33

Click here to load reader

somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

  • Upload
    ngongoc

  • View
    257

  • Download
    3

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir
Page 2: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Bu Sayýda 53

KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Ýki Ayda Bir Yayýnlanýr

ISSN:1302-0803

YIL:11 SAYI:53

KASIM - ARALIK 2004

ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝVAKFI ADINA ÝMTÝYAZ SAHÝBÝ

A.Þemsettin ATEÞ

GENEL YAYIN YÖNETMENÝÝsmail PALAKOÐLU

YAZI ÝÞLERÝNDEN MESUL MÜDÜRAhmet DEMÝR

REKLAM ve HALKLA ÝLÝÞKÝLER Adem ÖZYILMAZ - Ahmet KARACA

Þükrü ÞAHÝN - Ali KARABACAKÝbrahim GÖKMEÞE

TEKNÝK YAPIMAjans B/ Darende Tel:615 17 55

YAZIÞMA ADRESÝZaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71

44700 Darende / MALATYATel:(422) 615 15 00 Fax:(422) 615 28 79

http//www.somuncubaba.net

BASIM-YAYIM-DAÐITIM-PAZARLAMAVÝSAN Ýktisadi Ýþletmesi

DAÐITIM DPP

RENK AYRIM - FÝLM ÇIKIÞ Bizim Repro (312) 231 26 72

BASKIPoyraz Ofset (312) 384 19 42

Dergide Yayýnlanan Yazýlardan YazarlarýMesuldür Kaynak Gösterilerek Ýktibas

Edilebilir.

Somuncu Baba

ADANA (322) 457 66 54AMASYA (358) 218 20 28ANKARA (542) 453 79 18 BURSA (224) 254 53 26ÇAYCUMA (372) 615 19 21 G.ANTEP (342) 234 21 45GÖLCÜK (262) 413 22 67 ÝSTANBUL (216) 472 08 92

ÝZMÝR (535) 616 95 93 ÝSKENDERUN (326) 615 73 56 KAYSERÝ (352) 221 00 26K.MARAÞ (344) 221 98 99ELBÝSTAN (532) 572 50 47 KARABÜK (370) 412 38 23KARAMAN (338) 214 57 04KONYA (332) 342 07 90

MALATYA (536) 437 58 50MERSÝN (324) 320 06 11OSMANÝYE (322) 812 78 21 SAKARYA (264) 274 34 38 SAMSUN (362) 431 40 99 SÝVAS (346) 224 53 08 TOKAT (356) 212 24 63TURHAL (356) 275 80 07

20

TEMSÝLCÝLÝKLER

Doç. Dr. Ali AKPINAR

RamazanAtmosferini

BütünHayata

Taþýyabilmek

Vedat Ali TOK

Bir Gül Ýstifi

11

Resul KESENCELÝ

SomuncuBaba’nýnOsmanlý

DevletineEtkileri ve

YetiþtirdiðiTalebelerinden;

Akþemseddin

28

42Yavuz Bülent BAKÝLER

Beyaz Türkçe’nin Büyük Þairi

Ahmet Yesevi’de Ýnsan

Okul Öncesi Çocuklarýn Beslenmesi

60

Kevser BÂKÝ

Musa TEKTAÞ

Gönül Tahtýnýn Yûsufuna Beyitler

32

M. Halistin KUKUL 48

Editörden . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .4Baþyazý / A. Þemsettin ATEÞH . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .5Divân’dan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6Araþtýrma / Doç.Dr. M.Emin ÖZAFÞARHulûsi Efendi ve Ýrfâni Gelenek . . . . . . . . . . .7Din ve Hayat / Doç.Dr. Ali AKPINARRamazan Atmosferini Bütün Hayata Taþýyabilmek . . . . . . . . . . . .11Tasavvuf / Ýsmail PALAKOÐLUDîvân-ý Hulûsi-i Dârendevî’de Geçen BazýAyetler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .14Þiir / Ýsmet ILICAN Hulûsi Efendi . . . . . . .17Edebiyat / Sadýk YALSIZUÇANLARÜmit ile Korku Arasýnda . . . . . . . . . . . . . . .18Edebiyat / Vedat Ali TOKBir Gül Ýstifi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .20Psikoloji / Doç. Dr. Sefa SAYGILIRuh Nedir? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .22Araþtýrma / Prof.Dr. Ali YILMAZHulûsi Efendi’nin Dilinden Öðütler . . . . . . .24Tarih / Resul KESENCELÝSomuncu Baba’nýn Osmanlý Devletine Etkilerive Yetiþtirdiði Talebelerinden Akþemseddin 28Edebiyat / Musa TEKTAÞGönül Tahtýnýn Yûsufuna Beyitler . . . . . . . .32Altýn Silsile / Necmettin SARIOÐLUSeyyid Yahya Daðýstani . . . . . . . . . . . . . . .37Eðitim / Halit ERTUÐRULBir Baþarý Öyküsü . . . . . . . . . . . . . . . . . . .38Eðitim / Mustafa AKYOLAnne-Baba-Çocuk Ýletiþimi . . . . . . . . . . . . .40Türkçe / Yavuz Bülent BÂKÝLERBeyaz Türkçe’nin Büyük Þairi . . . . . . . . . . .42Örnek Hayat / Muhammed HALICISahabe-i Kiramýn Dilinden Öðütler . . . . . . .44Deneme / Mustafa ALÝBEYOÐLUÇiçekler de Güzel Bahçivan da . . . . . . . . . .46Þiir / Rýfat ARAZ Düþtüm . . . . . . . . . . . . .47Edebiyat / M. Halistin KUKULAhmed Yesevi’de Ýnsan . . . . . . . . . . . . . . .48Türkçe / Yrd.Doç.Dr. Cemil GÜLSERENTürkçe’nin Bugünü . . . . . . . . . . . . . . . . . . .51Tefekkür / Ýbrahim ÞAHÝNApaçýk Düþman: Þeytan . . . . . . . . . . . . . .54Hikâye / Raziye SAÐLAMDükkân Satýlýnca . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .56Hanýmlara Özel / Nuran ÖZDENKomþu Hakký Nedir Bilir misiniz? . . . . . . . .58Tomurcuklar / Kevser BÂKÝOkul Öncesi Çocuklarýn Beslenmesi . . . . . .60Mutfaktan / Sýdýka SARIYemek Tarifi: Darende Kebabý . . . . . . . . . . .63

Page 3: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Kasým - Aralýk 2004

Editörden

Somuncu Baba 4 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 5

Baþyazý

e-mail:[email protected]

Aðaç ya da çiçek yapraklarýnýn güzelliðini eðer baharda farkedememiþsek, sonbahar bize ölümü hatýrlatýrcasýna hüzün rengiylekarþýmýza çýkýnca, sararan ve düþen yapraklara bakar tefekküre dala-rýz. Oysa yeþilken daha iç açýcý ve mutluluk parýltýlarý saçan yaprak-lar O'nun hikmetini ve kudretini hatýrlatýr bize…

Her þeye hayat veren Yüce Yaratýcýnýn, sanat eseri olan yaratýl-mýþlarýn hepsi aslýnda insanoðlu için ibret vesikalarýdýr.

Topraktaki kökler, aðaçlardaki yapraklar ve uçan kelebekler.Hep O'nunla var oldu, hep O'ndan medet bekler.

O'nun en güzel bir biçimde yarattýðý insan, etrafýna bakýncaO'nu görür.

Renklerin çeþit çeþidiyle tabiatý süsleyen O. Nimetleriyle yarat-týðý mahlûkatý besleyen O.

O'ndan öðrendi Âdem isimleri, O'nun eserlerinden ilham alarakçizdi ressamlar resimleri.

En güzel noktalarý, çizgileri yapraklardan görüp, parþömenlereçizdi hattatlar. O'nun ismiyle þeref-yâb oldu kâðýtlar.

Nakkaþlar O'nun sanatýndan aldý feyzi. Þairler beyit beyit O'nunaþkýyla güfteledi lâhuti remzi. Ebrûzenler renklerin deryasýna tane-cikler atarken o deryâdan renk aldýlar. Hakkaklar aðacýn sinesinioyarken veyahut daðlarken, kâinatýn nakþýndan izler düþürdü ahþa-ba, bu dâð-ý derûna gönüller hayrette kaldýlar.

Âh o güzelim çiçekler… Hakikatin nakþý olan gerçekler…Çeyizine dantelâ yapan genç kýzlar çiçek çiçek oyalar iþlerler.

Âþýklar gönüllerine gül gül aþk kýrmýzýsýndan desenler düþürürler.Bunlarýn hepsi çiçek güzelliðinde yaprak yeþilliðinde ve gül kokusuile gönül âlemine ferahlýk verirler.

Yapraklardaki harikulade yaratýlýþý seyrettikçe insanlar gelir aklý-ma. Bir bedene damar damar baðlanmýþ yapraklar, güneþe doðru açý-lýverir. Büyük yapraklar küçükleri büyütür, onlara kol kanat gerer.Güneþe doðru boy verse de, yaprak uçlarý topraða doðru eðilir, müte-vazýlýk gösterir.

Etrafýn kirliliðini, temiz hava ile tebdil ederler. Göze güzellik,gönle ferahlýk verirler. Etkileyici kokularý ve göz alýcý renkleriyle mu-cizevî varlýklardýr yapraklar. Çekirdekte aðacý ve zerrede küreyi sey-redenler hep bu hüsn-ü nazarla bakarlar çiçeklere, yapraklara… Gül-leri solmayan diyarlarýn, her dem yeþil ve rengârenk nakýþlarýyla be-zeli, güzeller güzeli bir çiçek, bir kaç yaprak süslüyor dergimizin ka-paðýný. Olgunluðu temsil eden mor rengin huzur verici rahatlýðýyla.

Dilerim hüzün mevsimi gönül ikliminize uðramasýn, güzelliklerhepimizin olsun…

A. Þemsettin ATEÞ

Nakýþlar ve Bakýþlar...S

En güzel noktalarý,çizgileri yapraklardangörüp, parþömenlereçizdi hattatlar. O'nunismiyle þeref-yyâb oldukâðýtlar. Nakkaþlar O'nunsanatýndan aldý feyzi.Þairler beyit beyitO'nun aþkýyla güfteledilâhuti remzi. Ebrûzenlerrenklerin deryasýnatanecikler atarken oderyâdan renk aldýlar.

Page 4: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 20046 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 7

Dîvân’dan

Ýslam irfan geleneðinin farklý düzey ve tarzdatemsilcisi olan bu zatlarýn hepsi, Nebevi rah-metten kendi yapýlarýnýn elverdiði kadarýný

kabul etmiþ ve o nisbette ürün vermiþlerdir.Anadolu'da da Ýrfan geleneði çok farklý yol ve tar-zlarla temsil edilmiþtir. Hiç þüphesiz Anadolu'dakihikmet ocaðýnýn kaynaklarýndan birisi de Hamid-iVeli'dir (815/1412) O da yaðmuru emen vebereketli ürünler veren toprak misali Nebevihidayeti ve ilmi özümsemiþ, kendi çaðýna ve öte-sine ýþýk tutumuþtur. Ýrfan ilmini çeþitli þahýslardanalmýþtýr. Bir görüþe göre Þeyh AbdurrahmanErzincâni'ye mürid olmuþ, hatta onun kerimesiNecmiye sultanla evlenmiþtir. Erzincani'nin þeyhiSafiyyüddin Erdebili'dir. Nitekim Þeyh Hamid'in deüstadý Erdebili'nin torunu Sadreddin Erdebilî'dir.Erdebil tekkesi oun hikmet ocaðý olarak göster-ilmektedir. Ondan evvel ise Þam'da BâyezidiyyeDergahý'nda tarikat pirleriyle sohbetlere katýldýðý,bir kýsým meþahýyla görüþtüðü ve tarikatýn bir kýsýmmerhalelerini burada katettiði söylenir. Bir görüþegöre ise, ilk tarikat neþvesini Ýbn Arabîdüþüncesinin Anadolu'daki mümessili sayýlan ve"Vahdet-i vücud" anlayýþýný ilk defa felsefi bir tarz-da ele alan Osmanlýnýn ilk müderrisi Davud-ýKayseri'den aldýðý söylenir.1 Bu görüþlere göreSomuncu Baba, Bistami'nin melâmeti tavrýný,Erdebil'de temsil edilen Ýþraki tutumu ve ÝbnArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðuDarende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir. Binlercemüridi olmuþ, Osmanlý diyarýnýn sufi geleneðiniderinden etkilemiþtir. O Hacý Bayram-ý Veli gibizatlar aracýlýðýyla Anadolu fütüvet geleneðini,Davud-ý Kayseri'nin de talebesi olan ve Osmanlýyaçok sayýda Þeyhu'l-islam yetiþtiren bir ailenin baþýolan Molla Fenari kanalýyla da eðitim geleneðinietkilemiþtir. Molla Fenari'nin irfânî birikiminde

onun önemli bir yeri vardýr ve bu yeri onun Fatihatefsirine ait "Aynu'l-ayân" adlý eseriyle somut-laþmýþtýr.2 Fenarî, maalesef ilmî ve irfânî düzeyihenüz ortaya konulamamýþ bir insanlýk büyüðüolarak durmaktadýr. Somuncu Baba kalemiyle dehikmet ilmine hizmet etmiþ bir zattýr. Onun müte-vazý sayýlabilecek birkaç eseri arasýnda özellikleNebevi hikmetten inciler içeren bir kýrk hadisçalýþmasý vardýr. Tuhfetu'l-ihvan adlý bu eser, Türk-çe olarak da yayýmlanmýþtýr. Çoðunluðunu (36'sý)muteber hadis kaynaklarýndan seçilen hadislerin

Hz. Peygamber ve Ýrfânî Gelenek Çerçevesinde

Hulûsi Efendi ve Ýrfânî Gelenek

AraþtýrmaDoç. Dr. M. Emin ÖZAFÞAR

Pertev-i hüsnünle bakan dîdemizin nûru senin

Âteþ-i aþkýnla yanan sînemizin nârý senin

Nesneye mâlik mi olur sende fenâ olsa gönül

Âþýka aþk devletini verdin ana varý senin

Her demi derdinle müdâm olmaya mý vaslýna râm

Sundun ise her kime câm mestin o her kârý senin

Merhem urup yâresine nice devâ etmeyesin

Hasta-i hicrin olanýn derd ile bîmârý senin

Hançer-i ebruna Hulûsî vere cân bula murâd

Kahr ede de kýymaya mý gamze-i hûn-hârý senin

Hançer-i ebrun ile bir gün gele kurbân ede cân

Bende-i bî-çâre Hulûsî-i gedâ zarý senin

Es-SSeyyid Osman Hulûsi Efendi (K.S)

Page 5: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 20048 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 9

oluþturduðu bu eser, iman, amel-i salih ve güzelahlakla ilgili rivayetleri içermektedir. Hadislerindeðerlendirmesinde ise "hisse" baþlýðý altýnda vecizve belið ifadeler kullanýlmýþtýr.3

Þeyh Hamid-i Veli'nin neslinden gelen veonun manevi mirasýndan ilhamýný alan OsmanHulusi Efendi (1914-1990) de Nebevi rahmettenbeslenmiþ, peygamberi hikmetin bereketliçiðiltilerinden devþirmiþ, onlarý özüm-semiþ ve insana hizmetin temelfelsefesini onlar üzerine kurmuþ-tur. Divanýnda yer verdiðimanzum hadislerin yanýndahutbelerinde seçip dilegetirdiði hadisler onun nekadar ferasetle bu iþi yap-týðýný gözler önüne serer.Hulusi Efendi Divanýndakimanzum hadislerle Hz.peygamberin saðlýðýndabaþlayan ve tarih içerisindeMolla Cami, Fuzuli, Nabi,Yazýcýzade Mehmed ve hattaNecip Fazýl gibi simalara varýn-caya kadar tecrübe edilen birgeleneðe uymuþtur. Hadisleri þiir diliylehalkýn kulaðýna ve gönlüne arzetmiþtir. Rivayetegöre bunun ilk örneði Hz. Peygamber'in birgünarkadaþlarýyla birlikte otururken onlara "Sizdenbirinin malý-mülkü, çoluk-çocuðu ve yapýp-ettik-leriyle misali üç kardeþi olan bir kimsenin misaligibidir," diyerek yaptýðý konuþmayla ilgili olarakortaya çýkmýþtýr. Konuþmanýn sonunda Abdullah b.Kürz (el-leysi) ayaða kalkmýþ ve "Ey Allah'ýn Rasulübu sözlerinizi beyitlere dökmeme izin verirmisiniz? demiþtir. Hz. Peygamberin izin vermesiüzerine gitmiþ ve üzerinde bir akþam çalýþarakertesi gün ondokuz beyitlik bir þiirle gelmiþtir.Þiirini okuduðunda baþta Hz. Peygamber olmaküzere oradaki müslümanlar gözyaþlarýna boðul-muþlardýr. Sonra ne vakit birkaç müslüman onugörse bu þiiri okumasýný istemiþ ve o okuyunca dahep beraber aðlamýþlardýr.4

Bu rivayet, hadis tekniði açýsýndan sahiholmamakla beraber, oldukça erken bir devirde Hz.Peygamberin hadislerinin þiir diline aktarýlmayabaþlandýðýný göstermesi açýsýndan önemlidir.Nitekim ilerleyen zamanlarda manzum hadisler,özellikle çok miktarda kýrk hadis çalýþmasýyapýlmýþtýr.5

Hulusi Efendi bu tarza uygun olarak kýsahadisleri dizelere çevirmiþtir.

Mûtû kable en temûtûdan dilersen bir haberCânýný terkeyleyip bir özge can tut ey gönül

(Divan I/367-9)

Hayât-ý câvidâný bulmak istersen HulûsiyâVarýp ölmezden ön ölüp olasýn tâ ebed ihyâ

(Divan I/429-5)6

Hulusi Efendinin hutbelerinde seçerekaktardýðý hadisler, çoðu muteber hadis

kaynaklarýndan aktarýlmýþ olup,oldukça fazladýr. Hadisler daha

çok güzel ahlaký teþvik eden,toplumsal dayanýþmayý per-çinleyen, insan ve varlýksevgisini öne çýkaran, hakve hukukun önemini hatýr-latan metinlerdir. HulusiEfendi, bu hadisleri çoðuzaman harfiyen deðil, hal-kýn anlayabileceði þekilde

yorumsal çeviriyle aktarýr.Hutbelerinde yer alan

hadislerden bir demet:1. Yalandan hazer ediniz.

Yalan ile iman cem olmaz, bir aradabulunmaz. Yalan söylemek, rýzkýn bereke-

tini azaltýr.2. Her kim ki bir mümine lanet eder, o lanet,

o müminin katili mesabesindedir. Ve her kim birmümine küfür ile iftira eder, bu gibi iftiralar da omüminin katili mesabesindedir.

3. Ýnsanlarýn ekserisinin kýyamet günündegünahlarý, dillerinden çýkan mâlâyani sözdendir.Ve yine her duyduðu sözü söylemek, günahcihetinden insana kâfidir. Sadakalarýn en faziletlisi,malayani ve haram olan sözlerden dili muhafazaeylemektir.7

4. Þüphe yok ki Allahü Teâlâ, mülayim huylu,açýk sözlü kimseyi sever.

5. Müslüman odur ki elinden ve dilindenmüslümanlar selamette bulunur.

6. Sadakalarýn efdali, dargýn kimselerinaralarýný bulup, ýslah etmektir.

7. Bir kul kardeþine yardýmda bulundukçakendisine Allahü Teâlâ daima yardým eder.8

8. Temiz ahlaklý insanlarla oturup kalkan,temiz muhitlerde yaþayan insanlar, güzel kokularsatan bir adamýn yanýnda oturanlara benzer...9

9. Zulümden sakýnýn. Çünkü dünyadakizulüm, kýyamette sahibini karanlýklar içindebýrakýr, selamet ýþýðýndan mahrum eder. Kâfir deolsa mazlumun bedduasýndan, ah etmesinden

sakýnýn. Çünkü onunduasý, bir ateþ þerâresi gibigöklere kadar yükselir.Onun önünde bir perdeyoktur. Onun duasý, Allahkatýnda makbuldür.10

10. Müminlerinimanca en kamil ve olgunolanlarý, ahlâken en iyiolanlarýdýr. Bir kul ahlâkýnýgüzelleþtirmedikçe, öfke-sini yenmedikçe, kendinefsi için sevip istediðini,baþkalarý için de arzu et-medikçe olgun insanlar-dan olamaz. Bir kulun kal-bi doðru olmadýkça imaný doðru ve kamil olmaz.Dili doðru ve temiz olmadýkça kalbi doðru olmaz.Kötülüðünden komþularý emin olmayanlar, cen-nete giremezler.11

11. Herhangi bir müslüman bir aðaç dikersebundan insan, hayvan ve kuþ yerse, yenen þeykýyamete kadar o müslüman için sadaka olur.

12. Kýyamet kopacaðý zaman bile, elinizde birhurma fidaný bulunursa, kýyamet kopmadan dike-bilecekseniz, hemen onu dikin.12

13. Çocuklarýn ebeveyni üzerinde baþlýca üçhakký vardýr: birincisi doðduðu zaman ona güzelbir isim koymasý, ikincisi, tahsil çaðýna girer girmezokula gönderip bilgi öðretmesi, üçüncüsü de, çaðýgeldiði zaman onu evlendirip bir yuva sahibi yap-masýdýr.

14. Bilgi öðrenmek, erkek-kadýn her müslü-mana farzdýr.13

15. Yalancýlýðý býrakmayan kimse, beyhûdeaç, susuz kalmasýn. Onun yemesini, içmesini bý-rakmasýna Allahu Teâlâ muhtaç deðildir.14

16. Cesed dâhilinde bir çiynem et parçasývardýr ki, ona kalp derler. Bu kalp, iman ile irfan ilebezendikçe, zinde bulundukça, bütün beden desýhhatte bulunur. Güzel iþlerle meþgul olur.

17. Allah'a ve kýyamet gününe iman edenkimse, komþusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiretgününe imaný olan, misafire ikram etsin. Allah'a veahiret gününe iman etmiþ olan, ya hayýr konuþsunveya sussun.15

18. Müminin niyeti amelinden hayýrlýdýr.19. Güzel huy, Allahu Teâlâ'nýn en büyük hal-

ký (yarattýðý þey)dýr. Ýnsanýn saadeti, güzel huydur.Fena huy da þekâvetten maduddur.16

20. Ýnsanýn en büyük miyârý, güzel ahlaktýr.17

21. Ýnsanýn mizanameline konacak hüsn-ühuluktan daha aðýr hiç birþeyi yoktur. Zira hüsnüahlâk sahibi olan kimse,savmu salât sahibininderecesini elbette bulur.

22. Abdi Müslim,ahlakýný güzelleþtire gü-zelleþtire, nihayet onuhüsnü ahlâký cennete so-kar. Güzellik ahlakýný çir-kinleþtire çirkinleþtire ni-hayet aný sûi ahlâký ce-henneme sokar. Abd-iMüslimin öylesi vardýr ki,

uykuda iken bile nail-i maðfiret olur.18

23. Birlik rahmet, tefrika afettir.19

24. Ben mekarim-i ahlâký tamamlamak içingönderildim.20

25. Allah ve Peygamberine inanan kimse,malýnýn zekâtýný versin.21

26. Nasýn (insanlarýn) hayýrlýsý, insanlarahayýrlý olandýr. Bilakis insanlarýn þerlisi, insanlarazararlý olandýr.22

27. Birbirinize buðzetmeyiniz. Birbirinizehaset etmeyiniz. Birbirinize dargýn durmayýnýz. EyAllah'ýn kullarý kardeþ olunuz. Bir müslüman içindarýlýp da, din kardeþini üç günden ziyade terket-mek, onunla görüþmemek helal olmaz.23

28. Size namazdan, oruçtan, sadakadan dahasevaplý ne olduðunu söyleyeyim mi? Beyne'l-müs-limin husul-ü sulha vesile olmaktýr.

29. Sadakanýn efdali sadaka-i lisandýr.24

30. Ýhtiyar anasý babasý olup da onlara iyimuamele edemeyenlere, bu sebepten cennetegiremeyenlere yazýklar olsun.25

31. Ýnsan öldüðü zaman amel defterleri ka-panýr. Ancak üç þeyden dolayý kapanmayýp sevapyazýlmasýna devam olunur. Bunlar da, sadaka-icariye; kendisi ile faydalanýlan ilim ve ana babasý-na dua eden salih, hayýrlý ve yararlý evlat yetiþ-tirmek.26

32. Müminler bir vücut gibidirler. Heyet-imecmuasý vucud-u islamiyeti temsil eder. Bir þah-sýn baþý aðrýrsa bütün vücudunun uzuvlarý mü-teessir olur. Uykusunu gaip eder. Ona ortak olur.Ýþte müminler de böyledir. Þarktaki bir mümininparmaðýna bir diken batsa, bundan haberdar olangarptaki müminler müteellim olurlar.27

33. Sûizandan çekinin. Birbirinizi kötülükle

“Müminler bir vücut gibidirler.Heyet-ii mecmuasý vucud-uu

islamiyeti temsil eder. Bir þahsýnbaþý aðrýrsa bütün vücudunun

uzuvlarý müteessir olur. Uykusunugaip eder. Ona ortak olur. Ýþte

müminler de böyledir. Þarktaki birmüminin parmaðýna bir diken

batsa, bundan haberdar olan garp-taki müminler müteellim olurlar”

Page 6: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200410 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 11

itham etmeyin. Çünkü zan sözün en yalanýdýr.Birbirinizin gizli hallerini araþtýrmayýnýz. Birbirinizehaset etmeyin. Birbirinizin elindekine göz dik-meyin, çekememezlik etmeyin. Alýþveriþte bir-birinizi aldatmayýn. Birbirinize dargýn bulunmayýn,selamý sabahý kesmeyin. Birbirinizin ardýndan sözsöyleyip çekiþtirmeyin. Birbirinizin bitmiþ alýþveriþi-ni bozmayýnýz. Ey Allah'ýn kullarý kardeþler olunuz!Müslüman müslümanýn kardeþidir. Ona zulmet-mez. Yardýma muhtaç olduðu bir vakitte onu kendihaline býrakmaz. Ona yalan söyleyip aldatmaz.Ona hakaretle bakmaz. Bir kimse müslümankardeþine hakaretle baktý mý, iþte kötülük olarakbu kadarý yeter.28

34. Ýki kimse Allah'ýn rahmetinden uzaktýr:birisi, yoksul akrabalarýnýn halini düþünmedenvaktini zevk-i safa ile geçirenler; ikincisi, komþu-larýnýn ve tanýdýklarýnýn iyi huylarýný gizleyerek,onlarýn fena huylarýný halk arasýnda yayanlar.29

35. Ýnsaný helake sürükleyen yedi günahtansakýnýn: Allah'a þirk koþmak, sihir yapmak, insanöldürmek, faiz yemek, faizcilik yapmak, yetim veöksüz malý yemek, askerlikten kaçmak, namuslukadýna iftira etmek, bunlar büyük günahlar-dandýr.30

36. Her nerede olursan ol, Allah'tan sakýn.Allah'ýn emirlerine dikkat et. Allah'a olan borçlarýnýöde. Bir kötülük yaparsan hemen ardýndan tevbeederek bir hayýr yap ki, o günahý mahvedipöldürsün. Halka da iyi muamele yap, güzel huy ileonlarýn kalplerini kazan.

