ne yapılabilirdi? Bunu şöylesomutlaştırabiliriz. Bu gelirin 5 TL'sı kazanç vergisine gitmektedir.Emeklilik vb. gibi sosyal kesintilerde ayda yaklaşık 2,5-3 TL'yı bul-maktadır. Orta halli bir semtte, koşullan iyi olmayan bir evin kirası 10

Page 299: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 299/516

Tek Ulus, Tek Parti, Tek Ş ef Dönemi 307

liradır. Maaşın geriye kalan bölümü ise günde 108 kuruştur. Bu 108kuruşun içersinde gıda, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür harcamalar ı da

 bulunmaktadır. Dönemin ekonomik koşullar ını, Ekim 1929 tarihli"Resimli Ay" dergisinde "Bu Oyun Bitsin" başlıklı yazısında SabihaZekeriya (Sertel) şöyle anlatmaktadır: "Günler, aylar, seneler geçer.Medreselerden kaçan yersizler, yurtsuzlar siyasi cereyanlar ın tufan gibiak ışında bir katre gibi erirler. Kasırgalar kopar, hilafetler, istibdatlar devrilir, yık ılır. Zafer ve istiklâl gelir, demokrasi ve ink ılap eski sellerigötürür. Fakat selin götüremediği, hâlâ köprü üstlerinde yırtık paçavra-lar içinde nöbet bekleyenler, amca on paracık diye bağır ırlar... Paçav-ralar içinde devir, devir nöbet bekleyen çocuk hâlâ oradadır. Hâlâ karnı açtır... Küfesi sırtında ak şama kadar kaldır ımlarda taban patlatan çocuk köprü altında yatar."

Serbest Fırka'nın getirdiği nisbi özgürlük ortamında bu yazılar yazılabildi. Sonra kimse söz etmedi yoksulluktan, umarsızlıktan. Bü-yük üst yapı dönüşümlerinin yapıldığı günlerde, asıl sağlanması gere-ken toplumsal refah olduğu unutuldu. Bu da dönüşümlerin'köksüz kal-ması demekti, çünkü refah getirileri yoktu.

2) Devrim İdeolojisini Arıyor (I): Kadro Dergisi: 

1929 Dünya ekonomik bunalımı tüm dünyayı sarstığı gibi Türkiye'yide sarstı. Kapitalist ekonomi ve onun değer yargılar ı "Wall-Street"te

 bir günde çökmüştü. Liberal ekonomiye ait tüm değerler, iyimser yaklaşımlar anlamsız kalmışlardı. O günlerin deyimiyle "İktisadiBuhran" Türkiye'deki "serbesti" yanlılar ını çaresiz bırakmıştı. Buh-randan etkilenmeyen Komünist Rusya ile Faşist İtalya Türkiye'ye çok yak ındı, bu ülkelerin deneyimlerinden etkilenenler de vardı. İşte budönemde Faşizm ve Komünizm dışında bir yol arama çabalar ı günde-me geldi. "Kadro" dergisi böyle bir arayışın ürünüdür. "Kadro"yu ya-yınlayanlar  şu kişilerdi: Şevket Süreyya (Aydemir), Yakup Kadri

(Karaosmanoğlu), İsmail Hüsrev (Tökin), M. Şevki (Yazman), BurhanAsaf (Belge)."Kadro"nun ilk sayısı 1932'nin Ocak ayında yayınlandı. Bu sa-

yının başında derginin çık ış amacı şöyle açıklanmaktadır:"Türkiye, bir ink ılap içindedir. Bu ink ılap durmadı. Bugüne kadar 

geçirdiğimiz hareketler, şahit olduğumuz muazzam k ıyam, manza-ralar ı, onun yalnız bir safhasıdır. Bir ihtilal geçirdik. İhtilal ink ılabıngayesi değil, vasıtasıdır. Bu ihtilal safhasında dursaydık ink ılabımızakim kalırdı. Halbuki o genişliyor, derinleşiyor. O henüz son sözünüsöylemiş, son eserini vermiş değildir.

Page 300: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 300/516

308 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

İnk ılap bitaraf bir nizam (düzen) değildir... İnk ılabın irade vemenfaati, ink ılabı duyan ve yürüten azlık ve şuurlu bir avangard'ın(öncü grup), azlık fakat ileri bir Kadro'nun iradesinde temsil olunur.İnk ılabın derinleşmesi demek ink ılap ahlak ve disiplinin, ileri kadronundimağından genç neslin, şehir halk ının ve köylünün dimağına inmesi veyerleşmesi demektir.

Özetlersek; cihanın binbir çeşit olaylara gebe olan bugünkü esra-rengiz gidişi içersinde, geleceği kendi ink ılabının mukadderatına bağ-layan ink ılap neslimizin muhtaç olduğu ink ılap şevkini her zaman uya-nık tutmak ve ink ılabımızın bir bak ışta idrakimizi durdurur gibi görü-nen coşkun ve mürekkep cereyanına daima hakim kalabilmek için, onun

 prensiplerini hududu muayyen kriteryumlar şeklinde bilmeye, benim-semeye ve benimsetmeye mecburuz. Kadro bunun için çık ıyor."

Bu sunuş yazısı devrimin (ink ılabın) tutarlı bir ideoloji gereksini-mini ortaya koyuyor. Kadro'nun devrime yönelik düşüncelerini ilk kez5 Ocak 1931'de, Şevket Süreyya, Türk Ocağı salonunda verdiği bir konferansta açıklamıştır. Bu konferans ilerde yayınlanacak olan "İnk ı-lap ve Kadro" adlı kitabının özünü oluşturmuştur. Şevket Süreyya

"Kadro" dergisini çıkarmadaki amacı, "Tek Adam" isimli yapıtındaşöyle açıklamaktadır: "... Öyle görünüyor ki biz,Türkiye'de bir ink ılapgerçeği ile kar şı kar şıyayız ama, bir ink ılap nazariyesi ve felsefesi ilekar şı kar şıya değiliz. Madem ki bir ink ılap vardır, o halde bu ink ılabın

 bir de izahı olmalıdır... Nitekim bir aydın kadro, hem de MustafaKemal'in hayatında ve onun gözleri önünde, gene de Türk ink ılâbınınideolojisini kendi açısından derlemek, aydınlatmak ve terkip etmek ça-

 basına girmiştir. Bu hareket Kadro hareketidir."Vedat Nedim (Tör) birinci sayıdaki "Müstemleke iktisadiyatından

millet iktisadiyatına" başlıklı yazısında "Türk ink ılabının" ekonomik yaklaşımı konusunda Kadro'cular ın düşüncesini ortaya koymaktadır.

"... Harp sonu iktisadiyatının üç büyük meselesi var.i. Kapitalist iktisat sistemi yerine Komünist iktisat sistemini

kurmak. Bunu Rusya halletmeye çalı

şı

yor.ii. Kapitalist iktisat sistemini kurtarmak. Bu işle cemiyeti akvam(Milletler Cemiyeti) uğraşıyor.

iii. Müstemleke iktisadiyatı yerine müstakil (bağımsız) milletiktisadiyatı yaratmak. Bu da Türkiye Cumhuriyetine düşüyor."

"... Yabancı uzmanlar ın öne sürdükleri tedbirler ink ılabımızın ru-huna ve hedeflerine tamamen ayk ır ı bir mahiyettedir. Onlar, bizim millisanayi siyasetimize muarnzdırlar. Onlar bizim gümrük siyasetimizemuarr ızdırlar. Onlar, bizim maliye siyasetimize muarr ızdırlar. Halbuki,Türkiye Cumhuriyetinin iktisat davası ile Osmanlı İmparatorluğunun

Page 301: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 301/516

Tek Ulus, Tek Parti, Tek Ş ef Dönemi 309

iktisat davası arasında hiçbir münasebet yoktur...""... Devletin, bir millet iktisadiyatı yaratmak cehdini, bir millet işi

haline sokmadık. Bütün dünya anar şik iktisattan planlı iktisada doğruyürüyor. Belli başlı sanayi şubelerinde gördüğümüz tröstler, karteller,konsernler, sonra konjonktür tetkikat müesseseleri, kooperatifleşme te-şebbüsleri vs. hep bu hareketin neticeleridir. Biz öyle bir planlı faaliyeteher milletten daha ziyade muhtacız. Çünkü iktisadi bünyemizi değişti-riyoruz. Şuurlu iktisat siyasetine geçiyoruz. Şuurun en canlı nişanesi ise

 program ve plandır."Görüldüğü gibi otuzlu yıllar ın iktisat politikasının uyması gere-

ken ilkeler bu yazıda ortaya konmuştur.Kadro'nun sayılar ını gözden geçirdiğimiz zaman şu noktalar ın öne

çıkar ıldığını görmekteyiz: —  İleri kapitalist ülkelerde önemli bir rol oynayan sınıf çelişkisi

Türkiye için söz konusu değildir. Bu nedenle "Sınıfsız, imtiyazsız" bir toplum yaratma olanağına sahibiz. Yani ezen ve ezilen ya da sömürenve sömürülen yığınlar ın olmaması bir birleşik millet ekonomisini yaratma olanağını verebilir. Örneğin Vedat Nedim (Tör)'ün derginin on-

 beşinci sayısındaki yazısı bu yaklaşımı şöyle ortaya koymaktadır:"Her ink ılap yeni bir devlet tipi yaratma ve kurma savaşıdır... Ci-

handa müstemlekeci ve müstemleke milletler tezadının tasfiyesi ta-rihini Türk ink ılabı açmıştır... O halde İnk ılap Türkiyesi'nin devleti, neFransız ink ılabının doğurduğu bir burjuva devleti, ne de Komünist in-k ılabının kurduğu bir proleterya devleti olabilir... Yeni Türk devleti,geri teknikli bir yan müstemleke milletinin, millet olarak hem iktisaden,hem de siyaseten kurtuluşu davasının tarihte ilk mümessilidir." Böylecedevletin sınıflardan bağımsız yeni tip bir devlet olduğu iddiası öne çı-kar ılmaktadır.

 — Ekonomide, serbest piyasa düzeninin anar şik yapısı yerine planlı döneme geçilmesi ağırlıklı bir biçimde istenmektedir. ŞevketSüreyya, Kadro'nun 5. sayısında "Plan Mefhumu Hakk ında" başlıklı 

yazı

nda önce şu hükmün altı

çiziyor: "... Şimdi Avrupa'da herkestezatlar ın tasfiyesi ve plan namına konuşuyor. Bu sebepledir ki, Plan,şimdi Avrupa'nın fetişleştirilmiş remzidir... Planlı iktisat nizamı ancak 

 bir millet iktisadı nizamıdır... Türkiye'nin içinde bulunduğu milli kur tuluş hareketi noktai nazar ından plan, ancak memleketin başlıca iktisatmıntıkalar ında faaliyette bulunan ve milli iktisadın mukadderatınahakim olup onun vasf ını ve mahiyetini tayin eden başlıca iktisat branş lar ının tanzimi veya kurtuluşu şeklinde, ifade edilebilir." Altı çizilen bunoktalardan sonra yazı da %\x yaklaşımlara yer verilmiştir:

"Ne tezadın, ne reaksyonun, ne millet bünyesine bir ink ılabın ifa-

Page 302: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 302/516

310 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

desi olmayan, siyaseten müstakil ve iktisaden cüzü tam, tezatsız ve re-aksiyonsuz bir yeni millet tipinde tam manasını alacak olan yeni bir nizam-ı âlem, ilk defa Türk Milli Kurtuluş hareketinde kemalini bula-caktır. .. Hem müstakil, hem tezatsız milleti, bütün fonksiyonlar ı nizamaltına alınmış, bütün mekanizması idrak edilmiş, hem kendi cemiyetiiçindeki kanuniyetleri, hem üstünde yaşadığı tabiatın kör ve asi kuv-vetlerini tahakküm altına almış, fakat bütün milli bünyesi ve milli hu-susiyetleri masun yeni bir millet tipini cihana ilk defa Türk milleti ve-riyor."

 —   Daha önce de belirttiğimiz gibi Moskova ve Roma'daki,taban tabana zıt düzenler Kadro'da ele alınmıştır. 6. sayının başyazı sında şu ilginç yargılara rastlamaktayız: "Ankara, Moskova ve Roma,harp sonu devrinde, her biri bir başka mahiyet ifade eden üç büyük cemiyet hareketinin, üç merkezi ve üç mihveridir... Metod ve Ahlak iş tiraki, Ankara, Moskova ve Roma'nın müşterek seciyesini teşkil edecektir denilebilir." Aynı sayıda Yakup Kadri (Karaosmanoğlu)'nun"Ankara-Moskova-Roma" başlıklı yazı dizisi de başlıyordu. Fransızdevriminden başlayarak dünyadaki gelişimleri ele alan bu yazıda çok 

ilginç değrelendirmeler yer almaktadır. İnk ılap (Türkiye'deki) konusunda şu gerçekçi tespit yapılmaktadır: "... Bazı şeylerin adı değiş mekle mahiyetlerini değiştirebileceği zannı, ink ılap hareketinin, bizde,yar ım yamalak kalmasına sebep olan amillerden biridir. Türk ink ılapçılar ı lüzumundan fazla iyimserdirler. Bunlar arasında bir çoklar ı, hükümetin, bilmem kaç yıl evvel verdiği bir karar ın veya meclisten çık mış bilmem hangi kanunun hayatta bir tatbik ve tahakkuk sahas ı bulduğuna kanidir. Halbuki, bugün, ink ılabımızın bu onuncu yılında, hileyişeriyesiz şapka ve kasket giyenler, kanunu medeniyeye göre evlenip

 boşananlar, ve yeni harflerle yazı p okuyanlar bütün Türkiye'de onbinkişiyi geçmez. Bütün Anadolu kasabalar ında, Ankara'nın, İzmir'in İstanbul'un bütün kenar mahallelerinde kadınlar sımsık ı kapalıdır. Kocalar ına şeriatçe bağlıdır."

 —  

"Kadro" hemen tüm yaşamı

süresince demokrasi ve demok ratikleşme yönünde hiçbir ciddi katk ıda bulunmamıştır. Aksine merkeziotoritesi yüksek rejimlere öykünmüş, fakat onlara koşut bir üçüncü yoluönermiştir. Şubat 1933'de çıkan 14. sayısının (Kadro) imzalı başyazı sında şunlar söylenmektedir:

"Faşist İtalya, buğday harbinin zafer rakamlar ını kara gömlek-lilerin genç yığınlar ına birer bayrak gibi, bir ihtilal kokardı gibi taşıttı.

Sovyet Rusya, birinci beş yıllık planın soluğu dinmeden ikinci beş yıllık planın hamle hesabını geçti.

Yeni Almanya, iktidara geçtiği gün, radyolar ının ağzım dünyaya

Page 303: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 303/516

Tek Ulus, Tek Parti, Tek Ş ef Dönemi 309

iktisat davası arasında hiçbir münasebet yoktur...""... Devletin, bir millet iktisadiyatı yaratmak cehdini, bir millet işi

haline sokmadık. Bütün dünya anar şik iktisattan planlı iktisada doğruyürüyor. Belli başlı sanayi şubelerinde gördüğümüz tröstler, karteller,konsernler, sonra konjonktür tetkikat müesseseleri, kooperatifleşme te-şebbüsleri vs. hep bu hareketin neticeleridir. Biz öyle bir planlı faaliyeteher milletten daha ziyade muhtacız. Çünkü iktisadi bünyemizi değişti-riyoruz. Şuurlu iktisat siyasetine geçiyoruz. Şuurun en canlı nişanesi ise

 program ve plandır."Görüldüğü gibi otuzlu yıllar ın iktisat politikasının uyması gere-

ken ilkeler bu yazıda ortaya konmuştur.Kadro 'nun sayılar ını gözden geçirdiğimiz zaman şu noktalar ın öne

çıkar ıldığını görmekteyiz: —  İleri kapitalist ülkelerde önemli bir rol oynayan sınıf çelişkisi

Türkiye için söz konusu değildir. Bu nedenle "Sınıfsız, imtiyazsız" bir toplum yaratma olanağına sahibiz. Yani ezen ve ezilen ya da sömürenve sömürülen yığınlar ın olmaması bir birleşik millet ekonomisini yaratma olanağını verebilir. Örneğin Vedat Nedim (Tör)'ün derginin on-

 beşinci sayısındaki yazısı bu yaklaşımı şöyle ortaya koymaktadır:"Her ink ılap yeni bir devlet tipi yaratma ve kurma savaşıdır... Ci-handa müstemlekeci ve müstemleke milletler tezadının tasfiyesi ta-rihini Türk ink ılabı açmıştır... O halde İnk ılap Türkiyesi'nin devleti, neFransız ink ılabının doğurduğu bir burjuva devleti, ne de Komünist in-k ılabının kurduğu bir proleterya devleti olabilir... Yeni Türk devleti,geri teknikli bir yan müstemleke milletinin, millet olarak hem iktisaden,hem de siyaseten kurtuluşu davasının tarihte ilk mümessilidir." Böylecedevletin sınıflardan bağımsız yeni tip bir devlet olduğu iddiası öne çı-kar ılmaktadır.

 — Ekonomide, serbest piyasa düzeninin anar şik yapısı yerine planlı döneme geçilmesi ağırlıklı bir biçimde istenmektedir. ŞevketSüreyya, Kadro'nun 5. sayısında "Plan Mefhumu Hakk ında" başlıklı 

yazı

nda önce şu hükmün altı

çiziyor: "... Şimdi Avrupa'da herkestezatlar ın tasfiyesi ve plan namına konuşuyor. Bu sebepledir ki, Plan,şimdi Avrupa'nın fetişleştirilmiş remzidir... Planlı iktisat nizamı ancak 

 bir millet iktisadı nizamıdır... Türkiye'nin içinde bulunduğu milli kur tuluş hareketi noktai nazar ından plan, ancak memleketin başlıca iktisatmıntıkalar ında faaliyette bulunan ve milli iktisadın mukadderatınahakim olup onun vasf ını ve mahiyetini tayin eden başlıca iktisat branş lar ının tanzimi veya kurtuluşu şeklinde, ifade edilebilir." Altı çizilen bunoktalardan sonra yazı da şu yaklaşımlara yer verilmiştir:

"Ne tezadın, ne reaksyonun, ne millet bünyesine bir ink ılabın ifa-

Page 304: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 304/516

310 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

desi olmayan, siyaseten müstakil ve iktisaden cüzü tam, tezatsız ve re-aksiyonsuz bir yeni millet tipinde tam manasını alacak olan yeni bir nizam-ı âlem, ilk defa Türk Milli Kurtuluş hareketinde kemalini bula-caktır. .. Hem müstakil, hem tezatsız milleti, bütün fonksiyonlar ı nizamaltına alınmış, bütün mekanizması idrak edilmiş, hem kendi cemiyetiiçindeki kanuniyetleri, hem üstünde yaşadığı tabiatın kör ve asi kuv-vetlerini tahakküm altına almış, fakat bütün milli bünyesi ve milli hu-susiyetleri masun yeni bir millet tipini cihana ilk defa Türk milleti ve-riyor."

 —   Daha önce de belirttiğimiz gibi Moskova ve Roma'daki,taban tabana zıt düzenler Kadro'da ele alınmıştır. 6. sayının başyazı sında şu ilginç yargılara rastlamaktayız: "Ankara, Moskova ve Roma,harp sonu devrinde, her biri bir başka mahiyet ifade eden üç büyük cemiyet hareketinin, üç merkezi ve üç mihveridir... Metod ve Ahlak iş tiraki, Ankara, Moskova ve Roma'nın müşterek seciyesini teşkil edecektir denilebilir." Aynı sayıda Yakup Kadri (Karaosmanoğlu)'nun"Ankara-Moskova-Roma" başlıklı yazı dizisi de başlıyordu. Fransızdevriminden başlayarak dünyadaki gelişimleri ele alan bu yazıda çok 

ilginç değrelendirmeler yer almaktadır. İnk ılap (Türkiye'deki) konusunda şu gerçekçi tespit yapılmaktadır: "... Bazı şeylerin adı değiş mekle mahiyetlerini değiştirebileceği zannı, ink ılap hareketinin, bizde,yar ım yamalak kalmasına sebep olan amillerden biridir. Türk ink ılapçılar ı lüzumundan fazla iyimserdirler. Bunlar arasında bir çoklar ı, hükümetin, bilmem kaç yıl evvel verdiği bir karar ın veya meclisten çık mış bilmem hangi kanunun hayatta bir tatbik ve tahakkuk sahas ı bulduğuna kanidir. Halbuki, bugün, ink ılabımızın bu onuncu yılında, hileyişeriyesiz şapka ve kasket giyenler, kanunu medeniyeye göre evlenip

 boşananlar, ve yeni harflerle yazı p okuyanlar bütün Türkiye'de onbinkişiyi geçmez. Bütün Anadolu kasabalar ında, Ankara'nın, İzmir'in İstanbul'un bütün kenar mahallelerinde kadınlar sımsık ı kapalıdır. Kocalar ına şeriatçe bağlıdır."

 —  

"Kadro" hemen tüm yaşamı

süresince demokrasi ve demok ratikleşme yönünde hiçbir ciddi katk ıda bulunmamıştır. Aksine merkeziotoritesi yüksek rejimlere öykünmüş, fakat onlara koşut bir üçüncü yoluönermiştir. Şubat 1933'de çıkan 14. sayısının (Kadro) imzalı başyazı sında şunlar söylenmektedir:

"Faşist İtalya, buğday harbinin zafer rakamlar ını kara gömlek-lilerin genç yığınlar ına birer bayrak gibi, bir ihtilal kokardı gibi taşıttı.

Sovyet Rusya, birinci beş yıllık planın soluğu dinmeden ikinci beş yıllık planın hamle hesabını geçti.

Yeni Almanya, iktidara geçtiği gün, radyolar ının ağzını dünyaya

Page 305: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 305/516

Tek Ulus, Tek Parti, Tek Ş ef Dönemi 311

çevirdi ve sesin değiştiğini hayk ırdı.Biz ise, ink ılap aleyhine yürümek (Bursa'daki gerici gösteri kas-

tediliyor) küstahlığını gösterenlerin kar şısına Evkaf müdürleri ve Za- bıta-i Belediye memurlar ı sevkediyoruz. Aynı gün, Bursa münevver-leri, mutlaka ya bir piyesin sahneye konulması yahut da bir konserintertibi ile meşguldü. Gençlik müesseselerini politikalaştırmayacağızdiye, ink ılap nesline uslu ve çelebi terbiyesi vermekte olduğumuzunacaba fark ında mıyız?... İsterdik ki, türbelerin dibinde, şadırvanlar ınyol ağzında türeyen, çıyanlar, Cumhuriyet memurlar ının şerefini sok-maya çalışırken, taşk ın bir Bursa gençliğinin şuurlu reaksiyonu netice-sinde, hampalar ı olan Tatarlar ın, Arnavutlar ın, Boşnaklar ın mülevvesdavalar ıyla beraber süprüntü yığını gibi şehrin dışına, çoktan sürülmüş 

 bulunsun.""Bütün bir cephe! Bir cephe ki, yar ılıncaya ve çözülünceye kadar 

hiç olmazsa iki nesil eskitir. îşte düşmanlar ımız!... Bütün gençliğe bunlar gösterilecek, bunlar anlatılacak ve genç yumruklar bunlar ın ka-fasına inecek. Fakat, gençliğin bu kuvvetlere saldırması için rejimin si-yasi görüşünün olması ve bu görüşün içinde pişmesi lazımdır."

Cumhuriyetin onuncu yılında mevcut siyasi düzene kar şı bir gös-teri yapılması bile bir panik düşüncesini gündeme getiriyor. Hemengençliğin Sovyetlerin Konsomol, İtalya'nın faşist kara gömleklileri ve

 Nazilerin S A'lan biçiminde örgütlenmesi ima edilmektedir. Helegençliğin düzenin (Tek Parti düzeni) siyasi görüşü doğrultusu uyar ıncasaldır ıya geçmesini istemek bir anlamda nazi saldırganlığını anım-satmaktadır. Düzenin alt yapıyı da kucaklayan bir ideolojisi olmaması kaçınılmaz bir şekilde böylesine önerilerin oluşmasına neden olmakta-dır.

Vedat Nedim (Tör) 15. sayıdaki yazısında yukarda yansıttığımızdüşüncelere kar şıt şu yargıyı ileri sürmektedir: "... Türk milleti, devletotoritesine inanan ve hürmet eden bir millettir. Başa yani şefe ve devleteo kadar büyük bir k ıymet verir ki, darbı meselini bile yapmıştır... Biz,

milli kurtuluş hareketimizi muayyen bir sı

f ı

n kurtuluşu hesabı

nayapmadık. Bizde devlet, bir sınıflaşmanın neticesi değil, bir milletleş-menin ifadesidir."

 — "Kadro" dergisi devletçilik ilkesine de özel bir önem vermiş-tir. Vedat Nedim (Tör) bunu bir önce sözünü ettiğimiz yazısında şöyleaçıklamaktadır: "Devlet yani millet sermayesi ve emeğiyle kurulduktanve kârlı bir hale getirildikten sonra, milletin içinden çıkacak küçük bir sermayedar zümresine maletmek istemek ve böylelikle milletin sınıf-laşmasna yol açmak. Hayır böyle bir siyasete devletçi ve milletçi bir siyaset denemez." Aynı yazar bir başka yazısında da şu kesin hükmü

Page 306: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 306/516

312 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

vermektedir: "Açık bir irtica hareketi kar şısında bulunduğumuzun her-halde fark ındasınızdır. Saflar, artık keskin çizgilerle ayr ılmalı: İnk ıla-

 bımızın prensiplerine sadık hakiki Türk devletçileri bir yana, ihtibasauğramış liberaller öbür yana!". Olayı bir boyutunu da 21. sayının 32.sayfasında çerçeve içindeki şu ibarede buluyoruz: "Hükümetçilik 

 başka, devletçilik yine başkadır. Hükümetçilik bir idare tarzıdır. Dev-letçilik bir cemiyet tarzıdır. Birincisi bürokratik ikincisi sosyal sistem-dir."

Devletçilik üzerindeki bu yaklaşım liberal ekonomi yanlısı çevre-lerden önemli eleştiriler aldı. Tartışmalara bir nokta koyan Baş bakanİsmet Paşa'nın derginin 22. sayısındaki yazısı oldu. İsmet Paşa bu ya-zıda şu noktalar ın altını özenle çiziyordu:

"İktisatta devletçilik siyaseti, bana her şeyden evvel bir müdafaavasıtası olarak kendi lüzumunu gösterdi... Biz iktisatta devletçiliği in-kişaf için ve yeni düzeni kurmak için de feyizli ve müsbet bir yol sayı-yoruz. Demek istiyorum ki, yalnız müdafaa gibi muhafazakâr bir noktainazardan değil, ilerlemek ve inkişaf etmek gibi genişleyici politikaiçinde müsbet ve en müessir vasıta sayıyoruz. Memleketin muhtaç ol-

duğu sanayii, teşkilatı, vesaiti, devletin yardımcı nezareti ve hatta doğ-rudan doğruya teşebbüsü olmaksızın kurabilmeyi, safdil olanlar düşü-nebilir... En serbest zannolunan bir sanat veya ticaret, müreffeholabilmek için, mutlaka devletin yardımına ve müdahalesine ihtiyaçgöstermektedir."

"... Hususi müesseseler daima kârlı çalışırlar ve devlet müesse-seleri daima masraflı ve zararlı olur, iddiası vardır. Bütün memleketinmenfaatine tedbir alırken bazen yaktığı kömürün bedelini veya inhisar ınvaridatını düşünmeme vaziyetinde kalan devlet elbette serbest bir be-zirgan gibi, bir çok ahvalde kâr etmeyecektir. Bundan daha tabii nevardır? Ve zaten devletçilik'in memleket için en büyük bir faydas ı da,ancak bazı ahvalde bu kadar cesurane tedbirler almasının mümkün ol-ması ile izah edilebilir..."

"... Yapacağı

z işler o kadar çok ve o kadar mühimdir ki, bun-lardan efradın yapabileceği k ısmına vesaitimizi dağıtmamak, elbette enmakul şeydir. Maahaza benim kanaatımca, bir işin efrada veya devleteait olması, o işin talep ettiği vesaitle ölçülemez. Meselenin bütünmemlekete alakası veya hususi menfaatlara terkedilebilmesi ihtimalidir ki bu hususta karar vermeye esas olacaktır... Gelecek on sene nihaye-tinde ümit ederim ki, Türk Devletçiliği, memleketteki eserleri ve bey-nelmilel tesirleriyle, "İktisadiyatta devletçilik anlayışı"nın en mü-tekamil ilmi ve şahaseri olarak zikrolunacaktır."

İsmet Paşa bu yazısıyla şu noktalara parmak basmaktaydı:

Page 307: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 307/516

Tek Ulus, Tek Parti, Tek Ş ef Dönemi 313

 —   Devletçilik iktisadi bağımsızlığımızı savunmak için bk vası tadır.

 —   İktisadi kalk ınmaya devletçilikle ulaşabiliriz. —   Devletçiliğin ölçüsü, çok söylendiği gibi, bireylerin ve özel

girişimcilerin yapamadığı işleri devletin görmesi biçiminde tanımlanamaz. Bilindiği gibi bu tanıma liberal ekonomiden yana olanlar dörtelle sar ılmışlardır.

"Kadro"nun savunduğu düşüncelere kar şı basında birçok eleştirive polemik yer almıştır. Bunlar ın içersinde Ahmet Ağaoğlu ve HüseyinCahit'in yazılar ı önde gelir. Devletçiliğin "Kadro" yazarlar ının algıla-dığı gibi ele alınması Ağaoğlu'nu ürkütmüştü. Bu devletçiliğin, komü-nist, sosyalist, faşist ve hatta demokratlar ın tanımlar ından farklı oldu-ğuna değinen Ağaoğlu şunlar ı yazmıştır: "Bunlara göre devlet millihayatın her safhasına müdahale edecek. Ve yalnız idare ve tanzim et-mekle kalmayacaktır. Aynı zamanda kendisi bizzat müteşebbis olacak-tır... Bunu yaparken tabiatiyle sınıf tezatlar ının husule gelmesine yani

 büyük sermayelerin vücuda gelmesine meydan vermeyecektir... Kad-rocular komünist ve sosyalist değildirler. Fakat komünist ve sosyalist

metodlar ının hararetli taraftandırlar."Bunlar ağır suçlamalardı. Şevket Süreyya ile Ağaoğlu arasında büyük bir tartışma çıktı. Bu tartışmaya ilişkin yazılar Ocak 1933 ayınınhemen büyük bir bölümünde Cumhuriyet gazetesinde yer aldı. Tartışmafazla dalbudak salınca Ağaoğlu'nun yazılar ını ve polemiklerini bizzatGazi durdurdu.

Başvekilin yazısı "Kadro"da çık ınca bu kez Milliyet gazetesi der-giye kar şı saldır ıya geçti. Milliyet gazetesinin sahip ve yöneticisi Siirtmilletvekili Mahmut Soydan, İş Bankası yönetim kurulundaydı, bu ne-denle her zaman özel sektörcü olan İş Bankası çevresinin bir anlamdasözcülüğünü de yapmaktaydı. Soydan ve Milliyet doğrudan İsmet Pa-şa'yı hedeflemediler. Hatta yazdığı başyazıda şöyle bir değerlendirmede yaptı:

"İsmet Paşa Hazretleri, Fırka programındaki devletçilik vasf ını,komünist ve marksist bir Fırka programına hakim devletçiliğin aynı gibigöstermeğe yeltenen gayri mes'ul unsurlar ın iddialar ına set çekmiş oluyordu... Orjinal ve milli olduğu iddiasıyla ileri sürülen bazı tezlerin -

 belki de fark ına var ılmadan- Komünist Fırkası'nın kongre kararlan, bu f ırka müzakerelerinin zabıtlar ı, Marksizm prensipleri ve tatbik esaslar ı meyanında yer bulması dikkate değer..." Böylece MahmutSoydan olayı saptırarak bir çeşit muhbir vatandaşlık görevi ya-

 pıyordu.Hüseyin Cahit "Fikir Hareketleri" dergisinde, tam bir liberal-de-

Page 308: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 308/516

314 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-19^0 

mokrat olarak "Kadro"yu eleştirdi: "Ben, proletarya hakimiyetini, dik-tatörlüğünü değil, fikrin, vicdanın hürriyetini ve bütün milletin hakimi-yetini müdafa ediyorum. Milli hakimiyet rejiminde göze çarpan kusur-lar ın k ızıl veya diktatörlüklerin biriyle ortadan kalkabileceğine kanideğilim..."

M. Soydan'ın "Milliyet'! ve Yunus Nadi'nin "Cumhuriyef'i sal-dır ılar ını açık, kapalı sürdürdüler. Yunus Nadi, "Kadro"nun devriminideolojisini saptama uğraşına 28 Temmuz 1933'de, "Cumhuriyet" ga-zetesinin başyazısında, dolaylı da olsa, şu yanıtı veriyordu: "Türk in-k ılabının derin manalar ı henüz tesbit olunmuş değildir ve hatta bunlar ı tesbit edebilmekten henüz çok uzak bulunuyoruz." Gazetenin 1 Ağus-tos 1933 günkü sayısında ise, Peyami Safa, "Bir Kadro'cu dostuma"

 başlıklı yazısında, itham dozunu daha da artırarak şöyle yazıyordu: "...İster nasyonal sosyalizm, ister sosyal nasyonalizm densin. Bu yaklaşım"iki kelime ile özetlenebilir: Türk Faşizmi" Türk faşistleri tezlerine isimkoymaktan çekinerek, "... herkesin önünde eğilmeye mecbur edecek 

 bir tabir" bulmuşlardı: "Kemalizm".Bütün bu tartışmalar "Kadro"nun ömrünün sonuna geldiğini orta-

ya koyuyordu. Beklenen son "Serbest Fırka"nın feshini anımsatacak  biçimde geldi. Derginin Ekim 1934'te çıkan 34. sayısında ilk sayfadaçerçeve içinde şu açıklamla yer aldı: "Okuyucular ımıza: Arkadaşımızve imtiyaz sahibimiz Yakup Kadri Bey'in bir ecnebi memlekette Hü-kümetimizi temsil vazifesiyle aramızdan ayr ılması üzerine KADROgelecek sayıdan itibaren neşriyatını bir müddet için tatil edecektir."

"Kadro" imzalı başyazı ise anlamlıdır. Bu yazıda okuyucularaşunlar anlatılmaktadır: "Her kahramanın bir destancısı vardır. Destan-lara geçmemiş kahramanlıklardan hiç kimsenin haberi olmaz... Hemençoğu, derin ve ince bir "intuition" sahibi olan iş ve hareket adamlar ı 

 bunu iyi bilirler ve meydana koyduklar ı eserin herkesten önce bunlar taraf ından tasdik ve takdir edilmesini isterler. Zira halk ın haf ızası za-yıftır, yüreği kaypaktır. Hiçbir  şey yazılı p mühürlenmeden ona tevdi

olunamaz... Kahraman için destancı

z kalmaktan daha feci bir şeyvardır. Kötü, beceriksiz ve anlayışsız bir destancının eline düşmek""Kadro"nun, Aralık-Ocak (1934-1935) tarihli 35-36 sayılı son

nüshası bir fikir hareketini noktaladı.

3) Devrim İdeolojisini Arıyor (II): Halkevleri: 

Halkevleri 19 Şubat 1932'de kurulmuştur. Temel amaç Türk ink ılabını köylü, gençlik başta olmak üzere halk yığınlar ına benimsetmekti.Ancak Halkevi fikrinin kökeni 1910'lara, yani "Türk Ocaklar ı" na

Page 309: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 309/516

Tek Ulus, Tek Parti, Tek Ş ef Dönemi 315

kadar uzatılabilir. Gerek Türk Ocaklar ı, gerekse Halkevleri bir zorun-luluk sonucu meydana gelmiş, ülkeye hayli yararlı olmuşlardır.

Yirminci yüzyılın başında kendilerini devleti kurtarmak ve onar-makla yükümlü sayan asker-sivil Osmanlı aydınlar ı, ülke içindeki tümetnik gruplar ı ve uluslar ı aynı çatı altında, "Osmanlılık" kavramı çev-resinde toplamaya çalıştılar. Yirminci yüzyılın başında Osmanlı ay-dınlan ve siyaset adamlar ı açısından, düşünür Yusuf Akçura'nın da

 belirttiği gibi, "üç tarzı siyaset" politikaya egemen olmuştur. Bu "üçtarzı siyaset": Pan-İslamizm, Pan-Türkizm ve Osmanlılıktır. Pan-İsla-mizm politikası II. Adülhamit döneminin başat siyaset tarzıydı. JönTürklerin ilk döneminde Osmanlılık öne çıkmıştır. Ne var ki Balkan-larda başlayan ulusal bağımsızlık hareketleri Osmanlılık yaklaşımınınsonunu getirmiştir. Pan-Türkizm işte bu aşamalardan sonra egemen bir yaklaşım olmuştur.

Dış güçlerin İmparatorluğu dağıtmak için kullandıklar ı, destekle-dikleri milliyetçi ak ımlar Balkan savaşı ile İmparatorluğu dağılmanoktasına getirdi. 1912'den sonra Osmanlı-Türk aydını, kökleri Tanzi-mata varan milliyetçiliği kendi amacı için, yani devleti kurtarmak için

kullanmaya başladı. Ziya Gökalp'in İttihat ve Terakki'nin düşün poli-tikasını yönetmeye başlaması, bu dönemin zorunlu k ıldığı bir sonuçtur.Hatta Turan'a yönelik ideolojik hedef. Osmanlı  İmparatorluğu içindesağlanamayan birliği, milli bir bütünleşmeye dönüştürme isteğinin bir göstergesidir.

Türk Ocaklar ı bu çabalar ın ürünüdür. Bu kuruluş İT ile organik bir  bağ içinde olmasa bile cemiyetin düşüncelerinin yayılmasında önemli bir rol oynamıştır. Ahmet Ağaoğlu, Yusuf Akçura, Mehmet Fuat(Köprülü) Halide Edip (Adıvar), Mehmet Emin (Yurdakul), HüseyinCahit (Yalçın), Akil Muhtar, Hüseyinzade Ali, Hamdullah Suphi (Tan-r ıöver) Türk Ocaklar ı'nın önde gelen düşünür ve önderleridir.

Türk Ocaklar ı 1913'ten (İttihat ve Terakki'nin tek parti iktidar ı)sonra etkin bir dil ve dünya görüşünün oluşturduğu örgütler haline

geldi. Türk Ocaklar ı

n en etkin olduğu dönemlerde bile İttihat ve Te-rakki bu kuruluşla olan ilişkisini, maddi kaynaklar bulmanın ötesindeorganik bir bağa dönüştürmemiştir. Türk Ocaklar ı'nın amacı tüzü-ğünün ikinci maddesinde şöyle açıklanmaktaydı: "İslam kavimlerinin

 başlıca mühimi olan Türklerin, milli terbiye ve ilmi, içtimai, iktisadiseviyelerini terakki ve itilase ile, Türk  ırk ve dininin kemaline çalış-mak."

Türk Ocaklar ının düşünsel doğrultusunu ocak mar şının güftesin-den de anlayabiliriz.

Page 310: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 310/516

316 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Türküz ederiz daim iftihar   Hilkatla ba şlar tarihimiz var   Kalplerde Türklük a şk ile çarpar, Yok bize ba şka yar... Önde bayrak, elde süngü, kalpte tanr ı biz, 

 Dünyaya hâkim olmak isteriz.  Mabedimiz Türk Oca ğ ı , Kâbemiz de yüce parlak, Turan 'd ır hep ancak. 

Türk Ocağı'nın, aydınlar ın düşüncelerinde nasıl yüceltilip, adeta bir çeşit ütopyanın merkezi haline dönüştürüldüğünün en çarpıcı ör-neği, Halide Edip (Adıvar)'ın "Yeni Turan" adlı romanıdır. Diğer ta-raftan, konuyu kendi iç çelişkileri ve topluma ters düşmesi açısında daÖmer Seyfettin, "Efruz Bey" adlı eserinde didik didik etmiştir. Bu ikieserin kar şılıklı incelenmesi, o dönemlerdeki aydın halk ikilemini be-lirlemede çok yardımcı olacaktır.

Daha önce de belirttiğimiz gibi 1930, Dünya ekonomik buna-lımının tüm etkilerinin yurdumuzda da hissedildiği bir dönemin baş-

langıcıdır. Bu ekonomik bunalım 1923'ten sonra fiilen var olan sivil-asker bürokrasi, ticaret burjuvazisi ve büyük toprak sahipleri ara-sındaki koalisyonun son iki ortağının durumunu iyice sarsmış bürokratkesimin ağırlığını iyice arttırmıştı. Öte yandan 1923-30 yıllar ı arasındademokratik hak ve özgürlükleri k ısıtlayan, vergi vb yollarla ekonomininyükünü yoksul halk ın sırtına yükleyen politikalar sonucu, asker-sivil

 bürokrat kesimle halk arasındaki varolan ayr ılık daha da büyümüştü. Bunedenlerden ötürü dönemin iktidar ının izleyebileceği iki yol bulun-maktaydı. Ya, demokratik hak ve özgürlüklerin iadesi ile mevcut düzeniyumuşatmak, ya da devletin ekonomik ve toplumsal hayatın her nokta-sına ulaşan müdahaleleri ile daha merkezi, bir oranda sert bir düzengetirmek. Daha öncede değindiğimiz "Serbest Fırka" girişimi ile birinciyol denendi. Bu denemeden çabuk vazgeçildi. Zaten iktidardaki kadro-

nun bilgi birikimi ve deneyleri ikinci yolun seçilmesine yatk ı

ndı

. Böy-lece 1930'lu yıllarda, Cumhuriyet ilk dönemine oranla daha sert bir tek  parti yönetimine girildi.

Türk Ocaklar ı faaliyetlerini cumhuriyetin ilk döneminde de sür-dürmüşlerdi. Bugün Resim ve Heykel müzesi olan, Etnografya müze-sinin yanındaki bina Türk Ocağı binası olarak inşa edilmiştir. Halkev-lerinin kurulmasıyla birlikte Türk Ocaklar ı lağvedilmiş ve varlıklar ı buyeni kuruluşa devir olunmuştur.

Ekonomik bunalım, Türkiye açısından, doruğa ulaştığı 1932 yı-lında Halkevleri örgütlenmiştir. Halkevlerinin kurulması sırasında

Page 311: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 311/516

Page 312: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 312/516

318 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Garp müziğinin ve garp müziği tekniğinin kökleşmesine, garp tekni-ğine göre Türk müziğinin yaratılmasına ve gelişmesine çalışmak.

iii) Temsil Kolu: Halkevlerinin amaçlar ından önde geleni hal-k ın eğitimi olduğuna göre, temsil kolu bu eğitimin önemli bir aracıdır.Bu kol ülkede tiyatro sevgisini ve tiyatro zevkini kökleştirmeye, ahlaki,terbiyevi ve milli temsillerle halka iyi şeyler telkin etmeye çalışır.

iv) Spor Kolu: "Sağlam düşünceler sağlam inanlarda bulunur"yaklaşımında hareketle spor alanında halka ve gençliğe yararlı olmayaçalışır. Sporu milli karakteri kökleştirmeye, milli bünyeyi sağlamlaş-tırmaya, ülkeye sağlıklı, ahlaklı, mert insanlar yetiştirmeye yarar bir araç say^n halkevleri çalışmalar ı bu ana ilkeye göre düzenlemektedir.

v) Sosyal Yardım Kolu: Gerçek ihtiyaç içinde bulunanlara yar-dım etmek, dispanserler ve gezici doktorlarla hastalar ın imdadına koş-mak; okullardaki çalışkan ve yetenekli yoksul aile çocuklar ına kitap,elbise, yiyecek sağlamak; işsizlere iş bulmak, ülkeye sosyal yardımdüşüncesini yaymak bu kolun başlıca amaçlar ı arasındadır.

vi) Halk Dershaneleri ve Kurslar Kolu: Okuma yazmayı halk arasında yaymak; halk ın bilgisini artıracak dil ve uzmanlık kurslar ı 

açmak; teknik bilgileri halk arasında yaymak, el sanatlar ını teşvik etmek gibi çeşitli işlevle görevlendirilmiş olan bu kol halkevlerinin enetkin faaliyetlerini yapmıştır.

vii) Kütüphane ve Yayın Kolu: Halkevleri çalışma yönergesinin89. maddesinde şu nokta belirlenmektedir: "Kütüphaneler, halk bilgi-sinin ilerlemesine başlıca amildir. Bu sebeple her halkevinde bir kü-tüphane ve okuma odası bulunması Halkevinin ilk kurulma şartla-r ından sayılır". Bu kollar aynı zamanda gençler arasında kitap özet-leme yar ışmalar ı düzenlemek, gezici kütüphaneler kurmak, kitap ser-gileri açmak, okuma odalar ı kurma gibi uğraşılar ı da yapmaktaydı. '

viii) Köycülük Kolu: Halkevleri yönergesinin 104. maddesi bukolun görevlerini şöyle belirler: "Köycülük Kolu'nun temel vazifesi,köylerin toplumsal, sağlık ve estetik açısından geliştirilmelerine veköylü ile şehirli arasındaki kar şılıklı sevgi ve dayanışma duygular ınıngüçlendirilmesine çalışmaktır". Aynı yönergede bu amacın gerçekleş-tirilmesi için Halkevleri üyelerinin sık sık köylere gitmeleri, uygunmevsimlerde köylerde çeşitli törenler düzenleyerek temsiller vermeleri,köyün gelişimi için ellerinden gelebilecek tüm çabalar ı göstermeleri deistenmektedir: Özetlersek zengin ve temiz Türk köyünün yaratılması Halkevlerinin önde gelen hedefi olarak kabul edilmişti.

ix) Tarih ve Müze Kolu: Yurdumuzun tarihini araştırmak, tarihianıtlar ı halka tanıtmak ve sevdirmek, yerel tarihler üzerinde incelemeler yapmak, hatta tarih kültürü ve terbiyesi vermek, gittikçe azalan güzel

Page 313: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 313/516

Tek Ulus, Tek Parti, Tek Ş ef Dönemi 319

Türk eserlerini, etnografîk değeri olan eşyalar ı toplama, folklor araştır-malar ı yaparak bunlar ı yayınlamak vb. gibi görevler bu kola verilmişti.

Medeni haklar ına sahip her Türk vatandaşı halkevi kollar ından birine yazılabilirdi. Halkevlerinde seçimler iki yılda bir yapılırdı. Diğer taraftan, yılda bir kere, halkevinin tüm üyeleri toplanarak başkanın yıl-lık faaliyetlere ilişkin raporunu dinlerdi. Halkevlerinin gelirleri bulun-duklar ı yörenin parti örgütünce kar şılanırdı. Halkevleri hiçbir zamankendilerine bir gelir sağlamak için çalışmazlardı. Her Halkevi yıllık fa-aliyetlerine uyumlu bütçe yaparak bunu bağlı bulunduklar ı yörenin partiörgütüne onaylatırlardı. Halkevleri başkanlar ı, yörenin parti yönetimkurulu taraf ından seçilirlerdi. Bunun tek istisnası Ankara'ydı. AnkaraHalkevi Başkanı parti genel idare heyeti taraf ından seçilirdi.

Halkevi açılabilmesi için yönetmelikte belirlenen kollardan en azüçünün faaliyete geçmesi ya da kurulması gerekliydi. Bu kollan da ku-ramayan yörelerde Halkevi gereksinimini kar şılamak için "Halk Oda-lar ı" kurulmuştur. 1941 yılında ilk olarak 141 Halk Odası açılmıştır.1950'ye kadar bu sayı 4.000'i bulmuştu.

Bilindiği gibi ilk Halkevi 1932'de açılmış, o yılın sonuna kadar 

Halkevi sayısı 34'e ulaşmıştır. Halkevilerinin kapatıldığı tarihte yurtdüzeyinde 478 Halkevi ve 4322 Halkodası bulunmaktaydı.Halkevlerinin nicel ve nitel açıdan hızlı geliştiği dönem 1932-1940

yıllan arasıdır. Bu dönemde Halkevleri partinin tartışmasız demir yumruklu bir ideoloji merkeziydi. Aynı dönem içersinde 23750 konfe-rans verilmiş, 12.350 temsil sahneye konmuş, 9050 konser icra edil-miştir. Üye sayısı % 506 artmıştır. Halkevi kitaplıklar ından ilk yıl149.949 yurttaş yararlanırken okuyucu sayısı 1940 yılında 2.557.853'eçıkmıştır.

Halkevlerinin 1932-1950 arasındaki faaliyetleri gözden geçiril-diğinde yaygın eğitimin kuramsal ilkeleriyle, propaganda amaçlı ileşi-tim kuramlan doğrultusunda ilginç bir uyumun sağlandığı görülmek-tedir. Ne var ki, sağlanan bu uyum sadece yüzeyde kalmıştır. Özellikle

dil ve tarih öğelerine verilen ağı

rlı

k. Batı

öğeleri yoğun olan sanatyapıtlar ının özendirilip, sergilenmesi köye yönelik biraz tepeden inmecidiye niteleyebileceğimiz araştırmalar ve bunlann getirdiği öneriler üzerine bina edilen konferans ve yazılı eserlerin içeriği bu yargımızı kanıtlayan eğilimlerdir.

Toplumsal yapı değişikliklerinin ancak toplumun ortak çıkarlar ı  bulunan kesimleri arasında organik bir bütünleşme ve ittifakla ger-çekleşebileceği doğrusu, bir yana bırak ılarak, üst düzeydeki kültürel gi-rişimlerle böylesine dönüşümler gerekleştirmek için Halkevleri bir 

Page 314: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 314/516

320 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

yaygın eğitim aracı olarak kullanılmıştır. Dil ve Tarih incelemeleri, bukonulardaki ayır ımcı politika sonucu yığınlar taraf ında pek kabul gör-memiştir. Özellikle dil çalışmalar ı, Aydınlarla halk arasındaki uçuru-mu kapatmak bir yana, daha da açmıştır. Köye yönelik çalışmalar ise

 bol bol öğüt verme niteliğindeydi. Çalışmalar köylüye pahalıya maloluyordu. Köy topluluğunun girişkenliğini artır ıcı, kendi sorunlar ınasahip çık ıcı bir rol oynamıyordu. Halkevlerinin yayın kollan yaklaşık 50 dergi ve sayısı konusunda kesin bir bilgiye sahip olamadığımız kitapve broşür çıkarmıştır. Dergiler arasında en ünlüsü Ankara Halkevininçıkardığı "Ülkü" dergisidir. "Ülkü" partinin ideolojik çizgisini yansıtan

 bir yayın organıydı.Parti genel sekreteri Recep (Peker) Bey'in, derginin Şubat 1933' te

yayınlanan birinci sayısında yer alan "Ülkü Niçin Çık ıyor" başlıklı ya-zısında şu noktalar üzerinde durulmuştur: "Ülkü karanlık devirleri ar-kada bırakarak, şerefli ve aydınlık bir istikbale giden yeni neslin heye-canını beslemek, cemiyetin kanındaki ink ılap unsurlar ını ısıtmak, ileriadımlar ı sıklaştırmak için... Ülkü, bu büyük yola katılanlar arasındakafa birliği, gönül birliği ve hareket birliği yapmak için... Ülkü, milli

dile, milli tarihe, milli sanatlara ve kültüre hizmet için... Ülkü, bütün bugayelere hizmet yolunda çalışan Halkevlerinin ruhundaki harareti yazı vasıtalar ıyla yaymak için... çık ıyor. Bu tarif, Büyük Milli Reisin mec-muaya yak ıştırdığı ve verdiği ÜLKÜ adı ile neşir maksadı arasındakisık ı münasebeti de gösterir." Ülkü dergisindeki yazılar ın dağılımı daağırlığın dil ve tarih konular ı üzerinde yoğunlaştığını göstermektedir.Bu konuda tam 147 makale, araştırma ve inceleme dergide yar almıştır.Oysa iktisadi konularda sadece 49 makale bulunmaktadır. Edebiyatmakaleleri bile sayı ve sayfa miktar ı bak ımından iktisattan daha fazlayer kaplamaktadır. Demokrasiyi konu alan bir makaleye ise rastlanıl-mamıştır.

Derginin Nisan 1933 tarihli üçüncü sayısında da yer alan Recep(Peker) Bey'in yazısı, iktidardaki tek partinin demokrasi ve özgürlük 

anlayı

şı

ortaya koymaktadı

r. Yazı

n başlı

ğı

"Disiplinli Hürriyet"tir.Yazının dikkati çeken bazı bölümlerini aynen yansıtıyoruz:"Hukuku Beşer beyannamesindeki [Fransız devriminde yayınla-

nan İnsan Haklar ı Bildirgesi] mutlak hürriyet telakkisi bütün dünyaya basmakalı p aşılandı. Her şeyin iyisini ve doğrusunu yapmak davasındaolan Avrupalılar bu telakkiyi zamanlar ına, muhitlerine, milletlerin hu-susi şartlar ına ve kabiliyetlerine uygun hale koyamadılar... HukukuBeşer (İnsan Haklan) hürriyeti nasıl bir zulüm devrinin aksülameli ise

 bugün doğan ve bazı memleketlerde yer alan kar şı fikirler, sık ı idaretipleri de ölçüsüz hürriyetin aksülamelidir... Hürriyet ve disiplin ara-

Page 315: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 315/516

Tek Ulus, Tek Parti, Tek Ş ef Dönemi 321

sında muvazene kuramayan milletler bu k ısa günün her saatinde büyük hadiselerle sarsılmaya mahkumdurlar... Türkler, arkasındaki beş-onasr ın gölgesine sığınmış uydurma "Sun'i" bir millet değildir. Onun içinarkamızda olduğu kadar önümüzde de uzun devirleri kucaklayan bir 

ülküyü tahakkuk ettirecek uzun hay atlı

ebedi bir devlet kuruyoruz...Hürriyetin ve disiplinin hudutlar ını, tatbik olunduklar ı millet hayatınınkendi hususi şartlar ı çizer... Biz, nizamlı, emniyetli bir devletin vatan-daşlar ına hürriyetin usaresini tattınrken, serseri dağınıklığın, milliyetsiz

 boşluğun ve en kuvvetli cemiyetleri dağıtip parçalayan serkeşlik veitaatsizliğin yık ı p öldürücü tesirlerinden anlayan, bundan kaçan yepyeni

 bir millet olarak yetişmek istiyoruz. Disiplinli Hürriyet!... Bu, Cum-huriyet Halk Fırkası evlatlar ına, Halkevlerinde hergün biraz daha yeti-şip açılan memleket çocuklar ına ve bütün vatandaşlara "Mot d'ordre"(Emir sözcüğü) olmalıdır".

Halkevlerinin demokratikleşme süreci açısından bir değerlendir-mesini yaptığımız zaman şu noktalar öne çıkmaktadır:

 —   Halkevleri tek yönlü, asker-sivil bürokrasinin önderliğinde veyukar ıdan yönetilen, katılım kanallar ı ancak resmi ideoloji doğ rultusunda açık olan, halk ın ve köylünün kültürel düzeyini (batılılaşmayönünde) yükseltmeye çalışan kuruluşlardır. Bu özelikleri başar ısızlıklar ının da temel nedeni olmuştur. Öğretici, yol gösterici olarak ortaya çıkan hoşgörüsüz bürokrat yaklaşımı halk ı bir itişe, bilgisizliğesar ılmaya adeta özendirmiştir.

 —   Tek parti döneminin Tarih ve dilde öztürkçeleştirme biçiminde somutlaşan resmi ideolojisi (Bir anlamda ırkçı öğeleri de içeren)Halkevlerinde ve onun çeşitli kollar ında başat bir eğilim olarak ortayaçıkmıştır.

 —   Çağdaş uygarlık düzeyine çıkmayı yüzeysel bir batılılaşmaolarak ele alan ve yorumlayan Halkevleri, Türk halk ını üstün k ılabilecek iç dinamikleri hiçbir zaman sezinleyememiştir. Oysa tarih sürecinde Türk insanı, bir yandan toplum mutluluğunun üstün tutulduğu

düzenleri yaratırken, öte yandan da bu düzene özgü ve aktif bir biçimolan katılım yollar ını da zaman zaman aramıştır.

 —   Halkevleri ikili niteliklerinden ötürü, batı uygarlığının kültürel uzantısı olan aydınlar ın ve bürokratlar ın etkisine rağmen, toplumun sağlıklı güçlerini yanına alabilen çalışmalar ı da zaman zamangerçekleştirebilmiştir.

 —   Halkevleri, olumlu ve olumsuz yönleriyle, Türk toplumunungeçirdiği önemli bir deneydir. Bu deneyin ortaya çıkardığı bulgulara

 bakarak diyebiliriz ki, aydın-halk ikilemini arttır ıcı; toplumun üreticigüçlerinin yar ına dönük özlemlerini gözönünde bulundurmayan ve be-

Page 316: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 316/516

322 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

lirli bir tarihi geçmişin üzerinde yükseldiği halde geçmişini (özellikleOsmanlı dönemini) bir ölçüde yadsıyan, toplumun mutluluğunu üstünk ılan değerleri yaratırken, halk ın bu düzene özgün ve aktif biçimindekatılımını sağlamayan bu tip modeller yasalarla yaşatılsa bile toplumsalyaşam içersinde etkinliklerini yitirmeye bir yerde mahkumdurlar. Hal-kevi deneyi bunun güzel bir örneğidir.

4) Cumhuriyet Halk Partisi Katılamıyor:

Serbest Fırka ve aynı dönemde kurulan diğer iki partinin kapatıl-masından sonra tek parti dönemi başlamıştır. 13-14 Mayıs 1931'detoplanan CHF'nın Büyük Kongresi yeni bir programı kabul etmiştir. Bu

 programın giriş bölümünde şuna değinilmektedir: "Cumhuriyet Halk Fırkasının programına temel olan ana fikirler, ink ılabımızın başlangı-cından bugüne kadarki fiiliyat ve tatbikatta aşikârdır. Bundan başka bufikirlerin başhcalar ı f ırkanın 1927 senesinde Büyük Kongrece tasvipedilen Umumi Reisliğin beyannamesinde ve 1931 TBMM intihabı mü-nasebetiyle yayılanan beyannamede tesbit olunmuştur". Yeni progra-

mın geçmişle olan ilişkisi bu şekilde açıklanmıştır. Birinci maddedeVatan ve Millet tanımlar ı verilmektedir: "Vatan hiçbir kayıt ve şart al-tında ayr ılmaz bir teşekküldür" biçiminde, bugünde klasikleşmiş olarak kullanılan bir tanımla verilmektedir. Millet ise şöyle belirlenmektedir:"Millet, dil, kültür ve mefkure birliği ile birbirine bağlı vatandaşlar ınteşkil ettiği bir siyasi ve içtimai heyettir". Bu tanım bugün Atatürk Milliyetçiliği olarak ifade edilen, "ülke sınırlan içinde yaşayan her va-tandaş Türkdür" yaklaşımından farklıdır. Dil, kültür ve ülkü birliğitemel kabul edilmiş ve bu birliğin oluşturduğu siyasi ve içtimai heyetmillet olarak kabul edilmiştir. Yani dar anlamlı bir millet anlayışı bu-rada söz konusudur. Günümüzde çok sözü edilen Anadolu mozaiği butanımla dışlanmaktadır.

Programın ilginç noktalar ından biri de üçüncü maddedir. Maddede

devlet şekli konusunda parti görüşü şöyle yer almaktadı

r: "Devletinesas teşkilatı: Türk milletinin idare şekli, vahdet-i kuvva esasına müs-tenit olan devlet şeklimizdir. Bu şekilde Büyük Millet Meclisi milletnamına hakimiyet hakk ını kullanır; reisicumhur ve icra vekilleri heyetionun içinden çıkar. Hakimiyet birdir, kayıtsız şartsız milletindir. Devletteşekküllerinin en muvaf ık ının bu olduğuna kanidir". Görüldüğü gibi

 bugünkü kuvvetler ayr ılığı yerine kuvvetlerin birliği (Tevhid-i Kuvva)ilkesi savunulmaktadır. Böylece yargı, yürütme ve yasama yetkileriTBMM'nde toplanmıştır. 1931 programındaki güçler birliği ilkesinindaha köktenci bir yönetim yaklaşımı olduğunu kabul etmemiz gerekir.

Page 317: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 317/516

Tek Ulus, Tek Parti, Tek Ş ef Dönemi 323

"Hürriyet, Müsavat, Masuniyet-i Mülkiye" hakk ı programın dör-düncü maddesinde ele alınmıştır. Bu temel haklar ın Anayasa çerçeve-sinde "Mahfuz" bulunacağı yani korunacağı belirtilmiştir. Bireyin kişi-sel haklar ının "masuniyeti" konusunda bir güvence verilmemiştir.Böylece korunacağı ileri sürülen haklann sadece kağıt üazerinde kalmatehlikesi de ortaya çıkmıştır. Nitekim parti iktidar ının bu konudaki uy-gulamalar ı da söz konusu tehlikenin varlığını göstermektedir.

CHF'nın 1931 programında ilk kez altı ilke birlikte ele alınmıştır.İkinci k ısmın birinci maddesinde söz konusu altı ilke şöyle sıralan-maktadır: "Cumhuriyet Halk Fırkası'nın ana vasıflar ı: Cumhuriyet Halk Fırkası; a- Cumhuriyetçi, b- Milliyetçi, c- Halkçı, ç- Devletçi, d- Laik,e-İnk ılapçıdır.". Bu ilkelerin tanımlar ında, bugünlere göre farklılıklar vardır. Özellikle milliyeçilikte dar anlamlı bir millet temeli ta-nımlanmaktadır. Halkçılık; sınıfsız, imtiyazsız bir topluma uyumlu bir şekilde ele alınmıştır. Laiklikte, birinci f ıkranın "Fırka, devlet irade-sinde bütün kanunlar ın, nizamlar ın ve usullerin ilim ve fenlerin muasır medeniyete temin ettiği esas şekilleri ve dünya inançlar ına göre yapıl-masını ve tatbik edilmesini prensip kabul etmiştir." şeklindeki yaklaşı-

mı, tanımı bugünküne oranda daha bir anlaşılır k ılmaktadır. İnk ı-lapçılık yeni yapılar ı koruma ve idame ettirme anlamındadır. Süreklilik söz konusu değildir. Oysa ink ılapçılığın sürekliliği temeldir. Dondu-rulması söz konusu değildir.

Bu k ısmın ikinci maddesinde "sınıf yok, iş bölümü var" yaklaşımı ile şunlar yer almaktadır: "Türkiye Cumhuriyeti halk ını ayr ı ayr ı sınıf-lardan mürekkep değil ve fakat ferdi ve içtimai hayat içinde iş bölümüitibar ıyla muhtelif mesai erbabına ayr ılmış bir camia telakki etmek esas

 prensiplerimizdendir". Aynı maddenin (A) bendinde ise zümreler vemenfaatler  şu şekilde ele alınmaktadır: "Küçük çiftçiler, küçük sanayierbabı ve esnaf, amele ve işçi, serbest meslek erbabı, sanayi erbabı,

 büyük arazi ve iş sahipleri ve tüccar Türk camiasını teşkil eden başlıcaçalışma zümreleridir. Bunlar ın herbirinin çalışması, diğerinin ve umumicamianın hayat ve saadeti için zaruridir. Fırkamızın bu prensiple istih-daf ettiği gaye sınıf mücadelesi yerine içtimai intizam ve tesanüdütemin etmek ve birbirini nakzetmeyecek surette menfaatlerde ahenk tesis eylemektedir. Menfaatler, kabiliyet ve çalışma derecesiyle müte-nasip olur". Sınıf gerçeğini gözardı eden bu düşüncenin tutarsızlığı veköksüzlüğü ortadadır. Bir yandan sınıflar ı reddederken, diğer yandan,zümreleri belirlemek programın yapısına ters düşmektedir.

Programda amele ve işçilerle ilgili bölümde şöyle denilmektedir:"Milliyetçi Türk amelesi ve işçilerinin hayat ve haklar ını ve menfaat-lar ını gözönünde tutacağız. Say ile sermaye arasında ahenk tesisi ve bir 

Page 318: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 318/516

324 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

iş kanunu ile ihtiyaca kafi hükümlerin vaz'ı f ırkanın mühim işleri ara-sında görülür." Öncelikle amele ve işçi ayır ımının hangi temelde yapı-lacağı belli değildir. Bilindiği gibi bu iki sözcük eşanlamlıdır. Niçin

 programda böyle kullanıldığı anlaşılamamaktadır. Dikkat edilirse me-tinde "Milliyetçi Türk amelesi ve işçisi" deyimi vurgulanmıştır. Buyaklaşım programın temelindeki düşünceyi ortaya koymuştur. Diğer yandan aynı madde de değinilen "İş Kanunu" ise 1936' da çıkar ılmıştır.Sendikalaşmayı, grevi ve toplu sözleşmeyi yok sayan bu kanun işçileresınırlı haklar ve güvenceler getirmiştir.

Programda eğitim için "Milli talim ve terbiye" başlığı altında şuilkeler öne çıkar ılmıştır: "Kuvvetli cumhuriyetçi, milliyetçi ve laik va-tandaş yetiştirmek tahsilin her derecesi için mecburi ihtimam noktası-dır. Türk milletine, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ve Türkiye dev-letine hürmet etmek ve ettirmek hassası bir vazife olarak telkinolunur... Bilhassa seviyeyi, milli derin tarihimizin ilham ettiği yüksek derecelere çıkarmak büyük emeldir... Fırkamız, vatandaşlar ın Türkünderin tarihini bilmesine fevkalade ehemmiyet verir. Bu bilgi, Türkünkabiliyet ve kudretini, nefsine itimat hislerini ve milli varlık için zarar 

verecek her cereyan önünde yık ılmaz mukavemetini besleyen mukad-des bir cevherdir."Bu alıntılar Fırka' nın eğitim konusunda katı disiplinli ve milliyetçi

 bir düşünceye sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Günümüzdeki"Milli Tarih", "Milli Coğrafya" gibi kavramlar ın kökenini 1930' luyıllara dayandığını programın bu hükümleri ortaya koymaktadır.

Program tek partinin gücünü pekiştirmeyi amaçlayan ilke ve he-defleri de içermektedir. Yedinci k ısmın birinci maddesi bu doğrultu-dadır: "Bütün ink ılap neticelerini ve vatandaşın tam emniyetini ve millinizam ve inzibatı, dahili ve adli teşkilat ve kanunlar ıyla koruyan vehiçbir hadise ve tesir önünde sarsılmayan bir hükümet otoritesi kurmak ve işletmek işlerimizin temelidir." Yani devrimleri, milli nizamı ve içgüvenliği korumak için güçlü hükümet otoritesini kurmak. Gelecekte

de, tek parti hükümeti döneminde de CHF (sonralar ı

CHP) bu amacauygun bir düzeni kurmuştur.Bu programı tamamlayan bir de "Halk (parti) hatipleri" yönetme-

liği bulunmaktadır. Parti örgütünün tüm aşamalar ında oluşturulacak halk hatipleri, bölge ve yöredeki halka partinin amaçlar ını, kararlannı açıklamakla yükümlüydüler. Parti böylece ideolojik bir bütünlüğü sağ-lamayı düşünmekteydi. Daha sonralar ı kurulan Halkevleri bu görevidaha etkin bir biçimde yerine getirdiği için "Halk hatipleri"nin ömrüuzun olmadı.

1930'lu yıllarda CHP "Tarih Tezi" ve "Güneş Dil Kuramı" ile

Page 319: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 319/516

Tek Ulus, Tek Parti, Tek Ş ef Dönemi 325

halk ın "ulus devlet" oluşumu içersinde ideolojik birliğe yöneltilmesineçalışmıştır. İktidardaki tek parti "ink ılap" ideolojisinin kendisi dışındasavunulmasına bile tahammül edememiştir. "Kadro" dergisinin kapan-maya mecbur edilmesi de bu tutumun bir çeşit kanıtıdır. Bu boşluk da

 başta "Ülkü" olmak üzere, çeşitli halkevlerinin çıkardığı dergilerledoldurulmaya çalışılmıştır.

1930'lu yıllarda CHP'nin işçi sınıf ına bak ış açısı da, "CHP İzmir İşçi-Esnaf Kurumlar ı Birliği" bürosunun yayınladığı bir kitapçıkta çok güzel sergilenmiştir. Şöyle ki: "Türk işçisi milliyetçidir" başlıklı yazıdaşu düşünce öne çıkar ılmıştır. "Türk işçisi ne sermayeyi ezen şımar ık bir iştirakçiliğe, ne de işçi kemiklerinden kuleler yapmak isteyen bir 

 burjuvaziye mütehammil değildir... Türk işçisi Adam Smith'in müte-merrit şakirtleri gibi devleti banker kasasının bekçisinden ibaret gör-müyor. Buna kar şın sermayeyi ve özel benliği inkar eden istipdadı danefyeder."

İşçi ve Esnaf Birlikleri CHP taraf ından örgütlenmiştir. Böylelikle parti işçi ve küçük esnaf ı denetimi altında tutmak istemiştir. Diğer yandan her f ırsattan yararlanarak Bolşevizme (Komünizme) kar şı ol-

duğunu da vurgulamıştır. Örneğin Atatürk'ün ABD'den gazeteci GladysBaker'le yaptığı mülakatta söylediği şu sözler çok ilginçtir: "Tür-kiye'de Bolşeviklik olmayacaktır. Çünkü Türk hükümetinin ilk gayesihalka hürriyet ve saadet vermek, askerlerimize olduğu kadar sivil hal-k ımıza da iyi bakmaktır. Türkiye'de işsizlik yoktur. Milletimizin efradı 

 boş zamanlar ında sıhhi dinlenme imkanlar ına maliktir". (Ulus, 21 Ha-ziran 1935)"

CHP'nin 1930'lu yıllardaki düşünsel eğilimini, partinin yayın or-ganı olan "Hakimiyet-i Milliye" (sonradan Ulus) gazetesindeki bazı makalelere bakarak izleyebiliriz:

"Başka memleketlerde olduğu gibi, Türkiye'de dahi en k ısa yoldannormal refaha gitmek için, yalnız, kararlar ını doğru veren, yanlışı za-manında düzelten, istikrarlı bir siyaset güden bir devlet organizmi değil,

kar şı

tarafta, herkesin sarsı

lmaz bir inzibat ve itaat hissi ile bu organiz-min verdiği direktifleri, vazife ve külfetleri kabul etmesi lazımdır"(Falih R ıfk ı, 12 Eylül 1932).

"Halk Fırkası'nın hükümetlerine verdiği ana istikamet nasıl sınıf-sızlık ise hususi ve resmi bütün iktisat cihazlar ına verdiği paroladamemleketçiliktir." (M. Celal (Bayar), İktisat vekili, 12 Eylül 1932).

"Kemalizm, Roma yürüyüşünün onuncu yıldönümünden dolayı faşistliğe en samimi tebriklerini sunar." (Falih R ıfk ı, 28 Ekim 1932).

"Türkiye kendi halk ı içersinde sınıf mücadelelerine sebep vemahal bırakmayan bahtiyar memleketlerden biridir. Diğer memleket-

Page 320: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 320/516

326 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

lerdeki feci vaziyeti gördükçe f ırkamızın bu husustaki gayret ve hassa-siyetinin ne derece yerinde olduğunu takdir etmemek mümkün değil-dir." (Zeki Mesut, 26 Kasım 1932).

"Her tarafta yeni içtimai nizamın gayesi sınıf kavgalar ını ortadankaldırmak olduğu; demokrasi müessesenin ıslahı için düşünülen baş-lıca tedbirlerden biri milli menfaatlar ın münakaşasını f ırlca kavgalar ı içinde oyuncak olmaktan kurtarmaktır. " (Falih R ıfk ı, 14 Aralık 1932)

"Adam Smith ve Lenin ve bütün ervah, hem yerlerinde rahat, hemde iyi saatte olsunlar." (Falih R ıfk ı, 9 Mayıs 1933)

"... Türkiye için fertçilik çoktan iflas etmiş olmalıydı. Henüzyaşaması hortlak yaşaması gibidir. Türk için "Fert yok, Cemiyet var"düstûru bir temel olma yolunu tutmalıdır." (Kazım Nami, 9 Temmuz1933)

"... Şimdilik elde iki sarsılmamış mevhum var: Halk ve millet. Her ağızdan sınıfsızlık ve milliyetçilik kelimesi ak ıyor." (Falih R ıfk ı, 28Temmuz 1933)

1935 yılında CHP dördüncü kurultayını topladı, programını "Tek ulus, tek  şef, tek parti" anlayışı ile gözden geçirip, değiştirdi. Recep

(Peker) Bey'in CHP Genel Sekretri olarak program değişikliğini açık-layan radyo konuşmasındaki önemli noktalar şunlardı:"Amme (Kamu) haklar ında anar şiyi besleyen, ekonomide ulusal

çalışmayı yı pratan ve ulus yığınlar ını istismar eden liberalizme kar şı cephemizi daha sıklaştır ıyoruz. Halklarda hürriyetin sınırlar ını, devletvarlığının otorite sınırlar ı içinde alıyoruz. Teklerin ve hususi topluluk-lar ın ferdiyetini genel menfaatlere ayk ır ı olmamak kaydıyla bağlıyo-ruz. Ancak her yerde son nefesini vermekte olan liberal devlet tipininkucağında beslenip büyüyen çatışmalar zincirini k ır ıyoruz, sınıf kavgası yollar ını sımsık ı kapatıyoruz... Grev ve lokavt yasak olacaktır. Biz

 proletarya-burjuva tasnifi içinde yaratılan sınıf kavgası, sınıf intikamı,sınıf tahakkümü fikirlerine yer vermediğimiz kadar, kontrolsüz geniş istihsalciliğin müstehlikleri (tüketicileri) istismar etmesi fikrini de be-ğenmiyoruz... Köylüyü toprak sahibi yapmayı bir parti prensibi olarak almakla bütün yurttaşlar kendilerinin olan ülke üzerinde, kendi mülküolan topraklarda genel için ve kendileri için çalışır, yaşar, onurlu, var-lıklı bir kitle haline getirmek istiyoruz... Biz liberal devlet tipinin ta-nıttığı, hergün bir kar ışıklıkla devletin durumunu, ileri gidişini, hızını 

 bozan, yurttaşlar ı birbirine düşüren, bütün veri ve fena tohumlar ın ye-şermesine yolaçan nizam ve birlik düşmanı klasik demokrasi yerineyurttaş zekasını besleyip, açılmasına da yol veren, sevgiye ve inancadayanan, disiplinli bir beraberliği üstün sayıyoruz... Bir ulusun her zorluğa göğüs gerecek bir olgunluğa erişmesi için klasik terbiyeden

Page 321: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 321/516

Tek Ulus, Tek Parti, Tek Ş ef Dönemi 327

 başka yığma devamlı ve yeni Türkiye'nin gidişine uyan bir halk terbi-yesi vermeyi çok gerekli buluyoruz."

Recep (Peker) Bey'in kurultaydaki söylevi ise 14 Mayıs 1935 ta-rihli Ulus gazetesinde yer almıştır. Bu konuşmada şu noktalar özenlevurgulanmıştır: "Feodal devlet fikri yık ıldı. Onun yerine liberal devletkuruldu. Liberal devlet acıklı esirlik devirlerinden çıkmış, insanlığı buhür yaşayış sarhoşluğunun tesiri altında bulundurduğu zamanlar libe-ralizm aldı yürüdü. Onun ana çizgisi olan haklarda hürriyetin ve çalış-mada, kazanmada hürriyetin tatbik edilişleri zamanla derin suistimalle-re uğradı. Haklarla hürriyetin suistimali insanlar ı, yık ı p, çürüten bir anar şi devrine götürdü... Hepsi bir tarafa çeken, hepsi birbirini yı pratanve devleti düşüren fikirler, sözler, yazılar sürüp gitti... Liberal devlettipinin de bütün bu sebeplerle artık can çekişmekte olduğunu söyleme-liyiz. Feodal devletten sonra gelen liberal devletin yık ılışı ulusal devle-tin doğuşu devrini getirmiştir... Arkadaşlar ım Türkiye'de teklerinmenfaati umumun menfaati sının içinde bulunacaktır... Türk işçisini veesnaf ını da teşkilatlandırmak programımızda yer almıştır. Bu teşkilat-landırma bildiğimiz klasik işçi teşiklatlandır ılmasmdan başka üstün ve

ulusal fikirlerle olacaktır. Biz onlar ı, devrini yaşamış, hükümleri geçmiş ve ihtiyarlamış olan sosyalist cereyanlar ın verdiği yurt içinde yurttaşakar şı mücadele yoluyla değil, kendi ulusal anlayış ve zihniyetlerimizlekuruma bağlayacağız... Demokrasi bir nas, bir ayet değildir. Bir ruh, bir espri, bir manadır. Yapılan işler ak ıl denilen bir süzgeçten geçirildiktensonra, meclis denilen bir kaba uydurulduktan sonra tatbik edilirse faydaverir, kök tutar. Zigana (dağının) üzerine portakal dikilmez."

Recep Bey'in önemli noktalar ında alıntılar yaptığınızı bu konuş-malar ı CHP'nin tek parti yönetiminin başat yaklaşımlar ını ortaya koy-maktadır. Kurultayın toplandığı günlerde Falih R ıfk ı (Atay), RecepBey'in değindiği konulara daha bir açıklık getirmektedir: "Programınruhu Türkiye'yi yüksek devlet kontrolü altında planlaştırmaktır. Neekonomi, ne turizm, ne bayındırlık, ne tar ım ne de kültür işlerinden

hiçbiri kontrol ve planlama dı

şı

nda kalmamı

ştı

r. Plan, devlet ve halk kuvvetlerini toplu çalıştırmak, ulusal sermayeyi tam veriminde ve de-ğerinde tutmak demektir... Parti her şeyin üstünde sert bir yaşam ister"(Falih R ıfk ı [Atay] 13 Mayıs 1935).

Diğer yazı ise "Demokrasi ve Partiler" başlığı altında şu noktalanvurgulamaktadır: "Her şey bire ve sıf ıra doğru eksilerek gider. Bütünkurallar gibi bunun da bir istisnası vardır. Onlar ın bire ve sıf ıra doğruartarak gittiklerini görmekteyiz. Yalnız bir ve sıf ır rakamlar ının hangisayıdan sonra geldiğini kestirmek biraz güçtür. Almanya'da 15'densonra bir, Bulgaristan'da 55'den sonra sıf ır geldi. Türkler uzun dağı-

Page 322: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 322/516

328 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

nıklıktan sonra birlik oldular. 1908 ile 1912 arasında öyle zamanlar bi-liriz ki, imparatorluğun içinde her fert bir parti idi. Bizim kurtuluşumuztoplanmamızdadır."

CHP 1930-1945 arasında çok sık ı bir ideolojik katılığı olan tek  parti olarak Türkiye'yi yönetmiştir. Bu dönem içersinde parti ve devletörgütü birleştirilmiştir. Örneğin valiler bulunduklar ı ilin parti başkanı olarak görev yapmışlardır. Temel yaklaşım "fert yok, cemiyet vardır"ilkesinde somutlaşmıştır. Bireyin haklan görevinin arkasında kalmıştır.Temel haklar, özgürlükler partinin belirlediği sınırlar içersine hapsedil-miştir. Özgürlüklerden söz etmek mümkün değildir. Özellikle sol dü-şünce üzerindeki bask ılar çok ağırdır. Örgütlenme hakk ı yoktur.

Böylesine ideolojik dar kalı plar ı olan bir partinin yönetiminde de-mokrasi ve demokratikleşme hiçbir şeklide gündeme gelmemiştir. Parti

 programındaki ilkeler bireyin özgürlüklerini k ısıtlayan, örgütlenmeyehoşgörü ile bakmayan bir yapıdadır. Bu nitçlikler îttihat ve Terakkiden

 beri Türkiye halk ının bildiği bir yaklaşımdır. Ne varki iktidar ın bu ya- pısı uzun süre ülkede düşüncelerin yeşermesini engellediği gibi, insan-lar ın partinin belirlediği normlar içinde kalı plaşmasına da neden ol-

muştur. CHP'nin bu yapısı halkla da yabancılaşmasını ortayaçıkarmıştır. Yığınlar CHP'ye çekinerek bakmayı alışkanlık haline ge-tirmişlerdir.

5) 1930'lu Yılların Dikkati Çeken Olayları: 

a) Gençlik Örgütleniyor, Wagon-Lits ve Razgrad Mitingleri 

1933 yılı gençliğin örgütlenmesine tanık olmuştur. Bu örgütlenmede partinin öncülük payı vardır. Kurulan örgüt "Milli Türk Talebe" birliğiadını aldı. Birliğin başkanı Yüksek Mühendis Okulu (Teknik Üniversi-te) öğrencisi Tevfik (İleri) Bey'di. Bu birlik milliyetçilik duygular ını gençlik kesiminde yüksek k ılmak, pekiştirmek amacındaydı. Amblem

olarak "Bozkurf'u seçmişlerdi. O dönemde pullar ı

n, kağı

t paralar ı

nüzerinde de "Bozkurt" resmi bulunmaktaydı. Güçlendirilmeye çalışılan"Ulus devlet" anlayışının bir işareti olarak kabul ediliyordu. Örgütündergisi ise sadece üniversite gençliği arasında değil, ortaöğretim öğ-rencileri arasında da yaygın olarak okunmaktaydı.

Örgüt yıl içersinde üç olayla uğraştı faaliyetlerini bunlara odak-laştırdı. Bu yılın ilk gençlik hareketi "Wagon-Lits" (Yataklı Vagonlar)şirketine yönelikti. Şirketin yabancı uyruklu müdürünün Türk memur-lar ından birine telefonda Türkçe konuştuğu için hakaret etmesi, Türk-çeyi aşağılaması ve sonunda memuru işten çıkartması kamuoyuna yan-

Page 323: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 323/516

Tek Ulus, Tek Parti, Tek Ş ef Dönemi 329

sıyınca olay patlak verdi. Üniversite Emini (rektör) Tahir Bey'in en-gelleme çalışmalar ına rağmen, Milli Türk Talebe Birliği'nin öncülü-ğünde hareket eden gençlik şirketin idare binasının önünde toplanmaya

 başladı. Müdür bu durumu görünce memurlar ı gönderdi, büronun ke- penklerini kapattırdı. Bina önünde toplanan yığın Türkiye'de Türkçekonuşulur mealinde sloganlar atarak, ellerine geçirdikleri her şeyle bi-naya saldırdılar. Kepenkleri, sonra da camlar ı k ırdılar. Güvenlik güçle-rinin çağırdığı  İtfaiye'nin kalabalığın üzerine su sıkmasından sonraöğrenciler Köprü'ye doğru yürüdüler, yol üstünde bulunan Kara-köy'deki "Wagot-Lits" şubesinin de camlar ını kurdular. Babıali'ye yö-neldiler. Cumhuriyet gazetesi önünde bir konuşma yapan Peyami Safa"Türk diline dil uzatanlar ın dilleri kurusun" diyerek heyecanı doruğaçıkardı. Daha sonra gençler dağıldılar. Bu olay Türkçe konuşulmasınayönelik bir dizi "Vatandaş Türkçe Konuş" kampanyasının başlangıcını oluşturdu (Şubat 1933).

Bu olaylardan sonra üniversite konferans salonunda (23 Mart1933) de yapılan toplantıda dil seferberliği ve vatanı tanıma konusu elealındı, ulusal bilincin yerleştirilmesi için çalışılması üzerinde duruldu.Toplantı sonunda "Türk ink ılabının büyük baş buğu Gazi MustafaKemal Paşa'ya" şu telgraf çekildi: "Bugün üniversite konferans salo-nunda toplanan yüksek öğrenim gençliği, baş buğluğunu yaptığınız

 büyük dil savaşında canla başka çalışmaya karar verdi." Gazi'nin yanıtı ise şöyleydi: "Ulusal ülküye ulaştıran özdil yolunda şaşmaz büyük adımlarla durmadan yürümeye verdiğiniz değerden dolayı sizi öve-rim."

Milli Türk Talebe Birliği'nin öne çıktığı diğer olay ise RazgratOlayı'dır. Bulgaristan'ın Deli Orman bölgesinde Razgrat'ta 16 Nisan1933 gecesi büyük bölümü öğrenci olan Bulgar gençleri Türk mezarlı-ğına saldırmışlar, önce bekçi kulübesini yakmışlar, sonra mezar taşla-r ını k ırmışlar, mezarlar ı açarak, kemikleri etrafa saçarak ezmişlerdir.Türklerin bu konudaki yak ınmalar ına Bulgar makamlar ı ilgi gösterme-

miştir. Bu haberin duyulması Türkiye'de büyük infialin doğmasınaneden olmuştur. Özellikle gençlik kesimi tepkinin yoğunlaştığı ortamoldu, bu arada Milli Türk Talebe Birliği yönetim kurulu toplanarak miting karan aldı, fakat valiliğin buna izin vermeyeceğinin belli olma-sından sonra mitingin izinsiz de olsa yapılmasında ısrar etti.

20 Nisan 1933 günü ak şama doğru üniversiteli ve liseli gençler Maçka'daki Bulgar Konsolosluğunun önünde toplandılar. Kalabalık yoğundu, Başkan Tevfik (İleri) Bey konuşma yaparken güvenlik kuv-vetleri gelerek kalabalığı dağıttılar. Ara sokaklara giren gençler bu kezde Bulgar mezarlıının önünde toplantılar, buraya çelenk koyarak, em-

Page 324: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 324/516

330 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

niyet kuvvetleri ile zaman zaman çatışarak Taksim'e doğru yürümeye başladılar. Olaylar bittiğinde başta Tevfik (İleri) Bey olmak üzere 80genç tutuklanmıştı. Hükümet hemen şöyle bir bildiri yayınladı: "Kanu-na ayk ır ı ve ülke düzenini bozucu bir davranış ve eylem olduğu ve hü-kümetin yasaklamasına rağmen böyle bir davranışta bulunulduğu içinülkede sorumsuz kişiler ve kuruluşlarca bu gibi uygunsuz hareketlerintekrarlanmasına yer verilmemesi noktasından Talebe Birliği'nin kanun

 bak ımından ortadan kaldır ılması kararlaştır ılmıştır.Bu- bildiri üzerine Birlik delegeleri, o sırada Tarih çalışmalar ına

katılma amacıyla İstanbul'da bulunan cumhurbaşkanı Mustafa KemalPaşa'ya, Baş bakan İsmet Paşa'ya, Eğitim Bakanı Reşit Galip ve GenelSekreter Recep Bey'e mitingteki amaçlar ının tamamen ulusçu duygu-lar ı yansıtmak olduğunu bildirdiler. 23 Nisan 1933 günü de üniversitekonferans salonunda toplanarak, "Türk Gençliği emanet ettiğin devri-min ve vatanın esenliği için canını vermeye hazırdır." biçiminde antiçtiler. 25 Nisan 1933 günü Gazi Paşa'dan şu yanıt geldi: "Gençliğinçalışkan, duygulu ve milliyetçi yetişmesi esas dileklerimizdendir.Gençlik her türlü çalışmalar ında cumhuriyet kanunlar ına ve cumhuri-

yet kuvvetlerinin usul ve kaidelerine uymaya da dikkat etmelidir.Cumhuriyet hükümetinin milli meselelerde görevini bilir olduğuna,yasalar ın ve adalet gücünün adilliğine güveniniz."

Türk Talebe Birliği'nin üçüncü kavgası ise Kadro dergisine yö-nelikti. Kadro'nun kemalist ideolojiyi gençliğe benimsetmek için yaz-dıklar ı "Talebe Birliği"ni k ızdırdı. Kadro'ya verdikleri yanıtta şu yar-gıyı öne çıkardılar: "Türk gençliği papağan değildir. Türk gençliğidevrimin anlamını başkalannın anlatmasını gerektirmeyecek kadar iyive derin anlamıştır. Gençliğin bugünkü görevleri; benliğinde millet■ sevgisini devamlı olarak güçlendirmek, yaşatmak ve bunu en verimlişekilde yapabilmek için düşünce ve ahlak bak ımından yükselmeye ça-lışmaktır."

Kadro, disiplinli gençlik örgütlenmesi üzerinde ısrarla dururken şu

örneği verdi: "Geçen Razgrat olaylar ı

nda bir tünelin iki ayr ı

ucundangirip aradıklar ını kaçıran ve birbiriyle çarpışan iki insan gibi, Türk gençliği ile Türk güvenlik kuvvetleri kar şı kar şıya kalıvermişlerdir.Gençliğin bütün bu davranışlar ı, görev ve rol almak için çırpındığını gösterir. Onu örgütleyerek istediğini vermekte gecikmeyelim."

