Upload
others
View
11
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
SİVİL SAVUNMA VE AFET
KURULUŞLARI
ACİL DURUM VE AFET YÖNETİMİ
UZAKTAN EĞİTİM
ÖNLİSANS PROGRAMI
UĞUR EMRE TEMELLİ
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ
ACİL DURUM VE AFET YÖNETİMİ
UZAKTAN EĞİTİM
ÖNLİSANS PROGRAMI
SİVİL SAVUNMA VE AFET
KURULUŞLARI
Uğur Emre TEMELLİ
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER............................................................................................................. IV
ŞEKİL LİSTESİ ............................................................................................................ X
TABLO LİSTESİ ......................................................................................................... 11
KISALTMALAR .......................................................................................................... 12
1. SİVİL SAVUNMA.................................................................................................... 17
1.1. SİVİL SAVUNMA KAVRAMININ DOĞUŞU ............................................................ 17
1.2. GÜNÜMÜZDE İNSANOĞLU’NU SAVAŞTA VE BARIŞTA TEHDİT EDEN TEHLİKELER
................................................................................................................................................ 20
1.3. SİVİL SAVUNMANIN TANIMI ................................................................................... 20
1.4. SİVİL SAVUNMA TARİHÇESİ ................................................................................... 20
1.5. SİVİL SAVUNMA DAİRESİ BAŞKANLIĞININ GÖREVLERİ ................................ 21
2. SİVİL SAVUNMA MEVZUATI............................................................................. 27
2.1. SİVİL SAVUNMA İLE İLGİLİ MEVZUAT ................................................................. 27
2.1.1. 5902 Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun 27
2.1.2. 7126 Sivil Savunma Kanunu .................................................................................................. 27
2.1.3. 6/3150 Sivil Savunma İle İlgili Şahsi Mükellefiyet, Tahliye ve Seyrekleştirme, Planlama Ve Diğer
Hizmetler Tüzüğü ............................................................................................................................. 27
2.1.4. 6/3150 Sivil Savunma İle İlgili Teşkil ve Tedbirler Tüzüğü ................................................. 27
2.1.5. 4/11715 Sivil Savunma Bakımından Şehir ve Kasaba Planlarıyla Mühim Bina ve Tesislerde Tatbik
Olunacak Esaslar Hakkında Nizamname .......................................................................................... 28
2.1.6. 4/11715 Sivil Müdafaada Vekaletlerarası İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Nizamnamesi ....... 28
2.1.7. 6/624 107 Sayılı Kanuna Göre İhdas Edilen Sivil Savunma Kadrolarına Tâyin Olunan Personelin
Terfi, Nakil, Cezalandırma ve Denetlemeleri Hakkında Tüzük ....................................................... 28
2.1.8. 24/07/1985 - 85/9727 Radyasyon Güvenliği Tüzüğü ............................................................. 28
2.1.9. Sivil Savunma Uzmanlarının İdari Statüleri, Görevleri, Çalışma Usul ve Esasları İle Eğitimleri
Hakkında Yönetmelik ....................................................................................................................... 28
2.1.10. 12325 Sivil Savunma Bakımından Halk Tarafından Yapılacak Teşkilât ve Alınacak Tedbirler
Hakkında Yönetmelik ....................................................................................................................... 29
2.1.11. 12306 Sivil Savunma Hizmetlerinde Askeri İşbirliği Yönetmeliği ...................................... 29
2.1.12. 12283 Hassas Bölgelerde Kurulacak Hastaneler Servisine Ait Planlama, Teşkilât, İkmal ve Diğer
Hizmetlerin Yürütülmesi Hakkında Yönetmelik .............................................................................. 29
2.1.13. Sığınak Yönetmeliği ............................................................................................................. 30
2.1.14. 11100-12611 Sivil Savunma İdaresi Taşra Teşkilatı İle Daire, Müessese ve Teşekküller Sivil 30
2.1.15. Sivil Savunma Arama ve Kurtarma Birlikleri ve Ekiplerinin Kuruluşu, Görevleri, Çalışma Usul
.......................................................................................................................................................... 30
2.1.16. Sivil Savunma Arama ve Kurtarma Birlikleri Kıyafet Yönetmeliği ..................................... 30
2.1.17. 2001/3275 Türk Arama ve Kurtarma Yönetmeliği ............................................................... 31
2.1.18. 23999 Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği ............................................................................ 31
2.1.19. Nükleer ve Radyolojik Tehlike Durumu Ulusal Uygulama Yönetmeliği ............................. 31
2.1.20. Sivil Savunma Hizmetleri İçin Yapılan Bağış ve Yardımların Alınması Ve Ödeneklerin
Harcanmasına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik ................................................................. 31
2.1.21. 88/12777 Afetlere İlişkin Acil Yardım Teşkilatı ve Planlama Esaslarına Dair Yönetmelik 32
2.1.23. Sualtı Arama Kurtarma Ekibi ve Kurbağa Adam Personel Yönergesi ................................. 32
2.1.24. Gönüllülerin Sivil Savunma Hizmetlerine Katılma Esasları Yönergesi ............................... 32
2.1.25. İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğünce Düzenlenen Hizmetiçi Eğitim, Kurs ve
Seminerler İle Benzeri Eğitim Etkinliklerinde Ücretle Okutulacak Ders Saatlerinin Sayısı, Ders Görevi
Alacakların Nitelikleri Ve Diğer Hususuların Tespitine İlişkin Karar ............................................. 32
2.2. SEFERBERLİK VE SAVAŞ HAZIRLIKLARI İLE İLGİLİ MEVZUAT .................... 33
2.2.1. 2941 Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu ................................................................................. 33
2.2.2. 3634 Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu ............................................................................ 33
2.2.3. 3780 Milli Korunma Kanunu ................................................................................................. 34
2.2.4. 697 Ulaştırma ve Haberleşme Hizmetlerinin Olağanüstü Hallerde ve Savaşta ne Suretle
Yürütüleceğine Dair Kanun .............................................................................................................. 34
2.2.5. 4654 Memleket İçi Düşmana Karşı Silahlı Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu.......................... 35
2.2.6. 2/13765b Milli Müdafaa Mükellefiyeti Tüzüğü ..................................................................... 35
2.2.7. 90/500 Seferberlik ve Savaş Hali Tüzüğü .............................................................................. 35
2.2.8. 3/3169 Memleket İçi Düşmana Karşı Silahlı Savunma Ödevi Yönetmeliği .......................... 35
2.2.9. Yedek Personel Erteleme Yönetmeliği ................................................................................... 36
2.3. KORUYUCU GÜVENLİK VE YANGINLA İLGİLİ MEVZUAT ............................... 36
2.3.1. 5188 Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun ...................................................................... 36
2.3.2. 2565 Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu ................................................. 36
2.3.4. Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik ........................................................ 37
2.3.5. Karada Çıkabilecek Yangınlarla, Deniz, Liman Veya Kıyıda Çıkıp Karaya Ulaşabilecek ve
Yayılabilecek Veya Karada Çıkıp Kıyı, Liman ve Denize Ulaşabilecek Yangınlara Karşı Alınabilecek
Önleme, Söndürme ve Kurtarma Tedbirleri Hakkında Yönetmelik ................................................. 37
2.3.6. Belediye İtfaiye Yönetmeliği .................................................................................................. 38
2.3.7. Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik ................... 38
2.3.8. Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Yönetmeliği ................................................... 39
2.3.9. Nöbetçi Memurluğu Kurulması ve Olağanüstü Hal Tatbikatlarında Mesainin 24 Saat Devamını
Sağlayan Kanun ve Bu Kanuna Dayanılarak Çıkarılan Yönetmelik ................................................ 39
2.3.10. Sabotajlara Karşı Koruma Yönetmeliği ................................................................................ 40
2.3.11. Devlet Arşiv Hizmetleri Hakkında Yönetmelik ................................................................... 40
2.3.12. Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği .................................................. 41
3. SİVİL SAVUNMA HİZMETLERİ ........................................................................ 47
3.1. HABER ALMA VE YAYMA, İKAZ VE ALARM HİZMETLERİ .............................. 47
3.2. SIĞINAKLAR ................................................................................................................ 47
3.3. SIĞINAK MEVZUATI .................................................................................................. 48
3.4. SIĞINAK ÇEŞİTLERİ ................................................................................................... 48
3.4.1. Kullanacaklara Göre Sığınaklar .............................................................................................. 48
3.4.1.1. Özel sığınaklar ................................................................................................................ 48
3.4.1.2. Genel sığınaklar .............................................................................................................. 48
3.4.2. Kullanım Amacına Göre Sığınaklar ....................................................................................... 48
3.4.2.1. Basınç sığınakları ........................................................................................................... 48
3.4.2.2. Serpinti sığınakları ......................................................................................................... 49
3.5. SIĞINAKTA ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER .................................................... 49
3.6. SIĞINMA YERLERİ ...................................................................................................... 50
3.7. SIĞINAKTA BULUNMASI GEREKEN MALZEMELER .......................................... 50
4. GÖNÜLLÜLÜK ....................................................................................................... 60
4.1. GÖNÜLLÜLÜK VE GÖNÜLLÜ KAVRAMI .............................................................. 60
4.2. GÖNÜLLÜLER VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI .............................................. 62
4.3. TOPLUMDA İNSANLARI GÖNÜLLÜ OLMAYA İTEN NEDENLER ..................... 65
4.3.1. Manevi Zenginleşme .............................................................................................................. 65
4.3.2. Öz Güven Gelişimi ................................................................................................................. 65
4.3.3. Uyum ve Eş Güdüm Becerisi Kazanma ................................................................................. 66
4.3.4. Toplumsal Statü ve Konumda Artış ....................................................................................... 66
4.3.5. Yeni İnsanlarla Tanışmak ....................................................................................................... 66
5. GÖNÜLLÜ YÖNETİMİ .......................................................................................... 75
5.1. GÖNÜLLÜ YÖNETİMİNİN AŞAMALARI ................................................................. 77
5.1.1. Gönüllü Kazanma ................................................................................................................... 77
5.1.2. Gönüllü Motivasyonu ............................................................................................................. 78
5.1.3. Ödüllendirme ve Onurlandırma .............................................................................................. 78
5.1.4. İletişim ve Bilgilendirme ........................................................................................................ 80
5.1.5. Başarının Sağlanması ............................................................................................................. 80
5.1.6. Güven Ortamının Oluşturulması............................................................................................. 81
5.1.7. Performans Değerlendirme ..................................................................................................... 81
6. GÖNÜLLÜ EĞİTİMİ .............................................................................................. 91
6.1. ORYANTASYON EĞİTİMİ .......................................................................................... 92
6.2. GÖREVLENDİRME ÖNCESİ EĞİTİM ........................................................................ 93
6.3. İŞ BAŞINDA VE GÖREV BAŞINDA EĞİTİM ............................................................ 95
6.4. SÜREKLİ EĞİTİM ......................................................................................................... 95
7. GÖNÜLLÜLÜĞÜ YAYGINLAŞTIRMAYA ÇALIŞAN BAZI KURUMLAR104
7.1. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÖNÜLLÜLERİ PROGRAMI (BMG) ........................... 104
7.2. AVRUPA GÖNÜLLÜ HİZMETİ (AGH/EVS) ............................................................ 106
7.3. ÖZEL SEKTÖR GÖNÜLLÜLERİ DERNEĞİ (ÖSGD) .............................................. 108
7.4. TOPLUM GÖNÜLLÜLERİ VAKFI (TOG) ................................................................ 109
7.5. ULUSAL GÖNÜLLÜLÜK KOMİTESİ (UGK) .......................................................... 110
8. SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI ...................................................................... 120
8.1. SİVİL TOPLUM KAVRAMI ....................................................................................... 120
8.2. SİVİL TOPLUM KURULUŞU KAVRAMI ................................................................ 121
8.3. SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ ÖZELLİKLERİ ............................................ 121
8.3.1. Kâr Amacı Gütmemek .......................................................................................................... 122
8.3.2. Bağımsızlık (Özerklik) ......................................................................................................... 123
8.3.3. Gönüllülük ............................................................................................................................ 123
8.3.4. Bir Misyona ve Vizyona Sahip Olmak ................................................................................. 123
8.4.SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ İŞLEVLERİ ................................................... 124
8.4.1. Siyasal İşlevler...................................................................................................................... 124
8.4.2. Toplumsal İşlevler ................................................................................................................ 124
9. SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ ÖRGÜTLENME BİÇİMLERİ ......... 134
9.2. VAKIFLAR .................................................................................................................. 135
9.3. MESLEK KURULUŞLARI ......................................................................................... 136
10. TÜRKİYE’DE SİVİL TOPLUM ........................................................................ 150
10.1. CUMHURİYET ÖNCESİ DÖNEMDE SİVİL TOPLUM ......................................... 150
10.2. CUMHURİYET DÖNEMİNDE SİVİL TOPLUM .................................................... 152
10.3. TÜRKİYE'DE ÖNDE GELEN BAZI SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI ............... 156
11. AFETLERLE İLGİLENEN ULUSLARARASI KURULUŞLAR .................. 165
11.1. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ......................................................................................... 165
11.1.1. Birleşmiş Milletler Acil Müdahale Birimleri ...................................................................... 166
11.1.1.1. BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA) ........................................................ 166
11.1.1.2. BM Afet Değerlendirme ve Koordinasyon Sistemi (UNDAC) ..................................... 167
11.1.1.3. Olay Yeri Operasyon Koordinasyon Merkezi (OSOCC) ............................................. 168
11.1.1.4. Uluslararası Arama ve Kurtarma Danışma Grubu (INSARAG) ........................... 168
11.1.2. Birleşmiş Milletler İnsani Yardım ve Koruma Sağlayan Kuruluşlar .................................. 169
11.1.2.1. Birleşmiş Miletler Kalkınma Programı (UNDP) ........................................................ 169
11.1.2.2. BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ..................................................................... 170
11.1.2.3. Acil Durumlarda Dünya Gıda Programı (WFP) ........................................................ 171
11.1.2.4. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)............................................................................... 172
11.1.2.5. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) .............................................................................. 172
11.1.2.6.BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ............................................................. 173
11.2. NATO ......................................................................................................................... 174
11.3. ULUSLARARASI KIZILHAÇ VE KIZILAY FEDERASYONU ............................. 175
11.3.1. Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) .............................................................................. 175
11.3.2. Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu (IFRC) ................................ 176
11.3.3. Ulusal Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri ................................................................................ 177
12. AFETLERLE İLGİLENEN ULUSAL KURULUŞLAR .................................. 186
12.1. SİVİL TOPLUM AFET PLATFORMU (SİTAP) ...................................................... 186
12.2. ARAMA KURTARMA DERNEĞİ (AKUT) ............................................................. 187
12.3. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ARAMA KURTARMA EKİBİ (İSÜDAK) ............... 189
12.4. ARAMA KURTARMA ARAŞTIRMA DERNEĞİ (AKA) ....................................... 190
12.5. NİLÜFER ARAMA KURTARMA DERNEĞİ (NAK) ............................................. 192
12.6. ORTADOĞU ARAMA-KURTARMA, DAĞCILIK VE DOĞA SPORLARI DERNEĞİ
(ORDOS) ............................................................................................................................. 194
12.7. YÜKSEKTEPE ARAMA KURTARMA EKOLOJİ GRUBU (GEA) ....................... 194
12.8. TÜRKİYE KIZILAY DERNEĞİ AFET OPERASYON MERKEZİ (AFOM) .......... 195
12.9. MAHALLE AFET GÖNÜLLÜLERİ VAKFI (MAG) ............................................... 197
13. AFETLERİN TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ ...................................... 208
13.1. ÖLÜM VE FİZİKİ YARALANMALAR ................................................................... 209
13.2.EKONOMİK ETKİLER .............................................................................................. 210
13.3. PSİKOSOSYAL ETKİLER ........................................................................................ 213
13.3.1. Afet Meydana Geldikten Sonra Verilebilecek Psikolojik Tepkiler ................................ 214
13.3.2. Kurtarma Ekibi Tükenmişlik Sendromu ............................................................................. 215
13.3.3. Afetlerde Psikososyal Destek ............................................................................................. 215
13.3.3.1. Psikososyal Müdahalenin Aşamaları/Araçları ........................................................... 217
13.4. AFETLERDE PSİKOSOSYAL HİZMETLER BİRLİĞİ (APHB) ............................ 222
14. SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNE İLİŞKİN YASAL MEVZUAT ............... 233
14.1.BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ ...... 233
14.2. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ’NDE STK’LARA İLİŞKİN HÜKÜMLER 233
14.3. AVRUPA SOSYAL ŞARTI’NDA STK’LARA İLİŞKİN HÜKÜMLER.................. 235
14.4. 1982 ANAYASASI'NIN SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNE İLİŞKİN HÜKÜMLERİ237
14.5. DERNEKLER KANUNU ........................................................................................... 239
14.6. DERNEKLERLE İLGİLİ DİĞER MEVZUAT .......................................................... 243
KAYNAKLAR ............................................................................................................ 247
ŞEKİL LİSTESİ
Şekil 5.1 İstanbul Valiliği'nin gönüllüğü yaygınlaştırmak için düzenlediği afiş (URL 22). ... 78
Şekil 6.1 Toplumsal kapasitenin geliştirilmesi ve toplum eğitimleri (URL 20) ...................... 93
Şekil 6.2 Toplumsal kapasitenin geliştirilmesi ve toplum eğitimleri (URL 20). ..................... 95
Şekil 7.1 Birleşmiş Milletler Gönüllüleri (URL 22) .............................................................. 105
Şekil 7.2 Avrupa Gönüllü Hizmeti etkinlikleri kapsamında geliştirilen Afiş (URL 23) ....... 106
Şekil 7.3 Eurodesk: Gençler için eğitim ve gençlik alanlarındaki Avrupa fırsatları ve gençlerin
Avrupa faaliyetlerine katılımı hakkında bilgi sağlayan Avrupa Bilgi Ağı (URL 24). ........... 107
Şekil 7.4 Avrupa Gönüllü Hizmeti Gençlik Programı Logosu (URL 25). ............................ 108
Şekil 7.5 Özel Sektör Gönüllüler Derneği Eğitimleri(URL 26). ........................................... 109
Şekil 7.6 Ulusal Gönüllük Komitesi afiş (URL 30) ............................................................... 111
Şekil 12.1. Dağ arama kurtarma tatbikatı Mayıs 2002 Antalya Akut Arşiv (URL 48) ......... 188
Şekil 12.2. Dağ arama kurtarma tatbikatı Mart 2000 Antalya Akut Arşiv (URL 48). .......... 189
Şekil 12.3. Van depreminde kurtarma faaliyetinde bulunan İSÜDAK ekibi (URL 51). ....... 190
Şekil 12.4. İstanbul Üniversitesi kampüsünde düzenlenen yangın eğitimi (URL 51) ........... 190
Şekil 12.5. 2015 tarihinde Bursa'da, yaşanan göçük nedeni yaralı işçilerin NAK Ekiplerince
enkazdan çıkarılması (URL 54) ............................................................................................. 193
Şekil 12.6. Mahalle afet gönüllülerine Sivil Savunma Birliği tarafından verilen enkaz eğitimi,
2009, Kâğıthane, İstanbul (URL 61) ...................................................................................... 198
Şekil 13.1. Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği Almanağı 2012. ................................... 224
11
TABLO LİSTESİ
Tablo 13.1. 2000’li yıllardan sonraki bazı afetlerin neden olduğu ekonomik kayıplar (Ersoy,
2013) ....................................................................................................................................... 212
Tablo 13.2. 2013 yılında meydana gelen büyük afetler ve etkilenen insan sayısı, (Ersoy, 2013)
................................................................................................................................................ 213
12
KISALTMALAR
AGH: Avrupa Gönüllü Hizmeti
AFAD: Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
AFOM: Türkiye Kızılay Derneği Afet Operasyon Merkezi
AKA: Arama Kurtarma Araştırma Derneği
AKUT: Arama Kurtarma Derneği
APHB: Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği
BM: Birleşmiş Milletler
BMG: Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Programı
FAO: BM Gıda ve Tarım Örgütü
GAP: Güneydoğu Anadolu Projesi
GEA: Yüksektepe Arama Kurtarma Ekoloji Grubu
INSARAG: Uluslararası Arama ve Kurtarma Danışma Grubu
ICRC: Uluslararası Kızılhaç Komitesi
IFRC: Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu
MAG: Mahalle Afet Gönüllüleri Vakfı
NATO: Kuzey Atlantik Savunma Örgütü
NAK: Nilüfer Arama Kurtarma Derneği
İSÜDAK: İstanbul Üniversitesi Arama Kurtarma Ekibi
KSS: Kurumsal Sosyal Sorumluluk
ÖSGD: Özel Sektör Gönüllüleri Derneği
OCHA: BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi
OSOCC: Olay Yeri Operasyon Koordinasyon Merkezi
ORDOS: Ortadoğu Arama-Kurtarma, Dağcılık ve Doğa Sporları Derneği
SS: Sosyal Sorumluluk
SPK: Serbest Piyasa Kurulu
STK: Sivil Toplum Kuruluşu
SİTAP: Sivil Toplum Afet Platformu
TOG: Toplum Gönüllüleri Vakfı
UNHCR: BM Mülteciler Yüksek Komiserliği
UNDP: Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
UNDAC: BM Afet Değerlendirme ve Koordinasyon Sistemi
13
UGK: Ulusal Gönüllülük Komitesi
UNDP: Birleşmiş Miletler Kalkınma Programı
UNICEF: BM Çocuklara Yardım Fonu
WFP: Acil Durumlarda Dünya Gıda Programı
WHO: Dünya Sağlık Örgütü
14
1. SİVİL SAVUNMA
15
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
1.1. Sivil Savunma Kavramının Doğuşu
1.2. Günümüzde İnsanoğlunu Savaşta ve Barışta Tehdit Eden
Tehlikeler.
1.3. Sivil Savunmanın Tanımı
1.4. Sivil Savunma Tarihçesi
1.5. Sivil Savunma Dairesi Başkanlığının Görevleri
16
Anahtar Kavramlar
Sivil savunma, savaş, tarih, Sivil Savunma Daire Başkanlığı
17
1. SİVİL SAVUNMA
1.1. SİVİL SAVUNMA KAVRAMININ DOĞUŞU
Tabiatın var oluşundan bu yana her canlı, çeşitli tehlikelere karşı kendisini, yakınlarını,
sevdiklerini, barındığı yuvasını, üzerinde yaşadığı toprağını, yaşam için gerekli olan her şeyini
savuna gelmiştir.
İlk gününden bu yana insanoğlu; tabiat olaylarından, vahşi hayvanların tehlikelerinden,
düşmanlarının saldırılarından korunabilmek için, barınaklarını gerektiğinde bir gölün üzerine
kurmuşlar, mağaralarda barınmışlar, zamanla yüksek tepeler üzerinde şatolar ve kaleler inşa
ederek, kendilerini korumaya çalışmışlardır.
İnsanlar ve toplumlar arasındaki çatışmaların, ilk insanların ortaya çıkışı ile başladığı ve en ilkel
koşullardan günümüzün en modern imkanlarına kadar her türlü vasıtayı kullanarak geliştiği ve
asla son bulmadığı ve bulmayacağı bilinmektedir.
Toplumların bünyeleri değiştikçe istek ve ihtiyaçları artmış, dolayısıyla kişiler ve toplumlar
arasındaki anlaşmazlıklar meydana gelmiş, bunların çözümü için de çoğu kez savaşlara
başvurulmuştur. Savaşlar, insanların kendi kendilerine yol açtıkları en büyük felaketlerden
biridir. Daima çok büyük acılara, sıkıntılara ve zararlara sebep olmasına ve tüm insanların bunu
bilmesine rağmen maalesef savaşlar devam etmektedir.
Norveç İlimler Akademisince yapılan bir araştırmaya göre; İnsanlar M.Ö. 3600 yılından bu
yana 14 bin defadan fazla savaşmışlardır. Bu savaşlarda 4 milyara yakın insan hayatını
kaybetmiştir. Yine bu savaşlardaki maddi zarar; dünyayı ekvator üzerinde çevreleyen 10 m.
yüksekliğinde, 156 m. genişliğinde altın madeninden yapılacak bir duvarın maddi değerine
eşittir. Bu dönem boyunca, dünyamız, sadece 292 yıl sulh ve sükun içinde yaşamını
sürdürmüştür.
Savaşı kazanabilmek için; önceleri üstünlüklerini kişisel güçleriyle sağlayan insanlar, daha
sonraları zeka ve becerilerini de kullanarak savaş araç ve gereçlerini devamlı geliştirmişlerdir.
Bu gelişme dünya devletlerini adeta bir silahlanma yarışına götürmüştür.
XX. yüzyılın başından bu yana milletler arasında yapılan silahlanma yarışı, dünyamızı bir barut
fıçısı haline getirmiştir. Bunun sonucunda, insanlar, I. ve II. Dünya Savaşları ile yüz yüze
gelmişlerdir.
1914-1918 (4 Yıl 3 Ay) I. DÜNYA SAVAŞINDA; 9.5 milyon insan ölmüş, bunların
%5’i sivil, %95’i askerdir.
18
1939-1945 (5 Yıl 8 Ay) II. DÜNYA SAVAŞINDA; 52 milyon insan ölmüş, bunların %
48’i sivil, % 52’si askerdir.
1950-1952 (2 Yıl 6 Ay) KORE SAVAŞINDA; 9.2 milyon insan ölmüş , bunların %84’ü
sivil, % 16’sı askerdir.
Bu tablodan da anlaşılacağı üzere, günümüze gelindikçe savaşlarda ölen insanların büyük bir
çoğunluğunu sivil halk teşkil etmektedir.
Günümüzde ya da gelecekte çıkacak savaşların en belirgin özelliği bu savaşların, topyekün ya
da ulusal savaşlar oluşlarıdır. Topyekün savaşlarda amaç düşmanın savaş gücünü kırmak, yok
etmektir. Savaş gücü de genellikle insan gücü ve endüstriyel güçten oluşur.
Bu nedenle düşman, savaş gücünü kırmak için bu güçleri oluşturan kaynaklara yönelir. Yani
sivil halkı ve bu halk tarafından çalıştırılan özel veya kamuya ait kurumlar ile endüstriyel
kuruluşları hedef alır. Böylece silahlı kuvvetleri hem savaş gücü desteğinden, hem de uğrunda
çarpıştığı kavramlardan yoksun bırakmaya uğraşır. Gerçekten de, sivil halkı olmayan bir
ordunun savaşması mümkün değildir ve böyle bir durumda çarpışmak, savaşmak da
anlamsızdır.
Düşman, savaştığı ülkelerin savaş gücünü kırmak için elinde bulunan tüm silahları, bunlardan
birini ya da birkaçını, belli bir ya da birkaç sonucu elde etmek için bir arada kullanabilir.
6 Ağustos 1945 te Japonyanın Hiroşima kentine atılan 20 kilotonluk bir atom bombası:
o 300,000 nüfustan;
o 78.000 kışının ölümüne,
o 84.000 kişinin yaralanmasına,
o 60.000 evin tamamen ya da kısmen yıkılmasına,
o Böylece on binlerce insanın evsiz kalmasına neden olmuştur.
9 Ağustos 1945’te Nagazaki kentine atılan 20 kilotonluk bir atom bombası:
o 87.000 nüfustan :
o 27.000 kişinin ölümüne,
o 41.000 kişinin yaralanmasına,
o Binlerce insanın evsiz kalmasına neden olmuştur.
Halen dünyada 50.000 atom başlığı olduğu sanılmaktadır. Bu korkunç gerçekler ışığında
Ülkeler Sivil halkın korunması sivil halkın korunması için teşkilat kurma zorunluluğu duymuş
ve Sivil Savunmanın kurumlaşmasını sağlamışlardır.
Günümüz savaşlarının korkunç görünümüne, doğal afetlerin büyük yıkıntılarına, yangınların
kasıp kavurmalarına rağmen; can ve mal kaybını en az düzeye indirmek, daha barıştan itibaren,
19
bu tehlikelere karşı önlemleri aldıracak ve gerektiğinde uygulatacak bir teşkilatın kurulması ile
mümkündür. Bu teşkilat sivil savunma teşkilatıdır.
Milletleri oluşturan en önemli unsur insandır. İnsan hayatını ve malını korumak çok önemli bir
görevdir. Sivil Savunma bu görevin nasıl ifa edileceğini öğreten ve planlayan bir teşkilattır.
Doğal afetlere karşı halkın korunması konusunda, öteden beri bir takım önlemler alınıp
uygulanmışsa da bu önlemler, örgütsel ve yasal dayanaklardan yoksundu.
Birinci Dünya savaşına kadar, özellikle halkın, savaşın tehlikelerine karşı korunması için hiçbir
girişimde bulunulmadığı, buna ihtiyaç da duyulmadığı görülmektedir. Bunun nedeni, savaş
silahlarının cephe gerilerine uzanacak menzile ve toptan yok etme gücüne erişememiş
olmasıdır. Birinci Dünya savaşının ardından gelen yıllarda ülkelerin bir çoğunda pasif korunma
adı altında, halkın türlü tehlikelerden korunmasını amaçlayan önlemler getirilmiş ve örgütler
kurulmuştur.
Teknolojik gelişmeler, savaş doktrinlerinde değişmelere neden olunca, buna paralel olarak pasif
korunma örgütü de, değişen koşulların doğuracağı sonuçları karşılayacak biçimde değiştirilip
geliştirilmiştir.
II. Dünya Savaşında; savaşların, cephelerden çok cephe gerilerini tehdit etmiş olması, askerden
çok sivil halkın ölmesi, bundan sonra çıkabilecek savaşların da böyle süreceği düşüncesi
devletleri, sadece pasif korunma önlem ve örgütünün halkı koruyamayacağı sonucuna
götürmüş, Sivil Savunma bu sonuçtan çıkmıştır.
Avrupa ülkelerinin çoğunda Sivil Savunma II. Dünya savaşı sırasında, savaşın içinde kurulmuş,
gerçek bir deneyimden geçmiş, yararını kanıtlamış bir örgüttür.
Avrupa ülkelerinin çoğunda sivil savunma II. Dünya savaşı sırasında, savaşın içinde kurulmuş,
gerçek bir deneyimden geçmiş, yararını kanıtlamış bir örgüttür.
Sivil savunma, savaşın ardından gelen yıllarda da,savaş teknolojisindeki ilerlemelere uygun bir
gelişme göstermiştir. İlk kez bu savaşta halka karşı kullanılan atom silahları bundan sonra daha
büyük bir gelişme göstermiş termonükleer silahlar imal edilerek savaş alanında kullanılabilecek
duruma getirilmiştir. Kısaca nükleer silahlar diye adlandırılan bu silahlar ile biyolojik ve
kimyasal silahlar da sivil savunmanın önemini daha çok arttırmıştır.
Bugün sivil savunmanın önemini benimsemiş tüm dünya ülkeleri, sivil savunma örgütlerine
bütçelerinden küçümsenemeyecek kaynaklar ayırmaktadırlar.
20
1.2. GÜNÜMÜZDE İNSANOĞLU’NU SAVAŞTA VE BARIŞTA TEHDİT EDEN
TEHLİKELER
a) Düşman Taarruzları,
b) Doğal (Tabii) Afetler,
Deprem,
Su Baskını,
Toprak Kayması (Heyelan),
Kaya Düşmesi,
Çığ,
Kuraklık,
Fırtına - Kasırga - Tayfun,
Volkan Patlaması,
Hava – Su - Çevre Kirlenmesi,
Sınai Kazalar,
Ulaşım(Kara, Demir, Hava, Deniz Yolları) Kazaları.
Tsunami (Deprem Sonrası Oluşan Dev Dalgalar.)
c) Büyük Yangınlar (URL-1.)
1.3. SİVİL SAVUNMANIN TANIMI
Sivil Savunma, düşman saldırılarına karşı halkın can ve mal kaybının en az seviyeye
indirilmesi, hayati önem taşıyan her türlü resmi ve özel tesis ve kuruluşların korunması ve
faaliyetlerinin devamını sağlayacak iyileştirmenin yapılması, savunma gayretlerinin halk
tarafından en yüksek seviyede desteklenmesi ve halkın moralini yüksek tutmak için alınacak
her türlü silahsız koruyucu ve kurtarıcı tedbir ve faaliyetleri ihtiva eder.
1.4. SİVİL SAVUNMA TARİHÇESİ
Ülkemizdeki Sivil Savunma Hizmetleri, ilk olarak 1928 yılında yürürlüğe konulan “Cephe
Gerisinin Havaya Karşı Müdafaa Ve Muhafazası Talimnamesi” ile düzenlenmiştir. 1938
yılında 3502 sayılı “Pasif Korunma Kanunu” yürürlüğe konulmuş, illerde seferberlik
müdürlükleri kurularak sivil savunma hizmetleri yürütülmüştür. 1958 yılında çıkarılan ve 28
Şubat 1959 tarihinde yürürlüğe konulan 7126 sayılı “Sivil Müdafaa Kanunu”nun adı daha sonra
21
586 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile “Sivil Savunma Kanunu” olarak değiştirilmiştir.
29/05/2009 tarihinde 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun’un 17/06/2009 tarihinde resmi gazetede yayınlanmasıyla Sivil
Savunma Genel Müdürlüğü ile il/ilçe sivil savunma müdürlükleri kaldırılmıştır.
2/7/2018 tarihinde 703 sayılı KHK’nin 62 nci maddesiyle Bu Kanunun Adı “Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı ile ilgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun” şeklinde
değiştirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti İç İşleri Bakanlığı’ na bağlı olarak Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı ile il afet ve acil durum müdürlükleri kurulmuştur. Sivil savunma
hizmetleri Başkanlık bünyesinde bulunan Sivil Savunma Dairesi Başkanlığı ve il afet ve acil
durum müdürlüklerince yürütülmektedir.
1.5. SİVİL SAVUNMA DAİRESİ BAŞKANLIĞININ GÖREVLERİ
5902 Sayılı Kanuna göre, Sivil Savunma Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:
Kamu kurum ve kuruluşları ile özel kuruluşlarda sivil savunma hizmetlerini
planlamak, uygulamak ve denetlemek,
Her türlü silahsız koruyucu ve kurtarıcı tedbirleri, acil kurtarma ve ilk yardım
faaliyetlerini planlamak ve yürütmek,
Seferberlik ve savaş hazırlıklarında ihtiyaç duyulacak sivil kaynakları tespit etmek,
Sivil savunma gayretlerinin halk tarafından desteklenmesi ve halkın moralinin
korunmasını sağlamaya yönelik çalışmalar yapmak,
Kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer maddelerin meydana getireceği tehlikelere
karşı alınacak önlemleri ve yapılacak çalışmaları tespit etmek ve bunlarla ilgili
bakanlık, kamu ve özel kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak,
Başkan tarafından verilecek benzeri görevleri yapmak. (URL-2)
22
1. Bölüm Soruları
1. Japaonya’nın hangi kentlerine atom bombası atılmıştır?
a) Hiroşima -Tokyo
b) Nagazaki -Tokyo
c) Hiroşima - Nagazaki
d) Kyoto - Tokyo
e) Osaka - Nagazaki
2. Aşağıdakilerden hangisi günümüzde insanoğlunu tehdit eden tehlikelerden biri değildir?
a) Deprem
b) Su baskını
c) Düşman taaruzları
d) Tüp patlaması
e) Büyük yangınlar
“Düşman saldırılarına karşı halkın can ve mal kaybının en az seviyeye indirilmesi, hayati önem
taşıyan her türlü resmi ve özel tesis ve kuruluşların korunması ve faaliyetlerinin devamını sağlayacak
iyileştirmenin yapılması, savunma gayretlerinin halk tarafından en yüksek seviyede desteklenmesi ve
halkın moralini yüksek tutmak için alınacak her türlü silahsız koruyucu ve kurtarıcı tedbir ve
faaliyetleridir.”
3. Yukarıdaki tanım aşağıdakilerden hangisine aittir?
a) Sivil savunma
b) Milli savunma
c) Bireysel savunma
d) Aktif müdafaa
e) Sivil savaş
4. 28 Şubat 1959 tarihinde yürürlüğe konulan kanun aşağıdakilerden hangsidir?
a) Afet Kanunu
b) Pasif Koruma Kanunu
c) Sivil Müdafaa Kanunu
d) Acil Durum Kanunu
e) Muhafaza Talimnamesi
5. Ülkemizde sivil savunma hzimetleri ilk olarak hangi tarihte başlamıştır?
a) 1923
b) 1929
c) 1920
d) 1928
e) 1959
6. 25/05/2009 tarhinde yürülüğe konulan kanun aşağıdakilerden hangisidir?
a) Çevre Kanunu
b) Sivil Savunma Kanunu
c) İmar Kanunu
d) Orman Kanunu
e) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
7. Aşağıdaki olaylardan hangisinden sonra sivil savunma önem kazanmıştır?
a) II. Dünya Savaşı
b) I. Dünya Savaşı
c) Kore Savaşı
d) Körfez Savaşı
e) 30 yıl Savaşları
23
I. Sivil Savunma Kanunu
II. Pasif Koruma Kanunu
III. Sivil Müdafaa Kanunu
8. Yukarıdaki olayların kronolojik sıralaması aşağıdakilerden hangisidir?
a) III-II-I
b) II-I-III
c) II-III-I
d) I-III-II
e) I-II-III
I. İkinci Dünya Savaşı
II. Birinci Dünya Savaşı
III. Kore Savaşı
9. Yukarıdaki olayların kronolojik sıralaması aşağıdakilerden hangisidir?
a) III-II-I
b) II-I-III
c) II-III-I
d) I-III-II
e) I-II-III
10. Aşağıdakilerden hangisi Sivil Savunma Dairesi Başkanlığı’nın görevlerinden biri
değildir?
a) Özel kuruluşlarda sivil savunma hizmetlerini planlamak
b) Her türlü kurtarıcı tedbirleri planlamak
c) Seferberlik ve savaş hazırlıklarında ihtiyaç duyulacak sivil kaynakları tespit etmek
d) Başkan tarafından verilecek benzeri görevleri yapmak
e) Her türlü silahlı koruyucu tedbileri almak
Cevap Anahtarı: 1)c 2)b 3)a 4)c 5)d 6)e 7)a 8)c 9)b 10)e
24
2.SİVİL SAVUNMA MEVZUATI
25
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
2.1. Sivil Savunma ile İlgili Mevzuat
2.2. Seferberlik ve Savaş Hazırlıkları ile İlgili Mevzuat
2.3. Koruyucu Güvenlik ve Yangınla İlgili Mevzuat
26
Anahtar Kavramlar
Seferberlik, savaş, güvelik, sivil savunma, mevzuat
27
2. SİVİL SAVUNMA MEVZUATI
2.1. SİVİL SAVUNMA İLE İLGİLİ MEVZUAT
2.1.1. 5902 Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun
Madde 1 – Bu Kanunun amacı, afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya iliŞkin hizmetleri
yürütmek üzere, BaŞbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi BaŞkanlığının kurulması,
teŞkilatı ile görev ve yetkilerini düzenlemektir. BaŞbakan, BaŞkanlıkla ilgili yetkilerini bir
bakan aracılığı ile kullanabilir. Bu Kanun; afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya iliŞkin
hizmetlerin ülke düzeyinde etkin bir Şekilde gerçekleŞtirilmesi için gerekli önlemlerin alınması
ve olayların meydana gelmesinden önce hazırlık ve zarar azaltma, olay sırasında yapılacak
müdahale ve olay sonrasında gerçekleŞtirilecek iyileŞtirme çalıŞmalarını yürüten kurum ve
kuruluŞlar arasında koordinasyonun sağlanması ve bu konularda politikaların üretilmesi ve
uygulanması hususlarını kapsar.
2.1.2. 7126 Sivil Savunma Kanunu
Sivil Savunmanın tarifi ve şümulü:
Madde 1 – (Değişik : 20/9/1960 - 85/1 md.) Sivil Savunma; düşman taarruzlarına, tabii afetlere
ve büyük yangınlara karşı halkın can ve mal kaybının asgari hadde indirilmesi, hayati
ehemmiyeti haiz her türlü resmi ve hususi tesis ve teşekküllerin korunması ve faaliyetlerinin
idamesi için acil tamir ve ıslahı, savunma gayretlerinin sivil halk tarafından azami surette
desteklenmesi ve cephe gerisi maneviyatının muhafazası maksadiyle alınacak her türlü silahsız
koruyucu ve kurtarıcı tedbir ve faaliyetleri ihtiva eder.
2.1.3. 6/3150 Sivil Savunma İle İlgili Şahsi Mükellefiyet, Tahliye ve Seyrekleştirme,
Planlama Ve Diğer Hizmetler Tüzüğü
Madde 1 – Sivil Savunma ile ilgili şahsi mükellefiyet, tahliye ve seyrekleştirme, planlama,
eğitim, haber alma ve yayma, donatım işleri hakkında bu Tüzük hükümleri uygulanır.
2.1.4. 6/3150 Sivil Savunma İle İlgili Teşkil ve Tedbirler Tüzüğü
Madde 1 – 7126 sayılı kanuna göre kurulacak olan hassas bölge kademeleri ve idare merkezleri
ile sivil savunma mahalli kuvvetleri, koruyucu ve kurtarıcı diğer tedbirler, el koyma ve
satınalma işleri hakkında bu Tüzük hükümleri uygulanır.
28
2.1.5. 4/11715 Sivil Savunma Bakımından Şehir ve Kasaba Planlarıyla Mühim Bina ve
Tesislerde Tatbik Olunacak Esaslar Hakkında Nizamname
Madde 1 – Hassas Bölgelerde muhtelif silah ve vasıtaların tesirlerine karşı, Sivil Müdafaa
bakımından, şehir planlarının tertip, tanzim ve tadilleri hususları ile mühim bina ve tesislerin
yer ve şekillerinin seçilmesinde tatbik olunacak esaslar bu Nizamname hükümlerine tabidir.
2.1.6. 4/11715 Sivil Müdafaada Vekaletlerarası İşbirliği ve Karşılıklı Yardım
Nizamnamesi
Madde 1 – 7126 sayılı Sivil Müdafaa Kanununun şümulüne giren bütün hizmet ve faaliyetlerin
Dahiliye Vekaletince planlanması ve icrası sırasında alınacak karar ve tedbirlere mütaallik
Vekaletlerarası işbirliği ve Karşılıklı Yardım hususlarında bu nizamname hükümleri tatbik
olunur.
2.1.7. 6/624 107 Sayılı Kanuna Göre İhdas Edilen Sivil Savunma Kadrolarına Tâyin
Olunan Personelin Terfi, Nakil, Cezalandırma ve Denetlemeleri Hakkında Tüzük
Madde 1 – 21 Ekim 1960 tarihli ve 107 sayılı kanuna göre ihdas edilen sivil savunma
kadrolarına tayin olunan personelin terfi, nakil, cezalandırma ve denetlenmeleri bu Tüzük
hükümleri uyarınca yapılır.
2.1.8. 24/07/1985 - 85/9727 Radyasyon Güvenliği Tüzüğü
Madde 1 – İyonlaştırıcı radyasyon kaynaklarını bulunduran, kullanan, imal, ithal ve ihraç eden, alan,
satan, taşıyan ve depolayan, resmi özel kurum ve kuruluşlar ve gerçek kişilerce uyulması gereken
kurallar bu Tüzükte gösterilmiştir.
Özgül aktivitesi gram başına 0.002 mikrocurie (kilogram başına 74 kilo Becquerel) den daha az olan
radyoaktif maddeler bu Tüzüğün kapsamı dışındadır.
2.1.9. Sivil Savunma Uzmanlarının İdari Statüleri, Görevleri, Çalışma Usul ve Esasları
İle Eğitimleri Hakkında Yönetmelik
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; kamu kurum ve kuruluşlarının sivil savunma
uzmanlarının idari statüleri, görevleri, denetimleri ve eğitimlerine ilişkin usul ve esasları
belirlemektir.
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan sivil savunma
uzmanlarını kapsar.
29
MADDE 3 – Bu Yönetmelik; 29/5/2009 tarihli ve 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 25 inci maddesinin beşinci fıkrasına
dayanılarak hazırlanmıştır.
2.1.10. 12325 Sivil Savunma Bakımından Halk Tarafından Yapılacak Teşkilât ve
Alınacak Tedbirler Hakkında Yönetmelik
Sivil savunma, hem hükümet tarafından ve hem de halk tarafından yapılacak teşkilât ve alınacak
tedbirlerle gerçekleşebilir. Adı geçen yönetmelikte hem hükümet tarafından hem de halk
tarafından yapılacak işler belirtilmektedir.
2.1.11. 12306 Sivil Savunma Hizmetlerinde Askeri İşbirliği Yönetmeliği
MADDE 1― 7126 sayılı Sivil Müdafaa Kanunu ile buna dayanan 4/11635 sayılı “Sivil
Müdafaada Vekaletlerarası İşbirliği ve Karşılıklı Yardım” ve 6/3150 saylı “Sivil Savunma ile
İlgili Şahsi Mükellefiyet, tahliye ve Seyrekleştirme, Planlama ve Diğer Hizmetler” ve “Sivil
Savunma ile İlgili Teşkil ve Tedbirler” Tüzüklerinin bir çok maddelerinde, bazı hazırlık ve
faaliyetlerin Milli Savunma Bakanlığı veya askeri makamlarla anlaşarak veya işbirliği
yapılarak sağlanması emredilmektedir.
Söz konusu işbirliği ve yardımlaşmanın merkezi ve mahalli teşkilat kademelerinde kimler
tarafından ve ne şekilde yapılacağına dair esaslar bu Yönetmelikte açıklanmıştır.
MADDE 2 ― Bu Yönetmeliğin hedefi: Yurt savunmasının en önemli ikinci unsuru olan sivil
savunmanın, silahlı savunma hazırlık ve faaliyetleri ile ahenkli bir şekilde yürütülmesini ve
geliştirilmesini, bu amaçla merkezi ve mahalli kademelerde yapılacak işbirliği ve
yardımlaşmanın aynı görüş içinde ve aynı seviyede gerçekleşmesini sağlamaktır.
2.1.12. 12283 Hassas Bölgelerde Kurulacak Hastaneler Servisine Ait Planlama, Teşkilât,
İkmal ve Diğer Hizmetlerin Yürütülmesi Hakkında Yönetmelik
Madde 1— Savaş zamanında, özellikle, düşmanın hava taarruzlarına bilhassa hedef olabilecek
şehir, kasaba ve mevkilerle tesislerde meydana gelecek geniş ölçüdeki, hasta ve yaraklıların
bakım ve tedavilerini sağlamak amacı ile, o bölgedeki her çeşit sağlık bakım ve tedavi
kurumları, hastaneler servisi adı altında örgütlendirilir.
Hastaneler servisinin barıştan itibaren planması, örgütlendirilmesi, ikmali, personelinin
yetiştirilmesi ve diğer hizmetlerinin yürütülme şekli, 6/3150 karar sayılı Sivil Savunma İle İlgili
Teşkil ve Tedbirler Tüzüğü'nün 42 nci maddesi gereğince bu Yönetmelikte gösterilmiştir.
30
2.1.13. Sığınak Yönetmeliği
Madde 1 - Bu Yönetmelik, sığınakların çeşit, özellik, yapım, kullanım ve muhafazasına ilişkin
usul ve esasları düzenler.
Madde 2 - Bu yönetmelik:
3194 sayılı İmar Kanunu'na göre düzenlenmiş bulunan İmar Yönetmeliklerin uygulandığı
alanları,
3194 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi gereğince imar mevzuatı yönünden belediyelerin görev
alanlarına giren yerleri, Ülkemizde çeşitli harp silah ve vasıtalarının tesirlerine karşı imar
mevzuatına göre yapılacak sığınak çeşitleri ve bunların nerelerde, ne suretle, kimler tarafından
yaptırılacağına, kullanılacağına, bakım ve muhafazalarına ilişkin hükümleri kapsar.
2.1.14. 11100-12611 Sivil Savunma İdaresi Taşra Teşkilatı İle Daire, Müessese ve
Teşekküller Sivil Savunma Personelinin Görev ve İşbölümü Hakkında Yönetmelik
Yönetmelik: Sivil Savunma İdaresi Taşra Teşkilâtı, Daire, Müessese ve Teşekküllerdeki Sivil
Savunma Personeli Görev, Yetki ve Sorumlulukları İl Savunma Sekreterleriyle Münasebetleri
olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır.
2.1.15. Sivil Savunma Arama ve Kurtarma Birlikleri ve Ekiplerinin Kuruluşu, Görevleri,
Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik
Madde 1 — Bu Yönetmelik, İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğüne bağlı sivil
savunma arama ve kurtarma birlikleri ile illerde kurulan arama ve kurtarma ekiplerinin
kuruluşu, görevleri, çalışma usul ve esaslarını belirlemek amacıyla düzenlenmiştir.
Madde 2 — Bu Yönetmelik; sivil savunma arama ve kurtarma birlikleri ile sivil savunma arama
ve kurtarma ekiplerini kapsar.
2.1.16. Sivil Savunma Arama ve Kurtarma Birlikleri Kıyafet Yönetmeliği
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, afet ve acil durum arama kurtarma birlik müdürlükleri
ile il afet ve acil durum arama kurtarma ekiplerinde görevli personelin giyecekleri kıyafetler ile
bu kıyafetlerde kullanılacak arma, sembol ve rütbe işaretlerine ilişkin usul ve esasları
belirlemektir.
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, afet ve acil durum arama kurtarma birlik müdürlükleri ile il
afet ve acil durum arama kurtarma ekiplerinde görevli personele, ifa ettikleri hizmetin
özelliğine göre verilecek kıyafetler ve kullanım süreleri ile bu kıyafetlerde bulunacak arma,
sembol ve rütbe işaretlerinin renk, cins, kullanımına ilişkin hususları kapsar.
31
2.1.17. 2001/3275 Türk Arama ve Kurtarma Yönetmeliği
Madde 1- Bu Yönetmeliğin amacı: arama ve kurtarma hizmetlerinin yürütülmesinde, ilgili
bakanlık ile kurum veya kuruluşların görev ve sorumluluklarının tespiti , insan hayatını
kurtarmaya yönelik faaliyetlerin ilgili ulusal mevzuat ve uluslar arası sözleşmelere uygun
olarak yürütülmesini sağlamaktır.
Madde 2- Bu Yönetmelik hükümleri Türk arama ve kurtarma bölgesi sınırları içerisinde kalan
hava sahası, kara ülkesi, iç suları, karasuları ve açık deniz sahaları ile kendilerine arama
kurtarma hizmetlerinin yerine getirilmesinde doğrudan veya dolaylı olarak görev verilen
bakanlıklar ile kurum veya kuruluşları kapsar.
2.1.18. 23999 Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği
Madde 1 - Bu Yönetmeliğin amacı, iyonlaştırıcı radyasyon ışınlamalarına karşı kişilerin ve çevrenin
radyasyon güvenliğini sağlamaktır.
MADDE 2 – (Değişik:RG-3/6/2010-27600)
Bu Yönetmelik, radyasyon güvenliğinin sağlanmasını gerektiren her türlü tesis ve radyasyon kaynağının
tehlikelerine karşı alınması gereken tedbirleri ve yapılması gereken faaliyetlerle ilgili hususları kapsar.
Bu Yönetmelik nükleer tesisler, nükleer yakıtlar, nükleer tesislerden çıkan radyoaktif atıklar ve nükleer
maddelere ilişkin faaliyetleri kapsamaz.
2.1.19. Nükleer ve Radyolojik Tehlike Durumu Ulusal Uygulama Yönetmeliği
Madde 1 - Bu Yönetmelik; barış zamanında, yurt içinde veya dışında meydana gelebilecek nükleer ve
radyolojik bir kaza veya tehlike durumu ve öncesinde ilgili bakanlık, kurum ve bağlı kuruluşları ile
valiliklerin kaza veya tehlike durumuna ilişkin sorumluluklarını tarif eder, halkın ve çevrenin sağlık ve
güvenliğinin korunması faaliyetlerini düzenler.
Madde 2 - Bu Yönetmelik; barış zamanında, ülke içinde, karasuları ve ekonomik bölgede, ayrıca
mücavir ülke topraklarında önemli radyolojik etkilerin olduğu veya olmasının beklendiği ve çeşitli
kuruluşların katkılarının gerekebileceği nükleer ve radyolojik bir kaza veya tehlike durumuna yönelik
olarak ilgili bakanlık, kurum ve bağlı kuruluşları ile valiliklerin mevcut yetki ve sorumluluklarını
değiştirmeden yapılması gereken işbirliğini kapsar.
2.1.20. Sivil Savunma Hizmetleri İçin Yapılan Bağış ve Yardımların Alınması Ve
Ödeneklerin Harcanmasına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik
Madde 1 — Bu Yönetmeliğin amacı; sivil savunma hizmetleri için Sivil Savunma Teşkilatına
yapılan bağış ve yardımların alınması ile bütçede yer alan ödeneğin harcanması, avans ve kredi
verilmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
32
Madde 2 — Bu Yönetmelik, sivil savunma hizmetleri için Sivil Savunma Teşkilatına yapılan
bağış ve yardımlar ile bütçede yer alan ödeneğin harcanması ve avans ve kredi verilmesine
ilişkin hükümleri kapsar.
2.1.21. 88/12777 Afetlere İlişkin Acil Yardım Teşkilatı ve Planlama Esaslarına Dair
Yönetmelik
Madde 1 – Bu Yönetmeliğin amacı, Devletin tüm güç ve kaynaklarını afetten önce planlayarak,
afetin meydana gelmesi halinde Devlet güçlerinin afet bölgesine en hızlı bir şekilde ulaşması
ile afetzede vatandaşlara en etkin ilk ve acil yardım yapılmasını sağlamak için acil yardım
teşkilatlarının kuruluş ve görevlerini düzenlemektir.
Madde 2 – Bu Yönetmelik, acil yardım hizmetlerini yürütmekle görevli, vali ve kaymakamlar,
bakanlık, bağlı ve ilgili kuruluşlar, diğer kamu kurum ve kuruluşlar ile askeri birlikler ve
Kızılay'ın afetten önce yapmaları gerekli acil yardım planlarının ve afet sırasında yapacakları
acil yardım hizmet ve faaliyetlerinin gerektirdiği görevleri, işbirliğini, koordinasyonu ve
karşılıklı yardımlaşma esaslarını kapsar.
2.1.23. Sualtı Arama Kurtarma Ekibi ve Kurbağa Adam Personel Yönergesi
AMADDE 1- (1) Bu Yönerge, il afet ve acil durum müdürlüğü ile sivil savunma arama ve
kurtarma birlik müdürlüğü sualtı arama kurtarma ekiplerinin oluşturulması, sualtı arama
kurtarma ekibine alınacak kurbağa adam personelinin sahip olacağı nitelikleri, kayıt sistemi,
eğitim ve denetim esaslarını belirlemek amacı ile hazırlanmıştır.
MADDE 2- (1) Bu Yönerge hükümleri, il afet ve acil durum müdürlükleri ile sivil savunma
arama ve kurtarma birlik müdürlüklerindeki Kurbağa Adam personelini kapsar.
2.1.24. Gönüllülerin Sivil Savunma Hizmetlerine Katılma Esasları Yönergesi
MADDE 1 - Bu Yönergenin amacı; düşman taarruzlarına ve radyoaktif serpinti tehlikesine karşı gereken
tedbirleri alacak olan Sivil Savunma İdaresine bağlı İkaz ve Alarm Merkezleri ile Radyolojik İhbar ve
İkaz Teşkilatının kuruluş, görev ve çalışma şekillerini göstermektedir
MADDE 2 - Bu Yönerge; Sivil Savunma İdaresi Başkanlığınca kurulan ‘İkaz ve Alarm Merkezleri’ ile
‘radyolojik Savunma Teşkilatı’nın görev, yetki ve sorumluluklarını ve bu konuda ilgili kuruluşlarla
yapılacak işbirliği esaslarını kapsar.
2.1.25. İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğünce Düzenlenen Hizmetiçi
Eğitim, Kurs ve Seminerler İle Benzeri Eğitim Etkinliklerinde Ücretle Okutulacak Ders
33
Saatlerinin Sayısı, Ders Görevi Alacakların Nitelikleri Ve Diğer Hususuların Tespitine
İlişkin Karar
MADDE 1 - (1) Bu Kararın amacı, İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğünce düzenlenen
hizmetiçieğitim, kurs, seminer, tatbikat ve konferanslar ile sergi ve benzeri eğitim etkinliklerinde ders
vermekle görevlendirilenlerin ücretle okutacakları haftalık ders saatlerinin sayısını, ders görevi
alacakların niteliklerini ve diğer hususları belirlemektir.
MADDE 2 - (1) Bu Karar; Sivil Savunma Genel Müdürlüğüne bağlı Sivil Savunma Koleji, Sivil
Savunma Arama Kurtarma Birlikleri, il ve ilçe teşkilatlarınca yapılacak hizmetiçi eğitim, kurs, seminer,
tatbikat ve konferanslar ile sergi ve benzeri eğitim etkinliklerini kapsar.
2.2. SEFERBERLİK VE SAVAŞ HAZIRLIKLARI İLE İLGİLİ MEVZUAT
2.2.1. 2941 Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu
Madde 1 – Bu Kanunun amacı, Devletin tüm güç ve kaynaklarını barış halinden seferberlik ve
savaş haline süratle ve etkin bir şekilde geçirmek suretiyle barıştan itibaren seferberlik ve savaş
hükümlerinin uygulanma esaslarına ilişkin yükümlülükleri belirlemektir.
Madde 2 – Bu Kanun, seferberlik ve savaş halini, barış döneminden itibaren yapılacak hazırlık
ve teşkilatlanmayı, kamu ve özel kurum ve kuruluşlar ile gerçek kişilerin görev, yetki ve
sorumluluklarını, bunların sahip olduğu her türlü mal ve hizmet yükümlülüklerini kapsar.
2.2.2. 3634 Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu
Madde 1 – (Değişik birinci fıkra : 28/6/2001 - 4701/1 md.) Seferberlik ve savaş hali ile bu
hallerin henüz ilan edilmemiş olduğu ancak savaşı gerektirebilecek bir durumun meydana
geldiği gerginlik ve kriz dönemlerinde yapılacak seferberlik hazırlıkları ile kıtaların toplanması
esnasında, alelade vasıtalarla temin edilemeyen bütün askeri ihtiyaçları veya hizmetleri bu
Kanun hükümleri dairesinde vermeye veya yapmaya her şahıs borçludur. Bu mükellefiyetlerin
Türk topraklarının tamamı veya bir kısmı üzerinde yapılmasına başlanacağı zamanı, İcra
Vekilleri Heyeti tayin eder.
Madde 2 – Milli Müdafaa mükellefiyetinin halkın kabiliyeti ve mevcut membaları ile mütenasip
olarak tatbikı şarttır. (Değişik: 26/6/2012-6336/10 md.) 18 yaşından aşağı, 65 yaşından yukarı
ve malul ve sağlığı bozulmuş olanlarla, bakıma muhtaç çocuğu olan ve gebe bulunan kadınlar
şahsi mükellefiyete tabi tutulmazlar.
Madde 3 – Bu kanunda yazılı istisnalardan başka verilen her şey veya yapılan her hizmet için
sahibine değerince tazminat verilir. (Ek fıkra: 19/6/2010-6000/8 md.) Kiralanan her türlü araç
34
ve malın, sahibi ve/veya mal sahibi adına kullanan şahsın ihmal veya kusuru dışında zayi olması
veya hasara uğraması durumunda, meydana gelen zarar ve hasarlar Devlet tarafından tazmin
veya tamir olunur. Tazmini veya tamiri mümkün olmayanlar bu Kanunun ilgili maddelerinde
belirtilen esaslara göre Devlet malı olarak satın alınır.
2.2.3. 3780 Milli Korunma Kanunu
Madde 1 – Fevkalade hallerde Devletin bünyesini İktisat ve Milli müdafaa bakımından takviye
maksadiyle İcra Vekilleri Heyetince, bu kanunda gösterilen şekil ve şartlar dairesinde vazife ve
salahiyetler verilmiştir. Fevkalade haller şunlardır: A – Umumi veya kısmi seferberlik, B –
Devletin bir harbe girmesi ihtimali, C – Türkiye Cumhuriyetini de alakalandıran yabancı
Devletler arasındaki harb hali.
Madde 2 – İcra Vekilleri Heyeti, fevkalade hallerin zuhuruna binaen, bu kanunla kendisine
tevdi edilen vazife ve salahiyetlerin ifa ve istimaline lüzum hasıl olduğunu görünce derhal
kanunun tatbikına başlıyarak keyfiyeti ilan ve Türkiye Büyük Millet Meclisine arzeder.
Madde 3 – Fevkalade hallerin hitam bulduğu ve bu kanun hükümlerinin tatbikına lüzum
kalmadığı, Hükümetçe kararlaştırılarak ilan ve Büyük Millet Meclisine arzedilir.
2.2.4. 697 Ulaştırma ve Haberleşme Hizmetlerinin Olağanüstü Hallerde ve Savaşta ne
Suretle Yürütüleceğine Dair Kanun
Madde 1 – Ulaştırma ve haberleşme işleri ile ilgili Devlet Hava Meydanları İşletmesi, T.C.
Devlet Demiryolları İşletmesi, Posta, Telgraf ve Telefon İşletmesi Genel Müdürlükleri ile
Denizcilik Bankası, Deniz Nakliyat, Türk Havayolları Anonim Ortaklıkları ve bunların bu
hizmetleri görmek için sermayesinin yarısından fazlasına iştirak etmek suretiyle kurdukları
müessese ve ortaklıklarla ulaştırma ve haberleşme hizmetleri yapmak için Devletin
sermayesinin yarısından fazlasına iştirak etmek suretiyle kurulmuş bulunan veya kurulacak
olanlar, aşağıdaki maddelerde yazılı esaslara göre bu hizmetleri Ulaştırma Bakanlığının direktif
ve koordinatörlüğünde olağanüstü haller ve savaşta da yapmaya devam ederler.
Madde 2 – Olağanüstü hallerde ve savaşta uygulanacak ulaştırma ve haberleşme planları Türk
Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçları önceliğe alınmak suretiyle, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
ihtiyaçları bakımından Genelkurmay Başkanlığınca, diğer Devlet daire ve müesseseleri ile halk
ihtiyaçları bakımından Genelkurmay Başkanlığının mütalaası alınmak ve ilgili makamlarla
işbirliği yapılmak suretiyle Ulaştırma Bakanlıklarınca ve müştereken barıştan itibaren
hazırlanır.