37. Farzlardan sonra Allah'ýn yanýnda ensevgili amel, bir müslümanýn kalbini ferahlandýr-maktýr.31

38. Allah'ýn en kötü kullarý, koðuculuklagezen ve dostlarýn arasýný açan kimselerdir.32

39. Dünyada hayýrlý evlat yetiþtirmiþ olanlar,onlarýn yüzünden cennette yüksek derece ve mer-tebelere eriþeceklerdir. Onlarýn dualarý ile analar,babalar cennette büyük mertebeler bulacaktýr.33

40. Huzuruna çýktýðýnýz zaman Cenab-ýHakkýn sizi nasýl tanýyacaðýný zannediyorsunuz.Sizi çocuklarýnýza muhabbetinizle, akrabanýzamuhabbetinizle, komþularýnýza muhabbetinizle vesair insanlara muhabbetinizle tanýyacaktýr.Halkýnýzý seviyor musunuz? O halde evvela hem-nevinizi seviniz! Cenab-ý Hakk'a tekarrüp etmeðiistiyorsanýz, mahlûkatýný seviniz. Kendi nefsiniziçin arzu ettiðinizi, onlar için de arzu ediniz. Kendinefsiniz için istemediðinizi, onlar için de iste-meyiniz.34

Hulusi Efendi, Ýslâm irfan geleneðinin çaðý-mýzdaki temsilcilerinden birisi olarak, hem kendisibu geleneðin rahmet pýnarýndan doyasýya içmiþ,hem de etrafýndakilere kâse kâse sunmuþtur.Buraya seçtiðimiz kýrk hadis, onun gönül toprak-larýmýzý sulamak, yeþertmek ve gülistana dönüþ-türmek için bizlere sunduðu âb-ý hikmet menbaýn-dan katrelerdir.

Kendisini ve bütün irfan geleneðinin erenleri-ni rahmetle anýyoruz.

DÝPNOTLAR*A. Ü. Ýlahiyat Fakültesi1- Akgündüz, Ahmed vd., Darende Tarihi, s.750-7512- Rifat Bey matbaasý, 1325.3- Karahan, Abdülkadir, Kýrk Hadis, s.381; Yýlmaz, H.Kamil, TasavvufiHadis Þerhleri, ÝFAV, Ýstanbul-1990, s.64; Ünal, Ý. Hakký, ÝslamKültüründe Kýrk Hadis Geleneði ve Þeyh hamid-i Veli'nin hadis-iErbain Þerhi, A.Ü. Ý.F. D, Ankara-1999, XXXIX/144.4- Ramehurmuzi, Kitabu Emsâli'l-hadis, s.111-112Konuyla ilgili bu rivayet, hadis tekniði bakýmýndan sorunludur. Zirahadiste ismi geçen Abdullah b. Kürz el-leysi'nin sahabeden olduðudahi bu rivayetle temellendirilmektedir. Nitekim Ýbn Hacer, onunsahabi olduðunu bu Hz. Aiþe hadisine gönderme yaparak dilegetirmektedir. Ayrýca onun ismine Cafer el-Firyâbi'nin el-Kunâ adlýeserinde, Ýbn Ebi asým'ýn el-Vuhdân'da, Ýbn Þahin ve Ýbn Mende'ninsahabeye tahsis ettikleri eserlerinde, Ýbn Ebi'd-Dünya'nýn el-Kefâle'deve nihayet Ramahurmüzi'nin el-Emsal'inde yer verdiklerini belirtir.Sonra da metindeki hikâyeyi aynen nakleder. Ýbn Hacer, Ýsabe, II/362(4913). Zehebi ise bu rivayeti el-Mizan adlý eserinde aktarýr ve ravi-lerinden Abdullah b. Abdülaziz ez-Zuhri'nin hadisçiler nezdindemakbul bir ravi olmadýðýný söylerek hadisin de sahih olmadýðýný belir-tir. Zehebi, Mizanu'l-itidal, II/456.;Ayrýca bkz. Ýbn Hibban, el-Mecruhin, II/8 5- Karahan, a.g.e, s.226- Güngör, Zülfikar, Hulûsî-i Dârendevî Divanýnda Hz. Muhammed(s.a.v.), Hulusi Efendi Güldestesi, 2003, s.397- Hutbeler, s. 25-26 (4. Hutbe)8- Hutbeler, s. 31 (6. Hutbe)9- Hutbeler, s. 34 (7. Hutbe)10- Hutbeler, s. 46 (14. Hutbe)11- Hutbeler, s. 47 (14. Hutbe)12- Hutbeler, s. 74 (28. Hutbe)13- Hutbeler, s. 76 (29. Hutbe)14- Hutbeler, s. 83 (32. Hutbe)15- Hutbeler, s. 91 (36. Hutbe)16- Hutbeler, s. 92 (37. Hutbe)17- Hutbeler, s. 95 (38. Hutbe)18- Hutbeler, s. 103 (42. Hutbe)19- Hutbeler, s. 104 (43. Hutbe)20- Hutbeler, s. 106 (44. Hutbe)21- Hutbeler, s. 119 (50. Hutbe)22- Hutbeler, s. 123 (52. Hutbe)23- Hutbeler, s. 127 (54. Hutbe)24- Hutbeler, s. 134 (58. Hutbe)25- Hutbeler, s. 137 (60. Hutbe)26- Hutbeler, s. 145 (64. Hutbe)27- Hutbeler, s. 146 (65. Hutbe)28- Hutbeler, s. 163 (73. Hutbe)29- Hutbeler, s. 169 (76. Hutbe)30- Hutbeler, s. 181 (82. Hutbe)31- Hutbeler, s. 208-209 (95. Hutbe)32- Hutbeler, s. 211 (96. Hutbe)33- Hutbeler, s. 222 (102. Hutbe)34- Hutbeler, s. 304 (149. Hutbe)

Bazý Zaman ve Mekanlarýn AyrýcalýðýKur'ân pek çok ayetinde, deðiþik isimlerle, za-

man ve zaman dilimlerinden bahseder. Bazý za-manlara dikkat çeker. Týpký bazý mekanlara dikkatçektiði gibi.

Aslýnda bütün zaman ve mekanlarýn sahibiYüce Allah'týr ve bütün zaman ve mekanlar deðer-lidir. Zira onlar, bir takým güzellik ve çirkinlikleriçin araçtýr. Ýmam Þafi'nin dediði gibi: "Bütün ayýp-lar bizde olduðu halde, hep zamaný ayýplarýz, za-man kötü/bozuk diye zamana ve dolayýsýyla onunsahibine hicivler düzeriz. Zaman dile gelse kim bilirbizim için neler söyle?. Bir kurt bile kendi cinsiniyemezken, biz insanlar birbirimizi yer, sonra da su-çu zamana atarýz.!" Mekanlar için de durum böyle-

dir. Asýl itibarýyla kötü zaman ve kötü mekan yok-tur. Zaman ve mekanda kötülükleri iþleyen insan-lar vardýr.

Ne var ki, bazý zaman ve mekanlar diðer za-man ve mekanlarýn önüne geçmiþlerdir. Bunun te-mel nedeni de o zaman ve mekanlardaki iyilik vegüzellik yoðunluðudur. Sözgelimi Muazzam Ev Kâ-be, yeryüzünde yapýlan ilk mabeddir. Yapýldýðý an-dan beri orada hep ibadet edilmiþ ve manevi biratmosfer oluþmuþtur. Zaman zaman o beyt etrafýn-da sapmalar olmuþsa da yine de o mekan, diðeryerlere göre ayrýcalýklý olmuþtur. Ýþte oradaki iba-det yoðunluðu ve bunun sonucu oluþan manevi at-mosfer yoðunluðu Kâbe'yi diðer yerlerin önüne ge-çirmiþtir. Bu yüzden Kâbe'de kýlýnan namaz, diðer

Doç. Dr. Ali AKPINAR

Ramazan Atmosferini Bütün Hayata Taþýyabilmek

Din ve Hayat

Page 7: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200412 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 13

ay Müslümanlar için bir dolum ayý olur. Öyle birdolum ki, bir dahaki Ramazan'a kadar, yani on biray Müslümaný idare etmeli, günahlardan koru-malýdýr bu dolum.

Hicrî ay hesabýna göre idrak ve ihya edilenRamazan, her sene on gün erken gelmekle tüm se-neyi dolaþýr ve otuz üç sene içerisinde senenintüm günleri Ramazan ayý ile buluþur. Bu süre içeri-sinde Müslümanlar senenin her günü oruç tutmuþve Ramazana özel diðer ibadetleri yapmýþ olurlar.Bunun anlamý þudur: Müslüman, senenin hergününde Müslüman olduðunun bilincinde, Rabbi-ne karþý sorumluluklarýný yerine getirmelidir. Ýba-detlerini, ahlakî erdemlerinin senenin belli zamanve mekanlara, belli yaþ ve kesimlere býrakma-malýdýr.

Bunu þöyle de ifade edebiliriz: Ramazan ayý,bizleri hayata hazýrlayan bir okul, bir kampzamanýdýr. O, bizi manen güzelliklerle tanýþtýrýr,iyiliklerle donatýr. Önemli olan ise, onun bizekazandýrdýklarýný Ramazan'dan sonra da sürdüre-bilmektir. Zira müslümanlýk bize her zaman gerek-li olan bir deðerdir. Ýslamî güzellikler de her zamanbize yakýþan erdemlerdir. Bu nedenle RamazanaElveda, Ramazan güzelliklerine elvadaya dönüþ-memelidir.

Bayram da Tekbir ve Namazla BaþlarÞu imtihan dünyasýna bizler, kulaklarýmýza

okunan Muhammedî Ezanlarla geldik. Hayat,dinin özeti olan ezan cümleleriyle baþladý. Sonun-da Rabbimizin bize biçtiði ömür süremizi doldu-rup bu dünyadan öteki aleme gidiþimiz de namazve dualarla olmaktadýr. Bunun bir anlam ifadeetmesi için, ilk ezanla son namaz arasýndaki gün-lerimiz de ezan ve namaz doðrultusunda olmalýdýr.

Müslüman olarak bizlerin bayramlarý da tekbirve namazla baþlar. Ýnanan insanlar, sabah erk-enden tekbirlerle gittikleri camide kýlacaklarýsabah ve bayram namazlarýyla bayrama girerler.Bu da son derece anlamlýdýr. Zira Ýslam adamýnýnkutlamalarý da bir baþkadýr. Çýlgýnlýk, günah veisraf yoktur o kutlamalarda. Bu yüzden tekbir venamazla girilir bayrama. Nitekim tarih boyuncabizim, zafer kutlamalarýmýz da þükür secdeleri vetekbir naralarýyla baþlamýþ ve bu doðrultudadevam etmiþtir.

Özetleyecek olursak: Tüm zaman ve mekanlar, Allah'ýn bize ema-

netidir. Onlarý iyi deðerlendirmek ve iyilik-güzel-liklerle süslemekle yükümlüyüz. Zaman ve me-kanlar, içlerinde iþlenen eylemlere göre birbir-

lerinden farklýlýk arzederler. Bize düþen, bize ema-net edilen tüm zaman ve mekanlarý, onlarýn asýlsahibi olan Yüce Yaratýcýnýn ölçüleri doðrultusundadolu dolu geçirerek deðerlendirmektir.

Ýbadet yoðunluðunun yaþandýðý Ramazan ayý,rahmet, maðfiret ve bereket ayý olarak bizim ruhu-muzda ve hayatýmýzda derin izler býrakan bir ay-dýr. O aydaki kazanýmlarýmýz, bir sonraki Rama-zan'a kadar sürmelidir. Ýþte ancak o zaman Rama-zan okulu hedefine ulaþmýþ demektir.

Tekbir ve namazla baþlayan Bayramlarýmýz, Ýs-lamî ölçülerle kutlanmalý, bayramdan sonraki hay-atýmýz da ayný doðrultuda olmalýdýr.

Bir hadislerinde Peygamberimiz (s.a.v) þöylebuyurur: "Her yeni gün ve gece þöyle seslenir: Eyinsan oðlu! Ben yeni bir âným. Yaptýðýn iþler konu-sunda ben sana þahidim. O halde beni hayýr iþleye-rek iyi deðerlendir ki senin lehine tanýklýk yapabi-leyim. Zira ben bir daha geri gelmeyeceðim."

Rabbimiz de þöyle buyurur: "Sana ölüm gele-ne kadar sen Rabbine kulluk et/ibadet et" 4

Ýbadetleri belli zamanlarla sýnýrlý tutmak doðrudeðildir, ama belirli zamanlarda yapacaðýmýz özelibadetler de vardýr. Nerede ve ne zaman öleceði-miz bizim için meçhuldür, ama her ân ölebileceði-miz bir gerçektir. Ölüm meleðinin bizi güzel bir iþ-te bulmasý ise hepimizin en büyük emelidir. O hal-de hep iyilik ve güzelliklerin adamý olarak ölümmeleðini karþýlamaya hazýr olmalýyýz. Þairin dediðigibi: "Sual: Ey veli, mümin nasýl olmalý söyle/Cevap,son anýnda nasýl olacaksa hep öyle."

Bir sahabî oðluna öðüt verirken þunlarý söyler:"Yavrucuðum, unutma ki ölüm meleði insanýn ikiiyilik arasýnda canýný alýr: Biri yaptýðý iyilik, diðeri iseyapacaðý iyilik. Yavrucuðum sen hep iyiliklerinadamý ol ki, o seni iyilikleri yaparken bulsun."

Hz. Ali de konuyu þöyle baðlar: "Ey insan! Se-nin için dün geçmiþtir, bir daha geri gelmez. Yarýnise kesin deðildir. O halde dem bu demdir, içerisin-de bulunduðun ândýr, onu iyi deðerlendir!"Dipnotlar1-"Biz peygamberlerin hiç birisinin arasýnda bir fark gözetmeyiz, hep-sine inanýrýz." 2 Bakara 136, 285; 3 Alu Ýmran 84.2-"O peygamberlerden bir kýsmýný, diðerlerinden üstün kýldýk. Allahonlardan bazýsý ile konuþmuþ, bazýlarýný da yüksek derecelere yükselt-miþtir…" 2 Bakara 253.3-73 Müzzemmil 6-7.4-15 Hýcr 99.

Önemli olan Ramazanýn bize kazandýr-dýklarýný Ramazan'dan sonra da sürdü-rebilmektir. Zira müslümanlýk bize herzaman gerekli olan bir deðerdir.

mabedlerde kýlýnan namazdan çok daha faziletli-dir. Çünkü orada oluþan ve var olmaya devameden manevi atmosfer, orada yapýlan ibadetlereve bu ibadetleri yapanlara da olumlu olarak etkietmektedir.

Bu yüzden ilmihal kitaplarýnda, bir yerde kýlý-nan en faziletli namaz, o yerin en eski mabedindekýlanýnýdýr, denmiþtir.

Zamanlar için de durum aynýdýr. SözgelimiCuma günü, öteden beri insanlýk tarihinde çokönemli olaylarýn gerçekleþtiði ve özel ibadet günüolarak seçilmiþ bir gündür. Tarih boyunca o günde,diðer günlerden çok daha fazla ibadet edilmekte-dir. Yapýlan bu ibadetler ise, o günde manevi biryoðunluk oluþturmakta, bu da sonuçta o günü veo günde yapýlan ibadeti, diðer günlerde yapýlanla-rýn önüne geçirmektedir. Diðer mübarek gün vegeceler için de benzeri durumlar söz konusudur.

Ýçerisinde pek çok kimsenin çokça ibadetyapmasýyla o zaman ve mekanlara ilahî rahmet,sekinet ve maðfiret yaðar, onlarý melekler kuþatýr,sonuçta oralarda manevî bir yoðunluk oluþur. Ýçe-risinde çokça insanýn sürekli günah iþlediði zamanve mekanlar için benzeri durum söz konusudur.Oralar da ilahî rahmetten mahrum olurlar, lanetleryaðan þeytanlarýn arenasýna dönüþürler.

Bazý zaman ve mekanlarýn diðerlerinden üs-tün oluþu, Hz. Peygamberin diðer pegamberler-den; Kur'ân'ýn diðer ilahî kitaplardan; sözgelimi Ýh-las suresinin Tebbet suresinden üstünlüðü gibidir.Þöyle ki:

Bütün peygamberler, Allah'ýn elçisi olmalarýbakýmýndan eþittir. Bu yüzden biz, hiçbir peygam-berin arasýnda fark gözetmeden hepsine imanederiz.1 Ancak, kendisine kitap verilmesi, mucize-ler verilmesi, tevhid mücadele süresinin farklýlýðýve zorluklarla dolu olmasý, ümmetinin çokluðu,evrensel olmasý gibi sebeplerden bazý peygamber-ler, diðerlerinden üstündür2, denebilir.

Allah'ýn kelamý olmak ve O'nun katýndan gel-miþ olma bakýmýndan Kur'ân ile diðer ilahî kitaplararasýnda bir fark yoktur. Ancak, son kitap olmasý,evrensel olmasý ve kendinden önceki kitaplarýnmesajlarýný kuþatmasý gibi nedenlerden Kur'ân, di-ðer kitaplardan farklýdýr.

Ayný þekilde, Kur'ân'ýn bütün sure ve ayetleriAllah'ýn kelamý olma bakýmýndan eþittir veKur'ân'dýr. Ancak, Yüce Allah'ý bize tanýtan Ýhlassuresi ile, Allah düþmaný Ebu Leheb'den bahsedenTebbet suresi arasýnda fazilet farký vardýr.

Bazý zaman ve mekanlarý da bu þekilde deðer-

lendirebiliriz. Tüm zaman ve mekanlar Allah'ýndýrve onlar iyilik-kötülük yapma aracýdýrlar. Bu ba-kýmdan hepsi eþittirler. Bu yüzden hadislerde"Zamana sövmeyin/onu kötülemeyin, zamanýnsahibi Allah'týr", "Yeryüzü bana mescid kýlýndý" þek-linde cümleler yer alýr. Ancak onlarda yapýlan iyi-lik ve kötülüklere göre onlar, deðer kazanýr yahutdeðer kaybederler.

Ramazan ve Gecenin BereketiKur'ân, özel olarak mübarek gecelerden bah-

settiði gibi, genel olarak geceden bahseder. Hz.Peygambere ve onun þahsýnda müminlere geceibadetini ve gece Kur'ân okumayý emreden ayet-lerden sonra gelen bir ayette þöyle buyurulmak-tadýr: "Gece neþesi hem daha dokunaklý, hemdeyiþçe daha saðlamdýr. Çünkü gündüzün seniniçin uzun bir uðraþý vardýr."3 Çünkü gece dingin-lik anýdýr, onda yapýlan olumlu olumsuz her þeyruhlarda derin izler býrakýr.

Dikkat edilirse Kur'ân'da gece inmiþtir, gündüzdeðil. Hz. Peygamberin Ýsra mucizesi de gecegerçekleþmiþtir. Hz. Musa peygamber Tûr daðýndakýrk gece kalmýþtýr. Kavmiyle birlikte Hz. Musa, Fi-ravun'un zulmünden gece kurtulmuþtur. Hz. Luthelaktan gece kurtulmuþtur.

Dolayýsýyla gecenin müslümanýn hayatýndaayrý bir yeri olmalýdýr. O, Kur'ân okuma baþta ol-mak üzere, namaz, tefekkür, dua ve zikir gibi iba-detlerle karanlýðý aydýnlatmalýdýr. Gece inen/inm-eye baþlayan Kur'ân ile gece dolan Müslüman,gündüz o ilahî mesaj doðrultusunda bir hayatla ya-þamalýdýr.

Ýþte manevi yoðunluklarýn doruða ulaþtýðý Ra-mazan Ayý da böyledir. Ramazan Kur'ân'ýn inmeyebaþladýðý mübarek bir aydýr. Müslümanlar, o ayýoruç ve diðer ibadetlerle geçirerek adeta Kur'ân'ýniniþini kutlarlar. Nitekim Peygamberimizin hayatýn-da bu ay, her bakýmdan diðer aylardan farklý ol-muþtur. Þöyle ki, her zaman cömert olan Hz. Pey-gamber Ramazan'da daha cömert olur; her zamanKur'ân okuyan Hz. Peygamber, Ramazan'da dahaçok Kur'ân okur; her zaman ibadet eden Hz. Pey-gamber daha çok ibadet ederdi.

Dünyanýn pek çok yerinde çok sayýda insanýnibadet kervanýna katýlmasýyla Ramazan ayý, amelve rahmet panayýrýna dönüþmektedir. Bunun so-nucunda Ramazan'da bir ibadet ve rahmet yoðun-luðu yaþanmaktadýr. Bu yoðunluktan her seviye vekonumdaki her insan nasibini alabilmektedir. Buyüzden Ramazan'da suç iþleme oranlarý en aza in-mekte, ibadet yerleri dolup taþmaktadýr. Sonuçta o

Page 8: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200414 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 15

Divân Þiirinin kaynaklarý arasýnda Kur’an-ýKerim önemli bir yer tutar. Þairler bir çokayetleri mânâ veya söz yoluyla iktibas ede-

rek þiirlerinde kullanýrlar. Bir þair kendisinin ve ça-ðýnýn bir hayat düsturu olarak kabul ettiði ve inanç-lardan bir adým bile uzaklaþýlmayan o dönemlerde,

dinin en saðlam ve sarsýlmaz kurallarý olan ayetlerielbette ki þiirde de söz konusu ederdi.1

Osman Hulûsi Efendi Kur’an’a olan âþinalýðýnýbir ilahîsinde;

B�-��re h�f�z g�nl�m�z, ´y�ne-i Rahm�n bizim. Bilsen ser�p� s�nemiz,Hep men�ed-i Kur��n bizim2

“Ey dertlerine çare bulamayan hâfýz; bizimgönlümüz Hakk’ýn tecelli ettiði bir âyine olduðu gibisinemiz baþtan baþa Kur’an talebiyle doludur” ifa-desiyle beyan etmiþlerdir.

Y�z d�rt kit�b�n s�rr�n� y�r�n y�z�nden okuyupOl mushaf-� h�sn ile dolmu� ma�z-� Kur��n olmu�um3

beytinde ise Allah’a vasýl olan bir mürþid-i kâmilolarak O’nun yüzünün güzelliðinde yüz dört kitabýnhikmetini okuyup, Hakk kelamlarýnýn sýrlarýna vâkýfolup, sinesinin Kur’an’ýn özü gibi olduðunu söyle-miþtir.

Kur’an ayetleri Dîvân edebiyatýnda iktibas yo-luyla çokça kullanýlmýþtýr. Bu iktibaslar bazen tamibare olarak, bazen ayet içersindeki bir iki kelime,bazen de anlam olarak söz konusu edilmiþtir. Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî’de bir çok ayet metnine veyamânasýna edebî sanat bakýmýndan þiirlerin içerisinderastlanýr. Daha doðrusu Osman Hulûsi Efendi,Kur’an’a olan âþinalýðýný yazdýðý þiirlerinde, eserle-rinde çok açýk þekilde yansýtmýþtýr.

Kur’an; Dîvân þiirinde sevgilinin güzelliði, yü-zü, saçlarý, boyu, hat’ý, gözü, kaþý ve ben’ini temsileder. Mushaf kelimesiyle daha çok anýlýr. Güzellikbir mushaftýr. Onda tezyinât, harfler, harekeler,

ayetler, sûreler v.s. sevgilinin birer güzelliðini kar-þýlar.4 Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî’de:

K�e-i vahdetimiz halvetimiz y�r iledir Sarm���z s�nemize vuslat�m�z y�r iledir

Sorma z�hidlere bilmez "len ter�n�" s�rr�n Tßr-� Eymen�de nih�n sohbetimiz y�r iledir

Okuduk Mushaf-� h�sn�ndeki �ev edn��y� Ol sebebden nazar-� r��yetimiz y�r iledir5

beyitlerinde önce A’raf suresi 143. ayetteki Hz.Musa (a.s)’nýn Allah (c.c) ile konuþmasý ve niyazýsonrasýnda âdeta kendisini dünyada deðil de, ahiretve cennet hayatýna kavuþtuðunu zannettiði zamanýanlatmýþ ve Hz. Musa (a.s)’nýn Allah (c.c) ile TurDaðýndaki konuþmasýný (A’raf 141-148) iktibas yo-luyla vermiþtir. Ayrýca Necm suresinin 9. ayetindeMirac gecesinde Allah (c.c) ile Peygamberimiz(s.a.s)’in arada vasýta olmaksýzýn görüþmeleri ��kiyay aral��� kadar, hatta daha yak�n oldu�6 þeklindebelirtilmektedir. Osman Hulûsi Efendi bu ayetten ik-tibasen yârin güzel cemalini seyrettiðini ve ona ya-kýn olduðunu ifade etmektedir.

Yine sýkca Dîvân’da iktibas edilen ayetleriþöyle sýralayabiliriz:

Alleme�l-esm�: �Allah Adem�e b�t�n isimleri��retti.�7 ayeti kerimesinde zikredildiði þekliyle, in-sanoðluna Allah’ýn verdiði deðeri belirtmektedir. Al-lahu Teala isimleri Âdem (a.s.)’e öðrettikten sonramahlûkatýn en þereflisi kýlmýþ ve halife olarak tayinetmiþtir. Dîvân’daki bir beyitte þöyle denilmektedir:

Bil �alleme�l-esm�� nedir isim ve m�semm� nedirHem t�c-� �kerremn�� nedir an� giyen muht�r ola8

Velekad kerremna: �Andolsun ki, biz insano�-lunu �st�n k�ld�k ve onlar� karada ve denizde -nakilvas�talar�na- y�kledik ve onlar� lezzetli, temiz �ey-lerden r�z�kland�rd�k ve onlar� mahlßkat�m�zdan bir-�oklar� �zerine fazlas�yla �st�n k�ld�k.�9

Yukarýdaki beyitin ikinci mýsrasýnda iktibasedilen ayette; Allah Teâlâ, insanoðluna lütuf veikramýnýn bir özetini vermektedir. Müfessirlere göreinsanýn þan ve þerefi ve diðer varlýklardan üstünlüðüile; Allah’ýn ona verdiði beden güzelliði; el, göz, ku-lak gibi organlarýný daha becerikli bir þekilde kullan-masý; konuþabilmesi, gülüp aðlayabilmesi, okuyupyazmasý; baþka bir takým varlýklarý kendi hizmetindekullanmasý; aletler icat etmesi; olaylar arasýndaki se-

bep-sonuç alakasýný görmesi ve bu sayede geleceðeyönelik programlar ve hazýrlýklar yapmasý; iyi-kötü,doðru-yanlýþ, güzel-çirkin, kavramlarýna sahip ol-masý; kýsaca, maddî ve bedenî, ahlâkî ve ruhî me-ziyetleri hâiz olmasý kastedilmiþtir.10

M�z��a�l-basar: �G�z� kaymad� ve s�n�r� a�-mad�.�11 Müfessirler bu ayeti þöyle tefsir ediyorlar;Göz þaþmadý - onu gören Resûlullah (s.a.s)’ýn gözükaymadý, þaþýp da saða sola bir eðri bakmadý ve aþ-madý - görmek haddini tecavüz edip de yanlýþ bir gö-rüþ de görmedi - akýllarýn þaþacaðý, gözlerin kamaþa-caðý hayretengiz þeyler görmekle beraber ne þaþtý,ne de aþtý; kemali dikkat ve sýhhat ile tesbit edip mü-þahede etti. Birincisi edebini, ikincisi kuvvetini be-yandýr. Razî der ki: Hz. Musa (a.s)’ya olduðu gibiolmadý, zira onda cebel düpedüz olmuþ; Hz. Musa(a.s) sa’ka ile yýkýlmýþ ve binaenaleyh nazarý kesmiþbayýlmýþ idi. Lâkin Hz. Muhammed (s.a.s) sarsýl-madý.