Birlikçiler bu öneriye kar şı çıkarak  şu sert yanıtı verdiler: "Bizyolumuzu karanlık bir tünele saptırmadık. Güneşin altında apaçık göz-lerle yürüdük. Bizi anlamıyorsunuz, anlamayacaksınız. Örgüt diyorsu-nuz, yani bu "Kadro" mu? Eğer böyle ise ilk ve son defa hayır! diyoruz.Hayat çemberlenemez, siz bunu neden istiyorsunuz? Asıl siz, bu sizi

Page 325: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 325/516

Tek Ulus, Tek Parti, Tek Ş ef Dönemi 331

içine sık ıştıran ve gerçeklerden ayıran Kadro'ya k ızın." Bu tartışma da"Kadro"nun sonunu hazırlayan nedenlerden biri oldu. O dönemde tek 

 partinin ve onun uzantısı olan iktidar ın izni olmadan hiç bir hareketyapılamaz, hiç bir düşünce açıklanamazdı. Gençlik hareketini de böyleyorumlamamız gerekir. Nitekim 194O'lı yıllarda da gençliğin böylesinegüdümlü hareketlerine rastladık (Örneğin Tan ve Ankara' daki üniver-site olayı).

b) Kadınlara Siyasi Hakların Verilmesi 

Cumhuriyet kadınlar ın medeni ve siyasi haklan açısından batıyı da aşankararlar alabilmişitr. Demokrasi açısından bu kararlar olumludur. Nevar ki siyasi haklar ın verilmesine kar şın istenen katılım kanallar ını açacak örgütlenme başta olmak üzere özgürlükler sağlanmamıştır. Daha1930 Belediye Seçimlerinde kadınlara k ısmi bir siyasi hak tanınmıştı.Sabiha Zekeriya (Sertel) hanım Belediye meclisine aday oldu. Parti ta-raf ından aday olarak atanmadığı için kazanamadı, fakat bu bağımsız ilk aday olma niteliğini kaybettirmedi.

Aralık 1934'de Baş bakan İsmet İnönü (soyadı yasası aynı yılınHaziran ayında çıkmıştı) TBMM'nde bir konuşma yaparak  şunlar ı söyledi: "Yüce saylavlar (özdil ak ımının sözcükleridir bunlar) ka-dınlar ın saylav seçmek ve saylav seçilmek hakk ına sahip olmalar ı içinyüce katınıza teklif sunuyoruz... Türk kadının hakk ı olduğu yerdenayr ılı p, bir süs gibi, memleket işine kar ışmaz bir varlık olarak bir kö-şeye konması Türk geleneği değildir. Türk geleneğinin ve anlayışınınkar şıtı olan bir usuldür ki, Türk ülkelerinde yerleşmesi, yüzyıllardan

 beri geçirmekte olduğumuz felaketlerin başlıcalar ından ve temellerin-den biridir (Alk ışlar ve Okay (bu da özdil'de onay sözcüğü) sesleri.)Devrimciler, yüce kurulunuz bunu yurdun ve ulusun çıkar ı ve iyiliğiadına anlayışlar ımızın yeni bir belgesi olarak gösterip övünebiliriz...Türk devrimi denilince, bunun kadının kurtuluş devrimi olduğu beraber 

söylenecektir. Gelecek Büyük Millet Meclisinde kadı

n saylavlarla be-raber çalışmak, Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşundan beri bu mem-lekete getirdiği verimliliğin daha da genişlemesini daha verimli olma-sını sağlayacaktır... Türk kadını da, TBMM'nde, memleketinmukadderatı hakk ında söz söylemek, kanunlar ın ve alınan tedbirlerinaile ve yurt için pratik ve yararlı olması hakk ında değerli düşüncelerinimillete kar şı anlatmak f ırsatını haklı olarak bulacaktır (Sürekli alk ışlar ve okay sesleri).

İnönü'den sonra söz alan Konya saylavı Refik Koraltan, Manisasaylavı Refik Şevket İnce ve diğerleri önergenin lehinde konuştular.

Page 326: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 326/516

332 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Sonunda Anayasının 10 ve 11. maddeleri değiştirilerek "22 yaşını biti-ren erkeklerle birlikte kadınlar ın da mebus seçmek ve 30 yaşını bitirenerkekler gibi kadınlar ın da mebus seçilmek" hakk ını tanıyan 5.12. 1934gün ve 2599 sayılı yasa kabul edildi. Bu arada seçim yasasında deği-şiklikler yapıldı ve seçimlerin yenilenmesine karar verildi. 8 Şubat1935'de yapılan seçimlerde ilk kadın milletvekilleri TBMM'ne girdi.Bu milletvekilleri şunlardı:

Mebrure Gönenç (Afyon), 1900 İstanbul doğumlu, Amerikan Ko-leji mezunu.Satı Çırpan (Ankara), 1890 doğumlu, Kazanköy muhtar ı. TürkânBaş buğ (Antalya), 1900 doğumlu, İst. Üniversitesi Felsefe mezunu.Sabiha Gökçül (Balıkesir), Bergama doğumlu, Öğretmen Şekibe İnsel(Bursa), 1886 İstanbul doğumlu, orta tahsilli Hatice Özgener (Çank ır ı), 1865 Selanik doğumlu, özel tahsilli Huriye Öniz(Diyarbak ır), 1887 İstanbul doğumlu, Pedagoji öğrenimi yapmış  Nakiye Elgün (Erzurum), 1882 İstanbul doğumlu, öğretmen FakiyeÖymen (İstanbul), 1900 İşkodra doğumlu, lise müdürü Benal (Nevzat)

Anman (İzmir), 1903 İzmir doğumlu, Sorbon mezunuMihri Pektaş (Malatya), 1895 Bursa doğumlu, Amerikan K ız Ko-

leji mezunuMeliha Ulaş (Samsun), 1901 Sinop doğumlu, Edebiyat öğretmeniEsma Nayman (Seyhan), 1899 İstanbul doğumlu, lise mezunu SabihaGürkey (Sivas), 1888 İstanbul doğumlu, Matematikçi Seniha Hızal(Trabzon), 1897 Adapazar ı doğumlu, Fen Fakültesi mezunu

19.38'e; Ebedi Şef Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümüne kadar de-mokratikleşmeyi doğrudan ilgilendirmeyen diğer olaylar ın önde gelen-leri şöyle sıralayabiliriz:

 —   Türkiye'nin Milletler Cemiyetine girmesi (1932) —   B alkan paktının oluşturulması (1934)

 —   Lakap, nişan, madalya ve özel k ılıklar ın kaldır ılması (1934) —   Ulusal bayram ve tatil günlerinin yasayla belirlenmesi (1935) —   Soyadı yasasının çıkar ılması (1934) —   Montreux Boğazlar Sözleşmesinin imzalanması (1936) —   Hatay'ın bağımsızlığı (1937)

Page 327: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 327/516

5. Tunceli Yasası ve Dersim Ayaklanması 

Şeyh Sait ayaklanmasının bastır ılmasından sonra Doğu ve Gü-neydoğu yöresinde çete savaşlar ı diye niteleyebileceğimiz hareketler devam etti. Bunun üzerine Kürtlerin yaşadığı bölgeleri kapsayan bir genel müfettişlik oluşturuldu ve başına İ brahim Tali (Öngören) getiril-

di. Bu arada Kürtlere yönelik bask ı

da sürmekteydi. Sonuçta Lübnan'ı

nBihamdan kasabasında Türkiye, Irak ve Suriye'deki aşiret reislerini yada temsilcilerinin de katıldığı bağımsızlık (Xoyhûn) kongresi toplandı.1928'de Türkiye'de bir genel af ilan olundu. "Xoyhûn" örgütü aşiretleri

 bu affa uymamalar ı doğrultusunda yoğun bir propaganda başlattı. Amaçsilahlı aşiretlerin silahlar ını bırakmamasıydı. Nitekim bu sırada Nasturiayaklanması sırasında Irak'a kaçmış olan İhsan Nuri Bey gizlice yurdagirerek Ağr ı'da bir isyanı başlatan Celali aşiretinin yanına gitmiştir.

 Nuri Bey bölgedeki aşiretleri silahlı bir kalk ışmaya yönelik örgütlemiş ve "Ağr ı" adlı bir de gazete çıkartmıştır. "Xoyhûn" bölgedeki çeteleriAğr ı'daki isyanı desteklemeye yöneltince ayaklanma etkinlik kazandı.

İsmet Paşa hükümeti Haziran 1930'da askeri bir harekata karar verdi. Yaklaşık bir ay süren çatışmalarda İhsan Nuri kumandasındakiisyancılar belirli bir başar ı elde ettiler. Bunun üzerine Türk ordular ı 

İran'a geçerek Ağr ı'yı kuşattılar, bu arada İran'la yapılan bir andlaşmaile Van ilindeki bir bölüm toprağı vererek "Küçük Ağr ı" bölgesi Tür-kiye'ye katıldı. Böylece isyancılar ın kuşatılması ve İran'la bağ-lan ular ının kesilmesi sağlandı. Askeri harekat sonbahara kadar devametti, isyancı kuvvetler yenilgiye uğratıldı. Eylül sonunda İhsan Nuriİran'a kaçtı, diğer lider İ brahim Heski Tello ise ailesindeki tüm kadınve çocuklar ı öldürdükten sonra Ağr ı dağının mağaralar ına çekildi.

Kürt ayaklanmalar ının çekirdeği Dersim'dir (Bugünkü Tunceli ilive çevresi). Bölgenin dağlık, geçilmesi güç geçitlerle adeta doğal bir kaleyi andıran yapısı askeri bir harekatın yapılması açısından büyük zorluklar yaratmaktaydı. Nitekim Birinci Meşrutiyetten sonra bu böl-geye yönelik on'u aşk ın harekat düzenlenmişse de belirli bir başar ı eldeedilmemiştir. Cumhuriyet hükümetleri de böyle bir sindirme ve temiz-

lik operasyonuna girişmeden yöreyi toplumsal yapısı açısında incele-meye almış, bu arada yasal ve diğer çalışmalar ı yapmaya başlamıştır (Tunceli Islahat Programı).

1931 yılı sonuna doğru İçişleri Bakanı Şükrü (Kaya), ve JandarmaGenel Komutanı Kazım (Orbay) başta Dersim olmak üzere bölgeyiteftişe çıktılar. Gezi sonunda şu düşünce ağır bastı: "Dersim'in kurta-r ılması için devlet tam tedbir almalıdır. Aşiret sistemi ve aşiret ananesiyık ılmalıdır. Bu sistemin tehlikesi aşiretlerin silahlı olmasındandır.

Page 328: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 328/516

334 Türkiye'nin Detnokrasi Tarihi 1839-1950 

Dersim silahlar ını teslim etmelidir. Devlet teşkilatı kuvvetle, adalet vekültürle Dersim'de kurulmalıdır. Bunun için idare teşkilatı yenidentanzim edilmelidir". Bu geziden sonra bir çalışma da yapılması karar-laştır ıldı. Bu rapor 1936'da Jandarma Kumandanlığınca III. Ş b. 1. Ks.Sayı: 55058 ile yayınlanmıştır. Yayın çok gizli olup ancak "Kayıt al-tında 100 tane basılmıştır".

Dersim'in ıslahından amacın ne olduğu kitabın 235. sayfasındaşöyle açıklanmaktadır: "Dersim'de hükümet nüfuzuna normal vilayet-ler derecesinde tesir etmek ve mıntıka halk ını ticaret, ziraat ve sanatyoluna sevketmek ve hükümet tekaliflerini (yükümlülüklerini) ifayakabiliyetli hale getirmektir."

Bölgeye yönelik yasal düzenlemeler iki noktada toplanmaktadır.Birinci yasal düzenleme "İskan Yasası"dır. Bu yasa önerisinin gerek-çesinde şu nokta öne çıkar ılmaktadır: "... Dahili iskan sefahati cümle-sinden olarak ana dili Türkçe olmayan nüfus terakümlerinin (yığılma-sının) menine ve mevcutlannın dağıtılması şekillerine ve bu suretle harsvahdetinin (kültür birliği) korunmasına ait tedbirlerin ittihaz ve tatbikiiçin hükümete kanuni selahiyet alınması düşünülmüştür. Bu meyanda

ecnebilerin köylerde tesisi ikamet edememesini ve şehir ve kasaba hu-dutlar ı dahilinde ecnebi nüfusu adedinin umumi nüfus yekunununyüzde onu'nu tecavüz eyleyememesini mutazammın hükümler tedviniile milli bünyemizin korunması derpiş edilmiştir". Mecliste 14 Haziran1934 tarihinde kabul edilen yasa resmi gazetede 2510 sayı ile yayın-landı. Bu yasaya göre Türkiye dört mıntıkaya ayr ılmaktaydı:

i. Türk kültürüne mensup nüfusun yoğun olduğu bölgeler ii. Türk kültürü içinde asimile edilebilecek yerler iii. Türk kültürüne mensup muhacirlerin serbestçe yerleşebile-

ceği yerler.iv. Sıhhi, maddi, harsi (kültürel), siyasi, askeri, inzibati sebep-

lerle boşaltılması şart, açıkça iskan ve ikametin yasak olduğu yerler.Bu son bölge Dersim ve yöresiydi. Yasanın onuncu maddesinde de

aşiretlerin hükmi şahsiyetleri kaldı

r ı

lmakta, tüm gayrimenkullerin dev-lete geçeceği hükme bağlanmaktadır. Onbirinci maddede ise anadiliTürkçe olmayanlara ilişkin şu düzenlemeler yer almaktadır:

"— Anadili Türkçe olmayanlardan toplu olmak üzere yenidenköy ve mahalle, işçi Ve sanatçı kümesi kurulması veya bu gibi kimse-lerin bir köyü, bir mahalleyi, bir işi veya bir sanatı kendi soydaşlar ınainhisar etmesi yasaktır.

 — Türk kültürüne bağlı olmayanlar veya Türk kültürüne bağlı olup da Türkçeden başka dil konuşanlar hakk ında harsi, askeri, içtimaive inzibati sebeplerle, icra vekilleri karan ile, Dahiliye Vekili lüzumlu

Page 329: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 329/516

Tek Ulus, Tek Parti, Tek Ş ef Dönemi 335

görülen tedbirleri almaya mecburdur. Toptan olmamak şartıyla başkayerlere nakil ve vatandaşlıktan iskat etmekte bu tedbirler içindedir.

Kasabalarda ve şehirlerde yerleşen ecnebilerin (Türk olmayanla-nn) tutan belediye sınır ı içindeki bütün nüfus yekununun yüzde onunugeçemez ve ayr ı mahalle kuramazlar".

Bu yazı bir yandan aşiret ileri gelenlerinin bölgeden çıkar ılmasını sağladığı gibi diğer yandan asimilasyona da olanak vermekteydi.

Alınan ikinci önlem "Tunceli Yasası"ydı. Dersim'in Tunceliadıyla "Vilayet teşkilatTna alınmasına yönelik bu yasa TBMM'nin 25Aralık 1935 günlü oturumunda görüşüldü. Konuyla ilgili söz alan İçiş-leri Bakanı Şükrü Kaya genel kurula şu açıklamayı yaptı:

"... 1876 senesinden beri bugüne kadar muhtelif tarihlerde, muh-telif kuvvetlerle on bir harekatı askeriye yapılmıştır. Fakat bu askeriharekatı, askeriye muayyen bir gayeyi istihdaf ettiği için asker gerialınmış, asıl harekatı askeriyeyi icap ettiren hastalık ne tahlil, ne de te-davi edilmiştir. Yalnız hafifletilmiştir. Cumhuriyet devrinin şian mem-leketin esaslı ihtiyaçlar ını esasından tedavi etmek ve asıl hastalığı tedavieylemek olduğu için burada da medeni usullerle bir tedbir düşündü ve

 bu program ile memleketin her yerinde olduğu gibi buralar ının dacumhuriyetin feyizlerinden istifade etmesi temin edilecektir. Şimdimüzakere edilecek kanun bu kanundur. Orada anormal bir şey yoktur.Efkâr ı umumiyeye arzetmek isterim ki, memleketimizde anormal bir vaziyet yoktur."

Bu kanun Tunceli'yi bir çeşit olağanüstü hal vilayeti haline getir-mekteydi. Birinci maddede Tunceli iline "korkomutan" rütbesinde bir kişinin vali ve kumandan olarak atanacağı, bu valinin 4. Umumi Mü-fettişliğinde umumi müfettişi olacağı yer almaktadır. Bu korkomutan'mgeniş yetkilerle donatılmasının yanısıra 32. maddede verilecek idamhükümlerinin de "Vali ve kumandan taraf ından tecile lüzum gö-rülmediği" takdirde hemen infazı karara bağlanıyordu.

Bu yasanın kabulünden sonra, Dördüncü Umumi Müfettişliğe veTunceli Valiliğine General Abdullah Alpdoğan atandı. Müfettişlik ka-rargahı ise Elazığ'da kuruldu. Öncelikle Dersim'in çevresiyle bağlan-tısının kurulması için hızlı bir şekilde yol ve köprü yapımına girişildi.Pertek ve Süngüç köprüleri yapıldı, Elazığ-Pertek-Hozat-Pülümür yolu

 bitirildi. İlin muhtelif mıntıkalar ına da karakollar inşa edilmeye baş-landı. Dersim'de hükümet bu tedbirleri alırken aşiretler arasında da bir 

 birlik kurulamamıştı. Nuri Dersiminin açıkladığına göre Seyit R ızak ısmi bir birlik ya da ittifak sağlamıştı. Seyit R ıza'nın liderliğinde Yu-kan Abbasan, Ferhadan, Karabalyan, Bahtiyar, Yusufen, Deman veHaydaran aşiretleri kuvvetli bir ittifak kurmuşlardı. Ovacık, Kaçan,

Page 330: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 330/516

336 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Mazgirt, Pülümür yörelerindeki aşiretler yansız kalmışlar, Hozat aşi-retleri ise hükümete biat etmeye karar vermişlerdi.

1937 yılı bahar ında Dersim yöresi hükümet güçleri taraf ından ku-şatılmış ve muhtemel bir harekatın ön hazırlıklar ı bitirilmiştir. Martta

 başlayan çarpışmalar hem karadan, hem de havadan saldır ılarla geliş-miştir. Bu arada Seyit R ıza'nın oğlu Bira İ brahim K ırgan aşiretinin Destköyünde pusuya düşürülüp öldürülünce Seyit R ıza daha geniş bir sal-dır ıya geçti. Çarpışmalar sonbahara kadar  şiddetlenerek devam etti.Dersim'de yak ılmadık, yık ılmadık köy ve oba kalmadı. Erzincan veElazığ'daki üstlerden havalanan uçaklar Dersim toprağına bomba vegaz yağdırdılar. Bu hava harekatına Atatürk'ün manevi k ızı SabihaGökçen de katılmıştır.

Seyit R ıza, İngiltere Dışişleri Bakanına 30 Temmuz 1939'da bir mektup göndererek  şunlar ı belirtmiştir: "... Üç aydan beri ülkemdetüyler ürpertici bir savaş sürüyor... Direnişimiz kar şısında Türk uçak-lar ı kasabalar ı bombalıyor, yak ıyor. Zindanlar yumuşak başlı Kürt hal-k ıyla dolup taşıyor, aydınlar kur şuna diziliyor, asılıyor ya da Türki-ye'nin tecrit edilmiş bölgelerine sürgün ediliyor... Üç milyon Kürt,

 benim sesimden ekselanslar ına sesleniyor ve hükümetinizin yüksek manevi etkisinden Kürt halk ını yararlandırmanızı sizden istirham edi-yor."

Seyit R ıza mektubu Dersim Generali olarak imzalamıştır.Bu mektuba ilişkin yanıt, "Dikkate alınmadığı" şeklinde Türk hü-

kümetine duyurulmuştur. Sonbaharda Seyit R ıza'nın Kozan aşiretine aitUzun Meşe yöresinde olduğuöğrenilince karadan ve havadan büyük bir saldır ıya geçen hükümet kuvvetleri Kozluca muharebesi diye bilinençarpışmalar sonunda Seyit R ıza ve yanındakiler esir alınmıştır. Kürtkaynaklan Seyit R ıza'nın bir çeşit kandırmaca sonunda yakalandığını öne sürmektedirler.

Seyit R ıza ve arkadaşlar ı yargılandılar. Kendisi, küçük oğlu Hü-seyin ve bazı aşiret reisleriyle birlikte 11 kişi idama mahkum oldular.

18 Kası

m 1937'de Elazı

ğ'ı

n Buğday meydanı

nda sabaha kar şı

ası

ldı

-lar. Cesetleri gün boyu Elazığ sokaklar ında dolaştır ıldı, sonra yak ıldı.Dersim harekatına 1935 yılında da devam edildi ve bölge asiler-

den temizlendi. Sadece Demenan aşireti 1942 yılına kadar, çekildikleridağlık bölgede direnişlerini sürdürdüler.

Birinci Dersim harekatı (1937) sonunda Baş bakan İsmet İnönü 18Eylül 1937'de TBMM'nde durumu şöyle açıkladı:

"Bugün Tunceli'nde, Cumhuriyetin bayındırlık ve ıslahat progra-mına kar şı çıkan, az nüfuslu altı aşirettir. Bu altı aşirette k ışk ırtıcı veelebaşı ne kadar adam varsa, reisleri ile beraber her türlü davran ıştan

Page 331: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 331/516

Page 332: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 332/516

Tek Ulus, Tek Parti, Tek Ş ef Dönemi 337

yoksun duruma getirilmişlerdir. Altı aşiretten birinin reisi yok edilmiş,ötekilerin hepsi yakalanmış, adalete teslim edilmiştir.

İsyan ve ıslahat konular ında Dersim'in bütün anılar ı; bir tak ımaşılmaz, geçilmez yuvalar ın ve dayanak noktalar ının hikayelerindenibarettir. Orada Kürt deresi, Kalan deresi, Dajikbaba dağı ve bunlar gibiadlar vardır. Sadece bu adlar ın söylenmesi, eskiden seferlerin bunlardan

 birinin çevresinde kördüğüm olup kaldığını ve özellikle baş kaldıranla-r ın bunlardan birine sığınarak bu aşılmaz sığınakla isteklerini elde et-meyi başardıklar ını anlatırdı... Kanun götüren ordu ve jandarmanınayak basmadığı yer, inmediği dere ve çıkmadığı tepe kalmamıştır. Di-renmeyi ortadan kaldırdıktan sonra halk ın özgürlüğü ve kolay geçimekavuşması için izlenen programı sürdürüyoruz... Başkaldıran aşiret re-islerinin hepsi yakalanarak genel mahkemelere verilmiştir. Haklar ındacumhuriyet kanunlar ının hükümleri uygulanacaktır."

İsyanın bastır ılmasından sonra Baş bakan İsmet İnönü 1 Kasım1937'de, Atatürk'ün isteği üzerine Baş bakanlıktan istifa etti ve yerineCelal Bayar atandı. Yeni kabine Dr. Refik Saydam dışında eski bakan-lar ın tamamından oluşmuştu. Bu kabine değişikliğinden sonra Atatürk,

yanında Başvekil Celal Bayar, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ve Bayın-dırlık Bakanı Ali Çetinkaya olmak üzere doğu gezisine çıktı. Dersimayaklanmasının liderlerinin asıldığı 15 Kasım günü Diyarbakir'e vardı.İlin ve kentin "Diyar-ı Bekir" olan adını "Diyarbak ır" olarak değiştirdi.17 Kasım'da Elazığ'a geldi. Buranın da "El-aziz" olan eski adını "Elazığ" olarak değiştirdi.

Atatürk'ün hastalığı nedeniyle, Celal Bayar taraf ından okunan 1Kasım 1938, TBMM yeni dönem nutkunda Dersim olaylar ına şöyledeğinilmiştir: "Bölgede bu gibi olaylar bir daha tekrarlanmamak üzeretarihe aktar ılmıştır."

6) 1930'lu Yıllarda Sol: 

Türkiye Komünist Partisi otuzlu yı

llarda illegalitesini sürdürdü. Zamanzaman (özellikle 1935 ve 1936) legalleşme çabalar ına kar şın bunda ba-şar ılı olamadı. Bu arada sola yönelik yayın faaliyetleri devam etti. Bunlar arasında Haydar Rifat, Sadri Ertem, Hüseyin Avni Şanda, Esat AdilMüstecaplıoğlu, Sabiha Zekeriya, Kerim Sadi, Nazım Hikmet ve diğer-lerinin çeviri, telif yayınlar ını görmekteyiz. 1936'da İspanya iç savaşın-da faşistlerin işledikleri insanlık suçlar ı Türkiye'de de yank ı bulmuştur.Burhan Asaf (Belge), Ulus gazetesinin 11 Kasım 1936 tarihli sayısında"Madrit Önünde" başlıklı yazısında şunlar ı söylemektedir: "Madrit so-kaklar ındaki barikatlar ın başında ölen özbe-öz halk çocuklar ının des-

Page 333: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 333/516

338 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

tanlara geçecek kahramanlıklar ı kar şısında bizlerin başka türlü hislerledolu olmamıza bizzat tarihimiz mani olsa gerektir." Franko'dan yanatavır koyan gazete ise "Cumhuriyef'tir.

1938'de büyük bir komünist tevkifatı yapıldı. Bu tevkiflerde baş hedef Nazım Hikmet'ti. TKP'nin orduya sızma girişimleri iddiası üze-rine birinci mahkeme Harp Okulu'nda kuruldu. Mahkeme Nazım Hik-met 15 yıla, Ömer Deniz 7 yıla, Abdülkadir Meriçboyu (Şair A. Kadir)on yıla, Orhan Alkaya beş aya ve Necati Çelik'in sekiz aya mahkumi-yetine karar verdi.

Donanmaya komünist sızmasına yönelik davalar ise dört ayr ı yerde görüldü. Bu mahkemelerde verilen cezalar şöyledir:

Yavuz Zırhlısı Grubu:  Nazım Hikmet: 28 yıl (Harpokulu davası ile birlikte)Hamdi Alevtaş: 18 yıl

 Nuri Tahir Tipi: 18 yılDr. Hikmet K ıvılcımlı: 15 yılKemal Tahir: 15 yıl

Mehmet Ali Kantan: 15 yı

lHaydar Korcan: 15 yılSeyf ı Tekdilek: 13 yılKerim Korcan: 12 yılAvni Duruğun: 5 yılEmine Alev: 5 yılAdil Kuat: 4 yılFethi İlgezen: 3 yılBurhan Cengen: 3 yılMustafa Özbarlas: 1 yıl

Reşit Paşa Gemisi Grubu: Mehmet Numan: 19 yılFevzi Güçiz: 18 yıl Rasih

Gür: 18 yıl HüseyinDoğrusöz: 15 yıl FethiMüren: 3 ay İsmailAkgül: 3 ay MehmetAltıntaş: 3 ay

Deniz Harpokulu Grubu: Rahmi Tezgezer: 6 ayHikmet Gökalp: 6 aySelahattin Günüt: 6 ay

Page 334: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 334/516

Pınarhisar Su Gemisi Grubu: Er Hikmet: 6 yıl 9 ayEr Nuri: 3 yıl 9 ay

Başta Nazım Hikmet olmak üzere birçok mahkum ancak 1950'deçıkar ılan bir genel aftan yararlanarak cezaevinden çıkabilmişlerdir.

1936'da "Son zamanlar ı

n bazı

hadiseleri delaletiyle mevcut cezai hü-kümlerimizin bu hadiseleri dairesi şümulüne almadığı görülerek devle-tin emniyet ve selametini her türlü fena hareketlere kar şı cezai müey-yidelerle mahfuz bulundurmak lüzumu tahakkuk etmiştir" gerekçesiyleceza yasasının "Devletin emniyetine kar şı cürümler" bölümü tama-mıyla değiştirilmiştir. Böylece ünlü 141 ve 142. maddeler hukuk siste-mimize girmiştir (23 Nisan 1936 tarih ve 3038 sayılı yasa).

7) Ebedi Şef M. Kemal Atatürk'ün Ölümü: 

1938 yılında Atatürk'ün hastalığı iyice belirginleşti. Siroz'un ölümcül bir hastalık olduğu bilinmekteydi. Hastalık kendi normal seyrini sür-dürürken, siyasi çevrelerde de Ebedi şefin ölümünden sonra ne olabile-ceği ciddi olarak tartışılmaya başlandı. 1937 yılının sonlar ına doğru

İsmet inönü baş bakanlıktan ayr ılmak durumunda kaldı. Yerine CelalBayar atandı. İsmet İnönü ile Bayar'ın arasındaki tartışma ve anlaş-mazlık 1930'lu yıllar ın başlar ına uzanır. Uzlaşmazlığın temelinde eko-nomi politisındaki yaklaşımlar yatmaktadır. Celal Bayar, o günlerde "İş Bankası" grubu diye nitelenen özel kesime, bir anlamda liberal politi-kalardan yana tavır almaktaydı. Bayar devletçiliği burjuva yaratmak, bir 

 başka deyimle özel kesime kaynak aktarma aracı olarak algılamaktaydı.İnönü ise "Kadro" dergisideki yazısında da belirttiği gibi devletin eko-nomik, toplumsal ve hatta kültürel hedeflerine ulafmak yöntemi olarak ele alıyordu. Bir anlama daha radikal sayılabilirdi. 1932'de Bayar'ıniktisat bakanlığına atanmasıyla İsmet Paşa Birinci raundu kaybetti. Sonrauntta ise Baş bakanlığı verdi. Atatürk' ün bu tavr ı ülkede pek iyi kar-şılanmadı. İsmet İnönü'nün Dikmen çevresinde atla dolaşırken talimde

olan Harpokulu öğrencilerinin alk ışlan ve ilgisiyle kar şılanması; Stad-yum'da bir maç seyrederken seyirciler taraf ından büyük tezahürat ya- pılması, çeşitli dedikodular ın yayılması sonucunu verdi.

Ölümün soğuk nefesinin duyulduğu 1938'in yaz aylar ında gizli bir iktidar mücadelesi de başlamıştı. Yakup Kadri Karaosmanoğlu ogünleri "Panorama" adlı belge romanında çok güzel yansıtmaktadır.Herkes tedirgindir. Atatürk'ün ölümü halinde yerine kimin geçebile-ceği tartışılmaktadır. Çeşitli oyunlara kar şın İnönü ağır basmaktadır.

Page 335: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 335/516

340 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

10 Kasım 1938'de saat 9.05'te büyük kurtar ıcı fani dünyadangöçtü. Yurt düzeyinde büyük bir sarsıntı ve yas yaşandı. Bir yandan dacumhurbaşkanı seçimi için çalışmalar hızlandı. Öteden beri ŞükrüKaya, Dr. Tevfik Rüştü Araş, Salih Bozok ve K ılıç Ali ile bu grubayak ın olanlar  İsmet İnönü'ye kar şıydılar. Bir ara onun WashingtonBüyükelçiliğine atanması girişimlerinde bulundular. Böylece İnönü'nün milletvekilliği sona erecekti. Diğer bir sorun da TBMM üyelerinin

 büyük çoğunluğunun İnönü'den yana olmasıydı. Bunun için de Mecli-sin yenilenmesi gündeme getirildi. Ne var ki, Atatürk'ün hastalığındakivehametin artması, her 1 Kasım'da yasama dönemi başında cumhur-

 başkanı taraf ından verilmesi gereken söylevi kendisi taraf ından verile-memesi günlerinin sayılı olduğunu bir kez daha ortaya çıkartmıştı.İçişleri Bakanı ve o grupta yer alanlar ın Atatürk'ün ağzından bir siyasivasiyet almaya gayret etmeleri de sonuçlanmadı. Cumhurbaşkanlığı konusunda üzerinde durulan isimlerden Fethi Okyar, Fevzi Çakmak hem milletvekili değillerdi, hem de adaylığı kabul etmiyorlardı. Baş-

 bakan Celal Bayar, kendi isminin ortalıkta dolaşmasını bile istemiyor-du.

8 Kasım'dan itibaren Atatürk'e ilişkin sağlık raporlar ı yenidenyayınlanmaya başlandı. O kritik günlerde hükümet Ankara'da toplan-dı, toplantıya İnönü ve Çakmak da davetli olarak katılmışlardı. Ölümher dakika bekleniyordu. Nitekim 9 Kasım günü tüm milletvekillerininacele Ankara'ya çağr ıldığını görüyoruz. Atatürk'ün vefatı hemen tümTürkiye'ye ve dünyaya duyuruldu. Hükümet şu açıklamayı yaptı:"Teşkilat-ı Esasiye Kanununun 32. maddesi mucibince Büyük MilletMeclisi Reisi Abdülhalik Renda, Reisicumhur vekaleti vazifesini de-ruhte etmişlerdir."

Abdülhalik Renda bir çağr ı yayınlayarak milletvekillerini Reisi-cumhur seçimi için 11 Kasım 1938 günü toplantıya çağırdı. 11 Kasımgünü sabahı CHP grubu Bayar'in başkanlığında toplandı. Bunda son-rasını Asım Us'un (Vakit gazetesi sahiplerinden, iktidar çevrelerine

yak ı

n bir gazeteci) anı

lar ı

ndan okuyalı

m: "BMM İsmet İnönü'ye nası

loy verdi? Türlü dedikodular var. Cumhurreisi seçiminin en karakteristik noktası budur. Bazılar ı Celal Bayar'ın Meclise namzet göstereceğinisanıyordu. Yahut böyle bir namzet gösterilmek muamelesinin azadan

 bazılar ı taraf ında yapılacağını tahmin ediyordu. Bu olmadı. İ ptida partigrubu toplantısı yapıldı. Celal Bayar, "Reylerinizi serbestçe vereceksi-niz. Parti grubu toplantısı reisicumhur seçmek içindir. Herkes istediğinamzedi yazsın. En çok rey alan umumi heyette namzet gösterilecektir",dedi. Hiç kimse kime rey vereceğini yahut rey vermek muvaf ık olaca-ğını sormadı. Gizli reyler yazıldı. Bunlar toplandı 322 reyin İsmet

Page 336: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 336/516

Tek Ulus, Tek Parti, Tek Ş ef Dönemi 341

İnönü'ye verilmiş olduğu görülüyordu.Yalnız bir rey Celal Bayar'averilmişti..."

Grup toplantısından sonra TBMM genel kurulu toplandı. Ata-türk'ün vefatına ilişkin tezkere okunarak ve cumhurbaşkanlığı seçi-mine geçildi. Oylamaya katılan 348 milletvekili oybirliği ile İnönü'yüCumhurbaşkanlığı'na seçmiştir. Mecliste 387 üye olduğuna göre 39milletvekili, bir  şekilde, oy vermemiştir. İnönü yemin ettikten sonrayaptığı konuşmada şu noktayı özenle vurgulamıştır: "Türk milletine enk ısa yoldan temiz cemiyet hayatını, feyizli terâkki yollar ını açmış olanink ılâplar, kalp ve vicdanımızın en aziz varlıklar ıdır." Böylece EbediŞef Dönemi sona ermiş ve Milli Şef Dönemi başlamıştır.

Mustafa Kemal onbeş yıl cumhurbaşkanlığı yaptı. Bağımsızlık savaşı dönemini de katarsak (19 Mayıs 1919-10 Kasım 1938) önderlik ettiği dönemin ondokuz yıla çıktığını görmekteyiz. Bu dönemi Türkiyeaçısından bir dönüşümler dönemi olarak niteleyebiliriz. Dönemi değer-lendirirken hata ve doğrular ı ile, hiçbir abartıya kapılmadan objektif olmak durumundayız. Şu anda tanık olduğumuz putlaştırma, fetiş halinegetirme ve alabildiğine yerme gibi aşır ılıklar değerlendirmede bizi tut-

sak almamalı.Atatürk dönemi "Müdafa-i Hukuk"un türevidir. Müdafa-i Hukuk-çu olmak nedir. "Müdafa-i Hukuk"un özellikleri nelerdir? Bunlar ı şöylesıralayabiliriz.

 —   Her şeyden önce "milletin kendi kaderini tayin hakk ını" öneçıkarması gelmektedir. Amasya bildirgesi ile gündeme getirilen buözellik "Egemenlik kayıtsız-şartsız milletindir" deyişi ile ifadesini bulmaktadır. Birinci Meclis'te kabul edilen, "Kuvvetler birliği" ilkesininyaşama geçirildiği, Halkçılık Bildirgesi ve onun uzantısı olan 1921anayasası bu temel yaklaşımın doğal sonuçlar ıdır. Cumhuriyet ise zatenvar ılması kaçınılmaz olan noktadır. "Müdafa-i Hukuk" her şeyden önceCumhuriyetçidir, halk egemenliğinden yana olmaktır.

 —   "Müdafa-i Hukuk" aynı zamanda anti-emperyalist bir tutumu

simgelemektedir. Bağı

msı

zlı

k savaşı

ya da bir başka söyleyişle MilliMücadele sıradan bir Türk-Yunan Savaşı değildir. Savaşın ölçeği belkiBirinci Dünya ya da Balkan savaşına oranla nisbeten küçüktür, ama budurum, bir ulusun bağımsızlığını korumak ve geleceğini hazırlama açı sında yaptığı savaşımın önemini yadsıtamaz. Bu mücadele ezilen,mazlum bir halk ın emperyalizme başkaldınsıdır. Emperyalizmin demir 

 pençeleri altında ezilen tüm uluslar için bir umut ışığı olmuştur. Ulusalkurtuluş hareketlerinin örneği olarak kabul edilmelidir.

 —   "Müdafa-i Hukuk"cu olmak "Misak-ı Milliyi" savunmaktır."Misak-ı Milli" her zaman, bir sınır belgesi olarak nitelenmiştir. Oysa

Page 337: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 337/516

342 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

asıl önemli yönü Anadolu'da ve Trakya'da, Kuzey Mezopotamya'dayaşayan halklar ın kendi kaderlerine hakim olmak hakk ını ortaya koy-ması ve savunmasıdır. Bu yaklaşım bilindiği gibi ABD başkanı Wil-son'un bar ış koşullar ını belirleyen ilkelerden biridir. "Misak-ı Milli" de

 bu açık bir şekilde ülke sınırlar ını belirleyici unsur olarak ortaya kon-muştur. "Müdafa-i Hukuk"cular "Misak-ı Milli" de ortaya konan siyasi,ekonomik, sosyal ve kültürel bağımsızlık düşüncesinin de yılmaz ta-kipçisi olmuşlardır.

 — "Müdafa-i Hukuk"cu olmak ezilen uluslar ın yanında olmak-tır. Bu yaklaşım zaten anti-emperyalizmin olmazsa olmaz koşuludur.Ezilen uluslara yalnız örnek olmak değil, onlann savaşımında da yan-lar ında olmaktır. Bu tavır ülkedeki ezilen sınıflar ın da yanında olmayı gerektirir. Çünkü emperyalizmle savaşım onlann yurt içindeki ortaklar ı ve uzantılan ile mücadele etmeyi de içerir.

Milli Mücadele "Müdafa-i Hukuk"un ilkeleri doğrultusunda ya- pıldı ve başanya ulaşıldı. Türkiye'de yaşayanlar ın ekonomik, siyasi,kültürel bağımsızlığı için yapılan savaşımda bir özgüven duygusu var-dı. Erzurum ve Sivas kongre kararlar ı bir anlamda bu özgüveni, yapılan

savaşıma katılımı sağlamıştır. "Müdafa-i Hukuk" yeni bir toplumu ya-ratma azminin çekirdeğidir.Mustafa Kemal'in önderliğinde yeni bir Türkiye'nin yaratılma-

sına girişen "Müdafa-i Hukuk"çular dönüşümcüydüler. Dönüşüm, bir  başka deyişle reform onsekizinci yüzyıldan beri Osmanlı ve Türk ay-dınlar ının şaşmaz hedefi olmuştur. Dönüşüm kuşku duyulmayan bir özlemdi ama şu sorunun yanıtı da açık ve kapsayıcı bir şekilde verile-miyordu: "Dönüşüm ama nasıl bir dönüşüm?" Bu soruya Batının ge-lişmiş ülkelerinin yaşam biçimini öykünme yeterlidir diye sıradan bir yanıt verilebilir. Gerçi dönüşüm gereksinimi sanayi devrimine ulaşmış ülkelerin askeri alanlarda gösterdiği üstünlükten kaynaklanmıştır ama,sorunu basit bir batılılaşma biçiminde çözmek de olanaksızdır. Ne ya-zık ki, Tanzimat'tan itibaren aydınlar ımız batı ülkelerindeki yaşam bi-

çimini öykünerek dönüşüm sorununu çözebileceklerine inanmı

şlardı

r."Müdafa-i Hukuk" ruhu bunun yerine bilimi, teknolojiyi, toplumsal vekültürel kalıtımla sentezini sağlayarak, demokratik katılımla kalk ınma-nın sağlanması gereğini kavramıştır. Ne yazık ki, bu anlayış ve yakla-şım k ısa zamanda ikinci plana atılmıştır. Dönüşüm sadece biçimsel yö-nüyle algılanmıştır.

Türkiye'de yapılmak istenen tüm iyileştirmelere islami kesimkar şı çıkmış, gereğinde de bunlara kar şı tahriklere girişerek, büyük kalk ışmalara neden olmuşlardır. Bu kalk ışmalar ın en yaygın ve etkiniotuzbir mart olayıdır. Bu olayın yaşattığı dehşet duygusu asker-sivil

Page 338: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 338/516

Tek Ulus, Tek Parti, Tek Ş ef Dönemi 343

 bürokratlarda, aydın kesimde islami kurumlara kar şı bir savunma iç-güdüsü oluşturmuştur. Diğer yandan gündeme getirilen biçimsel iyi-leştirmeler halk ın refahında, yaşam düzeyinde olumlu bir gelişmeyisağlamayınca, batı yaşam biçimini öykünen iyileştirmelere kar şı hare-ketlerin halk nezdinde inanılırlığı artmıştır. Yığınlar dine bir soluk almaolanağı olarak sar ılmışlardır.

Bağımsızlık savaşından sonra yapılan dönüşümlerin önemli bir  bölümü biçimseldi. Şapka, k ılık-k ıyafete yönelik değişikler, yazı, tak-vim vb. Bunlar ın halk ın gönencine bir katk ısı yoktu. Tam aksine yeniharcama kapılar ı açıyordu. Diğer yandan Halifeliğin kaldır ılması, tek-ke ve zaviyelerin kapatılması, dinin "Diyanet İşleri" idaresi taraf ındanadeta (bir anlamda) devletleştirilmesi potansiyel bir muhalefet odağı-nın oluşmasına neden olmuştu. Bu nedenle 1923-1938 döneminde ku-rulan iki parti, kendileri taraf ından arzulanmasa da (soldaki ve Ab-dülkadir Kemali'nin partileri dışında) gericilerin bir aleti olma yolunagirme tehlikesini yaşadılar. En azından kapatılmalar ına neden oluş-turdu bu durum.

İzmir İktisat kongresinin, tüccar ve sanayicilerle büyük toprak sa-

hiplerinin istediği doğrultuda çıkan kararlar, ekonomiyi gelişmiş ülke-lere açık hale getirmişti. Lozan'a göre gümrük resimlerinin 1913 düze-yinde (1930'a kadar) kalması liberal ekonomi yaklaşımlar ını pe-kiştirdi. Diğer yandan iktidarda bulunan CHF bir çeşit gizli koalisyonuyansıtmaktaydı. Şöyle ki asker-sivil bürokrasi, esnaf, tüccar ve büyük toprak sahipleri bu koalisyonun, Parti kanalıyla ortağı idiler. Bu ortaklık 1946 yılına kadar varlığını ve etkinliğini sürdürdü.

Mevcut tek partinin bu zımni koalisyonu "Müdafa-i Hukuk" ru-huna uygun ekonomik, sosyal atılımlar ın yapılmasını engelledi. 1930'lu yıllar ın ilk yıllan dışında serbesti tam anlamıyla egemendi. FalihR ıfk ı'nın ustaca belirttiği gibi her yanı milli tüccar, milli sanayici, milliithalatçı ya da ihracatçı sarmıştı. CHP'nin İsrarla "sınıfsız-imtiyazsız"

 bir toplum yaratma çabasına kar şın küçük bir azınlığın dışında yoksul-

luk yaygı

ndı

. Atatürk bu durumu gördükçe "İçim yanı

yor" diye yak ı

-nıyor fakat refahı genelleyecek ve dengeli dağıtacak bir politika uygu-lanamıyordu.

Türk halk ı gerek Osmanlı gerekse cumhuriyet döneminde çok küçük bir azınlığın dışında refahtan pay alamamanın suçunu batılılaş-ma diye adlandır ılan yaşam biçimine bağlamıştır. Çocukluğumuzda ni-nelerimizin bir özlemle anlattığı Sultan Hamid döneminde beş kuruşlanasıl küfe doldurulduğu öykülerini dinleyerek büyüdük. Halk yığınlar ı her zaman hayat pahalılığı yükü altında ezilmiştir. "Boğaz tokluğuna iş"ya da "Ne olursa yapar ım" yak ınmalanyla iş arama, yaşamımızın her 

Page 339: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 339/516

344 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

evresinde eksik olmamış, aksine tüm ağırlığı ile kendini hissettirmiştir.Bütün yoksulluğa kar şın batılı yaşam biçimi, bu yaşam biçiminin vaz-geçilmez tamamlayıcısı tüketim tutsaklığı yığınlara bir yandan yeniözlemler getirirken, diğer yandan da onulmaz çaresizlikleri sunmuştur.İnsanlar ister istemez daha bir mutlu gelecek vaad eden dine sar ılmış-lardır.

1930 ekonomik bunalımı CHP'nin devletçiliğe daha bir dört ellesar ılması gereğini ortaya koydu. 1. Sanayi Programı bu gereksinimdendoğdu. Bir yandan demiryollar ının yapımı hızla sürerken, diğer yandantemel sanayi ürünlerini üretecek fabrika yatır ımlar ı gerçekleştirili-yordu. Nitekim bu zaman dilimi içersinde ekonomik büyüme h ızı (GSMH) % 9 dolaylar ına erişti. Hatta ünlü iktisatçı Prof. Rostow Tür-kiye ekonomisinin "take-off'u, yani kalk ışı sağlamış olduğunu bile ilerisürdü. Ne var ki bu büyüme gelir dağılımının adil olmaması nedeniyleyığınlara ulaşamamıştır.

"Müdafa-i Hukuk"un yığınlar ı ortak direnişe katılımı sağlayan ni-teliği ne yazık ki k ısa süre içersinde yitirildi. Bireyin özgürlüğü, temelinsan haklar ının dokunulmazlığı hiçbir  şekilde tanınmadı. "Hak yok,

görev vardır" yaklaşımı dönemin alamet-i farikası oldu. Aynı dönemdeAvrupa'daki siyasal durum da bir anlamda bu tutumu destekliyordu.Sovyetler Birliği'ndeki toplumu ön plana alan siyasal yapı, İtalya'dakifaşist, Almanya'daki Nasyonal Sosyalist (Nazi) iktidarlar bireyi eziyor,hatta bir anlamda ona yaşam hakk ını tanımıyorlardı. 1929 dünya eko-nomik bunalımının yarattığı ortam faşist iktidarlara zemin hazırlamıştı.Sovyetler Birliği'ndeki durum faşist yönetimlerle bir tutulmamalıdır.Fakat bu ülkede de komünist partinin güçlü bir merkeziyetçi otoriteyikurduğu gerçeğini yadsıyamayız. Gerçi bu merkeziyetçi yapı sosyalistdevrimin bir uzantısı olan "proletarya diktorası"nın sonucuydu amagene de bir merkezi bask ıyı içermekteydi.

"Müdafa-i Hukuk"un çağdaş bir yaşam biçimini hem insanımız,hem de toplu yaşamımız için hedeflediğini gözardı edemeyiz. Ne var ki

 bu hedefe ulaşmaya çalı

şı

rken iki boyut daima ikinci planda kal-mıştır. Bunlar ekonomi ve demokrasi boyutudur. Bu iki boyut günü-müze kadar aynı şekilde ihmal edilmiştir. Temelde bu iki boyut birbirinitamamlar. Konumuz açısından demokrasi boyutu bizi daha fazla ilgi-lendirmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllar ından günümüze kadar bir sorunolarak gündemde kalan demokrasinin kuram ve kurallar ıyla yokluğu,ilk onbeş yılda daha bir ağır  şeilde kendisini hissettirdi. Bu noktadaözellikle şu gerçekleri vurgulamakta yarar vardır:

 — Bu dönemde, sol düşünce ve siyasi partiler sürekli bir yasak-lama tehdidi altındadır. Üstelik solun o dönemdeki en güçlü partisi olan

Page 340: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 340/516

Tek Ulus, Tek Parti, Tek Ş ef Dönemi 345

TKP açık bir biçimde iktidardaki ink ılapçı kadrolar ı desteklemiş; Te-rakkiperver ve Serbest Cumhuriyet Fırkalannı kar şı-devrimci olarak niteleyerek onlara cephe almıştır. Buna rağmen partinin yasallaş-masına izin verilmemiş, liderleri, üyeleri ve sempatizanlar ı, sürekli ce-zaevine gönderilmiş; dergileri kapatılmış, yapıtlar ı toplatılmıştır. Soldüşünce böylesine boğulmuştur.

 —   Sol gibi liberal, özgürlükçü düşünceler, siyasal yapılarda boğulmuş, bir şekilde partileri kapatılmıştır. Bunlar için ve iki partiönemlidir: Terakkiperver Cumhuriyetçi Fırka ve Serbest Fırka. Dahaönce de değindiğimiz gibi bu iki parti Mustafa Kemal'in milli mücadeleyi birlikte yaptığı arkadaşlar ı, yak ınlar ı taraf ından kurulmuştur.Fakat ikisine de mevcut CHP iktidar ı hoşgörüyle bakmamıştır. İkisinede ortak bir suçlama yapılmıştır: Kar şı devrimci, gerici unsurlar ı bar ındırmak. Kuşkusuz potansiyel muhalefetin çekirdeğini oluşturan is-lami düşünce çevreleri bu partilere sızmıştır, destek sağlamışlardır.Fakat bu destekler sanıldığı kadar büyük boyutlu değildi, hoşgörü iledüzen içersinde özümsenebilirlerdi. İzmir ve Ankara suikast davala-nndaki suçlananlara gerici ise hiç denemez. Örneğin Hüseyin Cahit

Yalçın, otuzbir mart ayaklanmasını yapanlar taraf ından öldürülmek içinaranmışır, hatta ona benzeyen bir milletekili onun yerine öldürülmüştür. Yaşamlar ının belirli bir bölümünü Avrupa'da, bir nevi sür günde geçiren Adnan Adıvar, Halide Edip'in gericilikle uzak yak ın ilgisi yoktur. Rauf Orbay, Fethi Okyar, Refet Bele ve nicelerinin de gericilikle ilgileri olmadığı gibi, liberal demokratik özlemleri bile sınırlı sayılabilirdi.

 —   Düşünce özgürlüğünün hakk ıyla varolduğu söylenemez. Basına kar şı hoşgörülü davranılmamıştır. Terakkiperver Fırka döneminde, İstanbul'daki muhalif basın (Tevhid-i Efkar, Tanin, İleri, Vatan vb.)sürekli bask ı altındadır. Bilindiği gibi, Şeyh Sait isyanı bahanesiyleönde gelen yazarlar Doğu İstiklal mahkemesinde yargılanmışlardır.Hüseyin Cahit Ankara mahkemesinde de yargılanmıştır. "Resimli Ay"

dergisi, Arif Oruç'un başyazarlı

ğı

yaptı

ğı

"Yar ı

n" ve "Son Posta"gazeteleri ve bunlar ın yazarlar ı Zekeriya Sertel, Sabiha Sertel ve daha başkalar ı hep bu acımasız bask ıdan nasiplerini almışlardır. 1931'densonra Partinin basını tam anlamıyla denetim altına aldığını görmekteyiz.

 —   Örgütlenme özgürlüğünden de söz etmek mümkün değildi.Sendika kurmak, grev ve lokavt yasaktı. Bunun yararlar ını anlatan makaleler gazetelerin köşe yazılar ında boy gösteriyordu. Dönemin tek egemeni olan parti (CHP) yeni programıyla, söylemiyle sendika kur mağa ve grev-toplu sözleşme gibi temel işçi haklar ına kar şı belirgin bir 

Page 341: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 341/516

346 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

tavır almıştı. Kurulan örgütler, gösteri yürüyüşleri sadece partiden, hü-kümetten alınan icazetle yaşama geçebiliyorlardı. Demokratikleş-meden bu dönemde hiçbir şeklide söz edilemez.

 — 1930'lu yıllar ın aydınlar ı tüm anlatılanlara kar şı yılgındırlar.Bazı bazı umut ışıklan yansa bile bu uzun sürmez. Gene yolunu bir bi-çimde bulanlar ortalıkta dolaşmaktadır. Falih R ıfk ı gibi yeni düzeneher şeyiyle bağlı bir yazar 1930'lu yıllar ın başında "Roman" isimli ya-

 pıtında devrimin heyecan iksirini yitirdiğini sadece biçimsel bir görü-nüme sahip olmakla yetindiğini çok çarpıcı biçimde anlatmaktadır. İl-ginç sayılabilecek bir gözlemden söz etmekte fayda vardır. Cumhuri-yetin ilk onbeş - yirmi yılında Milli Mücadeleye ilişkin Halide Edip' in"Ateşten Gömlek"in dışında bir roman yazılmamıştır. Kuşkusuz AkaGündüz'ün "Dikmen Yıldızı" ya da Mehmet Rauf'un "Halâs"ı da iz

 bırakmamalar ına kar şın bir ölçü de sayılabilir. Unutmayalım ki MilliMücadeleyi en iyi anlatanlar Nazım Hikmet (Kuvayı Milliye Destanı),Kemal Tahir (Yorgun Savaşçı, Esir Şehrin İnsanlar ı) gibi cumhuriyetdöneminin kahr ını cezaevlerinde çekenler, solcular olmuştur.

Aydının yılgınlığını, çaresizliğini, ütopyalar ının umutsuz sonlar ını 

en iyi anlatan o dönemi bir gazeteci olarak da yaşamış olan YakupKadri'dir. Yakup Kadri 1908-1938 döneminin tam bir fotoğraf ını ro-manlar ında yansıtmıştır. "Kiralık Konak" (1922) üç kuşağın öyküsünüele alırken Tanzimat sonrasında, bürokrat ve aydınlar arasında yaşanançöküntüyü de yansıtmaya çalışır. Birinci kuşak eski bir Abdülhamitdönemi nazır ı olan Naim Efendi'dir. İkinci kuşak ise onun k ızı ve da-madı Servet Bey taraf ından romanda anlatılır. Servet Bey tam anlamıyla

 batı özentileri içersinde yaşamaya çalışan bir kişidir. Nihayet üçüncükuşak ise çelişkilerle doludur. Bunlar içinde Servet Bey'in k ızı Seniha,oğlu Cemil, Seniha'nın sevgilisi Faik ve nihayet İttihat ve TerakkiTürkiyesinin idealist, fedakâr ve memleketçi aydın örneği Hakk ı Celis.Kitap toplumsal tükenişin yansımasıdır. Köşeyi dönme mantığı ServetBey'de egemendir. Gözü Türkiye dışındadır. Ana ülküsünü şu sözle-

rinde buluruz: "Para yapmak ve bir an evvel kapağı

Avrupa'ya atmak.Başka türlüsü çıkar yol değil." Buna kar şın k ızı Seniha düzene bireysel başkaldır ısı içersinde çaresiz, eninde sonunda düzenin ak ışına uyan,yılgın, yorgun ve de umutsuz, ama yaşamını da değiştirmeyi istemeyen

 bir tiptir. Hakk ı Celis'e bu yılgınlığı şöyle anlatır: "Birden her şeydeno kadar yoruldum, o kadar iğrendim, usandım ki, şimdi biraz rahat et-mekten başka bir şey istemiyorum. Biraz rahat, biraz refah..." Hakk ı Celis bu çürümüş alemden kaçar. Arkasına bakmadan kaçar ve Çanak-kale savaşında ölür. Bu umutsuz bir sondur. Ne ki meşrutiyet ve tanzi-mat toplumunun çöküşü de farklı değildir. Fedakar, idealist aydınlannı 

Page 342: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 342/516

Tek Ulus, Tek Parti, Tek Ş efDönemi 347

Çanakkale'de, Sar ıkamış'ta, Sina çöllerinde bırakan bir düzendir bu."Hüküm Gecesi" (1927) romanında iki politik cinayet dönüm

noktası olarak yansıtılmaktadır. Kitabın referans dönemini de bu ikicinayet belirler. Roman gazeteci Ahmet Samim'in öldürülmesi olayı ile

 başlar (9 Haziran 1910) ve Mahmut Şevket Paşa'nın Çar şıkapı'da öl-dürülmesinin sonrasında biter (11 Haziran 1913). Bu iki tarih arasındaolaylar hızla gelişmiştir. Dayaklı, sopalı 1912 seçiminden sonra Mec-lis-i Mebusan'da çeşitli muhalif gruplar ın birleşmesinde meydana gelen"Hürriyet-i İtilaf ın girişimleri sonucu hükümetin devrilmesi yerineAhmet Muhtar Paşa'nın başkanlığında kurulan "Büyük Kabine" sonrası Kamil Paşa hükümeti bunu izleyen günlerde çıkan Balkan savaşı veyenilgi; nihayet "Babıâli" bask ını. İttihat ve Terakki'nin tekrar iktidaragelmesi bu dönemin önemli olaylar ıdır. Bu olaylar ın roman kahramanı Ahmet Kerim'in gözlüğü ile sergilendiğini görürüz. Ahmet Kerim par-tilerin hepsine kar şıdır. Bu konuda şu değerlendirmeyi yapar: "... Mu-vafakat, muhalefet al birini vur öbürüne. Bu partilerin ikisinin de mil-letle hiçbir ilişkileri yok. Çünkü ne bu, ne o milli bir ideal yaratmak gücünü gösteremedi. İttihat ve Terakki neye dayamyıor? Balkan komi-

tecilerinden öğrenilmiş bir kaç basit milliyet ve ihtilal düsturuna...Muhalefetin dayanağı nedir? Hürriyet ve meşrutiyet gibi bir tak ım ki-taplardan alınmış mücerret nazariyeler. Halbuki öbür tarafta hayat var.Koca bir milletin engin hayatı var. Bunun için kaynayan acılardan, ıs-tıraplardan, istek ve dileklerden bir siyasi parti prensipleri çıkartmak kimin aklına geldi. Bunlar milletin vaziyetine yabancı bir tak ım fikirler ve emeller yoluna birbiriyle uğraşı p dururken öte yandan millet kendiderdiyle yanı p kavruluyor. Ne bunun onlardan haberi var, ne bunlar ınondan..." Mahmut Şevket Paşa'nın öldürülüşünden sonra AhmetKerim Sinop'a sürülür. Bu tükenişin ilk adımı olur. Bu kişiyi çelişkiler yumağına döndüren durum romanda şöyle anlatılmaktadır: "...Neyimüdafaa etmiş, neye kar şı yürümüştü? Halbuki genç adam bunu bile

 bilmiyordu Ne birlikte mahkum olduğu arkadaşlar ına kar şı yüreğinde

ufak bir sevgi, ne de kendisine bu işkenceyi layı

k gören düşmanlar ı

nakar şı bir k ızgınlık ve nefret duyuyordu." Sonunda alkol. Roman şucümleyle biter: "Eyvah, ben bitmişim diye söylendi ve masanın üzerinekapanı p, sessiz, sessiz ağlamaya başladı." Hakk ı Celis Çanakkale'deölür. Ahmet Kerim ise tam anlamıyla çöker, tükenir.

"Sodom ve Gomore" (1928) Birinci Dünya Savaşından sonra iş-gal İstanbul'unu o günlerin deyimi ile mütareke İstanbul'unu anlatır.Bir yanda işgal subaylar ına k ızlar ım, eşlerini bile sunmaktan çekinme-yen iş birlikçiler, bir yanda bu çirkinliği gören, Anadolu'ya öykünenfakat İstanbul'u bırak ı p bir türlü Anadolu'ya geçemeyen Necdet gibi

Page 343: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 343/516

348 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

aydınlar romanın örgüsünü tamamlamaktadır. Romanda, arada İs-tanbul yakası yani müslüman İstanbul (Fatih; Süleymaniye çevresi)

 Necdet'in özlemi olarak fakat bir motiften ileriye geçmeden bir görü-nüp bir gider. Romanın sonunda özgür  İstanbul'a dönen iş birlikçinink ızı Leyla "... denizin kar şı yakasından bir tak ım kocaman siyah kal-

 paklı adamlar ortaya çıkmaya ve yavaş yavaş her tarafa yayılmaya başlıyor. Ne fena giyimli, ne kaba saba bu adamlar" diyerek düşün-celerini sergiler. Necdet ise arkadaşına "Bizi iliklerimize kadar çürüt-tüler" diyerek noktayı koyar. Roman bir zafer  ışığının coşkusunu bileyansıtamadan biter.

Aydınlar ın yitikliğine "Yaban"da (1932) da rastlamaktayız. Sa-vaşın yenilgisine ve işgale dayanamayan Ahmet Celal Anadolu'ya bir köye çekilir. Burada köylülerle olan iletişimsizliği yaşar. "Felaket bile

 bizi birleştiremedi" diye yak ınır, ama yine de köylülere kendi dışında bir kişiymiş gibi bakar. Fethi Naci romanın sonundaki simgesel vurgu-lamaya çok iyi değinir: "Bir ara k ılıcını kuşanı p köyde ölmeyi düş-leyen Ahmet Celal sol kalçasından vurulan Emine'yi, elinin bir doku-nuşuyla Ahmet Celal'e bütün acılar ı unutturan Ahmet Celal'i "Türk 

köylüsü ile Türk entellektüeli arasındaki acıklı davadan hiç bir eser kalmadığı" yollu rüyalara sürükleyen Emine'yi kendi kaderine terke-derek çeker gider. Bu'durumda Ahmet Celal'e yol elbette yalnız görü-necektir."

"Ankara" 1934 yılında yayınlanmış, üç bölümden oluşan bir roman. Kemalist Ütopya. Romanın baş kişisi Selma her bölümd ayr ı 

 birisiyle evlidir. Birinci bölüm 1921 yılında geçer. Milli Mücadele An-kara'sını yansıtır. Selma'nın kocası kendi halinde bir bankacıdır. Sel-ma milli mücadele kahramanlar ından Binbaşı Hakk ı'ya gönül vermektegecikmez.

İkinci bölüm 1927 yıllar ında, Serbest piyasa düzeninin milli iktisatadı altında yaptığı talanın en üst düzeye ulaştığı dönemi anlatır. Millimücadelenin yiğit binbaşısı Hakk ı Bey ordudan ayr ılmış, bir  şirketin

yönetim kurulu azalı

ğı

ile yeni, zengin bir yaşamı

n içine girmiştir. An-kara'da nüfuzunu kullanı p iş çevirmektedir.Üçüncü bölümde Selma Hanım idealist, Kemalist Neşet Sabit ile

evlenmiştir. Bu bölümde Kemalist rüya Neşet Sabit'in diliyle, biraz da.abartılı biçimde anlatılmaktadır. Bu anlatımda öne çıkar ılan düşün-celeri şöyle sıralamamız mümkündür.

"Tarih ve dil cemiyetleri birleşip bugünkü Türk akademiyasını meydana getirdi ve bütün direktiflerini yüksek iktisat enstitüsünden vehalkevlerinden alan bir içtimai mükellefiyet teşkilatı dünkü iktisat vetasarruf cemiyetini tamamladı. Ancak bu suretledir ki, kültür ve ümran

Page 344: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 344/516

Tek Ulus, Tek Parti, Tek Ş efDönemi 349

şiarlar ı yalnız masalar başında ve kağıt üstündeki şeyler mahiyetindekalmaktan çık ı p taze bir milli hamle halinde bütün memlekete dağıl-dı."

"Yeni Türk neslinin idrakinde artık sınırla gümrük birer eş kelimeoldu ve millet iktisadiyatı prensiplerine ayk ır ı hareket edenlere bir asker kaçağı, bir bozguncu gözüyle bak ılmaktadır."

"Nice kötü adetler, gayri milli cereyanlar, tereddi ve irtica unsur-lar ı bu sayede (matbuatın disiplin altına alınması ile) yeni Türk cemi-yetinin bir köşesinde bar ınamaz oldu... Sinemalar milli davalara hizmeteden satirik ve epik filmler yapmaya başlamışlardı... Hele Anadolu'nun

 bir yerinde bataklık kurutuluşunu, yeni bir demiryolu hattı üzerinde ilk trenin işleyişini veya Seyhan sahasındaki pamuklar ın Kayseri bez fab-rikasına gelip oradan beyaz patiska veya renkli basma halinde çık ışını gösteren milli aktüalite filmleri sinema salonlar ını alk ış ve sevinç çığ-lıklar ıyla çın çın çınlatıyordu."

"Türk işçileri, Türk mühendisleri Avrupa'daki arkadaşlar ı gibi bedbaht değildiler. Eski Roma'nın esir sürüleri gibi binbir mihnet vecefa altında bin türlü mahrumiyetle ruhlar ı ve suratlar ı eskimiş, açlık-

tan, içkiden bütün faziletlerini kaybetmiş Avrupa proletaryasının sefaletve felaketlerinden Türkiye'de eser görünmüyordu... Kimsenin esirideğildiler."

"... Büyük bir k ısmı içtimai mükellefiyet teşkilatının kooperatif şubeleriyle toplulaştır ılmış bu köylüler kooperatif şeklinde çalışı p ya-şıyorlardı. Sonra yalnız köylüler için kurulmuş büyük istihlak koope-ratiflerinde giyim ve kuşama ait şeyler devlet fabrikalar ından o kadar ucuza satılıyordu ki her köylü bir aylık ekonomiyasıyla bütün bir yıl içintepeden tırnağa tadar giyinip donanabilmek imkanını kolaylıkla teminediyordu"

"Ankara" cumhuriyetin on beşinci yıl törenlerinde, köylü, işçi,gençlik gruplar ının, Çankaya'da, önderin önünden geçmeleri ile son

 bulur. Bu kitap Kemalist Utopya'nın yadsınamaz bir örneğidir. Kadro

dergisinde savunulan düşünceler çerçevesinde model düzenlenmiştir.Yukarda da belirtildiği gibi Ankara umutlu, masalımsı bir sona sahiptir.Oysa bu umutlar ın, yazar ın daha sonraki kitabı olan, "Panorama"da ta-mamıyla söndüğünü görmekteyiz. Ankara'nın idealist kahramanı NeşetSabit Demokrat Parti'ye girmiş, dönemin siyasal opportünizmi içersin-de kaybolup gitmiştir.

Yakup Kadri'nin üzerinde durduğumuz bu kitaplar ı İttihat ve Te-rakki ülkücülüğü ile başlayan ve kemalizmle noktalanan bir döneminçözümlenmesinde belge niteliğinde değerlendirilmesi gereken yapıt-lardır. Bir başka örnek de Halide Edip'tir. Sultanahmet Mitinginin he-

Page 345: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 345/516

350 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

yecanlı hatibi, Milli Mücadele'nin Halide Onbaşısı, "Ateşten Göm-lek"in inançlı yazan 1930'lu yıllarda, "Sinekli Bakkal" romanındaRabia ile Pellegrini'nin yeni bir doğu sentezini arama noktasına gel-mişti

Ebedi Şefin ölümü döneminde "Müdafa-â Hukuk"un bağımsız-lığı, kurtuluşu, yeni bir Türkiye'yi muştulayan ateşi de sönmüş, umutlar yerlerini yılgınlığa bırakmıştı. İnk ılabın kadrolar ı demokrasiden, hal-k ın, katılımından uzak, sadece öğreten-şef olarak "rehber"lik yapmanınyetersizliğini öğrenmeye başlamışlardı. Halk ın gönüllü, ılımlı, çeşitlidüşünce ve eğilimlerinin özgürce uyancılığı olmadan ne ekonomik, nede toplusal amaçlara ulaşılamıyordu. Devletin ekonomiden kültürekadar doğru kararlar alması demokrasi ile mümkündü. Düşünceden,inanca kadar devletin kalı plan içine hapsedilmiş bir Türkiye... Halk ı-mız buna layık mıydı? Kesinlikle hayır. Tarih, yığınlara maledilmemiş hiç bir değişimin sürgit devam edemeyeceğini ortaya koymuştur. Hele

 bu dönüşümler bir ideolojiden de yoksunsa...

Page 346: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 346/516

VIII MİLLİ ŞEFDÖNEMİ 

1) Kabine Değişikliği ve İnönü'nün Üniversite Nutku: 

Ebedi Şef Atatürk'ün ölümünden sonra cumhurbaşkanı

seçilenİnönü'ye Celal Bayar hükümetin istifasını sundu. Bu teamülen yapılan bir eylemdi. İnönü yeni kabineyi kurma görevini tekrar Celal Bayar'averdi. Bayar eski kabinesinden iki bakan değiştirdi. Bunlar İçişleri Ba-kanı Şükrü Kaya ve Dışişleri Bakanı Tevf ık Rüştü Aras'ü. Daha öncede değindiğimiz gibi Kaya ve Araş, Atatürk'ün hastalığnın ilerlediğigünlerde Gazi'den yazılı ya da sözlü bir siyasi vasiyet almaya çalış-mışlar, cumhurbaşkanlığı konusunda İnönü'nün kar şısında yer almış-lardı. Bu nedenle Celal Bayar yeni kabineyi kurarken bu iki bakan ı de-ğiştirerek yerlerine İnönü'ye yak ınlığı ile tanınan Dr.Refik Saydam(İçişleri) ve Rüştü Saraçoğlu (Dışişleri) nu atadı.

Yeni kabinenin kurulmasını izleyen ay içersinde CHP'de önemlideğişikliklerin yapılacağı haberleri ve sınırlı yorumlar basında yer al-maya başladı. İnönü bu konuya CHP'nin Kastamonu il kongresinde

yaptığı konuşmayla açıklık kazandırdı. Konuşmada CHP'ye yönelik şunoktalar dikkati çekmekteydi:

"Unutmayınız ki, sınıf ve zümre fark ı tanımaksızın büyük Türk milletini yekpare bir insanlık ve medeniyet kalesi olmasını ideal tutan

 partimizin başlıca kuvveti, bütün vatandaşlar ın muhabbet ve itimadı olduğu gibi başlıca vazifesi de bütün vatandaşlar ın hizmet ve ihtiyaç-lar ının teminidir. Parti azalığının, hususi menfaat mülahazasına asla te-nezül ve müsaade etmeyen bir siyasi terbiyenin sıfatı ve şartı telakkietmek sayesinde, partiyi bütün vatandaşlar ı kucaklayan büyük bir aileocağı haline getirebiliriz... Milletin kalbinde kazandığımız bu k ıymet-li itimadı gelecek zamanlarda daha ziyade artır ı p, yükseltmek başlıcahedefimiz olacaktır." İnönü bu konuşmasıyla parti üyelerinin nüfuz ti-caretine girmeleri olayına da üstü kapalı değinmektedir. Bu arada Ata-

Page 347: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 347/516

352 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

türk'ün ölümüyle boşalan genel başkanlık makamı için seçim yapılması gerekmekteydi. CHP'nin olağanüstü kongresi, genel başkan vekiliCelal Bayar taraf ından 26 Aralık 1938 günü için olağanüstü toplantıyaçağr ıldı. Toplantı gündemi şöyleydi:

"1. Nizamnamenin (tüzüğün) genel başkan intihabına ait mad-desinin tadil ve tanzimi.

2. Genyönkurul (Genel Yönetim Kurulu) intihabı"Olağanüstü genel kurul 26 Aralık'ta Ankara'da toplanmıştı. Ge-

nel kurula 375 milletvekili, 207 delege ve 7 vali kat ılmıştır. Bayar toplantıyı açtıktan sonra iki asbaşkanlığa Çank ır ı milletvekili (TBMM

 başkanı) Abdulhalik Renda ile Konya delegesi Şevki Ergun seçilmiştir.Birinci oturumda İçişleri Bakanı ve CHP Genel Sekreteri Dr. Refik Saydam yeni tüzük değişikliği taslağını sunmuş ve 30 kişilik komisyonoluşturulmuştur.

İkinci oturumda değişiklik önergesi ve gerekçesi şöyleydi:Gerekçe: "Siyasi partiler, milli ve vatani yüksek menfaatlar ı temin

edici prensiplerde birleşmiş vatandaşlar ın teşkil ettikleri siyasi cemi-yetlerdir. Millet arasında politik kanaatlan birbirine uygun olanlar 

kendi halinde dağınıktır, bunlar ı ancak bir şef birleştirir ve hepsini bir teşkilat altında toplar.Şeflik rolü her memlekette ve bilhasa parti hayatına yeni girmiş 

memleketlerde çok mühimdir... Cumhuriyet Halk Partisi gibi milletinkurtuluş ve ilerleyiş mücadelesinde kendisine rehberlik etmiş, Cumhu-iyetçilik, ink ılapçılık, laiklik gibi Türk milletini mütemadiyen ikbal verefah mevkiine yükseltmekte olan prensipler değişmez bir akidei siya-siye olarak kabul ve ilan etmiş olan ve siyasi bir partinin dar çer-çevesinden çıkarak hemen bütün vatandaşlar ı sinesinde toplamış olan

 bir partinin şefliğine intihap edilecek olan âli şahsiyetin (Milli Şef)vasf ını da iktisap etmesi tabii olduğuna göre Parti umum reisinin yük-sek şahsiyetini her dört senede bir ve her kurultay toplanışında müza-kere ve münakaşaya mevzu ittihat etmeyip parti umum reisliğinde (de-

ğişmez) vasf ı

esas olarak kabul etmek bu yüksek makamı

n itibar ı

 temin ve otoriteyi takviye bak ımından milli menfaata daha uygun gö-rülmüştür.'' Temel noktalar ını aynen yansıttığımız bu gerekçeye daya-narak parti tüzüğünde şu değişiklikler yapılmıştır:

"Madde 2- Partinin banisi ve ebedi başkanı Türkiye Cumhuriye-tinin müessisi olan Kemal Atatürk'tür.

Madde 3- Partinin değişmez Genel Başkanı İsmet İnönü'dür.Madde 4- Partinin değişmez genel başkanlığı aşağıdaki üç surette

inhilâl edebilir.a. Vefat

Page 348: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 348/516

 Milli Ş ef Dönemi 353

 b. Vazifeyi yapamayacak bir hastalığı sabit olması halinde.c. İstifa.Bu üç şekilden birisi dolayısıyla inhilal vukuunda Parti Büyük 

Kurultayı derhal toplanarak partiye mensup mebuslardan bir zatı genel başkanlığa seçer."

Böylece İsmet İnönü CHP'nin değişmez Genel Başkanı ve MilliŞef olmuştur. Bir noktayı açıklamak gerekir. "Şef kavramı 1930'luyıllarda basında, çeşitli dergi ve kitaplarda sık kullanılan bir deyimdi.

 Nitekim, daha önce sözünü ettiğimiz Yakup Kadri'nin "Ankara" adlı yapıtında da şef kavramı öne çıkar ılmıştır. Dünyadaki siyasal geliş-meler de böyle bir kavramı öne çıkarmaktaydı. Örneğin Hitler'e Füh-rer, Musolini'ye de Duce denmesi gibi.

Kurultayda seçilen yeni yönetim kurulunda Recep Peker, Mütta-lip Öker, Necip Ali Küçüka, Ali R ıza Erten, Salâh Yargı ve Tahsin Berk 

 bulunuyordu. Kurultay'dan sonra iktidar ını daha bir pekiştiren İnönüeski muhalifleri ile belirli bir bar ış politikası gütmeye başladı. 31 Aralık 1938'de 12 milletvekilliği için yapılacak ara seçimde Kazım Karabekir,Fethi Okyar, Hüseyin Cahit Yalçın, Hasan R ıza Soyak CHP taraf ından

aday gösterildiler ve milletvekili oldular.Bu bar ış politikası yanısıra İnönü'nün geçmiş dönemler ile ilgilisınırlı bir hesaplaşması da söz konusudur. Özellikle kendisinin baş ba-kanlıktan ayr ıldığı 1937 sonu ile cumhurbaşkanı olduğu dönemle ilgili

 bir hesap sorma söz konusudur. İlk hedef  İstanbul Vali ve BelediyeBaşkanı Muhittin Üstündağ'dı. Muhittin Üstündağ hakk ında çeşitliyolsuzluk söylentileri bulunuyordu. Diğer yandan Atatürk'ün Dolma-

 bahçe Sarayı'nda katafalka konan tabutu önünden geçenlerin yarattığı izdihamdan ötürü ölenlerin olması konusunda valinin (Üstündağ) ih-mali olduğu suçlamalar ı da gündeme getirilmekteydi. Bütün bu neden-lere dayanılarak Üstündağ "görülen lüzum üzerine" görevden alındı.Üstündağ ve bazı belediye üst bürokratlar ı muhakemeye sevk edilmiş-ler ve davalar ın çoğundan beraat etmişlerdi. Diğer yandan o dönemde

 büyük yank ı

lar uyandı

ran iki yolsuzluk davası

da öne çı

kar ı

lmı

ş, so-rumlular yargılanmışlardır. Bunlardan birincisi Denizbank'ın Fındıklı'daki Satie şirketine ait binayı satın alması ve İmpeks adındaki bir şir-kete teminat mektubu vermesidir. Soruşturmalar başladığı sırada, İm-

 peks'ın kurucular ı arasında bulunan Celal Bayar'ın büyük oğlu Ref ıiBayar intihar etmiştir.

İkinci yolsuzluk olayı ise Ekrem Konig davası olarak bilinmekte-dir. Ekrem Konig, (İspanya iç savaşında) cumhuriyetçi Madrit hükü-metine silah sağlayan bir grup içindedir, bu işlerden komisyon almak-tadır. Bu arada Milli Savunma Bakanı Kazım Özalp'in imzası taklit

Page 349: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 349/516

354 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

edilerek, dışişleri kanalıyla (gene bu bakanlığın yetkili mühür ve imza-lar ı da taklit edilmiştir) Kanada'da bir şirkete uçak ısmarlanmıştır. Buuçaklar da İspanya'ya gönderilecektir. Kanada'daki yapımcı  şirketinDışişleri Bakanlığına yazdığı yazı da bir biçimde Konig'in eline geçmiş ve yazıya gene aynı sahte imzalarla olumlu yanıt verilmiştir. Uçaklar ınParis'te teslim edilmesi istendiğinde Kanada şirketi durumu teyit etmek amacıyla Türkiye'nin Washington Büyükelçiliğine müracaat ettiğindedurum ortaya çıkmıştır. Açılan davada Konig'in suç ortağı, dışişleri

 bakanlığı protokol dairesinde görevli olan Ruhi Bozcalı, bu işten eskiİçişleri bakanı Şükrü Kaya'nın da haberi olduğunu söylemesine kar şın

 bu doğrultuda bir işlem yapılmamış, Bozcalı küçük bir cezaya çarptı-r ılmıştır. Konig ise 1943'de yurda dönmüş ve açılan davada dört yılhapise mahkum edilmiştir. Bu davalar o tarihte basında büyük yank ılar uyandırmış ve böylece İnönü dolaylı da olsa yolsuzluklar ın üzerinegiden bir şef imajı çizmiştir.

Ocak 1939'un başından beri hükümetin istifa edeceği söylentileri basında yer almaktaydı. Nitekim 25 Ocak 1939 günü Celal Bayar "TBMM seçiminin yenilenmesine parti divanınca karar verilmiştir.

Partimizin seçime yeni ve taze bir kuvvetle çıkmasının maksat ve esasadaha uygun ve yararlı olacağını düşündüm. Bu imkânı size vermiş olmak için Baş bakanlıktan istifamı sunuyorum..." diye bir yazıyla istifaetti. Yerine Baş bakan olarak Dr. Refik Saydam oturdu. Saydam'ın ka-

 binesinde iki bakan dışında tüm eski bakanlar yerlerini koruyorlardı.König davasına bulaştığı nedeniyle Kazım Özalp'in yerine Bursa mil-letvekili General Naci Tınaz, Tar ım Bakanlığı'na da Faik Kurdoğluyerine Kütahya milletvekili Muhlis Erkmen getirilmişti.Hükümet programında üzerinde durulan noktalar  şunlardı: "... İnk ılapkanunlar ının milli bünyede sarsılmaz bir  şekilde işlemesini ve adliteşkilatın devamlı inkişaf ını temin yolunda ittihaz edilmiş olantedbirlerin tatbikatına hassasiyetle devam etmek azmindeyiz... Vatandageniş mikyasta müstakar bir huzur ve sükun temin etmek vatandaşlar ınanar şiden ve cebirden uzak bir emniyet havası içinde bulundurmak 

 programımızın başında gelir... İktisadi sahada çalışmalar ımızistikametini her işimizde olduğu gibi parti programının ana hatlar ındaalacaktır. Devletçilik prensibine dayanan mevzularda faaliyetimizihtiyaçlar ı ehemmiyetlerine ve bu baptaki imkanlara göre sıraya koya-rak işlemelerini sağlamak ve bunlar ın üzerindeki kontrolleri kuruluşla-r ındaki dairesinde cevap verecek şekilde ve şartlar ın müsaadesi nisbe-tinde tekamül ettirmek yönünü takip edecektir... Sözüme başlarkenişaret ettiğim gibi biz CHP partisinin programına sadık ve onun tahak-kukuna çalışan insanlar ız..." Hükümete oy birliği ile güven oyu veril-

Page 350: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 350/516

 Milli Ş ef Dönemi 355

dikten sonra milletvekili seçiminin yenilenmesine ve yeni meclisin 3 Nisan 1939'da toplanmasına karar verildi.

Mart 1939 ayı içersinde İstanbul'a giden İ. İnönü, üniversiteyi zi-yaret ederek burada bir nutuk irad etti. Bu konuşma uzun yıllar çeşitliyorumlarla ele alındı, hatta demokratikleşmenin müjdecisi olarak algı-landı. Konuşmanın önemli bölümleri aynen aşağıya alınmıştır:

"... Üniversitelilerimizin çalışkanlığı, benim için çok k ıymetli bir hassadır. Hocalardan ve talebelerden bilhassa rica ettiğim nokta da

 budur... Gene talebenin idealist olması vatanın istikbali için büyük te-meldir. Bizim ideallerimiz, vatan ve millet hizmetinde toplanır... Bil-menizi isterim ki, ahlak ve karakter sağlam olmadıkça, cemiyette esaslı 

 bir hizmet görmeye imkan yoktur. Cemiyetin kudret ve ehemmiyetivasati ahlak ve karakterinin yüksek k ıymetine, her faktörden ziyade

 bağlıdır... Küçük, büyük meselelerin benim önümde ortaya dökülme-sinde ve imkan derecesi üzerinde hayalata kapılmaksızın, millet dertle-rinin açıkça mütalâ edilmesinde, halk idaresinin büyük nimetini bulu-rum... Bu uzunca esbabı mucibe ile anlatmak istiyorum ki,vatandaşlar ımla yak ından memleket meselelerini görüşmek benim için

şuurlu bir zevktir... Memleketimizin hali, bu bak ımdan çok kuvvetli veçok umutludur. K ırk-elli senenin türlü nifaklar ını, türlü tecrübesizliğinive felaketlerini okumuş ve içinde yaşayarak geçirmiş olgun bir siyasetneslimiz varki, yeni yetişen nesillerimizi, siyasetin zehirlerinden koru-yarak, onlara, Türkiye'ye uygun olan en iyi siyasi muaşeretin hem ör-neğini, hem terbiyesini vermek mevkiindedir. Gerek matbuatımızda yegerek siyaset adamlanmızda gördüğüm hal ve mesleğin istikbal için çok ümit verici olduğuna vatandaşlar ımın önünde zikretmek, benim içinhakiki bir zevk, samimi bir sevinçtir... -

Vatandaşlar büyük partinin teşkilatı içinde her türlü hizmet ve in-kişaf imkânını bulmaktadırlar. Partinin bu mahiyeti istikbalde daha zi-yade kendini gösterecektir. Evvelâ, Halkevlerinde, memleketin içtimaive kültürel sahalar ında, memlekete hizmet için istidatlı vatandaşlardan

geniş mikyasta hizmet isteyeceğiz. Sonra, parti teşkilatı

nda, memleke-tin siyasi terbiyesi ve inkişaf ı için, vatandaşlar ımız geniş hizmet saha-lar ı bulacaklardır. Diyebilirim ki, gelecek intihaplardaki mebus nam-zetleri, Halkevlerinin ve partinin dört senelik faaaliyeti esnasında kendikendilerini kolaylıkla göstermiş olacaklardır. Vatandaşlar ım, bilirler ki,

 bir siyasi partinin yüksek idaresi taraf ından, müntehiplere, namzet gös-terilmesi tabii bir şeydir. Bizim ananemiz de böyledir. Bununla beraber,namzetlerin halkla temasını daha ziyade arttıracağız ve siyaset divanı-nın takdiri ile parti teşkilatının takdirini daha yak ından birbiriyle temaşagetirecek usulleri şimdiden tecrübe ve tekamül ettireceğiz... Büyük 

Page 351: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 351/516

356  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Millet Meclisi, milletin dahili ve harici bü-tün emniyetlerinin hakikatenkudretli ve uyanık teminatı olacaktır. Büyük Millet Meclisi, milletinmenfaat ve ideallerini hakikaten temsil eden bir millet hülasası vaziyetve itibar ında olacaktır... Büyük Millet Meclisi'nin yeni intihabı vesilesiile onun vasıflar ından ve vazifelerinden yeniden bahsetmemizin sebebi,ona millet hayatında yeni bir tekamül temin ettirmek içindir.. .Biz, halk idaresinin, milletimizin bünyesine ve arzusuna en uygun geldiği kana-atindeyiz. Halk idaresinin en nazik taraf ı, bunun anar şiye ve zora mey-dan vermemesini tanzim edebilmektir. Çünkü, gerek anar şi, gerek zor,halk idaresinin muhitinde külfetsizce dolaşabilen ve o idareyi kökündentahrip etmeye istidatlı olan hastalıklardır". 

Bu konuşmada parti kadrolar ı içersinde kalmak kaydıyla sınırlı bir demokrasi ve hoşgörünün k ıvılcımlar ı görülmektedir. Dönemdeki bask ı öylesine ağırdır ki, bu hafif yumuşamaya yönelik sözler bile basın vekamuoyu taraf ından şükran(?) ve sevinçle kar şılanmıştır. Dikkat edilirsekonuşmasında İnönü, Halkevleri ve parti örgütünü bir çeşit disiplinlisiyaset eğitimi veren kurumlar olarak nitelemiş; düşünce, basın, örgüt-lenme özgürlüklerinden söz etmemiştir. Tam aksine anar şi üzerinde

durmuştur, bu arada kaynağını belli etmediği bir zora da değinmiştir. Seçimler sonucunda TBMM'ye 424 milletvekili seçildi. Öncedentespit edilen 3 Nisan 1939 günü, en yaşlı üye General Dr. Besim Ömer Akalın'in başkanlığında toplanan genel kurul meclis başkanlığınaÇank ır ı milletvekili Abdülhalik Renda'yı seçti. CumhurbaşkanlığınaAnkara Milletvekili İsmet İnönü seçildi. Bu seçimin akabinde iki cum-hurbaşkanlığı tezkeresi okundu. Bunlardan birincisinde Dr. Refik Say-dam'ın Baş bakanlıktan istifa ettiği, diğerinde ise Dr. Refik Saydam'ınyeniden Baş bakanlığa atandığı ve hükümet listesinin onaylandığı bil-diriliyordu. Yeni bakanlar eski kabine üyelerinin aynısıdır. Sadece Ba-yındırlık Bakanlığı ikiye ayr ılmış, ulaştırma ve iletişim işlerine ba-kacak Ulaştırma Bakanlığı kurulmuştu. Bayındırlık Bakanlığına AliFuat Cebesoy getirilmiş, Ali Çetinkaya da Ulaştırma Bakanı olarak ye-

rini korumuştu. Dr. Refik Saydam 10 Nisan 1939'da programını okudu. Programeski programın bir yenilemesiydi. Özellikle şu noktalar ın altı çizil-miştir: 

"Bu kabinede, şimdiye kadar olduğu gibi, mensup olduğumuzCHP'nin programını gerçekleştirmek için çalışılacaktır... Bakanlık-lar ın faaliyet programlar ında değişiklik yoktur. Kabinenin progra-mında olduğu gibi bakanlıklar ın faaliyet programlannda da CHP'nin

 programı esastır... Dünya durumunun başdöndürücü bir hızla her andeğişiklikler gösteren gelişimi, dış politikamızın her zamankinden çok  

Page 352: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 352/516

 Milli Ş ef Dönemi 357

uyanık olmasını gerektiriyor... Fakat bütün bu değişmeler, bu hızlı vetemelli değişmeler yanında Türkiye'nin dış politikası bir değişiklik göstermemektedir... Düşünce ve çıkarlar ın bu kadar şiddetle çarpıştığı zamanımızda Türkiye için ne bir düşünce ak ımı, ne de herhangi bir aşır ı çıkar isteği bar ış yolundan ayr ılmaya etken olmamaktadır ve olmaya-caktır." Genel Kurulda Fazıl Ahmet Aykaç, Refik İnce, Berç Türker,Emin Sazak, Rasih Kaplan, Saydam ve programı övücü konuşmalar yaptılar. Sonuçta hükümet oybirliği ile güvenoyu aldı.