35
2.2.5. 4654 Memleket İçi Düşmana Karşı Silahlı Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu
Madde 1 - (DeğiŞik: 26/6/2012-6336/11 md.) Fevkalade hallerde ve seferde havadan kıta
indirmelerine, paraşütçülere ve denizden çıkarmalara ve hudutlardan sızmalara karşı o mahallin
15 kilometre çevresi içinde bulunan 18 yaşını bitirmiş ve 60 yaşını tamamlamamış vatandaşlar
ihtiyaca göre silahla mukavemet etmekle mükellef tutulurlar. Yaş haddi kadınlar için yirmi ile
kırkbeş arasıdır.
Madde 2 – Erkek vatandaşlar bu mükellefiyeti başarmak için lüzum görülen mahallerde yılda
en çok 72 saat ve dokuz günü geçmemek üzere ders ve talim görmek mecburiyetindedirler.
Mükellef tutulabilecek kadın vatandaşların talimi, kendi köylerinden veya mahallelerinden
yukarki fıkra mucibince talim görmüş öğreticiler tarafından kendi köy veya mahallelerinde
müsait zamanlarda yaptırılır.
2.2.6. 2/13765b Milli Müdafaa Mükellefiyeti Tüzüğü
Madde 1 - Umumi veya kısmi seferberlik halinde ve fevkalade hallerde yapılacak seferberlik
hazırlıkları ile kıtaların tecemmüleri esnasında alelade vasıtalarla temin edilemeyen bütün
askeri ihtiyaçları ve hizmetleri Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanuniyle buna müstenit işbu
Nizamname hükümleri dairesinde vermeğe ve yapmağa her şahıs borçludur. Milli Müdafaa
mükellefiyetinin tatbikina başlanacağı ve nihayet bulduğu tarihler ve bu mükellefiyetin tatbik
sahası İcra Vekilleri Heyeti kararıyla tayin ve ilan olunur.
2.2.7. 90/500 Seferberlik ve Savaş Hali Tüzüğü
Madde 1 – (Değişik: 5/11/2001-2001/3283 K.) Bu Tüzük, seferberlik ve savaş hallerinde
Devletin bütün güç ve kaynaklarının barış durumundan seferberlik ve savaş durumuna en çabuk
ve etkin biçimde geçmesini sağlayacak hazırlıkların barıştan itibaren yapılması usul ve
esaslarını, gerginlik ve buhran dönemlerinde alınacak tedbirleri, seferberliğin ilanının
duyurulması, görevli teşkilatı, kamu idare, kurum ve kuruluşlarıyla özel kurum ve kuruluşların
ve buralarda görevli personelin, yurttaşların yetki, görev, sorumluluk ve yükümlülükleriyle
bunların kullanılması, yapılması ve uygulanması hususlarını kapsar.
2.2.8. 3/3169 Memleket İçi Düşmana Karşı Silahlı Savunma Ödevi Yönetmeliği
Madde 1 – Olağanüstü hallerde ve seferde paraşütçülere ve havadan kıta indirmelerine,
denizden çıkarmalara, sınırlardan sızmalara karşı onaltı yaşını bitiren ve altmış yaşını
bitirmemiş erkeklerle yirmi yaşını bitiren ve kırkbeş yaşını bitirmemiş kadın vatandaşlar silahla
36
karşı koymakla ödevlidirler. Silahlı hizmet görecek yeter sayıda erkek bulundukça kadınlar
yardımcı hizmetlerde kullanılırlar.
Madde 2 – Valiler bölgelerindeki şehir, kasaba ve köylerde Devletin silahlı bütün
kuvvetlerinden başka birinci maddede yazılı erkek ve kadın ödevlilerden silahlı savunma
teşkilleri vücuda getirirler.
2.2.9. Yedek Personel Erteleme Yönetmeliği
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; seferberlik ve savaş planlamasında görev verilen
kamu kurum ve kuruluşları ile özel kuruluşlarda çalışan sefer görev emirli yedek personelin
erteleme işlemlerine ilişkin usûl ve esasları belirlemektir.
2.3. KORUYUCU GÜVENLİK VE YANGINLA İLGİLİ MEVZUAT
2.3.1. 5188 Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun
Madde 1- Bu Yönetmeliğin amacı, 10.6.2004 tarihli ve 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine
Dair Kanunun uygulanmasına yönelik usul ve esasları düzenlemektir.
Madde 2- Bu Yönetmelik, 5188 sayılı Kanun kapsamında özel güvenlik izninin verilmesi, özel
güvenlik şirketlerine ve özel eğitim kurumlarına faaliyet izni verilmesi, özel güvenlik
görevlilerine çalışma izni verilmesi, özel güvenlik eğitiminin niteliği, müfredatı, eğiticilerde ve
eğitim merkezlerinde aranacak şartlar ve eğitim sonucu yeterliliğin belirlenmesi, özel güvenlik
hizmetlerinin denetlenmesi ve diğer hususları kapsar.
2.3.2. 2565 Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu
Madde 1 – Bu Kanunun amacı;
a) Yurt savunması bakımından hayati önemi haiz askeri tesisler ve bölgeler ile sınırların,
güvenlik ve gizliliğini sağlamak için bunların çevrelerinde, kıyılarında ve havalarında; kara,
deniz ve hava askeri yasak bölgelerinin,
b) Yurt savunması veya yurt ekonomisine önemli ölçüde katkıda bulunan veya kısmen dahi
tahripleri veya devamlı olarak ya da geçici bir zaman için faaliyetten alıkonulmaları halinde
milli güvenlik veya toplum hayatı bakımından olumsuz sonuçlar doğurabilecek; diğer askeri
tesis ve bölgeler ile kamu veya özel kuruluşlara ait her türlü yer ve tesislerin etrafında güvenlik
bölgelerinin, kurulması, kaldırılması ve gerektiğinde genişletilmesine ilişkin esas ve
yöntemlerin düzenlenmesidir.
37
2.3.4. Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik
Madde 1- (1) Bu Yönetmeliğin amacı; kamu kurum ve kuruluşları, özel kuruluşlar ve gerçek
kişilerce kullanılan her türlü yapı, bina, tesis ve işletmenin, tasarımı, yapımı, işletimi, bakımı
ve kullanımı safhalarında çıkabilecek yangınların en aza indirilmesini ve herhangi bir şekilde
çıkabilecek yangının can ve mal kaybını en aza indirerek söndürülmesini sağlamak üzere,
yangın öncesinde ve sırasında alınacak tedbirlerin, organizasyonun, eğitimin ve denetimin usul
ve esaslarını belirlemektir.
Madde 2- (1) Bu Yönetmelik;
a) Ülkedeki her türlü yapı, bina, tesis ile açık ve kapalı alan işletmelerinde alınacak yangın
önleme ve söndürme tedbirlerini,
b) Yangının, ısı, duman, zehirleyici gaz, boğucu gaz ve panik sebebiyle can ve mal güvenliği
bakımından yol açabileceği tehlikeleri en aza indirebilmek için, yapı, bina, tesis ve işletmelerin
tasarım, yapım, kullanım, bakım ve işletim esaslarını, kapsar.
(2) Bu Yönetmelik hükümleri;
a) Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce yapı ruhsatı alınmış olmakla birlikte henüz
yapımına başlanmamış olan yapılar,
b) Mevcut yapılardan Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden sonra kullanım amacı değiştirilerek,
sağlık, eğitim ve konaklama amaçlı olarak kullanılacak bina ve tesisler, tehlikeli maddelerin
bulundurulacağı binalar ve binadaki toplam kullanıcı sayısı 200’ü geçen toplanma amaçlı
binalar,
c) Yönetmelikte belirtilen diğer yapılar, binalar, tesisler ve işletmeler, hakkında uygulanır.
(3) Karada ve suda, sürekli veya geçici, resmî ve özel, yeraltı ve yerüstü inşaatı ile bunların
ilave, değişiklik ve onarımlarını içine alan sabit ve hareketli tesisler yapı sayılarak, haklarında
bu Yönetmeliğe göre işlem yapılır.
(4) Korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilen binalarda, yangına karşı güvenlik
tedbirleri için yapılacak tesisatlara ilişkin olarak, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulunun görüşü alınır ve yapının özelliğini etkilemeyecek biçimde, tahliye, algılama, uyarı
ve söndürme sistemlerinden gerekli olanlar kurulur.
(5) Türk Silahlı Kuvvetlerince kullanılan yapı, bina ve tesisler ile eğitim ve tatbikat alanlarının
yangından korunması, bu Yönetmelik hükümleri de dikkate alınarak hazırlanacak yönetmelik
ile düzenlenir.
2.3.5. Karada Çıkabilecek Yangınlarla, Deniz, Liman Veya Kıyıda Çıkıp Karaya
Ulaşabilecek ve Yayılabilecek Veya Karada Çıkıp Kıyı, Liman ve Denize Ulaşabilecek
38
Yangınlara Karşı Alınabilecek Önleme, Söndürme ve Kurtarma Tedbirleri Hakkında
Yönetmelik
Madde 1 – 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu, 7126 sayılı Sivil Savunma Kanunu, 7269 sayılı
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair
Kanun ve 6/3150 sayılı Sivil Savunma ile İlgili Teşkil ve Tedbirler Tüzüğüne dayanarak
hazırlanan bu Yönetmeliğin amacı; sanayiin, liman tesislerinin ve deniz trafiğinin yangın
tehlikesi doğurabilecek ve yayılmasına sebebiyet verecek derecede yoğunlaştığı yerlerde: a)
Karada çıkabilecek, b) Deniz, liman veya kıyıda çıkıp karaya ulaşabilecek ve yayılabilecek, c)
Karada çıkıp kıyı, liman ve denize ulaşabilecek. Yangınlara karşı alınacak önleme, söndürme
ve kurtarma tedbirlerini ve bu tedbirlerin uygulanmasında bölgede bulunan resmi ve özel bütün
kuruluşların birbirleriyle ve askeri makamlarla yapacakları görev bölümünün, işbirliğinin ve
koordinasyonun nasıl sağlanacağını göstermektir.
Madde 2 – Bu Yönetmelikte iç ve dış liman alanları, kıyılar ve gemiler "Deniz" ve buralarda
çıkabilecek yangınlar "Deniz Yangınları"; Bunların dışında kalan yerler "Kara" ve buralarda
çıkabilecek yangınlar "Kara Yangınları"; olarak tanımlanmıştır.
Madde 3 – Karada veya denizde çıkması ya da buralara sıçraması veya yayılması mümkün
yangınlar için: a) Karada ve denizde gerekli ve yeterli önleyici tedbirleri almakla, b) Alınması
öngörülen tedbir ve tertipleri her an hizmet görebilecek durumda bulundurmakla, c) Can ve mal
güvenliğini sağlamakla, ç) Yeterli sayıda personeli yetiştirmekle, d) Yukarıda sıralanan
hususlarla ilgili koordinasyonu yürütmek veişbirliğinde bulunmakla, İlgili kuruluşların sahip,
yönetici ve yetkilileri görevli ve sorumludurlar.
2.3.6. Belediye İtfaiye Yönetmeliği
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; belediye itfaiye teşkilâtının kuruluş, görev, yetki ve
sorumluluklarını, itfaiye memurlarının niteliklerini, görevde yükselme ve mesleki eğitimlerini,
kıyafetlerini, kullanacakları araç, teçhizat ve malzeme ile denetim usul ve esaslarını
düzenlemektir.
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, belediye itfaiye teşkilatını kapsar.
2.3.7. Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik
Madde 1- Bu Yönetmeliğin amacı, 10.6.2004 tarihli ve 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine
Dair Kanunun uygulanmasına yönelik usul ve esasları düzenlemektir.
Madde 2- Bu Yönetmelik, 5188 sayılı Kanun kapsamında özel güvenlik izninin verilmesi, özel
güvenlik şirketlerine ve özel eğitim kurumlarına faaliyet izni verilmesi, özel güvenlik
39
görevlilerine çalışma izni verilmesi, özel güvenlik eğitiminin niteliği, müfredatı, eğiticilerde ve
eğitim merkezlerinde aranacak şartlar ve eğitim sonucu yeterliliğin belirlenmesi, özel güvenlik
hizmetlerinin denetlenmesi ve diğer hususları kapsar.
2.3.8. Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Yönetmeliği
Madde 1 – Bu yönetmeliğin amacı 18/12/1981 tarih ve 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve
Güvenlik Bölgeleri Kanununun 6-7-9-10-13-20-21 ve 27 nci maddelerinde belirtilen
hususlardaki esasları belirlemek 33 üncü maddesi gereğince bu Kanunun uygulanmasına ilişkin
esas ve usulleri belirtmektir.
Madde 2 – Aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Bu Yönetmelik; Askeri Yasak Bölgeleri ile
Güvenlik Bölgelerini, yurt içinde yapılacak büyük ve stratejik önemi haiz tesislerin coğrafi
konum ve yerlerinin tesbitini, seferberlik ve savaşta bu tesislerin tahribi için önceden yapılması
gereken hazırlıkları, yabancıların taşınmaz mal edinemeyecekleri ve izin almadan
kiralayamayacakları bölgeler ile ilgili hususlarda, Genelkurmay Başkanlığını, Bakanlıkları,
Kuvvet Komutanlıklarını (Jandarma Genel Komutanlığı dahil), kamu ve özel kurum ve
kuruluşları kapsamına alır.”
2.3.9. Nöbetçi Memurluğu Kurulması ve Olağanüstü Hal Tatbikatlarında Mesainin 24
Saat Devamını Sağlayan Kanun ve Bu Kanuna Dayanılarak Çıkarılan Yönetmelik
Madde 1 – Yetkili merciler tarafından bildirilecek alarm haberlerinin sürat ve emniyetle
ilgililere ulaştırılmasını sağlamak amacı ile bakanlıklarda ve bakanlıklarca uygun görülecek
teşkilat ve kurumlarında birer nöbetçi memurluğu kurulur.
Madde 2 – Nöbetçi memurluğu görevini yapacak subay, memur, hizmetlilerle diğer personele
bu görevden ötürü herhangi bir ücret verilmez. Nöbet tutanlar, nöbetin bitiminde bir iş günü
izinli sayılırlar. Nöbet konusu ile ilgili özel kanunlardaki haklar saklıdır.
Madde 3 – Nöbetçi memurların görevlerini gereği gibi yapabilmeleri için lüzumlu oda, yatak
ve telefon gibi ihtiyaçlar mensup oldukları teşkilatça sağlanır.
Madde 4 – Nöbet tutacakların nitelikleri, görevleri ve nöbetle ilgili diğer hususlar bir
yönetmelikle düzenlenir. Ayrıca Bakanlıklar, kendi özelliklerine uygun olarak bu yönetmeliğin
uygulanmasını sağlıyacak tedbirleri ve nöbet tutacaklara verilecek ek sorumlulukları ve nöbetçi
memurunu tesbit edecek ve onu denetliyecek sorumlu makam ve görevliyi özel bir talimatla
tesbit eder.
40
Madde 5 – Olağanüstü hal tatbikatlarında 24 saat süreli çalışma sekizer saatlik üç posta halinde
yürütülür. Bu takdirde veya mesai saatleri dışında daha az süre ile yapılacak bu nevi tatbikatlar
için herhangi bir ücret ödenmez.
2.3.10. Sabotajlara Karşı Koruma Yönetmeliği
Madde 1 – Milli ekonomiye, Devletin savaş gücüne önemli ölçüde katkısı bulunan, kısmen
veya tamamen yıkılmaları, hasara uğratılmaları veya geçici bir süre için dahi olsa çalışmadan
alıkonmaları, ülke güvenliği ve ekonomisi ile toplum hayatı bakımından olumsuz etkiler
yaratacak harp silah ve vasıtalarını, sınai, ticari ve zirai kurum ve kuruluşları, bunlara ait
fabrika, atölye ve işyerleri, baraj, enerji santralı, enerji nakil hatları, rafineri, petrol ve gaz boru
hatları, terminal, pompa istasyonu, kömür, petrol ve maden işletmeleri, nakildepolama-yükleme
tesisleri sağlık hizmetlerine katkısı bulunan tesisler ile tarihi ve milli eserler, radyo, televizyon,
telsiz verici istasyonları, her nev'i ulaştırma ve haberleşme yapı ve tesisleri ile eğitim ve öğretim
yapıları, ören yerleri, sitler, müzeler, kütüphaneler ve turistik tesislerle benzeri kuruluşları ve
bu kuruluşlara ait personel, tesis, araç, gereç, malzeme ve dökümanı ve inşaatı devam eden
önemli tesisleri vb. barışta, olağanüstü hal, sıkıyönetim, seferberlik, savaş ve savaş sonrası
hallerde içeriden ve dışarıdan yapılabilecek her türlü sabotaja karşı koruma konusunda alınması
gereken tedbirler ile bu tedbirlerin uygulama şekillerini göstermektedir. Kapsam Madde 2 – Bu
Yönetmelik Bakanlıklar ve birince maddede belirlenen özellikleri taşıyan kamu ve özel sektör
kurum ve kuruluşlarını kapsar. Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Kuvvet
Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı, MİT Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü
ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bu Yönetmelik kapsamı dışındadır.
2.3.11. Devlet Arşiv Hizmetleri Hakkında Yönetmelik
Madde 1- Bu Yönetmeliğin amacı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığının Merkez ve
Taşra Teşkilatı birimlerinin elinde bulunan arşiv malzemesi ile ilerde arşiv malzemesi haline
gelecek arşivlik malzemenin tespit edilmesini, herhangi bir sebepten dolayı bunların kayba
uğramamasını, gerekli şartlar altında korunmalarının temini ve milli menfaatlere uygun olarak
Devletin gerçek ve tüzel kişilerin, ilmin hizmetinde değerlendirilmelerini, muhafazasına lüzum
görülmeyen malzemenin ayıklama ve imhasına dair usul ve esasları düzenlemektir.
Madde 2- Bu Yönetmelik Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığının Merkez ve Taşra
Teşkilatını kapsar.
41
2.3.12. Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği
Madde 1 – Bu Yönetmeliğin amacı; yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde
Devletin güvenliğinin, iç ve dış menfaatlerinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün zarar görebileceği
veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu bakanlıklar ile kamu kurum ve
kuruluşlarının gizlilik dereceli birim ve kısımlarını belirlemek, Türk Silahlı Kuvvetlerinde,
emniyet ve istihbarat teşkilatlarında, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak personel
hakkında yapılacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını düzenlemektir. Kapsam
Madde 2 – Bu Yönetmelik; yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde Devletin
güvenliğinin, iç ve dış menfaatlerinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün zarar görebileceği veya
tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgeleri, bunların toplanmasını ve işlemini yürüten bakanlıklar
ile kamu kurum ve kuruluşlarının ilgili birim ve kısımlarının belirlenmesini, Türk Silahlı
Kuvvetlerinde, emniyet ve istihbarat teşkilatlarında, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde
çalışacak personeli, ayrıca bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının yurtdışı teşkilatlarında
sürekli görevlendirilecek bütün personel için yapılacak güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırmasının esas ve usullerini, bunu yapacak mercileri, hakkında güvenlik soruşturması ve
arşiv araştırması yapılacak gizlilik dereceli yerlerde çalışan kamu personeli ile meslek grupları
ve üst kademe yöneticilerini kapsar.
42
2. Bölüm Soruları
1. Aşağıdakilerden hangisi sivil savunma mevzuatlarından biridir?
a) 7126 Sayılı Kanun
b) 6831 Sayılı Kanun
c) 2873 Sayılı Kanun
d) 1872 Sayılı Kanun
e) 2918 Sayılı Kanun
2. Aşağıdakilerden hangisi sivil savunma mevzuatlarından biri değildir?
a) 5902 Sayılı Kanun
b) 5188 Sayılı Kanun
c) 6831 Sayılı Kanun
d) 2565 Sayılı Kanun
e) 7126 Sayılı Kanun
“…afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya ilişkin hizmetleri yürütmek üzere, Başbakanlığa bağlı
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın kurulması, teşkilatı ile görev ve yetkilerini
düzenlemektir.”
3. Yukarıdaki açıklama aşağıdakilerden hangi kanuna aittir?
a) 5188 Sayılı Kanun
b) 5902 Sayılı Kanun
c) 7126 Sayılı Kanun
d) 6831 Sayılı Kanun
e) 2565 Sayılı Kanun
4. Aşağıdaki kanunlardan hangisinde sivil savunmanın tarifi yer almaktadır?
a) Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu
b) Milli Koruma Kanunu
c) Sivil Savunma Kanunu
d) Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu
e) Orman Kanunu
“… çıkabilecek yangınların en aza indirilmesini ve herhangi bir şekilde çıkabilecek yangının can
ve mal kaybını en aza indirerek söndürülmesini sağlamak…”
5. Yukarıdaki açıklama aşağıdaki yazılı yönetmeliklerden hangisine aittir?
a) Belediye İtfaiye Yönetmeliği
b) Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmelik
c) Sabotajlara Karşı Koruma Yönetmeliği
d) Yedek Personel Erteleme Yönetmeliği
e) Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği
6. Aşağıda verilen kanunların sayıları ve isimleri hangisinde doğru verilmiştir?
a) 7126 Sayılı sivil Müdafaa Kanunu
b) 2841 Sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu
c) 3783 Sayılı Milli Korunma Kanunu
d) 4188 Sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun
e) 3934 Sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu
7. Aşağıda verilen kanunların sayıları ve isimleri hangisinde yanlış verilmiştir?
a) 7126 Sayılı sivil Müdafaa Kanunu
b) 2941 Sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu
c) 3780 Sayılı Milli Korunma Kanunu
d) 4188 Sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun
e) 3634 Sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu
“…belediye itfaiye teşkilâtının kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarını, itfaiye memurlarının
niteliklerini, görevde yükselme ve mesleki eğitimlerini, kıyafetlerini, kullanacakları araç, teçhizat
ve malzeme ile denetim usul ve esaslarını düzenlemektir.” 8. Yukarıdaki açıklama aşağıdaki yazılı yönetmeliklerden hangisine aittir?
a) Belediye İtfaiye Yönetmeliği
b) Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmelik
43
c) Sabotajlara Karşı Koruma Yönetmeliği
d) Yedek Personel Erteleme Yönetmeliği
e) Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği
“…özel güvenlik izninin verilmesi, özel güvenlik şirketlerine ve özel eğitim kurumlarına faaliyet izni
verilmesi,…”
9. Yukarıdaki açıklama aşağıdaki yazılı kanunlardan hangisine aittir?
a) Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği
b) Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun
c) Belediye İtfaiye Yönetmeliği
d) Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmelik
e) Sabotajlara Karşı Koruma Yönetmeliği
“…Fevkalade haller şunlardır: A – Umumi veya kısmi seferberlik, B – Devletin bir harbe girmesi
ihtimali, C – Türkiye Cumhuriyetini de alakalandıran yabancı Devletler arasındaki harb hali.”
10. Yukarıdaki açıklama aşağıdaki yazılı kanunlardan hangisine aittir?
a) Sivil Savunma Kanunun
b) Milli Korunma Kanunu
c) Orman Kanunu
d) Çevre Kanunu
e) Sivil Müdafaa Kanunu
Cevaplar; 1)a, 2)c, 3)b, 4)c, 5)b, 6)a, 7)d, 8)a, 9)b,10)b
44
3. SİVİL SAVUNMA HİZMETLERİ
45
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
3.1. Haber Alma Ve Yayma, İkaz Ve Alarm Hizmetleri
3.2. Sığınaklar
3.3. Sığınak Mevzuatı
3.4. Sığınak Çeşitleri
3.4.1. Kullanacaklara Göre Sığınaklar
3.4.1.1. Özel Sığınaklar
3.4.1.2. Genel Sığınaklar
3.4.2. Kullanım Amacına Göre Sığınaklar
3.4.2.1. Basınç Sığınakları
3.4.2.2. Serpinti Sığınakları
3.5. Sığınakta Alınması Gereken Önlemler
3.6. Sığınma Yerleri
3.7. Sığınakta Bulunması Gereken Malzemeler
46
Anahtar Kavramlar
Sivil Savunma, Sığınak, Mevzuat, Haber Alma, İkaz, Alarm.
47
3. SİVİL SAVUNMA HİZMETLERİ
3.1. HABER ALMA VE YAYMA, İKAZ VE ALARM HİZMETLERİ
7126 sayılı Sivil Savunma Kanunu gereğince hava saldırıları ile Kimyasal, Biyolojik,
Radyolojik ve Nükleer (KBRN) tehlikelere karşı alınacak tedbirler için hazırlıklı bulunmak,
ikaz ve alarm ile halkı zamanında her türlü sivil savunma tedbirlerini almaya sevk etmek
amacıyla bir haber alma ve yayma, ikaz ve alarm sisteminin tesis edilmiş ve yurt çapında
şehirlerimize siren sistemleri kurulmuştur.
Yurt çapında kurulmuş bulunan Haber Alma ve Yayma, İkaz ve Alarm Sistemlerinin amacı;
hava saldırılarını önceden haber almak ve tehlikeye karşı halkı, kamu ve özel kurum ve
kuruluşları uyararak sivil savunma tedbirlerinin alınmasını sağlamaktır. Bu uyarı,
şehirlerimizde kurulu bulunan siren sistemleri vasıtasıyla ikaz ve alarm verilerek yapılmaktadır.
3.2. SIĞINAKLAR
Teknolojik gelişmelere paralel olarak günümüzde silah ve silah sistemlerinin güç ve yetenekleri
de artmış bulunmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak cephe ve sınır gibi kavramlar bütünü ile
ortadan kalkmış, tüm yurt ve sivil halk saldırı alanı içine girmiştir. Bu büyük tehlikelerden
Silahlı Kuvvetlerin alacağı önlemlerin ve diğer tedbirlerin yanında sığınak yapımına da önem
verilmelidir. Aksi takdirde can ve mal kaybının fazla olacağı tabiidir. Ancak sığınaklardan
beklenilen yararın sağlanabilmesi için sığınak yapımından evvel şu üç önemli prensibin
mutlaka göz önünde bulundurulması gerekir:
(a) Sığınak yapılacak mahallin iyi tespit edilmesi.
(b) Sığınaktan yararlanacakların önceden planlanması.
(c) Yapılacak sığınağın başka amaçlarla kullanılabilir nitelikte olması.
Sığınak yapımında amaç; Can ve mal kaybını en aza indirmek, Hazırlıklı olma imajı verilerek
caydırıcılığı sağlamak, Az masrafla toplu koruma olanağı sağlamaktır.
Sığınağın tanımını yapacak olursak Nükleer, klasik ve modern silahlarla, biyolojik ve kimyasal
savaş maddelerinin tesirleri ile insanlarla, insanların yaşaması ve ülkenin harp gücünün devamı
için zorunlu canlı ve cansız değerleri korumak maksadıyla inşa edilen korunma yerlerine
sığınak denir.
48
3.3. SIĞINAK MEVZUATI
Sığınaklar konusunda, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki 180
sayılı KHK'nin 12/e maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu ve bu Kanunun 36 ve 44 ncü
maddeleri gereğince, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Başbakanlık Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı tarafından hazırlanan "Sığınak Yönetmeliği" bulunmaktadır.
Bu Yönetmeliğin uygulanmasından yapı ruhsatını ve yapı kullanma izin belgesini düzenleyen
idareler yetkili ve sorumludur. Valiliklerin ve Büyükşehir belediyelerinin gerektiğinde denetim
yetkisi saklıdır.
Yönetmeliğin uygulanmasında plan, proje, yapı ruhsatı, yapım, yapı kullanma izni ve kat
mülkiyeti gibi imarla ilgili tereddüde düşülen hususlarda Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın,
diğer hususlarda Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının yazılı görüşü alınır.
3.4. SIĞINAK ÇEŞİTLERİ
Sığınaklar; Kullanacaklara ve Kullanım Amacına Göre Sığınaklar olmak üzere iki grupta
toplanırlar:
3.4.1. Kullanacaklara Göre Sığınaklar
3.4.1.1. Özel sığınaklar
Evlerde, kamu ve özel işyerleri ile fabrika ve müesseselerin bodrumlarında veya bahçelerinde
yapılır. Buralarda oturan ve hizmet edenlerin korunması amacıyla kullanılır.
3.4.1.2. Genel sığınaklar
Halk topluluklarının çok bulunduğu yerlerde veya o anda dışarıda bulunanların korunması için
(Çarşı, pazar, garaj, liman, istasyon gibi) trafiğin yoğun bulunduğu mahallerde, hükümet,
belediye ve özel idare tarafından müştereken yapılırlar.
3.4.2. Kullanım Amacına Göre Sığınaklar
3.4.2.1. Basınç sığınakları
Nükleer silahların ani (ışık, ısı, basınç ve ilk radyasyon) ve kalıntı (radyoaktif serpinti)
etkileriyle, klasik ve modern silahların tesirlerine, kimyasal ve biyolojik savaş maddelerine
karşı korunmak amacıyla inşa edilen sığınaklardır.
49
3.4.2.2. Serpinti sığınakları
Nükleer silahların radyoaktif serpinti etkilerine karşı korunmak amacıyla inşa edilen
sığınaklardır. Bu sığınaklar; kimyasal ve biyolojik savaş maddelerine, nükleer silahların
zayıflamış basınç ve ısı tesirlerine ve klasik ve modern silahların parça tesirlerine karşı da
korunma sağlarlar.
Serpinti Sığınaklarının Özellikleri:
Büyüklük: Serpinti sığınaklarında insan başına en az 1 metrekarelik yer ayrılır. İç yüksekliği
ise 2.40 mt (2 metre 40 santim) den az olamaz.
Duvar Kalınlığı: Serpinti sığınaklarının duvar kalınlığı en az 60 cm beton, 75 cm tuğla veya taş
ya da 90 cm sıkıştırılmış topraktan veya eşdeğer diğer malzemeden olmalıdır.
Giriş Yeri: Sığınağın girişi demir kapılı ve en az bir adet dik açı dönüşlü olmalıdır.
Havalandırma: Sığınağın çeşidi ne olursa olsun hem mekanik ve hem de tabii havalandırma ile
yeterli olmalı, tabii havalandırma menfezlerle, mekanik havalandırma klima cihazı ile
sağlanmalıdır. Havalandırmada radyoaktif serpinti ile kimyasal gazların içeriye girişini önleyici
filtre sistemi kullanılmalıdır.
Hijyenik Tedbirler: Helalar mümkünse kanalizasyona bağlanmalı, klozet tipi hela
kullanılmalıdır. Yiyecek artıkları kapalı kaplarda naylon poşetlerin içinde biriktirilmelidir.
3.5. SIĞINAKTA ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER
Sığınaklarda alınması gereken önlemler aşağıda maddeler halinde belirtilmiştir.
Sığınaklardan kimlerin ne şekilde yararlanacağı önceden tespit edilmelidir.
Sığınağın havasını bozmadan çalışabilen bir aydınlatma tertibatı bulunmalıdır.
Sığınaklara gereksiz eşya konulmamalıdır.
Dışarı ile haberleşme tertibatı sağlanmalıdır.
Yangınlara karşı gerekli önlemler alınmalıdır.
Yemeklerin pişirilmesinde gaz ocağı tercih edilmeli ve oksijeni azaltmamak için
zorunlu hallerde kullanılmalıdır.
Her 60 erkek için 1 adet WC + 1 adet pisuar + 1 adet lavabo, her 40 kadın için 1 adet
WC +1 adet lavabo bulunmalıdır. Atıkların dışarı atılmasında ağzı kapalı kaplar ve
plastik torbalar kullanılmalıdır.
Yatmak için ikili hatta üçlü ranzalar konulmalı, bu ranzalardan oturmak için de
yararlanılmalıdır.
50
Sığınağa girerken yeteri miktarda gıda ve sağlık malzemesi ile gerekli araç ve gereç
unutulmamalıdır.
Kirlenmiş araziden gelindiğinde, sığınağa girmeden evvel gerekli temizlik
yapılmalıdır.
3.6. SIĞINMA YERLERİ
Buraya kadar anlatılanlar nizami ölçülerde yapılan sığınaklar hakkında gerekli bilgileri
içermektedir. 3194 sayılı İmar Kanuna göre düzenlenmiş imar yönetmeliklerinde sığınak
yapımı yasal zorunluluk olmasına rağmen ülkemizdeki mevcut yapı stoklarının durumu
nedeniyle herhangi bir tehlike karşısında daha pratik önlemler almak zorunluluğu ortaya
çıkmaktadır. Sığınak bulunmayan ev veya işyerlerimizin bazı bölümlerini sığınma yeri olarak
kullanabiliriz.
Sığınma Yerinde Aşağıdaki Özellikler Aranır;
Kimyasal harp malzemelerine karşı kullanılacak sığınma yerleri üst katlarda ve
penceresi az olan yerlerden seçilmeli, gaz girişini önlemek amacıyla pencere ve kapı
aralıkları macun, bant veya çamaşır suyuna batırılmış bezlerle kapatılmalıdır.
Klasik ve Nükleer silahlara karşı kullanılacak sığınma yerleri mümkünse bordum
katlarında, dışarıya penceresi az tavan ve duvarları sağlam yerlerden seçilmeli, kapı ve
pencereleri kum torbaları ile takviye edilmelidir.
Sığınma yerlerinde sığınakta bulunması gereken malzemeler bulunmalıdır.
Sığınma yeri olarak seçilecek mahallin sığınak kadar koruyucu olmayacağı tabiidir.
Ancak seçilecek bu yerin mümkün olduğu kadar sığınaktaki özellikleri taşımasına
gayret gösterilmelidir.
3.7. SIĞINAKTA BULUNMASI GEREKEN MALZEMELER
Dışarıdaki radyoaktif serpinti veya kimyasal gaz etkisinin geçmesi için belirli bir süre sığınakta
kalmak mecburiyeti hâsıl olabilir. Bu nedenle bütün ihtiyaçlar düşünülerek sığınak içerisindeki
hayat buna göre organize edilmeli ve aşağıda belirtilen malzeme ve tedbirler alınmalıdır;
Mevsime göre şahsi giyim eşyaları, temizlik ve tuvalet malzemeleri,
Yatak malzemesi, " Bir kaç gün yetecek gıda maddeleri, içmek ve kullanmak için su,
el kovası, tabak, bardak, kaşık, çatal vs.
Aydınlatma malzemesi; gemici feneri, el feneri ve yedek piller vb.
51
Yemek pişirmek için gaz ocağı,
Isıtma tertibatı,
Çöpleri koymak için ağzı kapalı çöp bidonu,
Sıhhi malzeme, ilk yardım çantası ve lüzumlu ilaçlar,
Basit aletler ve tamir takımı,
Pilli radyo ve yedek pilleri, saat,
Kitap vs. bazı eğlence malzemeleri,
Mümkünse basit radyasyon ölçme aleti.
Halkın oturduğu bina veya işyerinde donatacağı sığınak veya sığınma yerlerinde birkaç günlük
yiyecek, içecek ve sağlık, yangın söndürme araç, gereçleri bulundurulmasına dikkat
edilmelidir.
İçeceklerin kapalı kaplarda, yiyeceklerin konserve şeklinde, sağlık malzemelerinin de orijinal
kap veya kutularında bulundurulmalarına dikkat edilmelidir (URL-3).
52
3. Bölüm Soruları 1. Aşağıdakilerden hangisi “KBRN”nin açılımıdır?
a) Kulak, burun, boğaz
b) Kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer
c) Karayolu, bariyer, radyasyon
d) Genetik, biyolojik, radyolojik ve nükleer
e) Kimyasal, genetik, radyasyon ve nükleoid
I. Sığınak yapılacak yerin daha önceden tespit edilmesi
II. Sığınaktan yararlanacakların belirlenmesi
III. Yapılacak sığınakların başka amaçlarla kullanılabilir olması
2. Aşağıdakilerden hangisi sığınak yapımından önce göz önünde bulundurulması gereken
prensiplerden biridir?
a) I
b) II
c) III
d) I ve II
e) I-II-III
I. Can ve mal kaybını en aza indirmek
II. Caydırıcılığı sağlamak
III. Çok masrafla Toplu koruma sağlamak
3. Yukarıdakilerden hangisi sığınak yapımından önce göz önünde bulundurulması gereken
prensiplerden biridir?
a. I
b. II
c. III
d. I ve II
e. I-II-III
“Nükleer, klasik ve modern silahlarla, biyolojik ve kimyasal savaş maddelerinin tesirleri ile
insanlarla, insanların yaşaması ve ülkenin harp gücünün devamı için zorunlu canlı ve cansız
değerleri korumak maksadıyla inşa edilen korunma yerlerine denir.”
4. Yukarıdaki ifade aşağıdakilerden hangisine aittir?
a) Sığınak
b) Kulübe
c) Bariyer
d) Mevzii
e) Korunak
5. Sığınaklar kaça ayrılır?
a) 5
b) 6
c) 2
d) 3
e) 4
“Halk topluluklarının çok bulunduğu yerlerde veya o anda dışarıda bulunanların korunması için
(Çarşı, pazar, garaj, liman, istasyon gibi) trafiğin yoğun bulunduğu mahallerde, hükümet, belediye
ve özel idare tarafından müştereken yapılırlar.”
6. Yukarıdaki ifade aşağıdakilerden hangisine aittir?
a) Genel sığınak
b) Özel sığınak
c) Toplu sığınak
d) Basınç sığınak
e) Serpinti sığınak
53
Nükleer silahların ani (ışık, ısı, basınç ve ilk radyasyon) ve kalıntı (radyoaktif serpinti) etkileriyle,
klasik ve modern silahların tesirlerine, kimyasal ve biyolojik savaş maddelerine karşı korunmak
amacıyla inşa edilen sığınaklardır.
7. Yukarıdaki ifade aşağıdakilerden hangisine aittir?
a) Genel sığınak
b) Özel sığınak
c) Toplu sığınak
d) Basınç sığınak
e) Serpinti sığınak
8. Aşağıdakilerden hangisi sığınaklarda alınması gereken önlemlerden biri değildir?
a) Sığınaklara gereksiz eşya konulmamalı
b) Dışarı ile haberleşme kesilmeli
c) Yangınlara karşı önlem alınmalı
d) Yeteri miktarda gıda ve sağlık malzemesi sağlanmalı
e) Aydınlatma tertibatı sağlanmalı
9. Aşağıdakilerden hangisi sığınaklarda bulunması gereken malzemeleredn biri değildir?
a) Isıtma tertibatı
b) Yemek pişirmek için gaz ocağı
c) Basit aletler ve tamir bakımı
d) Çerçeve
e) El feneri
3194 sayılı .................... göre düzenlenmiş imar yönetmeliklerinde sığınak yapımı yasal zorunluluk
olmasına rağmen ülkemizdeki mevcut yapı stoklarının durumu nedeniyle herhangi bir tehlike
karşısında daha pratik önlemler almak zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
10. Yukarıdaki ifade de boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi gelmelidir?
a) Sivil savunma
b) İmar kanununa
c) Orman kanunu
d) Çevre kanunu
e) Milli parklar kanunu
Cevaplar; 1)b 2)e 3)d 4)a 5)c 6)a 7)d 8)b 9)d 10)b
54
4. GÖNÜLLÜLÜK
55
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
4.1.Gönüllülük ve Gönüllü Kavramı
4.2.Gönüllüler ve Sivil Toplum Kuruluşları
4.3.Toplumda İnsanları Gönüllü Olmaya İten Nedenler
4.3.1.Manevi zenginleşme
4.3.2.Öz Güven Gelişimi
4.3.3.Uyum ve Eş Güdüm Becerisi Kazanma
4.3.4.Toplumsal Statü ve Konumda Artış
56
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
Siz hiç gönüllü olarak toplum yararına bir faaliyette bulundunuz mu?
İnsanlar niçin gönüllü olarak başkalarına yardım ederler?
Gönüllü olarak iyi bir faaliyette bulunduğunuzda çevrenizdeki insanların size bakış açıları değişiyor
mu?
Etrafınızda hiç gönüllü kuruluş var mı?
Sizce gönüllü faaliyetlerde bulunmak için zengin olmak şart mıdır?
57
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım
Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
Gönüllülük ve Gönüllü
Kavramı
Gönüllülük ve gönüllü
kavramlarını öğrenir.
Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması
Gönüllüler ve Sivil Toplum
Kuruluşları
Sivil toplum kuruluşlarının
insan kaynağını anlayabilir.
Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması
Toplumda İnsanları Gönüllü
Olmaya İten Nedenler
Gönüllülüğün insana
kazandırdığı maddi ve
manevi değerleri kavrar
Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması
58
Anahtar Kavramlar
Gönüllülük, Gönüllü kavramı, Manevi zenginleşme, Öz güven gelişimi, Uyum ve eş güdüm
becerisi kazanma
59
Giriş
Bu bölümde gönüllü ve gönüllülük kavramları işlenecektir. İnsanlar gönüllü olarak başka
insanlar için bir şeyler yapmak isterler. Ama bunun için uygun araçlar ve ortamı oluşturmak
her zaman için mümkün olmaz. Bu ortamı sağlamak için gönüllülerin bir araya gelerek
oluşturdukları gruplar, platformlar ve kuruluşlar vardır. Gönüllülerin oluşturdukları en işlevsel
yapılar sivil toplum kuruluşlarıdır. Bu kuruluşlarda daha iyi organize olmak ve daha verimli
çalışmalar yapmak mümkündür. Afet uzmanlarının sosyal sorumluluk ve sosyal sermaye
kavramlarından sonra bilmeleri gereken bir diğer kavram da gönüllüktür. Mevcut olan
sorumluluk duygusu ve sosyal sermaye, gönüllülükle buluştuğu sürece sivil organizasyonlara
dönüşür ve verimli hâle gelebilir. Bu nedenle insanların nasıl ve niçin gönüllü olduklarını
anlamak gerekir.
60
4. GÖNÜLLÜLÜK
4.1. GÖNÜLLÜLÜK VE GÖNÜLLÜ KAVRAMI
Tarih boyunca insanlık; çevre, sağlık, barınma, doğal afetler gibi birçok sorunla karşılaşmıştır.
Bu sorunların çözülebilmesi için her şeyden önce kamusal örgütlü yapılar oluşturmuştur. Bu
kamusal yapılar toplumun birçok ihtiyacını ve sorununu gidermekle birlikte tam olarak başarılı
olabilmeleri, hem sahip oldukları kapasite hem de işleyişindeki aksaklıklar nedeniyle mümkün
olmamıştır.
Ortaya çıkan ihtiyaçlar, duyarlılığı olan bireyleri bir şeyler yapmaya itmiştir. Toplumsal
duyarlılığa sahip kişiler tamamen kendi istek ve arzuları doğrultusunda faaliyetlerde
bulunmuşlardır. Bu nedenle kamusal faaliyetlerden farklı olarak toplumun duyarlılıklarını
önceleyen, kendi istek ve iradeleriyle hareket eden gönüllüler ortaya çıkmıştır. Hiçbir zorlama
ve baskı olmaksızın yapılan bu faaliyetler gönüllü faaliyetler olarak nitelendirilir. Gönüllülük,
bir bireyin maddi karşılık beklemeden ya da başka bir çıkar beklentisi içinde olmadan, ailesi ya
da yakın çevresi dışındaki bireyler için yalnızca içinden gelerek ve doğru olduğuna inanarak,
bir toplumsal girişime ya da bir sivil toplum kuruluşu (STK) bünyesindeki etkinliklere destek
olması biçiminde tanımlanabilir.
Gönüllülük kavramı toplumun bir bölümünü veya tamamını ilgilendiren sorunlarını hiçbir
maddi kazanç beklentisi olmadan çözme inisiyatifini gösterme iradesidir. Bunu yaparken temel
amaç toplumsal fayda, gelişmişlik ve ortaya çıkan sorunsala dikkat çekme eğilimidir.(Kaya,
2013)
Gönüllülük; kişinin herhangi bir çıkar beklentisi olmaksızın kendi yakını olsun olmasın
herkesin, yaşam şartlarını üst seviyeye çıkarmak veya her türlü toplumsal refah için tamamen
kendi özgür iradesi kapsamında toplum içinde oluşan veya bir sivil toplum kuruluşu içinde
yapılan faaliyetlere destek olma biçimi olarak tanımlanabilir. Gönüllüler, tecrübe, anlayış,
paylaşma, olumlu insani ilişkiler, eğitimli olma gibi özelliklere sahip olabilecekleri yanında bu
özellikte olmasalar da içinde yaşanılan toplumda bir şeyler yapma isteğinde olan kişilerden de
oluşabilir. Bu çerçevede samimiyet, çok önemli bir yere sahiptir. (Güder ve ÖSGD 2006:1)
Tüm dünyada toplumsal fayda amaçlı ortaya çıkan gönüllülük birçok alanda kendini
göstermektedir; “Yoksulluğu yok etmek, temel sağlık ve eğitim hizmetlerini iyileştirmek,
insanlara güvenli su kaynağı ve sağlıklı koşullar sağlamak, çevre sorunlarından ve iklim
değişimlerinden kaynaklanan sorunlarla başa çıkmak , afet riskini azaltmak, sosyal dışlanmayla
61
ve şiddete meydan veren ihtilaflarla mücadele etmek bunlardan sadece bazıları” (Birleşmiş
Milletler Gönüllüleri, 2011:xx)’dır.
Gönüllülük, bir görev değil seçimdir; ücretli çalışmaya bir alternatif değil, ücretli çalışanın da
uygulayabileceği bir konsepttir; başkalarının hak ve kültürlerine saygıdır; insan haklarını ve
eşitliği savunmaktır; katılımcı demokrasinin en temel öğelerinden biridir; kişilerin şahsi
menfaat beklemeksizin topluma sunduğu hizmet sayesinde kendini geliştirebilmesidir.
(www.art4development.net:2006) Paylaşımcılık temelinde yer alan gönüllülük; kişisel
motivasyon, karşılıklı güven ve takım ruhuyla hayat bulur. (www.art4development.net:2006)
Tüm bu tanımlamalarda vurgulanan ortak nokta; gönüllülükte maddi bir çıkar gözetilmemiş
olması ve hiçbir dış baskı olmadan bütünüyle kişilerin kendi arzusuna bağlı olarak zevkle
gerçekleştirdikleri bir eylem olmasıdır. Gönüllülük, sadece kişiye özgü bir olgu değildir, tüzel
kişiliği de kapsayan bir hareket tarzıdır.” (Akatay ve Yelkikalan, 2007)
Gönüllülük, geleneksel yardımlaşma, sosyal hizmetlerin ulaştırılması ve farklı sivil katılım
yolları gibi çok çeşitli aktiviteleri işaret eder. Gönüllülük özgür irade ile toplumun genelinin
iyiliği için yapılan bir faaliyettir. En önemlisi, gönüllülük vatandaş olmanın bir ifadesi ve içinde
bulunduğumuz insani ilişkilerin ayrılmaz bir parçasıdır: dayanışma, bağlılık ve katılım gibi
fikirlerden esinlenen gönüllülük hem toplumların hem de bireylerin refahına katkı sağlar.
Gönüllülük, tüm farklı çeşitleri ile tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çok uzun süredir var
olmaktadır. Türk toplumu geleneksel olarak gönüllülüğe değer vermiş, ancak gönüllülüğün bir
topluma sağladığı potansiyel katkıları tam olarak fark edip kullanmayı henüz tam anlamıyla
başaramamıştır. Türkiye’de gönüllülüğün gelişimi, genel anlamıyla sivil toplum ve vatandaş
katılımının 1980’li yıllardan beri yaşadığı dönüşümün bir parçası olarak değerlendirilmelidir.
1980 yılındaki askeri darbenin sonucu olarak, neredeyse tüm sivil toplum kuruluşları
yasaklanmış, pek çok sivil toplum kuruluşu ise tamamen kapatılmıştır. 1990’lı yıllarda sivil
toplum yeni bir ivme ve yarattığı etki bakımından yeni bir önem kazanmıştır: Toplum
Gönüllüleri Vakfı ve Eğitim Gönüllüleri Vakfı gibi Türkiye’deki en büyük gönüllü kuruluşlar
bu dönemde kurulmuştur (URL 15).
Gönüllülük, sadece kişiye özgü bir olgu değildir, tüzel kişiliği de kapsayan bir olgudur. Kişinin
asli işlerinin haricinde tamamen kendiliğinden ortaya çıkan gönüllülük bireysel olabileceği gibi
bir sivil toplum örgütü içerisinde, örgütlü de gerçekleşebilmektedir. Gönüllüler bireysel hareket
edebildiği gibi çoğu zamanda örgütlü ve organize hareket eden yapılar içinde de faaliyet
gösterirler.
Gönüllüler sahip oldukları maddi imkânları paylaşabildikleri gibi, tecrübe, bilgi, zaman, beceri
ve emeklerini de paylaşabilirler. Tüm dünyada toplumsal fayda amaçlı ortaya çıkan gönüllülük
62
birçok alanda kendini göstermektedir. Yoksulluğu yok etmek, temel sağlık ve eğitim
hizmetlerini iyileştirmek, insanlara güvenli su kaynağı ve sağlıklı koşullar sağlamak, çevre
sorunlarından ve iklim değişimlerinden kaynaklanan sorunlarla başa çıkmak, afet riskini
azaltmak, sosyal dışlanmayla ve şiddetle mücadele etmek bunlardan bazılarıdır.
Gönüllülerin en belirgin özelliği herhangi bir maddi beklenti içinde olmamalarıdır. İçinde
yaşamış oldukları toplum için bir şeyler yapma duyarlılığı içinde olan kişilerdir. Tamamen
kendi özgür iradeleri ile hareket ederler. Zaten gönüllülüğün en yaygın tanımı da bu özelliğe
vurgu yapar. Gönüllük “kişisel menfaatten ziyade, toplumun ortak menfaatlerini ve
beklentilerini karşılamaya çalışan bireysel ve organize davranışlar bütünüdür” şeklindedir.
“Ben de bir şeyler yapabilirim.” düşüncesiyle; maddi olanaklarını, zaman, emek ve bilgilerini,
insani ya da toplumsal bir amaç için ortaya koyanlar gönüllü olarak adlandırılmaktadır.
Birleşmiş Milletler 2001 yılını Uluslararası Gönüllü Yılı seçmişti. Ayrıca yine Birleşmiş
Milletler tarafından her yılın 5 Aralık günü de Uluslararası Gönüllülük Günü olarak seçilmiştir
(URL 16).
4.2. GÖNÜLLÜLER VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI
Sivil Toplum Kuruluşları’nın misyonlarını gerçekleştirmek için yürüttükleri faaliyetlere
bağışları, uzmanlıkları ve zamanlarıyla destek veren gönüllüler sivil toplum kuruluşlarının
insan kaynaklarının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Sivil toplumu ilgilendiren mevzuatta
gönüllülük tanımı bulunmazken; birçok STK gönüllülerle ilişkilerini kurum içinde oluşturulan
politikalar üzeriden belirlemektedir (URL 17).
Geniş bir gönüllü tabanına sahip bir STK öncelikle, çalıştığı sorunsalı ve uğraş alanını doğru
saptamış, bunu topluma iyi anlatmış ve toplumdaki başka bireyler tarafından da
sahiplenilmesini sağlamış demektir. Üyeler, gönüllüler, bağışçılar, bir STK'nın gücünün en
önemli unsurlarıdır. Bu tabanın genişlemesi, STK'nın toplumsal taleplerin sözcüsü olma
meşruiyetini artırır. Geniş ve nitelikli bir gönüllü tabanı, STK'nın parasal olanaklarıyla belki de
hiç bir zaman sahip olamayacağı bir insan kaynağını maddî bir harcama yapmadan
kullanabilmesi demektir. Kaldı ki, böyle bir parasal güce sahip olan bir STK için bile,
profesyonel hizmet alımı yerine gönüllü gücünü kullanabilmek önemli bir meziyettir. Çünkü
katılımı sağlamak, bir STK'yı gerçekten sivil ve toplumsal kılan bir beceridir. Bir özel şirketle
bir STK'nın önemli farklarından biridir bu aynı zamanda. Hemen bütün STK'lar çeşitli
nedenlerle gönüllü katkıya ihtiyaç duyabilir. Gönüllüler aynî ve maddî kaynaklara
ulaşılmasından, yönetime destek olmaya; toplumda katılımcılığın özendirilmesinden,
63
kuruluşun başarısının ve hizmetlerinin yayılmasına kadar çok farklı işlevler üstlenebilir. Hem
gönüllünün hem de STK'nın birbirini seçme hakkı vardır (URL 18).
Bir sivil toplum kuruluşunda gönüllü olarak faaliyette bulunmak için, o kuruluşa üye olmak şart
değildir. Gerçi literatürde bu konu tartışmalıdır. Bazı yazarlar gönüllüyü, bir kuruluşa üye
olmadan da etkinliklerde yer alan kişi olarak da tanımlamaktadır. Bunlar, üye ile gönüllünün
farkına vurgu yaparlar. Bunlara göre üyeler her zaman gönüllü anlamına gelmez. Ama bu
ayırımı yapmak zordur. Bir işçi sendikasına üye olan işçi veya engelliler derneğine üye olan bir
engelli kendi menfaatlerini korumak için üye olmuş olabilirler ve gönüllü olup olmadığı
tartışılabilir. Ama sokak hayvanlarını koruma derneğine üye olan ve faaliyette bulunan birisi
için buradan bir menfaat elde edeceğini dolayısı ile gönüllü kabul edilip edilmeyeceğini
tartışmak mümkün değildir. Biz bu tartışmalardan uzak olarak bir sivil toplum kuruluşuna üye
olsun veya olmasın, herhangi bir idari zorlama olmadan kendi iradesi ile topluma faydalı
olmaya çalışan kişileri gönüllü kabul ediyoruz. O hâlde sivil toplum kuruluşlarına üye olanlar
da olmayanlar da gönüllü kabul edilir. İstisnai durumlar her zaman ve her olgu ve olayda söz
konusu olabilir ve göz ardı edilebilir. Zaten sivil toplum kuruluşlarının bir diğer adı da gönüllü
kuruluşlardır.
Gönüllüler, sivil toplum kuruluşlarının misyonlarının gerçekleştirilmesinden başlayarak
STK’lara çok yönlü faydalar sağlamaktadırlar. Bütün gönüllülerin farklı bilgi ve becerilere
sahip olmaları ve aynı zamanda yaratıcı ve geliştirici olmaları kurum adına fayda sağlayacak
bir durumdur. Böylelikle STK’lar bir olayı birçok farklı gözden görebilmekte ve yeni yaratıcı
bakış açıları edinebilmektedirler. Her yeni ve profesyonel katkı kurumun verimliliğine somut
katkılar sağlamaktadır.
Gönüllüler, sivil toplum kuruluşlarının toplumdaki temsilcileri oldukları kadar aynı zamanda
sivil toplum kuruluşları içerisinde toplumun temsilcileridirler. Gönüllülerin bir sivil toplum
kuruluşuna üye olmalarının en büyük etkenleri arasında o kuruluşun faaliyetlerine ilgi duyması
ve o alanda katkı yapma isteği gelmektedir. Örneğin kanser hastalarına destek olmak için
kurulmuş bir STK üzerinden değerlendirildiğinde bu STK’larda gönüllü olmak isteyen
bireylerin çoğunluğunun ailesinde, akrabalarında ve yakın çevresinde bu hastalıkla karşılaşmış
ve bu hastalığa sahip olan bireyler için gerçekten gönülden bir şeyler yapma isteği olan bireyler
olduğu görülür. Bu açıdan bu gönüllülerin birçoğu hastalığı yakından tanıyan ve bu hastalığa
sahip olan kişilerin ihtiyaç ve isteklerini bizzat yaşayarak bilen bireyler olacaktır. Toplumun
gereksinimini bilen, toplumun temsilcisi olan gönüllüler STK’lara katkı sağlayarak kurumun
faaliyetlerini geliştirebilir ve farklı projelerin üretilmesinde fikir ortaya koyarak kurumun
etkinliğinin artmasında fayda sağlayabilirler. (Güngör ve Çölgeçen, 2013)
64
Gönüllü sayısı çok olan bir sivil toplum kuruluşu başarılı bir kuruluş demektir. Çalıştığı alanın
faaliyetlerini, hizmetlerini insanlara benimsetmiş demektir. Geniş bir gönüllü kitlesi olan bir
STK, çok büyük maddi imkânlarla yapılabilecek faaliyetlerin yerine getirilmesini sağlar. Bu
gönüllülerin ücretsiz iş gücü gibi algılanması tehlikesine yol açmamalıdır. Böyle bir yaklaşım
gönüllünün özveride bulunmasını engeller. Yapılan işin manevi açıdan bireye bir tatmin
sağladığı unutulmamalıdır.
Aynı şekilde gönüllüler de gönüllü faaliyetlerini; boş zamanların geçirildiği, plansız
programsız, sorumluluk üstlenmeden, istendiği zaman vazgeçilecek bir iş olarak görmemelidir.
Gönüllüler her sorumluluğu üstlenmek zorunda değildir ama üstlendiği sorumluluk ne kadar
basit olursa olsun onu mutlaka yerine getirmelidir.
Sivil toplum kuruluşlarında çalışan gönüllülerin yönlendirilmesi ve verimli bir şekilde
çalışmalarının sağlanması önemlidir. Profesyonel ekipler ile gönüllüler ilişkisinde profesyonel
ekibin, gönüllüye yaklaşımı, gönüllünün devamlılığı açısından önemlidir. Personel,
gönüllülerin verdiği hizmetin “gönüllü” olduğunu unutmamalıdır. Kurum içinde gönüllülerle
ilişkiler hiyerarşiden uzak, empatiye dayalı olmalıdır. En başta gönüllülerin çalışma konusunda
bilinçlenmesi gerekmektedir. Gönüllü koordinatörü gönüllüler için iş tanımlarını yapmalı, bu
iş tanımı çerçevesinde eğitimlere katılmalarını teşvik etmelidir. Koordinatör, gönüllülerin
motivasyonunu güçlü tutmak amacıyla etkin çalışan personeli ödüllendirmek gibi yöntemler
izleyebilir.
Diğer bir konu çalışmaların gönüllülerle birlikte değerlendirilmesidir. Bu değerlendirme
gayriresmî olmalıdır. Değerlendirme toplantısını, gönüllüye form doldurtma şeklinde yapmak
yerine karşılıklı konuşarak yapmak daha etkilidir. Gönüllüyü dinlemek ve onun daha iyi hizmet
verebilmesi için beraber neler yapılabileceğini konuşmak iki taraf için de yararlı olacaktır.
İş tanımı yapılmış olan gönüllü STK ekibi ile birlikte yapılan bu değerlendirme sonucunda ne
kadar başarılı olduğunu görebilmelidir. Bu değerlendirme sırasında STK-gönüllü ilişkisindeki
durum, verimlilikler ve eksiklikler de ortaya konarak tahlil edilebilir. Değerlendirme sayesinde
gönüllü, hizmetlerinin sonucunu görecektir. Belirli aralıklarla yapılan değerlendirmeler
sayesinde gönüllü, güçlü ve zayıf yanlarını öğrenerek kendini geliştirmeye yönelecektir.
Bu geri bildirimler ve tahliller düzenlenecek eğitimlere de yön verecektir. Değerlendirmede
çoğu gönüllünün belli bir konuda sorun yaşadığı görülürse, o sorunun çözümü için ek bir eğitim
düzenlenebilir. Ayrıca gönüllüler içinde başarıları ile öne çıkan kişiler için ek sorumluluklar
düşünülebilinir. Bu şekilde gönüllülere geri bildirimlerde bulunmak onlara duyulan saygının da
gereğidir.
65
4.3. TOPLUMDA İNSANLARI GÖNÜLLÜ OLMAYA İTEN NEDENLER
Kişiler bir sivil toplum kuruluşunda sürekli olarak (tam zamanlı veya yarı zamanlı) ya da belirli
projelere katılmak suretiyle gönüllü olarak faaliyet göstermektedir. Kişilerin gönüllü
faaliyetlere katılımı, onların birtakım beklentilerinin/amaçlarının karşılanmasıyla doğru
orantılıdır. Kişi, kendisine sosyal bir çevre edinmek, inandığı bir çalışmayı veya kuruluşu
desteklemek istemekte; ilgili STK’da yapılan işleri eğlenceli bulmakta ve dolayısıyla orada
bulunmaktan zevk almaktadır. Ayrıca yeni bir arkadaş ve dost çevresi edinmek istemektedir.
Sosyal gereksinimlerden olan aidiyet duygusunu yaşamak ihtiyacındadır (URL 19).
Gönüllüler kendi iradeleri ile faaliyete geçerler. Onları faaliyete geçirmek için dışarıdan gelen
bir baskı söz konusu değildir. Ama telkinler tabii ki olabilir. Nihayetin de insanın sahip olduğu
iradenin ve içsel enerjinin harekete geçmesi mutlaka yine içsel veya dışsal bir etkiye bağlıdır.
Gönüllüleri gönüllü olmaya iten nedenler psikologların konusu olmakla birlikte yapılan
mülakatlardan kişilerin niçin gönüllü oldukları anlaşılmaktadır.
Gönüllüler yaptıkları fedakârlık karşısında bir kazanç beklememektedirler ama bu faaliyetler,
bireylere çeşitli nitelikler kazandırabilmektedir. Bu kazançlar, bir anlamda bireyleri gönüllü
olarak çalışmaya sevk eden nedenlerle örtüşmektedir:
4.3.1. Manevi Zenginleşme
Karşılık beklemeden topluma faydalı bir şeyler yapmak insanın manevi olarak huzurlu olmasını
sağlamaktadır. Yine kendisinde var olan birtakım yetenekleri başkalarıyla paylaşmak kardeşlik
ve sevgi duygularını ortaya çıkarmaktadır. Bireyler bu sayede, inandığı bir çalışmayı veya
kuruluşu destekleyerek, inandıklarını uyulamaya geçirememe gerginliğini yenmekte ve
vicdanını rahatlatmaktadır.
4.3.2. Öz Güven Gelişimi
Gönüllü olarak çalışan kişiler kendilerini ihtiyaç duyulan birisi olarak görmekte ve varlıklarının
daha derin farkına varmaktadırlar. Gönüllü faaliyetleri sonucunda ortaya konan sonuçlar
bireyin başka toplumsal projelerde kendine güveninin artmasını sağlamaktadır. Başkaları ile
organizeli bir şekilde yapılan işler bireyin toplumsal iş birliği deneyimini arttırmakta, topluma
ve kendine yabancılaşmasını önlemektedir. Aynı şekilde sadece kendi iradesi ile iş yapması,
birey olma bilincini arttırmaktadır.
