39

Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın
Page 2: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın
Page 3: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

Y›l: 5 Say›: 18

Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010

ISSN:1306-6595

Mavi fiemsiye Turizm Ltd. fiti. Ad›na

‹mtiyaz Sahibi ve Genel Yay›n Müdürü

Süreyya ÜZMEZ

Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü

Mahmure ÜZMEZ

Yay›na Haz›rlayan ve

Yay›n Koordinatörü

Recep Peker TANITKAN

[email protected]

Editörler

Ayflegül DO⁄AN

Zeynep TANITKAN

Kapak Foto¤raf›

Recep Peker TANITKAN

(Yeniça¤ Gölünde Gündo¤umu)

Reklam Servisi

Mavi fiemsiye Turizm Ltd. fiti.

Yay›n ‹dare Merkezi

Trilye Restaurant

Reflit Galip Caddesi

Hafta Sokak 11/B

Gaziosmanpafla-ANKARA

Tel:(0312) 447 12 00-446 59 76

www.trilye.com.tr

Sayfa Tasar›m›

Yusuf MEfiE- (Ajans-Türk)

Bask› & Cilt

Ajans-Türk Gazetecilik Matbaac›l›k

‹nflaat Sanayii A.fi.

‹stanbul Yolu 7. Km. ‹nönü Mahallesi

Necdet Evliyagil Sokak No: 24

Bat›kent / ANKARA

Tel: 03.312 278 08 24 - Fax: 0312 278 18 95

www.ajansturk.com.tr - [email protected]

Bas›m Tarihi: 02.07.2010

Dergideki reklamlar›n sorumlulu¤u firmalara,

yaz›lar›n sorumlulu¤u yazarlar›na aittir. Bu

yay›n›n bir bölümü ya da tamam› yay›nc›s›n›n

izni olmaks›z›n ço¤alt›lamaz ve yay›nlanamaz.

Yay›n Türü: Yerel Süreli Yay›n

Üç ayda bir yay›nlan›r.

BALIKLARIMIZI KURTARALIMSon günlerde lüfer ile ilgili kampanya ses getirdi. Her ne olur-sa olsun balıklarımızın neslinin kurutulmaması için gösterilençabaları takdir etmek gerekir. Ancak bu çaba çinekoptan dahafazla et içeren lüferi bollaştırmak için olmamalı. Önemli olançinekop-lüfer meselesi değil. Tüm balık severler trolle avlanmaile mücadele etmeli. Yıllardır hem dergimizde hem Sabah An-kara ve Güney eklerindeki köşemde aynı konuya temas ediyo-rum. Kalkan, levrek, lahoz, sinarit, mercan, ıstakoz, kılıç gibitüm balıkları korumamız lazım. İzmarit, uskumru, istavrit derisk altında. O nedenle bu kampanyayı doğru ama çok yetersizbuluyorum. Sivil toplum örgütleri İğneada kalkanını yok edenTuna Nehri’nin kirliliğiyle uğraşsın. O zaman daha faydalı olacaklar.

Dünyadaki yeme içme alanında oluşan gelişmeleri yakındanizliyorum. Sizlerden arada bir izin alarak okyanus aşırı ülkele-re gidiyorum. Trilye’deki güzellikleri daha da artırmak ve siz-lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostlukkuruyorum. Dünyanın en büyük gemisi Oasis’te bir hafta seya-hat edip devasa mutfağının işleyiş tarzını inceleme fırsatı bul-dum. İzlenimlerimi size aktarmaya çalıştım.

Bu arada Ateş tatlısı çok tuttu!

Her şey gönlünüzce olsun. Bol balıklı, sağlıklı günler dileğiyle.

Süreyya Üzmez

“Trilye’nin Bal›k Sevdas›”Tüm Seçkin Kitapevlerinde

Reflit Galip Caddesi Hafta Sokak 11/B G.O.P. ANKARATEL: 0.312 447 12 00 - www.trilye.com.tr

Page 4: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

Trilye’den Esintiler . . . . . . . . . . . . . . . . . .8

Pazar Günleri Bal›k Yiyoruz . . . . . . . . . .20

Trilye’nin Çocuklar› . . . . . . . . . . . . . . . .22

Tuzda Sardalye . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .24

Trilye Lokmalar› . . . . . . . . . . . . . . . . . . .26

Kömür Izgaras›nda K›l›ç Rulolar› . . . . . .28

Bal›kl› Mant› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .29

Kalamarl› Kabak Çiçe¤i Dolmas› . . . . . .30

Soya Soslu Levrek Karpaçyo . . . . . . . . . .31

fieftalili Sorbe . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .32

Dondurmal› Çikolatal› Sufle . . . . . . . . . .34

Muhteflem Birliktelik . . . . . . . . . . . . . . .36

Maydanoz . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .38

Havuç . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .39

Viflne . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .40

Ot Festivali . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .42

Alaçat› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .44

Dubrovnik . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .46

Dr. Aytun Ǜray . . . . . . . . . . . . . . . . . . .50

Funda ‹yce Tuncel . . . . . . . . . . . . . . . . .52

fiarap . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .55

‹nci . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .56

Asansör, Deniz ve Muhtap . . . . . . . . . . .58

Oasis of The Seas . . . . . . . . . . . . . . . . . .62

Adalar ve ‹skeçe . . . . . . . . . . . . . . . . . . .68

Eyüp Sabri Tuncer . . . . . . . . . . . . . . . . .70

Morun Saltanat› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .72

‹Ç‹NDEK‹LER

TUZDA SARDALYE DUBROVNİK

TRİLYE LOKMALARI

ŞEFTALİLİ SORBEKALAMARLI KABAKÇİÇEĞİ DOLMASI

SOYA SOSLU LEVREK KARPAÇYO

OT FESTİVALİ

BALIKLI MANTI

ALAÇATI

OASIS OF THE SEAS

ASANSÖR ,DENİZ VE MEHTAP

FUNDA İYCE

44 26 42

62 31 52

24 29 46

32 58 30

w w w . t r i l y e . c o m . t r

Page 5: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

TR‹LYE’N‹N BALIK SEVDASI ‹MZA GÜNÜ

‹mza günümde birazc›k s›k›ld›m, mahçup oldum. Ne-den mi dersiniz? Dostlar›m uzun süre kuyrukta bek-

leyip kitap imzalatt›lar. Hatta baz›lar› daha önce kitabasahip olduklar› halde yine geldiler. Destek verdiler.D&R Tunal› Ma¤aza Müdürü Alper Bey çok mutlu gö-rünüyordu. Onun mekan›nda yap›lan bu görkemli imzagünü çok ilgi gördü. Çok duyguland›m. Gelen, geleme-yen, gönlü bizimle olan herkese çok teflekkürler.

Trilye’den Esintiler...

Page 6: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

1110

Trilye’den Esintiler...

Televizyonun en çok izlenen programı Çok GüzelHareketler Bunlar ekibi Ankara’ya her geldiklerinde

oyundan sonra Trilye’ye uğramadan İstanbul’a dönmü-yor. Hatta “Akşam yemeği Trilye’de yenilecek” diyeanons edilince ekip hep birlikte “Oley” diyerek alkış tu-tuyorlarmış. Eee başarılı ekip ağzının tadını biliyor!

ÇOK GÜZELHAREKETLER BUNLAR

Siz öncelikle kendinize inanın, başkaları da size ina-nacaktır. Dünyada kendine inanıp er ya da geç zir-

veye çıkan pek çok ünlü sima vardır. Bunlardan bir ta-nesi sporla ilgilenen veya ilgilenmeyenlerin yakındantanıdığı Michael Jordan’dır. Kendisi lise ikinci sınıföğrencisiyken, okulun beden eğitimi öğretmeni tara-fından basketbol takımına alınmaz. Onun bu konudayetenekli olmadığı, boyunun kısa olduğu ve takımdayer alamayacağı bizzat basketbol takımının antrenörütarafından söylenir.

Okul dönüşü eve geldiğinde Michael’ın morali çok bo-zulur. Hemen odasına çıkar ve ağlamaya başlar. Hayal-leri yıkılmıştır. Durumu fark eden annesi odaya girerve “Neler oluyor?” diye sorar. “Takıma giremedim” di-ye yanıt verir Michael, “Bana sen küçüksün dediler…”

Annesi bunun üzerine kolunu oğlunun boynuna dolar.“Bak, önemli olan takımın içinde senin ne kadar küçükolduğun değildir, senin içinde ne kadar büyük bir takımolduğudur…” der.

Annesinin bu sözleri genç basketbolcu Michael Jordaniçin yeni bir başlangıç oluşturur. Artık ne istediğiniçok daha iyi biliyordur. Bunun üzerine çalışmaya baş-lar. Her geçen gün temposunu artırır. Bir dahaki seç-melerde okul takımına girer.

Bu onun basketbol yaşamının ilk basamağıdır. Önce

amatör, ardından profesyonel lige transfer olur. O şim-di yalnızca Amerika’nın değil, dünyanın yetiştirdiği“en büyük basketbol yıldızı” unvanını taşımaktadır.

BAfiARIDAN BAfiARIYA KOfiUYORServus Bilgisayar firmasının Ankara Genel Müdürü İl-ker Uğur, genç yaşta başarıdan başarıya koşan çoközel bir yetenektir. 9 yıldır tanıdığımız İlker Bey gü-nün her saatinde işine ve başarıya odaklanıp süreklitakım arkadaşlarıyla birlikte çok güzel işler başarmak-tadır. Telekomünikasyon ve Finans Sektörlerinden So-rumlu Genel Müdür Yardımcısı Alper Tarım, KamuSatıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ödül Bilgi,Teknik Hizmetler ve Proje Gruptan Sorumlu GenelMüdür Yardımcısı Mehmet Özen, Mali ve İdari İşlerMüdürü Naci Bilgilioğlu, Satış Müdürü Berker Akerve Satış Öncesi Grup Yönetmeni Ege Mukan’ın hepbirlikte olduğu takım Türkiye’nin ilk 500 firması ara-sında yer alan Servus’un yapı taşlarını oluşturur.

Servus Grup’un bilişim sektöründe ülkeye yaptığı hiz-met her kesim tarafından takdir edilmektedir. Grupiçinde özel bir yeri olan Servus Savunma Teknolojile-ri A.Ş. Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma ve Polis Teş-

kilatına günümüzün gereksinimi olan mo-dern savunma ve güvenlik teknolojileri,ürün uygulama ve çözümlerini hem kendiürünlerini geliştirerek hem de lider dünyamarkalarını bir araya getirerek sunmakta-dır. Anti terör ve kritik tesisler için güven-lik sistem çözümlerinden, mayın ve mü-himmat imha sistemleri, insansız hava vekara araç sistemi çözümlerine kadar çokönemli hizmetler sunmaktadır.

1989 yılında %100 yerel sermayeli bir bili-şim teknolojileri hizmet şirketi olarak ku-rulan Servus Grup, teknoloji uygulamalarıve sistem entegrasyonunda lider bir konu-ma ulaşıp bu süreçte Türk Silahlı Kuvvetle-ri’nin yanı sıra tüm kamu kurum ve kuru-luşları ile özel sektör için üretim, bakım,onarım, destek ve danışmanlık hizmetlerinisunmaktadır. Türkiye genelinde 40 ofis ve600’ü aşkın çalışanıyla Türkiye’nin en başa-rılı şirketleri arasında yer alan Servus Bilgi-sayar’ın, ülkemizin en büyük bilgisayar vealt yapı projelerini gerçekleştirirken, inana-rak çalışmanın başarıda en büyük etken ol-duğunu yıllardır dikte edercesine kanıtladı-ğına tanık olmaktayız.

‹fi TOPLANTISI G‹B‹İlker Uğur ve arkadaşları sık sık Trilye’yegelirler. Ama işlerini sürdürmek için mekandeğişikliği yapma isteğinden midir, yoksagerçek amaç yemek yemek midir bu soru-ma bir türlü yanıt bulamamaktayım. Çünküsoğuk başlangıçların gelmesiyle birlikteadeta iş toplantısına başlanıyormuş havasıhiç bozulmaz. Birkaç saat süren yemekteacaba kaç proje, kaç yeni hedef konuşulurbilemiyorum ama yemeğin sonuna kadarServus’un faaliyetleriyle ilgili çalışma yap-tıkları kesin. İşine bu kadar bağlı bir takımelbette ki sonuca ulaşmakta ve farklılık ya-ratmakta zorlanmaz. Başarıyı ölçmek içinbir insanın ulaştığı noktaya değil, başarmakiçin aştığı engellere bakılması gerekir. Ha-yat oyunu, iyi bir ele sahip olmak değil, kö-tü bir eli iyi oynamaktır.

Süreyya Üzmez

KEND‹NE ‹NANANLARIN BAfiARISI

Page 7: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

1312

Trilye’den Esintiler...

Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski bakanların-dan Ateş Amiklioğlu’nu yaklaşık 15 yıldır ta-

nırım. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü göre-vinden sonra Çorum Milletvekili oldu ve Çalış-ma Bakanlığı yaptı. Tanıdığım günden beri göz-lemlediğim; hiç değişmeyen çalışma azmi, haya-ta bağlılığı, insan sevgisi onun en farklı özellikle-rindendir. Her konuda birleştirici, yapıcı bir roloynar. Tam Türkiye’nin aradığı bir ombudsman-dır kendisi. 7’den 70’e herkese yardımcı olup çö-züm üretmeye çalışır.

Bir gün Ateş Ağabey Trilye’ye genç bir doktorugetirdi ve benimle tanıştırdı. Tanıştırdığı doktorbana kartını uzatınca Profesör unvanını gördü-ğümde hayretimi gizleyemedim ve şöyle bir espriyaptım: “Tıp doktorları herhalde genleriyle oyna-yıp kendilerinin yaşlanmalarını önlüyorlar. Bukadar genç profesör olur mu?”

Prof. Dr. Ahmet Görgül, Gazi Üniversitesi Öğre-

tim Üyesi ve gastroenteroloji mütehassısıdır. Yur-dun her bir yanından ve yurt dışından akın akıngelen hastaları, onun Tunalı Hilmi’deki muaye-nesinin yolunu tutarlar. Yıllardır dostluğumuzunsürdüğü Ahmet Bey’in genç kalmasının sırrınıçözmem pek zaman almadı.