29 Mayıs 1939'da CHP'nin Beşinci Olağan Kurultayı toplantı. Bukurultayda Parti tüzük ve programında bazı değişiklikler yapıldı. Tü-zükte yapılan değişiklikler değişmez genel başkan ve milli şefin partiyikontrol etme açısından yetkilerini artır ıyordu. Parti genel başkan vekilive genel sekreter doğrudan doğruya değişmez genel başkan taraf ındanatanma şeklinde belirlenecekti. Genel başkan, genel başkan vekili vegenel sekreter üçlüsü başkanlık divanını oluşturuyordu. İnönü ayr ıcagenel idare heyeti, başkanlık divanı ve müstakil grup üyeliklerinden

 birinin boşalması halinde yeni üyeleri doğrudan seçme yetkisine de sa-hipti. Parti-devlet birliğinin devam ettiğini söyleyebiliriz. Gerçi valiler 

ile parti başkanlığı ayr ılmışsa da, yeni parti başkanı valilerin ilk yönetimkurulu üyelerinden birini kendine vekil tayin etmesi biçiminde belirle-yeceklerdir. Bu atama konusunda yirmi bölgede kurulan müfettişlikler de söz sahibidirler.

5. Kurultay kararlar ından belki de en önemlisi "Müstakil Grub"unoluşturulmasıdır. İnönü kurultayı açış konuşmasında bu konuya şöyledeğinmiştir:

"Büyük kurultaya sunduğumuz tüzük tasar ısında, Büyük MilletMeclisi'nde, Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir de müstakil grubunu dü-şündük. Büyük kurultaydan görev alan ve parti genel başkanının fark-sız başkanlığında çalışacak olan, inzibat ve intizam içinde, bilinçli veçalışkan bir bağımsız grubun yürütme yerinde olan milletvekilleri ço-ğunluğuna ve hükümetine esaslı bir yardım sağlarden, büyük milleti-

mize de, kendi işleri için yeni ibr teminat hazı

rlayacağı

umuyoruz..."CHP, ileri gelenlerinin iddiası müstakil grup girişiminin demokrasi vegerçek halk yönetimine bir adım olduğu şeklindedir. Bu çok önemlisavlara kar şın müstakil grup istenileni verememiştir. Kurultay genelkurulunun 3 Haziran 1939 günkü toplantısında yeni tüzük gereğince,müstakil grubu meydana getiren yirmi bir milletvekili seçildi. Bunlar CHP listelerinden seçilen kişilerdi. 1943 kurultayında grubun sayısı otuza çıkar ıldı. Çok partili TBMM'sinin oluştuğu 1946 seçimlerinekadar bu uygulamaya devam edilmiştir. 1939-1946 arasında İstanbulMilletvekili Ali Rana Tarhan, değişmez genel başkan, Milli Şef 

Page 353: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 353/516

358 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

İnönü'nün atamasıyla onun vekili olarak müstakil grup başkanlığınagetirilmiştir. Müstakil grup üyeleri CHP grup toplantılar ına katılmaktafakat oy verememekte idiler. Her yönüyle yapay olan bu uygulamaCHP'nin tek parti yönetiminin güdümlü çok seslilik yaratmadaki giri-şimlerini, bir anlamda, gülünç de k ılmaktaydı.

Uzun yıllar  İçişleri Bakanlığı ve partinin üst yönetiminde görevyapan Hilmi Uran, anılar ında, olayı şöyle değerlendirmektedir: "Müs-takil grup, kendinden bekleneni yani rejime alıştırma yarar ını sağla-yamamıştır. Çünkü kendi grup toplantılar ında, belki çok iyi hazır-lanmış grup üyelerince, bakanlar hakk ında çok esaslı eleştiriler ya-

 pılmış ve zaman zaman hükümet üyeleri sık ıştır ılmıştır. Fakat bu kadar ı esasen Halk Partisi ana grup toplantılar ında hem de daha sert ve hattadaha saygısız şekilde yapılmakta idi. Ne var ki, bütün bu eleştiriler,

 başkalar ının giremeyeceği parti çevresi içinde kalmakta, dışar ıya sız-mamakta ve mesela gerektiğinde bir bakanı yerinden oynatma gibi bir etki yaratmamakta idi. Meclisin açık toplantılar ında ise, müstakil grupasıl ana parti grubundan daha çekingen, daha ihtiyatlı davranırdı. Öteyandan başı yine CHP Genel Başkanına bağlı ve yalnız adının müstakil

olduğunu herkesin bildiği böyle bir muhalefet ve tenkit unsurundansonuna kadar kimse bir şey ummamıştı. Çünkü sun'ilik, onun büyük zaaf ı olmuştu."

Parti programı üzerinde (her zaman olduğu gibi) fazla tartışma ol-mamıştır. Yalnız, programın başlangıç bölümündeki "Partiye esas olan

 bütün bu prensipler Kemalizm yoludur" biçimindeki hüküm üzerine sözalan Manisa mebusu Kazım Nami Duru'nun ileri sürdüğü şu düşünce,

 bugün bile tartışılması gereken bir noktadır: "Kemalizm nedir? Eğer biz bunu yalnız programın heyeti umumiyesine atfedip de onun esasımgörüşmeyecek olursak, halk ımız ve parti mensuplar ınca Kemalizm'inyalnız bir kelimeden ibaret olduğu zannedilmek ihtimali vardır. Ben-deniz memleketin her taraf ını gezerim. Her tarafta arkadaşlarla ve va-tandaşlarla temas ederim. Görüyorum ki bir çok yerlerde Kemalizm'in

ne olduğunu bilenler yoktur. Hatta parti arkadaşlar ı

z arası

nda Parti-mizin, Türk'ün amentüsü sayarak onu okumuş, hatmetmiş ve ona görehareketi kendisine prensip ittihat etmiş olanlar azdır. (Çoktur sesleri).Mateessüf arkadaşlar, bunun üzerine hiçbir kitap yazılmamıştır. Yalnız

 bir kitap yazılmıştır, onu yazan da Tekin Alp isminde bir musevi va-tandaşımızdır. Kemalizm yalnız siyasi araç değil, aynı zamanda siyasi,içtimai bir felsefedir. Bu felsefeyi değil yalnız kendi memleketimizde

 bütün dünyaya ilan etmek mecburiyetindeyiz. Yalnız çok temenni ede-rim ki Kemalizm esaslannı halk ın anlayacağı bir dil ile ilmi esaslaradayanarak izah edici bir kitap yazdırsın veya yazsın. Bunu bütün va-

Page 354: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 354/516

 Milli Ş ef Dönemi 359

tandaşlara tevzi etsinler.Arkadaşlar, Kemalizm bir ideal değildir. Tahakkuk ettirilmiş bir 

tak ım realitelerdir. Siyasi, iktisadi, içtimai, zirai velhasıl bir milletin bütün siyasi faaliyetlerine giren şeyler bu Kemalizmin içinde dahildir.Bu vesile ile arzetmek istiyorum ki, Kemalizmin bütün prensiplerini

 bizim bünyevi esasimiz dahilinde izah ve tafsil edecek bir kitaba ihti-yacımız vardır. Kemalizmin diğer siyasi ve içtimai akidelerle mukaye-sesi lazımdır. Mesela Kemalizm ile sosyalizm arasında ne gibi benzerlik ve mübayenet vardır? Komünizm ile Kemalizm arasında ne gibi ben-zerlik veya mübayenet vardır? Bizim Cumhuriyetimiz başka memle-ketlerin cumhuriyetlerine benzemeyen, bizim milliyetçiliğimiz başkamemleketlerin milliyetçiliğine benzemeyen milliyetçiliktir. İşte buesaslar dahilinde bir kitap yazdınlmasını partiden rica ediyorum."

Duru'nun bu konuşmasına kar şın parti hiçbir şekilde böyle bir ki-tabı yazmamıştır. Kemalizm, Atatürkçülük gibi deyimler sık sık kulla-nılmış ve fakat bunlar ın içeriği bilinen altı ok, dönüşümler gibi olgularladoldurulmuştur. Olayın teorik ve ideolojik temeli boş kalmıştır. Bugüniçin de aynı gerekçeleri öne sürmek mümkündür. Ebedi Şef ve Milli Şef 

dönemlerindeki ideolojik çalışmalar Dil ve Tarih çalışmalar ı çevresindetoplanmıştır. Bunlar da gene aynı dönem içersinde geri plana itilmiştir. Nitekim 1939'daki 5. Kurultay'da kabul edilen yeni tüzük ve programdeğişikliğinin dili 1935'in çok gerisindedir. Baş bakan Refik Saydam'ın

 bir konuşmasında ifade ettiği Türkiye'de A'dan Z'ye her şey bozuktur. Ne yazık ki bunu söyleyen bir baş bakan bile sade tesbit ile yetinmiştir. Nedenler üzerinde durmamıştır. Rejimi düşünsel bazda ele alı p değer-lendirmemiştir.

2) Savaşa Koşan Avrupa ve Türkiye'nin Dış Politikası: 

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da, yaklaşık 1815'ten berisüregelen statüko ve dengeler alt üst oldu. Keynes'in, Türkçeye de Fethi

Okyar taraf ı

ndan 1923'de kazandı

r ı

lmı

ş olan, "Versay andlaşması

neleştirisi" kitabında öngörülen ekonomik sorunlar k ısa sürede kendinigösterdi. Başta İtalya olmak üzere Faşist partiler yükselmeye başladı.1920'li yıllarda başgösteren Alman Nazileri ise 1930' lann ilk üç yı-lında Almanya'da iktidara geldiler. İspanya'da da Franko ile onu izle-yen Portekiz'deki Salazar faşist düzenleri (İspanya'daki kanlı bir iç sa-vaşın sonunda) kuruldu. Özetlemek gerekirse 1930'lar adı ne olursaolsun Faşist niteliklere sahip düzenlerin yükselişine tanık oldu. Bu re-

 jimler yapılar ı gereği saldırgandılar. Nitekim 5 Ekim 1935' te İtalya,Habeşistan'a saldırdı. O zamanki Milletler Cemiyeti İtalya' yi saldırgan

Page 355: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 355/516

360 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

ilan etti. Stratejik vb. gibi maddelerin İtalya'ya satılmamasını da içerenzorlayıcı tedbirler alınmasına kar şın başar ılı olamadı. İtalya 1936'nınMayıs ayında Habeşistan'ın işgalini tamamladı.

Hitler'in önderliğindeki Nazi (Nasyonal Sosyalist) Almanyası hızla Versay andlaşmasının hükümlerini ortadan kaldırmaya girişti.Saar bölgesinin yapılan plepisit sonucunda Almanya'ya katılması atı-lan ilk adımdı. 1938 yılının mart ayında Avusturya'nın ilhak ı ile Hit-ler'in "Tek ulus-Tek devlet" politikasının uygulanmaya başlanması İn-giltere ve Fransa'dan beklenilen tepkiyi görmedi. Hitler bu olaydansonra politikasının doğal uzantısı olarak Çekoslavakya'nın Sudetler 

 bölgesini istedi. Oysa böyle bir eylemin bir savaşa yol açabileceği deaçıktı. 29 Eylül 1938'de Hitler, Mussolini, Daladier ve Chamberlain'ınkatıldıklar ı Münih konferansında Sudetler bölgesinin dört aşamada Al-manya'ya bırak ılmasına karar verildi. Münih'ten Londra'ya dönenChamberlain kendisini kar şılamaya gelen gazetecilere ve diğer kişilereelindeki andlaşma metnini göstererek "Size bar ışı getirdim" demiştir.Münih toplantısından sonra bütün Avrupa'yı saran bar ış ve iyimserlik havası uzun sürmemiştir. Zaten dört ülkenin bir başka bağımsız ülkeyi

tek imza ile ortadan kaldıran andlaşmayla tarihe gömdüğü bir bar ışınsaygınlığı kalmaz. Nitekim 1939 yılının martında Alman ordular ı, ge-riye kalan Çekoslavakya'nın başkenti Prag'a doğru yürüdü. Hiçbir di-renişle kar şılaşmadılar. İngiltere ve Fransa bu saldır ıya kar şın hiçbir davranışta bulunmadılar, hatta saldır ının Slovakya'nın (şimdi bağımsız)

 bağımsızlık isteğinin Çekoslovakya'ya yönelik güvence anlaşmasını daişlevsiz hale getirdiğini söyleyerek kendilerini savundular ve de avut-tular.

Bütün bu gelişmeler Avrupa'nın bir savaşa doğru kaçınılmaz bir şekilde yuvarlandığını ortaya koyan kanıtlardı. Türkiye açısından dasorunlar büyümekteydi. Hatay'dan ötürü Fransa ile olan ilişkiler pek iyisayılmazdı. Haziran 1939'da, Hatay'la ilgili olarak Fransa ile olan gö-rüşmeler olumlu bir noktaya vardı. 23 Haziran 1939'da Ankara'da

Türkiye ile Fransa arası

nda Türkiye-Suriye sı

r ı

n Hatay'ı

Türkiye'ye bırakacak şekilde değiştirilmesine ilişkin anlaşma imzalandı. Bun-dan sonra 29 Haziran 1939'da Hatay Milli Meclisi toplanarak "Hataydevletine son verme ve anavatana katılma" karar ını aldı. Sonra anlaşmave ekleri TBMM'nce onaylandı. TBMM 3711 sayılı Hatay Vilayetininkurulmasına ilişkin yasayı da kabul ederek valiliğe Şükrü Sökmensüer atandı. 23 Temmuz 1939'da Antakya ve İskenderun'da yapılan tören-lerle Hatay anavatana kavuştu.

Türkiye Almanya'nın yayılmacı politikasından daha çok  İtalya'-nın doğu Akdeniz'e yönelik emperyalist siyasetini tehlike olarak nite-

Page 356: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 356/516

 Milli Ş ef Dönemi 361

lemekteydi. Mussoli'nin "Mare Nostrum" (Bizim deniz) şeklinde Ak-deniz'i tanımlaması Ankara'yı rahatsız etmekteydi. Bu rahatsızlık İtal-ya'nın Habeşistan saldır ısını izleyen aylarda arttı. Nitekim İngiltere ileYunanistan, Yugoslavya ve Türkiye arasında kar şılıklı bir güvenlik anlaşması ortaya çıktı. İtalya'nın Akdeniz'de yarattığı saldırgan tehlikekar şısında ortaya çıkan bu güvenceler sistemine "Akdeniz İttifak ı" adı verilmiştir. Bu arada İtalya-Almanya arasında bir pakt da imzalanmış-tır. (Berlin-Roma Mihveri). Daha sonralar ı Almanya ile Japonya anti-Komintern paktını imzaladılar (25 Kasım 1936). Bu anlaşmaya 6 Kasım1937'de İtalya da katılmıştır. Daha sonralar ı özellikle İtalya-Almanyamihveri deyiminden esinlenerek bu ittifak ülkelerine mihver devletleridenmiştir.

İtalya 7 Nisan 1939'da Arnavutluğu işgal etmeye başladı. Savaşınsıcak temasının Balkan yar ımadasına sıçraması Balkan Antantı ül-kelerini telaşlandırdı. Balkan Antantı Türkiye'nin girişimiyle oluştu-rulan Romanya, Yugoslavya ve Yunanistan'ın katıldığı bir ittifaktı.1930'lu yıllar ın ortalar ında bu tip bir olaya kar şı kurulan bu ittifakaBulgaristan ve Arnavutluk katılmamıştı. İtalya'nın Arnavutluğu işgali

ise bu ittifak ın savunmaya ve caydır ıcılığa yönelik bekleneni vereme-diğini ortaya koydu.İtalya'nın bu son saldır ısı Türkiye'yi İngiltere'yle bir ittifak ara-

yışına itti. Tevf ık Rüştü Araş'in Londra Büykelçiliğine atanması üze-rine İngiltere Dışişleri Bakanı Halifax ile Araş arasındaki görüşmelerde

 böyle bir anlaşmanın ilk adımlar ı atılmıştır. İngiltere ile çok gizliolarak yürütülen görüşmeler konusunda yalnız Sovyetler Birliği veFransa'ya bilgi verilmiştir. Litvinof Sovyet Dışişleri Bakan iken İn-giltere ile Türkiye arasındaki görüşmelere sıcak bak ıyordu. Litvinof yerine Molotof gelince Sovyetlerin tutumu değişti. Sovyetler Birliğiyönetimi, Almanya'nın Sovyetler Birliği'ne yönelik batı ülkelerincek ışk ırtıldığına inanıyordu, bunu önlemek için de Mihver devletleriyle

 bir uzlaşma zemini aramaya başladı. Bu durumda Türkiye ile İngiltere

arası

ndaki deklarasyon 12 Mayı

s 1939 tarihinde yayı

nlandı

. Aynı

günBaş bakan ortak deklarasyonu meclisin onayına sunarken yaptığı ko-nuşmada şu noktanın üzerinde durdu:

"Memleketimizin, Avrupa'da ve bütün dünyada başgösteren iti-laflar önünde sulhperver siyasetimizin samimi bir tezahürü olan bita-raflığı muhafaza etmek cumhuriyet hükümeti için esas siyaseti teşkiletmekte bulunuyordu. Fakat hadisatın Balkan yar ımadasına intikal et-mesi ve Akdeniz emniyetinin milli hayatımızda kendisini yeniden his-settirmesi anından itibaren hükümetimiz, kendini ciddi bir milli emniyetmeselesi kar şısında bulmuş ve bu emniyeti tehlikeli tesadüflere maruz

Page 357: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 357/516

Page 358: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 358/516

 MilliŞ ef Dönemi 363

Demiryolu güneyde Mala'tya-Elazığ-Diyarbak ır'a ulaşmış, Kuzey'de deSivas-Erzincan'a varmıştı. Cumhuriyetin ilk günlerinden itibaren uy-gulanan etkin bir demiryolu ulaşımı politikası k ısmen meyvalar ım ver-miş, fakat karayolu ulaşımı gelişmemişti. Bunun sonucu iç piyasada

 beklenilen dinamik yapıya kavuşulamamıştı. Gerek tüketim, gerekseyatır ım mallan bak ımından ithalata bağımlılık devam ediyordu. Savaşınçıkmasıyla birlikte ithal kaynaklar ı kesilmiş, içerde k ısa sürede maldarlıklar ı görülmeye başlamıştı. Savaşın doğal sonuçlan ne yazık kiülkede beklenenden daha k ısa sürede hissediliyordu. Bütün bunlar ınyanı sıra 1939 yılı sonunda meydana gelen Erzincan depremi otuz binyurttaşımızın ölümüne neden oldu.

3) İkinci Dünya Savaşı'nın Genel Seyri ve Türkiye: 

Türk ordusunun da savaşa hiçbir anlamda hazır olmadığı eldeki rapor-lardan, anılardan anlaşılmaktadır. Hilmi Uran anılannda durumu şöyleaçıklamaktadır: "... Harp içinde hiçbir vakit tam manasıyla ve gönül

rahatlığı ile kendimizi harbe hazır hissetmedik. Mesela ilkin Çakmak hattı adını verdiğimiz ve ta K ırklareli'nden ve Edirne'den geçerek harbihudutta kar şılayacak olan geniş bir müdafaa sistemi tesis ve kabul ettik.Sonra buna takatimizin yetmeyeceğini anlayarak müdafaa hattını Ça-talca dar sahasına kadar çektik. Daha sonra (Mart 1941 sonunda olmalı)Rumeli'nin ve hatta İstanbul'un müdafaa edilemeyeceği telkini ile harbiBoğazlar'ın Anadolu yakasında kabul etmeyi düşündük. Bunun için deÇanakkale Boğazı gerisinde Balıkesir'de olduğu gibi İzmit gerisindekuvvetli bir birlik teşkil ederek Şile ve Kandıra sahillerini de kontrolaltında tuttuk."

Emekli General Haydar Sükan da Milliyet Gazetesinde yayınla-nan bir yazı dizisinde o günlerin ordusunu şöyle betimlemektedir:"Aslında bir deri bir kemikten oluşan canlı varlıklar görünümündeki bu

ordu, hareket ve manevra niteliğinden yoksun bulunuyordu. Silah araçve gereçleri yok denecek derecede az ve modern savaşın çok gerisindekalmış eski tiplerden müteşekkil idi. Örneğin piyadelerin piyade tüfek-leri 1898 model mavzerdi. Ordunun büyük k ısmı Trakya'da idi. Bura-daki kuvvetlerin lojistik destek durumlar ının beslenme konusunda nekadar kötü olduğunu şu iki örnek kanıtlayabilir: Birincisi yiyecek vehayvan yemi k ıtlığında atlar ın ve katırlar ın birbirlerinin kuyruklar ını yemeye çalıştıklar ı. İkincisi, 1943 yılında Çekmeceler bölgesinde ya-

 pılan askeri bir manevrada kolordu ikmal yollannı at arabalar ı ve devekollar ı teşkil etmekte idi. Ordunun bu durumu Türkiye'yi bir savaşın

Page 359: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 359/516

364 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

dışında kalma konusunda kararlı bir tavır almasına neden olmuştu.Alman ordular ı, Doğu Prusya ile Almanya'yı ayıran Danzig (Gdansk)koridoru konusunda Polonya'nın dirençli tutumunu bahane ederek, 1Eylül 1939'da, önceden savaş ilanı gibi bir uyanda bulunmadan Po-lonya'ya girdiler. Alman hava kuvvetlerinin aman vermez saldır ılar ı,zırhlı birliklerinin (özellikle panzer tümenlerinin) hızlı hareketi ile k ısasürede Doğu'ya doğru ilerlediler. 17 EylüPde Sovyet Ordular ı da DoğuPolonya'ya girdiler. Böylece yirmi gün içersinde Polonya'nın işi biti-rilmiş oldu. Bu arada Sovyetler Birliği üç Baltık ülkesi üzerinde bask ı kurarak onlar ı Sovyet Cumhuriyetleri haline getirdi, yani ilhak etti. 5Ekim 1939'da Sovyet Dışişleri Bakanı Molotof ile Fin yetkilileri ara-sındaki görüşmeler olumsuz gelişince (Sovyetler Finlandiya'dan Kareli,Petsamo ve Hangö'nün kendilerine bırak ılmasını istiyorlardı) Sovyetordular ı Finlandiya'ya saldırdı. Fin ordular ı bu saldır ıya kahramancadirendiler. 12 Mart 1940 tarihinde Sovyetlerin isteklerini kabul ederek 

 bar ış anlaşmasını imzaladılar.Doğu ve Kuzey Doğu Avrupa'da bunlar olurken Batı cephesinde

garip bir savaş cereyan ediyordu. Fransız-Alman sınır ında en son tek-

noloji ile donatılmış iki savunma hattı yer almaktaydı: Fransızlar ınMajino ve Almanlar ın Siegfried hatlar ı. Bu iki savunma hattındaki as-kerler yerin altındaki mevzilerde kar şılıklı saldın bekliyorlardı. Bazı taciz ateşlerinin dışında dikkate değer bir harekât görünmüyordu. Yanigarp cephesi sakindi. Bu iki taraf ın da işine geliyordu. Özellikle Al-manya'nın Polonya savaşına bir anlamda hazırlıksız girdiği savaş sonu

 belgelerinde ortaya çıkmıştı. Böylece garip savaş her iki tarafa altı aylık  bir zamanı kazandırmıştı.

1940 bahannda garip savaş bir anda son buldu. 9 Nisan 1940'daAlmanya, Norveç'e geçmek için Danimarka topraklar ını kullanmak is-tedi ve k ısa sürede Danimarka'yı ilhak ederek Norveç'e saldırdı. Havakuvvetlerinin ezici üstünlüğü ile Norveç'in liman kentlerini ele geçirdi.Böylece İsveç kömür cevherini Almanya'ya sevk edecek stratejik bir 

 bölgeye egemen oldu. Norveç'in işgali üzerine İngiltere Baş bakanı

 Chamberlain istifa etti, yerine Sir Winston Churchill baş bakan oldu (10Mayıs 1940) ve İşçi Partisini de kapsayan bir savaş koalisyonu kurdu.13 Mayıs 1940'da İngiltere halk ına radyodan şu konuşmayı yaptı: "Sizekan, ıstırap, gözyaşı ve terden başka hiçbir şey vaadetmiyorum. Politi-kamızın ne olduğunu sorarsanız şunu derim: Tüm varlığımız, Tanr ı'nınvereceği tüm gücümüzle denizde, havada ve karada savaşmak. Amacı-mız nedir diye sorarsanız, size tek bir sözcükle cevap veririm: Zafer!...

 Neye mal olursa olsun zafer, tüm dehşetine rağmen zafer; yol ne kadar uzufi ve zor olursa olsun zafer." Churchill kar şısındaki faşist güçlerin

Page 360: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 360/516

 Milli Ş ef Dönemi 365

ne denli güçlü ve saldırgan olduğunun fark ındaydı.Almanya Maginot hattına saldırmadı. Luksenburg, Belçika ve

Hollanda'yı dört gün içersinde dize getirerek Kuzey'den Fransa top-raklar ına girdi. Bu harekatta Genel Guderian komutasında zırhlı tü-menlerin çok hızlı ve cepheyi derinlemesine yaran hareketleri belirle-yici olmuştur. Alman ileri harekatı inanılmaz bir hızla ilerliyordu. Al-manya 9 Haziran 1940'da Rouen kentini alarak Paris'e yaklaştı. Kent"açık  şehir" ilan edilerek boşaltıldı. Bu arada İtalya da Fransa ve İn-giltere'ye savaş açtı. İngiltere Fransa'da Dunk ırk limanında mahsur kalan 200.000 dolaylar ındaki askerlerini anavatandan getirdiği tümdeniz araçlar ını kullanarak kurtarmayı başardı. Almanya, Fransa'yı bir kaç hafta içersinde saf dışı bırakmayı başarmıştı. 14 Haziran'da Parisdüştü. 22 Haziran 1940'da Alman-Fransız silah bırak ışması imzalandı.Bu anlaşmaya göre Fransa'nın kuzeyi ile Atlantik k ıyılar ındaki bölgeler Almanya'ya bırak ılıyordu. Fransa'nın diğer bölgeleri işgal edilmeyerek yapay bir Fransa yaşatılmış olacaktı. Fransa silahtan ar ındır ılarak Ma-reşal Petain başkanlığında bir çeşit dikta düzeni ile yönetilen bir Al-manya uydusu oluşturuluyordu. Bunlar olurken General De Gaoulle ile

arkadaşlar ı ise İngiltere'ye giderek hür Fransız hükümetini kurdular.Fransa'nın yenilmesiyle İngiltere Avrupa'dan bir anlamda soyut-lanmıştı. Buna kar şın savaşın ilerleyen günlerinde ABD ve İngilizUluslar Topluluğu ülkeleri ile ilişkileri daha bir güçlenmişti. Kanada,Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika gibi ülkeler savaşta İngil-tere'nin yanındaydılar. Nitekim Fransa teslim olduktan sonra Churchillhalk ına şunlar ı söyledi: "Sonuna kadar gideceğiz. Fransa'da sava-şacağız, denizlerde ve okyanuslarda, k ıyılarda ve çıkarma sahillerindetarlalarda ve caddelerde, tepelerde savaşacağız, asla teslim olmayaca-ğız; bir an için bile inanmıyorum, ama eğer bu ada ya da büyük bir bö-lümü işgal edilirse, aç kalırsak, İngiliz filosu taraf ından silahlandır ılanve korunan denizaşır ı imparatorluğumuz mücadeleyi sürdürecektir".

Almanya İngiltere'ye bir çıkarma hareketini başlatamadı. Bunun

üzerine İngiltere'yi haftalarca süren bir hava bombardı

manı

na tuttu."İngiltere savaşı" diye adlandır ılan bu harekat da İngilizleri yıldırmadı.Londra ve diğer büyük kentlerde yaşayanlar Alman bombalan altındayaşamlar ını sürdürdüler. Bu hava saldır ılar ı birçok filme konu olmuştur.Hitler "İngiltere savaşından" istediklerini elde edemeyince 12 Ekim1940'da saldır ılara son verdi. Bu durumda her iki tarafta savaşı yay-gınlaştırmak, bir dünya savaşı haline getirme politikasına yöneldiler.Churchill savaşın genelleşmesinin gereğini şu sözleriyle anlatmaktadır:"İngiltere'nin umudu ABD ve Rusya'da yatmaktadır." Hitler de konuyaşöyle yaklaşmıştır: "Rusya saf dışı edilirse İngiltere' nin Amerika

Page 361: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 361/516

366 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

umudu da ortadan kalkar. Çünkü Rusya'nın gücünün bitmesi Uzakdo-ğu'da Japonya'nın gücünü büyük ölçüde artıracaktır."

İtalya'nın savaşa girmesi Türkiye'nin İngiltere ve Fransa ile ittifak anlaşmasına uyması gereğini ortaya çıkardı. İngiltere'nin bu doğ-rultudaki bir isteğine Türkiye olumlu yanıt vermedi. Bir kere Fransasafdışı kalmıştı, diğer yandan söz verilen askeri yardımlar istenilen öl-çüde yapılmamış, ayr ıca İngiltere'nin içinde bulunduğu koşullar yar-dımın değil arttır ılmasını, devamını bile olanaksız k ılmaktaydı. Ayr ıcaSovyetlerle Almanya'nın aynı safta gözükmesi de böyle bir girişimitehlikeli hale getiriyordu (2 no.lu protokoldeki çekincemiz nedeniyle).

İtalya savaşa girdikten sonra Kuzey Afrika'da Mısır ve Süveyş'eyönelik bir harekatı başlattı. Bir ara Süveyş kanalına 100-150 km kadar yaklaştılarsa da, Mısır'da bulunan General Wavell yönetimindeki İngi-liz ordusu taraf ından ağır bir yenilgiye uğrayarak Bingazi'yi bile ter-ketmek zorunda kaldılar (1941 Mart'ı). İngiltere bundan sonra Ha-

 beşistan'a saldırdı 1941 Mayısında Addis Ababa'ya girdi. Böyleceİtalya'nın Afrika macerası tam bir hüsranla son buldu.

İtalya müttefiki Almanya'ya özenerek 1940'ın Ekim ayı sonunda

Yunanistan'a (Arnavutluk üzerinden) savaş açtı. İngiltere verdiği gü-venceye rağmen Yunanistan'ın yardımına gelemedi. Türkiye ise Batı Trakya'ya girmek isteyen Bulgaristan'a bir nota vererek böyle bir ha-reketi savaş nedeni sayacağını söyleyince Yunanistan'ın Bulgar sını-r ındaki k ıtalar ı serbest kaldı ve İtalya'ya kar şı kullanılmalar ı kolaylaştı.İtalya Yunanistan savaşında da hüsrana uğrayarak Arnavutluk toprak-lar ında geri çekilmeye başladı.

Almanya; Romanya ve Bulgaristan'ı kendi saf ına çekebilmişti.Romanya'da Nazi kuklası bir hükümet bile kurdurabilmişti. Maca-ristan'da yönetimde bulunan Amiral Horty de Alman yanlısı idi. Al-manya, Yugoslavya'da da benzeri bir kendine bağlı hükümet kurmagirişimlerinde bulundu. Hatta Kral Naibi ile Viyana'da bir ittifak an-laşması imzaladı. Ne var ki General Simoviç ve Kral Petro bu ittifak ı 

tanı

madı

lar. Bunun üzerine Alman ordular ı

6 Nisan 1941'de Yugos-lavya'ya girdi. Burada Hırvat-Sloven'lerden oluşan bir kukla hükümetkurdular. Yugoslav halk ı Tito ve Mihailoviç kumandasında direnmeyisavaş sonuna kadar sürdürdü. Alman ordular ı daha sonra Yunanistan'agirerek altı gün içinde bu ülkeyi ele geçirdikten sonra Paraşütçüleri ileGirit Adasını da aldılar. Böylece Almanya Türkiye sınırlar ına dayandı.Bu arada Bulgaristan'la ittifaklar ı nedeniyle bu ülkede de askerleri bu-lunuyordu. 1941 yılının Mayıs ayında Türkiye savaşın soluğunu his-setti.

Türk dış politikası Fransa'nın silah bırakmasından sonra ustura-

Page 362: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 362/516

 Milli Ş ef Dönemi 367

nın keskin taraf ında yürüyen bir insanın denge ve dikkatine taş çıkar-tacak bir yol izledi. Alman ordular ının Bulgaristan ve Yunanistan'a in-mesi Türkiye'yi savaşla burun buruna getirdi. Türkiye ile İngiltere ara-sındaki ittifak gereğince İngilizler Türkiye'nin üzerine düşen yü-kümlülüğü yerine getirmesini istediler. Diğer yandan Irak'ta meydanagelen Nazi yanlısı Hükümet denemesi, Suriye'de de aynı doğrultudaeğilimlerin ortaya çıkması Türkiye'nin güvenlik sorununu daha da bü-yüttü. Almanlar ın yak ın Ege adalar ına yerleşmesi, Girit'i de alarak Doğu Akdeniz'e uzanması, Rommel ordular ının Kuzey Afrika'da Sü-veyş'e doğru bask ılar ının artması Anadolu'nun adeta üç taraftan sar ıl-ması sonucunu ortaya çıkartmıştı. Batı sınır ımıza dayanan Almanlar Türkiye'den Irak'a mühimmat geçirilmesi (Transit olarak) için izin ve-rilmesini istiyorlardı. Bu arada olası bir savaşa kar şı Trakya ve İstan-

 bul'da işi gücü olmayan (Dul, emekli, yaşlı ve çocuklar) kişilerin bo-şaltılmasına karar verildi. Okullar erken tatil edildi. Büyük kentlerdetoprak sığınaklar yapıldı. Ne var ki Türkiye yoğun hava saldır ılar ınakar şı pasif savunma hazırlıklar ını tam yapamamıştı. O günlerde hazır-lanan bir rapor bunu ortaya koymaktaydı. Kentlerde, kasabalarda ka-

rartma uygulanmaktaydı. Savaş beklentisi tüm ağırlığı ile halk ın üzerineçökmüştü. Trakya'da kentler boşalmış, insanlar bir panik havası içersinde gayrimenkullerini, eşyalar ını satma telaşına düşmüştü. Türki-ye ile Yunan-Bulgar sınır ındaki, Uzunköprü vb. gibi köprüler atılmış,

 batıyla ilişkiler kesilmişti.Savaş hazırlıklar ı hızlandır ılmış bir biçimde sürerken Almanya ile

Türkiye arasındaki temaslar da sürmekteydi. Bu arada mühimmat doluüç trenin transit geçişine bir şekilde izin verildi. Ne var ki bu Almanlar ı tatmin etmemişti. Hitler ve İnönü arasında iyi niyet mektuplar ı da teatiedilmişti. Nihayet 18 Haziran 1941'de Türk-Alman dostluk ve saldır-mazlık paktı imzalandı. Muahede'nin k ısa olan metni aşağıda yansıtıl-mıştır:

"Türkiye Cumhuriyeti ve Alman Reich'ı,

Aralar ı

ndaki münasebetleri mütekabil itimat ve samimi dostluk esasına istinat ettirmek arzusuyla ve herbirinin elyevm mevcut taah-hütleri kaydı ihtirazisi (Türkiye-İngiltere paktı ve deklarasyonu sözkonusu) tahtında bir muahede akdetmeye karar vermişler ve bu mak-satla murahhaslar ını tayin etmişlerdir... Bu muhahhaslar usulüne mu-vaf ık bulunan selahiyenamelerini teati ettikten sonra âtideki ahkâmı kararlaştırmışlardır.

Madde 1- Türkiye Cumhuriyeti ve Alman Reich'ı, arazilerininmasuniyetine ve tamamiyeti mülkisine mütekabilen riayet ve doğrudandoğruya veya dolayısıyla yekdiğeri aleyhine müteveccih her türlü

Page 363: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 363/516

368  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

harekâttan tevakki etmeği taahhüt ederler. Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti ve Alman Reich'ı, müşterek men-

faatlerine taalluk eden bütün meselelerde, bunlar ın halli için mu-tabakatı temin etmek üzere aralannda âtiyen dostane temasta bulunmayı taahhüt ederler. 

Madde 3- İmzası günü meriyet mevkiine girecek olan bu muahedeon sene müddetle muteberdir. Yüksek âkit taraflar, muahedenin temdidihususunu vakti merkununda aralannda kararlaştıracaklardır..." 

Bu anlaşmayı izleyen günlerde Türk-Alman ticaret görüşmeleri de başladı. Almanya özellikle krom almak istiyordu. Oysa Türkiye kromihracatı konusunda İngiltere ile bir başka anlaşmayı önceden yapmıştı. Ne var ki bir yandan İngiltere'ye ihracat yollar ının büyük ölçüde gü-venliğini yitirmiş olması, diğer yandan Alman ordularnın Sovyet top-raklar ındaki göz kamaştır ıcı başar ılar ı 9 Ekim 1941'de Türkiye-Almanya ticaret anlaşmasının imzalanması sonucu verdi. Böylece,özellikle 1941 ve 1942 yıllar ında Türkiye, savaş dışı konumunu boz-madan Almanya ile olan ilişkilerini daha bir sık ışlaştırdı. 

22 Haziran 1941 sabahı, yani Türk-Alman saldırmazlık muahede-

sinin imzalanmasından dört gün sonra, Alman ordular ı Sovyetler Birli-ği'ne saldırdı. Kuzey, Merkez ve Güney cephelerinde başlayan bu ta-arruz Türkiye'de büyük sevinç yarattı. Anlatılanlara göre Milli Şefehaber günün ilk saatlar ında ulaştır ıldığında, yatağında oturan İnönüdakikalarca gülmüş. Duyulan sevincin iki nedeni vardı. Birinci nedengenel bir ferahlama anlamındaydı, doğaldı, çünkü Türkiye savaş tehli-kesini büyük ölçüde atlatmış bulunuyordu. Diğer sevinç nedeni ise sağ ve nazi sempatizanlar ının Sovyetler'in bir kaç haftada yenileceklerineolan inancı. Barutçu (Faik Ahmet) anılannda o günü şöyle anlatıyor:"Öğleden sonra Meclis koridorunda rastladığınız Hariciye Vekili Sara-çoğlu'na, siyasal gazanız kutlu olsun dedim. Hepimizin kar şılığını verdi. İnönü, nasılsınız diye sorunca bu sevinçlerini doğal bir dille çok iyiyim diye belirtiyorlar. Nedenini sormaktan çekiniyorum... Mareşal

gülerek, savaş bir haftada bitmezse, çok ayı

 p olacak (diyordu)". Bazı gazetelerde Türk Alman muahedesi, ve Almanya'nın Sov-yetlere taarruzunu olumlu kar şılayan yazılar yayınlamışlardır. ÖrneğinYunus Nadi Cumhuriyet'teki başyazısında (27 Haziran 1941), "Türk-Alman dostluğu" başlıklı yazısında şunlar ı yazmaktadır: "Son iki se-nenin buhranlı günlerinde Türk-Alman dostluğuna balta vurmak iste-yen bazı propaganda unsurlar ı muzır faaliyetlerinde muvaffak olama-mışlardır. Hükümetimiz Almanya ile normal münasebetlerin bozulma-ması için daima dikkatle çalışmış, hakiki Türk matbuatı ve hakiki mü-nevverler Türk-Alman dostluğunu rencide edebilecek neşriyattan daima 

Page 364: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 364/516

 Milli Ş ef Dönemi 369

sak ınmış ve Türk halk ı Almanlara kar şı kalbimde beslediği iyi duygu-lar ı daima muhafaza etmiştir."

Başta Tan olmak üzere bazı gazeteler ise Alman yayılmacılığınınyarattığı tehlikelere değinmeyi sürdürmüşlerdir.

İnönü 1 Kasım 1941'de TBMM yasama döneminin açış konuş-masında Türk dış politikasına ilişkin şunlar ı söylemiştir:

"1940 yazında Fransa'nın mağlubiyeti, İngilizlere müşkül bir va-ziyete uğratmış bulunurken, Türkiye'nin müdafaa ve masuniyet umde-leriyle takip etmiş olduğu siyasetin bir noktasına halel gelmedi ve Tür-kiye ittifak muahedesine sadakatini açıktan açığa söyledi. Türkiye,dünyanın en büyük devletlerinde birine karagün dostu olduğunu, ozaman bir kere daha ispat etmiştir. Aynı müdafaa ve masuniyet umde-lerine istinad etmeye devam edecek olan harici siyasetimiz, taahhütle-rine sadakati, Türk milletinin şiar ına tam tevafuk eden umumu menfa-atlerimize ve beynelmilel ahlâka yegane uygun bir prensip olarak tatbik edecektir. Arz etmiş olduğum bü siyaset memleketimizin coğrafi vazi-yeti ve harbin inkişaflardan doğan hususiyetleri önünde, artık her taraftakabul ve takdir edilmek lazım gelen dürüst mahiyetini tebarüz ettir-

mişler".İkinci Dünya Savaşı başladığında ABD tarafsızlığını ilan etti. Ne

var ki Amerikan kamuoyu Nazi düzenine kar şıydı. Fransa'nın savaş dışı kalması sonucunda İngiltere ile ABD arasındaki ilişkiler yoğunlaştı ve1941 'de Amerikan Kongresi "Ödünç verme ve kiralama" yasasını kabuletti. Böylece ABD savaşan İngiltere ve Rusya'ya etkin bir yardımkampanyasını başlattı. Yardımın toplam miktar ı 50 milyar dolardı.Bunun 6 milyar ı yiyecek, 4 milyar ı hizmet geriye kalanı savaş malze-mesiydi. Bu yardımdan İngiltere 31 milyar, 11 milyar Sovyetler Birliği,3 milyar Fransa ve 1.5 milyar da Çin yararlanmıştır.

Churchill ve AB D'de Başkanı Roosevelt New Foundland'a bir araya gelerek sekiz maddelik Atlantik Bildirgesini yayınladılar. Bu

 bildirgenin içeriği şöyledir:

 —   Savaştan sonra toprak kazanılmayacak. —   İlgili halk ın onayı alınmadan toprak değişikliği yapılmaya

cak. —   Uluslar kendi geleceklerini kendileri saptayacaklar. —   Uluslararası iş birliği gerçekleştirilip, geliştirilecek. —   Temel hammaddelerden eşit biçimde yararlanılacak. —   İnsanlar korku ve açlıktan kurtar ılacak. —   Açık denizlerde ticaret serbestliği gerçekleştirilecek. —   Mihver devletleri silahtan ar ındır ılacak, topyekün silahsız-

Page 365: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 365/516

370 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

lanmaya gidilecek.

Bu ilkeler Birleşmiş Milletler'in temelini de oluşturmuştur.1941 yılının 7 Aralık sabahı saat 8.00'de, altı uçak gemisinden

havalanan 360 Japon uçağı iki saat süreyle ABD'nin Pearl Harbor denizüstüne saldırdı. 14 savaş gemisi batır ıldı, 350 uçak havalanamadanimha edildi, 3600 askerle 100 sivili öldürdü. Böylece 1941'in son gün-lerinde ABD savaşa girmeye mecbur edilmişti. Saldır ıdan dört günsonra Almanya da ABD'ye savaş ilan etti. Böylece savaş tüm dünyayayayılmış bulunuyordu.

Almanlar ın tüm saldır ılar ına rağmen Leningrat, Moskova düş-memiş, Sovyetler savaşı ülkenin koşullar ına uygun biçimde ülkenin iç-lerine doğru çekmişler; bir yandan K ızılordu, diğer yandan partizangruplar ıyla inanılması güç direniş örnekleri vermişlerdi. Başta Mareşalolmak üzere birçok köşe yazar ı savaşın hiç de kolay bitmeyeceğini k ısasürede anlamışlardır. 1942 yazında Alman ordular ı K ır ım'ı almışlar,Kafkas dağlar ın ve Volga nehrine ulaşmışlardı. Böylece Almanya,Sovyet nüfusunun 1/3'ünün yaşadığı topraklar ı, maden, elektrik, kimya

ve dğer sanayi kaynaklar ının yar ısına yak ın bölümünü ele geçirmişler-di. 22 Ağustos 1942'de Alman ordular ı Volga ırmağı k ıyısındaki Sta-lingrat kentine ulaştı, k ış aylar ına kadar buradaki Sovyet savunmasını k ıramayan Alman kumandanı Paulus geri çekilmenin daha doğru ola-cağını öne sürdüyse de Hitler saldır ının devamnı emretti. K ış aylar ı sü-resince Stalingrat'a kuşatılmış Sovyet güçleri üzerine amansız saldınlar devam etti. Bu arada K ızılordu Stalingrat'a ulaşmak için açılan kori-dordaki Alman ordular ını kuşattı. Ocak 1943'te kuşatılan Alman ordu-lar ı başta Paulus olmak üzere 24 generalleri ile birlikte teslim oldu. Buolay, yani Stalingrat kuşatılması ile sonuçlan, II. Dünya savaşınındönüm noktası kabul edilebilir. Ocak 1943'te Almanlar Leningrat ku-şatmasını da kaldırmak zorunda kaldılar.

Kuzey Afrika'da ise Rommel'in ordular ı, Mısır'daki El-Ela-

meyn'de General Montgomery taraf ı

nda yenilgiye uğratı

ldı

. İngiliz or-dusu Libya'ya doğru yürüyüşüne başladı. Kasım 1942'de ABD güçleriFas'ın Atlantik k ıyılar ına çıktılar. Batıdan Amerikan, doğudan da İngi-liz ordulannın ilerleyişleri sonucunda Mayıs 1943'te Kuzey Afri-ka'daki mihver güçleri teslim oldu. Böylece Kuzey Afrika müttefikler taraf ında kurtar ılmış oldu.

Müttefikler 10 Temmuz 1943'te Sicilya adalar ına çıkartma yapa-rak yeniden Avrupa K ıtasına ayak bastılar. Sicilya'da başlayan İtalyaharekatı başlangıçta hızlı bir gelişme gösterdi. Faşist Konsey Mussoli-ni'yi azlederek yerine Mareşal Badoglio'yu getirdi. Budaglio mütte-

Page 366: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 366/516

 Milli Ş ef Dönemi 371

fiklerle 13 Eylül 1943'te silah bırak ışması anlaşması imzaladı. FakatAlman ordular ı Kuzey İtalya'yı işgal ederek Roma'yı ele geçirdiler,Musolini'yi kurtardılar. Bundan sonra müttefiklerin ilerlemesi güç-leşti, Roma'yı Haziran 1944, Kuzey İtalya'yı da 1945 başında kurtara-

 bildiler.Pasifik'le ise Japonya güneye Filipinlere doğru yöneldi. ABD

güçleri Manila'da direndiler. 1942 Mayısında ABD, 140.000 kayı p ve-rerek Filipinler'i terketti. Amerikan generali MacArthur'un Filipinler'iterkederken söylediği "I shall Return" (Tekrar döneceğim) sözü uzunyıllar anılardan çıkmadı.

Japonlar ileri hareketi yıldır ım hızıyla devam etti. İngilizler HongKong ve Singapur'u kolaylıkla teslim ettiler. Japonlar Birmanya, Endo-nezya ve birçok Okyanusya adalar ını ele geçirdiler. Japon ilerlemesi 1942

 Nisanında Avustralya'da durduruldu. Bunun temel nedeni Japonya'nınmuhabere kanalının Amerika taraf ından çözülmüş olmasıdır. İki donan-ma "Coral Sea"de kar şı kar şıya geldiler. Japon donanması sayıca üstünolmasına kar şın saldır ı planlar ının muhabere bulgular ından anlaşılmış ol-ması nedeniyle, Japon uçaklar ı Midvvay'e saldır ı p yeniden mermi almak 

için dönerken Amerikalılar saldırdı. Beş dakika süren bu saldır ıda Japon-lar 330 uçak ve 4 uçak gemilerini kaybetti. Böylece Pasifik savaşının daMayıs 1942'de dönüm noktasına ulaşıldı.

K ızılordu doğuda ilerlerken, 5 Haziran 1944'de, tarihin en büyük donanma ve hava gücü desteğiyle müttefikler Normandiya sahillerineasker çıkardılar. Böylece Almanya iki cephede savaşmak durumundakaldı.

Müttefik zaferinin ufukta göründüğü 1942 yılından itibaren Tür-kiye'nin kendi saflar ında savaşa girmesi yönündeki bask ılar da arttı. İlk olarak 30-31 Ocak 1943 tarihinde, Adana'da, Churchill-İnönü gö-rüşmesi gerçekleşti. Churchill tüm gücüyle Türkiye'yi 1943'ün ikinciyansında savaşa ikna etmeye çalıştı. Türkiye'nin iki çekincesi vardı:Ordunun araç-gereç yetersizliği ve Sovyetler'in savaş sonu ortaya çı-

kabilecek yayı

lmacı

istekleri. Adana görüşmesinin somut tek sonucuTürkiye'ye askeri araç ve gereç sevk ıyatının arttır ılması olmuştur.Bundan sonra 4-7 Aralık 1943 tarihinde Kahire'de İnönü-Churc-

hill-Roosevelt arasındaki toplantıda İngiltere baş bakanı gene ısrarla 15Şubat 1944'de Türkiye'nin savaşa girmesini istedi. Konferans sona er-diğinde İngiltere Türkiye'nin savaşa gireceğinden umutluydu. OysaABD ve Sovyetler Birliği bu konuda ısrarlı değildiler.

Türkiye bu arada Almanya ile ilişkilerini sürdürüyordu. Özellikleticari bağlar devam etmekte, başta krom olmak üzere birçok mal Al-manya'ya satılmaktaydı. Hem bu konu, hem de bazı Alman gemilerinin

Page 367: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 367/516

372 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 boğazlardan geçerek Ege'ye inmeleri müttefikler taraf ından tepkiylekar şılanmıştır. Bu arada iki önemli görev değişikliği dikkat çekmişti.Bunlardan biri Mareşal Çakmak'ın yaş haddinden emekli oluşudur.Diğeri ise Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu'nun istifa etmesi-dir. Özellikle Menemencioğlu Alman yanlısı olarak nitelenmekteydi.1944'ün yaz aylar ına gelindiğinde İngiltere ve ABD Türkiye'nin sa-vaştan sonra tecrid olmaması için Almanya ile ilişkilerini kesmeleriniısrarla istemişlerdir. Türk hükümeti de zaferin müttefikler taraf ındakazanılacağına inanmaya başladığından, en azında ilişkilerini sıcaklaş-tırmak için Almanya ile her türlü münasebetin kesilmesinden yanaydı.

 Nitekim Temmuz ayı sonunda TBMM toplantıya çağr ıldı. Önce 1Ağustos'ta CHP grubu toplandı. Burda alınan karar gereğince 2 Ağus-tos 1944'de TBMM toplandı. Baş bakan Saraçoğlu yaptığı konuşmadaşöyle demiştir: "Müttefikimiz İngiltere ittifak çerçevesi dahilinde biz-den Almanya ile siyasi ve iktisadi bilcümle münasebetimizin kesilme-sini istemişlerdir. Hükümetimiz bu talebi inceden inceye tetkik ederek 

 bunun ittifak çerçevesi dahilinde ve haklı bulunduğunu görmüştür. Vemüsbet cevabını Meclis'in kabulüne arzetmeyi kararlaştır ılmıştır...

Alacağımız bu karar bir harp karar ı değildir. Bunun bir harp karar ınamünkalip olması veya olmaması kar şı taraf ın alacağı tavra bağlıdır".Toplantıya katılan 411 üye olumlu oy verirken, 43 üye de toplantıyakatılmamıştır. Bu arada Emin Sazak ve Mazhar Müfik Kansu'nunönergeleri doğrultusunda İngiliz Parlamentosuna "Selam ve muhabbet"telgraf ı çekilmesi de kabul edilmiştir. Dönemin gazeteleri (hepsi yoğun

 bir denetim altındadır) alınan karar ı yorumlayan makaleler yayınla-mışlardır.

Müttefikler hem Avrupa da, hem de Pasifik'te başar ılar ını sür-dürüyorlardı. Askeri sahadaki iş birliğinin yanısıra Churchill, Rooseveltve Stalin bir dizi toplantılar yaparak savaş sonrasının dünyasına ilşikindüzenlemeler de yapmaktaydılar. Birleşmiş Milletler örgütünün kurul-ması yönündeki ilke kararlan da bu dönemde alınıyordu.

1945 yı

başı

nda Batı

da Amerikan, İngiliz ve diğer müttefik güç-leri Almanya'da anavatan topraklar ında ileriyorlardı. K ızılordu iseBalkanlara girmiş, Macaristan ve Çekoslovakya topraklar ında ilerle-melerini sürdürüyordu. Bu arada 4-11 Şubat'ta Stalin, Roosevelt veChurchill Yalta'da toplandılar. Aldıklar ı karar gereğince Mart ayınakadar Almanya ve Japonya'ya savaş ilan etmeyen devletlerin Birleşmiş Milletler üyesi olamayacaklar ını ilan ettiler. Birleşmiş Milletler'in lik toplantısı ise 25 Nisan'da San Fransisko'da yapılacaktı. Bu durum kar-şısında TBMM Olağanüstü toplantıya çağr ıldı. 23 Şubat'ta CHP grubutoplanmış, hemen arkasından Meclis toplantısına geçilmiştir. Hasan

Page 368: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 368/516

 Milli Ş ef Dönemi 373

Saka (Dışişleri Bakanı) bir konuşma yaparak Türkiye'nin Birleşmiş Milletler'e kurucu üye olarak katılması için Almanya ve Japonya'yasavaş ilanı gereğini açıklamıştır. Böylece Türkiye Sovyet Ordular ınınBerlin'e 50 km yaklaştıklar ı bir dönemde savaşa girmiş ve Birleşmiş Milletler Beyannamesine katılma karar ı almıştır.

İkinci Dünya Savaşının Avrupa bölümü İtalya'nın 29 Nisan 1945ve Almanya'nın da 7 Mayıs 1945'te kayıtsız şartsız teslim olmasıylasona erdi. Pasifik'teki savaş hızla Japonya'nın aleyhine gelişiyordu.Mart ayında Tokyo bombalanmaya başlandı. İkinci Dünya Savaşı bo-yunca hava saldır ılar ında İngiltere'de ölenlerin sayısı 60.000 kişi ikenTokyo'ya yapılan saldır ıda bir günde 83.000 kişi öldü.

Savaş sırasında, ABD'de yaşayan nükleer fizik uzmanlar ı Atom bombasını yapmayı başarmışlardı. Roosevelt'in ani ölümünden sonraBaşkan olan Truman bombanın Japonya'ya kar şı kullanılmasına karar verdi. İlk atom bombası 6 Ağustos'ta Hiroşima'ya atıldı. İlk anda71.000 kişi öldü. Yaralılar, yanıklar ve radyasyon kurbanlar ı bu sayıyadahil değildir. İkinci bomba 9 Ağustos'ta Nagazaki'ye atlıdı. Bu bomba80.000 kişiyi öldürdü. Bu iki bomba Japonya'yı pes ettirdi ve 14

Ağustos 1945'te kayıtsız şartsız teslimi kabul etti. Silah bırak ışımı 2Eylül 1945'te imzalandı.Faşizmin korkulu tehditleri susmuş, onun yerine demokrasinin

umut dolu rüzgarlar ı almıştı. Ne ilginç ve üzüntü verici bir noktadır kiTürkiye savaş boyunca Faşist ve demokrat cepheleri arasında tahtera-valliyi andıran bir denge politikası uygulandıktan sonra demokrasiyitercih etmesi de dış dinamiklerin dayatması ile olmuştur.

4) Köy Enstitüleri: 

Savaş döneminin ilginç ve çarpıcı uygulamalar ından biri "Köy Ensti-tüleri"nin kurulmasıdır. Köy okullar ı ile ilgili yeni bir düzenleme ya-

 pılması düşüncesi Saffet Ar ıkan'ın Milli Eğitim (Maarif) Bakanlığı 

döneminde ortaya atı

lmı

ş ve ilk planlar yapı

lmı

ştı

r. Olayı

n sonuçlan-ması Hasan Âli Yücel'in bakanlığına rastlar. Zaten Köy Enstitüleri gi-rişimini üç kişi inançla sürdürmüştür. Bu üç kişi Cumhurbaşkanı İsmetİnönü, Maarif Vekili Hasan Âli Yücel ile İsmail Hakk ı Tonguç'tur.

Köy Enstitülerinin kurulmasına ilişkin yasa tasar ısı 17 Nisan1940'da TBMM'ne sunuldu, komisyonun önerisi üzerine ivediliklegörüşülmesine başlanmıştır. Tasar ının uzun bir gerekçesi vardır. Bugerekçede öne çıkan bazı noktalar şunlardır:

"İlk öğrenim yapmak zorunda olan çocuklar ın şehir ve kasabalarda% 80'i, köylerde ise % 20'si okutulabilmektedir. Şimdiye kadar köy

Page 369: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 369/516

374 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

okullar ımızın çoğu üç yıllık ilk okullardı. Onun için bu okullara gidenöğrenci de normal beş sınıflı ilkokulu bitiremiyordu... Bu durum, ilk öğrenim görmek ya da bu öğrenimi tamamlamak zorunluluğunda olançocuklar ın büyük çoğunluğunun köylerde olduğunu ve ilk öğrenimiyayma işine köylerimizin önemle konu olması gerektiğini gösterir."

"40.000 köyün ancak 4.959'unda öğretmenli ve 4.000'inde eğit-menli okulumuz vardır. 31.000 köyümüz okulsuzdur."

"Şimdiye kadar köylere hep büyük şehirlerimizde kurulmuş olanöğretmen okullar ında yetiştirdiğimiz şehirli gençleri yolladık... Bu ku-ruluşlardan yetişen öğretmenlerin köy koşullar ına" gereği gibi uyma-dıklar ı görülmüştür. Geleceğin köy öğretmenlerini görecekleri hizmetingereklerine daha uygun şekil ve koşullar altında yetiştirmek zorunda

 bulunmaktayız. Bu nedenle köye öğretmen yetiştirmede şu ilkelereuyulur:

1.  Öğretmen adayını köyden almak.2.  Köyden alınmış çocuklar ı köy hayatından uzaklaştırmayan bir 

çevrede iyi bir çiftçinin bilgilerine sahip ve bildiklerini uygulayabilecek  bir halde yetiştirmek.

3.  Bu çocuklara öğretmenlik mesleği ile birlikte köyde geçecek demircilik, yapıcılık, dülgerlik, kooperatifçilik, k ız öğrencilere çocuk  bak ımı, dikiş, ev idaresi, tar ım sanatlar ı, hastaya bakmak gibi işleri deöğretmek.

4.  Bunlardan olağanüstü istidat gösteren öğrenciye yüksek öğ renim yollar ını açık bulundurmak.

5.  Öğretmen olamayacaklar ı, öğrendiği işlerden birini yapmak üzere, serbest köy hayatına bırakmak.

6.  Öğretmen olacaklar ı da köy hayatının koşullar ına dayanabilecek ve o çevrede daha ileri ve verimli bir hayat yaratma gücünü kazanacak surette hazırlamak.

7.  Öğretmeni ve köye gerekli elemanlar ı yetiştirmek üzere açı lacak kuruluşlar ı; arazi durumu elverişli yerlerde kurmak, onlar ı üretici

 birer kurum haline getirerek hiç olmazsa öğrencinin yiyeceğini sağlayabilecek şekilde yönetmek ve böylelikle masraflar ını azaltarak ileridedevlete yük olmayacak duruma gelmelerine çalışmak."

Yasanın birinci maddesinde "Köy Öğretmeni ve diğer köy mes-lekleri erbabını yetiştirmek üzere" Maarif Vekilliğince Köy Enstitüleriaçılacağı hükme bağlanmaktadır. Yasaya göre beş sınıflı köy okulunu

 bitiren sağlıklı ve yetenekli çocuklar seçilecek okullara kabul edilecek-tir. Bu okullar ı (Enstitüleri) bitirip görevlerine atananlar ın mecburihizmet süreleri yirmi yıldır. Mezunlar altı yıl süresince 20 TL maaş alacaklardır, bu maaş altıncı yıl sonunda 30 TL ve onbeşinci yıl sonunda

Page 370: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 370/516

 Milli Ş ef Dönemi 375

da 40 TL'ye yükselmektedir. Öğretmenlere göreve başladıklar ında bir kereye mahsus olmak üzere 60 TL sermaye verilecektir. Ayr ıca öğret-menlere tar ım araç ve gereçleri ile ailesiyle geçimine yetecek arazi genedevletçe verilir. Görüldüğü gibi Enstitüler adeta bir tar ım işletmesi bi-çiminde donatılmışlardır.

Yasanın görüşülmesi sırasında söz alanlar yasayı övücü konuş-malar yapmışlardır. Bunlar arasında en önemli uyar ıyı Kazım Karabekir yapmış ve özellikle şu noktaya değinmiştir: "Bendeniz bu kanunda bir noktayı mahzurlu görüyorum; o da 3. madde hükmüyle Köy Enstitüleriyalnız köy ilkokullar ını bitiren çocuklara hasrediliyor. Şehir ve kasabaçocuklar ının köylerle temasını kesiyor. Şu halde 40-50 sene sonrakihayatı tasvir edersek, memleketimiz ikiye ayr ılmış olacaktır. Biri köy-lünün kendi ruhu ile terbiyesi, biri de şehirli k ısmı. Biz şehir ve köyçocuklar ını birbirleriyle kaynaştıracak yerde bir safiyeti fikriye ile ayı-r ırsak, sonra acaba bu köylere başka taraflardan yapılacak telkinlerlegünün birinde biz bu şehirlilerin kar şısında başka fikirlerle onlar ı mü-cehhez bulmaz mıyız?"

Maarif Vekili Hasan Âli Yücel tasar ının tümü ve maddelerinin görü-

şülmesi sırasında genel kurula hitap etmiş ve tasar ıyı savunmuştur."Köy ilkokullar ından gelecek çocuklar ı şu veya bu şekilde tered-düte mahal vermeksizin, imtihan ederek, karakterlerini yoklayarak ve

 bedeni kabiliyetlerine bakarak seçip enstitülere alacağız. İçtimai bir sınıf doğurma meselesi mevzubahis değildir. Zaten köylü ve çiftçilik etmekle meşgul olan vatandaşlar ımızın çocuklar ını okutmak için onla-r ın hayatından başka bir hayatla külfet etmemesini istediğimiz ve o ba-k ımdan yetiştirdiğimiz insanlar ı yeni bir sınıf ın müvekkili addetmeyi

 bendeniz doğru bulmuyorum. Kaldı ki, bizim arzumuz, köyün içersinde bilgili, sıhhatli, memleketine bağlı ve müstahsil vatandaş yetiştirmektir.Yoksa köylüyü, buarzettiğim melekelerle teçhiz edip onlar ı şehre ak ıneder vaziyete getirmek değildir. Onlar ı müstahsil, kendi tarlasında vemuhitinde kuvvetli yapmak ve istihsal kabiliyetini artır ı p, memleketin

sosyal seviyesi kadar ekonomik seviyesini de yükseltmektir. Binaena-leyh sınıf teşekkülü hatıra gelemez... Bu kanunda bizim yaptığımız şey bir kopya değildir. Bunlar ı kendi memleketimizin fiili hakikatine veiçtimai realitesine uyarak yapmış bulunuyoruz. Bu bizimdir, kimsedenalmadık. Başkalar ı bizden alsınlar. Mesele, köylü çocuğunu hayat ba-k ımından köylülük mahiyetini kaybetmeksizin yetiştirmektir. Bu davayı hiçbir zaman zayıflatmayalım diyorum."

Yasa oylamada bulunan 248 milletvekilinin oylar ı ile kabul edil-miştir (22.4.1940, Kanun sayısı 3803). Oylamaya 146 milletvekili gel-memiştir. Bunu gizli bir muhalefet olarak düşünebiliriz.

Page 371: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 371/516

376 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Dört öğretmen okulunun da Enstitü haline getirilmesiyle 1940-41ders yılında hizmete giren Köy Enstitüsü sayısı 14 olur, oysa 1948-49yılında bu sayı yedi okulun eklenmesiyle 21'e yükselmiştir. On yıllık süre içinde bu artış yavaştır. Daha işin başında istenen hıza kavuşula-mamış demektir. İnönü bir anlamda yenilginin nedenlerini demokratik (çok partili) yaşama geçişte bularak şunlar ı ileri sürmektedir: "Meselakültür alanında 44 sene zarf ında yapabildiğimizden çok daha ileri gi-debilirdik. Gitmeliydik. Bunun hicranını ben daima çekerim... Bununteferruatına girmenin faydası yok. Ben bunun en radikal usullerine te-şebbüs ettim. Devam ettirmek mümkün olmadı. Bunlar demokrasiyleyürütülmesi güç olan şeylerdir. İktidar değişikliği devem ettikçe telakkideğişiyor ve devamlı bir usul bulmak mümkün olmuyor." İnönü'nünçaresizliği ifade eden bu sözleri üzerinde düşünmemiz gerekir. Önce-likle demokrasi niye bir engel gibi telakki ediliyor. Bu yaklaşımı (birçok konuda bu yaklaşım kullanılmıştır, hem de çekinmeden) kabul etmek mümkün değildir.

Köy Enstitüleri bugün de üzerinde çok tartışılan bir eğitim dü-zeninin ilginç örneğidir. Bir grup düşünür ve aydın Enstitüleri devrimci

 bir kurum olarak yüceltirken, bir başka grup da onlar ı komünist yuvası olarak niteleyip, suçlamaktadır. İki ele alış biçimi de abartmalıdır,haksız yargılardır. Öncelikle Enstitüler, Kazım Karabekir'in de konuş-masında vurguladığı gibi toplumun kesimlerini bir yerde tutmaya çalı-şan, değişimi değil, aynı kalmayı özendiren bir yapıyı savunan düşün-cenin ürünüdür. Yukar ıda değindiğimiz konuşmasında, Maarif VekiliHasan Âli Yücel'de benzer bir düşünceyi sergilemiştir. Oysa dinamik,değişime açık bir toplumda böylesine insanlar ı bir çevrede ve yaşam

 biçiminde tutmak olanaksızdır. Nitekim 1950'li yıllarda traktörün köyegirişi, karayollar ı ağının genişlemesi bu tip bir düşüncenin uygulama-sını bile olanaksız k ılacaktır.

Demokratikleşme yönünden de toplumun bir kesimini yerindetutmaya, değişimden sak ınmaya yönelik öyle bir kurumlaşmayı uygun

kar şı

lamak mümkün değildir. Tek parti yönetiminin toplumdaki enküçük bir devinimi hoş kar şılamayacağı çok açıktır. Böylece köylü kö-yünde tutularak, ekonomik ve toplumsal yoksunluğun getireceği hoş-nutsuzluklar ın sonucundan kaçınılmış olunacaktır.

Köy Enstitülerinin yetiştirdiği öğretmenler ise ilk kez bu durağanyapıyı delmişlerdir. Bunlar okuyan, düşünen ve köylerinin gerçekleri-ni gören göz ve kulaklardı. Nitekim Köy Enstitüsü mezunu olan Mah-mut Makal'ın, köyünü ve çevresini tüm gerçekliği ile anlattığı "BizimKöy" adlı yapıtı çemberi ilk k ıran oldu. Kentli aydınlar Reşat Nuri'ninÇalıkuşu'nda anlattığı "Zeyniler" köyünün romantik havasından aç,

Page 372: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 372/516

 Milli Ş ef Dönemi 5TJ  

 bak ımsız ve umarsız gerçeğin köyüne adeta paraşütle indiler. "BizimKöy" kerelerce basıldı, İstiklal Caddesinde (Beyoğlu) gazete bayileritaraf ından elde satıldı. O günleri hatırlayanlar bu k ır kökenli depremihatırlarlar.

Köy Enstitüleri değil asıl k ırsal alandaki koşullar bu kuşaklar ınradikal, değişimden yana olmalar ını sağlamıştır. Yani Köy Enstitülerikuruluş amaçlar ını aşmış, köyün ve k ırsal alandaki yaşayanlar ın sorun-lar ını ortaya koyan bir ilerici kuşağın yetişmesini sağlamıştır.

Köy Enstitüsünde yetişen yazarlar, düşünürler, Türkiye insanınaufuk açan bir rol oynamışlardır. Mahmut Makal'in "Bizim Köy"ü, Fakir Baykurt'un "Yılanlar ın Öcü", "Kaplumbağalar" ve "Tırpan"ı, yanısıraMehmet Başaran'ın şiirleri, Talip Apaydın'ın öykü ve romanlar ı aklailk gelen örneklerdir.

Günümüz Köy Enstitülerinin yeniden açılması, ya da benzer bir modelin uygulanmasını isteyenler zaman zaman öne çıkmaktadır. Nevar ki, ulaşım ve iletişimin böylesine geliştiği, üniversite mezunlar ınınköye öğretmen olmak için sıraya girdiği şu günlerde böyle bir modelinyaşama geçebilmesi olanaksızdır.

5) Savaşta Ekonomi ve Yasal Tedbirler: a)

Savaşın İktisadi Yaşama Getirdikleri 

Türkiye savaşın bittiği 1945 yılına kadar tüm dış bask ılara kar şın sa-vaşa girmedi. Bu ancak, savaş meydanlar ında genç evlatlar ının ölme-sini, yurdun yanı p yık ılmasını engelledi. Fakat ekonomik bunalımı hiç

 bir şekilde engelleyemedi. 1930'lu yıllarda yeni bir sanayileşme stra-tejisi ile başlayan kalk ınma çabalar ı durdu ve savaş ekonomisinin

 bütün sorunlar ı Birinci Dünya Savaşını andır ırcasına teker teker ortayaçıktı.

Elimizdeki sayısal bilgilere baktığımızda ülkemizde fiyatlar genel

seviyesinin fazla hareketlilik göstermediği, indekslerin yükselmediğitek dönemin 1933-1938 yıllar ı arasındaki beş yıllık zaman dilimi oldu-ğunu görmekteyiz. Bu bir yandan dengeyi gözeten bir dış ticaret politi-kasının izlenmesi, tar ım fiyatlar ının sanayileşmeye fon yaratabilmek için düşük düzeyde tutulması, bunun da ötesinde değindiğimiz sanayi-leşme politikasına koşut bir para siyasasının izlenmesi sonucu olduğukadar, tüketim anlamında harcamalar ı aşağı doğru çeken bir eğiliminyaratılması sonucudur. Savaş sözkonusu ekonomik politikayı, özellikle

 planlı sanayileşmeyi engelledi. K ısa bir süre içersinde yurt çapındaspekülasyon, ihtikâr ve karaborsa başladı. Savaşın kokusunu hisseden

Page 373: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 373/516

378 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 birçok tüccar bazı mallan stoklamıştı. Bu mallar ülkeye gelmemeye başlayınca eldeki stoklar ın değeri alabildiğine yükseliyordu. Öte yan-dan tarafsızlığa kar şın büyük bir ordunun beslenmesi gereği üretkenkuşaklar ın tar ım alanından çekilmesi sonucunu vermişti. Bu da tar ımsalüretimin düşmesi sonucunu verdi. Böylece zorunlu mallar ın fiyatlar ı artmaya başladı. Spekülasyon, ihtikâr ve karaborsa gibi çeşitli yollarlaortaya çıkan yüksek kazançlar, ülkede, aralar ında derin bir uçurum olaniki toplumsal tabakanın oluşumunu da hızlandırdı. Bir yanda kolayservet kazanan bir avuç insan, diğer yanda ise küçük çiftçi, küçük üre-tici, emekçi, küçük ve orta derecedeki memurlardan oluşan milyonluk yığınlar bulunmaktaydı. Dar gelirli diye kolaylıkla adlandır ılan bu grupinsanlar ın yaşama koşullar ı her geçen gün bozuluyordu. Birçok gerek-sinimlerini kar şılayamaz olmuşlardı. İyi ve dengeli beslenme bir yanakar ınlar ının bile doyduğu kuşkuluydu. Verem, zafiyet, tifüs vb. gibihastalıklar kol geziyordu. O dönemde, ailelerde veremli birisi olmayanyok gibiydi. Dört yıllık bir süre içersinde orta sınıftan sayılan bir aileninçocuğu olan ben bile yak ın çevremde üç kişinin öldüğünü görmüş-tüm. ..

Fiyatlar ın denetimi gene ilk akla gelen yol oldu. Bu denetimi sağ-lamak için "Milli Korunma" yasası kabul edildi. Bu yasa ilerde ayr ıntılı  bir şekilde ele alınacaktır. O dönemde fiyatlar ın genel düzeyinde mey-dana gelen artışlar ı gösteren iki indeks bulunmaktaydı. Bunlardan biriİstanbul Ticaret Odasının çok eski bir yönteme dayanan indeksi, diğeride Ticaret Bakanlığı Konjonktür Dairesinin İstanbul ve Ankara içinyapmış olduğu indekstir. Aşağıdaki tabloda bu ikinci indeksin o dönemiçin değerlerini göreceksiniz.

Ticaret Bakanlığı Konjonktür Dairesince düzenlenen indeksler:

Yıl Ankara İstanbul

1938 100 101939  102 10

1940  111 11

1941  133 13

1942  221 23

1943  322 34

1944  330 34

1945  333 35

Page 374: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 374/516

 Milli Ş ef Dönemi 379

İndeksler resmi bir kuruluş taraf ından düzenlendiği için fiyatlar-daki gerçek artışı yansıttığı konusunda genel bir kuşku vardır. Bu doğ-rudur, gene de resmi fiyatlara dayanan, daha doğru bir deyimle devletinmemurlar ına söylenebilecek fiyatlara dayanılarak yapılan bu indekslere

 bile, kar şılaştırma yapabilme açısından gereksinmemiz vardır. Bunuvurguladıktan sonra bir önce sergilediğimiz indeks sayılar ın bize neyigösterdiğini k ısaca aktaralım. Savaşın çıktığı 1939 yılıyla bittiği 1945yılı arasında Ankara'da fiyatlar genelde % 230 ve İstanbul'da da % 250dolayında artmıştır. Bu artış yıllık ortalama olarak Ankara'da % 21.7,İstanbul'da da % 23.2 düzeyinde bir enflasyon hızına tekabül etmekte-dir (Bugün ise yıllık enflasyon.hızı % 80 dolayındadır).

Olayın bir de parasal yönüne bakalım. Reşat altınının aynı dönemiçersindeki değer değişimini ve bunun indeksini aşağıda izleyebiliriz.

Reşat altınının savaş yıllan içersindeki değer değişimi ve bunailişkin indeks sayı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir:

Yıllar Reşat Altını (TL) indeks Sayı

1939 14.32 100.0

1940 21.06 147.11941 25.57 178.61942 33.23 232.11943 33.84 236.31944 38.30 267.51945 35.93 250.9

Kaynak: Erhan Bener, Türkiye'de Para ve Kambiyo Düzeni 

Bu tablodan da anlaşılacağı üzere Reşat altını savaş yıllar ında %150 dolayında bir değer kazanmış bulunmaktadır. Bu koşullarda Türk lirasının Reşat altınına göre değer kaybı ortalama olarak yılda % 16.6'

r. Savaşı

n sayı

sal görünümü budur. Olayı

n gelir yanı

na baktı

ğı

zda bir kaç karaborsacı ve spekülatörün dışında dar gelirli gruplar ın gelir-lerinde bu fiyat artışlar ını kar şılayacak oranda bir yükselme söz konusudeğildir.

Zaman zaman memurlara ve işçilere verilen bir elbiselik kumaş yada yılda bir ikramiye hiç bir derde deva olacak düzeye erişmemiştir.Eldeki çeşitli bilgilere göre o dönemde orta halli bir memur ailesinin200 TL dolayında maaş aldığını bilmekteyiz. Üstelik bu gelir onbeş yıllık bir hizmetten sonra ele geçmektedir. İşçilerin yevmiyeleri ise2.5-4 TL arasında değişmektedir. Bütün bunlar emekçi kesimlerin ger-

Page 375: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 375/516

380 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

çek gelirlerinin azaldığını gösteren işaretlerdir.1945 yılı, savaşın bitmesi kadar Türkiye'de çok partili yaşama

geçilmesi yönünden de bir dönüm noktası sayılır. O güne kadar SerbestFırka ve Terakkiperver Fırka deneyimlerini bir yana bıraktığımızda,CHP'nin tek başına yönetiminde olan toplum, birden çok partili yaşa-mın getirdiği bir rahatlama dönemine girdi. Basın, sık ıyönetimin ve

 bazı k ısıtlamalar ın devam etmesine kar şın belirli özgürlüğe ka-vuşmuştu. Pahalılık, ihtikâr vb. gibi yığınlar ın yaşamını yak ından ilgi-lendiren konularda gazetelerde haberler yer alıyor, makaleler yayın-lanıyordu. Hatta bunlar üzerine taşlamalı karikatürler, f ıkralar yazılı-yordu. Muhalefet, toplumsal muhalefetin potansiyel olarak paha-lılıktan ve yaşam zorluklar ından kaynaklandığını bildiği için sürekliolarak bu konuyu dile getiriyordu. Fakat, pahalılığın nedenleri tartı-şılırken suç devletin ekonomiye müdahalesine bağlanıyordu. Muhale-fetin en ünlü yetkilileri sigaralar ın daha ucuza satılabileceğinden baş-layı p, devlet fabrikalar ının ürünlerinin gereğinden pahalı satıldığındanötürü yaşamın güçleştiğini ileri sürmeye kadar eleştirilerini uzatıyor-lardı. Onlara göre piyasaya kar ışılmayacak olursa, yani ekonominin

kurallan (tabii serbest piyasa ekonomisinin kurallan) işleyecek olursaucuzluk kendiliğinden gelecektir. Bu şekilde, pahalılığın saptanmasınakar şın yanlı bir biçimde nedenlerinin ortaya konmasını yığınlar irdele-miyordu. Çünkü yıllar boyunca süren bask ı ve pahalılık onlan bununkaynaklar ına inecek kadar ince eleyip sık dokumalar ına izin vermiyor-du. Bu işi bilen aydınlar da demokratikleşmeyi her şeyin önünde, ula-şılması gereken, bir amaç kabul ettikleri için pahalılığın açıklanm-asındaki liberal yanlı tutumun üzerinde durmuyorlardı. Özetlersek pa-halılığın kaynağındaki spekülasyonlar, ihtikar, mal stoklaması vb. gibisorunlar sanki yokmuş gibi, tüm suç (bugünlerde olduğu gibi) iktisadidevlet kuruluşlannın rasyonel olmayan işletmecilik yöntemleriyle yö-netilmesine bağlanıyordu. Böylece 1945-50 yıllar ını içine alan veCHP'nin son iktidar dönemi diyebileceğimiz zaman diliminde pahalı-

k, devletçiliğe kar şı

acı

ması

z hücumlarla açı

klandı

. Ne yazı

k ki, dev-letçiliğe sahip çıkması gereken CHP de bu hücumlara katıldı. Hattadevletçilik uygulamasını ikinci plana attığına ilişkin bir tutum içinegirdi.

Bu arada 7 Eylül 1947'de alınan bir kararla Türk lirası devalüeedildi. TL'nin değeri dış paralar kar şısında düşürüldü. Dolar yaklaşık 1.80 TL'den 2.80 TL'ye çıktı. Devalüasyonun önceden bazı çevrelercehaber alındığını, bu çevrelerin bundan ötürü milyonlar kazandıklar ı kamuoyunda yaygın bir söylenti şeklinde yank ılar uyandırdı. Develü-asyon doğal olarak ithal mallar ının fiyatlar ını arttırdığı gibi, artan dış 

Page 376: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 376/516

 MilliŞ ef Dönemi 381

talepten ötürü bazı tar ım ürünlerinin fiyatlar ını da yükseltti.Savaş yıllar ında ekonomik durum daima ön planda olmuştur.

Üretimin düşmesi, üretken nüfusun silah altında bulunması, dış ticaretin(savaştan ötürü) hemen hemen durması, eldeki mal stoklar ının sınırlı oluşu bir savaş ya da bunalım ekonomisinin uygulanması gereğini or-taya çıkarmıştır. 1940-45 yıllar ı arasında, ülkedeki ekonomik ve top-lumsal yapıyı kökten değiştirecek, en azından böylesine bir etki yapa-

 bilecek üç temel yasa kabul edilmiş, uygulamaya geçilmiştir. Buyasalar, sırasıyla, Milli Koruma Yasası, Varlık Vergisi Yasası ve Çift-çiyi Topraklandırma Yasası'dır. Bu üç yasa ilerdeki demokratikleşmegirişimini de biçimlendirecektir. Bu yasalar ı ana noktalan itibariyleaşağıda ele alı p, etkilerini inceleyeceğiz.

b) Milli Korunma Yasası 

Savaş başlamadan (Mayıs 1939) evvel, Şevket Süreyya Aydemir'in deiçinde bulunduğu bir grup hükümet taraf ından "Müdafaa Ekonomisi"

 başlıklı bir rapor hazırlanmakla görevlendirilmişti. Bu rapor 1939 yılı-

nın sonlar ında Baş bakanlığa sunulmuştur. Hükümet parti grubuna buraporu temel alarak bir yasa tasar ısı hazırlamasını söylemiş; bu arada"Milli İktisadi Kanun" projesi de gene Baş bakanlık taraf ından CHPgrubuna sunulmuştur. Parti grubu özellikle tasar ının anayasaya uygun-luğu üzerinde tartışmalar ını yoğunlaştırmıştır. Tasar ı hükümete emek,akit, temellük, tasarruf ve şirket kurma serbestisini k ısıtlama yetkilerivermekteydi. Bu yetkilerin anayasaya ayk ır ı olduğu bir çok kişi ve ke-simce ileri sürüldü. Anayasanın verdiği bir hak gene bir yasa ile sınır-lanabilirdi. Grupta yasaya kar şı ciddi bir direnç doğmuştu. SonuçtaRecep Peker'in başkanlığında kurulan yeni bir komisyon tasar ıyı tekrar ele aldı ve bir anlamda uzlaşma metni hazırladı. Yasa 18 Ocak 1940'daTBMM'nce kabul edildi.

Yasanın gerekçesinde şu noktalar vurgulanmaktadır: "Son za-

manlarda Avrupa'da hüküm süren siyasi gerginlik, sonunda birçok ulusarasındaki bir savaşa dönmüş ve böylece savaş ve savaş tehlikesineyak ın, hatta uzak ülkeler olağanüstü durum ve koşullar içinde kal-mışlardır. Bu durum, özellikle hızlı gelişmesinden ötürü hemen her yerde hükümetlerce alınan olağanüstü tedbirlerle kar şılanmaktadır.Türlü ülkelerde bu konuda hükümetlere verilen yetkiler, sözü edilendurumu en iyi anlatan göstergelerdir. Ülkemizin Avrupa'da süren sa-vaşın dışında olduğu bilinmektedir. Bununla beraber, ulusal yaşantı-mızda bu durumun etkilerini önlemek ve öteki bak ımlardan olduğukadar, ekonomi bak ımından da koruyucu ve savunucu tedbirler alma

Page 377: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 377/516

382 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

zorunluluğu kar şısındayız. Bu zorunluluktan ötürü Milli Korunma Ka-nunu adı altında hazırlanan bir kanun tasar ısı Yüksek Meclis'e sunul-muştur. Bu tasar ı ile Cumhuriyet Hükümeti Yüksek Meclis'ten duru-mun gerektirdiği yetkilerin verilmesini istemektedir. Eğer Avrupa'nın

 bugün içinde bulunduğu durum, koşullar ve bunlar ın ülkemizdeki yan-sımalar ını, gereken her durumda Yüksek Meclis'e ayr ı bir kanun tasa-r ısı ile başvurmak imkanını verecek durumda olsa idi, hükümetin buyolu izleyeceği kuşkusuzdu. Fakat olaylar öylesine hızlı ilerlemekte vedeğişmektedir ki, bu durum ancak ivedilikle, günü gününe ve özelliklezamanında alınacak karar ve tedbirlere ihtiyaç göstermektedir."

Kanun olağanüstü durumlarda (genel ya da k ısmi seferberlik - sa-vaşa girme olasılığı - Türkiye'yi de ilgilendiren yabancı devletler ara-sındaki savaş durumu) hükümete görev ve yetkiler vermektedir. Hü-kümet yasanın uygulanmaya başladığı ve bittiği durumlarda bunu ilanedecek ve TBMM'ne haber verecekti.

Hükümetin alacağı kararlan oluşturmak ve izlemek için bakanlar-dan bir kurul kurulacak ve buna hangi bakanlıklar ın katılacaklar ı Baş-

 bakan taraf ından belirlenecekti. Yasanın temel hükümleri ise şöyle sı-

ralanabilir: — Hükümet, gereksinimini kar şılamak amacıyla üretimin niteliğini belirlemek amacıyla sanayi ve maden işletmelerini denetleyebilir.

 —   Hükümet sanayi ve maden kuruluşlar ına üretim programı verebilir, bunlar ın üretim hacmini, miktar ını, çeşit, cins ve nev'ilerinisaptayabilir.

 —   Hükümet bu kuruluşlar ın mesaisini saptayabilir. —   Sanayi, maden ve diğer kuruluşlarda çalışanlar (Emekçiler,

teknik elemanlar vb. tüm çalışanlar) çalıştıklar ı kuruluş ya da işyerini,geçerli bir gerekçeleri olmaksızın ve haber vermeksizin, terkedemezler.Çalışma yükümlülüğü altında olanlara bu emeklerine kar şılık olarak emsaline uygun normal ücret ödenir.

 —   Hükümet mal ve yardımcı malzeme stok edebilir, değer fi

yatlar ı

ndan bunlara el koyabilir ve ihtiyacı

olan kuruluşlara bunlar ı

 kârsız terkedebilir. —   İş saatleri her gün üç saat uzatılabilir. İş yasasının küçüklerle

kadınlara ilişkin hükümleri uygulanmayabilir. —   Hafta tatili kanunu yasanın geçerli olduğu sürece uygulan

maz. —   Gerekli mallar ın tüketimi sınırlanabilecek ve yasaklanabile-

cektir. —   Kanunen yürürlükte kaldığı sürece gayrimenkul kiralan 1939

düzeyinden fazla olmayacaktır.

Page 378: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 378/516

 MilliŞ ef Dönemi 383

 —   Hükümet, çiftçilik yapmaya elverili her kadın ve erkeği,kendi ziraat işi yüzüstü kalmamak üzere bulunduğu yerin 15 km uza-ğındaki devlete ya da şahsa ait olan ziraat işinde ücretli olarak çalış tırabilir. Bu bölgede şahsa ait olup da, sahibinin işine yaramayan ziraatvasıtalar ından -kira ödeyerek- yararlanabilir.

 —   Gerekli görülen bölge ve hallerde tar ımsal ürünün cins vemiktar ını hükümet saptayabilecektir. Üzerinde tar ımsal faaliyette bulunulmayan 500 hektardan fazla araziyi hükümet işletebilecektir.

 —   8 hektardan fazla arazisi olanlara, bu toprağın yansının hu bubat ekimine tahsis etmesi istenebilecektir.

 —   Ekilen her dört hektar için bir çift öküz "Milli Müdafaa yü-kümlülüğü"nden muaf tutulacaklardır. .