Osman Hulûsi Efendi Dîvân’ýnda bu ayeti sýkçaiktibas etmiþtir:

"M�z��a�l-basar"d�r g�z�n Kel�m-� c�n-fez� s�z�n Manzar�m olmazsa y�z�n G�l�m n�idem n�idem n�idem12

Dörtlüðünde Hakk’ý gören ve hakikatten þaþmayangöz sahibi, ruha can bahþeden söz sahibi, daima ba-kýlacak yüz sahibi sevgili olmadan hiçbirþeyin olma-yacaðýný ifade ediyor.

Dîvânda bu ayetin geçtiði yerlere birkaç örnekdaha verebiliriz.

Ol c�n al�c� g�zleri "m�z��a�l-basar"d�rKimy�-y� nazard�r Tek c�n ala bir kez baka da ���ka tenh�Var�n ede ya�m�13

Nazar k�ld�k�a c�nlar bah� eder �e�min Mes�h� tekNe b�n�d�r ki "m�z��a�l-basar"��n�nda gßy�d�r14

Elest� birabbik�m: �Ve o zaman ki, Rab�bin´demo�ullar�ndan, onlar�n bellerinden z�rriyetleri-ni ald�. Ve onlar� kendi nefisleri �zerine ��hit tuttu.�Ben sizin Rab�biniz de�il miyim?� dedi, onlar da,evet... ��hidiz dediler.�15

Bu ayette Cenab-ý Allah, Kendisini Rab kabulettiklerine dair insanlardan ikrar aldýðýný bildirmek-tedir. Osman Hulûsi Efendi de bu ikrarýn unutulma-masý gerektiðini þöyle hatýrlatýr:

TasavvufÝsmail PALAKOÐLU

Divân-ý Hulûsi-i Dârendevî’de Geçen Bazý AyetlerDivân Þiirinin kaynaklarý arasýnda Kur'an-ýý Kerim önemli bir yer tutar. Þairler birçok ayetleri mânâ veya söz yoluyla iktibas ederek þiirlerinde kullanýrlar. Bir þairkendisinin ve çaðýnýn bir hayat düsturu olarak kabul ettiði ve inançlardan bir adýmbile uzaklaþýlmayan o dönemlerde, dinin en saðlam ve sarsýlmaz kurallarý olan ayet-leri elbette ki þiirde de söz konusu ederdi.

Þeyhzâdeoðlu Özel Kitaplýðý ArþivindenYazma Maðribi Kur’an-ý Kerim

Page 9: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200416 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 17

�Elest� hit�b�ndaki �bel��y� l��ya sa�y etmeOl h�km� unutma olan ahd � vef�y� tut16

Dîvân’da geçen bir baþka dörtlük ise þöyledir:

Elest hit�b�nda Hak d�v�n�nda Ahd ile peym�n� yapanlardan�z Ba� u c�n verip de a�k meyd�n�nda Sa�det topunu kapanlardan�z17

Ve�l-leyl: �Karanl��� ile ortal��� b�r�d��� za-man geceye yemin ederim ki�18 Kur’an-ý Kerim’deiki surenin ilk ve ikinci ayetlerinde geçen kelime bi-rer yemin unsuru olarak yer edinir. Bazen karanlýðý,bazen siyah rengi, bazen de Leyla’yý kasdeder. Dî-vân-ý Hulûsi-i Darendevî’de:

Senin �em�-i cem�lin olmasa perv�nen olmazd�mSenin "Ve�l-Leyl" z�lf�n olmasa d�v�nen olmazd�m19

beytinde sevgilinin güzelliði bir muma benzetildi-ðinden, âþýk onun etrafýnda pervâne gibi dönmekte-dir. Adýna yemin edilmiþ olan “gecenin karanlýðý”gibi siyah olan sevgilinin saçýnýn, aþýðý dîvâneye çe-virdiði zikredilmektedir. Yine Dîvân-ý Hulûsi-i Da-rendevî’de:

"Ve�l-leyl" z�lf-i zer-t�r�n "Ve��-�ems" mihr-i d�d�r�n Olmazsa dilde ezk�r�n G�l�m n�idem n�idem n�idem20

dörtlüðünde; saçlarý altýn teli ve gece karasý gibi si-yah olan, güzelliði güneþi kýskandýran sevgilininzikrinin olmadýðý gönülleri ben ne yapayým diyenOsman Hulûsi Efendi Kur’an-ý Kerim’deki ÞemsSuresinin ilk âyetini de iktibasen bu þiirinde kullan-mýþtýr.

Ve��-�ems: �G�ne�e ve ku�luk vaktine� yeminederim ki�21 ayetinde canlýlarýn hayat kaynaðý olanve yüzüne bakýlamayacak kadar parlak olan, gözlerikamaþtýran ýþýðý ile inkarý yok eden, hakikatleri “güngibi âþikâr” ortaya çýkaran güneþ kasdedilmektedir.Dîvân þiirinde sevgilinin yüzünü tasvir için kullaný-lýr.22 Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî’de çok yerde geç-mektedir, bir örnek verecek olursak þu beyti zikred-ibiliriz;

�Ve��-�emsi� cem�linin ermi� dem-i vasl�naHulßs� dil � c�n�n derdiyle dev�lanm��23

Ayný zamanda bizzat güneþ için de þems keli-mesi kullanýlmaktadýr. Bir baþka beyitte ise;

Kayd-� an�s�rdan ��k�p c�n dost iline u�al� G�bta k�lar bu h�line �ems � kamerle �sum�n24

ifadesiyle insanýn yaratýlýþýndaki dört ana unsuru bý-rakýp, lâhûtî makamlara yükselmesi durumunda, ocana güneþin, ayýn ve bütün gökyüzünün hayran ka-lacaðý belirtilmektedir.

Kabe kavseyni ev edna: �Sonra (Muhammed�e)yakla�t�, derken daha da yakla�t�. O kadar ki (bir-le�tirilmi�) iki yay aras� kadar, hatta daha da yak�noldu.�25

Müfessirler bu ayetteki iki yay arasý kadar ya-kýnlýðý þöyle izah ederler: Arablar cahiliyyede bir it-tifak için anlaþacaklarý zaman iki yay çýkarýr birinidiðerinin üzerine koyarak ikisinin kabýný birleþtirir,sonra ikisini beraber çekip onlarla bir ok atarlar. Buonlarýn her birinin rýzasý, diðerinin rýzasý, hiddeti, di-ðerinin hiddeti olup karþý koymasý mümkün olmay-acak þekilde sözleþtiklerine iþaret olurdu. Bu mana-da kab, iki kavsin birlik manzarasýný gösteren kabzaile kiriþ arasý demek oluyor. Görülüyor ki bu ma’nâhem öbüründen daha ziyade bir yakýnlýk tasvir ediy-or, hem de manevî bir yakýnlýða iþaret eyliyor. ZatenMiraç gecesinde Allah ile Peygamberimiz (s.a.s)’inmanevî yakýnlýðý böyle tarif edilmiþtir. Osman Hulû-si Efendi de Mevla’nýn yolunda mürþidi kamilin

D�PNOTLAR1-Pala, Ýskender, Ansiklopedik DîvânÞiiri Sözlüðü, Ötüken Yay., Ýstanbul,2000, s. 248.2-Ateþ, es-Seyyid Osman Hulûsi, Dî-vân-ý Hulûsî-i Dârendevî (Hazýrla-yanlar: M. Muhsin Kalkýþým/LütfiAlýcý/Ahmet Yenikale), Ankara 1997,c.1, s. 237.3-Ateþ, Dîvân, c.1, s. 199.4-Pala, Ýskender, Ansiklopedik DivanÞiiri Sözlüðü, s. 248.5-Ateþ, Dîvân, c.1, s. 91.6-Necm, 9.7-Bakara, 31.8-Ateþ, Dîvân, c.1, s. 8.9-Ýsra, 70.10-Heyet, Kur’an-ý Kerim veAçýklamalý Meali, TDV. Yay., Ankara,1993, s. 288.11-Necm, 1712-Ateþ, Dîvân, c.1, s. 216.

13-Ateþ, Dîvân, c.1, s. 14.14-Ateþ, Dîvân, c.1, s. 59.15-Araf, 172.16-Ateþ, Dîvân, c.1, s. 25.17-Ateþ, Dîvân, c.1, s. 364.18-Leyl, 1; Duha, 1-2.19-Ateþ, Dîvân, c.1, s. 219.20-Ateþ, Dîvân, c.1, s. 216.21-Þems, 1-2.22-Pala, Ýskender, AnsiklopedikDîvân Þiiri Sözlüðü, s. 159.23-Ateþ, Dîvân, c.1, s. 133.24-Ateþ, Dîvân, c.1, s. 247.25-Necm, 8-9.26-Ateþ, Dîvân, c.1, s. 59.27-Ateþ, Dîvân, c.1, s. 57.28-Ateþ, Dîvân, c.1, s. 67.29-Ateþ, Dîvân, c.1, s. 91.30-Ýsra, 1.31-Ateþ, Dîvân, c.1, s. 91.

eteðini tutanlarýn Allah’ýn dostuna yakýnlýkla Allah’a ya-kýn olacaðýný Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî’de bir çok beyit-te ifade etmiþtir.

�u kim d�m�n�n� tutdu sana c�n ile r�m olduMak�m� "kabe kavseyn" l�ne-i rßhu "ev edn�" d�r26

***Kim d�menini tutmad� esr�r�n� bilmez T�liblerine s�rr-� "ev edn�" nazar�nd�r27

***Har�m-i "k�be kavseyn" � "ev edn�" Ne kim varsa Hulßs�y� g�n�ld�r28

***D�men-i dilden tutup bir fark olunmaz cem�e er Ey Hulßs� ��k�be kavseyni ev edn���andad�r29

Esr�: �Bir gece, kendisine baz� delillerimizi g�stere-lim diye kulu Muhammed�i, Mescid-i Haram�dan, �evresi-ni m�barek k�ld���m�z Mescid-i Aksa�ya g�t�ren O zat�n�an� y�cedir, b�t�n eksikliklerden uzakt�r. Ger�ekten, her-�eyi i�iten, her �eyi g�ren O�dur.�30 �sra (Mirac) hadisindeHz. Peygamber (s.a.s) "Burak�a bindim, Beyt��l-Makdis�evard�m" buyurmuþtur. Efendimiz oradan göðe yükseltildi;nebiler ve meleklerle görüþtü. Cennet ve cehennemi, dahabaþka iþaretleri gördü. Nihayet beþ vakit namaz emri ileayný gece döndü (Daha önce sabah ve yatsý kýlýnýyordu).Bu ayeti kerimenin iktibasen zikredildiði beyitte aynenayetin manasý verilmekte ve mü’minlerin namaz ibadetinihuzur ile kýlmalarý kalben yükselmeleri olarak tavsif edil-mektedir.

M��minin mi�r�c�d�r kalb� huzßr ile nam�z K�l huzßr ile nam�z�n s�rr-� "esr�" andad�r31

HULÛSÝ EFENDÝ

Muhammed'in soyundansýn Nakþibendi huyundansýn Hakikatler yolundasýn Osman Hulûsi Efendi.

Dertlilerin dermanýsýn Güler yüzün fermanýsýn Âþýklarýn ummanýsýn Osman Hulûsi Efendi.

Dinlenirdi tatlý sözün Ýman ile doldu özün Nurlar saçtý senin yüzün Osman Hulûsi Efendi.

Sevgilerin mayasýsýn Gök kubbenin oyasýsýn Mürþidlerin yuvasýsýn Osman Hulûsi Efendi.

Tefsir eder hem okurdu Gönüllere gül dokurdu Bülbül olup hem þakýrdý Osman Hulûsi Efendi.

Âþýklarýn has gülüsün Gönüllerin bülbülüsün Sevenlerin sen dilisin Osman Hulûsi Efendi.

Ýsmet ILICAN

Page 10: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200418 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 19

veren de ancakSensin. Dua, bilin-diði üzere, kul-luðun sýrrýdýr. Küllibir ubudiyyettir.Dua ibadetin özü-dür, ruhudur. Ce-nab-ý Hak, 'duaedin cevap vere-yim' buyurur. Dua-ya iliþkin çok sayý-da Ýlahi beyan var-dýr. Gerek Kuran'-da gerekse hadis-lerde duaya iliþkinpek çok haber var-dýr. Bu beyanlardaanýlan bir gerçeði,Es-Seyyid OsmanHulusi Efendi, bubeyitte veciz ve sa-de bir ifadeyle dilegetirmekte ve du-anýn hakikatini ikidizeye sýðdýrmak-tadýr. Ben, seningedaným, Sendendileniyorum, üs-telik, Sen'den iste-meyi de bilmiyo-rum, duaya, yakarý-þa dahi bilgim yet-miyor. O halde dua

da Senin, duanýn karþýlýðý da Sen'dendir. Tabi, bura-da örtük olarak, Ýbn Arabi Hazretlerinin de söz ettiðibir mesele dile gelmektedir: Örneðin namaz için ÝbnArabi, 'kul ile Rabbi arasýnda ortak bir münacattýr'der. Mesela rükudan doðrulurken söylenen, 'Allah,kendisine hamdedeni iþitmiþtir' sözünü Cenab-ýHakk'ýn namazda zikrettiðini belirtir. Ayrýca namaz-da okunmasý vacip olan Fatiha'nýn da insan ile Allaharasýnda ortak bir kýraat olduðunu belirtir. Bu du-rumda, kul yakarýrken aslýnda Rabbi münacaat et-mektedir. Kesretin ortadan kalkmasý halinde kulunyaptýðý tüm ibadetlerin, bütün hakikatiyle Allah'ayönelik olmasý söz konusudur.

Dördüncü beyitte, ayný konu yine farklý bir yö-nüyle dile gelmektedir:

’Sen a�inal���nla a�as�n y�z a�ina k�l�pBi-gane senin demem ki a�ina senin’

Bize, kendisini bildiren ve tanýttýran Sensin.Biz, Seni, Seninle tanýrýz ancak. Senin kendini tanýt-týrmanla tanýr, bildirmenle biliriz. O halde bizim gibiilgisiz ve kayýtsýz olanýn tek dostu Sensin. Bizi, Ken-dine aþina kýlmak da Senin baðýþýnla olur.

Burada da, pek çok ayet ve hadise örtük olarakgönderme yapýlmakta ve varlýðýn hakikatine, Yaratý-cý'nýn varlýkta Kendisini bildirmesi hakikatine atýftabulunulmaktadýr.

Cenab-ý Hak, bir rivayette; 'gizli bir hazineidim, bilinmeyi sevdim, bu yüzden kainatý yarattým'buyurur. O halde, bizden önce varolan, Varlýðý Mut-lak ve Zorunlu olan Yüce Rabbimiz, muhabbet haki-kati ekseninde varlýðý yaratmýþtýr. Böylece, herþeyeaþina olan O'dur. Herþeyin Kendisine aþina olabil-mesi de ancak O'nun lütfuyla olur. O halde insan,güzellik ve iyilikleri kendinden bilmemelidir. Tümhayýrlarýn ve hüzünlerin kaynaðý Cenab-ý Hak'týr. O,Kendisini bize bildirmeseydi, biz O'nu asla bilemez-dik. Bizi cehlin karanlýðýndan, ilmin aydýnlýðýna çý-karan O'dur. Biz, nisyan ehliyiz, ahdimizi unuturuz,insi ve cinni þeytanlar bizi çeler ve Rabbimize karþý'bigane' olabiliriz. Bizi, Kendisine aþina kýlmak,O'nun rahmetindendir.

Son beyitte Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi,hem açýkladýðý temayý taçlandýrmakta, hem de nefisbir dua ile þiirine son vermektedir:

’Ey tabib-i haz�k-� Hak Hulusi hastayaBir �ifa bah� eyle ki derd senin deva senin’

Burada, Þair, Cenab-ý Hakk'a, bir sýfatýyla ses-lenmektedir: Hazýk, yani hastalýklarý iyileþtirme ko-nusunda son derece baþarýlý, usta hekim, gerçek dok-tor, tabib (Cenab-ý Hak, kalplerin tabibidir) Ey, tümhastalýklarý en güzel þekilde iyileþtiren Tabib olanAllah’ým! Hulusi adýndaki kulun hastadýr. (BuradaEs-Seyyid Osman Hulusi Efendi, tevazuunu dile ge-tirmektedir ayný zamanda. Nefsin hastalýðýný ima et-mektedir) Bu kuluna bir þifa baðýþla, çünkü dert deSendendir, derdin ilacý da Senden gelir. Derdi verende dermaný sunan da ancak Sensin.

Burada baþa dönebiliriz. Yani, Þair, son beytiy-le, kendisini korku ile ümit (havf u reca) arasýnda biryerde konumlandýrarak içten, halis bir dua eder vehakiki sýðýnak olan, gerçek iyileþtiri niteliklerine sa-hip tek varlýk olan Cenab-ý Hakk'ýn Rububiyyet der-gahýnýn kapýsýný çalar, oraya sýðýnarak, O'ndaniyileþme talep eder. Böylece gazelini bir dua ilebitirir.

Kulun, Rabbi karþýsýndaki konumu, korku ileümit arasýndadýr. (Havf u reca) Divanýnda Ýslam maneviyatýnýn temel konu-

larýný, kendi seyr-i süluk öyküsü boyunca yansýtanEs-Seyyid Osman Hulusi Efendi, birinci ciltte yeralan bir gazelinde, bizi ümitle korku arasýna çaðýrýr.Beþ beyitten oluþan gazel, ümitle açýlýr:

'Ümid kapýnda reca tapunda kulluðum sanaEy padiþah-ý hüsn kapýnda kul senin ata senin'

Ýlk beyit, bizi hem ümit ve korku arasýnda birkonuma davet eder hem de birlik ilkesiyle kuþatýr.Þair, ‘ümit ve korku’ arasýnda, Sana kulluk etmekte-yim, ey güzellik Sultaný, kapýndaki kul da senin ba-ðýþ da senin. Kendisine kulluk edilen Yaratan’dýr.Kendisine kulluk ettiði varlýðý Kendisi yaratmýþtýr.Kulluk bilincini, kulluk gücünü ve takatini de O ya-ratmaktadýr. O halde ortada bir ikilik olmamalýdýr.Ýkinci dizenin sonu, bizi birlik anlamýyla karþýlýyor.Ýslam tasavvufunda, asli amaç, çokluðun ortadankalkmasý, mutlak birlik ilkesinin gerçekleþmesidir.Bizi kul olarak yaratan; Kendisine kullukta daim ký-lan ve bunun sonsuz armaðanýný veren Allah'týr. Ku-lun, tüm varlýðýnda Allah'ýn sonsuz birliðini idrak et-mesi zorunludur.

Ýkinci beyitte yine birlik temasý, muhabbet te-masýyla birlikte sürer:

’Sevdim demekle m�mk�n de�il ki sevem seniCan�m me�er ki sen sevesin bendeni hubb-� r�za senin.’

Bu beyitte, iki yönlü bir mesele ele alýnmakta-dýr: Ýlki, aslolanýn insanýn Allah'a sevgisi deðil, Al-lah'ýn insana olan muhabbeti ve hoþnutluðudur. Ýkin-cisi ise, yine birlikle ilgilidir ve ortada bir üçlününbulunmasýdýr: Seven Sevilen Sevgi. Oysa birlik ilke-si, bu çokluða tahammül etmez ve üçlünün ortadan

kalkarak tekrar asliilkeye dönülmesigerekecektir. Nediyor þair? Senisevmek, sevdimdemekle olmuyor.Aslolan Sen'in ku-lunu sevmendir,asýl deðerli olan,asýl dönüþtürücügüce sahip olan buhakikattir, çünkürazýlýk sevgisi Sa-na aittir. Senin razýolman halinde her-kes bana küsse,ehemmiyeti yok.Senin rýzan, benimiçin dünyalar de-ðerindedir. KulunRabbini sevmesi,O'nun sevilmeye deðer tek Varlýk olmasýndandýr.Kul, Efendisinin hoþnutluðunu gözetir, bu yüzdenO'na kulluðunu sürekli hale getirir. Gözü, hep O'nuneþiðindedir. Rýza yolundadýr.

Üçüncü beyitte ayný tema, bu kez dua boyutuy-la dile gelir:

’Senden ne isteyem asitan�na durup ne dua edem�stemek bilmeyen geda senin istenecek dua senin.’

Þair, yine birlik hakikatinin bir baþka boyutun-dan söz ediyor bize. Senin ihsan ve baðýþ kapýnda,Senin külli Rububiyyet dergahýnýn kapýsýnda durupnasýl yakarayým, nasýl isteyeyim, dua edeyim?Çünkü ben, dilemekten bile acizim, istemeyi bilebilmiyorum. Dua ettiren de, yakarmayý öðreten de,duanýn gerçeðini yaratan da, dua edildiðinde cevap

Edebiyat

Ümit ile Korku Arasýnda

Sadýk YALSIZUÇANLAR

Fotoðraf: Muhammed Gülseren

Page 11: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Hüdâî'nin de bu-lunduðu âlimlereþeyhlere anlatýr.Onlar da bu rüya-yý, emanetin gel-diði yere gönder-ilmesi gerektiðiþeklinde yorum-larlar. Bunun üze-rine Nakþ-ý Ka-dem-i Þerif, Mý-sýr'a gönderilir.Sultan Ahmedçok üzülür. Üzün-tüsünü hafiflet-mek için hilâfet

sarýðýna bir sorguç yaptýrýr. Sorgucun üzerine deNakþ-ý Kadem resmedilir.

Bahtî, dünya sultaný olmakla iftihar etmeyen,Allah katýnda daima "kul" olduðunu hatýrlayan birpadiþah edâsýyla birçok münâcat; Peygambere üm-met olmanýn verdiði huzurla da üç tane na't yaz-mýþtýr.

Olubdur a�kun ile p�r dil � c�n Beni k�l �lem-i ma’n�de sult�n

beytiyle Allah'tan "mânâlar âlemi"nde sultan olmayýdiler.

Samimî bir Müslüman olan Bahtî, her hâlükâr-da Ýslâmî unsurlara deðer veren bir insandýr. Öyle kiHz. Muhammed'in doðum ayý olan Rebîü'l-evvel ilebahar ayý arasýnda bir münâsebet kurar:

Bahar oldukda diller a��lup bulsa n’ola k�m�Reb�’ oldu Hab�b-i Ekrem’�n mevl�di eyy�m�Çünkü Hz. Muhammed'in dünyaya geliþi ile

insanlýk âleminde bir "diriliþ" gerçekleþmiþtir; týpkýtabiatýn baharda diriliþi gibi… Bahar ki, gelmesiylegönüllerin açýldýðý, insanlarýn ve tabiatýn coþkuylasarhoþ olduklarý mevsimdir.

Bahtî Osmanlý padiþahlarý arasýnda kendi ken-dini yetiþtirmiþ ender sultanlardandýr. Genel olarakþiirlerinde klâsik edebiyat kültürünün izlerini bul-mak mümkündür. Genç yaþýnda vefat etmesine rað-men bir dîvân oluþturacak kadar geniþ bir þiir kültü-rüne de sahiptir.

Aþaðýdaki na't de onundur:Y� Resßlallah kamer alnun y�z�nd�r �fit�bKim g�re �ekl-i cem�l�n ola ol �l-i cenab

Lßtf ed�p dedi Hud� ��n "Rahmete’n-li’l-�lem�n"1

Na’t-i p�k�nle dolu n�zil olupdur d�rt kit�b

Ol Resßl�n medhi i�re tßt�-i gßy� olupS�kker-i vasf�yla y� Rab kalb�me ver feth-i b�b

�mmet �zre s�ye salaldan ber� ol ��h-� d�nS�yesinde geldi rahmet gitdi �hir �st�r�b

˙�n hay�l-i vaslun ile e�lenir bu Ahmed�Oldu b�-hu� fikr-i vaslunla ana sa�un g�l-�b

Dipnotlar1- "Vemâ erselnâke illâ rahmete'n-li'l-âlemîn" Enbiyâ Sûresi,107. âyet:"(Resûlüm) Biz, seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik."

Sultan l. Ahmed, III. Mehmed'in oðlu-dur. III. Mehmed padiþah olmasýnaraðmen oðullarýný kendisine rakip

olarak gören bir mizaca sahipti. Dolayý-sýyla çocuklarý için bu, olumsuz birtavýr olmuþtur. Çocuklarýna iyi bireðitim de verdirmemiþtir. Hele Ah-med'e sadece okuma yazma öðre-tilmiþ; diðer Osmanlý þehzadeleri gibiderin bilgilerle donatýlmamýþtýr. Ýki aðabeyinin öl-dürülmesi kendisine sultanlýk yolunu açmýþtýr. 1603yýlýndan genç yaþta öldüðü 1617 yýlýna kadar salta-natta kalmýþtýr.

"Bahtî" ve "Ahmedî" mahlaslarýyla þiirler yazanl. Ahmed'in, dînî vecibelerini aksatmayan bir padi-þah olduðunu târihî kaynaklardan öðreniyoruz. Bah-tî'nin Allah ve Peygamber aþklarýný dile getiren þiir-leri ile dikkat çeken dindâr bir Müslüman kimliðivardýr. Onun en meþhur þiirlerinden birisi yukarýyaaldýðýmýz kýt'asýdýr. Sultan Ahmed, Hz. Muham-med'in ayak izini sorgucuna resmettirmiþ ortasýna dabu kýt'ayý yazdýrmýþtýr.

Þiirin nesir diliyle ifadesi þöyle: "Resullerin þâ-hý olan Hz. Muhammed'in ayak izi resmini, tacým gi-bi, baþýmda taþýsam bunda þaþýlacak bir durum yok-tur; çünkü peygamberlik bahçesinin gülü, o ayak(izi) sahibidir."

Bilindiði gibi, "gül" Peygamberimizin sem-bolüdür. Son mýsrada þair, "Güle benzeyen Pey-gamberimiz" demiyor; direk benzetilen unsur duru-mundaki "gül" ifadesini kullanýyor.

"Baþ" ve "ayak" kelimeleri bir tezat oluþturuyor.

Baþ, yüksekli-ðin, yüceliðin, sultan-lýðýn; ayak ise hakirliðin,fakirliðin, âcizliðin nihayetköleliðin sembolüdür. Köleninbaþý, mânen sultanýn ayaklarý altýndadýr. Þair, Pey-gamber karþýsýnda kendisini bir köle addediyor.