Bodrum Marina’nın önünden geçerken hemennizamiyenin (denizcilerin tabiriyle lumbarağzı)yanında Bavaria marka beyaz bir tekne durur. Te-miz, bakımlı, her zaman göreve hazır. Tekneninadı Beliz. Prof. Dr. Ahmet Görgül ve güzel eşiGüliz Hanım’ın en önemli varlıkları, Amerika’daokuyan kızlarının adıdır Beliz. Deniz hayranıolan Beliz’i yaz aylarında seyir halindeki teknele-rinin dümeninde görürsünüz hep. Kış aylarındateknenin kaptanı Tansel Çankaya, boş vakitlerin-de Trilye için ahtapot avlar, balık yakalar. En az40 kere döver o ahtapotları yumuşak olsun diyeve Ankara’ya gönderir. İngiliz asıllı eşi pek me-raklı değildir denize.

Herhalde siz de anladınız ben anlatmadan AhmetHoca’nın niçin genç kaldığını. O hepimizin yap-tığını yapmıyor. Biz hayata atıldığımız gündenberi hayaller kurarız, emeklilikte tekne alacağım,hep denizde olacağım diye. Ama ya bir amansızhastalık bizi söker atar bu hayalimizden, ya daiçinden çıkamadığımız yaşam koşulları. Onuniçin ertelememek gerekir hayalleri. Olanaklarınel verdiği ölçüde çaba sarfedip isteklerimize doğ-ru adım atmalı. Geçmişten ders alarak, günü ya-şayarak, geleceği birazcık düşünerek yaşamak iyibir hayat felsefesi bence. Zaten Tanrı en çok ge-lecekle ilgili ince hesaplar yapanlara kıs kıs gü-lermiş.

Ahmet Bey’in aynı meslekten eşi Prof. Dr. GülizHanım da aynı zevkleri paylaşır. Her ikisinin deyoğun mesaileri ve alanlarında aranılan uzmanoluşları zevklerini ertelemeye engel teşkil etmi-yor. Cuma gününden biniyorlar uçağa ver eliniBodrum. Hafta sonu yelken yapıyorlar ve pazar-tesi sabahı yoğun çalışma haftasına üstün perfor-mans ile başlıyorlar. Ama bir özellikleri daha varbu çiftin. Sanki hiç evlenmemiş gibiler. Flörtdevresindeki sevgililer gibi yaşıyorlar. Yıllar he-yecanlarını hiç azaltmamış.

Her yıl düzenlenen yelken yarışlarına katılırlarailece. Bu yıl Beliz’siz katıldılar ama aldıkları ku-palara koyacak yer bulmak çok zor. Hayatı doludolu yaşayan, gıpta ettiğimiz, varlığından pozitifelektrik aldığımız bir ailedir Görgül ailesi. Bir ta-nısanız aynı elektrik yüklerine hemen sizler dekavuşursunuz. Deniz ve yelken 24 saat çağırırinsanı. Tutkudur. Bütün sorunlarınızdan uzak-laştırır.

İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, hal-buki yaşamadıkça yaşlanırlar, yaşlanmaya karşıen iyi korunma yolu hayallerimizdir. Hiçbir şey,bir hayalin olduğu denli gerçek olamaz. Hayalle-riniz, “şimdiki siz” ile “olmak istediğiniz siz”arasındaki bağlayıcı bir köprüdür, en güvenilirdayanağınızdır. Ona güvenle dayanırsanız, yaş-landığınızda bile yaşlı olmadığınızı görürsünüz.Hayallerinizi hemen gerçekleştirmeye başlayın,ertelemeden, geç kalmadan. Hayat geç kalanlarıaffetmez.

HAYALLER‹N‹ ERTELEMEYENLER

V‹fiNE REÇEL‹

Ünlü vişne ağacımızın lezzetli vişnele-ri olgunlaşınca masalara ikram edili-

yor. Kalanlar ise reçel yapılıp konukları-mıza hediye ediliyor. İstemeyi unutmayın.

L‹MON TERAP‹S‹

Limon terapisi herkesin ilgi odağı oldu.Alkol ve sigara ile alınan toksinler

hücrelere yerleşmeden bu metodla atılı-yor. Saf oksijen ve limon özütü pervaneyardımıyla masanıza ayrı bir hava getiri-yor. Sanki Mersin’de limon bahçesinde yü-rüyormuş gibi hissediyorsunuz kendinizi.

Page 8: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

1514

Trilye’den Esintiler...

Mayıs ayının ikinci haftasında Rusya DevletBaşkanı Dmitri Medvedev ve heyeti adeta

Ankara’ya çıkarma yaptı. Restoran ve eğlence sek-töründe belirgin bir kıpırdanma yaratan bu ziya-retten pek çok işletmeci nasiplendi. Ruslarla bukadar güzel ilişkiler içine girince hafızam tam 37yıl öncesine gitti.

1973 yılı sıcak bir ağustos ayında Kuleli AskeriLisesi’ne kaydımı yaptırmıştım. Birinci sınıftanitibaren haftada bir kez seçmeli dersler progra-ma konmuştu: Müzik, resim, Rus dili ve edebi-yatı. Her zaman olduğu gibi kolay yoldan gitme-

yip en zor tercih olan Rus dili ve edebiyatını seç-miştim. İleriyi gördüğüm için değil. Aklıma bilegelmezdi Kuleli Askeri Lisesi’nde üç yıl Rusçaöğrenip, dört yıl da Harp Okulu’nda kendi gay-retimle geliştireceğim ve emekli olup açtığımrestoranda günün birinde sebze meyve ihracatıkonusunda sıkıntı yaşanılan bir dönemde RusyaDışişleri Bakanı Sergey Lavrov’u ağırlayacağım.

YANLIfi B‹LG‹LERLE SO⁄UTULDUKİngilizce öğretmenimiz Yarbay Mustafa Ertugayher ders başlangıcından önce beş dakika boyun-ca Ruslarla ilgili konuşma yapardı. “Çok dikkat-li olun arkadaşlar, Ruslar genç kızları ajan şek-linde kullanırlar, sizi elde ederler” gibi telkinler-de bulunurdu. Hafta sonu izinlerimde Beyoğlu-Taksim-Şişli civarında çok aradım ama bir türlüo manken gibi güzel Rus kızlarına rastlayama-dım! Rusça öğretmenimiz ise bir gün Iğdır sını-rında ikili görüşmelerde tercümanlık görevi ya-parken bir çobanla tanışmış. Çobanın koyunla-rı devletinmiş. Türkiye’deki çobanların koyun-larının kendi mülkiyetleri oluşuna hayret edi-yormuş. Yıllarca Türkiye’de en yakın komşu-muz, asil insanların bulunduğu bu ülkeye karşıbirileri bizi hep işletti. Üretim araçlarındaki kol-lektif mülkiyet tüketim araçlarında da varmışdenildi. Yalan yanlış kulağımıza pek çok şeylerüfürüldü. Ama o köprülerin altından çok dere-ler geçti ve su yolunu buldu.

Rusya’ya zaman zaman gidiyorum. Mosko-va’dan St. Petersburg’a, Goritsy’den Yaroslav’akadar pek çok şehrini ziyaret ettim. Zaten ikibüyük şehri yeniden yaratanlar ünlü Türk fir-maları. Ama emin olun en ücra bir kasabada,köyde bile Türkiye’den ihraç edilen ürünlerlekarşılaşıyorum. En son seyahatimde kendi ken-dime bu ülkeye bir an evvel partner olsak ina-nılmaz şeyler olur diye düşündüm. Herhalde buçağrım duyulmuş olacak ki geçtiğimiz günlerdehayalim gerçekleşti. Çok önemli bir petrol geli-

RUSLARLA N‹CE YILLARA

ri olan Rusya, 21. yüzyılın en büyük enerji kaynağı olan doğal gazın da sahibi. İki ülkeninbirbirine çok ihtiyacı var. Türkiye de büyük birdevlet. Rusya’nın en işlek merkezlerinde Türkmalı ürünler öncelikli olarak satılıyor. Her Rusçalışanın en büyük arzusu Antalya’da tatil yap-mak. Tarkan’ın konser biletleri aylar öncesin-den tükeniyor. Velhasıl Ruslar bizi çok seviyor.

Görüyorsunuz Medvedev’in gelişi beni öğrenci-lik yıllarıma götürdü. 37 yılda neler değişti ne-ler. Nazım Hikmet’in mezarını kendi devlet baş-kanlarının yanına yapmışlar. Bir ziyaretimdekarşıt görüşlü, zamanında Nazım’ı hiç sevme-

yen birisini, mezarına karanfil koyarken gözle-rimle gördüm. O nedenle fikirlere saygılı vehoşgörülü olmak gerekir. Şu an abes gözükenbir fikir gelecekte geçerlilik kazanabiliyor. Fikirayrılıklarından dolayı hemen kutuplaşıp hemkendimize hem ülkemize zarar veriyoruz. BaşkaTürkiye olmadığını da bile bile bunu yapıyoruz.

Göz bozukluğu insanların gördüklerini sınırlar,görüş bozukluğu ise yaptıklarını. Ne demişler,“Dünyada ilk bakışta doğruluğuna çok güvendi-ğim şeylere ikinci kez dikkatle bakmanın gere-ğini anlayacak kadar çok yaşadım.”

Page 9: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

1716

Trilye’den Esintiler...

1990yılında Körfez krizinin en sıkıcıgünlerinde Siirt’teki şark görevimi

tamamlamış olarak Ankara’ya yeni tayin yerimedönüyordum. Siirt’te konuşlanan 70’inci PiyadeTugayına Mardin’e intikal emri verilmişti. Amaben bu intikale katılamadım. Ancak 2000 yılındabirkaç saatliğine Mardin’e gitme şansım olmuştu.

Japonya seyahatinden yeni dönmüş ve çok yor-gundum. Bir süre seyahatten uzak kalmayı yeğli-yordum. Ama Mithat Yenigün’ün Midyat’a kazan-dırdığı, uzun süredir merakla beklediğim Kasr-ıNehroz Oteli söz konusu olunca Mardin yollarınadüştüm. Eski Mardin Valisi Temel Koçaklar ve öm-rünü turizme adamış Kemal Baytaş’ın krallar gibikarşılandığı Mardin’de duygusal anlar yaşadık.

Karşılama sırasında davullar hiç susmak bilmedi.Davulcunun tokmağını vuruşunda bile sıradan-lık yoktu adeta. “Biz vefalı Anadolu insanıyız, bi-ze yapılan güzellikleri unutmayız” dercesine birritm tutturmuştu sanki. Böyledir benim Anado-lu’mun insanı. Siz ona kaşıkla sevgi verin, o sizekarşılığını kazanlar dolusu verir.

Ankara’nın tanınmış iş adamlarından Esen Kale,Zafer Tankal, Ali Kayum, Ersin Üner, Av. Musta-fa Cıngır, Has Turizm sahiplerinden Latif Karaa-li, ünlü kalp cerrahı Prof. Dr. Ümit Özyurda, ok-sijen tedavisi uygulamalarıyla ismini sık sık duy-duğumuz Op. Dr. Aytunç Yur ve eşleri, eski Ça-

lışma ve Sosyal Güvenlik bakanlarından AteşAmiklioğlu’nun eşi Seher Hanım, eski Turizm Ba-kanı Işılay Saygın, Başkent Üniversitesi eski Rek-törü Prof. Dr. Korkut Ersoy, Cumhurbaşkanlığıeski Genel Sekreteri Kemal Nevrazoğlu, Danış-tay ve Yargıtay’dan pek çok değerli üyenin de ka-tıldığı Mardin seyahati hepimizi büyüledi. Ezansesleri ile kilise çanlarının birlikte duyulduğu,kardeşliğin bu kadar iç içe yaşandığı Mardin sonyıllarda tüm dünyaya örnek olmuş bir kenttir.Çok özlediğimiz hoşgörüyü Mardin’de net bir şe-kilde görebilirsiniz.

Farklı dine mensup insanların kaynaştığı, iç içeyaşadığı Mardin güzellikleriyle insanı büyülüyor.Tarihi Mezopotamya ovası akşamları deniz gibigözüküyor. Horiepiskopos Gabriel Akyüz, Kırk-lar Kilisesi’nde cemaate hizmet vermekte, ülkesi-ne son derece yürekten bağlı misafirperver birdin adamı. Heyetimizle o kadar çok ilgilendi kiAnadolu konukseverliğini bir kez daha bizlereanımsattı. Yıllardır Türkiye’de inanç turizmi, ta-rih turizmi niçin kıpırdamıyor, kutsal kitaplardaanlatılan pek çok eseri bulunduran Anadolu’yaneden turist gelmiyor diye yırtınıp duranlardanbirisiyim. Ama bu kez sıcak bir yaz günündeMardin’de yüreğime su serpildi, umutlarım ye-şerdi.

Eski Mardin Valisi Temel Koçaklar, kilise, medre-se, manastır, cami gibi görülmesi gereken yerleri

hiç üşenmeden bize gezdirdi. Görev yaptığı altıyıl boyunca müthiş emek sarfetmiş, adeta ken-dini yörenin kalkınmasına adamış. Her muhte-şem yapıyı gördükçe yorgunluğumuz da azaldı.Sokakta karşılaştığımız simitçiden taksi şoförü-ne kadar herkes Koçaklar’ın elini öpüyor, yaptı-ğı hizmetleri unutamıyorlar.

Cercis Murat Konağı’nda bir öğle yemeği, bir demüzikli akşam yemeği yedik. Bana ve eşime sür-priz hazırlamışlar. Geleneksel kına gecesinde bi-ze kına yaktılar, damat tıraşı yapıp unutamaya-cağımız bir gece yaşattılar.

Kabala kasabasının Belediye Başkanı Şakir Nu-hoğlu ve eşi Süreyya Hanım’ın evlerinde hazırla-dığı muhteşem kahvaltı Anadolu’nun en ücraköşesinde bile gurme ürünlerin çok bol bulun-duğunu bize gösterdi. Köy yumurtasından keçipeynirine, gül reçelli kaymağına kadar özlediği-miz katkısız, doğal lezzetlerle geçmişe yolculuk

yaptık. Eğitime inanılmaz destek veren başkan,dört okul ve bir cami külliyesi yaptırmış. Şu an100 öğrenciyi de okutmakta. Ayrıca Oyak Çi-mento fabrikası, bölgeye can suyu vermekte.Ömerli Belediye Başkanı Mimar Yılmaz Altındağda kendini ilçesinin kalkınmasına adamış çokdeğerli bir insan.

Mardin Belediye Başkanı Mehmet Beşir Ayanoğ-lu, Mardin eski Belediye Başkanı Metin Pamuk-çu ve eşi Ferda Hanım, inanılmaz misafirperverinsanlar, şehirlerine hizmet etmeyi kendilerineşiar edinmişler.

Gezimiz sırasında Hasankeyf’e de uğradık.Batman Valisi Ahmet Turhan ve HasankeyfKaymakamı Bilgihan Bayar, Yol Geçen Mağara-sı’nın önünde çok güzel bir piknik yaşattılar.Dicle nehrinin serinleştirdiği mesire yerindebölgenin organik meyveleri ile çok hoş zamangeçirdik.