Milli Korunma Yasası'nın üzerinde yapılan görüşmelerden sonraBaş bakan Saydam söz alarak, şunlar ı söylemiştir: "Vatandaşın müm-kün olduğu kadar normal hayatını önlemeyecek şekilde olmasına dikkatetmek bizim için bir vazifedir. Ve yine iş sahibi vatandaşlar ın normalsâylerini ve kazançlar ını mümkün olduğu kadar tahdit etmeyecek şek-lide olmasına hükümetimiz gayret edecektir... Hususi teşebbüsleri ala-

kadar eden kararlar ı almadan önce, iş muhitlerinin mütalealar ını alma-nın münasip olacağına kani olduğumuz (zaman) bundan hiçbir şekildetereddüt etmeyeceğiz. Büyük iş, küçük iş mevzubahis değildir. Meseleiş muhiti itibar ıyla bunlar ın fikirlerini almak bizim için faydalı olaca-ğına kanaat getirdiğimiz dakikada bundan hiç çekinmeyeceğiz ve daima

 bunlar ın fikirlerini de almaya kendimiz için bir esas bileceğiz. Buna bir kaydi ihtiyari koymak mecburiyetindeyim. O da, kanun veyahut bu gibimütalaalar ı almayı ne vaktinden evvvel ve ne de vaktinden sonraya bı-rakmamayı kendimiz için bir şiar edineceğiz. Sebebi de vaktinden evvelalınması iş muhitini mutazar ır edebileceği gibi, vaktinden evvel alın-maması da iş muhitini tekrar mutezarnr edebilir. Bu noktai nazardanmümkün olduğu kadar fazla iş muhitinin fikrini sormak, bizim için va-zife ifa ederken kolaylık teşkil edecektir."

Yasa 18 Ocak 1940'da kabul edilmiştir (Yasa No. 3780). Yasadeğişik tarihlerde çeşitli değişikliklere uğramış, 15 Haziran 1960'tayürürlükten kaldır ılmıştır. Milli Korunma Kanunu'na dayanılarak  şukonularda önemli kararlar alınmıştır:

 —   El koyma kararlan —   Fiyat murakabe komisyonlar ının kurulması  —    Narh uygulamalar ına yönelik kararlar  —   İaşe müsteşarlığının oluşturulması  —   Petrol Ofisi 'nin kurulması  —   Halk dağıtma birliklerinin kurulması 

Page 379: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 379/516

384 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 —   Ücretli iş yükümlülüğüyle ilgili kararlar   —   Özel teşebbüste uygulanan fazla mesai kararlan —   Özel teşebbüse ait üretim araçlar ına el konulması kararlar ı  —   Devletin üretim, tüketim, dağıtım ve stoklama ile ilgili olarak 

alınan kararlar. —   Karne uygulaması. Bunun en tipik örneği ekmek karnesidir.

7 yaşına kadar çocuklara günde 187.5 gram, 7 yaşından büyüklere 375gram ve ağır işlerde çalışanlara da 750 gram ekmek tahsis edilmiştir.Bu istihkak daha sonralar ı 175 grama, İstanbul'da 150 grama kadar inmiştir. Bu miktar 1944'ün Eylül ayında yeniden 375 grama yük seltilmiş. Ekmeğin çeşnisi de kerelerce değiştirilmiştir. Çıkar ılan tek tipekmek o dönemlerde "Kara ekmek" olarak nitelenmekteydi.

 — Gayrimenkul kiralar ının arttır ılmamasına ilişkin karar.Milli Korunma Yasası 'nın en büyük yükünü işçiler ve köylüler 

çekmiştir. Her iki kesim, angarya diye niteleyebileceğimiz çalışma yü-kümlülükleri altında ezilmiştir. Ücretler ise çok düşüktür. Zorunlu ça-lışma yükümlülüğü iş kazalar ını da arttırmıştır. İş kazalar ının % 50 do-laylarndaki bölümü "mükellefiyet" uygulamasının acımasızca uygu-

landığı Zonguldak kömür havzasında meydana gelmiştir. Milli Korun-ma Yasası tüm iddialar ına kar şı spekülasyonu, ihtikar ı ve karaborsayı önleyememiştir. Buna rağmen Demokrat Parti bile 1955'ten sonra buyasayı uygulamaya yeniden başlamıştır.

c) Varlık Vergisi 

Savaş devam ettiği sürece ekonomik sık ıntılar da artıyordu. Mal k ıtlık-lar ı alabildiğine genişlemişti. 1942 yılı böylesine zorluklarla dolu ola-rak girdi. 13 Ocak 1942'de ekmek tüketimi sınırlandı ve vesikaya bağ-landı. 1942 yılı bütçesi kabul edildiği gün Baş bakan Refik Saydamyaptığı konuşmada şu açık eleştiriyi yaptı: "Bugün, savaşın başladığı günden beri yaptığımız deneylerle görüyoruz ki A'dan Z'ye kadar de-

ğişmek gereklidir. Bu teşkilatı kesinlikle yenileştirmek zorunluğu var-dır. Fakat, bugün görgülü ve işe yarar binlerce memurun ve ordu safla-r ında şerefle hizmet etmiş olanlar ın da bu karar ın uygulanması için biziilerisini düşünerek biraz daha ağır davranma zorunda bıraktıklar ınıngözönünde bulundurulması gereklidir. Bununla beraber bunun zamanı gelecektir. Dinamik ve teknik yeteneği tam bir devlet teşkilatına kesin-likle ihtiyaç vardır. Şunu da arz etmek isterim: böyle bir karara ulaştı-ğımız zaman, bugün oluşmuş bulunan bir tabakanın yar ın tamamenkaldır ılmasında hiçbir zorluk görmüyorum. Şimdiki şekil kalırsa kam-

 burun üzerinde bir kambur daha eklenmiş olur. Bu kamburlar ın ikisi

Page 380: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 380/516

 Milli Ş ef Dönemi 385

 birden ameliyat edilip çıkar ılmalıdır."İaşe müsteşarlığı muavini Şevket Süreyya Aydemir o günleri şöyle

anlatmaktadır: "Gerçekten memleketin içinde bulunduğu ekonomik koşullar kötü idi. Her sabah güneş doğarken gözünü yeni güne aşan her vatandaş, o gün sofrasına bir dilim ekmek koyup koyamayacağını veordunun yönetim mevkiinde görevli her komutan o gün askerine neyedireceğini, yemsizlikten k ınlan hayvanlar ına bir avuç yem bulup bu-lamayacağını, uçaklar ın motorlar ına kaç günlük benzin ve motorluaraçlar ına kaç tane yedek lastik bulabileceğini kaygıyla düşünüyordu.Mesela İzmir'de olduğu gibi palamutun ve küsbenin de ekmeklik unakar ıştır ılması zorunda kalınıyordu. Henüz savaşa katılmamış olduğu-muz halde bütün dünyadan fiilen kopmuş gibiydik... Hülasa çarklar yaişlemiyor ya da işleyince birbirine çarpıyordu." Ticaret Bakanı MümtazÖkmen "Milletimize ve ordumuza kar şı bu kadar aciz ve çaresiz kaldı-ğımız için kendimi balkondan sokağın taşlar ı üzerine atmak istiyorum"diye bir şey yapamamanın kederini yansıtıyordu.

Dr. Refik Saydam 7/8 Temmuz 1942 gecesi aniden (kalp krizi)vefat etti. Yerine Şükrü Saraçoğlu atandı. Saraçoğlu ekonomik durumla

ilgili yaklaşımını hükümet programında şöyle açıklıyordu: "Biliyorsu-nuz ki, malzeme ve yapılmış maddeler ihtiyacımızı kar şılamak için Al-manya ile yüz milyon marklık kredi sözleşmesi imzalamıştık. Bugün bir heyetimiz, bu krediyi işletmek için Berlin'de bulunuyor. Heyetimize veişlerimize gösterdikleri kolaylıklar için Almanlara teşekkür etmeyigörev biliriz.

Fasulye, nohut, mercimek, pirinç gibi yiyecek maddelerindeki sı-nırlamayı tamamen kaldırdık. Yağlar hakk ında da aynı karar ı verdik.Bu karar ve düşüncelerle hububat fiyatlar ını (% 25 oranındaki alımlara,tüketimdeki sınırlamalara, yapılacak ithalata) baklagillerin fiyatlar ını (bu yılki ürün bolluğuna ve ihraç yasağına), yağ fiyatlar ını (zeytinya-ğının ihraç mekanizmasına), kumaş fiyatlar ını (fabrikalar ın arttıracağı ekiplere ve bir elden yönetimin vereceği faydalara ve tezgahlar ın üreti-

mine), et fiyatlar ı

(devam ettireceğimiz ihracat yasağı

na) güvenerek ılımlı ve dengeli bir düzeyde tutabileceğimizi umuyoruz. Bu ılımlı fi-yatlar, kuşkusuz ki, dünya karapazar fiyatlar ının altında olacaktır."

Saraçoğlu hükümetinin ilk tedbiri denetim altında tutulan birçok malın fiyatını serbest bırakmak oldu, yani Milli Korunma Yasası ge-reği alınan kararlar yumuşatıldı. Hükümet programında da ifade edil-diği gibi böylece serbest piyasa gereği oluşacak fiyatlar ın, eskilerindeyüksek olacağı ama karaborsanın k ır ılacağı hesaplanmaktaydı. Böyleolmadı. Fiyatlar arttı ama ihtikâr ve karaborsa daha da hızlı büyüdü.K ıtlıklar çoğaldı, dört bir yanı sardı. Bu durum zaten başgöstermiş olan

Page 381: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 381/516

386 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

haksız kazanç sahiplerini yani savaş zenginlerini daha da palazlandırdı,güçlendirdi.

Cumhurbaşkanı İnönü, 1 Kasım 1942'de, TBMM'nı açış konuş-masında şunlar ı, büyük bir k ızgınlıkla, vurguluyordu:

"Şuursuz bir ticaret havası, haklı sebepleri çok aşan bir pahalılık  belası, bugün vatanımızı  ıstırap içinde bulunduruyor... Bizim gördü-ğümüz en tehlikeli hastalık iki seneden beri, cemiyetimiz içinde cum-huriyet hükümetlerini muvaffak etmemek için estirilmiş olan zehirlihavadır. Acı ile hatırlamalıyız ki milletin iaşe işlerini tanzim etmek yolunda Cumhuriyet hükümetlerinin sarfettikleri gayretlere, iki sene-den beri, cemiyetimiz taraf ından hiç yardım edilmemiştir. Bulanık za-manı, bir daha ele geçmez f ırsat sayan eski batakçı çiftçi ağası, elindengelse teneffüs ettiğimiz havayı ticaret metaı yapmaya yeltenen gözüdoymaz vurguncu tüccar ve bütün bu sık ıntılar ı politika ihtiraslar ı için

 büyük f ırsat sanan ve hangi yabancı devletin hesabına çalıştığı belli ol-mayan bir kaç politikacı, büyük bir milletin hayatına küstah bir surettekundak koymaya çalışmaktadırlar. Üç beş yüz kişiyi geçmeyen bu in-sanlar ın vatana kar şı aşikar olan zararlar ını gidermek yolu elbette var-

dır. Devlet ve millete sövmek, milletin nefsine ve hükümetine güve-nini zehirlemek iktidar ını kimseye vermemeliyiz. Ticaretin ve iktisadifaaliyetlerin serbestliğini bahane ederek milleti soymak hakk ını hiçkimseye, hiçbir zümreye tanımamalıyız. Hırslı politikacılar ın, milletiradesi üstünde dahili ve harici bir siyaset yürütmelerine asla müsaadeetmemeliyiz."

Yolsuzluk ve suistimaller de inanılmayacak boyutlara ulaşmıştı.Baş bakan Saraçoğlu, 11 Kasım 1942'de mecliste yaptığı konuşmadayak ınarak şunlar ı söylemekteydi: "El tezgahlar ı adedi şaşılacak dere-cede artıyor. Evinde dört tezgahı olan kimseler kolaylıkla zengin olu-yorlar. Hatta iki tezgahı olan bir adam, bunlar ı çalıştırmak lüzumunudahi duymaksızın, kendisine çok ucuza verilen iplikleri satmak sure-

tiyle rahat rahat geçiniyor. Çok ucuza verilen devlet kumaşlar ı

elden elegeçerek, dört beş misli daha pahalı halka satılıyor. Kazancın büyüklüğü bir çok suistimallere yol açıyor."

Varlık Vergisine bu şekilde ulaşıldı. Haksız kazançlar, bugünündeyimiyle karapara hem vicdanlar ı sızlatıyor, hem de bu yüksek gelir-ler vergilenmiyordu. Hükümetin ise kaynak gereksinimi vardı. Toplu-mun vicdanı ve bütçe gelirlerinin yükseltilmesi kanunun çık ışında iticirolü oynamıştır.

Yasanın gerekçesinde şu nokta öne çıkar ılmaktaydı: "Bağlı kanunlayihasında, gelir ve varlık sahiplerinin varlıklar ı ve fevkalade kazanç-

Page 382: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 382/516

 Milli Ş ef Dönemi 387

lan üzerinden alınmak ve bir defaya mahsus olmak üzere fevkalade bir mükellefiyet tesis olunmaktadır... Vergi, kazanç ve gelir sahiplerini vedaha ziyade iktisadi şartlar ın darlığından doğan güçlükleri istismar ederek yüksek kazançlar elde ettikleri halde kazançlar ı ile mütenasipderecede vergi vermeyenleri istihdaf etmekte ve içinde bulunduğumuzfevkalade vaziyetin icap ettirdiği fedakarlığa, bunlar ı da kazanç vekudretleriyle mütenasip bir derecede iştirak ettirmek maksadını güt-mektedir."

Baş bakan Saraçoğlu tasar ının görüşülmesi nedeniyle yaptığı ko-nuşmada, yasa ile ilgili şu noktalar ın altını çizmiştir.

"... Bu kanun ile takip ettiğimiz hedef tedavüldeki paralan azalt-mak ve memleket ihtiyaçlar ımıza kar şılık hazırlamaktadır. Bu böyleolmakla beraber bu kanunun tatbikatından, Türk parasının k ıymetlen-mesi, muhtekirler üzerinde toplanan halk nefretinin silinmesi, vergileriödemek için hizzarure satışa çıkar ılacak mallar ın fiyatlar ında bir itidalhusule getirmesi gibi tabii faydalar ın tahassül etmesi de, imkan hari-cinde addedilemez."

Verginin ikinci maddesinde vergi mükellefleri şöyle sıralan-

maktadır: —   Kazanç ve buhran vergileri mükellefleri, —   Büyük çiftçiler  —   Sahip olduklan binalar ın ve hisseliyse hisselerine düşen bir 

yıllık gayrisafi gelir toplamı 2500 TL ve arsalar ının vergide kayıtlı değeri 5000 TL'den yukar ı olup, bu miktar ın tenzilinden sonra mütebakiirat ve k ıymetlerle vergi verebileceği komisyonlarca kararlaştır ılanlar.

 —   1939 yılından beri kazanç ve buhran vergilerine tabi bir iş yada teşebbüsle uğraştığı halde yasanın yayını itibar ıyla işini terk ve tasfiye etmiş olanlar.

 —   Meslekleri tacir, komisyoncu, tellal ve simsar olmadığı halde, 1939'dan beri bir defaya mahsus bile olsa ticari muameleye tavassutedip kar şılığında para veya mal almış olanlar.

Vergi miktar ı

il ve ilçelerde oluşturulan komisyonlar tarar ı

ndan belirlenmekteydi. Komisyonda vali ya da kaymakam (ilçelerde) Def-terdar ya da Mal Müdürü, Belediye ve Ticaret Odalar ının kendi içle-rinden seçeceği iki kişiden oluşuyordu. Ticaret odası bulunmayan yer-lerde Belediye taraf ından seçilen ticaretten ziraattan anlayan iki kişikomisyona girmekteydi. Büyük çiftçilerin vergi yükümlülüğünün sap-tanacağı durumlarda komisyona ziraat odasında iki üye seçiliyordu.Komisyonlann onbeş gün içersinde vergi miktarlar ını ilan etmeleri ge-rekiyordu. Mükellefler ise vergilerini onbeş gün içinde ödemek duru-mundaydılar. Gecikme zammı birinci hafta için % 1, ikinci hafta için de

Page 383: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 383/516

388 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

% 2'ydi. Borçlar ını bir ay içersinde ödeyemeyenler ise Aşkale'ye,Sivas-Erzurum demiryolu yapımında çalışmaya gönderilmişlerdir.

Vergi gayri müslimlerin servetlerini tasfiye görüntüsünü k ısa sü-rede almıştı. Örneğin Aşkale'ye sevkedilenlerin tamamına yak ını gayrimüslimdi. Aşkale'ye gönderilen 1400 kişiden 1229'u İstanbul'dandır ve bunlar ın 21'i çalışma yerinde ölmüştür. Nedim Ökte (o dönemin İs-tanbul defterdar ı) yazdığı "Varlık Vergisi Faciası" adlı yapıtında vergitesbitindeki keyfilik konusunda çok ilginç örnekler vermiştir. Bunlar-dan bir kaçını buraya yansıtmak isterim:

 —   "Belediye üyesi Bican Bacıoğlu yalvararak Beyoğlu'nda büyük bir bakkaliyenin (gayri müslim) vergisini indirtti. Sonradan kendisinin bu bakkaliyeye ortak olduğunu söylediler."

 —   "Müteahhit B.H.Kori bir iş dolayısıyla Fuat Ağralı (MaliyeBakanı) ile kavga etmiş. Bu adam müteahhitler içinde bulundu. Şevket(Adalan) buna o kadar sevindi ki bulan müfettişin neredeyse boynunasar ılacaktı. Çünkü Kori'ye varlık vergisi tarhı imkanı doğmuş oluyordu.Tabii derhal Ankara'ya telefon edildi. Müjde haberi yetiştirildi. Kori'ye

 büyük bir tarh olundu."

 —   "Tarh sırasında Ayvalık malmüdürlüğünden uzun telgraflar yağmaya başladı. Sayfalar dolduran tellerin tek manası Sezai Öner Madra'yı biz teklif edeceğiz. Siz bize bırak ından ibaretti. HakikatteAyvalık'ta Sezai Ömer Madra ve Ortaklar ı Şirketi vardı. İstanbul'dakimükellef yalnız Sezai Ömer idi; bu iki firma birbirinden ayr ıydı ve tuttuğumuz ölçülere göre bunlar ın ayr ı ayr ı teklifleri (vergilendirilmeleri)gerekiyordu. Şevket bu işte kalben benimle beraberdi. Madra'yı hariç

 bırakmanın müthiş dekikodulara meydan vereceğini biliyordu. O sıralarda zeytinyağı fiyatlar ı birden yükselmişti. Halk bu işte Ağralı' yadayanan Madra'ya mesuliyet atfediyordu (Ünlü zeytinyağı skandali).Estimatörlerde kendisini muhtekir diye ağır, bir vergi ile teklif etmiş lerdi. Ne olur ne olmaz diye estimatörlerle daha evvel anlaşı p Adalan'lacephe yaptık; vergiden bir santim bile indirilmeyeceğini kendisine bildirdik. Adalan'ın (Şevket) Ağralı'ya işi olduğu gibi anlattığını tahminederim. Davayı kazandık diye seviniyordum. Vukuat başka tecelliler gösterdi. Valinin odasında idik, derken şehirlerarası telefon çaldı; Baş 

 bakan Saraçoğlu K ırdar'la birkaç kelime konuşarak hal hatır sordu, işler hakk ında sözümona malumat aldı. Sonra telefonu Maliye vekiline veriyorum, seninle görüşecek dedi. Ağralı Validen Madra'ya Ayvalık'takişirketten de vergi konulduğunu, bizim nihayet 70 bin lirayı aşmamamızı rica etti... Bütün feverana rağmen vergi 70 bin liraya indirildi.

Varlık vergisi gerek yasanın yapısı, gerekse uygulamalardakikeyfilikleri ile gerçekten talihsiz bir vergidir ve Türkiye'ye yönelik bir 

Page 384: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 384/516

 Milli Ş ef Dönemi 389

dizi ciddi eleştirinin yükselmesine neden olmuştur. Basın yasa ve uy-gulamaya ilişkin sesini yükseltmemiştir. Hükümetten aldığı talimatauygun biçimde sadece onaylayıcı yazılan yayınlamıştır. Diğer yandanvergiden istenen gelirde sağlanamamıştır. Basında sadece HüseyinCahit Yalçın ılımlı bir eleştiri ile konuya yaklaşmıştır. Varlık vergisidemokratik bir ülkede yasalaşması mümkün olmayan bir yasadır. So-nuçlar ı itibariyle de Türkiye'nin siyasi yapısını yak ından etkilemiştir.Vergideki haksızlık, belli toplumsal kesimin hedef alınması iktidardaolan CHP'yi yaralamıştır. CHP'nin daha sonraki yenilgilerinin nedenini

 bu gibi uygulamalarda aramamız doğru olacaktır.

d) Toprağa Yönelik Yasalar 

Varlık vergisinin kabulünden sonra benzeri bir yasanın da tar ım kesi-mini vergilendirilmesi için düşünülmüştür. Aşar'ın kaldır ılmasındansonra Milli gelirin yar ısına yak ınını oluşturan tar ım kesiminden vergialınmamaktaydı. Oysa savaş yıllar ında büyük kazançlar elde eden

 büyük toprak sahiplerinin gelirlerinin vergilendirilmesi gerekmekteydi.

"Toprak Mahsûlleri Vergisi Kanunu" bu amaçla çıkar ılmıştır. Yasanıngerekçesinde "Maliyet fiyatlar ının birkaç misli derecesinde artan toprak mahsûllerinde vergi alınmasına zaruret görülmüştü" noktası özellikleyer almıştır.

Kanuna göre tüm tar ım ürünleri vergiye tabidirler. Vergi, vergiyetabi ürünün olgunlaşma dönemindeki sahibinden alınmaktadır. Ürünmiktar ı önceden tahmin edilir. Vergi oranı % 8 olup, vergi aynen ya danakden ödenebilir. Bu vergi büyük çiftçiden daha çok geçimlik tar ımyapan büyük bir kitleyi mutazarr ır etmiştir. Çünkü ürünlerini piyasadasatmayan, sadece kendi tüketimlerinde kullanan küçük ve geçimlik çiftçiler böylece kazanmadıklar ı bir paranın vergisini vermek duru-munda kalmışlardır. Verginin eski aşara benzediğini, hatta toplanması için eski iltizam usûlüne tevessül edilmesini isteyenler de, söyleyenler 

de olmuştur. Saraçoğlu bunlar ı  şöyle yanıtlamıştır: "Biz bu toprak mahsûllerinden alacağmız vergiyi eski aşara benzetmemek için eldengelen bütün gayreti sarfetmiş bulunuyoruz... Getirmiş olduğumuz ka-nunun köylü üzerinde ağırlık hissedileceğini itiraf etmekle beraber ilk f ırsatta bu ağırlığı kaldırmak veya bu ağırlığı çekenleri mükafatla kar-şılamak karar ve niyetindeyiz."

Yasanın k ısa sürede isteneni veremediği görülerek 21 Mart 1944tarihinde TBMM'ne yeni bir "Toprak Mahsulleri Vergisi" yasa tasar ısı sundu. Kanunun bu kez görüşülmesinde eleştiri ve tartışmalar büyü-müştür, o günün ortamına göre de nispeten serttir. Özellikle vergi ora-

Page 385: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 385/516

390 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

nının % 8'den % 10'a çıkar ılmasına kar şı çık ılmıştır!TBMM'de görüşmelere 19 Nisan 1944'de başlanmıştır. Söz alan

Eskişehir Milletvekili, büyük toprak ağası Emin Sazak şunlar ı söyledi:"Bu vergi kanununa giren insanlar; bacağında donu, ayağında çar ığı ,üstüne örtecek yorganı olmayan ve başını odunun üstüne koyup yataninsanlardır. Sen neyi ucuzlattın ki bu vergiyi arttır ıyorsun? Sapan de-mirini mi, verdiğin küreği mi ucuzlattın? Ben Maliye Bakanlığı'mn bugibi işlerine kar şıyım ve yamlmadığım kanısı içindeyim. Çiftçiden

 başka hiç kimseye, elindeki buğdayı verde sen mısır ekmeği, meşe po-lidi ye denemez. Ben bu vergi artırmanın tamamen yanlış olduğu ka-nısındayım. % 8'i niçin % 2 daha arttır ıyorsun? Sana ne yaptılar? Buöyle bir kaynaktır ki, her şeyimizi tükettiğimiz vakit var ını, yoğunuher şeyini alabiliriz. Bu adam ayağına bir don bulmuşsa neden yine onuçı plak bırakmaya çalışıyoruz. Devlet % 8'i, % 10 yapınca yemin ederimki daha az alacaktır."

Abdurrahman Naci Demirağ, daha ilginç bir konuşma yapmıştır:"Toprak Mahsulleri Vergisi 4429 sayılı kanunla 1943 yılında baş-

lamıştır. Ancak ondan iki yıl önce de üreticiyi zorla devlete satma usu-

lüne başlamakla, zorla satış fiyatı ile piyasa fiyatı arasındaki fark, ogünden itibaren üreticileri kendilğinden (dolaylı bir biçimde) toprak ürünleri vergisi ödeme zorunluluğunda bırakmıştır. Yani Toprak Mah-sulleri Vergisi.alınması geçen yıldan başlamaz daha bir iki yıl önceden

 başlar. Bu vergideki beyanlar ve tahmin esaslar ı kanımca gerçeğe ay-k ır ıır... Hükümet % 25 almaya karar vermişken bir yerden % 20 aldı,köylü yine yak ındı. Çünkü başka bir yerden şu ya da bu nedenle % 10almıştır. Bunun başlıca nedeni de k ıymetli ve namuslu elemanlar ınsağlanamamış oluşudur. Böylece devlet bu vergide 1.200.000 ton bek-lerken 600 küsur bin ton almıştır...Ölçüyü yapacak elamanlar ı iyi se-çemedik, seçmeye de imkan yoktur. O halde gerçeklere dayanalım.Toprak Mahsûlleri vergisi eski aşar vergisidir". Demirağ bu yargıyavardıktan sonra vergiyi toplamak için eski Aşar günlerindeki iltizam

yönteminin kullanı

lması

önermiştir. Buna Cemil Sait Barlas itirazederek  şunlar ı söylemiştir: "Uzun yıllar, hatta yüzyıllara yak ın zamanmemleketin başında kâbus gibi bulunmuş olan iltizam sistemi hiçbir suretle ve hiç bir tarzda bu memleketin hazmedeceği bir sistem olma-dığını söylemeyi görev sayar ım. Toprak Mahsulleri Vergisinin genelharcaması nedir? Bu vergi % 12-idi, % 10'a indi, şimdi % 8'dir, % 10'açık ıyor. Durum açıklansın."

Konuşmalardan sonra Maliye Bakanı Fuat Ağralı vergi takibatı ileilgili bilgiler verdi: "Geçen yıl vergi olarak 250 bin ton ürün top-lanmıştır. Satın alınan ile vergi olarak toplanan ürünün toplamı 627 bin

Page 386: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 386/516

 Milli Ş ef Dönemi 391

tondur. Para olarak verilen 90 milyon TL kadardır. Üst taraf ını ben bil-mem, Ticaret Bakanı bilir...". Komisyon sözcüsü ise şu bilgileri ver-miştir: "... Bu verginin alımında üç sistem uygulanabilir. Biri ölçü sis-temi ki, uygulama imkanı olmadığı anlaşıldı. İkincisi (iltizam usulü)dür ki aleyhinde gereği kadar söylendi. Geriye kalan tek usul (tahminusulü)dür. Zorunlu olarak bu usulü uygulayacağız. Bu nedenle tasar ınıntemeli tahmin usulüdür. Fakat yine bu temele dayanan bundan öncekikanunun uygulanmasında görülen aksaklık ve eksiklikler bu tasar ı iledüzeltilmiş ve tamamlanmıştır. Bu kez az memur ve bilen memur kul-lanılacaktır. Az memur kullanılması, bazı halk kurumlar ının görevlen-dirilmesiyle sağlanacaktır. Geçici memur kullanılmayacaktır. Böylecegereksiz harcamalardan da kaçınılmış olacak, vergi alma maliyeti enaza düşürülecek, 5-6 milyon kadar olacaktır (eski harcama 15 milyondolayındaydı). Beyannamede bu kez daha yerinde olacak, ürünün ol-gunlaştığı dönemde alınacak, tahminlere kar şı itiraz yollar ı olacak, iş-lemler hızla tamamlanacaktır." Bundan sonra tasan 4553 sayısı ile ka-nunlaştı (26.4.1944). Birinci ve ikinci yasa tasar ılar ının oylamasına170'e yak ın milletvekili katılmamıştır. Bu rakam parti içinde ciddi bir 

muhalefetin, en azından hoşnutsuzluğun odaklaşmış olduğunu göster-mektedir.Savaş döneminin en önemli yasalar ından biri, Türkiye'nin çok 

 partili yaşama geçmesinden sonra potansiyel muhalefetin yükselme-sinde de büyük bir rol oynamıştır. Bu yasa 14 Mayıs 1945'te TBMM'-inde görüşülmeye başlanan "Çiftçiye Toprak Dağıtılması ve ÇiftçiOcaklar ı Kurulması"na dair tasar ıdır. Tasar ının uzun olan gerekçesin-de özetle şu noktalar öne çıkar ılmaktaydı:

"... Bu bak ımdan (ülke) arazisinin genişliği, çeşitliliği ve yarar-lılığı milletin gelişmesi için sadece bir gereçtir. Arazi bu nitelikleriyleyalnız ve yalnız bir olanaktır. Bu olanaklar ın gerçekleşmesi büyük öl-çüde arazinin millet kişileri arasında paylaşılması  şekline, daha doğ-rusu elverişli bir mülkiyet rejimi ve yapısının varlığına bağlıdır...Bundan ötürü, arazi mülkiyeti rejiminin ve yapısının millet hayatınauygun olup olmaması, milletin yaşayışının kolaylığı ve rahatlığı üze-rinde büyük bir rol oynar. Başka bir deyimle bir milletin benimsediğiarazinin genişliği, çeşitlerinin bolluğu, verim gücünün yüksekliği omilletin gelişmesinin olanaklar ını verir... Geniş, çeşitli ve yüksek ka-liteli arazisi bulunan bazı milletlerin, sırf elverişsiz bir mülkiyet rejimiyüzünden bu geniş, çeşitli ve güçlü arazinin vaadettiği olanaklardanyararlanamadıklar ı tarihte ve zamanımızda görülen hallerdendir...Bütün bunlar, bize, arazi mülkiyeti rejimine verilecek nitelik ve tema-yüllerle ulusal ekonominin şekillendirilebileceğini anlatıyor. Bu ne-

Page 387: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 387/516

392  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

denle de, yeni bir ekonomik kuruluş eski arazi mülkiyeti rejiminintasfiyesini zorunlu k ılar denebilir... Yurtta sosyal sükun, sosyal huzur 

 bir bak ımdan da arazi mülkiyeti rejimi ile ilgilidir. Uygun olmayan bir arazi mülkiyeti yapısı sosyal rahatsızlıklar doğurur. Buna kar şılık el-verişli bir uzlaşmış cemiyet yaratır. Bunlardan çıkan sonuçlara göre;her sosyal yapı kendine yaraşan bir arazi mülkiyeti rejimi ve bir arazimülkiyeti yapısı doğurur. 

... Medeni kanununun getirdiği arazi mülkiyeti rejiminde özelmülkiyet esastır. Yani bugünkü Türk toplumunun özel mülkiyet pren-sipjeri kanun üzerine kurulmuştur. Kuşkusuz ki arazi mülkiyeti rejimi-nin de temeli özel mülkiyet prensibidir... Bu bak ımdan bugün memle-kefimizde bir arazi mülkiyeti meselesi yoktur. Fakat bugün Türki-ye'deki arazinin mülkiyet yapısı rejimimizin ruhuna, ulusumuzun zo-runluluklar ına uymadığı gibi gelişmesini hızlandıracak bir durumda dadeğildir. Bugünkü arazi mülkiyeti rejiminin yapısında bazı büyük arazisahiplerinin bulunduğu göze çarpar. Büyük araziler başta devlete, sonra

 bazı tüzel kişilere, son olarak bazı kişilere ait bulunmaktadır. Geçiminitoprağa bağlamış olan büyük bir kitlede topraksız, ya da az topraklıdır.

Büyük arazi mülkiyetini elinde bulunduranlar ın çoğu yaşayışlar ını top-rağa bağlamadıklar ı halde, geçimlerini toprağa bağlamış olanlar ın hep-sinin de ya elinde toprağı yoktur, ya da elindeki toprak geçimini sağla-yamayacak kadar azdır. Büyük arazi sahiplerinin önemli k ısmı hayat-lar ını tar ımdan kazanmadıklar ı için topraklar ını işletmemektedirler. İş-letenler de ellerindeki arazinin hepsinden yararlanmamaktadırlar. Ge-çimlerini, başkalar ının topraklar ını işleyerek, tar ımdan sağlayanlar da

 bu topraklara iyice sanlamamaktadırlar." Tasar ı sekiz bölümden oluşmuştur. Birinci bölümde genel hü-

kümler yer almaktadır. Yasanın amacı  şöyle belirlenmiştir: Topraksızolanlara ve toprağı yetmeyenlere yeterince toprak verilmesidir. Hedef olarak topraklar ın belirli ellerde toplanmaması kadar, parçalanarak çok küçülmemesi de isteniyor. Köylü arazisinin temel olması arzulanıyor. 

İkinci bölümde dağıtılacak arazi hakk ındaki hükümler işlenmek-tedir. Devlete, belediyelere, özel idareye, köylere ait değerlendiril-meyen araziler öncelikle dağıtılacaktır. Kişilere ait olan ve işletilme-yen arazilerin daha sonra dağıtılması düşünülmektedir. Kamulaştırmaanayasanın 74. maddesi uyar ınca yapılacaktır. Topraklar, çiftçiliği za-naat edinen topraksız ya da az topraklı ailelere dağıtılacaktır. Dağıtı-lacak arazinin genişliği ise "Çiftçi Ocağı" ile sınırlandır ılmıştır. "Çift-çi Ocağı" kavramı çok yenidir. Bu yolla çiftçilik bağımsız bir meslek haline getirilmiştir. "Çiftçi Ocak"lar ının bölünmemesi ile tar ımda ba-ğımsız ailelerin bir ekonomik varlık olarak devam etmesi sağlanmak  

Page 388: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 388/516

 Milli Ş ef Dönemi 393

istenmektedir. Bunu sağlayabilmek için Çiftçi Ocaklar ının toptan inti-kali ilkesi kabul edilmiştir.

Tasar ı TBMM'ne verilince bir özel komisyon kuruldu. Komisyon başkanı Rahmi Köken (İzmir) ve sözcüsü de Adnan Menderes (Aydın)idi. Komisyon çalışmalar ı üç ay sürmüştür. Uzun ve etkin tartışmalar olmuş, bu arada yasanın adı "Çiftçiyi Topraklandırma Yasası" olarak değiştirilmiştir. Komisyonun çalışmalar ını bitirdiği gün, Baş bakanŞükrü Saraçoğlu komisyona gelerek tasar ıda yeni bazı değişikliklerinyapılmasını isteyince tartışma büyümüştür. Komisyon Adnan Mende-res'in itirazlar ına kar şın değişiklik önerilerini ele almış ve kabul etmiş-tir. Komisyon raporuna Adnan Menderes (Aydın), Emin Sazak (Eski-şehir), Nuri Göktepe (Aydın), Turhan Cemal Beziker (İçel), AhmetSungur (Yozgat), Atıf  İnan (Çank ır ı) muhalefet oyu vermişlerdir. Buarada Sabit Sağıroğlu (İçel), Şefik Tugay (İçel) de muhalefet şerhi ve-renlerin içinde yer almışlardır.

Meclis'teki konuşmalarda dikkati çekenler şunlardı:Refik Koraltan (İçel) "Kim ne derse desin, bu tasar ının ruhu Ali'

nin malını alı p Veli'ye vermektir... Bu kanunla izlenen tek düşünce

özel bir malın bir başkasına verilmesini kamu yarar ı prensibine yaklaş-tırmaktadır. .. Demokrasi temelleri üzerine kurulan, kuruluşunun temelive yapısı halk için halkçılık olan bir devletin bünyesinde bu gibi gö-rüşlere yer yoktur."

Emin Sazak (Eskişehir): "Tasar ıda şehirde ve kasabada oturan ve başka iş tutana 30 dönümden çok arazi vermemek gibi kötü bir zih-niyet vardır. Bir de Türk ruhuna uymayan Ocak'lar kuruyor... Padi-şahı devirdik, halifeyi kovduk, şapka giydik, latin harflerini kabul-lendik, tekkeyi kapattık, bazı gerçeklerle Varlık Vergisini bile kabulettik, fakat bunu kabul edemiyorum. Ekonomik işler  şakaya gelmez.Herkes kafasını yormalı, yoksa Şefim böyle istedi diye buraya gel-memeli. Şefe saygı duymasını hepimiz biliriz ama insan biraz dakendi kafasını kullanmalı, gerekli mi değil mi diye düşünmeli...Bugün bizdeki görünüş varlık düşmanlığıdır. Bunun memleket içinzararlı olduğu kanısındayım. Sanat ve ticaret alanını da özel teşebbüse

 bırakmadık. Bu gidilen yolda yürünmez. Devam edilirse ben hükü-mete güvenmem."

Damar Ankoğlu (Seyhan): "Buna devrim kanunu diyorlar. Devrimulusça yapılır. Sadece bir sınıf ın üzerine külfet yükletilmez. Hükümet

 bir toprak vergisi kanunu getirsin, herkes bir miktar vergi versin, top-lanan para ile Tar ım Bakanı istediği kadar toprak satın alsın, istediğinedağıtsın."

Adnan Menderes (Aydın): "Cumhuriyetin ilanından sonra köy-

Page 389: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 389/516

394 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

lüye doğru ve (köylü efendimizdir) parolasının ilk eseri olarak k ırk-ellimilyon kadar olan aşar vergisini kaldırdık. Bu gayrisafi hasılat üzerin-den alınan ve toplama usulleri açısından çok geri olan bir vergiydi. Buvergiyi kaldırmanın tadı ve gururu ile uzun yıllar beslendik. Fakat bu

vergiyi kaldır ır kaldırmaz bunun bırakacağı açığa yine çiftçinin sırtın-dan çıkarmak için çiftçinin çift öküzünden vergi alma yoluna gittik.Ayr ıca yeni vasıtalı ve vasıtasız vergiler yaratarak çiftçinin ve köylününyükünü ağırlaştırdığımızı, buna kar şılık kamu kesesinden kendilerineçok bir şey vermediğimizi hatırlamadık.

Çiftçinin teknik bilgi ve aletle donatımı, tar ımsal kredi sorunlar ı,temiz ve iyi tohum, iyi cins hayvan ve bu tür öteki sorunlar Cumhuri-yetin yirminci yılında dahi üzüntü yaratmaktadır... Üzüntü ile belirte-lim'ki, yirmi yıldır karasapanla kağnı mücadelesinde, başar ıya ulaşmak şöyle dursun başlayamadık bile... Memleket tar ımını makineleştirmek ise tamamen bir yana bırak ılmış bir konudur. Cumhuriyetin ilk yılla-r ında bu yolda bir hamle yapmak içimizden gelmiş, fakat tar ımda kul-lanılacak petrol ve benzin üzerinden bazı vergilerin kaldır ılması zorun-luluğu bizi bu yoldan döndürmüştür...

Köylü ve çiftçi ürününü ucuza satmak, ihtiyacını pahalıya almak acelesi içinde güçsüzlüğe düşmüştür. Bu durumun çok aşır ı görüntüleriolduğu halde bile derde dokunmamışız. Sekiz on yıl buğdayın, o da

 bazı bölgelerde, kilosunun üç dört kuruşa satılmasını sağlamakla içi-miz rahat yaşamışız... Buğdayın üç dört kuruşa olduğu o uzun yıllarda

 bir kilo yük, demiryollar ımızda Eskişehir'den İstanbul'a iki kuruşataşınıyordu ve bir kutu kibrit bir kiloya yak ın buğdaya kar şılık tutulu-yordu.

... Tasar ıdaki ve gerekçedeki ocaklar ı kurmak ve çiftçiliği meslek haline getirmek mihveri etraf ındaki düşünce ve hükümlere gelince;sabr ımızı fazla tüketmemek için bu konuyu uzun boylu incelemeye tabi

tutmaksızın diyebilirim ki, Ocak müessesesi ileriye değil, geriye bakan bir zihniyete dayanmaktadır. Çiftçiliği meslek haline koymak düşünceside, modern ekonominin gerektirdiği bir iş bölümü kavramı ile anlatıla-maz. Bunlar Nasyonal Sosyalist rejimin (iskân, Toprak Kanunu) olanErhhof Kanunu'ndan hemen hemen aynen alınmış düşünce ve hüküm-lerdir.

Özetlersek; uzun süren açıklamalar ım arasında dağılan düşünce vegörüşlerimi şu birkaç noktada toplayarak sözlerime son vereceğim.

1. ön beş yılda olgunlaştığı Tar ım Bakanınca belirtilmiş olma-

Page 390: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 390/516

 Milli Ş ef Dönemi 395

sına rağmen, Hükümet tasar ısı iyi bir hazırlığın ürünü değildir. Böyle bir kanunun uygulamasını sağlayacak kuruluşlar ın temelleri atılmamış,araçlar yaratılmamış, elemanlar yetiştirilmemiş ve gereken örgütlerinkurulması da gözönünde tutulmamıştır.

2.  Hükümet Tasar ısının dayandığı gerekçe yerinde değildir.3.  Geçici komisyonun hazırladığı metinle, hükümet tasar ısının bir çok yanlış ve zararlı hükümleri değiştirilmiş ve yurttaşa güven verecek ve uygulamayı kolaylaştıracak bir çok yeni hükümler eklenmiş tir.

4.  İkinci görüşmeden sonra bazı maddelerin üçüncü kez görüşülmesi usule ve içtüzüğe ayk ır ı olduğu gibi yapılan değişiklikte de zararlı olmuştur.

5.  Tar ım Bakanlığı'nın Toprak Kanununa kar şı on yıl öncekidüşünceleriyle bugünkü hükümetçe önünüze getirilen tasan arasında

 büyük ayr ılık vardır. O zaman Tar ım Bakanlığı adına o raporu yazansayın Hatipoğlu elimizdeki tasar ıyı hazırlayan Tar ım Bakanı Hatipoğluile kar şıt durumdadır..."

Recep Peker (Kütahya): "Bir toplumun iç ve dış yaşantısındakidüzen iyi kurulmazsa, çiftçi yatan toprağa sahip edilmezse, yurttaşlar evsiz barksız bırak ılırsa, iş hayatı kavgasız esaslar üzerinde yürütül-mezse, sermaye ile işçi arasında bar ış ve güven sağlayacak bağlar ku-rulmazsa savaş sonunda azgın seller gibi her yana akacak olan ideolo-

 jilerin nereden geldiği belli olmayan zehirli etkileri toplumu, ulusal ya- pıyı içinden kaynatır ve toplum hayatını kökünden rahatsız eder. Eğer  bu sorunlar ve bunlar ın içinde çiftçi ve toprak işi de düzenlenirse top-lumu hiçbir rüzgar sarsamaz."

Çiftçiyi Topraklandırma Yasası günlerce tartışıldı. Adnan Men-deresimin Sazak, Cavit Oral vb. gibi milletvekilleri başta olmak üzere

 birçok milletvekili yasayı eleştirdi. Bunlar ın çoğunluğu büyük toprak 

sahibi olanlardı. Bu yasa CHP ile toprak sahipleri arasındaki son bağı da koparmıştır. Bunu görüşmelerdeki sert muhalefetten de anlayabiliriz.

 Nitekim bu yasa bir muhalif partiyi de doğuran nedenlerin başında gel-mektedir (Kanun no. 4753,11.6.1945).

6) Savaş Döneminde Basın: 

Savaşın hızla gelişmesi Türkiye'nin de ciddi tedbirler almasını gerek-tirmişti. Bu tedbirlerin başında sık ıyönetim ilanı gelmiştir. Sık ıyönetim

Page 391: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 391/516

396 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

önce Trakya ve Marmara bölgesinde ilan edildi, sonralar ı yaygınlaştı-r ıldı. Sık ıyönetim komutanlığına Ali R ıza Artunkal getirildi. Sık ıyöne-tim çok partili yaşama geçildiği yıllara kadar sürdürüldü. Sık ıyönetiminuzatma tarihleri ve süreleri şöyledir:

Uzatma Tarihleri

20 Aralık 194019  Mart 194120 Haziran 194112 aralık 194112 Haziran 19422 Aralık 19422 Haziran 19433 Aralık 1943

26 Haziran 19441 Aralık 19444 Haziran 1945

Uzatma

3 ay

3 ay6 ay6 ay6 ay6 ay6 ay6 ay

6 ay6 ay6 ay

Bu dönemde sık ıyönetim en ağır yumruğunu basın üzerinde his-settirmiştir. Gazeteler sık ıyönetim ve hükümet taraf ından kapatılmıştır.Bu konuda aşağıdaki bilgiyi verebiliriz.

Page 392: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 392/516

   Milli Ş ef Dönemi  3Basında Kapatma Kararlan

Gazete veya Toplanma Kapatma

derginin adı Kapanma süresi sayısı Kapatan Makam

Cumhuriyet 5 ay 9 gün 5 3 kez hükümet2 kez sık ıyönetim

Tan 2 ay 13 gün 7 4 kez hükümet(12.8.1944'ten 3 kez sık ıyönetimitibaren süresiz)

Vatan 7.5 ay 9 gün 9 5 kez hükümet(30.9.1944'ten 4 kez sk ıyönetimitibaren süresiz)

Tasvir-i 3 ay 8 4 kez hükümetEfkâr (30.9.1944'ten 4 kez sık ıyönetim

itibaren süresiz)Vakit 12 gün 2 1 kez hükümet

1 kez sık ıyönetim

Yeni Sabah 6 gün 3 1 kez hükümet  2 kez sık ıyönetimAkbaba 47 gün 4 1 kez hükümet

2 kez sık ıyönetimSon Posta 11 gün 4 4 kez hükümet

Haber 10 gün 2 2 kez sık ıyönetim

Kaynak: Cemil Koçak  

Basın üzerindeki bask ılar ı Metin Toker şöyle anlatmaktadır: "Ben1943'te Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başlamıştım. Yazı işlerimüdür yardımcı Ahmet İhsan'di. Onun arkasındaki dolapta bir dosya

kilitli dururdu. Dosya yasak kararlar ı

n dosyası

ydı

. Gün geçmezdi kiBirinci Şubeden bir memur gelip bir yasak karar ını getirmesin ve dos-yayı şişirmesin.

Sonradan dosyayı gözden geçirmek f ırsatını bulmuşumdur. Neler yoktu ki. Hangi haberin kaçıncı sayfada kaç sütun üzerine hangi puntoluharflerle gösterilmek gerektiğinden, hava durumunun yazılmaması emrine kadar gazetelere gelen emirler arasında bazen, nasıl yorumlar dayapılması gerektiği bildiriliyordu. Bunlar ın bile yetmediği tehlikeli vekritik anlarda bizzat Milli Şef kaşlar ını gösterişli bir şekilde çatıyor, is-temediği havayı dağıtıyordu. Başka emirlerde ise Milli Şef ile hatta

Page 393: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 393/516

398 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Milli Şefin ailesi ile ilgili haberlerin büyük verilmesi bildiriliyordu.Bu, mutlak hâkim İsmet İnönü'nün kudretini dosta düşmana göstere-cekti. Bundan dolayıdır ki, bütün harp yıllar ı esnasında Cumhurbaşka-nını bir konserde, bir temsilde, at yar ışlar ında gösteren fotoğraflar dev-let zoru ile gazetelerde çar şaf, çar şaf yayınlandı."

Ünlü gazeteci Ahmet Emin Yalman ise bask ılar ı anılar ında şöylesergilemişti: "Tenkitte hürsünüz diyorsunuz, biz de görev ve sorumlu-luğumuzun gereği olarak bu özgürlüğü memleketin yarar ına kullanmak zorunda kalıyoruz. Derhal başımız belalara uğruyor. Halbuki siz apaçık sansür usûlünü yürütseniz bizim hiçbir sorumluluğumuz kalmaz soum-luluk size geçer. Siz de rahat edersiniz, biz de. Saraçoğlu'nun yanıtı şöyle olur: "Ben sansür koymam. Anayasanın dışına çıkmam. Fakat senhaddini bileceksin, bunu aşmayacaksın, aşarsan cezanı göreceksin."

Aynı dönemde birçok gazeteci CHP listelerinden milletvekili se-çildiler. Bunlar ın önde gelenleri şunlardı: Falih R ıfk ı Atay, Asım Us,Ahmet Şükrü Esmer, Hüseyin Cahit Yalçın, Sadri Ertem, Cavit Oral,Yunus Nadi, Abidin Daver, Ethem İzzet Benice, Ferit Celal Güven,Ömer Asım Aksoy, Fazıl Ahmet Aykaç, İ. Alaattin Gövsa, Nafi Atuf 

Kansu, H. Suphi Tanr ı

över, Ahmet İhsan Tokgöz.CHP listelerinden Meclis'e giren bu yazarlar, tek partinin çizgi-sini savunmak gereğini duyuyorlardı. Örneğin Asım Us, 25 Haziran1945'te (yani Avrupa'da savaşın demokrasi cephesince kazanılmasın-dan sonra) Vakit gazetesinde şunlar ı yazıyordu: "Şimdi etraf ımızda

 parti mücadelelerinin lüzumundan bahseden insanlar türemiştir. De-mokrasi adına parti mücadelerini tavsiye edenler, şayet gaflet içindefikri muvazenelerini şaşırmış olanlar değilse, mutlaka Türk milletinin

 birliğine düşman olanlar, yahut bu düşmanlara hizmet edenlerdir. Ziradüşmanlar hiç şüphesiz Türk milletinin kuvvetini birliğinde görüyor veonu inhilâl ettirmek için Cumhuriyet Halk Partisi'ni parçalamasını isti-yorlar. İyi niyetli vatandaşlar arasında yeni yeni partiler kurulmasını isteyenler bu tehlikeye dikkat etmelidirler."

Savaş döneminde ortalama günlük gazete tirajlar ı ise şöyleydi:

Cumhuri et 15-16.000 adetUlus 10-12.000 adetTan 10-12.000 adetVatan 7- 8.000 adetYeni Sabah 8-10.000 adetVakit 4- 5.000 adet

Bunlar ın yanısıra Son Posta, Tanin, Ak şam gazeteleri de 5 ilâ8.000 arasında bir tiraja sahiptiler. Tüm gazetelerin toplam tirajı 

Page 394: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 394/516

 Milli Ş ef Dönemi 399

100.000'e ulaşmıyordu. Bunun temel nedenleri arasında kuşkusuz ba-sın özgürlüğünün olmaması, gazetelerin bir nev'i "resmi gazete" nite-liğine bürünmüş olmasıydı. İçpolitika, üzerinde fazla haber ve yorumyayınlanamayan bir alandı. Dış politikada ise basm adeta iki kampaayr ılmıştı. Cumhuriyet, Tasvir hatta bir ölçüde Vakit gibi gazeteler Al-manya'yı tutar görünüyorlardı. Tanin, Vatan ve Tan ise müttefikleri, ogünlerin deyimi ile "Demokrasi Cephesi"ni tutuyorlardı. Bu gazete-lerin kendi içlerinde bile değişik eğilimde olanlar bulunmaktaydı. Ör-neğin Cumhuriyet gazetesinde Abidin Daver müttefik yanlısı, EmekliGeneral Erkilet ise Alman zaferine inanmış kişilerdi.

Savaş sırasında Türkiye savaşan taraflar ın propagandasına açık haldeydi. Her iki tarafta kendi propagandalar ını yapan gazete ya dadergiler çıkar ıyorlardı. "Do You Speak English", "Parade", "İmages","Realite", ve "USA" gibi çeşitli boyutlardaki dergiler yanısıra batılı haber ajanslar ı müttefikler taraf ından destekleniyordu. Bunlara kar şılık "Beyoğlu (Fransızca)", "İstanbul (Fransızca)", "Yeni Dünya (Türkçe)",Signal gibi dergilerle "Turkische Post" isimli [Bu gazetenin yöneticileriarasında Emekli General Ali İhsan Sabıs de bulunmaktadır] günlük 

Almanca gazetede Nazi yanlısı basının önde gelen örnekleriydi.Radyo da önemli bir propaganda aracıydı. Alman radyo istasyon-lar ı günde 7 kez 15 dakikalık Türkçe yayın yapmaktaydılar. Bu ya-yınlar ın dört tanesi doğrudan doğruya Berlin'den, diğer üçü de Sofya,Bükreş ve Tiran'dan yapılıyordu. Londra radyosu (BBC) 20 Kasım1939, ABD ise 21 Aralık 1941'den itibaren Türkçe yayına başla-mışlardır. Bunlara kar şın Ankara Radyosu "Radyo Gazetesi" adıylahergün yar ım saat resmi görüşü yansıtan bir haber-yorum programı ya-yınlamaktaydı. Ne var ki ülkedeki alıcı sayısı 150.000 dolayında idi ve

 bunlar ın % 6O'ı Ankara, İzmir ve İstanbul'da bulunuyordu. Gazetelerintoplam tirajının çok az olması, radyo sayısnın % 3-4 gibi düşük düzeyde

 bulunması propagandanın sadece belirli bir zümreye yönelmesineneden olmaktaydı. Bu sınırlı etkiye rağmen CHP, 7 Temmuz 1940'dayayınladığı bir genelge ile yabancı radyolann umuma açık yerlerdedinlenmemesini önerdi. Görüldüğü gibi bu dönem düşünce ve yazı üzerine konulan çeşitli yasaklarla geçmişti. Tek parti yönetimi, savaşında etkisiyle demokrasiye, özgürlüklere iyi bakmıyordu, oysa toplumunrahatsızlığı, potansiyel bir muhalefetin tohumlanmn yeşermesine nedenolmuştur.

CHP yönetimi savaşın kaderinin değiştiği, Alman yenilgisinin başladığı (Stalingrad ve El-Alemeyn savaşlar ında sonra) 1943 yılmakadar açık olmasa bile ses çıkarmayarak, tepkisiz kalarak Alman yan-lısı yazı ve hareketlere göz yummuştur. Özellikle Turancı ak ım bu dö-

Page 395: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 395/516

400 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

nemde güçlenmiştir. Bu durum 1943 ortalar ına kadar devam etmiştir.1943 Temmuzunda çıkan bir broşür büyük yank ılar uyandırdı. F. Erk-man imzasıyla yayınlanan "En Büyük Tehlike" adlı bu broşür Faşizmtehlikesine dikkati çekmekte, bazı dergi (Çınaraltı, Bozkurt, Gökbörü,Orhun) ve yazarlar ı (E. General H. Emir Erkilet, Peyami Safa, NihalAtsız, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon) savaş k ışk ırtıcılığı yap-makla, Türkiye'yi bir maceraya sürüklemekle suçlamaktaydı. Bu bro-şür hemen TBMM'nde yank ı buldu ve sorulan bir soru üzerine Dışiş-leri Bakanı "Bizim Türkçülüğümüz bu vatanın sınırlar ı içine girmiş olan Türklere ait ve münhasırdır" diyerek hükümetteki tutum değişik-liğinin habercisi oldu.

1944 Mayıs ayında yayınlanan bir resmi tebliğ ile "Tahrikçi Tu-rancılar ın açığa çıkar ıldığı açıklanmıştır. Atsız, Zeki Velidi, RehaOğuz Türkkan ve Dr. Hasan Ferit Cansever başta olmak üzere birçok kişi (23 kişi) tutuklanmıştır. Bu noktaya gelmeden önce öne çıkartılan

 bir Sabahattin Ali ve Nihal Adsız davası vardır. Nihal Atsız "Orhun"dergisinde "Baş bakan Şükrü Saraçoğlu'na açık mektup" başlıklı bir yazısında Sabahattin Ali'yi vatan hainliği ile suçlayınca, S. Ali hakaret

davası açarak Atsız'ı mahkemeye vermiştir. Hükümetin sağı-solu bir- birine vurdurma politikasının gereği olarak S. Ali'yi bu davada Ulusgazetesinin hukuk müşaviri temsil etmiştir. (Bu Türkeş'in iddiasıdır,doğru olması büyük bir olasılıktır). Dava sırasında (Nisan 1944) çoğun-luğu Siyasal Bilgiler Okulu öğrencisi olan sağcı öğrenciler Adliye bi-nasını basarak gösteri yaptılar. Bu durum hükümetin daha sert bir tutumalmasına neden oldu. Sonuçta Atsız 9 Mayıs 1944'de dört ay hapis ve66 TL para cezasına çarptır ılmıştır.

Bu olayın arkasından 18 Mayıs resmi tebliği uyar ınca yapılan tu-tuklamalar gelmiştir. Tutuklananlar  şunlardır: Reha Oğuz Türkkan(öğrenci), Nihal Atsız (lise öğretmeni), Nurullah Banman (yedek su-

 bay), Prof. Zeki Velidi Togan, İsmet Tümtürk (memur), Zeki Özgür (yedek subay), Cihat Savaşfer (öğrenci), Hamza Sadi Özbek (memur),

Fehiman Altan (öğrenci), Necdet Sancar (öğretmen), Orhan Saik Gök-yay (şair-memur), Hikmet Tanyu (memur), Dr. Fethi Tevetoğlu (üst-teğmen), Alparslan Türkeş (üstteğmen), Cebbar Şenel (yargıç adayı),Sait Bilgiç (yargıç adayı), Cemal Oğuz Öcal (öğrenci), Fazıl Hisarcıklı (yedek subay), Muzaffer Eriş (öğrenci), Hüseyin Namık Orhun (öğret-men), Dr. Hasan Ferit Cansever (yüzbaşı), Saim Bayrak (memur).

Bu sanıklara tahkikat sırasında işkenceler uygulanmış, hepsi (40x 50 x 250) cm boyutlar ındaki (tabutluklarda) hücrelerde tutulmuş-lardır. Bu işkenceler o zamana kadar ve sonra solculara da uygulan-mıştır. İlk mahkumiyet kararlar ı yargıtay taraf ından bozulmuş, 2 nolu

Page 396: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 396/516

 Milli Ş ef Dönemi 401

sık ıyönetim mahkemesi sanıklan beraat ettirmiştir (31 Mart 1947).Savaş döneminde sol düşünce "Tan" gazetesi ve "Yurt ve Dünya"

dergisi çevresinde toplanmıştı. Dergi Ocak 1941'de Ankara'da çalış-maya başlamıştı. Önce aylık, sonra da onbeş günlük olarak yayınınadevam etmiştir. "Yurt ve Dünya"da yer alan yazı ve incelemeleri şugruplar altında toplamak mümkündür:

 —   Olaylar ve yorumlar ı: Burada anti-faşist bir tutumla olaylar değerlendirilmektedir.

 —   Bilimsel yazılar. Bunlar da sosyoloji ağırlıklı olarak yer almaktadır.

 —   Sanat Bölümü.Dergide yazanlar ise şunlardır: Behice Boran, Mediha ve Niyazi

Berkes, Adnan Cemgil, Pertev Naili Boratav, Hüseyin Avni Şanda veMuvaffak  Şeref dir. Bu yazarlar ın çoğunun ilerki yıllarda kürsülerilağvedilecektir.

İstanbul'daki "Tan" çevresinin çıkardığı "Görüşler" dergisi hü-kümetin dikkatini "Tan"a çevirmesine neden oldu. CHP, gençliği ör-gütleyerek bir harekete hazır hale getirdi. 3 Aralık 1945'te "Tanin"de

Hüseyin Cahit Yalçın'ın "Kalk ın Ey Ehl-i Vatan" başlıklı yazısı istenenk ıvılcımı sağladı. 4 Aralık 1945 günü sabahı CHP'ninsörgütlediği vek ışk ırttığı üniversite gençleri Beyazıt'ta toplanarak Babıali'ye doğruyürümeye başladılar. "Tan" matbaası ve gazete idarehanesi basılarak kullanılamayacak şekilde tahrip edildikten sonra "La Turquie" gazetesi,"Yeni Dünya" ve ABC kitapevleri de aynı ak ı bete uğratıldı. Daha sonraCHP il binası önünde toplanan gençler "Sevgi tezahüratında" bulun-muşlardır. Ertesi günü çıkan gazeteler olayı övmüşlerdir. Örneğin

 Necmettin Sadak, Ak şam gazetesindeki yazısında şunlar ı söylemekte-dir: "Türk gençliğinin heyecanlı gösterisine dünya hayran kalmıştır."

7) Çok Partili Yaşama Geçiş: 

a) Savaş Sonu İç Politikada Genel Görünüm Türkiye Birleşmiş Milletlere girince demokratikleşme yolunda önemliadımlar ı da atması gereği ortaya çıktı. Bu örgüt demokrasi temeli üze-rine bina ediliyordu, son anda Almanya ve yandaşlar ına savaş açanTürkiye'de düşünce, vicdan, örgütlenme özgürlüklerinin k ısıt-lanmasına, tek partili bir düzenin sürmesini kimse hoşgörüyle baka-mazdı. Nitekim Milli Şef, 19 Mayıs 1945'teki söylevinde çok partiliyaşama geçileceği müjdesini vermişti. Mecliste ve basın organlar ındamuhalefet daha bir açığa çıkmıştı. Dış dinamiklerin adeta kaçınılmaz

Page 397: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 397/516

402 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

hale getirdiği demokratikleşme, iç dinamikler taraf ından da öne çıkar-tılıyordu.

Tek parti iktidar ını oluşturan CHP bir çeşit koalisyon olarak kabuledilebilirdi. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren Asker-sivil bürokrasiile Ticaret-Sanayi erbabı, eşraf ve büyük toprak sahipleri arasında zımni

 bir koalisyon mevcuttur. CHP örgütü, organlar ı ve hükümeti ile bu ko-alisyonun tüm özelliklerini yansıtmaktadır. CHP iktidar ının sınıfsızlık savı topraksız ya da az topraklı köylülerle, işçilere kar şı kullanılan bir çeşit taktik olarak kabul edilebilir. Nitekim iktidar ın çarklar ı sürekliolarak bu zımni koalisyonun ortaklan lehine dönmüştür. CHP ile yu-kar ıda sözünü ettiğimiz toplumsal katmanlar arasındaki zımni koalis-yonu yaratan oydaşma savaş yıllar ındaki uygulamalar nedeniyle bo-zuldu. Toplum katmanlar ının CHP iktidar ı' ile ters düşmesininnedenlerini şöyle sıralayabiliriz:

 —   İşçi sınıf ı, 1936'da kabul edilen İş Yasası ile çok sınırlı bazı haklar elde etmelerine kar şın sendika kurma, toplu pazarlık ve sözleşme yapma, greve çıkma gibi haklar ından mahrumdu. Diğer yandanMilli Korunma Yasası ile çok sınırlı olduğuna işaret ettiğimiz bazı gü

venceleri de yitirdiler. Fazla mesai angaryası, mükellefiyet, işyerine bağlı kalma (istifa vb. gibi haklar ını kullanamama) vb. gibi yükler, k ı sıtlamalar onlar ın sömürülmelerini daha bir arttırdı. Enflasyon nedeniyle gerçek ücretleri savaş öncesinin % 50-60'ı düzeyine indi. Pahalılık, k ıtlık, karaborsa kar şısında çaresizlikleri inanılmaz boyutlaraulaşmıştı.

 —   Küçük toprak sahipleri, topraksız köylüler daha da yoksul-laştıklar ı gibi Milli Korunma Yasası'nın getirdiği mükellefiyetler,Toprak Mahsulleri vergisinin getirdiği ağır, dayanılmaz yükler altındaezildiler. Diğer yandan jandarma vb. gibi bask ılar da onlar ı bezdirmiş ti.

 —   Tüccar ve Sanayiciler (bunlar büyük bir çokluğa sahip değildir) savaş yıllar ının en kazançlı kesimidir. Karaborsa, ihtikâr ve

enflasyon bunlar ı

palazlandı

rmı

ştı

r. Birinci dünya savaşı

n harp zenginleri gibi bir zümre ortaya çıkmıştır. Milli Korunma Yasası bazı radikalhükümlere sahip olsa da bu gibi hükümler daha çok işçiler, küçük esnaf ve zenaatkarlar, köylüler için işletilmiştir. Fakat tüccarlar ve sanayiciler gene de bu yasadan ürkmüşlerdi. Varlık vergisi onlar için son uyar ı oldu.Savaş döneminde servetlerini kerelerce katlayan bu kesim Varlık Vergisini bir uyar ı gibi kabul etti. Gerek bu grup, gerekse azınlıklar CHP'dendesteklerini çektiler, en azından asgari düzeye indirdiler.

 —   Esnaf ve zanaatkarlar da Milli Korunma Yasası'nın ezdiği bir kesimdi.

Page 398: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 398/516

 Milli Ş ef Dönemi 403

 — Büyük ve orta tar ım işletmelerine sahip olanlar da bu döne-mi kârla kapatanlardan sayılmaktaır. Tar ım ürünlerinin k ıtlığı bu kesi-me büyük kazançlar getirmiştir. Hatta kazandıklar ını İstanbul'un pahalı eğlence yerlerinde yiyenleri ele alan "Hacı Ağa" tiplemesi bu günlereaittir. Ne var ki, "Toprak Mahsulleri Vergisi" ile "Çiftçiyi Topraklan-dırma Yasası" bu kesimin de CHP iktidar ının kar şısında yer alması so-nucunu vermiştir.

Görüldüğü gibi savaş döneminde çekilen sık ıntılar işçi, köylü vememurlar ı hükümete kar şı bir tutuma girmelerine neden olduğu gibi;Varlık Vergisi, Milli Korunma Kanunu, toprağa ilişkin yasalarda bü-yük ve orta boy serrmaye ile toprak sahiplerini gücendirmişti.

1945 yılında, çok partili yaşama geçildiği (Türkiye bu olgu de-mokrasi olarak algılanmaktadır) sıralarda toplumun bütün katmanlar ı CHP yönetimine kar şı bir cephede buluşmuşlardı. Bütün bu eğilimlerekar şı CHP hâlâ düşünce, vicdan, örgütlenme gibi temel özgürlüklerinyaşama geçmesini istemeyen tutumunu sürdürüyor, sık ıyönetim uygu-lamalar ını sürdürüyordu. Çok partili yaşamın emekleme dönemi olan1946-1950 yıllar ı arasında bu tip bask ılara sık rastlanıyordu.

b) 1946 Sonrasında Türkiye İşçi Sınıf ı 

Savaş sonrasında Cemiyetler Yasası'ndaki sınıf temeline dayanan örgütkurma yasağı kaldır ıldı. Bunun üzerine hızlı bir sendika kurma faaliyeti

 başladı. Eldeki bilgilere göre k ısa bir süre içersinde altıyüz dolayındasendika kuruldu. Bu arada sendikal örgütlenmede iki yaklaşımdanhangisinin daha iyi olacağı da tartışılmaktaydı. Birinci görüşe göre he'r işkolunda bir tek sendika kurulmalı, bunlar da kendi aralar ında işçi fe-derasyonunu meydana getirmeliydi. İkinci görüş işyeri temelinde ör-gütlenip, sonra bunlar ın kendi aralar ında işkolu ya da yöre düzeyinde

 birleşik örgütlerini kurmalar ını yeğliyordu.Bu arada hükümet sendikalar ı kendi denetimi altında tutmak isti-

yordu. Getirilen iki İngiliz uzman bu konuda bir yasaya temel olması

 düşünülen bir rapor hazırladılar. CHP'nin bu konudaki görüşü şöyleözetlenebilirdi: "Sendikalizm umumi olarak parlamentolarla ve siyasi

 partilerle ilgilenmez. Sendikalar ihtilalci değil, itidalci ve ıslahatçı ol-malıdır... İsveç'te sendikalar sınıf mücadelesini kaldırmışlar, çatışanmenfaatleri uzlaştırmışlardır. Sınıf çıkarlar ı yerine kamu çıkarlar ını esas almışlardır." Bu görüş CHP'nin sendikalara yönelik niyetleriniortaya koymaktadır.

Sendikalar yasa tasar ısı TBMM'ne verildiğinde bir konuşmayapan Baş bakan Recep Peker şunlar ı özellikle vurguladı: "Milli telak-

Page 399: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 399/516

404 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

kilere ayk ır ı zihniyetlerin tesiri altında tutulmak istenen işçi meslek te27şekküllerinin, işçilerimizin yurtsever duygular ına ve milli ruhauygun esaslar üzerinde kurmayı temin için bir milli sendikalar kanunutasar ısı hazırladık." Bu arada İsmet İnönü'de "Kökü dışarda örgütlen-meleri yasaklayacağız" diyerek yaklaşımını ortaya koymuştur. Bazı DP'lilerde sendikalar ın siyasette uğraşmaması gereğini öne sürüyorlar-dı. Bu sırada CHP grev hakk ı isteyen çevreleri suçluyor: "Grev iste-menin vatanseverlikle bağdaşmayacağını" ileri sürüyordu.

Yasanın Meclis'teki görüşmesi devam ederken, sık ıyönetim ku-mandanı Korgeneral Asım Tınaztepe, bir bildiriyle iki sosyalist partiyi,İstanbul İşçi Sendikalar ı Birliği'ni, aynca birkaç sendikayı, "Gün" ve"Sendika" gazetelerini, işçi kulübünü kapattığnı bildirdi. Bir çok aydınve işçiyi tutuklattı.

"İşçi ve İşveren Sendikalar ı ve sendika birlikleri" yasası 1947'deTBMM'nde kabul edildi. Kanunun içerdiği hükümleri şöyle özetle-yebiliriz:

 —   Sendika birlik ve federasyonlar ı kurulabilecekti. —   Aynı işkolunda birden fazla sendika kurulabilirdi.

 —   İşçiler, bu yasaya göre, birden fazla sendikaya, hatta kendi iş kolunun dışındaki bir sendikaya da üye olabilirdi. —   İşçi ve işverenler iş ihtilaflar ında hakem kurullar ına ve diğer 

merciilere 2/3 çoğunlukla başvurabilirlerdi. —   Üyelerine kooperatif kurabilir, sosyal ve hukuki yardım-larda

 bulunabilirlerdi. —   Grev ve toplu sözleşme hakk ı yoktu. —   Sendikalar ın siyasetle uğraşması, siyasi partilerle ilişki kur 

ması dolaylı da olsa yasaktı. —   Sendikalar ın ve birliklerinin uluslararası işçi örgütlerine üye

olması yasaktı. • —   Ülke sorunlar ıyla ilgilenmek, bu konularda görüş belirtmek 

de siyasi tavır sayılıyordu.

 —  

Üyeler sendika ödentilerini bizzat ödeyeceklerdi, ödentilerinkaynaktan kesilmesi yasaklanmıştı.Görüldüğü gibi sendikalar yasası sözde örgütlenme özgürlüğünü

tanımakta, fakat işçilerin temel haklar ını yasaklamaktaydı. Yasanınçıkmasından sonra CHP işçileri kendi düşünceleri doğrultusunda ör-gütlemek amacıyla partide bir "İşçi Bürosu" kurarak başına SabahattinSelek ve Dr. Rebii Bark ın'ı getirdi. Bu büro "Hür Bilek" diye bir yay-gın organı da çıkartmaya başladı.

Bu yayında şu görüş işleniyordu: "İşçilerin gayesi işverenle mü-cadele etmek değil, bol üretim ve işçilerin refahı yolunda onlarla iş-

Page 400: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 400/516

 MilliŞ ef Dönemi 405

 birliği yapmaktır." CHP sendikalara parasal yardımlar da yapıyordu. Buyardımlara ilişkin şu bilgiler bulunmaktadır.

Eyüp Mensucat İşçileri Sendikası 2000 TLBeyoğlu Mensucat İşçiler Sendikası 1000 TLDemir ve Madeni Eşya Sendikası 5000 TLBak ırköy Bez Fabrikası İşçileri Sendikası 500 TLGıda İşçileri Sendikası 500 TLİstanbul'da kurulacak İşçi sendikalar ı birliğinekuruluş çalışmalar ı için 1000 TL

Bu yardımlar bilinenlerdir. CHP'nin bu tip yardımlar ının dahafazla olduğu konusunda kuşku yoktur.

1945-1950 dönemi etkin bir sendikal faaliyete sahne olmuştur.Tartışmalar ın yoğunluğu "Grev hakk ı" üzerindeydi. 1950 seçim pro-

 pagandasının temelini de "Grev hakk ı" teşkil etmişti. DP işçilere grevhakk ını vereceğini söylüyordu. Programında da grev hakk ı bulunmak-taydı. CHP programı "Grev hakk ını" kabul etmiyordu. Partinin yö-neticileri başta Cumhurbaşkanı İsmet İnönü olmak üzere, her yerde, grev

hakk ının işçinin ne denli aleyhinde olduğunu anlatmaya çalışıyorlardı.

c) Sol Siyasi Örgütler 

Savaş sırasında Türkiye'de TKP ya da benzeri bir sol partinin etkin bir çalışması olmamıştır. Sadece "Vurgunculara, ihtikâra ve karaborsayakar şı bir ceple" hareketine girişilmiştir. O günün koşullar ı, içersinde ya-

 pılabilecek tek etkinlik de buydu, ne var ki bu etkinliğin de istenilen öl-çüde başar ılı olmadığını, ses getirmediğini de söylemek durumundayız.Sol düşünce basında kendisini göstermekteydi. İstanbul 'da Tan gazetesi,Ankara'da ise "Yurt ve Dünya" dergisi bu açıdan iki önemli örnekti.Türkiye'nin Birleşmiş Milletler beyannamesini imzalayarak bu örgütünkurucu üyesi olması iç siyasette çok sesliliğe bir geçişi hızlandırdı. Bu

dönemde iki önemli sol parti kuruldu. Bunlar Türkiye Sosyalist Partisi veTürkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisidir. Bunlar ın dışında 1946 yı-lında sol görünümlü iki parti daha kurulmuştur: Türkiye Sosyalist İşçiPartisi ve Türkiye İşçi ve Çiftçi Partisi. Fakat bu iki parti ülkemizdeki solhareket içersinde önemli olmayan siyasi kuruluşlardır. 1946-50 arasındasadece ilk olarak sözünü ettiğimiz iki parti üzerinde duracağız.

i) Türkiye Sosyalist Partisi: 

Bu parti 14 Mayıs 1946'da İstanbul'da kurulmuştur. Kurucular ı Esad

Page 401: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 401/516

406 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Âdil Müstecaplıoğlu, Macid Güçlü, İ. Kabacıoğlu ve Aziz Uçtay'dı.Esad Adil İstanbul Barosu avukatlar ından olup, 1944'den sonra "Adi-loğlu" imzasıyla Tan gazetesinde f ıkralar yazıyordu. Esat Adil Aralık 1945'te Şefik Hüsnü Değmer ile bir parti kurma konusunda anlaşmış-lardı. Fakat Esat Adil daha erken davranarak partisini kurdu. Partiözellikle işçiler arasında örgütlenmeye çalıştı, bazı sendikalar ın kuru-luşuna öncülük etti. Parti organlar ı "Gün", "Gerçek" dergilerini çıkar-dılar.

Esat Adil genelde TKP'ne eleştirel bir tutumla yaklaşmıştır. Partiçalışmalar ını belirli bir hız kazandırmışken Aralık 1946'da sık ıyöne-tim taraf ından kapatılmıştır. Parti programının beşinci maddesinde"Partinin, Türk Cumhuriyetini tam bir halk devleti haline getirmek ga-yesiyle demokrat, mevcut her türlü iktisadi ve içtimai adaletsizliği or-tadan kaldırarak emek ve kabiliyetleri değerlendirmek için sosyalist,aynı zamanda milliyetçi, beynelmilelci ve bar ışçı; dinle devlet işlerinitefriki manasında değil de, tabiatüstü bir varlığa inanmak veya inan-mamak hususunda fertlerin mutlak bir vicdan hürriyeti tarzında izaholunan bir felsefe ile laik olduğunu açıklamaktadır." (Tevetoğlu)

"Gerçek"in yanısıra Esat Adil'in Etienne Fajon'dan Türkçeye çe-virdiği üç broşür de parti yayını olarak yayınlanmıştır. Bu broşürler:"Siyasi Mücadele ve Marksizm", "Devlet ve İnk ılap" ve "Demokrasi veSosyalizm"dir.

1946-1950 arasında süren kapatılma ve suçlama davası sonucunda parti ve yöneticiler aklandı. 1950'de parti tekrar faaliyetine başladı,hatta 16 Eylül 1951'de yapılan ara seçime de katıldı. 1952'deki İstan-

 bul Vilayet İcra Komitesi şu kişilerden oluşuyordu: Esat Adil Müste-caplıoğlu, Asım Bezircioğlu, Vahit K ıvılcım, Şinasi Erken, Örfi Akko-yunlu, Nurettin Sülkan ve Sıtk ı Eser.

ii) Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi: 

Bu parti gizli TKP'nin legal yüzü olarak algı

lanmı

ştı

r. 19 Haziran1946'da kurulan partinin kurucular ı şunlardı. Dr. Şefik Hüsnü Değmer,Fuad Bilge, Stefo Papadopulos, Ragı p Vakdar, Habil Amado, AydınVatan, Haraç Akman ve Müntakim Ölçmen. Partinin 39 maddelik bir tüzüğü ve 45 maddelik bir faaliyet programı bulunuyordu.

Partinin gayesi, iki aşamada, "uzak ve yak ın gayeler" olarak faa-liyet programının 2. ve 3. maddelerinde<açıklanmaktaydı. Bu madde-lerin önemli bölümleri aynen aşağıya alınmıştır.

"Madde 2- Partinin uzak gayesi:Geniş halk yığınlar ının gittikçe daha ziyade yoksullaşması sonu-

Page 402: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 402/516

 Milli Ş ef Dönemi 407

cu doğuran işgücünün sömürülmesini ortadan kaldırmak; büyük istihsalvasıtalar ını milletin müşterek mülkiyetine geçirmek; bir sosyalist de-mokrasi içinde, bütün millet fertlerine yüksek bir geçim ve mesud bir hayat sağlamak.

Madde 3- TSEKP, mevcut iktisadi ve siyasi şartlar ın bu ana ga-yenin bugünden yar ına gerçekleşmesi için henüz daha gereği gibi ol-gunlaşmamış bulunduğunu ve memleketimizde, sosyalizme halkçı bir devletçilik ve emekçi yığınlar ının, süratle genişleyen ölçülerde şuurluve teşkilatlı kontrol faaliyetleri ve iktisadi-siyasi savaşlar ı yollar ındanulaşması imkan dışı olmadığını hesaba kattığı için, yaşamakta oldu-ğumuz devrede, yak ın hedef olarak bütün gayretlerini şu noktalar üze-rinde toplayacaktır.

 —   Şehir ve köy emekçi halk yığınlar ının demokratik hak vehürriyetlerden gerçekten faydalanmalar ını, iç ve dış siyasetimizin tayininde doğrudan doğruya söz sahibi olmalar ını sağlamak.

 —   Şehir ve köylerdeki emekçi halk ın Anayasa'nın tekmil vatandaşlara tanıdığı hak, serbestlik ve dokunulmazlıklar ından faydalanmalar ını güçleştiren bütün kanuni ve idari engellerin kaldır ılmasını 

sağlamak. —   Bu halk yığınlar ının, kendi hayati menfaatlerini korumak maksadı ile kuracaklar ı meslek birlikleri, cemiyetler vb. etraf ında teş kilatlanma teşebbüslerine her suretle yardımda bulunmak ve böylecemilleti teşkilatlı, demokratik bir bünyeye kavuşturmak, bu sarsılmaztemel üstünde milli istiklalimizi gereği gibi sağlamlaştırmak.

 —   İrtica ve faşizme kar şı aralıksız ve sistemli bir mücadele yürütmek.

 —   Sosyalist bir cemiyete geçiş şartlar ının gelişmesini hızlandırmak."

Parti altı ay faaliyette bulundu. 16 Aralık 1946 tarihinde sık ıyö-netim kumandanlığı taraf ından, Türkiye Sosyalist Partisi ile birliktekapatıldı. Üyeleri ve yöneticileri arasında geniş bir tutuklama yapıldı.

Bir iddiaya göre Dr. Şefik Hüsnü'nün bu parti girişimi ve sonrası

ndayapılan tutuklamalar nedeniyle TKP içinde eski etkinliğini kaybettiğiyerine Zeki Baştımar'ın öne çıktığı ileri sürülmektedir.

d) Demokrat Partinin Doğuşu ve Gelişimi 

1944'ten itibaren demokrasi kavramı da tartışılmaya başlandı. Bu tar-tışma sırasında en kesin tavr ı Sertel'lerin Tan gazetesi aldı.

Tan gazetesinde yayımlanan demokrasi doğrultusundaki ilginç başyazı ve yorumlardan bazılar ına şöyle bir göz atalım:

Page 403: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 403/516

408 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 —   "Millet Meclisi, milletin bir zümresi; bir nüvesi, bir hülâsa-sıdır. Fakat Millet Meclisi kuvvetini halktan ve efkâr ı umumiyeden alır.Meclis'in kürsüsü milletin kürsüsüdür." 

 —   "Meclis'te cereyan eden müzakerelerin matbuata aynen ak setmesi ve efkâr ı umumiyeye verilmesi icap eder."

 —   "Matbuat, Meclis'teki konuşmalar ı halka olduğu gibi bildir mek hakk ını kullanabilmelidir."

Tan'da daha önce, 16 Mayıs 1944'te yayımlanan "Muhtar seçiminiçin muvaffak olmadı" başlıklı başyazıda da Z. Srtel şu yargılar ın alünı çizmekteydi:

"Halk en mukaddes siyasi hakk ını teşkil eden reyini kullanmayaalışmamıştır. Halk ımızın siyasi terbiyesini inkişaf ettirmek için çok azşey yapılmıştır."

"Bu basit tecrübe, demokrasi usullerine henüz vâk ıf olmadığımı-zı, halk ın reyine fazla ehemmiyet vermediğimizi, seçim propaganda-sının ne olduğunu bilmediğimizi ve halk ın da siyasi terbiyesinin ol-gunlaşmamış bulunduğunu göstermiştir...", "Halk hâkimiyeti, halk ınreyini serbest kullanmasıyla temin edilir."

30 Haziran 1944'te Refik Halid Karay'ın yazısında ise şu satırlar ı görmekteyiz: "Bu seferki harbi bir veya birkaç devlet manzumesi değil, bir politika prensibi kazanmaktadır: Demokrasi, dikkat ediniz epeycezamandır ne faşist devlet, ne de faşist rical doğuyor; aksine azalı p tü-keniyor. Bu k ısırlık faşizmin çöküşüne sağlam bir işarettir. Türemeyenüremez."

Bu arada Tevfik Rüştü Aras'ın "Daha Açık Söyleyeceğim" baş-lıklı yazısı Türk-Sovyet dostluğunu vurgulayarak demokrasi tanımı vetartışmalar ına yeni bir boyut kazandırmıştır.

13 Haziran 1945'te "Görüşler" sütununda Sabiha Sertel, "De-mokrasi Oyunu" başlıklı önemli bir yazı yayımladı. Bu yazıda şunlar ı söylüyordu: "Necmettin Sadak kim kime oyun yapıyor sualini sorarken

 bir elini vicdanına koysun, kulağını bir inilti halindeki halk ın sesine

versin, o zaman işiteceği ses bir kurtuluş iştiyak ı

ndan başka bir şey de-ğildir. Sefaletten, pahalılıktan, vurguncudan, ihmalden, hastalıktan, ıs-tıraptan ve hürriyetsizlikten kurtuluş. Bu inilti kar şısında satıhta yapı-lacak her iş bir oyun ve numaradır, kim kime kar şı ne yaparsa yapsın."

20 Haziran 1945'te Zekeriye Sertel "Demokrasi Modası" başlıklı makalesinde "totaliter rejimler memleketlerinde demokrasiyi kurmavazifesini de üzerlerine aldılar" diyerek o güne kadar tek parti yöneti-me kar şı ileri sürülen eleştirilerin, (buna hücum da denilebilir) en ağır ını yapmıştır.

Türkiye'de demokrasi konusunda şefin direktifleri 19 Mayıs 1945

Page 404: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 404/516

 Milli Ş ef Dönemi 409

nutkunda tüm boyutlar ı ile ortaya çıkmıştır. Bu konuşmasında Milli Şef İsmet İnönü, "Memleketin siyaset ve fikir hayatında demokrasi pren-sipleri daha geniş ölçüde hüküm sürecektir" diyerek yeni dönemi aç-mıştır. Faşizmin yenilgisinden sonra demokrasinin ne çeşit bir demok-rasi olacağı konusu gündeme gelmiştir. O güne dek faşizme kar şı demokrasi cephesini taviz vermeksizin savunan Ahmet Emin Yalman,H. Cahit Yalçın ve Sertel'ler bu konuda anlaşamayarak, kendi arala-r ında tartışmayı sürdürmüşlerdir. Sertel'ler, yukar ıdaki alıntıdan da an-laşılacağı gibi, soyut bir demokrasiden çok, yığınlar ın katılımını ger-çekleştirebilecek bir demokrasi anlayışını temsil ediyorlardı. H. CahitYalçın ise açık bir biçimde İngiltere ve ABD'nin başını çektiği soyutiçerikli bir demokrasiyi tercih etmekteydi. Örneğin S. Sertel Tan gaze-tesindeki "Görüşler" sütununda "Lonca hürriyeti istemiyoruz... SanFransisko'da her insan için anayasaya getirilen hürriyeti istiyoruz"derken, ya da "Milletler hürriyeten korkmaz. Bundan korkanlar buhürriyeti bugüne kadar inhisar ı altına alanlardır. Disiplinli hürriyet fa-şizmin icabıdır" görüşünü savunurken, H. Cahit Yalçın bilinen pole-mikçi üslubuyla Sertel'lere ak ıl almaz suçlamalar yöneltiyordu. 1945

yılındaki dış gelişmeler, soğuk savaşın ilk tohumlar ının atılması vb.olaylar Türkiye'nin ne tip bir demokrasi tanımı içersinde kalacağını  belirlemişti.

CHP içersinde ilk muhalefet 1945 yılı bütçe tartışmalar ı sırasındaortaya çıktı. Başta Celâl Bayar olmak üzere, Feridun Fikri Düşünsel,Adnan Menderes, Hikmet Bayur, Emin Sazak bu görüşmeler sırasındahükümetin -başta ekonomi politikası olmak üzere- birçok kararlar ını eleştirdiler. Özellikle Celâl Bayar'ın bütçe eleştirisi basında da geniş " yank ılar uyandırdı. Meclis'te çekirdekleşmeye başlayan muhalefetin bir 

 başka çık ışını da Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu'nun ünlü 17. ve 21.maddelerinin tartışması sırasında görmekteyiz. 17. maddenin tartı-şılması sırasında gene Celâl Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan veEmin Sazak'tan oluşan muhalefet, teklif edilen yasayı faşist bir uygu-lama olarak niteleyecek kadar sert hücumlarda bulunmuşlardır. Bu ikiyasanın tartışılması sırasında, gelecekteki ana muhalefet partisinin dekimlerden oluşacağı iyice belli olmuştu.

Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu'nun çıktığı günlerde Celâl Ba-yar, Adnan Menteres, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü sonralar ı "dörtlütakrir" olarak ün salacak olan bir önergeyi CHP grubuna verdiler. Buönergede dört milletvekili "Milli hâkimiyetin tek tecelli yeri olanBüyük Millet Meclisi'nde, hakiki bir murakabenin sağlanmasına, de-mokratik müesseselerin serbestçe doğup yaşamasına engel olan veAnayasanın halkçı ruhunu takyid eden bazı kanunlarda değişiklik ya-

Page 405: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 405/516

410 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 pılmasını ve parti tüzüğünde de yine bu maksatlar ın icap ettirdiğitâdillerin hemen icrasını" istiyorlardı. Gruptaki sert tartışmalardansonra önerge verenlerin dışındaki milletvekillerince reddedildi.

Önergenin reddedilmesinden sonra Adnan Menderes ve FuatKöprülü Vatan gazetesinde ölçüsü o günlere göre çok sert olan bir mu-halefet çizgisini izleyen yazılar yazmaya başladılar. Bu yazılardan ötürü

 parti divanı 21 Eylül 1945'te bu iki milletvekilini partiden ihraç etti.Refik Koraltan da bu arkadaşlar ını savunan bir yazı yazdığı için aynı akibete uğradı. Celâl Bayar ise önce milletvekilliğinden, sonra da par-tiden istifa etti. Böylece Demokrat Parti'nin dört kurucusunun CHP ileilişkisi kalmamış oluyordu. Celâl Bayar 1 Aralık 1945'te basına verdiğidemeçte arkadaşlar ıyla yeni bir parti kurma girişiminde bulunacaklar ını resmen açıkladı. Bu açıklamayı izleyen bir kaç gün içersinde ise,Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Celâl Bayar'ı Çankaya Köşkü'ne çağıra-rak birlikte yemek yedi. İki lider politikacının bu yemekte önemli nok-talarda anlaştıklar ını kabul etmek gerekir. Bu noktalar ı temel hatlar ıylaşöyle sıralayabiliriz.