66
4.3.3. Uyum ve Eş Güdüm Becerisi Kazanma
Gelişmiş toplumların belki de en önemli farklılıklarından biri bireylerin uyum ve eş güdüm
içerisinde çalışabilmeleridir. Bu hem ekonomik hem de sosyal zenginliğe giden yoldur. Gönüllü
kuruluşlarda insanlara yetenekleri ve birikimleri doğrultusunda, kendi istekleri de göz önünde
bulundurularak, işler yapması istenilir. Bu faaliyetlerde normal sosyal hayattan farklı olarak
çıkarlar ve benlikler pek çatışmaz. Çıkarlar ve benlikler uyumlu ve eş güdümlü çalışmayı
engelleyen faktörlerdir. Gönüllü çalışmalar sonucunda ortaya çıkan uyum ve eş güdümün zor
olduğu bireysel yarar değil, kamusal yarardır. Bireyler gönüllü faaliyetler sayesinde ekip
çalışması deneyimi kazanmaktadırlar. Gönüllüler, belli bir hedef doğrultusunda uyum, iş
bölümü ve iş birliği gerektiren bir disiplinle çalışmayı öğrenerek kendilerini geliştirmekte ve
böylece yeni beceriler kazanmaktadırlar. Gönüllüler içerisinde daha geniş sorumluluklar
üstlenen ve ekibin eş güdümünü yürüten bireyler ise, bu süreçte liderlik niteliklerini
geliştirmektedirler.
4.3.4. Toplumsal Statü ve Konumda Artış
Bütün toplumlarda toplum yararına gönüllü çalışan kişilerin toplum içindeki saygınlığı ve
itibarı artmaktadır. Çünkü karşılık beklemeden yapılan yardımlar insanlar tarafından takdir
edilmektedir. Gönüllüler yardımda bulundukları kişilerden takdir görmek veya onları minnet
altında bırakmak gibi düşüncelerden uzaktırlar. Mütevazı kişilerdir. Gönüllülerin bu faaliyetleri
örnek davranış modelleri olarak yüceltilmekte ve toplumun diğer bireylerinin gönüllü
faaliyetlerde yer almaları için teşvik unsuru olarak kullanılmaktadır.
4.3.5. Yeni İnsanlarla Tanışmak
Gönüllü insanlar kendilerine yeni arkadaşlıklar kurarak, sosyal bir çevre edinerek, yalnızlıktan
kurtulmaktadırlar. Toplumsal ilişkileri gelişmiş olmayan bireyler için gönüllü çalışma, önemli
bir sosyalleşme imkânı sağlamaktadır. Arkadaş ortamı sayesinde yapılan işler daha kolay ve
eğlenceli gelmekte, dolayısıyla orada bulunmaktan zevk alınabilmektedir. Bireyin bir topluluk
içinde aynı duygu ve düşüncelerle hareket etmesi aidiyet duygusunu yaşamasını sağlamaktadır.
Burada saydıklarımız sadece öne çıkan nedenler olarak düşünülmelidir. İnsan gibi birçok duygu
ve düşünceye sahip bir varlığın, eylemleri için yine birçok nedeni olabilir. Dolayısıyla bu
nedenleri siz de düşünüp çoğaltabilirsiniz.
67
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Gönüllülük, bir bireyin maddi karşılık beklemeden ya da başka bir çıkar beklentisi içinde
olmadan, ailesi ya da yakın çevresi dışındaki bireylerin için yalnızca içinden gelerek ve doğru
olduğuna inanarak, bir toplumsal girişime ya da bir Sivil Toplum Kuruluşu (STK) bünyesindeki
etkinliklere destek olması biçiminde tanımlanabilir. “Ben de bir şeyler yapabilirim”
düşüncesiyle; maddi olanaklarını, zaman, emek ve bilgilerini, insani ya da toplumsal bir amaç
için ortaya koyanlar gönüllü olarak adlandırılmaktadır.
Gönüllü sayısı çok olan bir sivil toplum kuruluşu başarılı bir kuruluş demektir. Çalıştığı alanın
faaliyetlerini, hizmetlerini insanlara benimsetmiş demektir. Geniş bir gönüllü kitlesi olan bir
STK, çok büyük maddi imkânlarla yapılabilecek faaliyetlerin yerine getirilmesini sağlar.
Gönüllüler yaptıkları fedakârlık karşısında bir kazanç beklememektedirler ama bu faaliyetler
bireylere çeşitli nitelikler kazandırabilmektedir. Bunlar; manevî zenginleşme, öz güven
gelişimi, uyum ve eş güdüm becerisi kazanma, toplumsal statü-konumda artış ve yeni insanlarla
tanışmaktır.
68
4. Bölüm Soruları
1. Bir bireyin maddi karşılık beklemeden ya da başka bir çıkar beklentisi içinde
olmadan, ailesi ya da yakın çevresi dışındaki bireylerin için yalnızca içinden
gelerek ve doğru olduğuna inanarak, bir toplumsal girişime ya da bir sivil toplum
kuruluşu bünyesindeki etkinliklere destek olmasına ne denir?
a) Özgürlük
b) Yardımlaşma
c) Fedakârlık
d) Boş zamanları değerlendirme
e) Gönüllülük
2. Aşağıdakilerden hangisi gönüllülerin özelliklerinden biri değildir?
a) Herhangi bir maddi beklenti içinde değildirler.
b) Toplum için bir şeyler yapma duyarlılığı içinde olan kişilerdir.
c) Tamamen kendi özgür iradeleri ile hareket ederler.
d) Kişisel gelişimleri için çalışırlar.
e) Ben de bir şeyler yapabilirim düşüncesi ile hareket ederler.
3. Aşağıdakilerden hangisi gönüllük için doğrudur?
a) Bir sivil toplum kuruluşunda gönüllü olarak faaliyette bulunmak için o kuruluşa üye
olmak şarttır.
b) Gönüllülük boş zamanların geçirildiği faaliyetlerdir.
c) Gönüllü olmak için maddi durumun iyi olması gerekir.
d) Gönüllü olmak için eğitimli olmak gerekir.
e) Gönüllü olmak için kendi iradesi ile hareket etmek gerekir.
4. Aşağıdakilerden hangisi toplumda insanları gönüllü olmaya iten nedenlerden
değildir?
a) Manevi zenginleşme
b) Öz güven gelişimi
c) Uyum ve eş güdüm becerisi kazanma
d) Toplumsal statü ve konumda artış
e) Maddi imkânlarda artış
5. Aşağıdakilerden hangisi sivil toplum kuruluşları ve gönüllü ilişkisi için
söylenemez?
a) Gönüllü sayısı çok olan bir sivil toplum kuruluşu itibarlı bir kuruluş demektir.
b) Gönüllü sayısı çok olan bir sivil toplum kuruluşu başarılı bir kuruluş demektir.
c) Gönüllüler STK'lar için ücretsiz iş gücüdür.
d) STK üyeleri içinde kendi menfaatini düşünenler olabilir.
e) Sivil toplum kuruluşlarına üye olanlar da olmayanlar da gönüllü kabul edilebilir.
Aşağıdaki boşlukları doldurunuz.
6. Toplumsal ilişkileri gelişmiş olmayan bireyler için gönüllü çalışma, önemli bir
............... imkânı sağlamaktadır.
7. Bütün toplumlarda toplum yararına gönüllü çalışan kişilerin toplum içindeki
....................... artmaktadır.
8. Gönüllü olarak çalışan kişiler kendilerini ihtiyaç duyulan birisi olarak
görmelerine ve valıklarının daha derin farkına varmalarına …………… denir.
9. Karşılık beklemeden topluma faydalı bir şeyler yapmak insanın ………….. olarak
huzurlu olmasını sağlamaktadır.
10. Hiçbir zorlama ve baskı olmaksızın yapılan faaliyetler …………… faaliyetler
olarak nitelendirilir.
Cevaplar; 1)e 2)d 3)e 4)e 5)c 6)sosyalleşme 7)itibari-statüsü 8)öz güven artışı 9)psikolojik
10)gönüllü
69
5.GÖNÜLLÜ YÖNETİMİ
70
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
5.1. Gönüllü Yönetiminin Aşamaları
5.1.1 Gönüllü Kazanma
5.1.2. Gönüllü Motivasyonu
5.1.3. Ödüllendirme ve Onurlandırma
5.1.4. İletişim ve Bilgilendirme
5.1.5. Başarının Sağlanması
5.1.6. Güven Ortamının Oluşturulmas
5.1.7. Performans Değerlendirme
71
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
Gönüllü yönetimi ile diğer kurum ve kuruluşların yönetimi arasında ne fark vardır?
Gönüllü olarak iyi bir faaliyette bulunduğunuzda herhangi bir ücret alıyor musunuz?
İnsanların birbirlerine karşılıksız olarak yaptıkları yardımlarda hangi duygular etkilidir?
İnsanlara gönüllü bir iş yaptırmak zor mudur?
İnsanlar hakkında bilgi sahibi olmadıkları bir işi gönüllü olarak yaparlar mı?
72
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım
Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
Gönüllü Yönetimi
Gönüllü yönetimi ve diğer
kurumsal yönetimler
arasındaki farkları kavrar
Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması
Gönüllü Yönetiminin
Aşamaları Gönüllü Kazanma
Gönüllü Motivasyonu
Ödüllendirme ve
Onurlandırma
Gönüllü yönetiminde
motivasyonun etkisini
kavrar.
Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması
İletişim ve Bilgilendirme
Başarının Sağlanması Güven
Ortamının Oluşturulması
Performans Değerlendirme
Gönüllü yönetiminde başarı
sağlayacak yöntemleri
kavrar
Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması
73
Anahtar Kavramlar
Gönüllü yönetimi, Gönüllü kazanma, Gönüllü motivasyonu, Ödüllendirme ve onurlandırma,
İletişim ve bilgilendirme, Güven ortamı, Performans değerlendirme.
74
Giriş
Gönüllü hareketlerin öneminin artmasıyla birlikte gönüllülük daha profesyonel ve daha
donanımlı olmayı gerekli kılmaktadır. Bu durumun nedenlerinden biri sivil toplum
kuruluşlarının hizmet verdiği toplumların oldukça kompleks sorunları olan dezavantajlı gruplar
olmasıdır. Bu gruplara etkili bir şekilde hizmet sunabilmek ve STK’ların misyonlarını
gerçekleştirebilmeleri için sivil toplum kuruluşlarının en önemli aktörleri olan gönüllülere
büyük görevler düşmektedir. Bir diğer neden ise sivil toplum kuruluşlarının sayılarının artması
ve dolayısıyla bu kuruluşların aktif çalışanlarının sayılarının da artmasıdır. Bu çalışanlar yani
gönüllüler, faaliyet alanı bakımından ciddi bir kitleyi etkilemektedir. Dolayı- sıyla bu durumda
da kaliteli bir hizmet sunumu için donanımlı gönüllülere ihtiyaç duyulacaktır. İşte bu noktada
gönüllülerin görevlerini etkin ve eksiksiz bir şekilde gerçekleştirmesi için profesyonel gönüllü
yönetimine gereksinim duyulmaktadır. Diğer taraftan günümüzde sivil toplum kuruluşlarının
misyonlarının artması ile birlikte bu kuruluşlar daha da büyümekte ve kurumsallaşmaya
başlamaktadır. Fakat büyüyen ve yaygınlaşan STK’larda yönetim sorunları ortaya çıkmaktadır.
Bu sorunlar STK’ların amatörce yönetilmesinden veya özel sektörler gibi görülüp onlar gibi
yönetilmesinden kaynaklanmaktadır (Coşkun, 2008). Bu bağlamda gönüllülerin çalışma
isteklerinin, gü- nümüz koşullarında pozitif değere dönüşebilmesi için gönüllü yönetimi büyük
önem taşımaktadır. Bu açıdan bu çalışmanın konusunu STK’ların ve kapsamındaki insan
kaynaklarının gönüllü yönetimi bakış açısıyla değerlendirilmesini oluşturmaktadır
Bu bölümde gönüllü yönetiminin özellikleri işlenecektir. Gönüllü yönetimi, kamu yönetimi
veya özel şirketlerin yönetiminden farklıdır. Çünkü gerek kamuda gerekse özel şirketlerde
insanlar maddi bir menfaat elde ettikleri için çalışmaktadırlar. Zorlayıcı bir sebepleri vardır.
Gönüllü kuruluşlarda ise insanların elde ettikleri herhangi bir maddi kazanç söz konusu
değildir. Dolayısı ile gönüllüleri bir işe zorlamadan ikna ile yapmak gerekir. Bu ünitede bu
yöntemler anlatılmaktadır. Afetlerde gönüllülere duyulan ihtiyaç göz önüne alındığında
konunun önemi daha da iyi anlaşılacaktır.
75
5. GÖNÜLLÜ YÖNETİMİ
Yönetim değişik şekillerde tanımlanmakla birlikte en genel anlamıyla; belirli birtakım amaçlara
ulaşmak için başta insan olmak üzere, parasal kaynakları, araç-gereçleri, zaman faktörünü
birbiriyle uyumlu ve etkin kullanmaktır. Önceden hedefler belirleyerek, çalışanların çabalarını
bu hedefler doğrultusunda koordine etme sürecidir. Yine stratejik yönetim yaklaşımına göre de
bir organizasyonun, hedeflerine ulaşabilmesi için doğru stratejiler geliştirmesini, bu stratejileri
etkin bir şekilde uygulamasını ifade eder.
Gönüllü yönetimi kavramı ise klasik yönetim anlayışına göre oldukça yeni bir kavramdır. Sivil
toplum kuruluşları daha önce fazla sayıda gönüllüsü olmayan kuruluşlardı. Bu kurumlara
yeterli katılımın olmaması nedeniyle gönüllü kaynağı eksik kalmıştı. Bu nedenle yıllarca
STK’ların kurumsallaşma düzeyi düşük kalmıştır ve profesyonel bir yönetim uygulanmamıştır.
Buradaki yönetim kavramı, klasik bir işveren-çalışan ilişkisindeki hiyerarşi çerçevesinde
düşünülmemelidir. Gönüllü yönetimi, hem gönüllüler hem de STK açısından ilişkinin en
verimli biçimde yürütülmesi amacıyla bir iletişim ve geri-bildirim temeline oturtulmuş,
yönetişim anlayışı ile yürütülen bir süreçtir. STK’larda etkin bir gönüllü yönetimi, STK'nın
gönüllülerle uzun vadeli ve her iki taraf için de en fazla yararı sağlayacak şekilde çalışmasını
sağlar. Gönüllü yönetimi, stratejik bir planlama yardımıyla sürdürülebilir bir gönüllülük
programına dönüşebilir. Gönüllü yönetiminin başarılı olması, etkin bir koordinasyona bağlıdır.
STK’da, gönüllülerle ilgilenecek, (görev tanımı gönüllü destek gücünün koordinasyonu esas
alınarak yapılmış profesyonel ya da gönüllü) bir “gönüllü koordinatörü”nün bulunması sağlıklı
bir gönüllü yönetiminin en önemli unsurudur. Başarılı bir gönüllü koordinatörü; insan
kaynakları yönetimi, halkla ilişkiler/ pazarlama, iletişim, kaynak geliştirme, toplumu
geliştirme, eğitim ve kalkınma, yönetsel beceri gibi konularda bilgi ve deneyime sahip olmalıdır
(URL 18).
Bugün hem dünyada hem de Türkiye'deki sivil toplum kuruluşlarının sayısı hızla artmaktadır.
Gönüllü sayıları ise daha hızlı bir şekilde artış göstermektedir. Sivil toplum kuruluşları,
neredeyse bir zorunluluk olarak daha profesyonel ve daha kurumsal bir yapıya dönüşmek
zorunda kalmaktadır. Özellikle gönüllü yönetimi için insan kaynağı yönetimi konusundaki
profesyonelleşme göze çarpmaktadır. Artık sivil toplum kuruluşları büyük şirketler gibi amaç
ve hedeflerini gerçekleştirmek için yönetim biliminin bütün unsurlarını kullanmaya çaba
göstermektedirler. Gönüllü yönetimi şu an Türkiye'deki STK'lar için en önemli konudur
76
denebilir. Gönüllü yönetimi; gönüllülere ulaşma, gönüllülerin kazanımı, eğitimi,
değerlendirilmesi ve motivasyonunu da içeren geniş bir süreci kapsamaktadır.
Gönüllü faaliyetlerinde de maksimum faydanın sağlanması için gönüllülere özgü bir yönetime
ihtiyaç bulunmaktadır. Gönüllü yönetimi klasik anlamda ast-üst ilişkisine dayanan yönetim
ilişkisi değildir. Katı kuralların hâkim olduğu aşırı hiyerarşik bir yönetim gönüllülerin aynı
misyon etrafında görev yapmasını engelleyecektir. Gönüllü yönetimi karşılıklı iletişim ve geri
bildirim temeline oturtulmuş yönetişim anlayışı ile yürütülen bir süreçtir.
Gönüllü yönetimi profesyonel şirket yönetimlerinden çok daha zordur. Gönüllü yöneticileri,
herhangi bir karşılık beklemeksizin, zamanından ve emeğinden fedakârlık yapan kişileri
yönetmek durumundadır. Bu durumun olumlu yanı; herhangi bir zorlama durumu olmaksızın
heyecan ve istekle çalışması, herkesin kendi isteği ile hareket etmesi, resmî olmayan bir ortamın
var olmasıdır. Bu ortam katı bürokratik hantal işleyişlerden çok daha verimli sonuçlar
doğurabilir. Olumsuz açıdan baktığımızda ise; yapılan işlere gönüllülerin, gönül bağı dışında
ücret terfi gibi bir bağla bağlı olmamalarının doğuracağı risklerin olmasıdır. Sadece gönül bağı
ile bağlı bireyler, olumsuz bir durumla karşılaştıklarında gönüllülüğü bırakabilirler. Bunun için
bir sebep göstermek zorunda bile değillerdir. Böyle bireylerin yönetilmesi daha zordur. Bu
nedenle gönüllü yönetimindeki hassasiyet resmî ve özel sektör yönetimlerinden daha çok dikkat
gerektirmektedir.
Gönüllü yönetimindeki bir başka zorluk her bir gönüllünün özelliklerinin ve becerilerinin farklı
olmasıdır. Bir şirkette muhasebe bürosu için, muhasebe eğitimi almış hatta tecrübesi olan kişiler
tercih edilir. Kısa bir oryantasyon eğitiminden sonra da sorumluluklar verilmeye başlanır. Oysa
engellilere hizmet veren bir vakıf için gönüllüler benzer donanıma sahip olmayacaklardır.
Engelli psikolojisi, engellilerin hakları, hassasiyetleri vb. konularda ciddi bir eğitim yapılması
gerekecektir. Yaşı, eğitimi, statüsü farklı olan bireylere aynı türden bir eğitimin verilmesi de
ayrı bir zorluk doğuracaktır. Gönüllülerin bu özellikleri dikkate alınarak uygun olan eğitim
yönteminin ve yönlendirmenin yapılması gerekecektir. Gönüllünün potansiyelinin ortaya
çıkarılması öncelikle uygun yöntemlerin seçilmesi ile sağlanabilir. Etkili bir gönüllü yönetimi
ile gönüllüler: kurumun amaçlarını benimserler, hizmetleri daha verimli hâle gelir, kurumun
temsilcileri olduklarını bilinci ile hareket ederler, kurum için fikirler üretirler ve kuruma aidiyet
hissederler. Bu açıdan gönüllü yöneticilerinin aşağıdaki aşamaları iyi planlaması ve hayata
geçirmesi gereklidir.
77
5.1. GÖNÜLLÜ YÖNETİMİNİN AŞAMALARI
5.1.1. Gönüllü Kazanma
Bir STK’nın, en önemli kaynağı insandır. Kurumun misyon (amaç), vizyon ve hedefleriyle
tutarlı ve etik şekilde hizmet verecek gönüllüleri bulabilmesi insan kaynaklarının doğru
değerlendirilmesine bağlıdır. Gönüllü desteği almanın olumlu yönlerinden biri, kısıtlı bir
bütçeyle, hizmetin kaliteli biçimde verilebilmesidir. Gönüllünün bilgi, beceri ve birikimi
sayesinde topluma daha iyi hizmet verilebilir. Gönüllülerle çalışırken, gönüllülerin etkinliklere
zamanında katılmaları sağlanmalı, gönüllü yönetimine ayrılan zaman iyi değerlendirilmeli,
STK personeli ile uyumlu bir iletişim yaratılmalı, gönüllülerin çalışmaları izlenmeli ve gereken
yerlerde destek verilmelidir (URL 18).
Stratejik planlar doğrulusunda kurum hangi alanda ve hangi niteliklerde gönüllülere ihtiyaç
duyduğunu belirlemelidir. Gönüllülerin özellikleri, görev tanımları, kurumun gönüllüden
beklentilerinin ne olduğu belirlendikten sonra gönüllülere ulaşma aşamasına geçilebilir. Burada
sivil toplum kuruluşları hangi kaynaklar aracılığıyla gönüllüye ulaşacağını ve onu kuruma
çekeceğini bilmelidir.
Gönüllülere ulaşma ve kuruma çekme aşamasında amaç hizmetlere uygun hedef kitleye
ulaşmaktır. Hedeflenen gönüllü sayısına ulaşılsa bile istenilen niteliklere uygun değilse bu
ilişkinin sürdürülebilir olması zordur. Verilen hizmetlerin gereklilikleri hedef gönüllü kitlenin
belirlenmesinde öncelikli konudur. Gönüllülere ulaşmak halkla ilişkiler biliminin
gerekliliklerine uygun yapılmalıdır.
Her şeyden önce kurumun iyi bir tanıtım sürecine ihtiyacı vardır. Kurumun tanınırlığının
artması hem saygınlığının hem de gönüllü talebinin artmasını sağlayacaktır. Bu amaçla kitle
iletişim araçları kullanılması fayda sağlayacaktır. Kalabalık caddelerde ve üniversitelerde
stantlar açmak bir başka yöntem olarak değerlendirilebilir. Bağışçı bulmak için iş adamlarını
yapılan etkinliklere davet etmek yararlı olabilir.
Gönüllülerle çalışırken, gönüllülerin etkinliklere zamanında katılmaları sağlanmalı,
gönüllülerin ayıracağı zaman iyi değerlendirilmelidir. Bir iş adamından devamlı olarak
engellileri ziyaret ederek onlarla vakit geçirmesini beklemek güzel olmakla beraber gerçekçi
olmaz. O kadar zaman harcaması pek mümkün olmayabilir. Zaman gerektiren hizmetler için
emekliler daha iyi bir gönüllü kitlesidir.
En önemli insan kaynağı şüphesiz mevcut gönüllüler vasıtası ile olacaktır. Çünkü insanların
çoğu kendilerine ihtiyaç duyulabileceğinin farkında olmayabilir. Karşılarında gördükleri somut
hizmetler ve kişiler kendi yapabileceklerini karşılaştırmalarını sağlayacaktır.
78
Bu açıdan sivil toplum kuruluşları sahip olduğu gönüllü kaynağını yeni gönüllüler bulmak için
motive etmelidir.
5.1.2. Gönüllü Motivasyonu
Gönüllülerin kurum faaliyetlerinin en başından itibaren motivasyonunun sağlanması çok
önemlidir. Özel sektörde çalışan bireylerin motivasyonu en yüksek oranda maddi kaynaklarla
sağlanmaktadır. Ancak gönüllü kuruluşlara baktığımızda, burada çalışan gönüllü bireylerin
herhangi bir maddi beklentisi yoktur. Gönüllülerin ancak manevi duygularla motivasyonu
arttırılabilir. Bireysel motivasyonu etkileyen özelliklerinen başında davranışlar, inançlar,
değerler, ihtiyaçlar ve amaçlar gelmektedir (Özmutaf, 2007)
Motivasyon gönüllünün istek ve çalışma arzusunu arttırmak için yapılması gereken önemli bir
yönetim aracıdır. Gönüllülerin moral ve motivasyonlarının yukarıda tutulması, yapılacak
faaliyetlerin amacına ulaşmasında büyük önem taşımaktadır. Çalışanların motivasyonunu
sağlamak için birçok değişik uygulamalar yapılabilir. Şüphesiz ücretli çalışanlar için en büyük
motivasyon kaynağı alınan maaşlar ve primlerdir. Gönüllülerin motivasyonunda maddi
olanaklar kullanılmadığına göre ancak manevi motivasyon araçları kullanılabilir. Bunlar ise
karşılıklı iletişim, sevgi, saygı, dinleme, yardımlaşma, paylaşma, empati, değer verme,
önemseme gibi değerlerdir.
Şekil 5.1 İstanbul Valiliği'nin gönüllüğü yaygınlaştırmak için düzenlediği afiş (URL 22).
5.1.3. Ödüllendirme ve Onurlandırma
Gönüllülerin verdikleri hizmetlerin karşılığında, yaptıkları katkılardan dolayı ödüllendirilmesi
kuruma olan bağlılıklarının ve devamlılıklarının arttırılmasını sağlayacaktır. Karşılık
beklemese de her insan çabaları sonucunda emeğine saygı duyulmasını, kadrinin kıymetinin
79
bilinmesini ister. Bu açıdan insanları onurlandırmak onları motive edici etki sağlar. Şüphesiz
bunun birçok usulü ve yöntemi vardır. Bazen sıcak bir dokunuş, bazen bir gülümseme, bazen
de takdir edilme gibi. Gönüllülerin hizmetleri karşılığında elde edecekleri en önemli kazançları
manevi doyuma ulaşmalarıdır. Bu doyum, onurlandırma ve takdir edilme ile daha iyi bir şekilde
hissedilecektir. Etkili bir ödüllendirme ve onurlandırmanın, zamanında, belirgin ve içten
olmasına özen gösterilmelidir. Ödüllendirme ve onurlandırmada gönüllülerin özelliklerine göre
çeşitli yöntemler izlenebilir.
Gönüllülere hediyeler vermek onların önemsendiğini gösterir. Sertifika, rozet, kişisel
mektuplar, fotoğraflar, tişörtler, kitap gibi hediyeler olabilir. Aynı şekilde yemek, parti, gezi
doğum günü gibi kutlamalara mümkün olan bütün gönüllülerin çağrılması gerekir.
İnsanlar isimlerinin başka insanlar tarafından öğrenilmiş olmasını önemser. Çok sayıda
gönüllüye sahip kurumlarda bu oldukça zor olsa da ezberlemeye çalışmak gereklidir. Gönüllü
hakkında bilgi sahibi olmak bu açıdan önemlidir. Gönüllünün kişisel özelliklerini bilmek ne
zaman iletişim kurmak gerektiği konusunda fikir verir. Önemli günlerinde yanında bulunmak
değilse en azından bir mesaj göndermek önemlidir. Gönüllülerin doğum günü, bayram
kutlamaları gibi özel günlerini hatırlamak güzel bir yöntemdir. Doğum günlerimizi sadece
bankaların hatırladığı günümüzde bu önemli bir jest olarak değerlendirilebilir.
Gönüllülerin fikirlerinin alınması onların karar alma süreçlerine dâhil edilmesi de onurlandıran
bir davranıştır. Bazı kararların alınması sürecinde gönüllülerin düşüncelerine başvurmak
gönüllünün kuruma olan bağlılığını ve motivasyonunu arttıracak bir durumdur. Gönüllülere,
kurum için değerli olduklarının hissettirilmesi gerekmektedir. Gönüllü, hizmet ettiği kurumun
toplumdaki temsilcisi niteliğindedir. Bunu kendisinin de hissetmesi açısından karar alma
süreçlerine katılması önemlidir. Kurumu sahiplenen gönüllüler, hizmetlerini verimli bir şekilde
gerçekleştirerek kurumun toplum nezdindeki imajına pozitif katkıda bulunacaklardır.
Etkili bir ödüllendirme ve onurlandırmanın, zamanında, belirgin ve içten olmasına özen
gösterilmelidir. Ödüllendirme ve onurlandırmada gönüllülerin özelliklerine göre çeşitli
yöntemler izlenmelidir. Gönüllülerin kişisel özellikleri, becerileri ve eğitimleri farklılık
gösterir. Örneğin, kimi gönüllüler başarı odaklı iken, diğerleri için sosyal ilişkiler hayatlarında
daha önemli bir yer tutar. Başarı odaklı gönüllüler için doğru onurlandırma yöntemleri; daha
fazla eğitim ve sorumluluk, ‘en iyi hizmet’ ödülü verilmesi, kurum yönetimi ile tanıştırılması
vb. olabilir. Diğer taraftan, sosyal ilişki odaklı gönüllü için, gönüllülük ile ilgili bir konferansa
katılım hakkı daha etkili bir onurlandırma yöntemi olabilir. Onurlandırma yöntemi
belirlenirken, gönüllülerin kişisel özelliklerinin yanı sıra projenin süresi de dikkate alınmalıdır.
Uzun dönemli gönüllüler için, daha fazla bilgi, sorumluluk ve kurumun karar mekanizmasına
80
dâhil etme gibi yöntemler izlenebilir. Kısa dönemli gönüllüler için ise, kurum yetkilisi
tarafından verdiği hizmet için gönüllüye teşekkür edilmesi ve gönüllüğe devamı için davet
mektubu verilmesi etkili olabilir (URL 18).
5.1.4. İletişim ve Bilgilendirme
Gönüllülerin, STK'nın kendisi ve gönüllü verilecek destekler hakkında eksiksiz ve şeffaf olarak
bilgilendirilmesi, gönüllülerle düzenli iletişim sağlanması önemli bir teşvik unsurudur.
Öncelikle gönüllü yöneticilerinin en fazla dikkat etmesi gereken husus etkili bir iletişim
sağlamak olmalıdır. Gönüllü kuruluşlar içerisindeki iletişim ve gönüllülerin birbirleri ile olan
iletişimi gönüllünün motivasyonunu etkileyen en önemli faktörler arasında yer almaktadır.
Sorunsuz ve açık bir iletişim ile gönüllü kendisini kurumun bir parçası gibi hisseder (URL 24).
Hem gönüllü yöneticisinin iletişimi hem de gönüllülerin birbirleri ile olan iletişiminin
sağlanması var olan sinerjiyi ve motivasyonu canlı tutacaktır. Bu iletişim; verilen eğitim
programları esnasında sağlanabileceği gibi, sohbet ortamlarının sağlanması, birlikte yemek
yenilmesi veya içecek içilmesi, piknik, gezi, iş toplantısı gibi olanaklar kullanılarak yapılabilir.
Ortak mesaj grubunun oluşturulması, web portalının oluşturulması, yayınların hazırlanması
veya okunması gibi faaliyetler değerlendirilir.
En ufak faaliyetlerden bile gönüllülerin haberdar edilmesi, başarıların olduğu kadar
başarısızlıklarında paylaşılması gönüllünün kendini uzak hissetmemesi için önemlidir.
Gönüllünün kendini kurumun bir parçası olarak algılaması ve aidiyet duygusunu pekiştirmesi
açısından bu bilgilendirmelerin şeffaf ve sorunsuz sağlanması gerekir.
5.1.5. Başarının Sağlanması
Elde edilen başarılar motivasyonu daha da arttırır. Gönüllülerin, gönüllü çalışmalarının
sonucunda ortaya çıkan sonuçları görmeleri kendilerini başarılı hissetmelerini sağlayacaktır.
Gönüllülerin takdir edilmesi ve kutlanması başarıyı pekiştirir, aidiyet duygusunu, paylaşımı ve
ekip ruhunu destekler. Takdir edildiğini ve başarılı olduğunu gören gönüllüler STK’ya destek
vermeyi sürdürecek, STK ile uzun vadeli bir ilişki kuracaktır.
Her insanın olduğu gibi gönüllülerin başarı sağlaması için kişisel farklılıklara da dikkat etmek
gerekir. Örneğin bazı insanlar için mutlaka çalıştığı ortamın düzenli olması gerekir. Bazıları
samimiyetle teşekkür edilmesini ister, bazıları için ise gönüllü koordinatöründen geri bildirim
almak çok önemlidir. Bütün bu kişisel farklılıkları gönüllülerin nelerle motive olduğunu
gönüllü koordinatörünün bilmesi önemlidir. Benzer şekilde; gönüllülerin kişisel özellikleri,
becerileri ve eğitimleri farklılık gösterir. Başarı odaklı olanlar için daha fazla sorumluluk, başarı
81
doğurabilirken sosyal odaklı gönüllüler hediye, ödül gibi daha somut beklenti içerisinde
olabilirler. Birçok gönüllü sosyalleşmek istediği için sivil toplum kuruluşlarına katılır. Bu
açıdan gönüllü yöneticilerinin herhangi bir faaliyeti gerçekleştirirken ekip üyeleri arasındaki
etkileşimi arttırması gerekmektedir. Gönüllüler arasındaki etkileşim sürecinin pozitif olması
motivasyonu artıran bir etkendir.
5.1.6. Güven Ortamının Oluşturulması
Güvenin en önemli unsuru verilen sözlerin ve vaatlerin yerine getirilmesidir. Gönüllü ile
kuruluş arasındaki ilişki; empati, samimiyet, hoşgörü, sevgi ve saygı temellerine dayanır.
Bunların temelinde de karşılıklı güven duygusu vardır. Gönüllüye verilecek görev ve tanımı
tam olmalı sık sık karar değiştirilmemelidir. Düzenli olarak geri bildirim alınmalı, çalışmalar
aslında “kimsenin umurunda değilim” gibi bir hisse kapılmasına müsaade edilmemelidir. Vaat
edilen araç gereçler, çalışma koşulları sağlanmalıdır.
5.1.7. Performans Değerlendirme
Performans değerlendirme gönüllülerin motivasyonunda önemli bir yöntemdir. Performans; bir
işi yapan bireyin, grubun veya kurumun bununla amaçladığı şeyi ne kadar gerçekleştirdiğinin
nicelik ve nitelik olarak ifadesidir. Performanstan bahsedebilmek için hedeflenen bir amaca ve
bu amaca ulaşmak için standartlara ihtiyaç vardır. Bu nedenle performans; amaca yönelik tespit
edilmiş standartlara uygun davranışların gösterilmesi ve hedefe yaklaşma seviyesi olarak
anlaşılmalıdır. Performans ölçümü ile organizasyonun genel olarak ne kadar başarılı olduğu,
toplumun isteklerini karşılayıp karşılayamadığı ve planlanan gelişmelerin gerçekleşip
gerçekleşmediği, kurumun verimliliği, üretkenliği ve etkililiği ölçülerek belirlenmektedir.
Bu değerlendirme bir işveren-çalışan ilişkisi formatında olmamalıdır. Gönüllü destekçi, çalışma
öncesinde kendi beklentilerini ve elde etmek istediği sonuçları da tanımlayabilmeli ve
çalışmasının sonunda bunlara ne derece ulaşabildiğini STK ekibi ile birlikte
değerlendirebilmelidir. Değerlendirme yalnızca yapılması hedeflenen işin ne derece başarıyla
tamamlandığını değil, gönüllü-STK ilişkisinin ne derece verimli yürütüldüğünü, ne kadar
tatmin edici olduğunu, uygulama sırasında yaşanan olumlu ve olumsuz unsurların tahlilini de
kapsamalıdır (URL 18).
STK’ların performans ölçüm ve yönetim sistemi, özel sektörde olduğu gibi finansal ağırlıklı
ölçülen performansa bağlı değildir. Finansal olmayan performans değerlemeler daha ön
plandadır. Dolayısıyla şirketler için kullanılan klasik performans değerleme ölçütlerinden
ziyade STK’ların kendine has performans ölçüm sistemine ihtiyaçları vardır. Gönüllülerin
82
performansı değerlendirilirken birçok ölçüt kullanılabilir: gerçekleştirdiği faaliyetler, bu
faaliyetleri gerçekleştirirken kullandığı yöntemler, halkla ilişkiler becerisi, temsil kabiliyeti,
yeni gönüllü kazandırabilme çabası, sorumlulukları yerine getirme oranı vb. ölçütler
kullanılabilir. Elde edilen çıktılar ile hedefler karşılaştırılarak performans ortaya konur. Bu
çıktılar sadece şirketlerde olduğu gibi maddi değil manevidir.
Gönüllüler şirketlerde olduğu gibi katıldığı bir kurumun gerçekleştirdiği bir faaliyet sonunda
performansının değerlendirileceğini beklemez. Ancak gönüllü açısından değerlendirmenin en
önemli çıktısı manevi doyumu sağlayacak somut olguları görmesini sağlamaktır. Performans
değerlendirme ile yapılan bu geri bildirimler STK'nın yapılan hizmetleri takip ediyor olması
bakımından profesyonellik imajı kazanmasını da sağlar. Bunun yanında kurum açısından
değerlendirildiğinde ise gönüllüyü takip edebilme imkânı sağlar. Böylelikle gönüllünün
görevine uygunluğu, hangi gönüllünün nasıl görevlendirileceği gibi önemli kararların sağlıklı
bir şekilde verilmesi açısından fayda oluşturur. Aynı zamanda gönüllünün eksik olduğu
alanlarda eğitilmesi için de bir fırsat sağlar.
Değerlendirme, STK'nın gönüllülerle daha iyi çalışmasını da sağlar. Örneğin değerlendirmede
çoğu gönüllünün belli bir konuda sorun yaşadığı görülürse, o sorunun çözümü için ek bir eğitim
düzenlenebilir. Değerlendirme sonucunda grup içinde öne çıkan, daha başarılı gönüllülere STK
içinde ek sorumluluklar verilebilir. Değerlendirme toplantısını gönüllüye form doldurtma
üstüne kurmak yerine karşılıklı konuşmak daha etkilidir. Görüşmede temel konular üstüne
odaklanılmalı, hizmeti daha iyi verebilmek ve iş ilişkilerini geliştirmek için öneriler
geliştirilmeli ve paylaşılmalıdır. Gönüllüyü dinlemek ve onun daha iyi hizmet verebilmesi için
beraber neler yapılabileceğini konuşmak iki taraf için de yararlı olacaktır.
Özet olarak, ekiple süreli (periyodik) değerlendirme tarihi belirlenmeli, işleyiş ve kurallar
yönlendirmede (oryantasyon) birlikte oluşturulmalı, kurallar yazılı olarak bulunmalı, düzenli
toplantılarla fikir paylaşımı sağlanmalı ve kayıtlar sık sık güncellenmelidir (URL 18).
83
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Gönüllü yönetimi şu an Türkiye'deki STK'lar için en önemli konudur denebilir. Gönüllü
faaliyetlerinde de maksimum faydanın sağlanması için gönüllülere özgü bir yönetime ihtiyaç
bulunmaktadır. Gönüllü yönetimi klasik anlamda ast-üst ilişkisine dayanan yönetim ilişkisi
değildir. Katı kuralların hâkim olduğu aşırı hiyerarşik bir yönetim gönüllülerin aynı misyon
etrafında görev yapmasını engelleyecektir. Gönüllü yönetimi karşılıklı iletişim ve geri bildirim
temeline oturtulmuş yönetişim anlayışı ile yürütülen bir süreçtir.
Gönüllü yönetimi profesyonel şirket yönetimlerinden çok daha zordur. Gönüllü yöneticileri,
herhangi bir karşılık beklemeksizin, zamanından ve emeğinden fedakârlık yapan kişileri
yönetmek durumundadır. Bu durumun olumlu yanı; herhangi bir zorlama durumu olmaksızın
heyecan ve istekle çalışması, herkesin kendi isteği ile hareket etmesi, resmî olmayan bir ortamın
var olmasıdır. Bu ortam katı bürokratik hantal işleyişlerden çok daha verimli sonuçlar
doğurabilir. Olumsuz açıdan baktığımızda ise; yapılan işlere gönüllülerin, gönül bağı dışında
ücret terfi gibi bir bağla bağlı olmamalarının doğuracağı risklerin olmasıdır. Gönüllü
yönetiminin aşamaları şunlardır: gönüllü kazanma, gönüllü motivasyonu, ödüllendirme ve
onurlandırma, iletişim ve bilgilendirme, başarının sağlanması, güven ortamının oluşturulması
ve performans değerlendirmedir.
84
5. Bölüm Soruları
1. Gönüllü yönetimi ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a) Gönüllü faaliyetlerinde de maksimum faydanın sağlanması için gönüllülere özgü bir yönetime
ihtiyaç bulunmaktadır.
b) Gönüllü yönetimi klasik anlamda ast-üst ilişkisine dayanan yönetim ilişkisi değildir.
c) Katı kuralların hâkim olduğu aşırı hiyerarşik bir yönetim gönüllülerin aynı misyon etrafında
görev yapmasını engelleyecektir.
d) Gönüllü yönetimi karşılıklı iletişim ve geri bildirim temeline oturtulmuş yönetişim anlayışı ile
yürütülen bir süreçtir.
e) Gönüllü yönetimi profesyonel şirket yönetimlerinden çok daha kolaydır.
2. Aşağıdakilerden hangisi gönüllü yönetiminin olumlu yanlarından biri olarak sayılamaz?
a) Herhangi bir zorlama durumu olmaksızın heyecan ve istekle çalışılması
b) Herkesin kendi isteği ile çalışması
c) Resmî olmayan bir ortamın var olması
d) Katı bürokratik hantal işleyişlerden çok daha verimli sonuçlar doğurabilmesi
e) Resmî ve özel sektör kadar hassasiyet ve dikkat gerektirmemesi
3. Gönüllülerin hizmetleri karşılığında elde medecekleri en önemli kazançları nedir?
a) Manevi doyuma ulaşmaları
b) Ödül almaları
c) Beğenilmeleri
d) Arkadaş edinmeleri
e) Para kazanmaları
4. Bir işi yapan bireyin, grubun veya kurumun bununla amaçladığı şeyi ne kadar
gerçekleştirdiğinin nicelik ve nitelik olarak ölçülmesine ne ad verilir?
a) Gönüllü kazanma
b) Gönüllü motivasyonu
c) Ödüllendirme ve onurlandırma
d) Performans
e) İletişim ve bilgilendirme
5. Gönüllülerin performans değerlendirmelerinde özel sektörden en fazla ayrılan değerleme
ölçütü aşağıdakilerden hangisidir?
a) Sorumlulukları yerine getirme performansı
b) Gerçekleştirdiği faaliyetler performansı
c) Halkla ilişkiler becerisi performansı
d) Temsil kabiliyeti performansı
e) Finansal performans
Aşağıdaki boşlukları doldurunuz.
6. …………… aynı zamanda gönüllünün eksik olduğu alanlarda eğitilmesi için de bir fırsat
sağlar.
7. Gönüllülere vaat edilen araç gereçler, çalışma koşulları sağlanmaması ……………
eksikliğine yol açar.
8. Gönüllünün istek ve çalışma arzusunu arttırmak için yapılması gerekenlere gönüllü
…………… denir.
9. Gönüllülere ulaşmak …………… biliminin gerekliliklerine uygun yapılmalıdır.
10. Belirli birtakım amaçlara ulaşmak için başta insan olmak üzere, parasal kaynakları, araç
gereçleri, zaman faktörünü birbiriyle uyumlu ve etkin kullanmaya ......................... denir.
Cevaplar; 1)e 2)e 3)a 4)d 5)e 6)Performans değerlendirme 7)güven 8)motivasyon 9)halkla ilişkiler
10)yönetim
85
6.GÖNÜLLÜ EĞİTİMİ
86
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
6.1. Oryantasyon Eğitimi
6.2. Görevlendirme Öncesi Eğitim
6.3. İş Başında ve Görev Başında Eğitim
6.4.Sürekli Eğitim
87
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
Gönüllü eğitimi ile diğer eğitimler arasında bir fark var mıdır?
Gönüllülerin eğitim aşaması onlara sadece bilgi mi kazandırır?
Eğitimin sürekli olması sizce ne demektir?
Uygulamalı eğitim ile teorik eğitim arasında ne fark vardır?
88
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım
Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
Gönüllü Eğitimi
Gönüllü eğitimi ve diğer
eğitimler arasındaki farkları
kavrar.
Okuma, dinlenme, tartışma,
kütüphane çalışması
Oryantasyon Eğitimi
Görevlendirme öncesi
Eğitim
Gönüllü eğitiminde
başlangıç eğitiminin nasıl
olacağını kavrar.
Okuma, dinlenme, tartışma,
uygulama, kütüphane
çalışması
İş başında ve Görev Başında
Eğitim Sürekli Eğitim
Gönüllü eğitiminde
uygulama ve sürekliliğin
önemini kavrar.
Okuma, dinlenme, tartışma,
uygulama, kütüphane
çalışması
89
Anahtar Kavramlar
Gönüllü eğitimi, Oryantasyon eğitimi, Görevlendirme çncesi eğitim, İş başında ve görev başında
eğitim, Sürekli eğitim
90
Giriş
Bu bölümde gönüllü eğitiminin özellikleri işlenecektir. Gönüllü eğitimi yöntem açısından,
kamu ve özel şirketlerdeki eğitimlerden çok da farklı olmasa da bu eğitimin daha gayri resmî
ve sıcak bir havasının olması gerekir. Eğitilmeden gönüllü faaliyetlerde istihdam edilen bir kişi,
yapılabilecek yanlışlarla olumsuz sonuçlara sebebiyet verebilir. Eğitimi sadece öğrenme değil
aynı zamanda bir kaynaşma ortamı olarak da değerlendirmek gerekir. Afetlerle ilgili
gönüllülerin eğitimi diğer alanlardaki eğitimlerden farklı olarak daha teknik bilgiler
gerektirebilmektedir. İnsan hayatı ile ilgili olduğundan bu eğitim daha özenle yapılmalıdır. Afet
uzmanlarının kullanılacak araç ve gereçleri uygulamalı olarak detaylı bir şekilde öğretmeleri
beklenir.
91
6. GÖNÜLLÜ EĞİTİMİ
Eğitim kurumun etkinlik ve verimlilik açısından mevcut başarısını geliştirmeyi amaçlayan bir
yönetim aracıdır. Eğitim yoluyla bireylerin davranış, bilgi, yetenek ve güdülenmeleri arttırılır.
Gönüllüler, bir konuda STK içinde çalışmaya devam ettikleri yanında farklı konularda da STK
içerisinde çalışmaları mümkündür. Bu süreçte yapacakları faaliyetler üzerine
bilgilendirilmeleri, yönlendirilmeleri gerekebilir. Ayrıca, STK’yı temsil misyonunu da
üstlenebilirler. Tüm bu işlevleri yerine getirebilmeleri için donanım sahibi olmaları ve
eğitilmeleri zaruret arz etmektedir. STK’ya yeni gönüllüler edinme, mevcut bilgi ve becerilerini
geliştirme adına eğitim programlarına dâhil edilmeleri aynı zamanda gönüllülerin STK’ya
aidiyet duymalarını da pekiştirecektir. (Akatay ve Yelkikalan, 2007)
Her gönüllü aynı zamanda görev aldığı kurumu temsil etmektedir. Bu temsili yerine
getirebilmesi her şeyden önce donanımına bağlıdır. Bu donanım da en iyi eğitim yolu ile
kazandırılabilir. Gönüllünün sivil toplum kuruluşu bünyesinde hangi görevle görevlendirileceği
belirlendikten sonra eğitim aşaması başlayacaktır. Eğitim sürecinin profesyonel olması, hem
gönüllünün hem de hizmetin etkinliğini arttıracaktır. Eğitimler gönüllünün iş tanımına uygun,
sahip olması gereken özellikleri kazandıracak, becerilerini arttıracak nitelikte olmalıdır.
Gönüllülerin STK’da çalışmaya başlamadan önce bir eğitimden geçmesi pek çok açıdan yararlı
olur. Eğitimler gönüllünün rol alacağı projeye uygun olarak hazırlanabilir. STK’lar gönüllünün
bilgi birikimine ve kuruluşa destek vereceği konuya bağlı olarak gönüllülerine çeşitli eğitim
olanakları sunmalıdır. Bunun yanı sıra gönüllüler, STK'ya gönül veren bireyler olarak, STK'nın
-başka hedef kileler için- düzenlediği eğitim programlarında öncelikle eğitilmesi gereken
bireylerdir. STK'ya olan bağlılıkları, böyle bir eğitimin en yüksek verimle gerçekleşmesini
sağlayacaktır. STK bünyesindeki uzmanlar, danışmanlar ile gönüllülerin ve STK çalışanlarının
bir araya geleceği ortamlar bilgilenme ve eğitim açısından yararlı olacaktır.
Gönüllü yönetiminin önemli bir parçası olan gönüllü eğitimi, aşağıdaki başlıkları kapsayacak
şekilde tek bir eğitim olarak düzenlenebilir. Eğitim, projeye bağlı olarak bir iki saatten bir kaç
güne, hatta birkaç haftaya kadar sürebilir. İhtiyaca bağlı olarak ayrı başlıklar altında da
verilebilir:
Neden gönüllülük?
Gönüllülerin özellikleri,
Gönüllülerin hak ve sorumlulukları,
Proje tanıtımı (projenin oluşum gerekçesi ve aşamaları, hedefleri, hedef kitle vb.),
92
Proje eğitimi (Ne - Nerede - Ne zaman - Nasıl?),
Proje için gerekli becerileri kazandırmaya yönelik eğitimler (Örneğin; gönüllü
eğitmenlik yapacak ise sınıf yönetimi eğitimi gibi),
Gönüllülük sürecinde karşılaşılabilecek sorunlar ve çözüm önerileri (URL 18).
Eğitim süreci gönüllüler için tam olarak kurumun bir parçası olduğu düşüncesini sağlaması
açısından da önemlidir. Eğitim sürecinin güzel geçmesi gönüllünün kuruma olan bağlılığını ve
motivasyonunu arttıracaktır. Bu eğitimler gönüllülerin kuruma olan aidiyet bağlarını
güçlendirecektir. Sürekli eğitimler ve değerlendirme sayesinde gönüllü, yaptığı işin
ciddiyetinin farkına varır ve aynı ölçüde özen gösterir. Böylece gönüllüler profesyonel bir
sürecin içinde olduğunu hissedecek ve daha ciddi davranmaya başlayacaktır.
Eğitim sürecinin bir başka yararı gönüllüler arasında etkileşimi arttırarak onların bir birbirlerini
tanımalarını sağlamak olacaktır. Karşılıklı etkileşim motivasyonu arttıracaktır. Ayrıca eğiticiler
bu süreçte gönüllüleri yakından tanıma fırsatı bulacak ve onların istihdam ve görev tanımlarının
en iyi olmasını sağlayabileceklerdir.
Bu eğitimler genel olarak dört başlık altında incelenebilir.
6.1. ORYANTASYON EĞİTİMİ
Oryantasyon eğitimi gönüllülerin kuruma uyum eğitimidir. Gönüllünün kuruma ilk geldiği ve
kurum hakkında ilk bilgi elde ettiği dönemdir. Gönüllülerin ihtiyaç duyacağı kuruma ve ilgili
çalışmalara ait ön bilgilerin verildiği çalışma ortamının tanıtılması faaliyetidir. Gönüllü,
STK'ya destek vermeye başladığında, hem STK hem de gönüllünün görev alacağı program,
gönüllü koordinatörü tarafından anlatılmalıdır.
Bu süreçte kurumun gönüllülere tanıtımı yapılır ve oryantasyon sürecinin sonucunda
gönüllünün kurumu ve kurumun hedeflerini benimsemesi beklenir. Bu açıdan oryantasyon
aşaması oldukça önemlidir ve bu aşamanın iki taraflı olarak, yani hem STK açısından hem de
gönüllü açısından verimli olarak geçirilmesi çok önemlidir. Bu sürecin iyi değerlendirilmesi,
kurum içindeki sonraki aşamaların daha rahat gerçekleşmesini ve verimliliğin maksimum
seviyeye ulaşabilmesini sağlayabilir. Oryantasyon programı sivil toplum kuruluşu bünyesinde
olan herkes için gerçekleştirilmektedir.
Gönüllüler açısından değerlendirildiğinde, oryantasyon programının etkili bir şekilde
gerçekleştirilmesi kurum hakkında oluşacak ilk izlenimin olumlu olması için önem teşkil
etmektedir. Aynı zamanda bu süreç gönüllülerin kuruma alışma aşamasını da oluşturacaktır.
Bunun yanında kurum yöneticileri de bu süreçte gönüllüleri ilk kez yakından tanıyıp,
93
gözlemleme imkanına sahip olacaktır. Bu durum gönüllülerin uygun görevle
görevlendirilmeleri açısından pozitif bir kazanç elde etmeyi sağlayabilir. Böylelikle bireyler
gerekli eğitimlere yönlendirilebilirler. Bu yüzden oryantasyon süreci iyi yönetilmelidir.
(Güngör ve Çölgeçen, 2013)
İlk imaj her zaman önemlidir. Oryantasyon eğitiminde daha çok olumlu örnekler ön plana
çıkarılmalıdır. Bu program karşılıklı etkileşim içerisinde gönüllünün de katılımını sağlayacak
şekilde yapılmalıdır. Gönüllüleri tanımak bu eğitim de kısmen mümkün olacaktır. Gönüllülerin
daha sonraki görevlendirmelerinde uygun bir görev verilebilmesi için bu eğitim
değerlendirilebilir.
Oryantasyon eğitiminde kurum akıllarda herhangi bir soru kalmayacak şekilde detaylı olarak
tanıtılmalıdır. Bu tanıtımda şu konular yer alabilir: kurumun geçmişi, misyonu ve vizyonu,
amaçları, organizasyon yapısı, profesyonel ekip ve çalışma arkadaşları, gönüllü programın
politikaları ve prosedürleri, gerçekleştirilen gönüllü hizmetler, gelecek planları, diğer
kuruluşlarla iş birlikleri. Ayrıca gönüllünün yararlanacağı el kitabı, cd gibi araçlar varsa bunlar
gönüllülere verilmelidir.
Şekil 6.1 Toplumsal kapasitenin geliştirilmesi ve toplum eğitimleri (URL 20)
6.2. GÖREVLENDİRME ÖNCESİ EĞİTİM
Gönüllülere ulaşma ve gönüllülerin kuruma oryantasyonu aşamalarının ardından bir diğer
önemli olan aşama, görevlendirme aşamasıdır. Bu eğitim; görevlendirileceği iş ve işle ilgili
gerekli bilgilerin verilmesi, gönüllülerin kullanacağı ofis, araç ve gereçlerin tanıtımı
konularıdır. Gönüllülere yapacakları işlerde yararlanacakları malzeme, araç ve gerecin
kullanılmasının öğretilmesidir. Bu süreç gönüllünün kurumu tanımasının yanında kurum
içerisinde hangi görevi yapacağı, hangi sorumluluklara sahip olacağı ve hangi süreçlere dâhil
94
olması gerektiği ile ilgili aşamayı oluşturmaktadır. Gönüllü olanlar için iş tanımlarının neler
olduğu açıklanır. Görev alacak gönüllüler kendi iş tanımlarının neler olacağını önceden görme
imkânına kavuşurlar.
Buradaki en önemli sorun kime hangi görevin verileceğidir. Bu çift taraflı bir süreçtir. Öncelikle
gönüllüler istediği hizmette çalışma hakkına sahiptirler. Bu husus göz önünde bulundurularak
gönüllünün eğitimi, sahip olduğu deneyimi, bilgi ve becerileri değerlendirilir. Ama gönüllü
özelliklerine daha az uygun bir görev talep edebilir. Bu süreçte göreve uygun bireyin doğru
yönlendirilmesi çok önemlidir. İlk önce bu durumun neden kaynaklandığı tespit edilmelidir.
Görev hakkında yeterli bilgiye sahip olmamaktan kaynaklanıyor ise bilgilendirme ile bu
durumu düzeltmek mümkündür. Ama gönüllü bilgili ve bir görevde ısrar ediyor ise,
yapabileceği konusunda biraz da olsun kanaat oluşmuşsa o görevi vermek gerekir. Çünkü
gönüllülerin nitelikleri kadar ilgi alanları da önemlidir. Her şeyden önce yaptığı iş gönüllü için
anlamlı olmalıdır. Gönüllü kendisi için anlamlı olduğuna inandığı işi yapıyorsa, yaptığı iş
sonucunda elde etiği çıktılar, onun doyum sağlamasını sağlayacaktır. Böylelikle gönüllünün
yaptığı hizmet daha kaliteli hâle gelecektir ve hem görevin sürdürülebilirliği artacak hem de
kurum ile gönüllü arasında bağ artacaktır. Bu açıdan gönüllünün görevlendirilme ve seçim
süreci çok önemlidir ve iyi bir planlama sonrasında gerçekleştirilmesi gereken bir aşamadır.
Tam tersi olarak gönüllüler rastgele seçilir ve herhangi bir işe yönlendirilirse bu durum da olumsuz
sonuçlanabilir. Aynı zamanda bu durum gönüllüye de yansıyabilir. Böylelikle gönüllü tamamen
kaybedilebilir. Bunun için gönüllülere bütün özellikleri değerlendirilerek, ilgili oldukları ve anlamlı
olan işler verilmeli ama bu işteki denge de göz ardı edilmemelidir.
Görevlendirme öncesi eğitimde dikkat edilmesi gereken bir başka nokta, gönüllülerin hizmet
verecekleri hedef kitleyi tanımalarıdır. Bu özellikle dezavantajlı gruplara yönelik eğitimlerde
çok önem arz eder. Yani “sağlık için spor” derneğinde görev alan bir kişi ile “yetim ve öksüzlere
yardım” derneğinde yer alan bir gönüllü aynı donanımda olmamalıdır. Yetim ve öksüzlere
yardım derneğindeki gönüllü bu dezavantajlı grupta bulunan bireylerin özelliklerini ve
hassasiyetlerini daha iyi bilmek zorundadır. Gönüllülere hizmet verdiği grubun yani yetim ve
öksüzlerin psikolojisi yetim ve öksüzlere yönelik politikalar ve yetim ve öksüzlerin sahip
olduğu ve sahip olması gereken hakları ve onlara nasıl hizmet sunacağı ile ilgili detaylı bilgiler
verilmelidir.
95
6.3. İŞ BAŞINDA VE GÖREV BAŞINDA EĞİTİM
“Görev başı eğitimi” ile “iş başı eğitimi” anlam olarak aynı manayı ifade etse de kapsam olarak
aynı şeyler değildirler. İş başı eğitimi; o gün iş başı yapmadan önce 10- 15 dakikalık bir
eğitimdir. Görev başında eğitim ise uygulamalı eğitimdir. Gönüllünün görevini icra ederken bir
taraftan da görevi ile ilgili bilgiler edinmesini sağlayan eğitim sistemidir. Gönüllü bir yandan
işini yaparken, diğer yandan eğitim alır. Bu sayede görevini daha iyi yapabilecek çeşitli
taktikleri öğrenir ve uygulamalı eğitim eksikliklerini giderir.
6.4. SÜREKLİ EĞİTİM
Eğitim faaliyetlerinin başarıya ulaşabilmesi için bu eğitimlerin sürekli olması gerekir. İlk
göreve başlama esnasında verildiği gibi sonrasında da devamlı olmalıdır. Bütün eğitimlerde
olduğu gibi eğitimin çift taraflı etkileşim içinde olması başarıyı arttıracaktır. Sürekli eğitim aynı
zamanda bir telafi eğitimidir. Özellikle iş başındaki eğitimde başarısızlık durumunda
gönüllünün telafi eğitimine tabi tutulması böylece sağlanmış olur. İmkân var ise verilen
eğitimlerin gerçek olaylarda denenmesinden önce, tatbikatlar ve nazari uygulamalarla test
edilmeleri, istenilen başarının elde edilmesini arttıracaktır.
Şekil 6.2 Toplumsal kapasitenin geliştirilmesi ve toplum eğitimleri (URL 20).
Kaynak İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi(İSMEP)
kapsamında yayınlanan Rehber Kitaplar. Haziran 2014, İstanbul
96
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Gönüllü eğitimi diğer eğitimlerde olduğundan çok da farklı değildir. Her gönüllü aynı zamanda
görev aldığı kurumu temsil etmektedir. Bu temsili yerine getirebilmesi her şeyden önce
donanımına bağlıdır. Bu donanım da en iyi eğitim yolu ile kazandırılabilir. Eğitimler
gönüllünün iş tanımına uygun, sahip olması gereken özellikleri kazandıracak, becerilerini
arttıracak nitelikte olmalıdır.
Eğitim süreci gönüllüler için tam olarak kurumun bir parçası olduğu düşüncesini sağlaması
açısından da önemlidir. Eğitim sürecinin güzel geçmesi gönüllünün kuruma olan bağlılığını ve
motivasyonunu arttıracaktır. Eğitim sürecinin bir başka yararı gönüllüler arasında etkileşimi
arttırarak onların bir birbirlerini tanımalarını sağlamak olacaktır. Gönüllü eğitiminin aşamaları
şunlardır.
Oryantasyon eğitimi; gönüllülerin kuruma uyum eğitimidir. Görevlendirme öncesi eğitim;
görevlendirileceği iş ve işle ilgili gerekli bilgilerin verilmesi, gönüllülerin kullanacağı ofis, araç
ve gereçlerin tanıtımı konularıdır. İş başında ve görev başında eğitim: İş başı eğitimi; o gün iş
başı yapmadan önce 10-15 dakikalık bir eğitimdir. Görev başında eğitim ise uygulamalı
eğitimdir. Sürekli Eğitim; eğitimin her zaman devam etmesidir. Eğitim faaliyetlerinin başarıya
ulaşabilmesi için bu eğitimlerin sürekli olması gerekir. Sürekli eğitim aynı zamanda bir telafi
eğitimidir.
97
6. Bölüm soruları
1. Aşağıdakilerden hangisi gönüllü eğitimi açısından doğru kabul edilemez?
a) Gönüllü donanımı da en iyi şekilde eğitim yolu ile kazandırılabilir.
b) Eğitim gönüllünün motivasyonunu arttırır.
c) Eğitim gönüllünün temsil kabiliyetini arttırır.
d) Eğitim gönüllünün kuruma olan bağlılığını arttırır.
e) Bütün gönüllüler aynı eğitime tabi olmalıdır.
2. Gönüllü iş eğitimi hangi aşamadan sonra başlar?
a) Gönüllü kuruma geldikten sonra
b) Gönüllü kuruma üye olduktan sonra
c) Gönüllünün iş tanımı belli olduktan sonra
d) Gönüllü ile tanışıldıktan sonra
e) Araç ve gereçler tanındıktan sonra
3. Aşağıdakilerden hangisi gönüllülerin kuruma uyum eğitimidir?
a) Görevlendirme öncesi eğitim
b) İş başında ve görev başında eğitim
c) Oryantasyon
d) Sürekli eğitim
e) Araç gereç eğitimi
4. Aşağıdakilerden hangisi aynı zamanda bir telafi eğitimidir?
a) Görevlendirme öncesi eğitim
b) Sürekli eğitim
c) İş başında ve görev başında eğitim
d) Oryantasyon
e) Araç gereç eğitimi
5. 5) Aşağıdakilerden hangisi o gün iş başı yapmadan önce 10-15 dakikalık bir
eğitimdir?
a) Görevlendirme öncesi eğitim
b) Sürekli eğitim
c) İş başında ve görev başında eğitim
d) Oryantasyon
e) Teorik eğitimi
Aşağıdaki boşlukları doldurunuz.