TUR‹ZM TAR‹H‹ KEfiFETT‹

Page 10: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

1918

Tanınmış gurme-yazar Vedat Milor ile Kasr-ıNehroz Oteli’nde karşılaşınca birbirimizin

yüzüne bakıp sarıldık. Mardin’de ünlü CercisMurat Konağı’nda Ebru Hanım’ın yarattığı güzelyemeklerle ilgili program yapmaya geldiğini söy-ledi. Ama “Ben başka bir yerde kalamam onuniçin Kasr-ı Nehroz’a geldim, burada konaklayaca-ğım” deyince, “İlahi Vedat Bey, ağzının tadını bil-diğini biliyorduk ama en iyi oteli de gelip Mid-yat’ta bulacağın hiç aklıma gelmemişti” demek-ten kendimi alamadım.

Bir zamanlar Yenigün ailesinin ev olarak kullan-dığı bu müthiş otelde kaldığımız 109 no’lu odadaha önce samanlıkmış. Ama emin olun sırf buotelde kalmak için bile Midyat’a gelinir. MithatYenigün ile ilgili bu köşede iki yıl önce bir yazıyazmış ve hoş bir başlık atmıştım. Gerçektenmemleketi Midyat’a yaptıklarını gözlerimle gör-dükten sonra yazdıklarım yetersiz kalmış. Doğ-duğu yerlere bu kadar önem veren insanların sa-yısı arttıkça ülkemiz kısa zamanda kalkınacaktır.Zaten önümüzdeki 5-10 yıl içinde Mardin, Mid-yat uçuşa geçmeye hazırlanıyor. İsveç’e göç edip,Stockholm’e yakın Södertalje kasabasında

yaşayan Süryaniler yavaş yavaş Midyat’a dönme-ye başlamışlar. Kısa zamanda kalkınmaya ivmekazandıracaklardır.

Kasr-ı Nehroz Oteli’nin yemekleri muhteşemdi.Soğuk yarma çorbasını mutlaka deneyin. Haya-tımda yediğim en yağsız kaburga dolmasını bura-da buldum. Kaymaklı burma kadayıfı ise sonnokta. Yöresel mezeler birbirinden güzel. Su-numlar gelenekselliğin birazcık modernize edil-mişi. Yeni açılan bir otelin mutfağının bu kadarbaşarılı olacağı hiç aklıma gelmezdi. Gruptakitüm arkadaşlar da benim görüşümü paylaştılar.

Midyat Belediye Başkanı Şehmuz Nasıroğlu üçdönemdir ilçede başkanlık yapıyor. Midyat’a gö-zü gibi bakıyor. Kaymakam Fatih Akkaya genç vedinamik. Midyat’ı çok benimsemiş. Midyat’tabağlardan bahçelerden yeşillik fışkırıyor. Midyatumut vaat ediyor. Denize bir taş atılmış bir kere.O taş bütün okyanusların da seviyesini yükseltir.

Gezimiz sırasında Mardin Valisi Hasan Duruer veCumhuriyet Başsavcısı Fehmi Yılmaz, yoğun iş-lerine rağmen bizlerle yakından ilgilendiler.

Yıllardır gözümüzü kum, deniz ve güneş üçgeni-ne çevirdik. Turizm bu üçgenin dışında, güzelAnadolu’da daha heyecan verici. Bu heyecanı ye-rinde keşfetmek lazım. Yabancılar Mardin’i keş-fetmiş bile. Yer üstü ve yer altında nice uygarlık-lar yaşamış Mardin’de.

Seyahatim boyunca gözlemlediğim en önemli ko-nulardan birisi insanların birbirine olan sevgileri.Sevmek, insanların birbirlerine bakmaları değil-dir, birlikte aynı yöne bakmalarıdır. İçinde sevgibarınan için bütün dünya tek bir ailedir.

Trilye’den Esintiler...

KASR-I NEHROZ OTEL‹

Page 11: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

2120

Pazar Günleri Balık Yiyoruz...Pazar Günleri Balık Yiyoruz...

Melih-Aydan ERENELMelih Erenel ve eşi Aydan Hanım tambir pazar müdavimidir. Puro, Beylerbe-yi rakı ve lahoz buğulama keyiflerinekeyif katar.

Atefl AM‹KL‹O⁄LU ve AilesiEski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba-kanlarından Ateş Amiklioğlu, eşi SeherHanım, kızı Ebru Hanım ve oğlu AnılBey sık sık Trilye’de bir araya gelirler.Yoğun iş günlerinin yorgunluğunu pa-zar günleri Trilye’de balık yiyerek unu-tuyorlar.

Mustafa-Gülin GÜNGÖRMustafa Güngör, eşi Gülin Hanım, ço-cukları Mustafa Can ve Ayşegül, Tril-ye’nin pazar müdavimlerinden. Dostla-rıyla beraber sağlıklı ve lezzetli yemekleriçin Trilye’nin yolunu tutuyorlar.

Yücel-Ayfer KANPOLATProf. Dr. Yücel Kanpolat ve Prof. Dr.Ayfer Kanpolat özel günlerde Trilye’dekeyifli saatler geçirir.

Banu - Kamil USLUBanu ve Kamil Uslu çifti çocukları Canve Kaan ile birlikte haftayı en güzel şe-kilde sonlandırmak için pazar günleriTrilye’ye gelip balık yiyenlerden.

Neslihan - ArifÖZOZANNeslihan ve Arif Özozan çifti de pazargünleri deniz ürünleri ve balık yemek-ten çok keyif alıyor. Çocukları Alin veKaan’ı da alıp Trilye’de lezzet yolculu-ğuna çıkıyorlar.

Page 12: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

22 23

ESRA ve BATUHAN TUNCER çiftinino¤ullar› BERKEHAN ve O⁄ULCANlevrekten sonra büyük bir keyifle tatl›-lar›n› yiyorlar.

CENAN ve ORKUN ÖZCAN’›n o¤ullar›CAN kalamar tava yemeden TR‹LYE’den ayr›lm›yor.

L‹NDA ve ARDA A⁄AÇLI’n›n k›zlar›M‹NA’n›n TONT‹K’le olan dostlu¤u inan›l-maz. Bal›k yemeyi çok seven M‹NA,TONT‹K’i de görünce ayr› bir keyifleniyor.

HALE ve TOSUN KARAY’›n çocuklar›BORA ve TALYA, TR‹LYE lezzetlerinien az babalar› TOSUN Bey kadar seviyorlar.

MELTEM ÖZCAN’›n o¤lu AZ‹ZDEM‹R KÜPEL‹, deniz ürünlerini çokseviyor. Midye, kalamar ve karides-ten asla vazgeçmiyor.

HANDE ve ÖZGÜR ÇA⁄LANKUYUMCU’nun k›zlar› MEVCE’nin ensevdi¤i TR‹LYE lezzeti fish & chips.

Page 13: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

24

Sardalyeyi sürekli tüketenlerin hiç yaşlanma-dığını biliyor musunuz? Fas'ta deniz kıyısın-

da bir köy var. Köyde yaşlı kadın ve erkek yok.Ortalama ömür yüzün üzerinde. Temmuz ayın-da sardalye mevsimi başlar. Boldur ve ucuzdur.Denizden çıkarıp hiç temizlemeden mangalınüzerinde pişirebilirsiniz. Müthiş bir lezzet.Omega 3 yağ asitlerinin çok yoğun olduğu eşsizyararlı ve lezzetli bir balıktır sardalye. Merhum

anneannemden altı yaşında öğrendiğim tuzlusardalyenin tarifini vereceğim. Hatırlarsınız,Türkiye'nin ilk balık fabrikası Alâeddin'in kon-serve kutuda yapılan sardalyelerini yıllarca me-ze olarak kullandık. O zamanlar eski peynir te-nekelerinde sadece kalın kaya tuzu kullanılarakyapılırdı. Kış boyunca tüketilirdi. Şimdi camkavanozda hijyenik koşullarda yapmak çok da-ha pratik.

B‹R GEL‹BOLU KLAS‹⁄‹

Sardalye

Tuzda SardalyeMMAALLZZEEMMEELLEERR• 1 kg sardalye balığı

• 200 gr orta kalınlıkta tuz

• 500 gr kaya tuzu

• 1 su bardağı zeytinyağı

• 1 adet limon

• 1 kahve fincanı üzüm sirkesi

• 6 adet defne yaprağı

• 12 adet tane karabiber

YYAAPPIILLIIfifiII

Balıkları iyice yıkayıp, kafalarını ve kılçıklarını alın, orta ka-lınlıktaki tuzla iyice karıştırın. İyice süzdükten sonra kalıntuzla karıştırın. Cam bir kavanozun dibine iki adet defne yap-rağı yerleştirin. Balıkların aralarına tuz serpip tane karabiberve defne yaprağı da koyarak kat kat kavanoza dizin. Kavano-zun kapağını sıkıca kapattıktan sonra, üzerinde biriken suyusürekli alın. 15 gün serin bir yerde, salamurada bekletin. Ser-vis yapacağınız zaman biraz sirkede dinlendirip yıkayın. Üze-rine zeytinyağı ve limon gezdirerek servis yapın. Afiyet olsun.

Page 14: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

Trilye LokmalarıSlogan›m›za sad›k kalaca¤›z: Sa¤l›k için bal›k ye, bal›k için

Trilye. Biliyorsunuz çi¤ bal›¤›n neden oldu¤u, insan beynin-de 9 cm’ye kadar ulaflabilen Tenya ciddi sorunlar yarat›yor.Wasabi ise mideye zarar veriyor. Ama sufliye karfl› bir e¤iliminoldu¤u da kesin. O nedenle Trilye lokmalar› en az›ndan bu ge-reksinime yan›t verecek. ‹çinde çi¤ bal›k yok. Sevimli ve lezzet-li lokmac›klar ama asla sufli de¤il!

Page 15: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

Balıklı MantıKömür Izgarasında

Kılıç RulolarıMMAALLZZEEMMEELLEERR

Hamur ‹çin• 1 kg un• 200 gr irmik• 3 adet yumurta• 2 adet yumurta beyazı• Yeterince tuz

Harç için• 50 gr haşlanmış ıspanak• 1/2 kg fileto balık• 20 gr parmesan peyniri• 2 adet közlenmiş kırmızı biber• 50 gr krem peynir• Yeterince çekilmiş beyaz biber • Yeterince tuz

Sos ‹çin• 5 adet orta boy domates• 3 diş sarımsak• 4 yemek kaşığı zeytinyağı• 1 dal fesleğen• Yeterince tuz

MMAALLZZEEMMEELLEERR• 200 gr kılıç balığı filetosu• 1 dal biberiye• 1 çay kaşığı kekik• 1 çay kaşığı sebze tozu• 1 adet defne yaprağı• 4 adet tane karabiber• 1 çay bardağı zeytinyağı• Yeterince tuz

YYAAPPIILLIIŞŞIIKılıç balığının filetosunu yuvarlak şekilde kesin. Birkabın içerisinde zeytinyağı, sebze tozu, defne yaprağı,biberiye, tane karabiber ve kekiği karıştırıp kılıç rulo-larını içine koyun. Kabın ağzını kapatıp 2 saat boyuncabuzdolabında bekletin. Önceden ısıttığınız ızgaradakılıç rulolarının her iki yüzünü de 3 dakika pişirin.Afiyet olsun.

YYAAPPIILLIIŞŞII

Un, irmik, yumurta ve tuzu el yordamıyla iyice yoğurun.Hamur yumaklarını merdaneyle uzunlamasına açın.Haşladığınız ıspanakları ince bir şekilde doğrayıp bir ka-bın içinde bekletin. Balık filetosunu küçücük parçalaraayırıp kaba ilave edin. Közlenmiş biberi doğrayıp, rende-lenmiş parmesan peynirini, krem peynir, beyaz biber to-zu ve tuz ilave edip iyice karıştırın. Açtığınız hamuruniçine küçük parçalar halinde ilave edin. Üzerini başka birhamur parçasıyla kapatın, yuvarlak bir kalıp yardımıylahamuru kesin ve 5 dakika kaynar suda haşlayın.

Kabuklarını soyduğunuz domatesi rendeleyin. Fesleğeni,sarımsağı ve tuzu önceden ısıtılmış zeytinyağına ilaveedip 10 dakika pişirin. Ayrı bir tavada zeytinyağında çe-virdiğiniz mantının üzerine domates sosu dökerek servisyapın.

Afiyet olsun.

Page 16: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

Kalamarlı

Kabak Çiçeği Dolması

Soya Soslu

Levrek KarpaçyoYYAAPPIILLIIŞŞII

Levrek balığını iyice temizleyip, derisini çıkarın. Orta kılçığı-nı aldıktan sonra ince dilimler halinde kesin (0,3). Soya so-su, limon suyu, rendelenmiş beyaz turp ve ince kıyılmış yeşilsoğanı bir kabın içerisinde karıştırın. İnce balık dilimlerinitabağın üzerine yerleştirip sosu üzerine dökün. Afiyet olsun.

YYAAPPIILLIIŞŞII

Kalamarları zırh yardımıyla küçük parçalara bölün. Bir ka-bın içerisinde ince doğradığınız maydanozu, rendelediğinizkaşarı, çam fıstığını ve tuzu ekleyip karıştırın. Hazırladığı-nız karışımı kabak çiçeğinin içine doldurun ve ağzının tamkapandığına emin olun. Yumurta, un ve galeta ununu birkabın içinde karıştırın ve kabak çiçeklerini bu karışıma bu-layın. Derin bir tavada önceden ısıttığınız ayçiçek yağındaaltın sarısı bir renk alana kadar kızartın. Pişirdikten sonrakağıt peçeteyle fazla yağını alın ve servis yapın. Afiyet olsun.

MMAALLZZEEMMEELLEERR• 1kg levrek balığı• 4 yemek kaşığı soya sosu• 1/2 limonun suyu• 2 adet beyaz turp• 1/4 demet yeşil soğan

MMAALLZZEEMMEELLEERR• 40 gr kalamar• 16 gr kaşar peynir• 4 adet kabak çiçeği• 1 tatlı kaşığı kavrulmuş çam fıstığı• 1/4 demet maydanoz• 2 adet yumurta• 2 yemek kaşığı un• 2 yemek kaşığı galeta unu• 2 su bardağı ayçiçek yağı • Yeterince tuz

Page 17: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

Şeftalili SorbeŞeftalili Sorbefieftali mevsiminde -196 derecede hem serinlik hemlezzet bombas› yaratan fleftalili sorbe, bal›k öncesidama¤›n›za hoflluk kat›yor.