 —   Savaş sonrası dünyada Türkiye'nin yalnız kalmaması için çok 

 partili bir yaşama geçmesi kaçınılmazdır. Ne var ki, daha önceki olumsuz deneyimler bu konuda dikkatli olmayı gerektirmektedir. Dikkatedilecek noktalardan birincisi Atatürk'ün koyduğu cumhuriyet ilkelerinden tâviz vermemek, ünlü deyimiyle ilticaya kaçmamaktır.

 —   Dış politika açısından polemiklere girilmemelidir. —   CHP iktidar ı, yeni kurulacak partiye engeller çıkartmamah-

dır.Böylece, İsmet İnönü Türkiye açısından çok önemli sonuçlar ver-

mesi beklenen bir demokrasi devresine kontrollü bir muhalefetle gir-meyi planladığını sergilemiş oluyordu. Kuşkusuz, burada kullandı-ğımız kontrol sözü, doğrudan CHP'nin güdümünde bir denetim anla-mına olmayı p, belirli ilkelerin sınırladığı bir alanda oynama biçimindealgılanması gereken bir denetimdir. Nitekim bu konuşmanın hemen ar-

kası

ndan, 7 Ocak 1946'da Demokrat Parti resmen kuruldu. O günlerdekamuoyu taraf ından hem tereddütle (Serbest Fırka deneyimindenötürü), hem de iştiyakla kar şılanan bu partinin asıl maddi desteğini kent

 burjuvazisi ile büyük toprak sahiplerinden derleyeceği de daha ilk basınkonuşmalar ından ortaya çıktı. Zaten partinin kurucular ı arasında burju-vazinin sonsuz güvenine sahip olan Celâl Bayar ile büyük toprak sa-hiplerinin temsilcisi Adnan Menderes bulunmaktaydı.

Parti örgütü, hazırlanan tüzüğe göre, merkezde üç organdan olu-şacaktı: Genel Başkan, Genel İdare Kurulu ve Merkez Haysiyet Divanı.Bu kurullar iki yılda bir toplanacak olan genel kurulca seçilecekti. Öte

Page 406: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 406/516

li ınauacsi, u 

vardiV Haysiyet divanı jse yalnız ıı örgütünde öüiünmaKtayaı. öu arâaif 

tununun genel ıUuıc kuıulu ttiıafiıiifan scyıfccc^jnc */a±r  jıCf İEt 

 partide sı

k ı

bir disiplinin daha kuruluştan itibaren kurulmak istendiğinigöstermektedir.Parti programını simgeleyen iki ilke ise liberalizm ve demokrasi-

dir. Zaten bu iki kavram içice, birbirinden ayr ılmayan kavramlardır.Liberalizm derken hem toplumsal yaşam açısından hem de ekonomiaçısından bu ilke savunuluyordu. Bevlcleiliğc kar şı mülkiyetin temcialındığı bir özel girişimcilik ruhunun sonuna kadar arkalanacağı prog-ram maddelerinden anlaşılmaktaydı. Öte yandan, ekonomi açısındanilgi çeken bir nokta da ülke kalk ınmasının tar ıma dayanacağı yakla-şımıdır. Bu yaklaşımın yetersizliğini partinin yöneticilerine anlatmak hiçbir zaman mümkün olmamıştır.

Demokrasi yaklaşımı ise, bilinen soyut bir özgürlük kavramı çev-resinde oluşturulmuştu. Birleşmiş Milletler İnsan Haklan Beyannamesi

İ kabul ftto birçok temel hâk ve esgMük sa- 

r/ir açuâftf yuffttr. Ksxm 0 gnm£rnir ptr ı^ırsîyer'ct^Ti^rîîs^mtif^fieî^sîîr  bu noktadaki eksiklikleri görecek hali de yoktu. Nitekim partinin kuru-luşunu izleyen kuşkulu günler geçtikten sonra büyük yığınlar ın De-mokrat Parti'yi desteklediği ortaya çıktı. İşte bu sıralarda, parti örgütüdaha tamamlanmadan, CHP'nin egemen olduğu Meclis, tek dereceliseçim yasasını ve seçimlerin 21 Temmuz 1946'da yapılmasını kabulederek kendini feshetti. Başlangıçta bu Demokrat Parti için sarsıcı bir etki yarattı. Çünkü örgütlenme gereken düzeye erişmeden seçimlerinyapılması, onun aleyhine olacaktı. Parti içersinde ve basında bu seçim-lere girilip girilmemesi uzun uzun tartışıldı. Sonuçta, bir yerde partininyasal anlamda kamuoyuna mal edilebilmesi için, seçimlere girilmesinekarar verildi.

1946 seçimleri II. Meşrutiyet döneminin ünlü 1912 seçimleri kadar çok tartışılan, dürüstlüğünden kuşku duyulan bir seçim olmuştur. Seçimyasasının istenilen güvenceleri sağlamaması, özellikle Anadolu'da ik-tidar partisinin birçok hileler yapmasına yol açmıştır. Bunlar ın boyutuise, iktidar ın bağnaz tutumunu sürdürmesinden ötürü ortaya çıkmamış,

 böylece 1946 seçimleri CHP açısından bir galebeden çok bir yenilgininezikliğini getirmiştir. Demokrat Parti ise bu durumun yarattığı uygunkoşullardan yararlanmasını bilmiştir.

05.06.1946 gün ve 4918 sayılı kanun gereğince yapılan 1946 se-

Page 407: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 407/516

 MilliŞ ef Dönemi 411

yandan yurt çapındaki örgüt ise dört aşamalıydı: İl, ilçe, bucak ve ocak örgütleri. Bunlar ın üç ile yedi kişi arasında değişen yönetim kurullar ı vardı. Haysiyet divanı ise yalnız il örgütünde bulunmaktaydı. Bu aradatüzüğün dikkati çeken en önemli maddesi, milletvekili adaylar ının bü-tününün genel idare kurulu taraf ından seçileceğine dair hükümdü. Bu,

 partide sık ı bir disiplinin daha kuruluştan itibaren kurulmak istendiğinigöstermektedir.

Parti programını simgeleyen iki ilke ise liberalizm ve demokrasi-dir. Zaten bu iki kavram içice, birbirinden ayr ılmayan kavramlardır.Liberalizm derken hem toplumsal yaşam açısından hem de ekonomiaçısından bu ilke savunuluyordu. Devletçiliğe kar şı mülkiyetin temelalındığı bir özel girişimcilik ruhunun sonuna kadar arkalanacağı prog-ram maddelerinden anlaşılmaktaydı. Öte yandan, ekonomi açısındanilgi çeken bir nokta da ülke kalk ınmasının tar ıma dayanacağı yakla-şımıdır. Bu yaklaşımın yetersizliğini partinin yöneticilerine anlatmak hiçbir zaman mümkün olmamıştır.

Demokrasi yaklaşımı ise, bilinen soyut bir özgürlük kavramı çev-resinde oluşturulmuştu. Birleşmiş Milletler İnsan Haklan Beyannamesi

ve Ana Sözleşmesi'nce kabul edilen birçok temel hak ve özgürlük sa-yılıyordu. Ne var ki bunlar ın uygulanması, tanımı konusunda yeterince bir açıklık yoktu. Ama o günlerin potansiyel toplumsal muhalefetinin bu noktadaki eksiklikleri görecek hali de yoktu. Nitekim partinin kuru-luşunu izleyen kuşkulu günler geçtikten sonra büyük yığınlar ın De-mokrat Parti'yi desteklediği ortaya çıktı. İşte bu sıralarda, parti örgütüdaha tamamlanmadan, CHP'nin egemen olduğu Meclis, tek dereceliseçim yasasını ve seçimlerin 21 Temmuz 1946'da yapılmasını kabulederek kendini feshetti. Başlangıçta bu Demokrat Parti için sarsıcı bir etki yarattı. Çünkü örgütlenme gereken düzeye erişmeden seçimlerinyapılması, onun aleyhine olacaktı. Parti içersinde ve basında bu seçim-lere girilip girilmemesi uzun uzun tartışıldı. Sonuçta, bir yerde partininyasal anlamda kamuoyuna mal edilebilmesi için, seçimlere girilmesine

karar verildi.1946 seçimleri II. Meşrutiyet döneminin ünlü 1912 seçimleri kadar çok tartışılan, dürüstlüğünden kuşku duyulan bir seçim olmuştur. Seçimyasasının istenilen güvenceleri sağlamaması, özellikle Anadolu'da ik-tidar partisinin birçok hileler yapmasına yol açmıştır. Bunlar ın boyutuise, iktidar ın bağnaz tutumunu sürdürmesinden ötürü ortaya çıkmamış,

 böylece 1946 seçimleri CHP açısından bir galebeden çok bir yenilgininezikliğini getirmiştir. Demokrat Parti ise bu durumun yarattığı uygunkoşullardan yararlanmasını bilmiştir.

05.06.1946 gün ve 4918 sayılı kanun gereğince yapılan 1946 se-

Page 408: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 408/516

412 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

çimleri daha önce de değindiğimiz gibi demokrasi tarihimizin dönümnoktalar ından biridir. 46 seçimlerini unutulmaz k ılan faktörlerin başın-da dönemin iktidar ının seçimde kullandığı bask ı yöntemleri gelir. Bu

 bask ılar muhalefetin de propagandasıyla 46 seçimlerinin simgesi halinegelmiştir. Dönemin Cumhurbaşkanı İnönü, yaşamının sonuna kadar buseçimin izlenimini silmek için uğraşmıştır. Seçim günü (21 Temmuz1946) yaklaştıkça başta DP olmak üzere tüm muhalefet partilerinden ve

 bağımsızlardan kaynaklanan bask ı iddialar ı yaygınlaştı. Baş bakan Sa-raçoğlu 8 Temmuz'da yaptığı konuşmasında bütün memurlar ın yansızdavranmak zorunda olduklar ını bir kere daha söyledi. Bunu izleyengünlerde (10 Temmuz) DP'de bir bildiri yayınlandı. Bu bildiride şöyledenmekteydi:

"İktidar partisi, ne pahasına olursa olsun, muhalefete yer verme-mek karar ındadır. Uğradığımız yasa dışı davranışlar ın meydana getiril-diği ciddi durum kar şısında bask ılardan ve bunlar ın doğuracağı sonuç-lardan korunmak amacıyla seçimlerden çekilmek hatıra gelebilirse de,

 böyle bir davranışta bulunmamayı ulusal çıkara daha uygun buluyo-ruz." Muhalefetin bu yaklaşımıdır ki, bütün bask ı iddialar ına kar şı 1946

sonrası iktidar ının meşruluk temelinden kuşku duyulmaması sonucunuvermiştir.Seçim dönemi başladıktan sonra şikayetler daha da büyüdü. Ör-

neğin Cumhuriyet Gazetesi'nin Temmuz'un ilk on gününde verdiği bask ı haberleri şöyledir: "İzmir TJP il başkanı tehdit edildi." "Alaşe-hir'de, DP sözcülerinden Burhan Belge konuşturulmadı." "Çubuk'takaymakam taraf ından dövüldüklerini iddia eden DP'liler Ankara'damuayene ettirildiler." "Ayancık'ta halk ı karar ında serbest bırak ın diyekonuşan bir memur sürüldü" ... Bu haberler bugün için hiç de abartıl-mayacak boyutlardadır ama o günlerde yayınlanarak etki yapıyordu.

1946 seçimlerinde iktidar ın muhalefete yönelttiği en büyük suçla-ma "Komünistlerin, Moskova'nın çizgisinde" olmaktı. Bu suçlamadanDP listesinde aday olan Mareşal Fevzi Çakmak bile nasibini1 aldı. Ör-

neğin Ordu'dan Samsun'a yolcu vapuruyla gitmekte olan bir lise öğ-rencisine, DP'li olduğunu söylediği için kaptan, "Sen komünistsin" di-yerek beş saat süreyle ateşçilik yaptırmıştı. Bu örnekleri sayısız biçimdeçoğaltmak mümkündür.

DP örgütünü tamamlamamış olmasına kar şın seçimleri çok ciddi-ye almış ve etkin bir kampanyaya girişmişti. DP'nin sloganı "Yeter, sözmilletindir" tümcesiydi. Bu slogan DP'nin afişlerine "dur" işareti veren

 bir el olarak yansımıştı. Günün koşullar ı içerisinde çok anlamlı ve yı-ğınlar üzerinde etkili bir propaganda biçimiydi bu afiş.

Kampanya süresince hemen her yerde DP'nin lideri Celal Bayar 

Page 409: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 409/516

 Milli Ş ef Dönemi 413

 büyük bir coşkuyla kar şılanıyor, otomobili omuzlara alınıyordu. Lider-lerin bindikleri otomobilleri kaldırmak o günlerin modasıydı. 18-20Temmuz günlerinde partiler adaylar ını açıklamışlardı. Muhalefet cep-hesinin en büyük partisi olan DP 16 ilde seçime girmiyordu. Bu iller şunlardı: Ağn, Bingöl, Bitlis, Çorum, Diyarbak ır, Gümüşhane, Hakkari,Kars, K ır şehir, Malatya, Mardin, Muş, Niğde, Rize, Siirt, Van, ayr ıcaDP listesindeki adaylardan bazılar ı bir kaç ilde birden yer almışlardı.Örneğin Mareşal Fevzi Çakmak 4, Celal Bay ar 3, Adnan Menderes 3,Fuat Köprülü 3, Refik Koralatan 3 ilde aday olmuştu.

Seçim yapıldıktan sonra hile, bask ı tartışmalar ı daha da arttı.Çünkü mevcut seçim yasasına göre oylar açıkta atılıyor, yani seçmeninhangi partiye oy verdiği belli oluyor fakat tasnif ise kapalı kapılar ar-kasından gerçekleştiriliyordu. Hiç bir art niyet olmasa bile seçimdeki buişleyiş biçimi sonuçlara gölge düşürmekte, seçmenin özgürce oy kul-lanması ve oyunun güvence altında bulunması gibi ilkeleri zedelemek-teydi. Yasanın bu açıklar ı yerel yöneticilerin bask ılar ına da temel teşkiletti. Sonuçlar üzerindeki meclis tartışmalar ı da 46 seçimlerindeki oyla-r ın boyutunu gösterir. Şöyle ki, ilk hesaplara göre 395 Halk Partili, 66

DP ve 4 bağımsız milletvekili olduğu ilan edildi. Fakat tutanaklar üze-rindeki tartışmalar ve bunlardan bazılar ının reddedilmesinden sonramecliste 403 CHP, 54 DP ve 8 bağımsız bulunduğu ortaya çıktı. Kuş-kusuz DP milletvekillerinin sayıca azalmasında bir kaç yerde birdenkazanan adaylar ın da rolü olmuştur. Fakat DP hiçbir zaman bu sayılankabul etmemiştir. Onun iddiasına göre seçimi 279 DP ve 186 CHPmilletvekili kazanmıştır. DP'nin bu iddiası da fazla abartmalıdır. Fakatne olursa olsun 1946 seçimleri gölge düşürülmüş bir seçimdir, bununiçin de hiçbir zaman unutulmamıştır.

1946 seçimlerinin değerlendirilmesi yapılırken Adnan Mende-res'in 6 Aralık 1946'da Meclis'te söylediği şu sözler gözden ırak tutul-mamalıdır.

"21 Temmuz seçimleri başlı başına bir olay değildir. Memleketingeçirmekte olduğu esaslı değişikliklerin ak ışı içersinde bir merhaledir."Gerçekte, Adnan Menderes'in haklı olarak altını çizdiği, bu aşama olmaniteliğidir ki "muvazaalı" olduğu ileri sürülen bir muhalefetin, yığınla-r ın demokrasi özlemi içersinde yerini alarak örnek bir mücadeleye

 başlamasına neden olmuştur.Demokrasi mücadelesinde önemli bir yeri olan 1946 seçimleri ıs-

tıraplı ve acı dolu bir savaşının tipik örneklerinden biridir. Oluşanmeclisin meşruluğu konusunda şüpheler doğmuştur. Bu kuşkular ı dilegetiren "Neshebi gayri sahih çocuk" adlı makalesiyle Dr. Ekrem HayriÜstündağ'ın gelini tutuklanmıştı. Aslında yazı Ekrem Hayri'nin oğlu

Page 410: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 410/516

414 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

taraf ından yazılmıştı ama kendisi askerde olduğu için eşinin imzasıylayayınlanmıştı. Genç kadının küçük bir çocuğu vardı ve yeni bir çocuğuda bekliyordu. Bu koşullarda 8 ay hapse mahkûm edildi. İkinci çocu-ğunu hapishanede doğurdu. Ekrem Hayri'nin oğlunun "Yazıyı benyazdım, suç benimdir" sözlerini kimse dinlemedi. Otuz beş yaşındakiBülent Üstündağ ilk çocuğunu yanına alarak eşini ve yeni çocuğunuziyaret ettikten sonra evinde tabanca ile kendisini öldürdü. O günlerde

 bu olay tüm yurtta vicdanı olan herkesi sarstı. Demokrasiye giden yolunıstıraplar ını, acılar ını öğrene öğrene 1950 seçimlerine gelindi. Görüldüki yığınlar bir kere demokrasinin işlemesine baş koymasınlar siyasalörgütler, nitelikleri ne olursa olsun, bunu görmezden gelemiyorlar.

İnönü, seçimlerden sonra partinin bir yerde ideologu sayılan, sert-lik yanlısı Recep Peker'i Baş bakanlığa getirdi.

Seçimlerdeki bask ı ve hileler DP muhalefetinin sertleşmesineneden oldu. Bu sertleşmeye DP'nin seçim kampanyası boyunca yüksek desteğini gördüğü toplumsal muhalefetin verdiği cesaretin de rol oyna-dığını söyleyebiliriz. Çünkü büyük yığınlar, verdikleri oyun gerçek sa-hipleri taraf ından savunulmasını istiyorlardı. Özellikle parlamento dı-

şındaki muhalefetin dozu DP'yi tutan basın organlar ı aracılığıylaartmıştı. Bu durum, iktidar ı rahatsız ediyordu. Nitekim merkezi otori-tenin tavizsiz kullanılmasından yana olan CHP'nin eski kurmaylar ındanBaş bakan Recep Peker, basını daha yak ından denetleyebilmek amacıylaBasın Kanunu'nu değiştirme girişiminde bulundu. Bu yasanın görüşül-mesi sırasında TBMM'nde hırçın tartışmalara şahit olundu. RecepPeker tasar ısını savunurken, bugün de sık sık duyduğumuz "Devletininsanın bildiği en yüksek örgütlenme biçimi olduğu"; "Devletin anar-şiye kar şı savunulması gerektiği"; "Yalan, insan haysiyet ve onurunasaldıran yazılar ın basın özgürlüğü şemsiyesi altına alınamayacağı";"Herkesin gazete çıkaramayacağı, gazete çıkarma hakk ının da asgari

 bazı koşullara bağlanması gerektiği" gibi görüşlerin arkasına sığını-yordu. Adnan Menderes yaptığı eleştiride "Açık hakikat şudur ki, va-tandaş hürriyetine saygı göstermek, millet ve devlet menfaatlerinehadim olmak gibi tedbirler altında hükümete muhalefet etmekte olangazeteler dize getirilmek istenmektedir", diyerek tasar ının arkasındakiamacı sergiliyordu. Ne ki, o günlerde parlamento içersindeki muhalefet,sayıca bu yasayı engellemeye yetmeyecek düzeydeydi.

Basın Yasası değişikliği TBMM'nde görüşülürken, 7 Eylül'deTürk parasının değeri düşürüldü. Bu karar Cumhuriyet döneminin ilk 

 büyük ölçekli devalüasyonuydu. Bu olayın ardından, bazı maddelerinfiyatlar ına yapılan zamlarla zaten yoksulluk sının içersinde yaşayanişçi, memur vb. dar ve düşük gelirliler daha da zor duruma düştüler,

Page 411: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 411/516

 MilliŞ ef Dönemi 415

 bunlar ın temelini oluşturduğu şikayetler arttıkça arttı. Bu karar DP'ye bulunmaz bir f ırsat yaratmıştı. Ekonomik eleştiriler her yandan hü-kümeti kuşatıyordu. Bu durum iktidar ı daha da sinirli yapmaktaydı. Buarada bazı gazeteler ve sol muhalefet partileri, bir anlamda DP'ye göz-dağı vermek amacının da etkisiyle, kapatıldı. Hükümet, soğuk savaşınkoşullan arkasına sığınarak yapay dış tehlikeleri kullanmaya, muhale-feti bunlara hizmet etmekle suçlamaya başladı. Bu tip suçlama o günden

 bu yana ülkemizdeki iktidarlar ın kullandığı bir yöntem olarak dikkatiçekmektedir.

Ekonomik koşullar ın zorlaması 1947 bütçe eleştirilerinin sertleş-mesine de neden oldu. Bu görüşmeler sırasında, Baş bakan Recep Peker yapılan eleştirilerin "Psikopat bir ruhun ifadesi" olduğunu söyleyincek ıymamet koptu. DP milletvekilleri toplu bir biçimde Meclis'i terket-tiler. Böylece Türkiye'de yank ılan büyük olan bir boykot hareketi baş-lamış oluyordu. Bunalım dokuz gün sürdü. Cumhurbaşkanı  İnönü,Celâl Bayar'ı davet edip onunla konuştu. DP'ye bu gibi durumlar ıntekrarlanmayacağına dair güvence, verildi ve 27 Aralık'ta DP GrubuMeclis'e girdi.

DP'nin kuruluşunun ilk yıldönümüne rastlayan 7 Ocak 1947'de ilk  büyük kurultay toplandı. Bu kurultay Türkiye'de demokratik gös-terilerin ilki olarak tarihe geçmeye lâyık bir toplantı oldu. Kongre bo-yunca hiçbir delegenin konuşması k ısıtlanmadı, herkes yıllar ın verdiğihasretle demokrasi adına aklına geleni söyledi. Ne ki, iyi bir göz-lemcinin hemen farkedebileceği bir özellik, konuşulanlar ın sadecesoyut demokrasi ve özgürlük  şark ılar ından ibaret olduğu noktası, tümkurultaya egemendi. Adeta Temmuz 1908 günleri geri gelmişti. Ogünlerdeki gibi, her kürsüye çıkan sadece hürriyetin ne derece k ıymetlive her şeye kadir bir şey olduğunu dile getiriyordu. Türk demokrasisiaçısından bu acı bir gözlemdi. Çünkü, her şeyden önce özgürlük anla-yışı ve demokrasi kavramı yönünden otuz yıl öncesine oranla fazla bir yol alınmadığını ortaya koyuyordu. Nitekim, kurultay sonunda bir karar sureti niteliğinde kabul edilen "Hürriyet Misak ı" da içeriği itibariyle,(özgürlüklere yönelik) soyut bir özlemler paketinden başka bir şey de-ğildi. Fakat bütün bunlara kar şın, Türkiye'de ilk defa bir muhalefet

 partisi bir yıl sonra, daha güçlenmiş ve yığınlara mal olmuş biçimdekurultayını yapıyordu. Galiba o günün koşullar ı içersinde önemli olanda buydu.

Kurultayın aldığı kararlar, özellikle "Hürriyet Misak ı", iktidar ba-sınının ve yetkililerinin tekrar muhalefete saldırması sonucunu do-ğurdu. İktidar-muhalefet ilişkileri (o günlerin pek moda deyişiyle)

 bahar havasından çıktı. Bunun üzerine 7 Haziran'dan itibaren Bayar'la

Page 412: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 412/516

416 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

İnönü arasında bir ayı aşan bir mülakat dizisi başladı. Bunlann bazısınaRecep Peker de katılmıştı. Fakat Celâl Bayar'la İnönü arasındaki iyiniyetli diyaloglara rağmen, hükümetin başkanı sertlik politikasını ter-ketmekten yana gözükmüyordu. Bunun üzerine İnönü, Peker'i feda et-meye karar verdi. Onun kar şı çıkacağını bile bile ünlü 12 Temmuz Be-yannamesi'ni yayınladı. Bu beyannamenin özü, partilerin Türk demokrasisinin vazgeçilmez unsurlar ı olduğunun kabulü biçimindeözetlenebilir. Böylece iktidar, muhalefetin varlığına tahammül etmeyi,onunla bir arada yaşamayı kabul ediyordu. Bu arada İnönü cumhur-

 başkanı olarak çıktığı bir geziye DP milletvekillerinden birininde gel-mesini istedi. Nuri Özsan'ın katıldığı bu gezide İnönü, partiler ara-sındaki iyi ilişkilerin gerekliliği temasını hemen her konuşmasında iş-ledi, gittiği yerlerde DP il merkezlerini de ziyaret etti. Böylece bir yılı aşk ın bir savaşımdan sonra artık DP, iktidar taraf ından tahammül edilen

 bir muhalefet olarak güçleniyordu. Kuşkusuz bu güçlenmenin getirdiği bazı sak ıncalar da vardı. DP'nin kendi içersinde bu yaşamayı güdümlüdemokrasiye geçiş olarak niteleyen ve Bayar'ı suçlayan bir grup çıktı.Bu grup sonradan muhalefetini daha da güçlendirdi ve partiden ya ihraç

edildiler ya da istifa ederek yeni bir partiyi oluşturdular. Böylece uzunsayılamayacak bir dönem içersinde DP parti grubu önemli bir darbe ilekar şılaşarak hemen hemen iki eşit parçaya bölünüyordu. Yeni kurulanMillet Partisi'ne Mareşal Fevzi Çakmak da geçmişti. Görüldüğü gibi,12 Temmuz Beyannamesi bir yandan -başta Recep Peker olmak üzere- CHP'de sertlikten yana olanlar ı etkisiz hale getirirken, buna

 benzer bir etkiyi de DP içersinde yapıyordu.Fakat, partinin ikiye çatlaması ve kendisinden daha sert bir çizgi

izleyen yeni bir muhalefet partisini doğurmasına kar şı Bayar ve arka-daşlar ı k ısa sürede yurt sathındaki yaygın toplumsal muhalefetin ken-dilerinden yana olduğunu tespit ettiler. Hasan Saka hükümetinin icraa-tının eleştirisi süresince bu desteği daima arkalar ında hissettiler. Saka'nın istifasından sonra Baş bakanlığa atanan Şemsettin Günaltay, gü-

venoyu aldı

ğı

gün yaptı

ğı

konuşmada, "Bir tarihçi sı

fatı

yla sizi teminederim ki, bu milletin istikbali için yegane çare, sağlam esaslara müs-tenid bir demokrasinin kurulması ve işlemesidir", diyerek bir anlamdaDP'ye güvence verirken, diğer yandan da yapılacak olan seçim yasası-nın genel niteliklerinin sınırlar ını çiziyordu. Artık seçime yaklaşılmak-taydı. Seçim yasası bütün yasalar ın üstünde bir öneme sahip olmuştu.

DP'nin ikinci büyük kurultayı 1950 seçimlerinden yaklaşık bir yılönce, 20 Haziran 1949'da toplandı. Genel merkezin, yani kurucular ın

 partiye tam anlamıyla hâkim olduklar ı tüm kongre süresince izlendi.Seçimlerin yaklaşmasından ötürü ana konular seçim yasası ve millet-

Page 413: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 413/516

 Milli Ş ef Dönemi 417

vekili adaylar ının tesbiti sorunu idi. Milletvekili adaylar ının yüzde80'inin örgüt taraf ından atanması kabul edildi. Ne ki, genel merkezgene son söze sahip olacaktı. Seçim yasasının demokratik içerikli ol-ması açısından ise partinin geniş halk yığınlanyla birlikte oylara sahipçıkması konusunda bir kararlılığı ifade eden "Milli Husumet Andı"nınkabulü ile kurultay dağıldı. Milli Husumet Andı, iktidar çevrelerinde,12 Temmuz Beyannamesi ile vurgulanan ve yaşama geçirilen partilerin

 bar ış içersinde birlikte yaşaması ilkesine ters düşmesi nedeniyle tepkiuyandırdı. Fakat yıllar ın deneyimli Baş bakanı Şemsettin Günaltay'ındemokratikleşme çabalar ını geriletmeye niyeti yoktu. Uzun tartışmalar sonucunda DP'nin de oylar ı ile katıldığı bir seçim yasası kabul edildi.Bu yasa ile gizli oy ve açık tasnif ilkesi getiriliyor, partilere radyodan

 propaganda amacıyla eşit ölçüde yararlanma olanağı sağlanıyordu.Ancak, DP'nin tüm çabalar ına rağmen, CHP çoğunluğu nisbi seçim il-kesini kabul etmemişti. Yasanın kabul edilmesinden sonra TBMM, 14Mayıs 1950'de seçimlerin yapılmasını kabul etti. 14 Mayıs seçimleriTürk halk ını güven duyduğu koşullarda nasıl bilinçli oy kullanacağını kanıtlayan ilk büyük seçimdir.

M)50 seçimi böyle bir seçim yasasının verdiği güvence altında ya- pılmıştır. Muhalefet yıllardır işlediği temalar ı bu kerede gündeme ge-tirmiştir. Özellikle halk ın büyük bir bölümünün yak ındığı pahalılık veyoksulluk başda gelmiştir. Pahalılığın, yoksulluğun tüm sorumluluğuiktidar ın üzerine atıldıktan sosnra ucuzluk vaadleriyle konuşmalar noktalanmıştır. Demokrasi (ama tanımı tam yapılmayan, soyut özgür-lüklerin söz edildiği bir yapıda) hemen her konuşmanın ana noktasını oluşturmuştur. Ekmek ve özgürlük, diyebiliriz ki bu iki sözcük muha-lefetin, özellikle DP'nin bayrağı haline gelmiştir.

İktidar ise yıllar ın verdiği ağırlığı ve toplumdaki özlemleri fark edememe alışkanlığını terk edememiştir. Muhalefetin bütün hücum-lar ını ciddi ve çatık kaşlı bir biçimde kar şılamaya çalışmaktadır. DP'nin kişiler çevresinde tüm siyasal propagandasını bina etmesi, parlak 

isimlere aday listelerini açması

iktidar ı

n en fazla tenkid ettiği noktalar-dan biridir. O günlerdeki heyecan f ırtınası içerisinde fark. edilmeyenama bugün okunduğunda haklılığı görülen birçok değerlendirmeyeUlus gazetesinde rastlanmaktadır. Örneğin 1 Mayıs tarihli başyazıdaşunlar ı okumaktayız: "Bizim müşahademize göre mateessüf seçim me-selesinde selim siyasi ananelere doğru bir yürüyüş emareleri yoktur.Siyasi kanaatlara göre vücut bulmuş partilerden ziyade şahıslar etraf ın-da toplanmış kalabalıklara şahit oluyoruz..." Ali Fuat Cebesoy, HalilÖzyörük gibi tanınmış kişilerin DP listelerinden aday olmasını, iktidar 

 bir türlü hazmedememiştir. Nitekim alıntı yaptığımız bu başyazı şöyle

Page 414: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 414/516

418 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 bitiyor: "Milli hakimiyet istiyoruz, parlak adaylar aramak bizi millihakimiyete götürmez."

Bu arada Peyami Sefa, Ulus gazetesindeki "Bak ışlar" başlıklı kö-şesinde muhalefete ve özelikle DP'ye en sert eleştirileri yöneltmekte,yanıtlar vermektedir. Örneğin 4 Mayıs Per şembe günkü gazetede"İkinci Kaptan" başlıklı yazısında şunlar ı ileri sürmektedir: "CelâlBayar iktisat vekili iken başında İnönü vardı. O zamanki nutuklar ına

 bak ınız. İsmet Paşa'nın direktifleriyle çalıştığnı sık sık tekrarlamaktangeri kalmamıştır. Baş bakan olduğu zaman da Celâl Bayar'ın başındaAtatürk vardı ve işaret parmağı ile ona atacağı her adımın yolunu çizi-yordu. Şimdi bu ikinci kaptan devlet gemisinde yerini almak istiyor.Fakat aradaki farklar ı unutuyor. Evvela birinci kaptanın yeri boş kala-caktır. Sonra, bugünkü devlet gemisi, o zamanki denizin kar ışıksız,güven ve sükun dolu satında değil". Bu sağduyunun kolayca kabuledemeyeceği bir eleştiri tarzıdır.

1950 seçim kampanyasına, kurumsal olarak yansız olması gere-ken, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü de katılmıştır. İnönü'ye göre Anaya-sa, Cumhurbaşkanı'nın tarafsızlığı açısıdan gereken açıklığa sahip

değil. Nitekim ilerdeki seçimlerde de aynı savı Celal Bayar ileri süre-rek DP lehine kampanyaya katılmıştır.1950 seçimlerinde İnönü kampanya boyunca büyük kalabalıklara

kar şı konuşmuştur. Konuşmalardaki ana temalar ı şu alıntılarla ortayakoyabiliriz:

"İnsaf ınıza müracaat ederim; bir seçim zamanında her gün mem-leketin en az otuz yerinde toplantılar yapılan bir diktatörlük ülkesi gö-rülmüş müdür? Seçim zamanında diyar diyar dolaşarak kendisini va-tandaşlar ına beğendirmeye çalışan diktatör işitilmiş midir?"

"Anayasaya muvaf ık kanunla, antidemokratik kanun veya durum birbirinden ayr ı şeylerdir. Her memlekette, onun seviyesine ve ihtiya-cına göre nazariye itibariyle antidemokratik sayılacak kanunlar veyahaller mevcut olabilir. Bu haller, o memlekette demokrasi mevcut ol-

madı

ğı

n delili sayı

lamaz.""... Bizde nazariye olarak antidemokratik sayılacak başlıca ikimevzu vardır. Birisi komünistliğin faaliyetine kanunen müsaade edil-memesidir. Yak ın zamanlara kadar bazı hürriyet memleketlerinde dehal böyle idi... Antidemokratik sayılabilecek bu yasak, bizim bünye-mizde devam edecektir."

"... Bütün vatandaşlar ının bilmesini isterim ki, CHP seçimdeçokluğu kaybederse, İsmet İnönü tabiatıyla ve elbette Cumhurbaşkan-lığından çektilecektir."

Bilindiği gibi Paşa'nın bir konuşmasını Taksim Meydanı'nda

Page 415: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 415/516

 Milli Ş ef Dönemi 419

yüzbinlerce İstanbullu dinlemiş ve dönemin valisi Fahrettin KerimGökay kalabalığı Paşa'ya göstererek "İşte İstanbul Paşam" demiştir...demiştir demesine ama, bu sözler ve meydanlar ı dolduran yüzbinler CHP'nin iktidar ı kaybetmesini engelleyememiştir.

İnönü Taksim Meydanı'nda konuşurken, Fatih Cami'nin arkasın-daki alanda yaklaşık on bin kişinin kar şısında Adnan Menderes, FuatKöprülü ve diğer DP'liler seçim kampanyasının son konuşmalar ını ya-

 pıyorlardı. Kalabalıklara bakanlar, hele Taksim Alanı'ndan dönenkamyonlara yüklü, bayraklı CHP'lilerin bir avuç DP'liye yönelik teza-hüratlar ına şahit olanlar, seçimin galibinin CHP olacağını söyleyebilir-lerdi. Fakat sonuçlar bunun tam aksini göstermiştir. Çok sakin geçen14 Mayıs'ın gecesi açılan sandıklar, yurdun hemen her yerinde muha-lefet adaylar ının büyük bir çoğunlukla seçimi kazandıklar ını ortayakoymuştur.

Seçim sonuçlar ının yorumunu soğukkanlı yapabilenler parmaklasayılabilecek kadar azdı. Bunlardan biri olan Hasan Ali Yücel'in 22Mayıs 1950 tarihli yazısı, unutulmaması gereken bir değerlendirmedir.Yazının başlığı: "Hürriyetin gerçekleşmesi ve iktidar değişmesi." H. Ali

Yücel yazısına Osmanlı dönemindeki isyanlardan söz ederek başla-maktadır. "Bütün bu isyanlar, içten içe kaynayan hoşnutsuzluğun ifadeimkanını bulamaması, milletin istemezliğini taşıma kanallar ının tıkan-mış olması sebebiyle bir patlamadan başka bir şey değildi". Yücel dahasonra yazısını şöyle sürdürmektedir:

"Hürriyeti gerçekleştirmek isteyenler, gerçek hürriyetin ana ku-rallar ına tabi olmalıdırlar. Hürriyetin devamı için başka çare yoktur.Çünkü hürriyetin hastalıklar ına tek ilaç gene hürriyettir."

"Yunanlılar ın İzmir'den denize dökülerek zaferin elde edilmesi;Türk halk ının kendi ruhundan gelen üç kuvvetle kendi iradesini kul-lanma hadisesi olabilmiştir. Bundan sonra Serbest Fırka hadisesindehalk, serbest bırak ılmaya devam edilseydi, bu defa da hoşnutsuzluk şeklindeki istemezlik  şuuruyla iktidar ı devirebilirdi. Olmadı. Bugünköyünden çıkmamış vatandaşta bile kendini gösteren "idareye ka-tılmak" iradesi artık bir gerçektir."

Yücel'in bu değerlendirmesi 1950 seçimlerinin sonucunu oluş-turan nedeni olanca açıklığıyla sergilemektedir. Türk halk ı 1950 se-çimiyle bir iktidar ı bar ışçı yollarla devirebileceğini, bu güce sahip ol-duğunu göstermiştir. Ama gerçek demokrasinin kurulup işlerlik kaza-nabilmesi için acaba bu yeterli miydi?

Page 416: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 416/516

EK İ "SABAH"GAZETESİNDE 1917 İHTİLAL GÜNLER İ 

Türkiye'de Sovyet Devriminin yank ılar ı, özellikle bağımsızlık savaşı yıllar ında geniş olmuş, etkileri hissedilmiştir. Devrimin çeşitli aşama-

lar ı

üzerine yapı

lan yayı

nlara, Türk solunu etkilemesini ele alan araş-tırmalara burada değinmeyeceğiz. Ne var ki bütün bunlar devrim bü-tünüyle belirgin hale geldikten sonraki yıllara rastlar. Oysa 1917 ihtilali

 başladığında Osmanlı  İmparatorluğu hem Doğu Anadolu'da, hem deGaliçya cephesinde Rus ordular ı ile savaş halinde idi. Çarlık ordular ı 

 birçok kenti ve bölgeyi işgal etmişti. Ülkenin her yanında savaş gerek-çesi ile sık ıyönetim ve savaş hali düzeni vardı. Basın özgürlüğünden sözetmek mümkün değildi. Buna rağmen 1917 ihtilalinin yansımasını in-celemeye yarayacak belgeler üzerinde çalışma yapmak mümkündür. Buçalışmanın genelde üç aşamada ya da bölümde yapılması gerekir:

a)  1917'de yayınlanan günlük basın organlar ında haber ve makaleolarak 1917 ihtilaline değinen ne vardır? Bunlar ın genel doğrultusunedir?

 b) Yayınlanan dergilerde 1917 ihtilali nasıl algılanmış ve değer 

lendirilmiştir?c) Meclis-i Mebusan ve Ayan'da bu konuda neler konuşulmuş,

hangi yorumlar yapılmıştır?Kuşkusuz bu içerikteki bir incelemenin kapsamı çok geniş ola-

caktır. Bu nedenle elimizdeki incelemede sadece bir günlük basın or-ganının, "SABAH"ın 1917 ihtilal günlerine ilişkin haber ve yorumlar ınadeğineceğiz.

1917'de, yani savaşın üçüncü yılında, İstanbul'da sadece üç gazeteyayınlanmaktaydı: Tanin, Tasvir-i Efkar ve Sabah. Bunlardan Tanin,İttihad ve Terakki Fırkası'nm resmi görüşünü yansıtan bir organdı.Tasvir-i Efkar ve Sabah, 1908 İkinci Meşrutiyet döneminden devir al-dığı iki gazetedir. Sabah, Mihran Efendi taraf ından 1882 yılında kurul-du. O tarihten 1922 yılına kadar kurulu düzenle ters düşmemeye çalı-

Page 417: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 417/516

422 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

şarak yayınına devam etti. Savaş yıllar ında heyecanlı bir İttihatçı olanSabah, silah bırak ışımından sonra Ali Kemal'in Peyam'ı ile birleşti veAnkara Hükümetine kar şı bir tavır içine girdi. Büyük Zaferden sonraAli Kemal'i yönetimden uzaklaştırarak, gazetenin adını tekrar "Sabah"olarak değiştirdi. Ama gazete fazla yaşayamadı.

Bu inceleme için neden Sabah öne alındı? Bunun başta gelen ne-deni Tanin'in ve Tasvir-i Efkar'ın o yıllara ait (özellikle 1917) sayıla-r ının noksansız olarak bulunamamasıdır. Gelecekte bu iki gazetenin denoksansız araştır ılması ile inceleme kapsamı genişletilecektir. Sabah'ın

 bir başka özelliği de İttihatçı olmasına kar şın bu konuda resmi görüşütam anlamıyla yansıtmayabileceği olasılığıdır. Gerçi savaş yıllar ı açı-sından bu olasılık pek önemli değilse de, gene de gözden bütünüyleuzak tutulamaz. Sabah'ın otuz yılı aşk ın bir yayın kurumu olması, onunçeşitli ajanslarla ilişkisini de kökleştirmiştir. Bu da bir ölçüde incele-mede öne alınma nedeni sayılabilir.

İnceleme sırasında "Sabah" Gazetesi'nin 1917 yılında yayınlan-mış olan bütün sayılar ı gözden geçirilmiştir. Gazete Kasım 1917 yılınakadar küçük boy (eski Yön veya And dergilerinden biraz büyük) dört

sayfa olarak çıkmış, Kasım 1917'den itibaren bugünkü gazeteler eba-dında tek yaprak olarak yayınını sürdürmüştür. Savaş yıllar ındaki kâğıtsorunu bu değişiklikte rol oynamıştır.

Gazetenin birinci sayfasının sol üst köşesi, çerçeve içersinde,Resmi Tebliğ'e ayr ılmıştır. Türk resmi tebliğinin dışında hemen her sa-yıda "Müttefiklerimizin resmi tebliğleri" de özenle verilmiştir. Alman,Avusturya-Macaristan ve Bulgar resmi tebliğleri bu kapsam içersindeayınm yapılmadan yer almıştır. İlgi çeken nokta resmi tebliğimizin dı-şında Osmanlı cephesine ilişkin haberlere yer verilmemiş oluşudur. Bu,hükümetin, yenilgilerle "ahalinin maneviyatını" bozmama politikasının

 bir sonucudur. Diğer yandan garp cephesi, İtalyan cephesi konusundadeğişik ajanslar ın haberleri gazetede yer almaktadır. Tahtelbahir (deni-zaltı) Savaşı 1917 yılının en önemli haberi olarak görülmektedir. Fakat

 bütün bunlar ı

n da üstünde "Rusya ahvali" her gün gazetede yer almı

ştı

r.Eğer bir oranlama yaparsak mart-aralık aylar ı arasında Rusya'dan gelenhaberler gazetenin % 40'ını oluşturmuştur. Bu, o günlerde Türk kamu-oyunun konuyla ne oranda ilgilendiğini de gösteren bir tutumdur. Diğer yandan hükümetin resmi politikası bu haber ve yorumlar ın yayınlan-masına kar şı bulunmamaktaydı.

1917 ihtilal günlerine ilişkin haberler, başta Berlin olmak üzereStokholm, Kopenhag, Amsterdam kaynaklıdır. İngiltere ile ilgili ha-

 berler Amsterdam kanalıyla alınmaktadır. İlginç olan bir nokta, yıl içe-risinde Fransız kaynaklı bir habere (bu konuyla ilgili olarak ) rastlan-

Page 418: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 418/516

"Sabah" Gazetesinde 1917  İ htilal Günleri 423

mamış olmasıdır. Haberler genel bir özet altında çeşitli telgraf haberle-rinin sıralanması şeklinde sunulmuştur. Bu arada bazı başyazılarda daihtilale değinen yorumlar vardır. Başyazılarda iki imza görül-mektedir.Yılın ilk altı ayında (A.A) imzalı başyazılar yer almaktadır. Bu imzanın

 bir ihtimal Ahmet Ağaoğlu'na ait olması mümkündür. Ne var ki bu ko-nuda kesin bir bilgi sahibi olmamıza yeterli kanıt yoktur. Ekimdensonraki yazılarda ise (İ.M) imzası görülmektedir. Gazetedeki başkayazılarda, özellikle Maksim Gorki'ye ilişkin bir makalesine dayanarak 

 bu imzanın İsmail Müştak'a ait olduğunu söyleyebilmekteyiz. Kasım1917'den itibaren Maksim Gorki'nin "Çocukluğum" adlı yapıtı "Ço-cukluk Yıllar ı" adıyla tefrika edilmeye başlanmıştır.

19J7 İhtilal Günlerinin Kronolojik Dizini 

1917 ihtilali, şubat ayından itibaren bütün yılı içerisine alan bir süreçolarak kar şımıza çıkar. "Sabah" in haberleriyle bu sürecin kar-şılaştır ılabilmesi amacıyla aşağıdaki dizini sunduk. Bu dizindeki tarih-ler Rus takvimine göredir. Grogoryen takvimi temel alan bu takvimle

miladi takvim arasında on üç günlük bir fark vardır.Ocak 1917- Grevler başlıyor. Ay içerisinde grevci işçi sayısı 250

 bine ulaşıyor.Şubat 1917- Grevler genişliyor, katılım 400 bine ulaşıyor.22 Şubat 1917- İşçiler ye kadınlar ın büyük mitingi (Petrograd).

"Ekmek", "Kahrolsun Savaş", "Kahrolsun Otokrasi" başlıca sloganlar.25 Şubat 1917- Genel grev ilanı. 26 Şubat 1917- Siyasi grev silahlı ayaklanmaya dönüşüyor. Polis

göstericilere ateş açıyor, sadece Znamonskaya meydanında 40 işçiöldü. 

27 Şubat 1917- Bütün Petrograd ayakta. 60 bin asker ayaklananhalka katıldı. Petrograd (Petersburg) işçi ve asker temsilcileri Sovyetikuruldu. 

2 Mart 1917- Çar Nikola kardeşi Prens Misel yarar ına tahttançekildi. Prens Lvof başkanlığında geçici hükümet kuruldu. Ekimciler veKadetler hükümette çoğunlukta, tek istisna devrimci-sosyalist Ke-rensky.

5 Mart 1917- Bolşevik Partisi Merkez Komitesi organı olarak "Pravda" yeniden yayınlanmaya başladı.

3 Nisan 1917- Lenin Petrograd'da. 4 Nisan 1917- Lenin, Bolşevik Parti Merkez Komitesi ve Petrog

rad Komitesi üyelerinin, Rusya işçi ve asker temsilcilerinin katılımıylaoluşturulan konferansa bir rapor sundu. 

Page 419: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 419/516

424 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

1 Nisan 1917- Lenin'in raporu Pravda'da yayınlandı (Nisan tezle-ri). Slogan olarak "Bütün İktidar Sovyetlere" öne çıkar ıldı.

18 Nisan 1917- Büyük gösteriler yapıldı.24-29 Nisan 1917- Bolşevik Partisi VII. Konferansı "Nisan Tez-

leri" çevresinde toplanmayı gerçekleştirdi.5 Mayıs 1917- Koalisyon Hükümeti kuruldu.18 Haziran 1917- Rus birliklerinin Galiçya taarruzu başladı.

Sonuç kesin yenilgi.4 Temmuz 1917- Petrograd'da 500 bin kişinin katıldığı büyük 

 bar ış gösterisi yapıldı. Slogan: Bütün İktidar Sovyetlere'ydi. Hükümetgösteriyi şiddetli bir şekilde bastırdı. 

5 Temmuz 1917- Kerensky baş bakan, Kornilof başkumandanoldu. 

6 Temmuz 1917- Trud (Emek) Basımevi yık ılarak Pravda yasaklandı. 

8 Temmuz 1917- Lenin Petrograd dışına çıkarak saklandı.26 Temmuz- 3 Ağustos 1917- Bolşevik partisinin gizli olarak 

toplanan kongresinde yeni taktik ve sloganlar tespit edildi. Troçki par-

tiye kabul edildi.25 Temmuz 1917- Kornilof 3. süvari tümenini cepheden çekerek Petrograd üzerine sevketmek isteyerek bir darbe yapmayı amaçladı.Darbe işçi ve askerler taraf ından bastır ıldı. Kornilof ve arkadaşlar ı tu-tuklandı.

12-14 Eylül 1917- Lenin partiyi silahlı ayaklanmayı örgütlemeyeçağırdı.

14 Eylül 1917- Cumhuriyet ilan edildi.7 Ekim 1917- Lenin gizlice Petrograd'a dönerek Viborg işçi ma

hallesinde bir eve yerleşti.10 Ekim 1917- Merkez Komitesi silahlı ayaklanma tezini 3'e kar şı 

10 oyla kabul etti.21 Ekim 1917- Petrograd garnizonu Petrograd devrimci askeri

komitesinin emrine girdi.

24 Ekim 1917- Lenin ihtilali yönetmek için Smolni Enstitüsü'negeldi. Gece bütün Petrograd, devrimcilerin denetimi altına girdi.

25 Ekim 1917- Kerensky kaçtı. Geçici hükümet devrildi.25-26 Ekim gecesi, saat 2'de K ışlık Saray ele geçirildi. Geçici

hükümetin üyeleri tutuklandı. (7 Kasım 1917).28 Ekim 1917- Kerensky ve General Krasnof un Petrograd'a sal-

dır ışı.31 Ekim 1917- General Krasnof un birlikleri yenildi.3 Kasım 1917- Petrograd'da ayaklanan beyaz muhaf ızlar hareketi

 bastır ıldı.

Page 420: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 420/516

Mart-Nisan 1917 Günleri ve "Sabah" Gazetesi 

15 Mart 1917'de birinci sayfanın altında küçük bir habere rastlıyoruz:"Duma'da gürültüler". Berlin kaynaklı haberde iaşe sorunu üzerineçıkan tartışmalar yansıtılmaktadır. 16 Mart'ta birinci sayfanın hementamamı Rusya'daki ihtilale ayr ılmış bulunuyor. Başyazının başlığı "Pe-

tersburg'da İhtilal". Yazı

Rusya'dan uzun zamandı

r önemli bir haber gelmediğine değindikten sonra olayı bütünüyle savaşın geleceği açı-sından değerlendirmektedir. Yazının havasını yansıtmak açısından bir 

 bölümünü aynen alıyoruz: "... İlk önce hatıra gelecek soru bu önemliolayın savaşın cereyanına ne yolda tesir edeceğidir. Şurasında şüpheyoktur ki Petersburg İhtilali Rusya için her şeyden evvel dahili bir ma-hiyete haiz olup, harbe devam meselesiyle doğrudan doğruya ilgili de-ğildir. Bir süreden beri hükümetle açıktan açığa mücadeleye girişmiş olan Duma meclisi savaşa kar şı olmadıktan başka bilakis harbe şiddetli

 bir surette devama hükümetten ziyade taraftardır. Bununla birlikte ihti-lal yanlısı Duma üyelerinin arkasında bulunan unsurlar, sabık hükümetitutan irtica yanlısı unsurlarla kuvvet açısından bir öneme haiz değiller-dir. İhtilal taraftarlar ı bugün kesin bir  şekilde başar ı kazanı p iktidar mevkiine gelseler bile kar şılar ında kendilerine kar şı olan muhalif kuv-

vetleri bulacaklardır. Bu iki kuvvet arasındaki çekişmenin şiddeti ülke-nin kar şı kar şıya kaldığı dış tehlikeler sonucu hafiflese bile herhaldeRusya'nın savunma yeteneğini akamete düşürecek yolda tesirler gös-termekten geri kalmayacaktır... İhtilalin sonuçlar ı hakk ında kesin tah-minlerde bulunmaya imkan yoktur. Fakat şurası muhakkaktır ki olay neşekil alırsa alsın, ilkbahar savaşlar ı başlamadan önce Rusya'da büyük 

 bir ihtilal kopması herhalde bizim lehimize etkiler meydana getirecek-tir."

Aynı gün birinci sayfada yer alan haberlerin manşeti "Peters- burg'da Büyük Bir İhtilal" biçiminde. Alt başlıklarda dikkati çekenler ise şunlar: "Yeni Bir Heyet-i Hükümet", "Nazırlar ın Hapis ve Tevkifi","40 bin Asker İhtilalcilere Katıldı".

17 Mart'ta başyazı "Çar ın Hükümeti Terk Etmesi" başlığını ta-

şıyor. Çar ın istifası ihtilalin başar ısı olarak niteleniyor. Fakat bilgi ak ı-mının noksanlığı yazıda açık bir tavr ın sergilenmesine engel olmuş.Yazıda ilgi çeken şu yargıya rastlıyoruz: "Rusya'daki ihtilalin meydanagelmesinde hiç kuşkusuz İngiliz parmağı vardır. İngilizler ve Fransızlar çoktan beri Rusya'daki istibdattan korkuyorlardı. Fransız ve İngiliz ga-zeteleri birkaç ay evvel Rus mürtecilerine (mürteci deyimi kralcı,otokrasi yanlısı anlamında kullanılıyor) kar şı o kadar şiddetli yayında

 bulunmuşlardı ki, Rusya hükümeti Paris'te resmen bundan dolayı dip-

Page 421: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 421/516

426 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

lomatik girişimler yapmıştı... Bunlardan anlaşılıyor ki İngiltere veFransa Rusya'nın iç işlerini istedikleri şekle sokmak için gereğindeşiddet kullanımını hoş görüyorlardı." Aynı gün birinci sayfadaki ha-

 berlerin manşeti "Çar Nikola İstifa Etti" biçimindedir.Bundan sonra hemen her gün "Rus İhtilali" başlığı altında, alınan

son haberlere yer verilmektedir. Zaman zaman bu haberler gazeteninyar ısından fazla bir alanın bile kaplamaktadır.

18 Mart'ta başyazı: "Rus İhtilal Kabinesi". Önemli bir yorum yok."Rusya'nın savaş gücünün sarsıldığı" ısrarla vurgulanıyor. Bu, halkaverilen bir nevi moral gücü de oluyor. Günün haberlerinin bazılar ının

 başlıklar ı ise şöyle: "Yeni Bakanlar Kusulu'nun Tam Listesi", "ÇaraÇekilen telgraf", "İlk Kar ışıklıklar", "Petersburg Sokaklar ında Muharebeler", "Askerin Vaziyeti Bilinmiyor", "İhtilal Harp Aleyhinde Bir Şekil Alıyor". Bu sayıda dördüncü sayfada bile ihtilal ile ilgili haberler 

 bulunmaktadır..19 Mart'ta başyazının başlığı "Çar ve İhtilalciler"dir. Yazıda şu

satırlar dikkati çekmektedir: "Rusya'daki durum bundan sonra ne sekile girerse girsin, bizim için müsaittir. Eğer Çar tahtından çekilmişse ve

yeni hükümet memlekette bir yer tutmaya muvaffak olursa Rusya az bir zaman içinde meselsiz bir kar ışıklık içine düşecektir." ... "Rus ihtilalcileri kendi kendisini idareye alışmamış olan Rus halk ına harp zamanındagrev hakk ı dahil olduğu halde en geniş bir serbesti vaad etmektedirler.İlk hamlede bu vaade herhalde sadık kalmak isteyecekler ve böylecememleketin dümeni büsbütün elden kaçacaktır."

Birinci sayfadaki haberlerin başlığı "Çar ın İstifası Tahakkuk Etti" biçimindedir. Haber şöyle devam etmektedir: "Çar Nikola dün bir be-yanname yayınlayarak hükümeti terk ettiğini ve oğlundan ayr ılmamak için (oğlu ağır biçimde hemofili hastası) kardeşini halef bıraktığını ilanetmiştir. Diğer telgraf haberlerinin başlıklar ı ise şöyledir: "Grandük Mihayloviç de Hükümet Terk Etmiş", "Geçici Hükümetin Bildirisi".

İkinci sayfada şu haberler yer almaktadır: "Petersburg'da nüma-

yişler", "Askeri diktatörlük", "Çar ı

n tevkifi, Çariçe kaçmayacak". Ha- berler üçüncü sayfada da devam etmektedir. Bunlar ın arasında dikkatiçekenler şunlardır: "Grandük Nikola başkumandan tayin edilmiş", "Çar ve ailesi ne oldu?", İngiliz Times ve Guardian gazetelerinde çıkan bir haberin yorumu olarak bu yargıya var ılmış.

20 Mart'ta başyazı "Rus Mültecileri" başlığını taşımaktadır. Burada kullanılan "mürteci" deyimi bugünkü kullanımından farklıdır.Otokrasi yanlılar ı, müstebidler,>ani tekçi yönetimi tutanlar, demokrasidüşmanlar ı "mürteci" olarak nitelenmektedir. Yazıda şu noktaya dikkatçekilmektedir: "İhtilalcilerin gürültüsü esnasında henüz mürtecilerin

Page 422: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 422/516

"Sabah " Gazetesinde 1917  İ htilal Günleri 427

sesi yank ılanmaya başlamamıştır. Fakat çok vakit geçmeden bunlar hiçkuşkusuz mevcudiyetlerini göstereceklerdir. Evvelce söylediğimiz gibiyine tekrar edelim, mürteciler el altından veya açıktan açığa harekete

 başladıktan, sosyalistler ve bunlar ın arkasındaki halk arzular ına olumluşekiller verdikten sonra Rusya savaşa devam etmek istese bile bununetkisi pek sınırlı olacaktır." Görülüyor ki konuya (o günlerin koşullar ı içerisinde pek haklı olarak), bar ışa yaklaşma yönünden bak ılmaktadır.Bu yaklaşım ilerki günlerde daha da pekişecektir.

Haberlerden ilgi çekenlerin başlıklar ı şöyledir:Birinci sayfada "Petersburg'da İhtilal Devam Ediyor". Alt başlık-

larda: "Valiler yeni hükümete katılmıyor", "İmparatorluk armalar ınınyak ılması". Haberler üçüncü sayfada "Rusya İhtilali" başlığı altındadevam ediyor.

21 Mart'ta haberler ikinci ve dördüncü sayfada yer almış. İkincisayfada haber şu başlıkla yayınlanmış: "Rusya'da ihtilal devam ediyor.İhtilalciler arasında ihtilaflar başladı. Askerin yürütme heyetini öldüreceğinden endişe ediyorlar". Haberin alt başlıklar ı ise aşağıdaki gibidir: "Yeni hükümetin dış politikası", "Çar ın oğlu hastalanmış", "Mos

kova'da kanlı muharebe", "Duma esirler karargahı". Dördüncü sayfada"Rusya İhtilali" başlığı altında şu haberler yer almakta: "Baltık filosunun ihtilalcilere katılması", "Geçici hükümet ile amele f ırkası arasındaihtilaf", "Nihilistler komitesi".

22 Mart'ta haberler ikinci ve üçüncü sayfada. İkinci sayfadaki ha berlerin Başlığı "Rusya'da ihtilal devam ediyor. Kar şı ihtilal endişesi.İngiliz basını teessüfe başladı" biçiminde. Alt başlıklarda ise şunlar dikkati çekiyor: "Vilayet amelesi hükümeti tanımıyor". Bu haberde şunokta öne çıkar ılmaktadır: "Stokholm'den gelen haberlere göre Harkovvalisi yeni hükümete inkiyat etmek istediği ve lakin vilayet dahilinde

 bulunan amele heyetinin bu teklifi kayıtsız şartsız reddettiğini tebliğ eylemiştir." Üçüncü sayfada "Rusya İhtilali" başlığı altında telgraf ha

 berleri yer almıştır.

23 Mart'ta birinci sayfada "Rusya İhtilali" başl

ı

ğı

altı

nda şu ha berleri görmekteyiz: "Kafkasya muhtariyet istiyor", "İhtilalin sebebi neimiş". Bu haberde iki bin genç işçinin grev yapmalar ı, bunlarnı cepheyegönderilmek istenmesi üzerine büyük bir nümayişin düzenlenmesi, nümayişte çok sayıda kadın ve çocuğun öldürülmesinin olaylar ı geliştirenson aşama olduğu vurgulanıyor. Haber bir Danimarka gazetesindenalınmış. Diğer bir haber de "İhtilal ve Bar ış Eğilimleri" başlığı ile veriliyor. Haber aynen şöyle: "(Stokholm 21 Mart) - İsveç gazeteleri Pe-tersburg ihtilalinin gittikçe bar ış yönünde gelişen bir basan olduğunadeğinmektedirler. 'Svvenska Daglebladet' Gazetesi bu münasebetle ya-

Page 423: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 423/516

428 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

yınladığı makalede diyor ki: Duma'daki liberal partiler  İngilizlerin k ış-k ırtmalar ına kapılarak ihtilal bayrağını çektiler. Bu suretle bar ış içinçalıştığından kuşku duyduklar ı eski hükümeti ortadan kaldırmayı iste-diler. Fakat olaylar öyle bir şekil aldı ki, uzun müddetten beri harbe sonverilmesini arzu eden Amele Fırkası kuvvet ve iktidan eline almayamuvaffak oldu (burada etkinlikten söz ediliyor). Rusya'da durumun al-dığı bu yeni şekil İngiltere'yi düş k ır ıklığına sürükledi."

24 Mart günlü gazetenin birinci sayfasında iri puntoyla şu haberigörüyoruz: "Rus Sosyalistleri Ayaklanıyor". Haberin alt başlıklan veiçeriği şöyle: "Sosyalistler Duma'yı muhasara etmişler ve geçici hükümet üyeleri zırhlı otomobille kaçmışlardır". "Berlin 22-Stokholm'denhaber verildiğine göre geçen cumartesi (haberin Sabah'ta yayınlanışı bir hafta sonraki cumartesidir) Duma Meclisi binası sosyalist halk yığınlar ı taraf ından muhasara edilmiştir. Halk hükümdarlık yönetiminin korunmasını ve ordu başkumandanlık görevinin Grandük Nikola Nikolayeviçtaraf ından deruhte edilmesini protesto etmiştir. Geçici hükümet üyelerisokağa çıkamadıklar ından İngiliz zabitlerinden Yüzbaşı Samson'unkumandasındaki zırhlı otomobil müfrezesinin himayesine müracaat

etmişlerdir. Halk ın teskini için geçici hükümet yeni bir bildiri yayınlamıştır. Bununla beraber sosyalistler genel oya dayalı bir seçimin yapılmasında İsrar ediyorlar." Diğer haberlerin başlıklan ise şöyle: "Sosyalistler Sulh İstiyor", "Yeni İhtilallerden Korkuluyor", Haberler üçüncüsayfada da devam etmektedir.

25 Mart günü "Rusya'da Vaziyet" başlıklı bir başyazı birinci sayfada yer almaktadır. Yazıda Çarlık günlerinin geride kaldığı, şimdikiihtilalde birlik olanlann artık kendi amaçlar ını ortaya koymaya baş ladıklar ına değinildikten sonra şu noktalar vurgulanmaktadır: "Arkala-nnda sermaye sahipleri ve harpten çıkar ı olanlann bulunduğu liberaller savaş istiyorlar ve İngiltere ile Fransa'ya yanaşıyorlar. Öte taraftan halk ve bilhassa amele, sulh, bir gün bile tehir edilmeksizin genel seçimler,aşır ı bir ink ılap programı taraftar ıdırlar. Hangi taraf ın dediği olacak?

Bunu anlamak için kuvvetin hangi tarafta olduğunu biraz araştı

ralı

m.""... Bugün Rusya'da iki belli başlı kuvvet vardır. Bunlardan birimuhtelif f ırkalar ın temsilcilerinden oluşan geçici hükümettir. Diğeri deamele vekillerinden oluşan ihtilalci heyet-i merkeziyedir. Geçici hükü-metin olaylar ın olumsuz gelişiminin yarattığı bask ıdan başka hiçbir dayanağı yoktur. Geçici hükümet üyeleri aralar ında gerçek anlamdahiçbir ilişki, hiçbir olumlu faaliyet ortamı bulunmadığı halde Rusya'yı müthiş bir kasırgadan kurtanp, eskiden (daha) iyi ve muntazam bir ha-yatın eşiğine kadar getirmek vazifesini ortaklaşa üzerlerine almışlardır.Fakat selamet yolunun hangisi olduğu hakk ında fikirlerinde bir derece-

Page 424: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 424/516

"Sabah" Gazetesinde 1917 İ htilal Günleri 429

ye kadar olsun birlik yoktur..."Bu gayri mütecanis ve pusulasız hükümetin kar şısında bulunan

amele heyeti bilinçli ve kesin bir icraat programına sahiptir... Ameleninelinde kuvvet vardır. Bizzat kendileri örgüte sahip düzenli bir güçoluşturduklar ı gibi, halk da kendileriyle beraberdir. Askerin de ihtilalciamele hakk ında ne kadar teveccühe başladıklar ı ilk ihtilal günlerinden

 beri gittikçe fazla bir derecede meydana çıkmıştır."Yazıda işçilerin geçici hükümet üzerindeki etkilerine ve sonuç-

lar ına değinildikten sonra şunlar yer almaktadır: "Şimdi geçici hükü-meti meydana getiren unsurlarla k ızıl ihtilalciler arasında (bu deyim ilk kez kullanılıyor) bir uzlaşmazlık zemini vardır ki, pek önemli sonuçlar verecektir. Amele heyeti genel oy yöntemi ile hemen seçim yapılma-sında ısrar ediyor..."

Yazıda diğer taraf ın, temel haklardan vazgeçilemeyeceği güven-cesi verdiği halde seçimi savaştan sonraya erteleme eğilimine sahip ol-duğu belirtildikten sonra şu yargıya var ılmaktadır: "... Amele heyeti buvaatten vazgeçmeyecektir. Geçici hükümet seçimleri ertelemeye çalı-şırsa bu yüzden bir iç savaşın başlayacağı kesindir. Eğer ihtilalcilerin

istedikleri gibi cephedeki askerin de katılımıyla genel seçim yapılırsasonuçta Rusya'daki hükümetsizlik bir kat daha artacaktır (dikkat edilirse

 buradaki hükümetsizlikten iktidar boşluğu kastedilmektedir)." Böyleceçıkacak karmaşada var ılacak tek sonuç Rusya'nın müttefiklerine artık yararlı olamayacağıdır, hükmü ile yazı sonar ermektedir.

Aynı günün haberleri içinde dikkati çeken "Rus Sosyal DemokratFırkası'nın Bildirisi"dir. Bununla ilgili haber aynen şöyledir: "RusSosyal Demokrat Amele Fırkası taraf ından amele sınıf ına hitaben ya-yınlanan bir bildiri olağanüstü bir heyecan yaratmıştır. Bildiride ma-nastırlara ait arazinin ve emlakin zaptedilip ameleye tevzi edileceği veamelenin mesai süresinin sekiz saate indirilmesi hakk ında kanun çıka-r ılacağı, kanlı muharebe ve k ıtale nihayet verilmesi için zalimlere kar şı ortak hareket edilmesi gerektiği ilan olunmaktadır." Aynı günkü sayı-

n üçüncü sayfası

nda ihtilale ilişkin haberler devam etmektedir.Her gün "Rus İhtilali" başlığı altında alman haberler verilmektedir.27 Mart'ta "Rus Ordusu" başlıklı bir başmakale bulunmaktadır. Maka-lede savaşa ilişkin genel düşüncelerin dışında önemli bir nokta bulun-maktadır.

29 Mart'ta ikinci sayfada Viyana kaynaklı  şu haber dikkati çe-kiyor: "Hurrianite Gazetesinin istihbaratına nazaran Rus Geçici Hükü-meti şimdiye kadar yasaklanmış ne kadar sosyalist Rus gazetesi varsa,cümlesinin yayınına izin vermiştir. Sosyal demokratlar ın en büyük ga-zetesi olan Pravda (Prava diye yazılmış) şimdi tekrar yayınlanıyor."

Page 425: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 425/516

430 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

6 Nisan sayısının ikinci sayfasında Tanin Başyazar ı Hüseyin Cahit(Yalçın) Bey'in Sadrazam Talat Paşa ile yapmış olduğu söyleşi yer al-maktadır. Söyleşinin bütün ağırlığı Rus İhtilalidir. Talat Paşa bu konudaşunlar ı söylemektedir: "Rusya'da büyük bir ink ılap vücuda gelip deÇarlığın devrilmesi bittabii en ziyade Türkiye'de nazar ı dikkat vememnuniyetle telakki edilebilecek bir hadise teşkil eder. Hayatımızakastetmiş olan Çarlıkla Devlet-i Osmaniye arasında hiçbir veçhilehüsnü ve samimi bir münasebetin tesisi düşünülemezdi. Fakat hür veasri bir devlet teşkil etmek üzere mukadderatını eline alan Rus milleti ileiyi bir komşu halinde yaşamamak için bizce hiçbir sebep mevcut de-ğildir.

"İşte bu sebeple Rus İhtilalini teveccüh ile gördük. Eğer Rus mil-leti Çarlığın fütuhat hırsını terk edecek olursa Doğu için yeni bir geliş-me ve kalk ınma yolu açılmış olacaktır. Genç Türkiye bir ink ılap çocu-ğudur. Şu bedbaht Şark ın muhtaç olduğu sükun ve ıslahatı icra ve tatbik için heveskardır. Şimdiye kadar  ıslahatı dahiliyemize uygulamaya en

 büyük engeli oluşturan, müdahaleleri ile bizi işgal eden Rus Çarlığı yerine aynı ulvi mefkurelerle dolu bir komşuya malik olmak bizim için

memnuniyeti muciptir. Maalesef diyeceğim, Rusya'da ink ılap ve ihtilaldüşüncesinin eski tecavüze yönelik emellere tamamiyle galebe ede-memiş olduğunu görüyoruz. Şerefli bir bar ıştan söz eden Mösyö Mil-yukof (Dışişleri Bakanı) Türkiye meselesinin Rusya lehine halledilmesilüzumunu ileri sürüyor. Rus hürriyetperverlerinin bu eski tecavüz vehusumet ilkelerine katılı p katılamayacaklar ını bilemeyiz. Şayet Rusmilleti de Çarlığın bu meşum emelini kendilerine hareket ilkesi olmak üzere kabul edecek olursa iyileşmeden söz etmek boş olur. Kimseyekar şı hiçbir tecavüz düşüncesi beslemedik. Milletimiz istiklali namınaiki buçuk senedir bütün kuvvet ve fedakarlığı ile kanını döküyor. Bi-naenaleyh Türkiye meselesi yalnız Osmanlılar ın lehine hallolabilir."

Talat Paşa olaya sadece bar ış ve Osmanlı çıkarlar ı açısından bak-tığını ortaya koyuyor. Bu arada bütün kötü niyetlerin Çarlık yöneti-

minde olduğunu da ileri sürüyor. Bilinçli ya da bilinçsiz burjuva devri-mini on yıl önce gerçekleştirmiş olan bir ülkenin baş bakanı olmanınövüncünü de satır aralar ına sık ıştır ıyor.

Geçici hükümetin Rusya'nın yabancı arazileri işgal etmek niyetin-de olmadığını belirten bildirisinden sonra 13 ve 15 Nisan'da sırasıyla"Geçici Hükümetin Bildirisi" ve "Rusya ve Sulh" başlıklı iki başyazı yayınlanıyor. Bunlarda bar ış yüceltilerek Rusya'nın her an bar ışa yak-laştığı vurgulanıyor. Örneğin ikinci başyazıda şu satırlar ı okuyoruz:"Bu vaziyette bulunan Rusya için gidilecek yol iki değil birdir. Önünegeçmek kabil olmayan bütün bu bask ılar ve noksanlar kar şısında Rusya

Page 426: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 426/516

"Sabah" Gazetesinde 1917  İ htilal Günleri 431

ister istemez k ılınanı k ınına sokacak, komşular ıyla ne şartla olursaolsun bar ışacak ve kuvvet ve dikkatini dahili işlerine hasredecektir."

17 Nisan'da birinci sayfada şu habere rastlıyoruz: "Almanya'nın bir cemilesi-Rus ihtilalcileri Almanya'dan geçiyorlar.

"Berlin 15- Rus İhtilalci Sosyalist Fırkası'nın 'Lenin' grubunamensup otuz ihtilalci Rus sosyalisti, başlar ında 'Lenin' olduğu haldeİsviçre'den Almanya tarikiyle vatanlar ına azimet etmeye mecbur ol-muşlardır. Bunlar ın bu yolu seçmek mecburiyetinde kalmalar ı  İngil-tere'nin 'Lenin' grubunun bar ış lehinde propaganda yapmasından kor-karak Rusya'ya hareketlerine mani olmasından doğmuştur.

"Almanya arazisinden geçmek üzere Almanya Hükümeti ile yapı-lan müzakerelerde Almanya Hükümeti bunlann pasaport ibraz etmek-sizin ve eşya muayenesine tabi olmaksızın geçmelerine izin vermiştir.Buna mukabil ihtilalciler Rusya'da tutuklu bulunan Alman ve Avustur-yalı sivil esirlerden Almanya'dan geçen Ruslar ın adedi kadar ının mü-

 badele edilmesine tavassut edeceklerini teyid etmişlerdir. Cumartesigünü sabah erkenden Rus ihtilalcileri Stokholm'e gelmişler ve ak şamüzere Petersburg'a doğru yollar ına devam etmişlerdir." Böylece Rus

ihtilalinin yeni bir aşamaya girdiği bilinmektedir. Ne var ki bu ve bunuizleyen haberlerde olayın bu taraf ı pek farkedilmemiş görülmektedir.Temmuz olaylar ı sırasında Rus ihtilaline ilişkin haberler gene yoğun bir şekilde gazetede yer almıştır. Şurası açıktır ki Sabah, Rus İhtilali ile il-gili haber ve yorumlara hemen hiç ara vermemiştir. Sadece yoğunluk değişmiştir. Kasım ile birlikte ihtilal gene öncelikli haber haline gel-miştir.

Kasım-Arahk 1917 Günleri ve "Sabah" Gazetesi 

10 Kasım'a kadar gelen haberlerde Petersburg'daki kar ışıklıklar ın arttı-ğına dair işaretlerden başka dikkati çeken bir nokta yoktur. Bu haber-lerden bazılar ının başlıklar ı aşağıdadır:

Kası

m: "Kabinede değişiklik ihtimalleri-Çar ailesi İngiltere'yegidiyor- Her tarafata grevler devam etmektedir" 8 Kasım: "Petersburg'da ihtilal girişimleri- Halk Milyukofun

evini yağmaya gidiyor- Millet muvaffakiyetten ümidini kesmeye baş lamış". Tüm haberler kopuk kopuk, toplu bir anlam çıkartmanın imkanı yok. 

9 Kasım: "Petersburg'da vahim kar ışıklık başlangıcı-Asker veAmele Cemiyeti ile Genelkurmay arasında ihtilaf-çarpışma hazırlık lar ı." 

10 Kasım: Birinci sayfada büyük puntolarla şu haber: "Rusya'da

Page 427: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 427/516

432 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

yeni ihtilal - Maksimalistler (Bolşevikler) hükümeti ele aldılar - Ke-rensky Petersburg'dan kaçtı- Yeni hükümet derhal adilane bir sulh akdiniteklif edecek - Kabine üyeleri tevkif ediliyor". Bu haberlerden ve diğer ajans haberlerinden dikkati çeken birkaçını aynen buraya alıyoruz:

"Stokholm 8- Petersburg telgraf ajansı dün ak şam biri k ırk geçe şutelgraf ı çekmiştir: Petersburg'da bulunan üç kazak alayı geçici hükü-metin emrine itaat etmeyeceklerini, Asker ve Amele Cemiyetine kar şı yürümeyeceklerini, asayiş-i umumiyeyi temine amade olduklar ını 

 beyan etmiştir.'""Petersburg Asker ve Amele Cemiyeti öğleden sonra olağanüstü

 bir içtima akdeylemistir. Bu içtimada Başkan Troçki artık geçici hükü-metin mevcut olmadığını, kabine üyelerinden çoğunun tutuklandığını ve cumhuriyet meclisinin dağıldığını söylemiştir. Sonra Lenin şiddetlialk ışlarla kar şılanarak bir nutuk irad etmiştir. Lenin bu nutkunda de-mokrasinin hedefi olması gereken şu üç meseleden bahis etmiştir:

"Öncelikle savaşa nihayet verilmesi ve bunun için yeni hükümetinsavaşan devletlere mütareke teklif etmesi, ikinci olarak arazinin köylü-lere dağıtılması, üçüncü olarak da iktisadi bunalımın azaltılması.

"Cemiyet bu üç noktayı kabil olduğu kadar hızla yaşama geçir-meye dair.karar almıştır. Toplantının sonunda Minimalistlerin (Menşe-vik) bir bildirisi okunmuştur. Bu bildiride bu grubun hükümet darbesinionaylamadığını, bu sebeple Petersburg Amele ve Asker Cemiyetini terk eylediği bildirilmiştir." Diğer önemli haberlerin başlıklar ı ise şöyledir:"Yeni Hükümetin Beyannamesi", "Petersburg'daki Kurumlar ın İşgali","Baltık Donanmasının Beyannamesi", "Cephedeki Asker Petersburg'aYürüyor", "Kerensky'nin Son Nutku".

11 Kasım'da manşetteki haberler  şöyle: "Rusya'daki hükümetLenin'in başkanlığında teşekkül etti. Kabine sulh müzakerelerine giriş-meleri için itilaf devletlerine ültimatom verecek." Haberin içinde şunoktalar dikkati çekiyor: "... Umum Rusya Amele ve Asker MeclisleriGenel Kongresi gece yansı açılmıştır. Kongreye beş yüz temsilci ka-

lmı

ştı

r. Başkan siyasi nutuklar irad etmek zamanı

olmadı

ğı

söy-lemiş ve derhal bir yönetim kurulu teşkil edilmesini teklif etmiştir. Bukurula 14 Maksimalist seçilmiştir. Lenin, Zinonyev, Troçki de bunlar ınarasındadır. Daha sonra kongre şu karar ı almıştır: Önce yönetim dü-zenlenecektir, sonra savaş durdurulacaktır, nihayet kurucu meclis top-lantıya çağr ılacaktır."

14 Kasım'da "Rusya'daki Durum" başlığı altında şu haberleri gö-rüyoruz: "Kerensky galip gelmiş-Petersburg yak ınında çarpışmalar-Asker ve memurlar Lenin hükümetinden yüz çeviriyorlar". Alt baş-lıklar da şöyle: "Kerensky Nasıl Hazırlanmış", "Telgraf Muhaberatı 

Page 428: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 428/516

"Sabah" Gazetesinde 1917  İ htilal Günleri 433

Kesilmiş", "İtilaf Rusya'ya Erzak Bırakmıyor."15 Kasım'da birinci sayfada Rusya'daki durumla ilgili olarak şu

 başlığı görmekteyiz: "Petersburg civar ında meydana gelen muharebedekimin galip geldiği anlaşılamadı." Önemli haberleri şöyle sıralayabiliriz: "(Amsterdam 13) ... Rusya'dan resmi veya gayri resmi hiçbir haber gelmemiştir. Savaşa ilişkin Rus resmi tebliği de alınamamıştır.Balfour, İngiltere Hükümetinin Petersburg sefiri ile hergün haberleştiğini ve sefirin Petersburg'da olduğunu Avam kamarasında söylemiştir.'Daily Cronocile'in beyanına göre Petersburg'da geçici hükümetin tesisettiğine dair Kerensky imzasıyla Petersburg'dan Raymond MacDo-nald'a bir telgraf gelmiştir."

"Kerensky galip gelememiş... (Viyana 13 kaynaklı) ... Petersburgyak ınında vukua gelen kanlı muharebelerde muvaffakiyetin Bolşevik-lere teveccüh ettiği anlaşılmaktadır. Troçki orduya hitaben yayınladığı 

 bir bildiride Kasım 13 gecesi, başkent yak ınında Kerensky'ye şiddetli bir darbe indirildiğinden bahsetmektedir. Bildiride deniliyor ki 'Bu gecetarihi bir ehemmiyete haiz olacaktır. Muharebe devam ediyor. Henüz

 birçok engeller olmakla beraber elde etmeye çalıştığımız gaye bütün bu

fedakarlıklara değmektedir'."16 Kasım'daki haberlerin üst başlığı şöyle: "Kerensky MağlupOlmuş - Petersburg Civar ında Muharebeler - Kerensky Askerleri Mağ lup Olmuş - Her Tarafta Kar ış'ık İık Devam Ediyor". Diğer ajans haber lerinin başlıklar ı da şu şekilde:

"İhtilal Hükümetinin Tebliği - Amsterdam 14- (Reuther kaynaklı)Arskoye Selo civar ında dün meydana gelen şiddetli çarpışmalardansonra Kerensky ordusu ihtilal ordusu taraf ından tamamen mağlup edil-miştir. İhtilalci demokrasiye hasım olan düşmanlar ın cümlesine kar şı mukavemet gösterilmesini, her türlü tedbirin alınmasını, Kerensky'ninyakalanmasını ihtilalci hükümet namına emrederim. İhtilalin başar ısı-nı meşkuk gösterecek yolda ajanslar ın havadis yayınlamasını men ede-rim." Bu tebliğin altındaki imza belli değil. Kuvvetli bir olasılıkla

Lenin ya da Troçki'nin imzası

bulunabilir.22 Kasım: Birinci sayfadaki haberin başlığı "Maksimalist Mecli-sinin mühim bir karar ı" biçiminde. Haberin içeriğinde ise şunlar bu-lunmakta: "Dün Rusya'daki duruma ilişkin gelen telgraflar Maksima-listlerin gittikçe güçlendiklerini göstermektedir. Bu telgraflar ın içindeen önemlisi Maksimalist Meclisinin Rusya'daki muhtelif milletler içinistiklal hakk ı tanımasıdır. Bu telgraf bu karar üzerine Ukrayna'nın şim-diden istiklalini ilan ettiğini bildirmektedir. Eğer bu karar doğru iseyar ın Finlandiya'nın, Kafkasya'nın ve daha birçok yerin istiklal ilanedecekleri şüphesizdir."

Page 429: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 429/516

434 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

23 Kasım: Birinci sayfada şu haberi izliyoruz: "Rusya mütareketeklif ediyor. Asker ve Amele Cemiyeti düşman ordu kumandanlar ınamütareke teklif için temsilciler seçmiştir. Bu konudaki bildiri şöyledir:Murahhaslar; Vatandaşlar! Halk Komiserleri Yüksek Meclisi, RusAmele ve Asker Temsilcileri Meclisinin ittihaz ettiği karar ın ifası hususunu size tevdi eder. Mezkur karar bu tebliğin alınmasından sonradüşman ordu kumandanlar ına müracaat ederek sulh müzakerelerine

 başlamak üzere muhasematın hemen tatili teklifinde bulunmanızdanibarettir. Halk Komiserleri Meclisi size ilk müzakerelerin idaresinitevdi etmekle beraber aşağıdaki hususlar ı emir eder:

1.  Düşman ordular ıyla cereyan edecek müzakereler hakk ındadoğrudan doğruya bir tel vasıtasıyla Meclise bilgi verilecektir.

2.  Muharebeye ait mukaveleler ancak Halk Komiserleri Meclisitaraf ından kabul edildikten sonra imza edilecektir.

Halk Komiserleri Reisi LeninHariciye Nezareti Komiseri TroçkiHarbiye Komiseri Krilenko."Bolşeviklerin gizli antlaşmalar ı yayınlaması Türkiye'de de büyük 

yank ılar uyandırmıştır. Gazetenin bu sayıdaki başyazısında "Gizli ant-laşmalar bir kat daha anlattı ki, biz tam manasıyla varlığımız için harpediyoruz" denmektedir.

24 Kasım'da Lenin'in şu konuşmacı haberler arasında yer almak tadır: "... Lenin Amele ve Asker Meclisinde irad ettiği nutukta şunlar ı söylemiştir: Bolşevikler ihtilali ancak henüz başlamıştır. Bundan sonraamele ile köylüler ve askerler icrai hükümet edeceklerdir. Yeni hükümet yeni kanunlar yayınlayacak ve yalnız Rusya için değil, bütün dünyaiçin yeni bir devir başlayacaktır. Yeni Rus İhtilali bütün memleketler deki amele sınıflar ı taraf ından kemali memnuniyetle selamlanmıştır.İhtilal (düşüncesi) İngiltere'de bile yayılmaya başlamıştır. İtalya'da ise

 pek kuvvetli ve şiddetli bir mahiyet kespetmiştir."11 Aralık'ta Osmanlılar ı da yak ından ilgilendiren şu haber birinci

sayfada yer almaktadı

r: "Rusya borçlar ı

ödemeyecek. Rusya hükü-meti aktedilen borç antlaşmalar ının hükümsüz olduğunu resmen ilanetti. İtilaf borsalar ında büyük bir panik hüküm sürüyor."

13 Aralık'ta birinci sayfada "Lenin Kimdir?" başlığı ile Lenin'inyaşam öyküsü çerçeve içinde verilmektedir. Bu yazıdaki bizce önemlinoktalar ı  şu şekilde belirleyebiliriz: Yazının başlığının altında şu bö-lümler bulunuyor: "Simbirks mektep müdürünün oğlu: Vladimir  İliçUlyanof - İlk isyan -Üniversiteden kovulma - İşçi Sınıf ının Özgürlüğüİçin Savaşım Cemiyeti - Sibirya'ya sürgün - Yabancı ülkelerdeki yaşa-mı". Girişte Lenin okuyculara şöyle tanıtılıyor: "Bar ış lehindeki müca-

Page 430: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 430/516

"Sabah" Gazetesinde 1917  İ htilal Günleri 435

delesi ile bütün dünyada mühim bir şahsiyet olan Lenin'in tercüme-i halihakk ında ayr ıntılı bazı bilgileri derledik..."

17 Aralık'ta birinci sayfada, çerçeve içinde iri puntolarla şu haberigörüyoruz: "Ruslarla umumi mütareke aktedildi - Karadeniz'de seyrisefer serbest."

27 Aralık'ta ise başyazının başlığı şöyle: "Rusya ink ılabı ve itila-f ın suikastı. Anlaşılıyor ki Rus ink ılapçılar ı yanm tedbirlerden, yar ımişlerden, hülasa yar ım ink ılaptan fayda yerine zarar geleceğini ve ma-zideki zaaf ve müsamahalar ın gelecekte ink ılap hesabına birer fenalık ocağı oluşturacağını takdir etmişlerdir..."

"Sabah" Gazetesi'nin 1917 yılına ait sayılar ının incelenmesi, aşa-ğıda özet olarak sıralayacağımız noktalar ın belirgin biçimde ortayaçıkmasını sağlamıştır.

a)  1917'de Türk toplumunun içinde bulunduğu koşullara kar şınRus İhtilaline yönelik (en azından basının ya da Sabah'ın) ilgi fazla.Doğrusu araştırmanın başında böyle ayr ıntılı bir haber ak ımı ile kar şılaşacağımı beklemiyordum. Haberlerin yanı sıra başyazılar da kamuoyunu bu konuda uyanık tutmanın amaçlandığını gösterecek nitelikte

dir. Ağır sansür koşullar ına kar şın böylesine ayr ıntılı haber ve yorumak ımının olması, resmi görüşün de Rus İhtilalinden hoşnut olduğunugöstermektedir.

 b)  Bu ilgiye kar şın dünyadaki ve Rusya'daki solun gelişim doğ rultusu konusunda pek bilgi sahibi olunmadığı da ortaya çıkmaktadır.İlginç olan Rusya İhtilalinden sonra basının Alman sosyal demokrathareketine eğilmesidir. Nitekim Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin1917'deki kongresi Sabah Gazetesi'nde çok uzun haber ve yorum biçiminde yer almıştır. Böylece o dönemin iktidar ı halka, Rus İhtilalininözgürlükçü ve halktan yana tutumunun bizde de var olduğunu anımsatmak istediği kanısındayız. Nitekim ekimden sonra AbdurrahmanŞeref Bey'in Rus İhtilali konusundaki dizi yazısı da aynı doğrultudadır.Bu yazıda Rusya'daki ihtilal girişimleri 1905'e kadar doğru bir sergilemeyle anlatılmaktadır. Ne var ki 1917'de olanlar ın altında yatan olgular ve eğilimler verilmemektedir. Gene kasım başından itibaren Gorki'nin"Çocukluğum" adlı yapıtı da tefrika edilmeye başlanmıştır. Gorki Tür kiye'deki gazete okuyucular ının tanıdığı bir isimdir. Nitekim 1908Meşrutiyet hareketinden sonra Tanin Gazetesi Gorki'nin "Ana" sinitefrika etmiştir.

c)  Bütün bu ayr ıntılı haber ak ımına kar şın olaylara daima bar ış açısından bak ılmıştır. Bunu da doğal kar şılamak gerekir. O günlerdeOsmanlılar ın içinde bulunduğu zor koşullar bar ış özleminin bir kat dahaartmasına neden olmuştu. Hatta 1917 yılını bir bar ış özleminin dışa

Page 431: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 431/516

436 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

vurulduğu yıl olarak da niteleyebiliriz.d) Haberlerde kullanılan kavram ve deyimler belli bir açıklıktan

yoksundur. Bunu birkaç örnekle açıklayalım. Bilindiği gibi Sovyet de-yimi yerine uzun bir süre "Şura" sözcüğü kullanılmıştı. Ne var ki1917'deki haberlerde şura sözcüğüne rastlanmıyor. Onun yerine "ce-miyet", "meclis" gibi sözcükler kar ışık bir şekilde kullanılmakta. Sos-yal demokrat, ihtilalci sosyalist vb. deyimler de birbirleriyle arekesityapacak biçimde yer alıyor. Bunlar ı dikkatli bir okuyucu bile (o günler için) birbirleriyle rahatlıkla kar ıştırabilir. "Bolşevik" sözcüğü yerineMaksimalist, "Menşevik" yerine de Minimalist deyimleri kullanıl-maktadır. Bu sözcükler bilindiği gibi Bolşevik ve Menşevik kelimele-rinin aynen çevirisidir. Nitekim Maksimalist deyimi yerine bazı dergiler "Azamiyun" kavramını kullanmaktaydılar. "Bolşevik" sözcüğüneancak kasım ayı sonunda birkaç haberde rastlıyoruz. O haberlerde"Bolşeviki" diye kullanılan bu deyim uzun süre aynı şekilde kullanıl-mış, ancak 1918 sonlar ına doğru "Bolşevik" denmiştir.