Þiirdeki duygularla Evliya Çelebi'nin anlattýk-larýný birleþtirirsek, þiirin ilham kaynaðý hakkýnda birbað kurabiliriz. Evliyâ Çelebi'ye göre Sultan Ahmed-þu anda Mukaddes Emanetler'de muhafaza edilen-Peygamberimizin "Nakþ-ý Kademi" (ayak izi)ni Mý-sýr'da bulunan Kayýtbay Türbesinden aldýrýp Ýstan-bul'a getirtir. Onu önce Eyüp Camii'ne, inþaatý ta-mamlanýnca da kendi adýna yaptýrdýðý Sultan AhmedCamii'ne koydurtur. Bu iþlem tamamlanýr ki bir rüyagörür. Bütün padiþahlarýn toplandýðý bir divanda Hz.Muhammed kadý makamýndadýr. Kayýtbay, "Nakþ-ýKadem"in kendi türbesinden alýnýp Ýstanbul'a getir-ilmesinden dâvâcý olur. Taraflarý dinleyen Peygam-ber Efendimiz, Kayýtbay'ý haklý görerek bu emanetinyerine teslimi kararýna varýr. Sultan Ahmed gördüðübu rüyayý ertesi gün aralarýnda Aziz Mahmud

EdebiyatVedat Ali TOK

Bir Gül Ýstifi

Sultan Birinci Ahmed

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200420 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 21

N'ola tâcým gibi baþýmda götürsem dâimKadem-i pâkini ol Hazret-i Þâh-i RusûlünGül-i gülzâr-ý nübüvvet o kadem sahibidirBahtîyâ durma yüzün sür kademine o gülün

I. Sultan Ahmed Han (1590-1617)

Page 12: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200422 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 23

Ruhkelimesinin birçok anlamý vardýr.Büyük Lügata göre ruh: "1) Can,nefes, canlýlýk 2) Öz, hülâsa, en

mühim nokta 3) His 4) Kur'an 5) Ýsa (a.s.) 6) Ceb-rail (a.s.) 7) Korkmak" anlamlarýna gelecek kadarzengin bir karþýlýða sahiptir. Türk Dil Kurumu'nunTürkçe Sözlüðünde ise "1) Dinlerin ve ruhçu felse-fenin insanda vücuttan ayrý bir varlýk olarak kabulettiði canlandýrýcý ve etkin ilke. 2) Canlýlýk, duygu.3) En önemli nokta, öz. 4) Esans." gibi manalarýkarþýlamaktadýr.

Psikoloji ve psikiyatri kelimelerinin baþýndayer alan psi (psyche), yine ruh manasýna gelmek-tedir. Ayrýca günlük hayatta sýk kullandýðýmýz ruhisýkýntý, ruhen anlaþmak, ruhi yön, ruh hastalýðý gibitabirlerde de ruh kelimesi geçmektedir. Bir de din-lerin söz ettiði ruh vardýr. Ýnsan, ceset ve ruhtanteþekkül eder. Bedeni hareket ettiren ruhtur.Ölüm halinde, ruh cesedi terk eder.

Gerek kullanýldýklarý yerler, gerekse manalarýapayrý olan birden çok mefhuma ayný ismi kullan-mak zihinleri karýþtýrmaktadýr. Çoðu kimse bunlarýayný þey sanmakta, bu yüzden birçok fahiþ hata-

lara düþülmektedir.Psikolojinin konusu nedir?Psikoloji, psi (psyche)= ruh ve loji (logos)=

bilim kelimelerinden meydana gelmiþtir ve ruhbi-lim demektir. "Psikolojinin gayesi, insan zihnini vedavranýþlarýný anlamaktýr. Zihni hadiseler ve dav-ranýþlar sinir sisteminin bir fonksiyonudur (faa-liyeti)"1

Bu tariften anlaþýlacaðý gibi psikoloji, insandavranýþlarýný incelemektedir. Ýslâmi anlamdakiruhla ilgisi yoktur. Bu mevzuyu, Prof. Dr. Sabri Öz-baydar þöyle açýklanýlmaktadýr2:

"Psikolojinin konusu insandýr; insanýn gözle-nebilen faaliyetleri yani davranýþlarýdýr. Görünme-yen bir öz olarak tasavvur edilen ruhun varlýðý,yokluðu veya insan öldükten sonra yaþayýp yaþa-madýðý gibi problemler psikoloji biliminin dýþýndakalýr."

Lütfî Öztabað ise3: "Bugünkü psikoloji, ruhudeðil organizma tepkilerini inceler ve ruhsal olay-lar deðiminden de olsa olsa bunu anlar."

Prof. Dr. Feriha Baymur da bu karýþýklýktanþikâyetçidir.4

"Ancak ruh kelimesinin tabiatüstü mistik birvarlýk anlamýnda kullanýlmasý bakýmýndan birçokpsikolog, ruh bilgisi teriminin, bugünkü psikolo-jinin konusunu iyi anlatmadýðý kanaatýndadýrlar."

Görüldüðü gibi iki deðiþik mefhum ayný keli-meyle karþýlandýðýndan kargaþa çýkmaktadýr. Buyüzden, son zamanlarda psikolojiye "davranýþ bili-mi" denilmesi boþa deðildir. Yani ruh bir yandanbeynin üstündeki idare edici, hükmedici kuvveti,diðer yandan beynin fonksiyonlarýný karþýlamak-tadýr. Bu konuyu Prof. Dr. Ayhan Songar gayet gü-zel izah etmektedir5:

"Ýþte bizim anladýðýmýz "ruh telâkkisi" burada,bir týp dalý olarak incelenen "psikiyatri" den ve "psi-koloji" den ayrýlmaktadýr. Bugün psikolojinin nor-mal hâlini, psikiyatrinin de hastalýklarýný tetkik e-ttiði "ruh", beynin, sinir sisteminin bir fonksiyonun-dan baþka bir þey deðildir. Müsbet ilim, kendi me-todlarý ve hudutlarý ile birlikte orada durur. Beyninüstünde ise, onu idare eden ve gerek Milet'li Le-ucippus'un söylediði gibi, ruhî faaliyetlerimizin se-bebi olan, gerekse Pavlov'un dediði gibi, "beyninkendiliðinden harekete geçmesini kabule mâni

teþkil eden" bir "idare edici" "hükmedici" kuvvetvardýr. Beyin onun âleti, psikiyatri ve psikolojininetüd ettiði "ruhi faaliyetler" ise onun fonksiyonu-dur. Bütün karýþýklýklar her ikisi için de "ruh" diyetek bir isim kullanmaktan doðuyor. Beynin birfonksiyonu olan "ruh" yerine meselâ "akýl" "zihin"veya, A, B, diye herhangi bir isim bulsak, meselekökünden hallolur. Ruh'un âleti beyindir ve buâletin bozukluklarý ile akýl hastalýklarý meydanagelir. Elbette ki âlet iþler, el öðünür ve ruh bedenebaðlý kaldýkça onun bütün gösterileri de beyninmükemmelliði ile sýnýrlýdýr.

Akýl veya ruhi fonksiyonlar, onun gerisindebeyin, onun üstünde muharrik kuvvet olan Ruh...Bu zinciri buradan öteye inanýþlarýmýz ve idra-kimiz götürür. Belki de vahdet-i vücutçularýn de-dikleri gibi, Lâ mevcûde Ýllallah!..."

KAYNAKLAR1- Psikolojinin Temel Mefhumlarý. Prof. Dr. Yýlmaz Özakpýnar. Ýstan-bul, 1970.2- Psikoloji Ders Kitabý. Prof. Dr. Sabri Özbaydar. Altýn Yayýnlarý.3- Yeni Psikoloji. Lütfi Öztabað. Ýnkýlap ve Aka Kitabevi.4- Genel Psikoloji. Prof. Dr. Feriha Baymur. Ýnkýlap ve Aka K.5- Çeþitleme. Prof. Dr. Ayhan Songar. Kubbealtý Neþriyatý, 1981.

PsikolojiDoç.Dr. Sefa SAYGILI

Ruh Nedir?- Allah'tan korkan kimse, nefsinin her iste-diðini yapmaz. (Hz. Ömer r.a.)

- Kiþi arkadaþý ile ölçülür. (Hz. Ali r.a.)

- Azim ve sebat, insanlarýn en büyükyardýmcýsýdýr. (Hz. Ali r.a.)

- Dilinizi daima iyi kullanýnýz. O, sizisaadete götürdüðü gibi, felakete degötürebilir. (Hz. Ali r.a.)

- En büyük iyilik, arkadaþýna ikramdabulunmaktýr. (Abdullah bin Abbas r.a.)

- Her binanýn bir temeli var. Ýslambinasýnýn temeli de güzel ahlaktýr.(Abdullah bin Abbas)

- Ne söyleyeceðini düþünerek konuþankimse, insanlarýn en akýllýsýdýr. (Ýbn-i Abbas r.a.)

- Önce ilim tahsiledin. Sonrahelâlinden parakazanýn, sonraevlenin. (HacýBayram-ý Veli)

- Cahil topluluktan sakýnýn. Onlarlamünakaþadan kaçýnýn. (Hacý Bayram-ýVeli)

- Aile arasýndaki adaba çok dikkat edin. (Hacý Bayram-ý Veli)

- Ýki þey akýl hafifliðini gösterir: Söyleyecekyerde susmak, susacak yerde söylemek.(Sadî)

- Cömertlik, saadet anahtarýdýr. (Nasýr-ýHüsrev)- Ýnsan dünyayý zapt eder, ama aðzýný zaptedemez. (Mevlana)

Güzel Sözler’den Bir Demet

Page 13: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200424 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 25

Dayan��man�n �nemiÝnsanlar arasýndaki dayanýþmaya, yardýmlaþ-

maya ve iyi iliþkilerin geliþmesine ve toplum huzû-runun saðlanmasýna iliþkin olarak da birçok öðüdübulunmaktadýr. Bunlardan bazýlarýný da þu þekildeaktarabiliriz:

Mahmut Kemâl Efendi'ye yazdýðý mektuptan:"Ki�inin h�sn-i nesebi, h�sn-i edebidir. D�im�

b�y�klere kar�� h�rmet ve k���klere �efkat et. T� kih�rmet ve �efkat gibi iki haslet-i cem�leye s�hip ol-mu� olas�n. Has�s olma kim, hased rßh-� ins�niyyeyidereke-i esfel-i s�fil�ne ula�t�ran bir ves�ittir.

C�mert ol, ��nk� c�mertlik bir civ�n-mertlik�i�r�d�r. Onun v�s�tas�yla a’l�-y� �lliyy�ne irtik� et-me�e yol bulas�n. Sah�, All�h’�n sevdi�i; m�msik iseHakk’�n d��man�d�r..." (Mektßb�t, s.3.)

H�sn-i Zan Sahibi OlmakÝnsanlarýn birbirlerine karþý dâimâ hüsn-i zan

beslemeleri gerektiðini manzum olarak yazdýðý birmektubunda þöyle ifade ediyor:

"Hakk�n�zda dilenen lutf u keremSize zan h�s�l edip vermi� elem

S�ylemi�sin bir iki s�z k�zarakBe�eriyyet yan�l�p yak�larak....Size l�z�m iken ey nßr-� basarSß-i zan olsa dahi h�sn-i nazar

H�sn-i zan ���k-� Yezd�n eylerEhlini k�mil ins�n eyler

H�sn-i zan �rif-i bi’ll�h eylerH�s edip v�s�l-� derg�h eyler

H�sn-i zanneyleyen erb�b-� vef�Oldular c�mlesi makbßl-i Hud�

H�sn-i zan adama ho� hulk u edebAdama l�z�m edeptendir heb

Sana tavsiyem odur kim d�imSß-i zan �st�ne olma k�im"

(Mektßb�t, s. 42.)

�nsanlar�n Birbirine Kar�� Nez�ketliOlmalar�

Müslüman din kardeþlerine ve bütün insanlarakarþý dâima nazik olmalý, onlarý incitmemeye çalýþ-malýdýr. Merhûm Hulûsî Efendi'nin öðütlerinden biride bu yöndedir:

"Sak�n nefsine uyup bir c�n incitmeyesinH�sn � edebi koyup bir c�n incitmeyesin

El ile d��seler de dil ile s��seler deBin kez incitseler de bir c�n incitmeyesin

Hepsi karde�lerindir yolda yolda�lar�nd�rH�lde h�lda�lar�nd�r bir c�n incitmeyesin

Beyhßde c�n�n s�k�p ins�nl���ndan ��k�pDil Ka’be’sini y�k�p bir c�n incitmeyesin"

(D�v�n I, s. 176.)

"M�sl�manlar�n mu��eretlerinde sam�miyyet,tev�zu’, s�delik, teell�f�nden �z�delik, kar��l�kl� mu-�venet, h�rmet, muhabbet, hay�r-h�hl�k bir as�lettir.M�sl�manl�kta halk ile mu��eretin safhalar�, merte-beleri vard�r. Bir k�sm� �unlard�r:

Herkese kar�� tatl� dilli, g�ler y�zl�, a��k kalpliolmak. Bir M�sl�man d�im� be�� bulunur. Hi�birkimseyi d�k�l� (y�z� azg�n) bir �ehreyle kar��lamaz.

.....Darg�nl��a hemen nih�yet vermek gerekir.

M�sl�manlar aras�nda bir darg�nl�k y�z g�stersehemen bar���l�r. Birbirini �� g�nden ziy�de terk

etmezler. M�sl�manlar�n g�n�llerinde d��manl�k,kin duygular� ya�ayamaz... Isl�h-� beyne gayret l�-z�md�r. Bir M�sl�man iki dinda� aras�nda her nas�l-sa bir darg�nl�k y�z g�stermi� oldu�unu g�r�nce,aralar�n� bulma�a o m�n�fereti giderme�e ��re ara-maya �al���r.

.....N�s�n kusurlar�n� ara�t�rmamak, if�� etmemek,

bilakis �rtme�e �al��mak, M�sl�manlar kimseninay�plar�n� tecess�s etmezler, kimsenin �ahs�na aitkusurunu meydana ��kar�p te�h�re �al��maz. Bununhil�f�na hareket d�nen memnߒdur.

Dostlar� arkalar�ndan m�d�faa, bir M�sl�m�nl�zßm g�r�ld�k�e g�yaplar�nda m�d�faa eder, on-lar�n haklar�nda yanl�� fikirleri tash�he �al���r."(Hutbeler, s. 31, 32.)

Toplum Bar���, Birlik ve Ber�berlikToplumda barýþý, birlik ve berâberliði gözet-

mek, kardeþlik duygularýný dâimâ ayakta tutmak ge-rekir:

"Ey cem�at-i M�slim�n! Sak�n hi�bir ferde kar-�� husßmet beslemeyin. Nerede bir gerginlik g�r�r vehissederseniz onu kald�rmak ve onlar� bar��t�rmak��relerini ara�t�r�n�z. Yalan haram oldu�u halde arabulmak i�in yalan s�ylemek de c�izdir. ˙�nk�darg�nl�k m�sl�manl���n ruhu olan vahdete vekarde�li�e ayk�r�d�r." (Hutbeler, s. 162.)

Seçeceðimiz ve yakýnýnda bulunacaðýmýz çev-

reyle ilgili tavsiyeleri þöyledir:"Ey M�sl�manlar! Bilmi� olunuz ki, d���n-

celerimizin, i�lerimizin, duygular�m�z�n, bulundu�u-muz muh�tin, birlikte ya�ad���m�z insanlar�n ahl�k�-m�z �zerinde m�him tesiri vard�r. Ahl�k�n fen�la�-mas�nda veya iyile�mesinde en m�him �mil, amelbunlard�r. Dikkat buyurunuz ki, g�zel i�lerde al��t�-��m�z, iyi insanlar aras�nda d���p kalkt���m�z za-man d���ncemiz, duygular�m�z, kalbimiz d�im� g�-zel, temiz ve do�ru olur. Fakat k�t� i�lerle me�gßlolur, fen� insanlarla d���p kalkar, k�t� yerlerde ya-�arsak fikrimiz fen�la��r, duygular�m�z ve kalbimizbozulur ve k�t�l��e gideriz. ˙�nk� ahlak ge�ici ves�r�dir. �nsan g�re g�re, i�inde buluna buluna fen�-l��a al���r, gittik�e onun fen�l���n� g�rmez olur. Z�r�i�lerin duyguya d���nceye tesiri vard�r. �yle ise eycem�at-i M�slim�n! ��lerimize, konu�tu�umuz insan-lara, i�inde ya�ad���m�z muh�te iyi dikkat etmemiz�c�b eder. Ahlak�n�z� bozmamak i�in dost edinece�i-niz kimseleri iyi tedk�k ediniz, ahl�k�ndan em�n ol-mad���n�z kimselerle d���p kalkmay�n�z. Fen�muh�tlerde bulunmay�n�z. G�zel ahl�kl�, temiz kalpliinsanlarla d���p kalkanlar, onlar�n g�zel huylar�n-dan mutlak al�rlar. �yle adamlarla g�r��t�k�e ilme,faz�lete sevgi ve arzular� artar. Bilmediklerini ��re-nirler, hi� olmazsa fen�l�ktan uzak kal�rlar ve kendiiyi huylar�n� muhafaza ederler. Halbuki fen� adam-larla k�t� muh�tler b�yle de�ildir. Bunlar kendile-

GEÇEN SAYIDAN DEVAM

AraþtýrmaProf. Dr. Ali YILMAZ

Hulûsi Efendi’nin Dilinden Öðütler

�Sak�n hi�bir ferde kar�� husßmet beslemeyin. Nerede birgerginlik g�r�r ve hissederseniz onu kald�rmak ve onlar�bar��t�rmak ��relerini ara�t�r�n�z. Yalan haram oldu�u

halde ara bulmak i�in yalan s�ylemek de c�izdir. ˙�nk�darg�nl�k m�sl�manl���n ruhu olan vahdete ve karde�li�e

ayk�r�d�r.�

Page 14: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

rine yakla�anlar� t�pk� kendileri gibi yapmak ve ken-dilerine benzetmek isterler. "Adam ne olacak?" diyediye insan� ba�tan ��kar�rlar, insan�n ahl�k�n� bozar-lar, efk�r�n� karmakar���k ederler, zihnini buland�-r�rlar. Hi�bir �ey s�ylemeseler bile, yine onlarla otu-rup kalkt�k�a onlar�n i’tiy�dlar�n� al�r; kendisininhi� haberi yok iken onlar�n k�t� ahlak�, k�t� i�leri,k�t� d���nceleri kendisine de sir�yet eder. Uzun s�-re onlar� g�re g�re art�k nazar�nda fen�l���n ehem-miyyeti kalmaz. Ba�kalar�n�n d�im� b�y�k g�nahyapt�klar�n� g�rd�k�e kendi yapt��� g�nahlara hi�nazar�yla bakma�a ba�lar. Derken gittik�e b�y�kg�nahlar�n da h�km� kalmaz, b�ylelikle evvelce �ir-kin ve ay�p g�rd��� �eyleri sonra sonra kendisi deyapma�a ba�lar." (Hutbeler, s.33, 34.)

Di�er �nsanlara, Olaylara ve Varl�klaraBak���m�z

Müslümanýn diðer insanlara, dünyaya ve dün-yadaki diðer varlýklara bakýþýný, onlara karþý nasýldavranmasý gerektiðini ifâde eden, bir hayat felsefe-si sunan en güzel öðütler þu þiirde yer almaktadýr:

"´lemi sen kendinin k�lesi kulu sanma Sen Hak i�in �lemin k�lesi ol kulu ol

Nefsin hev�s� ile ma�rßr olup aldanmaY�z�ne bass�n kadem her aya��n yolu ol

Garazs�z hem ivazs�z hizmet et her canl�yaKimsesizin d��k�n�n aya�� ol eli ol

All�h i�in herkese h�rmet et de sev sevilHer g�ze diken olma s�nb�l� ol g�l� ol

�ncitme sen kimseyi kimseye incinme hemG�ler y�zl� tatl� dil her a��z�n bal� ol

Nefsine yan ��k�p da Ka’be’yi y�ksan dahi �ncitme g�n�l y�kma ger uslu ger deli ol

G�ne� gibi �efkatli yer gibi tev�zu’luSu gibi seh�vetli merhametle dolu ol

G�k�ek gerek derv��in san� yoksula baya Su�lular�n su�undan ge�ip ho� g�r�l� ol

Varl���ndan bo�al kim yoklu�a eri�esinS�z�n� s�yle ger�ek Hulßs�’nin dili ol"

(D�v�n I, s. 194.)

�nsanlar Aras�nda Ay�r�m YapmamakÝnsanlarýn halleri ne olursa olsun onlarý ayýpla-

mamayý öðütler:

"M�rdeg�n� hem fak�r�n� taayy�b etme kimKulunun maksßdunu irs�l eden Mevl�’s� var"

(D�v�n I, s. 95.)

"Hor hak�r bakma g�n�h-k�r �demo�luna be�imAfv olur elbette bir g�n Tanr�’n�n gufr�n� var"

(D�v�n I, s. 96.)

Sorumluluk DuygusuÝnsanýn sorumluluk duygusu içinde olmasý ge-

rektiðini "Hepiniz �obans�n�z ve hepiniz g�tt���n�z-den sorumlusunuz." (Buhârî, Sahîh, Kitâbü'l-cumua,11; Müslim, Sahîh, Ýmâre, 20.) hadîsine telmihdebulunarak þöyle dile getirir:

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200426 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 27

"Hepiniz g�tt���n�zden olacaks�n�z mes’ßl Sen de r��sin o�ul eyle bu ahk�m� kabßl"

(Mektßb�t, s. 143.)

D��k�nlerin Elinden TutmakDüþkünlerin elinden tutmayý, fakir fukarâya yar-

dým etmeyi tavsiye etmektedir:

"Tut elin �ft�denin h�line rahm eyley�pSensin o k�n-� kerem menba’-� lutf u at�"

(D�v�n I, s. 15.)

"Karde�lerim!... Birka� g�n sonra hulßl edecekolan bayram g�n�ne ��kacak bir sevin� hissi ta��yan,fakat o g�ne l�y�k elbiseye, bayram g�n�n�n ihtiy�c�nasarfa l�z�m gelen bir har�l��a m�lik olmayan mahzßng�n�ll� kimseleri sevindirmeye �al��al�m. Onda t�rl�t�rl� ihtiya�lara ma’rßz kal�p da hay�l-i cibill�si sebe-biyle h�lini kimseye if�de edemeyen fak�r M�sl�mankarde�lerimizi d���nerek as�l onlar�n mu�venetine ko-�al�m." (Hutbeler, s. 248)

R��vetten Ka��nmakToplumlarý kemiren en kötü þeylerden biri de rüþ-

vet alýp vermektir. Rüþvet alýp vermekten kaçýnmak hu-susundaki öðütlere bakýyoruz:

"Ey cem�at! R��vet demek hakl�y� haks�z, haks�z�hakl� ��karmak i�in verilen bir �ey demektir. Bu maksat-la bir �ey vermek de, almak da, bunlar�n aras�nda v�s�-ta olmak da har�md�r, b�y�k bir g�nahd�r, az�m bir ci-n�yettir. Evet bile bile hakl�y� haks�z yapmak, haks�z�hakl� ��karmak b�y�k bir cin�yettir. Cin�yeti irtik�bedebilmek i�in �ok hissiz, son derece vicd�ns�z olmak l�-z�md�r. Bunu yapanlar ��phe yok ki, haktan ve vaz�fehissinden, insanl�k duygular�ndan uzak kimselerdir. Buy�ksek duygulardan uzakla�mam�� olan bir adamm�mk�n de�il bu g�nah� y�klenemez. Bunun i�indir ki,Paygamberimiz (s.a.s.) Efendimiz bunlara lanet etmi�tir,bunlar�n rahmet-i il�hiyyeden uzak olduklar�n�s�ylemi�tir.

......M�sl�man karde�! Hakk�n� bil, hakk�na r�z� ol,

haks�zl�ktan sak�n, vaz�fene iyi sar�l. Vaz�feni kirletme,k�t� i�lere ve haks�zl��a v�s�ta olma. �unu da muhakkakbil ki, bir hesap g�n� vard�r. O g�n herkes yapt���ndanhesap verecek, herkes etti�ini bulacakt�r. Mazlumlarz�limlerin yakas�na sar�l�p haklar�n� isteyecek. Herkese,"Nereden kazand��� ve nereye sarf etti�i" sorulacak. Og�n ne m�lk ne paran�n, hatt� ne anan�n ne baban�n nede evl�d�n f�idesi vard�r. O g�n insan� kurtaracak �eytemiz kalp ve do�ruluktur." (Hutbeler, s. 159, 160.)

"Hor hakîr bakma günâh-kâr âdemoðluna beðimAfv olur elbette bir gün Tanrý'nýn gufrâný var"

Göklerin Bittiði Yerden

Karanlýktan ip eðerdim, dokudum Bayrak yaptým, yosun tuttu ellerim. Seherleri kubbe kubbe okudum Gün çaðýrdým, kor eritti dillerim.

Kan damladý soframdaki tuzuma Eller, ekmekleri bölüþemedi Gözyaþýný, üç öðün soframda katýk Bahtým, sevinçlerle kesiþemedi

Göklerin bittiði yerden bir kapý! Bir kapý zamanýn donduðu yerden... Bir buzdan sancaðýn Zafer Günü'nde Güneþin baðrýna koþtuðu yerden!

Iþýktan þarkýlar, yeþilden rüya Zamaný, sahraya kanayan yara Sancaklarý rüzgârlarla yýkayan Sevinçten, neþ'eden, hazdan bir dünya!

Elmas çekmecede bir kanlý yürek Damla damla gökkuþaðý kanýyor.. Mermer þarkýlarýn düðün günündeTuðlar, yýldýzlara nisbet yanýyor!

Yanýyor, korlarýn donduðu mevsim Nur damlýyor kýlýçlarýn ucundan! Kanat takmýþ kýþlalara, Ezanlar Rüzgar bekler olmuþ, Zafer Burcu'ndan!.

Ahmet Tevfik OZAN

Page 15: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 29Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200428

TarihResul KESENCELÝ

Tasavvuf tarihinin mimarlarý incelendiðindemutasavvýflarýn tesir alanlarýnýn eþit olmadýðýgörülür. Mutasavvýflarýn tesir sahalarýný anla-

yabilmek için onlarýn yetiþtirmiþ olduðu talebelerive bu talebelerin faaliyet sahalarýný incelemek ge-reklidir. Ýþte Somuncu Baba Hazretleri bu noktadaçok önemli ve dikkat çekici bir özelliðe sahiptir.Onun yetiþtirmiþ olduðu ve ondan feyz alan mu-tasavvýflar incelendiðinde XIV. yüzyýldan günü-müze kadar pek çok sahada (ilmî, edebî, kültürel,idare, yönetim, sosyal hayat vb.) etken olduklarýsöylenebilir. Öyle ki eser, fikir ve yetiþtirdiði tale-

beleriyle dünyanýn geliþip büyümesinde önemlikatkýlarý vardýr.

Somuncu Baba Hazretleri için Seyyid Ab-dulbaki Efendi eserinde "Sahib-i zaman ve kutb-udaire-i imkân, ilmi zahirde efdal. Kutb-u zaman vehalife-i hakikat, Habib-i Rahman."1 tabirlerini kul-lanmaktadýr. Bu tabirler kendisinin etki sahasýnýngeniþliðini ve önemini bizlere anlatmaya yeterlidir.Öyle ki devrinin en büyük düþünür ve mutasavvýfýolduðunu bizlere kanýtlamaktadýr. Hatta tüm Ana-dolu ve Rumeli'deki etki sahasý o kadar geniþtir kieski eserdeki ifade aynen þu þekildedir: "Nazar-ý

himmetleriyle Devlet-i Âli Osman günden günebüyüdü ve kuvvetlendi."2 Bu ise Somuncu BabaHazretlerinin ve onun yolundan gidenlerin, Os-manlý saltanatý süresince, beþyüz yýlý aþkýn etk-isinin devam ettiði, ve bu etkinin de halen devametmekte olduðunun bir kanýtýdýr. Bizler bu etkisahasýnýn geniþliðini Somuncu Baba Hazretlerin-den sonra devam eden halifeleri, talebeleri ve ne-seb-i âliyesinden çok net görebilir ve izleyebiliriz.Öyle ki Somuncu Baba Hazretlerinin halifeleri, ta-kipçileri ve talebelerini tek tek inceleyecek olursakciltler dolusu kitap yapar. Belki de buna araþtýrma-cýlarýn ömrü vefa etmez. Bunun için SomuncuBaba Hazretlerinin uzantýlarýndan iki önemli simaolan Akþemseddin (Akþeyh) Hazretleri ile AzizMahmud Hüdayi Hazretlerini ve günümüzdekiDarende'de bulunan neseb-i âliyesi ve torunlarýnýinceleyeceðiz. Böylece Somuncu Baba Hazretleri-nin uzantýlarýnýn etki sahasýný ve bu sahanýn ge-niþliðini yakýndan müþahede ederken, bu etki vegeniþliðin halen devam ettiðinin de farkýna varabi-liriz. Böylece kendi kültürümüzün temel taþlarýnýanlayabiliriz.