Page 18: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

Dondurmalı Çikolatalı

SufleBal›k restoranlar›n›n vazgeçilmez tatl›s› çikolatal› sufle yaz

aylar›nda dondurma ile çok yak›fl›yor. S›cak ve so¤u¤un birlik-

teli¤i dama¤›n›za çok hofl bir lezzet b›rak›yor.

Page 19: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

Muhteşem BirliktelikMuhteşem BirliktelikPPeynir taba¤›, Frans›z mutfa¤›nda yemek sonunda gelir. Bu

al›flkanl›k bizde yok. Ama peynir, ceviz, üzüm flaraplarla çok güzeluyum sa¤l›yor. Muhteflem birliktelik oluflturuyor. Denemek laz›m.

Page 20: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

3938

Havuç

Akdeniz ülkesi bitkisi olan maydanoz kök ve yap-raklar›ndan yararlanmak amac›yla üretilir. Yeflil

yapraklar› yemeklerde ve mezelerde garnitür olarakkullan›l›rken köklerinin de baz› yemek ve çorbalardakullan›labilmektedir.

Maydanoz C vitamini ve güçlendirici etkinlik yönün-den çok zengin bir bitkidir. ‹fltah açar, ter ç›kart›r,atefl düflürür. Kad›nlar›n düzensiz adet görmeleriniyoluna sokar ve organizmay› zehirlerden ar›nd›r›r.Bu yüzden maydanoz karaci¤er hastal›klar›na, sar›l›-¤a, egzamalara, selülite, romatizmaya, gut hastal›¤›-na ve idrar yollar› tafllar›na karfl› tavsiye edilir.

Sindirimi kolaylaflt›r›r, böbrek tafllar›n› düflürür.

Maydanoz, halk aras›nda mide bulant›s›n› giderici,böbrek tafllar›n› düflürücü, kans›zl›kta, halsizlikte, ba-¤›rsaklar›n çal›flmas›nda, difl etleri kanamas›n›n ön-lenmesinde, yaralar›n kapanmas›nda, romatizmadayararl› olarak bilinir.

Maydanoz, C vitamini, E vitamini, B grubu vitamin-lerden folik asit, A vitamininin öncüsü karolenoidler-den çok zengindir. Taze yenen 8-10 dal (20 gram ka-dar) maydanoz, yetiflkin insan›n günlük C vitaminiihtiyac›n›n yar›s›n› karfl›layabilir.

MaydanozVitamin Deposu Sebzeler

Haftada 5 kere yendi¤i zamanüniversitelerin araflt›rmas›-

na göre, kad›nlarda kalp enfarktü-sünü, felç tehlikesini yüzde 68oran›nda azalt›yormufl. Günde 2kere yenilen havucun erkeklerdekandaki kolesterolü yüzde 10oran›nda azaltt›¤› görülmüfltür.Her gün yenen bir havuç da akci-¤er kanseri tehlikesini yar›ya in-diriyor. Havuçtaki Beda-Karotinde gözleri yafll›l›¤›n getirdi¤i gör-

me zay›fl›¤›ndan koruyor ve ba-¤›fl›kl›k sistemini kuvvetlendiri-yor. Mide ve barsak kanamalar›n›önleyen havuç, k›r›fl›kl›¤› giderip,idrar ve ba¤›rsak gazlar›n› söktü-rüyor. Ülserdeki flikâyetleri azal-t›yor.

Kansere karfl› etkili oldu¤u gibicildin kurumas›n› da engelleyenhavuç ba¤›fl›kl›k sistemini güç-lendiriyor. Kansere karfl› olanserbest radikalleri durdurup, ba-

¤›fl›kl›k sistemini kuvvetlendiriy-or. Beta-karotin içeren havucunen büyük özelliklerinden biriiçerdi¤i bu maddenin cildin kuru-mas›n› engelleyen A vitamininedönüflebilmesidir.

Yani havuç vücudumuz için çokfaydal› olan bir besin maddesi-dir. Her gün yemesek de en azhaftada 2-3 defa havuç yemenin faydal› olabilece¤i düflünülmüfl-tür.

Page 21: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

40

Vişne, sahip olduğu vitamin ve minerallerle, birçokhastalığa karşı koruyucudur. A, C , E vitamini, potas-yum, sodyum, kalsiyum ve fosfor minerallerini içerir.American Journal of Clinical Nutrition açıklamasınagöre vişne en yüksek antioksidan içeren besinlerarasındadır. İçeriğinde yar alan antosiyanin vişneyeantioksiadan niteliği kazandırır. Antosiyanin hücreyaşlanmasını önleyici özelliktedir. Amerika’da yapılanaraştırmalara göre antosiyanin kolesterol ve kan şeke-rinin düşürülmesi ve de karaciğerde daha az yağ biri-kiminde rol oynamaktadır.

• Günde bir bardak vişne suyu günlük antioksidan ge-

reksinimini sağlar. • Mide ve karaciğerin düzenli şekil-

de çalışmasına yardım eder. • Vücutta biriken fazla su-

yun dışarı atılmasını sağlar. • Sindirim sistemi sağlığı

için yararlıdır. • Kalp ve damar sorunlarına karşı koru-

yucudur. • Damar sertleşmesini önler. • Kan basıncını

düzenler. • Kanser riskini azaltır. • Vişnede bulunan

antosiyanin kolon kanseri olasılığını azaltır. • Kas ağ-

rılarının hafifletir. • Spor egzersizlerinden hemen son-ra oluşan geçici kas zedelenmelerinde, vişnedeki anto-

siyanin olumlu etki gösterir. • Hafıza gelişimi için fay-

dalıdır. • Vişnedeki antosiyanin, beyin hücre duvarla-rına en etkili şekilde nüfuz ederek antioksidan koru-

ması sağlar. • Vişnede yaralan antosiyaninler ve biofla-

vonoitler iltihap gidericidir. • Eklem kireçlenmeleri ve

gut hastalığında rahatlatıcıdır. • Vişnenin taze veyakurutulmuş olan saplarının idrar söktürücü etkisi vardır.

ViflneViflneLatince ad› Prunus cerasus olan viflne gülgiller familyas›ndand›r. Besin de¤eri kirazla benzer-lik gösterir. Ancak daha düflük fleker oran›na sahip oldu¤undan ekfli tattad›r. Viflne daha çokmeyve suyu, reçel, flurup, marmelat, komposto fleklinde tüketilir.

Viflnenin Yararlar›

Page 22: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

4342

Nisan ayının son haftasında Çeşme Alaçatı’dadüzenlenen Ot Festivali kapsamında yapılacak

olan yöresel otlar yarışmasına jüri olarak davet edil-dim. Güzel bir günde, güneşli bir havada İzmir’eulaştık. Otobanda kısa ve manzaralı bir yolculuktansonra ünlü Strongbow Mağazası’nın sahipleri Gül-şen ve Mehmet Big çifti ile Emekli Büyükelçi EldalTümer’in eşi Güniz Hanımla birlikte Alaçatı’ya var-dık. Çeşme’nin yanı başında ama kalabalıklardanuzak, bohem bir sığınak Alaçatı. Aynı zamanda hiçdinmeyen rüzgarıyla sörf meraklılarının ilk tercihettikleri yer. Diğer adıyla “rüzgarın evi”. Otele yer-leşmeden önce festivalin baş aktörü Tülin OnarerHanımefendi ile Mehmet Onarer Bey’in, eski birköy evini muhteşem bir yapıta dönüştürdükleri ko-nutlara uğradık. Nefis bir Türk kahvesini Tülin Ha-nım’ın kendi elleriyle yaptığı sakızlı kurabiyeler ilebirlikte yudumladık.

Sabah erken saatlerde uçak yolculuğu yaptığımdaertesi gün ruh gibi dolaşıyorum. Allahtan ki yemekyarışması ertesi gün yapılacaktı. Kahve uykumu da-ğıttı ve değerli dostum Aykut Mutlu’nun mihman-darlığında Port Otel’e doğru yola çıktık. Kısa bir ge-zinti yaptıktan sonra Port Alaçatı’ya geldik. Me-sa’nın kurucularından Aykut Bey, Türkiye’nin gele-ceğine yönelik akıllara durgunluk veren bir projeyapmış. Bir zamanlar Miami’de ünlü Hollywood yıl-dızlarının malikanelerinin önünde teknelerin bağlı

olduğunu görünce insan eliyle neler yapılabiliyor-muş diye hayrete düşmüştüm. Aykut Bey de benihayrete düşürdü. Denizi doldurarak değil, deniziiçeri çekerek tam bir çevreci anlayışıyla yaptığı 3fazdan oluşan 1’inci etap projesi, hayal mühendisli-ğinin inşaat mühendisliğiyle birleşince nasıl bir si-nerji oluşabileceğinin kanıtı adeta. 1’inci fazda gör-kemli bir otel, 2’nci fazda yamaç evler, 3’üncü fazdaise kanalın olduğu bölge yer alıyor. Ev sahipleri ev-lerinin önünden teknelerine binebiliyor. Bu projeAlaçatı’ya farklılık katmış. Özverili ve çok zor ko-şullarda ancak amatör ruhlu idealist insanların ya-pabileceği bir eser. Tam bir rüya gerçekleştirilmiş.

Öğle yemeğinde Port Balık Restoranı’na gidiyoruz.Güzel bir salata ve zeytinyağlılar eşliğinde çok tazelahoz ızgara yiyoruz. Tertemiz, kolalı beyaz masaörtüleri, denizin yosun kokusu zaten başlı başınagüzel bir atmosfer yaratıyor. Restoran sahibi NiyaziBey işinin başında. Biz öğle yemeğine oturduğu-muzda tek masaydık. Yemeğin sonunda restorankalabalıklaşmaya başladı. Restorancı gözüyle ne ka-dar mutlu olduğumu bilemezsiniz.

Akşam yemeğinde Kuytu Restoran’da YaprakUziş’in güler yüzü, insan sevgisi ve yemeğe olan aş-kının masamıza yansıtıldığı birbirinden güzel birziyafetle karşılaştık. Her ürün birbirinden lezzetliy-di. Salatadan enginar dolmasına kadar her yemekbüyük bir özenle yapılmış.

KAPAMA USULÜ ARNAVUT BÖRE⁄‹Ertesi gün diğer jüri üyesi Ayhan Sicimoğlu ilebirlikte Serap Yurdaer Hanımefendinin atölyesinigezdik. El yapımı ürünler büyük bir özenle yapı-lıyor. Bahçesinde Alaçatı’da 3 tane kalan kapama-dan birisinde Arnavut böreği (pırpeç) yapımını iz-ledik. Saç ayağının altında yanan ateşin üzerinebörek tepsisi konuyor. En üste kalın bir saç ka-pandığı için kapama adını alıyor ve 10 dakikadaleziz bir börek pişiyor. Aşçı Nevin Hanım kapamayapmayı annesinden öğrenmiş. Birkaç ay öncesin-de annesi 105 yaşında vefat etmiş. Torununa yap-tığı patik yarım kalmış.

Öğle saatlerinde 55 çeşit yemeğin bulunduğu ye-mek yarışması başladı. Enginar çanağında turpotu salatasından, dağlarda kendiliğinden yetişenlabadaya kadar pek çok otu yarışmacılar doğadantoplamışlar. İçlerinde hiç profesyonel yok. Nasılheyecanlılar bir görseniz.

Kırk otlu yemek, yarışmanın birincisi oldu. AyşenKadıbeşegil, isminin “kırk ot” ama içindeki ot çe-şidinin otuz adet olduğunu söyledi. Yaratıcılık velezzet ön planda olduğu için bütün jüriden yük-sek puan aldı. Yarışmanın ikincisi güveçte kuzuetli şevketi bostan ile Şehnaz Uludağ oldu. ÖzlemKoç ise enginar çanağında turp otu salatası ileüçüncülüğü hak etti. 55’inci yemek arap saçı sos-lu sütlü levrekti. Balığın benmari sisteminde bek-letilmesi risklidir ama ilk ben tattım. Tadı güzeldiama orijinallikten ve yöresellikten puan alamadı-ğı için dereceye giremedi.

Organizasyonu yapan Tülin Onarer Hanımefendi-nin performansı mükemmeldi. Agrilya YönetimKurulu Üyesi Ankaralı Oya Kırcalı Hanım da bizeçok güzel misafirperverlik örneği gösterdi. Bu türyarışmaların Türk mutfağının ve Türk turizminingelişmesinde büyük yararı olacağına inanıyorum.Bir sonraki yıla hazırlıklar şimdiden başladı bile.

Alaçatı’nın bu kadar ün yapmasında ve marka ol-masındaki en büyük etkenlerden biri 7’den 70’etüm Alaçatı halkının kalbine girmiş olan BelediyeBaşkanı Muhittin Dalgıç. Nisan ayında bile so-kaklar tıklım tıklımdı. Bir iş adamı ile sohbetederken çok mutlu oldum, “Muhittin Bey’in fiyatıyok. Akçeli işlerle hiç ilgilenmez, tanıdığım endürüst insanlardan biridir” deyince başarının sır-larından en önceliklisinin dürüstlük olduğunu birkez daha anladım.

SAL‹H ÇEÇEN’‹N SÜRPR‹Z‹Salih Çeçen’le akşam yemeğinde karşılaşmam be-nim için büyük bir sürpriz oldu. Ertesi gün benimarinaya davet etti. IC-CN Ortaklığı 400 teknelikÇeşme Marina’yı dünya şaheseri yapmış. İşin ba-şında İbrahim Bey’in birbirinden değerli ve yete-nekli çocuklarından Salih Çeçen var. İşçi olarakmı çalışıyor, patron mu ayırt etmek çok zor. Eki-bine de öyle bir ruh vermiş ki kısa bir turda he-men gözlemledim. Salih Bey 7 gün 24 saat işininbaşında ve büyük bir heyecanla çalışıyor. 400 yıl-lık anıt ağacın yerini ve tesisin etrafına ölmezağaçlarla (zeytin ağacı) peyzaj yapılıyor. Tüm ün-lü markalar yerlerini hazırlıyorlar. Süper bir çarşıyapılıyor. Burası bölgeye ses getirecek, tüm sek-törlere de katkısı olacağı kesin.

Ankaralı işadamlarının harikalar yarattığını göre-rek Ankara’ya dönmek tüm yorgunluklarımı gi-derdi. Başarının anahtarı başarıya duyulan inanç-tır. Büyük hayaller kurun çünkü sadece büyük ha-yaller insanların ruhlarını harekete geçirebilecekgüce sahip olurlar.