Tüm bu kavram kar ışıklıklar ına, bir yerde sol hareket hakk ındaki bilgi dağar ının zayıflığından kaynaklanan karmaşaya rağmen, 1917 yılı 

"Sabah" koleksiyonu bir noktayı olanca açıklığı ile ortaya çıkartıyor.İletişim olanaklar ının sınırlı oluşu, savaşın getirdiği k ısıtlamalara kar şın basının dünya olaylar ı, özellikle komşularda olan bitenle ilgisi bugüneoranla daha yoğun ve ayr ıntılıdır. Irak-İran savaşı, Lübnan'da gelişenolaylar, Sovyetler Birliği'ndeki son değişimler, hatta Körfez Savaşı bile

 basınımızda aynı düzeyde ilgiyi uyandırmamıştır. Tek sayfalı "Sabah"20-25 sayfalı gazetelerimizin birçoğundan daha fazla haberle doludur.Bunun üzerinde sanır ım düşünmemiz gerekir.

Page 432: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 432/516

EK 2 CAMİBAYKUT ve

"OSMANLILIĞIN ATİSİ" R İSALESİ 

1946 yılını hatırlayanlar Cami Bey'in adının yeni kurulan Demokrat

Parti'nin adı

yla birlikte anı

ldı

ğı

bilirler. Özgürlükçü, bir başka de-yimle demokrat, ileri görüşlü, aydın Cami Bey... Tan, Yeni Dünya veGörüşler'in yazar ı Cami Bey... Ne yazık ki ansiklopedilerde isminerastlamak mümkün değil. Meydan Larousse'un ekinde k ısa bir yaşamöyküsü var. O da yanlışlarla dolu. Halide Edip, Türkün Ateşle İmtiha-nı'nda onu şöyle tanıtıyor:

"Cami Bey en eski ve en gerçek Türk liberallerinden biriydi. Ab-dülhamit devrinde genç bir zabitken Fizan çöllerine sürülmüş, bir haylide sergüzeşt geçirmişti. Nihayet, memleketin en büyük vatanseverle-rinden olan Trablusgarp Valisi Recep Paşa onu yaver olarak ajmıştı Cami Bey, Abdülhamit'in tahttan indirilmesinde rol oynayanlar ın ara-sında idi ve ilk Millet Meclisi'ne (Osmanlı parlamentosu) Fizan mebusuolarak gelmişti. İttihat ve Terakki'nin iktidara geldikten sonraki bazı vaziyetleri kar şısında hayal k ır ıklığına uğrayarak muhalefete geçmişti.

Bununla beraber muhalefetten de yüzünü pek çabuk çevirerek ayr ılmıştı ve siyaseti ebediyen bırakmaya karar vermiş olmakla beraber, Türki-ye'nin bu ölüm kalım mücadelesine ister istemez katılmıştı. BilhassaAdana kitallerinden ve İzmir'in işgalinden sonra, İtilaf kuvvetlerininTürkiye'yi ortadan kaldırmak istemeleri ona bu karar ı verdirmişti. Evet,tek ihtimal bu mücadeleye bağlı idi..."

"... Ta ilk zamandan, tabiatındaki mistik cephe onu MahatmaGandi'nin pasif mukavemet esasına inandırmıştı. Belki siyasette bu eniyi usuldü. İnsanlar ın içindeki hayvan taraf ı, ister müdafaa ister müca-

Page 433: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 433/516

438 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

delede olsun, etraflar ına daima zarar getirmiştir. Acaba bekanın tek ihtimali, pasif mukavemet değil miydi? İşte Cami Bey'in ileri sürdüğüdeliller bunlardı. K ısa sürmekle beraber, milli mücadele devrindekihizmetleri manidardır..."

Cami Bey 1918 mütarekesinde Milli Mücadele'ye inanan, hattaonu örgütlemeye çalışan bir kişi olarak görülür. Yunan işgali sırasında,Ege'de Kuvai Milliye'nin ilk örgütleniş dönemine katılır. İzmir'in işga-linden sonra toplanan Şûrayı Saltanat'a İzmir Müdafa-i Hukuk Cemiyetiadına katılır. 26 Mayıs 1919'da toplanan Şûra'da şu konuşmayı yapar:

"Efendim, bendeniz İzmir vilayetinin merkezi ve Türk aksamıylaMenteşe ve İzmir livalar ından cereyan eden fevkalade hali İzmir Mü-dafa-i Hukuk Cemiyeti adına arzedeceğim. Daha evvel Ayan azasın-dan Seyit Beyefendi lâyıki veçhile anlattılar. Orada vukua gelen işgal işiOsmanlı memleketlerinin diğer muhtelif yerlerinde görülen işgaller mahiyetinde değildir. Akdeniz'in Doğu bölgesinde birtak ım emeller 

 besleyen devletler, daha evvel kendilerine çizmiş olduklar ı hudut mın-tıkalar ına girmiş oluyorlar demektir. Ve bunun için orada tahaddüs edenasayişsizliği ileri sürdüklerini görüyorum. Eğer muhterem kabine aza-

lar ı aldıklar ı tedbirler hakk ında bize izahat vermiş olsaydılar bu asa-yişsizliğin derecesini ve Birinci Ferit Paşa kabinesinin bu asayişsizliğiaçığa vuran bazı tedbirleri alması sebeplerini soracaktım."

Kuşkusuz bu sorulara Damat Ferit Paşa kabul edilebilecek ya-nıtlar verememiştir. Daha sonra Cami Bey basına verdiği demeçlerdesürekli olarak Ege ve Aydın dağlar ında işgale kar şı silahlanan kuvvet-lerin asayişi bozmak değil, asıl asayişi o güne kadar görülmedik ölçüdesağlamakta oluşlar ını söylemiştir.

Cami Bey, Mayıs 1919 ayı içersinde kurulan Milli Ahrar Fır-kası'na da kurucu üye olarak katılmış ve f ırkanın yaşadığı k ısa süre bo-yunca Genel Sekreterlik görevini üstlenmiştir. Nitekim bu görevleAmiral Bristol'u (ABD elçisi) ziyaret eden ve işgaller hakk ında bilgiveren heyette de bulunmuştur. Cami Bey 1919 seçimleri öncesinde ve

sonrası

nda, İstanbul'da, Anadolu'daki direniş hareketinin önde gelensavunucular ı arasında yer almıştır.

Adıvar'larla Anadolu'da 

16 Mart'ta İngilizlerin İstanbul'u işgal etmesi üzerine Adnan (Adıvar)Bey ve Halide Edip'le birlikte Anadolu'ya kaçarlar. Bu kaçış serüveni

 başlarken Cami Bey'in içinde bulunduğu durumu Halide Edip hanımşöyle anlatır:

"Cami Bey sordu:

Page 434: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 434/516

Cami Baykut ve "Osmanl ıl ı ğ ın Atisi" Risalesi 439

Bu geceyi İstanbul'da geçirmeniz tehlikeli olmaz mı?Öyleydi. Fakat benim için bu bir mecburiyetti. Cami Bey de çok 

üzgün gözüküyordu. Çok güzel, genç bir kar ısı, en büyüğü 15 yaşında,en küçüğü 9 aylık olmak üzere 5 çocuğu vardı. Onlar ı bir hafta ge-çindirecek kadar bile parası yoktu. Hemen o gün bir dosttan borç al-maya karar verdik. Başını iki elleri arasına alı p sık ışını hiç unut-mam..."

Ankara'ya bu koşullar altında kaçan Cami Bey, ilk Meclis'e Aydınmilletvekili olarak katılmış ve ilk kabinede de İçişleri Bakanı olarak görev yapmıştır. Ankara hükümetinin en zor günlerinde bu göreviyapan Cami Bey, sonra istifa etmiş ve Roma'ya Milli Hükümetin ilk temsilcisi olarak atanmıştır. Bu olayı da Halide Edip'in kalemindenyansıtalım:

"... İlk feda edilen Cami Bey oldu. Dahiliye Vekili olarak Meclis'tedaima Mustafa Kemal Paşa'yı tutmuştu. Fakat Meclis Dahiliye Veka-leti'ni şiddetle tenkit ettiği zaman, Mustafa Kemal Paşa Cami Bey'i tut-madı. Bunlara Cami Bey'in kendisinin cevap vermesini söyledi. Verdiğicevaplar alk ışla kar şılanmış olmasına rağmen Cami Bey istifa etmişti.

Bundan biraz sonra Cami Bey Roma'ya ilk mümessil olarak gitti.Kendisi aleyhine birçok propaganda yapılıyordu. Bunlar ın asılsız ol-duğu anlaşıldıktan sonra bile Cami Bey siyaset hayatından çekilerek,kendi şahsi ve mütevazi hayatına döndü."

Bizim kuşağımız yetmişine yaklaşmış olan Cami Bey'i verdiğidemokrasi sınavı ile tanır. O, bütün çalışmalar ının ödülünü alamadan,Tan faciasının rüzgar ının altında gazetesini, yazma olanaklar ını yitire-rek, köşesine, bir daha dönmemek üzere çekildi.

"Osmanlılığın Atisi" Adlı Risale 

Üzerinde duracağımız "Osmanlılğın Atisi" adlı risale 48 sayfadan olu-şuyor. Yazımı 5 Ocak 1912'de bitmiş ve yazarlan arasında bulunduğu

İfham gazetesi taraf ı

ndan bası

lmı

ştı

r. Risalenin içeriği, alt başlı

klar iti- bar ıyla şöyledir:Osmanlılığın Atisi-düşmanlan, dostlar ı.- Türkler ve Haçlılar - Balkanlar bir düşman memleketi idi- Rumeli bizim müstemlekemizdi- Memleket Türk ve Arap ekseriyeti üzerine istinad etmelidir - Islahat meselesi- Akvam-ı Hıristiyaniye daima ayr ılmaya mütemayildir - K ır ım Muharebesi

Page 435: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 435/516

440 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

- İngiltere ve İslam - Sultan Abdülhamid'in Şimendifer politikası - Hindistan İngiliz Şark siyasetinin mihveridir.- İngiltere ve Devlet-i Osmani- Rusya ve Fransa- Alman ve İngiliz rekabeti- Sultan Abdülhamit ve Alman siyaseti- Devr-i Cedit ve Alman siyaseti- Osmanlı Siyaseti Müstakilesinin Harici Hedefleri- Siyaseti Dahiliye ve Hariciye arasındaki ahenk - İttihad-ı İslam Hıristiyan tazyikinin bir neticesidir - İttihad-ı İslamı esaret altında terbiye gören İslamlar vücuda ge

tirecektir Bu bölümlerde Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa'dan çekilme-

sinin nedenleri incelendikten sonra, "ne yapmalıyız?" sorusuna da"Anadolu'ya dönmek" ve "İslam birliğini kurmak" olarak yanıt verili-yor. Cami Bey'in düşünceleri kitabın yazılışından tam sekiz yıl sonra,işgalci emperyalist ülkelere kar şı oluşan Anadolu direnişinde eskilerin

deyimi ile "Kuvveden fiile" çık ıyor, yani somutlaşıyor.Cami Bey Hıristiyan dünyasının Türkler'e kar şı oluşunu Haçlı se-ferlerine bağlamaktadır. Bu konuda şöyle yazmaktadır: "Ön Asya'ya veİslamlar ın egemen olduğu yörelere o tarihte (Haçlılar dönemi) girenTürkler, Haçlılar önünde eğilmeye başlayan İslam ülkelerini metin bir el ile kaldırdılar. Bu yağmacı şövalye sınıf ını geldikleri yere kadar sür-düler. İşte Hıristiyan Avrupa'nın nazar ında Türkler'in hâlâ affedilmemiş olan cürmü budur."

Bu yaklaşıma dayanarak Osmanlılar ın, daha doğru bir deyimleTürkler'in Türk ve İslam unsurlar ın yoğun olduğu Anadolu'ya ve Ön-asya'ya çekilmesini tek çare olarak niteleyen Cami Bey, bu konudakidüşüncelerini şöyle yazmaktadır:

"Devlet-i Osmaniye artık Asya'ya çekiliyor ve tam manasıyla Asya

İmparatorluğu oluyor. Bazı

lar ı

bu tebeddüle hiçbir zaman razı

olmuyor ve Balkan Yar ımadası'ndan kabilse bir kar ış daha fazlasını elde bulun-durarak Avrupa devleti kalmak istiyorlar. Hakikatte bu yanlı bir görüş-tür. Çünkü hükümet-i Osmaniye hiçbir zaman Avrupa devleti olma-mıştı. Ancak şevketli zamanında Avrupa'da müstemleke sahibi olmuş 

 bir A^ya hükümeti idi.""... Osmanlı  İmparatorluğu'nun asıl vatanı, yaşam gücünün kay-

nağı, ağırlık merkezi Asya'da bulunurdu. Ve her vakit Avrupa'dan zap-tetmiş olduğu bu müstemlekeleri asıl vatanına tercih etme gibi yanlı bir siyaset takip ettiğinden dolayı mutazarr ır olmuştur."

Page 436: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 436/516

Cami Baykut ve "Osmanl ıl ı ğ ın Atisi" Risalesi 441

Bu noktada Von Der Goltz Paşa'nın bir makalesinden yaptığı  şualıntıya değiniyor:

"... Avrupa'daki vilayetlerini k ısmen veya kamilen ve hatta Bo-ğaz'ın ötesindeki bütün yerlerini kaybetmek şartıyla bile olsa devletinAsya'daki unsuruna avdet etmesinin ak ıllıca bir hareket ve güç kaynağı olacağını iddia ediyor."

Ve Balkan Savaşı'yla bu noktaya gelindiğini söyledikten sonra şusorular ı gündeme getiriyor: Bundan sonra Osmanlı  İmparatorluğu'nunağırlık merkezi neresi olacaktır? Uygulamada Saltanat ve Hilafet poli-tikası ne doğrultuda olmalıdır? Cami Bey bu sorular ının yanıtını iktisadikalk ınma noktasına önem vererek açıklıyor.

"İnkişaf ı içtimai ve zihni ancak ve ancak refahı umumiyenin is-tihsali sayesinde mümkündür" diyerek Anadolu ve diğer Asya toprak-lar ına çekilen devletin güçlenmesini buna bağlıyor. Ekonomik kalk ın-madan sonra "İkinci derecede maarif-i umumi ve tedrisat umurundaesaslı bir teceddüt lazımdır" diyor. Hatta bu konuda şu ilginç düşünceyide ortaya atıyor: "... Herhalde bundan sonra çok okutmak ve memur yapmak için değil, adam yapmak için okutmak lazım gelecektir."

Osmanlı İmparatorluğu'nun dayanması gereken iki unsurun Türk-ler ve Araplar olması gerektiğini vurgulayan Cami Bey, başkentin deAnadolu içlerinde bir yere çekilmesi gerektiğini vurguluyor:

"Devletin yenileşmesi ve selametine ciddi surette teşebbüs edecek  bir büyük hükümdar merkezi saltanatı memaliki Türkiye ve Arabiyenin birleştiği hat üzerine, Konya ve Kayseri'ye ve belki de daha cenubanakil etmesi icap eder."

"... İstanbul bir belde-i Sultaniye olmak üzere kalmakla beraber Devleti Osmaniye'nin merkezi idare ve askeriyesini artık Türk ve Arapmemalikinin kesiştiği hat üzerine nakil etmesi, Anadolu, Suriye, Irak vegelecekteki Kürdistan şimendiferlerinin ulaştığı bir yerde tesis eylemesi

 bir askeri ve siyasi zorunluluğun sonucu olarak meydana gelecektir."Böylece başkent sorununun Anadolu direnişinden daha önce tar-

şı

ldı

ğı

meydana çı

kmaktadı

r.Islahat meselesine bir yabancı yazarm bak ış açısından değinerek,Osmanlılar'ın gerçekleştirdiği bütün ıslahatlar ı iki grup altında topla-maktadır. Hıristiyanlar ı himayeyi amaçlayan ıslahatlar ve Türkiye'yeyönelik ıslahatlar. Bu konuda şu örneği de vermektedir:

"1876'da, Kanun-i Esasi ilan olduğu hengâmda Avrupa'ya kar şı şöyle söyleniyordu: Siz bu veya şu vilayet için ıslahat talep ediyorsu-nuz, halbuki biz devletin bütün vilayetlerine şamil olmak üzere dahageniş ıslahat veriyoruz. Bundan fazla daha ne istiyorsunuz."

Islahatlar ın büyük çoğunlukla Osmanlı İmparatorluğu içersindeki

Page 437: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 437/516

442 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

azınlıklan himaye etmek amacıyla yapıldığına ustaca değinen CamiBey, kitabının daha sonraki bölümlerinde İngiltere, Rusya, Fransa'nınOsmanlı topraklan üzerindeki emellerinden bahsederek  şu yargıyı önemle öne çıkarmaktadır: "... Türk'ün Avrupalılaşmasına, yani kuv-vetlenmesine yine Hıristiyanlar mani oluyorlar ve olacaklar." İngiltereile dost olabilmenin koşulunu ise şöyle açıklıyor:

"... Evet, İngiltere ile dost olabilmek için Akdeniz'in bir  İngilizdenizi olmasına ve Suriye'yi Mısır'a, Irak'ı Hindistan'a ilhak ederek etkialanlar ını Batıya doğru, yani İskenderun körfezine kadar geniş-lemesine ve Anadolu'da bir Konya prensliği halinde kalmaya razı ol-malıyız." Görülüyor ki Cami Bey risalesinde İngiliz emellerinin Sevr antlaşması koşullannı gündeme getirdiğini daha 1912'de görmüş veyazmıştır.

Page 438: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 438/516

EK 3 Bir Müzmin Muhalif, Bir Yalnız Adam:

DOKTOR RIZA NUR  

Doktor R ıza Nur, 1908 sonrasının siyasi gündemine imzasını koymuş 

 politikacı

lar ı

n önde gelenlerinden biri. Meşrutiyet Meclisinde millet-vekili, bağımsızlık savaşında bakan, 1928 yılına kadar adı hemen her yayın organında görülen bir kişi... Şimdi kaç kişi tanıyor onu? Tarihkitaplar ından çıkartılmış, ortaçağın karanlık dönemlerindeki gibi, sankiafaroz edilmiş. Bir dönemler ismini yüksek sesle yinelemek bile cesaretişi sayılmış. Gerçek o ki ısrarla unutturulmuş. Nedenini soranlara ise tek 

 bir yanıt verilmiş: Gazi'ye muhalif. Aslında Doktor herkese muhalif;döneminde, Gazi'nin muhaliflerine bile muhalif. Temelde kendisiyle

 bile bar ışık olmayan bir yapısı var. Ona göre kimse işinin ehli değildir.En iyiyi, en doğruyu o bilmektedir. Ruhbilimciler bu tutum ve davra-nışta olan tiplere ne ad verirler? Ama yazılar ından, anılar ından anlaşılaniç huzurunu hiçbir zaman bulamayan bir insan olduğudur.

H.V. Velidedeoğlu, R ıza Nur'u şöyle tanımlamaktadır: "Dr. R ıza Nur Bey, meclis üyelerince pek sevilmezdi. Önlemesine, (yani köşeleri

öne arkaya doğru) giydiği kuzu derisi k ıvırcık bir kalpak, haki renkli bir giysi taşırdı... Dr. R ıza Nur Bey'de büyüklük hastalığı vardı. İlk hü-kümet kuruluşuna göre Meclis'in başkanı, aynı zamanda icra vekilleriheyetinin de başkanı idi. Bu nedenle hükümet programını Meclis'in

 başkanı olan Mustafa Kemal Paşa okuyamazdı. Bunu Meclis'te MilliEğitim Bakanı Dr. R ıza Nur Bey okudu. Kendisini ilk kez mecliste buvesile ile dinledim. Hamdullah Suphi Bey'in yar ısı kadar hatipliğiyoktu. Fakat düzgün konuşuyor, elindeki metni, kandır ıcı pozlarlaokuyordu. Sanıyorum ki bu programı Mustafa Kemal Paşa'nın yerine,onun temsilcisi olarak okuduğunun bilincini taşıyordu."

Velidedeoğlu bu noktada bir dip notla R ıza Nur'un Eğitim Bakanı olarak kar ıştığı bir olaya değinerek onun "yaratılış bak ımından daküçük adam olduğunu" belirtmektedir. Gerçekten de o günlerde Ankara

Page 439: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 439/516

444 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

idadisinde meydana gelen bir olayı Velidedeoğlu ile R ıza Nur'un anla-tışı o kadar farklı ve Doktor'un kendini haklı çıkartmak için söy-ledikleri öylesine suçlayıcıdır ki insanın kuşkular içersine düşmesineyeterlidir. R ıza Nur için doğru adam, bilgili insan yoktur, kendi mesle-

ğinde yükselenler, örneğin bir Besim Ömer Paşa için söyledikleri şa-şırtıcıdır. Hani MFÖ diye bilinen pop grubunun ünlü şark ısı gibi insanın"sen neymişsin be abi" diyesi gelmektedir.

***

Dr. R ıza Nur 1908 Meclisine İttihat ve Terakki'nin listesindengelmiştir. Cemiyetin üyesidir, fakat k ısa sürede muhalefete geçecektir.Hürriyet ve İtilaf ın kuruluşunda önde gelen bir rol oynamıştır. Ne var ki sonralar ı yayınladığı "Hürriyet ve İtilaf ın İç Yüzü" adlı kitabındaDamat Ferit'ten Gümülcineli'ye kadar yere batırmadığı kişi yoktur.Oysa Meclis'te önce "Hizbul cedit"i oluştururken, sonra da bunu parti

 biçimine dönüştürürken heyecanlıdır. İnançlıdır. O günlerdeki çabasını "Hayat ve Hatıratım" adını verdiği anılar ında şöyle anlatır:

"Benim gayem ittihatçı aleyhine ne kadar kuvvet varsa hepsinitoplamak idi; daha aleyhe sevk edilebilecek bir kuvvet, hatta kar ıncavarsa, onlar ı da alı p birleştirmek idi. Yalnız askeri istemiyorduk. Hal-

 buki ittihatçılar daima askere, orduya istinat ediyorlardı. Bu ise pek muzır bir  şeydi. Askerin, ordunun siyasi f ıkralara girmesi, siyasetleuğraşması bir çok mahzurlar ı havidir. Bir defa orduya tefrika sokup di-siplini, vahdeti kaybettirir. Sonra ikide bir hükümeti indirir, bindirirler,hükümette istikrar kalmaz. Bu da pek muzırdır. Hükümetler kanunladeğil, kuvvetle çıkar, inerler, pek fena şeydir. Sonra da muzın, milita-rizm hakim olur. Bu da devleti öldürücü müthiş bir mikroptur. YaniYeniçeri zorbalığı meydan alır." Bütün bunlar ı ileri süren Doktor, bu

 paragraf ın sonunda şunlar ı da söylemekten kendini alamaz: .".. Biz ev-vela ne kadar hüsnüyetle muhalefet yapıyorduk. Lakin kar şı-mızdakileri meşru vaziyete gelmez görünce biz de çığırdan çıktık. Bir müddet ittihatçılara (Memurlar ı f ırkaya almayın) dedik. Dinlemediler.

Sonra biz de aldık. Nihayet askerlerle de işe giriştik".Görüldüğü gibi anılar ında zaman zaman içtenlikle özeleştirilere deyer vermekten çekinmemiştir. Ne yazık ki bu içtenliğin ve gerçek-çiliğin payını saptamak mümkün değildir.

***

Dr. R ıza Nur'u tüm ruhsal yapısıyla tanımamıza yardım edecek kaynak onun "Hayat ve Hatıratım" isimli anılar ıdır. Bu anılar ve bazı yapıtlar ı el yazısıyla British Museum'un şark yazmalar ı k ısmında O.R.12951 numara ile kayıtlıdır. Aynca gene aynı kütüphanede O.R. 12588,O.P. 12589 ve O.R. 12590 numaralan ile kayıtlı diğer el yazması eser-

Page 440: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 440/516

 Bir Müzmin Muhalif, Bir Yalnı z Adam: Doktor ... 445

leri bulunmaktadır. Bunlar ın yeni alfabe ile basımı 1968 yılında dörtcilt halinde Altındağ Yayınevi taraf ından gerçekleştirilmiş ise de k ısasürede toplatılmıştır. Anılarla ilgili olarak Cavit Orhan Tütengil üçmakale yayınlamış, sonra bunlar ı bir kitap haline getirmiştir. Tütengil

 bu makelelerinde R ıza Nur'un özellikle Mustafa Kemal'e yönelik eleş-tirilerini ele alı p, çürütme çabasındadır.

Anılar ın birinci cildi çocukluk, eğitim dönemini kapsar. Buradakendi cinsel yaşamını da eleştiren bir hırçın üslubun izlerini görürüz.İkinci ciltte ise Meşrutiyet sonrası siyasi yaşamı ön plana çıkmaktadır.Bu bölümde de zaman zaman acımasız diyebileceğimiz bir tarzda çev-resini ele almaktadır. Örneğin İttihat ve Terakki'nin silahşörleri tara-f ından öldürülen Ahmet Samim'le ilgili bölümde bir yandan AhmetSamim'in yiğitliği ve bile bile ölüme gittiği anlatılırken, diğer yandanda onun kendi sevgilisini nasıl ayarttığını ve hamam parasını bile do-laylı bir biçimde kendinden aldığını hikaye etmektedir. Bunun içten vegerçekçi bir anlatım mı, yoksa bir ruh halinin hezeyanlar ı mı olduğunutesbit etmek çok zordur. Böbürlenme, çevresindekileri kim olursa olsunaşağılama anılar ın her noktasında kendini göstermektedir. Bağımsızlık 

savaşı ve Lozan'ın yansıtıldığı üçüncü cildin sonundaki şu satırlar ı iseDr. R ıza Nur'un iç dünyasındaki kaygıyı, çelişkileri bir ölçüde yansıtır:"İşte buraya kadar. Ben hem meb'usum, hem vekilim, hem muahade-lerde bulundum. Hem amilim, hem işlere tamiyle vak ıf ım. Ve iç yüz-lerini biliyorum."

***

Dr. R ıza Nur birinci ve ikinci mecliste önemli görevlerde bulun-muştur. Milli Eğitim ve Sağlık bakanlıklar ı ile Sovyetler Birliği ile ya-

 pılan anlaşmada ve Lozan'daki heyetlerimizde murahhas olarak yer al-mıştır. Anılar ında bu olaylar ı ve dönemin tüm siyasal gelişmelerinikendi görüş açısıyla ele alır ve yansıtır. R ıza Nur'un eleştiri oklar ındankimse kendini sak ınamaz. Mustafa Kemal onun açısından baş despottur.İsmet Paşa da yanındaki iki numaradır. Bu iki lideri eleştirirken sanır-

sınız ki muhaliflerin yanında yer almıştır. Hayır. Karabekir, Ali Fuat,Refet Paşalar, Fethi, Rauf, Adnan Beyler. Aklınıza kim gelirse Nur'unmitralyözünün atış menzilindedir. Kendisine göre eğer işlerin başındaya da bir yerinde o olmazsa her  şey berbat olacaktır. Örneğin, Sovyet-ler'e giderken Bakü'de rastladıklar ı Memduh Şevket'ten (Esendal) şöylesöz etmektedir:

"Burada Memduh Şevket adına bir mümessilimiz vardır. KaraKemal'in adamı olmakla meşhurdur. Muhtar hariciye vekili iken tayinetmiş. Baktım ki aklı selim sahibi bir adam, iyi bir tahsil görmemiş, heleAvrupa dili hiç bilmiyor ama işleri orada pek iyi döndürüyor. Hoşuma

Page 441: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 441/516

446 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

gitti. Muhtar yegane iyi iş yapmıştır, o da Memduh Şevket'i burayatayin edişidir"

Dikkat edilirse, şu k ısa bölümde bile hem Memduh Şevket hem deMuhtar Bey eleştirilerden nasiplerini almışlardır. Bu örnekleri alabildi-ğine çoğaltmak mümkündür. Ne var ki bir tarih araştırmasının sınırla-r ını burada zorlamak istemiyorum. Çünkü olaylar ın gerçeklik payının

 belirlenmesi için bir çok belgeye ihtiyaç var. Sanır ım düşünce ve araş-tırma özgürlükleri konusunda bugünkü açık ve dolaylı bask ılar kalktı-ğında bu değerlendirme daha iyi yapılabilecektir. Biz gene Dr. R ıza

 Nur'un özel yaşamındaki bunalımlara dönelim. Doktor'un kar ısıylailişkileri ak ıl almaz boyutta sorunludur. Kar ısının ailesiyle geçinemez.Onlar ı anılar ında madrabaz, her türlü oyunu oynamağa müsait kişiler olarak tanıtır. Kar ısından da nefretle söz eder. Kadın morfinmandır.Zaman zaman hastaneye yatır ılır. Her keresinde büyük olaylar yaratır.1927'den sonra, Doktor kendi isteğiyle (Başına bir şey geleceği korku-suyla) Paris'te yaşamaktadır. Milletvekili maaşı, sonra da"emekli maaşı oraya gönderilmektedir. Buna rağmen parasal sık ıntılar ı vardır. Her şeyekar şın hızlı bir çalışma temposu içerisine girmiştir. O günlerini şöyle

anlatmaktadır: "Bunlara rağmen müthiş çalışıyorum. Yine zorla beniyemeğe kaldır ıyorlar, kitabı bırakamıyorum. Ak şama kadar aç kalaca-ğım. Tırnaklar ım cadı tırnaklar ı gibi uzuyor, içi de simsiyah kir. Hergünkeseyim diyorum, fakat bir türlü vakit bulamıyorum, yar ın diyorum.Sakalım da öyle. Papaz gibiyim. Evde banyo var, fakat lüzumu kadar 

 banyo da alamıyorum. Hasılı pis bir adam oldum. Halime ben de iğre-niyorum. Fakat çare yok. Derler ki başımı kaşıyacak vaktim yok. Öy-leyim." Bu arada İstanbul'dan muntazaman gazeteler gelmekte, böyle-likle R ıza Nur iç politikayla da yak ından ilgilenme olanağı bulmaktadır.Doktor'un bir haber üzerine yazdığı şu satırlar Gazi'ye olan tepkisininen masum ifadesidir:

"26 Mart 1928 tarihli İkdam gazetesindeki Mustafa Kemal'e 'Türk devletinin banisi' diyorlar, ne kadar yalan. Yine aynı nüshada "Büyük 

müncinin resmini eski kitaplardaki besmele yerine sahifeyi ihtiramageçiyoruz." diyor. Bu ne vahim şey. Besmele yerine Mustafa Kemal'inresmi... Demek Allah yapıyorlar. Bu kadar ı Abdülhamid'e de denme-mişti. Herif seda yerde Allanın gölgesi idi 'Zillüllah-ı fil arz...' "

***

Yeni harflerin kabulünü de eleştiren Dr. R ıza Nur anılar ında şun-lar ı yazmaktadır:

"Şunu söylerim ki bu yazı ile kütüphanelerde asırlardan beri yı-ğılmış olan eski Türk hazine-i irfanı mahfolmuştur. Şu Yakup Kadri nealçak bir dalkavuktur. Yeni yazıya meth, eski yazıyı zemmeden müthiş 

Page 442: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 442/516

 Bir Müzmin Muhalif, Bir Yalnı z Adam: Doktor... 447

ve mantıksız makaleler yazdı. Birinde diyor ki "Kütüphanelerdeki ki-taplar sıf ırdır. Hiç bir k ıymeti yoktur. Toz pislik yığınıdır." Celal Nuride, "Eski kitaplar ı Beyazıt meydanına doldurup yakmazsak bu milletkurtulmaz." diyor. Bu ne müthiş bir cinayet, büyük bir ahmaklık, derin

 bir cahillik... Yakup Kadri çok aşağılık şey, ittihatçılar ın dalkavuğu idi,onlar gidince derhal aleyhlerine döndü. Bu sefer Mustafa Kemal veİsmet'i buldu."

Yeni harflerin k ısa sürede yaygınlaşmaması basında önemli bu-nalım yaratmıştı. Yakup Kadri bu konuda iki makale yayınlamıştı.Bunlardan birincisinde buhranın nedenini yeni harflerin kabulündensonra satışlar ın düşmesine bağlamıştı. İkincisinde ise devletin bir basıntekeli kurmasına kadar uzanan bir öneriyi gündeme getirmişti. Dr. R ıza

 Nur bu konuyu da anılar ında eleştirmektedir: "... Çare olarak bu sefer devletin matbuat monopolü yapmasını tavsiye ediyor. Ne ak ıl, ne ak ıl.Yahu bu görülmüş bir şey mi? Matbuat inhisar kabul eder mi? Eğer in-hisar lazımsa zaten bütün matbuat elinizde. Daha ne inhisar yapacaksı-nız? Bu ona sümme katildir, derhal öldürür. Zaten ölmüş, bir zehir dahavermek gayretin haddidir. Şeker monopol, petrol monopol, her  şey

monopol, monopol... Üstte bir de bu. Yak ında ekmek ve su da... Ta-mamdır."Serbest Fırkanın kurulması Doktor'u şaşırtır. Olayı nasıl yorumla-

yacağını bilemez. Ağaoğlu Ahmet'in bir demeci üzerine şunlan yazar:"... Demek yeni f ırka, eski f ırkadan başka bir şey değildir. Sade bundaİsmet'in adı Fethi olmuştur." Bu arada Ağaoğlu Ahmet'e saldır ılar ını sürdürür:

"... Bu adam şeker suistimali ile zengin olmuştur. Bu işleri bilirim.Zavallı Fethi. Fırkasının heyet-i idare azası bu. Bir de kara cahil Di-yarbak ırlı Fevzi. Katibi de Nuri. İkisi de Hürriyet ve İtilaf meb'uslar ını da almıyorlarmış. Onu da aldırmayan Mustafa Kemal'dir. Zaten Fethive Nuri de ikide bir Yalova'ya gidip ona rapor veriyorlar. Yeni emirler alıyorlar." Zaman zaman Fethi'ye de k ızıyor, İzmir'de korkak davran-

ğı

söyleyerek miskinlikle suçluyor. Yunus Nadi'nin gazetesindeçıkan bir karikatür - yorum üzerine yazdıklar ı ise düşüncelerini daha bir açık k ılıyor: "Yunus Nadi'nin Cumhuriyet gazetesinde bir resim var. Bir 

 bilardo içinde iki yuvarlak var: Biri İsmet, diğeri Fethi. Bir istaka var,tutan yok, görünmüyor. Altında müsademci efkar' dan barikayı hakkikatçıkar yazılı. Pek nefis ve bütün bu f ırka oyunun iç yüzünü beliğ bir su-rette ifade ve aynı zamanda istihza eden bir levhadır. Bilardo oynanıyor,

 bilyeler bu iki adamın kafası. Fakat bu oyunu oynayan gizli duruyor.Bu da Mustafa Kemal'dir. Bu vuruşmadan hakikatta çıkmayacak demek istiyor. O vakit istibdattan bunalan halk ve matbuat taşmış, türlü ser-

Page 443: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 443/516

448 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 bestlik yapmışlardı. Onun gibi zaar..." Serbest Fırkanın kendini feshet-mesinden sonra bu olayı Gazi'nin Fethi Bey'i, İsmet Paşa'yı tedip içinkullandığı ama başaramadığı şeklinde yorumlayan R ıza Nur her ikisinide ağır şekilde suçlamaktadır.

***

Anılar ının son bölümü bunalımlar ının arttığını gösteren olaylarladolu. Artık kar ısıyla arası iyice bozulmuştur. Kadın işlettiği berber dükkanının sorumluluğunu da Doktor'a bırakarak İstanbul'a gitmiştir.O günleri şöyle anlatıyor:

"Milliyet Gazetesi hâlâ gelmedi. Hizmetçiler gitti, kar ı gitti. Altı gündür yalnızım, evi süpürüyorum. Sokağa gidip yiyeceği ben alıyo-rum. Gelip pişiriyorum. Sonra bulaşık yık ıyorum. Sanki başımda belaaksik değildir... Hasılı türlü türlü iş ve dert. Ne yapacağımı bilmem. Bir dürüst uyku uyuyup yemek yiyebilsem, bu çalışmamın zarar ı yok. Lo-kantaya gitmeye de vakit yok. Civar ımızda var, fakat hepsi de amelelokantası. Bunlarda yesem muhakkak midem bozulur... Sonunda berber de oldum. Bizim ilmi tetkikat, kitap ve yazı da bize elveda etti. Vakityok. Kuvvet ve hal de yok..." Bu arada bir yontucu onun büstünü yap-mıştır. O bunalımlı günlerinde belki de tek teselli kaynağı bu büst ol-muştur. Fakat büstün yapılışını anlatırken gene de iç dünyasındaki kibiriaçıklamadan edemez:"... Bak ıyorum heykelde yüzümde melankoliğim.Bak ıyorum samimiyet var. Hakikaten benim ruhum samimidir. Bak ı-yorum derin düşünce var. Daima kederliyimdir. Heykelde alnımdamüthiş büklümler var. Dedim (Bende böyle bir şey yoktur). Dedi (Sen bilmiyorsun okurken, düşünürken alnın eltuva içinde)".

**#

Kitabın sonlar ına doğru şu satırlar ı okuyoruz:"Şimdi buraya Cumhuriyet'in halini mümeyyiz vasıflar ını yazı p bu

eseri de bitiriyorum... Cumhuriyette bir kaç devir vardır: Klik teşkilidevri, Hürriyeti imha devri, terör devri, militarizm devri, istibdat devri,safahat, içki ve fuhuş devri, Favoritizm devri, kibr-u furur devri, dal-kavukluk devri, asrileşme devri, heykel devri, vurgun devri, ağır vergi-ler devri, mali ve iktisatı buhran devri, isyan devri, milli iktisat ve ta-sarruf devri, irfan ve tahsilde fetret devri... Bu devirler birbirinden ayr ı şeyler değildirler. Birbirine zaman ve her şeyce bağlıdır.

Bugün alınan tedbirlerin de para etmediğini görüyorum. Halk ınhoşnutsuzluğu değil, nefreti umumi ve şiddetlidir. Muhalefet ne içerde,ne de dışar ıda yapılamıyor. Fakat iktisadi buhran hem devlet ve milleti,hem de bu adamlar ın mevkilerini kemirip duruyor. Milletin içindemüthiş bir bora patlıyacağı günü bekliyor... Abdülaziz'e Namık Ke-maller, Ziya Paşalar, Ali Süaviler Avrupa'ya kaçı p neler yazmış, neler 

Page 444: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 444/516

 Bir Müzmin Muhalif, Bir Yalnı z Adam: Doktor... 449

yapmışlardı. Avrupa'da Abdülhamid'e ne uzun ve müthiş muhalefetyapılmıştı. Bunlar artık yapılamıyor ve yapan yok.... Artık ne hatıratyazacağım, ne de yeni bir eser. Benim için her şey bitti."

***

R ıza Nur'un anılar ının dışında bir çok kitabı vardır. Bunlar ın çoğuel yazması halindedir. Kendisi yapıtlar ıyla ilgili özet bilgiyi vermekte-dir:

Eserlerimin sayısı 71Boyum 1 metre 69 santimKitaplar ımın boyu 1 metre 37 santimKitaplar ımın ağırlığı 35 kilo 350 gr.Kitaplar ımın sahife adeti 17147Topal Osman adını verdiği "Gülgülü Operası"nda Recep Peker'e

"Doktor büyük karar sahibidir, yaşa Doktor." dedirterek kendisini öv-düren R ıza Nur Türkiye tarihinin önemli bir bölümüne tanıklık etmesi-ne kar şın, yazdıklar ı ve çelişkili ruh haliyle bir kenara itilmiş ve unut-turulmuştur. Eleştirilerine, karalamalar ına her zaman katılmak mümkündeğildir. Yazdıklar ı içersinde gerçek payını da çıkartmak için bugünartık kaybolmuş birçok belgeye gereksinim vardır. Ama gene de o dö-nemi irdelemeye açması önemli bir adımdır. Sık sık ileri sürülen bir savvar: Türkiye tarihi yeniden yazılmalı. Doktorun f ırtınalı ve duygusalkaleminin arkasında bu gereksinimi sezmemek mümkün değil. Gelecek kuşaklar sanır ım bu konuda bizlerden daha özgür bir biçimde gerçekleriyakalayı p değerlendireceklerdir.

Page 445: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 445/516

EK 4 ANKARA'DA BİR MUHALİF GAZETE "TAN" 

a) Ankara'da Muhalif Basın 

Milli Mücadele yıllar ının Ankara'sından basında dört gazete dikkatiçekmektedir. Bunlardan "Hakimiyet-i Milliye" bir anlamda hükümetinve Mustafa Kemal'in görüşlerini yansıtmaktadır. Yunus Nadi'nin çı-kardığı "Yenigün" de Mustafa Kemal'in görüş ve politikalar ı doğrultu-sunda yayın yapmaktaydı. Sonralar ı Yunus Nadi" Yenigün"ü kapatarak İstanbul'da "Cumhuriyet" gazetesini çıkartmaya başlamıştır.

"Yeni Dünya"mn sorumlu müdür ve başyazar ı Hakk ı Behiç'tir.Yönetim yeri olarak, "Ankara, Komünist Fırkası Merkezi Umumisinde(Yeni Dünya) matbaası" gösterilmektedir. Gazetenin başlığı üzerinde"Dünyanın emekçileri birlesiniz" ibaresi yer almaktadır. Başlıkta "Sey-yare" sözcüğü bulunmaktadır. Mete Tuncay bunu "Seyyare-i YeniDünya" olarak algılamaktadır. Fakat aynı başlık "Seyyare" sözcüğüÇerkez Ethem'in Kuva-ı Seyyare'sini de anımsatmak, onunla ilişkiyi

 belirtmek için de konmuş olabilir.

Eldeki sayılar ı incelediğimizde şu konulara değinildiğini görmek-teyiz:-  "Bend-i Yevmi: Gürcistan vaziyeti (Hakk ı Behiç)"-  "Kuvai Seyyare Muhabirimizin Telgrafnamesi-Kahraman

Kuvvai-Seyyare keşif kollan Sındırgı, Kula, Borlu üzerindedir"-  "York şimendifer memurlar ının grevi"-  "Mücahid-i muhterem Ethem Yoldaş gece şehrimize teşrif et

miştir."-  "Bend-i Yevmi: Muazzez misafirlerimiz" (İzzet ve Salip Pa

şalar ın Ankara'ya gelişleri üzerine Arif Oruç'un yazısı)- Yazı şöyle bitiyor: "Komünist (Yeni Dünya) Türkiye Komünistlerinin şükranını muazzez misafirlerine iblağ eylemekle şerefyap olur."

-  "İngiliz ceberrutu yık ılıyor - Hindistan İngiltere'nin mezar ı olacaktır." (Süleyman)

-  "Emek cephesinden bir zafer: Budolski'de bir lokomotif ima-

Page 446: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 446/516

452 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

lathanesi açılmıştır. İmalathane de 20.000 işçi vardır. Açılmazdan evvel30 lokomotif tamir etmiştir."

-  "Kuvai seyyare muhabirimizin telgrafnamesi- kuvvayi seyyaremüfrezeleri, Akhisar'ın on beş kilometre şimali şarkiyesindeki (Tahtacı)kariyesini işgal ettiler"

-  "Bend-i yevmi: Bir meselecik" (Her şeyin ithal edilmesi üzerine Arif Oruç taraf ından yazılan bir makale)

-  "İçtimaiyatı hazıra (Eskişehir'den Ali Şefik yazımı)-  "Ankara'da bir mekteb-i sanayi var (Abdurrahman Usta ta

raf ından yazılan eleştiri)-  "Mahut Muahede "Sevr'in gözden geçirilmesi girişimleri üze

rine Arif Oruç taraf ından yazılmış bir yazı -  "Komünizm aleminde" (Muharriri: Mustafa Nuri)Bu arada Şevki Celal taraf ından 20 Aralık 1920 tarihinde yazılan

"Türk ink ılabı" başlıklı bir  şiir yayınlanmıştır. Bu şiirden bazı dört-lükleri aşağıda sunduk.

Varsın Zulmü, hiyaneti

Ak ın yapsın yurdumuzaHesap verir cinayetiElbet K ızıl ordumuz

Garbe koşan ak ıncımızAtilla'nın neslindendir.Zafer yazar k ılmamızOğuz hanın asandandır 

Hayatta buldu nur dağıtanİnk ılapla, mazlum işçi Türk yurdunda ter ak ıtanMilyonlarca esir çiftçi

 Nurlanıyor yeşil TuranDağıldı hep kara sisler Yükseliyor büyük kuranSöndü sefil, katil hisler.

Bu şiir bir yerde "Yeni Dünya"nm içerdiği çelişkileri de ortayakoymaktadır. Dikkatle okunursa K ızılordu, Atilla, Oğuz Han, YeşilTuran, işçiler, çiftçiler ve Kuran aynı şiirin içinde yer almıştır.

Yeni Dünya son sayılar ına doğru önemli değişiklikler geçirmiştir.Gazetenin imtiyaz sahibi ve Başyazar ı Arif Oruç olmuştur. Bunun ya-

Page 447: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 447/516

 Ankara'da Bir Muhalif Gazete "Tan"  ■  453

nısıra başlığın üzerindeki "Dünya işçileri birlesiniz" ibaresi kaldır ıl-mış, komünist gazetesidir nitelemesine son verilmiştir.

• b) "Tan" Gazetesi 

Ankara'da yayınlanan dördüncü gazete ise "Tan"dır. "Tan" GazetesiTrabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey taraf ından 1923 yılı başlar ında ya-yınlanmış ve onun ölümü ile yayın hayatı son bulmuştur.

Ali Şükrü Bey ikinci grubun liderlerinden, yaman bir muhalifti.Hakk ında "Ana Britannica" şu bilgiyi vermektedir: "1884'de Trabzon'da doğdu. 1904'de, Heybeliada'daki Bahriye Mektebini bitirerek Bah-riye Erkanıharp subayı olarak göreve başladı. 1909 'da kurulan Donan-mayı Osmani Muaveneti Milliye Cemiyeti'nin ikinci başkanı oldu veDonanma Mecmuasını çıkardı. İttihat ve Terakki'ye kar şıydı. 1920'deson Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda Trabzon Mebusu olarak siyasalyaşama atıldı. Meclisin açıldığı gün Trabzon Milletvekili olarak ka-tıldı. Bazı kanunlar ın, bu arada da Men-i Müskirat kanununun çıkması için çaba gösterdi. Meclisteki tutumu ikinci grup muhalefetin etkin yö-neticilerinden biri olmasına yol açtı. Muhalif "Tan" Gazetesini çıkardı.Özellikle üzerinde durduğu konular kişi tahakkümü, meclis üstünlüğüve Misak-ı Milli oldu. Muhalefeti giderek hırçınlaştı. Mustafa Kemal'lesert tartışmalar ı oldu. Ali Şükrü Bey Çankaya Muhaf ız Komutanı TopalOsman Ağa taraf ından 27 Mart 1923 tarihinde öldürüldü. OlayTBMM'ne yansımasına rağmen aydınlatılamadı."

Tan Gazetesi 19 Ocak 1339 (1923) günü yayın hayatına başladı.Yönetim yeri Ankara Ali Şükrü Matbaasıydı. Telgraf adresi: AnkaraTan olarak bildiriliyordu. Abone koşullan olarak gazetenin künyesindeşunlar yazılıydı: "Türkiye için senelik 1000, Altı aylık 600 kuruştur,(günlük 5 kuruş). Ecnebi memleket için abone: Senelik 1700, Altı aylık 800 kuruştur."

Gazetenin başlığının hemen altında şu dörtlük yer almaktadır:

"Garbın üçyüz sene var, gündüze dönmüş gecesiSende, ey şark, uyuyorsun o zamandan beridir.Kararan başka sular, şimdi senin nöbet,uyanDoğuyor beklediğin gün, ağaran tan yeridir."

Gazete dört sayfa olarak yayınlanmıştır. Birinci sayfada başyazı veönemli haberler bulunmaktadır. İkinci sayfada dış haberler, bir tefrikaile bazı incelemeler; üçüncü sayfada ise iç haberler. TBMM'ndeki tar-tışmalar önemli bir yeri tutmaktadır. Dördüncü sayfada "son dakika"haberleri, ilanlar yer almaktadır.

Page 448: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 448/516

454 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

"Tan Gazetesi'nin TBMM kitaplığında bulunan 25 sayısı bu ince-lemeye temel olmuştur. Ali Şükrü Bey'in kayboluşuna kadar ki sayı-larda göze çarpan baş makaleleri şöyle sıralayabiliriz:

50. sayı 19 Mart 1339 (1923) Birinci sayfada Ali Şükrü Bey taraf ından kaleme alınan başyazı da

şu satırlar dikkati çekmektedir. Makalenin başlığı "Tarihin Sesi"dir."Fikir, ilim, medeniyet sahasında şark ın alemdar ı olmak  şerefi Türk gençliğine müyesser olması çok arzu edilir bir şereftir. Bu şerefi unu-tacak bir Türk nesli, tarihine isyan etmiş olmak mevkiine düşmektenkurtulamaz. Vicdanımızın sedasını tarihin sesiyle birleştirmeyi bugün-kü neslimizin faziletinden beklemekte bir hak görüyoruz."

"İslam ve Türk medeniyeti, şarkta vücut bulan tefrika ve inhilalneticesinde zaafa, sükuta uğradı. Tefrika ve inhilal amillerinin ortadankaldır ılmasıyla da tekrar kesbi hayat eyleyeceği kuvvetle umud olunur.Bir asırdan beri şarkta dahi latif latif esmeğe başlayan intibah ve irfanyeli solmuş vadileri, yanmış ovalan henüz layık ıyla hayata mazhar edemedi. Bu ihya ve tecdid ameliyesi çok imanlı, sarsılmaz azimli

amellere ihtiyaç gösterir"."Garpten gelen muhalif tesirlere, yık ıcı, dağıtıcı propagandalara

mahal vermemek için Türklerle beraber bütün İslam gençlerinin, yuka-r ıda işaret ettiğimiz müşterek vazifeleri nazar ı dikkatten uzak bulun-durmamalar ı lüzumu artık sabit olmuş hakikat-ı şekle ink ılap etmiştir".

52. sayı, 20 Mart 1339 (1923) Başyazının başlığı "Müttefiklere kar şı""... Yeni çehreler yeni lisanlar, yeni mevzularla kar şımıza çık ıla-

caktır. Emellerine ram etmiş olduklar ı mağlup bir hasım nazar ıyla gö-rüşmek istiyecekleri bizden daha bazı müsaadeler, menfaatler kopar-mak için hüner ve marifet ibraz edecekler ve bu suretle belki Lozan'dagöstermeğe imkan ve münasebet bulamadıklar ı vaziyetleri, usul-ü mü-

nazara ve münakaşayı

ihdas eyleyeceklerdir." "Garp diplomasisinden başka bir sureti hareket beklenemez. Bizim de bu vadide münasip vemütekabil vaziyet ihtiyar etmemiz zaruridir diyoruz. Sadece muhafazaihukukumuz için çok elzem olan bir keyfiyet ise de, mukabil proje ver-mek böyle mukabili bir silah kullanmak ihtimalini zaafa duçar etmiş 

 bulunuyor. Bundan dolayı murahhaslar ımız pek büyük müşkülat kar şı-sında kalabilirler."

"Bizim en büyük silahımız, en büyük kuvvetimiz hiddetimizdir.Davasının kutsiyetine ebedi bir imanla inanan milletimiz bu uğurdadaha pek çok manevi fedakarlığa amadedir."

Page 449: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 449/516

 Ankara 'da Bir Muhalif Gazete "Tan" 455

"En tabii haklar ımız bütün insanlığın medari iftihar ı olan esasatı hukukiye ve medeniyedir... Bizim müttefiklere kar şı alacağımız vaziyet

 böyle milli bir teyakuz ve intizardan ibaret bulunacaktır. Yar ın bin türlüihtimaller muhtemeldir. Türkün davası elbette birgün istihfaf edilme-yecek bir vücud suretinde tecelli edecektir."

53. sayı, 21 Mart 1339 (1923)Başyazının başlığı "Siyasette İstiklal""Salaha doğru ciddi adımlar atıldığı şu zamanda acaba milletimiz,

 başka devletlerin siyasetine kapılmayacak metin bir siyasete nail olabi-lecek midir?"

"Hiç şüphe yoktur ki Fransız, Alman, İngiliz, Rus devletleri ara-sındaki siyasi marazalar ın hiç de bizi alakadar etmeyecek bir mahiyettetelakki olunması için bir sebebi kafi görmemekteyiz. Bizim mesle-ğimiz malumdur. Milli hududumuz içinde hür ve müstakil olmak üzeremilli, iktisadi inkişaflar ımızı temin etmekten başka bir amalimiz yoktur.Bütün siyasetimiz bu esasa münhasır, bu noktaya raci kalmalıdır."

"İşte bundan dolayıdır ki misak-ı millinin ihtiva ettiği hakk ı hayat

ve istiklal kadar siyasetimiz de istiklali muhafaza etmeyi de k ıymetli bularak vazgeçmeyiz. Türk, kendi mukadderatına sahip ve hakim ol-duğu gibi başkalar ının, yabancı menfaatlerin jandarması mevkiine düş-mekten uzaktır. Çok düşünmek, çok dinlemek lüzumu kar şısındayız.Derin düşünmeden, hacet görmeden karar verecek bir mevkide, bir mevkii isticalde olmadığımız alakadarlar ın takdir eylediği kanaatini

 besliyoruz."

54. sayı, 22 Mart 1339 (1923) Başyazı: "Sulh İstanbul'da müzakere edilmeli""Konferansın Türkiye'nin güzel İstanbul'unda içtima etmesi, bedi-

alar saçan, inşirahperver tecellileri arasında murahhaslar ın pek güzelçalışmalar ını temin edeceğinden daha ziyade şayanı temennidir.

Bu suretle Türkiye efkar ı umumiyesi günü gününe müzakeratı ta-kibe imkan bulur".

55. sayı, 23 Mart 1339 (1923) Başyazı: "Tekalifi milliyeye ait müzakere münasebetiyle" "... Büyük Millet Meclisi'nde dahili borçlar ımızın harici borçlar ımız yanındazikredilmesi, tasviye çarelerinin aranması, bulunması, lüzumunun yadve takriri bizim için hukuk ve hayatı memleket namına cidden bir ümid, bir tesellidir. Mazinin hukuku milleti ihmal etmeyi tabii görenzihniyetini bir daha dirilmemek üzere ölmüş görmek pek 

Page 450: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 450/516

456 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

mesut bir temaşadır."

56. sayı, 25 Mart 1339 (1923) Başyazı: "Bir Ermeni meselesi var mıdır?""Herhangi cihetten tetkik ve mutela olunursa olunsun bir Ermeni

meselesi ihdasım müsait vaziyeti içtimaiye ve iktisadiye ve idariyeninvücudunu bulmak imkansızdır. Pek acı mecralardan sonra olsun haki-katen bir Ermeni meselesi mevcut değildir ve olamaz. Bu hakikatin, ni-hayet Ermeniler taraf ından dahi teslim edilmekte olması ayr ıca şayanı ka-yıttır. Pek acı mecralardan sonra olsun hakikatin görünmesi yine mucibimemnuniyet adolunuyor. Ümid ederiz ki harp diplomatlar ı da artık esâsvaziyetleri ihlal eylemek amaliyle sun'i vaziyetler ihdas etmenin imkan-sızlığını takdir etsin?"

58. sayı, 27 Mart 1339(1923) Başyazı: "Söz devrinden iş devrine""... Bu kadar musibetli zamanlar geçirdikten sonra artık sözlerin

yapacağı tesirleri ufak şeylerden ibaret saymak pek tabii addolunabilir 

çünkü sayılan noksanlar, tasvir edilen vakalar aşağı yukar ı herkes ta-raf ından anlaşılmaya başlamıştır. Binaenaleyh iş devrine geçmek za-manı hulul etmiş ve geçmiştir... Bu sebepledir ki millet bir kaç seneden

 beri söze k ıymet vermemekte, faaliyet görmek istemektedir. Bu tecel-liyi mühim bir noktayı ümid adeder ve bütün mütefekkirlerimizi fiilisahada görmek temennisini izbar eyleriz".

59. sayı, 28 Mart 1339 (1923)Başyazı: "Müttefikler ne istiyor""Vatan kar şısında dünkü gibi bugünde, yar ın da yek vücuduz.

Kemal-i azim ve metanetle davamızda sabit kadimiz. Binaenaleyh bizhükümetimizden rica etmeğe lüzum görürüz ki müttefiklerin bu hare-ketlerine kar şı her zamandan ziyade azim ve celalet göstermekte tered-

düt etmesin. Müsaadekarlıkla elde edemediği salahı milletin azim veiradesiyle temin eylesin".Bazı bölümlerini aldığımız bu başyazılarda genellikle hükümetin

 bar ışa ulaşmak için fazla tavizkar olacağından korkulmaktadır. Gaze-tenin o günlerde yayınladığı incelemeler de bu doğrultudadır. Bunlar ınötesinde "Chester Projesi" ile "Hürriyeti şahsiye" konulan üzerindedurulmuştur. Gene bu dönemde gazetede yer alan haberlerin büyük ço-ğunluğu müttefiklere verilen mukabil teklifler ve bar ışla ilgilidir."Tan"da yer alan bazı önemli haberlerin başlıklar ı da şöyledir:

"Projemiz hakk ında mühim mülakat"

Page 451: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 451/516

 Ankara'da Bir Muhalif Gazete "Tan"  457

"Mukabil notamız Londra'da""İngiltere teklifimizi tetkik ediyor""Moskova'da konferans-Anadolu ajansının tekzibi"Taymıs'ın (Times Gazetesi) istihbaratına atfen Bolşevik  İhtilal

hükümeti meclisi askeriyesinin Moskova'da hafi bir konferans aktetmiş olduğunu ve Ankara erkanıharbiyesi namına bazı murahhaslar ın hazır 

 bulunduğu bildirilmektedir. Bu haberler tamamıyla yalandır. AnadoluAjansı Türkiye'nin böyle bir konferanstan haberdar olmadığını, böyleneşriyat ve vekaiyi sureti katiyede red ve tekzibe selahiyetdardır."

"İstanbul'a 2500, İzmir'e 1700 sivil üseramız geliyor.""General Harrington Londraya gidiyor. Londra Konferansı bir 

hafta sürecek""Erzurumlu Abdülhamit Fahri Efendinin beyanatı: Bugün diyar ı 

İslamda esen rüzgarlar hep vahdet ve uhuvvet rüzgarlar ıdır.""Yunan Başkumandanı Palastiras ile Gunarisin istifasını talep

etti.""Londra konferansı dün Curzon'un riyasetinde toplandı.""Müttefiklerin cevabı gecikmeyecektir."

"Büyük Millet Meclisinde dünkü müzekerat-Hürriyeti ŞahsiyeKanunu hakk ında hükümetin teklifi. Vekillerin izahatı. Hüseyin AvniBeyin beyanatı. Hükümetin noktai nazar ı varid değil. Kanun mahfuz vemer'idif."

"Londra konferansı çar şamba günü inikad etti, mesaili muhtelifeencümenleri teşekkül olundu. Şimdilik matbuata havadis verilmeyecek.Mütehassıslarla Venizelos İngiltere hükümetinin misafiri."

"İngilizlere mukabil teklifimiz müttef ıkeyn projesiyle kabili telif-miş."

"Düvel-i müttefika İstanbul ve Boğazlar ı tedricen tahliye edecek-miş."

"Türkiye İktisat Kongresinde Türkiye işçi grubu taraf ından tespitedilen esasatı umumiye."

"Mevadı

Maliye esasen tadil edildi. İktisadi maddeler yeniden ya- pıldı. Devletler mevadı iktisadiyenin tefrikine muhalif"."Konferans encümenleri ikmali mesai etmişlerdir. Düyun-u Umu-

miye meclisini ibka ediyorlar. İmza konferansı 24 Nisan'da inkad ede-cektir. Muadil teklifat tanzim ediliyor."

"General Harrington ile İsmet Paşa'nın mülakatı""Konferans ağlebi ihtimal Lozan'da.""Vatan Gazetesi: Vakit Gazetesinden ayr ılan Ahmet Emin Bey

Vatan isimli yeni bir gazete neşrine başlamıştır."

Page 452: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 452/516

Ali Şükrü Beyin Ölümü ve "Tan"in Sonu 

"Tan" Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey'in kayboluşunu 30 Mart 1923tarihli sayısının birinci sayfasında siyah bir çerçeve içerisinde duyurdu.Manşette "Muellim bir hadise-Ali Şükrü Bey'e ne oldu" yazıyordu.Başlığın altındaki metinde ise şu satırlar bulunmaktaydı.

"Tan aile-i tahririyesi bugün çok derin bir elemle dilhundur. Sahibiimtiyazımız Trabzon Mebusu muhteremi Ali Şükrü Bey esrarengiz bir surette kayı b olmuştur. Salı günü saat dörtten sonra da merkez kahvesiönünde bazı ahbabıyla oturarak kahve nargile içmiş olan Ali Şükrü Bey

 bir yere gitmek üzere paltosunu giyip, kalkmış ve o andan sonra bir dahahiç kimse kendisini görmemiştir. Yemek zamanı avdetini görmeyen re-fikası duçar ı endişe olarakhemen mümkün olan taharriyata istidar etmişsede bir haber alamamışlar. Fakat bir faciaya ihtimal vermemek hissi tesel-liyatkâr ıyla sabahı etmişlerdir. Ali Şükrü Bey'in elan görünmemesi üzeri-ne hükümet ve zabıtaya intikal eylemiştir. Kayı bından bir saat kadar evvelŞükrü Bey Tan idarehanesinden süratle avdet etmek üzere çıkmıştır."

Bu açıklamadan sonra TBMM'nde Ali Şükrü Bey'in kaybı nede-niyle yapılan görüşmeler gene birinci sayfada yer almıştır. 1 Nisan ta-rihli "Tan"da "Malum hadise etraf ında" başlığı ile bir yazı yayınlan-

mıştır. Bu yazının sonunda "Biz kemali sükun ve emniyetle hükümetinfaaliyetleri neticesini beklemekteyiz" denmektedir. Nisan 1339- (1923) tarihli sayıda Ali Şükrü Bey'in ölüm haberi

siyah çerçeve içinde şöyle verilmektedir:"Şehid-i Muhterem Ali Şükrü Bey'in Cesedi Bulundu."Milletin böyle ufulünle senin etmez esef!Kabrin safhai Tarih, Kefenin şan ve şeref!İşte en menfur ellerin en şen'i bir cinayetine kurban olan şehidi

mağdur Ali Şükrü Bey'in boğulmuş cesed-i biruhu, Dikmen'den bir kaçkilometre kadar ileride, K ır şehir yolu civar ında bir köy yak ınında bu-lundu. Şu satırlarj^azdığımız zaman cesedi muhteremi getirmeğe git-miş olan memurin-i resmiye ve rüfekayı tahririyemiz henüz avdet et-memişlerdi. Yetiştirebildiğimiz halde heyetin ita edeceği malumatı sonhavadislerimize ithal edeceğiz."

Bundan sonraki üç sayıda taziyet telgraflar ı, TBMM'sinde bu ko-nuyla ilgili görüşmeler yer almaktadır. K ısacası Ali Şükri Bey'in ölümü"Tan"ın da sonunu getirmiştir. Elimizdeki son sayı 68. sayıdır.

"Tan" k ısa ömrüne rağmen gene de 1923 Ankara'sının ilk muhalif gazetesi sayılabilir. Muhalefeti bugünkü ölçülere göre çok yumuşaktır.Fakat buna rağmen varlığına tahammül edilmemiştir. Ali Şükrü cinayeti

 bugüne kadar aydınlanamamıştır. Cinayetin faili olan Topal Osman ölüolarak ele geçirilmiş, TBMM önünde asılarak halka teşhir edilmiştir.

Page 453: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 453/516

EK 5 'TEVHİD-İ EFKAR", VELİD EBÜZZİYA ve

"TAKR İR-İ SÜKUN" 

Türkiye'de demokrasinin önüne "suret-i haktan" gözükerek sürekli en-

geller çı

kartı

lmı

ştı

r. Özgürlüklerden korkulmuş,ı

mlı

muhalefet grup-lar ı sindirilmiş ve sonra da bunlar ın halk için, ilerleme için yapıldığı söylenmiştir. Demokratikleşme sürecine vurulan darbelerden birine de1924-1925 yıllar ında rastlamaktayız. 1924 yılı  İkinci Dönem Büyük Millet Meclisinin içerisinde muhalefetin oluştuğu, Cumhuriyet Döne-minin ilk muhalefet partisinin su yüzüne çıktığı yıldır. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası adıyla anılan bu parti faaliyet gösterdiği süre içer-sinde özgür basın, düşünce özgürlüğü, iktidarda bulunanlar ın tekçi eği-limlerinin yadsındığı bir platformu yaratmıştır. Terakkiperver Cumhu-riyet Fırkası faal bulunduğu dönem içerisinde büyük saldır ılarauğramıştır. Özellikle basın içerisinde Necmettin Sadak'ın Ak şam'ı,Yunus Nadi'nin Cumhuriyet'i bu partiye yönelik saldır ılar ın odak nok-tasını oluşturmuştur. Diğer taraftan Ankara'da yayınlanan ve iktidar ınyan resmi gazetesi olarak nitelenen "Hakimiyet-i Milliye" de çıkan

 başmakaleler, haber-yorumlar aynı odağın Anadolu cephesini meydanagetirmekteydi. Yeni Fırka'yı savunan gazetelerin başında ise AhmetEmin'in Vatan'ı, Hüseyin Cahit'in Tanin'i ve Velid Ebüz-ziya'nın Tev-hid-i Efkar'ı vardı. Bu yazımızda 1924-1925 dönemi içerisinde, Tak-rir-i Sükun'un kabulüne kadar geçen dönemde Tevhid-i Efkar'da yer alan başyazılar ve haber-yorumlar ı (en önemlileri itibariyle) inceleye-ceğiz. Kuşkusuz bu incelemede sadece demokratikleşmemiz açısındanönemli saydığımız haber ve makaleleri ele almaktayız. Gazetenin baş-makalelerini imtiyaz sahibi olarak Velid Bey yazmaktaydı. Velid BeyYeni Osmanlılar Hareketi içerisinde önemli bir yere sahip olan Ebüz-ziya Tevfik'in oğludur. Tevhid, İttihat ve Terakki'nin tek parti olarak iktidarda bulunduğu dönemler dışında yayın hayatını sürdürmüştür.Genel çizgisi itibariyle muhafazakâr sayılabilir. Fakat özgürlüklerden

ve demokratik kurumlardan ödün vermeyen bir eğilimi olduğu da inkar 

Page 454: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 454/516

460 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

edilemez. Lozan Görüşmeleri süresince yabancı sermaye, Düyun-uUmumiye, Kapitülasyonlar, Reji vb... konularda ödün vermeyen bir tavır almıştır. Ne var ki hilafetin kaldır ılması konusunda Ankara ileaynı paralelde olmamıştır. Resmi tarihimize göre o dönemin İstanbul

 basını devrimler kar şıtı bir muhalefeti temsil etmektedir. Gelin görünki, o günlerin gazeteleri tek tek okunduğunda resmi tarih görüşününciddi boyutlarda bir haksızlık yaptığı da ortaya çıkmaktadır. Aşağıdaincelediğimiz makaleler ve haber-yorumlar temel özgürlükler açısındanTevhid'in titizliğini, doğrultusunu ortaya koyacaktır.

Tramvay Grevi ve Tevhid 

1924'ün Temmuz ayı başında Beşiktaş hattındaki tramvay işçileri arka-daşlar ının işten çıkar ılması nedeniyle ani greve gittiler. Tevhit'de 4Temmuz Cuma günkü sayıda Velid Bey bu olayı önce işçileri haklı gören bir açıdan şöyle yorumluyor:

"Maalesef Beşiktaş hattı tramvay çalışanlar ı bu sefer grev yasa-sına riayet etmeme gibi bir acelecilik göstererek, ani bir harekette bu-

lunmuşlar ve hadisenin kendileri için olumsuz bir görünüm almasınameydan vermişlerdir. Maalesef diyoruz, çünkü tramvay kumpanyası gibi şerrinden herkesin nefret ettiği kumpanyanın insanlığa hiç de layık olmayacak bir tarzda fazla saatlarla ve ayaküstü çalıştırdığı amelesinene kadar zalimane muamele ettiği, bu zavallılar üzerinde nasıl bir tedhiş siyaseti kullandığını pekala biliyoruz." İşçilerin davranışının haklı ne-denlerini böylesine sergileyen Velid Bey onlar ın greve çıkmasını dayadırgıyor ve eleştiriyor. Şöyle ki; "Grev silahının kullanılması haylinezaket ve maharet ister. İhtilaf anlaşma çarelerine başvurmakla mü-racaatla çözümlenmedikten sonra bu silaha başvurulur... Son sözümüzameleye sükunet ve kanuna riayet etmelerini, halk hükümetinin me-murlar ı olan zabıta memurlar ına da bu gibi olaylarda halka kar şı dipçik ve süngüden ziyade itidal ve iyi muamele göstermelerini ve asıl bu gibi

müessif olaylara kasten sebebiyet veren kumpanyaya kar şı

da yasalar ı

n bütün şiddetiyle muamele edilmesini tavsiyeden ibarettir."

Basın Özgürlüğü Üzerine 

1924'ün yaz aylar ında basın üzerine hükümetin bask ı yaptığı görül-mektedir. Özellikle İstanbul basını bundan şikayetçidir. Velid Bey 18Ağustos 1924 tarihli başmakalesinde olaya şöyle değinmektedir: "...Zor zamanlarda bazı politikacılar ın basın hakk ında söyledikleri nekendi makamlar ıyla mütenasip ne de gerçeğe uygundur. Olaylar geliş-

Page 455: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 455/516

"Tevhid-i Efkar", Velid Ebüzziya ve 'Takrir-i... 461

tikçe yapılan tekziplerin, suçlular ın mahiyeti ortaya çıktı. Şimdi biz okanıdayız ki bu esef verici olayın bütün boyutlar ıyla ortaya döküldüğüsırada Dahiliye Vekili Makamında Recep Bey bulunsaydı herhaldemücadelelerin takip ettiği yol tamamen başka şekil alır ve belkide ba-sının yaptığı tarzda bir mücadelesine bile mahal ve lüzum kalmazdı...Bireyin temel haklar ının korunması ile basın özgürlüğü esaslar ındanayr ılmayacağını söyleyen bir dahiliye vekili bu hareketini değiştirme-dikten sonra şüphesiz kendisine gazetecilerden daha iyi yardımcı bula-maz. Ülkenin birçok sorununa ve ızdırabına vak ıf olan gazetecileringeçirdiğimiz bunca büyük mücadelelerden, kanlı ve şanlı zaferlerdensonra, en büyük endişeleri geçmişin bazı kişilerin cüretlendiğini, cüret-lenebileceğini görmektir. Bu kötülüklerin en müthişi de kanunsuzluktur.Dahiliye Vekirniz de bundan böyle ülkede her şeye yalnız yasanın hakimolacağını en kuvvetli bir ifade ile yineliyor."

Aynı gazetenin birinci sayfasında üç sütun ve manşette yer alan bir haberde de basın derneğinde dahiliye vekili Recep Bey'in Türk kamu-oyuna hitabı ve bu hitabeden alınan şu satırlar yer almaktadır: "Kanun-suzluk devri kapamıştır. Memlekette kanun devri vardır ve ebediyyen

 payidar olacaktır. Muhalefet hiyanet değildir. Bireyin özgürlüğü, bası-nın özgürlüğü korunma altındadır.Velid Bey'in bu başyazısı ve gazetede yer alan habere rağmen ik-

tidar ın özgürlükler üzerindeki bask ısı her geçen gün artmaktadır. 11Eylül 1924 günkü başyazısı bireyin temel hak ve özgürlüklerin korun-masına yöneliktir. Bu yazının bugün de geçerliliğini koruyan şu sa-tırlar ı birlikte okuyalım.

"Çağdaşlığın, halkçılığın gerçek anlamı ülke yönetiminde adaletitemel almak, yasayı memlekette egemen k ılmak, yasaya tecavüzdenuzak durmak  şayet tecavüz edilirse yasa hükümlerine göre hareketetmek gibi şeylerdir. Efendiler, çağdaş olmak istiyorsanız ötekine beri-kine tecavüz eylemek gibi. kabadayılıklardan vazgeçin. O kadar be-ğendiğiniz batıyı iyi inceleyin, yak ından görünüz. Oralarda görülen

gelişme ve bayı

ndı

rlı

ğı

n nedeni Avrupa'da adaletin hem de islamiyetinemrettiği tarzda adaletin hükümran olmasıdır. Orada hükümet halk ınhakimi değil koruyucusudur. Huzur ve asayiş el ile tutulacak göz ilegörülecek kadar hükümpervadır. Ondan dolayıdır ki o yerlerde kalk ın-ma, gelişme, ve dayanışma oluyor. Siz de bu esaslar ı ve yalnızca buesaslar ı uygulayınız. Gerçekten çağdaş olursunuz. Bizler de sizlerde buuyarmayı ve kemali gördüğümüz gün eserlerimize dayanarak çağdaş olabiliriz."

O günler İsmet Paşa hükümetinin basın üzerinde adeta bir kasırgagibi estiği günlerdir. İstanbul basını şikayetçidir. İstedikleri sadece

Page 456: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 456/516

462 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 basın özgürlüğüdür. Nitekim Velid Bey'in 24 Eylül 1924 tarihli, (basınözgürlüğü hükümetin ihsanı değil milletin hakk ıdır) başlıklı yazısı elealdığımız dönemin iktidar ının demokratik kurumlar ın temel öğelerinenasıl saldırdığının güzel bir örneğidir. Yazının önde gelen düşüncelerişöyledir:

" ... Ülkemizde basın özgürlüğünün tam anlamıyla varolduğunukimse iddia edemez. Gazetelerin kanuni ve zahiri serbestlerine rağmen

 bir surette maddi ve manevi bir bask ı ve korku altında bırak ılmasının başlıca nedeni ise şimdiki hükümetin basın özgürlüğünün önem vek ıymetini hakk ıyla takdir etmemekte olmasından ibarettir. Filhakikaİsmet Paşa 3-4 ay önce bazı muhabirlere verdiği beyanatında bir taraf-tan " Gazetelerin özgürlüğünü sınırlamaktan zaten bir fayda elde edilemez. Söz özgürlüğünü ne kadar sınırlarsanız sınırlayın gazeteler yineima, telmih biçiminde söyleyeceklerini söylerler. Halk daha ziyademeraka düşer. Bu surette tahdit eden hükümet için serbestiden ziyadezarar doğurur" gibi çok makul sözler söylemekle beraber diğer taraftanda "basın özgürlüğünü sınırlamaya hiç niyetimiz yoktur" tarzında bir temennide de bulunmuştur" Velid Ebüzziya İsmet Paşa'nın bu söz-

lerinin son bölümünü "demek ki gerekirse sınırlayacaklar" endişesiyleele alıyor ve yazısında şöyle devam ediyor:"... İşte basın için en büyük tehlike de hükümet erkanının bu yan-

lış zihniyetidir. Gerçi bizde meşrutiyetten beri gelen hükümetler basınözgürlüğünü kendileri taraf ından halka ihsan edilmiş bir hak gibi telakietmektedirler. Ondan dolayıdır ki canlan istedikçe, beğenmedikleri ya-zılara tesadüf ettikçe, ya sansür koyarak veya İstiklal Mahkemesi ya-hutta bir başka idari tedbirle bu hakk ı halk ın elinden alabileceklerinizannediyorlar.

Oysa özgür ülkelerde basın özgürlüğü halk ın yaşamak, yiyip iç-mek, istediği gibi gezip hareket etmek hakk ı kadar mukaddes bir hak-tır. Hele bu hakka İstanbul gazeteleri memleket basınından ziyademüstahaktırlar. Çünkü gazetelerimiz bu özgürlüğü kullanma hakk ını 

yalnı

z ülkenin yasalar ı

ndan değil fakat dört mütareke yı

nda dünyanı

nen kuvvetli üç büyük devletiyle kanlar ı ve canlan pahasına uğraşarak elde etmişlerdir. Bundan ötürüdür ki başka herhangi bir ülkenin veyatoplumun basın özgürlüğünü sınırlamaya cevaz olsa bile İstanbul ga-zetelerinin serbestisine yan gözle bile bakmağa kimsenin hakk ı yoktur.

Bizim basınımızın tam ve olgunlaşmış bir özgürlüğe sahip adde-dilmesi, görünür görünmez her türlü tehlikeden masun kalabilmesi isehükümet adamlar ımızın bu özgürlüğü kendilerinin bir ihsanı değilancak milletin en mukaddes bir hakk ı gibi telakkiye kendilerini alış-tırabildikleri ve o özgürlüğe tecavüzden ateşe el sürmekten korkar gibi

Page 457: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 457/516

"Tevhid-i Efkar", Velid Ebüzziya ve "Takrir-i... 463

çekindikleri gibi zamanın doğuşuna bağlıdır. O zamanın gelişine kadar ise bir kanun yapılsa, bin vaatta bulunulsa hiçbir gazeteci kendisini se-lamet ve tam güvenlik içinde kabul etmezse mazur görülmelidir."

Gazeteler üzerinde bask ılar devam etmektedir. Velid Bey 11 Ekim1924'te "inançlar ımız dairesinde yayında bulunamayacaksak..." başlıklı yazısında özellikle kendisinin ve Tevhit'din tutuculukla suçlanması üzerine şu savunmayı yapar: "Muhafazakarlığımıza gelince bunda dazerre kadar endişe edilecek bir nokta olmadığından keza en kavi ha-sımlar ımız bile emindirler. Bir kere muhafazakarlığa yeni şekli hükü-metin tesis etmesi ve bugünkü ink ılaplar ı vücut bulması üzerine başla-madık. Oniki yıllık gazetecilik hayatımızda bütün neşriyatımızın eksenve temelini hep muhfazakarlık teşkil etmiştir. Saniyen bizim mesle-ğimzin esasını, ruhunu, varlık nedenini oluşturan muhafazakar-lığımızın siyasi hiç bir mahiyeti yoktur, bu tamamıyla toplumsaldır...Eğer bütün bu gürültülerden, kopar ılan yaygaralardan maksat hiçbir kanaatimizin izhar ını müsaade edilmemek ise bari bu açıkça söylensin.

 Ne yapı p yapı p sana gazetecilik ettirmeyeceğiz, nafile kendini müdafaaedip durma desinler. Bu suretle bir defa olsun mertlik göstersinler. Biz

de başımızın çaresine bakalım.Velid Bey Abdülkadir Kemali Beyi'n çıkardığı Toksöz gazetesininhükümetin bir emriyle yayınına son verilmesini de şöyle k ınamaktadır:"Toksöz refikimizin hükümet taraf ından verilen bir emirle tatil edilmiş olması bizi hem hayrette bıraktı hem de müşkül mevkiiye düşürdü.Hayretimiz her zaman basın özgürlüğüne azami derecede hürmet gös-terildi. Bir devirde herhangi bir gazetenin, bir vali emriyle, sanki bir meyhane kapatılıyormuş gibi kapatılıverilmiş olmasından ileri gelmek-tedir. Hatta bizim bu benzetmemiz bile doğru değildir. Çünkü bugünzabıta vali beyin emriyle herhangi bir meyhane kapatmak yetkisine dehaiz değildir. Şu halde bugünkü basın özgürlüğü, bireysel haklar ın ko-runması ve serbest ticaret devrinde bir gazete dün olduğu gibi derhalkapatılabiliyor fakat ülke asayişi, sağlık ve genel ahlak açısından en

muzur yerlerden biri sayı

lan meyhanelere kimsenin ilişmek haddi ol-muyor" Mamafih Velid Bey makalesinde Toksöz'ün yayın politikasını da onaylamadığını söylemekten geri kalmıyor.

Görüldüğü gibi bu başmakale basın özgürlüğünün, o günün ko-şullar ı düşünüldüğünde, yiğit bir savunuşudur. Ve gene Türkiye'nintemel demokratik kurumlar ının niye gelişmediğinin daha doğru bir de-yimle niye geliştirilmediğinin güzel bir örneğidir.

Page 458: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 458/516

Ulusal Egemenlik  

O dönemde muhalif ve muvaf ık çevrelerce en fazla tartışılan konular-dan biri de "hakimiyet-i milliye" konusudur. Velid bey de bu tar-tışmanın dışında kalmaz. 13 Ekim 1924 tarihli başyazısında konuyuşöyle yorumlar:.... Ulusal egemenlik ölmüş kabul edilen ya da ölmekte

olan uluslar ı

bile ihya edecek kadar sihirli bir güce sahip bir temeldir.Hakimiyet-i Milliye bizi dün harici düşmanlar ın tasallutlar ından kurta-rarak bağımsızlığımızı teminde yegane amil olduğu gibi, bu sulh döne-minde de idaremizin ıslahı, memleketin muhtaç olduğu kalk ınma vegelişmeye ulaşabilmek için de yine yegane saik olacaktır. Eski devirler taraf ından miras bırak ılmış olan bugün de serpintileri hepimizi o kadar güzel ve titizliğe sevkeden ne kadar yolsuzluk, haksızlık, idaresizlik varsa hepsini de milletin egemenliğine dört eliyle sar ılması sayesindeortadan kaldıracağız. Bu gerçeğe dayanarak Türk milleti, hakimiyet-imilliye idaresini yalnız tesisinin yıldönümlerinde değil, en kutsal bir k ıskançlıkla her gün kendine düstur etmelidir.

Fırka Mücadeleleri 

1924 yılı Halk Fırkası içerisinde büyük tartışmalar ın öne çıktığı bir yıldır. Fırka hemen hemen ikiye ayr ılmıştır. İsmet Paşa ve Recep Bey'in

 başı çektiği, bugünün deyimiyle şahinler diyebileceğimiz sertlik yanlı-lar ı ile Fethi Bey'in önde olduğu ılımlılar arasında ciddi bir iktidar mü-cadelesi vardır. Bu sırada orduda bulunan paşalar ın ordu ve meclisarasından birini tercih etmesi bir yasa olarak öne çık ınca milletvekiliolan bazı paşalar orduyu, ama bazılar ı da meclisi tercih etmişlerdir.Tevhid iktidara, bilhassa İsmet Paşa başvekil olduğu döneme muhalif-tir. Bu muhalefetini çeşitli başyazılar ıyla ortaya koyar. Bunlardan 31Ekim 1924 tarihli, "kimse muhalif değil, herkes işlerinin düzelmesinitemenni ediyor" başlıklı yazısında şu noktaya değinmektedir.: "BugünMeclis'te ilke ve esaslar üzerinde bir muhalefet yoktur. Herkesin şika-yeti hükümetin birçok işlerdeki başar ısızlığındandır. Bu başar ısızlıklar 

k ısmen idare hatasından, k ısmen da kabinede ehil olmayan bakanlar olmasından ileri geliyor. İşte bugün muhalif addedilen mebuslarla ka-muoyunun istediği de hep bu idari hatalar ın giderilmesi ve iş göreme-yecekleri iyice belli olan şahsiyetlerin değiştirilmesidir, bu yapılma-dıkça bugün içinde bulunduğumuz talihsiz ve rahatsız edici vaziyetindüzelmesine, İsmet Paşa'nın Meclisin güveninden doğan yeni kuvvetletekrar işe başlamasına imkan yoktur."

Velid bey bu yazısından beş gün sonra "Fırkadan evvel hükümet

Page 459: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 459/516

"Tevhid-i Efkar", VelidEbüzziyave "Takrir-i... 465

tasfiyeye muhtaçtır" başlıklı yazısıyla konuyu daha ileri boyutlarda elealmaktadır. Yazının can alacak noktalan şöyledir: Kazım Karabekir veAli Fuat Paşalar ın Meclise katılmalar ıyla ortaya çıkan gürültüler henüzsakinleşmeden şimdi de Fırkanın tasfiyesi meselesi gündeme geldi. Bizesas itibariyle Halk Fırkasında bir tasfiyenin yapılmasından yanayız.O cihetle Meclisteki Fırkanın tasfiyesine girişilmesine kar şı çıkacak değiliz. Yalnız bu meselede eleştirilecek bir nokta varsa o da işe her zaman olunduğu gibi ters taraf ından başlanması ve f ırkacılık zihniyetiile hareket edilmek istenmesidir.

Meclisteki Halk Fırkasında bir tasfiye yapılması zorunlu ise buzorunluluk f ırkanın tamamı için daha varit daha kesindir. Meclisin dı-şındaki Halk Fırkası hemen her uzvu başka fikirde, başka inançta garip

 bir halitadan ibarettir. Hem de bu iddiayı ortaya atan biz değiliz. Bununiçin de bu sözlerimiz okur okumaz bize "bak mürteciye nihayet Halk Fırkasına da dil uzattı" diye hücum edilmemelidir. Çünkü Halk Fırkası üyeleri arasında hiçbir düşünsel ilişki olmadığını önce hükümet yanlısı 

 bir ak şam gazetesi yazmış ve bu iddiasını kanıtlarla açıklamış, ispat et-miştir. Gerçekten de bugün Halk Fırkasına aza kaydında düşünce,

inanç, gaye, akide gibi temellere hiç önem verilmiyor... Mecliste veFırka üyeleri arasında bugün görmekte olduğumuz keşmekeşlerin ça-tışmalar ın gerçek sebebi hükümetin beceriksizliği olduğu, bu suretletahakkuk ettiğine göre işe, asıl hükümetin tasfiyesi ile başlamak lazımgelecektir. Fakat hükümet işe kendini düzeltmekle başlamayarak ger-çeği bir türlü görmek istemeyen bir çoğunluğun yapay güvenine da-yandıkça eski şeklini muhafaza ettikçe ne f ırkanın tasfiyesinden yarar olabilir ne işlerde salah olur, ne kamuoyuna huzur ve sükunet gelir, nede memleketi imar ve ıslah yolunda tek adım atılabilir."

Bu yazıyla Tevhid ve Velid Bey Halk Fırkasına kar şı tavr ını dahada netleştirmiştir. Nitekim 23 Kasım 1924'te İsmet Paşa'nın istifası üzerine şunlar ı yazmaktan geri duramaz: "Hatta Gazi Paşanın bu de-ğiştirme işleminde bir tek emir ve arzusuna riayet ettiği de anlaşılıyor.Bu da Gazinin durumun gereğini İsmet Paşa ve arkadaşlar ından, bununda ötesinde çoğunluk f ırkasından çok daha iyi takdir ettiğini gösteriyor"Fethi Bey kabinesi Tevhid taraf ından iyi kar şılanır.