6. Bütün eğitimlerde olduğu gibi gönüllü eğitinde de eğitimin …………… etkileşim
içinde olması başarıyı arttıracaktır.
7. Eğer imkân var ise verilen eğitimlerin gerçek olaylarda denenmesinden önce,
…………… uygulamaları ile test edilmeleri, istenilen başarının elde edilmesini
arttıracaktır.
8. Gönüllüler istediği ………….. çalışma hakkına sahiptirler.
9. Gönüllüye kurumu tanıtma ve kurum hakkında ilk bilgi verme ………….
Eğitimidir.
10. İlk imaj …………… eğitimi ile verilir.
Cevaplar; 1)e 2)c 3)c 4)b 5)c 6)karşılıklı 7)tatbikat 8)iş-hizmet 9)oryantasyon 10)oryantasyon
98
7. GÖNÜLLÜLÜĞÜ YAYGINLAŞTIRMAYA ÇALIŞAN BAZI
ÖRGÜTLER
99
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
7.1. Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Programı
7.2. Avrupa Gönüllü Hizmeti (AGH/EVS)
7.3. Özel Sektör Gönüllüleri Derneği (ÖSGD)
7.4. Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG)
7.5. Ulusal Gönüllülük Komitesi
100
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
Gönüllülüğü yaygınlaştırmaya çalışan örgütlerin amacı ne olabilir?
Gönüllülüğü yaygınlaştırmaya çalışan örgütlerin sağladıkları imkânlar nelerdir?
Gönüllülüğü yaygınlaştırmaya çalışan örgütler hangi kurum ve kuruluşlara rehberlik
etmektedirler?
101
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım
Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
Gönüllüğü
yaygınlaştırmaya çalışan
bazı dernekler
Gönüllülüğü yaygınlaştırmaya
çalışan derneklerin gönüllü
eğitimi ve diğer eğitimlerini ve
sağladıkları imkanları öğrenir.
Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması,
ziyaret etmek
Birleşmiş Milletler
Gönüllüleri Programı
Avrupa Gönüllü Hizmeti
(AGH/ EVS)
Gönüllülüğü yaygınlaştırmaya
çalışan uluslararası örgütleri
tanır.
Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması,
ziyaret etmek
Özel Sektör Gönüllüleri
Derneği (ÖSGD) Toplum
Gönüllüleri Vakfı (TOG)
Ulusal Gönüllülük
Komitesi
Gönüllülüğü yaygınlaştırmaya
çalışan ulusal örgütleri tanır.
Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması,
ziyaret etmek
102
Anahtar Kavramlar
Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Programı, Avrupa Gönüllü Hizmeti (AGH/EVS), Özel Sektör
Gönüllüleri Derneği (ÖSGD), Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG), Ulusal Gönüllülük Komitesi.
103
Giriş
Bu bölümde gönüllü ulusal ve uluslararası gönüllülüğü yaygınlaştırmaya çalışan kuruluşlar
işlenmektedir. Toplumların gönüllülük faaliyetlerini geliştirmeye çalışan bu örgütlerin amacı
hem toplumsal ihtiyaçların giderilmesini sağlamak hem de daha demokratik ortamın
oluşmasına katkıda bulunmaktır. İnsanların gönüllülük bilinci kazanması daha kolay ve daha
iyi organize olabilmelerini sağlayacaktır. Afet uzmanlarının gönüllülüğü yaygınlaştırmaya
çalışan örgütlerle iş birliği içinde olması ve verdikleri gönüllü eğitimlerinde bireyleri
yararlandırmaları faydalı olacaktır.
104
7. GÖNÜLLÜLÜĞÜ YAYGINLAŞTIRMAYA ÇALIŞAN BAZI
KURUMLAR
7.1. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÖNÜLLÜLERİ PROGRAMI (BMG)
Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Programı (BMG) dünya çapında barış ve kalkınmaya
gönüllülük yoluyla katkı sağlayan Birleşmiş Milletler kuruluşudur. BMG tüm insanların
gönüllü katılımı için fırsatları geliştirmeye çalışmakta, gönüllülüğün çeşitliliğini ve özgür irade,
bağlılık, sorumluluk ve dayanışma gibi değerlerini devam ettirmeyi amaçlamaktadır.
BMG’nin görev çerçevesi, 1970’de kurulmasından bu yana değişip gelişmiştir. Başlangıçta
kuruluşun görevi, BM birimlerine destek sağlayan nitelikli gönüllüleri kabul etmek,
yerleştirmek ve idare etmekti. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1976’da verdiği bir kararla
BMG’nin görev çerçevesi gençlerin kalkınmadaki rolünün geliştirilmesi yönünde
genişletilmiştir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2001 yılında BMG’nin rolünü daha da
geliştirmiş, gönüllülük bilincinin artırılması ve Binyıl Kalkınma Hedefleri doğrultusunda
gönüllülüğün taşıdığı potansiyelden yararlanmak amacıyla gelişmekte olan ülkelere teknik iş
birliği sağlanması konularında BM’nin odak noktası hâline getirmiştir.
1971’den bu günümüze, 30.000 kadar BM gönüllüsü 140 civarında ülkede çalışmıştır. Bunların
yaklaşık %70’i gelişmekte olan ülkelerin vatandaşlarıyken, geriye kalan %30’u ise
sanayileşmiş ülke vatandaşlarıdır. BM gönüllülerinin üçte biri kendi ülkelerinde hizmet
verirken, geri kalanları uluslararası görevleri yerine getirmektedir. BMG ayrıca online internet
üzerinden kalkınma örgütlerine danışmanlık ve çeşitli hizmetler sağlayan binlerce gönüllü ile
doğrudan bağlantı kurulmasını sağlayan çevrimiçi (online) gönüllülük hizmetini işletmektedir
(URL 22).
BM gönüllüleri hükûmetler, toplum tabanlı girişimler, insani yardım ve rehabilitasyon, insan
haklarına destek, seçim ve barışın inşası alanları gibi konularda faaliyetlerde bulunmaktadırlar.
BM gönüllüleri uluslararası ve ulusal diye ayrılır. Uluslararası BM Gönüllüleri, kendi ülkeleri
dışındaki ülkelerde görev alırlar. Kalkınma programlarına özel girdiler sağlamaları amacıyla ve
barışı koruma, insani yardım ve BM-destekli seçim süreçleri alanlarında istihdam edilirler.
Ulusal Birleşmiş Milletler Gönüllüleri kendi ülkelerinde hizmet verirler dolayısıyla sadece
Türk gönüllüler Türkiye'deki ulusal görevlere başvurabilirler. İnisiyatifler geliştirerek ulusal
kapasiteyi geliştirirler. Yerel halk ve uluslararası organizasyonlar arasında aktif rol alırlar. Tüm
görevler tam zamanlı olup Birleşmiş Milletler Gönüllüsü, belirli bir görevde sınırlı bir zaman
için hizmet verir. Bir görev dört yıl sürebilir fakat genellikle başlangıçta bu süre 6-12 aydır.
105
Birleşmiş Milletler Gönüllüleri ihtiyaca göre ilgili herhangi bir kuruluşta görev alabilirler. Şu
anda Birleşmiş Milletler Gönüllüleri BM Kalkınma Programı, BM Mülteciler Yüksek
Komiserliği, Gıda ve Tarım Örgütü, Düşler Akademisi (STK), Youth for Habitat (STK) ve
Uluslararası Göç Örgütü‘nde hizmet vermektedir (URL 22).
Şekil 7.1 Birleşmiş Milletler Gönüllüleri (URL 22)
http://www.tr.undp.org/content/turkey/tr/home/ourwork/partners/un-volunteers/how-to-
volunteer/online-volunteers/
Merkezi Almanya’nın Bonn şehrinde bulunan BMG, yaklaşık 130 ülkede faaliyetlerini
sürdürmektedir. 86 ülkede Saha Birimi bulunan BMG, dünyanın her yerinde Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı (UNDP) ofisleri aracılığıyla temsil edilmekte ve UNDP Yönetim
Kurulu’na bağlı bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Programı’nın (BMG) odağında
kalıcı gelişme ve barış çalışmaları bulunuyor.
BM gönüllüsü olmak için en az 25 yaşında olup aşağıdaki niteliklere sahip olmak
gerekmektedir:
Üniversite veya yüksekokul mezunu olmak,
Gönüllü faaliyette bulunulacak alanda en az iki yıllık iş tecrübesine sahip olmak,
BMG’de kullanılan İngilizce, Fransızca veya İspanyolca dillerinden birini iyi derecede
bilmek
Bunlara ek olarak aşağıdaki özellikler de belirleyici olmaktadır:
106
Gönüllülük değerlerine ve ilkelerine bağlılık,
Çok kültürlü bir ortamda çalışabilme,
Zor yaşam şartlarına uyum sağlayabilme,
Güçlü insan ilişkileri ve kurumsal ilişki kurabilme
Gelişmekte olan ülkelerde önceden edinilmiş gönüllülük veya iş tecrübesine sahip
olmak.
7.2. AVRUPA GÖNÜLLÜ HİZMETİ (AGH/EVS)
Bir sivil toplum kuruluşu ve yerel topluluk için sosyal içerikli projelerde çalışmayı içerir.
Avrupa Gönüllü Hizmeti (AGH), Avrupa Birliği (AB) ve aday ülkelerinin sivil toplum
kuruluşlarında, 2-12 aylık süreler içerisinde, 18-30 yaş arasındaki bütün genç bireylerin
katılabileceği bir gönüllülük programıdır. İmkanları kısıtlı (sosyo-ekonomik, kültürel ya da
coğrafi bakımdan daha düşük imkanlara sahip kesimlerden gelen ya da engelli/özel gereksinimi
olan) gençler 2-8 hafta arasında kısa süreli olarak bu programa katılma hakkına sahiptir. Engelli
genç yalnız başına gidebilecek durumda değilse refakatçisinin masrafları da tamamen
karşılanır. AGH’nin amacı, sivil toplum kuruluşlarındaki gönüllü hizmetlere genç bireylerin
katılımını desteleyerek kültürler arası diyaloğun gelişimini sağlamaktır.
Şekil 7.2 Avrupa Gönüllü Hizmeti etkinlikleri kapsamında geliştirilen Afiş (URL 23)
AGH projeleri, Avrupa Birliği Bakanlığı AB Gençlik ve Eğitim Programları Merkezi
Başkanlığının (Erasmus) Gençlik Programı içerisinde yer alan bir programdır. AGH
kapsamında gönüllülere aktiviteleri süresince yiyecek, barınma, dil eğitimi (ülkede konuşulan
107
dil), yerel ulaşım, sigorta, bireysel bakım konularında destek verilmektedir. Bunların dışında
gönüllüler, her ülkenin ekonomik durumuna göre belirlenen bir cep harçlığı almaktadırlar.
Yabancı dil bilgisi, üniversite eğitimi gibi hiç bir şart aranmamaktadır. Gönüllünün gitmek
istediği ülkenin dilini ya da İngilizceyi temel düzeyde bilmesi iletişim problemi yaşanmasını
engelleyecektir. Fakat yabancı bir ülkeye gidildiğinde ortak dilin genellikle İngilizce olduğu
unutulmamalıdır. Bu nedenle temel düzeyde İngilizce bilmek gönüllünün yapılacak
eğitimlerde, toplantılarda vb. çalışmalarda rahat iletişim kurmasını sağlayacaktır.
Gönüllülerin ilgi alanına en yakın projeyi seçmeleri, projelerinde çalışmaları sürecinde kendi
motivasyonları açısından önemlidir. AGH projelerinde gönüllüler, günde en fazla 3,5 saat
çalışmaktadır ve haftada iki gün tatil yapmaktadır. Ayrıca gönüllünün haftalık izinlerinin
dışında iki gün aylık izin hakkı vardır. Dil kursu saatleri, çalışma saatleri içerisinde sayılır.
Şekil 7.3 Eurodesk: Gençler için eğitim ve gençlik alanlarındaki Avrupa fırsatları ve gençlerin Avrupa
faaliyetlerine katılımı hakkında bilgi sağlayan Avrupa Bilgi Ağı (URL 24).
AGH’de ev sahibi, gönderen ve koordinatör kuruluş olmak üzere üç farklı kuruluş tanımlaması
vardır. Kuruluşların AGH projeleri yapmak için bu tanımlamaları/akreditasyonu almaları
gerekmektedir. Bu nedenle ülkelerindeki Ulusal Ajans’a başvuru yaparlar. Yapılan başvurular
Ulusal Ajans tarafından değerlendirilir. Kabul edilen (akredite) başvurular internetteki veri
tabanına kaydedilir. Gönüllüler, http://europa.eu linkinden bu veri tabanına ulaşarak ev sahibi
kuruluşu ve gönderen kuruluşu bulabilirler. Veri tabanında ülkeye, şehre, kuruluş ismine ve
108
proje temasına göre arama yapılabilir. Gönüllüler, proje başvurularını yaparken Europass
düzeyinde bir cv ve kişisel özelliklerini, gönüllülük algılarını, neden AGH yapmak istediklerini
anlatan bir motivasyon mektubu yazarak ev sahibi kuruluşlara, Gönderen Kuruluşlarını
haberdar ederek e-posta gönderebilirler. AGH başvurularında hiç bir Gönderen Kuruluş
gönüllülerden başvuru ücreti alamaz. Gönüllülerin, AGH Programına katılabilmesi için
öncelikle gönderen kuruluşuna başvurmuş olması gerekmektedir.
Şekil 7.4 Avrupa Gönüllü Hizmeti Gençlik Programı Logosu (URL 25).
7.3. ÖZEL SEKTÖR GÖNÜLLÜLERİ DERNEĞİ (ÖSGD)
Özel Sektör Gönüllüleri Derneği (ÖSGD), 2002 yılında kurulmuş, 2003 Temmuz ayında
düzenlenen lansman toplantısı ile faaliyetlerine başlamıştır. Özel Sektör Gönüllüleri Derneği,
Kurumsal Gönüllülük Programları’nı yapılandırmak ve proje uygulamak konusundaki
uzmanlığını özel sektör ile paylaşmaktadır. Amacı: özel sektörün insan kaynağını
değerlendirerek gönüllülük yoluyla sivil topluma katkıda bulunmaktır. ÖSGD, toplum ve özel
sektör arasında dinamik bir ilişki yaratmayı, özel sektörde gönüllülüğün yayılmasına önderlik
etmeyi ve toplumsal problemlerin saptanmasında ve çözümünde sivil toplum kuruluşları ile
doğru iş birliği yapmayı amaçlamaktadır. Kurumsal Gönüllülük Programlarını yapılandırmak
ve proje uygulamak konusundaki uzmanlığını özel sektör ile paylaşmaktadır. Derneğin ana
hedefi, şirketlerde gönüllülüğün sürdürülebilir ve sistematik bir çerçevede yürütülmesi, bütün
çalışanların hayatlarına dokunmasıdır.
ÖSGD, ilgili birimler ile görüşerek özel şirketleri uygun sosyal sorumluluk projelerine
yönlendirip, kuruma özel projeler geliştirerek şirketlerin ve çalışanların topluma katkıda
bulunmalarını sağlamaktadır. Bu amaçla Özel Sektör Gönüllüler Derneği, pek çok sivil toplum
örgütü ve şirket arasında köprü görevini de üstlenmektedir.
109
Şekil 7.5 Özel Sektör Gönüllüler Derneği Eğitimleri(URL 26).
ÖSGD, ülkemizdeki STK’ların gelişmesi için yetişmiş insan kaynağının STK’lara
yönlendirilmesini hedefliyor. Temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye geçişin en önemli
aracı gelişmiş ve uzmanlaşmış sivil toplum kuruluşlarıdır.
Özel Sektör Gönüllüler Derneği’nin (ÖSGD) misyonu, özel sektörün insan kaynaklarını ve
uzmanlığını değerlendirerek gönüllülük yoluyla sivil topluma katkıda bulunmaktır. ÖSGD, bu
misyon doğrultusunda çalışarak:
Toplum ve özel sektör arasında dinamik bir ilişki yaratmayı,
Şirketler arasında gönüllülük kavramının yayılmasına önderlik etmeyi, ve
Toplumsal ihtiyaçların saptanması ve çözümünde sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği
yapmayı hedefliyor (URL 27).
Çalışanlarının gönüllü olarak topluma katkısı olan çalışmalarda bulunması ve gönüllülüğün
kurum kültürüne yerleştirilmesi ile gönüllü faaliyeti yapmak isteyip fırsat bulamayan çalışanlar
topluma katkı sağlayabilmekte, çalışanlar toplumsal sorunların çözümlerinde sorumluluk alma
bilincini edinmekte, Türkiye'de gönüllülük kavramı gelişmekte ve iyi uygulama örnekleri
artmaktadır.
Şirket çalışanlarının topluma değer katacak projelerde gönüllü katılımlarını destekleyerek şirket
çalışanlarının sivil toplum kuruluşları ile yaratıcı projeler geliştirebilmelerini sağlamakta, özel
sektörde gönüllülük ağının büyümesine katkıda bulunmaktadır (URL 26).
7.4. TOPLUM GÖNÜLLÜLERİ VAKFI (TOG)
Toplum Gönüllüleri, gençliğin enerjisini toplumsal faydaya dönüştürmeyi amaçlayan bir
değişim ve dönüşüm projesidir. Gençlerin öncülüğünde ve yetişkinlerin rehberliğinde
toplumsal barış, dayanışma ve değişimi amaçlar. Toplum Gönüllüsü gençler, üniversitelerinde
110
kulüp, topluluk veya grup olarak örgütlenerek, belirledikleri ihtiyaçlara göre “sürdürülebilir
sosyal sorumluluk projelerini hayata geçirirler. Bu projeler, sadece topluma katkı sağlamakla
kalmazlar, asıl önemlisi gençlerin, aktif birer yurttaş olmalarını sağlar ve kişisel gelişimlerini
desteklerler (URL 28).
Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) 2002’de kurulmuştur. Vakıf, gençlerin gönüllü olarak sosyal
sorumluluk çalışmalarına katılmasını sağlayarak kişisel gelişimlerine katkıda bulunmaktadır.
Faaliyetleri şu şekilde sıralanabilir:
Gönüllülük, sivil toplum, proje yönetimi, ekip çalışması, iletişim, insan hakları, sosyal haklar,
cinsel sağlık üreme sağlığı, ekolojik okuryazarlık ve örgüt yönetimi gibi konularda eğitmen
eğitimleri ve diğer akran eğitimlerini gerçekleştirmektedir. Gençlerin toplumsal sorunlara
yönelik fikirlerini projelere dönüştürmelerine destek olup, finansman yaratmalarına destek
olmaktadır. Üniversite öğrencilerinin ihtiyaçlarının kamusal düzeyde bilinirliğini arttırmaya
yönelik araştırmalar ve temaslar yapmaktadır.
İlişkide olduğu üniversite kulüplerine yerel ihtiyaca yönelik yüz yüze destekler sunmaktadır.
Gençlere burs ve staj imkânları sağlamaktadır. Gençlerin ve örgütlenmelerinin birbirlerinden
öğrenmelerinin desteklemek amacıyla gençlerin hareketliliğini artırıcı öğrenme ortamları
yaratmaktadır.
2014 yılında, Türkiye’nin dört bir yanından 53.159 gencin katılımıyla 1.378 yerel, ulusal ve
uluslararası sosyal sorumluluk projesi/etkinliği/kampanyası ve 353 eğitim gerçekleştiren
Toplum Gönüllüleri, yerel kaynağı da harekete geçirerek yerel halkın katılımını sağlamaktadır.
7.5. ULUSAL GÖNÜLLÜLÜK KOMİTESİ (UGK)
Ulusal Gönüllülük Komitesi Türkiye’de gönüllülüğün tanınması, güçlendirilmesi ve
yaygınlaştırılmasını amaçlayan ve BM tarafından desteklenen bir oluşumdur. 2013 Yılı Mayıs
ayında kurulmuştur. Gönüllülüğün tanınması gibi ortak bir amaç doğrultusunda gönüllülük
alanındaki aktörleri bir araya getirerek, işbirliğini desteklemeyi ilke edinmiş bir bir organdır.
Komitenin daimi sekreteri Birleşmiş Milletler Gönüllüleri’dir.( UNV ) Her yıl komite üyeleri
arasındaki STK yöneticileri tarafından Genel Sekreterlik belirlenir ve daimi hedef ile amaçlar
doğrultusunda çalışmalar sürdürülür (URL 29).
Ulusal Gönüllülük Komitesi şu an eğitim, gençlik, çevre ve kalkınma gibi farklı alanlarda
çalışan sivil toplum kuruluşları, kamu kurumları ve BM temsilcilerinden oluşmaktadır.
Komitede 20’den fazla kurum bulunmaktadır. Komite, gönüllülüğün tanınmasını,
güçlendirilmesini ve yaygınlaştırılmasını destekleyen stratejik bir danışma organı olarak
111
hareket etmektedir. Ulusal Gönüllülük Komitesi, vatandaşlar ve politika yapıcılar nezdindeki
gönüllülük ve onun bireyler ve toplumların refahı adına yaptığı katkılar konusunda farkındalığı
artırmada önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye’de gönüllülüğü teşvik etmek adına aktif olarak
öncülük yapacak stratejik bir danışma organı olarak çalışmaktadır.
Şekil 7.6 Ulusal Gönüllük Komitesi afiş (URL 30)
Ulusal Gönüllülük Komitesinin amaçları şu şekilde özetlenebilir:
Toplumun her kesiminde gönüllü katılımın arttırılmasına ve gönüllülüğün
yaygınlaştırılmasına katkı sağlamak,
Gönüllülüğü destekleyecek politikaların oluşturulmasına ve yasal çerçevenin
iyileştirilmesine katkı sağlamak,
Gönüllülüğe ilişkin görünürlüğün, toplumsal farkındalığın ve desteğin arttırılmasına
katkı sağlamak,
Gönüllülerin çalışma koşullarının, gönüllülerin hakları doğrultusunda iyileştirilmesine
katkı sağlamak,
Gönüllülük alanında faaliyet gösteren aktörlerin gönüllülerle çalışma kapasitelerinin
arttırılmasına katkı sağlamak,
Gönüllülük alanında sektörler arası iletişim ve iş birliğinin geliştirilmesine katkıda
bulunmak,
Gönüllülük alanında veri toplanmasını, araştırma yapılmasını, yayın hazırlanmasını ve
bu amaç doğrultusunda farklı paydaşların iş birliği yapmasını teşvik etmek amacıyla
faaliyet yürütmek.
112
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Ulusal ve uluslararası bazı kurumlar gönüllülüğün yaygınlaşması için faaliyetlerde
bulunmaktadırlar. Bunlar içerisinde en başta gelen Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Programıdır
(BMG). Dünya çapında barış ve kalkınmaya gönüllülük yoluyla katkı sağlayan Birleşmiş
Milletler kuruluşudur. Yine Avrupa Gönüllü Hizmeti (AGH); Avrupa Birliği ve aday
ülkelerinin sivil toplum kuruluşlarında, 2-12 aylık süreler içerisinde, 18-30 yaş arasındaki bütün
genç bireylerin katılabileceği bir gönüllülük programıdır.
Özel Sektör Gönüllüleri Derneği (ÖSGD) ulusal bazda, 2002 yılında kurulmuş bir dernektir.
Amacı: Özel sektörün insan kaynağını değerlendirerek gönüllülük yoluyla sivil topluma katkıda
bulunmaktır.
Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) da 2002’de kurulmuştur. Vakıf, gençlerin gönüllü olarak
sosyal sorumluluk çalışmalarına katılmasını sağlayarak kişisel gelişimlerine katkıda
bulunmaktadır.
Gönüllülük alanında kurulan ilk iş birlikçi komite olan Ulusal Gönüllülük Komitesi,
vatandaşlar ve politika yapıcılar nezdindeki gönüllülük ve onun bireyler ve toplumların refahı
adına yaptığı katkılar konusunda farkındalığı artırmada önemli bir rol oynamaktadır. Ulusal
Gönüllülük Komitesi şu an eğitim, gençlik, çevre ve kalkınma gibi farklı alanlarda çalışan sivil
toplum kuruluşları, kamu kurumları ve BM temsilcilerinden oluşuyor. Komite, gönüllülüğün
tanınmasını, güçlendirilmesini ve yaygınlaştırılmasını destekleyen stratejik bir danışma organı
olarak hareket etmektedir.
113
7. Bölüm soruları
1. BM gönüllüsü olmak için en az kaç yaşında olmak gerekir?
a) 18
b) 20
c) 21
d) 25
e) 30
2. Aşağıdakilerden hangisi BM gönüllüsü olmak için aranan şartlardan biri değildir?
a) Üniversite veya yüksekokul mezunu olmak
b) Gönüllü faaliyette bulunulacak alanda en az iki yıllık iş tecrübesine sahip olmak
c) BM’de kullanılan İngilizce, Fransızca veya İspanyolca dillerinden birini iyi derecede
bilmek
d) Gönüllülük değerlerine ve ilkelerine bağlı olmak
e) Evli olmamak
3. Avrupa Gönüllü Hizmetinden (AGH) bulunmak için hangi yaş aralığında
bulunmak gerekir?
a) 18-30
b) 18-25
c) 18-35
d) 20-35
e) 25-40
4. Avrupa Gönüllü Hizmetleri Projeleri hangi program içerisinde yer alır?
a) Leonardo Da vinci Programı
b) Erasmus Programı
c) Comenius programı
d) Hayatboyu Öğrenme Programı (LLP)
e) Jean Monnet Programı
5. Hangi derneğin birincil amacı özel sektörün insan kaynağını değerlendirerek
gönüllülük yoluyla sivil topluma katkıda bulunmaktır?
a) Özel Sektör Gönüllüleri Derneği
b) Avrupa Gönüllü Hizmeti
c) Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Programı
d) Toplum Gönüllüleri Vakfı
e) Ulusal Gönüllülük Komitesi
Aşağıdaki boşlukları doldurunuz
6. Türkiye’de eğitim gençlik, çevre ve kalkınma gibi farklı alanlarda çalışsan sivil
toplum kuruluşları, kamu kurumları ve BM temsilcilerinden oluşan kurum
…………… ‘dir.
7. Türkiye’de Gönüllülük alanında kurulan ilk iş birlikçi komite olan ……………
Komitesidir.
8. Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) …………… ‘de kurulmuştur.
9. Avrupa Gönüllü Hizmeti programında üniversite mezunu olmak ve yabancı dil
bilmek şartı ……………. dır/tur.
10. Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Programında üniversite mezunu olmak ve yabancı
dil bilmek şartı …………… dır/tur.
Cevaplar; 1)d 2)e 3)a 4)b 5)a 6)Ulusal Gönüllülük Komitesi 7)Ulusal Gönüllülük 8)2002
9)yoktur 10)vardır
114
8.SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI
115
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
8.1. Sivil Toplum Kavramı
8.2. Sivil Toplum Kuruluşu Kavramı
8.3. Sivil Toplum Kuruluşlarının Özellikleri
8.3.1. Kâr Amacı Gütmemek
8.3.2. Bağımsızlık (Özerklik)
8.3.3. Gönüllülük
8.3.4. Bir Misyona ve Vizyona Sahip Olmak
8.4. Sivil Toplum Kuruluşlarının İşlevleri
8.4.1. Siyasal İşlevler
8.4.2. Toplumsal İşlevler
116
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
Bir sivil toplum kuruluşuna üyeliğiniz var mı? Yoksa üye olmayı düşünür müydünüz?
Hangi sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini beğeniyorsunuz, niçin?
Otoriter veya totaliter devletler niçin sivil örgütlenmelere karşıdırlar, hiç düşündünüz mü?
Bizim geleneğimizde, tarihte, sivil toplum kuruluşları var mıdır?
117
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım
Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
Sivil toplum kavramı
Sivil toplum kuruluşu
kavramı
Sivil toplumve sivil toplum kuruluşları
kavramlarını öğrenmek
Okuma, dinleme,
tartışma, kütüphane
çalışması, ziyaret etmek
Sivil toplum
kuruluşlarının
özellikleri
Kâr amacı gütmeme
Bağımsızlık (Özerlik)
Gönüllülük
Bir misyona ve
vizyona sahip olmak
Sivil toplum kuruluşlarının yapısnı ve
işleyişini öğrenmek
Okuma, dinleme,
tartışma, kütüphane
çalışması, ziyaret etmek
Sivil toplum
kuruluşlarının işlevleri
Siyasal işlevler
Toplumsal İşlevler
Sivil kuruluşlarının bir toplum için ne
anlam ifade ettiğini öğrenmek
Okuma, dinleme,
tartışma, kütüphane
çalışması, ziyaret etmek
118
Anahtar Kavramlar
Sivil toplum, Sivil toplum kuruluşu, Bağımsızlık, Gönüllülük, Bir misyona ve vizyona sahip
olmak.
119
Giriş
Sivil toplum ve onun örgütlenmiş biçimi olan sivil toplum kuruluşları toplumların sağlıklı bir
şekilde işleyebilmesi için günümüzde olmazsa olmaz bir unsur olarak kabul edilmektedir.
Toplumların bütün ihtiyaçlarını devletlerin karşılayabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle
toplumdaki her bireyin içinde yaşadığı toplumun sorunlarına duyarlı olması ve çözüm için diğer
bireylerle iş birliği arayışı ve çabası içerisinde olması bir vatandaşlık görevidir. Gelişmiş
ülkelerin en ayırt edici özelliklerinden biri de örgütlü toplumsal yapılara sahip olmalarıdır.
Profesyonel afet uzmanlarının gerek toplumda afet bilincini canlı tutmak amacıyla gerekse
afetlere müdahale aşamasında sivil toplum örgütleri irtibat hâlinde olacaklardır. Bu nedenle
sivil toplumu ve işleyişini bilmeleri önem arz etmektedir.
120
8. SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI
8.1. SİVİL TOPLUM KAVRAMI
Sivil toplumu, bir toplumun kendisini ve eylemlerini bir bütün olarak, devlet iktidarının baskısı
ve denetimi altında olmayan gönüllü örgütler yoluyla örgütlemesi temelinde tanımlamak
mümkündür. Bu tanım içinde sivil toplum, bir ülkede toplumsal yaşamın devlet denetiminden
bağımsız olarak kendisini örgütleyebileceği, kendi etkinliklerini bu örgütler yoluyla koordine
edebileceği ve yine bu örgütler yoluyla kendi taleplerini siyasi alana taşıyabileceğini
simgeleyen bir kavram olmaktır. Sivil toplum devlet-toplum ayrışması içinde, toplumun
devletten ahlaki ve siyasi olarak daha güçlü ve daha belirleyici olduğunu simgelediği sürece de,
demokratikleşmenin ve demokratik toplum yönetiminin tanımlayıcı temel referans
noktalarından biri olma işlevini üstlenmektedir.(Keyman, 2008) Bir toplumda devletten
kaynaklanmayan ve devlet tarafından yönetilmeyen, devlet hiyerarşisine tabi olmayan her türlü
bireysel toplumsal faaliyet sivil toplumu oluşturur. Devletin ve devlet otoritesinin dışındaki
kendi ilke ve kurallarına göre işleyen, otorite alanı dışında özerk olan ekonomik ve toplumsal
alandır. Bir yerde sivil toplumdan bahsedebilmemiz için devlet gücünün vesayeti altında
olmayan özgür dernekler ve örgütlü toplulukların olması, toplumun bu örgütlü topluluklar
yoluyla kendini yapılandırabilmesi ve eylemlerini koordine edebilmesi, bu örgütlerin bir bütün
olarak devlet politikasının gidişatını önemli ölçüde belirleyebilmesi veya onu etkileyebilmesi
gerekir.
Sivil toplum, sivil toplum kuruluşları ve devlet arasındaki ideal bir ilişkiye rengini veren
kavram, “demokrasi” olmaktadır. Sivil toplum, devletin formel yapısı içerisinde yer almaması,
kendi içerisinde de çok sayıda, demokratik değerleri özümsemiş örgütlenmeleri barındırması,
bunların varlıklarını sürdürmelerinin sağlanmasını vurgulayan bir kavramdır. Bu ilişkide,
devlet, sivil toplum ve kuruluşları karşısında sorumlu tutulacağı gibi toplumun plüralist
yapısının korunmasının da bir güvencesi olacaktır. Bu durum ayni zamanda sivil toplum
kavramının tarihsel süreçte geçirdiği değişimlerle de yakından ilgilidir. Başlangıçta devletle iç
içe bir kavram olarak algılanan sivil toplum, zamanla bu içeriğinden sıyrılmış, günümüzde ise
küreselleşmenin de getirdiği etkilerle devlet üstü niteliği tartışılmaya başlanmıştır. Sivil toplum,
bir anlamda, çağımızın gelişmiş ve demokratik toplumlarının ortak adi olmaktadır. Bu
boyutuyla da sivil toplum, hiçbir üst kimliğe ve gerçekliğe başvurmaksızın, kendi gelişimini
yönlendirebilen ve anlamlandırabilen, bunun için gerekli dinamikleri barındıran, devletten
121
özerk, sürekli bir gelişme içerisinde bulunan bireyler ile örgütlenmeler topluluğudur. (Yıldırım,
2003)
8.2. SİVİL TOPLUM KURULUŞU KAVRAMI
Sivil toplumu oluşturan bireylerin belirli bir amaç için gönüllü olarak, devletten bağımsız bir
şekilde, bir araya gelerek oluşturdukları, belirli bir organizasyonu olan yapılardır. Yani sivil
toplumun örgütlenmiş hâlidir. Günümüzde uluslararası arenada sivil toplum kuruluşu ifadesinin
yanı sıra; hükûmet dışı organizasyonlar, üçüncü sektör, gönüllü kuruluşlar, kâr amacı gütmeyen
kuruluşlar gibi kullanımlar da mevcuttur. Burada üçüncü sektör ifadesini açıklamakta yarar
vardır. Birinci sektör; yasa, yönetmelik ve mevzuatla yönetim ve faaliyet içinde bulunan devlet
sektörüdür. İkinci sektör ise kazancını maksimum kılma anlayışı içinde çalışan sermaye
sahipleri, şirketler ve çalışanlardır. Üçüncü sektör ise her iki ortamda bulunan ve bulunmayan
insanlardan oluşan, gönüllülerin bulunduğu sektördür. Bu sektör sivil kuruluşlardır. Bunlar
üçüncü sektör olarak isimlendirilmektedir.
Türkiye'de Osmanlıdan miras kalan merkeziyetçi, otoriter devlet yapılanması sivil toplumun
gelişmesinin önündeki en önemli engellerden bir olmasına rağmen 1946 yılında çok partili
hayata geçiş ile birlikte canlanmaya başlamıştır. Bu canlanma darbelerle sürekli kesintiye
uğramasından dolayı ancak 1980 sonrası tam anlamıyla bir canlanma yaşamış ve bu dönemde
sivil toplum kuruluşları nicel ve nitel anlamda ciddi artış göstermişlerdir. Sivil toplum
kuruluşlarını nicel ve nitel olarak bu derece artış göstermesi farklı örgütlenme modellerini
beraberinde getirmiştir.(Özdemir, 2009)
8.3. SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ ÖZELLİKLERİ
Sivil toplum kuruluşları, resmî kurumların dışında kalan ve bunlardan bağımsız olarak çalışan,
politik, sosyal, kültürel, hukukî ve çevresel amaçları doğrultusunda lobi çalışmaları, ikna ve
eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kâr amacı gütmeyen ve
gelirlerini bağışlar veya üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır. Sivil toplum örgütleri oda,
sendika, vakıf ve dernek adı altında faaliyet gösterir. Vakıf ve dernekler topluma yararlı bir
hizmet geliştirmek için kurulmuş yasal topluluklardır ve herkese yardım etmek için
kurulmuşlardır (URL 31).
Sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerinin altında yatan temel faktör, dayanışma ruhu olmaktadır.
Ayrıca bireylerin, iş yaşamı dışında cemaat dayanışmasını ve vatandaş sorumluluğunu canlı
122
tutacak kurumlara gün geçtikçe ihtiyaçları artmaktadır. Sivil toplum örgütlerinin her biri farklı
toplumsal problemlerle uğraşmaktadır. Böylece toplum daha çoğulcu ve katılımcı bir hale
gelmektedir. Bu örgütlerin amaçları ülke içerisinde yaşanan sorunlara karşı devletin kayıtsız
kalmamasına ve bürokrasiye baskı yaparak yetkililerin çözüm sunmasına yardımcı olmaktır.
Gelişmiş ülkelerde çeşitli sivil toplum örgütlerinin siyasi mekanizmayı belli
şekillerde etkileme güçleri vardır. Ayrıca bu etkiyi uluslararası boyuta taşıma gibi bir özelliğe
de sahiptirler. Birçok gelişmiş ülke vatandaşlarının oluşturduğu ”dünya sivil toplumu”
tarafından son yıllarda toplumun bilgilendirilmesi konusundaki faaliyetler yoğunluk kazandı.
Greenpeace ve Red Cross gibi uluslararası sivil toplum örgütleri sosyopolitik konularda
şirketler ve hükümetlerden bile daha inandırıcı hale gelmiştir.(Şenkal,2003) Sivil toplum
örgütlerinin bu özelliğe sahip olmaları birçok ülke vatandaşlarının nezdinde güvenirliklerini
arttıran ve faaliyetlerinde başarıya ulaşmalarına yardımcı olan bir faktör olmaktadır.
Sivil toplum kuruluşunu oluşturan bireyler belirli bir ideale ve vizyona sahiptirler. Bu açıdan
bakıldığında bir ülkede sivil toplumun gelişebilmesi için eğitim seviyesinin toplumsal
duyarlılığın ve dayanışma anlayışının gelişmiş olması gerekmektedir. Sivil toplum kuruluşları
topluma hizmet götürmek amacıyla ortak yaklaşımlar göstermiş fertler tarafından kurulan
kuruluşlardır. Gönüllülük esasına göre hareket eden ve kamunun bir parçası olmadan ve kâr
amacı gütmeden belli bir hedefe yönelik bir araya gelen kendi yönetimine sahip kuruluşlardır.
Birçok alanda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları vardır. Sivil toplum kuruluşları, faaliyet
alanları, organizasyon biçimleri, yönetim şekillerine göre farklıdırlar. Ama ortak özellikleri
nelerdir diye sorulduğunda şu dört unsur ortak özellikleri olarak kabul edilebilir. Bunlar; kâr
amacı gütmemek, bağımsızlık, gönüllülük, bir vizyona ve bir ideale sahip olmak şeklinde
açıklanabilir.
8.3.1. Kâr Amacı Gütmemek
Sivil toplum kuruluşlarının temel amacı topluma hizmettir. Bu kuruluşlar, üyelerini ve
çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar ve/veya
üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır. STK’lar, kişisel kâr veya kazanç için faaliyet
göstermezler ama gelir getirici faaliyetlerde bulunabilirler. Bu elde edilen gelirler yine
toplumun yararına olan işlerde harcanır. Üyelerine herhangi bir kâr dağıtımı olmaz. Bu
kuruluşlarda profesyonel olarak sürekli çalışan yöneticiler, uzmanlar veya işçiler yaptıkları işin
karşılığında belli bir ücret alabilmektedirler.
123
8.3.2. Bağımsızlık (Özerklik)
Siyasal iktidardan bağımsız hareket edebilmelerini ifade eder. Bu bağımsızlık ideal olarak hem
yönetimsel hem de ekonomik bağımsızlığı öngörmektedir. Misyonları çerçevesinde bağımsız
hareket etseler de zaman zaman devlet organlarıyla iş birliği ve ortak hareket edebilmektedirler.
STK’ların tamamen veya kısmen devlet organları tarafından desteklendiği durumlarda bile
STK bünyesinde herhangi bir devlet yetkilisi bulunmadıkça, kurumun STK olma özelliğinin
devam ettiği kabul edilir. Günümüzde devletten ekonomik olarak destek alabilen veya ortak
projeler yürüten sivil toplum kuruluşları mevcuttur. Bu sivil toplum kuruluşu olmalarına engel
olmamakla birlikte tamamen ekonomik olarak devlete bağımlı hâle gelmiş kuruluşların sivil
toplum olma özelliklerini kaybedecekleri söylenebilir. O zaman ister istemez devletin bir aygıtı
hâline geleceklerdir.
8.3.3. Gönüllülük
Sivil toplumu kuruluşları topluma hizmet götürmek amacıyla ortak yaklaşımlar göstermiş
fertler tarafından kurulan kuruluşlardır. Gönüllü olarak ortak hassasiyet ve ortak amacı
paylaşan devlet baskısı ve yaptırımı olmadan bir araya gelen bireylerin oluşturduğu gönüllü
yapılanmalardır. Sivil toplum kuruluşlarına hizmet eden kimseler yaptıkları bu işten bir maddi
kaygı beklemezler. Herkesi bir araya getiren şey ortak bir amaçtır. Bu kuruluşlara üyelik veya
üyelikten ayrılma herhangi bir zorlanmaya veya yaptırıma tabi değildir. Tamamen üyelerin
kendi iradeleri ile karar verebilecekleri konulardır.
8.3.4. Bir Misyona ve Vizyona Sahip Olmak
Misyon: Bir kurumun varlık sebebi olup, ne yaptığını, nasıl yaptığını ve kimin için yaptığını
ifade eder. Kurum misyonu sayesinde hizmet alanlarının neler olduğunu, ne yapması
gerektiğini belirler ve üyelerini ortak hedefe odaklar, gayretlerini bu amaca kanalize eder.
Faaliyetleri daha verimli hâle getirir, rekabetçi ve sürdürülebilir kılar.
Vizyon: Bir kurumun geleceğini sembolize eder. İdarenin uzun vadede neler yapmak
istediğinin ifadesidir. Bir işletme ya da kurumun gelecekte ulaşmak istediği, varmak istediği
hedeftir, amaçtır. Bir Kurumun vizyonu, çalışanların faaliyetlerine anlam kazandırır.
Çalışanların enerjilerini temel hedeflere odaklayabilmesine yardımcı olur. Mevcutla
yetinmeden daha ileriye ve yukarıya bakılmasını sağlar.
STK’lar, vizyonları ve misyonları doğrultusunda faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Genelde
STK’ların hedefleri toplumsal zenginlik ve refaha katkıda bulunmak veya toplumdaki
dezavantajlı grupların ihtiyaçlarını gidermektir. Bu anlamlarda birçok sivil toplum kuruluşu:
124
işsizlik, ayrımcılık, yoksulluk, çevre, ticaret, kalkınma, insan hakları vb. birçok konuda, sosyal
yardımlaşmayı ve dayanışma sağlayacak faaliyetleri sürdürmektedir.
8.4.SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ İŞLEVLERİ
Sivil toplum kuruluşlarının işlevlerini kabaca; siyasal işlevler, toplumsal işlevler olarak
sınıflandırmak mümkündür.
8.4.1. Siyasal İşlevler
Sivil toplum örgütlerinin en önemli işlevi siyasi iktidarla birey arasında bir tampon bölge
oluşturmasıdır. Bu sayede siyasi iktidarın bireye nüfuz ederek onu etkisizleştirmesini
engellediği gibi, siyasi iktidarı da toplumun baskısından kurtarır. Bireyler siyasal iktidarın
otoritesi karşısında korumasızdırlar. Ancak örgütlenmiş sivil toplum bireylerin haklarını
koruyabilir. Bu açıdan siyasal iktidarı denetim altında tutarak onun despotlaşmasını engeller.
Çünkü bütün güçlerde olduğu gibi siyasal iktidar gücünün de doğasında otoriterleşme veya
totaliterleşme eğilimi vardır. Diğer taraftan bireylerin ve toplumun siyasal iktidardan istekleri
karşılanamayacak kadar çoktur. Bu talepler karşısında baskı altında kalan siyasal iktidar da
kendini korumak için despotlaşabilir. Sivil toplum kuruluşları devletlerin karşılamakta
zorlanacağı bu ihtiyaçları vakıf dernek vb. kuruluşlar vasıtası ile karşılayarak siyasal iktidarı
rahatlatır ve asli görevlerini yerine getirmesini sağlar.
Siyasetin sadece siyasi partilerde yapılması dönemi geçmiştir. Demokratik bir ülkede iktidar,
tabana dayalı toplumsal örgütlenme biçiminde görünür; siyasal istence bağlı olarak kurulur ve
çoğulcu bir düzende halkın katılımıyla kurumsallaşır. Çok partili temsil sistemindeki tıkanma
ya da tekleme karşısında halkın istencini ortaya koymasında ve siyasi kararların alınmasına
katılmasında siyasi partiler yanında STK’lar da önemli rol oynamalıdır. Bu kuruluşlar siyasal
partiler gibi, demokratik siyasal yaşamın vazgeçilmez unsuru olarak kabul edilmelidirler.
Siyaset, siyasal partilere ilaveten sivil toplum örgütleri içinde de üretilen buradan siyasal üst
yapıya taşınarak programlar haline getirilen ve yeterli destek sağlanabilmesi için kamuoyuna
sunulabilen bir süreçte oluşmalıdır.(Aliefendioğlu, 1999)
8.4.2. Toplumsal İşlevler
Toplumların daha karmaşık hâle geldiği günümüzde sivil toplum kuruluşlarının önemi her
geçen gün daha da artmaktadır. Günümüzde sivil toplum kuruluşları; eğitim, sağlık, sosyal
yardımlaşma, insan hakları, doğal afetler, bilim ve teknoloji, çevre, din gibi birçok alanda
125
faaliyet göstermektedirler. Bütün bu alanlarda toplumun ihtiyaç duyduğu faaliyetleri
gerçekleştirmekte aynı zamanda toplumu aydınlatma ve bilgi verme görevi yapmaktadırlar.
Meydana getirdiği organizasyonlarla bireylerin topluma yabancılaşmasını engellemekte, sosyal
ve verimli birer yurttaş olmasını sağlamaktadırlar.
126
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Sivil toplum devletin ve devlet otoritesinin dışındaki kendi ilke ve kurallarına göre işleyen,
otorite alanı dışında özerk olan toplumsal alandır. Sivil toplum kuruluşu ise sivil toplumu
oluşturan bireylerin belirli bir amaç için gönüllü olarak, devletten bağımsız bir şekilde, bir araya
gelerek oluşturdukları, belirli bir organizasyonu olan yapılardır. Yani sivil toplumun
örgütlenmiş hâlidir. Sivil toplum kuruluşları, faaliyet alanları, organizasyon biçimleri, yönetim
şekillerine göre farklıdırlar. Ama ortak özellikleri nelerdir diye sorulduğunda şu dört unsur
ortak özellikleri olarak kabul edilebilir. Bunlar; kâr amacı gütmemek, bağımsızlık, gönüllülük
ve bir vizyona-ideale sahip olmaktır. Sivil toplum kuruluşlarının işlevlerini ise siyasal işlevler
ve toplumsal işlevler olarak sınıflandırabiliriz.
127
8. Bölüm Soruları
I. Bir misyona ve vizyona sahip olmak
II. Gönüllülük
III. Özerklik
IV. Tarafsızlık
1. Yukarıdakilerden hangileri sivil toplum kuruluşlarının temel özelliklerinden değildir?
a) IV
b) II ve III
c) I, II ve III
d) I, II, III ve IV
e) I ve III
2. Aşağıdakilerden hangisi sivil toplum örgütlerinin özelliklerinden değildir?
a) Gönüllü bireylerden oluşur.
b) Genellikle yardım amaçlı kurulan kuruluşlardır.
c) Devlet kurumlarının yerini alırlar.
d) Özerk kurumlardır.
e) Kâr amacı gütmezler.
3. Bir ülkede sivil toplum örgütlerinin sayısının çok olması aşağıdakilerden öncelikle
hangisinin gelişmiş olduğunu gösterir?
a) Demokrasi
b) Turizmin
c) Ticaret
d) Sanayileşme
e) Okullaşma
4. Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı Dönemi’nde çeşitlilik gösteren vakıfların faaliyet
alanları arasında yer almaz?
a) Askerlik Hizmetleri
b) Yoksullara Yardım
c) Bayındırlık Hizmetleri
d) Eğitim Hizmetleri
e) Doğayı Koruma Hizmetleri
5. Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a) İnsanlar yalnızca içlerinden geldiği için başkalarına yardım eder.
b) Sivil toplum örgütlerini kuranlar ve bu örgütlere üye olanlar gönüllü olarak çalışırlar.
c) Resmî kurumlarda çalışanlar devlete hizmet ederler.
d) Topluma hizmet etmek yalnız sivil toplum örgütlerinin görevidir.
e) Sivil toplum kuruluşlarının amacı siyasi iktidara gelmektir.
Aşağıdaki boşlukları doldurunuz.
6. Bir toplumda devletten kaynaklanmayan ve devlet tarafından yönetilmeyen, devlet
hiyerarşisine tabi olmayan her türlü bireysel toplumsal faaliyet …………… oluşturur.
7. Sivil toplumun örgütlenmiş hali …………… ‘dur.
8. Sivil toplum örgütleri için bağımsızlık …………… bağımsız hareket edebilmelerini ifade
eder.
9. Bu kuruluşlara üyelik veya üyelikten ayrılma herhangi bir …………… tabi değildir.
10.…………… bir kurumun varlık sebebi olup, ne yaptığını, nasıl yaptığını ve kimin için
yaptığını ifade eder.
Cevaplar; 1)a 2)c 3)a 4)a 5)e 6)sivil toplumu 7)Sivil Toplum Kuruluşu 8)siyasal iktidardan
9)zorlanmaya-yaptırıma 10)Misyon
128
9.SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ ÖRGÜTLENME
BİÇİMLERİ
129
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
9.1. Dernekler
9.2. Vakıflar
9.3. Meslek Kuruluşları
9.4. İşçi Örgütleri
9.5. Yerel Birlikler ve Kooperatifler
9.6. Yurttaş Girişimleri, Sivil İnisiyatifler
9.7. Sivil Toplum ve Güven ilişkisi
130
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
Sizce dernekler ve vakıflar arasında ne fark vardır?
Hangi sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini beğeniyorsunuz, niçin?
İşçi sendikalarının amaçları nelerdir?
Meslek örgütleri ile vakıflar arasında ne gibi farklar vardır?
131
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım
Kazanımın nasıl
elde edileceği veya
geliştirileceği
Sivil toplum
kuruluşlarının
örgütlenme
biçimleri
Sivil toplum kuruluşlarını yakından tanır.
Okuma, dinleme,
tartışma, kütüphane
çalışması, ziyaret
etmek.
Dernekler
Vakıflar
Meslek Kuruluşları
İşçi Örgütleri
Yerel Birlikler ve
Kooperatifler
Yurttaş girişimleri,
Sivil insiyatifler
Sivil toplumu oluşturan kuruluşları tanır.
Okuma, dinleme,
tartışma, kütüphane
çalışması, ziyaret
etmek.
Sivil toplum ve
güven ilişkisi
Sivil toplum için güven ilişkisinin gerekliliğini
kavrar.
Okuma, dinleme,
tartışma, kütüphane
çalışması, ziyaret
etmek.
132
Anahtar Kavramlar
Dernekler, Vakıflar, Meslek kuruluşları, İşçi örgütleri, Yerel birlikler ve kooperatifler,
Yurttaş girişimleri, Sivil inisiyatifler, Güven
133
Giriş
Sivil toplum faaliyetlerini farklı kriterlere göre değişik sınıflandırmalara tabi tutmak
mümkündür. Bu bölümde sivil toplum faaliyetlerinin hangi kurumsal yapılanma şeklinde
örgütlendiği üzerinde durulmaktadır. Sivil toplum kuruluşları aralarında üyelerinin
menfaatlerini korumak için kurulmuş olanlar olsa da çoğunlukla topluma hizmet amacıyla
kurulmuşlardır. Üyelerinin menfaatlerini korumak için kurulmuş olanlarda da mutlaka
dışarıdaki paydaşlara karşı bir sorumluluk bilinci vardır. Örneğin sendikalar; üyeleri olan
işçilerin haklarını korumak için kurulmuş olsalar da onun dışında; eğitim, çevre, yoksullukla
mücadele, demokrasinin yaygınlaşması gibi birçok alanda faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Bu
açıdan afet uzmanları sivil toplum kuruluşlarının kuruluş amaçlarına bakmadan hepsine
ulaşmalı, toplantılarına katılmalı, afet bilincini canlı tutmalı, gerektiğinde afetlere müdahale
için gerekli olabilecek irtibatları kurmalıdır.
134
9. SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ ÖRGÜTLENME BİÇİMLERİ
Sivil toplum faaliyetlerini farklı kriterlere göre değişik sınıflandırmalara tabi tutmak
mümkündür. Örneğin amaçlarına göre sivil toplum kuruluşları dediğimizde; barış ve adalet için
çalışan kuruluşlar, sağlık ve eğitim faaliyetlerinde bulunanlar, kadınların hakkını savunanlar,
bilimin gelişmesi için çalışanlar, tüketicilerin haklarını savunanlar, işçilerin haklarını
savunanlar vb. birçok sınıflandırma yapmak mümkündür. Biz burada bütün bu sivil toplum
faaliyetlerinin hangi kurumsal yapılanma şeklinde örgütlendiği üzerinde duracağız. Sivil
faaliyetler çoğunlukla: dernek, vakıf, meslek kuruluşu, sendika ve kooperatifler ile sivil
inisiyatifler (yurttaş girişimi) şeklinde örgütlenmektedirler.
9.1. Dernekler
Diğer sivil toplum kuruluşlarında olduğu gibi benzer görüşleri paylaşan insanların bir araya
gelerek kendi varlıklarını sürdürmek ve ortak amacı gerçekleştirmek için oluşturdukları
örgütlenme biçimleridir. Kültür, hayır ve dayanışma örgütleridir. Bireylerin tek basına
gerçekleştiremeyecekleri amaçlarını gerçekleştirmek için örgütlenme ihtiyacı hissetmelerinin
bir sonucu olarak oluşmuştur.
Dernekler sivil toplum örgütleri içerisinde kurumsal yapılanma çeşidi olarak en yaygın olanıdır.
Dernek kurma ve derneklere üye olma birey için temel bir hak olarak kabul edilir. Demokratik
sistemlerde bu hak, bir kamu özgürlüğü sayılmakta ve kural olarak anayasada da bireyin
vazgeçilmez temel hakları arasında düzenlenmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na göre
her Türk Vatandaşı önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir. Dernekler
Kanunu'na göre; “Kazanç paylaşma dışında, kanunla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı
gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak
birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarını” ifade etmektedirler.
Anayasa ve kanunla açıkça yasaklanan amaçları veya konusu suç teşkil eden fiilleri
gerçekleştirmek amacıyla dernek kurulmaz. Derneğin amacı, kazanç paylaşma dışında, kanunla
yasaklanmamış belirli ve ortak bir gayeyi gerçekleştirmeye yönelik, anlaşılabilir ve süreklilik
arz eden etkinlikler gerçekleştirmektir. Hukuka ve ahlaka aykırı olmamalıdır. Sadece
Türkiye'de yıldan yıla değişmekle birlikte Türkiye’de şimdiye kadar kurulan dernek sayısı
163.875’dir. Sayısının çok olmasına rağmen etkinlik açısından zayıftır. Çoğu “cami yaşatma
dernekleri” gibi küçük derneklerdir.
Genel olarak ele aldığımızda derneklerin misyonları ve vizyonları şu şekildedir (URL 32):
135
Misyonları, çağdaş dünya ile bütünleşmiş güçlü bir sivil toplum oluşumuna katkıda bulunmak,
sivil topluma rehberlik ederek ortak akla ulaşmak ve değişen ve gelişen koşullara uyum
sağlayarak, sürekli öğrenen ve paylaşan kuruluş haline gelmektir.
Vizyonları, toplumsal örgütlenmeyi destekleyerek katılımcı demokrasinin kökleşmesine,
toplumun yaşam kalitesinin yükseltilmesine, katkıda bulunmaktır.
9.2. VAKIFLAR
Bir hizmetin gelecekte de hizmet olarak devamını sağlamak amacıyla kendi istekleri ile resmî
yollarla bağışlanan mülk ve paralara vakıf denir. Diğer bir ifade ile vakıflar, gerçek veya tüzel
kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca tahsisiyle oluşan tüzel kişiliğe sahip
mal topluluklarıdır.
Vakıfların kuruluş amaçları toplumsal dayanışma ve yardımlaşmadır. Vakıflar bir yandan
doğrudan doğruya kamu hizmetleri yaparlarken diğer yandan da bir kısım ihtiyaç sahiplerine
direkt olarak ekonomik ve mali yardımlarda bulunmaktadırlar. Ekonomik ve mali bakımdan
güçsüz durumda olanları desteklemek, güçlendirmek ve onların sosyal ve ekonomik
durumlarını düzeltmek vakıfların en başta gelen misyonudur. Vakıflar her zaman, bulundukları
ülkelerin, eğitimine, kültürüne, ekonomisine, sosyal ve siyasal hayatlarına büyük katkı
sağlamışlardır.
Türk toplumunda vakıfların çok eski bir geçmişi vardır. Vakıflar, Selçuklu Dönemi’nde (1071-
1293) gelişmiş, Osmanlı Dönemi’nde (1299-1920) kurumsallaşarak en görkemli dönemini
yaşamıştır. Kuruluş amaçlarına bakıldığında hemen hemen her konuda vakıf bulunmaktadır.
Eskiden bağışlanan hanlar, hamamlar, yapılan köprüler, çeşmeler, okullar ve camiler buna
örnek olarak verilebilir.
Vakıflarda, dernekler gibi özel hukuk tüzel kişiliğine sahiptirler. Yalnız vakıflar, kuruluş biçimi
ve nitelikleri itibarıyla derneklerden oldukça farklıdır. Vakıflarda, bir malın belli bir amaca
tahsisi söz konusudur. Dernekler kişi toplulukları iken vakıflar mal topluluklarıdır. Dernekler
bir tüzük ile kurulabildikleri hâlde vakıflar ya resmî bir senet ya da ölüme bağlı olarak bir
vasiyetname ile kurulabilirler.
Vakfı oluşturan üç temel unsur bulunmaktadır. Bunlar;
I. Vakıf, vakfeden
II. Vakfedilen şey
III. Vakfın menfaatleri kendilerine tahsis olunanlar (Hafız Halil Şükrü 1329: 6).
136
Vakıf müessesesi yukarıda belirtilen üç unsuru aynı anda taşımak zorundadır. Söz konusu üç
unsur birbirinden ayrılamayacak bir yapıdadır.
Bu üç unsurdan ikisini insanlar oluşturmaktadır. Gerek vakfeden gerek vakfın menfaati
kendilerine tahsis olunanlar birey veya toplumdan oluşmaktadır. Her iki kesim arasındaki ilişki
vakfedilen şeyle sağlanmaktadır. Bu açıdan ilişkinin boyutunu ve özelliğini daha çok
vakfedilen şey ortaya koymaktadır. Eğer vakfedilen şey daha çok kamu hizmetine yönelik,
toplumsal ihtiyaçları karşılar mahiyette ise vakıf müessesesi o derecede sosyal nitelik
kazanmakta, bu mahiyetten uzaklaşıldığı oranda da sosyal niteliğini kaybetmektedir. Bu
konuda örnek verilecek olursa (Osmanlıda) Fatih Sultan Mehmet’in sağlık vakfiyesi ile bütün
toplum (gayrimüslimler dâhil), avarız vakıfları ile belli bir mahalle veya köy, aile vakıfları ile
toplumsal kurumların en küçük grubu olan aile, vakfın menfaatlerinden yararlanan kesimi
oluşturur.
Görüldüğü üzere vakıfların hizmet alanları, hizmetin kapsamı ve hitap ettiği kitle, vakfın
amacına bağlıdır. Vakfedilen şey her ne kadar yukarıda da izah edildiği şekilde vakıf
müessesesinin toplumsal boyutunu ortaya koymakta ise de vakfeden ve vakfın menfaati
kendilerine tahsis olunanlar da ileride daha detaylı olarak ele alınacağı şekilde sosyal
tabakalaşmaya etki etmektedir. Genellikle vakfedenler daha yüksek bir gelir seviyesine, vakfın
menfaati kendilerine tahsis olunanlar ise daha düşük gelir seviyesine sahip olduklarından vakıf
müessesesi sosyal tabakalaşma piramidinde alt sınıfın küçülmesine, orta sınıfın genişlemesine
etki edecektir. Vakıf müessesesi gelir ve servet dağılımına etki etmekte üst tabakadan alt
tabakaya doğru bir gelir transferini sağlamaktadır. Vakıf müessesesi sayesinde üst tabakanın
servetinin, onların mülkiyetinden çıkarak toplumsallaşması ve elde edilen gelirlerin alt
tabakalara gelir ve hizmet şeklinde yayılması söz konusudur.
Vakfın yukarıda belirtilen üç temel unsurunun yanısıra hukuki özellikleri de vardır. Bunlardan
biri ve en önemlisi vakfın sürekliliği, ebediliğidir. İkincisi temlik ve temellük edilemeyecek
olmasıdır. Üçüncüsü ise vakıf müessesesinin tüzel kişiliğe sahip olmasıdır. Bir başka özelliği
ise vakfın bağlayıcılığıdır yani vakfetme iradesinden vazgeçilememesidir. Bu dört özellik vakfı
diğer benzer kurumlardan ayrıştırmaktadır.(Ertem, 2011)
9.3. MESLEK KURULUŞLARI
Meslek kuruluşları, belli bir mesleği icra edenleri bir araya getiren, toplum, devlet ve meslek
mensupları bakımından çeşitli işlevler üstlenen, hukuki, idari, ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel
ve mesleki yönleri bulunan çok boyutlu organizasyonlar/örgütlenmelerdir. Mesleki örgütler,
137
dernekler ve odalar şeklinde örgütlenmişlerdir. Dernekler mesleki dayanışma ve menfaatleri
korumaya ağırlık verirken odalar bunlarla beraber meslek içi denetime yoğunlaşmıştır. Odalar
aynı zamanda kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarıdır ve kamu otoritesi gibi mesleki
disiplin ve ahlak gibi konularda kanuni yaptırım gücüne sahiptir. Kamu hizmet ve görevleri ile
kamu kuruluşu olmalarının gerektirdiği ölçüde kamu hukukuna, bunun dışındaki konularda ise
özel hukuk kurallarına tabidirler. Tüm organları kendi üyeleri arasından seçilir. Mesleki
kuruluşların odalara üye olmaları kanuni olarak zorunludur.