Büyük işler başarmak için sadece harekete geçmekyetmez. Ne yapmak istediğinizin rüyasını da gör-meniz gerekir; sadece rüyasını görmek yetmez, rü-yanın gerçekleşeceğine inanmak da gerekir. Rüyala-rı gerçekleştirmenin en iyi yolu ise uyanmaktır.

Ot FestivaliALAÇATI’DA ANKARALILARIN ‹ZLER‹

Ot Festivali

Süreyya Üzmez

Page 23: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

Çeşme ilçesine bağlı, Çeşme’ye 7 km. uzaklıkta birbeldedir. Türk-Yunan karışımı Ege mimari özel-

likleriyle parke taşlı Arnavut kaldırımlarıyla, yüzyılöncesinden kalan yel değirmenleri ve sakız bahçeleriile sevimli antik bir kasabadır Alaçatı.

1874 yılında yapılmış ve sonradan camiye dönüştü-rülmüş olan Ayios Kostantinos Kilisesi Pazaryeri Ca-mii olarak bugün de heybetle yükselir.

Burası Bizans, Anadolu Selçuklu Devleti ve Osmanlıİmparatorluğu’nun tarihi ve kültürel izlerini taşıyanÇeşme’nin tek beldesidir. Alaçatı isminin; AnadoluSelçuklulara özgü, üstü konik, yanları karaçam ve ka-yın ağacından yapılan “Alacık” çadırlarından ya da yi-ne Selçuklular’ın ünlü “Alaca” atlarından geldiği söy-lenir. Yakın zamana kadar Türk ve Rum halkının bir-likte yaşadığı Alaçatı’da, Akdeniz ve özellikle de İtal-yan ve Sakız mimarisini yaşatan iki-üç katlı cumbalıtaş evler, kiliseler, sakız bahçeleri ile Selçuklular Dö-nemi'ne ait hamamlar ve camiiler görülmeye değerdir.Coğrafi konumu nedeniyle boğazların uygun olması,gerekse rüzgarların elverişli yapısı Alaçatı’da çok sayı-da yel değirmeninin yapılmasını sağlamıştır. Bunlar-dan, yüzyıl öncesinden kalan dört tanesi, restore edil-miş ve koruma altına alınmıştır.

ALAÇATI’DA SÖRF

Doğal Alaçatı Limanı, devamlı esen rüzgarı, denizininkıyıdan altmış-seksen metre mesafeye kadar bir bu-çuk metreyi geçmeyen derinliği ile Dünya’da sörf yap-maya elverişli nadir merkezlerden biridir. Ege Deni-zi’nin masmavi sularında birbirinden güzel hareket-lerle nefesleri kesen dünyanın en ünlü rüzgar sörfüsporcuları, böylece her yıl Çeşme-Alaçatı’da seyredil-miş oluyor. Alaçatı da yarışmalarla şenleniyor.

Yaz boyunca kuzey yönlerinden 15-25 kts (knots) sü-ratle esen rüzgar sayesinde mayıstan ekime kadar sü-ren sezonda, “Yetmiş iki milletten” windsurf yapan-larla karşılaşıyoruz. Alaçatı’da, karavanı veya çadırıile gelip bütün sezonu burada geçirenler olduğu gibi,sadece yarışmalar sırasında uğrayanlar da var. Kıyıda-ki sörf okulları yeni başlayan sörfçüler için iyi bir eği-tim sahası. Unutmayın ki artık sörf sadece erkeklerinyaptığı bir spor değil, bayanlar da okullarda aldıklarıeğitimle oldukça iddialı.

Alaçatı ve çevresinin elektrik enerjisi ihtiyacını karşı-layan ve tamamen rüzgarla çalışan, rüzgar türbinleri,temiz enerji adına, Türkiye’ye bu konuda öncü olmuştur.

Dünyan›n en iyi 3 rüzgar sörfü merkezinden biri olan Alaçat›’da rüzgar almayanve p›r›l p›r›l kumlar›yla ünlü Çark ve Piyade Plajlar› da sizleri bekliyor.

ANT‹K KASABADA SÖRF

AlaçatıAlaçatı

Page 24: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

DALMAÇYA’NIN ‹NC‹S‹

DubrovnikDubrovnikH›rvatistan’›n Adriyatik sahilinde bulunan 70 bin nüfuslu küçük ken-ti Dubrovnik eski Yugoslavya döneminden beri bölgenin en turistikkenti olarak tan›n›yor. Eski ad› Ragusa olan Dubrovnik ayn› za-manda UNESCO Dünya Kültür Miras› listesinde bulunuyor. H›r-vatça kelime anlam› Mefle A¤ac› olan Dubrovnik ad›n› çevredebulunan mefle ormanlar›ndan al›yor. Dubrovnik 1991’de Yu-goslavya’dan ayr›l›rken yaflad›¤› iç savafl›n yaralar›n› h›zl› birflekilde sararak eskiden oldu¤u gibi turizme aç›lm›fl. Eski kentmerkezini çevreleyen surlar›n girifl kap›lar›ndaki yer alan ve1991-92 y›llar›nda bombalanan ve bir k›sm› da yanan binalar›n iflaretlendi¤i haritalar da olmasa burada yak›n zamanda bir savafl yafland›¤›n› anlamak zor.

YAZI: Timur ÖZKAN

Page 25: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

Ortaçağdan kalan görüntü-sü hiç bozulmadan yaşatı-

lan eski kent merkezinin anacaddesi Stradun’a kemerli birkapıdan (Pile Kapısı) giriliyor.Çok iyi korunmuş ve 2,5 kmuzunluğundaki surların çevre-lediği eski kent merkezinin(Stari Grad) bulunduğu yarı-madada yer alan tarihi çeşme-ler, kiliseler, kafe ve restoranlarher zaman çok kalabalık. Taşmerdivenler ve mermer sokak-lar üzerindeki yürüyüşler herzaman Stradun’a çıkıyor. Stra-dun Caddesi’nin iki başındayer alan Onofrio çeşmeleri1438’e tarihleniyor. O yıllardakente su getirilmesinin anısınayapılan küçük ve büyük Ono-forius’lar, Dubrovnik’in 1667ve 1979’da geçirdiği deprem-lerden etkilenmemiş. Dubrov-nik’in bir başka ünlü ve tarihiçeşmesi Sponzo Sarayı’nın bah-çesinde bulunuyor. Sponzo Sa-rayı aynı zamanda, aralarındabir zamanlar düzenli olarak ha-

raç ödediği Osmanlı İmpara-torluğu’yla yapılan yazışmala-rın da yer aldığı ve bir milyon-dan fazla olduğu söylenen tari-hi belgenin saklandığı yer.1391’den beri faal ve Avru-pa’nın en eski üçüncü eczane-sinin bulunduğu FranciscanManastırı, Pile kapısında. Plocekapısındaki Dominican Kated-rali, halen Kültür Tarih Müzesiolarak kullanılan Rector Sarayıile küçük Onofrio Çeşmesi’ninönündeki Orlando Sütunu daDubrovnik’in görülmesi gere-ken yerlerinden.

Hırvat mutfağında İtalyan ye-mekleri çoğunlukta, pizza vemakarna çeşitleri yanında de-niz ürünleri de tercih ediliyor.Öte yandan 60 yıldır gerçekleş-tirilmekte olan dünyaca ünlüDubrovnik Yaz Festivali her yıl10 Temmuz - 25 Ağustos ara-sında düzenleniyor. Dubrovniksokaklarında gezerken çok sa-yıda kravat dükkanı dikkat çe-kiyor. Kravat, dünyaya Fran-sa’dan yayılmış ama kravatın

ata vatanı olarak Hırvatistankabul ediliyor 1618-1648 yılla-rında gerçekleşen 30 Yıl Savaş-larında Fransa’ya kadar gelenHırvat askerlerinin boyunların-daki bağları gören ve beğenenFransızlar bunları sahiplenerekbugünkü kravatı yaratıyorlar.

Hırvatistan’ın Adriyatik Deni-zi’yle Bosna-Hersek arasındakalan bölümünün adı Dalmaç-ya. (Benekli köpeklere Adriya-tik’in bu bölümünde yer alanirili ufaklı çok sayıda adayagönderme yapılarak Dalmaçya-lı deniliyormuş.) Dubrovnik’inhemen karşısında bulunan veyarım saatte bir kalkan motor-larla ulaşılabilen Lokrum Adasıda bunlardan biri, çıplaklarplajı da dahil pek çok plajlabirlikte adada bulunan bir bo-tanik bahçesi turistleri burayaçekiyor. Lokrum’da kumsalyok ama ağaçların altı serin vedeniz çok temiz. Üstelik plajgirişi ayrı, şezlong, şemsiye ki-rası ayrı ücrete tabi plajlardandeğil burası...

Tarihi yarımadanın doğu tarafındakieski limandan Elafiti adalarına (Si-pan, Lopud, Kolocep) günübirlikturlar düzenleniyor. Bunlardan baş-ka doğası ve gece hayatıyla ünlüHvar, Marco Polo’nun doğum yeriKorcula ve Antik Roma kalıntıları-nın bulunduğu Mljet Dalmaçya’nındiğer önemli adaları ve bu adalaraDubrovnik’in Gruz Limanı’ndan sü-rekli vapur seferleri düzenleniyor.

Split, Dubrovnik’in kuzeyinde veAdriyatik’in diğer turistik adaların-dan Trogir ve Brac‘ın karşısında yeralan bir başka tatil kenti. Bu aradaTrogir bir köprüyle Split’e bağlana-rak ada özelliğini yitirmiş. Split, birzamanlar Doğu Bloku’nun Riveria’sıolarak tanımlanan Adriyatik sahille-rinin bugün de çok turist çeken yer-lerinden. Aynı kıyıda yer alan Dub-rovnik’ten Split’e gitmek için Bosna-Hersek’in Adriyatike’e açılan tek ka-sabasını geçmek üzere Bosna-Her-sek’e giriş-çıkış yapmak gerekiyor.Hudut işlemlerinin ikincisi otobüs-te pasaport kontrolü şeklinde geçiş-tirilse de son tahlilde iki ayrı ülkegeçildiği anlaşılıyor. Bu düzenle-meyle, Yugoslavya (Yugo: Güney,Yugoslavya: Güney Slavya) dağılır-ken Bosna-Hersek için denize bir çı-kış bırakıldığı anlaşılıyor.

Hırvatistan Türklere vize uygulamı-yor. George Bernard Shaw’ın dünya-da cenneti arayan her kimse burayagelmeli dediği Dubrovnik’e Zagrebüzerinden uçakla veya Bosna-Her-sek üzerinden karayoluyla ulaşılabi-liyor. Ayrıca yaz aylarında tekneyleTürkiye’den Dalmaçya adalarına vebu arada Dubrovnik’e gelenler deoluyor.

Burası Akdeniz, burası, Balkanlar,Avrupa, hepsi veya hiçbiri, burasıDubrovnik...

Page 26: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

5150

B ‹ R P O R T R E

Başarılı bir iş adamı ve oğlu ormanda yürü-yüş yaparlarken oğlanın ayağı takılır ve

yere düşer. Canı yanan çocuk “Ah” diye bağı-rır. İleride bir dağın tepesinden “Ah” diye birses duyar ve şaşırır.Merak eder ve “Sen kim-sin?” diye bağırır. Aldığı cevap ise “Sen kim-sin?” olur. Cevaba kızıp “Sen bir korkaksın”diye tekrar bağırır. Dağdan gelen ses ise “Senbir korkaksın” olur.

Çocuk babasına dönüp “Ne oluyor böyle?”diye sorar. “Oğlum” der adam, “Dinle ve öğ-ren!” ve dağa dönüp “Sana hayranım” diyebağırır. Gelen cevap ise “Sana hayranım” olur.Baba tekrar bağırır, “Sen muhteşemsin!” Ge-len cevap ise “Sen muhteşemsin!” Çocuk çokşaşırır ama halen ne olduğunu anlayamaz.

Babası, “Oğlum insanlar buna ‘yankı’ derlerama aslında bu ‘yaşam’dır. Yaşam bir tesadüf

değil, yaptıklarımızın aynada bir yansıması-dır” der. Yaşamı çok çalışma ve başarı tanım-larıyla özdeşleşmiş Dr. Aytun Çıray, çok de-ğerli bir bürokrat, ülke sorunlarından hiçkopmayan bir yazar, aktif olarak siyasette ka-lıp memleketine daha pek çok borcu olduğu-na inanan, 24 saat mesai yapabilecek dinç-likte özel bir insandır. O, kendisini adeta ül-kesine adamıştır. 1993’te Sağlık BakanlığıMüsteşarlığı’na atandığında Türkiye’nin engenç müsteşarıydı. Sağlık sektörüne büyükkatkılarda bulundu. Sağlık sektörünün yeni-den yapılandırılması, program yönetimi, sos-yal sektörlerde ulusal ve uluslararası proje,finansman yatırım, kalkınma ve geliştirmeprogramları yönetimi tecrübesi olan Uz. Dr.Çıray, Petkim, Erdemir gibi kuruluşlarda yö-netim kurulu üyeliği; Erenco Yönetim Kuru-lu Başkanlığı, İsdemir Denetim Kurulu Üye-liği ve eski bakanlardan Mesut Yılmaz’ınDevlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı oldu-ğu dönemde danışmanlığını yapmıştır.

Dr. Aytun Çıray’ın “Kaybedilmiş ZamanlarÜlkesinden” isimli kitabını bir solukta okur-ken gözüm çok ince bir kalemle yazılmış ön-söze takıldı. Önsözü yazan Yavuz Donat. Dr.Aytun Çıray’ı yıllar önce keşfetmiş. Donat’ın2-3 hamle sonrasını görebilme özelliğine ya-kınen tanık olan birisiyim. İddialı, heyecanlıgenç doktorla Tercüman Gazetesi’nin AnkaraTemsilciliğini yaptığı sırada tanışan Donat,Aytun Çıray odadan çıktıktan sonra yanın-dakilere, “Göreceksiniz, bu genç doktor buhırsla mutlaka başarılı olacak, bir yerlere ge-lecek” demiş.

Aradan yıllar geçtikten sonra bir gün Do-nat’ın sekreteri; “Yavuz Bey, Sağlık BakanlığıMüsteşarı ziyaretinize gelmek istiyor” diyehaber verir. Müsteşar Bey gelir. “Beni tanıdı-nız mı Yavuz Ağabey?” deyince Donat’ın ka-fasında şimşek çakar. “Yoksa… Yoksa siz ogenç doktor musunuz? O siz misiniz?”,

“Evet, O benim.” Birbirlerine sıkıca sarılırlar.“Başarılı olacağınızı sizi ilk gördüğümde an-lamıştım” der Yavuz Donat.