1) Akþeyh (Akþemseddin) Hazretleri veHacý Bayram Veli Hazretlerine Ýntisabý

XV. yüzyýlýn ve Fatih Sultan Mehmet devrininönde gelen ilim - irfan sahiplerinden, mutasavvýfve velilerindendir. 1390 yýlýnda Þam'da dünyayagelmiþtir. Asýl adý Mehmet veya Mehmet Þemsed-din'dir. Kendisi Akþeyh veya Akþemseddin olaraktanýnýr. Babasý Kurtboðan lakabýyla tanýnan meþ-hur Þerafüddin Hamza'dýr. Soyu ise Hz. Ebubekir'edayanýr. Kendisi Abbasiler devrinde yaþayan bü-yük mutasavvýf Þeyh Þýhabeddin Sühreverdi'ninahfadýndandýr.3 Buraya kadar olan soy þeceresiniþu þekilde sýralayabiliriz; Þeyh Mehmet (Akþeyh) -Hamza - Hacý Ali bin Muhammed - MuhammedHediye - Musa - Þeyh Muhammed - Ebu HafsÖmer (Þeyh Þýhabeddin Suhreverdi diye meþhur-dur.)4 Mehmed Þemseddin henüz yedi yaþýnday-ken ailesi Anadolu'ya göç etmiþ. Amasya'nýn Kavaknahiyesine yerleþmiþlerdir.5 Ýlk tahsilini babasýndanokumuþtur. Ýlk zamanlarda zahiri ilimlerin tah-siliyle meþgul olmuþ ve Osmancýk'ta müderrislikgörevinde bulunmuþtur.6

II. Bayezid döneminde kazaskerlik yapan vedevrin önemli ulemasýndan olan Ýmam Ali þunlarýnakletmiþtir: "Benim babam Hacý Bayram-ý Ve-li'nin müridi idi. Devamlý Akþemseddin ile buluþursohbet ederlerdi. Akþemseddin'in tasavvufa meyli-ni anlamýþ kendisini Hacý Bayram-ý Veli'ye gönder-

miþtir. Fakat Hacý Bayram-ý Veli'nin melami tavýr-larý kendisinin ona yönelmesini engellemiþtir. Busýrada Þeyh Zeynüddin Hafi'nin þöhreti ülkeninher tarafýna yayýlmýþtý. Akþemseddin Hazretleri demedreseyi terk edip tasavvufa intisap için Ara-bistan'a doðru yola çýktý. Amacý Þeyh ZeynüddinHafi'ye intisap etmekti. Fakat Halep'e vardýðýndabir rüya gördü. Rüyasýnda kendi boynunda bir zin-cir vardý. Zincirin bir ucu Ankara'da bulunan HacýBayram-ý Veli'nin elinde idi. Tekrar Osmancýk’ageri döndüler. Hemen arkadaþýný bulup hizmetegittiler. O sýrada Hacý Bayram-ý Veli'nin Burçakimecesi vardý. Akþemseddin ve arkadaþý bununüzerine geldiler. Bu iki arkadaþ Hacý Bayram-ý Ve-li'nin hizmetine koþuyor fakat o asla iltifat etmiyor-du. Nihayet yemek vakti oldu. Tekneler içerisindeyoðurt ve buðday aþý getirdiler, her yere bölükbölük daðýttýlar. Köylünün köpeklerine de bir mik-tar aþ döktüler. Hacý Bayram-ý Veli Hazretleri yineAkþemseddin'e iltifat etmiyor, yemeðe de davetetmiyordu. Akþemseddin ise köpeklerin çanaklarý-na konan aþýn yanýna çöktü ve onlarla birlikte yi-yecekti. Bunu gören Hacý Bayram-ý Veli Hazretleri"Beri gel hey köse bizi yaktýn" diye iltifat etti vekendisini sofrasýna çaðýrdý. Böylece Akþemseddinde Hacý Bayram-ý Veli Hazretlerinin müridi vetalebesi oldu.7 Kýsa sürede önemli ölçüde yol aldý.Þeyh Hamid-i Veli Hazretlerinin yolunun gerekle-rini tam manasýyla yerine getirdi. Devamlý HacýBayram-ý Veli Hazretlerinin sohbetlerine katýldý.Melami bir hayat tarzýný benimsedi ve yaþadý. Soh-betlerde yok olmanýn önemini ve sýrlarýný kavra-yýp, yok olduktan sonra var olmanýn önemini buulvi yolda öðrendi. Kýsa sürede maneviyatta çokönemli makamlara eriþti. Hacý Bayram-ý Veli'ninhalifesi olarak bu yola devam etti ve birçok hiz-metlerde bulundu. Öyle ki kendisinden öncekibüyüklere tam manasýyla sadýk kaldýðý gibi kendi-sinden sonrakileri de bu doðrultuda yetiþtirdi. Os-manlý Devleti tarihine çok önemli ölçüde damga-sýný vurdu. Fatih Sultan Mehmed'in yetiþmesindeçok önemli etkisi ve yönlendirmesi oldu. Öyle kieski tabakat kitaplarý Akþemseddin (Akþeyh)Hazretleri için þunlarý yazarlar. "Þeyhin manevi vemaddi doktorluðu üzerine hiç söz söylenemez.Manevi olarak zamanýn en büyüklerinden biridir.Maddi olarak da; yürüdüðü yerlerde otlar ona benfilan hastalýða devayým diye söylerdi. Hekimliktezamanýn lokmaný kabul edilirdi."2) Ýstanbul'un Fethi Üzerindeki Manevi Etkileri

Ýnsanlara hiç karþýlýk beklemeden hizmet

Somuncu Baba’nýn (Þeyh Hamid-i Veli)Osmanlý Devletine Etkileri ve Yetiþtirdiði Talebelerinden

Akþemseddin

Page 16: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

eden Akþeyh Hazretleri garazsýz ve ivazsýz olarakhayatý boyunca hep hizmetlerde bulunmuþ, gençFatih'e þehzadeliðinde çok tesiri olmuþtur.

II. Mehmet pek çok derviþ ve evliya ile Ýstan-bul kuþatmasýný yapmýþtýr. Fakat bunlarýn içeri-sinde Akþemseddin'in mümtaz bir yeri bulunmak-tadýr. Kuþatmanýn biraz uzamasý üzerine II. Meh-met, Mevlana Veliyyüddin oðlu Ahmet Paþa'yý Ak-þemseddin'e göndererek "Hisarýn fethi mukaddermi?" diye sordurdu, haber istedi. Zaman ve zemindairesinin kutbu Akþemseddin "Begüm bu kaleninfatihi sen olasun deyü alem-i þehzadelikte sanatebþir ettik" der ve bu kadar çok Müslüman aske-rinin, gazi ve kahramanlarýnýn kuþattýðý bir kaleninimutlaka alýnacaðýný fethin müyesser olacaðýnýsöyler.8 Bu haber padiþaha ulaþýnca kanaat getir-meyip adý geçen elçiyi tekrar gönderip kesin ce-vap ister. "Fethe zaman var mýdýr? Lütfedip günü-nü tayin buyursun, zamanýný istiyorum" der. ÞeyhHazretleri murakabe deryasýnda gezindikten son-

ra çehresi inci tanelerinden terlerle dopdoluolduðu bir halde baþýn kaldýrarak þunlarý

söyler: "Yarýn subh-ý sadýkta sýdk-ýhimmetle filan yerden kaleye yürü-yüþ olacak, Allah'ýn izniyle zafer

kapýsý açýlacak, ezan sesleriyle

surun içi dolacak, gün doðmadan baþarý, sabahýnmüjdeleri ortaya çýkýp gaziler sabah namazýný kaleiçinde kýlacaklar. Cihad kýlýcýnýn suyu ile gaza ye-þilliði suya kanmýþ olacak ve kötü gidiþatlý kâfirlerateþ içinde yanacaklar. Sen de o zaman padiþahlabirlikte bulunacaksýn."9 Gerçektende Akþeyh'insöylediði ve teveccühte bulunduðu her þey olduðugibi çýkmýþ. Akþemseddin Hazretlerinin muhab-beti ile Fatih’in kalbi dolmuþtur. Þeyh Hazretleri-nin çocuklarýndan birisi þöyle anlatýr; "Fethin za-maný biraz gecikince gayet muzdarip oldum, hay-melerine yaklaþtým, içeri girmek istedim fakat nö-betçi bana engel oldu. Ben de çadýrýn bir köþesin-den gizlice içeri baktým. Gördüm ki "Þeyh Hazret-leri baþýný açýp secdeye varmýþ, mübarek yüzlerinitopraða sürüp aðlayarak her þeye çare olan Allah'ýndergâhýna arzý niyaz eylemekteler. Nihayet baþla-rýný secdeden kaldýrýp, mübarek ellerini yüzlerinesürdüðünü gördüm. 'Elhamdülillah fetih müyesseroldu' dediler. Ben baþýmý kaldýrýp baktýðýmdaÞeyhin söylediði yerden fethin yapýldýðýný gör-düm."10 Fatih Sultan Mehmet Akþeyh Hazretlerininboyunlarýna sarýlýr ve mübarek ellerinden öper.Kendisinden huzurunda halvete kalmasýný ve ir-þadlarýndan faydalanmasýný rica eder. Fakat Ak-þeyh Hazretleri teklifi reddeder. Buna üzülen II.Mehmet "Ne acayip haldir. Ýsti'dadý bilinmeyenolur olmaz Türkleri irþada kabul buyurup bizi ter-biyeden çekinirsiniz" diye üzüntüsünü bildirir.Þeyh Hazretleri padiþaha bu halvetin lezzetinialdýðý takdirde saltanat umurundan kesin olarak elçekmek lazým gelir, memleketin iþleri bozulur. Otakdirde hem siz, hem biz vebale gireriz. Oysasultanlara lazým olan adalet ve doðruluk, þer'i þer-ife uymaktýr; þeklinde nasihatte bulunmuþtur.11

Yani dünya iþlerine memur olan padiþahýn gaybâleminin sýrlarýna daldýðý takdirde vazifesini ihmaledeceði bundan dolayý da din ve devletin zarargöreceði düþüncesiyle her ikisinin de Allah indin-de mesul olacaklarýný güzel bir lisanla izah etmiþtir.

3- Eyüp Sultan Hazretlerinin MezarýnýnBulunmasý

Ýstanbul tarih boyunca birçok kez kuþatýl-mýþtýr. Bu kuþatmalardan birisini de Emeviler yap-mýþtýr. Hz. Muaviye döneminde yapýlan kuþatma-da ordu içersinde Hz. Peygamberi (s.a.v) hicrettensonra misafir eden Ebu Eyup El Ensari de vardý. Bubüyük sahabi, sahabeden birisinin þehid oluporaya defnolunacaðýný Hazreti Peygamberden iþit-miþ ve mazhariyete eriþmek için sefere katýlmýþtýr.Ebu Eyup el Ensari Hazretleri kuþatma sýrasýnda bir

ok darbesiyle þehid olunca kendi vasiyeti üzerinesurlara yakýn bir yere defnedilmiþtir. Tarih boyuncabir kýsým Rum hükümdarlarý bu mezarý sökmeyidüþünmüþse de Türk-Ýslam hükümdarlarýnýn kesintavýrlarý bunu engellemiþtir. Rum hükümdarlarýnýnolumsuz tavýrlarý üzerine Ýslam hükümdarlarýRumlara hitaben "Bu zat Peygamberimizin (s.a.v)büyük sahabesindendir. Eðer mezara bir þey olur-sa Ýslam memleketlerinde çan nihayet bulur. Hiç-bir Hýristiyan yaþayamaz. Dünya üzerinde de siz-lere yaþama hakký tanýmayýz"12 demiþlerdir. Bununüzerine hiçbir Rum hükümdarý ve komutaný bumezara dokunamamýþ, Eyup El Ensari Hazretleride burada huzur içerisinde yatmýþtýr.

Ýstanbul'un fethinden sonra Fatih SultanMehmet bu büyük sahabenin mezarýnýn bulun-masýný istemiþtir. Fakat mezarýn yerini hiçbir kimsebilmemektedir. Tek umut ise maneviyat sultanýAkþeyh Hazretlerindedir. Sohbet ve dualardansonra Akþeyh Hazretleri yerinden kalkmýþ ve yürü-meye baþlamýþtýr. Padiþah nereye diye sorunca "Þuanda bir nur (ýþýk) yayýlýyor takip edersek mezarýbuluruz" demiþ ve büyük sahabenin mezarýný bul-muþtur. Padiþah daha müspet ve ikna edici birdelil isteyince Akþeyh Hazretleri mezarýn içerisin-de eski yazý bulunan bir mermer taþýn çýkacaðýnýsöylemiþtir. Bu ise aynen tahakkuk etmiþtir. Günü-müzde ise Topkapý müzesinde bulunmaktadýr. Fa-tih bu olay karþýsýnda hayrette kalmýþ ve Allah'aþükretmiþtir. Bu duruma tüm ahali çok sevinmiþ,daha sonra buraya bir türbe, cami, medrese veimaret inþa edilmiþtir. Rivayete göre Akþeyh Haz-retleri mezara yaklaþýnca Ebu Eyup El Ensari Haz-retleri ile aralarýnda bir görüþme ve mülakat ol-muþtur. Ebu Eyup El Ensari Hazretleri bu mülakat-ta fetihten dolayý Þeyh Hazretlerini tebrik etmiþ,mezarýnýn Müslümanlarýn eline geçtiðinden dolayýda Allah'a þükretmiþtir.13

Ýstanbul'un fethinden sonra II. MehmetAkþeyh Hazretlerine 2.000 altýn göndermiþ Ak-þeyh bunu kabul etmemiþtir. II. Mehmet Akþem-seddin Hazretlerinin çadýrýna girdiðinde ÞeyhHazretleri yerlerinden kýmýldamamýþlar, ayaðakalkmamýþlardýr. Padiþah, Veliyyüddin oðlu AhmetPaþa'ya "Þeyh bize kýyam etmeyip, yerinden kýmýl-damadýðý için hatýrým kýrýlmýþtýr ve gönlüm mah-zundur" demiþ, Ahmet Paþa ise "Padiþahým fetihtendolayý sizde bir çeþit gurur ortaya çýkmýþtýr. ÞeyhHazretleri bu yüzden ayaða kalkmamýþtýr. Gerçekmaksatlarý sizdeki o gururu yok etmektir" cevabýnývermiþ, padiþah ise durumun farkýna varmýþtýr. Bu

hal sonucunda Fatih'de oluþan gurur yok olmuþtur.O gecenin son çeyreðinde ise Akþeyh ile Fatih ara-sýnda gizlice sohbet olmuþ, sabah namazýný da bir-likte kýlýp dua etmiþlerdir.14 Bu son durum ise II.Mehmet ile Akþeyh Hazretleri arasýndaki muhab-bet ve yakýnlýðý göstermeye kâfidir.

Akþeyh Hazretleri fetihten sonra Ýstanbul'dakalmamýþtýr. II. Mehmet Þeyh HazretlerininEyüp'te oturmasýný rica etmiþse de o Ýstanbul'dakalmamýþ Göynük'e dönmek istediðini belirtmiþtir.Bir müddet sonra da Göynük'e dönmüþlerdir.15

Mübarek kabirleri ise þimdi Göynük'tedir.

DÝPNOTLAR1- Seyyid Abdulbaki Efendi, H. 1156 tarihli Tabakat Kitabý,Þeyhzadeoðlu Özel Kitaplýðý, Kitap no: 650, Tasnif no: 297, s. 14.2- Seyyid Abdulbaki Efendi, a.g.e., s. 10-14.3- Kemal Eraslan, "Akþemseddin'in Dini - Tasavvufi Þiirleri", Türk DiliAraþtýrmalarý Yýllýðý, Belleten, Ankara, 1982, s. 11-12.4- Abdurrahman Cami, Nefahatü'l-Üns (Terc. ve þerh: Lami Çelebi;Haz.: Süleyman Uludað, Mustafa Kara), Ýstanbul, 1995, s. 835.5- Kemal Eraslan, a.g.e., s. 12.6- Abdurrahman Cami, a.g.e., s. 835; Kemal Eraslan, a.g.e., s. 12.7- Molla Cami, a.g.e., s. 835, 836.8- Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi, Ýstanbul, 1978,s. 137; Molla Cami, a.g.e., s. 837.9- Molla Cami, a.g.e., s. 837-838.10- Mehmed Hemdemi, Solakzade Tarihi, (Çev: Vahid Çabuk),Ankara, 1989, s. 26011- Mehmed Hemdemi, a.g.e., s. 272; Turan, a.g.e., s. 375.12- Turan, a.g.e., s. 360-361.13- Dursun Bey, Tarih-i Ebu'l-Feth, (Çev: Ahmet Tezbaþar), Tarihsiz, s.49.; Turan, a.g.e., s. 375.14- Mehmed Hemdemi, a.g.e., s. 272-273.15- Turan, a.g.e., s. 375.

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200430 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 31

Eyup El Ensari Hazretleri’nin Kabri

Page 17: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200432 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 33

Divan þiirimiz, yüce dinimizin insanlýk âle-mine sunduðu gönül zenginliði tesiri altýndainkiþaf etmiþtir. Ýçinden çýktýðý ruh zengin-

liðinin ve bu medeniyeti kuran zümrelerin his, ha-yal, inanç ve düþüncelerini en estetik bir þekilde ifa-de etme imkâný sunmuþtur.

Kur'ân, hadis, fýkýh, kelam, peygamber kýssala-rý ve mucizeleri, tarihî þahsiyetler ve efsanevî kahra-manlar, kýsacasý bütünüyle sosyal hayat divan þiirin-de kendine bir yer bulmuþ ve iþlenmiþtir.

Kur’aný Kerim’de Hz. Yûsuf’un kýssasý ayette-ki ifadesi ile �Ahsen�l-Kasas�K�ssalar�n en g�zeli�1

olarak zikredilmektedir. 111 ayetten oluþan YûsufSuresi tamamen bu konudan bahsetmektedir.

Divân þiirinde adý en çok anýlan Peygamberler-den biri de Hz. Yûsuf’tur. Harikulade güzelliði ileçok zaman sevgili ona benzetilir, hatta sevgili Yû-suf-i Sani olarak nitelenir. Ay ile güneþin ona secdeetmeleri, kuyuya atýlýþý, terazi ile tartýlýp karþýlýðýncaaltýnla satýlmasý, Züleyha ile olan maceralarý, zinda-na atýlmasý, güzel rüya tabir etmesi, Hz. Yâkup’tanayrý oluþu, köle iken Mýsýr’a Sultan oluþu vb. kýssa-lar nedeniyle bir çok beyitin konusunu oluþturur.2

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi’nin Divan-ýHulûsi-i Darendevi adlý eserinde geçen Hz. Yûsuf’lailgili beyitlerin bir kýsmýný inceleyerek, bu güzel kýs-sanýn satýr aralarýna gireceðiz. Önce Hz. Yûsuf hak-kýnda kýsa bir bilgi verelim. Sonra beyitlere geçelim.

Hz. Yûsuf; Hz. Yâkûb’un oðludur. Hz. Yûsufyedi veya on iki yaþlarýndayken bir rüyâ görür, burüyâsýný babasýna anlatýr. Rüyasýnda “On bir yýldýz,ay ve güneþin kendisine secde ettiklerini gördüðü-nü”3 söyler. Hz. Yâkup on bir yýldýzýn diðer oðullarý,güneþin kendisi, ayýn da hanýmý olduðu þeklindetâbir eder. Ýleride Hz. Yûsuf'un büyük nimetlere ka-vuþacaðýný ve ona peygamberlik verileceðini anlar.Bu rüyâyý duyduklarý takdirde kardeþlerinin kendisi-ni daha çok kýskanacaklarýný ve þeytanýn vesvese-siyle ona bir kötülük yapabileceklerini düþünerekrüyâsýný kardeþlerine anlatmamasýný Hz. Yûsuf'asöyler. Hz. Yakub'un, küçük oðlu Hz. Yûsuf'u çoksevmesini kýskanan kardeþleri, babalarýný kandýrarakonu yanlarýna alýr, çölde bir kuyu (çah-ý zulmet) yaatarlar. Babalarýna da "Yûsuf’u kurt yedi" derler.Çocuðu bir yolcu kafilesi bulur. Yûsuf'u takip edenkardeþleri "Bu bizim kaçak kölemizdir" diye onu azbir fiyatla tüccarlara, onlar da çocuðu götürüp

Mýsýr'da hükümdarýn vezirine satarlar. Bazý hadise-lerden sonra Hz. Yûsuf vezir olur. Bir kýtlýk yýlýndakendisini tanýmadan gelen kardeþlerine buðday verirve onlara kendini tanýtarak oðlunun hasretinden að-laya aðlaya gözlerine að düþen Hz. Yakub'a gömle-ðini gönderir. Müjdeci gömleði yüzüne býrakýncaHz. Yakub'un gözleri açýlýr.4

Hulusi Efendi Hazretlerinin þu beyitleri insan-lara bu kýssadan haberler veriyor, ibretli halleri ha-týrlatýyor;

�nsan utan�r �lem-i ins�na bak�nca �ns�n diyemez kendine ins�na bak�nca

Sen her ne kadar hak y�z�n� setre �al��san Hak z�hir olur �rife her yana bak�nca

�z karde�i olsa erb�b-� garaz eylemez ins�f �ns�n ise hayretde kal�r Yßsuf-� Ken’�n’a bak�nca5

Ýnsanlar kendi yaptýklarýna ya da diðer hem-cinslerinin yaptýðýna baktýkça insanlýðýndan utana-cak durumlara düþmektedir. Zulmeden insan, hak-

sýzlýk yapan insan, insanlarý öldüren, toplu imha ma-kinalarýný ve hatta teknolojileri üreten insan. Hâsýlýcana kýyan insan. Bazý insanlar Hakk ve hakikat olangerçeklere her ne kadar iman etmese veya onlarý in-kara kalkýþsa da gönül gözüyle bakanlar, marifet na-zarýyla âlemi seyredenler, bu hakikatleri görürler.Hakk olan hiçbir þey gizli kalmaz açýða çýkar. ZatenHz. Yûsuf’un kardeþleri de ona kötülük düþünürken,kýskançlýklarýndan, hasetlerinden dolayý ona tuzak-lar kurmuþlardý. Son beyit özellikle bu hadiseyi ha-týrlatýyor.

Hz. Yâkub’un oðlu Hazret-i Yûsuf'u kendile-rinden daha çok sevmesi sebebiyle kýskançlýklarýiyice artan diðer oðullarý toplanýp aralarýnda konu-þurlar. Yûsuf'u babalarýndan uzaklaþtýrmaya kararverirler. Bunun için de iki yol düþünürler. ’’Ya �ld�-r�r�z veya onu babam�za ula�amayaca�� bir yereb�rak�r�z. B�ylece babam�z�n sevgisini kendimize�ekeriz.’’ derler. ��lerinden biri (Rabil veya Yehßda);’’E�er benim s�z�m� tutarsan�z, Yßsuf’u �ld�rmeyin.Onu b�y�k bir kuyunun dibine b�rak�n ki, oraya u�-rayan yolculardan biri ��kar�p ba�ka bir yere g�t�-r�r. B�ylece Yßsuf babam�zdan uzakla�t�r�lm��

olur.’’6 der. Diðerleri de bu görüþü benimseyip Haz-ret-i Yûsuf'u kuyuya atmaya karar verirler.

Ertesi gün hep birlikte Hz. Yâkub’a giden oðul-larý koyunlarýný otlatmak için kýra gideceklerini, kar-deþleri Yûsuf'u da çok sevdikleri için, yanlarýnda gö-türmek istediklerini söylerler. Kardeþlerinin Yûsuf'abir þey yapacaklarýndan çekinen Yâkub aleyhis-selâm:’’Onu g�t�rmeniz beni mahzßn eder, siz ondanhabersizken onu kurt yemesinden korkar�m.’’7 der.O�ullar� babalar�na kar�� yemin ederek; ’’Biz kuv-vetli bir toplulukken, onu kurt yerse �ciz ve g��s�zkimseler olmu� oluruz.’’8 diyerek hile ile Hazret-iYûsuf'u babalarýndan alýrlar. Yâkup aleyhisselâmoðullarýnýn ýsrârý ve Hz. Yûsuf'un da onlarla gitmekistemesi karþýsýnda takdire râzý olur. Kardeþleri ba-balarýndan uzaklaþýnca Yûsuf'a eziyet etmeye baþ-larlar. Bir müddet sonra atmayý kararlaþtýrdýklarý ku-yunun baþýna varýrlar. Kardeþleri Yûsuf aleyhisselâ-mýn elbiselerini soyalar. Ýpe baðlayýp kuyuya sarký-týrlar. Kuyunun yarýsýna kadar varýnca da ipi keseler.Hz. Yûsuf kuyunun içine düþtüðü sýrada þu duâyýokur: ’’Ey g�ib olmayan ��hit! Ey uzak olmayan Ka-rib! Ey ma�lup olmayan G�lip! Beni bu musibettenkurtar. Bunun i�in bana bir ��k�� yolu nasip et!’’ Hz.Yûsuf kuyuda duâ edip Allahü Teâlâ’yý zikretmeyebaþlar. Hz. Yûsuf’un zikrini duyan melekler onun et-râfýna toplanýp, teselli ederler. Cebrâil aleyhisselâmda gelip ona arkadaþlýk eder. Yûsuf aleyhisselâmýnkardeþleri de, onun sýrtýndan çýkardýklarý gömleðikestikleri bir hayvanýn kanýna bularlar ve babalarýHz. Yâkub’a götürürler.9 ’’Ey bizim babam�z, hakika-ten biz gittik. Yar�� edecektik. Yßsuf’u da e�y�lar�m�-z�n yan�nda b�rakm��t�k. Onu kurt yemi�.’'10 derler.Kesmiþ olduklarý hayvanýn kanýna buladýklarý göm-leði getirirler. Yâkub aleyhisselâm onlarýn yalansöylediklerini anlayarak; ’’Hay�r nefisleriniz sizi al-dat�p b�yle bir i�e s�r�klemi�. Art�k bana d��en sa-br� cemildir. Sizin bu yapt�klar�n�z �zerine sabr�mlaAllah� Te�l��dan yard�m isterim.’’11 der. Yûsuf aley-

EdebiyatMusa TEKTAÞ

Gönül Tahtýnýn Yûsufuna BeyitlerGönül Tahtýnýn Yûsufuna Beyitler

Hz. Yusuf’unTopkapýSarayýndabulunan sarýðý

''Ey gâib olmayan þâhit!Ey uzak olmayan Karib!Ey maðlup olmayan Gâlip!Beni bu musibetten kurtar.Bunun için bana bir çýkýþyolu nasip et!''