Tevhid, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunu en ön-de alk ışlıyanlardandır. 18 Kasım tarihli başyazı "Yeni Cumhuriyet Fır-kası" nitelemesiyle başlar. Sonra da şu satırlarla devam eder:

"Yeni Cumhuriyet Fırkası nihayet kat'i surette kurulmuş görü-nüyor. Bugünkü gazetelerin verdikleri haberlere nazaran f ırka (Terak-kiperver Cumhuriyet) unvanını kabul etmiş ve beyannemesini yak ındahükümete vereceği gibi aynı zamanda programını da neşretmek üzere

Page 460: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 460/516

466 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 bulunmuştur... Yeni Cumhuriyet Fırkası usulü dairesinde teşekkül ettiğikadar halka kendini sevdirecek ilkelerle de meydana çık ıyor. Biz her vakit söylediğimiz üzere düşünsel bağımsızlığımızı daima koruduğu-muz cihetle yeni f ırkayla şahsen hiçbir alakamız yoktur. Şimdiki haldeyaptığımız f ırkanın zuhur ve tesisini mecliste dengeyi temin edeceğicihetle memnuniyetle kar şılamaktır. Fakat f ırka işe başladıktan sonrailan ettiği esaslardan ayr ılacak olursa ona kar şı da kayıtsız şartsız tenkithakk ımızı muhafaza edeceğimiz tabiidir. Şimdiki halde f ırkanın başın-da Kazım Karabekirlerin, Rauflar ın, Ali Fuat ve Refetlerin bulunması 

 bize büyük ümitler vermektedir. Yeni f ırkanın bize bu ümitlerimizdealdatmamasını ve tek isteği sulh ve selamet olan Türkiye halk ını bek-lediği rahmetlere ve fehametlere nail eylemesini kemal-i samimiyetletemenni ederiz."

"Takrir-i Sükun "a Doğru Adım Adım 

İsmet Paşa kabinesinin istifasından sonra yeni kabineyi Kasımın sonhaftasında Fethi Bey kurdu. Halk Fırkası'nın genel başkan vekili olma-

sına rağmen İsmet Paşa Ankara'da kalmadı. Heybeliada'da istirahateçekildi. Fethi Bey Halk Fırkasının ılımlı kanadını temsil ediyordu. Bunarağman muhalefetle f ırka arasındaki sürtüşme eskisi kadar olmasa biledevam etti. Özellikle Aralık ayı başında yapılan ara seçim büyük tar-tışmalara neden oldu. İstanbul'da Hakk ı Şinasi Paşa'nın kazanması ileAli İhsan (Sabis) Paşanın muhalefetin desteğine rağmen çok az oy al-ması ikinci seçmenler üzerinde bask ı yapıldığı söylentilerini yaygın-laştırdı. Bunun da ötekisinde Bursa'da Nurettin Paşa'nın kazanması 

 bardağı taşıran son damla oldu. Ve nitekim Meclis Halk Fırkasının oy-lar ıyla Nurettin Paşa'nın mazbatasını kabul etmedi. Seçim yenilendi.Bütün bu göstergeler halk Fırkasının tek parti yönetimine doğru yol al-dığını göstermekteydi. Nitekim Recep Bey'in istifası üzerine Velid Bey

 başyazısında şu noktanın altını özellikle çizmektedir. "Son günlerde

Ankara'da ifrattan ziyade itidal ile idare-i umura doğru hafif bir eğilimgözlenmektedir. Recep Bey'in istifası sonunda biz bu eğilimin artmasını ve Fethi Bey kabinesinin çekilmeye mecbur kalmayarak bilakis kuv-vetlenmesini temenni ederiz. Biz Recep Beyin istifasını sertlik yanlıla-r ıyla ılımlılar arasında için için süren çekişmenin çözümlenmesi için bir vesile teşkil edeceğini ve sertlik ve ılımlılık yanlılar ından birinin kesinsurette galip gelerek durumun gelişmesine katk ıda bulunacağı nokta-inazar ımızda ısrar ediyoruz. Bu düşüncemizde isabet olup olmadığı iseyak ın bir zamanda anlaşılacaktır."

Velit Bey'in bu düşüncesi haklı çıkmıştır. Ve Recep Bey'in istifa-

Page 461: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 461/516

"Tevhid-i Efkar", Velid Ebüzziya ve "Takrir-i... 467

sından sonra yeni bir kabine buhranı gündeme gelmiştir. Bu arada üni-versite de Macar talebe heyetinin İstanbul'u ziyareti dolayısıyla verdiği

 bir partide Macar öğrencilerin Türk k ızlar ıyla dansetmesi olay yaratmış  bu olay iktidar ın üniversite özerkliğine müdahale etmesine karar vermenoktasına kadar tartışmalar ı götürmüştür. Sonuçta özerkliğe titizlikle

 bağlı olan Rektör  İsmail Hakk ı (Baltacıoğlu) Bey istifa etmiştir. Buolayın getirdiği olumsuz tartışmalar ın rüzgar ı dinmeden Mebus HalitPaşa'nın (Deli lakabıyla anılır) Ali (Çetinkaya) Bey taraf ından tabancaile meclis içerisinde vurulması, daha sonra da ölmesi yeni bir tartışmayı gündeme getirmiştir. Özellikle Ali Bey hakk ında savcılığın takipsizlik karar ı vermesi olayın ciddiyetini daha bir artırmıştır. Bu olaylar olurkenPiran ve Genç'te Şeyh Sait'e bağlı güçlerin isyan etmesi ve ayaklanma-nın bölgeye hızla yayılması f ırka içerisindeki sertlik yanlılar ının işineyaramış, İsmet Paşa aniden İstanbul'dan geri dönmüş ve f ırka grubu ikigün önce güvenoyu verdiği Fethi Bey kabinesini düşürmüştür. Yeni

 başvekil gene İsmet Paşa'dır. TBMM'de güvenoyu aldıktan sonra yap-tığı ilk iş Takrir-i Sükun yasasını kabul ettirmek olmuştur. Artık ülkedeözgürlüklerden söz etmek mümkün değildir. Velid bey ilerde olacaklar ı 

sezmişçesine 4 Mart 1925 tarihli başyazısında şunlar ı yazmaktadır."... Biz yeni kabinenin böyle önemli bir dönemde ülkenin selametigereğiyle Fethi Beyin nokta-i nazar ını uyumlandırmada başar ılı olma-sını temenni ederiz. Böyle bütün ülkeyi ilgilendiren yaşamsal sorunlar-da ve zamanlarda bütün milletçe ne kadar itina gösterilebilirse necat vesalemet amacına o kadar çabuk erişilebilir." Görüldüğü gibi başyazıdausta bir biçimde İsmet Paşa'nın olaya itidalle bakması dolaylı bir bi-çimde ögütlenmektedir. Fakat Velit Bey umutsuzdur. Nitekim bir günsonraki başyazısında adilane şiddet kavramını  şöyle gündeme getir-mektedir: "Her iki Bakanlar Kurulu da Halk Fırkasının kabinesi oldu-ğuna göre ikisinin de aynı yolu takip etmeleri normaldir. Yalnız Halk Fırkasının son toplantısındaki tartışmalara göre İsmet Paşa'nın iç poli-tika itibariyle Fethi Bey kabinesinden farklı bir siyaset takip edeceğine

hükmetmek gerekir. Fı

rkanı

n çoğunluğu Fethi Bey Genç isyanı

dolayı

-sıyla yeterince şiddetli hareket etmediğinden dolayı düşürdüğüne göre bittabi yeni başvekilin şiddetli bir hatt-ı hareket eylemek üzere mevkiiktidara geldiği çıkar ılabilir. Yeni kabinenin şiddetli olmaktan ziyadeazimkar olacağını ve şiddetli hareket etmeği gerekli gördüğü zamandahi adalet ve haktan ayr ılmayacağını ümit ediyoruz... Memleketinemniyet ve selameti, halk ın huzur ve sükunu adına olağanüstü tedbirlerede, şiddete de müracaat olunabilir. Fakat dediğimiz gibi isyan alanındaasilere kar şı gösterilecek azami şiddet bile azami adaletle birlikte ol-malıdır."

Page 462: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 462/516

468 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Takrir-i Sükun yasası ve İstiklal Mahkemeleri akla gelebilecek en büyük şiddeti ülkeye getirmişlerdir. Sadece asiler değil Velid Bey dedahil olmak üzere bütün muhalif gazeteciler, sol sağ demeden İstiklalMahkemesine sevkedilmişler, büyük bask ı görmüşlerdir. Ahmet Şükrü(Esmer), Hüseyin Cahit, Ahmet Emin Yalman, Abdülkadir Kemali,Velid Ebüzziya bunlar ın önde gelenleridir. Hepsi uzun süre yazı yaz-maktan, gazete çıkarmaktan menedilmiştir. Terakkiperver Fırka hükü-metin bir emriyle kapatılmıştır. Ve Halk Fırkası tek parti yönetimininakla gelebilecek tüm bask ıcı yöntemleri ile iktidar ı kullanmıştır. Bugün

 bu demokrasiye vuralan darbenin 70. yılını idrak ediyoruz. Acaba Tür-kiye canibinde ne değişti? Halk Fırkası uzantılar ı ne yapıyor? Sanır ım

 bunlar ı açıklık ve içtenlikle ele almadıkça, cesur sayılabilecek tahlillerikorkmadan yapmadıkça ülkelerimizde demokrasiyi sürekli olarak yan-lış tanımlıyacağız, eksik uygulayacağız.

Page 463: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 463/516

EK 6 BİR GAZETE: "TOK SÖZ" BİR 

YAZAR: ABDÜLKADİR KEMALİ 

Türkiye'nin son yüzyıllık siyasi tarihi, bir anlama "Demokrasiye Yöne-

lik Darbeler" tarihidir. 1908'de yükselen hürriyet avazlar ı

, 1913 desusturulmuş, Birinci Meclisle başlayan çok sesli demokrasi 1925'deTakrir-i Sükun Yasası ile tarihe kar ışmıştır. Bunu günümüze kadar çe-şitli kesitlerle sürdürebiliriz Bizim bu ek'te ki odak noktamız, Abdül-kadir Kemali Bey ve onun 1924 yılının son ayında İstanbul'da yayınla-dığı "Tok Söz" gazetesidir. Abdülkadir Kemaliyi pek azımız tanır.Orhan Kemal'in babası olduğunu biliriz, o kadar... Oysa Türkiye'nindemokrasi mücadeleleri içersinde önemli bir yeri vardır. Kimsede ör-neğini görmediğimiz ya da az gördüğümüz biçimde yaman bir demok-rattır. Yiğittir. Gözünü budaktan sak ınmaz, bütün yaşamı "Hürriyet","Hak" sözcüklerinin arkasından koşmakla geçmiştir. Genç yaşta İttihatve Terakki'nin liderlerinden Talat Paşa'nın yak ınlığını kazanmış, bir anlamda militan bir ittihatçı olmuştur. Milli Mücadeleye KastamonuMeb'usu olarak katılmış, Birinci Meclis'in önde gelen hatiplerinden biri

olmuştur. Meclis çalışmalar ında daima doğrunun, hakk ın ve demokra-sinin yanında olmuştur. Zamanla Birinci Meclis'te oluşan ikinci grubunüyesi haline gelmiş, "Masuniyeti Şahsiye" yasasının öncüsü olmuş, buyasanın meclisten çıkar ılması için Hüseyin Avni Bey (Erzurum), AliŞükrü Bey (Trabzon) ile birlikte adeta küçük bir savaş vermişler, başa-r ılı olmuşlardır. Ne ki 1923'ün yazında yenilenen seçimlerde MustafaKemal taraf ından aday gösterilmemiş, birinci grubun diğer adaylar ı gibio da seçimi yitirmiştir. Sesini kamuoyuna duyurabilmek, hürriyet sa-vaşımını sürdürmek amacıyla Adana'da "Tok Söz" gazetesini çıkart-mağa başlamıştır. Yalnız mahalli basının kendi yöresi dışında etkiliolamaması 79. sayıdan itibaren gazeteyi İstanbul'da çıkarmasına nedenolmuştur. 15 Aralık 1924'de çıkmağa başlayan "Tok Söz", 30 Aralıktason sayısını çıkarmış ve hükümet taraf ından yayından menedilmiştir.

Yasaklama nedeni olarak gazetede çı

kan "Büyük Tehlike" başlı

klı

yazı

 

Page 464: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 464/516

470 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

gösterilmiştir.İstanbul'da yayınlanan Tok Söz'ün ömrü onbeş gün sürmüştür. Bu

onbeş gün süresince basın hürriyetinden, halk hükümetinin olması ge-reken biçimine kadar bir çok konuda A. Kemali'nin büyük tartışmalar yaratan düşüncelerini yansıtmış, şimşekleri üzerine çekmiş, gerçek öz-gürlükçülerin alk ışlar ını kazanmıştır. A. Kemali bir demokrasi dervişi-dir, istiklal mahkemeleri onu yıldırmamış, Elazığ'da gazetecilerin yar-gılandığı mahkemede Gazi'ye verilen pişmanlık dilekçesine bir o imzaatmamış, davası Ankara İstiklâl Mahkemesine gönderilerek orada yar-gılanmış, arkadaşlar ından beş ay sonra hapisten çıkabilmiştir. SerbestFırka'nın kurulduğu günlerde, yapılan tekliflin rağmen bu güdümlüyapay siyasi partiye girmez, kendi partisini kurar: "Ahali Fırkası". Par-tinin merkezi Adana'dadır. Aynı adla bir de gazete çıkar ır. Önce gaze-tenin, sonra da partinin üzerindeki bask ılar artar. Usulü ile yurdu ter-ketmesi söylenir. O da Beyrut, Şam, Halep demeden uzun bir sürgüneçıkar. İnönü'nün Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra ona mektupyazar, aldığı güvenceye dayanarak yurda döner. Oğlu hapistedir?. Onayak ın olmak için Bursa dolaylar ında hakimliklerde bulunur. Sonra bu

görevinden ayr ılarak Adana'da avukatlığa döner. 1949'da ölür. A. Ke-mali gazetesinin adı gibi toksözlüdür. Bildiğinden şaşmaz, mutlak an-lamda özgürlük ve halk egemenliğinin yaşama geçtiği bir yönetim öz-lemi bütün hayatının tek emelidir. Ulaşamaz bu emeline...

15 Aralık 1924'de ki ilk  İstanbul sayısında "Mesleğimiz" başlı-ğıyla yayınladığı makalesinde "İnsan düşüncesi yüzyılımızda şehin-şahlar, hükümrancıklar kabul etmemektedir. Onun içindir ki cihandataçlar parçalanmakta, tahtlar yık ılmakta, şevketliler ve haşmetliler ko-ğulmaktadır... Yar ın ne olacağını bilemiyoruz, bugün bildiğimiz şudur ki hakimiyet milletindir. Çünkü tecavüzler kar şısında kan döken odur,can feda eden odur..." Bu inancı onun, devlet yönetiminde en küçük bir ayr ıcalığa kar şı çıkması, onunla mücadele etmesi eğilimini pekiştiriyor.

 Nitekim bir gün sonraki sayıda (16 Aralık 19224) "Ne istiyoruz" soru-

sunu şöyle yanı

tlamaktadı

r:"... Ne olursa olsun biz muhalifiz ve muhalefetimizin sebebleriniefkar ı urhumiyeye, efkar ı ahaliye açıkça söyleyeceğiz ve ne istediğimiziizaha çalışacağız. Ser levha (Makalenin başlığı, ittihaz ettiğimiz "Vah-deti kuvva mı? Yoksa tefriki kuvva mı?" suali muhalefetimizin temeliniteşkil etmektedir. Noktai nazar ımızı tavsil edelim..." dedikten sonra Os-manlı  İmparatorluğu'nun Birinci Dünya Savaşı'ndaki kayı plar ını ve

 bunlar ın nedenini açıklıyor ve şu yargıyı öne çıkartıyor: "... Şimdi buvaziyette kalan ve mevcudiyetini dişiyle, tırnağıyla temine mecbur olan

 bir milletin velev ki altı yüz senelik bir ailenin hükümdar ı için bir hak 

Page 465: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 465/516

 Bir Gazete: "Tok Söz" Bir Yazar: Abdülkadir... 471

kabul etmesine imkan var mıdır?..." A. Kemali bu yargısıyla tek adamyönetiminin, biçimi ne olursa olsun, hepsine kar şı olduğunu ortayakoymaktadır. Onun devlet yönetimi ve iktirdar anlayışı da buna para-leldir. Aynı yazısında üç kuvvetten söz ederek şunlar ı yazar:

"...Filhakika hükümdarlık üç kuvvetin bir şahısta veya bir heyettetoplanması ile tecelli eder:

1- Milletin varidat ve masarifi umumiyesine bila kaydü şart hakimiyet,

2- Milletin ordular ına bilakayd-ü şart kumanda,3- Hakk ı kazaya malikiyet...A. Kemâli'ye göre bu üç kuvvet artık milletin elindedir, ve bir ki-

şide toplanması halk hükümetlerinin yapısına uygun düşmez. Bu nok-tada tek adam egemenliğine ne oranda kar şı olduğunu şöyle ifade et-mektedir. (Aynı makalede): "...Hükümdarlık ortadan kalktıktan sonra

 bir heyeti içtimaiyeden bir ferdin kalkarak hükümdarlık gibi veto hak-k ına malik olması, millet meclislerini feshedebilmesi, kendisini intihapeden bir heyetin ittihaz ettiği kararlan bozması çok fena bir irticadır.Hükümdarlar ın israfatı yüzünden hakimiyete iştirake başlayan millet-

ler, Cumhuriyet idaresine kadar verdikleri kurbanlarla nihayet fevkel- beşerliği ilga ettikleri halde yeni hükümdarcıklar ihtira etmekten elbettenefret ederler."

Halk ın, yönetimi ele oldığı zaman, kendi gücünün üstünde yeni bir gücü yaratmaktan çekineceği, bunu ancak zorlamalarla kabul edeceğifikrini benimsemiş görünen A. Kemali Bey'in bu düşünceleri M. Du-verger'in son dönemde kendini gösteren ve yaygınlaşan başkanlık sis-teminin "taçsız krallar" yarattığı şeklindeki yaklaşımına benzemektedir.Kişiye bağlı, ona geniş yetkiler veren iktidar ın yasal anlamda da sak ın-calı olduğunu aynı makalesinde şöyle açıklamaktadır:

"...Teşkilatı Esasiye Kanunumuzdan evvel olan Hıyanet-i Vatani-ye Kanununa göre hakimiyet (Terk edilmemek ve bölünmemek üzere)milletin değil midir? Bu çok doğru ve çok muvaf ık olan esasın aley-

hinde söylemek, yazmak, silahla hareket etmek hı

yanet-i vataniye ol-duğu halde acele kaleme alınan bir teşkilatı esasiye kanunuyla, bir ge-cede kaleme alınan bir kanunla bu esası ortadan kaldırmaya kimseninhakk ı yoktur".

Kemali Bey bu satırlar ı ile Cumhuriyete kar şı gibi gösterilmek is-tenmiştir ki bu doğru değildir. O Cumhuriyete değil, cumhurbaşkanınaverilen haklara ve bunun da ötesinde kuvvetler ayr ılığı ilkesine kar şı-dır. Cunhuriyete kar şıymış gibi gösterilmesine isyan eden Kemali Bey

 bu isyanını 17 Aralık 1924'de ki sayısında yayınladığı makalesinde yer alan şu dizelerle heyecanlı bir şekilde dile getirir:

Page 466: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 466/516

472 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

"... Saltanatı mutlakanın hatta gölgesinden bile bugün eser varsa,eğer öyle tahakküm ediliyorsa milletin bir ağızdan:

Kan taşar vallah billah denizYan bakan bir kere cumhuriyete...diye hayk ırdığını işitmiyor demektir""...Eğer irticaın bir manası varsa şüphesiz ki cumhuriyeti bu ma-

nayı kayıt ile takyiddir. Bu da hoş amedi ile kar şılanamaz, bu böyle bi-linmelidir. Çünkü:

Milletin nevzade vicdanıdır,Süt değil emzirdiği şey kandır.Canıdır, cananıdır, imanıdır.Kim bakar yan gözle cumhuriyeteİşte teklif-i mezkur istenildiği zaman fiile iktiran ediverecek 

karar-ı mustahsann göreceği iltifat budur".Birinci Meclis dönemindeki hükümet yani icra organı yapılan-

masını yeğleyen A. Kemali, yasalar ın halkoyuna sunulmasını da geneöngördüğü siyasal yönetim açısından vazgeçilmez bir koşul olarak ile-ri sürmekteydi. 16 Aralık 1924'de ki makalesinde bu noktayı şöyle iş-

lemektedir:"... Birinci millet meclisi vahdeti kuvvanın hakikaten temsili idi.

Beşeri hükümdarlıklarla mücadele tarihinde hakimiyeti milliye tabiri-nin içeriğini cidden o dönemin hükümetleri tamamiyle temsil ediyor-lardı. Fakat çok yazık ki daha ileriye gitmek ve hakimiyet bilâ kayd-üşart milletindir düsturunu meclisten çıkacak kanunlan halk ın tasdikinearzetmek  şeklinde tecelli ettirmek lazım gelirken hakimiyeti milliye

 bölündü ve saltanat makamını takliden bir riyaseti cumhur kürsüsü ya-ratıldı. Hiç kimse için kabul etmemize imkan olmayan bu vaziyeti reishazretimiz için bir dakika kabul etsek bile yar ının herhangi bir reisicumhurunun öyle şehinşahlar gibi Türk milletine milletim demesini,istifa eden kabine yerine bir reisine seni tayin ettim diye azamet gös-termesini havsalamız asla kabul etmeyecektir. Bu itibarla iddia ediyo-

ruz ki ve mütamadiyen bağı

racağı

z ki hakimiyet millettedir. O asla bö-lünemez... Fertlerin millletleri temsil etmesi fikri tarihe kar ışmıştır.Vahdeti kuvva vardır..."

Böylece tek gücün millette olduğunu kabul eden, Mustafa Ke-mal'e değil, başkanlık yaklaşımına kar şı olanlar, muhalefeti sindirmek için f ırsat kollayanlar açısından Kemali Bey'in Cumhuriyet ve Gazidüşmanlığı ile suçlanması, irtica töhmeti altında bırak ılması doğaldır.O, kalemiyle, elinden geldiğince bu suçlamalar ı reddedip, düşüncele-rini açıklamaya çalışmıştır.

Askerlerin politikaya girmesi konusunda da, o günlerin ko-

Page 467: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 467/516

 Bir Gazete: "Tok Söz" Bir Yazar: Abdülkadir... 473

şullar ına göre, en ileri ve cesur yazılar ı yazan Kemali Bey'dir. Tok Söz'ün son sayısındaki (Kapatılmadan önceki son sayısında) "Söz din-lemek" başlıklı makalesinde, bu konuda açık bir tavır koymuştur:

"... Büyük zaferden sonra askerlerin siyasetle iştigal etmemelerilazım geldiğini ilk defa biz ortaya atmıştık. Bunda iki tehlike görüyor,vatanı bu tehlikelerden kurtarmak mutlaka lazımdır diyorduk. Birisi si-yasetle iştigal, meb'usluğa, vekilliğe, reisicumhurluğa göz dikmeyi icapettirir. Diğeri siyasetle iştigal, idare-i umumiyeyi milletle bilfiil alaka-darlığı gerektirir..."

"... Şu halde Türkiye, vesaiti mümküne ile bu husumet (düş-manlar ına) alemine kar şı mevcudiyetini müdafaa ve muhafaza mecbu-riyetindedir. Vesaiti mümkünenin başında ve nihayetinde ordu vardır.Siyasetin dalgalan arasına atılan kumandanlar, müdafaa kudretinin enmühiminden bu vatanı mahrum bırakmış olurlar".

"... Ordunun zap ve raptı halk ın zap ve raptına asla benzemez.Asr ımızda milletleri ordu idaresine benzeyen bir usul ile yürütmeninimkanı yoktur. İlkel kabilelerde reislere mutlak itaat belki vardır. Fakatyan uygar milletler dahi ordu idaresine tahammül edemeyecek kadar 

tebeddül etmişlerdir.""... Çünkü askerlikte niçin yoktur. Bu tarz hareket askerlikte bir zarurettir ve askerliğe niçin kelimesi girerse askerlik inhilâl eder. Hal-

 buki bir milletin idaresi baştanbaşa niçinlerden ibaretttir... Ordu idaresiniçin'i kabul etmediği halde millet idaresi baştanbaşa niçinlerden iba-rettir.

Bugün aramızdaki ihtilaf ın saikide bu değil mi? Reisicumhur asker, mebuslann k ısmı mühimmi asker, vekillerin bir k ısmı asker...Onlar ın meslek görgüleri, çalışma biçimleri, yönetim usulleri yukardaaçıkladığımız gibidir. Onun içindir ki mesela matbuatta özgür tavırlı yazılar gördüler mi tahammül edemiyorlar. Ve matbuatı susturmak içinyeni kanunlar teklif ediyorlar. İhtiyat zabitleri haklar ından bahsettiler mi orduda imişler gibi sindirmek istiyorlar. Mütekaitler açız dediler mi

cemiyetlerini dağı

tmaya kalk ı

yorlar. Bu şerait altı

nda şu zavallı

mem-leket nasıl olur da terakkiye doğru yol alır. İdareyi umumiyeyi memle-ket için iktiza eden kabiliyeti haiz olduklan iddiasında bulunan ku-mandanlar askerlikten çekilerek halk olmalıdırlar. Canı isteyince asker ve arzu edince idare adamı olmak isteyenler mesleksiz ve meşrepsizinsanlar olacağı için ne memlekete, ne de orduya yaranamazlar..."

Bu sözler genel hatlar ı itibanyla her zaman geçerliliğini koruyanyargılardır. A. Kemali bu düşüncelerini bir anlamda yiğitçe ileri sürer-ken militarizmin tuzağına da şöyle değinir: "... Militarizmin dahili va-tanda yıkacağı kalpler hesaba katılırsa otuz değil belki on senede maa-

Page 468: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 468/516

474 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

zallah ordumuz inhilal eder".1924 yılının son aylar ında Kozan Milletvekili Sait Bey basın ya-

sasını değiştirmeyi amaçlayan bir kanun teklifini meclise verir. Bu teklif  basında çok geniş yank ılar uyandınr. Muhalefet yasa aleyhinde bir çok yazılar yazarken, iktidar ı tutan gazetelerde yasayı savunur. ÖzellikleCumhuriyet gazetesinde çıkan "Tenkidlerin tenkidi" başlıklı makaleüzerine büyük tartışmalar çıkar. Katıksız bir basın özgürlüğünden yanaolan A. Kemali Bey de bu tartışmaya katılır. Yasayı savunan yazarlaradokunarak şunlar ı gündeme getirir:

"... Bak ınız bu zat ne diyor: Meşrutiyet iptidasındaki matbuat hür-riyeti memlekete Derviş Vahdetin'in Volkan'ından doğma bir 31 martyanardağı çıkarmıştı. Şimdi yeni ink ılap idaresinin tesis ve tesbiti se-nelerinde öyle bir hadisenin tekrar ına müsaade vermemek, evvela mat-

 buatın vicdan borcudur. Saniyen de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin belki ilk safda gelen vazifelerinin birincisidir. Böyle bir hain hata ihti-mali şaibesiyle saibedar görünmemek için herkesin bilumum Türk matbuatından istiyebileceği şey azamı hürriyetin hak, hakikat ve insaf esaslar ı ile beraber olarak istimalidir. Her Türk matbuatından kanlar ve

ateşler içinden çıkan yeni müessesata biraz hürmet istemek bütün mil-letin hakk ıdır. Her Türk matbuatının bu yeni ve muazzam müesseseler üzerinde titreyerek konuşması lazımdır..." iktidar yanlılar ının bu dü-şüncelerini aynen yansıttıktan sonra şunlar ı ekler:

"... İki de birde kalemlerinizi bizim keyfimize uydurmazsanız "sizien biaman... En meknuz..." kuvvetlerle asar ız, keseriz demek Derviş Vahdettin'in yapmak istediğini yapmaya, yaptırmaya hazırlanmak de-mektir. Eğer bu memlekette Cumhuriyetin taraflar ı, hamisi muhiti ma-lumda toplanmış bir kaç kafadardan ibaretse vay o zavallının haline veistikbaline..."

Sözde cumhuriyeti savunma bahanesiyle özgürlüklere saldırmayı,onlar ı belirli sınırlar içersinde tutmayı görev haline getirmiş olanlaraverdiği bu yanıttan sonra, bugün de geçerliliğinden kuşku duymadığı-

z şu satı

rlar ı

yazar:"... Hürriyeti böyle avuç içine alanlar ın hepsi idare-i mutlakalar ınarenkleri değişse de mahiyeti asliyeleri daima yekdiğerinin aynı olmak üzere bir tak ım esbabı mucibe bahanelerini ileri sürerler. Bu bahanele-rin başlıcalar ı  şunlardır: Ahali henüz rüşt-ü siyasiyeye erişmemiş...Memleket anasır ı muzıra ile dolu... Mevcudiyeti siyasiyeye düşmanolan ecanip f ırsatı tecavüze muntazır... İhtilal çıkması vehimeleri...Müessesatı cedideyi hazım edememek yüzünden irtica endişeleri... İştedoğru yürümeyen yahut yürümek istemeyen yahut yürümesini bilme-yen herhangi bir hükümete "Efendi yola gel" denildi mi derhal alınacak 

Page 469: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 469/516

 Bir Gazete: "Tok Söz" Bir Yazar: Abdülkadir... 475

cevap tamamiyle "sen konuşma" manasına yukardaki bahanelerden biriveya bir ikisi ortaya atılıyor ve daha ileri gidilirse kirli, gizli, biamankuvvetlerin müheyya-ı tedip olduğu ilave ediliyor".

Lisan özgürlüğünün hiçbir şekilde k ısıntıya uğramaması gerekti-ğini, eğer bir toplumda düşünce hürriyeti varsa, bunun doğal uzantısı olarak söz, yazma hürriyetlerinin de olması gerektiğini dili dön-düğünce anlatan A. Kemalinin "Tenkitlerin Tenkidi" üzerine yazdığı 

 polemik mahiyetini de zaman zaman alan makaleleri, o günlerin üze-rinde en çok konuşulan, tartışılan konusu haline gelmişti.

"Tok Söz"ün, sondan bir önceki sayısında (29 Aralık 1924)"Büyük Tehlike kar şısında ittihad zarureti" başlıklı makale bardağı ta-şıran son damla oldu. Gazetenin kapatılmasına bu yazının neden ol-duğu ileri sürüldü. Temelde önemli bir şey söylenmiyordu bu yazıda.Dikkati çeken bölümleri şöyleydi:

"Halk Fırkası ne istiyor? Bu bizce malumdu fakat ekseriyet ahalimaalesef anlayamamıştı. O telgraf (Ankara muhabirinin çektiği bir telgraf) inhisarcılar ın gittiği yolu büyük bir ekseriyete de anlattı. Şimdiherkes biliyor ki halk liderliği tavr ını tak ınan zevat Türkiye'yi babala-

r ından miras kalmış bir çiftlik haline koymak niyetindedirler.""... Şu halde yapılacak iş nedir? Hükümeti haziranın (Fethi Beyhükümeti) cumhuriyet mefhumu mukaddesini suistimal ederek gittiğiyolu uçuruma müntehi görenlerin süratle birleşmesi... Bunlar ın kar-şısında kuvvetli ve icabatı cumhuriyete muvaf ık ve tek cephe halindedikilmesi... İşte yapılacak iş bundan ibarettir. Bunu yapmamıza en

 büyük mani f ırka ve gruplar ın milletin hayatından alınmış bir programı olmaması idi. Fakat bu ciheti düşünmeğe ne lüzum kaldı? Büyük tehlikekar şısında ittihad her türlü ihtilaflara tevaffuk eden bir vazifeyi mu-kaddese-i vataniyedir. Birlesiniz ey millet. Birbirinize zahir olunuz ki

 büyük tehlikeyi atlatmak mümkün olsun. Yeni cephe için azami feda-karlık bir zaruret oldu, birlesiniz".

"Tok Söz"ün son sayısı 30 Aralık 1924 günü çıkar. Başyazıda as-

kerlerin siyasete girmemesini öneren bir yaklaşı

m sergilenir. Milita-rizmden ilk kez açıkça söz edilir. Bu makaleye daha önce değinmiştik.Ve o gün Bakanlar Kurulu "Orient News" ve "Tok Söz" gazetelerininikinci bir emre kadar kapatılmalar ına karar verir ve bu gazeteler hak-k ında basın yasasının 23. maddesi gereğince dava açılır. "Tok Söz"ünkapanması, özellikle muhalif basın arasında tepkiyle kar şılanır. 10 Ocak 1925 'de "Tevhid-i Bîkar" gazetesi, "Tok Söz"ün tatili başlıklı bir ma-kale yayınlar. Makalede basın hürriyetine yara açılmaması özenle vur-gulandıktan sonra, "Tok Söz" başyazar ının (Yani A.Kemali Bey'in)hırçın üslubu da uygun bir dille eleştirilir. K ısacası zamanın gereğine

Page 470: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 470/516

Page 471: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 471/516

EK 7 BİR GÜLMECE DERGİSİNİN PENCERESİNDEN

1923-1924 YILLARI 

Yirmili Yıllar 

Batıda yirmili yıllara "sıçrayan, k ı pırdayan yirmiler" denir. Çarlistonu,dünyayı bir kasırga gibi saran sineması, genç k ızlar ın, delikanlılar ınrüyalar ına giren "star"lar ı; Roman Novarro, İvan Müjkin, Corinne Gri-fith, Mae Vest, Şarlo, Lui, Jackie Coogan, Rin-Tin-Tin... Hele, heleMaria Jacobini. Daha neler var, neler... Bunlar ın yanısıra ekonomik iyimserliğin yaydığı pembe bulutlar ın gizlediği büyük krizin yaklaşanadımlan.

Türkiye'de yirmili yıllar tam bir dönüşüm, değişim, bir anlamdayapılanma dönemi. Siyasal yaşamımız, bilhassa demokrasimizin kendiayaklar ı üzerinde durma çabalar ının engellenmesi, yasaklarla dolu bir Türkiye'nin yaratılması açısından yirmili yıllar ın başı, 1923-24 yıllar ı çok önemli. Lozan Bar ış Andlaşması, Cumhuriyetin ilanı, 1923 se-çimleri, saltanatın ve hilafetin kaldır ılması hep bu yıllar ın önemli de-

nek taşlar ı. Bu arada sendikal haklardan, basın özgürlüğü ve siyasalörgütlenmeye kadar hemen hemen bütün özgürlüklerin kullanıldığı, enazından kullanılmaya çalışıldığını gene bu iki yıl içersinde görmek-teyiz. 1923'ün bahar ında bireysel özgürlükleri güvence altına alan"Masuniyeti Şahsiye" ye yönelik bir dizi tedbir kabul edilmiş, Meclis'temuhalefet partisi oluşmuş (Terakkiperver Fırka) .

Yani bir önce de belirttiğimiz gibi yurtta demokratik kurumlar ayaklan üzerinde durmağa çabalıyorlardı... 1925 bahannda bir tokatgibi demokratikleşme çabalar ının suratında patlayan "Takrir-i Sükun"akadar bu böyle devam etti.

Siyasal gelişmeler, savaş sonu Türkiye'sinin sorunlar ı bütün şid-detiyle sürüp giderken yaşam, özellikle İstanbul'daki tatlı yaşam bir şeyolmamışçasına sürüp gidiyordu.

Tarabya'da "Summer Place" 1923 yaz sezonunun "Tezyinat-Çi-

Page 472: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 472/516

478 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

çek eğlenceleri-Dans" şenliği biçimde açıyordu. Katılmak isteyenler 400 kuruş mukabilinde Karaköy'deki Mehmet Ali Paşa Hanın önündekalkacak özel vapurla Tarabya'ya gidebileceklerdi. Dönüş gece 3.30' daidi. Vapur gidiş ve dönüşte Bebek iskelesine de uğrayacaktı.

"Baküs" rak ılar ı ise kapaklar ının altına ikramiye kuponlar ı koy-muştu. Bu kuponu bulanlar rak ının yanısıra havyardan pastırmalı yu-murtaya kadar onbeşi aşk ın mezeyi bedava masalar ına getirtebilecek-lerdi.

"Ateşten Gömlek" Beyoğlu'nda Palace (Vainberg) sinemasında 3-5-7 seanslar ında, suarede saat 10'da Orient sinemasında gösterime gir-mişti.

Alemdar sinemasında "2 safha 14 muazzam k ısım hepsi birden(Evamiri Aşre) yani "O Emir" devam ediyordu.

Alkazar'da İvan Mujkin-Natali Lesonku'nun başrollerini paylaş-tığı "Moğollar ın Ajanı" gösteriliyordu. Peyami Safa "Sözde K ızlar" ro-manında sinema ve lüks tutkusunu didik didik ediyordu. İstanbul'da bir yandan sefahat, vurdumduymazlık, bir yandan açlık, salgın hastalıklar (hatta veba), işsizlik ve yoksulluğun tüm türleri birlikte yaşanıyordu.

Böyle bir ortamda yayın hayatına başlayan "Akbaba" gülmecedergisinin ele aldığı, o günlerin deyimiyle "teşrih" ettiği başlıca olaylarayönelik yorum ve eğilimlerini gözden geçirmeyi denedik. Özellikledemokratikleşme açısından önemi inkar edilemeyecek olan bu döneme(O günün koşullar ına göre) çok okunan bir gülmece dergisi nasıl bak ı-yor bunu tespit etmeğe çalıştık. Bulgular ımızdan bazı derslerin de çı-kabileceğini düşündük.

AKBABA'DA DİKKATİ ÇEKEN KONULAR  

a) "Masuniyeti Şahsiye" Dolayısıyla... Kastamonu Milletvekili Abdülkadir Kemali Bey'in (Orhan Kemal'in

 babası) bireysel özgürlüklerin güvence altına alınması amacıyla ceza

yasası

n belli bir maddesine ek yapı

lması

na yönelik önergesi Mart1923'de TBMM'nde görüşüldü ve kabul edildi. Yapılan bu değişiklik "Masuniyeti Şahsiye" olarak adlandır ıldı. O günlerde, özellikle bazı aydın çevrelerde ilgiyle kar şılandı. Akbaba bu konuyu, belki de enyaklaşılmaması gereken yönünden ele alıyor ve kamuoyuna sanki kol-luk güçlerinin, yöneticilerin asayişe ilişkin kararlar ının sınırlandır ıldığı izlenimini veriyor. Örneğin bir karikatürde yeni yasa, kabadayılar ı,suçlular ı koruyormuş gibi anlatılıyor. Bu konuda yazılan şu manidegene bir önce değindiğimiz yanlış izlenimi güçlendirecek nitelikte:

Page 473: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 473/516

Masuniyet-i Şahsiye Manisi 

-Külhanbeyi a ğ  zı yla-Yeni kanun çıktı polis efendi, Dilediğimkadar nara atar ım! Şimdi gönlüm burasını 

 beğendi, Keyfim ister kaldır ıma yatar ım!

Sevmem öyle zevzekliği, alayı,Bir k ızarsam bastır ır ım kalayı!Sıyır ınca belimdeki palayı,Mahalleyi birbirine katar ım!

Hiç çekinmem bilmesem de adını,Çeviririm hoşlandığım kadını, Yenitattım hürriyetin tadını, Güler, oynar,çamurlarda yatar ım.

Hürriyeti böylesine yanlış ve sapmalı biçimde algılayan ve yansı-tan bu şaka şiirden sonra aynı sayıda yer alan "Masuniyeti Şahsiye"

 başlıklı yazının ilk paragraflar ında olayın gerçek yüzü üzerinde az da

olsa durulmuştur:"... Artık kabahatimizin adını bilmeksizin günlerce ve aylarca

mecburi misafir edilmemize veya günün birinde işimizden mecburimezun (izinli) olmamıza imkan olmayacak.

Artık falan ittihatçıyla yar ım saat lafa daldınız veya filan itilaf-çının kutusundan enfiye çektiniz diye kesafet çekmeyeceksiniz. Artık Ali'nin rüyasına girmekten korkan kadı gibi uykular ınızı kaybetmeyemahal yok. Artık -pek eski zamanlarda rivayet ettikleri veçhile- günün

 birinde ortadan kaybolup herkesi hayrete düşürmeniz kabil değildir"...Mahsuniyet Şahsiyenin günümüz açısından da önemini ortaya koyan buaçıklamaya diyecek yok. Ne yazık ki bu bölümün arkasından ak-şamcılara, külhanbeylere yönelik bir, iki f ıkra ile yasa gene gayri ciddi

 bir biçimde irdeleniyor. İnsanın acaba bu yasadan kimse memnun değil

mi, bireysel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması istenmiyor mu diye karamsarlığa kapılması işten bile değil.

b) Chester Projesi Üzerine 1923 yılında, TBMM'nde Chester isimli Amerikalı bir iş adamınınönerdiği bir proje kabul edildi. Bu proje esas itibar ıyla, son günlerdemoda olan, "Yap, işlet, devret" modeline benzemektedir. Projeye göre

Page 474: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 474/516

480 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Chester ve şirketi Kuzey Irak'taki Süleymaniye'den Trabzon'a kadar uzanan bir alanda, yani Türkiye'nin Doğu ve Güney Doğu yöresinintamamında bir dizi demiryolu yapacak, bu yollar ın çevresindeki alan-larda maden arama ve çıkarma imtiyazlar ına sahip olacak, imtiyazınsonunda bütün bu yatır ımlar ve işletmeler Türkiye'ye devir edilecektir.O günlerde (ve daha sonralar ı) özellikle yurtsever çevrelerde uzun

 boylu tartışılan bu proje ile ilgili Akbaba'da yayınlanan Ramiz'in bir karikatüre işaret etmeliyiz. İncelentliğinde bu karikatürün bugünün ko-şullar ı içersinde de güncelliğini koruduğunu görmekteyiz.

c) Ankara'nın Başkent Oluşu Akbaba'da diğer İstanbul basını gibi Ankara'nın başkent oluşuna kar şı-dır. Ne var ki bu düşüncesini ya da eğilimini açıkça belirtmemekteancak satır aralar ında değinmelerle yetinmektedir. Yayılanan karikatür 

 bu tarz cinaslı değinmelere bir örnektir. Karikatür "İhap Hulusi" tara-f ından yapılmış, bir yandan Ankara'nın sudan bile mahrum olduğu imaedilirken, diğer yandan iktidarca İstanbul basınına, hatta bu basınla

 birlikte hareket eden politikacılara yönelik bir temizlik hareketi de

gündeme getiriliyor.Bu arada Ankara'nın başkent oluşu ile ilgili şöyle bir f ıkrayı dagörmekteyiz:

"Merkezi Hükümet Meselesi.Ankara muhabirimizden: Merkez-i hükümetin Ankara'da bulun-

masına itiraz eden Tanin ser muharriri Hüseyin Cahit Bey'in buna dair yazdığı başmakale burada dehşetli k ıl-ü kale ve meb'uslar arasındamünakaşaya mucip olmuş ve nihayet merkezin burada ipkasıyla beraber mümaülaleyh'in hatır ı nazikaneleri için Ankara'nın münasip yerlerineGöksu, kağıthane dereleri tarzında dereler açılması, Adalardan çalılar getirtilerek bağlar arasında çalılıklar tesisi, hatta haftada bir  İstan-

 bul'dan saf hava toplanarak damacanalarla Ankara'ya boşaltılması bilekarargir olmuştur".. Anlaşılıyor ki İstanbul kamuoyu Ankara'nın baş-

kent oluşunu sanı

ldı

ğı

gibi kolayca kabul etmemiştir.d) Meclis'te iktidar ve muhalefet milletvekillerinin sürekli tartı şarak, kavga ederek milletin sorunlar ını unuttuklar ı iddiası o günlerdede yaygındır (12 Eylül'den sonra Cumhuriyet'te yayınlanan Uğur Mumcu'nun "Söz Meclisin Dışar ı" adlı dizi yazısını anımsayalım).Böyle bir yaklaşımın demokrasi kar şıtı eğilimleri güçlendirdiği kuşkusuzdur. Örneğin karikatür ilk bak ışta çarpıcı ve doğrular ı sergileyen bir görünüme sahiptir. Ne yazık ki içeriği çok sesten uzaklaşan, tek sesiövgüleyen yapıdadır.

Page 475: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 475/516

e) Celal Nuri'nin K ılıç Ali'den Dayak Yemesi O günlerde Meclis üyelerinin kabadayılık örneklerine sık rastlan-

maktaydı. Muhalefetin en güçlü seslerinden Trabzon Milletvekili AliŞükrü Bey'in öldürülerek susturulması, bir tartışma sonucu Kars Mil-letvekili Halit Paşa'yı Meclis binasında vurması hep kabadayılık ör-nekleridir. Akbaba'da Topal Osman'la ilgili şu dörtlük ilgiyi çek-

mektedir:

"Kitabe Topal Osman' ın 

mezar ta şına yazılmak üzere tanzim edilmi ştir  

Topal Osman yaman kurttu,Ankara yolunu tuttu. Papazköşkü civar ında Sık ışınca hapı yuttu."

İşte bu kabadayılık örneklerinden biri de İstiklâl Mahkemesi baş-kanlar ından Gaziantep Milletvekili K ılıç Ali'nin, yazdığı makaleleresinirlenerek  İstanbul'da İleri Gazetesi'nin yönetim binasını basması,sahip ve başyazar ı olan Celal Nuri'yi dövmesidir. Bu olay o günlerde,

 bilhassa İstanbul basınında uzun süre tartışılmış, eleştirilmiştir. Ya-yınlanan bir karikatür K ılıç Ali'yi "Yasama Masuniyeti" diye tabancayasar ılmasını sergilemektedir. Aynı günlerde Akbaba'da yayınlanan şuşiir ise daha manidardır:

"K ılıç Ali Bey 

Ey Gaziayıntap meb'usu K ılıç, Hiç Celal Nuri'den alınır mı hınç? Hiç böyle dayaklı şaka olur mu? İstanbul içinde caka olur mu? Bizde muharr ırlar söğüşür sade,

K ızanlar kalemle döğüşür sade. Hiç kimsemeydanda yumruk savurmaz, Kaviler kalk ı pta zayıfa vurmaz. O söyler, osöyler... diner nihayet Her iki tarafta siner nihayet Halbuki sen hemen çileden çıktın,Ya Ali ...Galiba kana acıktın.

Page 476: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 476/516

482 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Açıkça söyleyeyim saklı diyemem,Ben sana bu işte haklı diyemem.Zira zorbalığı almıyor aklım, Burası Ankara değil kalpaklım.

Bu şaka niyetine yazılan şiirde son dize Ankara'ya yönelik bir eleştiriyi, bunun da ötesinde bir kini yansıtmaktadır. O günlerin perdearkası olaylar ını ayr ıntısıyla bilemiyoruz. Ne var ki Akbaba sahip veyazarlar ının bir bölümünün Ankara ile olan ilişkilerindeki bozukluğun

 bunun nedeni olabileceğini düşünüyoruz. Nitekim Dumlupınar zaferi-nin yıldönümü dolayısıyla yapılan törenlere değinen iki f ıkra da FalihR ıfk ı ve Yakup Kadri acımasızca eleştirilmektedir.

f) 1923 Genel Seçimi Dolayısıyla Akbaba'nın seçimde şu ya da bu gruptan veya kişiden yana açık bir tavr ı yoktur. Sadece seçim mekazimasına güvensizliği, milletvekili adayla-r ının, gruplar ın yaptıklar ı vaadlere inanılması doğrultusundaki düşün-celeri sergilemektedir. Bununla ilgili aşağıya aldığımız iki örnek bu

yaklaşımın açık göstergesidir:"Yeni İntihabat Etraf ında:Ak ıllı müntehip —  Azizim reyini verirken dikkat et, görünüşe aldanma, en iyi ta

nıdığına, en çok itimat ettiğin adama ver. —  Tamam dediğin gibi yapacağım —  Ya... Kime rey vereceksin? —  Kendime.."Bu f ıkra politikaya, politikacıya hatta demokrasiye olan güven-

sizliğin dışa vurumudur. Gelelim diğer örneğe:

"Ben meb'us olursam -Müntehiplerime- 

Ben meb'us olsaydım ey müntehipler,İsterdim her işte adalet olsun.Göstermesem de liyakat eğer, irtikâpetmezdim kabahat olsun.

Menfaat olmazdı gözümde benim,Doğruluk olurdu özümde benim. Düşünüpderdim ki, sözümde benim Belagatolmasın, isabet olsun.

Page 477: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 477/516

 Bir Gülmece Dergisinin Penceresinden 1923-1924... 483

Temettü vergisi fazlalaşmazdı, İşçilik edenler böyle şaşmazdı, Esnaf ın borçlan

 baştan aşmazdı, Yolunda giderdi ticaretolsun. Tok gezer, yalancı dolmayutmazdım, Bana lütfunuzu hiçunutmazdım, Sanmayın verdiğim sözütutmazdım, Çekerdim size bir ziyafetolsun."

g) Partiler Üzerine Akbaba'nin Tutumu Demokrasiye ve politikaya olan inançsızlık iktidar ve muhalefet parti-lerine yaklaşımda olanca açıklığı ile ortaya çıkmaktadır. İki karikatür de günün iktidar ı, Baş bakan İsmet Paşa hafif alaylı bir üslupla sergi-lenmektedir. Birincisi İzmir yolunda köylülere, vatandaşlara söy-ledikleri bir masal üslubuyla verilmiştir. Örneğin her köye bir hasta-hane düşüncesi sanır ım abartmanın boyutunu yansıtmaktadır. Diğer-lerinde Musul isteği ve Paşa'nın usul, usul diyerek kaytarması, nihayettahta ata binmiş İsmet Paşa bir önce sözünü ettiğimiz alaylı yaklaşımın

izlerini taşımaktadır.Akbaba'nın özetle belirlemeğe çalıştığımız bu eğilimini aşağıyaaldığımız iki gülmece şiirde de bulabiliriz:

"Devrana Dair Azm ederken Meclisi Ali milletten yana,Şöyle tetkik etki kimlermiş hükümetten yana.Fark ı yok zannım (Terakkipervaranı) n (Halk')tan yanaSöylemezler başka şey fikir ve kanaattan yana,Sağda paşalar görürsün solda paşalar yineEmin ve esir müsavi şekil ve heybetten yana,Böyle bir kaç f ırka halk olmak değil bir f ırkadan,Çıksa yüzbin f ırka fark etmez hakikatten yana,Gerçi tedricen umumileşti meyli itiraz,

Gayri memnunlar bugün Adnan veRauf tan yanaBir acaip tılsım var üslubunda güyaCahid'in,Calib-i efkâr eyliyor hep devri Talat'tan yana.Gerçi bir şeyler yazar, amal-i fikir eylersedeFikirimiz yok sahibi İkdam Cevdet'ten yana.Ruşen ve Yakup ve Nadi'nin büyüktür mevkiiLakin en mümtazı Faik'tir hamiyetten yana."

Page 478: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 478/516

484 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

"Halk Fırkasının Şark ısı Nasıl korkar f ırkamız böyle tozdan dumandan, İsmet Paşa oldukça başımızda kumandan. İşte muar ızlar ın kesildivelvelesi, Elimizde duruyor hakikatin yelesi,

Çı

kar ı

r ı

z her şeyden kabine meselesi İsmet Paşaoldukça başımızda kumandan. Geçer Rauf kaptanınhükmü yalnız vapurda, Yunus Nadi efemiz baş naracı taburda, K ılıç Ali rastgele pala sallar, vurur da, İsmet Paşa oldukça başımızda kumandan..."

Akbaba'yı okuyanlar ın neye inanacağını bilememesi, bir  şaşk ın-lığın içersinde dalgalanı p durması olağan sayılmalı.

h) Basın Üzerine Basında sürekli eleştiri, alay hedefi oluyor Akbaba'da. Mürettipleringrevi üzerine gazete patronlar ının ortak çıkardıklar ı "Müşterek Gaze-tece ilişkin bir karikatürü izlemekteyiz. Hüseyin Cahit, Ahmet Emin,Velid Ebüziya ve Asım Us makalelerini dizerken görülmektedir. Bu

karikatür bir anlamda grevin patronlar ı ne denli zor duruma düşürdü-ğünü ortaya koymak açısından anlamlıdır. Diğer bir karikatür ise Hü-seyin Cahit ve İsmail Müstak'ın çıkardıklar ı Tanin'le Yunus Nadi'ninYeni Gün'ü arasındaki sürekli çatışmayı yansıtıyor. Akbaba yeri gel-dikçe basına ve özellikle başyazarlara da tavır almaktadır. Velid Ebüz-ziya için yazılan şu şiir de imalar ile doludur:

"Şark ı -Tevhid-i Efkâr ser muharrine-Her 

 bendini güya ki ateşten dokuyorsun, Haf ız... Yinedünyalara meydan okuyorsun. Hem iğne değil paslı çuvaldız sokuyorsun, Haf ız yine dünyalara meydanokuyorsun. Dikkatli ol, etraf ı biraz kolla Velid'im

Gel, söyle nedir maksadın ey minel Velid'imHaf ız... Yine dünyalara meydan okuyorsun.

Haf ız, paslı çuvaldız sözcükleriyle Velid Ebüzziya'nın bir anlamdaacımasızlığını, bağnazlığını sergilerken dostça bir tavır alan Akbaba,temelde analışılamaz eleştiri oklar ını kendi arkadaşlar ına da yönelt-mektedir.

Page 479: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 479/516

i) Cevad Şakir'in Çalışmaları Akbaba'nm 1923'de yayınlanan bazı sayılannda Cevad Şakir imzalı çalışmalara rastlanmaktadır. Bu örneklerin dışında bir kaç karikatüredaha rastlıyoruz. Bir kere bu çalışmalara ne ad verilebileceği bence açık değildir. Karikatür olarak nitelenebilirler mi? Bu ve buna benzer soru-lar ın tartışmasını uzmanlar ına bırakmak daha doğru olur. Halikarnas

Balı

kçı

'nı

n iyi resim yaptı

ğı

, bazı

kitaplar ı

resimlediğini bilmek-teyiz. 1923 yılında bir gülmece dergisinde yayınlanmış olan bu çalış-malara Cevad Şakir'in eserleri olduğu için burada değiniyoruz. Ele al-dığı korular genellikle modernlik, modaya uyma çabalar ı vb. gibi ogünkü toplumumuzda pek de köklü bir yeri olmayan konular... Ama,gene de Akbaba'nın eski sayılar ı içersinde Cevad Şakir'e rastlamak güzel bir şey.

Akbaba Türkiye'de gülmece dergi geleneğinin önde gelen örnek-lerinden biridir. Politik tutumu, yönü açık değildir. Çoğu kez sabunköpüğünü andıran esprileri ile hafifçe gülünüp geçilebilen bir dergidir.1923-24 yılı sayılar ı politik mücadele ve demokratik kurumlara bak ı-şının ne kadar sapmalı, hatta yanlış olduğunu kanıtlayan örneklerle do-ludur. Bu derginin eski sayılar ı arasında yaptığımız gezintinin bize öğ-rettiği bir şey olmalı diyorum; o da: Ülkemizde demokratik kurumlar ın

 bir türlü yerleşememesindan, yaşam gücü kazanamamasmdan sadece birkaç politikacıyı sorumlu tutamayız. Hepimizin payı var bunda, sıra-dan bir gülmece dergisinin bile. Espri için adam öldürmek diye bir deyim vardır, korkar ım bazen espri için demokrasimizi bile öldürebil-mişiz...

Page 480: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 480/516

EK 8 SERBEST FIRKA VE AR İF ORUCUN

YARIN GAZETESİ 

Serbest Fırka'nın kuruluşundan günümüze tam altmış yıl geçti (Ağustos

1930) Bugün o dönemin olaylar ı

daha bir yansı

z değerlendirme ola-nağına sahibiz. Resmi ideolojinin lise tarih kitaplar ına kadar yansımış yargılar ından kendimizi ne de olsa ar ındırmış sayabiliriz. Gerek 1930'un çok sıcak geçen (politik anlamda) Ağustos-Ekim aylar ının de-ğerlendirmesini, gerekse o dönemin basınını nesnel bir gözle irdeleye-

 biliriz. Bir önce değindiğimiz üç aylık dönemde olaylar çok hızlı gelişti.Bu hızlı gelişimin nedenlerinin başında "Takrir-i Sükun" yasasındansonra tüm yurtta egemen olan bask ı ve tek yanlı değer yargılar ının ya-rattığı özgürlük özlemidir. "Takrir-i Sükun"u izleyen yıllarda kurulanistiklal mahkemeleri basın ve düşünce üzerinde inanılmaz bir korku veterör havası yaratmıştı. İnsanlar çevrelerinde olanlar ı eleştiremiyor,hatta resmi görüşün dışında değerlendiremiyordu. Gazetelerdeki ha-

 berler, yazılar bu bask ının izlerini taşıyordu. Gazi'ye yönelik suikastgirişimi ve onu izleyen istiklal mahkemesindeki duruşmalar bask ıyı 

daha bir yoğunlaştırdı, aynı döneme tesadüf eden alfabe, hukuk,giyim-kuşam dönüşümleri de bir başka bask ı nedeni oldu. Bütün bun-lar ın yığınlar üzerindeki olumsuz etkilerini yadsıyamayız. Fakat o dö-nemde yığınlar ı asıl tedirgin eden ekonomik sık ıntılardı. Bilindiği gibiLozan Andlaşması'nın gümrük duvarlar ının Birinci Dünya Savaşı ön-cesi düzeyinde tutulmasına ilişkin hükmü (31 aralık 1929 tarihine kadar gümrük resimleri bu düzeyde kalacaktı) dış alımı artırmış, buna kar şınyurt içersinde, özellikle sınai alanda beklenen gelişme olmamıştır.Tar ım kesimi Osmanlıdan kalma gericiliğini atamamıştır. FüruzanHüsrev Tökin'in yenilerde yeniden gün ışığına çıkar ılan "Türkiye Köyİktisadiyatı" adlı yapıtında tar ımın bu durumu açıkça yasıtılmaktadır.Özetlersek 1930 yılına gelindiğinde ekonomik bunalımın izleri tüm ül-keye yayılmış, çok küçük bir grubun dışında tüm ülke halk ı geçim sı-

k ıntısı içersinde, sesini yükseltemez, boynu bask ılar kar şısında bükük 

Page 481: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 481/516

488 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

 bir hale gelmişti. Bütün bunlar ın yanısıra yolsuzluk, vurgun söylentile-ri, suistimal dedikodular ı ayyuka çıkmıştı. Fısıltı gazetesi gerçekleriabartarak, bire bin katarak yayıyordu. Serbest Fırkanın kuruluşu böyle

 bir döneme rastlamaktaydı. Dünya ekonomik bunalımının etkisi de bir önce değindiğimiz sık ıntılar ı alabildiğine yükseltmişti. Köylüler bir kağnı arabası ürününü satmak için istasyonlarda günlerce sıra bekli-yorlardı. İşçiler, memurlar ve küçük üreticilerin durumu daha da farklı değildi. Bu koşullarda iki şey yapılabilirdi. Birincisi k ısmi, denetim al-tında tutabilecek bir özgürlük vermek, yani patlamak üzere olan buhar kazanında bir delik açarak kaçınılmaz sonun önünü almak; ikincisi ise

 bask ıyı daha_da artırmak, ideolojik içeriği olan bir sık ı düzeni yaratmak.Dönemin iktidar ı birinci yolu tercih etti. Gazi'nin yak ın arkadaşı olanFethi Bey, ic*azet alarak, "Serbest Fırka"yı kurdu.

Serbest Fırka kurulmadan önce de, 1930 yılının bahar ından sonra,özellikle bir kaç gazete çevresinde durumu eleştiren sesler duyulmaya

 başlamıştı. Bu gazetelerden ikisi üzerinde durmak gerekir: "Son Posta"ve "Yar ın". "Resimli Ay" dergisini de bu muhalif bas ın arasında saya-

 biliriz. Biz bu yazımızda Arif Oruç Bey'in yayınladığı "Yar ın" üzerinde

duracağız. Arif Oruç'un adını ilk kez Milli Mücadele yıllar ında Eskişe-hir'de yayınlanan "Yeni Dünya" gazetesiyle duymaktayız. Bu gazete bir anlamda Çerkez Ethem Beyin "Kuvva-i Seyyare" diye bilinen kuvvet-lerinin yayın organıydı. Siyasal eğilim olarak solda yer almaktaydı.Çerkez Ethem'in aleyhine gelişen olaylardan sonra bu yayın da son

 buldu. Arif Oruç hayatını, hakk ında açılan bir dava dolayısıyla hakimeşöyle anlatmaktadır: "36 yaşındayım. Mütehhilim, Dimotakahyım...Edirne idadisini bitirdim, sonra Mülkiye'ye girdim, fakat bazı sebeplerle

 bitiremedim. 17 senedir gazetecilik yapıyorum. Mesleğe 1329'da(1913) Tanin Gazetesi'nin Edirne muhabiri olarak başladım. Sonralar ı Tasvir'de, Tevhit'te muharrir olarak çalıştım. Sofya'da bir gazete çıkar-dım. Yalnız üç sene kadar gazeteciliği bıraktım. Son olarak Yar ın ga-zetesini çıkardım. Bunun hem sahibi, hem de müdürü mes'ulü idim."

Yar ı

n'ı

n muhalefeti Serbest Fı

rka'nı

n kuruluşundan daha önce başlamıştır. Yazılar ından ötürü hakk ında davalar açılmış, zaman za-man tutuklanmıştır. Yar ının elimizdeki sayılar ından bu muhalefete bir-kaç örnek verelim:

- 15 Mayıs 1930 tarihli sayının manşetinde, mahkeme dolayısıylaöne çıkar ılmış  şu yargıya rastlıyoruz: "Arif Oruç Bey mahkemeye:Uzun duran bir kabine yı pranır, mevcudiyetinden başka bir  şey dü-şünmez olur! dedi." 18 Mayıs 1930 tarihli sayıda ise gene yargılanması nedeniyle söylediği bir söz manşete çıkar ılmıştır: "Teşkilat-ı EsasiyeKanunu yalnız neşir için yapılmış değildir. Hürriyeti tefekkür baltalan-

Page 482: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 482/516

Serbest F ırka ve Arif Oruç'un Yar ın Gazetesi 489

manialıdır. Davamız bu mukaddes içtihadın davasıdır". Kuşkusuz ki busözler o günün koşullar ı içersinde cesur diye nitelenebilecek yargılar-dır.

- 18 Haziran 1930 tarihli gazetede, "Umumu Buhranın Sebeplerinedir? Açık ve özlü olalım" başlığı ile yayınlanan mamakalesinde Arif Oruç şunlar ı yazmaktadır: "Memlekette iktisadi buhran vardır. Artık 

 bunu anlamayan, bilmeyen tek vatandaş kalmamıştır. Tüccar şikayetediyor. Esnaf halinden müştekir. Köylü mahsûlünü satı pta mübrem vezaruri ihtiyaçlar ını tatmin edemiyor. Memurlar ın aldıklar ı maaş kendilerini ve ailelerini geçindirecek miktarda değildir. Geçinme derdi , yaşamak ihtiyaçlar ı baş döndürücü süratle her gün biraz daha artmaktadır... İstihsal eden parasızdır... Şu vaziyet ve görgüsüzlük kar şısındahalk ın kendi kendine iş yapabilmesine, kendi vaziyetini İslah etmesineimkan var mıdır?

Resmi ellerle alman makineler mutlak fabrika değil komisyoncusatışından daha pahalı oluyor. Resmi ellerde bulunan tohumluklar pi-yasa tutar ının iki üç misline çiftçiye satılıyor. Nim resmi müesseseler en insafsız sarraflar ı gölgede bırak ıyor. Resmi fabrikalar küçük tezgah

sahiplerini batırmak için devlet bütçesinde dehşetli açıklar veriyorlar.Resmi nakliyat işleri tüccar ı ve iş erbabını bir yerden bir yere mal sev-ketmektense, mesleklerinden vazgeçirmeği cebrediyor... İşte bunlar,devlet eliyle düzeltilecek işlerden iken umumi buhranın resmi amille-rindendir... Hükümet ne mi yapsın? Esasen meydanda yapılmış bir şeyyok ki... Hep şimdiden sonra yapılacak."

- 14 Temmuz 1930 tarihli sayının baş makalesinin başlığı "idaremakinesi mutlaka düzeltilmelidir" biçimindedir. Yazıda özellikle şunlar vurgulanıyor: "Asıl yolsuzluklar, biraz da nüfuzlu,f özü geçer, hatırlı adamlar ı hoşnut etmek maksadıyla idare işlerine müdahalelerindearanmalıdır. Yüzbinlerce memur arasında bazı ahlaksızlar ın bulunmasından daha tabii ve daha basit bir şey olamazdı. Bununla beraber, onlar ın da yüksek zevatın şuna buna komisyon aldırmak, sunun bunun iş 

lerini kendi üzerine maletmek için kanun haricine çı

kmak gibihareketlerini göre, göre ellerini ve kendilerin kanunsuzluğa, yolsuzluğaalıştır ı p gitmişlerdir. İşte büyüklerin kendileri gibi yüklü meselelerlehatır, akrabalık ve saire münasebetiyle meşgul olmalar ı; küçüklerin dekendi iktidarlar ının, kendi güçlerinin yetebildiği işlerden istifadeyekalk ışmalar ına sebebiyet veren amillerdendir... Hastalık tamamiylemüzminleşmiştir. Halk, tüccar, hatta ecnebiler umumi ve hususi işlerini,teşebbüslerini takip etmek için hükümet kapısına git gelden kaçmaya

 başlamışlardır... Bir tak ım tufeyliler resmi iş komisyonculuğu yapmayazemin bulmuş oluyorlar... Devlet devairi iş evleri değildir. Buralar ı 

Page 483: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 483/516

490 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

mutlaka düzelmeli, mutlaka halk ın kendi malı olacak  şekilde ıslahedilmelidir. Ancak o zaman halktaki ademi memnuniyet zail olabilir."

Fethi Bey'in Serbest Fırka'yı kurması Yar ın taraf ından heyecanlakar şılanmıştır. Gazi ile Fethi Beyin birbirlerine yazdıklar ı mektuplar 

 birinci sayfanın en üstünde verilmiş ve her iki lider kutlanmıştır. Fır-ka'nın programı ve nizamnamesi (Tüzüğü) "Yar ın" da en küçük ayr ın-tısına kadar yayınlanmıştır. Gazete ve Arif Oruç adeta Serbest Fırka'nınsözcüsü imişcesine olayın içersine girmişlerdir. Kuşkusuz bu tutumşimşekleri de üzerlerine çekiyordu. Serbest Fırka'yı tutan üç gazeteciArif Oruç, Zekeriya Sertel ve Selim Ragı p Emeç (Çetin Emeç'in babası)iktidar yanlısı gazetecilerin ana hedefi haline gelmişti. Özellikle FalihR ıfk ı, Yunus Nadi, Necmettin Sadak ve Ali Naci Karacan bu hücum-larda başı çekiyorlardı. Ali Naci Karacan tartışmalar ın k ızıştığı bu dö-nemde İsmet Paşa'nın desteği ile çıkardığı "İnk ılâp" adlı gazetesindesadece Serbest Fırka ve onu destekleyen gazetecilere saldırmıyor, de-mokrasiyi de eleştiriyor, keşke faşist bir yönetim olsa diye özlemlerinifütursuzca dile getiriyordu. Eylül-Ekim aylar ı bu tartışmalar ın doruğaulaştığı dönemdir. Bir yandan özgürlükler savunulurken, iktidar ın eko-

nomi politikası da eleştiriliyordu.Serbest Fırka Halk Fırkası'nın uyguladığı demiryolu politikasına bütünüyle kar şıydı. Demiryollar ının hazineye büyük külfetler yükle-diğini, bunu aşın yüksek vergilerle halka yansıtıldığını iler süren Fırka,O günlerin sloganı olan "Tren düdükleri Sivas Ovasında" betimleme-siyle de ince ince alay etmekteydi. Ekonomik politikalar konusundaaydınlatılmayan, bu arada yol inşaatlar ında müteahhitlerin oyunlar ını,vurgunlar ını f ısıltı gazetesinden işiten Halk Serbest Fırkanın söyledik-lerine dört elle sar ılıyordu. "Yar ın" gazetesinde yeni partinin iktisadi

 politikasıyla ilgili olarak şu düşüncelere rastlamaktayız.- 13 Ağustos 1930 tarihli sayıda, Arif Oruç'un başmakalesinin

 başlığı, "Sivas bağlar ında düdük sesi işitilecekmiş..." biçimindedir.Yazıda devletin demiryollar ını yapmada izlediği politika eleştirilirken

şu noktalara değiniliyordu: "Şimendifer düdükleri yer yer ötmeğe baş-ladı. Taahhüt suretile yapılan hatlarda kötü malzeme kullanıldığı, gö-türü köprüler, tüneller yapılı p açıldığı söylendi. Aracılar, komisyonlar,ecnebi gruplar ı, resülmal masraflar ına bindirmeleri tabii olan inşaat,faizler cayır cayır işlemeye, yürümeye devam etti... Her sene bütçeyekonulan kontrolsüz milyonlar, Devlet Demiryollar ı idaresini Naf ıa Ve-killerinin adam kayıran müessesesi haline sokmuştur. Hali hazırda ta-sarrufa zerre kadar riayet edilmeksizin bu idareye tam on bin memur yerleştirildiği iddia ediliyor... Türkiye şimendifereleri ecnebi şirketlereverilecekti. Bu suretle memlekete yerinde kalan sabit bir sermaye girer,

Page 484: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 484/516

Serbest F ırka ve Arif Oruç'un Yar ın Gazetesi 491

halk fuzuli vergi yüklenmez, bilakis iş bulur para alırdı. Hükümettehissedar olmakla beraber, imtiyaz müddetinin bittiği .zaman açıktanhazırlanmış, kurulmuş bir şebekeye tasarruf edebilirdi. (Bugünün yap,işlet devret uygulamasına benziyor)...Bir taraftan dehşetli bir masraf,diğer taraftan ağır bir faiz vardır. Aynı zamanda tarifeler dahi inidiril-meye muhtaçtır. Buna nazaran ortadaki açık ne olacak, bunu mütema-diyen şu bedbaht insanlar mı ödeyecektir? Evet, yirmi gün sonra Sivas

 bağlar ında düdükler ötecektir". Bu gibi eleştiriler o günlerde çok yay-gındı. Gene aynı dönemde Zekeriya Sertel ABD'yi örnek göstererek geleceğin karayolu dönemi olacağını, demiryollar ına böylesine yatır ımyapmanın yanlış olabileceğini Son Posta'daki makalesinde açıkça yaz-mıştır. 1950'li yıllarda da aynı doğrultudaki yargılara rastlanmaktadır.Özal da demiryollar ını komünistler savunur diyebilmiştir.

- 16 Ağustos 1930 tarihli gazetede Arif Oruç, "Tehlikeli Masal" başlıklı yazısında Maliye Bakanının Osmanlı borçlar ının taksidiyle ilgili olarak söylediği bir hikayeyi ele almaktadır. Bu öyküde dolaylı olarak borçlar ın ödenemeyeceğine değinilmektedir. Yazar ımız MaliyeBakanının bu değinmesinin Avrupa Mali çevrelerince iyi kar şılana

mayacağını, bakanı eleştirmek amacıyla ileri sürmekte, tenkit etmektedir.- 17 Ağustos 1930 tarihli gazetenin birinci sayfasının manşeti,

Oruç'un başmakalesinin başlığıdır: "Türkiye sanayi memleketi değildi,fakat ziraat memleketiydi. Köylü ağır vergiler altında k ıvranırken hiçbir taraftan yardım göremiyordu". Böylece ziraatın ihmal edildiği sanayi-»nin de umulanın tersine istenilen düzeye erişemediği vurgulanmak isteniyordu.

- 19 Ağustos 1930 sayısının birinci sayfası bütünüyle muhalefetehücum eden iktidar gazetelerine verilen yanıta ayr ılmıştır. Manşette iri

 puntolarla aynen şöyle yazılmaktadır: "Batarya ile ateş başladı. Fakat,manevra fişeklerini andıran kurusık ı ve mantardan mermiler dahanamludan çıkarken tuz buz oluyor. Muar ızlar ımıza herhangi bir mü-

 bahaseye girerken, hassaten bilerek, anlayarak, kavrayarak şuurla yürümek lazım geldiğini takdir etmelerini, hakikatleri tahriften hassatentevakki eylemelerini rica ederiz. Ortada bir memleket meselesi vardır.Bu mücadeleyi yaygaradan ziyade müsbet maddeler halledebilirler.Hükümet gazetelerine cevap veriyoruz" dendikten sonra şu noktalaradeğinilmektedir: "Tekrar teyid edelim ki İsmet Paşa bu esas üzerindeyürümeğe muvaffak olsalardı bugün: Niye ihracat yapamıyoruz diyehazin hazin düşünmeyecekler, milletin sırtına da ağır faizlerle şimendifer borçlar ını ödemek belası yüklenmemiş olacaktı..." Fakat en ağır hücum 25 Ağustos 1930 tarihli gazetenin ikinci sayfasında Ali Naci

Page 485: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 485/516

492 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

(Karacan)'ye yöneltmiştir. İri harflerle aynen şınlar yazılmaktaydı:"Türk çiftçisi aç ve sürünüp dururken umumi harbin ilk senelerindeHamedan'a Nizamüsaltana ile giden ve Enver Paşa'nın Nizamüs-salta-na'ya gönderdiği Teşkilatı Mahsusa parasından 250.000 Türk Lirasının

 bir k ısmına temellük etti'kten sonra, Başvekil Paşa'yı (İsmet İnönü)müdafaa etmek için Ziraat Bankası'ndan 35 bin TL. almaya muvaffak olan Ali Naci o adamdır ki.. "Bir dahinin şimendifer siyaseti" namı al-tında İnk ılap Gazetesinde bir makale silsilesi neşredecektir..." Dahasonralar ı Ali Naci ile Arif Oruç arasında yukarda da değindiğimiz bir dizi sert tartışma cereyan edecektir.

Fırkanın kamuoyu önündeki ilk sınavı Fethi Bey ve arkadaşlar ınınİzmir gezişidir. Bu geziden önce Halk Fırkası İzmir'de büyük bir gövdegösterisi ile halk ı ve yeni f ırka yandaşlar ını sindirmeye çalıştı. Bu aradaFethi Bey ve arkadaşlar ına İzmir'de halk ın büyük bir infial içinde ol-duğu, güvenliklerinin zor sağlanacağı haberleri iletildi. Bu haberler Fethi Bey ve yanındakileri de ürkütmüştü, nitekim, Ahmet Ağaoğluanılar ında bu korkuyu çok güzel anlatır. İzmir r ıhtımına yaklaşırkenvapura doğru gelen yüzlerce kayığı görünce ürktüklerini, ancak kayık-

lar yaklaşı p da "Yaşasın Gazi, Yaşasın Fethi Bey" avazlar ını duyuncarahatladığını söyler. İzmir'de yeni f ırka yöneticilerinin kar şılanması pek görkemli olur. Vapurun çevresini dolduran yüzlerce kayığa, mavnaya,motora dolmuş olan İzmirliler liderleri sürekli alk ışlarla destekledikle-rini göstermeğe çalışıyorlardı. Fathi Bey'i r ıhtımda onbirlerce insankar şılar. Kalabalık müthiştir. Lider İzmir Palas'ın Balkonundan k ısa bir söylev verir. Kalabalık dağılmak bilmez. Bu kar şılamadan sonra olaylar 

 büyür. Olaylar ı "Yann"ın sütunlar ından izlemeğe çalışalım.-5 Eylül tarihli gazetenin birinci sayfasında Fethi Bey binlerce ki-

şiye hitap ederken bir karakalem resmi var. Sayfanın üzerinde ise"Kordonboyunda elli bin vatandaş vardı" yazısı iri puntolarla yazıl-mıştı. Aynı sayfada haberi yer alıyordu. "Fethi Beyin istikbali kelime-lerle anlatılamayacak kadar heyecanlı ve içten gelen bir duygunun ese-

ridir. Bütün İzmir kadı

nlı

erkekli sokaklara dökülmüştü. Konya vapurulimana girince binlerce sandal etraf ını aldı. Yaşa! Varol! sesleri uzunzaman k ısılan hançereleri yırtıyor gibiydi. Kordon boyu ve damlar ınakadar evler, dükkanlar insanla dolmuştu. Mülhakattan davul zurna ilegelenler on bin kişiyi asmıştı... Otomobilinin önüne yatanlar ın, ağla-yanlar ın haddi hesabı yoktu. Fethi Bey ve arkadaşlar ı pek güçlükle otelekadar gelebildiler." İzmir'de sonraki gün bir çocuğun ölümü ve yirmiyeyak ın vatandaşın yaralanması ile sonuçlanan olaylar oldu...

İzmir olaylar ı hükümeti bir anlamda uyardı. Görülen oydu ki büyük halk yığınlar ı uygulanmakta olan politikalardan hoşnut değildi.

Page 486: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 486/516

Serbest F ırka veArifOr ııç'un Yar ın Gazetesi 493

Gerçi "Atatürk Devrimleri)" diye bilinen dönüşümlere yönelik bir ha-rekete rastlanmıyordu ama bu eylemlerin sonu oraya da varabilirdi.

 Nitekim bu konuda yer yer haberler de gelmekteydi. Kuşkusuz bu ha- berlerin bir bölümü Halk Fırkası taraf ından üretilmekteydi. SerbestFırkanın ikinci sınavı Belediye Seçimleriydi. Bu seçimler iki dereceliyapılmakta, fakat ilk kez kadınlar da aday olmaktaydı. Seçim bir günde

 bitmiyordu, sandıklar genellikle belediye binalan gibi kolaylıkla de-netlenebilecek yerlere konulmaktaydı. Sandık çevrelerinde polis ve

 jandarma gibi kolluk kuvvetleri görev yapıyordu. Özetlersek seçim gü-venliği diye bir şeyden söz etmek mümkün değildi. Seçimlerin başla-masıyla birlikte bask ı haberleri de gazetelerde boy göstermeye başladı.Anadolu'da Halk Fırkası'nın devlet gücünü de arkasına alarak seçimeağırlığını koyduğu anlaşılıyordu. İstanbul seçimlerinin başlamasıylaferyatlar, şikayetler daha bir yükseldi. O günleri "Yar ın"ın Ekim ayın-daki sayılar ından izlediğimizde Arif Oruç'un makalelerinde şu yorum-lara rastlamaktayız:

-"İntihabata müdahale. Devlet memurlar ı vatandaşlar ı tehdit etti-ler. En meşru haklar ını istimalden men eylediler."

- "Halk Fırkası taraftarlar ı ile hükümet memurlar ının tatbik etmek istedikleri usul, demokrat bir idare namına müteessir olunacak hadiselerdendir."

-"Bütün yapılan haksızlıklara, kanunsuzluklara rağmen SerbestFırkaya mensup hür düşünceli, hürriyet ve fazilet aşığı vatandaşlar ıngösterdikleri sükunet, kanunperverlik, ihtiyat ve teenni, iftiharla, tak-dirle kaydedilmeye değer. Sopa, tabanca, zabıta kuvveti ve hükümetnüfuzu kar şısında vekar ve itidalini muhafaza ettiği görülen SerbestFırkacı vatandaşlar son bir iki gün zarf ında gene Halk Fırkasının ilk zamanlardaki manevralar ına hedef olmağa başladılar", "CumhuriyetHalk Fırkası umumi takibi Recep Beye yuha! İstanbul Halk Fırkasınıngizli kapaklı bir teşkilatı vardır. Vazifesi serbest f ırkaya suikast hazır-lamak, millet hakimiyeti mefkuresini susturmaktan ibarettir."

- "Hükümet gazeteleri bir klüp flaması

yeşil bayrak olarak kaydediyorlardı.. Benzeri nahoş iftiralarla ne kaydedilmek istendiğini artık öğrenmeyen, bilmeyen, anlamayan vatandaş mevcut olduğuna inanmak cidden safdillik olacaktır. Sık ıştıklar ı, menfaatlar ı muhtel olacağını hissettikleri zaman ink ılap mahvoluyor, irtica baş kaldır ıyor, diyememleketi yaygaraya verenlerin ink ılap, cumhuriyet, fazilet, hürriyet vehatta adalet namına niçin o derecede hassas olduklar ını tasrihe, teşrihehacet yoktur."

-"Millet büyük adamı bekliyor! Bu kar ışık işleri, sefalet ve iş-sizliği ancak o düzeltebilir. O giderebilir. Milletin temayülü, necat

Page 487: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 487/516

494 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

ümidi ondadır. Bu büyük gaye tahakkuk ettiği anda gene milletin mu-habbetine layık olan Fevzi Paşa Hz.i Riyaset-i Cumhur vazifesine se-çilmek icap eder. Mustafa Kemal Hz.i temiz ve kudretli arkadaşlarlademirden ellerini şu zavallı millete uzatmalı, onu düşürülmüş olduğu

 bataklıktan çekip çıkartmalıdır..." Sanır ım Arif Oruç'un bu dönemdeyazdığı en cüretli yazı budur ve kuşkusuz fincancı katırlar ını ürküt-müştür. 18 Ekim tarihli gazetede ise birinci sayfanın manşeti "Veyl!Millet ve vatan meselelerinde şahıslar ın ikbal ve idbar ına belbağla-yanlara..." biçimindedir. Sonra da başyazının en üstünde çerçeve içer-sinde şu yargıyı okumaktayız: "Dün faşist idaresini daha evvel Gazi gibi

 bir dahiyi f ıtratın Halk Fırkası Umumi Reisliğine siper etmek istiyerek can evinden yaralı milletin umumi sefaletini, açlığını, perişanlığını hâlâidame etmekten zevk duyanlara insaf dilenir." Makale şöyle son bul-maktadır: "Münakaşa kapılar ı açıktır, soruyoruz: 1-Memleketin, halk ınvaziyeti iyi midir? 2- İktisadi, mali, zirai vaziyet nasıldır? 3- Devlet

 bütçesi muhteviyatı bu sene tedarik ve tahsil edilebilecek midir? 4-Avrupa ile mali münasebetimiz ne alemdedir?.."

-"Bu gün vatandaşlardan büyük bir ekseriyet, Halk Fırkasından,

ona istinad eden İsmet Paşa hükümetinden memnun değildir. Adı Halk Fırkası olan bir teşekkülün, her şeyden önce, vatandaş çoğunluğunututması, onun derdiyle, ihtiyacıyla, arzusu ile alakadar olması icapederdi... Halk Fırkası ve onunla beraber f ırkaya dayanarak ekseriyetinidaresini ele alan hükümet asıl halka istinad edecek yerde, doğrudandoğruya eşrafa, mütegallibeye, tufeylilere, geçen devirler bekayasındanf ırkaya sokulmaya muvaffak olanlara temayyül göstermiştir. Halk ınHalkFırkası'ndan ayr ı düşmesinin sebeplerinden mühimi budur."

Belediye seçimlerinde kar şılaşılan bask ı olaylar ı Büyük MilletMeclisi'ne getirildi. Mecliste Serbest Fırka milletvekilleri ile Halk Fır-kası milletvekilleri arasında sert tartışmalar oldu. Yann'ın bu konudaverdiği haberleri okuduğumuzda Halk Fırkasının her geçen gün dahaşiddetli ve bask ıcı bir tavır almak üzere olduğu görülmektedir. İsmetPaşa'nın, mecliste muhalefetin iddialar ına, demokrat bir siyasal partisorumlusuna yak ışmayacak bir biçimde yanıt vermesi tehlike çanlannınSerbest Fırka aleyhine çalmak üzere olduğunu net bir biçimde gösteri-yordu. İktidar ile muhalefet arasındaki bu gerginliği yumuşatmak ama-cıyla Yar ın ve Son Posta gazetelerinde mecliste bir blok oluşturulaca-ğına dair haberler görülmeye başlandı. Aslında bu muhalefetin iyiniyetli bir görüşüydü. Halk Fırkasının böyle bir bloka kar şı olduğu her haliyle belliydi. Çünkü yapılacak bir serbest seçimde iktidar ın kaybo-lacağı açıkça belli olmuştu. İşte tam bu noktada Yunus Nadi'nin Gazi'yeyazılı olarak yönelttiği bir sorunun yanıtı iktidar ve muhalefet gazete-

Page 488: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 488/516

Serbest F ırka veArifOruç'un Yar ın Gazetesi 495

lerinde yer aldı. Yanıtta Gazi Halk Fırkasının üyesi olduğunu ve başında bulunduğunu açıkça ifade ediyordu. Yani Serbest Fırkanın kuruluş aşamasında Gazi taraf ından Fethi Bey'e yazılan mektupta yer alan par-tiler üstü konumda, hakem gibi kalınacağı sözünün fiilen geçerliliğikalmamıştı. Bundan sonra Serbest Fırka için gidilecek iki yol vardı. Yavarlığını sonuna kadar sürdürüp Halk Fırkasının, dolayısıyla Gazi'ninkar şısında net bir tavır almak; ya da partiyi siyaset sahnesinden geriçekmek yani fesh etmek. Fethi Bey kendinden beklendiği gibi partiyi(yetkili organlar ına bile danışmadan) feshetti. Bu olay kar şısında Yar ınve Arif Oruç net bir tavır aldılar, önce partinin fesih söylentilerine kar şı çıktılar; sonra da fesihin gereksiz ve zamansız bir karar olduğnu sa-vundular. Yann'daki muhalif yazarlar bu fesih işleminin Türkiye'dekik ısa süren demokrasi rüzgar ını da durduracağını, bunun faturasınınkendilerine çıkacağını biliyorlardı nitekim de öyle oldu. Gazetenin fe-sihi nasıl yorumladığını da, o günlerin sayılar ına değinerek k ısaca yan-sıtalım.

"Fethi Bey'in f ırkasını dağıtması bir istifa, bir protesto mahiyetindekabul ve tefsir edilmek makul olacaktır... Memlekette teşrii hayat, f ır-

kacılık, hakiki demokrasi icaplar ına göre tanzim edilmek mi icap ede-cektir? Yoksa, f ırkacılık ve f ırka ihtirası seyyanen tarihe gömülmek milazım geliyor? Bunu Halk Fırkası için bile varit görebilmek imkanlar ı yok değildir.

Bugün Türkiye vatandaşı münhasıran bir şeyden müztariptir: İda-resizlik... Şu öksüz, bak ımsız, gerilemiş ülkede yeni bir f ırka teşekkületti diye bütün ümitleri ondan beklemek doğru değildi. Gene bu f ırkaortadan çekildi diye hüsrana kapılmanın manası yoktur. Asıl hakk ını aramayanlar ın ak ı betleri elim olur. Millet, vatandaşlar, Cumhuriyetinkendisine verdiği her haktap, cumhuriyetin vermek mecburiyetinde ol-duğu henüz istifade edilmemişlerden, mutlak ve mutlak faydalanmak yolunda tecanüs, birlik göstermelidir. Bu ir şat vazifesi münevver cum-huriyetçilere düşüyor. Hak,jhakikat böyle böyle tezahür edecek, kendini

gösterecektir.Gazi taraf ından cumhuriyetin kendisine emanet edildiği gençlik,işte asıl bunu, bu en büyük vazifesini unutmamalıdır.

Serbest Fırkadan çok evvel, tam bir seneden beri münferiden ol-duğu gibi, bugünden sonra da "Yar ın" münhasıran o yolda yürü-yecektir. Fethi Bey'in f ırkası dağıldı diye hakikat durmayacaktır. Oçoktan yolunu al»mştır. Hâlâ ve daima yürüyor. Ta ki kalemler k ın-lıncaya, dimağlar işlemez olup duruncaya kadar..."

Arif Oruç'un bu yazısı son olmadı. Ama Yann'ın ömrü de uzunolmadı. 1930 yılının sonunda Türkiye demokrasi açısından yeni bir bi-

Page 489: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 489/516

496 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

linmezliğin ve karanlığın içine sürüklendi. Demokrasiye yönelik dar- belerden biri de böylece hedefine ulaştı. Serbest Fırka kuşkusuz kiGazi'nin izniyle kurulmuştu. Ne var ki ona gönül verenler bu yapay,icazetli kuruluşu bile demokrasi havarisi olarak gördüler. Çünkü öz-gürlüğü teneffüs etmek istiyorlardı... Arif Oruç'un serüveni burada bit-medi. Ülkenin demokratikleşme süreci üzerinde kalem oynatacaklar ınArif Oruç'tan öğrenecekleri çok şey var.