İnternet dünyası ile henüz haşır neşir oldu-ğum günlerde bir gece yarısı Google’a “Tril-ye” yazdım. Karşıma “Trilye’nin DuvarlarıOlsa” isimli bir makale geldi. Yazarı ise Tril-ye’nin duvarlarının bile onu çok iyi tanıdığıDr. Aytun Çıray’dı.

‹ZM‹R SEVDALISIAslında Türkiye ve dünya sorunları ile ilgilianalizler, iç politikaya dönük yorumlar, ül-kenin aydınlık geleceği için siyaset, üretimve arayışlar içinde olan Çıray’a Türkiye sev-dalısı demek daha anlamlı ama onun İzmir’ekarşı sevdası büyüktür. İzmir onun için çoközeldir.

Her başarılı erkeğin arkasında mutlaka birhanım vardır. Biraz klasik bir söz gibi söyle-nir ama Aytun Bey’in eşi Selmin Hanım’ı ta-nıdıktan sonra iyice inandım. Selmin Hanım,onun hem eşi hem arkadaşı, doğru kararlarvermesindeki en değerli hazinesidir. KızlarıSelin ve Ekin de babalarına her konuda yar-dımcı olan, ailenin güzide fertleridir.

Aytun Bey, yüksek zekasını, kendisine güzelimkanlar sunan ülkesinin kalkınması içinkullanan, dürüst, çalışkan, her zaman ilkeliolan, şahsi çıkarlarını hiçbir zamandüşünmeyen, dik durmayı hep bilen birkişidir.

Muhteşem bir başarıyı yakalamak için müt-hiş bir adanmışlık gerekir. Cevizin kabuğu-nu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk sanır.

Süreyya Üzmez

Dr. Aytun ÇırayENERJ‹S‹ H‹Ç TÜKENMEYENLER

Dr. Aytun Çıray

Page 27: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

Sanatçıların hikâyeleri, yaşam öyküleri vardır. İzleyi-ciler, bu aşamaları çok defa uzaktan gözler, eserleri

anlamaya, sanatçının yaşamını öğrenmeye çalışırlar.Aslında her sanatçının hayatı başlı başına bir hikâyedirdense, hiçte iddialı bir söz söylenmiş olmaz. Gerçek-tende öyledir. Sanatçının her eseri bir öykü ise; kendi-si binlerce öykünün bileşimi olan bir bütündür.

Funda iyce Tuncel kendini Turkuaz Kadını olarak be-timlemeyi tercih eden bir sanatçı. O, pek çoğumuzuniçinde kalan, itiraf edemediğimiz, erişkinlere özgümasalsı dünyalarımıza ulaşmayı iyi biliyor. Öyle güç-lü bir renk armonisi var ki, bir resmine bakıp hemenöyle kolayca oradan ayrılmak mümkün değil. Tuval-deki cümbüş daha ilk görüldüğü andan itibaren usul-ca ve gizlice insanların yaşamlarına dokunarak birmasal âleminin içine çekiyor ve izleyici daha uzaktay-ken bile onu kendisine bakmaya, tanımaya ve anla-maya çağırıyor.

Sanat eleştirmeni yazar Ümit Gezgin; Funda’yı şöyleanlatıyor; “… naif, kırılgan yapısı içinde güçlü, anaçkarakteriyle, kendine özgü bir kulvar oluşturarak, ile-riye doğru sanatını besleyecek imkanları yaratmış vebu yarattığı imkanlar içinde kurduğu, kurguladığı sa-natını, üslup bütünlüğü ve gerçekliğine kavuştura-rak, özgün boyutta ifade etmesini, dahası bu ifadelerilirik bir düzlem içinde sürekli yenileyebilmesini deçok iyi başarmıştır… ”

Funda İyce Tuncel’in resimlerinde “lirik düzlem” ola-rak tanımlanan alanı yaratan orman, kadınlar, kuşlarve diğer tüm nesneler şiirsel bir ifade ile çağıldarkenaynı zamanda yaşama sevincini de vurgularlar. O’nunherhangi bir resmine bakıldığında; figür gözlerini ka-pamışsa, bilinmeli ki hemen başının yan tarafında birkuş şarkı söylüyordur ve arkalarında rengârenk or-manları vardır. Figür, başını yavaşça kaldırmış ve bel-li belirsiz ileri bir harekete hazırlanıyorsa, ayağınınhemen yanında öpüşen, sevişen kuşları vardır. Ve za-ten tam da o anda, Turkuaz Kadınının şiirsel ormanıhareketlenmekte, tuvalinin dışına taşmaya hazırla-maktadır. İzleyici bunu içinde, derinde bir yerde du-yumsar.

Funda ‹yce TuncelTURKUAZ KADININ fi‹‹RSEL RESM‹ ÜZER‹NE...

FUNDA ‹YCE TUNCEL1968 y›l›nda Ankara`da do¤du. Gazi Üniversitesi, Gazi E¤itim Fakültesi, Resim ‹fl Bölümü`nde ö¤renim gördü. 1992-1995 y›llar› aras›nda Atatürk Kültür Merkezi`nde sanatdan›flmanl›¤› yapt›.Uluasaras› Plastik Sanatç›lar Derne¤i (UPSD) ile Birleflmifl Ressamlar veHeykeltrafllar Derne¤i üyesi olan sanatç›; 1998-2002 y›llar› aras›ndaB.R.H.D.`nin Genel Sekreterlik görevini yürüttü. Ça¤dafl Sanatlar Vakf›n›n (ÇA⁄SAV) kurucu üyesi oldu. Dünya Sanat Vakf›’n›n (World Art Foundation) Orange County California’dadüzenledi¤i World Art Expo 09 Sanat Fuar›nda, 3’üncülük Ödülü ald›. Bugüne kadar 27 kiflisel sergi gerçeklefltirdi. 2008 y›l›nda sanat›n› ve eserlerini konu alan bir kitap, sanat elefltirmeni ÜmitGezgin ve ressam/yazar Ekrem Kahraman taraf›ndan kaleme al›nd› ve BilimSanat Galerisi taraf›ndan yay›nland›. Eserleri yurt d›fl›nda çeflitli bienal ve fuarlarda sergilenmektedir.http://www.fundaiyce.com

Page 28: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

Hani derler ya “anlatılan senin hikâyendir” diye, işte Funda tam da bu-na odaklanmış gibi. Resimleri ile öyle masal soyutlamaları yapıyor, öy-le öykülere, öyle noktalara dokunuyor ki; herkes o tuvalden kendinebir parça ayırıyor. Kimi ormana dalıp kaybolurken, kimi şarkı söyleyenkuşları dinliyor, kimi ise tuvaldeki kadının öyküsünü merak ederek,vücut dilini araştırıyor. Yüzüne yansıyan duyguları okumaya çalışıyor.

Ümit Gezgin haklı olarak bu anı şu şekilde yorumlamakta; “… bir de-vamlılık resmi üretir İyce; bu yaşamdan beslenir, anlara, anılara, se-vinçlere, kederlere tanıklık eder. Beslenme kaynakları kattığı, gözlem-lediği, daha çok da izini sürüp, acılarını ve mutluluklarını yüklendiğidünya, insanlar; dahası tüm gerçekliği kavrayan, omuzlayan kendiside olsa, bütün bunları özgün bir duyarlılık içinde gerçekleştirir. Sa-natta özgün, kendine özgü duyarlılıklar yapıt için yeterli midir? Elbet-te değil. Bu kişisel tecrübeyi, duyguları, coşkuları, kendine ait kıldığıdil içinde gerçekleştirmesi, ifade etmesi de gerekmektedir sanatçının.İşte tam bu noktada İyce, belki herkesin duyumsayabileceği acı-tatlıgerçekliği, hüzün ve mutluluk kavramlarını; yaşanmışlıkları, anne vekadın olmayı; çocuğu, kuşu, doğayı; resminin merkezine alarak çoğal-tır ve bu çoğaltmayı da üslup bütünlüğü içinde gerçekleştirir…”

Sanatçı ise resimlerini ve kendini şöyle anlatıyor; “… dilerim bir günherkes zamanın durduğu bir noktada renklere karışır ve kendi masa-lını yaşar. Ben, resimlerimde hep bunu yaşadım. Şimdi sizde resimle-ri izlerken balıkla ve kuşla konuşun. Sanırım size söyleyecekleri var.Ve hiç çekinmeyin hayal kurun nasıl olsa, aslında hepimizin istediğiama adını hiç söylemediği bir çift beyaz kanat değil mi? Kanatlarını-zın hayalini kurun. Ve sonra Baudelaire’in dediğini yapın. Yani sarhoşolun. Şarapla, şiirle ya da erdemle, siz nasıl isterseniz.”

SS ›radan bir meyve nas›l olur da Tanr›la-

r›n içkisine dönüflür, üzerine efsaneler

yaz›l›r? Ne zaman bafllar insano¤lunun fla-

raba düflkünlü¤ü?

Birçok araflt›rmac›ya göre flarab›n anava-

tan› Anadolu’dur. Binlerce y›ll›k eserler Hi-

titlerin bir flarap uygarl›¤›n› kurdu¤unu

gösterir. Tarihte ilk flarab› ise Nuh Pey-

gamber’in içti¤i söylenir.

Üzerine bunca fliirler, güzellemeler yaz›lan

kaç içki biliyorsunuz? Kaç içki ilham kay-

na¤› olmufl dünyan›n en yetenekli flairleri-

ne?

fiarap, sevgili gibi seveninden ilgi ve özen

bekler. Mesela bir çocuk gibi kucakta, sar-

s›nt›s›z ve çalkalanmadan tafl›nmal›d›r.

Kadeh elde uzun süre tutulmamal›d›r. fia-

rap zamanla olgunlafl›r, sab›r ister. ‹çildi

mi iyisi içilmelidir ama en kötüsü bile orta-

m›na ba¤l› olarak dünyan›n en güzel içkisi

gibi gelir içene. Belki de bu yüzden kralla-

r›n ve dilencilerin içkisi olarak an›l›r.

fiarap d›fl›ndaki içkiler yan›na yoldafl ola-

rak meze ister, çikolata ister ama ya fla-

rap? fiarap tek bafl›na size dünyalar› ver-

meye haz›rd›r. Bir kadehiyle sizi al›p Fran-

sa’n›n ya da Kaliforniya’n›n muhteflem

ba¤lar›na götürür. Ya¤murlu bir geceden

al›p güneflli bir sabaha uyand›r›r.

Ve tad›n›n ebruli oldu¤u söylenir flarab›n.

Hemen onaylamak için bir kadeh flarap al-

maya ne dersiniz?

fiarapfiarapÜZÜMÜN MUC‹ZEVÎ DÖNÜfiÜMÜ

YAZI: Zeynep TANITKAN

Page 29: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

Siyah bir elbiseye en çok ne yak›fl›r? Tabii ki bir s›ra inci kolye. Peki kad›nlar›n kalbini çalan busade ama zarif sedefimsi madde nas›l olufluyor?

Bir efsaneye göre okyanusun dibinde yatan bir istiridye nisan ya¤murlar› ya¤arken denizin yüzeyi-ne yükselir ve bir ya¤mur damlas›n› içine al›r. Zamanla bu ya¤mur damlas› dünyan›n en güzel mü-cevherlerinden birine dönüflür. Efsaneler bir yana istiridye ile incinin iliflkisi asl›na bakarsan›z olduk-ça hüzünlü. ‹stiridye içine kaçan kum tanesi ya da ufak bir tafl parças› gibi yabanc› maddelerdenkendini korumak için bir tabaka salg›lar. Kum tanesi zamanla bu sedef tabaka ile kaplan›r, pürüz-süzleflir ve yuvarlak bir flekil al›r ta ki nefis bir görüntü alana kadar. K›saca istiridye içindeki s›k›nt›-y› sab›rla bir mücevhere dönüfltürür. Ve bu s›k›nt› insanlar›n elinde de¤er kazan›r. Sergilenmek üze-re ipe geçirilir. Küçük inci tanesi istiridyenin içinden ç›kt›¤›na sevinemez, özgürlü¤üne doyamaz.Kim bilir belki bu yüzden de¤erlidir...

‹ST‹R‹DYEN‹N ‹Ç‹NDEK‹ MUC‹ZE

İnci

Page 30: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

Asansör,

Deniz ve Mehtap

Asansör,

Deniz ve Mehtap

Lizbon’u gezenler bilirler, güzel korunmufl kent merkezinde tarihi bir asansör dikkat çe-ker. Bulundu¤u mahallenin yüksek kesimleri ile kent merkezi aras›ndaki ba¤lant›y› sa¤-layan asansör ayn› zamanda üzerindeki seyir teras›ndan kenti yukardan görmek isteyen

ve bu arada kafesinde bir fleyler içmek isteyen turistlere de hizmet eder. 1911 y›l›nda infla edi-len ve 32 metre yüksekli¤indeki Santa Justa Asansörü (Elevador) Lizbon’un en çok ziyaretedilen yerleri aras›ndad›r.

Ülkemizin en güzel kentlerinden ‹zmir’in (bulundu¤u semte de ad›n› veren) asansörü de t›pk›Lizbon’daki benzeri gibi, öncelikle bulundu¤u mahallenin alt ve üst kesimleri aras›ndaki ula-fl›m› sa¤lamaktad›r. Giriflin üzerindeki mermer panoda yer alan Frans›zca ve ‹branice yaz›lar-dan anl›yoruz ki bu asansör 1907 y›l›nda Nesim Levi adl› Musevi bir hay›rsever taraf›ndanyapt›r›lm›fl. Tarihi asansör hakk›ndaki di¤er bilgilerimiz önceleri buhar kuvveti ile çal›flt›¤›,tu¤lalar›n›n Fransa’n›n Marsilya kentinden getirilerek infla edildi¤i ve yüksekli¤inin 56 metreoldu¤undan ibaret. >>

YAZI: Timur ÖZKAN

Page 31: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

<< Karataş mahallesinin Mithatpaşa Caddesi ile Halil Rıfatpaşasemtini birleştiren asansör bir süre de Ayla Ökmen tarafından iş-letildikten sonra uzun yıllar kapalı kalmış. 1983 yılında İzmir Bü-yükşehir Belediyesi’ne bağışlanan asansör Mimar Oktay Ekinci ta-rafından restore edilerek 1992’de yeniden faaliyete geçirilmiş.