Mesleki kamu kurumları, anayasal organlardır. Anayasa’ya göre, kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşları ve üst kuruluşların amacı; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek
ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere
uygun olarak gelişmesini sağlamaktır. Kamu tüzel kişiliğine haiz bu kuruluşların; meslek
mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak ve
meslek disiplini ve ahlakını korumak gibi maksatları da mevcuttur. (Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği, Türk Tabipler Birliği, Barolar Birliği vb) Kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi
teşebbüslerinde asli ve sürekli görevlerde çalışanların meslek kuruluşlarına girme mecburiyeti
aranmaz. Kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamazlar. Bu meslek kuruluşları ve üst
kuruluşları organlarının seçimlerinde siyasi partiler aday gösteremezler. Bu meslek kuruluşları
üzerinde Devletin idari ve mali denetimine ilişkin kurallar kanunla düzenlenir. Amaçları
dışında faaliyet gösteren meslek kuruluşlarının sorumlu organlarının görevine, kanunun
belirlediği merciin veya Cumhuriyet savcısının istemi üzerine mahkeme kararıyla son verilir ve
yerlerine yenileri seçtirilir (URL 33).
Meslek kuruluşlarının genel özellikleri şunlardır:
• Kanunla kurulurlar,
• Yönetim, denetim (iç denetim) ve mesleki disipline ilişkin faaliyetlerini üyeleri
tarafından seçilen organlar tarafından yürütür,
• Yargı gözetiminde ve gizli oyla seçimlerini gerçekleştirirler,
• Anayasa ve yasalarda belirlenen amaç, görev, yetki ve sorumluluklar doğrultusunda
kendilerine verilen kamusal görevleri ve mesleki faaliyetleri yürütürler,
• Kanunlarda belirtilen esaslar çerçevesinde devletin idari ve mali denetimine (dış
denetim veya Devlet denetimi) tabidirler,
• Genel olarak üyelerinin aidatları ve sundukları hizmetler karşılığı elde ettikleri
gelirlerle finanse edilirler ve devlet bütçesinden yardım almazlar,
• Üyelerine yönelik disiplin cezası verme yetkisine sahiptirler,
138
• Bütçe, harcama, muhasebe, alım usulleri ve personel işlemleri gibi iş ve işlemleri
ilgili mevzuatı çerçevesinde kendi organları tarafından yürütülür (URL 34).
Meslek örgütleri sayıları derneklere göre daha az olmasına rağmen etkinlikleri daha fazladır.
Sanayi ve Ticaret Odalarının oluşturduğu Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), tüm
illerde örgütlenen Esnaf Örgütleri, Türkiye Barolar Birliği, Mühendis ve Mimar Odalarının
oluşturduğu TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Tabip Odalarının oluşturduğu
Türk Tabipler Birliği, Eczacı Odaları, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye’de örgütlenmiş
sivil toplum kuruluşu niteliğindeki önde gelen meslek kuruluşlarıdır.
9.4. İşçi Örgütleri
Sendika, çalışanların ortak hak ve çıkarlarını korumak, sorunlarını çözmek için kurulmuş
ekonomik ögeler taşıyan, devlet, siyasi parti ve iktidar örgütlenmelerinden bağımsız örgütlerdir.
Sendikalar; işçilerin veya işverenlerin çalışma ilişkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve
menfaatlerini korumak ve geliştirmek için meydana getirdikleri tüzel kişiliğe sahip
kuruluşlardır.
Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve
menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar
kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse
bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.
Sendikalar günümüzde endüstri toplumlarının vazgeçilmez örgütleridir. Sendikalar aynı
zamanda toplumları çalışma hayatı yönü ile şekillendiren ve geleceği etkileyen önemli
güçlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Birçok ülkede sendikal örgütlenme çalışan
nüfusun önemli bir kısmını içinde barındırmaktadır.
Sendikacılık, çalışanlar, işverenler ve devlet olmak üzere üç grup aktörün oluşturduğu karşılıklı
bağımlı bir sistemi ifade etmektedir. Demokratik bir oluşum olan sendikacılık, demokratik
kurum ve kuralların belli bir düzeyin üzerinde olduğu toplumlarda varlık bulabilmektedir.
Özellikle sendikacılık hareketinin başladığı endüstri toplumları sendikacılık açısından önemli
örgütlülük düzeyine sahiptirler. Sendika kurma hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç
işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlak ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.
Konfederasyon ise; değişik iş kollarında en az beş sendikanın bir araya gelmesi suretiyle
meydana getirdikleri tüzel kişiliğe sahip üst kuruluşlardır. Konfedarasyonların amacı; ortak
ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve çıkarları korumak, geliştirmek, üye sendikalar arasında
139
karşılıklı dayanışma ve yardımlaşmayı sağlamak, çalışma ve toplumsal barışın sağlanması ve
devam ettirilmesi için çaba göstermek ve mücadele etmektir.
9.5. Yerel Birlikler ve Kooperatifler
Kooperatifler, tüzel kişiliğe haiz olarak ortaklarının ihtiyaçlarını karşılıklı yardım, dayanışma
ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve kamu tüzel kişileri ile özel idareler,
belediyeler, köyler, cemiyetler ve dernekler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir
sermayeli teşekküllerdir. Bir alanda faaliyet gösterenlerin güçlerini birleştirmek suretiyle ortak
hareket etme ve hedeflerine ulaşmada daha etkin rol üstlenmektedirler. (Kaya, 2013) 1163 sayılı
Kooperatifler Kanunu’na göre tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik
menfaatlerini ve özellikle meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarını, iş gücü ve parasal katkılarıyla
karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel
kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar olarak tanımlanmıştır.
Yerel birlikler sayesinde bir alanda faaliyet gösterenler güçlerini birleştirmekte ve ortak hareket
ederek ve hedeflerine ulaşmada daha etkin olabilmektedirler.
Kooperatifler, üyelerinin ortak ihtiyaçlarını veya meslekleri ile ilgili gereksinimlerini en az
maliyetle karşılamak amacıyla kurulur. Kooperatiflerde sermayenin üst sınır yoktur.
Kooperatifin ortak sayısı arttıkça sermayesi de artar. Kooperatiflerde sermaye olarak ayni
sermaye (para dışında mal, demirbaş, taşıt, bina vb.) konulması veya başka bir işletmenin
kooperatife devredilmesi ancak ana sözleşmede belirtilmiş olmakla mümkündür. Gerçek veya
tüzel kişiler kooperatife üye olabilirler. Her ortağın ortaklık haklarının, ada yazılı ortaklık
senedi ile temsil edilmesi gerekir. Kooperatiflerde ortaklıktan çıkış, ancak hesap döneminin
sonunda ve en az 6 ay önceden haber vermek şartıyla yapılır. Ancak ana sözleşmeye ortaklıktan
çıkış ile ilgili bir hüküm konmuşsa bu hüküm bağlayıcıdır. Kooperatiflerde her ortak bir oy
hakkına sahip olup, ortak isterse oyunu başka bir kişiye de kullandırabilir. Kooperatiflerin
sorumluluğu ana sözleşmede aksi bir hüküm yoksa mal varlığıyla sınırlıdır. Ortaklar ise
sermaye payları ile sorumludur.
Kooperatifler, toplumsal kalkınmayı geliştiren ve ticari işletmeler için temel sağlayan özgün bir
modele dayanmaktadırlar. Bu işletmeler aşağıdaki özellikleri bünyesinde barındırırlar:
• Ortakların sahipliği, ortaklarına hizmet etme ve ortaklarınca yönetilme.
• Kendi kendine yetme, kendi kendine sorumluluk, demokrasi, eşitlik, adalet ve
dayanışma birlik.
140
• İlkelere dayalı işletmecilik: Gönüllü ve açık üyelik, ortakların demokratik kontrolü,
ortakların ekonomik katılımı, özerklik ve bağımsızlık, eğitim-öğretim ve
bilgilendirme, kooperatifler arası işbirliği, topluma karşı sorumluluk.
Ayrıca kooperatifler;
• Sürdürülebilir bir iş modelidir.
• Yerel ekonomileri güçlendirir.
• Yaşam şartlarını iyileştirir.
• İnsanlara sorumluluk kazandırır.
• Katılımcıdır.
Kooperatifler tüm ülkelerde mevcuttur ve dünya genelinde 1 milyardan fazla insana hizmet
ettikleri tahmin edilmektedir. Birçok farklı biçimde ve tüm sektörlerde faaliyet
göstermektedirler. Kooperatifler; ihtiyaç duyuldukları her yerde kurulabilmeleri avantajına
sahip olmaları nedeniyle yoksulluğun azaltılmasında etkin bir araçtırlar. Ayrıca birçoğu, sosyal
ve ekonomik destek sistemlerine, eğitim, sağlık, sigorta, kredi ve diğer gerekli hizmetlere
erişim sağlamada önemli katkılarda bulunmaktadır. Kooperatifler; bireylerin, özellikle yoksul
insanların, tek başlarına elde etmeleri zor olan ürünler ve hizmetler için katma değer yaratırlar.
Bu durum, ortaklara ait kaynakların birlikte verimli şekilde kullanılmasıyla mümkün
olmaktadır (URL 35).
9.6. Yurttaş Girişimleri, Sivil İnisiyatifler
Özellikle 1990’ların ortalarından itibaren yaygınlaşmaya başlayan yurttaş girişimleri, sivil
platform, sivil girişim, sivil inisiyatif gibi kavramlarla anılmaktadır. Toplumsal ihtiyaçları
ortaya koymak adına kendiliğinden ortaya çıkan bu girişim, tüzel bir kişiliğe sahip olmasa da
resmî makamlara baskı yapma, ortaya çıkan toplumsal sorunu gündeme getirme ve çözüm
önerileri üretme bağlamında etkin yapılanmalardır. Yurttaş girişimleri örgütlü olmayan sivil
inisiyatiflerdir.
9.7. Sivil Toplum ve Güven İlişkisi
Türk Dili Kurumu sözlüğünde güven, “korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve
bağlanma duygusu” şeklinde tanımlanmaktadır. Güven, bir ilişkide bir tarafın, diğer tarafın
onun zayıflığını istismar etmeyeceğinden emin olmasıdır. Kendilerini güvende hissetmeyen,
geleceklerinden endişe eden insanlar, kolektif eylemin gerektirdiği riskleri göze alabilecek
kadar özgür değillerdir.
Sivil toplum ve güven birbiriyle ilişkili kavramlardır. Sivil toplum örgütlenmelerinin temelinde
gönüllülük ve güven duygusu yatmaktadır. Kâr amacı gütmeyen örgütlerin geniş bir tabana
141
yayılabilmeleri ve etkin işleyişi gerçekleştirebilmeleri, büyük ölçüde sağlamış oldukları güven
ilişkilerine bağlıdır. Bireyler gönüllü faaliyetlerde bulunmak istediklerinde, aynı işlevi gören
kuruluşlar arasından mutlaka daha güven veren daha itibarlı olanını seçecektir.
Bu açıdan, STK'lar inandırıcılıklarını ve itibarlarını korumalıdırlar. Sivil Toplum
Kuruluşlarıyla hedef kitle ya da daha geniş kesimler arasındaki iletişim ne kadar sağlıklı, dürüst,
sürekli ve şeffaf olursa kurumların itibarı ve gücü de o ölçüde artacaktır. Bireylerin kuruluşlara
olan güveni, bu kurumların faaliyetleri, şeffaflıkları ile yakından ilgilidir. Şaibeler, o
kuruluşların kamuoyu nezdinde ki saygınlık ve etkilerini yitirmelerine yol açar. Bugün sivil
toplum kuruluşları ile ilgili medyada çıkan haberler incelendiğinde, “kumar oynatan dernek
basıldı” türünden haberlere sıkça rastlanmaktadır. Güven duygusunun esas olduğu gönüllü
kuruluşların yasalara aykırı faaliyetlerle anılması, bu kuruluşların istismar edilmesi sivil toplum
kuruluşlarının gelişimi önündeki en büyük engellerdendir.
Kurum güvenilirliğinin artması için söylem ve icra çelişkisi olmamalıdır. Kişisel olduğu kadar
kurumsal bir ilke olan doğruluk bireyler için olduğu kadar kuruluşlar için de bir itibar ölçeğidir.
Gönüllülüğün esas olduğu sivil toplum kuruluşlarının sosyal sorumluluk bilinci çerçevesinde
faaliyet gösterdiklerine bireyleri inandırması gerekir. Sivil toplum kuruluşları denilince sosyal
sorumluluk projeleri üreten, üretime, istihdama, yoksullukla mücadeleye katkı sağlayan, sosyal
sorunlara çözüm üreten kuruluşlar akla gelmelidir.
142
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Bu bölümde bütün bu sivil toplum faaliyetlerinin hangi kurumsal yapılanma şeklinde
örgütlendiği üzerinde duruldu. Sivil faaliyetler çoğunlukla: dernek, vakıf, meslek kuruluşu,
sendika ve kooperatifler ile sivil inisiyatifler (yurttaş girişimi) şeklinde örgütlenmektedirler.
Sivil toplum ve güven birbiriyle ilişkili kavramlardır. Sivil toplum örgütlenmelerinin temelinde
gönüllülük ve güven duygusu yatmaktadır. Kâr amacı gütmeyen örgütlerin geniş bir tabana
yayılabilmeleri ve etkin işleyişi gerçekleştirebilmeleri, büyük ölçüde sağlamış oldukları güven
ilişkilerine bağlıdır. Bireyler gönüllü faaliyetlerde bulunmak istediklerinde, aynı işlevi gören
kuruluşlar arasından mutlaka daha güven veren daha itibarlı olanını seçmektedirler.
143
9. Bölüm Soruları
1. Amaçlarına göre sivil toplum kuruluşları dediğimizde aşağıdakilerden hangisi bu
sınıflamaya giremez?
a) Kadınların hakkını savunan sivil toplum kuruluşları
b) Sağlık ve eğitim faaliyetlerinde sivil toplum kuruluşları
c) Barış ve adalet için çalışan sivil toplum kuruluşları
d) Bilimin gelişmesi için çalışan sivil toplum kuruluşları
e) Borsada aracı kurum olarak çalışan sivil toplum kuruluşları
2. Aşağıdakilerden hangisi gönüllü kişiler tarafından oluşturulmuş olan
kuruluşlardandır?
a) Mahkemeler
b) Dernekler
c) Şirketler
d) Fabrikalar
e) Belediyeler
3. Aşağıdakilerden hangisi devlet memurlarının da haklarını koruyabilmek için
kurulan sivil toplum kuruluşlarındandır?
a) Vakıflar
b) Dernekler
c) Sendikalar
d) Meslek Odaları
e) Kooperatifler
4. Kanunla yasaklanmamış belirli ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi
gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek
suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarına ne nedir?
a) Yerel birlik
b) Dernekler
c) Sendika
d) Meslek odası
e) Kooperatifler
5. Tüzel bir kişiliğe sahip olmayan, bir toplumsal sorunu gündeme getirme ve çözüm
önerileri üretmek amacıyla oluşan, örgütsel yapısı olmayan sivil inisiyatifler
hangisidir?
a) Meslek Odaları
b) Dernekler
c) Sendikalar
d) Yurttaş Girişimleri
e) Kooperatifler
Aşağıdaki boşlukları doldurunuz.
6. Değişik iş koşullarında en az beş sendikanın bir araya gelmesi suretiyle meydana
getirdikleri tüzel kişiliğe sahip üst kuruluşa …………… denir.
7. Sendikacılık; …………… olmak üzere üç grup aktörün oluşturduğu karşılıklı
bağımlı bir sistemi ifade etmektedir.
8. Mesleki örgütler: ………….. şeklinde örgütlenmiştir.
9. …………… sivil toplum örgütleri içerisinde kurumsal yapılanma çeşidi olarak en
yaygın olanıdır.
10. Sivil faaliyetler çoğunlukla …………… şeklinde örgütlenmektedir.
Cevaplar; 1)e 2)b 3)c 4)b 5)d 6)konfederasyon 7)çalışanlar, işverenler ve devlet 8)dernekler
ve odalar 9)Dernekler 10)dernekler
144
10. TÜRKİYE’DE SİVİL TOPLUM
145
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
10.1. Cumhuriyet Öncesi Dönemde Sivil Toplum
10.2. Cumhuriyet Döneminde Sivil Toplum
10.3. Türkiye'de Önde Gelen Bazı Sivil Toplum Kuruluşları
146
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
Osmanlı döneminde hangi sivil toplum kuruluşları vardır?
Türkiye'de Cumhuriyet döneminde sivil toplum en çok hangi dönemde canlanmıştır?
Türk tarihinde ilk sivil toplum örgütlenmeleri hangileridir?
Günümüzde önde gelen sivil toplum kuruluşlarından hangilerini biliyorsunuz?
147
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde edileceği
veya geliştirileceği
Türkiye’de Sivil
Toplum
Türkiye’de Osmanlıdan günümüze
sivil toplumun varlığını kavrar.
Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması
Cumhuriyet
öncesi dönemde
sivil toplum
Cumhuriyet
dönemde sivil
toplum
Tarihsel süreçte sivil toplumun
gelişimini kavrar.
Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması
Türkiye’de önde
gelen bazı sivil
toplum
kuruluşları
Günümüzde var olan sivil toplum
kuruluşlarını tanır.
Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması, ziyaret
148
Anahtar Kavramlar
Türkiye'de sivil toplum, Cumhuriyet öncesi dönemde sivil toplum, Cumhuriyet döneminde
sivil toplum, Türkiye'de önde gelen bazı sivil toplum kuruluşları.
149
Giriş
Sivil toplum geleneği Osmanlıdan günümüze kalan önemli bir mirastır. Batı’daki gelişmelerden
çok daha önce ve çok daha gelişmiş bir şekilde sivil toplum kuruluşlarını görmekteyiz.
Toplumdaki birçok ihtiyaç vakıflar, dernekler ve lonca teşkilatları tarafından devlete ihtiyaç
duyulmaksızın giderilmiştir. Cumhuriyet sonrası sivil toplum da önemli bir gerileme olmuştur.
Osmanlı da toplumsal açıdan yoksun kesimlerin ihtiyacı ve ekonomik düzenlemeler sivil
toplum tarafından yerine getirildiğinden, Türkiye Cumhuriyeti, devlet olarak böyle bir miras
alamamıştır ve bu konularda deneyimsiz kalmıştır. Özellikle 1980'den sonra sivil toplum
önemli ölçüde gelişme göstermiştir.
150
10. TÜRKİYE’DE SİVİL TOPLUM
10.1. CUMHURİYET ÖNCESİ DÖNEMDE SİVİL TOPLUM
Türk kültüründe bu günkü sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerine benzer birçok olgulara
rastlanmaktadır. Türklerde, yardımlaşma ve dayanışma ile ilgili inanç ve geleneklerin var
olduğu anlaşılmaktadır. İslamiyet öncesi Türk destanlarında Tanrı adına yoksullara yardım
etme, çıplakları giydirme, açları doyurma gibi bugün sivil toplumların asıl işlevleri olan sosyal
yardımlaşma geleneğinin varlığına rastlanmaktadır. Yine eski Türklerde Bey olmanın şartları
arasında çıplakları giydirme, açları doyurma en önde gelen şartlardan biridir.
İslamiyet'ten sonra fitre, zekât ve sadaka müesseselerinin bu yardımlaşma faaliyetlerini daha
da arttırdığını görmekteyiz. Örneğin; bugün de sosyal yardım ve sosyal hizmetler kapsamında
kabul edilen kurumlardan olan ve yaşlılara koruma hizmetini veren ilk sivil kurumun
Selçuklular döneminde Sivas'ta 11. yüzyılda Reha Oğulları tarafından kurulan Dar’ül-reha
(Huzurevi) olduğu görülmektedir. Mısır'da Erbil Atabeyi Muzafferuddin Ebu Sait tarafından
yaptırılan Gökbörü tesisleri, dört darülaceze, dullar için barınma tesisleri de çok eski tarihlerden
kalan somut sivil toplum kurumlarındandır.
Osmanlı’da, Batı Avrupa'da olduğu gibi özerk şehirlerde mülkiyet hakları üzerinde gelişen ve
belli bir ayrıcalığı olan sosyal sınıfların yokluğu sivil toplumun ortaya çıkışını engellemiştir.
Osmanlı’da şehirlere Batı’da olduğu gibi ayrıcalıklar tanımanın faydaları fark edilmemiş ve
ticareti canlandıracak pazarlar aramak da teşvik edilmemiştir. Şehirler tüzel kişiliğe sahip
olmadıklarından Batı’daki örnekleri gibi, ticari menfaatleri için herhangi bir biçimde bir araya
gelerek birlikler oluşturamamışlar ve böylece ekonomik hayat devletin kontrolü altına girmiştir.
Osmanlı toplumunda batıdaki gibi tarihsel, toplumsal ve felsefi bir içeriğe sahip sivil toplum
unsurları yani özerk sosyal sınıfların olmaması, güçlü devlet geleneği ve sultanların güçlü
otoritesine bağlanabilir. Bununla birlikte Osmanlı toplumunda sivil toplum potansiyeli taşıyan
millet sistemi, loncalar, vakıflar, tarikatlar ve tekkeler gibi bazı unsurların varlığı da göz ardı
edilemez.(Aslan, 2010)
Osmanlı'da sivil toplum unsuru olabilme özelliği taşıyan en büyük yapılanma ise Ahilik
Teşkilatı’dır. Ahilik Teşkilatı Osmanlı tarihinin en büyük ve en organizeli sivil toplum kuruluşu
olarak üyelerine sağlamış olduğu imkânlarla sosyal ve ekonomik hayata büyük bir zenginlik
kazandırmıştır. Bu açıdan günümüzde bu teşkilatın uygulamalarından yararlanabileceğimiz pek
çok noktanın olduğunu görmekteyiz. Ahilik, yetkin insan yetiştirmeyi ve bu yola yetkin bir
toplum oluşturmayı, dünyayı düzeltmeyi amaç edinmiş bir kuruluştur.
151
Ahilik; tarihte eğitimde ve ekonomik hayatta önemli roller üstlenmiş aynı zamanda verimli
sonuçlar üretmiş bir yapı olarak dikkat çekmektedir. Ahilik bir sivil toplum kuruluşu olarak
devlet ve birey arasında tampon görevi üstlenmiş ve mevcut yapının uzun süre sağlıklı
işleyebilmesini sağlamıştır. Toplumlar bütün gelişmişliklerine rağmen hâlâ eğitim ve ekonomik
hayat gibi konulardaki sorunlarını tam anlamıyla çözememektedirler. Eğitim ve öğretimin tam
olarak devlet görevi olarak düşünülmediği, hatta iç ve dış güvenliğin sağlanması dışında ne yol,
ne taşıma ne de haberleşme aracı sağlanmasının devlet görevi sayılmadığı bir dönemde,
toplumun devletten bağımsız olarak kendi düzenini kurmuş ve ihtiyaçlarını giderebilmiş olması
oldukça ileri bir aşamadır. Ahiliğin bu başarısındaki en önemli faktör, hem yaygın hem de örgün
olarak eğitime önem vermiş olmasıdır.
Aslında bugün içinde bulunduğumuz birçok sorunun temeli, var olan toplumsal potansiyelin
harekete geçirilememesidir. Bu açıdan Ahilik gibi sosyal kurumlara ne denli ihtiyaç duyulduğu
ortaya çıkmaktadır. Gönüllü oluşumların ve bu oluşumlara katılımların desteklenmesi şarttır.
Bakıldığında Batılı devletlerin gelişmeleri de hep ahilik benzeri sivil toplum yapılarının
kurulmuş ve etkinlik kazanmış olmasına dayanmaktadır.
Loncalar da Ahilik Teşkilatı’na dayanır. Zamanla şehirlerde merkezileşen Ahilikler, esnaf
birlikleri şekline de dönüşerek loncaları oluşturmuşlardır. Loncalar bugünkü anlamı ile esnaf
teşkilatı olan mesleki örgütlerdir. Loncalar, Osmanlı devletinde esnafla merkezi yönetim
arasında önemli bir köprü görevi üstlenen sivil toplum potansiyeli taşıyan unsurlardandır. 16.
yüzyıla kadar, üretim kalitesini yükseltme, kalifiye eleman yetiştirme, yetişen elemanlara
ustalık sertifikası verme, iş ve ticaret ahlakını geliştirme ve denetleme, işçileri koruma ve
üretimi en ucuz yoldan tüketiciye ulaştırma gibi işlevleri düşünüldüğünde loncaların, devletten
özerk önemli ve yaygın sivil toplum kuruluşları oldukları söylenebilir. Öte yandan, loncalarda
üretimin kalite, fiyat, üretim miktarı ve istihdamının devlet tarafından kontrolü ve
sınırlandırılması özerk niteliklerini zedelemiş ve hareket alanlarını daraltmıştır. (Mardin, 2008;
Acun, 2005) Osmanlı devletinde, loncalar, ticaret alanının düzenlenmesi sürecinde toplumun
taleplerini devlete iletme açısından bir sivil toplum kuruluşu olarak görülmekle birlikte lonca
liderlerinin, ürün kalitesi, miktarı ve fiyatının devlet tarafından belirlenmesi de bu örgütleri sivil
toplum tanımından uzaklaştırmaktadır. (Aslan,2010)
Yine Osmanlıda dinî örgütlenmeler de devletten görece bağımsız sivil toplum
örgütlenmeleridir. Resmî kanatta bulunan ve Şeyhülislamın temsil ettiği ulema grubu
(Şeyhülislam, kadı, müderris vb.) tam bir sivil örgütlenme olarak kabul edilmese de halk
düzeyinde örgütlenen tarikatlar için sivil dinî örgütler diyebiliriz. Ama bugünkü anlamı ile
152
kendi iç yapılanmaları nedeni ile Batılı tarzda bir sivil toplum unsuru olup olmadıkları
tartışmalıdır.
Bir diğer sivil toplum örgütlenmesi ise sosyoekonomik ve sosyokültürel faaliyetlerde bulunan
örgütlü sivil dayanışma kurumları olan vakıflardır. Vakıflar diğer sivil toplum potansiyeli
taşıyan unsurlara göre daha bağımsızdırlar. Kurumsal anlamda bir sivil toplum örgütlenmesi
olarak eğitim, sosyal adalet, sosyal refah, dengeli gelir dağılımı, sosyal güvenlik, sosyal hizmet
gibi alanlarda faaliyet göstermişlerdir.
Osmanlı’da Batılı anlamda ilk sivil girişimler Tanzimat’la birlikte başlamıştır. Tanzimat
Dönemi ve Tanzimat sonrası dönemde ise ortaya çıkan Sened-i İttifak, Gülhane Hatt-ı
Hümayunu, Islahat Fermanı, I. ve II. Meşrutiyet gibi yenilikçi hareketler sivil toplumun
gelişmesi için zemin hazırlamıştır. Osmanlı Anayasası olan Kanun-i Esasi’nin ikinci kez
uygulamaya konulmasından sonra, Mecliste sivil toplumun gelişimi açısından önem taşıyan;
toplantı, basın, grev ve dernek gibi bazı yasalar kabul edilmiştir. Ama bu reformların sivil
toplumun gelişimine beklendiği kadar katkısı olamamıştır. Çaha, bunu ‘’Modernleşme
çabalarıyla beraber öncelik devlete verilerek devletin kurtarılması projelendirilmişti’’
ifadesiyle dile getirmektedir. Devlet elitleri 19. yüzyıldan itibaren devlet kurumlarının yüzünü
Batı kurumlarına çevirmeye başladılar ve modernleşme çabalarının motor görevini sivil toplum
kurumları değil bizzat devlet yüklendi. Seküler değerleri esas referans noktası alan bu yaklaşım,
sivil toplumun giderek canlılığını yitirmesine sebep oldu. (Çaha, 1994)
Sonuç olarak, sivil toplum derken devletten ayrışmış, özel mülkiyete ve serbest piyasaya dayalı
bir ekonomik alanın varlığı kastediliyorsa, Osmanlı’da böyle bir şeyin olmadığı genel olarak
doğrudur. Ama sivil toplum denince devlet dışı gönüllü kuruluşlar kastediliyorsa, bunların
Osmanlı’da vakıflar, loncalar, tarikatlar ve dini cemaatler biçiminde mevcut olduğu
söylenebilir. (Gülalp, 2002)
10.2. CUMHURİYET DÖNEMİNDE SİVİL TOPLUM
Cumhuriyet ilk yıllarında sivil toplum fazla canlanmamıştır. Tek parti dönemi, Osmanlı’dan
güdük veya sönük de olsa bir sivil toplum mirası devralmıştı. Osmanlı son döneminde medrese,
tarikatlar, vakıflar gibi geleneksel sivil toplum kurumlarının yanında, özel teşebbüs, ekonomik
gruplar, siyasal partiler, dernekler, işçi hareketleri, kadın hareketleri, medya ve siyasal
ideolojiler gibi modern sivil toplum unsurlarının da geliştiği söylenebilir. Ancak Tek Parti
döneminin (1923-1946) tek tipleştirme ve homojenleştirme politikaları karşısında bu tür sivil
toplum unsurları işlevsiz kalmıştır. (Çaha, 2005; Abay, 2009) Bunun nedeni Türk modernleşme
153
sürecinde yönetici elitin, toplumu dönüştürmek için laik, jakoben (merkeziyetçi) ve pozitivist
bir ideolojiyi referans alarak (Hira-Şan, 2009) sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir toplum
oluşturma düşüncesidir (Çaha, 2007). Böylece, Tek Parti döneminde, demokrasinin toplumsal
ayağı olan sivil toplum unsurlarını oluşturan farklı düşünce, ideoloji, grup, parti, dernek gibi
oluşumların hepsi yok edilmiş ve üniter bir yapı ortaya çıkarılmıştır. (Çaha, 2007; Tuncel, 2005)
Bu dönemde sivil toplum kuruluşlarına yönelik engelleyici tavır, Tanzimatla başlayan
modernleşme sürecinde ortaya çıkan sivil toplum unsurlarının ve birikiminin büyük yara
almasına yol açmıştır. Özellikle bu yıllarda dile getirilen halka rağmen halk için sloganı bu
durumu çok iyi özetlemektedir. Tek parti döneminin politik uygulamalarında, sivil toplum
çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma açısından engel olarak algılandığı için tasfiye edilmiştir. Bu
çerçevede politik toplum, halkı medenileştirmek adına sivil toplumun yerel, dinsel, kültürel ve
politik farklılıklarını ortadan kaldırmıştır. (Yıldırım, 2005) Bu anlamda, 1912 yılından beri
faaliyet gösteren Türk Ocakları 1931 yılında kapatılmış ve 1933-1938 döneminde yapılan yasal
düzenlemelerle sendikalaşma ve grev hakkına kesin yasaklar getirilmiştir. (Aslan, 2010)
1946’da çok partili hayata geçiş sivil toplumun gelişmesi açısından da önemli katkılar
sağlamıştır. Siyasal alandaki çoğulculuğa paralel olarak, sivil örgütlenmeler de yaygınlaşmış
ve güç kazanmıştır. Demokrat Partinin iktidara gelmesiyle birlikte Tek Parti döneminde
yasaklanmış olan çok sayıda sivil toplum unsuru ekonomik, siyasal ve kültürel alanda tekrar
ortaya çıkmıştır. Bu dönemle birlikte işçi örgütlenmeleri de güçlenmeye başlamış ve 1950’den
itibaren sendikalar kendi aralarında birlik, federasyon gibi üst düzey örgütlenmelere
gitmişlerdir. DP iktidarı, sendikaların siyasetle uğraşmasını engelleyen yasal engelleri ortadan
kaldırma konusunda çok içten davranmamasına (Doğan, 2009) rağmen bu dönemde demokrasi
kısmen de olsa gelişmeye başlamış, toplumsal temelde görece özerk oluşumlar görülmüş ve
toplumdaki farklı kesimler örgütlenmeye başlamış, bu da sivil toplumun gelişmesine katkıda
bulunmuştur. (Abay, 2009) Siyasal partiler, basın kuruluşları, dernekler ve sendikalar gibi
örgütlenmeler artmıştır. Daha sonra meydana gelen askeri müdahaleler döneminde ise sivil
toplum ile siyasal iktidar arasında, alanlarını genişletme mücadeleleri yaşanmıştır.
Gönüllü üyeliğe dayalı girişimci dernekler 1960’lı yıllarda kurulmaya başlamış ve bu tür
derneklerin sayısında önemli bir artış gözlenmiştir. (Doğan, 2009; Tuncel, 2005) Nitekim 1961
Anayasası da, sivil toplumun örgütlenmesini olanaklı kılmıştır. Anayasanın beslendiği
özgürlükçü anlayış hem siyasette hem de sivil örgütlenmede çok sesliliğin ortaya çıkmasına
katkıda bulunmuştur. Fakat 1970’lerde ortaya çıkan sağ-sol kutuplaşması siyasal partilerin
STK’ları ele geçirmesine neden olmuştur. Bu durum, Ordu’nun 1971 Muhtırası ile birlikte
ideolojik kamplaşmadan dernekleri de sorumlu tutmasına yol açmış ve bundan dolayı dernek
154
kurma hakkı sınırlandırılmıştı. (Doğan, 2009) Genel anlamda bakıldığında 1960 askeri darbesi
ve 1971 ve 1973 askeri müdahalelerinin gelişmekte olan sivil toplumun, devlete hakim güçler
tarafından kontrol altına alınma girişimleri olduğu iddia edilebilir.(Aslan, 2010)
Türkiye’de 1980’li yıllardan itibaren sivil toplum alanı genişlemeye başlamıştır. Bu tarihler
sivil toplum örgütlenmesi ve sivil toplumun oluşumu açısından yeni bir başlangıç olarak kabul
edilir. 1980'lerden itibaren Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği'nde yaşanan gelişmeler, Batı ve
Latin Avrupa'daki askeri cunta yönetimlerinden demokrasiye geçiş süreçlerinin başarısı, tüm
dünyada sivil toplum kavramının yeniden canlanmasına öncülük eden gelişmelerdir. Bu
tarihlerde Türkiye'nin liberal ekonomik sisteme yoğunlaşması, siyasal anlamda da liberalizme
kaymasını sağlamış ve bu anlayışın sonucu olarak katılımcı toplum modeli hız kazanmıştır.
Özellikle, 12 Eylül 1980 askeri darbe sonrası sağda ve solda yer alan ana politik akımlar, güçlü
devlet geleneğinin dönüştürülmesi ve demokratik olarak denetlenmesi gerektiği yönünde ortak
bir tutum takındılar ve bu dönüşüm ve denetimin motor gücü olarak da sivil toplum kavramı ön
plana çıktı. (Yıldız, 2007)
1982 Anayasası devletin üstün ve aşkın niteliğine vurgu yapmış ve devleti, sivil toplum
karşısında siyasal yönden güçlendirecek mekanizmalarla donatmıştır. Ayrıca bu Anayasa
dernek kurma özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşlerini de darbeden önceki kargaşa
ortamından sorumlu tuttuğu için sınırlandırmıştır (Tuncel, 2005; Çaha, 2007). Dolayısıyla,
Türkiye’de bazı aydınlar tarafından başlatılan ve bir ölçüde kitleselleşen sivil toplum talebinin
tam da 1980’li yıllara denk düşmesi tesadüf değildir. Söz konusu aydınların çoğu sivil toplumun
güçsüzlüğünün askeri darbelere davetiye çıkardığı noktasında uzlaşma içindeydiler. Bu
aydınlar, toplumsal inisiyatiflerin yukardan müdahalelerle merkezi otoritenin denetimine
alınması karşısında, sivil toplum kavramını gündeme getirerek toplumsal hareketliliği
canlandırmayı amaçladılar. Böylece sivil toplum kavramı, askeri darbe sonrası, devletin giderek
artan hayatın her alanını düzenleme istek ve gücüne karşı, birey ve grupların hak ve özgürlük
taleplerini dolayısıyla demokrasiyi güçlendirerek askeri darbelere zemin hazırlayan şartları
bertaraf etmek amacıyla gündeme gelmiştir. (Aslan, 2010)
Türkiye’de, 1990’larda askeri yönetimin etkisinin azalmasına paralel olarak, Batı Avrupa
toplumlarında olduğu gibi, insan hakları, feminizm, çevrecilik ve çeşitli gençlik hareketleri
kamusal alanda etkili olmaya başlamıştır. (Doğan, 2009) 1990’lardan sonra giderek sivilleşen
Türk hukuk sistemi bireysel özgürlüklerin önündeki engelleri zayıflatarak sivil toplumun
gelişmesine katkı sağlamıştır. 1995 yılında siyasal partiler ile sendikalar, dernekler, vakıflar,
meslek odaları ve kooperatifler gibi sivil toplum kuruluşları arasında organik ilişkileri ve iş
155
birliğini yasaklayan Anayasa maddelerinin kaldırılması süreci daha da hızlandırmıştır. Sivil
toplum, demokratikleşme sürecinin motor gücü olarak görülmüştür.
Türkiye'de sivil toplumun gelişmesini sağlayan bir diğer süreç, 1999 yılı Marmara Bölgesi’nde
yaşanan iki depremden sonra gündeme gelmiştir. Genelde afet sonrası müdahale için; en verimli
ve en etkili afete hazırlık sistemleri ile yeterlilikleri, yerel düzeydeki gönüllerin katılımı ve yerel
otoritelerin eylemleriyle sağlanmaktadır. Türk sivil toplumları için kendilerini ispatlama fırsatı
olmuştur. STK'lar uluslararası kuruluşlarla olağanüstü bağlantılı ve koordineli çalışmış ve
ilişkilerini geliştirmişlerdir.
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi, Türkiye'de sivil toplum kuruluşlarının bilinirliğini
arttırmıştır. Bu deprem sonrasında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları başarıları ile
kamuoyunda son derece takdir toplamışlardır. Her şeyin devletten beklenmeyeceği daha
doğrusu devletin her duruma yetişemeyeceği bu kuruluşların doğan boşlukları doldurmaları ile
anlaşılmıştır. Devletten beklenilen birçok faaliyetin sivil toplum tarafından da
gerçekleştirilebileceği görülmüştür. Toplumun sivil toplum kuruluşlarına bakışında pozitif
değişim yaşanmış ve çekinilerek yaklaşılan sivil toplum kuruluşlarına güven artmıştır.
Marmara Bölgesi’ndeki bu depremlerden sonra da birçok sivil toplum kuruluşu kurulmuştur.
Mevcut olanlarda daha aktif hâle gelmiş ve çalışma kapasitelerini uluslararası gelişim ortaklık
ajansları ve yabancı sivil toplum kuruşları ile geliştirmişlerdir. Sivil derneklerin, devlet
vakıflarının, genel müdürlüklerin ve profesyonel derneklerin aktivitelerini tek çatı altında
toplamak için Deprem Sivil Koordinasyonu kurulmuştur. Bu dernek, insanların ihtiyaçlarıyla,
bu ihtiyaçlara uygun kaynakların yaratılmasında, arabulucu rolünü üstlenmiştir. Ayrıca bu
koordinasyon derneği, hükûmet kurumlarının, yerel yönetimlerin, STK’ların ve sivil
inisiyatiflerin yapısı ve operasyonlarına ilişkin tüm verileri toplayarak, gereksinim duyan
kurumlara sağlamıştır. Rehabilitasyon aşamasında ise depremin negatif etkilerini silmek,
dayanışma ve yardım sağlamak için birçok yerde depremzede dernekleri kurulmuştur.
Günümüzde sivil toplum büyük bir hızla büyümektedir. Artık bu örgütler sosyal yardımlaşma
ve dayanışma faaliyetlerinin yanında yaşanan siyasal gelişmelerde taraf olma, kanaat geliştirme
ve kamuoyu oluşturma noktasında da söz sahibi olabilmektedirler. Toplumun bir parçası olan
bu örgütler, çevre ve insan hakları, tüketici dernekleri, yardım ve eğitim, sağlık, bilim, teknoloji,
spor, din gibi birçok alanda faaliyet göstermektedirler.
Sivil toplum olmadan etkin, verimli ve güçlü bir devlet söz konusu olamaz. Sivil toplum
denetimi yolsuzlukları engellemek için şarttır. Kronik ekonomik krizleri aşmak ve müreffeh bir
toplumu yaratmak için ekonomi üzerinde devletin değil, sivil toplumun egemen olması
156
gerekmektedir. Nihayet siyasal alandaki meşruiyet krizinin ancak sivil toplumun paydaş olarak
yer aldığı ortamda çözülebileceği açıkça anlaşılmıştır. (Türköne, 2003)
10.3. TÜRKİYE'DE ÖNDE GELEN BAZI SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI
TEMA: Doğal varlıkların ve çevre sağlığının korunması, erozyonla mücadele toprak örtüsü ve
toprağın korunması ve ağaçlandırmanın önemi hakkında kamuoyunu eğitmek ve
bilinçlendirmek faaliyetlerinde bulunmaktadır.
AKUT: Her türlü afette, arama kurtarma faaliyetlerinde bulunmaktadır.
Kızılay: Doğa olaylarında zarar görenlere çadır, battaniye, giysi ve yiyecek yardımında
bulunmak, bunun için önceden bu maddeleri depo etmek, yoksul, kimsesiz ve düşkünler için
aşevleri açmak, sağlık merkezleri kurmak, kurduğu kan bankası ile halkın yaptığı kan
bağışlarını kabul ederek gereksinme duyanlara bu kanları vermek faaliyetlerinde
bulunmaktadır.
Yeşilay: Sigara, içki ve uyuşturucu gibi maddeler sağlığımızı olduğu gibi aile ve toplum
hayatımızı bozarak büyük zararlar verir. Yeşilay Derneği bu zararlı alışkanlıklardan kurtulmayı
ve yakalanmamayı sağlamak amacıyla faaliyette bulunur.
LÖSEV: Lösemili ve kan hastası çocukların sağlık ve eğitim başta olmak üzere her türlü
ihtiyaçlarının sağlanmasına yardımcı olmak, kan hastalıkları konusunda ulusal düzeyde tedavi,
eğitim ve araştırma kurumları kurmak ve işletmek faaliyetlerini yürütmektedir.
Türk Eğitim Vakfı (TEV): Yetenekli fakat maddi olanaklardan yoksun çocukların ve
gençlerin eğitim ve öğrenimlerini sağlamak için yardım etmek ve desteklemek faaliyetlerinde
bulunmaktadır.
Mehmetçik Vakfı: Şehit olan veya herhangi bir nedenle hayatını kaybedenlerin bakmakla
yükümlü oldukları yakınları ile gazi ve engelli askerlere sosyal ve ekonomik destek sağlamak
amacıyla faaliyette bulunmaktadır.
Kamu iş: Üyelerinin mevzuat ve toplu iş sözleşmelerinden doğan hak ve menfaatlerini
korumak üyelerinin iş yerlerinde iş ve çalışma şartlarını geliştirmek, işverenler ile işçi
teşekkülleri arasında karşılıklı iş birliği kurulmasını temin etmek faaliyetlerinde bulunmaktadır.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB): Odalar ve borsalar arasında birlik ve
dayanışmayı sağlamak, ticaret ve sanayinin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini
sağlamak, üyelerinin mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak faaliyetlerinde bulunmaktadır.
157
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Türk kültüründe bugünkü sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerine benzer birçok olgulara
rastlanmaktadır. Osmanlı'da sivil toplum unsuru olabilme özelliği taşıyan en büyük yapılanma
Ahilik Teşkilatı’dır. Yine Osmanlıda dinî örgütlenmeler de devletten görece bağımsız sivil
toplum örgütlenmeleridir. Bir diğer sivil toplum örgütlenmesi ise sosyoekonomik ve
sosyokültürel faaliyetlerde bulunan örgütlü sivil dayanışma kurumları olan vakıflardır.
Cumhuriyet ilk yıllarında sivil toplum fazla canlanmamıştır. 1946’da çok partili hayata geçiş
sivil toplumun gelişmesi açısından da önemli katkılar sağlamıştır. Siyasal alandaki çoğulculuğa
paralel olarak, sivil örgütlenmeler de yaygınlaşmış ve güç kazanmıştır. Türkiye’de 1980’li
yıllardan itibaren sivil toplum alanı daha da genişlemeye başlamıştır. Bu tarihler sivil toplum
örgütlenmesi ve sivil toplumun oluşumu açısından yeni bir başlangıç olarak kabul edilir.
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi, Türkiye'de sivil toplum kuruluşlarının bilinirliğini ve
etkinliğini arttırmıştır. Bu deprem sonrasında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları
başarıları ile kamuoyunda son derece takdir toplamışlardır. Her şeyin devletten beklenmeyeceği
daha doğrusu devletin her duruma yetişemeyeceği bu kuruluşların doğan boşlukları
doldurmaları ile daha iyi anlaşılmıştır. Türkiye'de Önde Gelen Bazı Sivil Toplum Kuruluşları
şunlardır: TEMA, AKUT, Kızılay, Yeşilay, LÖSEV, TEV, Mehmetçik Vakfı, TOBB vb.
158
10. Bölüm Soruları
1. Osmanlı'da bugünkü anlamı ile esnaf teşkilatı olan mesleki örgütler hangisidir?
a) Ahilik Teşkilatı
b) Lonca Teşkilatı
c) Vakıflar
d) Hilal-i Ahmer
e) Tarikatlar
2. Aşağıdakilerden hangisi Osmanlıdaki sivil kurumlardan sayılamaz?
a) Ahilik Teşkilatı
b) Lonca Teşkilatı
c) Vakıflar
d) Şeyhül İslamlık
e) Tarikatlar
3. Cumhuriyet döneminde sivil toplumun canlanmaya başladığı tarih hangisidir?
a) 1923
b) 1933
c) 1936
d) 1942
e) 1946
4. Aşağıdakilerden hangisi 1999 Marmara Depremi sonrası sivil toplum
kuruluşlarının daha da canlanmasının nedenlerinden biri değildir?
a) Sivil toplum kuruluşlarının başarılı çalışmalar yapmaları
b) Sivil toplum kuruluşlarının bilinirliğinin artması
c) Sivil toplum kuruluşlarının itibarının artması
d) Devletin yetersiz kalması
e) Ekonominin gelişmesi
5. Aşağıdakilerden hangisi ülkemizde doğayı ve çevreyi korumak amacıyla
oluşturulmuş sivil toplum örgütlerinden biridir?
a) AKUT
b) Yeşilay
c) Kızılay
d) TEMA
e) LÖSEV
Aşağıdaki boşulkları doldurunuz.
6. Osmanlı’da sivil toplum unsuru olabilme özelliği taşıyan en büyük yapılanma
............... Teşkilatı’dır.
7. Sigara, içki ve uyuşturucu gibi zararlı alışkanlıklardan kurtulmayı ve
yakalanmamayı sağlamak amacıyla çalışsan sivil toplum kuruluşu ............... ‘dır.
8. Siyasal partiler ile sendikalar, dernekler, vakıflar, meslek odaları ve kooperatifler
gibi sivil toplum kuruluşları arasında organik ilişkileri ve iş birliğini yasaklayan
Anayasa maddeleri ............... yılında kaldırılıştır.
9. Türklerde İslamiyet’ten sonra ............... müesseseleri toplumdaki yardımlaşma
faaliyetlerini daha da arttırmıştır.
10. Osmanlı’da bulunan Lonca Teşkilatı ............... Teşkilatı içinden çıkmıştır.
Cevaplar; 1)b 2)d 3)e 4)e 5)d 6)Ahilik 7)Yeşilay 8)1995 9)Fitre 10)Ahilik
159
11. AFETLERLE İLGİLENEN ULUSLARARASI KURULUŞLAR
160
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
11.1. Birleşmiş Milletler
11.1.1. Birleşmiş Milletler Acil Müdahale Birimleri
11.1.1.1. BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA)
11.1.1.2. BM Afet Değerlendirme ve Koordinasyon Sistemi (UNDAC)
11.1.1.3. Olay Yeri Operasyon Koordinasyon Merkezi (OSOCC)
11.1.1.4. Uluslararası Arama ve Kurtarma Danışma Grubu (INSARAG)
11.1.2. Birleşmiş Milletler İnsani Yardım ve Koruma Sağlayan Kuruluşlar
11.1.2.1. Birleşmiş Miletler Kalkınma Programı (UNDP)
11.1.2.2. BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF)
11.1.2.3. Acil Durumlarda Dünya Gıda Programı (WFP)
11.1.2.4. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)
11.1.2.5. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
11.1.2.6. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR)
11.2. NATO
11.3. Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Federasyonu
11.3.1. Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC)
11.3.2. Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu
11.3.3. Ulusal Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri
161
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
Türkiye'de şubesi olan uluslararası yardım kuruluşları hangileridir?
Ülkemizde 1999 depreminde hangi uluslararası kuruluşların yardıma geldiğini biliyor
musunuz?
Uluslararası yardım kuruluşları ile irtibatı olan hiç tanıdığınız var mı?
162
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım
Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
Birleşmiş Milletler
Birleşmiş Milletler Acil
Müdahale Birimleri
Birleşmiş Milletler
İnsani Yardımve
Koruma Sağlayan
Kuruluşları
Birleşmiş Milletler sistemini anlar. Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması
NATO NATO organlarını tanır. Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması
Uluslararası Kızılhaç ve
Kızılay Federasyonu
Resmi olmayan uluslararası yardım
organizasyonlarını öğrenir.
Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması,
ziyaret
163
Anahtar Kavramlar
BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA), BM Afet Değerlendirme ve Koordinasyon
Sistemi (UNDAC), Olay Yeri Operasyon Koordinasyon Merkezi (OSOCC), Uluslararası
Arama ve Kurtarma Danışma Grubu (INSARAG), Birleşmiş Miletler Kalkınma Programı
(UNDP), BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Acil Durumlarda Dünya Gıda Programı
(WFP), BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Dünya Sağlık Örgütü (WHO), BM Mülteciler
Yüksek Komiserliği (UNHCR), NATO, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC).
164
Giriş
Bir ülkenin afet yönetim kapasitesi ne denli gelişmiş ise uluslararası yardıma olan gereksinimi
o denli azalır, uluslararası yardımlardan o denli yüksek derecede yararlanır ve uluslararası
yardımlarda o denli yüksek inisiyatif kullanır (URL 36).
Uluslararası yardım organizasyonlarını resmî olanlar ve resmî olmayanlar olarak ayırmamız
mümkündür. Bu bölümde resmî olanlardan BM ve NATO, resmî olmayanlardan ise
Uluslararası Kızılay ve Kızılhaç Federasyonları işlenecektir. Şüphesiz dünyada daha birçok
organizasyon vardır. Ama bunların her birini incelemeye kalksak hem sayfalarımız yetmez hem
de konu çok karışık hâle gelir. Bu nedenle organizasyonların yapılarını ve çalışma prensiplerini
anlama amaçlı olarak en büyüklerine yer verilmiştir. Siz de diğer uluslararası yardım
organizasyonlarını araştırıp okuyunuz.
165
11. AFETLERLE İLGİLENEN ULUSLARARASI KURULUŞLAR
11.1. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER
Birleşmiş Milletler (BM) küresel düzeyde etkili uluslararası kuruluşların başında gelmektedir.
Birleşmiş Milletler insani yardım çalışmalarını ilk kez, İkinci Dünya Savaşı'nın yarattığı
tahribat sonrasında Avrupa’da yerlerinden edilenlere insani yardım ileterek başlatmıştır. 26
Haziran 1945’te imzalanan BM Kurucu Antlaşması’nın yeterli sayıda devletçe onaylanmasının
ardından, 24 Ekim 1945’te kurulmuştur. Bilindiği üzere, II. Dünya Savaşı insanlığın o güne dek
gördüğü en yıkıcı savaştır. Bu savaşta 70 milyondan fazla insan hayatını kaybetmiş,
milyonlarcası sakat kalmış, birçok şehir yakılıp yıkılmıştır. Daha da ötesi, savaşın sonlarına
doğru Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Japonya’ya atom bombası atmış ve 220.000
Japon’un ölümüne sebebiyet vermiştir. Başta ABD ve İngiltere olmak üzere savaşı kazanan
güçler, bir daha aynı yıkıcı savaşlar yaşanmasın, dünyada barış olsun, insanlık daha fazla
işbirliği yapsın diye savaşın sonunda bütün ulusları kapsayacak bir örgüt kurmaya karar
vermişlerdir. 24 Ekim 1945’te kurulan ve tüm milletleri bir araya getirmesi öngörülen bu örgüte
Birleşmiş Milletler adı verilmiştir. Merkezi New York’ta olan örgüte mevcut devletlerin aşağı
yukarı tamamı üyedir.(Aral, 2013) O günden bugüne, uluslararası topluluk ne zaman doğal ya
da insan nedenli bir felaketle karşı karşıya kalsa yardım için BM’ye başvurmaktadır. Bugün
BM, acil durum ve uzun süreli destek isteyen durumlarda insani yardım sağlayarak, hükümetler
ve yardım kuruluşları arasında da katalizör rolü üstlenerek ve yardıma ihtiyacı olan insanların
savunuculuğunu yaparak önemli bir rol oynar. Afet meydana geldiğinde BM ve kurumları
acilen yardım yetiştirmeye gayret etmektedir.
BM’in ana konuları şunlardır (URL 36);
1. Barış ve güvenlik
2. Gelişme
3. İnsan hakları
4. İnsani ilişkiler (HA)
5. Uluslararası hukuk
Birleşmiş Milletler’in Antlaşmada beyan edilen amaçları ise şu şekildedir (URL 37):
1) Uluslararası barış ve güvenliği korumak,
2) Hak eşitliği ve halkların kendi geleceğini belirleme ilkelerine saygı göstererek
milletlerarasında dostça ilişkiler geliştirmek,
166
3) Uluslararası ekonomik, sosyal, kültürel, insani sorunların çözümünde işbirliği yapmak
ve temel insan hak ve özgürlüklerine karşı saygıyı teşvik etmek,
4) Bu ortak çıkarların elde edilmesi hususunda milletler arasında uyum sağlayıcı bir
merkez olmak.
11.1.1. Birleşmiş Milletler Acil Müdahale Birimleri
11.1.1.1. BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA)
Geçtiğimiz 10 yıl içinde sivil savaşların sayısı ve şiddetinde patlama yaşanmıştır. Bunlar çok
büyük insani krizlere, pek çok hayat kaybına neden olmuş; muazzam bir memleketler içi göç
yaşanarak toplumlarda geniş ölçüde tahribatlar yapmış, çok sıkıntılı siyasi ve askeri ortamlar
yaratmıştır. Bu karmaşık acil işlere çare bulmak için BM hızlı ve etkili bir şekilde hareket
edebilme kapasitesini arttırmıştır.
OCHA, ulusal ve uluslararası insani yardım organizasyonlarının desteği ile etkin ve düzenli
uluslararası yardımı harekete geçirerek ve koordine ederek, afetlerde zarar gören kişilerin
acılarını dindirmeyi, ihtiyaç sahiplerinin haklarını savunmayı, hazırlık ve önleme çabalarını
desteklemeyi ve sürdürülebilir çözümlerin uygulanmasını kolaylaştırmayı amaçlar (URL 38).
Genel Kurul 1991 yılında, kurumlar arası bir komite kurarak, insani yardıma gelecek olan
uluslararası desteği organize etmiştir. BM Acil İşler Kurtarma Koordinatörü sorumluluğu
üstlenmiştir. Acil İşler Kurtarma Koordinatörü, İnsani İşler Koordinatörü Ofisinin (OCHA)
başkanlığını yapmakta ve insani krizlerle tek olarak baş edemeyecek kurumlara BM desteği
sağlamaktadır.
Hükümetler, STK’lar, ve BM kuruluşları hep birlikte sorunlu acil durumlara aynı zamanda ve
derhal müdahele etmek için çalışır. OCHA onlarla birlikte çalışarak bu işbirliğinin
koordinasyonunu sağlar (URL 39).
İnsani İşler Koordinatörü Ofisinin veya diğer ifade ile BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi
(OCHA)’nin görevi amacı ve faaliyetleri şunlardır:
Bir acil durum söz konusu olduğu zaman OCHA uluslararası yardımı koordine eder.
Acil durumun olduğu ülkedeki BM Ofisi ile temasa geçer; merkezde kurumlar arası
görüşler neticesinde de yardım için öncelikler tespit edilerek acil durumun gerektirdiği
çerçevede destek verilmesini koordine eder. Bu çalışmalarda ülkelerde bulunan BM
daimi koordinatörleri, koordinasyona yardımcı olur.
Afete uğrayan ülkenin uluslararası destek talebi üzerine harekete geçer ve afetten
etkilenen ülkenin hükûmeti ile yakın iş birliği içerisinde çalışır. Hükûmetler, STK’lar
167
ve BM kuruluşları hep birlikte sorunlu acil durumlara aynı zamanda ve derhâl müdahale
etmek için çalışır.
OCHA, durum raporları ile uluslararası toplumu bilgilendirir ve gerekli yardımların
yapılmasını ve koordinasyonunu da sağlar. OCHA’nın acil durumlar için, bağışlar
gelene kadar durumları idare etmek için merkezi bir döner sermayesi vardır. Bu döner
sermayeden 1992 yılından beri 288 milyon dolar kullanılmıştır. Bu parayı borç alan
kurumların bunu 1 yıl içinde geri ödemeleri beklenir.
Afetin durumuna, seviyesine göre BM Afet Değerlendirme ve Koordinasyon Sistemi
(UNDAC) ekibini devreye sokar.
11.1.1.2. BM Afet Değerlendirme ve Koordinasyon Sistemi (UNDAC)
Doğa kaynaklı afetlerde ve acil durumlarda olaydan etkilenen yerdeki saha seviyesinde
koordinasyonu yürütmek amacıyla kurulmuş bir sistemdir. 1993 yılında kurulan UNDAC’ın
sekretarya görevini OCHA üstlenmektedir. Amacı; afet veya acil durumdan etkilenen ülkelere
ve BM sistemine destek olmaktır. Olaydan ilgili devlet kurumunu çalışmalarında desteklemesi
görevini daha kolay bir şekilde yerine getirebilmesini sağlayan kuruluştur.
UNDAC sistemi dört ana unsurdan oluşmaktadır. Bunlar: personel, yöntem, prosedürler,
ekipmandır. UNDAC ekibi, afetten etkilenen ülkenin talebi üzerine harekete geçer. UNDAC
ekibi, bilgi yönetimi ve değerlendirmesinde ve uluslararası yardım ve müdahale ekiplerinin
yerinde koordinasyonu konusunda ulusal yetkililere destek verir. UNDAC üyesi ülkeler ve
örgütler, kalifiye personeli belirlemek, hazır etmek ve bu personelin eğitimi ve harekete
geçirilmesi ile ilgili tüm maliyetleri karşılamak ile yükümlüdür. Üye ülkeler, UNDAC ile ilgili
konularla ilgilenmek üzere, kendi ülkelerinde bir UNDAC bağlantı noktası görevlendirmek
durumundadır. UNDAC’in görevini yerine getirebilmesi için sahada kurduğu koordinasyon
merkezi “Olay Yeri Operasyon Koordinasyon Merkezi” (OSOCC)’dir. Faaliyetleri şu şekilde
özetlenebilir:
Müdahale edilen ülkenin yerel makamlarına ve BM’nin ülke koordinatörüne yardım
etmek,
Uluslararası müdahalecilerin koordinasyonunu yapmak,
Olay Yeri Operasyon Koordinasyon Merkezi’nin (OSOCC) kurulumunu sağlamak,
Afetin ilk fazında olay yeri koordinasyonunu sağlamak,
Koordinasyon/değerlendirme/bilgi prosesi konularında destek olmak.
168
11.1.1.3. Olay Yeri Operasyon Koordinasyon Merkezi (OSOCC)
BM Afet Değerlendirme ve Koordinasyon Sisteminin (UNDAC) görevini yerine getirebilmesi
için sahada kurduğu koordinasyon merkezidir. OSOCC’un amacı, ulusal ve uluslararası yardım
makamları arasındaki iş birliğini sağlamaktır. Bunun için; listeleri günceller, raporları hazırlar
ve toplantılar düzenler, olay yerinde uluslararası yardım operasyonlarının planlanmasına
katkıda bulunur.
Olay Yeri Operasyon Koordinasyon Merkezinin faaliyetleri şu şekilde sıralanabilir:
Ulusal makamların koordinasyonuna aracılık yapmak,
Olay yerine uluslararası yardım sağlamak,
Ulusal ve uluslararası yardım makamları arasında bilgi alışverişini kolaylaştırmak,
Olay yerinde uluslararası yardım operasyonlarının planlanmasına platform
oluşturmak
Ulusal makamlarla iş birliği içinde lojistik destek sağlamaktır.
11.1.1.4. Uluslararası Arama ve Kurtarma Danışma Grubu (INSARAG)
1988 yılında, bugünkü Ermenistan'da meydana gelen Spitak depremine müdahale eden
uluslararası arama kurtarma ekiplerinin girişimleri sonucunda, 1991 yılında kurulmuştur.
Ermenistan depreminde hissedilen arama kurtarma çalışmalarının koordinasyonundaki
eksikliğinin hissedilmesi ile uluslararası kentsel arama ve kurtarmanın koordinasyon ve
verimini arttırmak için 1991 yılında Birleşmiş Milletler çatısı altında kurulmuştur. Ülkelerin
resmî afet müdahale kurumları ile arama kurtarma çalışmalarında yer alan sivil toplum
kuruluşlarının oluşturduğu Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında yer alan gayriresmî bir global
ağ grubudur. Amaç; koordinasyon içinde verimli çalışmayı sağlamaktır. Ayrıca müdahale ve
yardımlardaki koordinasyon metodolojisi ve standartlarını geliştirir. Uluslararası Arama ve
Kurtarma Danışma Grubu INSARAG, İnsani İlişkiler Koordinasyon Ofisi (OCHA)’nin
Cenevre'deki Acil Hizmetler Bölümü'ne bağlı olarak faaliyet göstermektedir. INSARAG
tarafından belirlenmiş standartlara göre ekipler “ağır arama kurtarma ekibi” ve “orta ölçekli
arama kurtarma ekibi” olmak üzere sınıflandırılmaktadırlar. Arama kurtarma ekipleri
başvurarak hangi standartlarda olduklarına dair yeterlilik belgelerini alabilmektedirler.