Page 490: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 490/516

EK 9 CUMHUR İYET DÖNEMİNİN İLK 

ÇOK PARTİLİ BELEDİYE SEÇİMİ 

Demokrasi Denemesi 

1930 yılı Türkiye'de ekonomik bunalımın, durgunluğun doruğa çıktığı yıl olarak bilinir. Dünya ekonomi bunalımı bir dalga halinde Türkiye'yide etkisi altına almıştı. Tar ım ürünlerinin fiyatlar ı hızla düşürken, zatenrefah içersinde olmayan köylüler daha bir fakirleşmiş, ücretler yeter-sizliğini korumuş ve bu yetersizlik bir ölçüde artmış, sanayi ve ticaretalanında yaygın bir durgunluk yaşanmaya başlamıştı. Bu durumda yı-ğınlar ın şikayetleri daha da yükselmişti. Böylesine patlamaya hazır bir 

 buhar kazanı haline gelen ülkede, patlamayı önlemek için (deyim ye-rindeyse) buhar kazanında bir delik açmak gerekiyordu. İşte, 1930 yı-lının Ağustos ayında başlayan ve 17 Kasım'da beklenmedik bir biçimdesona eren Serbest Fırka deneyimi bu koşullarda ortaya çıktı. Böylece,tek parti yönetiminin bask ısı ve ekonominin ağır yükü altında ezilenhalk ın bir anlamda nefes alması sağlanmak istenmişti. Kuşkusuz bu

nefes alışı, gene iktidarda bulunan Cumhuriyet Halk Fırkası denetleye-cekti. Serbest Fırka Fethi Okyar ile Gazi'nin kar şılıklı mektup "teatisi"üzerine kuruldu. Genel Merkezin ve bazı il örgütlerinin kurulmasındansonra, heyecanlı ve olaylı bir  İzmir gezisi yaşandı. Özellikle FethiOkyar'ın İzmir gezisi sırasında meydana gelen olaylar yeni kurulanFırka üzerine dikkatleri çekti. Halk büyük bir heyecanla "Serbestçiler"idestekleklemeye başladı. İşte, 1930 Belediye seçimleri böyle bir or-tamda yapıldı. Seçimlere birçok yerde Serbest Fırka da katıldı.

O dönemde seçimler bir günde bitirilmiyordu. Yerine göre se-çimlerin sonucunun alınması haftalar alabiliyordu. Seçim Sandıklar ı Belediye binalar ının ya da şubelerinin bulunduğu yörelere konurdu. Vehalk seçim süresi boyunca bu sandıklarda asılı olan seçmen listelerindeadlannı bulurak oylar ını kullanırdı. Gizli oy, açık tasnif ve yargı dene-

Page 491: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 491/516

498 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

timi gibi, artık alışageldiğimiz ilkelerin söz edilmediği bu seçimlerde,iktidar ın seçmen üzerine bask ı yapması (ilkel anlamda bir bask ıdan sözediyoruz) çok kolaydı. Nitekim 1930 seçimlerinde bu bask ılar ın her çeşidine rastlanmıştır.

Bask ılar... Olaylar 

Bask ılar ın önde geleni basın özgürlüğünü ortadan kaldırmaya kadar uzanan, gazete ve dergiler üzerindeki bask ıdır. O dönemde muhalefetiaçık bir biçimde "destekleyen iki büyük gazete bulunmaktaydı. SonPosta ve Yar ın gazteteleri. Son Posta yayın hayatına yeni giren bir gazeteolmasına kar şın*halk taraf ından okunan bir yayın organıydı. SerbestFırka'nm kurulmasından sonra açık bir biçimde bu partiden yana tavır almıştı. Özellikle Zekeriya Sertel'in yazılar ı, haberler, f ıkralar ve re-simli makaleleri ile iktidara büyük eleştiriler yöneltiyordu. Yar ın gaze-tesi ise, adı sol kesimlerce çok bilinen Arif Oruç taraf ından yayınlan-maktaydı. Bu gazete Serbest Fırka'nm kurulmasından önce de iktidaraağır eleştiriler yönelten bir yapıdaydı. Hakk ında birçok dava açılmıştı.

Yeni Parti'nin kurulmasından sonra Yar ın'ın tutumu daha da sertleşti;kuşkusuz, iktidar ın bask ısı da o ölçüde arttı.

Belediye seçimlerinin başlamasıyla birlikte bask ılarla ilgili haber-ler özellikle muhalif basında görülmeye başlandı. Son Posta'da bu ko-nuyla ilgili ilk haber "İntihabatı tesirden kurtaramadık-Adana, Rize,Ilgın'dan şikayetler vardır" biçiminde çıkmıştır. Olaylar  İstanbul se-çimlerinin başlamasıyla doruğa tırmanmıştır.

İsmet Paşa kabinesinin istifası ve yeni kabinenin tekrar Paşa ta-raf ından kurulmasından sonra TBMM'nde yapılan güvenoyu tartışma-lar ında iki lider kürsüde ilk kez kar şılıklı konuştu. İsmet Paşa "Bizdoğru bildiğimiz yolda tek başımıza da kalsak gene devam ederiz. Kar şı Fırka'nm manevralar ı, dermansızlıktan dizleri titreyen adamlara kar şı yapılır. Bize kar şı yapılmaz..." derken Fethi Bey de gene Meclis kür-

süsünden "Başvekil kuvvetli bir f ı

rka ile küçük bir f ı

rkaya hücum va-ziyetindedir" biçiminde iktidara eleştirilerini yöneltmekteydi. Meclis-teki müzakere en küçük ayr ıntısına kadar gazetelerde yer aldı.TBMM'indeki konuşmalann yarattığı heyecan dinmeden İstanbul'daseçimler başladı. 5 Teşrinievvel 1930 tarihli Son Posta gazetesinin bi-rinci sayfası iri puntolarla şu uyarmayı, yapıyordu: "Hakk ınızı Kaybet-meyiniz - Yar ın rey sandığının başında sizi istemediğinize rey vermeyeicbar edecek hiçbir kuvvet yoktur". 9 Teşrinievvel 1930 (Ekim) tarihlisayısında, Son Posta, manşetinde şunlar ı yazıyordu: "Yanılan kimdir?Serbest lideri Fethi Bey İntihabat esnasında yolsuzluklar yapıldığını 

Page 492: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 492/516

Cumhuriyet Döneminin İ lk Çok Partili Belediye... 499

iddia etti. Vali Bey bu iddianın hiçbir esasa istinad etmediğini söyledi.Demek ortada bir yanılan vardır. Fakat acaba kimdir? Bütün İstanbulhalk ı bunu bilmektedir".

Seçimler başlangıçta büyük bir ilgi toplamıştır. Halk sandıklar ın bulunduğu yerlerde oy vermek için toplanmış, partiler ve adaylar san-dık başlar ında yoğun bir propaganda yar ışına girmişlerdi. Ne var kikolluk kuvvetleri halk ı yıldırmak açısından ellerinden geleni yapıyor-lar, sandık başlar ındaki kalabalıklar ı oy atmadan uzaklaştır ıyorlardı.Şimdi seçimlerle ilgili, bask ı haberlerini gözden geçirelim: (Haberlerinhepsi Son Posta'dan alındı).

11.10.1930- Ödemiş'te Serbest Fırka'nın ocak heyeti zabıta tara-f ından tevkif ve binası da temhir edildi...

- İntihabın en hararetli merkezi dün Eyüp oldu. Yahya Galip BeySerbest Fırka'yı Apostollar Fırkası diye tavsif etti.

12.10.1930- Reyimizi vereceğiz-Dün Kumkapı'dan Boğaziçi'nekadar bütün İstanbul hakk ını istedi.

- Bir sandık memuru yakalandı. Donunun içi rey pusulalar ı ile doluidi.

- Efendiler, Fırkacılığı vatan çocuklar ını tahkir edecek kadar ileriye götürmeyiniz. Siz de bilirsiniz ki bu memlekette Apostol'lar ın f ırkası yoktur.

-(Seçmenlere kar şı konuşan bir kadın resminin üzerinde) "Hak-k ını arayanın hakk ı elbette yaşamaktır."

- Kasımpaşa, hakk ından emin, yekpare bir kütle gibi hareket etti,rey vermeye çalıştı. Kadınlar kürsülere çık ı p nutuk söylediler.

-Dün Beyazıt-Eminönü mıntıkasının bazı mahallelerinde, Kadır-ga ve civar ında belediye intihabatı yapıldı. Bir yanda Halk Fırkası'namensup giyimli kuşamlı adamlar dolaşıyor; diğer tarafta halk kütle-leriyle münevverlerden mürekkep Serbest f ırkacılar nazar ı dikkati cel-

 bediyordu.Burada da Serbest Fırkacılar ın münevver propagandacılar ı faali-

yette idi:- Hakk ını arayan serbesttir.- Hür yaşayalım Efendiler!- Serbest olun, serbest!- Fakirin, fukaranın hakk ını arayan serbesttir sesleri her taraf ı dol-

duruyordu.Kasımpaşa'da nutuk söyleyen Havva hanımın bir gün önce çıkan

resmi üzerine Son Posta'nın "Sözün K ısası" sütununda şu yazı ya-yınlanıyor: "Havva H. yüksek tahsil görmüş bir kadın mı? Darülfü-nundan veya Amerikan Koleji'nden mi mezun? Bilmiyor ve zannetmi-

Page 493: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 493/516

500 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

yorum...Zannetmiyorum, çünkü halinde birçok okumuş hanımlar ımızın

 bilgiçliği ve sun'i edası, k ıyafetinde de kolej mezunu k ızkardeşleri-mizin itinası zarafeti yok. Gayet sade bir manto, boynunda rüzgar ınuçurduğu bir başörtü.

... Birçok vatandaşlar, hanımlar, terzilerde, manikür salonlar ında,sinemalarda ve türlü zevk yerlerinde iken Havva H. medeni vazifesinin

 başında kaldı.Medeni olmak için zarafet şart değilmiş... Sandık başı ne güzel bir 

imtihan yeri."17.10.1930- Yeni bir hadise. Adana'da meçhul bir el Serbest

Fırka'nın penceresine Arapça yazılı bir bayrak astı. Dikkat ediniz... Si-yasi mücadelenin şeklini değiştirmek için fena yola gidenler çıkmaya

 başladı.- Antalya'da müessif bir hadise çıktığı doğrudur. Serbest Fırka'nın

ocak heyeti azalan tevkif edilmiştir... Halktan bazılar ı nümayiş esna-sında mecruh düştü.

Seçimlerin sonucu Halk Fırkası'nın zaferi olarak ilan edilir. Oysa

seçmenlerin büyük bir bölümü sandıklara yaklaştır ılmamış, sandığaatılan reyler ise değiştirilmiştir. En azından olaylar bunu gösterecek yöndedir. Nitekim seçim sonuçlar ı ilan edildiğinde katilimin komik derecede düşük olduğu ortaya çıkmıştır.

.1930 Belediye seçimlerine halktan yana bir programla katılan bir hanım adaydan da söz etmeden geçmeyelim. Bu aday Sabiha Sertel'dir.O günlerde "Resimli Ay" dergisini çıkartan ve bu dergide çarpıcı ya-zılar ı, röportajlar ı yayınlanan Sabiha Hanım, Belediye Meclis üyeliğiseçimine bağımsız aday olarak katılmıştır. Sabiha Hanım programı ile

 program açıklamasını Resimli Ay dergisinde aynen yayınlamıştır.Programının başında şunlar ı söylemektedir:

"Ben namzetliğimi ne Cumhuriyet Halk Fırkası, ne de SerbestCumhuriyet Fırkası namına koyuyorum. Müstakil olarak İstanbul şeh-

rinin ekseriyet nüfusunu teşkil eden amele, şehir hududu dahilindekifakir köylü, küçük esnaf, küçük memuru temsil eden halk namına ko-yuyorum. Tahakkukuna çalışacağım en birinci şey fakir halk ın reyini,otoritesini, iktisadi ve içtimai haklar ını müdafaadır."

Programın ana noktalar ını ise şöyle özetlememiz mümkündür:"1- İçtimai bir tetkik ile İstanbul şehrinin ihtiyaçlar ının tesbit ve

tasnifi.2- Şehremini (Belediye Başkanı) ve umum belediye memurlar ının

müntehap (seçilmiş) olması.3- Menafii umumiye (Genel çıkarlara) hadim müesseselerin bele-

Page 494: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 494/516

Cumhuriyet Döneminin İ lk Çok Partili Beledi)®... 501

diyeleştirilmesi (Belediyece kamulaştır ılması)4- Halk ın içtimai menfaatlar ını ve haklar ını müdafaa etmek. Her-

şeyden evvel içtimai sigorta ve teşkilat: Amele çocuklar ı için bak ımevleri, iş bulma daireleri, ucuz aşhaneler, işçi pansiyonlar ı, meccanihastahaneler, köylü evleri, fakir halk için mesken, ihtiyar evleri, metruk çocuk evleri, şikayet bürolar ı tesisi.

5- Halk ın iktisadi menfaatlar ının müdafaası:a) Havayici zaruriye (Zorunlu gereksinim mallar ı) ve ev kiralar ı 

üzerine narh yazısı. b) Belediye kooperatiflerinin açılması.c) Belediye vergisinin fakir halktan kaldır ılması.d) Mesai kanunun meclisten geçmesi: Sekiz saat mesai, kazalara

kar şı sigorta, ücretli hafta tatili, kazalarda tazminat, hamile kadınlar ınçalıştır ılmaması, küçük çocuklar ın sayinin men'i, çalışacak çocuklara

 belediyeden vesika verilmesi, çocuklara ve işçiye ait mesai kanunununmeclisten geçirilmesi ve müdafaası.

6- Sağlık ihtiyaçlar ının müdafaası: Her eve kullanılacak su isalesi,

içilecek sular ı

n bakteriyolojik muayeneye tabi tutulması

, sterilize süt,sağlıklı gıda temini, meccani hamamlar, hastane, klinik, şehrin muayyen yerlerinde, bilhassa fakir mahallelerde sıhhat istasyonlar ı, fakir hastalıklı çocuklar için nekahathaneler, açık hava mektepleri, sanator yumlar açılmaması, evlerin sıhhi teftişe tabi tutulması, çöplerin evlerdekapalı tenekeler derununda muhafazası ile geceleri ve üstü kapalı olarak hergün nakli, verem, sıtma gibi salgın hastalıklarla mücadele.

7- Bütçenin ihtiyaca göre tesbiti. İmar siyasetinde yalnız gözeçarpan yerlerin değil, en muhtaç yerlerin imar ını tercih, fakir halk ınekseriyetle oturduklar ı semtlerin iman."

Sabiha Sertel programının temelini oluşturan düşüncelerini açık-larken, bugün bile değerin ve geçerliliğini yitirmemiş şu noktayı önemleöne çıkartıyor:

"Bizim çarpışacağımız en mühim nokta demokrasiyi derinleştir-mek, halk ın otoritesinin ve menfaatlar ının hükümet otoritesinin fev-kinde olduğunu kabul ettirmektir."

Sabiha Hanımın bu programı bugün için belki çok yeni şeyler söylemiyor, ama elli dokuz yıl öncesinde Türkiye halk ının sorunlar ını görmek, çağdaş belediye hizmetlerinin neler olması gerektiğini vurgu-lamak açısından değerli bir kanıttır bu belge. Ayr ıca ilerici ve toplumcudüşüncenin kalıcılığını göstermesi açısında da değerlidir.

Basın, muhalefet, düşünce vb. gibi konularda bask ılar Türkiye'dehiçbir zaman son bulmadı, eksik olmadı. Seçimlerde yapılan hile vesaldır ılara gelince bunlar ın da 1930'dan sonra çok örneklerini görmek-

Page 495: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 495/516

502  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

teyiz. Hâlâ tartışılan 1946 seçimleri, 1957 seçimlerinde radyo kanalıylayapılan dolaylı bask ı, seçim sonrası ortaya çıkan Gaziantep benzeriolaylar, 196O'lı yıllarda TİP üzerinde yoğunlaşan bask ılar, 12 Mart ve12 Eylül'de somutlaşan anti-demokratik, insan haklar ına kar şı uygula-malar ortada. 1930 seçimleri son yıllarda kar şılaşılan örneklere k ıyasla

 belki de önemsenmeyebilir. Ama unutmamamız gerekir ki bugünküortamın kaynağında 1930 olaylar ı da yatar. Gelecekte ve günümüzdesiyasal anlamda doğru karar verme açısından geçmişin bu bask ılannı anımsamakta yarar vardır sanır ım. 

Page 496: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 496/516

EK 10 SABİHAZEKER İYA (SERTEL) ve 

EMİN TÜRK (ELİÇİN) İSTANBULAĞIR CEZA MAHKEMESİ'NDE 

l 1930. K ı

şı

n son aylan. Bütün Türkiye'yi yak ı

ndan ilgilendiren bir dava İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülüyor. Suç konusu, Re-simli Ay Dergisi'nin 1929 Kanunevvel (Aralık) sayısında yayınlanan ikiyazı. Bunlardan biri Sabiha Hanım'a ait; "Savulun Geliyorum". Diğerinide Emin Türk Bey yazmış: "Köyümde Neler Gördüm". Yazılar ın ya-yınlanmasından sonra savcılık soruşturmasını müteakip Dergi'nin so-rumlu müdürü Behçet Bey ve Emin Türk Bey tutuklanmış, Sabiha Ha-nımın davasının ise tutuksuz görülmesine karar verilmiş. Derginindavayla ilgili bilgileri ayr ıntılı biçimde verdiği sayısında söylendiği gibi"Sabiha Zekeriya Hanım neşriyat yüzünden mahkemeye sevkedilen ilk Türk kadınıdır". Davanın gelişmesini yansıtmadan önce iki yazınıniçeriği hakk ında bilgi verelim. I

Savulun Geliyorum yazısı tutuculuk ve liderlik üzerine yazılmış.Sonradan yazar ının da belirttiği gibi yazının esin kayağı bir Amerikan

 psikoloji dergisi. "Halden memnun olmak, kanaat, tevekkül, işte şark ı durduran ve öldüren amil" yargısı ile başlayan yazıda, toplumlar ı buuyuşukluktan, kaderci ve tutucu yapıdan kurtaran liderin nitelikleri vegörevi aynen şöyle anlatılmaktadır: "

"... O yolunu kendi açar, bu yolun üzerine devrilen kayalar ı taşlar ı o temizler, k ıvr ıntılar ı o düzeltir, hendekleri o doldurur, bir kar ıncanın

 bile geçemeyeceği yolu o insan ayaklar ına düz bir satıh gibi serer... Oher zaman cesurdur. Ölümü iradesi içinde eriten adamın lügatindekorku kelimesi yoktur. En tehlikeli uçurumun başında bile hayattanmemnundur.

Bizi halimize bırak. Biz halimizden memnunuz. Biz bulduğumuz,yolda yürüyeceğiz. Bu vasat insanın feryadıdır. Bu hayat yolunda, he-defsiz, prensipsiz, kör derviş gibi hayat yolunu asasının sesine göre

tayin eden körlerin bir lidere ihtiyacı var. Fakat bu kitleyi yeni açtığı 

Page 497: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 497/516

504 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

yola şuurlu bir prensiple sokacak lidere ihtiyacı var."Lider olgusuna böylesine toplumcu bir yaklaşım getirdikten son-

ra, örnekler vererek: "Galile eski astronomlar ın yolundan yürümedi.Kolomb her gemicinin geçtiği yolu beğenmedi. Luther, Darvin, New-ton, Kari Marks kendinden evvel gelenlerin geçtiği yoldan çıktılar,dünyayı yeni bir hedefe götürecek yeni yollar açtılar" demektedir.Dikkat edilirse yazının vurguladığı liderlik, ilerlemeyi, değişimi sağ-layan bir liderliktir. Nitekim yazının bir yerinde "Halden memnun ol-mamak, işte terakkinin motoru" denerek değişimin çık ış noktasınınhalden memnun olmamak biçiminde tanımlanacağı belirtilmektedir.Bu düşünce şu paragrafta daha bir açık k ılınmaktadır:

"Fikirlerin ilerisine geçmek, siyasetin ilk saf ına geçmek, milletin başına geçmek, edebiyatın, ilmin, fennin, hülasa yaratıcı kabiliyetinizininkişaf ettiği sahanın önünde gitmek hırsı... işte lideri yürüten motor."

"Hepimiz lider olamayız. Fakat yeni ışık verenlerin meşalesiyleyeni yolu görebilmekte bir şeydir" dendikten sonra lider olmanın getir-diği sorumluluk şöyle açıklanıyor:

"Eğer bir gün sürünün önüne çıkacak olursanız şu noktalar ı unut-mayınız: Her  şeyden evvel insan olunuz, insan gibi önüne geçtiğinizadamlar ı seviniz ve onlar ın ıstıraplar ını görecek, duyacak kalpten bir saniye bile mahrum olmayınız. Lider Jritlenin ıstırabını duyamayacak hale gelmişse, rehberlik karakterlerini keybetmiş demektir. Gurur veazametin lider psikolojisinde yeri yoktur.

"Şunu da unutmayınız, yürüyorsunuz, fakat kendiniz için değilkitleyi hedefe eriştirmek için. Siz ilham aldığınız imanın içinde bo-ğulmalısınız."

"İstibdat, liderin seciyesini öldüren ilk mikroptur. Lider halk ınönünde yürümez, o halk ın arasında yüzer ve yeni açtığı yolda koşar..."

"Onun değişmeyen bir seciyesi var: Kitlenin uşağıdır. Zinde vekuvvetlidir. Cesurdur, mukavimdir, cidalcidir, naziktir, gayesine sa-dıktır, göz bebekleri gayenin ateşinden ateş alır, durmaz, arkaya bak-

maz, koşar, koşar, ateşin arasından geçerken bile hayk ır ır: SAVULUNGELİYORUM".

Köyümde neler gördüm: Emin Türk, tatilde memleketi olan köyegiderek, orada gördüklerini usta bir röportajcı gibi kaleme aldığı buyazıda, şu noktalar ı öne çıkartmaktadır:

"... Geçenki bahara artık bir tek öküzle çıkan karnı aç, sırtı açık çiftçiler ne yaptı? Ya varlıklı köylülerden mahsûlü yar ı yar ıya bölüş-mek üzere tohum aldı, yahut yüzde ikiyüz faizle para aldı."

Yazar ın niye yüksek faizle para aldınız, hükümet Ziraat Bankası vasıtasıyla size yardım etti değil mi biçimindeki sorusu üzerine köylü-

Page 498: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 498/516

Sabiha Zekeriya (Sertel) ve Emin Türk (Biçin)... 505

ler şu yanıtı verirler:"Etti. Allah devlete zeval vermesin. Bin türlü merasim ile otuzar,

k ırkar, hatta kefaleti müteselsile mi ne diyorlar, öyle yapanlara yüz li-raya kadar verdi. Fakat biz onlar ı yuttuk. Hani uzun müddet aç bırak ıl-mış bir köpek kendisine atılan bir parça eti nasıl hap diye çiğnemedenyutarsa, tı pk ı öyle..."

"Hükümet köylü ineğini silahlı zorbalar ın elinden kurtarmış. Fakat bu ineğin memelerine her gün biraz daha sık ı yapışan parazitler selef-lerinin yerini fazlasıyla tutmuş görünüyorlar."

Köylülerin Fırka delegesi olma konusundaki çekimserlikleri iseşöyle yansıtılmaktadır: "Biz kongreyi nidelim. Fırkayı nidelim. Sizyapın, çatın lazımsa mührümüzü gönderelim, basın. Şuraya ikişer, üçer saatlik yerden geliyoruz. İki günümüz öldü demektir. Kendi payımasöylüyorum evimde cariyeniz ölüm döşeğinde." Bu yak ınmalar ı partiyetkilisi dinlemediği gibi köylüleri şu şekilde tehdit ediyor: "... Yok olmaz. Fırka mutemedi böyle emir verdi ne yapalım? Hepimizin işi var.Hem sen f ırkaya kar şı geliyorsun mutemet duyarsa hakk ında hayırlı olmaz... .

Bu tehdit kar şısında herkes sustu ve kaza mutemedinin tayin ettiğiadamlar bilamünakaşa intihabı kazandılar."

Emin Türk o sırada çevre kazalarda yaygın olan tifoya kar şı mülkiamirlerin ve yetkililerin ilgisizliğinden söz ettikten sonra şunlar ı yazı-yor:

"İki büyük kazada hiç kimse bu hastalık hakk ında benden fazla bir şey bilmiyor. Evet millet cayır cayır k ır ılıyorda önüne geçmeğe ça-lışmak şöyle dursun, bu ölüm rüzgar ının hangi menbadan estiğini merak eden bile bulunmuyor".

"Heyy, aksır ığı, öksürüğü için hususi doktor kullanan asil adamlar.Biliyorum siz bu sözleri mahsus uydurulmuş bir masal yahut Afrikavahşilerine ait bir hikaye zannediyorsunuz. Sizin beşyüz mumluk am-

 pullerin aydınlattığı salonlara alışan gözleriniz bu karanlık çukura nüfuz

edemez. Ve inanmazsınınız ki Anadolu'nun birçok kazalar ı senelerce bir belediye doktorundan bile mahrum yaşar".

Davanın Seyri: Savcılık iddianamesinin temel savını "Türklüğüve Reisicumhur hazretlerini tahkir" oluşturuyordu. "Savulun Geliyo-rum" yazısında, liderin sorumluluğuna ilişkin söylenenlerin Atatürk'ü,o zamanki nitelemeyle, Gazi'yi hedef aldığı şöyle açıklanmaktaydı:

"... Sarahaten isim ve şahıs tayin edilmeyerek, ima ve telmih tari-kiyle milletin rehber ve necat ve istiklal ve terakki ve inkişaf ının yeganesaiki olan Büyük Reisicumhur Gazi Hazretlerinin güya bu esasattaninhiraf ile insanlıktan mütecerrid ve halk ın ıstırabını görecek göz ve

Page 499: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 499/516

506  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-19 İ 0 

işitecek kulak ve duyacak kalpten mahrum bulunduğu ve kitlenin ıstı-rabatını duymayacak bir hale geldiğini ve rehberlik karakterini kay-

 betmiş bir surette olduğunu ve ihtirasla yürüdüğünden dolayı kendisini bir ilah gibi yükselten kitlenin bir gün leşini sokaklarda sürüyeceğineve istipdat yapmakla beraber gayesinde sadakat göstermediğini ve kit-lenin uşağı olmak gibi tevazu eseri göstermesi icap ederken azametyaptığını ve milleti sevmediğini beyan ederek Gazi Hazretlerinin mü-

 beccel ve muhterem şahsiyetlerine tecavüzatta bulunduklar ı yine mez-kur makalade Türk milletini aynı izden yürüyen koyunlara benzettiktensonra... ırk ımız (neme lazım) diyen bir kitle olarak tavsif etmek sure-tiyle Türklüğü de tahkir eyledikleri... 

Emin Türk'ün yazısını "mevhum bir köylü ile mülakat şeklindehayalhanesinde vücut bulan" bir yazı biçiminde tanımladıktan sonraZiraat Bankası kredilerini köpeğin ağzına kemik atmak  şeklinde be-timlemesini, halk ın bazı parazitler taraf ından sömürüldüğünü, salgınhastalıklara kar şı hiçbir tedbirin alınmadığım belirtmektedir. Sonuçtayazıya yöneltilen suç: "... muhtelif sınıflaraki halk ı umumun emniyetiiçin tehlike ve yekdiğerine kar şı kin ve adavetle tahrik edecek tarzda

yazı yazmak" şeklinde ortaya konmuştur. Mahkemenin ilk sorgalar ı yapmasından sonra yazının bilirkişiyeinceletilmesi talebi yerinde görülmeyerek savunma tanıklar ının dinlen-mesine geçilmiştir. 

Darülfünun müderrislerinden Muslihittin Adil Bey, Sabiha Hanı-mın yazılar ını çok ateşli ve vatanperverane şeklinde tanıtmış ve sözkonusu yazının bilimsel bir yazı olduğunda ısrar etmiştir. 

Tanıklardan Sadri Etem Bey "Sabiha Hanımı mütareke senelerin-den beri tanır ım. Cumhuriyet idaresinin ilk kuvvetli kadın muharriridir.Demokrasiyi ifade eden yazılan vatanperveranedir" demiştir. PeyamiSefa ise sanıklar hakk ında şunlar ı söylemiştir: "Sabiha Zekeriya Hanımiçtimaiyatla meşgul ilk mütefekkir Türk kadınıdır. Sabiha Hanımı yük-sek bir ilim kürsüsünde görmek isterken maznun mevkiinde görmek 

 bütün fikir alemini müteessir etmiştir." Emin Türk Bey'in tanıklar ı ise üç köylüsüdür. Bunlardan ikisi İs-tanbul'da sütçülük yapan kişilerdir ve Emin Türk'ün kendilerine her konuda destek olduğunu ifade etmişlerdir. Üçüncü tanık ise Anado-lu'dan, köyden gelmiştir. Gerek k ıyafeti ve gerekse anlattıklar ı ile şa-hadeti çok iyi tesir bıraktı". Darülfünun Ruhiyat Müderrisi Sekip(Tunç) Bey ile ifadesini yazılı olarak gönderen Vakit gazetesi baş-yazar ı Hakk ı Tar ık (Us) da Sabiha Hanım ve sorumlu müdür BehçetBey hakk ında olumlu sözlerle konuyu açıklığa kavuşturmağa çalıştılar.Savcının son iddianameside farklı bir yana sahip değildi, suçlamalar  

Page 500: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 500/516

Sabiha Zekeriya (Sertel) ve Emin Türk (Eliçin)... 507

aynı biçimini koruyordu.Savunmalar: Sabiha Hanım makalenin bilimsel nitelikli bir yazı 

olduğunu, kimseyi hedef almasının söz konusu olmadığını, herhangi bir toplumda varolabilecek lider kavramına açıklık getirmeyi amaçladığını söyledikten sonra Türk Milletine hakaret etmeyi ise hiç düşünmediğiniilave ederek, Falih R ıfk ı Bey'in o günlerde Türk Yurdu dergisinde çıkanilginç bir yazısını öne sürmüştür. Sabiha Hanımın bu yazıdan özelliklesavunmasına aldığı şu bölüm bugün bile geçerliliğini korumaktadır:

"Şeker ve kurban bayramını artık yapmıyoruz. Kendimizi ne kadar zorlasak da içimiz donuk kalıyor. Cumhuriyet Bayramı beylik bir güngibi, frak ve sırma içinde, fakat keyifsiz geçiyor. Senelik neşemizifrenk yortular ında ar ıyoruz. Çünkü sanat asırlardan beri bugünleri işle-miştir. Cumhuriyet ideoloji taraf ından hamdır. Cumhuriyetin yıl dönü-mü edebiyatının nabzı gittikçe düşüyor. Muharrirden bir şey yazması istendiği zaman evvelki sene yazdığımı alın diyor. Çünkü hissi bir ür-

 periş duymuyor, kafasında bir k ımıldayış olmuyor. Sinirlerimizi k ısır kapladı. Hepimiz o kadar ihtiyar mıyız?..."

Bu alıntılar ı yaptıktan sonra Sabiha Hanım soruyor: "Bu yazı Türk 

milletine bir hakaret teşkil eder mi? Cumhuriyetin ideolojisi hamdır demek bugünkü rejime bir tecavüz müdür?Sabih Hanımın savunmasında dikkati çeken diğer noktalar ise

şunlardır: "Zemin demokrasi ve cumhuriyetle idare edilen bir memle-ket, zaman terakkiye dört nalla koşan bir zamandır. Biz de bu zamanadahiliz."

"Terakkinin en büyük amillerinden biri de serbestli fikir, serbestikelam, serbestii matbuattır."

"Bu makaleyi, dolayısıyla sahibini mahkum etmek, ilmi mahkumetmektir. Hürriyeti kelam ve hürriyeti fikir hudutlar ını daraltmak de-mektir. Yazı yazarken, ilmin cihana müsellem hakikatlar ını memleke-timize getirirken düşünürsek bu memleket kapılar ını ilme kapamış de-mektir. Başyazı yazarken ufuklar açıktır ve açık olmalıdır. Eğer her 

kullandı

ğı

z kelimeden her kafaya göre ne mana çı

kar diye düşü-neceksek ve bilhassa bunu ilim sahasında yapacaksak, o vakit yazı yazmağa hiç hacet yok. O zaman, geniş geniş, kendimizi kanaat ve te-vekküle emanet edebiliriz.

Bugün kar şınızda maznun mevkiinde oturan Sabiha Zekeriya veyaEmin Türk değildir. Maznunlardan biri ilim, öteki de köylüdür. Mu-harrirler bu iki kuvvete tercüman olmuşlardır.

Biz bu sandalyeye Türk milletine hakareti ve sunufu halk ı birbirialeyhine tahriki havi neşriyat sebebiyle değil, Türk milleti nam ve he-sabına oturuyoruz. Onun terakkisini istediğimiz, onun dertlerini teren-

Page 501: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 501/516

508  Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

nüm ettiğimiz için oturuyoruz..." Emin Türk Bey yazdığı olayın bir hayal mahsulü olmayı p, ger-

çekleri yansıttığını anlattıktan sonra savunmasını şu sözlerle bitirmiş-tir: 

"Verilecek herhangi bir mahkumiyet karar ı benim için büyük bir felaket hazırlayabilir. Fakat benim gibi naçiz bir şahsın felaketi o kadar ehemmiyetli değildir. Ehemmiyetli olan: Gençler, vatandaşlar ımızınıstırabını böyle yüksek sesle söylemeye cesaret ederseniz işte böylemahkum olursunuz, gibi iman söndüren bir mana ifade etmesidir. 

Bence fenalıklar ı görmek her Türk gencinin hakk ı, göstermek va-zifesidir. Ona "sus" demek haksızlık olur ama artık susturmanın nedemek olduğunu bilmiyorum". 

Karar: Karar ın içeriğinde ilgi çeken nokta Sabiha ZekeriyaHanım ve Behçet Bey'in "dereceyi tahsilleri ve gazetecilikte mümtaz bir mevki ibraz eylemiş olduklar ı tanıklar ın ifadelerinden anlaşılmış vekeza bu kabil neşriyattan tevakki etmelerini terk ve teyekkun etmeme-leri ilim ve irfanlar ının derecesi şiddetlendirici nedenlerden görülmüş olmakla mezbure Sabiha Zekeriya Hanım'la Behçet Bey'in ikişer ay

müddetle hapislerine ve otuzar lira ağır cezai nakti ile mahkumiyetleri-ne" biçimindeki hükümdür. Yani eğitimli olmak ceza arttır ıcı sebepolarak takdiren kullanılmıştır. Emin Türk konusunda da bunun aksi ol-muştur." ... Gazetecilikle ötedenberi melûf olmayı p yeniden yeniyehenüz neşriyat ile iştigale başlamış olması "hafifletici neden" olarak değerlendirilmiştir. Neticede onun da yirmi gün hapsine ve 16 lira paracezasına hüküm verilmiştir. 

Bu dava, Türkiye'de basınla ilişkili binlerce dava örneğinden biri-dir ve düşünce özgürlüğü üzerine konan bask ının ne boyutlara ulaş-tığını göstermesi bak ımından örnek olaylardan biridir. Günümüzde budavanın yanında çok daha ağır sonuçlara ulaşan basın davalar ı vardır.Yüzlerce yıla mahkum olan basınerlerinin bulunduğu bir ülkede SabihaHanım ve Emin Türk Bey'in davası korkar ım ki biraz hafif kalıyor...

Ama Türkiye bası

n özgürlüğü kavgası

nda önemli örneklerden, başlan-gıç noktalar ından biri olduğunu da kabul etmeliyiz. 

Page 502: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 502/516

EK 11 "GÖRÜŞLER" KÖŞESİNDEN

SABİHA SERTEL 

Giriş 

Yıl 1945,4 Aralık... Soğuk ama güneşli bir gün. İstanbul Erkek Lise-sinin arka bahçesinde, Babıâli'ye bakan dar avluda arkadaşlarla oynu-yoruz. Öğlen teneffüsü. Birden "Kahrolsun Komünistler", "KahrolsunSertel'ler" avazlar ı ortalığı kapladı. Caddeden ak ı p giden kalabalığı 

 parmaklıklar akrasından seyrettik. Arkadaşlar ın bazılar ı ile bir-iki tar-tışmamız oldu, rahmetli Celal Ferdi'nin kulaklar ımızı çektiğini anımsı-yorum. ..

Zekeriya Bey ve Sabiha Hamm'ın TAN gazetesinde yazdıklar ını  biliyodum. Fakat sadece özgürlük isteyen yazılar ının neden böylesinetepki çektiğini o günlerde (lise birinci sınıf öğrencisiydim) pek anla-dığımı söyleyemem. Olayın boyutlar ını, Tan Matbaası'nın ve diğer ki-tapevlerinin tahrip edildiğini ertesi günü gazetelerden öğrendik. Sık ı-yönetm Kumandanlığı  şu bildiriyi yayınlamıştı: "Dün üniversite öğ-rencilerinin bir k ısmı, iki basımeviyle birkaç kitabevine tecavüzetmişler ve bu hareketlerine mani olmak isteyen hükümet ve inzibatkuvvetlerini dinlemeyerek tasarladıklar ı suçu işlemişlerdir. Bunlar hakk ında derhal tahkikata başlanmıştır. Bu çok müessif hadiseye kat'i-yen müsamaha edilmeyecektir".

Sabiha Zekeriya Sertel imzasını ilk kez "Çocuk Ansiklopedisi"ninön sayfasında görmüştüm. 194O'lı yıllar ın başlar ında yayınlanan bu an-siklopedinin ilk bask ısı üç cilt olarak 1927 yılında eski harflerle yapıl-mıştı. O bask ı da ansiklopedinin "Muharrir ve Naşirleri: Sabiha Zeke-riya, Faik Sabri ve M. Zekeriya" olarak gösteriliyordu. Türkiye' ninçocuklara yönelik bu ilk ansiklopedisinden sonra aynı ekip "Hayat Ak-siklopedisi"ni Cumhuriyet gazetesiyle birlikte çıkarmışlardı.

Sertel'ler ABD'ye gitmeden önce 1919'da "Büyük Mecmua"yı çı-

kardılar. Mustafa Kemal'in bir kurtar ıcı olarak adına ilk kez bu dergide

Page 503: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 503/516

510 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

rastlanır. "Resimli Ay", "Sevimli Ay", "Resimli Per şembe"... Bunlar Sabiha Sertel'in yazdığı, zaman zaman da yönettiği dergilerdir. Bunlar ınsayfalar ına bir göz attığımızda başat yaklaşımın "özgür düşünce" oldu-ğunu görürüz. Sabiha Sertel tam anlamıyla bir Fikret hayranıdır. Fik-ret'te kendi özgürlükçü yanını bulur. Aşiyan'ın müze oluşu nedeniyleyazdığı f ıkra onun düşünsel çizgisini olabildiğince ayr ıntılar ıyla yan-sıtmaktadır.

S. Sertel'in olaylara bak ış ve değerlendirme açısını 25 Mart 1945'teTan gazetesinin birinci sayfasındaki "Görüşler" köşesindeki "Realitelerigörmek lazım" başlıklı makalede bulabiliriz.

"Hadiselerin cereyanına tek gözlükle bakmak, yalnız hadisenin bir taraf ını gösterir. Dünyayı değiştirecek mahiyette olan bu hadiseleri her cephesinden görmek ve göstermek mecburiyetindeyiz. Meçhul üzerinekurulan her fikir, en hafif bir rüzgar ın sadmesiyle yık ılır. Arzuya müs-temid görüşler hadiseleri durdurmaz fakat sahibini yanlış istikametesürükler... Karanlıkta verilen hükümler güneşin ziyası kar şısında kar gibi erir...

... Eğer hakikati bilirsek, en korkuncu kar şısında bile alacağımız

tedbirleri düşünebiliriz. Fakat hakikati bilmezsek, hakikatlar ı daima tek gözlükle görenlerin gözüyle görürsek hadiselerin tamamen dışındayızdemektir...

... Etraf ımızı görebilmek için kafamızdaki sabit fikirleri, arzuyadayanan düşünceleri silip, olanı, olmakta olanı kavramalı, adımlar ı onagöre atmalıyız... Çünkü "bugünkü adımlar hazırlıyor yar ını"...

Sabit fikirlerinden uzak, ön yargısız, araştıran ve irdeleyen hür bir yazar ın ilkelerini göstermektedir bu alıntılar.

194O'lı yıllar Türkiye'de demokrasinin yeniden biçimlenmeye başladığı yıllardır. Cumhuriyet döneminin demokrasi tarihine baktı-ğımızda 1925 ve 1945 yıllar ının en etkin olumsuzluklar ını içerdiğinigörmekteyiz. TBMM'nin açılışı ile filizlenen ve bir anlamda bir halk hareketine dönüşme eğilimini gösteren demokrasi çabalan 1925'in ba-

har ı

nda "Takrir-i Sükun" yasası

ile katledilmiştir. 1945'de de faşizminyenilgisi ile güçlenen demokratikleşme k ı pırtılar ı Tan Matbaasını  basan, yıkan, k ıran güdümlü hareketle yapay biçime dönüştürülmüştür.Bu nedenle 1945 yılı önemlidir. Özellikle Tan gazetesinin ve bu gaze-tenin birinci sayfasında "Görüşler" başlıklı köşede yazan Sabiha Ser-tel'in yazılar ı günümüzdeki gelişmeleri değerlendirme açısından bileönemlidir.

Bu sınırlı incelememizde S. Sertel'in 1945 yılında Tan'da ya-yınlanan yazılar ında öne sürdüğü düşüncelerini, kavgasını belli bir sıradahilinde gözden geçireceğiz. Sözünü ettiğimiz sıra şöyledir:

Page 504: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 504/516

"Görü şler" Kö şesinden Sabiha Sertel  511

 —   Faşizme kar şı yazdıklar ı, —   Özgürlük ve demokrasi için yazdıklar ı, —   Ülkenin değişik sorunlar ı üzerine yazdıklar ı, —   Kavga yazılanBu yazılardan yapılan geniş alıntılarla Sertel'in düşüncelerinin

çağdaşlığını, insana değer veren inancını bir kez daha sergilemeye ça-lışacağız. Böylece hem 1945 yılında demokrasi mücadelesinin genelgörünümü, hem de Sabiha Sertel'in bu savaşımdaki yiğit öncülüğünü bir kez daha yansıtmış olacağız.

Çaşizm'e Karşı 

Gazete manşetlerinde "Müttefikler Berlin'e 100 km. uzakta" haberi.Faşizmin son tuğlalar ı tek tek parçalanıyor... Savaş boyunca, şoğu keztek kalmak pahasına kalemiyle faşizme kar şı mücadele eden S. Sertel"Cehennemden Gelenler" başlığı ile (12.4.1945) şunlar ı yazmakta:

"Hitler tarih çapında gelmemiş bir deha, Niçe'nin tasvir ettiği üstünadamdan daha üstündü. Yıllarca insanlar ı bu masalla uyuttular; dostlar ı 

ve hayranlar ı bütün zulümlerinin üstüne bir perde gerdiler; bu geri, buyık ıcı ve ezici zihniyeti dünyaya yaymak için onunla iş birliği yaptı-lar..."

Bunlar ı vurguladıktan sonra soruyor: "Şimdi bu üstün adama neoldu?"

Sabiha Sertel'in Faşizm'e kar şı mücadelesi 1930'lu yıllar ın ikinciyansına yani Nazi Almanyasının ilk adımlar ını attığı dönemlere rast-lar.

Bunu 6 Mayıs 1945'deki yazısında "Nihayet Dilimi. Kesemedi" başlıklı yazısında şöyle anlatır:

"1937 senesindeydi. Aman faşizmi bütün dünyada beşinci kolunteşkilatını kurmakla meşguldü. Türkiye'de de faşist cereyanlar, hare-ketler göze çarpıyordu. Daha iptidada da bu mikrobun memleketimize

girmemesi için ben de yazı

lar ı

mla faşistlerin yüzlerindeki maskeleriindirmeye çalışıyor, bu cereyana kar şı koyuyordum. Bu sıralarda İs-tanbul'a gelen bir Alman kadın gazeteci beni matbaada görmeye geldi.Bana faşizmin uzun medhiyelerini yaptıktan sonra:

 — Sizin yazılannız Almanya'da çok fena akisler yapıyor, dedi.Goebbels'in size selamı var, "Eğer bir gün elime geçerse dilini keseceğim" diyor.

Bende efendisine selam söylemesini, dilimi keseceği güne kadar faşizmle mücadele edeceğimi söyledim.

Gobbels o zamanlar dilimi kesemedi. Fakat Ankara caddesindeki

Page 505: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 505/516

512 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

köpeklerini üzerime saldırttı. Zaman zaman beni mahkemelere sürük-letti. Zaman zaman onun ilhamı ile dilimi ağzımın içine k ıvıranlar oldu.Zaman zaman Türk umumi efkar ına yanlış anlatılan hakikatlar ı düzelt-memenin azabıyla k ıvrandım. Fakat imkan bulduğum nisbette bu dilidaima onun ve faşizmin aleyhine kullandım...

... Bu yılan dilini Müttefik ordular ın zafer toplan büktü, aylarcahezeyan halinde konuştu. Rayıştag üzerine Sovyet bayrağı dikildiktensonra da sustu". Sabiha hanımın dilini Goebbels kesemedi, ama 4 Aralık 1945'te tek parti iktidar ının k ışk ırttığı basın, demokrasinin gerçek an-lamda kimin yarar ına olduğunu farketmeyen bir avuç gösterici kesti...Onlar ın fiilen yaptığını ülkenin diğer demokrasiye kar şı olan güçleritamamladı.

1930'lu yıllarda ve savaş döneminde faşizme bağlanan, onun ilke-lerini savunan aydınlar, yazarlar, iktidar ın da özendirmesi ile önemli bir ağırlığa sahiptiler. Bunlar savaş Almanya lehine geliştiği sürece açıkça

 Nazileri, onlar ın önerdiği "Yeni Nizamı" savundular. Bütün bu olumsuzkoşullara kar şın Tan anti-faşist savaşımını tek başına sürdürdü. SabihaSertel'in karikatürlerinin altına "Komünist dudusu" diye şerhler düşül-

dü. 1941 yılında Tan kapatıldı. Sabiha hanımın tekrar yazmaması ko-şulu ile yayınına izin verildi. Daha sonralar ı iki kez daha Sabiha Sertelyazı yazmaktan menedildi. Sonuncu yasakla ilgili olarak anılar ındaşunlar ı anlatır:

"... Basın Genel Müdürlüğü'nden gelen yazılı bir belge ile bir seneyazı yazmaktan menedildim. Hızla giderken raydan çıkan bir tren gi-

 biydim. Ne kadar söyleyeceklerim vardı. Ne kadar savunacağım sosyal,ekonomik, politik konular vardı. Ben artık bunlar ın hiçbirinden sözaçamazdım. Büyükçe bir defter aldım. Düşündüklerimi bu deftere ya-zacaktım. Defterin başına Nazım Hikmet'in "Jokontla Si-yau" eserindeyazdığı şu mısraı aldım:

"Ben karar verdim, bugünden itibaren bir hatıra defteri tutmaya"Sayfanın başında da şu cümleler vardı:

"Ben kendi kendime hürriyet ilan ettim. Artı

k hiçbir bask ı

dankorkmuyorum. Olaylar ı günü gününe izleyecek, düşüncelerimi bu def-tere yazacağım."

Ve öyle yaptım. Her gün gazete sütunlar ında, devlet adamlar ınındemeçlerinde rastladığım sakat düşünceleri ele alıyor, bu Konular üze-rine kendi fikirlerimi yazıyordum. Tı pk ı Tan'da "Görüşler" sütunundayaptığım gibi. Üç defter doldu. 1945'de faşist sürüleri-Tan matbaasını yıktıktan sonra, polis evimizde araştırma yaptı Diğer evrakla birlikte

 bu defterleri de götürdü ve bir daha bu defterleri bana geri vermedi." Ne denir bu davranışa, düşünceye, gerçeğe kar şı işlenmiş bir ci-

Page 506: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 506/516

"Görü şler" Kö şesinden Sabiha Sertel  513

nayetten başka ne denir?Müttefiklerin zaferinin kesinleştiği, Türkiye'nin, San Fransisco'da

toplanan Birleşmiş Milletler kurucu konferansına katılabilmesi içinAlmanya'ya savaş ilan ettiği 1945 yılında, faşizme kar şı mücadelesinikazanmış bir kumandan gibi yeni tehlikelere değinir. Eski faşist şak-şakçılar ın bu kez de demokrasi havarisi kesilmesinden üzgündür, k ız-gındır. Bu yaklaşımı faşizmin yeni taktiği olarak niteleyip, 1 Mayıs1945'te şunlar ı vurgular:

"... Hadiselerin içyüzünü bilmeyen efkar ı umumiyeler, bu faşist propagandalar ının tesiri altında sulha, değişmekte olan dünyaya daimaters taraf ından baktılar, ters hükümler verdiler. Şimdi de faşistler faşiz-min en büyük düşmanı kesildiler. Düne kadar yazdıklar ını ve söyledi-lerini hatırlamayacak  şekilde bir beyin menenjiti geçirmiş gibi, kendi-lerini faşizmin en büyük muhalifi gösteriyor, demokrasilerin yanındayer almaya çalışıyorlar. Düne kadar sütun sütun yazılarla yeni nizamın

 propagandasını yapanlar, şimdi de demokrasinin müdafaasını yapıyor-lar. Bu, demokrasi cephesine yerleşip, kaleyi içten fethetmek için kul-lanılan yeni bir taktiktir."

Zor günlerde "Milli Birliğe olan gereksinim" yaklaşımı ile k ısıt-lanmış yapay bir demokrasi eski faşistlerin savunduğu yeni bir düşün-cedir.

Bunu Peyami Safa'nın eski bir yazısından yaptığı alıntılarla 23Ağustos 1945 tarihli Tan'da "Totaliter Birlik" başlıklı yazısında şöyleçürütür:

"... Milli Birlik emperyalsit bir düşmana kar şı bütün milletin bir-leştiği vatan müdafaası için bütün kuvvetlerin birleştirdiği bir birlik ol-duğu müddetçe her Türk bunun içindedir. Fakat Peyami'nin anlattığı manada totaliter bir birlik, bir faşizm birliğidir ki, hürriyet ve demokrasi

 bunun içine giremez. Böyle bir birlik bizi daima totaliter bir rejim içer-sine sokar ki bu birliğe ancak naziler taraftar olur...

... Kaldı ki böyle totaliter bir rejimin en büyük muhalifi halk ve

 bütün millettir. Ben de onlar ı

n arası

ndayı

m. Bizim anlayı

şı

zda milli birlik, memleketin kalk ınmasını, soygunculardan, muhtekirlerden kur-tulmasını, her ferde müsavi haklar veren demokrat bir rejim kurulma-sını sağlayan, düşman kar şısında tek bir cephe yapan birliktir. Totaliter rejimlerdeki birlik değildir."

Sabiha Sertel'in faşistlerin savaş sonu görünümlerini sergileyen ençarpıcı yazısı "Mesut Faşistler" başlığıyla 16 Ekim 1945'te yayınladığı yazıdır. Bu yazıda S. Sertel özellikle şu noktalar ı vurgulamaktadır:

"Bütün dünyada faşistlerin ve faşist düşüncelerin tasfiyesi yenikurulacak olan dünyanın ilk işi olduğu halde, bizdekiler siyah ve kah-

Page 507: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 507/516

514 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

verengi gömleklerine bir demokrasi boyası çalı p hürriyetçi, ileri fikirli,sağ ve sol bütün unsurlara kar şı cephe kurmuş, diledikleri gibi saldır-maktadırlar. Mes'ut Faşistler."

Hürriyet ve Demokrasi İçin 

Hürriyet bugünün sözcüğü ile özgürlük, Namık Kemal'den bu yanazaman zaman ülke semalar ında parlayan bir güneş gibidir. Ama nemeşrutiyette, ne de Cumhuriyette bütün boyutlar ıyla özgürlüğün geldi-ğini söylememiz pek mümkün değildir.

Savaşın bitimine yak ın ABD Başkanı Roosevelt'in öne sürdüğüdört hürriyetin hangi koşullar olursa olsun gerçekleştirilmesi zorunlu-luğundan söz etmiştir. Amerikan Başkanının değindiği dört hürriyetleilgili olarak Sabiha Sertel 17-20 Nisan 1945 günlerinde, Görüşler adlı kendi köşesinde şu açıklamalar ı yapmıştır.

"Roosevelt'in insanlığa vadettiği dört hürriyeti vardır. 1- Söz hür-riyeti, 2- İhtiyaçtan beri kalma hürriyeti, 3- Korkudan kurtulma hür-riyeti, 4- Vicdan hürriyeti.

Söz hürriyeti, fikir, neşir ve toplanma hürriyetlerini ifade ediyor.Hiç bir hükümet veya devlet, hiçbir idareci sınıf ammenin menfaatinitehdit etmedikçe bu hürriyetlere gem koymayacaktır...

... İnsan haklan beyannamesinin neşrinden beri insanlara vaade-dilen fakat tam manasıyla tahakkuk edemeyen bu hürriyetleri sağla-mak, yar ınki dünya nizamının temel taşlar ından biri olacaktır. Demok-rasi maskesi altında iktidar ı elinde tutanlar ın bu hürriyetleri tahdit eder tedbirler almasına kar şı en büyük garanti, halk kütlelerinin tam bir de-mokrasi içinde idarecilerini kendisi seçmesidir."

"... İhtiyaçtan kurtulma hürriyeti herkese iş, ev, insanca yaşamayı temin eden ücret demektir. Hastalığa, kazaya, ihtiyarlığa, sefalete kar şı dünyanın garantisi altında temin edilmiş bir içtimai sigortadır. İstis-mardan kurtulma hürriyeti, ihtiyaçtan kurtulma hürriyetinin esasıdır.

Söz hürriyeti ancak ihtiyaçtan kurtulma hürriyeti temin edildiği günsarsılmaz bir temele dayanacak, siyasi hürriyet iktisadi zaruretin bo-yunduruğundan kurtulacaktır."

"... Elindeki kalemi oynatırken düşüncesine istibdadın takacağı çelmeyi düşünen yazıcı korkunun esiridir. Halk için doğru, insanlık içinhak bildiği şeyi müdafaa edemeyen adam kendisine hakim olanlar ınoyuncağıdır. İşsiz kalmak korkusu içinde k ıvranan insan hürriyetlerinhepsinden mahrumdur. Müstebitlerin arzusuna göre düşünmediği veyahakim kuvvetin tazyiki altında dahi kendi düşüncesini müdafaa ettiğiiçin hapsedilen, dayak yiyen, işkence çeken insan "Tazyik edenin k ılıcı 

Page 508: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 508/516

"Görü şler" Kö şesinden Sabiha Sertel  515

altında azap çeken" insandır...... Bu korkular içinde yaşayan insanlar, demoralize olmuş, her 

türlü insanlık haklar ını kaybetmiş, her şeye susan, her tokata boyun eğenesirler sürüşüdür. Hak bildiği davalar kar şısnda benliğini inkar eden, bir lokma etmek hatır ı için binbir maskaralığa ve dalkavukluğa katlananadam, bütün insanlık karakterlerini kaybetmiş adamdır. "Neme lazım"korkunun tipidir. İnsanlar ı korkmadan yaşadıklar ı, korkmadan konuş-tuklar ı bir dünyaya ulaştırma için Roosevelt'in bu dört hürriyeti bugün

 bütün insanlığın uğruna dövüştükleri hürriyetlerdir.""... Bir cemiyette ferdin hıristiyan, yahudi veya müslüman olduğu

için, siyah, beyaz veya san ırka mensup olduğu için ekalliyet veya teb'aolduğu için, geri insan muamelesi görmesi, insan haklar ında mahrumedilmesi yeni dünya nizamının dışındadır...

... Cephede döğüşen askerlere, dünya gençliğine, bütün insanlaravaadedilen bu dört hürriyet, yepyeni bir dünya nizamının dört direğidir.Bütün insanlığın müşterek mirasıdır. Bu mirasa sahip olabilmek, bunudüşmanlar ın elinden kurtarmak, hür düşünceli bütün insanlar ın, genç-lerin, hu harp içinde döğüşen bütün halk kitlelirinin vazifesidir.

Hürriyet verilmez, alınır."Sabiha Sertel "Kuzu postuna saklanan kurtlar" (26 Mart 1954) başlıklı yazısında demokrasinin nasıl algılanması gerektiğini aşağıdakigibi açıklamaktadır:

"... Ne yalnız siyasi hürriyet, ne yalnız iktisadi hürriyet bu halk kütlelerinin insan haklar ını temine kafi değildir. Bu ikisini birleştiren

 bir insanlık devrinin açılması için, her şeyden evvel demokrasininayaklar ına asırlardan beri bağlanan köstekleri çözmek lazımdır. Mutlak 

 bir hürriyet yoktur. Fakat çoğunluğun insan gibi yaşamak haklar ını sağlayacak, bu haklar ı müdafaa edecek bir hürriyet insan haklar ının

 başında gelir. Bu haklan gölgeleyen her teşebbüse kar şı, irticaa kar şı,inhisara kar şı tedbir almak, hürriyeti tahdit etmek değildir. Böyle şamil

 bir hürriyete gitmek için bu saydığımız unsurlara kar şı kayıtlar konabi-

lir..."Türkiye'de hürriyetin algılanma ve tanımlama biçimi Sabiha Ser-tel'in en fazla üzerinde durduğu konulardan biridir. Kimin için hürriyetsorusunu "Hürriyet Loncası" (27 Mayıs 1945) başlıklı yazısında şöyleyanıtlıyor:

"... Hürriyeti verelim ama bunu uluorta herkese, soysuzlara ver-meyelim, sonra Baba Tahir'ler türer. Vatandaşlara hürriyet verirken so-yunu tayin için bir kan muayenesinden mi geçirelim. Bu şekil bir hür-riyet ancak lonca hürriyeti olabilir. Hürriyet o zaman bir gedik olarak ancak vatandaşlar ın bir k ısmına verilir, bir k ısmına verilemez...

Page 509: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 509/516

516 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

... Hürriyet böyle imtiyazlı kimselere verilecek olduktan sonra,her loncanın idaresi için nazi ideolojisinin filozofu Rosenberg'i bir mü-tehassıs olarak müttefiklerimizden istemek kalır.

Lonca hürriyeti istemiyoruz. San Farnsisco'da her insan için ana-yasaya geçirilen hürriyeti istiyoruz". Bu satırlar dikkatle okunduğundagörülecektir ki Sabiha Sertel'in verdiği yanıttaki hürriyete hala ula-şamamış bulunuyoruz.

Sabiha Sertel'in hürriyet üzerine çıkan en önemli makalelerinden biri rektörün üniversiteyi açış konuşması dolayısıyla kaleme aldığı "Fikre artık yeter tahakkümünüz" başlıklı yazısıdır. YÖK sultasında il-kokula dönen üniversitelerimizin savunmasını yapanlara bu yazıyı dik-katle okumalar ını öğütlerim.

"Üniversitenin yeni sene açılış töreninde, üniversite rektörü üni-versitede hürriyetin mevcut olduğundan bahsediyor. Bu nasıl hürri-yettir ki evvela üniversite muhtar değildir, kafasını maarif vekaletininemir ve kumandasına teslim etmiştir? Bu nasıl hürriyettir ki talebesinin

 bu üniversiteye ait işlerde fikir yürütmesini meneder, demokrasiyi inkar eder? Bu nasıl hürriyettir ki talebesini yalnız iktidar ı elinde tutanlar gibi

düşünmeye mecbur eder, fikir hürriyetini alaşağı eder? Bu nasıl hürri-yettir ki, profesörlerini imzalar ıyla fikirlerini neşirden meneder? Sonra bu üniversitenin rektörü bir ilim kürsüsünden: "Üniversitemize yabancı ideolojiler giremez" diye hayk ır ır?

Yabancı ideoloji ne demektir? Eğer bu sosyalizm gibi, insani -yetçilik gibi, radikalizm veya liberalizm gibi bugün bütün dünyanınfikir mekanizmasının materyali olan düşünceler ve ideolojiler ise, bun-lar üniversitenin kapısından girmez de Galata meyhanesinin ka-

 pısından mı girer? Evet kapısını bütün fikir cereyanlar ına kapayan bir üniversite sistemi vardır, o da Almanya'daki faşist sistemdir. İlim ki-taplar ını yakan Hitler, üniversitenin kapısını da demokrasiye ve sosya-lizme kar şı kapamıştır. Bizim üniversite de mateessüf kapısını bu ideo-loji için ardına kadar açık bırakmış. İleri fikir cereyanlarnı afaroz

etmiştir.Bu totaliter zihniyettir ki talebesini elinde sefertası, mektep çan-tasıyla bir ilkokula gider gibi elinden tutmuş bir lala gibi talebe birli-ğinin disiplini altına sokmuştur. Bu totaliter zihniyettir ki talebesinidünyanın en mühim hareketlerine kar şı susmaya, yar ınki fikir haya-tının rehberleri olacak gençleri tek fikre sahip hareketsiz birer mankenhaline getirmeye çalışmıştır...

Üniversitede bugün mevcut olan şey, gençlerin kuvvetli bir disip-lin altında serbest düşünceden, fikir cereyanlar ından, serbest kanattenmahrum eden, fikrin üzerinden silindir geçiren totaliter hürriyettir.

Page 510: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 510/516

"Görü şler" Kö şesinden Sabiha Sertel  517

Bunun en büyük delili de hala bugün mahkemede serbest düşünce-lerinin, cemiyet kurma teşebbüsünün hesabını vermekle mükellef yüzeyak ın üniversite talebesi ve doçentleridir. Tazyikin üzerine geçirilenyaldızlı hürriyeti değil, hakiki fikir hürriyetini istiyoruz. Rektöre Tevf ık Fikret'in lisanıyla verilecek cevap şudur:

 Fikre yeter art ık tahakkümünüzYa şanır pek güzel tegallüpsüz 

Ve 7 Kasım 1945'te yayınlanan "Zincirli Hürriyet" başlıklı yazı:"... Fikir hürriyetini, kanaat hürriyetini, münakaşa hürriyetini ka-

 bul eden bir demokraside matbuat cürümleri diye ayr ıca bir fasıl yoktur.Hakaret, sövüp sayma, umumi adaba muhalif neşriyat, askeri esrar ı fa-şetmek gibi suçlar yalnız matbuat mensuplar ı için değil, bütün vatan-daşlar için müşterek suçtur. Ceza kanunlar ı bu cürümlerin cezasını datayin etmiştir. Bunun dışında fikir sahiplerinin siyasi, içtimai, iktisadikanaatleri, bu kanaatlerin neşri ve münakaşası hiçbir demokrasidecürüm olarak sayılamaz.

Matbuat kanununda yapılacak değişiklik eğer bundan ibaretsematbuatın, fikir adamlar ının, ilim adamlar ının ellerindeki ve kafalar ın-

daki köstek hür düşüncelerinin üzerine sar ılmış zincirli bir hürriyet hu-dudundan ileri geçmeyecektir."

Demokrasi halk için bir nefes borusudur. Tıkandığı zaman yı-ğınlar boğulur. Tek parti döneminin bask ıcı düzeni savaşın demokrasicephesinin başar ısıyla bitmesi sonucu sarsıldı. Açılan küçük deliktenhalk ın özgürlük istekleri afaki tuttu. Sabiha Sertel bunu "Boğuluyouz,hava isteriz" yazısında olanca açıklığıyla ortaya koymaktadır.

Türkiye'de demokrasinin gelişmesi konusunda Sertelin "Demok-rasinin Gelişmesi" (18 Mayıs 1945), "Türkiye'de Demokrasinin Ge-nişlemesi" (22 Mayıs 1945) ve "Bu Bir Orta Oyunu mudur?" (3 Ağus-tos 1945) yazılar ı bugün bile güncelliklerini ve önemlerini korumakta-dır.

16 Eylül 1945'te yayınlanan "AdamYok" başlıklı yazısında siyasal

 parti liderliği sorununu ele almakta ve şunlar ı

söylemektedir:"Bizde parti kurulması bahis mevzu olur olmaz herkesin sorduğusual şudur: kim liderlik yapacak? Büyük çapta lider yok, büyük çaptakilideri ve liderleri iktisadi, içtimai, siyasi şartlar doğurur... Fakat bir milletin sevk ve idaresi tek parti esasına dayanırsa, bütün kanunlar buimkanlar ı bir zümrenin inhisar ı altına alırsa, orada lider yok değil, li-derlerin çıkması için imkan yok demektir."

Sabiha Serteİ'in belki de son siyasi yazısı 2 Aralık 1945'te yayın-lanan "Muhalefet Korkusu" başlıklı yazısıdır.

"... Şuurlu bir muhalefet. Samimi bir muhalefet, halka dayanan bir 

Page 511: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 511/516

518 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

muhalefet hücumdan hatta tezvirden dahi korkmaz. Memleketin hayr ınaolduğuna, şuuru ile, vicdanı ile inanan bir adam cesur olur. Muhalif olduğunu söylemekten çekinen bir adamın tenkitlerinde korku hakimolursa, küçük bir hücum kar şısında gerilerse muhalefeti samimi dahiolsa halk ın üzerinde yapacağı bu muhalefete kar şı itimazlıktır. Hak 

 bildiği yola korkusuz girenler, kendilerinde bu medeni cesareti gören-lerdir. Korkuyla muhalefet yanyana gelemeyen iki zıt mefhumdur...

Ülke Sorunları Üzerine 

Bir toplumda sorunlar ın belirlenmesi ve gerçekçi çözüm önerlerinimüretilebilmesi demokratikleşme ile doğru orantılıdır. Sabiha Sertel budoğrusal ilişkiyi bildiği için yazılar ında bir sınıf ın, ya da bir zümreninçıkarlar ım değil, yığınlar ın sorunlar ını dile getirmiştir. "İki Vatanperver Tipi" başlıklı 3-4 Temmuz 1945 tarihli Tan'da yazılar ında aralar ındaonulmaz çelişki bulunan iki sınıf ın, ya da bir başka deyimle ezenlerle-ezilenler arasındaki ayr ışımı ortaya koymaktadır. Birinci vatanperver tipini Sabiha Sertel şöyle açıklamaktadır.

"Eğer bu vatansever büyük bir sanayi memleketinde ise, harpler açı p geri milletleri sömürmek onun vazifesidir. Eğer geri bir memle-kette veya küçük bir devlette ise kendi menfaati hangi büyük devletle

 birleşiyorsa onun peyki olmaktır: Tröstler, karteller, büyük sanayiciler  bunun için icap ederse birleşir, icap ederse bunun için birbiriyle harpederler.

Bu vatanseverler devlet kontrolüne, halk kontrolüne muhaliftirler.Çünkü bu saha ne kadar serbest olursa bu milli servet o kadar çok olur..."

İkinci vatanperver tipi ezilenler yani işçi, işsiz, memur, küçük üretici, köylüler yani k ısacası yaşamlar ını emekleri kar şılığında kazan-maya çalışanlardır. Sabiha Sertel onlar ı merdivenin alt basamağındaoturanlar olarak betimler ve şunlar ı yazar:

"... Bu merdivenin aşağı

nda kalan ya bareme tabidir, bir basa-mak çıkmak için senelerin hayatını törpülemesi lazımdır, ya hiçbir işiyoktur kapı kapı dolayı p büyük vatanperverlerin tavsiyesini ve hima-yesini bekler; ya toprağa bağlıdır, fakat toprak sahibinin ortaklaşa iş-lettiği topraktan ancak gününü gün eder, borçludur, murabaacının elin-dedir, toprak ona bir tane buğdaysa efendisine ambarlar dolusu imkan-dır. Yorganını sırtlar, şehrin meydanında yatar, bir fabrikada mevsimişçisidir. Maden kuyusunda alın terini, makinede iş emeğini döker. Evikiralıktır. Viran olası hanede evlad-ü eyali vardır, her türlü kahra boyuneğer.

Page 512: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 512/516

"Görü şler" Kö şesinden Sabiha Sertel  519

İktisadi buhran gelirse onun yakasına yapışır. Devletin maliyeti bozulursa vergilerin yükü onun omuzlar ına biner, düşman kapıya ge-lirse en önde o gider, vatan onun alınterini, iş emeğini, ıstıraplı ömrü-nün senelerini gömdüğü topraktır; bu toparağı dişiyle, tırnağıya, canıylamüdafaa eder.

Harp olur, büyük vatanperverler kendi menfaatlar ını korumak içinkoltuklar ına yerleşirler, ölüm ona düşer. Devlet harpte mağlup olur düşman vatana saldır ır, efendiler düşmanla iş birliği yapar, vatan cep-hesini, müdafaa cephesini kurup yerin altında düşmanla çarpışmak onadüşer. O, Avrupa'da herhangi gizli mukavemet hareketinin kahramanı-dır. Fakat düşmanı memleketten kovuncaya kadar vatanperverdir.Vatan kurtulduktan, kralcılar ve büyük vatanperverler iş başına geldik-ten sonra onlar haindirler. Çünkü büyük vatanperverlerin menfaatinideğil, bu defa kendi menfaatlerini müdafaa etmektedirler."

Sabiha Sertel Toprak yasasının meclisteki görüşmeleri süresincekimsenin gözüne batmayan bir tutarsızlığı "Köylü Nerede?" (16 Mayıs1945) yazısında şöyle sergilemektedir:

"... Kendi hesabına yapılan bir kanun mecliste konuşulurken,

milletvekilleri bu kanun üzerinde çekişe çekişe pazarlık pazarken budavanın sahibi olan köylü nerede? Mecliste köyü ve köylüyü temsileden yalnız büyük toprak sahibi çiftçileri görüyoruz. Köylüye verilecek 

 bir kanş toprak üzerinde bu kadar heyecana düşenlerin köyü ve köylüyütemsil etmediklerine şüphe yoktur. Topraksız köylünün, az topraklı köylünün bu mecliste bir diyeceği yok mudur? Kendi hayati meselesihalledilirken, bu davanın asıl sahibi ve mümeslilleri nerede?

Yaşam pahalılığı savaş yollar ının önlenemeyen bir felaketi, sos-yal yangınıdır. Bir yandan küçük bir azınlığın dışında yoksulluğun

 pençesine düşen yığınlar dar gelirleri içerside çırpınırlarken diğer yan-dan muhtekirler, karaborsacılar iktidar ın açık ya da dolaylı himayesi ilegüçlerine güç katmıştır.

Sabiha Sertel bu duruma "Pahalılığı önlemek lazımdır" (12 Hazi-

ran 1945) başlı

klı

yazı

nda şöyle değinmektedir:"Fakat harbe girmeyen, harp içinde dahi hayat pahalılığı her memleketten yukar ı olan Türkiye'de mevcut pahalılık düzeyi azalmak şöyle dursun, her zamandan daha ağır bir kesafet kazandı. Halk kitlele-rinin alım kabiliyeti o kadar azalmıştır ki, bugünkü durum her zaman-dan fazla dikkatle gözönüne alınacak bir safhaya gelmiştir. Halk, harpgünlerinde katlandığı mahrumiyetlerin sulha geçiş devresinde sona er-mesini bekliyordu. Bugün bunun aksi ile kar şı kar şıyayız. Türkiye'defiyatlar ın düşürülmesine, halk ın yaşama seviyesini yükseltmeye doğruatılacak adımlar vardır. Hükümetin halk ın sefaletine kar şı gösterdiği

Page 513: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 513/516

520 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

kayıtsızlık, bu yığınlar ı gündengüne bir ümitsizliğe sevkediyor. Nedenhala fiyatlar ın düşürülmesi için kafi teşebbüslere geçmiyoruz?

... Devlet sanayii kâr için değil, serbest ticaret kar şısında fiyatlar ı halk ın menfaatine olarak muvazenede tutmak için kurulmuş müesse-selerdir. Fiyatlar ın düşmemesi halk ın sefaletini arttırdığı gibi, Türki-ye'nin hariç alemle ticari münasebetlere girişmesine, daha doğrusu bumünasebetleri memleket hayr ına işletmesine de manidir. Pahalılık me-selesi hükümetin birinci merhalede halledeceği bir davadır. Pahalılığındevamı, Türk halk kitlelerinin sıhhi, iktisadi, içtimai mukavemet kud-retinin tükenmesi demektir. Yalnız bugünkü nesli değil, yar ınki nesli detüketen bir felakettir."

 Nihayet plan kavramı da "Halk İçin Türkiye" (1 Ekim 1945) ya-zısında aşağıdaki gibi öne çıkar ılmıştır:

"... Ne hürriyet, ne demokrasi, ne kültür, ne iktisadi kalk ınma, bürokrat bir idare ile tepeden aşağı doğru inemez. İçtimai inkişaf ın esastemeli halk ve bu halk ı temsil eden teşkilatlardır. Bu teşkilatlar mevcutolmadıkça, bu teşkilatlar ın faaliyeti iktisadi bir planla tanzim edilme-dikçe halk ın dertleri yalnız bir seneden bir seneye değil, bir nesilden, bir 

nesle devredilen bakaya hesabı

gibi hiçbir zaman tasfiye edilemeyen bir hesaptır. Ne saltanatın, ne meşrutiyetin, ne de cumhuriyetin tasviyeedemediği bu dertleri tasviye etmek memleketin bütün içtimai, iktisadikuvvetlerini seferber ederek yeni bir kalk ınma devresine girmek içinzaman gelmiştir. Bu kalk ınma planının esas gayesi "Halk için Türki-ye'mi yaratmaktır. Böyle bir kalk ınmaya mani olan parazitleri, ihtikar ve soygunu kökünden kazıyı p, halk ı mukadderatına hakim yapabilmek için dahili ve harici hiçbir tehlike mevcut değildir. Halk kendi dertleri-nin tasviyesinde söz konusu olduğu gibi, ecir kuvvetleriyle iş birliğiyaptığı zamandır ki böyle şamil bir kalk ınmanın temelleri atılmış olur.Yar ınki Türkiye'nin tek bir ismi vardır: "Halk için Türkiye". Bu Türki-ye'ye giden yol bürokrasi yolu, satıhta değişmeler yolu değil, bütün bir halk ın tek dil ve tek el olarak kendi mukadderatına sahip olması yolu-dur. Bu da plan ve teşkilat işidir. Bundan ötesi laf-ü güzaftır".

Page 514: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 514/516

KAYNAKLAR  Ahmet Hilmi, Felibeli, Şehbenderzade: Muhalefetin İflası, İst. 1331 Ahmet Rasim: Osmanlıda Batısın Üç Evresi, İst. 1987 Aksoy Muammer: Türkiye'de Düşünce Özgürlüğü, A.Ü. Hukuk Fak. Der., Ankara 1970 Arar İsmail: Atatürk'ün izmit Basın Toplantısı, ist. 1969 --------- : Kanun-u Esasi'nin lOO.Yılı, Ank. 1978 Aybars Ergun: İstiklâl Mahkemeleri (1-2), İzmir Aksin Sina: 31 Mart Olayı, İst. 1992 

Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, İst. 1980Adıvar Halide Edip: Türkün Ateşte İmtihanı, İst. 1979Ağaoğlu, Samet: Kuva-i Milliye Ruhu, İst. 1974 --------- : Demokrat Partinin Doğuş ve Yükselişi, İst.. 1972 Aralov, S. I.: Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Anılar ı, İst. 1985 Ar ıkoğlu, Damar: Hatıralar ım, tst. 1961 Aşkun, Vehbi Cem: Sivas Kongresi, İst. 1963 Atatürk, Mustafa Kemal: Nutuk (1-3), İst. 1970 Atay, Falih R ıfk ı: Çankaya, İst. 1980 Araş Tevf ık Rüştü: Görüşlerim, tst. 1945 Avcıoğlu, Doğan: Türkiye'nin Düzeni, Ank. 1969 --------- : Milli Kurtuluş Tarihi (3 Cilt), İst. 1974 Aydemir, Şevket Süreyya: tek Adam (3 Cilt), İst. 1969 --------- : İkinci Adam (3 Cilt), İst. 1968. Abalıoğlu, Yunus: Kurtuluş Savaşı Anılan, İst. 1978 Ağaoğlu, Ahmet: Serbest Fırka Hatıralar ı, ist. 1969 Atatürk, Mustafa Kemal: Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri (5 Cilt), Ank. 1961-1972 Atay, Falih R ıfk ı: Yeni Rusya, Ank. 1931 Atay, Falih R ıfk ı: Faşist Roma, Kemalist Tiran ve Kaybolmuş Makedonya, Ank. 1931 Aydemir, Şevket Süreyya: İnk ılap ve Kadro, Ank. 1932 Abalıoğlu, Nadir Nadi: Sokakta Gürültü Var, İst. 1980 Aybar, Mehmet Ali: Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm, İst. 1968 Adıvar, Adnan: Tarih Boyunca İlim ve Din, İst. 1944 Ahmet, Cevdet Paşa: Tezakir, Ank. 1967 Ahmet, Şerif: Anadolu'da Tanin, İst. 1977 Aydemir, Şevket Süreyya: Suyu Arayan Adam, İst. 1967

 Ahmad Feroz: İttihat ve Terakki, 1908-1914, İst. 1971 Aydemir, Şevket Süreyya: Enver Paşa (3 Cilt), İst. 1970-1972 Ali Kemal: Fetret, İst. 1329 Bayur, Hikmet: Türk İnk ılabı Tarihi (I-IV), Ank. 1991 Bedii, Nuri: Hakk-ı İntihap, İst. 1330 Berkes, Niyazi: Türkiye'de Çağdaşlaşma, İst. Berkes, Niyazi: Türk Düşününde Batı Sorunu, Ank. 1975 Bayar, Celal: Bende Yazdım (8 Cilt), İst. 1965-72 Belen, Fahri: Türk Kurtuluş Savaşı, Ank. 1983 Bornovalı, H. Avni: Partiler Kar şısında Hüseyin Avni, Hareket S. 14, Nisan 1948 Başar, Zeki: Erzurum Kongresi, Erz. 1979 Boratav, Korkut: Türkiye'de Devletçilik, İst. 1974 Barutçu, Faik Ahmet: Siyasi Anılar (1939-1954), İst. 1977 Bilâ, Hikmet: CHP Tarihi (1919-1979), Ank. 1979 Bozdağ, İsmet: Kemal Tahir'in Sohbetleri, Ank. 1980 Başar, Ahmet Hamdi: Atatürk'le Üç Ay, İst. 1945 Berkes, Niyazi: Türkiye'de Çağdaşlaşma, Ank. 1973 Bleda, Mithat Şükrü: imparatorluğun Çöküşü, İst. 1979 Berkes, Niyazi: Türkiye İktisat Tarihi (2 Cilt), İst. 1969-70 Boratav, Korkut: Türkiye'de Gelir Dağılımı, ist. 1969 Beşikçi, İsmail: Doğu Anadolu'nun Düzeni, İst. 1969 Bayrak, Mehmet: Kürtler ve Ulusal Demokratik Mücadeleleri, Ank. 1993 

Page 515: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 515/516

522 Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839-1950 

Baykut, Cami: Osmanlılık, Âtisi, Düşmanlar ı ve Dostlar ı, ist. 1331Coşar, Ömer Sami: Milli Mücadele Basını, İst. 1973 Cebesoy, AliFuat: Siyasi Hatıralar (1-2), ist. 1957-1960 Cebesoy, Ali Fuat:Moskova Hatıralar ı, İst. 1982 CHP Programı, Ank. 1935 CHP, Üsnomal Büyük Kurultayının Zapü, Ank. 1938CHP Programı, Ank. 1939 CHP, Program ve Nizamname (VI Kurultay), Ank. 1943 CHP, Büyük Kurultay'ın 10 Mayıs 1946 Olağanüstü Toplantısı, Ank. 1946 Cerrahoğlu, A.

(Kerim Sadi): Türkiye'de Sosyalizm, İst. 1965-1967 Cemal Paşa: Hatı

ralar,ist. 1959 CHP Büyük Kongresi, Ank. 1927. CHP Programı, İst. 1931 Çoku, Murat: istiklâl Mahemesinde Gazeteciler Davası (2 Cilt), ist. 1993Çığıracan, İ. Hilmi: Türkiye'de intihap Usulleri Çavdar, Tevfik:Osmanlılar ın Yan Sömürge Oluşu, ist. 1970 Çavdar, Tevfik: Milli Mücadele Başlarken Sayılarla "Vasiyet ve Manzara-i Umumiye", ist. 1971Çavdar, Tevfik: Yüzyıllık Pahalılık, Ank. 1983 Çavdar, Tevfik: Talât Paşa, Ank. 1984 Çavdar, Tevfik: Türkiye'de Liberalizm (1860-1990), Ank. 1992Çavdar, Tevfik: İttihat ve Terakki, İst. 1991 Değmer, Şefik Hüsnü: Türkiye'de Sınıflar, İst. 1975 Demokrasi, Ortak Kitap,YAZKO, İst. 1984 Derin, Haldun: Türkiye'de Devletçilik, İst.1940 Dursunoğlu, Cevad: Milli MUadele'de Erzurum, Ank. 1946Doğan, Avni: Kurtuluş, Kuruluş ve Sonrası, ist. 1964 Ebüzziya,Tevfik: Yeni Osmanlılar Tarihi (3 Cilt), İst. 1973-1974 Eliçin,Emin Türk: Kemalist Devrim İdeolojisi, İst. 1970 Erer, Tekin:Basında Kavgalar, İst. 1965 Erkan, Hüsnü (Haz): Türkiye'de Demokrasi Kültürünün Gelişmesi, izm. 1990Eroğlu, Cem: Demokrat Partinin Tarihi ve İdeolojisi, Ank. 1970 Erden, Ali Fuat:İsmet İnönü, İst. 1952 Erkilet, H. E.: .Şark Cephesinde Gördüklerim, İst. 1943Erişçi, Lütfü: Türkiye'de İşçi Sınıf ının Tarihi, İst. 1952 Erkrnan, Faris: En Büyük Tehlike, İst. 1943 Erişirgil, M. Emin: M. Akif-Islamcı Bir Şairin Romanı, İst.1956 Ertürk, Hüsamettin: İki Devrin Perde Arkası, İst. 1957 Gevgili, Ali:Yükseliş ve Düşüş, İst. 1981 Goloğlu, Mahmut: Milli Mücadele Tarihi, 5 Kitap, Ank. 1969-1971

Golollu, Mahmut: Türkiye Cumhuriyet Tarihi, 3 Kitap, Ank. 1972-1974Goloğlu, Mahmut: Demokrasiye Geçiş, 1946-1950, İst. 1982 Güvenir, O.Murat: 2. Dünya Savaşı'ndaki Türk Basım, İst. 1991 Güneş, İhsan: BirinciTBMM'nin Düşünsel Yapısı (1920-1923), Esk. 1985 Gündüz, Asım:Hatıralar ım, İst. 1973 Gürkan, Ahmet: Cumhuriyet, Meclis Hükümetler, Başkanlar (1919-1973), Ank. 1973Gerede, Hüsrev: Siyasi Hatıralar ım, ist. 1951 Giritlioğlu, Fahir: Türk Siyasi Tarihinde CHP'nin Mevkii, (2 Cilt), Ank. 1965 Gökbiigin,Tayyip: Milli Mücadele Başlarken (2 Cilt), Ank. 1965 Gündüz, İrfan: OsmanlılardaDevlet-Tekke Münasebetleri, Ank. 1984 Hanioğlu, M. Şükrü: Bir Siyasal Düşünür Olarak Abdullah Cevdet ve Donemi, İst. Hanioğlu, M. Şükrü: Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyetive Jön Türklük (1889-1902), İst. 

' nalar (1924-1938) ,Ank.1936 

Ilgar, ihsan: Mütarekede Yerli ve Yabancı Basın, ist. 1973 nağar, Nuri: Türk Basın Tarihi, İst. 1992 nönü, ismet: Hatıralar (2 Cilt), Ank. 1987 nan, Afet (Prof): Medeni Bilgiler, Ank. 1969 

lmen, Süreyya: 4 Ay Yaşamış Olan Zavallı Serbest Fırka, İst. 1951İleri, Rasih Nuri: Atatürk ve Komünizm, İst. 1970 Karal, Enver Ziya:Osmanlı Tarihi, C. 7-8, Ank. 1983 Karpat, Kemal: Türk DemokrasiTarihi, İst. 1967 K ırçak, Çağlar: Meşrutiyetten Günümüze Gericilik,Ank. 1994 Koçak, Cemil: Türkiye'de Milli Şef Dönemi (1938-1945),Ank. 1986 Kurdakul, Şükran: Namık Kemal, İst. 1991 Kuntay, MithatCemal: Namık KemaJ, 2. Cilt, İst. 1944-1956 Kansu, Mazhar Müfit: Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber (2 Cilt), Ank. 1986Karabekir, Kazım: İstiklâl Harbimiz, lst.1968 Uğur Mumcu: Paşalar ın Kavgası, ist. 1991Karaosmanoğlu, Yakup Kadri: Politikada 45 Yıl, Ank. 1968 K ılıç, Ali: K ılıç AliHatıralar ını Anlatıyor, ist. 1955 

Page 516: Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

7/31/2019 Tevfik-Çavdar-Türkiyenin-Demokrasi-Tarihi

http://slidepdf.com/reader/full/tevfik-cavdar-tuerkiyenin-demokrasi-tarihi 516/516

 Kaynaklar  523

Karaosmanoğlu, Yakup Kadri: Zoraki Diplomat, Ank. 1968 Kocabaşoğlu, Uygur: Şirket Telsizinden Devlet Radyosuna, Ank. 1980 Küçük, Yalçın: Türkiye Üzerine Tezler (1908-1978), tst. 1978-79 Küçük, Yalçın: Aydın Üzerine Tezler (4 Cilt), İst. 1986 Karabekir, Kazım: İstiklâl Harbimizde Enver Paşa ve İttihat Terakki Erkanı, İst. 1967 Kara, Mustafa: Din, Hayat, Sanat Açısından Tekkeler ve Zaviyeler, İst. 1980 Kandemir: İzmir Suikastının İçyüzü, İst. 1955 Kuran, Ahmet Bedevi: İnk ılâp Tarihimiz ve İttihat Terakki, İst. 1948 Kuran, Ahmet Bedevi: İnk 

ı

lâp Tarihimiz ve Jön Türkler, İst. 1945 Kabaçali, Alpay: Türk Basınında Demokrasi, Ank. 1994 Lewis, Bernard: Modem Türkiye'nin Doğuşu, Çev. M. K ıratlı, Ank. 1970 Lütfi, Fikri: Meşrutiyet ve Cumhuriyet, ist. 1339 Mazıcı, Nur şen: Belgelerle Atatürk Döneminde Muhalefet, İst. 1984 Mısıroğlu, Kadir: Lozan Zafer mi, Hezimet mi? (2 Cilt), İst. 1971 Mısıroğlu, Kadir: Trabzon Mebusu Şehid-i Muazzez Ali Şükrü Bey, İst. 1978 Mumcu, Uğur: Kazım Karabekir Anlatıyor, İst. 1990 Mardin, Şerif: Jön Türklerin Siyasi Fikirleri (1895-1908), İst. 1993 Mardin, Şerif: Bediuzzaman Said-i Nursi Olayı, İst. 1992  Nadi, Nadir: Perde Aralığından, İst. 1979  Nesimi, Abidin: Yıllar ın İçinden, İst. 1977 Özek, Çetin: Türkiye'de Gerici Ak ımalr, İst. 1964 Okyar, Fethi: Üç Devirde Bir Adam, İst. 1980 Özalp, Kazım: Milli Mücadele 1919-1922, Ank. 1971 Ökte, Faik: Varlık Vergisi Faciası, İst. Öztürk, Kazım: Cumhurbaşkanlar ının TBMM'rii Açış Nutuklar ı, İst. 1969 Oruç, Arif: Vatandaşın Birinci Hürriyeti, İst. 1932 Özbudun, Ergun: Türkiye'de Sosyal Değişme ve Siyasal Katılma, Ank. 1975 Parla, Taha: Türkiye'de Siyasal Kültürün Resmi Kaynaklan (3 Cilt), İst. 1991 Peker, Recep: İnk ılap Dersleri Notlar ı, Ank. 1936 Peker, Recep: CHP Programının İzahı, Ank. 1931 Prens Sabahattin: Türkiye Nasıl Kurtanlabilir, İst. 1965 Petrosyan, YA.: Sovyet Gözüyle Jön Türkler, Ank. 1974 R ıza Nur (Dr.): Meclıs-i Mebusan'da Fırkalar Meselesi, İst. 1.909 R ıza Nur (Dr.): Hürriyet ve İülâf Nasıl Doğdu, Nasıl Öldü?, İst. 1918 R ıza Nur (Dr.): Hayat ve Hatıralar ım, (4 Cilt), İst. 1968 Sertel, Sabiha ve Zekeriya: Davamız ve Müdafaamız, İst. 1991 Sertel, Sabiha: Roman Gibi, İst. 1969 Sertel, Zekeriya: Hatırladıklar ım, İst. 1977 S t l Y ld A İ t 1994