Asansörün kendisi kadar bulunduğu küçük sokak da ziyaretçile-rin ilgisini çekiyor “Deniz ve mehtap, Sordular seni, Neredesin?”diye başlayan şarkısıyla ünlenen Dario Moreno’nun (1921-1968)adı bir süre yaşadığı ve eski adı Asansör sokak olan bu sokağa ve-rilmiş. İzmir’den başka İstanbul, Atina ve Paris’te yaşayan DarioMoreno bir açılışı için iki günlüğüne geldiği Ankara’da tam iki yılkalarak müzik yapmış. Bu dönemde Orhan Veli ile oda arkadaş-lığı yaptığı bilinen Dario Moreno’nun Ankara’da nerede yaşadığıbilinmiyor ama İzmirliler hemşerilerinin yaşadığı iki katlı vecumbalı evi unutmamışlar. Evin duvarındaki plakette “1921 yı-lında Aydın’da doğan ve İzmir’in Tilkilik semtinde büyüyen dün-ya sanatçısı, hemşehrimiz Dario Moreno bu evde yaşamıştır” ya-zıyor. Altındaki plakette yer alan Dario Moreno’nun vasiyetindeise İzmir sevgisi şu sözlerle dile getirilmiş; “İzmir, tatlı ve sevgilişehrim. Bir gün şayet senden uzakta ölürsem; Beni sana getirsin-ler. Fakat mezarıma götürürken öldü demesinler uyuyor desin-ler, koynunda tatlı İzmir’im”

İzmir’de “Deniz ve Mehtap”ın en iyi göründüğü yerlerden biriside Asansör. Üst kotundaki seyir terası ile birlikte restoran ve ka-feteryadan (bugünlerde restorasyon nedeniyle geçici olarak ka-palı, yakında açılacak) görülen deniz manzarası Dario More-no’nun ünlü şarkısının sözlerini hatırlatıyor.

Asansöre gelmek için sahil yolundan gelişte Karataş Lisesi’ninyanındaki kahverengi “Asansör“ tabelasını kaçırmamak gereki-yor. Bu tabela önce Mithatpaşa caddesine oradan da Dario More-no Sokağına götürecektir. Asansör, İzmir’in pek çok turistik yeriarasında ihmal edilmemesi gereken bir yer, bildiğimiz asansörle-re hiç benzemiyor.

Page 32: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

DÜNYANIN EN BÜYÜK GEM‹S‹NDE B‹R HAFTA

Oasis of the SeasGemiye binifl saatimizde limana geldi¤imizde devasa gemi karfl›s›nda heyecanlanmamakmümkün de¤il. Pek çok gemi ile seyahat yapmama ra¤men Oasis’i gördükten sonra Oasis vedi¤erleri diyebilirim. Odalar befl y›ld›zl› otel konforunda, aktiviteler en ultra tatil köyündebulunanlar gibi. Can›n›z sörf mü yapmak istedi, özel havuzu var. Da¤a m› t›rmanmak istedi-niz? Ya da yorgun vücudunuza modern bir SPA merkezinde masaj m› yapt›rmay›arzulad›n›z? Veya jakuzide tropikal bir kokteyl mi yudumlamak istediniz? Akl›n›za gelebile-cek her fley var bu gemide.

YAZI: Süreyya ÜZMEZ • FOTO⁄RAFLAR: Koray ÜZMEZ

Page 33: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

64 65

Mart ayının son haftası Ankaralı bir grup dos-tumla birlikte aylarca basında gündemden

düşmeyen, dünyanın en büyük gemisi Oasis ofthe Seas ile Doğu Karayipler’e gittik. Problemsizbir yolculuktan sonra Frankfurt üzerinden Mia-mi’ye vardık. Marriott Biscayne Bay Oteli resepsi-yon görevlileri yorgunluğumuza biraz daha yor-gunluk kattı. Uzun bir süre check-in için bekle-memiz, grubumuzda bulunan Türkiye’nin saygınbeş yıldızlı otellerin sahiplerini hayrete düşürdü.

Miami’ye gidip canı kabuklu deniz ürünleri ye-mek isteyen herkes Joe’s Crab Shack’in yolunututar. Ama biz bilinmeyen daha iyileri bulmakiçin yola düştük. Birgül Kayum hanımefendininMiami’de yaşayan Ankaralı yeğeni Alican rehbe-rimiz olunca bizi doğruca Rustic Inn Crab Hou-se’a götürdü. Daha önce ismini duyduğum meka-na doğru yönelince 15 saatlik uçak yorgunluğumgidiverdi.

YENGEC‹N MABED‹İçerideki salonlarda 500 kişi civarında müşteri-nin yemek yediği restoranda bir saat kapıda sıra-nızın gelmesini beklemenin ve mikrofonla anonsedilerek içeriye kabul edilmenin nasıl bir duyguolduğunu yaşamak lazım. Çok az sayıda garso-nun bu kalabalığa servisi hiç aksatmadan hizmetvermesi hepimizi şaşırttı. Amerika’da çok yaygınolan kırmızı soslu acılı Manhattan clam chowder(bir tür balık çorbası) ve beyaz soslu New Eng-land clam chowderı başlangıç olarak denedik.Kırlangıç balığı çorbası veya lahoz yanağı çorba-sı duysa isyanımıza ne derdi acaba?

Ama Alaska yengecinin ortadan bölünmüş veüzerine dereotu ve kıyılmış maydanoz serpiştiril-dikten sonraki halini görünce durum değişti. Bumüthiş lezzet, diyeti de kilo alma sorununu da bi-ze unutturdu. Arkasından gelen sarımsaklı Gol-den Crab (altın yengeç) ve bir çeşit de bölgeselyengeç olan Stone Crab (kaya yengeci) müthişlezzetlerdi. Lokanta biraz salaş ama çok sıcaktı.Bir müşterinin doğum günü olduğunda bütünmasalar kutlamaya katılıyor, ellerindeki tahta ta-kozlarla tempo tutuyorlar. Hesabı Ali Kayum ar-kadaşım ödedi ama mesleki araştırma çerçevesin-de bilmem gerektiğini söyleyince fiyatı öğrendim.Altı kişilik bir masa için gayet makuldü.

Ertesi sabah kahvaltıdan sonra Fort Lauderdalelimanına hareket edecektik. Kahvaltıda yaşadığı-mız bir tatsızlığı tartışırken otelin muhasebe so-rumlusu müdahale etti ve sorunu çözdü. Bu be-yefendi Sivas’ın Zara ilçesinden 17 yıl önce diyarıgurbetlere gitmiş ve Marriott Otel’in en has,

güvenilir elemanı olmuş olan Ali Aslan. Ayrıcaikinci bir işi var. Press Design firmasının da sahi-bi. Tişörtlere baskı yapıp toptan satıyor.

Gemiye biniş saatimizde limana geldiğimizde de-vasa gemi karşısında heyecanlanmamak müm-kün değil. Pek çok gemi ile seyahat yapmamarağmen Oasis’i gördükten sonra Oasis ve diğerle-ri diyebilirim. Odalar beş yıldızlı otel konforun-da, aktiviteler en ultra tatil köyünde bulunanlargibi. Canınız sörf mü yapmak istedi, özel havuzuvar. Dağa mı tırmanmak istediniz? Ya da yorgunvücudunuza modern bir SPA merkezinde masajmı yaptırmayı arzuladınız? Veya jakuzide tropi-kal bir kokteyl mi yudumlamak istediniz? Aklı-nıza gelebilecek her şey var bu gemide.

Hele şovları gözlerinizle görseniz inanamazsınız.Geminin içinde buz pisti var ve paten yapılıyor.İnanılmaz gösteriler sergileniyor. Özellikle bir suşovu var ki dudaklarınız uçuklar. Sahne gösteri-leri Broadway’i aratmayacak düzeyde. Ameri-ka’nın pek çok kasabasından büyük bir nüfusasahip Oasis gemisini tam anlamıyla öğrenmenizebir haftalık süre yetmez. Geminin 5’nci katındamuhteşem bir çarşı, çarşının ortasında da bir barvar, siz içkinizi yudumlarken ağır ağır gemininyukarısına çıkıyor. İçkiniz bittiğinde tekrar uzaygemisi şeklindeki bar yere inmiş oluyor. Aynıkattaki pizza salonunda kendi isteğinize görepizza hazırlanıyor ve ücretsiz. Hemen karşısında-ki cafede çay, kahve ve birbirinden güzel mozza-rella peynirli sandviçler de ücretsiz. Hemen ya-nında güzel bir bar var. Alkollü içkiler ücretli.Tüm bu kattaki cafe, bar ve restoranların sorum-lusu Derya Esen isimli Samsun doğumlu birTürk kızı. Antalya’ya taşınmışlar ama 15 yıldırKarayipler’de denizin üstünde hayatını kazanı-yor. Çok çalışkan ve başarılı.

Gemide 24 restoran bulunuyor. Tüm bu resto-ranların yönetimi Mustafa isimli bir Türk’e ait.İtalyan mutfağından Çin mutfağına, Meksikamutfağından Japon mutfağına kadar her türlü se-çeneği bulabilirsiniz. Central Park’taki ChopsGrille Restoran’da (New York’tan değil geminin8’nci katından bahsediyorum. Çünkü NewYork’taki Central Park’ı gemiye taşımışlar, ağaçlarcanlı) şef masası var. Şef spesiyal ürünlerini ora-da tattırıyor. Şef masası tek bir masa ve 14 kişioturuyor. Şef ve garson servis yapıyor ve her ye-mek hakkında bilgi veriyor.

Dining Room’un müdürü de Türk. İsmi MustafaAcar. Kendisi Artvinli. 15 yıldır Royal Caribbeanfirmasında çalışıyor. Portekizli bir bayanla evli vebir çocuk sahibi. Dining Room’un şef garsonuYılmaz Komşu. Bu restoranın 1’inci katında 1100kişi, 2’nci katında 960 kişi, 3’üncü katında 940kişi yemek yiyor.

Bursa doğumlu Rıza Karaca, Samsunlu KadirŞen, İzmirli İsmail Dilmaç, Siirt’in Eruh İlçesi’n-den Ali Özgür Altay ve toplam 25 Türk personel,gemi personel başarı grafiğinin zirvesindeler.

Geminin su üstünde 18 katı bulunuyor. Su altın-daki dört kat ise yakıt deposu, su deposu ve ki-lerden ibaret. Dizel yakıtta çalışıyor. 158 bingrostonluk. Gemi kapasitesi 6200 kişi, personelkapasitesi ise 2400 kişi. 61 ülkeden personel çalışıyor. Bir restoranda 35 değişik ülkeden personel var. >>

Page 34: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

DEVASA MUTFAK<< Denizde seyrettiğimiz bir gün geminin ExecutiveChef’i Avusturyalı Johan Petutschnig’ten randevu ta-lebimiz oluyor ve saat 11:00’de Opus Dining Room’unüçüncü kat girişinde buluşuyoruz. Yardımcısı Execu-tive Sous Chef Thomas Kortenjan bize eşlik ediyor.Alman asıllı Şef Thomas bizim Türk olduğumuzu du-yunca çok seviniyor. Kız kardeşi Side’de turizmle ilgi-leniyormuş. Balık restoranı sahibi olduğumu öğrenin-ce gemideki balıkların dondurulmuş ve pek iddialı ol-madıklarını söyledi. Mutfağa ilgi duyan sadece dörtkişiydik. Eski Turizm Bakanı Işılay Saygın, Ankaralıişadamı Yüksel Bolayır ve mutfağa meraklı eşi SevgiBolayır ile çok teferruatlı incelemeler yaptık.

Mutfak pırıl pırıldı. Bütün malzemeler paslanmaz çe-likten yapılmış. Bulaşıkhanede dört ayrı otomatik ma-kine var. Günde 100 bin tabak yıkanıyor. Dört farklırenkte çöp kovaları var. Sarı çöp kovasında yiyecekle-rin artıkları imha ediliyor, denize ve balıklara atılmı-yor. Kırmızı çöp kovalarında plastikler biriktirilip ge-mide yakılıyor. Mavi çöp kovalarında alüminyum ku-tular eziliyor, limanda imha ediliyor. Gri çöp kovala-rında ise şişeler toplanıp kırılıyor ve sahilde satılıyor.

Aşçılarda ise mavi fular takanlar gemide ilk kez çalı-şanlar, sarı fularlılar usta, kırmızı fularlılar ise en azbeş yıl çalışanlar. Gemide 348 mutfak çalışanı var.226 aşçı ve 122 temizlikçi, 24 restoran ve 24 ayrı mut-fak var. 40 aşçı aynı anda bir mutfakta, bir saat içeri-sinde 1100 porsiyon ana yemek hazırlıyor.

Haftada 16 bin kg tavuk göğsü, 6 bin kg ıstakoz, 14bin kg karpuz, 10 bin kg kavun, toplam 810 ton yiye-cek ve içecek tüketiliyor. Alımlar sadece Miami lima-nından yapılıyor, ara limanlarda ikmal yapılmıyor.Kalite kontrol çok uzun zaman alıyor. Kontrol depart-manı her cuma günü kontrole başlıyor.

Gemide 2 bin 200 kişi çalışıyor. Aşçıbaşı dört ay çalı-şıp iki ay tatil yapıyor. Mutfak ziyaretimiz pasta bölü-münde sona eriyor. Şef bizim için pasta yaptırmış,“Bunlarda kalori yok” diyor. Tadıyoruz, enfes! IşılayHanım İzmir’in en sevilen politikacılarından. Çanta-sından bir torba çıkartıp mutfak ziyaretine gelemeyendostlarıyla bu lezzeti paylaşmak için dolduruyor içi-ne. Paylaşmasını çok seviyor.

Gemide muhteşem bir yürüyüş parkuru var. Her günkilometrelerce yürüyen bir sürü insan görüyorum.Okyanus rüzgarını soluyarak spor yapmak da ayrı birkeyif.

48 saat denizde seyrettikten sonra St. Thomas ada-sına geliyoruz. Bir tur alıp önce Great House’a gidi-yor, hem tropikal ormanları hem de turkuaz rengidenizi doyasıya seyrediyoruz. Dönüş yolu üzerindesiyahi şoförümüz ani bir fren yapıp geri geri geli-yor. Hep birlikte ağacın üzerindeki yaratığı görüpbağırıyoruz. Kocaman bir iguana sanki bize “Ada-ya hoş geldiniz” diyor. Megans Plajı’nda iki saat yü-züyoruz. Çok susadığımız bir anda Yüksel Bey’in15 yıldır St. Thomas’ta yaşayan eski bir arkadaşıMusa Erdem ile birlikte bir sandık buz gibi bira vemeşrubat getirişi bizi çok sevindiriyor. Dönerkendeniz uçaklarının limana inişini izliyoruz. Muhte-şem panoramik bir manzara. Çarşıda alışveriş ya-pabilirsiniz. Birbirinden güzel markalar satan ma-ğazalar var. Kıyafet, saat, elektronik, kamera çokucuz. Çünkü adada vergi yok. Avrupa ve Ameri-ka’nın jet sosyetesi cirit atıyor.