INSARAG standartlarını karşılayan uluslararası kurtarma ekipleri, INSARAG rehberinde
listelenmiştir.
169
11.1.2. Birleşmiş Milletler İnsani Yardım ve Koruma Sağlayan Kuruluşlar
Birleşmiş Milletler çatısı altında bulunan İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA) ile
birlikte; Kalkınma Programı (UNDP), Dünya Sağlık Örgütü (WHO/PAHO), BM Çocuklara
Yardım Fonu (UNICEF), Dünya Gıda Programı (WFP), Mülteciler Yüksek Komiserliği
(UNHCR) gibi birimler diğer faaliyetleri ile birlikte afetlerde de sorumluluk alarak kriz
ortamlarında insani yardımların sağlanmasını ve gerekli önlemlerin alınmasını temin eden belli
başlı kurumlardır.
11.1.2.1. Birleşmiş Miletler Kalkınma Programı (UNDP)
Birleşmiş Milletler’ in küresel kalkınma ağı olan BM Kalkınma Programı (UNDP), insanlara
bilgi, deneyim ve daha iyi bir yaşam kurmaları için kaynak ulaştıran ve değişimi savunan bir
kuruluştur. UNDP 166 ülkede, çeşitli ortakları ile birlikte, toplumlara kendi buldukları
çözümlerde yardımcı olarak, onların ulusal ve küresel kalkınma çabalarına destek veriyor.
Özellikle gelişmekte olan ülkelere odaklanarak, insanların daha iyi yaşam standartlarına sahip
olmalarını amaçlamaktadır. Ülkeler, yerel kapasitelerini geliştirdikçe, UNDP ve çok sayıdaki
ortağını daha çok çekiyor (URL 40).
BM afetlerle ilgili çalışmalarını kalkınma programını merkeze alarak yapmaktadır. Amaç;
afetlerin azaltılması, önlenmesi ve afetlere hazırlık ile ilgili ulusal kapasitelerin
güçlendirilmesidir. BM çalışma sistemi içerisinde ulusal ve uluslararası birçok sivil toplum
örgütü ile de iş birliği yapmaktadır.
BM Kalkınma Programı (UNDP) tabii felaketlerin etkilerini azaltmaktan, korunmaktan ve bu
durumlara hazırlıklı olmaktan sorumludur. Acil durumlar meydana geldiğinde UNDP Mukim
Koordinatörü, yardımları koordine etmeye ve yeniden yapılanmaya destek verir. Hükümetler
genellikle BM Kalkınma Programı’dan, yeniden yapılanma ve bağışların kullanılması
konularında programlar yapılmasını talep ederler.
Türkiye UNDP ilişkileri 1950’li yıllara kadar uzanmaktadır. Bu tarihten itibaren Türkiye’de,
UNDP’nin teknik yardımı çerçevesinde sosyal ve ekonomik alanda birçok proje hayata
geçirilmiştir. UNDP’nin Ankara Ofisi, 1965 tarihinde kurulmuştur (URL 40).
UNDP ve insani yardım kuruluşları, yardım operasyonlarında uzun vadeli kalkınma
programları için birlikte çalışırlar. UNDP ayrıca eski askerlerin terhisi ve mayınların
temizlenmesi, mültecilerin ve ülke içinde yer değiştirmiş kişilerin geri dönüşü ve hükûmet
teşkilatının yeniden kuruluşunu da destekleyen programlar yapar. UNDP, bütün topluma destek
vermeye çalışarak, sosyal ve ekonomik kuruluşların sürekli bir barış ortamında işleyişini
sağlamaya ve kalkınma ve fakirlikten kurtulma için yardım teklifi yapmaktadır.
170
11.1.2.2. BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF)
UNICEF, 1946 yılında Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuklara Acil Yardım Fonu adıyla
kurulmuş ve daha sonra 1954 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından çocuk
haklarının korunması adına tanıtım ve savunma çalışmaları yapmak, çocukların temel
gereksinimlerinin karşılanmasına yardımcı olmak ve çocukların potansiyellerini eksiksiz
biçimde gerçekleştirmek için fırsatlar yaratmak üzere görevlendirilmiştir.
Dünya ülkeleri arasında imzalanan Çocuk Hakları Sözleşmesi (ÇHS) doğrultusunda faaliyet
gösteren UNICEF, çocuk haklarına kalıcı etik ilkeler olarak yerleşiklik kazandırmak, çocuklara
yönelik davranışları çocuk hakları doğrultusunda uluslararası standartlara kavuşturmak için
çaba göstermektedir. Çocukların yaşatılması, korunması ve gelişiminin, insanlığın
ilerlemesinde içsel kalkınma açısından evrensel ölçekte geçerli zorunluluk olduğu konusunda
ısrarlıdır.
Siyasal kararlılığı ve maddi kaynakları harekete geçirerek, başta gelişmekte olanlar olmak üzere
ülkelerin kapasitelerini geliştirmelerine, böylece çocuklara birinci önceliği tanıyıp gerek onlara
gerekse ailelerine gerekli hizmetleri sağlayabilecek duruma gelmelerine yardımcı olmaktadır.
En dezavantajlı konumda olan çocuklara, yani savaş kurbanlarına, aşırı yoksulluk içindekilere,
doğal afetlere uğrayanlara, şiddet ve sömürünün her biçiminden zarar görenlere ve engellilere
özel koruma sağlanmasına büyük önem vermektedir. Olağandışı durumlarda çocukların
haklarının korunması için harekete geçmektedir. Diğer Birleşmiş Milletler örgütleri ve insani
yardım kuruluşları ile eş güdüm içinde hareket eden UNICEF böyle durumlarda çocukların ve
onlara bakanların durumlarını rahatlatmak için elindeki imkânları işbirliği yaptığı kuruluşların
hizmetine sunmaktadır. Taraf tutan bir kuruluş değildir ve ayrımcılık gözetmeden her tür
işbirliğine açıktır. En dezavantajlı konumdaki çocuklarla gereksinimleri en acil olan ülkeler
UNICEF'in bütün çalışmalarında öncelik taşımaktadır (URL 41).
Afet ve acil durumlarda BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) diğer yardım kurumlarıyla
birlikte çalışarak su, sağlık hizmetleri, okul tertibi kurmak, çocukların aşılanması ile ilgili
önlemleri almak, ilaç ve diğer gerekli malzemeleri yerlerinden olmuş halka tedarik etmekle
görevlidir. UNICEF, afet ve acil durumlarda çocuklara ve kadınlara yönelik temel sağlık
hizmetlerini geliştirir, kaliteli eğitimi artırır, çocukları taciz ve istismardan korur ve savaş
bölgelerinde çocukların aşılanması için ateşkes zamanında programlar organize eder. Böylece
UNICEF, savaş bölgelerinde çocuklar için “barış alanları”, “ateşkes günleri” ve “barış
koridorları” anlayışının öncülüğünü yapmıştır. Çatışma ortamından dolayı psikolojik sarsıntıya
uğramış çocuklara özel programlarla yardım edilir.
171
11.1.2.3. Acil Durumlarda Dünya Gıda Programı (WFP)
Dünya Gıda Programı (WFP), küresel sağlık ve refaha en önemli tehdidi oluşturan ‘’yoksulluk
ve açlık’’ olgusuna karşı tamamen gönüllülük esasına göre çalışarak mücadele eden, doğal
afetler, iç savaşlar veya sınır çatışmaları gibi nedenlerle ani açlığa maruz kalan halk kitlelerine
insani amaçlarla gıda yardımı sağlayan, bu alanda dünyadaki en büyük yardım örgütüdür. WFP,
savaş ve kuraklık gibi acil durumlarda, hızla harekete geçerek, insanların açlıkla karşı karşıya
kalmamaları için müdahalede bulunmaktadır.Ayrıca, insanlara, hayat şartlarını geliştirmeleri
için yardımda bulunarak, açlığa sebep olan esas etkenleri ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.
Yapılan gıda yardımı ödemeleriyle, yollar ve sağlık klinikleri inşa edilmesine yardım
etmektedir ve çocuklar için, okul beslenme projeleri de yürütmektedir. Bu projelerin bazıları,
aileleri, kız çocuklarını okula göndermeye teşvik etmeye yöneliktir.
WFP’nin hedefi açlık içindeki yoksul insanları beslemek ve bu kişilerin açlık ve yoksulluk
döngüsünü kırmaya yardımcı olmaktır. WFP, bu amaçla, acil durumlar ve kalkınma projeleri
için gıda yardımı sağlamaktadır. WFP, insani ve kalkınma çalışmalarını yürütmek için
tamamıyla gönüllü katkılara bağlıdır. Katkılar nakit, gıda veya gıdayı yetiştirmek, saklamak ve
kullanmak için gerekli temel maddelerden oluşabilmektedir. WFP’ye yapılan nakdi ve ayni
katkılar, hükümetler tarafından yapılabildiği gibi, hükümetlerarası ve hükümetdışı kuruluşlar
ile özel teşkilatlar tarafından da gerçekleştirilebilmektedir. Katkılar, Genel Sekreter ve Genel
Direktör tarafından düzenlenen ve WFP Yönetim Kurulunca tarihi belirlenen konferanslarda
taahhüt edilebilmekte, düzenli danışmalar sırasında açıklanabilmekte, donör hükümetler ve ikili
kuruluşlar tarafından ihtiyaç sırasında taahhüt edilebilmekte ve yapılan yardım çağrılarına
yanıt olarak verilebilmektedir.
WFP’nin amaçları çerçevesinde Yönetim Kurulu tarafından dört program kategorisi
oluşturulmuştur. Bunlar, acil ihtiyaçları karşılamaya yönelik gıda yardımlarını içeren
“Olağanüstü Yardım Programı Kategorisi” ekonomik ve sosyal kalkınmayı destekleyen gıda
yardım programları ve projelerinden oluşan “Kalkınma Programı Kategorisi”, süregelen
yardıma muhtaçlara ulaştırılan gıda dağıtımını düzenleyen “Süregelen Yardım Programı
Kategorisi” ve ulaşım altyapısını düzeltmeye ve acil ve süregelen yardım ihtiyaçları için gıda
yardımının etkili şekilde dağıtımını sağlamayı amaçlayan “Özel Operasyonlar Programı
Kategorisi”dir.
Söz konusu kategorilere ilişkin olarak ve WFP’nin amaçları için yapılacak katkılar herhangi bir
kısıtlama hakkı kullanılmadan program kategorilerine, bu kategoriler içindeki özel ülke
programlarına ve Yönetim Kurulu tarafından karar verilecek herhangi bir etkinliğe
yapılabilmektedir. WFP’ye katkı hususunda seçenekler mevcuttur. WFP tarafından yapılan bir
172
yardım çağrısına yanıt verilebileceği gibi, mevcut projelerde kullanılmak üzere katkıda
bulunulması da mümkündür. Bir başka deyişle, katkıların arzu edilen bir bölgeye kanalize
edilmesi imkanı bulunmaktadır. Bu şekilde, belirli bir program tercih edilmediği takdirde,
verilecek katkı WFP’nin kalkınma projelerinde kullanılmaktadır (URL 42).
Acil Durumlarda Dünya Gıda Programı (WFP) dünyadaki mültecilerin veya ülke içinde yer
değiştirmiş insanların çoğuna ve tabii veya insan yapımı felaketlere uğramış milyonlarca kişiye
hızlı, etkili yardım ulaştırır. Kurum, UNHCR tarafından geniş çaplı mülteci besleme
operasyonlarını yönetmek üzere yiyecek ve maddi yardımı harekete geçirmekle sorumludur.
Savaş veya felaketlerden sonra WFP, tahrip olmuş altyapıyı yenilemek için çeşitli projelerle
yardımda da bulunmaktadır.
11.1.2.4. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Birleşmiş Milletler çatısı altında, gerek
gelişmiş ve gerekse gelişmekte olan ülkelerde açlıkla mücadelede ve yoksulluğun
önlenmesinde uluslararası düzeydeki çabaların önderliğini yürüten BM kuruluşudur. Bu
görevin yanı sıra gelişmekte olan ülkelerin doğal kaynaklarını korumak suretiyle tarımsal
kapasitelerini yükseltmek, ormancılık ve balıkçılık faaliyetlerini desteklemek, gıda güvenliğini
temin etmek ve sürdürülebilirliğini sağlamaktır. Merkezi Roma’da bulunan bilgi ve danışma
merkezidir. FAO, dünya sathına yayılmış Bölgesel Ofisleri, Alt-Bölge Ofisleri, İrtibat büroları
ve ülke temsilcilikleri ile hizmet vermektedir. FAO’ya 194 devlet üyedir. Ayrıca Avrupa Birliği
‘üye örgüt’, Faroe Adaları ve Tokelau ise ‘ortak üye’ statüsündedir. FAO, kolay ulaşılabilir
bilgi ağı oluşturma, uzman raporlarını paylaşıma açma, uluslararası konferanslar düzenleme ve
saha çalışmalarından edinilen bilgileri paylaşma prensibi esasına göre çalışmalarını
yürütmektedir (URL 43).
Felaketzedeler genellikle kırsal kesimde yaşayanlardır. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO),
dünya çapında yiyecek krizini ve yiyecek teminini yönetmeye çalışır. Afetlere uğrayan
ülkelerdeki gıda durumu ile ilgili değerlendirmeler yapar. Acil gıda yardımı operasyonları
düzenler, gıda üretiminin iyileştirilmesi için zirai bilgilendirme faaliyetlerinde bulunur.
Felaketzede çiftçilere yardım operasyonları da tertiplerler.
11.1.2.5. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO)
Birleşmiş Milletler’in bir örgütü olarak 1948 yılında insanlığa daha iyi sağlık hizmeti verilmesi
için kurulmuştur. Amacı ve çalışma alanları; salgın hastalıklarla savaş, sağlıkçıların ve tıbbi
teknikerlerin yetiştirilmesi, anne ve çocuk sağlığı programının iyileştirilmesi, aile planlaması,
aşı programlarının düzenlenmesi, beslenme ile ilgili düzenlemelerin yapılması, temiz su
173
kaynaklarının korunması, uluslar arası sağlık standardının korunması ve doğal felaketlerde
zarar görmüş insanlara yardımdır. WHO’nun merkezi İsviçre’nin Cenevre kentindedir. Diğer
üye ülkeler merkeze bağlı olarak çalışır (URL 44).
Dünya Sağlık Örgütü Birleşmiş Milletler’e bağlı olan ve toplum sağlığıyla ilgili uluslararası
çalışmalar yapan örgüttür. Afetlerle direkt ilgili olabilecek görevlerinden bazıları şunlardır:
Uygun teknik yardım yapmak ve acil durumlarda hükûmetlerin istekleri ya da kabulleri
ile gereken yardımı yapmak,
Afetzedelere sağlık hizmetleri götürmek ve acil yardımlar yapmak ya da bunların
sağlanmasına yardım etmek,
Gerektiğinde diğer İhtisas Kuruluşları ile iş birliği yaparak, beslenme, mesken, eğlence,
ekonomik ve çalışma koşullarının ve çevre sağlığı ile ilgili diğer bütün unsurların
iyileştirilmesini kolaylaştırmak,
Ülkelerdeki sağlık, tıp ve yardımcı personelin öğretim ve yetiştirilme normlarının
iyileştirilmesini kolaylaştırmak,
Sağlık alanında her türlü bilgi sağlamak, tavsiyelerde bulunmak ve yardımlar yapmak,
Sağlık bakımından aydınlatılmış bir kamuoyu oluşumuna yardım etmek,
Acil durum ve afetlerle bağlantılı ani ve uzun dönemde oluşabilecek sakatlıklar, ölüm
ve hastalıkların azaltılması çalışmalarını yapmak,
Acil durumların ve afetlerin etkilerini sektörler arası iş birliği çalışmaları ile azaltmak,
Sağlık sektörünün acil durum yönetim kapasitesini güçlendirme çalışmalarını
yürütmek.
11.1.2.6.BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR)
Memleketlerinden savaş, ırk, din, milliyet, siyasi fikir veya azınlık grubu üyeliği sonucu zulme
uğramaktan korkarak kaçan ve memleketine dönemeyen veya dönmek istemeyen kişilere
mülteci denmektedir. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), savaş afeti sonrası acil
durumlar tarihinde önde giden kurumlardan biri hâline gelmiştir.
Birleşmiş Milletler (BM) mülteci örgütü olan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliği (BMMYK), BM tarafından, dünya çapındaki mültecileri korumak için yapılan
uluslararası hareketleri düzenlemek, liderlik etmek ve mülteci sorunlarını çözmekle
yetkilendirilmiştir. BMMYK, 1 Ocak 1951 tarihinde, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu
tarafından 5 yılık görev süresi için kurulmuş ve çalışmalarına, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra
bir milyondan fazla Avrupalı mülteciye yardım ederek başlamıştır. Bunu izleyen yıllarda,
dünyadaki yerinden edilmiş insanların sayısının artmasıyla birlikte, örgütün görev süresi her
174
beş yılda bir uzatılmıştır. Aralık 2003'te, BM Genel Kurulu, BMMYK'nın görev süresi
üzerindeki sınırlamayı kaldırmaya karar vermiştir. 2008 yılı itibariyle 117 ülkede 268 ofisi
bulunan örgütün, yaklaşık 7000 çalışanı mevcuttur. Merkezi İsviçre'nin Cenevre kentinde
bulunan BMMYK, kuruluş tüzüğünde yer aldığı üzere, mülteciler için uluslararası koruma
sağlar ve mülteci sorunlarına kalıcı çözümler bulmak için hükümetlerle birlikte çalışır.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinin en önemli görevi uluslararası korumacılıktır.
Mültecilerin temel insan haklarına saygıyı temin etmeye çalışır, buna sığınma hakları ve
tutuklanma ihtimallerine karşı zorla memleketlerine iade edilmemeleri de dâhildir. Diğer tür
yardımlar şunlardır:
Mültecilerin, eğitim, sağlık ve barınma konularını düzene koymak,
Mültecilerin, misafiri oldukları ülkelere entegre olmalarına ve kendilerine yetmelerine
destek olmak,
Gönüllü mülteci dönüşüne destek olmak,
Ülkelerine dönemeyecek mültecilerin ilk sığındıkları ülkede korunma sorunları
neticesinde üçüncü bir ülkeye yerleşmelerine yardımcı olmak.
11.2. NATO
NATO, 4 Nisan 1949'da 12 ülke tarafından imzalanan Kuzey Atlantik Antlaşması'na dayanarak
kurulan ve farklı dönemlerde 16 ülkenin daha katıldığı uluslararası askerî ittifaktır. Örgüt
üyeleri herhangi bir dış güçten gelebilecek saldırıya karşı ortak savunma yapmaktadır.
NATO'nun merkezi, örgütün Kuzey Amerika ve Avrupa'daki 28 üyesinden biri olan Belçika'nın
başkenti Brüksel'de bulunmaktadır (URL 45).
NATO’ya bağlı Sivil Savunma Komitesi (CDC) 1951’de kurulmuştur. Bu komitenin ana
görevi, sivil koruma alanındaki ulusal çalışmaların uyum ve koordinasyon içerisinde
yürütülmesini sağlamaktır. Komitede üye ülkeler, sivil korumadan sorumlu ulusal bakanlık
temsilcileri ile temsil edilmektedir. Sivil Savunma Komitesi’nin başlangıçtaki çalışmaları,
sivilleri savaşın etkilerine karşı korumak şeklinde olmasına karşın daha sonraları, sivillerin
doğal ve teknolojik afetlere karşı korunması üzerinde de durulmaya başlanmıştır.
1991’de başlayan Barış İçin Ortaklık Girişimleri (BİO) doğrultusunda üye ülkeler ve barış için
ortaklığa katılan ülkeler arasındaki iş birliği sivil koruma ve afet yardımı konuları ile
başlamıştır. Barış için Ortaklık ülkeleri NATO üyesi olmayan ülkelerle ortaklıklar,
bağımsızlıklarını yeni kazanan ülkelerin sağlam bir demokratik ortam inşa etmelerine, siyasi
175
istikrarı korumalarına ve silahlı kuvvetlerini modernize etmelerine yardımcı olmak amacıyla
başlatılmıştır.
NATO ülkelerinin ve ortaklık ülkelerinin krizlerin, çatışmaların ve afetlerin sonuçlarının
üstesinden gelebilmesi ve bu konuda yapılan hazırlıkların yürütülmesi için NATO kapsamında
Sivil Olağanüstü Hâl Planlaması (CEP) kurulmuştur. Sivil halkın ve kritik altyapının: kimyasal,
biyolojik ve radyolojik ajanlarla yapılacak saldırılara karşı korunması ve bu konuda üye ülke
ulusal makamlarının desteklenmesi, insani yardım, kriz mukabele harekâtlarına sivil
hazırlıkların sağlanması CEP’in faaliyet alanlarıdır.
11.3. ULUSLARARASI KIZILHAÇ VE KIZILAY FEDERASYONU
Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi; görevi din, inanç, dil, ırk, toplumsal sınıf veya politik
görüş farkı gözetmeksizin insan hayatı ve sağlığını korumak, insan varoluşunun saygı
görmesini sağlamak, insanların acı çekmesini önlemek ve acılarını dindirmek olan uluslararası
bir insani harekettir. Kızılhaç Örgütü en büyük uluslararası örgüttür. Üye sayısı 250 milyonu
aşan örgütün yıllık bütçesi 30 milyar doların üzerindedir. Hizmet verdiği yüksek hümanist
idealler hemen hemen tüm dünyada benimsenmektedir.
Ulusal Kızılay ve Kızılhaç Toplulukları Federasyonu, Ulusal Kızılay ve Kızılhaç Toplulukları
tarafından yapılan insani yardım ve destek çalışmalarını takip etmekte, kolaylaştırmakta ve
yürüttüğü koordinasyon çalışmaları ile insani yardım faaliyetlerinde çeşitliliği, verimliliği
arttırmaya çalışmaktadır. Genel olarak, her durumda insan hayatını ve sağlığını koruyucu
tedbirleri almak ve insan acısını hafifletmek amacında olan Hareket, özellikle silahlı çatışma
ve diğer acil durumlarda insana ve insan onuruna saygıyı koruma amacı içeren faaliyetler
gösterir. Hastalıkların yayılmasını önleme, sağlık ve sosyal alanlarda gelişime yardım etme,
gönüllü çalışmaları destekleme, özellikle de yardıma ve korunmaya ihtiyacı olan kişiler
etrafında bir evrensel bir dayanışma çemberi kurmak, Kızılay ve Kızılhaç Uluslararası
Hareketin ( KKUH) yürüttüğü görevler arasındadır (Katıman, 2016). Organları şunlardır.
11.3.1. Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC)
İnsani görevi yalnızca savaş ve iç şiddet mağdurlarının yaşamını ve onurunu korumak olan
tarafsız, yansız ve bağımsız bir kuruluştur. Çatışma ortamında Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay
Hareketi tarafından yürütülen uluslararası insani yardım operasyonlarını koordine eder ve
yönlendirir. Aynı zamanda insancıl hukuku ve evrensel insani ilkeleri yayma ve güçlendirme
176
yoluyla acıları önlemeye çalışır. 1863’te kurulmuş olan ICRC, Kızılhaç-Kızılay Hareketinin
kurucu organıdır.
Uluslararası Kızılhaç Komitesi, yansız bir kuruluş olarak, silahlı çatışma ve iç karışıklık
ortamlarında bu olaylardan etkilenen sivil ve asker kişilere yardım ve koruma sağlama görevini
üstlenmiştir. Bu amaçla da, silahlı çatışma durumunu öngörmek suretiyle, gerek personel, gerek
donanım yönünden ulusal planda çalışan insani yardım kuruluşlarına, askeri sağlık
kuruluşlarına ve bu konuda yetkili olan diğer kurumlara destek olmaktadır. Ayrıca Komite,
Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Konferansı tarafından kendisine yüklenen görevleri de yerine
getirmektedir. Böyle olmakla birlikte yansız ve tarafsız biçimde hareket etmenin gerekli olduğu
ve kendi görev alanına giren konularda her şekilde inisiyatif kullanarak inceleme başlatabilir.
Uluslararası İnsani Yardım Hareketi dışında da UKK’nin sürdürdüğü ilişkiler vardır. Bu birçok
ulusal ve uluslararası kuruluşu, hükümetleri kapsar.(Katıman,2016)
Uluslarası Kızılhaç Komitesi’nin misyonu insan yaşamı ve onurunu korumak ve tüm dünyada
savaş ile iç çatışma kurbanlarına yardım etmektir. Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri
Federasyonu ise hümanizmin gücünü harekete geçirerek tüm dünyada güçsüz ve yardıma
muhtaç insanların yaşamını iyileştirmektir (URL 46).
11.3.2. Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu (IFRC)
Uluslararası Kızılay-Kızılhaç Teşkilatları Federasyonu (International Federation of Red Cross
and Red Crescent Societies - IFRC), ulusal Kızılay-Kızılhaç derneklerini bir araya getiren ve
aralarında eş güdüm ve iş birliğini sağlayan bir federasyondur. Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay
Dernekleri Federasyonu; uluslararası afet yardımlarını koordine ederek ve yeniden kalkınmayı
destekleyerek acıları önlemek ve hafifletmek için çalışmaktadır. Uluslararası Federasyon,
Ulusal Dernekler ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi hep birlikte Uluslararası Kızılhaç ve
Kızılay Hareketini oluştururlar.
Uluslararası Kızılay-Kızılhaç Teşkilatları Federasyonu (IFRC), Birinci Dünya Savaşı’nın
ardından 1919 yılında kurulmuştur. Savaş sırasında esirlerin karşı karşıya kaldıkları insani
güçlükler ve kendilerine gönüllüler tarafından insani yardım götürülmesi gerekliliği, IFRC’nin
kuruluş nedeni olmuştur. Amerikan Kızılhaç Savaş Komitesi Başkanı Henry Davison, ulusal
dernekler arasında bir federasyon oluşturulması fikrini ortaya atmıştır. Davison’un bu girişimi
ile düzenlenen tıp konferansı Kızılhaç Teşkilatları Liginin doğmasını sağlamış, kuruluş 1983
yılında Kızılay-Kızılhaç Teşkilatları Ligi, 1991 yılında da Uluslararası Kızılay-Kızılhaç
Teşkilatları Federasyonu adını almıştır. Kuruluşun amacı, mevcut Kızılay-Kızılhaç
teşkilatlarını güçlendirmek ve bir araya getirmek, ayrıca yeni teşkilatların oluşumuna katkıda
177
bulunmaktır. IFRC’nin kurucu teşkilatları, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya ve ABD Kızılhaç
Teşkilatlarıdır. Hâlihazırda 189 ulusal Kızılay ve Kızılhaç Derneği IFRC mensubudur. IFRC,
doğal felaket ve çatışma mağdurlarına yardım sağlanması ve kalkınmaya yönelik projelerin
desteklenmesi gibi konularda ulusal Kızılay ve Kızılhaç derneklerine destek sağlamakta,
kapasitelerinin geliştirilmesine yardımcı olmaktadır.
11.3.3. Ulusal Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri
186 ülkede bulunan ulusal dernekler, Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketinin çalışma ve
ilkelerini benimsemişlerdir. Ulusal dernekler, insani yardım alanında kendi ülkelerinin kamu
otoritelerine yardımcı organlar olarak işlev görürler ve afette yardım, sağlık ve sosyal
programlar dâhil olmak üzere çeşitli hizmetler sunarlar. Savaş zamanlarında ulusal dernekler,
savaştan etkilenen sivil halka yardım ederler ve gereğinde askeri sağlık hizmetlerine destek
verirler.
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Uluslararası Kızılay ve Kızılhaç Dernekleri Federasyonu
arasında, uluslararası federasyonun ve Türkiye Cumhuriyeti'ndeki temsilciliğinin statüsüne
ilişkin anlaşma 18 Eylül 1997 tarihinde yürürlüğe girmiş, böylelikle uluslararası Kızılhaç ve
Kızılay Dernekleri Federasyonu’nun Türkiye’de temsilcilik açması mümkün hâle gelmiştir.
Türkiye Kızılay Derneği Genel Müdürlüğü, Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri
Federasyonu’nun üyesidir. 2005-2009 döneminde Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri
Federasyonu yönetim kurulu üyeliği görevini yürüten Türk Kızılayı, son olarak Kasım 2013’te
yeniden Yönetim Kurulu üyeliğine seçilmiştir. Ayrıca Türkiye, 2017 yılında gerçekleştirilecek
Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu Genel Kurulu ve Kızılhaç Kızılay
Hareketi Delegeler Konseyi'ne ev sahipliği yapacaktır.
178
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Afetlerde görev alan uluslararası kuruluşlar içinde başta Birleşmiş Milletler Örgütüne bağlı
olarak çalışan kuruluşlar gelmektedir. Birleşmiş Milletler çatısı altında bulunan İnsani Yardım
Koordinasyon Ofisi (OCHA), Dünya Sağlık Örgütü (WHO/PAHO), BM Çocuklara Yardım
Fonu (UNICEF), Dünya Gıda Programı (WFP) gibi birimler diğer faaliyetleri ile birlikte
afetlerde de sorumluluk almaktadırlar. BM çalışma sistemi içerisinde ulusal ve uluslararası
birçok sivil toplum örgütü ile de iş birliği yapmaktadır. Türkiye'nin de üyesi bulunduğu NATO
aslında bir askerî savunma örgütü olmakla birlikte 1991’den itibaren sivil koruma ve afet
yardımı konularına ağırlık vermeye başlamıştır. Kızılhaç Örgütü de dünyadaki en büyük
uluslararası yardım örgütüdür. Sahip olduğu yüksek hümanist idealler hemen hemen tüm
dünyada benimsenmektedir ve faaliyet alanı bulmaktadır.
179
11. Bölüm Soruları
1. Birleşmiş Milletler insani yardım çalışmalarını ilk kez hangi olaydan sonra başlamıştır?
a) Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra
b) 1929 ekonomik bunalımından sonra
c) İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra
d) Sovyetlerin dağılmasından sonra
e) Kore Savaşı’ndan sonra
2. Afete uğrayan ülkelerin, Birleşmiş Milletlerden acil durumlar için aldıkları borçları kaç
yıl içinde geri ödemeleri beklenir?
a) 1
b) 2
c) 3
d) 4
e) 5
3. BM Afet Değerlendirme ve Koordinasyon Sistemi'nin (UNDAC) olay yerinde kurduğu
koordinasyon merkezinin adı nedir?
a) Uluslararası Arama ve Kurtarma Danışma Grubu (INSARAG)
b) İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA)
c) Olay Yeri Operasyon Koordinasyon Merkezi (OSOCC)
d) Birleşmiş Miletler Kalkınma Programı (UNDP)
e) Acil Durumlarda Dünya Gıda Programı (WFP)
4. 1991 yılında kurulan, ülkelerin resmî afet müdahale kurumları ile arama kurtarma
çalışmalarında yer alan sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu Birleşmiş Milletler
şemsiyesi altında yer alan gayriresmî bir global ağ grubu hangisidir?
a) Uluslararası Arama ve Kurtarma Danışma Grubu (INSARAG)
b) İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA)
c) Olay Yeri Operasyon Koordinasyon Merkezi (OSOCC)
d) Birleşmiş Miletler Kalkınma Programı (UNDP)
e) Acil Durumlarda Dünya Gıda Programı (WFP)
5. Ülkeler afetler sonrası yeniden yapılanma ve bağışların kullanılması konularında
Birleşmiş Milletlerin hangi programına başvururlar?
a) BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF)
b) Birleşmiş Miletler Kalkınma Programı( UNDP)
c) BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)
d) BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR)
e) Uluslararası Arama ve Kurtarma Danışma Grubu (INSARAG)
Aşağıdaki boşlukları doldurunuz.
6. Ulusal Kızılay ve kızılhaç Derneklerine destek sağlayan uluslararası üst yapılanma
............... Federasyonu’dur.
7. Kızılhaç-Kızılay hareketinin kurucu organı ............... ‘dır.
8. NATO’ya bağlı sivil savunma komitesi (CDC) ............... yılında kurulmuştur.
9. Memleketlerinden savaş, ırk, din, milliyet, siyasi fikir veya azınlık grubu üyeliği sonucu
zulme uğramaktan korkarak kaçan ve memleketine dönemeyen veya dönmek istemeyen
kişilere ............... denmektedir.
10. Ülkelerdeki sağlık, tıp, ve yardımcı personelin öğretim ve yetiştirilme normlarının
iyileştirilmesini kolaylaştırmak amacı ile faaliyette bulunan BM örgütü ............... ‘dür.
Cevaplar; 1)c 2)a 3)c 4)a 5)b 6) Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu 7)
Uluslararası Kızılhaç Komitesi 8)1951 9)mülteci 10)Dünya Sağlık Örgütü
180
12. AFETLERLE İLGİLENEN ULUSAL KURULUŞLAR
181
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
12.1.Sivil Toplum Afet Platformu (SİTAP)
12.2. Arama Kurtarma Derneği (AKUT)
12.3. Arama Kurtarma Araştırma Derneği (AKA)
12.4. Nilüfer Arama Kurtarma Derneği (NAK)
12.5. Ortadoğu Arama-Kurtarma, Dağcılık ve Doğa Sporları
Derneği (ORDOS)
12.6. Yüksektepe Arama Kurtarma Ekoloji Grubu (GEA)
12.7.Türkiye Kızılay Derneği Afet Operasyon Merkezi (AFOM)
12.8.Mahalle Afet Gönüllüleri Vakfı (MAG)
182
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
Ülkemizde 1999 depreminde hangi ulusal sivil arama kurtarma kuruluşları ön plana çıkmıştır?
Ulusal yardım kuruluşları ile irtibatı olan hiç tanıdığınız var mı?
Şehrinizde şubesi olan ulusal arama kurtarma kuruluşları hangileridir?
183
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım
Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
Afetlerle ilgilenen
ulusal kuruluşlar
Afetlerle ilgilenen ulusal kuruluşları
tanır.
Okuma, dinleme,
tartışma, kütüphane
çalışması, ziyaret etmek
Sivil Toplum Afet
Platformu
Arama Kurtarma
Derneği
Arama Kurtarma
Araştırma Derneği
Nilüfer Arama
Kurtarma Derneği
Afetlerle ilgilenen ulusal kuruluşları
tanır.
Okuma, dinleme,
tartışma, kütüphane
çalışması, ziyaret etmek
Ortadoğu Arama-
Kurtarma, Dağcılık ve
Doğa Sporları Derneği
Türkiye Kızılay
Derneği Afet
Operasyon Merkezi
Mahalle Afet
Gönüllüleri Vakfı
Afetlerle ilgilenen ulusal kuruluşları
tanır.
Okuma, dinleme,
tartışma, kütüphane
çalışması, ziyaret etmek
184
Anahtar Kavramlar
Sivil Toplum Afet Platformu (SİTAP), Arama Kurtarma Derneği (AKUT), Arama Kurtarma
Araştırma Derneği (AKA), Nilüfer Arama Kurtarma Derneği (NAK), Ortadoğu Arama-Kurtarma,
Dağcılık ve Doğa Sporları Derneği (ORDOS), Türkiye Kızılay Derneği Afet Operasyon Merkezi
(AFOM), Mahalle Afet Gönüllüleri Vakfı (MAG)
185
Giriş
1999 Marmara Depreminde sonra ulusal arama kurtarma derneklerinin sayı ve işlevinde önemli
artışlar meydana gelmiştir. Deprem sırasında gösterdiği başarı ile en öne çıkan dernek ise
AKUT olmuştur. Ülkemizde beklenen İstanbul depremi hem afet bilincinin hem de sivil afet
kurumlarının canlı tutulmasını gerektirmektedir. Bu kurumlar gönüllü olduğundan bazen
sürekliliğini kaybedebilmekte ve zayıflamaktadır. Afet uzmanlarının bu kuruluşları ziyaret
ederek ihtiyaç duydukları konularda yardımcı olmaları gerekir. Ülkemizde birçok afetlerle
ilgilenen dernekler kurulmuştur. Kitabımızda önde gelenlere yer ayrılabilmiştir.
186
12. AFETLERLE İLGİLENEN ULUSAL KURULUŞLAR
Afetlerde acil arama ve kurtarma hizmeti veren kuruluşlar içinde şüphesiz en önde gelenler
kamu kuruluşlarıdır. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Türk Silahlı Kuvvetleri
Acil Müdahale Timleri, İtfaiye Teşkilatları, Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı ekipler, Ulusal
Medikal Kurtarma Ekipleri (UMKE) önde gelen kuruluşlardır. Kitabımızın konusu sivil
kuruluşlar olduğundan bu bölümde INSARAG'A üye olan önde gelen sivil acil arama ve
kurtarma kuruluşlarına yer verilmiştir.
12.1. SİVİL TOPLUM AFET PLATFORMU (SİTAP)
SİTAP, Hayata Destek Derneği(HDD), Mahalle Afet Gönüllüleri Vakfı (MAG), ve Mavi
Kalem Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin (MK) bir araya gelmesiyle 2013 yılının
Mayıs ayında kurulmuştur. Bunlar bir araya gelerek, çatı bir kuruluş olan Sivil Toplum Afet
Platformunu (SİTAP) oluşturmuşlardır. 2015 yılı sonu itibariyle, SITAP’a üye olan kuruluş
sayısı 24’e ulaşmıştır. Platformun amacı, afet risklerinin azaltılması ve afet müdahalesi
çalışmalarının etkinliğinin ve verimliliğinin arttırılmasıdır. Bu platformun hedef grubu, afet
yönetim sisteminde çalışan ve çalışma potansiyeli olan STK’lardır. SİTAP'ın amaçları şu
şekilde sıralanabilir:
STK’lar arası iletişim ve bilgi paylaşımı alışkanlıklarının gelişmesini sağlamak,
STK’lar ile başta AFAD olmak üzere kamu kurumlarıyla olan iş birliğinin güçlenmesini
sağlamak,
Afet yönetimi çalışmaları kapsamında uluslararası standartların, bilinirliğinin ve
uygulanılabilir olmasının arttırılması, eğitici yayınların, raporların derlenerek
elektronik ortamda ulaşılabilir hâle getirilmesini sağlamak,
Afet alanında gönüllü ve profesyonel insan kaynağının geliştirilmesini sağlamak,
Medyanın afetlerdeki rolünün etkin şekilde yerine getirmesinin desteklenmesini
desteklemek,
Yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası ölçekte afet alanındaki çalışmalara STK’ların
yaygın ve aktif katılımını sağlamak ve
STK’lar arasında teknoloji ile beslenecek bir iletişim ağının kurulması; bu sayede afet
yönetimi alanında çalışan paydaşların daha etkin ve hızlı iletişim kurmasını
hedeflemektedir.
187
12.2. ARAMA KURTARMA DERNEĞİ (AKUT)
Kısa adı AKUT olan arama ve kurtarma ekibi doğal afetlerde ya da yaşanan olumsuz koşullarda
yardım sağlama amaçlı kurulan bir sivil toplum kuruluşudur. Türkiye’de, özellikle dağcılık
sporunda kaza geçiren veya kaybolanların arama ve kurtarılmaları konusunda uzmanlaşmış bir
kurumun bulunmamasından kaynaklanan boşluğun doldurulması, derneğin kuruluş amacıdır
(URL 47). 1999 yılından beri Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında bulunan Arama Kurtarma
Danışmanlık Grubu INSARAG’ın üyesi olan AKUT, tüm dünyada uluslararası standartlara
uygun, arama kurtarma ekipleri içinde deprem konusunda en deneyimli ve bilgili ekiplerden
biridir. INSARAG standartlarına göre “Ağır Arama Kurtarma Ekibi” ve “Orta Ölçekli Arama-
Kurtarma Ekibi” olmak üzere gerçekleşen sınıflandırma içerisinde AKUT, “Orta Ölçekli
Arama-Kurtarma Ekibi” grubunda Türkiye’de bu sertifikayı alan ilk ve tek sivil arama kurtarma
ekibidir. (Türkiye'de INSARAG sınıflandırması içerisinde iki ekip vardır. Diğeri kamu
kuruluşu olan Ağır Arama Kurtarma Ekibi unvanına sahip İstanbul AFAD'dır.)
1994 senesinde Bolkar Dağları'nda kaybolan iki üniversite öğrencisi 14 gün aranmış ve
bulunamamışlardır. Bu olayın da etkisi ile dağları iyi bilen fakat arama kurtarma konusunda
bilgileri sınırlı olan bir grup dağcı bir araya gelerek 1995 senesinde AKUT’u kurmuştur. Bu
grup, aynı yıl AKUT ismi altında, Uludağ’da ilk kurtarma faaliyetini gerçekleştirmiştir. Dernek
14 Mart 1996 yılında “AKUT Arama Kurtarma Derneği” adı altında resmî kuruluşunu
tamamlamıştır.
Kuruluşunun başında hedefi, dağlarda ve diğer zorlu doğa koşullarında doğru ve etkin arama
kurtarma faaliyetleri düzenlemek olan AKUT 1997 yılında deprem ve sel eğitimini alarak, talep
edildiği takdirde doğal afetlerde de ilgili resmî kurumlara yardımcı olabilir hâle gelmiştir. 1998
senesinde, Adana-Ceyhan Depreminde gösterdiği yararlılıklar nedeniyle, Bakanlar Kurulu
kararıyla 1999’da “Kamu Yararına Dernek” statüsü almıştır.
AKUT, Arama kurtarma operasyonlarına ve kendi içerisindeki yapılanmasını sürdürmeye
devam ederken, 17 Ağustos 1999 tarihinde Marmara Depremi meydana gelmiştir. Bu süreçte
AKUT 150 gönüllüsü ile çalışarak 200’ün üzerinde insanın hayatını kurtarmıştır. 17 Ağustos
1999 öncesinde ülkemizde arama kurtarma konusuna odaklanmış tek gönüllü dernek olan
AKUT, birçok sivil toplum örgütü ile kamu ve özel sektör kuruluşlarının arama kurtarmaya
bakış açılarını, yaklaşımlarını değiştirerek yeni atılımların da öncüsü olmuştur. AKUT yalnızca
Türkiye’de değil yurt dışında da bilgi ve birikimini faydaya dönüştürmek ve insan hayatı
kurtarmak için faaliyetlerde bulunmuştur. Marmara Depreminin hemen ardından gelen
Yunanistan-Atina Depreminde, arama kurtarma çalışmalarında aktif olarak görev almıştır.
188
Atina depreminin ardından yine 1999 yılında Tayvan, 2001 yılında Hindistan, 2003 yılında
İran, 2005 yılında Pakistan, 2010 yılında Haiti, 2015 Nepal depremlerinde arama kurtarma
faaliyetlerinde bulunmuştur.
Şekil 12.1. Dağ arama kurtarma tatbikatı Mayıs 2002 Antalya Akut Arşiv (URL 48)
AKUT’un misyonu; Dağ ve doğa koşullarında meydana gelen kaybolma ve kaza olaylarında,
deprem, sel gibi doğal afetlerde ve büyük kazalarda, tamamen gönüllü olarak, amatör bir
çalışma ve profesyonel bir yaklaşım ile, başı dertte olan kişilere en kısa sürede ulaşmak, yardım
için gereken uygun koşulları yaratmak, doğru arama ve kurtarma çalışması yaparak,
kazazedelere temel ilkyardım desteğini sağladıktan sonra emniyetli ortam koşullarına
nakillerini sağlamak, bu tür olaylarda can kaybını en aza indirmek ve arama kurtarma
konularında toplumu bilgilendirmek derneğimizin temel amacıdır (URL 49).
AKUT Türkiye genelinde 36 ekibe sahiptir. Seminer birimi ile yılda ortalama 2.000 oturumla,
100.000 kişiye ulaşarak “Temel Afet Bilinçlendirme” ve “Deprem Bilinçlendirme” seminerleri
vermektedir. AKUT, 1951 operasyonda 2130 kişiyi, 923 hayvanı kurtarmış ve 289 vefat eden
bireyi de bulundukları yerden kurtararak sağlık ekiplerine teslim etmiştir.
189
Şekil 12.2. Dağ arama kurtarma tatbikatı Mart 2000 Antalya Akut Arşiv (URL 48).
12.3. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ARAMA KURTARMA EKİBİ (İSÜDAK)
1999 yılında İstanbul Üniversitesi bünyesinde 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinde
çalışmış akademisyen ve öğrenciler tarafından kurulmuştur. İstanbul Üniversitesi Doğal Afetler
Arama Kurtarma ekibi (ISUDAK), büyük ölçekli yapısal çökme olaylarında ve her türlü doğa
kaynaklı afetlerde görev alabilecek gönüllü bir arama ve kurtarma ekibidir. İSÜDAK birçok
faaliyete, tatbikata ve operasyona katılmıştır.
Deprem gibi doğal afetlerde yardıma ihtiyacı olan kişilere en hızlı yardımı ulaştırmayı
amaçlayan İSÜDAK, ilgili resmi ve özel kurumlarla ortaklaşa düzenlediği eğitim ve
tatbikatlarla arama kurtarma ve ilkyardım eğitim ve çalışmalarını sürdürmektedir. Başta 2002
Afyon, 2003 Bingöl ve 2003 Cezayir depremleri olmak üzere çeşitli doğal afetlerde çalışan
İSÜDAK, İstanbul Üniversitesi Avcılar Yerleşkesi’ndeki merkezinde gönüllü olarak
çalışmalarını sürdürmektedir (URL 50).
Tüm afetlerde ilgili yardım talep eden ve yardıma ihtiyacı olanlara, imkânlar dâhilinde gönüllü
olarak arama, kurtarma, lojistik, tıbbi ve psikolojik desteği vermek amacındadır. Bir Arama ve
Kurtarma ekibi farklı bileşenlerden oluşan multi disipliner bir yapıdır. Büyük bir üniversitenin
kuruluşu olmasının avantajı ile ekip içinde arama, kurtarma, ilk yardım vb. operasyon
fonksiyonlarının yanında lojistik, koordinasyon, yönetim, insan kaynakları vb. destek
fonksiyonları da bulunmaktadır. Temel arama kurtarma eğitimini tamamlayan gönüllüler
190
istedikleri birimlerde çalışabilmekte ya da sadece destek fonksiyonlarını yerine
getirebilmektedirler.
İSÜDAK’a üye olmak için İstanbul Üniversitesi'nde; çalışan, öğrenci, akademik personel,
mezun, olunması yeterlidir. İSÜDAK üyelerinin gönüllü olarak fakat profesyonel bir anlayışla
arama ve kurtarma faaliyetlerinde görev alması gerekmektedir.
Şekil 12.3. Van depreminde kurtarma faaliyetinde bulunan İSÜDAK ekibi (URL 51).
Şekil 12.4. İstanbul Üniversitesi kampüsünde düzenlenen yangın eğitimi (URL 51)
12.4. ARAMA KURTARMA ARAŞTIRMA DERNEĞİ (AKA)
AKA’nın açılımı "Arama Kurtarma Araştırma" olup Türkiye Cumhuriyeti'nin Dernekler
Kanunu altında bir dernek olarak kurulmuştur. Dernek statüsü bu tür kurumların nasıl
oluşturulacağını ve bu derneklerin işleyiş kurallarını saptayan herhangi bir grup yada birey
çıkarına olmayan bir statüyü içerir. AKA Marmara Depremi'nin hemen ardından örgütlenmiş
bir sivil toplum kuruluşudur. AKA kanuni ve resmi olarak kar amacı gütmeyen toplum yararına
davranmayı amaçlayan bir kurumdur. AKA resmi olarak 16 Aralık 2000’de mimar ve
mühendislerden ve farklı mesleklerden 15 gönüllü tarafından kurulmuştur. AKA İstanbul
191
merkez olmak üzere Ankara, İzmir, Afyon, Manisa, Çanakkale ve Bursa illerinde temsilcilikler
ve Şırnak, Hatay, Tokat illerinde de irtabat noktaları ile örgütlenmiştir (URL 52).
AKA Marmara Depremi'nde arama kurtarma çalışmalarında ve yardım ekiplerinde görev almış,
konusunda uzman kişilerin kurduğu, ağırlıkla mimar ve inşaat mühendislerinin oluşturduğu bir
kuruluştur. Elektronik ve teknoloji ile yapı kimyası ve fiziği konusunda tecrübeli gönüllülere
sahiptir. Kurtarma sırasındaki deneyimlerinin yanı sıra; arama ve kurtarma çalışmalarında etkin
aletleri ve kullanımlarını araştırmakta ve bu bilgileri eğitim çalışmaları ile tüm gönüllü gruplara
aktarmaktadır. Eğitimler öncelikle kazalar ve deprem sonrası kurtarma çalışmalarına göre
programlanmıştır. Gerek üyelerine gerekse talep hâlinde üyeleri dışında resmî ve özel kurum
ve kuruluşlara, arama-kurtarma, alternatif sporlar, kriz yönetimi ve diğer konularda eğitim,
seminer ve danışmanlık hizmeti vermektedir.
Dernek, operasyon ekibi ile de arama ve kurtarma çalışmalarında görev almaktadır. Yurt içi
veya yurt dışında, doğal afetlerde, trafik ve doğa kazalarında ve diğer arama, kurtarma
gerektiren tüm olaylarda gönüllü olarak, arama ve kurtarma çalışması yapmaktadır.
AKA; Başbakanlık Kriz Merkezi, Sivil Savunma Teşkilatı, Valilik, acil ve afet olaylarına şahit
olan bireyler gibi farklı kanallardan alarm durumuna geçirilebilmektedir.
AKA’nın operasyonlarının temelde bağışlarla finanse edilmesi planlanmıştır. Ancak ülkemizde
karşı karşıya kalınan ekonomik krizler nedeniyle AKA dernek için gereken mali kaynakları
halen sağlayamamıştır. AKA’nın idari ve diğer harcamaları tek gelir kaynağı olan üyelerden
alınan aidatlardan karşılanmaktadır. Bu kısıtlı gelir ile bir arama kurtarma takımının
alet,araç,ekipman ihtiyaçlarının karşılanması pek mümkün olamamaktadır. Çoğu zaman afet
bölgesinde veya tatbikatlarında yetersiz alet,araç ve ekipman nedeniyle kurtarma takımı ve
afetzede riske girebilmektedir. AKA eğitimcileri de yine kısıtlı ekipmanlar sebebiyle geniş
kitlelere ulaşmak ve eğitim vermekte büyük zorluk yaşamaktadır. AKA’nın operasyonları şu
anda beş kişiden oluşan yönetim kurulunca kontrol ve idare edilmektedir. Asil üyeler tarafından
yürütülen komiteler ve birimlerin operasyonları Yönetim Kurulunca gözlenmekte ve kontrol
edilmektedir. Belli başlı birimler: Acil durum yönetimi, lojistik, eğitim, dış ilişkiler, planlama,
ve insan kaynaklarıdır.
Arama Kurtarma konusunda bilgisi olan belirli konularda deneyime sahip olan üyeler ve
değişik konularda eğitim almış üyeler yeni ve istekli üyeleri eğitirler. AKA Temel Yaşam
Desteği konusunda eğitimler veren doktor kadrosuna, bina yapısı ve çökmelerde bina statiği
konusunda eğitim veren mimarlara, navigasyon eğitimi veren bireylere, telekomünikasyon
telsiz eğitimi veren Amatör Telsiz ehliyetine sahip üyelere ve farklı konularda eğitim
verebilecek kadroya sahiptir. Özet olarak farklı geçmişe sahip gönüllüler sivil veya askeri
192
kökenlerine bakmaktan AKA’nın eğitim programını geliştirmek için zamanlarını
harcamaktadırlar.
AKA eğitim programının geliştirilmesi için AKA gönüllüleri; AKA eğitmenleri ve Sivil
Savunma eğitimcilerince eğitilmektedir. Şu anda hiç bir AKA üyesi uluslararası kabul görmüş
ve onaylanmış A&K eğitim sertifikasına sahip değildir. Fakat AKA mevcut eğitim
programından ve içeriğinden kolayca görüleceği gibi eğitim bilgilerinin ve programının tüm
dünyadan geçerli ve güvenilir kaynaklardan elde edildiğini ve Türkiye şartlarına göre
uyarlandığını iddia etmektedir. AKA; en verimli ve en geçerli eğitimin önce bir AKA
eğitimcisinin eğitilmesi ile sağlanabileceğine inanmaktadır.
Bugüne kadar AKA eğitimcileri (bazen tüm takım), kendini devamlı geliştiren AKA üyelerine
ve talep eden kurum, kişi ve kuruluşlara bilgi aktarmak için eğitim toplantılarına katılmıştır.
AKA eğitimcilerini eğitecek, bir “Profesyonel Eğitim Programı” daha verimli, daha
profesyonel ve daha fazla kişinin hayatının kurtarılması anlamına gelecektir.
AKA’nın kısa dönemli planı bütün üyelerine gerekli eğitimleri vermek, halka ve arama
kurtarma ile ilgilenenlere afet bilinci, hafif arama kurtarma, ağır arama kurtarma konusunda
eğitim vermek ve kamuya yararlı dernek statüsüne geçme aşamasını başlatmak ve
tamamlamaktır. AKA’nın orta dönemli planı gereken malzeme envanterini ve K9 köpekli
arama birimini sponsorlar ve bağışlar yolu ile iyileştirip zenginleştirmektir. AKA’nın uzun
dönemli planı Türkiye çapında tanınmak büyümek ve yapılanmak, benzer organizasyonları
desteklemek ve yardım etmek, uluslararası görevleri ifa edebilecek bir A&K takımı
olabilmektir (URL 52).
12.5. NİLÜFER ARAMA KURTARMA DERNEĞİ (NAK)
2004 yılında Bursa Kent Konseyi çatısı altında kurulmuştur. NAK Arama Kurtarma; Bursa
merkezli en aktif, gönüllü arama ve kurtarma ekibidir. Gönüllülük esasını benimsemiş
bireylerle yola çıkan inisiyatif, 2011 tarihinde ise dernek statüsüne geçmiştir. İç İşleri
Bakanlığına bağlı bir dernek olmakla birlikte gönüllülerle faaliyetlerine devam ettiğinden sivil
dernekler statüsünde ele alınmaktadır. Dernek BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA)
ve Avrupa Parlamentosu Şeffaflık Girişimi üyesidir.
NAK Arama Kurtarma; 1999 yılında yaşanan acı deprem sürecinin akabinde Türkiye’de gelişen
gönüllü arama ve kurtarma derneği furyasında birçok benzer organizasyon kurulmuş olmasına
karşın, mevcut duruma bakıldığında bu gönüllü organizasyonlar arasından aktif olarak geriye
kalan küçük bir grupta yer almaktadır. NAK Arama Kurtarma’nın aktif üyeleri arasında her
193
meslek grubundan gönüllü yer almaktadır. Yapılan arama kurtarma ve insani yardım
operasyonlarının tümü NAK Arama Kurtarma çatısı altında bulunan gönüllülerce
sürdürülmektedir. NAK Arama Kurtarma’nın aktif üyeleri arasında her meslek grubundan
gönüllü yer almaktadır. Günlük yaşantıda çeşitli meslek gruplarından olan bu gönüllüler NAK
Arama Kurtarma üyesi olma kararı aldıktan itibaren, dernek çatısı altında yapılan teorik ve
pratik eğitimlerle zaman içerisinde operasyonların aktif kısmında yer almaktadırlar. NAK
Arama Kurtarma’ya üye olan herhangi bir gönüllü arama kurtarma ile ilgili en basit eğitimden,
en karmaşık eğitime kadar tüm gerekli süreçlerini bu çatı altında tamamlayarak arama kurtarma
operasyonu gerektirebilecek herhangi bir acil durum ve afet anında eğitimli ve katıldığı
operasyonlar sebebi ile tecrübeli birer arama kurtarma görevlisi haline gelirler (URL 53).
Şekil 12.5. 2015 tarihinde Bursa'da, yaşanan göçük nedeni yaralı işçilerin NAK Ekiplerince enkazdan
çıkarılması (URL 54)
NAK, insan hayatının değeri, gönüllülük, yardımseverlik, fedakarlık, dürüstlük, güvenilirlik,
doğaya ve çevreye saygı değerleri üzerine kurulmuştur.
Derneğin misyonu, gönüllülük esas alınarak, gerçekleşebilecek tüm Afet ve Acil Durumlara,
her zaman hazır olabilmek ve etkin şekilde müdahale edebilmek ve ekibe üye olan tüm
gönüllülerin bilinçli ve yüksek tecrübeli birer arama kurtarma gönüllüsü olmalarını sağlarken,
Afet ve Acil Durumlara hazırlıklı bir toplum olgusunu da geliştirmektir.
Derneğin vizyonu, imkanlar dahilinde, Afet ve Acil Durumlarda yardıma ihtiyaç duyan
herkese, gönüllü ekibiyle, profesyonel bir ruh ve tecrübe ile yardım eli uzatmak ve NAK Arama
Kurtarma ismini, ulusal ve uluslar arası düzeyde bilinir hale getirmektir (URL 55).
NAK, enkaz, doğada kaybolma, doğa sporları kazaları, trafik kazaları, heyelan, sel, toprak
kayması, trafik kazaları, suda boğulma sonucu kaybolma, çığ, orman yangını, bina yangını ve
benzer doğal veya insan kaynaklı her türlü afet ve acil durum sürecine müdahale edebilme
kapasitesine sahiptir.
194
12.6. ORTADOĞU ARAMA-KURTARMA, DAĞCILIK VE DOĞA SPORLARI
DERNEĞİ (ORDOS)
Ortadoğu Arama-Kurtarma, Dağcılık ve Doğa Sporları Derneği 1994 yılından beri, Türkiye
çapında arama kurtarma, dağcılık ve doğa sporlarına gönüllü olarak katkıda bulunan bir
dernektir. Asıl olarak dağcılık sporu ile ilgilenmekle birlikte, barındırdığı eğitimli köpeklerle,
dağ ve doğa koşullarında meydana gelen kaza ve kaybolma olaylarına ve doğal afetlere
müdahale etmektedir. Afetlerle ilgilenen üniversite kulüp ve dernekleri içerisinde istikrarlı
yapısı ile önde gelen derneklerden biridir.
Derneğin ilk yıllarından sadece Orta Doğu Teknik Üniversite kökenli kişiler dernek üyeliğine
kabul etmekteydi. Ancak 1999 yılından sonraki gelişmeler ile üyelik için uygulanan bu ön şart
kaldırılmıştır. İsteyen herkes derneğe üye olabilmektedir.
12.7. YÜKSEKTEPE ARAMA KURTARMA EKOLOJİ GRUBU (GEA)
GEA, 1994 senesinde Yeni Yüksektepe Kültür Derneği bünyesinde kurulmuş, tamamı gönüllü
üyelerden oluşan bir arama kurtarma, ekoloji ve sosyal kampanyalar grubudur. “Aktif felsefe”
yaklaşımı çerçevesinde kurulmuş bir dernektir. Aktif felsefe yaklaşımı; bireyin kapasitelerinin
ve insani erdemlerinin gönüllü hizmet yoluyla pratiğe ve topluma faydalı hâle dönüşmesini ve
bu esnada bireyin kendi potansiyellerinin keşfi ve sınırlarını aşmasını ifade etmektedir.
GEA ekibi ulusal ve uluslararası alanda yaşamı tehdit eden bütün felaketlerde, afet sonrasında
enkaz altında kalmış insanlara ulaşmak için arama kurtarma operasyonları gerçekleştirmekte,
ihtiyaç hâlinde afet bölgesinde tıbbi ve insani yardım faaliyetleri sürdürmektedir.
1994 senesinde, ilk kez İtalya’da L’Aquila bölgesinde İtalyan Sivil Savunmasının düzenlediği
Acil Yardım, Kurtarma ve Orman Yangınları konusunda 2 haftalık bir eğitime katılan ekip
üyeleri, Avrupa’daki gönüllü faaliyetlerde sivil toplum kuruluşlarının etkinliğini fark ederek
çalışmalarına uluslararası alanda yeni bir boyut kazandırmıştır (URL 56).
1999 senesinde Sivil Savunma Genel Müdürlüğü ile protokol yapan GEA Ekibi, 1999 senesinin
sonunda standartlarını Birleşmiş Milletler’in INSARAG standartlarına göre düzenlemiştir.
GEA, 1999 senesinden beri INSARAG (Birleşmiş Milletler Uluslararası Arama Kurtarma
Ekipleri Tavsiye Grubu) üyesidir.
GEA’nın kuruluş amacı ve ilkeleri şu şekildedir (URL 56);
Din, dil, cins, ırk, sosyal statü ayrımı gözetmeksizin afetlerden etkilenmiş ihtiyacı olan
kişilere yardım etmek,
195
Doğal ve çevresel felaketlere hazırlıklılığı geliştirmek,
Bireyin sahip olduğu enerjiyi toplumsal olarak yapıcı bir biçime dönüştürmek,
Gönüllülük, vatandaşlık, yardımlaşma ve gönüllü hizmet değerlerini aktif çalışmalarla
birleştirmek,
Doğayla bütünleşmeyi sağlamak için bireyin kapasitelerini geliştirmek,
İnsanın doğanın bir parçasıolduğu gerçeğini göz önüne alarak yaşayan dünyayı
korumak için faaliyetler organize etmek.
GEA Ekibi, 2000 senesinden itibaren birçok kurum ve kuruluşa gönüllü olarak Depremle
Birlikte Yaşam Eğitimi ve Acil Durum Yönetimi konusunda eğitimler vermiştir. Ayrıca GEA
Ekibi, Afet riski taşıyan 22 ülkede, felaket durumunda bölge hakkında bilgi almak ve en kısa
zamanda arama kurtarma çalışmalarında bulunmak amacıyla resmi Sivil Savunma ekipleri ve
sivil toplum kuruluşlarıyla acil durum işbirliği protokolleri ve iletişim anlaşmaları
düzenlemiştir (URL 56).
Her yıl dünyanın farklı ülkelerindeki arama kurtarma ve insani yardım ekipleri ile ortak tatbikat,
eğitim ve toplantılar gerçekleştirmekte olan GEA Ekibi, uluslararası operasyonlar sonrasında
ve hazırlık sürecinde Birleşmiş Milletler bünyesinde düzenlenen arama kurtarma ve insani
yardım koordinasyon toplantılarına katılmaktadır. GEA, 19 Şube ve 1.115 gönüllü üyeye
sahiptir. 112 Uluslararası operasyonda, 246 Ulusal operasyonda veya destek ekiplerinde yer
almıştır.
İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir, Antalya, Bursa, Van illerinde tam donanımlı ve eğitimli
arama kurtarma ekipleri oluşturan GEA’nın İzmit, Adana şehirlerinde kurtarma
operasyonlarına katılmak için hazır destek ekipleri bulunmaktadır (URL 56).