Page 18: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200434 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 35

hisselâmýn kana bulanmýþ gömleðini yüzüne gözünesürer. Gömleðin hiç yýrtýlmamýþ olduðunu görüp; ’’Okurdun Yßsuf’uma kar�� �efkati sizden fazlaym��.Vall�hi bug�ne kadar bu kurt gibi yumu�ak huylusu-nu g�rmedim. O�lumu yemi� de, s�rt�ndaki g�mle�i-ni bile y�rtmam��.’’ der ve takdire râzý olup sabr-ýcemilin kendisi için en güzel yol olduðunu söyler.12

Ýþte insanýn kendi kardeþine bile yapabileceðibir feci davranýþýn hazin tablosu budur. Hulusi Efen-di Hazretleri de bunu hatýrlatmaktadýr.

Hz.Yâkub’un yýllar süren bekleyiþini telmihederek Hulûsi Efendi Sevgili’den, Mürþidinden birhaber bekleyerek bir gazelinde þu beyti söyler;

G�n�lden ��kt� alem dideden gayra nazar gelmezPeri�an oldu Ya�kub Yßsuf�undan bir haber gelmez13

Ayrýlýk hasreti divan edebiyatýnda en çok Hz.Yûsuf’un babasý Hz. Yâkup’tan ayrý kalmasýylasembolleþtirilmiþ, bu þekilde ifade edilmiþtir. HulûsiEfendi’de bir müddet mürþidi Ýhramcýzâde ÝsmailHakký Toprak Efendi’nin ziyaretine gidemeyince,görüþemeyince çektiði ayrýlýk acýsýný þu beyitle dilegetirir;

Koydun beni beyt�l hazeni firkate tenhaEy Yßsuf-� z�ba14

Bu beyitte geçen, Beytül hazen (Külbe-iahzan), mazmunu þöyle açýklanabilir; Hz. Yûsuf'ukardeþleri kuyuya atar, daha sonra bir kervana satar-lar. Þiddetli hüzün ve gam içerisinde kalan Hz. Yâ-kup evlat hasretiyle için için yanmaktadýr. Gam vehüzün içerisinde hüzün evinde oðlunun hasreti ileaðlaya aðlaya gözleri kör olur. Hüznünü ve hasreti-ni gizleyememektedir. Yûsuf’un hicrarýnýyla bütünmusibetler baþýna toplanýyor. Musibetin þiddetiyleâh ediyor, kalbin derinliklerindeki üzüntüyü tebarüzettirmektedir. Ve kendine Yûsuf’tan baþka bir dostbulamadýðý için, sözlerine inanmadýðý oðullarýndanyüz çevirip, Yûsuf’a seslenir bir iþtiyakla �Ey benimesefim ey bana ba�ka ba�ka keder ve gam duyurma-yacak olan �iddetli ac�m, ey Yßsuf�un y�dig�r� olanac�m, �Uzak durma gel yeti� imdad�ma ki tam sanamuhtac�m. Tam zaman�d�r , hicran�m son dereceyibuldu� �15 nidasýyla âh etmektedir. Hulûsi Efen-di’de gönüldeki bu hâli þöyle tarif eder;

Ya�kub-ve� �h eylerim Yßsuf benimle y�r ikenBen d�rr�y�m Ken�an��m�n Ken�an benimle k�n imi�16

�Y�kup gibi Yßsuf�un sevgisi g�n�lde olarak�h etmekteyim. Ben Ken�an ilinin incisiyim ama her�eyimle kuyuya at�lm�� Yßsuf�un hicran�yla dolu-yum.�

Resulullah Efendimiz’den nakledilmiþtir. Hz.Peygamber Cebrail’e �Y�kub�un Yßsuf�a hicran� nedereceye varm��t�?� diye sual eder. Cebrail �de;�evlad�n� kaybeden yetmi� anan�n toplam hicran�-na� der. �O halde onun sevab� ne kadard�r?� deyin-ce o da �Y�z �ehit sevab�d�r.˙�nk� o, Allah�a bir anbile suizan etmedi� diye buyurur.17

Beyitte geçen Ken’an tabirine de bir açýklamagetirelim: Ken'ân (Kenan) Filistin'de Sayda ve Surdolaylarý ile Suriye'nin bir kýsmýný içine alan bölge.Hz. Yakup ve Hz Yûsuf kýssalarýndaki bazý hadiselerburalarda geçmiþtir. Bu yüzden Hz. Yûsuf'a "Mâh-ýKen'ân", Hz. Yakub'a da "Pîr-i Ken'ân" denir.18

Hz. Yûsuf’un satýlmasýný da divandaki bir ga-zelin beyitleri arasýnda görüyoruz.

Seninle y�r idim bezm-i ezelde �imdi g�r noldumSat�ld�m Yßsufiken M�sr i�inde kadri dßn oldum19

Sevgiliyle ezel bezminde bir olan veya dünyaâleminde kavuþan âþýk, sonra ondan ayrý düþüncekadre uðradýðýný dillendiriyor.

Hz. Yûsuf kuyuya atýldýktan bir müddet sonraMedyen'den gelip Mýsýr'a gitmekte olan bir kervankuyunun yanýnda konaklar. Su almak için vazifelibir kiþi kovasýný kuyuya saldýðý zaman Hz. Yûsufkovaya sarýlýr. Kova yukarý çekilince Hz. Yûsuf dakovayla berâber dýþarýya çýkar. Kovayý çeken kiþigüzel yüzlü bir çocuðunda kovanýn ipine tutunupçýktýðýný görünce þaþýrýr. Onu yanýna alýp, kâfilede-kilere götürür. Böylece Hz. Yûsuf kuyudan çýkýpkurtulur. Bu sýrada Hazret-i Yûsuf'u kuyuya atankardeþlerinden biri ona yiyecek vermek üzere attýk-larý kuyunun yanýna gelmiþtir. Onun kervancýlar ta-rafýndan kuyudan çýkarýlmýþ olduðunu görüncediðer kardeþlerine haber verir. Kervancýlarýn yanýnagelen kardeþleri; ’’Bu bizim k�lemizdi, ka�t�. �ster-seniz onu sat�n al�p ba�ka bir memlekete g�t�r�n.’’derler. Yûsuf aleyhisselâma da; ’’Bizi yalanc� ��kar-ma, seni �ld�r�r�z.’’ diye korkuturlar. Kervancýlarparalarýný mala yatýrdýklarýný, yanlarýn-da bulunan birkaç dirhemi vere-bileceklerini söylerler. Asýlmaksatlarý Yûsuf aley-hisselâmý satmak olma-yýp, babalarýndan uza-klaþtýrmak olan kar-deþleri, kervancýlarýnverdiði birkaç dirhe-me râzý olup onu sa-tarlar.

Bir de Hz. Yû-suf’un Mýsýr’da satýl-masý hadisesi vardýr.Kervancýlar Hz. Yûsuf'uMýsýr'a götürüp pazara çýkarýr-lar. Birçok kimse onu satýn almakisteyince fiyatý yükselir. O sýrada MýsýrAzizi, yâni Mâliye Nâzýrý (Bakaný) olan Kýtfir (veyaÝzfir) Yûsuf aleyhisselâmý kervancýlardan çok yük-sek bir fiyata satýn alýr. Eve varýnca da hanýmýna,ona iyi muâmele etmesini ileride kendilerine faydalýolabileceðini söyler.

Hulûsi Efendi hazretlerinin kastettiði deðersizbir biçimde satýlmak deyimi bunun içindir. Bir dedünya metaý ile alýnabilecek her þey aslýnda deðer-sizdir. Dünya hayatýnýn yalancý pazarýna düþmek,Hz. Yûsuf’un Mýsýr pazarýnda satýlmasý gibidir.

Bu arada güzelliði fark edebilmek adýna bir ri-vayeti hatýrlamakta fayda vardýr. Anlatýlýr ki; Hz.Yûsuf’u satarlarken Mýsýrlýlar, onu elde etmek aþ-kýyla yanýp yakmaktadýr. Satýn almak isteyenler ço-ðalýp üþüþünce satanlar, beþ on misli aðýrlýðýncamisk isterler. O sýrada kanlara bulanmýþ bir kocakarý

da elinde birkaç tane iplik yumaðý olarak kalabalýðýntam orta yerine gelip coþtu; “Ey Kenan Yûsuf'unusatan tellâl.

Bu çocuðun aþkýyla aklým baþýmda yok. Bunualmak için tam on yumak iplik eðirdim. Gel yumak-larýmý al da Yûsuf'u bana sat... Hiç söz söyleme,hemen elini elime ver, teslim et Yûsuf'u bana!”

Adam gülerek der ki: A saf kadýncaðýz, bu eþibulunmaz inci, senin harcýn deðil! Deðeri yüz ha-zine dolusu altýn... Sen nerede, yumaklarýnla bunualmak nerede a kocakarý!

Kocakarý der ki: “Biliyorum bu çocuðu, þu ka-darcýk yumakla hiç kimse satýn alamaz;

Fakat bana þu yeter: Görenler, dost olsun, düþ-man olsun, bu kadýn da onun alýcýlarýndan derlerya!”20

Hz. Yûsuf; Mýsýr Azizinin evinde yaþayýp bü-yüdükçe onu bir takým sýkýntýlar daha karþýlamakta-

dýr. O, iffetin sembolü olacak ve çaðlarboyunca anlatýlacak bir taham-

mül gücü ile kötülükten yüzçevirip, nefsine hakim

olmanýn inceliklerinibütün insanlýk âlemi-ne sergileyecektir.

"Kad�n dedi ki:"��te hakk�nda benik�nad���n�z ki�i bu-dur. And olsun ben

onun nefsine yakla�-mak istedim ancak o

iffetlilik g�sterip sak�n-d�. Ama e�er kendisine

emretti�imi yapmazsa mutla-ka zindana at�lacak ve mutlaka

k���k d���r�lenlerden olacak." (Yßsuf)dedi ki: "Rabb’im! Zindan benim i�in onlar�n �a-��rd�klar� �eyden daha sevimlidir. E�er onlar�n d�-zenlerini benden savmazsan onlara meyleder ve ca-hillerden olurum. Rabb’i onun duas�n� kabul etti veonlar�n d�zenlerini ondan savd�. ��phesiz O duyan-d�r, bilendir. Sonra baz� delilleri g�rmelerinin ard�n-dan yine de onu bir s�re zindana atmalar� kendile-rine uygun geldi."21

Yûsuf suresinin yukarýda mealini verdiðimizayetlerinde, Yûsuf (a.s.)'a kötülük teklif eden kadý-nýn sözleri ve bu sözlerle irtibatlý geliþmeler akta-rýlýyor.

Yûsuf (a.s.) zindanla bir kötülük arasýnda ter-cih yapmak zorunda býrakýlýyor. O da zindaný tercihediyor. Ýnançlarýnda kararlý olanlar, kendilerine dün-yayý zindan edecek bir hayat tarzýný benimsemeyi

O, iffetin sembolüolacak ve çaðlar boyunca

anlatýlacak bir tahammül gücüile kötülükten yüz çevirip, nef-

sine hakim olmanýn incelik-lerini bütün insanlýk âlem-

ine sergileyecektir.

Page 19: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 37

kabullenmediklerinden kendilerini zindanda bul-maktadýrlar. Ama onlar yine de Hz. Yûsuf (a.s.)'undediði gibi: "Rabb'im! Zindan benim için onlarýn ça-ðýrdýklarý þeyden daha sevimlidir. Eðer onlarýn dü-zenlerini benden savmazsan onlara meyleder ve ca-hillerden olurum" diyebilmektedirler. Ama dünya-nýn zevkleri kendilerine tatlý gelenler Hz. Yûsuf(a.s.)'un yaptýðý tercihi yapmamak için, inançlarýnýnbütün izlerini, iþaretlerini hayatlarýndan silmeye razýolabilmektedirler.

Bu ahvali ve iffet timsali hareketi Hulûsi Efen-di âþýkane bir terennümle sanki Hz. Yûsuf’un lisa-nýyla þöyle dillendirir;

Dilber leb � dend�n�nHer nergis-i fett�n�nGer c�h zen-H�d��n�nKoydu beni zindane´h �h beni zind�ne22

“Ey güzel, dudaklarýnýn ve diþlerinin güzel gö-rünüþü ve can alýcý, fitneler çýkaran bakýþlarýn baþtançýkaramadý ancak; Hüda, yarattýðý bu kadýn güzelliðikarþýsýnda beni zindana koydu.”

Oðlunun kaybolmasýna çok üzülen Hz. YakupKülbe-i Ahzan'ýna çekilir. Bir beyit daha okuyalým;

Beyt�l hazeni gamde o Ya�kub-� bel�-ke�Yßsuf gama v�k�f ne i�in bir haber etmez23

Sevgili’nin gam ve ayrýlýk ateþinin âþýðý kavuþ-ma iþtiyaký içerisinde içini yaktýðý, ýzdýraplara, be-lalara mübtela ettiðini belirtmektedir. Bu arada ken-disi de sevgiliden bir haber beklemektedir. Her hâlü-kârda kadere rýza göstermekle daima kulaðý sestedir.

Rivayet olunur ki, Hz. Yûsuf, babasýný Mýsýr’adavet edip onunla buluþtuktan sonra, babasýnýn elin-den tutup hazineleri gezdirir. Altýn, gümüþ, mücev-herat, silah, elbise ve diðerlerini gösterip dolaþtýktansonra yazý yazýlacak kaðýt (parþömen) hazinesinevardýklarý zaman Hz. Yâkup ; �Ay o�ul, �unlar du-rurken �u sekiz merhalelik yerden bana bir mektupyazmad�n ha! Bu ne ilgisizlik� der. Yßsuf�da; �BanaCebrail �yle emretti� der. Babas� �Peki ama niyesormad�n� der. Yßsuf�ta; �Sen ona benden daha ya-k�ns�n� diye cevap verir. Bunun �zerine Hz. Y�kupCebrail�e sorar. Cebrail�de:�Sen korkar�m ki, Yß-suf�u kurt yer, dedi�inden dolay� , Allah bana b�yleemretti ve benden korksayd� ya buyurdu� der.24

Zindanda iken Allah’ýn ona bahþettiði rüya ta-biri ilmi ile, zindandan çýkan, sonra tahta oturan ya

da önemli bir mevkiye gelen Hz. Yûsuf’un Ken’anilindeki babasýna bir haber etmesini bekler bir iþti-yakla, ay yüzlü Sevgili olan, gönül tahtýnda oturanMürþidinin bir haber göndermesini bekler. Bu acýla-rýn ve ayrýlýðýn bitmesini temenni eder. Bu hususta-ki bir beyit þöyledir:

Oturtup ey g�n�l tahta o Yßsuf meh-likay� ��nEri�tirsin hemen Yakubu zare bir haber peyda25

Abdullah-i Mekkî (k.s.) hazretlerinin halifesiolup, Nakþibendî silsilesinin 32.sidir. Aslýnda Da-ðýstan hanlarýndan olan bu mübarek pîrimize Os-manlý sultanlarý tarafýndan da beratlar verilmiþtir.Ne var ki onlar bütün sýfatlarýný terk ederek derviþ-lik libasýný giyip Allah'ýn (c.c.) kullarýný hizmet ve ir-þad yoluyla kemale yetirmiþlerdir. Bulunduklarýmahallerde dini hizmetlerde bulunup bid'at ve zu-lümleri kaldýrarak sünnet-i seniyye üzere kaim ol-du. Bir Nakþibendiye müceddidine intisab ederek,batýn âleminde yetiþmiþ ve hatta hilafet almýþlardýr.Aldýklarý füyuzat ve manevi haz tesiri ile Daðýs-tan'da duramayarak Mekke-i Mükerreme’ye hicretbuyurdu. Yalnýz gitmeden evvel memleketindekendisinde kimin maddi manevî bir hakký varsagelip almasýný ilan etmiþlerdi. Bu ilanýn üzerine birþahýs gelerek bir miktar alacaðý olduðunu beyanetti. Hemen onun hakkýný fazlasýyla ödeyerek, onualnýndan öpüp taltif etti. Hatta ona alacaðýnýahirete býrakmadýðý için defalarca teþekkür etti. Buhareketi de nimet addederek fukaraya sadakalardaðýttý. Nihayet terk-i diyar ederek oðullarý HalilPaþa ile Mekke-i Mükerreme’ye intikal ettiler. HalilPaþa da; zahirde gerçekten bir paþa iken, derviþliðitercih etti, hatta öyle bir mazhariyyete eriþti ki,Tarikat-i aliyyenin pîrlerinden oldu.

Yahya Daðýstani (k.s.) hazretleri Mekke-iMükerreme’de maneviyat erlerini aramýþ ve o za-manda, emin belde de tanýnýp bilinen, Abdullah-iMekki (k.s.)‘ye giderek sohbetlerine dâhil veteveccühlerine nâil olmuþtur. Ne var ki Abdullah-iMekki (k.s.) hazretlerinin paytona binmesinden,hanelerindeki muazzam sergilerden ve hatta ha-nelerinin biraz yüksekçe olmasýndan, Beytullah'ýnadabýna uymayacaðýný düþünmüþ, hazreti pîrin:Araplarýn ve diðer müslim kabîlelerin zengin ve ulukiþileriyle oturmalarýný yine yadýrgamýþdý. Bir kaçgün sonra Beytullah’ta bir sohbet sonrasýnda, Ab-dullah-i Mekkî (k.s.) hazretleri kendilerinehitaben:

- Bakýn hele Yahya Efendi! Bizim ev mi yüksekyoksa Beytullah mý?

Yahya Daðýstanî (k.s.) hazretleri Kâbe-i Muaz-

zama’ya baktýklarýnda o ulu mabedin tâ arþa kadaryükseldiðini, orada Beytül-ma’murla birleþtiðinigörerek mes'eleyi anlayýp Abdullah-i Mekki’ye in-tisap eder ve uzun bir zaman hizmetlerinde bulu-nur. Ve onda zahiren ve batýnen bir mürþid de gö-rülmesi gereken ne gibi sýfatlar varsa hepsini bir-den müþahede eder. Müridanlarla beraber ondakinuraniyyeti mütala eder. Bazý rivayetlerde Mekkî(k.s.) hazretlerin de gördüðü nisbetin ve nura-niyyetin Mevlana Halid-i Baðdadi (k.s.) den aks-ettiðini keþfederek ona daha yürekten baðlandýlar,teslimiyetin en büyük örneðini verdiler.

Nihayet Abdullah-i Mekkî hazretlerinin kendi-lerini halife tayin ederek irtihal etmelerindensonra, Yahya Daðýstani (k.s) Mekke-i Mükerre-me’ye bir zaviye yaptýrarak Allah'ýn (c.c.) kullarýnaömürlerinin nihayetine kadar hizmet etmiþtir.

Manzum silsilede ismi þöyle zikredilir:

Cemâli þem'ine pervan olan Yahya ki PîrimâYüceltti kasr-ý irfaný koyup han-ý Daðýstani

Altýn SilsileNecmettin SARIOÐLU

Seyyid Yahya Daðýstani (K.S.)

D�PNOTLAR1- Yûsuf, 3.2- Pala Ýskender, AnsiklopedikDivan Þiiri Sözlüðü, s. 419, Ötü-ken, 2000.3- Yûsuf, 4.4 Furat, Ahmet Suphi, ÝslamAnsiklopedisi, c. 13, ss.241-243,Kültür ve Turizm Bakanlýðý Yay.,Ýst, 1986.5- Ateþ, Es-Seyyid Osman Hulûsi,Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî, c. 1,s. 310, Ankara, 1997.6- Bkz:Yûsuf, 9,10.7- Yûsuf, 13.8- Yûsuf,14.9- Bkz: Ahmet Cevdet Paþa, Ký-sas-ý Enbiya Tevarih-i Hulefa, c.1,s. 22, Bedir Yay., Ýst, 1994.10- Yûsuf, 17.

11- Yûsuf, 18.12- Bkz;Yûsuf 17,18.13- Ateþ, a.g.e., c. 1, s. 117.14- Ateþ, a.g.e., c. 1, s. 4.15- Yazýr. M. Hamdi, Hak DiniKur’an Dili, c. 5, s.83, Ýst.16- Ateþ, a.g.e., c. 1, s. 130.17- Suyutî, ed-Dürrül-Mensur,IV,570.18- Pala, a.g.e., s. 237.19- Ateþ, a.g.e., c. 1, s. 223.20- Feridüddin Attar, Mantýkut-Tayr, (Kuþdili adýyla Yayýnlayan;Yaþar Keçeci) s. 231, Kýrkambar,Ýst, 1998.21- Yûsuf, 12/32-35.22- Ateþ, a.g.e., c. 1, s. 275.23- Ateþ, a.g.e., c. 1, s. 106.24- Yazýr, a.g.e, c.5, s.100-101.25- Ateþ, a.g.e., c. 1, s. 3.

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200436

Devam Edecek

Page 20: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Ogünü nasýl unutabilirim? Ortaokulu bitirdi-ðim yýldý. Komþumuzun kýzý Seher abla,üniversite sýnavýnýn sonucunu öðrenmiþti.

Bitti artýk diye feryat ediyordu. Bitti artýk. Bütün ha-yallerim bitti. Arkadaþlarým hep kazandýlar. Onlarahayat gülecek. Ya bana? Ne olacak þimdi? Ele ba-ðýmlý, ele mahkûm bir hayat! Allah'ým düþünmek bi-le insana dehþet veriyor. Yok mu bir çare? Bir þeysöyleyin bana! Nasýl yýrtýyordu, paralýyordu kendisi-ni... Etrafýna toplanmýþ birçok haným onu teselliediyordu. Çünkü bu onun ikinci yýlýydý ve babasýnýnbir daha dershaneye gönderecek imkâný yoktu. Ken-di kendimi vurdum, diye inliyordu. Bu iþin sonundaböyle kötü olacaðýný bilmiyordum. Bu kadar acý ol-duðunu hesap edemedim. Kazansam da olur, kazan-masam da... Kazanamayanlar açlýktan ölüyorlar mý?diye hep aðýrdan aldým, kendimi avuttum. Ama bü-tün bunlarý kaybedince anlamadým. Seher ablayý an-layacak yaþta deðildim, o günler... Ama o dökülenyaþlar içime bir ateþ gibi düþmüþtü. Belki de bir abla

gibi saydýðým, hanýmefendi bir kýz olduðundan dola-yýydý. O gün içimde bir þeyler oynadý. Sanki yeni birdünyanýn varlýðýný hissetmiþ gibiydim. Uykudanuyanýr gibi üniversite, üniversite sýnavý, geçemez-sem, kalýrsam, hazýrlýk ve daha birçok kavram vekelimeleri yeni yeni anlamaya baþlamýþtým. Aradanbir-iki ay gibi bir zaman geçti. Babam beni liseyeyazdýrdý.

Ali dedi, kendi dünyasýna gömülü olan Seherabla... Liseye yazýlmýþsýn, hayýrlý olsun. Beni görü-yorsun deðil mi? Benim yýllardýr taþýdýðým ümitler,kurduðum hayaller hepsi yandý, kül oldu. Yanýmdanayrýlmayan arkadaþlarýmýn hepsi üniversite sýnavýnýkazanmanýn havasýna girdiler ve beni yalnýz býrak-týlar. Ne arayan, ne de soran var. Hâlbuki ben onlarýbu evde az mý aðýrlýyordum. Hasta annem, onlara azmý yemek yaptý. Ama þimdi onlar büyüdü, ben kü-çüldüm. Daha þimdiden yanlarýna yakýþmaz oldum.Ve maalesef bana ümit veren Eren bile... O da ara-mýyor. Ne yapsýn beni. O artýk üniversiteli ben ise li-se mezunu vasýfsýz bir kýzým.

Hasta annem, yaþlý babamýn ümidi bendim.Üniversiteyi kazanacaktým. Hem kendimi hem deonlarý kurtaracaktým. Peki, þimdi annem-babam...Bundan sonra da hayatýn bu aðýr çilesini çekmeyedevam edecekler. Ben de onlarla birlikte tabi... Ve enkötüsü de bana talip olacak gençler de benim gibiproblemler içinden kurtulamamýþ insanlar olacaklar.

Bunlarý þunun için anlattým. Ali... Ben seni birkardeþim gibi severim. Sizin aile yapýnýz bizdenfarklý deðil. O dar ve kýt imkânlarla okuyacaksýn.Ama þimdiden aklýna þunu koy ki, eðer üniversiteimtihanýný kazanmazsan, baban gibi kazma-küreksýrtýnda bir amele olacaksýn. Baban hayatýn aðýryükleri altýnda ne kadar ezildiyse, sen kat kat faz-lasýný göreceksin.

Bak, ne diyorum. Önünde üç altýn yýlýn var. Ya-ni üniversiteye girmeye üç yýlýn kaldý. Eðer sen buüç yýlýný planlý, düzenli, disiplinli ve azimli geçirir-sen yemin ederim ki istediðin yerden, daha üstün biryer kazanýrsýn. Kazanmak hiç de zor deðil. Zor olaninanmak ve çalýþmak. Ve tabi bir de arkadaþ grubun.

Ýþte ben bunu yapmadým. Yapan arkadaþlarým isebugün bunun mutluluðunu yaþýyor. Ya ben... Ben ise,genç kýzlýk hayallerimi kül etmiþ mutsuz birisiyim.

Hemen yarýn, hemen yarýn baþlayacaksýn. Bende sana yardýmcý olacaðým. Ben kaybettim, bari senkazan da, duanýz kýsmet olsun. Belki o samimi dua-lar hürmetine bana da bir kapý açýlýr.

Seher ablamýn, gözyaþlarý içinde anlattýðý buöyküsü beni çok etkilemiþti.

Hayatýn çetin güçlükleri içinde olmam nede-niyle, Seher ablanýn durumuna düþmemek için, ba-þarýlý olmaktan baþka çarem yoktu. Bunun için öncebaþaracaðýma karar vermem gerekiyordu. Çünkü herbaþarý ciddi bir kararla baþlamýþtýr. Sýkýntýlar ve acý-larla dolu hayatýmýn, çok önemli bir kesiti olan kararverme konusunu sizinle paylaþmak istiyorum.

Niyetim, kendim yaþadýðým güçlükleri anlatýp,gönlünüzde bir hüzün oluþturmak deðildir. Asýl ni-yetim, benim gibi hayatýn problemleri arasýndaümitsizliðe kapýlýp, büsbütün geleceðini karartangençlere bir kapý aralamaktýr. Daha önemlisi her þe-ye raðmen “çalýþan baþarýr” diye haykýrmaktýr.

Altý çocuklu bir ailenin, yaþanmasý çok güç olanbir evinde gözlerimi açmýþtým dünyaya... Çocuklu-ðum hasta annemin iniltileri ve bize ekmek yetiþtir-mek için zayýf ve güçsüz bedeniyle akþama kadarkazma sallayan babamýn bitmeyen öksürük sesleriarasýnda geçti. Evimizde hep hastalýk, üzüntü veümitsizlik konuþulurdu ve hüzün paylaþýlýrdý.

Sofrada bir araya gelen kardeþlerimin ve benim,karným doysun diye, o vefalý babam ve o þefkatli an-nem hemencecik çekiliverirlerdi. Çocuklar biz to-kuz, siz yiyin diyerek.