St. Maarten adası da ayrı bir doğa harikası. Dani-marka, Hollanda ve Fransızlara ait üç bölge var. Engüzeli Fransız bölgesi. Botlarla sahile gidebiliyor-sunuz. Sahilde turkuaz renkli sularda hayalinizigerçekleştirmiş olmanın verdiği mutlulukla serinli-yorsunuz. Çarşıda pırlanta satan dükkanlar çokfazla miktarda. Marka saatler oldukça ucuz. Sahil-de cafe, bar ve restoranlar çok. Green House isimlirestoran marinanın içinde temiz bir servis yapıyor.

Geminin son durağı Bahamalar’ın başkenti Nassa-u’ya vardığınızda başka bir dünyada olduğunuzugörüyorsunuz. Kısa bir şehir turundan sonra dün-yanın en güzel otellerinden biri olan Atlantis’e gi-diyoruz. Otele giriş ücretli. Devasa bir akvaryumvar. Kral daireleri köprünün üzerinde ve geceliği25 bin dolar. Balayına gelen birçok çift var. Çarşıdabir Yunan lokantası var. Gemiler buraya hayat veri-yor. Adaların güzelliği kadar gemide kalmak da çokzevkli. Çünkü bu gemide sadece “yok” yok. Ço-cuklar için lunapark bile düşünülmüş. Kesinliklegemiye içki götürmeyin, girişte el koyuyorlar.

Miami’de kontrolde en mutlu anımız pasaport po-lisinin Ankaralı Mesut Bey isminde bir Türk olma-sıydı.

Lufthansa ile uçuyorsanız biraz dikkatli olun. İlaçkullanıyorsanız su filan istemeyin, hostesten fırçayiyebiliyorsunuz. Bagajlarınıza dikkat edin, iki günsonra Avrupa turu attıktan sonra size kırık haldegelebiliyor, benden hatırlatması!

Page 35: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinin geliştirilmesi içinçalışan bir STÖ olan Defne (İstanbul) ve Nea-Dafni

(Atina) temellerini her iki ülke akademisyenleri, devletve bilim insanları, medya mensupları, iş adamları ve sa-natçılar atmıştı. Çeşitli alanlardaki projeleriyle, aktivi-teleriyle iki toplum ve ülke arasında karşılıklı köprülerkurmayı sürdüren Türk-Yunan Defne dernekleri iki ül-kenin kardeş ve çok kültürlü coğrafyalarında yaptığıfestivallerle yeni işbirliklerini, yeni tanışıklıkları hedef-liyor. Festivalin iki ayağı vardı bu yıl; İskeçe ve Adalar.Ev sahipliklerini ise Adalar Belediyesi, Adalar Müzesive Fex Kültür Derneği yaptı. Her iki, tarafta ikişer günsüren festivalin İskeçe ayağında, İskeçe Belediye Başka-nı Mihalis Sitilyanidis, Adalar Belediye Başkanı Dr. Far-sakoğlu’ndan “kardeş şehir” önerisi de aldı.

Festivalin Türkiye ayağında ev sahipliğini “BinlerceGüvercin” belgisiyle Adalar Belediyesi yaptı. iki günsüren festival, 14 Haziran’da Çınar Meydanı’ndaki açı-lış törenine sahne oldu. Açılışta barış ve kardeşliğinsimgesi olarak bir de anıt açıldı ve buraya iki defne fi-danı dikildi. Amaç, artık gelenekselleşen ve dokuzun-cusu yapılan festivalden sonra geriye yeni ilişkiler, ye-ni dostluklar, dayanışma örnekleri bırakmaktı. Her ikibaşkan da konuşmalarında dostluğa ve barışa vurguyaptılar. Sonra, Türk ve Yunan plastik sanatçılarınınenstelesyanu, ardından akşam Büyükada’daki belediyebinasının bahçesinde bir panel ve “Barışa Kurulan Sof-ra” etkinliği vardı sahilde. Şölen havasındaki atmosfer-de ilerleyen saatler ise dansın, müziğindi. Binlerce ko-nuk ve Adalı dansa ve müziğin ritmine kaptırdı kendi-ni. Ertesi gün ilk olarak Adalılar ve konuklar Yunanlıkonuk Ksanthili rebetiko ekibinin ezgileriyle tekne tu-rundaydılar. Akşam ise Büyükada’da, Liman’daki Coş-kun Sabah konserinde.

Festival kapsamında “Binlerce Güvercin” temasıyla dü-zenlenen fotoğraf yarışmasında, sanatçılar dostluğa,barışa, kardeşliğe simge olan güvercinleri fotoğrafladı-lar. “Altın Defne” Hacer Karanlık’ın oldu. Defne’nindokuzuncusu böylece şenlik havasında ve keyifli biratmosferde sona ererken Dr. Farsakoğlu başarılı bir evsahipliğine imza attı. Akıllarda ise barışın ve dostluğunçizgileri, tınıları, Çınar Meydanı’ndaki anıtla, iki gençdefne fidanı kaldı.

DEFNE’N‹N BU YILK‹ DALLARI

Adalarve

‹skeçeYAZI: Muzaffer Ayhan KARA

Page 36: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

1923’ ten beri kendine ve sevdiklerineözen gösteren tüketicilerin tercih

ettiği, Türkiye’nin köklü ve saygın kolonya üreti-cisi Eyüp Sabri Tuncer, yaptığı yatırımlarla sürek-li yenilediği gelişmiş üretim tesisinde limon ko-lonyası dışında 10 değişik kokuda kolonyaüretmektedir.

Kolonyalarının yanı sıra Gizli Bahçemarkası altında sunduğu oda kokularıy-la da tüketicilerin yıllardır tercih ettiğigüçlü ve güvenilir bir marka olarak varlı-ğını sürdürmektedir.

Doğal yaratıcılık konsepti çerçevesinde bir dün-ya markası olma hedefiyle yola çıkan EST 1923,Eyüp Sabri Tuncer’in 1923’den beri edindiği tec-rübe, güven ve birikiminden güç almaktadır. Hergeçen gün yenilenen ileri üretim teknolojisi ve

donanımlı uzman kadrosuyla geliştirilmiş doğaliçerikli ürünler sunan EST 1923, ürünlerinin do-ğallığı ve sağlığı ön planda tutan geliştirme sü-reçlerinin yanı sıra üretim ve paketleme kalite-siyle de fark yaratmaktadır.

Eyüp Sabri Tuncer, EST 1923 markasıyla, enköklü ve prestijli uluslararası parfüm ve

kozmetik fuarı olan ve bu yıl 16-19 Ni-san tarihleri arasında gerçekleşen Cos-moprof Bologna 2010’ da yerini alarak,EST 1923 markalı yeni ürünlerini ulusla-

rarası kozmetik sektörünün beğenisinesunmuştur.

Fuarda, 2009 yılında Türkiye pazarına sunduğuEST 1923 Cool Care Antibakteriyel El TemizlemeSerisinin yanı sıra, kısa bir süre içerisinde tüketi-cilerinin beğenisine sunmayı planladığı EST

1923 Eau de Cologne, EST 1923 Body Splash, EST 1923 Re-ed Diffuser koku çubukları, EST 1923 zeytinyağlı el yapımıkalıp sabun, EST 1923 organik doğal zeytinyağlı sıvı sabun,EST 1923 el yapımı defne çekirdeği yağlı kalıp sabun, EST1923 mum ve EST 1923 Home&Spa aksesuarlarının ulusla-rarası katılımcılara tanıtımı yapıldı.

Eyüp Sabri Tuncer Yönetim Kurulu Başkan Vekili H.EnginTuncer, “Cosmoprof Bologna 2010, parfüm ve kozmetik sek-törünün en köklü ve prestijli etkinliklerinden biri. Uzun yıl-lardır ziyaretçi olarak katılıyorduk. Uluslararası pazarlaraaçılma hedefimiz doğrultusunda bu yıl fuara katılımcı düze-yinde ilgi gösterdik. Fuar boyunca beklentimizin çok üze-rinde talep aldık. En çok begeni gören ürünlerimiz, EST1923 Eau de Cologne, EST 1923 Mum, EST 1923 BodySplash ve EST 1923 Reed Diffuser koku çubukları oldu” de-di. Ayrıca önümüzdeki dönemde yapılacak olan atılımlarlaalakalı olarak Tuncer; “Eyüp Sabri Tuncer ürünlerini ulus-lararası pazarlara açmak, öncelikli hedeflerimiz arasında yeralıyor. Kozmetik alanındaki atılımımızı mağazalar açarakdesteklemek istiyoruz. Bunun için iç pazarın yeterince hazırolmadığına inanıyoruz. Öncelikli olarak 6 ay içersinde NewYork’ ta bir mağaza açacağız. ABD’nin ardından Avrupa’dayayılacağız. Türkiye’ de ise en erken 3 yıl sonra mağaza aça-cağız. Burada da öncelikli tercihimiz, İstanbul’da BağdatCaddesi ve Nişantaşı olacak” dedi.

EST 1923

Eyüp Sabri TuncerEyüp Sabri Tuncer

Ad

vert

oria

l

Page 37: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın

7372

Mor rengin dünyaya egemen oluflununhikâyesi bundan 150 y›l önce ‹ngiliz

kimyac› William Perkin’in tesadüfen kömürüzerinde yapt›¤› deneylerle bafll›yor. ElbettePerkin, City of London Schools’da ald›¤› ekkimya derslerinin ileride kraliyet saraylar›n-da giyilecek k›yafetleri etkileyece¤ine, hadihakk›n› verelim, modada büyük bir devrimyarataca¤›na ihtimal vermemiflti.

Perkin Londra’y› ayd›nlatan gaz lambalar›nahayran hayran bakarken akl›na bir fikir gelir.Caddeleri ayd›nlatmak için lambalarda kulla-n›lan gaz, kömür madeninin ar›t›lmas›yla el-de edilmektedir. Kömürden gaz elde edilebi-liyorsa boya da elde edilebilir mi? Bu soru-nun cevab› Perkin’i zengin ederken modayadüflkün kad›nlar› da mest eder. Avrupa’damodaya yön veren iki büyük kad›n ‹ngiltereKraliçesi Victoria ve Fransa Kraliçesi Eugeni-

e, Perkin’in buldu¤u mor renkle günümüze

kadar gelen bir ak›m yarat›r. Perkin’in buldu-

¤u renk sadece kraliyet saraylar›n› de¤il dö-

nemin sanatç›lar›n› da derinden etkiler.

Mor renk dönem dönem yarat›c›l›k ve ihtifla-

m› simgelese de birçok kültürde hayal k›r›k-

l›¤› ve piflmanl›¤› simgeler. Avrupa’da soyut

sanat›n öncülü¤ünü yapan Rus ressam Was-

sily Kandinsky’e göre mor hastal›k, üzüntü ve

sonu ça¤r›flt›r›yordu. Goethe’de ayn› flekilde

mor rengi yafll›l›kla iliflkilendirmiflti.

Tabi bir de cüppelerinde mor rengi kullanan

kardinaller ve kilise vard›. Katolik Kilisesin-

de din adamlar› hiyerarflik sistemde ilerleme

kaydettikçe cüppelerindeki mor tonlar›n sa-

y›s› art›yordu. Piskoposlar eflatun rengi giyi-

nirken, kardinaller erguvan rengini tercih

ediyordu. Zaman zaman yas rengi olarak da

an›lan mor, Katolik inanc›na göre, büyük per-

hiz s›ras›nda ve Noel'de, tövbe ve piflmanl›¤›

simgeliyordu.

Piflmanl›¤›n rengi mor daha sonralar› kad›n

hareketinin de simgesi haline geldi. Kilisenin

dikkatini kendi üzerlerine ve elbette davalar›-

na çekebilmek için kad›n hareketi üyeleri

mor bir boyun ba¤› kullan›yorlard›.

Görüldü¤ü üzere mor renk tarih boyunca sa-

natç›lar, düflünürler ve fikirleriyle toplumlar›

yönlendirenler taraf›ndan seçilmifl ve kulla-

n›lm›fl.

Günümüzde ise saltanat›n›n tad›n› ç›kar›yor

mor. ‹nsanlar dikkat çekmek ya da farkl› ol-

mak istediklerinde mor renge sar›l›yorlar.

Manevi enerjiyi simgeleyen morun ruhsal ye-

tenekleri ve zeka düzeyini gelifltirdi¤ine ina-

n›l›yor. Sakinlefltirici etkisinin yan›nda uya-

na ve insana güç veren bir taraf› da olan mor

renk ayn› zamanda konsantrasyonu art›r›yor.

Meditasyon için en uygun renk oldu¤u düflü-

nülüp insana dengeyi ö¤retiyor. Bu nedenle

meditasyon, yoga, reiki ayurveda gibi aktivi-

telerinin yap›ld›¤› mekanlar mor renkte süs-

leniyor. Mor bir ›fl›¤›n yand›¤› ya da duvarla-

r› morun tonlar›na boyanm›fl bir odada din-

lenmek ve yorucu düflüncelerden ar›nmak

mümkün.

Mor hayatlar, mor romanlar, mor aflklar ve

ayr›l›klar var. Çocuklu¤umuzun mor salk›ml›

evleri var. Hüznün, ölümün, ac›n›n ama ayn›

zamanda menekflenin, erguvan›n, sümbülün,

leyla¤›n rengi ve biraz da saltanat›n rengi. ‹çi-

ne pembeyi biraz fazla kar›flt›r›rsan sevincin,

neflenin, maviyi biraz fazla kaç›r›rsan hüznün

rengi mor.

Morun SaltanatıMorun SaltanatıMor duygu rengidir, çok özel bir renktir, mistik bir yücelik getirir ve metafizik gücüsimgelefltirir. Mor imparatorluklar›n, dinlerin, ölümün, cazibenin ve sevginin sembolrengi olarak yüzy›llar boyu kullan›lm›flt›r. Mor rengi mistikler, büyük sanatç›lar, dü-flünürler, toplumlar› düflünce ve ideallerle yönlendirenler taraf›ndan seçilir ve kullan›-l›r. Büyük, ölümüne ve çok özel aflklar mor rengin aflklar›d›r onlardan sürekli morrenk yay›l›r. Bu renk nedeni anlafl›lmaz bir bütünlük ve birlik sa¤lar çünkü bu gizem-li gücün önünde mor bir sis ve bu¤u vard›r. Müzikte mor rengi veren nota “Si”dir.

YAZI: Zeynep TANITKAN

Page 38: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın
Page 39: Temmuz-A¤ustos-Eylül 2010blog.trilyerestaurant.com/storage/catalogs/0652586001476879424.pdf · lerle paylaşmak için Hindistan cevizi satan yerlilerle dostluk kuruyorum. Dünyanın