12.8. TÜRKİYE KIZILAY DERNEĞİ AFET OPERASYON MERKEZİ (AFOM)
Kızılay; tüzel kişiliğe sahip, özel hukuk hükümlerine tabi, kâr amacı gütmeyen, yardım ve
hizmetleri karşılıksız olan ve kamu yararına çalışan bir gönüllü sosyal hizmet kuruluşudur.
Kızılay'ın teşkilatı, genel merkez ve şubelerden oluşur. Kızılay'ın genel müdürlük teşkilatı
dışında kalan bütün kademelerindeki görevler gönüllüler tarafından yapılmaktadır.
11 Haziran 1868 tarihinde “Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti” adıyla
kurulan Kızılay, 1877'de “Osmanlı Hilali Ahmer Cemiyeti”, 1923'de “Türkiye Hilaliahmer
Cemiyeti”, 1935'te “Türkiye Kızılay Cemiyeti” ve 1947'de “Türkiye Kızılay Derneği” adını
almıştır. Kızılay, Uluslararası Kızılay-Kızılhaç Topluluğu'nun temel ilkelerini paylaşır. Bunlar;
196
insanlık, ayrım gözetmemek, tarafsızlık, bağımsızlık, hayır kurumu niteliği, birlik ve
evrensellik ilkeleridir.
İnsanlığın gücünü harekete geçirerek savunmasız insanların yaşam standartlarını geliştirmeye
çalışmayı kendine misyon edinen Türk Kızılayı, gönüllük esasına göre çalışan bir yardım
örgütü olarak, Türkiye'nin büyük hayır kuruluşudur. Yüklenmiş olduğu bu misyon Türk
Kızılayı'na, günden güne giderek çoğalan afetlerle yeniden şekillenmeye başlayan dünyamızda
zarar görebilirliğin kalkındırılması adına çaba göstermek ve faaliyetlerini bu doğrultuda
sürdürmek sorumluluğu vermiştir.
Türk Kızılayı, diğer 185 Ulusal Dernekler gibi, sınırları içerisinde meydana gelebilecek afetlere
müdahalede ilkin ve öncelikli sorumlu olan kamu kurum ve kuruluşlarına, insani yardım alanı
çerçevesinde imkânları dâhilinde, afete müdahale, acil yardım, sağlık ve sosyal programlar
başlıkları altında destek olmakla mükelleftir. Bununla birlikte diğer Ulusal Dernekler gibi Türk
Kızılayı da, insani değerlerin yaygınlaştırılması ve öneminin artırılması amacıyla savunmasız
insanlar adına konuşur ve bu bağlamda elinden gelen tüm çabayı gösterir. Savaş zamanlarında
ise, 1949 tarihli Cenevre Konvansiyonları'nın kendine vermiş olduğu haklar ve yüklemiş
olduğu sorumluluklar kapsamında Türk Kızılayı, savaştan etkilenen sivil halka yardım ederken
aynı zamanda da, askeri sağlık hizmetlerine destek verir.
Yirminci Yüzyılın başlangıcından bu yana, başta deprem olmak, ülkemizde meydana gelen
doğal afetler neticesinde yaklaşık 96.000 kişi hayatını kaybetmiş ve 210.000 kişi yaralanmıştır.
Yüzyılın afeti olarak adlandırılan 1999 Marmara Depremi, afetzedelerin yaralarını sarmaktan
daha önemli olan afetin zararlarını azaltmayı hedefleyen politikaların üretilmesi ve faaliyetlerin
icra edilmesinin daha etkin ve verimli olacağı gerçeğini ortaya çıkarmıştır. İnsani yardım
alanında ulusal düzeyde, çok önemli bir yere sahip olan bir kuruluş olarak Türk Kızılayı da, bu
gerçeğin bilincinde, kendi rolünü ve sorumluluğunu yeniden yapılandırma ihtiyacını duymuş
ve hedeflerinden birisi olarak halkın bilinçlendirilmesi konusunda da katkı sağlamayı
amaçlayan yeni Afet Yönetim Stratejisini oluşturmuş ve kabul etmiştir.
Türk Kızılayı'nın kabul etmiş olduğu yeni Afet Yönetim Stratejisi, sadece afetlerden etkilenmiş
topluluğa insani yardım ulaştırmaktan ziyade, afetlerin zararlarını azalmak için afet öncesi
gönüllü toplum katılımının artırmayı desteklemek ve organize etmek, toplumu afetler
konusunda bilgilendirmek ve bilinçlendirmek, afetlere karşı toplumu hazır hale getirmek ve
yine kendisinin hazırlamış olduğu "Strateji 2015" de madde madde belirtildiği üzere, etkin bir
afet müdahalesi için afete hazırlılık ve planlama çalışmalarını güçlendirmek, amaçlanmıştır.
2001 yılında, Türk Kızılayı, ülke genelindeki tüm teşkilatı ve diğer ilgili tüm kurum ve
kuruluşlarla koordinasyon içerisinde afetlere etkin, hızlı ve doğru bir yöntemle müdahale
197
edebilmek amacıyla bir Afet Operasyon Merkezi kurmuştur. Kızılay afet sırasında ve
sonrasında barınma, yeme içme tedavi hizmetlerinin yanı sıra Afet Yönetimi Müdürlüğüne
bağlı Afet Operasyon Merkezi (AFOM) ile acil durumlarda arama kurtarma faaliyetlerinde de
bulunmaktadır. Türkiye çapında 9 Bölge Afet Yönetim Müdürlüğü, 23 Yerel Afet Yönetim
Şefliği ile hizmet vermektedir.
Yeni kurulan bu yapının ana görev ve sorumluluğu araştırma yapmak, planlama ve hazırlılık
çalışmalarını yürütmek, afetlere müdahalede bulunmak ve afet öncesi, sırası ve sonrasında
lojistik destek sağlamaktır (URL 57).
12.9. MAHALLE AFET GÖNÜLLÜLERİ VAKFI (MAG)
Eğitim, donanım ve organizasyon temin ederek, mahalle bazında, özellikle de afet sonrasındaki
kritik saatlerde müdahale imkân ve kabiliyetini kuvvetlendirmek, profesyonel ekiplerle olan
işbirliği ve koordinasyonu güçlendirmek, afet risklerine karşı alınacak önlemler konusunda
mahallesinde bulunan halkı bilinçlendirmek, duyarlılığı artırmak, proje kapsamında her
mahallede; afetin hemen sonrasında ilk müdahaleyi yapabilecek şekilde yaklaşık 50 eğitimli
gönüllü ile profesyonel ekiplere yardımcı olan ve gerekli her türlü desteği veren yapılardır.
(Mag, 2012) Mahalle Afet Gönüllüleri Vakfı, bugüne dek bağımsız yapılar olarak mahalle
düzeyinde var olan MAG sisteminin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve çok sayıda insana
erişmek amacıyla MAG sistemini destekleyen bir yapıya duyulan ihtiyacın sonucu olarak, iş
çevrelerinde, üniversitelerde, kamu kuruluşlarında, diğer sivil toplum kuruluşlarında ve basın-
yayın kuruluşlarında görev yapan öncü vatandaşların girişim ve katkılarıyla kurulmuştur.
Afet alanında yerel çalışmalarla halkı bilgilendirmek ve duyarlılık düzeyini yükseltmek,
gönüllü dinamiğini ve kapasitesini geliştirmek, afete karşı etkin bir iletişim ve katılım
sağlamak, afet alanında hazırlık ve müdahale standartlarını oluşturmak ve bunları koruyup
geliştirmek, yerel grupların kullanabilecekleri kaynakları büyütüp destek ağlarını
sağlamlaştırmak, afetelerle mücadelede kamu ve yurttaş işbirliği için bir köprü görevi görmek
MAG Vakfının kendine görev edindiği işlevlerin başında geliyor (URL 58).
Afetlerden sonraki ilk 72 saatte profesyonel ekiplerin yetersiz kalması nedeniyle, halkın kendi
kendine müdehale etmesi gerçeğinden yola çıkan MAG, Mahalle Afet Destek Projesi (MADP)
kapsamında, gönüllülere hem eğitim hem de malzeme temin ederek, mahalle düzeyinde afete
hazırlık birimleri yaratıyor (URL 59).
Mahalle Afet Gönüllüleri Vakfı (MAG), 1999 Marmara Depremi’nin ardından, 2000 yılında
kurulmuştur. Afet sonrasındaki ilk 72 saat, hayat kurtarma açısından en kritik saatlerdir. Afet
198
sonrasında hayatta kalanların büyük çoğunluğu, ilk 24 saat içinde çevreden yetişen, genellikle
eğitimi ve ekipmanı olmayan yakınları ve komşuları tarafından kurtarılan kişilerdir. MAG
afetlerden sonraki ilk 72 saatte bireylerin genellikle yalnız olduğu varsayımından hareket
ederek afetlerden sonraki ilk 72 saatte profesyonel ekiplerin yetersiz kalması nedeniyle, halkın
kendi kendine müdahale etmesi gerçeğinden yola çıkmıştır.
MAG, Mahalle Afet Destek Projesi (MADP) kapsamında, gönüllülere hem eğitim hem de
malzeme temin ederek, mahalle düzeyinde afete hazırlık birimleri oluşturmaktadır. Uzmanlar
tarafından afet bilinci ve hazırlık, temel arama-kurtarma, temel ilk yardım, afet psikolojisi ve
temel yangın söndürme konularında eğitilen gönüllüler, afet bölgesine ulaşan profesyonel
ekiplere yardım ve destek sağlamaktadırlar.
MAG olmak için aşağıda ayrıntıları verilen toplam 36 saatlik eğitim alınması zorunludur (URL
60).
Afet bilinci ve hazırlık - 5 saat
Afet psikolojisi - 2 saat
Temel yangın söndürme - 6
Temel ilkyardım - 11 saat
Temel arama ve kurtarma - 12 saat
Şekil 12.6. Mahalle afet gönüllülerine Sivil Savunma Birliği tarafından verilen enkaz eğitimi, 2009,
Kâğıthane, İstanbul (URL 61)
Proje kapsamında her mahallede, afetin hemen ardından ilk müdahaleyi yapabilecek düzeyde
yaklaşık 50 gönüllü Mahalle Afet Gönüllüleri (MAG) eğitilmekte ve ekipmanla
donatılmaktadır. Bu gönüllüler profesyonel ekiplere yardımcı olarak destek vermektedirler.
Yine her mahallede, Mahalle Afet Kurulu (MAK) oluşturulmaktadır. Muhtarın başkanlığında
199
oluşturulan MAK, gönüllü koordinatörü, lojistik sorumlusu ve risk-hasar tespit sorumlusundan
oluşmaktadır.
İstanbul merkez ofisinde çalışmalarını yürüten MAG Vakfı uzun vadede başta Marmara bölgesi
olmak üzere tüm Türkiye’nin afet riski taşıyan tüm bölgelerinde programlarının oluşturulmasını
hedeflemektedir. Bugün için İstanbul, İzmir, Bursa, Kocaeli ve Yalova’da, 4500’den fazla kişi
MAG kimliği taşımaktadır.
Bu değinilen arama kurtarma faaliyetinde bulunan Sivil Kuruluşlardan başka hizmet veren
birçok kuruluş vardır. Bunların da bazıları şunlardır: SAR Arama Kurtarma ve Acil Yardım
Derneği, Arama Kurtarma ve Acil Yardım Derneği (AKAY), Ulusal Acil Durum Arama ve
Kurtarma Derneği (NESAR), Mahalle Afet Yönetimi Arama Kurtarma Derneği
(MAY/LİDAM), Tekirdağ Arama Kurtarma Derneği (TAKDER), Bursa Arama Kurtarma
Derneği (BAKUT), İstanbul 911 Arama Kurtarma Derneği, Ayvalık Doğal afetler Arama
Kurtarma ve İlkyardım Derneği (ADAK), Ulusal Arama ve Kurtarma Derneği (ULUSAR),
Erzincan Afetler Araştırma, Eğitim, Acil Yardım ve Kurtarma Derneği, Gönen Doğal Afetler
Arama Kurtarma ve İlkyardım Derneği.
200
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Sivil Toplum Afet Platformu (SİTAP); Afetlerle ilgilenen sivil toplum kuruluşlarının bir araya
gelerek oluşturdukları çatı bir kuruluştur. Amacı; STK’lar arası iletişim ve bilgi paylaşımını
sağlamak, başta AFAD olmak üzere kamu kurumlarıyla olan iş birliğini geliştirmek ve eğitici
yayınlar ve raporlar düzenlemektir. Arama Kurtarma Derneği (AKUT); 1999 Marmara
depreminde adını çok duyurmuş, Türkiye'nin en kapsamlı arama kurtarma derneğidir. Arama
Kurtarma Araştırma Derneği (AKA), Marmara Depremi'nde arama kurtarma çalışmalarında ve
yardım ekiplerinde görev almış, konusunda uzman kişilerin kurduğu ağırlıkla mimar ve inşaat
mühendislerinin oluşturduğu bir kuruluştur. Nilüfer Arama Kurtarma Derneği (NAK), 2004
yılında Bursa Kent Konseyi çatısı altında kurulmuştur. NAK Arama Kurtarma; Bursa merkezli
en aktif, gönüllü arama ve kurtarma ekibidir. Bunun gibi Türkiye'de birçok arama kurtarma
derneği bulunmaktadır.
201
12. Bölüm Soruları
1. Afetlerle ilgilenen sivil toplum kuruluşları bir araya gelerek oluşturdukları çatı
kuruluş hangisidir?
a) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)
b) Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri (UMKE)
c) Sivil toplum afet platformunu (SİTAP)
d) Arama Kurtarma Derneği (AKUT)
e) Arama Kurtarma Araştırma Derneği (AKA)
2. Bursa merkezli aktif, gönüllü arama ve kurtarma ekibi hangisidir?
a) Arama Kurtarma Derneği (AKUT)
b) Arama Kurtarma Araştırma Derneği (AKA)
c) Ortadoğu Arama-Kurtarma, Dağcılık ve Doğa Sporları Derneği (ORDOS)
d) Nilüfer Arama Kurtarma Derneği (NAK)
e) Türkiye Kızılay Derneği Afet Operasyon Merkezi (AFOM)
3. Asli hizmet alanı; barınma, yeme içme, tedavi hizmetlerinin yanı sıra; acil
durumlarda arama kurtarma faaliyetlerinde de bulunma kapasitesine sahip örgüt
hangisidir?
a) Türkiye Kızılay Derneği Afet Operasyon Merkezi (AFOM)
b) Mahalle Afet Gönüllüleri Vakfı (MAG)
c) Sivil Toplum Afet Platformunu (SİTAP)
d) Arama Kurtarma Derneği (AKUT)
e) Arama Kurtarma Araştırma Derneği (AKA)
4. Afetzedelerin canlı olarak kurtarılmalarındaki kritik süre ne kadar kabul edilir?
a) 24 saat
b) 48 saat
c) 72 saat
d) 96 saat
e) 110 saat
5. Türkiye'de INSARAG'ın yapmış olduğu sınavları geçerek orta derece kurtarma
timi unvanını alan sivil toplum kuruluşu hangisidir?
a) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)
b) Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri(UMKE)
c) Sivil toplum afet platformunu (SİTAP)
d) Arama Kurtarma Derneği (AKUT)
e) Arama Kurtarma Araştırma Derneği (AKA)
Aşağıdaki boşlukları doldurunuz.
6. 1868 tarihinde kurulan Kızılay'ın ilk adı ...............’dir.
7. AKUT ............... senesinde kurulmuştur.
8. Türkiye’de INSARAG sınavlarını geçen sivil toplum kuruluşu ...............’dur.
9. Afetlerle ilgilenen sivil toplum kuruluşlarının çatı kuruluşu ...............’dur.
10. Afetlerden sonraki bireylerin genellikle yalnız olduğu varsayımından hareket
ederek, halkın kendi kendine müdahale etmesi gerçeğinden yola çıkılarak kurulan
vakıf ............... ‘dır.
Cevaplar; 1)c 2)e 3)a 4)c 5)d 6)Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti 7)1995
8)AKUT 9)Sivil Toplum Afet Platformu (SİTAP) 10)Mahalle Afet Gönüllüleri Vakfı (MAG)
202
13.AFETLERİN TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
203
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
13.1. Ölüm ve Fiziki Yaralanmalar
13.2. Ekonomik Etkiler
13.3. Psikososyal Etkiler
13.3.1. Afet Meydana Geldikten Sonra Verilebilecek Psikolojik Tepkiler
13.3.2. Kurtarma Ekibi Tükenmişlik Sendromu
13.3.3 Afetlerde Psikososyal Destek
13.3.3.1. Psikososyal Müdahalenin Aşamaları/Araçları
13.4. Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği (APHB)
204
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
Afetlerde kurtarma çalışmalarına katılanların da yardıma ihtiyacı olabilir mi? Niçin?
Afetlerin yol açtığı ekonomik kayıplar nelerdir?
Toplumların gelişmişliği ile afetlerin verdiği zararlar arasında nasıl bir ilişki vardır?
205
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım
Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
Afetlerin toplum üzerindeki
etkileri
Ölüm ve fiziki Yaralanmalar
Ekonomik Etkiler
Afetlerin toplumsal karşılığını
kavrar.
Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması
Psikososyal Etkiler
Psikolojik Tepkiler
Tükenmişlik Sendromu
Afetlerde Psikososyal Destek
Afet meydana geldiğinde
insanların içinde bulunduğu
psikolojiyi kavrar.
Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması
Psikososyal Müdahalenin
Aşamaları/Araçları
Afetlerde Psikososyal
Hizmetler Birliği
Psikososyal müdahaleyi
kavrar.
Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması
206
Anahtar Kavramlar
Fiziki yaralanmalar, Ekonomik etkiler, Afetlerde Psikososyal destek, Psikolojik tepkiler,
Tükenmişlik sendromu, Afetlerde Psikososyal hizmetler birliği
207
Giriş
Afetler insanlık tarihi kadar eski bir olgulardır. Antik insanların tanrıların gazabına yorduğu
yanardağ patlamaları, deprem, tsunami, sel, kuraklık hatta savaşlar gibi olgular toplumların
günlük yaşamlarında oluşturduğu olumsuz değişimlerle var olagelmişlerdir. Afetlerin
sonuçlarından doğan toplumsal faaliyetler de başlı başına tarihsel bir durum ve icraat alanı
teşkil etmiştir. Afet sonrası toplumsal faaliyetleri yönlendiren temel ihtiyaç, afetten etkilenen
toplum kesiminin hayatını mümkün olduğunca afetin olumsuz etkilerinden arındırmak ve
yapılabiliyorsa eski toplumsal alışkanlıklara geri döndürmektir. Bu bağlamda afet sonrasında
yürütülen yardım çalışmalarının bir nevi normalizasyon olduğu ileri sürülebilir (URL 62).
Doğal afetlerin aniden meydana gelmesi toplumun dengesini altüst etmektedir. İnsanlar
beklenmedik bir anda yıkım ile karşı karşıya gelmekte, yaralanmakta, yakınlarını yitirmekte,
evleri, iş yerleri yıkılmakta, varlıkları zarara uğramakta, eğitimden sağlığa, sosyal refah
hizmetlerinden haberleşme ve ulaşıma kadar sahip oldukları olanakları birden yitirmekte ve bu
yeni durumla başa çıkmaya çalışmaktadırlar. Afetin bir diğer etkisi de insanlar üzerinde
oluşturduğu psikolojik yıkımlardır. En az maddi kayıplar kadar psikolojik sarsıntıların
giderilmesi gerekmektedir. Afetlerin toplum üzerinde oluşturduğu etkileri ölüm ve fiziki
yaralanmalar, ekonomik etkiler ve psikolojik veya psikososyal etkiler olmak üzere üç grupta
incelemek mümkündür.
208
13. AFETLERİN TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Afet; insanlar için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal yaşamı ve insan
faaliyetlerini durdurarak veya kesintiye uğratarak toplulukları etkileyen ve etkilenen topluluğun
kendi imkân ve kaynaklarını kullanarak üstesinden gelemeyeceği, doğal veya insan kökenli
olaylardır. Afet; olayın kendisi değil, doğurduğu sonuçlardır. (Afetlerde Psikososyal Hizmetler
Birliği Almanağı 2012,S:6.)
Afetler; doğal ve teknolojik afetler olarak ikiye ayrılmaktadır. Doğal afetler kapsamında;
deprem, dev dalgalar, volkanik patlamalar, toprak kaymaları, tropikal siklonlar, sel, kuraklık,
çevre kirlenmesi, ormanların yok edilmesi, çölleşme, veba salgını gibi afetler bulunmaktadır.
Teknolojik afetler kapsamında; nükleer santral kazaları, kimyasal ve endüstriyel kazalar, uçak
kazaları, demir yolu afetleri, gemi kazaları, terörizm ile ilgili eylemler bu sınıf içinde yer
almaktadır. Teknolojik afetler kendi başına oluşabileceği gibi doğal bir afet tarafından da
tetiklenebilmektedir (Atlı, 2006).
Doğal afetlerin insan ve toplum üzerinde fiziksel, ekonomik, psikolojik ve sosyolojik açıdan
birçok olumuz etkisi bulunmaktadır. Doğal afetlerin ardından olumsuz toplumsal koşullar
meydana gelmekte ve bu sorunların çözümü içinde eldeki kaynakların etkili ve verimli
kullanılması gerekmektedir. Bu amaçla da afetlerin sosyal hizmet mesleği ile bütünleşmesi
önem kazanmaktadır. Bunun için öncelikli olarak afetlerin toplum üzerindeki etkisine bir göz
atmak gerekmektedir. (İbiş ve Kesgin, 2014)
Genelde afet ve özelde deprem olayı, insanları ruhsal, sosyal, kültürel ve ekonomik yönlerden
derinden etkilemekte; mevcut sosyal sorunları daha karmaşık ve çözülmesi güç hale
getirmesinin yanı sıra, yeni sosyal sorunların ortaya çıkması sonucunu da doğurabilmektedir
(Tuncay, 2004, s: 23). Depremler, doğrudan doğruya veya dolaylı şekilde toplumun büyük bir
bölümünü ilgilendiren düzeylerde can kaybına ve ekonomik kayıplara neden olan tabiat
olaylarıdır. Doğal afetler hem birey üzerinde hem de toplum üzerinde birçok çeşitli etkiye neden
olmaktadır.
İnsanlar beklenmedik bir anda yıkım ile karşı karşıya gelmekte, yaralanmakta, yakınlarını
yitirmekte, evleri, iş yerleri yıkılmakta, varlıkları zarara uğramakta, eğitimden sağlığa, sosyal
refah hizmetlerinden haberleşme ve ulaşıma kadar sahip oldukları olanakları
birden yitirmekte ve bu yeni durumla başa çıkmaya çalışmaktadırlar (Tuncay, 2004, s: 8).
İnsanoğlu meydana gelen doğal afetlere karşı çaresiz kalmaktadır. Afetin meydana gelmesi
209
günümüz koşullarında bile engellenememektedir. Örneğin bir depremin olmasını veya bir
yanardağın patlamasını önleyecek bir yöntem henüz bulunamamıştır.(İbiş, Kesgin, 2014 s:225)
Geçmişte meydana gelen bir afet bugün aynı şiddette meydana geldiğinde, ülkelere verdiği
zararlar geçmişe oranla çok daha fazladır. Bunun ana nedenleri; geçen yıllara göre doğal afet
riski taşıyan yerleşim birimlerinin alanının genişlemesi ve bu yerleşim birimlerindeki nüfus
yoğunluğunun artmasıdır. (İbiş, Kesgin,2014,s:225) Gelecekte de doğanın çeşitli amaçlar için
tahribi, küresel ısınma, şehirlerde nüfusun yoğunlaşması vb. nedenlerle afetlerin olumsuz
etkilerinin daha da artacağı varsayılmaktadır. Doğal afetlerin aniden meydana gelmesi
toplumun dengesini altüst etmektedir. Bu etkileri ölüm ve fiziki yaralanmalar, ekonomik etkiler
ve psikolojik veya psikososyal etkiler olmak üzere üç grupta incelemek mümkündür.
13.1. ÖLÜM VE FİZİKİ YARALANMALAR
Afetin fiziksel etkileri düşünüldüğünde insanın vücut bütünlüğüne zarar veren etkileri akla
gelmektedir. Bu durum afet süreleri ile de farklılık kazanmaktadır. Afetlerin sağlık sonuçlarının
hem kısa süreli hem de uzun süreli olduğu görülmektedir. Kısa süreli etkileri genellikle hastalık
oranında artış, ölüm ve yaşam kalitesinde azalma, uzun süreli etkileri hastalık oranında artma,
erken ölüm ve gelecekte yaşam standardının düşmesi şeklinde olmaktadır. Örneğin deprem
sonrasında birkaç gün içinde, birçok afetzede orta ve ağır durumda ki yaralanma ve diyaliz
gerektiren ezilme sendromu gibi tanılarla hastanelere sevk edilmek zorunda kalmıştır (Kunii
vd., 1995)
Afetler nedeniyle meydana gelen ölümler, sebepleri açısından beş grupta toplanabilir:
1. Doğrudan afeti hazırlayan olayın büyüklüğüne ve yıkımın derecesine göre ortaya çıkan
enkaz altında kalma, suda boğulma, zehirlenme gibi, olay anında ve hemen meydana
gelen ölümler.
2. Olay anında hemen yaşamını yitirmeyen, ancak enkaz altında kalarak afetin etkisinde
kalmaya devam eden kişilerin geç kurtarmaya bağlı olarak yaşamını yitirmesidir.
Kurtarma süresi ne kadar uzar ise, hayatta kalma süresi o kadar azalacaktır.
3. Kurtarmanın usulüne uygun yapılmamasına bağlı olarak gerçekleşen ölümlerdir ki, bu
ölümlerin önüne geçilebilmesi için afet öncesi dönemde kurtarma ekiplerinin çok iyi
eğitilmeleri gerekir.
4. Afete neden olan olaydan sonra tehlikeli ortamdan zamanında ve usulüne uygun bir
biçimde kurtarılmasına rağmen ölüme engel olunamayan durumlardır.
210
5. Son olarak ise, hizmetin kesintiye uğramasına bağlı olarak meydana gelen ölümlerdir.
Bunlar yaşamı için bir cihaza bağlı olan kişilerin afet nedeniyle elektrik kesintisi veya
oksijen cihazının kapanması gibi sebeplerle meydana gelen ölümlerdir. (Akdur,
2001:31'den aktaran; Laçiner ve Yavuz, 2013 s.118 ).
Yaşanan afetlerde önemli can kaybının nedenleri arasında; nüfus yoğunluğu, yetersiz bina
standardı, afet planlamasının yapılmamış olması, yetersiz kurtarma ve enkaz kaldırma
organizasyonu, yerel tıbbi olanakların yetersizliği veya söz konusu kurum ve kuruluşların afet
sırasında ileri derecede hasar görmesi sayılabilir (Güler ve Çobanoğlu, 1994). Bunların dışında;
ekipler ile yetkililer arasındaki ve ekiplerin birbirleri arasındaki iletişiminin kopması yani
organizasyon ve koordinasyon eksikliği, afetler için eğitilen bir medikal kurtarma ekibinin
olmaması sayılabilir. (Türkiye özelinde düşünürsek; 1999 depremlerinde medikal kurtarma
ekiplerinin olmaması can kayıplarını büyük oranda arttırmıştır.)
İnsanlar üzerindeki etkileri göz önüne alındığında en yıkıcı doğal afetler deprem, yanardağ
patlamaları gibi jeolojik olanlar değil, su baskını, fırtına gibi iklimsel olanlardır. İklimsel afetler
jeolojik olanlara göre daha sık görülmektedir. İster ekonomik kayıplar açısından isterse can
kaybı ve yaralanmalar açısından değerlendirilsin Asya doğal afetlerin en sık rastlanıldığı dünya
bölgesidir. Latin Amerika ve Afrika ara bölgelerdir. Kuzey Amerika, Avrupa ve Avustralya ise
doğal afetlerin en az görüldüğü bölgelerdir. Avrupa ve Avustralya’daki her büyük afete karşılık
olarak, Latin Amerika ve Afrika'da 10, Asya’da ise 15 doğal afet görülmektedir. Afetler, ölüm,
sağlık düzeyinde gerileme ve yaşam kalitesinin düşme nedenidir. Genel anlamda afetler
toplumsal yıkımlara yol açan olağanüstü büyük olaylardır. (Güler ve Çobanoğlu, 1994)
Türkiye’de ve dünyada afetler nedeniyle meydana gelen ölüm ve yaralanmaların en çok
görüldüğü afet tipi depremlerdir. Ama bu zamana kadarki en büyük afet bir kasırga sonucu
olmuştur. Bu, 12 Kasım 1970 yılında Bangledeş’te meydana gelen ve 300.000 insanın hayatını
yitirdiği kasırga afetidir. 19. yüzyıldan beri dünyadaki en büyük afet olarak kayıtlara geçmiştir.
İkinci olarak; 27 Haziran 1976 yılında Çin’de meydana gelen depremde ise 242.000 kişi
ölmüştür. Türkiye'de ise 1939 Erzincan Depremi 32.962 kişi, 1999 Gölcük ve Düzce
Depremlerinde ise, 17.127 kişi yaşamını yitirmiştir. (Diğer istatistiklere her yıl yayınlanan
Türkiye ve Dünya Afet Raporlarından bakılabilir.)
13.2.EKONOMİK ETKİLER
Afetler sonucu can ve mal kayıplarının yanı sıra, konut, yol, okul, hastane ve sanayi tesisleri
gibi teknik ve sosyal altyapılar önemli derecede hasar görmekte, üretim ve iş gücünde büyük
211
kayıplar meydana gelmektedir. Doğal afetlerin topluma maliyeti çok büyük olabilir ve
yoksulluğun üzerinde büyük bir etkisi vardır (Vakis, 2006) Özellikle büyük yerleşim yerlerine
yakın depremler ve kasırgalar çok önemli boyutta maddi kayıplara neden olmaktadır.
Afetler, bir ülkenin ekonomisini önemli ölçüde sarsacak boyutlarda ekonomik zararlara neden
olabilmektedirler. Afet sonrası arama kurtarma, yeniden inşa ve iyileştirme çalışmaları
ülkelerin ekonomilerine ağır yükler yüklemekte ve bu alanlara aktarılan kaynaklar diğer
sektörlerdeki yatırım faaliyetlerinin ertelenmesine yol açmaktadır. Ortaya çıkan yıkımın
büyüklüğü ile doğru orantılı olarak ülkenin genel ekonomik yapısı bozulmakta ve yıllar
boyunca sürdürülen ekonomik politikalar sayesinde kazanılan refah ve ekonomik kalkınma
zarar görmektedir. Bunun yanı sıra, etkisi büyük olan bir afet, ülkenin bütçesinde öngörülmeyen
miktarlarda harcamalara neden olmakta ve bu miktarların finansmanı için ülke kaynaklarının
yetersiz kalması durumunda uluslararası kaynaklara ihtiyaç duyabilmektedir. Sonuç olarak;
afetler ülkelerin makro ve mikroekonomi politikalarının uygulanmasını engellediği gibi, ülke
dışından alınan kaynaklar nedeniyle ülkelerin ilave borç yükü altına girmesine de neden
olmaktadır. Afetler, ülkelerin ekonomik ve sosyal kalkınma çabalarını büyük sekteye uğratacak
potansiyel barındırdığından, ülkeler kalkınma politikalarını hazırlarken “olması muhtemel
doğal ve insan kaynaklı afetleri” de mutlaka göz önünde bulundurmalıdırlar. (Erkan, 2010,
s:11).
Büyük doğal afetler kısa dönemde istihdam, büyüme ve enflasyon üzerinde negatif ekonomik
etkilere neden olmaktadır. Doğal afetler ayrıca, mülkiyetin, kalkınmanın ve büyümenin
azalması gibi negatif uzun dönemli etkilere de sahiptir. Ancak, bu negatif etkiler önlenebilir
niteliktedir. Örneğin, hidrolojik doğal afetlerin tekrarlanan doğası ülkelerde ekonomik ve
sosyal faaliyetlerde uyumu teşvik etmektedir. Jeolojik afetlerin ise aksine, düşük olasılıklı
olması nedeniyle riskleri tamamen azaltılamayabilir (Benson ve Clay, 2004: 22). Bu afetlerin
potansiyel maliyetleri ekonomik kalkınmanın sürecinde katlanarak artmaktadır. Doğal afet
olaylarının temel göstergelerde meydana getirdiği etkiler; çıktıda, yatırım düzeyinde önemli bir
azalma, tüketimde daha ılımlı bir düşüş ve ödemeler dengesinin cari hesabında kötüleşme
olmak üzere dört grupta incelenebilir. (Auffret, 2003: 28)
Afetler ve özellikle depremler ağırlıklı olarak karayolu, demiryolu, haberleşme, enerji dağıtım
tesislerinde hasara yol açar. Altyapıda meydana gelen tahribat ekonomik ve sosyal hayatı büyük
ölçüde etkiler. Ayrıca deprem bölgesinde, bina, makine teçhizat, mamul ve yarı mamul stok
kaybı, vasıfsız ya da vasıflı iş gücü kaybı gibi etkiler ortaya çıkarken bunlara bağlı olarak üretim
ve ihracat kaybı da söz konusu olur. (Aktürk ve Albeni, 2002)
212
Doğal afetlerin maliyetleri; doğrudan maliyetler, dolaylı maliyetler ve ikincil maliyetler olmak
üzere üç gruba ayrılmaktadır. Doğrudan maliyetler; tüm sabit varlıklarda, sermaye ve stokların
mamul, yarı mamul mallarında ve ham maddelerinde eşzamanlı olarak ortaya çıkan
maliyetlerdir. Ayrıca acil yardım ve müdahale harcamaları doğrudan maliyetler içerisinde yer
almaktadır. (Pelling, Özerdem, Barakat, 2002) Doğal afetlerin dolaylı maliyetleri fiziksel
hasarların sonuçlarından kaynaklanan kayıpları ifade etmekte ancak, doğrudan maliyetler gibi
kolay ölçülememektedir. Dolaylı maliyetler; üretim faaliyetleri kayıplarını, karda, satışlarda ve
ücretlerde meydana gelen azalmaları, alt yapı ya da doğrudan fiziksel hasarlar nedeniyle
firmaların kapanmasını ve çıktı kayıplarını içermektedir (National Academy Press, 1999).
Doğal afetlerin neden olduğu hem doğrudan hem de dolaylı maliyetler afetten sonra görünen
ikincil maliyetlere neden olmaktadır. İkincil maliyetler ekonomide sadece ekonomik büyümeyi
değil, ayrıca; üretimi, milli geliri, istihdamı, tüketimi, yeniden yapılanma için ham madde
alımını ve kamu gelirlerini etkilemektedir. Böylece doğrudan ve dolaylı maliyetlerin etkileri
ödemeler dengesine ve borçlanma seviyesine yayılmaktadır. (Scott–Joseph, 2010)
Afetin verdiği zarar gelişmiş toplumlarda daha az olmaktadır. Gelişmiş ülkeler afete önlem
alabildikleri için az etkilenmektedirler. Afetten etkilenseler bile ortaya çıkacak maddi zararları
hızla ortadan kaldırabilmektedirler. Az gelişmiş bir ülkede ise doğa olayları çabucak afete
dönüştüğünden afetin görülme oranı yüksek kabul edilmektedir. (Sayısı değil etkisinden
dolayı). Ayrıca ortaya çıkan zarar giderilmemekte ve başlı başına bir risk olan toplumsal ve
ekonomik az gelişmişlikle, afetlerin olumsuz etkilerinin katlanması, ülkeyi uzun süreli bir kısır
döngüye sokmaktadır.
Afetlerin ülke ekonomisinde verdiği zararları tespit edebilmek için doğrudan zararların yanı
sıra, dolaylı zararlara da bakmak gerekir. Çünkü afetlerin yol açtığı yıkımlar nedeniyle meydana
gelen direkt zararlar afetin ekonomik boyutunu tam olarak yansıtmaz. (Laçiner ve Yavuz, 2013
s.119 ). Doğal afetlerin verdiği zararlar sadece tahrip olan eserler, yok olan topraklarla, can ve
mal kayıplarıyla sınırlı değildir. Yaşanan iş gücü ve zaman kaybı, ithalat ve ihracat kayıpları,
büyümenin zayıflaması vb. uzun süreli birçok etkisi vardır.
Tablo 13.1. 2000’li yıllardan sonraki bazı afetlerin neden olduğu ekonomik kayıplar (Ersoy, 2013)
Afet Ekonomik Kayıp
2011 Tohoku depremi ve tsunamisi 300 milyar dolar
2008 Sichuan depremi, Çin 148 milyar dolar
2011 Thailand Sel ve Su baskınları 45.7 milyar dolar
2005 Katrina Kasırgası, ABD 45 milyar dolar
213
2008 Ike Kasırgası, ABD 29.6 milyar dolar
2013, Alberta Sel ve Su Taşkını, Kanada 5 milyar dolar
2011 Slave Gölü orman yangını, Kanada 1.8 milyar doları
2004 Hint okyanusu depremi ve tsunamisi 1.5 milyar dolar
2013 Haiyan Süper Tayfunu Filipinler 1.5 milyar dolar
2011 Christchurch depremi, Yeni Zelanda 1.3 milyar dolar
2011 yılında meydana gelen depremler,
Türkiye 1.744 milayar dolar
2006 ve 2009 yıllarında meydana gelen sel
ve su baskınları, Türkiye 867 milyon dolar
Tablo 13.2. 2013 yılında meydana gelen büyük afetler ve etkilenen insan sayısı, (Ersoy, 2013)
Afet Türü Etkilenen İnsan Sayısı
Sichuan Depremi, Çin (Nisan) 2.011.211
Kuraklık, Çad (Haziran) 1.600.000
Guandong Fırtınası, Çin (Mart) 1.398.324
Patuakhali Siklonu, Bangladeş (Mayıs) 1.285.508
Mindinao Su baskını, Filipinler (Ocak) 507.769
Yunan Depremi, Çin (Mart) 427.740
Buenos Aires Su baskını, Arjantin (Nisan) 350.000
Kuraklık, Namibya (Mayıs) 300.000
Guangong, Hubei Su baskını, Çin (Mayıs) 300.000
Gansu, Sichuan Su baskını, Çin (Haziran) 280.500
13.3. PSİKOSOSYAL ETKİLER
Afetzede bir yakınını kaybetmiş, sakatlanmış veya maddi zarara uğramış olabilir. Gerek afetin
şiddeti gerekse afetin afetzede üzerinde açtığı bu zararlar nedeniyle afetzedede çoğu zaman
psikolojik zararlar da oluşmaktadır. Aslında bu sonuç afetin insanın sınırlarını aşan ve yetersiz
kaldığını gösteren en belirgin özelliklerindendir. (Uyar, 2007:937'den aktaran Laçiner ve
Yavuz, 2013) Kısaca afetlerin kısa ve uzun dönemde hem kişilerin hem de toplumun psikolojik
hayatını ve ruh sağlığını da önemli ölçüde etkilediği görülmektedir (Laçiner ve Yavuz, 2013).
214
13.3.1. Afet Meydana Geldikten Sonra Verilebilecek Psikolojik Tepkiler
Afet yaşayanların psikolojik tepkileri afet olayının şiddetine ve afetzedelerin bireysel
özelliklerine göre farklılık gösterir. Afete maruz kalan bireylerin afete karşı gösterdikleri
psikolojik tepkileri; akut dönem, tepki dönemi, iyileşme dönemi ve uyum dönemi olarak dört
bölüme ayırmak mümkündür. Tüm bu dönemlerin ne kadar süreceği kişinin yapısına göre
farklılıklar gösterir. Bazı kişiler afetten sonra birkaç günde bu aşamaları tamamlarken, bazı
kişilerde bu aşamaların tamamlanması yıllar alabilmektedir. (Karancı, 2006:95).
Akut dönem; afetten sonraki ilk dönemdir. Bu dönemde afetzedenin vücudunda bireyi stres için
hazırlayan, kalp atışlarının hızlanması, adrenalin salgılanması gibi fizyolojik değişiklikler
meydana gelir. Mantıksal düşünme becerisi azalır ve olayın inkârı görülebilir. Bunun dışında
aşırı öfke, sinir, kaygı, korku, tepki, suçluluk ve çaresizlik duyguları en sık karşılaşılan
duygulardır. Akut dönemin ne kadar süreceği kişinin yapısına ve psikolojik yıkımın şiddetine
bağlıdır. (Karancı, 2006:94).
Akut aşamada görülebilecek durumlar:
Mantıklı düşünememe,
Her şeyi gerçek dışı görme; yaşadıklarına inanamama, bunların bir rüya olduğunu
düşünme,
Duygusal karmaşa (heyecan, şok, gerginlik, sinirlilik, öfke, bunalma, çaresizlik),
Rüyalar ve kâbuslar görme,
Bellek ve dikkat sorunları oluşması,
Artan huzursuzluk, kendini toplumdan dışlama ve depresyon,
Hayatta kalmaya çalışma, suçluluk ve yas gibi duygulara kapılmak,
Yerinde duramama; uyku bozukluğu; iştahta değişim, içki/sigara kullanımında artış,
Güvensizliktir.
İkinci aşama tepki aşamasıdır; bu aşamada afetzede afeti hatırlatan her türlü durum ve
uyarandan kaçınır. Gerginlik, korku, huzursuzluk ve kendini toplumdan kopuk ve yalnız
hissetme gibi duygular görünür. Ayrıca afetzede ölen yakınlarına yardım edememiş olmanın
verdiği suçluluk duygusu ile rüya ve kâbuslar görebilir.
Tepki aşamasında verilmesi olağan tepkiler:
Afeti hatırlatan durumlardan kaçınma
Gerginlik, korku
Huzursuzluk, depresyon
Kendini kopuk ve yalnız hissetme
215
Korkutucu rüya ve kâbuslar
Suçluluk duyguları
Üçüncü aşama iyileşme aşamasıdır ve bu aşamada afetzede günlük hayata daha fazla ilgi
göstermeye, gelecekle ilgili planlar yapmaya başlar. Tepkilerin şiddeti azalır, günlük hayata
ilgisi artar.
Son olarak uyum aşaması gelir. Uyum aşamasında kişi yaşadığı psikolojik yıkımı kabul eder
ve kendi durumu ile başa çıkmaya çalışır. Duygusal açıdan toparlanmaya başlar ve gelecekle
ilgili planlar yapabilir. Tüm bu aşamaların ne kadar süreceği kişinin yapısına göre farklılık
gösterir. Bazı kişiler afetin birkaç gün sonrasında bu aşamaları tamamlarken, bazı kişilerde bu
aşamaların tamamlanması yıllar alabilmektedir. (Karancı, 2006:95).
13.3.2. Kurtarma Ekibi Tükenmişlik Sendromu
Afetler sırasında kurtarma ekiplerinin uzun süren çalışma koşulları çalışanları yıpratabilmekte
ve tükenmişlik sendromuna neden olabilmektedir. Bir afet sonrasında, afetin etkilediği
bölgelerde hizmet verecek olan sosyal hizmet uzmanlarının ve diğer profesyonellerin afetin
ruhsal etkilerinden korunmaları ve mesleki çalışmalarını etkili bir biçimde sürdürebilmeleri son
derece önemlidir (Tuncay, 2004: 36). Etkili şekilde çalışmaları sürdürebilmek için kurtarma
personelinin iyi hazırlanmış olması gereklidir, aksi takdirde duygusal travma onları etkisiz hâle
getirmektedir. Profesyonel ekip elemanlarının afet durumlarında karşılaştıkları temel duygusal
güçlükler, afetin şiddeti ile ilgili olarak, tanık oldukları ölümlerin etkisiyle uzun süreli şok
yaşamaları ve kimseye yardımcı olamayacakları hissi duymalarından kaynaklanmaktadır.
Böyle bir durumla karşılaşan profesyoneller çalışmalarını yoğun stres altında sürdürmekte ve
başarısızlık duygusuna kapılmaktadırlar (Tuncay, 2004, s: 18).
13.3.3. Afetlerde Psikososyal Destek
Afet sonrası yapılan iyileştirme faaliyetlerinde yer alan sosyal hizmet alanlarından biri de
psikososyal destek hizmetleridir. “Psikososyal” terimi birbirini etkileyen bir ilişkiler zinciri
içinde bulunan bireysel psikoloji ve sosyal durumu ifade eder. Psikososyal destek bireysel
talebe bağlı olmayan, amacı bireyden topluma giden, ilgilendiği grupların selameti ve
mağduriyetlerinin giderilmesi için gerekli hukuk alanlarına da hâkim, risk önleyici ve yok edici
niteliktedir. Bu yönleriyle klasik psikolojik danışmanlık kavramından daha geniş bir bilgiye
gereksinim duyar ve etki alanı daha geniştir. Psikososyal destek, iyileştirme sürecinde
muhataplarını rahatlatmak, yönlendirmek, olumsuzluklarla başa çıkma yöntemlerini
öğretmekle toplumun kendi normaline dönmesine yardımcı olur. Böylelikle bireylerin değişen
216
koşullar sonucu artan gerilimlerinin azaltılmasında ve sosyal huzurun sağlanmasına da katkıda
bulunur. Bu anlamda toplumu bir arada tutan etmenlerin kuvvetlendirilmesinde bir araç olarak
düşünülebilir (URL 62).
Deprem sonrası yardım ve kurtarma çalışmaları büyük ölçüde yaşam kurtarma, canlıların
rehabilitasyonu, bina ve alt yapı hizmetlerinin onarılmasına yöneliktir. Oysa deprem, fiziksel
yıkım ve ölüme yol açmanın yanı sıra yaşamda kalanlar için ciddi psikolojik sorunlar
yaratabilen bir doğal felaketidir. Deprem deneyimi ile, psikolojik gerilim ve özellikle travma
sonrası stres bozukluğu gelişimi sorunları ilişkilendirilmiştir. Deprem mağdurlarının, kaygı,
korku ve stres bozukluğu bulgularını azaltmada yararlı olduğu bilinen psikolojik tedavilerden
yararlanması sağlanmalıdır. Bu yaklaşım, mağdurların gelecekte karşılaşabilecekleri depremler
için de psikolojik olarak daha hazırlıklı ve dirençli olmalarını sağlayacaktır. (Nakajima, 2012)
Psikososyal destek afet sonrası yapılan ilk müdahaleler sırasında hazırlanmaktadır. Bu
bağlamda ihtiyaçların ve imkânların tespiti ile ilgili değerlendirmeler yapılmakta ve afetin
gerçekleşmesinden bir hafta sonra alan faaliyetine başlanmaktadır. Afet sonrası psikososyal
destek sadece ilk yardım dönemi ile sınırlı kalmamaktadır. İyileştirme ve geliştirme sürecinde
de psikososyal destek önemli bir alana tekabül etmektedir. Bu dönemde sosyal hizmet
uzmanları yerel, ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği yaparak afet sonrası
toplumun yeniden inşası sürecinde psikososyal destek yöntemlerinden yararlanırlar. Bu
aşamada kurulan toplum merkezlerinde koruyucu, önleyici, tedavi edici ve geliştirici aktiviteler
yapılır. Eğitim ve sosyal aktiviteler aracılığıyla afetten etkilenen bireye yeni beceriler
kazandırılması da bu çalışmanın bir parçasıdır. Yine bu dönemde temel anlamda bireysel
psikolojik danışmanlık hizmeti de sosyal müdahale bağlamında yürütülür. Bu danış- manlık
seanslarında ileri safha psikolojik-psikiyatrik bozuklukların teşhis edildiği bireyler daha
önceden tespit edilmiş profesyonel psikoloji-psikiyatri kurum ve kliniklerine yönlendirilirler
(URL 62).
Afetlere maruz kalmak sadece doğrudan afetten etkilenenler için değil bütün toplum için ağır
yükler ve sorunları beraberinde getirir. Afetlerde psikososyal destek; afetlerden sonra ortaya
çıkabilecek psikolojik uyumsuzluk ve bozuklukların önlenmesi, bozulan aile ve toplum
ilişkilerinin yeniden kurulması ve geliştirilmesi, etkilenenlerin normal yaşantılarına geri
dönmeleri sürecinde kendi kapasitelerini fark etmeleri, güçlendirilmeleri ve ileride ortaya
çıkması olası afet ve sorunlarla başa çıkma becerilerinin arttırılması amacıyla, afet döngüsünün
her aşamasında (acil yardım, iyileştirme, geliştirme, zarar azaltma ve hazırlık) düzenlenen çok
disiplinli hizmetler bütünüdür. (Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği Almanağı, 2012)
217
Tüm verilerin ışığı altında görülmektedir ki afet sonrası psikososyal destek, afetzede toplumun
stabilizasyonu için önemli bir ihtiyaçtır. Afetin oluşturduğu olumsuzluklar bireylerde geleceğe
dair kaygılara sebep olmaktadır. Psikososyal destek, bu kaygılara müdahalede bulunabilecek
ve toplumun yeniden inşasına katkı sağlayabilecek bir faaliyettir.
13.3.3.1. Psikososyal Müdahalenin Aşamaları/Araçları
Psikososyal destek, psikososyal müdahale ile sağlanır. Psikososyal müdahale; afetten etkilenen
bireylerin, normal hayata geçiş sürecinin hızlandırılması, toplumun var olan gereksinimlerini
de tespit ederek, başa çıkabilme/müdahale edebilme kapasitesi ile iyileşme/toparlama
becerilerinin artırılması, ayrıca afet sonrası yardım çalışanlarının desteklenmesine yönelik tüm
çalışmaları kapsar.
Afetlerde psikososyal destek/psikososyal müdahale araçlarını oluşturan çalışmalar şöyle
sıralanabilir: ihtiyaç ve kaynak değerlendirmesi, psikolojik ilkyardım, sevk etme ve
yönlendirme, bilgi merkezi oluşturma, toplumu harekete geçirme, sosyal projeler, eğitimler ve
çalışana destek.
İhtiyaç ve kaynak değerlendirmesi; afetten sonraki ilk saatlerde yapılan ilk psikososyal
müdahaledir. Bu değerlendirme; afetzedelerin etkilenme dereceleri ve şekilleri, karşı karşıya
kaldıkları sorunlar ve ihtiyaçları, toplumdaki kaynak kişi/kurumlar ile bunların işleyiş biçimi,
verilen hizmetler ve sunuluş şekilleri ile uygulanacak psikososyal müdahale planının ana
hatlarıyla oluşturulması olarak özetlenebilir.
Bu değerlendirme aşağıda sıralanan maddeler ışığında yürütülmelidir; (Afetlerde Psikososyal
Hizmetler Birliği Almanağı, 2012)
• İhtiyaç tespiti çalışması etkilenen topluma en uygun ve fayda sağlayıcı yardımın ne
olduğunun belirlenmesi, psikososyal hizmetlerin gerekli olup olmadığının
değerlendirilmesi amacıyla yapılmalıdır.
• Mağdurların etkilenme dereceleri ve şekilleri, içinde bulundukları sorunlar ve
ihtiyaçları, toplumda var olan kaynak kişi/ kurumlar, bunların çalışma şekilleri, var
olan hizmetler ve sunuluş şekilleri önceden görev dağılımı yapılmış, organize olmuş
ekiplerce belirlenmelidir. Elde edilen bilgiler rehberliğinde uygulanacak müdahale
etkinliklerinin ana hatlarıyla oluşturulması, pratik formların kullanılması
sağlanmalıdır.
• İhtiyaç Tespit Formu ile uzmanlar tarafından yapılan gözlemlere ve genel bilgilere
dayanan ihtiyaç ve kaynak değerlendirmesi yapılabileceği gibi özele inen bir ihtiyaç
ve kaynak değerlendirilmesi de yapılabilir. Hangi yöntemin kullanılacağı acil
218
durumun niteliğine göre değişebilir. Eğer çok hızlı bir şekilde değerlendirme
yapmak gerekiyorsa öncelikle genel bir ihtiyaç kaynak değerlendirmesi yapılması,
ilerleyen zaman içinde detaylı uygulamalara gidilmesi benzer çalışmalarda uygun
olacaktır. İhtiyaç tespiti çalışması müdahale boyunca devam eden bir çalışmadır.
• Olayın hemen ardından ilk 72 saat içinde, olay yerinde erken müdahaleler önem
taşımaktadır. Bu devrede kişi kendisini ihmal edebilir, temel gereksinimlerini
sağlayamayacak durumda olabilir. Ağır stres altındaki kişilerin duruma uyum
sağlamaları ve zorluklara karşı kıt olan kaynakları kullanmalarının yollarını açmak
önemli bir noktadır.
• Saptanabilen öncelikli fiziksel hedefler açık bir şekilde belirtilmelidir.
Gereksinimlerin farkına varılması, bu gereksinimlerin giderilme yolları- nın
belirlenmesi ve gereksinimlerin vaktinde giderildiğinin ortaya çıkarılması için
merkezi bir koordinasyon sağlanmalıdır.
• Afetten daha çok etkilenen incinebilir grupların, çocuk, kadın, yaşlı gibi,
ihtiyaçlarının detaylı tespiti, psikososyal hizmetlerin planlaması aşamasında
önemlidir. • İncinebilir grupların yanı sıra afet sonrası hastanede yatanlar, yara
almayanlar, afete tanık olanlar, yakını ölenler, kaybolanlar, yardım çalışanları gibi
etkilenenlerin ihtiyaçları da göz önünde bulundurulmalıdır.
• Değerlendirme öncesi alanda çalışacak kişiler eğitilmeli, etik ilkeler konusunda
uygulayıcılar önceden bilgilendirilmelidir.
• Kültüre ve geleneklere saygılı bir yaklaşımın benimsenmesi tüm müdahalelerde esas
alınmalıdır.
Psikolojik ilkyardım; ihtiyaç ve kaynakların değerlendirilmesiyle birlikte başlayan bir
psikososyal müdahaledir. Afetzedelerin duygularını ve yaşadıklarını ifade etmelerine imkân
tanınması ve temel psikolojik bilgilerin iletilmesi yoluyla rahatlamalarına, yaşadıkları
ve hissettiklerini anlamlandırmalarına yardımcı olmayı hedefler. Psikolojik ilkyardım bireyler
ve gruplarla bire bir yapılan görüşmeler başta olmak üzere, bilgilendirme amacıyla hazırlanıp
dağıtılan broşürler, medya araçları ve paneller, sempozyum gibi toplantılar yoluyla da
uygulanabilir. Afetten çok sayıda kişinin etkilenmesi hâlinde bütün yolların kullanılması uygun
olacaktır.
• Psikolojik ilk yardım bireyler ve gruplara yapılan görüşmelerle uygulanabileceği
gibi, destek broşürlerinin hazırlanıp dağıtılması, medya araçlarının kullanılması,
forum, sempozyum gibi bilgilendirme toplantıları düzenlenmesi yollarıyla da
219
uygulanabilir. Acil durumdan çok sayıda kişinin etkilendiği durumlarda bütün
yolların kullanılması uygun olacaktır.
• Psikososyal destek çalışmalarında psikolojik bozukluklara belirgin vurgu yapılmaz;
çözüm odaklı, etkilenen nüfusun tekrar güçlenmesi ve toparlanma becerilerine
destek olunması, yerelden kontrol edilen ve devam ettirilen çalışmalara vurgu
yapılması göz önünde bulundurulması gereken bir husustur.
• Psikolojik ilk yardımda amaç, bireylerin ve toplumun psikolojik ve sosyal
işleyişinin onarılarak, toplumsal dengeye bir an önce dönüş sağlanmasıdır.
• Kişilerin içinde bulundukları durumu ve reaksiyonlarını anlamalarını sağlamak,
seçeneklerini gözden geçirmelerine yardımcı olmak, duygusal destek sağlamak,
kişiye yardımcı olabilecek kişi ve organizasyonlarla temas sağlamalarına yardımcı
olmaktır.
• Yardım ve bilgilendirme, uygun zamanda, kişinin deneyim, eğitim, gelişme düzeyi
gibi özellikleri göz önüne alınarak yapılmalıdır. Sosyal desteğin önemi
unutulmamalıdır.
• Kişilerin kolay ulaşabileceği, bireylerin etiketlenmeden destek alabileceği ortamlar
oluşturulmalıdır. (Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği Almanağı, 2012)
Sevk etme ve yönlendirme; ihtiyaç ve kaynak değerlendirmesinde ciddi psikolojik ve
psikiyatrik yardıma ihtiyaç duyanların belirlenmesi ve tedavi için bölgedeki uzmanlara
(psikolog, psikiyatrist) ve ilgili kurumlara yönlendirilmesini içerir.
Ruh sağlığı çalışanlarının, sahada yaptıkları danışmanlık ve tespit görüşmelerinde beklenti
düzeyini artırmadan, kısa, duygusal olarak destekleyici, yararlı ve dinamik bir ilişki kurmaları
gerektiği unutulmamalıdır. Bu doğrultuda zaman zaman alışık olunan klinik görüşmeler ve
çalışma tarzlarından farklı olarak görünebilirliği yüksek sosyal hizmet kapsamında çalışmalar
yapılması gerekmektedir. (Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği Almanağı, 2012)
Bilgi merkezi oluşturma, bilginin ihtiyaç duyan herkesle paylaşıldığı, ihtiyaçların ve
kaynakların bir araya geldiği, kolay erişilebilir ve kullanılabilir bir bilgi merkezinin
oluşturulmasıdır. Daha geniş grupların bilgilendirilmesi ve eğitilmesi için sosyal sorumluluk
kampanyaları, posterler, broşürler, grup çalışmaları ve medya kullanılmalıdır.
Afetlerden sonra, özellikle geniş bölgelerin ve çok sayıda insanın etkilendiği durumlarda, her
türlü destek ve kaynaklar hakkındaki bilginin ihtiyaç duyan herkesle paylaşıldığı, ihtiyaçların
ve kaynakların buluştuğu, kolay ulaşılabilir ve kullanılabilir bir bilgi merkezi oluşturulması
önemlidir. (Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği Almanağı, 2012)
220
Toplumu harekete geçirme; afetten etkilenen bir toplumun bazı ortak ihtiyaçlarını karşılamak
amacıyla, iç ve dış kaynaklardan yararlanmak yoluyla sorunlara çözüm üretmek için bireylerin,
ailelerin ve toplumun harekete geçmesini sağlama olarak ifade edilebilir. Bu kapsamda,
bireylerin sosyal katılımları artırılarak normal hayata dönüş çalışmaları yapılabilir. Yaşanan
travmatik bir olay sonrası bireyler, konuyla ilgili çalışmalara ne kadar kısa sürede dâhil olur ve
ne kadar aktif katılım gösterirlerse, olayın etkisi o denli az hissedilir. Toplumu harekete geçirme
aşamasında temel hedef, bireyin kendi kendine yardım etme becerisini artırmak ve kontrol
duygusunun verilmesidir.
Sosyal projeler; afet sonrası yaygın olarak uygulanan psikososyal müdahalelerden biridir. Bu
projeler sayesinde, afetten etkilenen bireylerin ihtiyaç ve sorunları doğrultusunda harekete
geçmeleri, sorunlarla başa çıkma yeteneklerinin gelişmesi, afet sonrasında yaşam kontrolünü
yitiren bireylerin kontrolü yeniden ele alma duygusunu hissetmeleri ve sorumluluk almaları
sağlanır.
Eğitimler; en yaygın kullanılan psikososyal müdahalelerden biridir. Afetten etkilenen
bireylerin yanı sıra psikososyal destek çalışmalarında görev alan ve/veya görev alma olasılığı
bulunan kişilere (psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, kamp yöneticileri, öğretmenler, sivil
toplum örgütü çalışanları, toplum liderleri gibi) eğitimler yoluyla ulaşmak büyük önem taşır.
Travma ile ilgili eğitimlerde daha çok eyleme yönelik, etkilenenlerin kaçınma davranışlarını
azaltması konusunda cesaret verici, travmatik anılarıyla uzlaşmasını sağlayıcı, duruma uygun
olarak olması beklenen psikolojik tepkilerin neler olduğunun aktarılması ve toplumun afetlere
yönelik genel olarak güçlendirilmesi amaçları ön plana çıkarılmaktadır.
Afet sonrası yapılacak eğitimlerin;
• Etkilenenlerin kaçınma davranışlarını azaltması konusunda cesaret verici,
• Travmatik anılarıyla uzlaşmasını sağlayıcı,
• Duruma uygun olarak olması beklenen psikolojik tepkilerin neler olduğunun
aktarılması,
• Somut ve pratik önerileri, olumlu baş etme yolları hakkında bilgiyi içeren,
• Toplumun afetlere yönelik genel olarak güçlendirilmesi amaçlı eğitimler olması
önemlidir.
• (Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği Almanağı, 2012)
Çalışana destek; yardım çalışanlarına yönelik olarak uygulanan psikososyal müdahalenin en
genel ifadesidir. Çalışana destek uygulamaları, afet yardım hizmetleri sırasında kullanılacak
bilgilerin, broşürler, toplantılar ve benzeri etkinlikler aracılığıyla yardım çalışanlarıyla
paylaşılması, paylaşım ve destek toplantılarının düzenlenmesi, çalışanları olumsuz yönde
221
etkileyen unsurların belirlenerek etkilerinin azaltılması yönündeki tüm etkinlikleri kapsar (URL
64).
Afetlerde hizmet veren personelin (yardım çalışanları, arama-kurtarma ekipleri, acil servis
çalışanları, itfaiye, asker gibi) tehlikeli olaylar ve üst üste gelebilecek stres durumlarıyla
karşılaşma riskleri yüksek olduğu için daha önceden olaya hazırlanmaları gereklidir. Bu alanda
çalışacak personelin kişilik yapıları ve görev için gerekli becerileri göz önünde tutularak
seçilmiş olmasına dikkat edilmelidir. Yardım çalışanları için paylaşım ve destek toplantıları
düzenlenmeli, çalışanları etkileyen olumsuz faktörlerin belirlenmesi ve bu faktörlerin
etkilerinin azaltılması yönünde girişimlerde bulunulmalıdır. Yardım çalışanları, çalışmalarını
yürütürken acil durumdan etkilenen kişilerle kurdukları iletişimden, kime, hangi yardımı, ne
şekilde yapacağı noktasına kadar gelen süreçte uygun şekilde bilgilendirilmeli ve
desteklenmelidir.