Evimize et girdiðinde veya fýrýn ekmeði bulun-duðunda bayram ederdik. Dört kardeþle birlikte pay-laþtýðýmýz küçük bir oda bizim için hem yatakhane,hem de dershaneydi. Ama kýþ gelince, el ve ayakparmaklarýmýzýn sýzýsý hiç bitmezdi. Çünkü odun-kömür kýtlýðýndan dolayý, soba kuramazdýk.

Üzerimizdeki giysilerin yeni olduðunu hiç ha-týrlamazdým. Sað olsun merhametli insanlar getirip,birer-ikiþer verirlerdi. Biz de bunlarý kardeþlerimizlepaylaþýrdýk.

Annem-babam ve özellikle de gözleri doðuþtangörmeyen iki yaþ küçüðüm olan kýz kardeþim, ümit-lerini bana baðlamýþlardý. Aç kalýrýz, susuz kalýrýz.Yeter ki sen oku. Her þeyimiz sana feda olsun oðuldiyen annemin yakarýþlarý, beynime iþler ve yüre-ðime tarifsiz bir ateþ düþürürdü. Ya görme özürlükardeþimin abi okursan gözlerimi açtýrýr mýsýn? di-yerek masumane sorularý ve ümitleri... Bütün dün-

yamý alt-üst eder, bir an önce bütün okullarý birsolukta atlayýp, geçmek isterdim. Kafamda öylesineönüne geçilmez bir hayal vardý ki, ne pahasýna olur-sa olsun baþarýlý olup, ailemi kurtaracaðým diye ade-ta çýrpýnýp duruyordum.

Ýþte ilk ve kesin kararýmý o gün vermiþtim. Yanilise birinci sýnýfa yazýldýðým gün. Kayýt yapan ve be-nim durumumu bilen memur:

- Bak Ali, demiþti. Þu gördüðün gençlerin hepside öðrenci... Ama sen bunlardan farklý olacaksýn.Senin kaybetme, baþaramama gibi bir lüksün yoktur.Eðer ömrünü baban gibi kazma-kürekle amelelik ya-parak geçirmek istemiyorsan, bir karar vereceksin.Bu öyle sýradan bir karar olmayacak.

- Nasýl? Diye sordum.- Kendine ve Allah’a söz vereceksin. Tamam

mý? Sustum. Sustum çünkü bu kararý içimden ver-dim, beynime kazýdým, yüreðime gömdüm. Ben ba-þarýlý olmak zorundayým. Baþka þansým yoktur. Sa-kýn, “baþarmak için karar vermeye ne gerek var?”demeyin.

Her baþarýnýn bir kararla baþladýðýný biliyor mu-sunuz? “Kararsýzlýk, baþarý umudunu perdeleyen birgecedir” diyor, taþý konuþturan Ýbn-i Sina... Benimiçin de böyle bir karar vermemin hayatýmda çok an-lamlý bir yeri vardýr. Kararýmý önce beynimde bitir-dim. Kararýn önce beynimde bitmesi gerektiðini öð-renince, beynime döndüm sordum:

- Tamam mý? Çaresiz bir cevap verdi.- Baþka bir seçenek var mý? - Hayýr... Ýlk zaferi o zaman kazanmýþtým. Okulun açýldý-

ðý ilk hafta, huþu içinde kalktýðým sabah namazý ar-dýndan þu sözü vermiþtim. Allah'ým! Bana verdiðineti, kemiði, ruhu ve iradeyi baþarmak için sarf ede-ceðim. Ne olur beni, bana ve aileme mahcup etme.Ýþte bu hayatýmýn ilk kararýydý. Baþarýmýn baþlangýcýolmuþtu. Ömrümün ilk zaferiydi. Baþarmaktan baþ-ka çarem yoktu.

Dönün kendi içinize... Baþarmak için söz veri-yorum, çalýþmak için kararlýyým. Bu irademden vaz-geçmeyeceðim deyin. Önce kendinize inanýn. Çün-kü inanç olmadan baþarý olmaz.

Fakir olmanýz, orta halli olmanýz veya çok zen-gin olmanýz fark etmez. Yeter ki bu niyetle, bu karar-lýlýkta olun. Önünüzde daðlar gibi duran engeller,problemler ve hayatýn çetin zorluklarý bir bir aþýla-caktýr. Þimdi týp fakültesinde okuyorum. Hayatýn buönemli engelini baþarýyla aþtým. Deneyin, mutlakasiz de baþaracaksýnýz. Önce inanýn sonra da karar ve-rin yeter.

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200438 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 39

ÖyküHalit ERTUÐRUL

Bir Baþarý

Öyküsü

Page 21: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200440 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 41

Mustafa AKYOL

Milyonlarca çocuðumuz anaokulundan baþla-yarak ilköðretim, ortaöðretim, yükseköðre-tim seviyesinde eðitim öðretim görmektedir.

Ýþte bu süreçte birçok insana, öðretmene, anne-baba-ya okul idaresine büyük görevler düþmektedir.

Öðrencilerin okul dönemlerinde olsun, sýnavdönemlerinde olsun velilere düþen en önemli görev,çocuklarýnýn çalýþma isteklerini artýrmak ve kaygýyýyükseltici davranýþlardan kaçýnmaktýr.

Ýlköðretim ve ortaöðretim seviyesinde çocuklarýolan velîler öncelikle çocuklarýnýn ergenlik dönemiiçinde olduklarýný ve bu dönemin özelliklerini taþý-dýklarýný unutmamalýdýr.

Ergenlik dönemindeki gençler;1- Duygusal yönden olgunlaþýyorlar ama bir ta-

rafýyla çocuk kalýyorlar.2- Karþý cinsle iliþkileri artýyor.3- Sadece derslerle ilgilenmiyor baþka heyecan-

lar da arýyorlar.4- Boþ zamanlarýný deðerlendirmek için sosyal

aktivitelere ihtiyaç duyuyorlar.5- Aileye ve öðretmene olan ilgi yavaþ yavaþ

azalarak kendi yaþýt gruplarýna yönelmektedir.6- Sosyal olarak olgunlaþýyorlar ama grup için-

de ve kalabalýk önünde duygu ve düþüncelerini dilegetirmekte zorlanýrlar.

7- Baðýmsýzlýk duygusuna sahip olurlar8- Zihinsel yönden geliþirler. Ýyi düþünürler fa-

kat düþüncelerini baðýmsýz olarak gerçekleþtirdikle-rinde sonuçlarýný kestiremediklerinden dolayý sýkýn-tý yaþarlar. Bu noktada ailenin desteðine ihtiyaç du-yarlar.

Aileler, çocuklarýnýn eðitim - öðretim hayatla-rýnda baþarýlý olmasý kendi ayaklarý üzerinde dura-bilmesi için motive etmeleri gerekir.

Bazý ailelerimizden þu þekilde serzeniþler duya-rýz. "Çocuðumuza destek olmaya, ona yardým etmeyeçalýþýyoruz ama bizim yardýmýmýzý kabul etmiyorlar."

Böyle durumlar için anne-babalar çocuklarýnýçok iyi analiz etmeleri gerekir. Acaba ailenin yap-mak istediði bu yardýmý çocuk yük olarak mý görü-yor? Bu yardýmýn karþýlýðýný verememek sýkýntý mýveriyor? Bu sorularýn cevabý çocuk için "evet" ise

çocuk ailenin yapmak istediði yardýmý ve desteði ka-bul etmeyecektir.

Diyelim ki ailenin yapmak istediði yardým mad-di içerikli olsun. Çocuðunuzun bu yardýmý ve deste-ði kabul etmesi için çocuðunuzu borçlandýrýnýz.

Senin için þu kadar para harcadým yerine, sanaþu kadar kredi açtým. Ya da bana þu kadar borçlusundemeniz daha uygundur.

Senin eðitim - öðretimin için bu masrafý yap-mak benim görevim bunun sözünü etmek bile yanlýþolur. Yarýn büyüdüðünde iþ sahibi olduðunda, öðret-

men olduðunda, doktor olduðunda, hâkim, savcý ol-duðunda sen de kendi çocuklarýn için benzer harca-malarý yapacaksýn diyerek çocuklarýmýzýn üzerin-deki yükü kaldýrmalýyýz.

Zaman zaman anne-babalar çocuklarýnýn kendi-leriyle hiçbir þey paylaþmadýklarý yönünde serze-niþte bulunurlar. Acaba biz bunu söylerken biz çocu-ðumuzla neler paylaþýyoruz. Bunu hiç düþündükmü?

Böyle durumlarda bizim çocuðumuzla oturupbir arkadaþ gibi konuþmamýz, kendi fikir ve düþün-celerimizi dile getirmemiz, daha sonra da benzerdavranýþý çocuðumuzdan beklememiz gerekir.

Çocuðumuzla konuþurken þu hususlara dikkatetmeliyiz.

1- Çocuðumuzla bir yetiþkin gibi konuþmalýyýz.2- Yumuþak bir ses tonu kullanmalýyýz.3- Sert tavýrlardan kaçýnmalýyýz. Aksi durumda

çocuðumuzu kendimizden uzaklaþtýrýrýz.4- Çocuðunuzla konuþurken göz seviyesinin

eþit olmasýna dikkat ediniz.5- Çocuðunuzla konuþurken çocuðunuz oturu-

yorsa siz de oturarak konuþun.6- Çocuðunuz duygu ve düþüncelerini dile ge-

tirirken konuþmasýný kesmeyin. Sen daha çocuksun,sen ne bilirsin gibi tavýrlardan uzak durunuz.

7- Düþüncelerine deðer veriniz. Yanlýþý varsadoðrusunu gösteriniz veya görmesine yardýmcý olu-nuz.

8- Güzel fikirlerini onaylayýn. Tebrik edin. Öz-güven kazandýrýn. Güzel davranýþlardan dolayý te-þekkür etmeyi ihmal etmeyin.

9- Aile içi konularda çocuðunuzun ilgi alanýndaolmasa dahi çocuðunuzun fikrini sorun.

10- Çocuðunuzla konuþurken eleþtirmeyin, grupiçinde küçük düþürmeyin, aptal, geri zekâlý gibi ifa-delerden kaçýnýn.

Anne-babalardan gelen bir baþka serzeniþte ço-cuklarýnýn ders çalýþmadýklarý, sadece televizyonseyrettikleri, müzik dinledikleri veya kendileriyleboþ boþ oturduklarý yönündedir.

Bu durum gerçekten böyle mi? Yoksa çocuk-larýnýzý sadece televizyon seyrederken veya müzikdinlerken mi görüyorsunuz. Bu soruyu kendinizesormanýzý ve düþünmenizi istiyorum.

Bu durum karþýsýnda öðrencilerden de þöyle birserzeniþ geliyor. Hocam, diyor öðrenci, sabahtan ak-þama ders çalýþýyorum. Bir 5 dakika ara verdiðimdeveya televizyon seyrettiðimde anne-babam hemenbunu görüyor ama ders çalýþtýðýmý hiç görmeyerekbeni eleþtiriyor. Sanki ben okula gidiyorum, sankiben sýnava gireceðim diyerek bana çýkýþýyor, ifa-

desini kullanýyor.Bazý öðrenciler ise, çok ders çalýþsalar da hiç

ders çalýþmasalar da ailelerinin kendisiyle hiç ilgi-lenmediklerini dile getirmektedir.

Çocuklarýnýzý motive etmeye çalýþýrken þu dav-ranýþtan þiddetle kaçýnýn.

"Sen bu kafayla gidersen zor kazanýrsýn""Amcanýn oðlu hep takdir getiriyor. Teyzenin

kýzý þurayý kazandý. Bakalým sen ne yapacaksýn" gi-bi ifadelerden kaçýnýn. Çünkü çocuðunuzu kendin-den daha baþarýlý insanlarla kýyaslayarak motiveedemezsiniz.

Çocuðunuz istediði okulu kazanamazsa, buokulun dýþýnda gideceði okulu bir ceza olarak gös-termeyin. Eðer, Fen Lisesine, Anadolu ÖðretmenLisesine, Anadolu Lisesine veya þu bölüme gire-mezsen düz lisede, meslek lisesinde veya üniver-sitenin þu bölümünde okuduðun zaman hiçbir þeyolamazsýn. Buralarda da ha okumuþsun ha okuma-mýþsýn hiç fark etmez türünden sözler sarf etmeyin.Çünkü toplumumuzun her meslek grubundan insanaihtiyacý olduðu unutulmamalýdýr.

Çocuðunuzun okul baþarýsýný artýrmak istiyor-sanýz;

1- Çocuðunuzun karþýsýnda eþinizle tartýþmayýnve yüksek tondaki konuþmalardan kaçýnýn.

2- Okul yönetimiyle ve öðretmeniyle iliþki-lerinizi sýklaþtýrýn.

3- Öðretmenin bilgisine ve gayretine güvenin.4- Çocuðunuza sýcak bir çalýþma ortamý hazýr-

layýn.5- Çocuðunuzu etkileyecek aile içi durumlarý

çocuklarýnýza yansýtmayýn.6- Çocuðunuza baský yapmaktan kaçýnýn.7- Çocuðunuzun kendine ders programý hazýrla-

masýna veya öðretmenin hazýrladýðý programa uy-masýna teþvik ediniz. Zaman zaman programa uyupuymadýðýný kendine hissettirmeden takip ediniz.

8- Zaman zaman ders programlarýna uymaktazorlanabilir. Bunu hoþgörü ile karþýlayýn. Bu uyum-suzluk sürecinin devamlýlýk gösterdiðini fark eder-seniz onu yumuþak bir dille uyarýn.

9- Zaman zaman ders dýþý faaliyetlerde bulun-mak isteyeceklerdir. Bu duruma imkânlar ölçüsündemüsaade edin.

10- Çocuklarýnýzýn yýl boyunca ders çalýþmasýnýbeklemeyin. Arada bir arkadaþlarý ile dolaþmasý, te-levizyon seyretmesi, temiz hava almasý, dinlenip dü-þüncelerini toplamasý ve daha zinde istekli bir þekil-de ders çalýþmasýný saðlayacaktýr.

Anne-babalarýmýza-öðrencilerimize baþarýlý biryýl geçirmeleri dileðimle…

Anne-Baba-Çocuk Ýletiþimi

Eðitim

Page 22: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 43

Yavuz Bülent BÂKÝLERTürkçe

Beyaz Türkçe'nin Büyük Þâiri

Ve serin serviler altýnda kalan kabrindeHer seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter.

Yahyâ Kemâl Fransa'da üniversitede okurken, ho-calarýndan biri, tarih profesörü Alber Sorel: "Bin yýllýkFransa topraðý, Fransýz milletini meydana getirmiþtir!"demiþti. Bu ifade onu çok etkilemiþti.

Yahyâ Kemâl de bin yýllýk Türk tarihi ve Anadolutopraðý üzerinde düþünmeye baþlamýþtý. Gerçi Türk ta-rihinin yaþý bin yýl deðildi. Üç bin yýldan, beþ bin yýldanöncelere uzanýyordu. Ama Yahyâ Kemâl öncelikle, binyýllýk tarihimiz, bin yýllýk Türkçemiz, bin yýllýk vatanýmýzüzerinde duruyordu. Dilimizin bin yýllýk zenginliðiyledüþünüyor ve yazýyordu. O, "kökü mâzide olan âtî" idi.Köksüz, mâzisiz bir milletin, bir dilin yaþayacaðýnainanmýyordu. Nesirlerinde ve þiirlerinde Ýstanbul Türk-çe'sini esas alýyordu. Bu bakýmdan onun, duru, zengin,renkli Türkçe'sine "Beyaz Türkçe" diyenler vardý. Ýstan-bul sevgisi onun þiirlerinde beyaz papatyalar gibi açýlý-yordu:

Sana, dün bir tepeden baktým aziz Ýstanbul Görmedim, gezmediðim, sevmediðim hiç bir yer Ömrüm oldukça, gönül tahtýma keyfince kurul Sâde bir semtini sevmek bile, bir ömre deðer

Nice revnâklý þehirler görülür dünyada Lâkin efsunlu güzellikleri sensin yaratan Yaþamýþtýr derim, en hoþ ve uzun rûyâda Sende çok yýl yaþayan, sende ölen, sende yatan.

Ýstanbul'da ve yurdun her köþesinde ölenler, top-raða düþenler için yazdýðý "Sessiz Gemi" isimli þiir, nekadar güzeldir. Kefenden, tabuttan, mezardan, teneþir-den bahsetmeden, ölümü bir kadife kumaþ yumuþaklý-ðýyla ve beyaz bir Türkçe ile bize Yahyâ Kemâl anlattý:

Artýk demir almak günü gelmiþse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan Hiç yolcusu yokmuþ gibi sessizce alýr yol Sallanmaz o kalkýþta ne mendil, ne de bir kol Rýhtýmda kalanlar bu seyahatten elemli Günlerce siyah ufka bakarlar gözleri nemli Bîçâre gönüller! Ne giden son gemidir bu Hicranlý hayatýn ne de son matemidir bu Dünyada sevilmiþ ve seven nafile bekler Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden Birçok seneler geçti dönen yok seferinden

Beyaz Türkçe'nin bu büyük þâirini çocuklarýmýzaokutmalý ve çok sevdirmeliyiz.

KKAARR MMÛÛSSÝÝKKÎÎLLEERRÝÝ

-Varþova 1927 -

Bin yýldan uzun bir gecenin bestesidir bu.

Bin yýl sürecek zannedilen kar sesidir bu.

Bir kuytu manastýrda duâlar gibi gamlý,

Yüzlerce aðýzdan koro hâlinde devamlý,

Bir erganun âhengi yayýlmakta derinden...

Duydumsa da zevk almadým Ýslâv kederinden.

Zihnim bu þehirden, bu devirden çok uzakta,

Tanbûri Cemil Bey çalýyor eski plâkta.

Birdenbire mes'ûdum iþitmek hevesiyle,

Gönlüm dolu Ýstanbul'un en özlü sesiyle.

Sandým ki uzaklaþtý yaðan kar ve karanlýk,

Uykumda bütün bir gece Körfez'deyim artýk!.

YYaahhyyaa KKeemmaall BBEEYYAATTLLII

Bazýlarý þiiri,"Bir dilinm u s i k î s i "

diye tarif ederler.Þiire bir kelimemimarîsi olarakbakanlar da var.Þiir, bir dilin musi-kîsi ise, dilimizinmusikîsini bize eniyi duyuran þâir-lerimizden biri deYahyâ Kemâl Be-yatlý'dýr. Þiir bir kelimeler mimarîsi ise, kelimeleriçok büyük bir titizlikle seçen þâirlerin baþýnda Yah-yâ Kemâl Beyatlý duruyor. Onun, bir þiir üzerinde10 yýl, 15 yýl çalýþtýðýný biliyoruz. Birtakým kelime-leri, 10-15 dakika içinde, pastýrma doðrar gibi altalta sýralayýp, sözüm ona þiir yazdýklarýný sa-nanlarla, bir þiirin, bazen bir mýsraý, bazen bir keli-

mesi üzerinde 10-15 yýl düþünen Yahyâ Kemâlarasýndaki büyük farký anlatmak imkânsýzdýr. YahyâKemâl, "Türkçe aðzýmýzda ana sütü gibi güzelolmalý!" diyordu. Türkçe'yi þiirlerinde bir anne sütügibi helâl ve güzel kullanýyordu. 20. asýr Türkþiirinin en büyük klâsiði Yahyâ Kemâl'dir.

"Rindlerin Ölümü" isimli þiirinin son kýtasý ilkhaliyle þöyle idi:

Ölüm, âsûde bahar ülkesidir bir rinde Gönlü her yerde buhurdan gibi yýllarca tüter. Ve siyah serviler altýnda kalan kabrinde Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.

Yahyâ Kemâl, üçüncü mýsradaki "siyah" keli-mesine ýsýnamadý. "Siyah serviler" ifadesi gönlüneyatmadý. Yýllarca "siyah" kelimesi yerine daha uy-gun, daha güzel, daha musikîli bir kelime aradý. Venihayet 10 yýl kadar sonra, bir arkadaþ ziyaretinegiderken "serin" kelimesini buldu. Þiirinin son bey-tini þöyle deðiþtirdi:

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200442 Þeyhzâdeoðlu Özel Kitaplýðý Arþivinden

Page 23: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200444 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 45

Örnek HayatMuhammed HALICI

Ebß Ubeyde b. El-Cerr�h (r.a)’�n Askerlerine���d�

Ebû Nuaym, Nimrân b. Ebü'I-Hasan'dan:"Ebû Ubeyde b. El-Cerrâh (r.a) bir gün askerleri

arasýnda dolaþýrken:- "Nice kimseler vardýr ki, elbiselerini temizliy-

or, fakat dinlerini kirletiyorlar. Nice kimseler vardýrki, kendilerini yüceltiyor, fakat gerçekte alçaltýyor-lar. Eski kötülükleri yeni iyiliklerle siliniz. Yeminederim ki, þayet biriniz, yerle gök arasýnýn dolusu ka-dar günah iþleyip de, ondan Sonra bir tek iyilik ya-parsa, onun bu iyiliði günahlarýný altýnda ezinceyekadar yükselecektir," demiþtir."

Mu�z b. Cebel (r.a)’in ���tleriEbû Nuaym, Muhammed b. Sîrin'den:"Bir adam Muâz b. Cebel (r.a)'in yanýna geldi. O

sýrada Muâz b. Cebel'in misafirleri evinden çýkmýþvedalaþýyorlardý. Gelen adama:

- Sana iki þey tavsiye edeceðim. Þunu bil ki,dünyadaki payýn nerede olursan ol, seni arayýp bulur.Sen dünyadaki payýndan âhiretteki payýna daha çokmuhtaçsýn. O halde âhiretteki payýný, dünyadaki pa-yýna tercih et. O kadar ki, bu pay nereye gidersen se-ninle beraber gelmiþ olsun, dedi."

Ebû Nuaym, Amr b. Meymûn El-Evdî'den"Muâz b. Cebel (r.a), aramýzda iken kalkýp: - "Ey Evd oðullarý! Ben Resûlullah'ýn elçisiyim.

Þunu bilin ki, neticede dönüþ Allah'adýr. Ondan son-ra ya Cennete ya da Cehennemedir. Bundan sonra birdönüþ yoktur. Ancak hiç ölmeyen cesetler için de,ebedi bir hayat için kalkýþ vardýr," dedi."

Muâz b. Cebel (r.a), oðluna:- "Oðlum! Namaz kýldýðýn zaman vedalaþan

kimsenin namazý gibi kýl. Bir daha kýlacaðýný sanma.Þunu bil ki, mü'min, birini yaptýðý, birini geride bý-raktýðý iki iyilik arasýnda ölür," dedi.

Ebû Nuaym, Abdullah b. Seleme'den:"Bir adam Muâz b.

Cebel radýyallahu anh'e:- Bana öðret, dedi.'

Muâz:- Dediðimi yapar mý-

sýn? diye sordu. Adam:- Yapmaya bütün gü-

cümle çalýþýrým, diye ce-vap verdi. Muâz:

- Oruç tut, fakat oruç-larýna ara ver. Namaz kýl,fakat uykun için vakitayýr. Rýzkýn için çalýþ, fa-kat rýzkýmý kazanayým

derken doðruluktan ayrýlma ve Müslüman olarak öl-meye çalýþ. Mazlumun bedduasýndan da sakýn,dedi."

Ebû Nüaym'dan:Muâz b. Cebel (r.a) bir konuþmasýnda:- "Üç þey vardýr ki, kimde bulunursa Allah'ýn ga-

zabýna uðran Sebepsiz yere gülmek. Deliksiz olarakuyumak ve acýkmadan yemek yemek, dedi."

Ebû Nüaym'dan:"Muaz b. Cebel radýyallahu anh bir konuþma-

sýnda: - "Açlýk ve sýkýntý fitnesiyle denendiniz, sabret-

tiniz. Varlýk ve bolluk fitnesiyle de deneneceksiniz.Sizler için en çok korktuðum þey, kadýnlarýn fitnesi-dir. Altýn ve gümüþ bilezikler taktýklarý, Þam ve Ye-men'in ince süslü elbiselerini giydikleri zaman, zen-gini yoracaklar, fakiri de bulamadýðýný bulmaya zor-layacaklar," dedi."

Abdullah b. Mesud (r.a)’un ���tleriEbû Nuaym'dan:"Abdullah b. Mes'ûd yerinde oturmakta, iken:- "Hem dünya, hem de âhiret için çalýþmayan

adamdan hoþlanmam.Ýçinizde sabaha kadar leþ gibi yerinden kýmýlda-

mayan ve sabah oluncada ateþ böceði gibi oradanoraya sýçrayan kimseyi görmeyeyim.

Dünyanýn durusu gitmiþ bulanýðý kalmýþtýr.Ölüm, Müslüman kiþi için hediyedir.

Hiç kimsenin hoþlanmadýðý ölüm ile fakirlik negüzel þeylerdir. Allah'a yemin ederim ki, zenginliklefakirlik ikisi de birer nimettirler. Ben hangisiyle im-tihan edilsem umursamam. Zenginlikte muhtaçlarayardým, fakirlikte de sabýr meziyeti vardýr.

Kul, îmanýn tepesine çýkmadýkça îmanýn haki-katine ulaþamaz. Fakirliði zenginlikten, alçalmayýyükselmekten üstün görmedikçe ve kendisini övenkimseyle yeren kimseyi bir tutmadýkça müslüman,

îmanýn zirvesine çýkamaz,"demiþtir."

Sahabe-i Kiram’ýnvermiþ olduklarý seçkinöðütleri bizzat yaþayarakörnek olduklarý muhakkak-týr. Onlarýn öðütlerini alýp,hayatýmýza yansýtmak vekendimizi onlara benzet-meye gayret etmek ise enbüyük vazifemiz olmalýdýr. Bibliyografya1- M. Yusuf Kandehlevi, Hayat'üs-Sahabe, C. 4., Divan Yay., Ýst., 1980.2- Ahmet Taþgetiren, Altýn Öðütler,Erkam Yay., Ýst.

Öðüt, Ýslam kültüründe önemli bir yer tutmak-tadýr. Ýslam baþlý baþýna bir öðütler manzu-mesidir. Kur'an Allahu Teala’dan insana bir

"güzel öðüt"dür. Yine Kur'an "Hayra çaðýrma, iyiliðiemir ve kötülükten sakýndýrma" ilkelerini getirereköðüt kavramýný müesseseleþtirmiþtir. Rasulullah(s.a.v.) hayatý, sözleri, hatta sükûtu ile insanlýðý eði-ten seçilmiþ bir öðüt insanýdýr.

Rasulullah (s.a.v.)'ýn eðitiminden geçen Sahabe-i Kiramýn örnek yaþantýsýndan süzülüp gelen öðüt-lerinden bazýlarýný birlikte okumakta fayda vardýr.

Hz. �mer (r.a)’in O�luna ���d�“Sana Allah'tan korkmaný tavsiye ediyorum.

Kim Allah'tan korkarsa, Allah onu korur. Kim O'natevekkül ederse Allah ona yeterlidir. Kim baþkasýnaborç verirse, Allah onu mükâfatlandýrýr. Kim O'naþükrederse, Allah ona daha da çok verir. Takva gözü-nün önünde dursun. Amelinin direði, kalbinin cilasýolsun. Niyeti bulunmayanýn ameli, Allah için ol-mayan iyiliðin sevabý, iyilik yapmayanýn malý ve es-ki elbisesi olmayanýn, yeni elbisesi yoktur.