Çalışana destek faaliyetleri;
• Yardım çalışanlarına yapılan psikososyal destek çalışmalarını,
• Yardım çalışmaları sırasında kullanılacak bilgilerin iletilmesini,
• Yardım çalışanları için paylaşım ve destek toplantıları düzenlenmesini,
• Çalışanları etkileyen olumsuz faktörlerin belirlenmesi ve bu faktörlerin etkilerinin
azaltılmasını içerir.
• Yardım çalışanlarının çalışmalarını yürütürken acil durumdan etkilenen kişilerle
kurdukları iletişimden, kime, hangi yardımı, ne şekilde yapacağına uygun şekilde
bilgilendirilmesi ve desteklenmesi, afet sonrasında psikososyal çalışmaların sağlıklı
yürütülmesinde önem kazanmaktadır. (Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği
Almanağı, 2012)
Psikososyal müdahalelerde temel ilkeler:
• Müdahalelerde; afetten etkilenenler pasif mağdurlar değil, hayatta kalmayı başarmış
güçlü kişiler olarak kabul edilmelidir.
• Müdahalelerin tümünde esas amaç, afetzedelerin kapasitelerinin gelişimini ve
hizmetlerin sürdürülebilirliğini sağlamaktır.
• Müdahalelerin tümünde kültürel, politik, dinî ve etnik yapılar göz önünde
bulundurularak, toplumsal bağların yeniden kurulması ve korunması sağlanmalıdır.
• Müdahaleler, hem sosyal yapıyı güçlendirmeyi hem de sorunlarla başa çıkma
kapasite ve becerilerini geliştirmeyi hedeflemelidir.
• Müdahalelerde tanım, amaç ve yöntemlerin, afetten etkilenen kişiler ya da kitlenin
temsilcileriyle beraber belirlenmesi ve tam katılımın sağlanması esastır.
222
• Müdahalelerde basit, açık ve güvenilir bilgi akışını, bunun sürekliliğini ve hedef
kitlenin bilgiye erişimini sağlamak büyük önem taşır.
• Müdahalelerde afetzedelerde ortaya çıkan psikolojik, fizyolojik, zihinsel ve
davranışsal tepkilerin, normal dışı bir duruma verilen normal tepkiler olduğu
vurgulanır.
• Afetzedelerin ihtiyaçlarına yönelik psikososyal müdahalelerin planlanması
sırasında, bölgenin psikososyal iyilik hâlinin afet öncesi durumu, afet sırasında nasıl
bozulduğu, mevcut stres etkenlerinin ve bunlarla başa çıkma mekanizmalarının
neler olduğu değerlendirilir.
• Afetzedelerin beslenme, barınma gibi birincil ihtiyaçları, psikososyal
ihtiyaç/kaynak değerlendirmesi aşamasında öncelikli olarak gözetilir. Birincil
ihtiyaçların karşılanmaması hâlinde, psikososyal ihtiyaçlara yönelik müdahalelerde
bulunmak sonuç vermeyecektir.
• Yardımlardan yararlanan birey, aile ve grupların, yaşadıkları toplumda
etiketlenmemelerine özen gösterilir.
• Yardıma ihtiyaç duyanlara daha kolay ve hızlı ulaşabilmek amacıyla; psikososyal
eğitimlerde ekip personeli, yerel personel ve gönüllülere öncelik tanınır. Zira başa
çıkma yöntemlerini öncelikli olarak öğrenen bu kişiler, hem kendilerine hem de
afetten etkilenenlere yardımcı olabilirler.
• Müdahalelerde yerel çalışanlar, yerel organizasyonlar ve gönüllüler yerel halkın
öncelikleri, endişeleri ve ihtiyaçları gibi konularda güvenilir bilgi sağlamak için
değerlendirilir.
• Afetten sonraki ilk saatlerde (akut dönem), afetten etkilenen bölgede yürütülen
psikososyal müdahaleler bilimsel araştırmalara kaynak olması amacıyla
kullanılamaz.
• Stresle başa çıkma, afetten etkilenenlerle iletişim kurma ve kişisel bakım gibi
konulara ilişkin bilgilerin; yardım çalışanlarına, hazırlık aşamasındaki psikososyal
çalışmalarla aktarılmış olması önemlidir (URL 64).
13.4. AFETLERDE PSİKOSOSYAL HİZMETLER BİRLİĞİ (APHB)
Psikososyal hizmetler; afetlerden sonra ortaya çıkabilecek psikolojik uyumsuzluk ve
bozuklukların önlenmesi, bozulan aile ve toplum ilişkilerinin yeniden kurulması ve
geliştirilmesi, etkilenenlerin normal yaşantılarına geri dönmeleri sürecinde kendi kapasitelerini
223
fark etmeleri, güçlendirilmeleri ve ileride ortaya çıkması olası afet ve sorunlarla başa çıkma
becerilerinin arttırılması amacıyla, afet döngüsünün her aşamasında (acil yardım, düzenlenen
çok disiplinli hizmetler bütünüdür. (Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği Almanağı, 2012)
Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği (APHB); Türkiye Kızılay Derneği, Türk Psikologlar
Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Türkiye Psikiyatri Derneği, Çocuk ve Gençlik Ruh
Sağlığı Derneği, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği’nin katılımlarıyla Ağustos
2006'da kurulmuştur. APHB, toplum ruh sağlığını olumsuz etkileyen afetler ve kriz
durumlarında psikososyal müdahalelerin yürütülmesinde tarafların sorumluluklarını ve iş
birliği ile ilgili esaslarını düzenlemeyi amaç edinmiştir.
Afetlere maruz kalmak kişide birçok olumsuz duygu yaratmakta, bunların etkileri ise kısa ve
uzun vadeli olabilmektedir. Üstelik afetlere maruz kalınmaması durumunda dahi afetler
topluma ağır yükler, sorunlar ve sorumluluklar yüklemektedir. İşte bu gibi durumlarda bu
yükler ve sorunların ortadan kaldırılması, toplumun yeniden inşa edilmesi, toplum
kaynaklarının tekrar işler hale getirilmesi, etkilenen bireylerin ve onlara yardım eden
çalışanların bir an önce normal yaşantılarına dönmeleri için desteklenmesi ve psikolojik
bozuklukların ortaya çıkmasının önlenmesi amacıyla dernekler işbirliğiyle çalışmalar
yürütülür.
APHB olağan dönemde psikososyal hizmetlerin gelişimine katkı sağlamak amacı ile ortak
araştırma, yayın çalışmaları, kongre, seminer, sempozyum; ortak psikososyal projeler, stajyer
yönlendirme çalışmaları yapmaktadır. Kriz döneminde ise afet bölgesinde çalışmalara katılım,
afet sırasında durum değerlendirmesi ve psikososyal müdahale planın oluşturulması, müdahale
ve izleme çalışmalarını yürütmektedir (URL 65).
APHB protokolü, afetlerin psikososyal etkilerinin azaltılması konusunda afet öncesi, sırası ve
sonrasında yürütülecek psikososyal faaliyetler ile ilgili iş birliği konularını, birlikte çalışma esas
ve usullerini içerir. Afetlerde ve olağan dönemlerde; psikososyal hizmetlere gereksinim duyan
kişi ve grupların ihtiyaçlarının, en etkili biçimde ve iş birliği hâlinde karşılanması, ulusal ve
uluslararası alanda meydana gelen afetlere Birlik üyesi tüm sivil toplum kuruluşlarıyla daha
etkili müdahale edebilmek amacıyla gerekli altyapının kurulmasını amaçlamaktadır.
224
Şekil 13.1. Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği Almanağı 2012.
Mevcut duruma müdahalenin yanı sıra, APHB’nin en önemli işlevlerinden biri de toplumda
gelecekte ortaya çıkması olası afet ve acil durumlarla başa çıkma, iyileşme ve toparlanma
becerilerinin ve kaynaklarının artırılmasıdır. Söz konusu hizmetler ayrıca yardım çalışanlarının
desteklenmesini içeren ve afet döngüsünün her aşamasında yürütülen çok disiplinli hizmetler
bütününü de kapsamaktadır. Bu hizmetlerin amaçlarından biri de yerel kaynakların
güçlendirilmesi ile çalışmaların yürütüldüğü bölgelerde kalıcı yeterlilik (kapasite) artırımına
gidilmesidir.
Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği;
• Afetler ve felaketler sonrasında Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) ve eşlik
eden diğer psikolojik problemlerin oranını azaltmak ve genç nüfusun psikososyal
sağlığını koruyarak toplumsal iyilik hâli ve verimliliği sağlamayı,
• Farklı kurumlarla koordinasyon hâlinde çalışarak hizmet üretmek ve yerel
kaynakların travmaya müdahale alanında güçlendirilmesini,
• Uzun vadede psikolojik travma konusunda hizmet vererek halkın ruh sağlığını, iş,
aile, eğitim ve sosyal alanlardaki verimliliğini korumayı hedeflemektedir (URL 66).
225
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Afetlerin toplum üzerindeki birinci etkisi ölüm ve yaralanmalardır. Yaşanan afetlerde önemli
can kaybının nedenleri arasında; nüfus yoğunluğu, yetersiz bina standardı, afet planlamasının
yapılmamış olması, yetersiz kurtarma ve enkaz kaldırma organizasyonu, yerel tıbbi olanakların
yetersizliği veya söz konusu kurum ve kuruluşların afet sırasında ileri derecede hasar görmesi
sayılabilir Bunların dışında; ekipler ile yetkililer arasındaki ve ekiplerin birbirleri arasındaki
iletişiminin kopması yani organizasyon ve koordinasyon eksikliği, afetler için eğitilen bir
medikal kurtarma ekibinin olmaması sayılabilir.
Afetlerin ikinci önemli etkisi ekonomik kayıplardır. Afetler, bir ülkenin ekonomisini önemli
ölçüde sarsacak boyutlarda ekonomik zararlara neden olabilmektedirler. Afet sonrası arama
kurtarma, yeniden inşa ve iyileştirme çalışmaları ülkelerin ekonomilerine ağır yükler
yüklemekte ve bu alanlara aktarılan kaynaklar diğer sektörlerdeki yatırım faaliyetlerinin
ertelenmesine yol açmaktadır.
Afetlerin üçüncü etkisi psikolojik etkilerdir. Afete maruz kalan bireylerin afete karşı
gösterdikleri psikolojik tepkileri; akut dönem, tepki dönemi, iyileşme dönemi ve uyum dönemi
olarak dört bölüme ayırmak mümkündür. Tüm bu dönemlerin ne kadar süreceği kişinin yapısına
göre farklılıklar gösterir.
Psikososyal müdahale; afetten etkilenen bireylerin, normal hayata geçiş sürecinin
hızlandırılması, toplumun var olan gereksinimlerini de tespit ederek, başa çıkabilme/müdahale
edebilme kapasitesi ile iyileşme/toparlama becerilerinin artırılması, ayrıca afet sonrası yardım
çalışanlarının desteklenmesine yönelik tüm çalışmaları kapsar.
Afetlerde psikososyal destek/psikososyal müdahale araçlarını oluşturan çalışmalar şöyle
sıralanabilir: İhtiyaç ve kaynak değerlendirmesi, psikolojik ilkyardım, sevk etme ve
yönlendirme, bilgi merkezi oluşturma, toplumu harekete geçirme, sosyal projeler, eğitimler ve
çalışana destektir.
226
13. Bölüm Soruları
1. Afetlerin psikolojik sorunlara yol açmasının en önemli nedeni nedir?
a) Ekonomik zararlara neden olması
b) Ulaşımı aksatması
c) İletişimi aksatması
d) Eğitimi aksatması
e) Beklenmedik bir anda aniden ortaya
çıkması
2. Türkiye’de ve dünyada afetler nedeniyle meydana gelen ölüm ve yaralanmaların
en çok görüldüğü afet tipi aşağıdakilerden hangisidir?
a) Sel
b) Kasırga
c) Yangın
d) Deprem
e) Heyelan
3. Afetin verdiği zarar gelişmiş toplumlarda daha az olmaktadır. Bunun nedeni
aşağıdakilerden hangisi olamaz?
a) Gelişmiş ülkelerde daha az doğal afet olmaktadır.
b) Gelişmiş ülkelerde afet bilinci daha yüksektir
c) Gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan zarar giderilebilmektedir.
d) Gelişmiş ülkelerde ekonomi daha az etkilenmektedir.
e) Gelişmiş ülkelerde afete hazırlık daha fazladır.
4. Aşağıdaki depremin psikolojik etkilerinden hangisi akut dönemde verilecek bir
tepki olamaz?
a) Mantıklı düşünememe
b) Yaşadıklarına inanamama
c) Kâbuslar görme
d) Suçluluk ve yas gibi duygulara kapılmak
e) Psikolojik yıkımını kabul etme
5. Aşağıdaki örgütlerden hangisinin birincil amacı afetlerde psikolojik yardımda
bulunmaktır?
a) Arama Kurtarma Derneği (AKUT)
b) Arama Kurtarma Araştırma Derneği (AKA)
c) Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği (APHB)
d) Türkiye Kızılay Derneği Afet Operasyon Merkezi (AFOM)
e) İstanbul Üniversitesi Arama Kurtarma Ekibi (İSÜDAK)
Aşağıdaki boşlukları doldurunuz.
6. İhtiyaç ve kaynak değerlendirmesinde ciddi psikolojik ve psikiyatrik yardıma
ihtiyaç duyanların belirlenmesi ve tedavi için bölgedeki uzmanlara (psikolog,
psikiyatrist) ve ilgili kurumlara yönlendirilmesine ............... denir.
7. Bilginin ihtiyaç duyan herkesle paylaşıldığı, ihtiyaçlarınve kaynakların bir araya
geldiği kolay erişilebilir ve kullanılabilir bir merkezin oluşturulmasına ...............
denir.
8. Afetlere müdahalelerde afetten etkilenenler pasif mağdurlar değil, hayatta
kalmayı başarmış ............... olarak kabul edilmelidir.
9. ...............; Türkiye Kızılay Derneği, Türk Psikologlar Derneği, Sosyal Hizmet
Uzmanları Derneği, Türkiye Psikiyatri derneği, Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı
Derneği, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği’nin katılımlarıyla
Ağustos 2006’da kurulmuştur.
10. Afetlerde ............... aşamasında kişi yaşadığı psikolojik yıkımı kabul eder ve kendi
durumu ile başa çıkmaya çalışır.
Cevaplar; 1)e 2)d 3)a 4)e 5)c 6)sevk etme ve yönlendirme 7)bilgi merkezi oluşturma 8)güçlü
kişiler 9)Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği (APHB) 10)uyum
227
14. SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNE İLİŞKİN YASAL MEVZUAT
228
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
14.1.Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi
14.2.Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde STK’lara İlişkin Hükümler
14.3. Avrupa Sosyal Şartı’nda STK’lara İlişkin Hükümler
14.4. 1982 Anayasası'nın Sivil Toplum Örgütlerine İlişkin Hükümleri
14.5. Dernekler Kanunu
14.6. Derneklerle İlgili Diğer Mevzuat
229
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
Birleşmiş Milletler Evrensel Beyannamesi'nde niçin derneklerle ilgili bir maddeye yer verilmiş
olabilir?
Örgütlenme özgürlüğü neden önemlidir?
1982 Anayasası’nda dernekler ve vakıflarla ilgili hükümler nelerdir?
230
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım
Kazanımın nasıl elde
edileceği veya
geliştirileceği
Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Evrensel
Beyannamesinde Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi
Avrupa Sosyal Şartı’nda
STK’lara İlişkin Hükümler
Uluslararası örgütlerin
örgütlenme özgürlüğüne
verdikleri önemi kavrar.
Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması
1982 Anayasası'nın Sivil
Toplum Örgütlerine İlişkin
Hükümleri
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın insanların
bir araya gelerek
oluşturdukları faaliyetler
konusundaki yaklaşımını
kavrar.
Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması
Dernekler Kanunu
Derneklerle İlgili Diğer
Mevzuat
Kanun okuması ve
yorumlamasını öğrenir.
Okuma, dinleme, tartışma,
kütüphane çalışması
231
Anahtar Kavramlar
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi,
Avrupa Sosyal Şartı, 1982 Anayasası, Dernekler Kanunu, Derneklerle İlgili Mevzuat.
232
Giriş
Sivil Toplum Örgütlenmelerinin kurulması ve işletilmesi ile ilgili olarak devletlerin bazı kanuni
düzenlemeleri vardır. Bu düzenlemeler diğer kanuni düzenlemelerde olduğu gibi uluslararası
sözleşmelerde taahhüt edilen sınırlardan bağımsız değildir. STK'ların işlemleri birçok değişik
kanunu ilgilendirebilir. Bu nedenle düzenlemeler değişik kanunlar içerisinde yer almıştır.
Ülkemizde STK'larla ilgili en genel kanun dernekler kanunu ve ona bağlı olarak çıkarılan
dernekler yönetmeliğidir. Bütün kanuni düzenlemeleri işleyemeyeceğimizden dernekler
kanununun bazı maddeleri örnek olarak işlenmiştir. Derneklerle ilgili diğer yasal mevzuata ise
sadece ilgili mevzuatın adı verilerek değinilmiştir. Sivil toplum kuruluşlarında yer alacak veya
onlarla çalışacak olanların bu yasal mevzuatları bulundurmaları ve okuyup anlamayı bilmeleri
gerekir.
233
14. SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNE İLİŞKİN YASAL MEVZUAT
Sivil toplum örgütleri dediğimizde dernekler, vakıflar, sendikalar, kooperatifler, meslek odaları
ve diğer sivil inisiyatifler anlaşılmaktadır. Bu yapıların benzer olmalarına rağmen hepsinin
birbirinden farklı yasal mevzuatları vardır. Hepsine değinmek mümkün olmayacaktır. Bu
bölümde bunların ortak olan yasal mevzuatları ve özelde de afetlerle ilgi kurumların genelde
dernek statüsü ile kurulmasından dolayı dernekler işlenecektir. Bu konu anlaşıldığında diğer
sivil toplum kuruluşları mevzuatları da mevzuat kitapçıklarına bakılarak kolayca
kavranabilinecektir.
14.1.BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, 10 Aralık 1948'de, BM Genel Kurulu'nun Paris'te yapılan
oturumunda kabul edilen 30 maddelik bildiridir. Bildirinin imzalanmasında, II. Dünya
Savaşı'ndan sonra devletlerin, bireylere tanınan hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması
konusunda birleşmesi de etkili olmuştur. Eleanor Roosevelt bu bildiriyi "Bütün insanlık için bir
Magna Carta (Magna Karta) olarak tanımlamıştır. Bildirinin imzalandığı 10 Aralık, Dünya
İnsan Hakları Günü olarak kutlanır.
Herkes ırk, renk, cins, dil, din, siyasal ya da herhangi bir başka inanç ayrımı gözetilmeksizin
bu bildiride açıklanan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. En başta yaşam
ve özgürlük olmak üzere sağlık, eğitim, yiyecek, barınma, evlenme, mal ve mülk edinme,
çalışma, işini seçme, din, vicdan, düşünce barışçıl amaçlar için toplanma ve dernek kurma gibi
özgürlükler İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde bulunan özgürlüklerdir.
İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin 20. maddesi dernek kurma özgürlüğü ile ilgilidir.
Dernek Kurma Özgürlüğü
Madde 20
Her şahıs toplanma, dernek kurma ve derneğe katılma hakkına sahiptir. Hiç kimse bir derneğe
üye olmaya zorlanamaz.
14.2. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ’NDE STK’LARA İLİŞKİN
HÜKÜMLER
“İnsan Hakları ve Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi” veya kısaca;
“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi” (AİHS), 1950'de imzaya açılmış ve 1953'te beş ek
234
protokolle yürürlüğe girmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1948 Birleşmiş Milletler
Genel Kurulu tarafından kabul edilen İnsan Hakları Bildirisi örnek alınarak imzaya açılmıştır.
Avrupa Konseyi üyeleri bu antlaşmayı imzalamışlardır. 1974 yılından itibaren, ülkeler Avrupa
Konseyi’ne giriş yaptıkları gün, AİHS’yi imzalamak ve bir yıl sonra da onaylayarak yürürlüğe
sokmak zorundadırlar.
Türkiye bu sözleşmeyi 1954 yılında çıkardığı bir kanunla onaylamıştır. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi kişinin belli başlı medeni ve siyasi haklarını geniş bir şekilde güvence altına
almıştır. AİHS’nin 11. maddesi “sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkını” güvence altına
almıştır.
Bu sözleşmede direk sivil toplum kuruluşları ile ilişkilendirilebilecek maddeler şunlardır:
İfade özgürlüğü
Madde 10
Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile
kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak
ve vermek özgürlüğünü de içerir. Bu Madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema
işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir.
Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu
tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin
korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın,
başkalarının şöhret ve haklarının korunması veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının
sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara
bağlanabilir.
Dernek kurma ve toplantı özgürlüğü
Madde 11
Herkes asayişi bozmayan toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için
başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak haklarına sahiptir.
Bu hakların kullanılması, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal
güvenliğin, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin
önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması
amaçlarıyla ve ancak yasayla sınırlanabilir. Bu Madde, bu hakların kullanılmasında silahlı
kuvvetler, kolluk mensupları veya devletin idare mekanizmasında görevli olanlar hakkında
meşru sınırlamalar konmasına engel değildir.
235
14.3. AVRUPA SOSYAL ŞARTI’NDA STK’LARA İLİŞKİN HÜKÜMLER
Avrupa Konseyi üyesi devletlerin ve şartın İmzacı taraflarının uymayı kabul ve taahhüt ettikleri
Avrupa Sosyal Şartı (Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesi), 1961 yılında Turin’de imzaya açılmış
ve 1965 yılında yürürlüğe girmiştir. Avrupa Sosyal Şartı, temel sosyal ve ekonomik hakları
koruyan, medeni ve politik hakları garanti eden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni takviye
eden bir Avrupa Sözleşmesi’dir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) birinci kuşak haklar
olarak bilinen temel hakları (yaşam hakkı, işkence yasağı, hürriyet ve güvenlik hakkı, adil
yargılanma hakkı vb.) güvence altına alırken, ikinci kuşak haklar olarak kabul edilen sosyal ve
ekonomik hakları (sosyal güvenlik hakkı, çalışma hakkı, örgütlenme hakkı, adil ücret hakkı
gibi) ise daha ziyade Avrupa Sosyal Şartı koruma altına almıştır. Bununla birlikte her iki
sözleşmenin gözetiminden sorumlu olan mekanizmalar, yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
(AİHM) ve Avrupa Sosyal Haklar Komitesi, söz konusu sözleşmelerin yaşayan birer metin
olduğunu dile getirmektedirler. Hepsinden önemlisi, her iki mekanizma da ayrı kulvarlarda
seyir ediyormuş gibi görünse de yeri geldiğinde birbirlerinin alanlarına girmekte ve vermiş
oldukları kararlarda birbirlerini ilgilendiren sonuçlara imza atmaktadırlar.(Ataman, 2010)
Avrupa Sosyal Şartı’nın imzalanması ne yeni ne de eski Avrupa Konseyi üyeleri için zorunlu
değildir. Ancak böyle bir mecburiyet 1974 yılından beri AİHS için bulunmaktadır. Ülkeler
Avrupa Konseyi’ne giriş yaptıkları gün, AİHS’yi imzalamak ve bir yıl sonra da onaylayarak
yürürlüğe sokmak zorundadırlar. Türkiye Avrupa Sosyal Şartı’nı 1989’da imzalamış olup, bu
tarihten itibaren Şart’ın denetim mekanizmaları işlemeye başlamıştır. Şart, dönem dönem
protokollerle takviye edilmiş, yeni haklar Şart’ın kapsamına alınmıştır.
Avrupa Sosyal Şartı, işçi ve işveren sendikalarına, uluslararası sivil toplum kuruluşlarına
denetim sürecine bağımsız biçimde müdahale etme imkânı tanımaktadır. Bununla birlikte,
şimdiye kadar, sivil toplum kuruluşlarına tanınan yetkilere özel sınırlamalar getirilmiştir.
Belirlenmiş uluslararası sendikalar ve uluslararası işveren kuruluşları Hükümetlerarası
Komite’de gözlemci statüsüne sahiptir; aynı uluslararası sendika ve işveren kuruluşlarının
ulusal birimleri Avrupa Sosyal Haklar Komitesi’ne sunulan devlet raporlarına ilişkin olarak
resmi gözlemler yapabilirler; buna karşılık uluslararası sivil toplum kuruluşları otomatik bir
danışma rolü sahibi değildir. Ancak Avrupa Konseyi nezdinde danışma statüsü almışlarsa ve
Şart tarafından düzenlenmiş konularda uzmanlaşmışlarsa müdahale edebilirler. Ulusal sivil
toplum kuruluşlarına gelince, şimdilik Şart’ın denetim sistemi tarafından resmen tanınmış
hiçbir işlev sahibi değildir.
236
Sivil toplum kuruluşlarının müdahalesi konusunda ilerleme vardır. Bu konudaki sınırlamalar
Şart’ın başlangıçta çalışanların haklarının korunması üzerinde odaklanmasından, dolayısıyla
sendikalara ve işveren kuruluşlarına uygulamanın denetiminde önemli rol verilemesinden
kaynaklanmaktadır. Şart’a değişiklik getiren 1991 tarihli Protokol (Torino Protokolü), devlet
raporlarının ve Bağımsız Uzmanlar Komitesi sonuçlarının gönderileceği yerleri arttırdı. Bu
belgelerin birer örneklerinin danışma statüsüyle donatılmış uluslararası sivil toplum
kuruluşlarına doğrudan gönderilmesi öngörülmekte ve kuramsal olarak danışılabilecek olan
uluslararası sivil toplum kuruluşlarının sayısına getirilen sınırlama son bulmakta ve böylece bu
usule getirilen fiili engeller kaldırılmaktadır. (Ataman, 2010)
Sivil toplum kuruluşlarının, Şart’ın denetimine katılımını genişletecek imkânlar üç bakımdan
artmış bulunmaktadır. İlk olarak açılan yeni bir yol söz konusudur, buna göre danışma
statüsündeki sivil toplum kuruluşları doğrudan doğruya maddelerle bağlantılı olmayan Sosyal
Şartla ilgili bilgileri de sunabilirler. (93)38 sayılı karar ekinde Bakanlar Komitesi, danışma
statülü sivil toplum kuruluşlarının hükümetlerarası uzmanlık komitelerine ve Bakanlar
Komitesi’nin (Hükümetlerarası Komite dâhil) öteki yan kuruluşlarına kendi adlarına yazılı
görüş bildirebileceklerini belirtmektedir. Bu görüşlerin devlet raporları hakkında gözlemler
vermesini engelleyen bir husus bulunmamaktadır. Ayrıca (93)38 sayılı karar, Avrupa
Konseyi’nin başlangıcından beri uluslararası ve ulusal sivil toplum kuruluşları ile çalışma
ilişkileri kurduğunu ve “çeşitli sosyal görevler üstlenen ve bütün vatandaşların katılımını teşvik
eden sivil toplum kuruluşlarının daha fazla dikkate alınması gereğini” hatırlatmaktadır.
(Ataman, 2010)
Öte yandan toplu şikâyet usulü hakkındaki 1995 tarihli yeni Protokol - Avrupa Sosyal Şartı’na
Kolektif (Toplu) Şikâyet Sistemi Getiren Ek Protokol - bazı sivil toplum kuruluşları Şart’ın
denetim mekanizması çerçevesinde yansız bilgileri doğrudan doğruya bildirmek imkânına
sahip olacaklardır. Son olarak, sivil toplum kuruluşlarının devlet raporları konusunda yapılan
danışmalarda ve Hükümetlerarası Komite görüşmelerinde daha fazla rol oynama isteği bugün
her zamandan fazla doğrulanmaktadır, bu en az sendika ve işveren kuruluşları ölçüsünde
olmalıdır. (Ataman, 2010)
Avrupa Sosyal Şartı’nda sivil toplum kuruluşları ile ilişkilendirilebilecek maddeler şunlardır:
Örgütlenme hakkı
Madde 5
Akit taraflar, çalışanların ve çalıştıranların ekonomik ve sosyal çıkarlarını korumak, için yerel,
ulusal ve uluslararası örgütler kurma ve bu örgütlere üye olma özgürlüğünü sağlamak veya
geliştirmek amacıyla ulusal mevzuatın bu özgürlüğü zedelemesini veya zedeleyici biçimde
237
uygulanmasını önlemeyi taahhüt ederler. Bu maddede öngörülen güvencelerin, güvenlik güçleri
için hangi ölçüde uygulanacağı ulusal yasalarla veya düzenlemelerle belirtilir. Bu güvencelerin
silahlı kuvvetler mensuplarına uygulanmasına ilişkin ilke ile bu kesime hangi düzeyde
uygulanacağı, yine ulusal yasalar veya düzenlemelerle saptanır.
Toplu pazarlık hakkı
Madde 6
Akit taraflar, toplu pazarlık hakkının etkin biçimde kullanılmasını sağlamak üzere;
Çalışanlar ve çalıştıranlar arasında ortak görüşmeleri geliştirmeyi,
Gerekli ve uygun olduğu durumlarda; toplu sözleşme yoluyla iş koşullarının düzenlenmesi
amacıyla çalıştıranların veya çalıştıran örgütlerinin çalıştıran örgütleriyle özgürce görüşmeleri
yöntemini geliştirmeyi,
İş uyuşmazlıklarının çözümü için uygun uzlaştırma ve isteğe bağlı hakem sisteminin
kurulmasını ve işletilmesini geliştirmeyi taahhüt ederler.
Menfaat uyuşmazlığı durumunda çalışanların ve çalıştıranların bir önceki toplu sözleşmelerden
doğabilecek yükümlülükler saklı kalmak üzere grev hakkı dâhil ortak hareket hakkını tanır.
14.4. 1982 ANAYASASI'NIN SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNE İLİŞKİN
HÜKÜMLERİ
1982 Anayasası’nın ikinci kısmı “Temel Haklar ve Ödevler” başlığını taşımaktadır. Buradaki
temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması ile ilgili olarak 13. madde şu şekildedir:
Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması
Madde 13. Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,
Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.
Temel Hak Ve Hürriyetlerin Kötüye Kullanılamaması İle İlgilidir.
Madde 14. Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti
ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden
hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini
veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette
bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar
hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.
238
Anayasanın ikinci bölümü kişinin hakları ve ödevleri ile ilgilidir. Bu bölümdeki 33. madde ve
ilgili fıkralarında toplantı hak ve hürriyetleri bölümünde dernek kurma hürriyetine
değinilmektedir.
Toplantı Hak ve Hürriyetleri
Madde 33. Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten
çıkma hürriyetine sahiptir. Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya
zorlanamaz. Dernek kurma hürriyeti ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlak ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle
ve kanunla sınırlanabilir. Dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve
usuller kanunda gösterilir.
Dernekler; kanunun öngördüğü hâllerde hâkim kararıyla kapatılabilir veya faaliyetten
alıkonulabilir. Ancak, millî güvenliğin, kamu düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını
önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği hâllerde gecikmede sakınca varsa, kanunla bir
merci, derneği faaliyetten men ile yetkilendirilebilir. Bu merciin kararı, yirmi dört saat içinde
görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi hâlde, bu
idari karar kendiliğinden yürürlükten kalkar.
Birinci fıkra hükmü, Silahlı Kuvvetler ve kolluk kuvvetleri mensuplarına ve görevlerinin
gerektirdiği ölçüde Devlet memurlarına kanunla sınırlamalar getirilmesine engel değildir. Bu
madde hükümleri vakıflarla ilgili olarak da uygulanır.
İnsanlar düşüncelerini bireysel olarak açıklayabildikleri gibi düşünce kulüpleri, felsefi gruplar,
dinî gruplar vb. olarak aynı zamanda dernek, vakıf gibi kurumlar vasıtası ile de topluca
savunabilmekte ve açıklayabilmektedirler. Anayasanın 26. madde ve ilgili fıkraları düşünceyi
açıklama ve yayma hürriyeti ile ilgilidir ve bunu garanti altına almaktadır.
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti
Madde 26. Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya
toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi
olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo,
televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel
değildir.
Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin
temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların
önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin
açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun
239
öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine
getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.
Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların
yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması
sayılmaz. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart
ve usuller kanunla düzenlenir.
14.5. DERNEKLER KANUNU
5253 numaralı Dernekler Kanunu’nun Kabul Tarihi 4/11/2004’tür. Resmî Gazete’de
yayımlandığı Tarih; 23/11/2004’tür. Bu Kanunun Resmî Gazete’de yayınlanmasından sonra
günümüze değin bazı değişikliklere uğramıştır. Öğretici olması açısından bazı önemli kanunlar
ve daha sonrasında yapılan değişiklikler olduğu şekli ile kitaba alınmıştır. Anlaşılması kolay
bir kanundur. Bu nedenle kanunların detaylı açıklamasına gerek görülmemiştir. Bu kanuna
bağlı olarak ayrıca bir Dernekler Yönetmeliği yayınlanmıştır. Kanunun ve yönetmeliğin tam
metnine Resmî Gazete’den veya http://www.mevzuat.gov.tr/ adresinden ulaşılabilir.
Amaç ve kapsam
Madde 1- Bu Kanunun amacı; dernekler, dernek şube veya temsilcilikleri, federasyonlar,
konfederasyonlar ve yabancı dernekler ile merkezleri yurt dışında bulunan dernek ve vakıf
dışındaki kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye'deki şube veya temsilciliklerinin yasak ve
izne tâbi faaliyetlerini, yükümlülüklerini, denetimlerini ve uygulanacak cezalar ile derneklere
ilişkin diğer hususları düzenlemektir.
Dernek Tanımı
Madde 2 Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Dernek: Kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı
gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak
birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarını ifade eder.
Dernek kurma hakkı
Madde 3 Fiil ehliyetine sahip gerçek veya tüzel kişiler, önceden izin almaksızın dernek kurma
hakkına sahiptir.
Ancak, Türk Silahlı Kuvvetleri ve kolluk kuvvetleri mensupları ile kamu kurum ve
kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri hakkında özel kanunlarında getirilen kısıtlamalar
saklıdır.
240
On beş yaşını bitiren ayırt etme gücüne sahip küçükler; toplumsal, ruhsal, ahlaki, bedensel ve
zihinsel yetenekleri ile spor, eğitim ve öğretim haklarını, sosyal ve kültürel varlıklarını, aile
yapısını ve özel yaşantılarını korumak ve geliştirmek amacıyla yasal temsilcilerinin yazılı izni
ile çocuk dernekleri kurabilir veya kurulmuş çocuk derneklerine üye olabilirler.
On iki yaşını bitiren küçükler yasal temsilcilerinin izni ile çocuk derneklerine üye olabilirler
ancak yönetim ve denetim kurullarında görev alamazlar.
Çocuk derneklerine on sekiz yaşından büyükler kurucu veya üye olamazlar.
Uluslararası faaliyet
Madde 5- Dernekler, tüzüklerinde gösterilen amaçları gerçekleştirmek üzere uluslararası
faaliyette veya iş birliğinde bulunabilir, yurt dışında temsilcilik veya şube açabilir, yurt dışında
dernek veya üst kuruluş kurabilir veya yurt dışında kurulmuş dernek veya kuruluşlara
katılabilirler.
Yabancı dernekler, Dışişleri Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle İçişleri Bakanlığının izniyle
Türkiye'de faaliyette veya iş birliğinde bulunabilir, temsilcilik veya şube açabilir, dernek veya
üst kuruluş kurabilir veya kurulmuş dernek veya üst kuruluşlara katılabilirler.
Tüzel kişilerin oy kullanması
Madde 6- Tüzel kişinin üye olması hâlinde, tüzel kişinin yönetim kurulu başkanı veya temsille
görevlendireceği kişi oy kullanır. Bu kişinin başkanlık veya temsil görevi sona erdiğinde, tüzel
kişi adına oy kullanacak kimse yeniden belirlenir.
İç denetim
Madde 9- Derneklerde iç denetim esastır. Genel kurul, yönetim kurulu veya denetim kurulu
tarafından iç denetim yapılabileceği gibi, bağımsız denetim kuruluşlarına da denetim
yaptırılabilir. Genel kurul, yönetim kurulu veya bağımsız denetim kuruluşlarınca denetim
yapılmış olması, denetim kurulunun yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.
Denetim kurulu; derneğin, tüzüğünde gösterilen amaç ve amacın gerçekleştirilmesi için
sürdürüleceği belirtilen çalışma konuları doğrultusunda faaliyet gösterip göstermediğini, defter,
hesap ve kayıtların mevzuata ve dernek tüzüğüne uygun olarak tutulup tutulmadığını, dernek
tüzüğünde tespit edilen esas ve usullere göre ve bir yılı geçmeyen aralıklarla denetler ve
denetim sonuçlarını bir rapor halinde yönetim kuruluna ve toplandığında genel kurula sunar.
Denetim kurulu üyelerinin istemi üzerine, her türlü bilgi, belge ve kayıtların, dernek yetkilileri
tarafından gösterilmesi veya verilmesi, yönetim yerleri, müesseseler ve eklentilerine girme
isteğinin yerine getirilmesi zorunludur.
Gelir ve giderlerde usul ile dernek defterleri
241
Madde 11- Dernek gelirleri alındı belgesi ile toplanır ve giderler harcama belgesi ile yapılır.
Dernek gelirlerinin bankalar aracılığı ile toplanması hâlinde banka tarafından düzenlenen
dekont veya hesap özeti gibi belgeler alındı belgesi yerine geçer. Alındı belgeleri ve harcama
belgelerinin saklama süresi beş yıldır.
Dernek gelirlerinin toplanmasında kullanılacak alındı belgeleri yönetim kurulu kararı ile
bastırılır. Alındı belgelerinin şekli, bastırılması, onaylanması ve kullanılması ile dernek
gelirlerinin toplanmasında kullanılacak yetki belgesine ilişkin hususlar yönetmelikte
düzenlenir.
Dernek gelirlerini toplayacak kişiler yönetim kurulu kararıyla belirlenir ve bunlar adına yetki
belgesi düzenlenir.
Dernekler tarafından tutulacak defter ve kayıtlar ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikte
düzenlenir. Bu defterlerin dernekler biriminden ya da noterden onaylı olması zorunludur.
Dernek görevlileri ve ücretleri
Madde 13-(…) (1) dernek hizmetleri gönüllüler veya yönetim kurulu kararı ile göreve
başlatılan ücretliler aracılığıyla yürütülür.
Dernek yönetim ve denetim kurullarının kamu görevlisi olmayan başkan ve üyelerine ücret
verilebilir. Verilecek ücret ile her türlü ödenek, yolluk ve tazminatlar genel kurul tarafından
tespit olunur. Yönetim ve denetim kurulu üyeleri dışındaki üyelere ücret, huzur hakkı veya
başka bir ad altında herhangi bir karşılık ödenemez.
Dernek hizmetleri için görevlendirilecek üyelere verilecek gündelik ve yolluk miktarları genel
kurul tarafından tespit olunur.
Gençlik ve spor kulüpleri
Madde 14- Derneklerden başvurmaları hâlinde; spor faaliyetine yönelik olanlar spor kulübü,
boş zamanları değerlendirme faaliyetine yönelik olanlar gençlik kulübü ve her iki faaliyeti
birlikte amaçlayanlar gençlik ve spor kulübü adını alır. Bu kulüpler, Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünce tutulacak kütüğe kayıt ve tescil edilir.
Basımevlerinin sorumluluğu
Madde 16- Basımevleri, dernek gelirlerinin toplanmasında kullanılacak alındı belgelerini
bastıktan sonra, bu belgelerin seri ve sıra numaralarını on beş gün içinde mülkî idare amirliğine
bildirmek zorundadır.
Beyanname verme yükümlülüğü ve denetim
Madde 19- Dernekler, yılsonu itibarıyla faaliyetlerini, gelir ve gider işlemlerinin sonuçlarını
düzenleyecekleri beyanname ile her yıl Nisan ayı sonuna kadar mülki idare amirliğine vermekle
yükümlüdürler.
242
Kolluk kuvvetlerinin yetkisi
Madde 20- Kamu düzeninin korunması veya suç işlenmesinin önlenmesi nedenlerinden birine
bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça, yine bu nedenlere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda mülkî idare amirinin yazılı emri bulunmadıkça,
kolluk kuvvetleri, dernek ve eklentilerine giremez, arama yapamaz ve buradaki eşyaya el
koyamaz. Mülkî idare amirinin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur.
Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma
kendiliğinden kalkar. Hâkim kararı, mülkî idare amiri tarafından dernek yöneticilerine yazıyla
duyurulur.
Yurt dışından yardım alınması
Madde 21- Dernekler mülki idare amirliğine önceden bildirimde bulunmak şartıyla yurt
dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni ve nakdi yardım alabilirler. Bildirimin şekli ve
içeriği yönetmelikte düzenlenir. Nakdi yardımların bankalar aracılığıyla alınması zorunludur.
Taşınmaz mal edinme
Madde 22- Dernekler genel kurullarının yetki vermesi üzerine yönetim kurulu kararıyla
taşınmaz mal satın alabilir veya taşınmaz mallarını satabilirler. Dernekler edindikleri
taşınmazları, tapuya tescilinden itibaren bir ay içinde mülki idare amirliğine bildirmekle
yükümlüdürler.
Genel kurul toplantısı ve organlara seçilenlerin idareye bildirilmesi
Madde 23- Dernekler, genel kurulu izleyen otuz gün içinde, yönetim kurulu ve denetim kurulu
ile derneğin diğer organlarına seçilen asıl ve yedek üyeleri mülki idare amirliğine bildirmekle
yükümlüdür. Dernek organlarında ve yerleşim yerinde meydana gelen değişiklikler de aynı
usule tabidir. Genel kurul sonuç bildiriminin şekli, içeriği ve gerekli belgeler yönetmelikte
düzenlenir.
Madde 24- Dernekler, gerekli gördükleri yerlerde dernek faaliyetlerini yürütmek amacıyla
temsilcilik açabilirler. Temsilcilikler, şube veya dernek genel kurullarında temsil edilmezler.
Şubeler temsilcilik açamazlar. Temsilciliğin adresi, yönetim kurulu kararıyla temsilci olarak
görevlendirilen kişi veya kişiler tarafından o yerin mülki idare amirliğine yazılı olarak bildirilir.
Derneklerin izinle kurabileceği tesisler
Madde 26- Derneklerin, tüzüklerinde gösterilen amaçları gerçekleştirmek üzere, eğitim ve
öğretim faaliyetleri için yurt, pansiyon; üyeleri için lokal açmaları ve lokallerinde alkollü içki
kullanılması ile bu tesislerin işletilmesi mülki idare amirinden izin almalarına bağlıdır. Bu
tesislerin açılması, işletilmesi ve kapatılmasına ilişkin esas ve usuller yönetmelikte düzenlenir.
Kamu yararına çalışan dernekler
243
Madde 27- Kamu yararına çalışan dernekler, ilgili bakanlıkların ve Maliye Bakanlığının görüşü
üzerine, İçişleri Bakanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla tespit edilir. Bir derneğin
kamu yararına çalışan derneklerden sayılabilmesi için, en az bir yıldan beri faaliyette bulunması
ve derneğin amacı ve bu amacı gerçekleştirmek üzere giriştiği faaliyetlerin topluma yararlı
sonuçlar verecek nitelikte ve ölçüde olması şarttır. Kamu yararına çalışan derneklerin mallarına
karşı suç işleyenler Devlet malına karşı suç işlemiş gibi cezalandırılır.
Türkiye Kızılay Derneği ve Türk Hava Kurumunun tüzüklerini onaylamaya Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
Yasaklar
Madde 29- Derneklerin, mevcut veya mahkeme kararıyla kapatılmış veya feshedilmiş bir
siyasî partinin, bir sendikanın veya üst kuruluşun, bir derneğin veya üst kuruluşun adını,
amblemini, rumuzunu, rozetini ve benzeri işaretleri ya da başka bir ülkeye ve daha önce
kurulmuş Türk devletlerine ait bayrak, amblem ve flamaları kullanmaları yasaktır.
Kurulması yasak olan dernekler ve yasak faaliyetler
Madde 30- Dernekler;
Tüzüklerinde gösterilen amaç ve bu amacı gerçekleştirmek üzere sürdürüleceği belirtilen
çalışma konuları dışında faaliyette bulunamazlar.
Anayasa ve kanunlarla açıkça yasaklanan amaçları veya konusu suç teşkil eden fiilleri
gerçekleştirmek amacıyla kurulamaz.
Askerliğe, millî savunma ve genel kolluk hizmetlerine hazırlayıcı öğretim ve eğitim
faaliyetlerinde bulunamaz, bu amaçları gerçekleştirmek üzere kamp veya eğitim yerleri
açamazlar. Üyeleri için özel kıyafet veya üniforma kullanamazlar.
14.6. DERNEKLERLE İLGİLİ DİĞER MEVZUAT
Ayrıca derneklerle ilgili olarak aşağıdaki kanunlarda ve yönetmeliklerde ilgili maddeler
bulunmaktadır. Dernekler kanununda bulunamayan konular için bu mevzuata müracaat etmek
gerekir. Bu kanunlar şunlardır:
• 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (İlgili Hükümler)
• 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu
• 5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine
• Dair Kanun
• 1606 sayılı Bazı Dernek ve Kurumların Bazı Vergilerden, Bütün Harç ve
Resimlerden Muaf Tutulmasına İlişkin Kanun
244
• 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun (Dernekler
Dairesi Başkanlığı ile İlgili Hükümler)
• 3335 sayılı Uluslararası Nitelikteki Teşekküllerin Kurulması Hakkında Kanun
• 2847 sayılı Türkiye Emekli Subaylar, Emekli Astsubaylar, Harp Malülü Gaziler,
Şehit Dul ve Yetimleri ile Muharip Gaziler Dernekleri Hakkında Kanun
• 5018 sayılı Kamu Yönetimi ve Kontrol Kanunu (İlgili Hükümler)
• Bu kanunlara bağlı olarak yayınlanan yönetmelikler ve yönergeler de şunlardır:
• Dernekler Yönetmeliği
• İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı Merkez ve Taşra Teşkilatı Kuruluş,
Görev, Çalışma ve Denetim Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik
• İçişleri Bakanlığı Dernekler Denetçileri Yönetmeliği
• Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Gençlik ve Spor Kulüpleri Yönetmeliği Yardım
Toplama Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik
• Dernek, Vakıf, Birlik, Kurum, Kuruluş, Sandık ve Benzeri Teşekküllere Genel
Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerinin Bütçelerinden Yardım Yapılması
Hakkında Yönetmelik
• İçişleri Bakanlığı Bütçesinden Derneklere Yardım Yapılması Hakkında Yönerge
245
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
İnsanların örgütlenerek bir arada hareket etme özgürlüğü bazı uluslararası ve ulusal kanunlarla
garanti altına alınmıştır. En başta Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi
olmak üzere Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde Avrupa Sosyal Şartı’nda ve 1982
Anayasası'nda Sivil Toplum Örgütlerine ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik maddeler vardır.
Örneğin; 1982 Anayasası’nın 33. maddesinde; “Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma
ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir.” ve “Hiç kimse bir derneğe üye
olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamaz.” ifadelerine yer verilmiştir.
5253 numaralı Dernekler Kanunu’nun Kabul Tarihi 4/11/2004’tür. Bu Kanun Resmî Gazete’de
yayınlanmasından sonra günümüze değin bazı değişikliklere uğramıştır. Öğretici olması
açısından bazı önemli kanunlar ve daha sonrasında yapılan değişiklikler olduğu şekli ile kitaba
alınmıştır. Anlaşılması kolay bir kanundur. Bu nedenle kanunların detaylı açıklamasına gerek
görülmemiştir. Bu kanuna bağlı olarak ayrıca bir Dernekler Yönetmeliği yayınlanmıştır.
Dernekler kanununun Dernek 3. maddesi Dernek kurma hakkı ile ilgilidir. Bu maddede; “Fiil
ehliyetine sahip gerçek veya tüzel kişiler, önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına
sahiptir.” ifadesi yer alır. Ayrıca derneklerle ilgili olarak değişik kanunlarda ve yönetmeliklerde
ilgili maddeler bulunmaktadır. Dernekler kanununda bulunamayan konular için bu mevzuata
müracaat etmek gerekir.
246
14. Bölüm Soruları
1. Derneğin kuruluşu için en az kaç gerçek veya tüzel kişinin varlığına ihtiyaç vardır?
a) 2
b) 5
c) 7
d) 10
e) 15
2. Kaç yaşından büyükler çocuk derneklerine kurucu veya üye olamazlar?
a) 12
b) 15
c) 17
d) 18
e) 20
3. 3) Dernekler, genel kurulu izleyen kaç gün içinde, yönetim kurulu ve denetim
kurulu ile derneğin diğer organlarına seçilen asıl ve yedek üyeleri mülki idare
amirliğine bildirmekle yükümlüdür?
a) 7
b) 15
c) 30
d) 45
e) 60
4. Basımevleri, dernek gelirlerinin toplanmasında kullanılacak alındı belgelerini
bastıktan sonra, bu belgelerin seri ve sıra numaralarını on beş gün içinde kime
bildirmek zorundadır?
a) Mülki idare amirliğine
b) Savcılığa
c) Adalet Bakanlığına
d) İçişleri Bakanlığına
e) İcra dairesine
5. 5) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre aşağıdakilerden hangisi özgürlüklerin
sınırlanmasına gerekçe olamaz?
a) İktidarın devam ettirilmesi
b) Kamu emniyetinin korunması
c) Kamu düzeninin sağlanması
d) Suç işlenmesinin önlenmesi
e) Sağlığın korunması
Aşağıdaki boşlukları doldurunuz.
6. Türkiye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ............... yılında çıkardığı bir
kanunla onaylamıştır.
7. 1982 Anayasası’na göre: Dernekler ancak ............... kararı ile sürekli olarak
kapatılabilir.
8. Kamu idaresinin derneği meslekten men etmesi durumunda bu durum gerekçeleri
ile birlikte ............... saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur.
9. Hâkim, kararını ............... saat içinde açıklar; aksi hâlde, bu idarî karar
kendiliğinden yürürlükten kalkar.
10. ............... yaşını bitiren çocuklar yasal temsilcilerinin yazılı izni ile çocuk
dernekleri kurabilir.
Cevaplar; 1)c, 2)d, 3)c, 4)a, 5)a, 6)1954, 7)hâkim, 8)24, 9) 48, 10)15
247
KAYNAKLAR
Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği Almanağı, 2006’dan 2012’ye Afetlerde Psikososyal
Hizmetler Birliği Tarafından Gerçekleştirilen Psikososyal Müdahaleler, Haziran 2012,
AKDUR, Recep. (2001), “Afetlere Hazırlık ve Afet Yönetimi,” Afetlerde Sağlık Hizmetleri
Yönetimi, (Editörler). Serdar Esin vd. Ankara, Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı, s.1-39.
AKTÜRK, İ., & ALBENİ, M. (2002). Doğal Afetlerin Ekonomik Performans Üzerine Etkisi:
1999 Yılında Türkiye'de Meydana Gelen Depremler ve Etkileri. Süleyman Demirel
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 7(1).
ALİEFENDİOĞLU, Y. (1999). Siyasal Partiler ve Sivil Toplum Örgütleri. Anayasa Yargısı,
16, 95-115.
ALTAY, A. (2007). Bir Kamu Mali Olarak Sosyal Sermaye ve Yoksulluk Iliskisi. Ege
Academic Review, 7(1), 337-362.
ARAL, B., & Vakfı, T. A. (2013, September). Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Eşitsizlik.
SETA.
ARGÜDEN, Y. 2008. Kurumsal sosyal sorumluluk. İşletmeler ve Sosyal Sorumluluk, 37.
ASLAN, S. (2010). Türkiye'de Sivil Toplum. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 31(31).
ATAMAN, H. (2010). Avrupa sosyal şartı ve uygulaması. İnsan Hakları Gündemi Derneği.
ATLI, Ayhan, (2006); Afet Yönetimi Kapsamında Deprem Açısından Japonya Ve Türkiye
Örneklerinde Kurumsal Yapılanma, Asil Yayın Dağıtım, Ankara.
AYDIN, D. AFET SONRASI PSİKOSOSYAL DESTEK UYGULAMALARI.
BİLİR, Nazmi; Hilal Özcebe. (2006), “Kaza ve Yaralanma Epidemiyolojisi”, Travma,
(Editörler) Rıza Doğan, A. İrfan Taştepe, Tuba Liman, MN Medikal &Nobel, Ankara.
ERKAN, E. Ayşe. (2010), “Afet Yönetiminde Risk Azaltma ve Türkiye’de Yaşanan Sorunlar,”
DPT Uzmanlık Tezi, Ankara.
ERSOY, Şükrü (2013). Afet Raporu “Dünya ve Türkiye” Yıldız Teknik Üniversitesi, Doğa
Bilimleri Araştırma Merkezi
http://www.yildiz.edu.tr/images/images/2013%20AFET%20RAPORU_v2.pdf
ERTEM, A. (2011). Osmanlıdan Günümüze Vakıflar.
GÜLER, Ç., & ÇOBANOĞLU, Z. (1994). Afetler. TC Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık
Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 1.
GÜLER, Çağatay ve Zakir Çobanoğlu (1994); Afetler, T.C. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık
Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Çevre Sağlığı Temel Kaynak Dizisi, No: 33, Ankara.
GÜNGÖR, F., & ÇÖLGEÇEN, Y. (2013). STK’larda Gönüllü Yönetimi ve Motivasyonun
Performansa Etkisi. Akademik İncelemeler Dergisi, 8(3).
http://www.psikolog.org.tr/?Detail=1058
248
İBİŞ E., KESGİN B. "Türkiye’de Sosyal Hizmet Ve Medikal Kurtarma Açısından Yalova, Van
Ve Simav Depremlerinin İncelenmesi". Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Sayı;
41. Temmuz 2014 / s:225-234
İBİŞ, E., & KESGİN, B. (2014). TÜRKİYE’DE SOSYAL HİZMET VE MEDİKAL
KURTARMA AÇISINDAN YALOVA, VAN VE SİMAV DEPREMLERİNİN
İNCELENMESİ. Dumlupinar University Journal of Social Science/Dumlupinar Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, (41).
KARAGÜL, M. ve MASCA, M., (2005), “Sosyal Sermaye Üzerine Bir İnceleme”, Ekonomik
ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı: 1, ss. 37-52.
KARANCI, A. Nuray. (2006), “Afetzede Psikolojisi ve Afetlere Hazırlıklı Olma/Zarar Azaltma
Davranışlarının Geliştirilmesi”, Afet Yönetiminin Temel İlkeleri, (Editörler) Mikdat Kadıoğlu
ve Emin Özdamar, JICA Yayın No: 2, Ankara.
KEYMAN, E. F. (2008). Avrupa’da ve Türkiye’de sivil toplum. article sous format
électronique.
LAÇİNER, Vedat ve Ömer Yavuz; (2013), “Van Depremi Örneğinde Afetler Sonrası Yapılan
Yardımlar ve Hukuki Çerçevesi”, Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi
(DÜSBED) ISSN: 1308-6219, YIL-5, Sayı: 9, s: 114-135
Mustafa, K. A. Y. A. (2013). AFET YÖNEİMİNDE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI VE
GÖNÜLLÜLÜK İŞLEVİ
NAKAJIMA, Ş. Deprem ve Sonrası Psikolojisi.
ÖZDEMİR, E. (2009). Bir sivil toplum kuruluşu (STK) örgütlenme modeli: Amargi Kadın
Kooperatifi.
SARIKAYA, A. G. M., & KARA, A. G. F. Z. (2007). Sürdürülebilir Kalkınmada şletmenin
Rolü: Kurumsal Vatandaşlık.
SEVDA, A. K. A. R. (2013). DOĞAL AFETLERİN KAMU MALİYESİNE VE MAKRO
EKONOMİYE ETKİLERİ: TÜRKİYE DEĞERLENDİRMESİ. Yönetim ve Ekonomi
Araştırmaları Dergisi, 11(21), 185-206.
TIRAŞ, H. H. 2012. Sürdürülebilir kalkınma ve çevre: teorik bir inceleme. Kahramanmaraş
Sütçü İmam Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2(2), 57-73.
TUNCAY, Tarık (2004), Afetlerde Sosyal Hizmet 1999 yılı Marmara ve Bolu–Düzce
Depremleri Sonrasında Gerçekleştirilen Sosyal Hizmet Uygulamaları, Ankara.
URL-1. http://sivilsavunma.gazi.edu.tr/posts/view/title/sivil-savunmanin-tanimi-ve-tarihcesi-
43102?siteUri=sivilsavunma
URL-2. https://afadem.afad.gov.tr/tr/3869/Sivil-Savunma
URL-3 http://www.skdturkiye.org/
URL-4 http://www.eea.europa.eu/sürdürülebilirliğe-giden-yol
URL-5 http://www.undp.org/content/turkey/tr/home/library/human_development/hdr-2014.html
URL-6 http://www.skdturkiye.org/uyelik-19
249
URL-7 http://www.skdturkiye.org/
URL-8 http://kssd.org/hakkimizda/
URL-9 www.csreurope.org
URL-10 http://kssd.org/
URL-11 http://www.messegitim.com.tr/ti/679/0/Sosyal-Sermaye-Nedir?-
URL-12 http://www.toplumdusmani.net/modules/wordbook/entry.php?entryID=3620/sosyal-normlar-nedir+sosyal-normlar-ne-demek
URL-13 http://vebleninyolundan.blogspot.com.tr/2015/08/guven-ii.html
URL 14 (http://dergipark.gov.tr/download/article-file/81599)
URL 15 http://www.tr.undp.org/content/dam/turkey/docs/Publications/mdgs/Turkiyedegonulluluk.pdf
URL 16 (https://tr.wikipedia.org/wiki/Gönüllü)
URL-17 http://www.tr.undp.org/content/dam/turkey/docs/Publications/mdgs/Turkiyedegonulluluk.pdf
URL 18 http://panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/g/o/gonulluluk.pdf
URL 19 https://tiramyouth.wordpress.com/2011/09/08/gonulluluk-kavrami-uzerine
URL.20 http://guvenliyasam.org
URL 21 http://insamer.com/wp-content/uploads/2014/03/GÖNÜLLÜ-YÖNETİMİ.pdf
URL 22 http://www.tr.undp.org/content/turkey/tr/home/ourwork/partners/un-volunteers/how-to-volunteer/)
URL 23 http://www.mmg.org.tr/9
URL 24 http://eurodesk.ua.gov.tr/galeri/resim-galerisi/2014/Resimler?mid=2529:
URL 25 http://www.avrupagonulluhizmeti.info/neymis-bu-agh/anlayalim/
URL 26 http://www.osgd.org/Sayfalar/OSGD.aspx
URL 27 http://www.arge.com/tr/makaleler/ozel-sektor-gonulluleri/
URL 28 http://www.adimadim.org/stklar/TOG/TOPLUM-GONULLULERI-VAKFI.aspx
URL 29 http://ulusalgonullulukkomitesi.org/
URL 30 http://ww w.sosyalinovasyonmerkezi.com.tr/2014/11/ulusal-gonulluluk-komitesi-ugk
URL 31 https://tr.wikipedia.org/wiki/Sivil_toplum_kuruluşu
URL 32 https://www.dernekler.gov.tr/tr/Teskilat/vizyon-misyon.aspx
URL 33 http://nenedir.com.tr/kamu-kurumu-niteligindeki-meslek-kuruluslari/
URL 34 https://www.tccb.gov.tr/assets/dosya/ddk41.pdf
URL 35 http://koop.gtb.gov.tr/kooperatifler-hakkinda/kooperatif-nedir
URL 36 www.recepakdur.com/getfile.asp?file=un+afetler.ppt
URL 37 (http://www.unicankara.org.tr/today/1.html)
URL 38 http://www.acilafet.org/upload/dosyalar/447_afetle_ilgili_ulusal_ve_uluslar_arasi_kurum_ve_kuruluslar.pdf
URL 39 http://www.unicankara.org.tr/today/5.html
URL 40 http://www.mfa.gov.tr/birlesmis-milletler-kalkinma-programi-_undp_-.tr.mfa
250
URL 41 https://tr.wikipedia.org/wiki/UNICEF
URL 42 http://www.mfa.gov.tr/dunya-gida-programi-_world-food-programme-_-wfp_.tr.mfa
URL 43 http://www.tarim.gov.tr/ABDGM/Belgeler/Uluslararas%C4%B1%20Kurulu%C5%9Flar/fao%20genel%20bilgi%20web%20sitesi.pdf
URL 44 http://www.angelfire.com/jazz/drataman/who.htm
URL 45 https://tr.wikipedia.org/wiki/NATO
URL 46 http://www.redcross.org.cy/tr/about-us/international-red-cross)
URL 47 (https://zeynomblog.wordpress.com/hakkinda/)
URL 48 http://www.akut.org.tr/fotograf-galerisi
URL 49 https://www.akut.org.tr/misyon-degerlerimiz
URL 50 http://iutest.istanbul.edu.tr/?p=3022
URL 51 http://isudak.istanbul.edu.tr/
URL 52 http://www.aka.org.tr/habergoster.asp?ID=6
URL 53 http://www.nak.org.tr/hakkimizda.html
URL 54 http://www.nak.org.tr/operasyonlar/page/4/
URL 55 http://www.nak.org.tr/degerlerimiz.html
URL 56 http://www.gea.org.tr/?page_id=1355
URL 57 http://www.tasam.org/tr-TR/Icerik/3662/turkiye_kizilay_dernegi
URL 58 http://www.magvakfi.org.tr/tanitim.asp
URL 59 http://www.mag.org.tr/tur/proje.asp
URL 60 https://tr.wikipedia.org/wiki/Mahalle_Afet_Gönüllüleri
URL 61 http://www.magvakfi.org.tr/fotograflar.asp
URL 62 http://insamer.com/wp-content/uploads/2014/01/AFET-SONRASI-DESTEK.pdf
URL 63 http://insamer.com/wp-content/uploads/2014/01/AFET-SONRASI DESTEK.pdf
URL 64 http://www.kastamonuafetacil.gov.tr/afetlerde-psikososyal-destek-ve-mudahale/
URL 65 https://www.facebook.com/upoyresmi/posts/1174859849209228:0
URL 66 http://www.psikolog.org.tr/?Detail=1058
UYAR, Sezai. (2007), “Afet ve Psikiyatrik Bozukluklar,” Afet Tıbbı, (Editörler) Mehmet
Eryılmaz ve Ufuk Dizer, Ankara, Ünsal Yayınları, s. 937-947.
YILDIRIM, M. (2003). Sivil Toplum ve Devlet. SİVİL TOPLUM, 27(2), 226-242.