Þiddetli hesaba çekilmeden önce kendini geniþzamanda hesaba çekmen gerekir. Kim geniþ zaman-da kendini hesaba çekerse, onun sonu rýzaya uygunolur. Kimi de hayatý ve kötülükleri bundan alý koyar-sa, sonu zarar ve piþmanlýk olur.”

Hazreti Osman (r.a)��n Vasiyeti:Hz. Osman vefat edince, özel sandýðý açýlmýþ ve

bir kâðýtta vasiyeti bulunmuþtu. Hz. Osman vasiyeti-nin sonunda þu mýsralarla kendinden sonra gelenlereveciz bir nasihatte bulunuyordu:

"Kiþi nefsini ihmal etse de, fakirlik canýna takdese de gönül tokluðu onu baþkalarýna muhtaç ol-maktan vareste kýlar, kendisini de güzelleþtirir. Birzorlukla karþýlaþtýðýnda sabret. Çünkü hiçbir güçlükyoktur ki arkasýndan bir kolaylýk gelmesin. Zamanýkýyaslamayan kaderleri tanýyamaz, gelecek günlerinneler vadettiðini de bilemez."

“Þu kimselere hayret ederim:1. Bütün iþlerin Allah'ýn emri ile olduðunu bil-

diði halde elden kaçýrdýðý bir þey için üzülene,2. Ölümü bildiði halde, gülene,3. Dünyanýn, geçici olduðunu bildiði halde, üs-

tündekilere, dünya malýna alâka gösterene.4. Öldükten sonra dirilecek insanlarýn hesaba

çekileceðini bildiði halde mal biriktirene,5. Cehennemdeki ýzdýrabý bilerek günah iþle-

yene,6. Cennet mutluluðunu bilerek istirahat edene

ve Allah'ý bildiði halde baþkasýný zikredene hayretederim...”

Hz. Osman (r.a), hakikate ermi�, irfan sahibiki�ilerin halini ��yle anlat�yor:

“Kalbinde Allah'a karþý derin bir korku ve afümidi vardýr. Dili ile Allah'a teþekkürler eder ve Al-lah'ý över. Gözleri hayâ duygusu ile gözyaþlarý ileperdelidir. Arzusu, dünyaya deðer vermeden, sadeceAllah'ýn rýzasýný kazanmaktýr.”

Hz. Ali (r.a) bir konu�mas�nda iman ve zikirhakk�nda �unlar� s�ylemi�tir:

“Allah'ý devamlý zikrediniz. Çünkü zikirlerin engüzeli Allah'ý zikretmektir. Müttekilere vadedilenleriisteyiniz. Çünkü Allah'ýn vâ’di vaadlerin en doðrusu-dur. Peygamberinizin yolundan gidiniz. Çünkü o,yollarýn en efdalidir. Onun sünnetlerine uyun, çünküOnun sünnetleri yollarýn en þereflisidir. Allah'ýn kita-býný öðreniniz. Çünkü Allah'ýn kitabý sözlerin en de-ðerlisidir. Dini iyi anlayýn, çünkü dini iyi anlamakkalpleri parlatýr. Kur'an'ýn nurundan þifa isteyin, çün-kü o gönüllerdeki marazlara þifadýr. Kur'an'ý, hakký-na riayet ederek okuyunuz, çünkü en güzel haberlerondadýr. Kur'an okunduðu zaman dinleyiniz. Konuþ-mayýnýz, umulur ki Allah size merhamet eder. Kur'anvasýtasý ile doðru yolu bulduðunuzda öðrendikleri-nizle hidayette daim olasýnýz. Ýlmiyle amel etmeyenâlim, bilgisizliðinden dolayý doðru yolu bulamayangünahkâr cahil gibidir. Bana göre, cehaleti içindebocalayan cahile nisbetle ilmi ile amel etmeyen âli-min vebali daha büyük ve âlim daha periþandýr. Herikisi de mahvolmuþ sapýklardýr."

Sahabe-ii Kiramýn DilindenÖðütler

"Nice kimseler vardýr ki, elbiselerinitemizliyor, fakat dinlerini kirletiyor-

lar. Nice kimseler vardýr ki, kendileri-ni yüceltiyor, fakat gerçekte alçaltý-

yorlar. Eski kötülükleri yeni iyiliklerlesiliniz. Yemin ederim ki, þayet biriniz,

yerle gök arasýnýn dolusu kadargünah iþleyip de, ondan Sonra bir tek

iyilik yaparsa, onun bu iyiliðigünahlarýný altýnda ezinceye kadar

yükselecektir,"

Page 24: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Benim kim olduðumu biliyor musunuz?Bir zaman sizin bahçývanýnýz, bir zaman dok-

torunuz, bir zaman anneniz veya babanýz oldum. Hâlâ tanýmadýnýz deðil mi?O zaman ben size kendimi tanýtayým.Ben yeri ve zamaný geldiðinde bir bahçývaným.

Çiçeklerime öyle bir bakarým ki adeta onlara kendi-mi veririm. Onlarda da ben kendimi bulurum. Onlarýbüyütmek için elimden geleni yaparým. Zamanýnauygun suyunu verir, yerini ve topraðýný deðiþtiririm.Rengârenk çiçekler açýp dünyayý þenlendirmeleriiçin onlara çeþitli besinler veririm. Onlarý her görü-þümde Allah'ý hatýrlarým. Çiçeklere hizmeti, Allah'ahizmet olarak görürüm. Ýþte ben böyle bir bahçý-vaným.

Ben yeri geldiðinde bir doktorum. HastalarýmaAllah'ýn þifasýný bulmalarý için yardým ederim. Za-manýnda, bünyesine uygun ilaç kullanmalarý içinyardýmcý olmaya çalýþýrým. Onlarý zaman zaman

ameliyat edip tedavi ederim. Hastalarýma Allah'ýn þi-fasýný ve kudretini anlatmaya çalýþýrým. Ýþte benböyle bir doktorum.

Zamaný ve ölçüsü geldiðinde ben bir hâkimim.Yaptýðý yanlýþta, ona yanlýþýný anlatarak doðrusunuanlatýrým. Adaletli davranarak bu dünya döngüsüiçerisinde nasýl olmasý ve davranmasý gerektiðini be-lirtirim. Hakka riayet ederek, hakça davranmasýnýöðretirim. Kul hakkýyla Allah'ýn huzuruna gelmeme-si gerektiðini belirtirim. Allah'ýn adaletini ona kav-ratmaya ve onu uygulamasýna çalýþýrým. Ýþte benböyle bir hâkimim.

Ben bir anneyim veya babayým. Çocuðumugözümden bile sakýnýrým. Onun en iyi olabilmesiiçin elimden geleni yaparým. Ona güzel ortamlarayarlamaya ve bilgiler sunmaya; Allah'ýn birliðini,kudretini, devasýný anlatmaya; Dünyadaki bütüngüzelliklerin Allah'tan geldiðini, Allah'tan gelip Al-lah'a döneceðimizi, bu dünyanýn geçici olduðunuaktarmaya çalýþýrým. Güzel, ahlaklý bir þekilde Al-lah'a hizmet etmesi için elimden geleni yaparým. Ýþteben böyle bir anne ve babayým.

Mutsuz olduðunuzda en yakýnýnýzda beni bu-lursunuz ve sizin kolunuz kanadýnýz olurum. Sorun-larýnýza yardýmcý olmaya çalýþýrým. Ayakta dimdikdurabilmeniz için size dayanak olur, yanlýþlýða sap-týðýnýzda sizi uyararak güzelliðe ermenizi saðlarým.Ve sonunda hep Allah'ý kavratýrým. Ýþte sizin en ya-kýn dostunuzum.

Yeri geldiðinde oyuncaðýnýz olurum. Benimleoynarken mutluluk duyarsýnýz. En mutlu olduðunuzanlarý benimle yaþarsýnýz. Hayallerinizde hep benvarým. Çünkü birlikte oynamayý çok seviyoruz.

Bir kitabýnýz bile olurum. Beni okuduðunuzdakendinizi bulursunuz, sanki kendinizi okuyormuþgibi olursunuz. Hayatý benimle öðrenirsiniz bir za-man. Benim duygularýmla sizin duygularýnýz karýþýr,bir oluruz adeta. Dostluðu ve paylaþmayý beraberöðreniriz. Gün olur, daha deðiþik arkadaþlýk (kitap)kurmanýza yardýmcý olur, sizin dünyanýzý geniþlet-meye çalýþýrým. Ýþte ben böyle bir dostum.

Bir kütüphaneyim. Ýhtiyacýnýz olduðunda hepbana gelirsiniz. Benden bilgi almaya çalýþýrsýnýz.Kendinizi geliþtirmek, yetiþtirmek için yanýma gelirsiniz her gün sizlerle çalýþmalar yaparýz. Bazen bil-giye ulaþmak için korktuðunda ben size destekçi

Çiçekler de GÜZEL

Bahçývan da

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200446 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 47

olur, kendinizi bulmanýz için gayret gösteririm.Vakti geldiðinde sizinle duygularýnýzý paylaþmaya

çalýþýrýz. Hani var ya, bir banka oturup arkadaþýnýzlauzaklaþtýðýnýzda yanýnýza gelen var ya. Ýþte o hep be-nim. Üzgün olursun o zaman, ya ailenin bir sorunu var,ya da arkadaþlarýn ile bir problemin olur. Ýþte o zamanben de seni güldürmeye çalýþýrým. Sonunda da Allah'aþükür hep ben galip gelir, senin asýk suratýný mutlulukýþýltýlarýna çeviririm.

Hatýrladýn mý beni? Hatýrla artýk, mübarek evla-dým.

Dünyada, ülkemizde neler olur, hep benden öðre-nirsin. Dünya görüþün, anlayýþýn benimle þekillenir;çünkü bana çok inanýr, güvenirsin, beni seversin. Çünkühaklýyý haksýzý nasýl ayýrt edeceðini benden öðrenirsin.

Ben yeri geldiðinde bir mimarým. Seni inþa etmekiçin bir plan dâhilinde çalýþýr, inþa ederim. Ölçüler dâhi-linde iþimi yaparým ve sana uygunsuz þekiller eklemem.En iyisini yapmak için geceli gündüzlü çalýþýrým.

Ben bazen halý tezgâhýna geçer, seni dokurum.Sana deðiþik motifler vererek kendi iç duygularýmý se-ninle paylaþýrým. Sana gönlümü verip, senin en güzel ol-maný saðlarým. Senin en iyi þekilde beðenilip sevilmeniisterim. Böylelikle daha çok topluma faydalý olacaðýnýdüþünürüm.

Bir meyve aðacý gibi bol meyve verip yere yakýnolmaný isterim. Dallarýný güçlendirmek için zamaný gel-diðinde dallarýnda budama yaparým. Böylelikle ruhuntevazulu, vücudun da güçlü olmuþ olur.

Bazen ben bir demir ustasýyým. Ateþimi yakar, de-miri dövmek için tavýný beklerim, körükle demirin ký-zarmasýný saðlarým. Sonra demirime (sana) þekil ver-mek için örsün üzerine kor, çekiçle ona þekil vermeyebaþlarým. Demire her vuruþumda ayrý bir güzellik, ayrýbir sevda ortaya çýkar. Allah'ýn hikmetidir, bu. Ýþte benböyle bir demirci ustasýyým.

Beni artýk tanýdýnýz zannedersem. Kendimi bu ka-dar tanýtmadan sonra tanýnmayacak halim kalmadý. Benher þeyiyle size yardýmcý olan, kendisi için pek bir þeyistemeyen, sadece sizin geleceðiniz için çalýþan bir mu-allim, bir öðretmenim. Dünya meþakkati yüzünden beniunutmayýn. Hepiniz gözümde tütüyorsunuz. Beni yýldabir defa da olsa hatýrlamanýzý, karþýlaþtýðýmýzda hâl hatýrsormanýzý bekler ve isterim.

Hayatýnýzda en güzel yerlere gelerek, en güzel þe-kilde Allah'a hizmet etmeyi unutmayýn. Allah'ý hiçbirzaman aklýnýzdan çýkarmadan yaþayýn. Fiiliyata sok-tuðunuz iþler, Allah yolunda olsun.

Hepinizin Allah yar ve yardýmcýsý olsun, yavrula-rým. Selamlar!

DenemeMustafa ALÝBEYOÐLU

DÜÞTÜM

Seninle okudum ben beni ey can Seninle damlada ummana düþtüm Methini eylerken ilâhî ferman Nakþoldum ayete Kur'ân'a düþtüm

Her nefes bir lütuf her amel ibret Marifet sýrrýnda çözüldü hikmet Yediden yetmiþe baþlamýþ hicret Uyandým bu sonsuz kervana düþtüm

Kâinat ufkunda kýzarmýþ gülüm Göklerin burcuna uzanmýþ elim Hakk'ýn gülþenini okurken dilim Hakikât yolunda irfana düþtüm

Her menzil makamda bulmuþum izi Özümde kaynýyor mânâ denizi Âlem-i ervahta verdiðim sözü Þerh edip bir özge mekâna düþtüm

Bir ömür dayandým bir gül uðruna Niyazým yükselir yüce divana Bîçare aklýmý býraktým sona Ashâb-ý Kehf gibi zamana düþtüm

Kul Rýfat özümde kurulmuþ mizan Emanet yükünü yüklendim her an Derdime bir derman eylesin Lokman Bu derdin elinden devrâna düþtüm

Rýfat Araz

Page 25: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200448 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 49

EdebiyatM. Halistin KUKUL

Ahmed Yesevî, Dîvân-ý Hikmet* adlý eserindeki"bir beyitinde þöyle der: "Benim hikmetlerim ferman-� S�bh�nOkuyup anlasan, m�n�-y� Kur’�n."

Bir diðer beytinde ise:"Benim hikmetlerim k�n-� had�stir;Ki�i nasip almasa, bil h�bistir" demektedir.

Bu iki beyitten de anlaþýlýyor ki, Kur'ân-ý Kerîmve O'na baðlý olarak hadîs-i þerifler, Ahmed Ye-sevî'nin esas aldýðý temel kaynaklardýr.

Öyleyse, Ahmed Yesevî'nin insan anlayýþýna ba-karken, bu ana kaynaklarý göz önünde bulundurmakþarttýr.

Ahmed Yesevî'nin ifadesiyle Dîvân-ý Hikmet,(fermân-ý Sübhan Allahü Teâla’nýn emri) ve (kân-ýhadîs=hadîs menbaý)dýr. Eser, bu iki temel düþünceüzerine inþâ edilmiþ bir nasihat kitabý olduðuna gö-re, mes'eleye ýþýk tutmak ve açýklýk getirmek baký-mýndan bâzý âyetleri zikretmekte fayda vardýr:

"Ýnsan, yeryüzünde Allah'ýn halifesidir." (Ba-kara,30); "Allah, yerlerde ve göklerde ne varsa hep-sini insan için yaratmýþtýr." (Bakara,29); "Allah,Âdemoðullarýný, âlemlerin üzerine mümtaz kýl-mýþtýr. "(Al-i Ýmran, 33-34); "Ademoðullarý, üstünbir izzet ve þerefe mazhar kýlýnmýþtýr. "(Ýsra-70 ; "Ýn-san en güzel biçimde yaratýlmýþtýr. "(Tin,4); "Ýnsan,bâzan çok alçalýr."(Tin,4-5); "Ýnsan, dünyaya düþ-kündür." (Ýnsan/Dehr,27)

Ýþte Ahmed Yesevî; "Allah'ýn halifesi", "âlem-lerin üzerine mümtaz kýlýnan", "Üstün bir izzet veþerefe mazhar kýlýnan", "en güzel biçimde ya-ratýlan"... ÝNSAN'a, Yüce Rabbin: "Biz ona iki göz,bir dili, iki dudak vermedik mi? Ve biz ona iki de yol(hayýr ve þer, küfür ve îmân) yollarýný gösterdik."(Beled, 9-10) buyurduðu, yollardan hayýr yahut daîmân yolunda yürümesi; fikir ve hareket üzre dur-masý için nasihatlerde bulunarak, kýlavuzluk etmek-tedir.

Bu nasihatleri onikinci asrýn sonlarýndaki dün-yâya-insanlýða duyurmasý; kendinden sonra gelen vebugün bile hasretle ve hararetle aranan fikirlere sa-hip Mevlâna ve Yûnus gibi cihâný ýþýklandýran ma-nevî büyüklere tesiri de düþünüldüðünde, AhmedYesevî'nin insan anlayýþýnýn ehemmiyeti daha iyianlaþýlmýþ olacaktýr.

Nihad Sami Banarlý, Resimli Türk EdebiyatýTârihi adlý eserinin Ahmed Yesevî baþlýklý bölü-münde þöyle der: "Yesevî'ye göre hayat, uzun biribâdet yoludur... Bu sebeple ömrün herânýný, gönlün, Allah sevgisiyle doluve uyanýk bir ibâdet âný bilmek,öyle yaþamak, öyle çalýþmakgerekir. Biricik hakikatolan Allah'a varabilmek,ancak aþk yolu ilemümkündür. Aþk yoluise çok zorlu bir yol-dur. Âþýk olmak içinönce nefs'i öldür-mek, kendi benliðin-den uzaklaþýp sevgibaðýna girmek gere-kir. Aþk ateþi'yle ya-nan âþýklarýn rengiuçar, kendi hayran, gön-lü vîran ve gözyaþlarý tu-fan olur. Ancak iþte saadet,bütün bu çekilen ve yenilen zor-luklarýn sonundadýr.

Bütün bu sözler... Allah korkusu ya-nýnda Allah sevgisini duyurmak ve nefs'i yâni insan-daki hayvan'ý öldürmek yolunda, Allah aþký esâsýnadayanan bir irâde terbiyesiyle, insaný daha çok insanyapmak ve üstün insan olmaya yöneltmek gibi hede-fler güder." (s.279)

Ahmed Yesevî, "Dertsiz insan"ýn "insan" olma-dýðýný; "aþksýz insan"ýn da, "hayvan cinsi" olduðunubeyanla þöyle der: "Dertsiz insan insan deðil, bunuanla; aþksýz insan hayvan cinsi, bunu dinle!"

"Dertsiz insan", kendinden istenen ve toplumadâir faydalarýn mes'uliyetini duymayan ve taþý-mayan kiþidir. Ahmed Yesevî, Dîvân-ý Hikmet'indeen çok (aþk)a önem verir. Burada da, "aþksýz insan"ý,"hayvana eþ tutmasý bundandýr. Zîra, "aþk" olmayanyerde ne itimat olur, ne tevazu, ne de hoþgörü.

Bütün iyiliklerin ve güzelliklerin menbaý"aþk"týr. Aþk'ýn bulunmadýðý yerde/kalbde, kibir, kinve riya çöreklenir ki, insanýn felâkete sürüklenmeside bundandýr. Mal, mülk ve mevki arzusuyla dolanve hýrs hâlini alan sýnýrsýz istekler, insaný nice nice

felâketlere sürükler. Telâfisi imkânsýz hâllerle muha-tap kýlar.

"Dertsiz insan" ile "aþksýz insan" aynýdýr.Hakk'a ve doðruluða âþýk insan, hakikî mânâdainsandýr.

Ahmed Yesevî, bir baþka beyitinde þu nasihattebulunur: "Sünnet imiþ, kâfir de olsa, incitme sen;Hûda bîzardýr katý yürekli gönül incitenden."

"Kâfir" bile olsa, kulun kulu "incitmesi" hoþ birdavranýþ deðildir. Bu, yâni "incitmeme", "sünnet"

olduðu gibi, "katý yürekli gönül inciten-den" de Allahü Teâlâ razý olmaz.

Yapýlan amellerin Hakk katýndamuteber olmasý için Kur'ân-ý

Kerîm ve sünnete uygunolmasý lâzýmdýr.

Ahmed Yesevî, na-sihatler deryasý mahi-yetindeki Dîvân-ýHikmet'inde bir beyi-ti ile bir makale yaz-dýracak kadar geniþfikirler ortaya koya-rak, insanýn ve insana

baðlý olarak cemiyetinahenk içinde hayat bu-

labilmesinin âdil ölçüle-rini iþaret eder.

Mes'eleyi, hangi çaðýn/zamanýn cemiyeti olarak ele

alýrsak alalým, durum deðiþmez. Ay-ný muhtevalý þu iki beytinde de bu nasihat-

leri görmemiz mümkündür:"Nerde görsen gönlü kýrýk, merhem ol sen; Öyle

mazlum yolda kalsa, hem dem ol sen." Ve:"Akýllý isen, gariplerin gönlünü avla; Mustafa

gibi ülkeyi gezip yetim ara."Þimdi, çok basit bir soru soralým: Dünyâda, bu-

güne kadar, hangi beþeri idare/rejim bu derde çâreoldu/bulabildi?

Ahmed Yesevî, "insan"ý, kendine "dert" edin-miþtir. Çünkü O; Hakk'a "âþýk"týr.

Ahmed Yesevî, bir endiþesini de þöyle dile ge-tirir: "Yazýk, insan kendi kadrini kendi bilmez; ben-lik kýlýp, iyilere deðer vermez."

"Kendini bilen Rabbini bilir." buyurulmuþtur.Ve yine; mademki "Mahlûk, Halýk'ýn anahtarýdýr.",insanýn kendi "kadrini" bilmemesi veya idrâk ede-memesi, kibire saplanýp "benlik" çamuruna gömül-mesi çok hazindir.

Öyleyse; bu "en þerefli" ve "en güzel biçimde

Ahmed Yesevî'de Ýnsan

Page 26: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200450 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 51

yaratýlan" mahlûk, hangi sebeplerden ötürü "kendikadrini bilmez"? Niçin "benlik kýlýp, iyilere deðervermez"?

Ahmed Yesevî, bir baþka þiirinde, Bakara sure-si'nin otuzuncu âyetinde zikredilen: "insan, yeryü-zünde Allah'ýn halifesidir." emrindeki, insanlarýn daönderleri durumundaki "gerçek âlim"i þöyle tarifeder:

"Gerçek âlim yastýðýný taþtan kýldý; anladýðý þeyiâleme dedi. Kendini bildi ise, Hakk'ý bildi; Hûda'dankorktu ve insafa geldi."

Demek ki, "gerçek âlim" olmak öyle kolay de-ðildir. "Yastýðýný taþtan kýlmalý", "kendini bilmeli","Hakk'ý tanýmalý", "Hakk'tan korkmalý" ve "insaflý"olmalý.

Cemiyette huzur ve ahenk aranýyorsa, evvelâ"öncüler"in hak ve hukuka riayet etmesi gerekmezmi?

Ahmed Yesevî, kiþiyi kötülüklerden koruyucunasihatlerinin birinde de þunlarý söyler:

"Nefs yoluna giren kiþi rüsva olur; yoldan azýptozan þaþkýn olur; yatsa, kalksa, þeytan ile yoldaþolur; nefsi tep sen, nefsi tep sen, ey bed-kirdâr."

Görülüyor ki, önce, "kiþi"yi tarif ediyor; hangidurumlarda ne hâle düþeceðini söylüyor. Onu îkâzediyor. Ardýndan-son mýsrada da-ona acýyarak yolgöstererek iki defa ardarda "nefsi tep sen" diyor.Söylediði "kiþi"yi alenîleþtiriyor: "... ey bed-kirdâr"yâni "ey günahkâr"! hitabýnda bulunuyor.

Ýyi insan olmak için "nefs yolundan" uzaklaþ-malý, "Hûda'dan korkmalý", "insaflý olmalý"... Bütünbunlar, çok sabýr isteyen þeylerdir. Hadîste buyuru-luyor ki: "Sabýr, îmanýn yarýsýdýr." Ýnsanýn kendiiçindeki ve dýþýndaki kötülüklerle mücadelesinde"sabýr" çok önemli bir silâhtýr.

Peygamber Efendimiz'in bu husustaki bâzýhadîslerini hatýrlamakta fayda vardýr:

"Kendin için her neyi seviyor isen, insanlar içinde onu sevmelisin."

"Ýnsanlarýn hayýrlýsý, insanlara faydasý olandýr.""Ýnsanlarýn en kötüleri âlimlerin kötüleridir." AhmedYesevî de bu istikamette tavsiye ve nasihatlerdebulunur, insanlarýn, maddî olan, mal, mülk vemakam gibi geçici, basit dünyevî heveslere aldanýp,birbirlerini incitmemelerini, riyaya dalmamalarýný,fitneye sebebiyet vermemelerini de þu mýsralarýyladile getirir:

"Þeksiz bilin, bu dünya bütün halktan geçer ya; Ýnanma sen malýna, bir gün elden gider ya.

Ata, ana, kardeþ nere gitti, fikir kýl; Dört ayaklý tahta at bir gün sana yeter ya. Dünya için gam yeme, Hak'tan baþkayý deme, Kiþi malýný yeme, Sýrat üzre tutar ya. Ehl ü iyal, kardeþler, kimseler olmaz, yoldaþ, Merdane ol garip baþ, ömrün yel gibi geçer ya. Kul Hâce Ahmed tâat kýl, ömrün bilmem nece

yýl, Aslýn bilsen, su ve kil, yine kile gider ya."

(þek=þüphe; merdâne=mertçe; ehl ü iyal=âileefradý; tâat=ibâdet; nece=nice, ne kadar;kil(gil)=balçýk, kil, çamur (âb u kil=su ve kil)

Ahmed Yesevî, bütün insanlýk adýna, âdetaonlarý temsilen kendini sîgaya çeker ve "kul"olmanýn teslimiyetiyle huzur bulur. Bu husus, bil-hassa son beyitte kendini gösterir:

"Kul Hâce Ahmed tâat kýl, ömrün bilmem neceyýl,

Aslýn bilsen, su ve kil, yine kile gider ya."Mýsralarýnda, tasavvufun hakikî Var'da yok

oluþunun îzâhýný bulmaktayýz. Ýnsan, ne kadarböbürlense de, servet sahibi olsa da, neticede týpkýbaþlangýçta olduðu gibi "su ve kil" deðil midir?

Öyle ise "Ey insan! Kaç yýl ömrünün olmasýönemli deðildir. Bu ömrü nasýl geçirdiðin önemlidir.Þayet ibâdet etmemiþsen, hayýr iþlememiþ ve þerlemeþgul olmuþsan çok yazýk!

Kalbi kýrýklara merhem olmamýþsan, garipleringönlünü avlamamýþsan, yetim aramamýþsan, aþk-sýzsan, birilerini incitmiþ isen, katý yürekliysen, nefsyoluna sapmýþsan....vay hâline!

Ahmed Yesevî, söylediði bu sözler hakkýnda birayrým yapar. Bunlarý kimin anlayýp, kimin anlaya-mayacaðýný da þu mýsralarýyla ifade eder:

"Kul Hâce Ahmed, sözünü cahillere söyleme;söz söyleyip cahile, deðersiz pula satma;"

Ve:"Gerçek ümmetsen, bu sözleri iyi bilip al; bu

sözler seçkin ümmete týpký bir bal; münafýða uymazbu söz, gelir melal; gerçek ümmetseniz, iþitip selâmverin dostlar." Aslýnda, herkesi iyiliðe davet olan busözler, bunlardan anlamayanlarýn da zorlanmamasýgerektiðini de ortaya koymaktadýr. Zira herkesin biridrak gücü vardýr.

(*)Dîvân-ý Hikmet'ten Seçmeler, Ahmed-iYesevî, Hazýrlayan: Prof. Dr. Kemal Eraslan, KültürVe Turizm Bakanlýðý Yayýný, Ankara,1983.

Atalarýn bize miras býraktýðý en güzel iki þeydenbiri, bugünkü Türk vataný ise, ikincisi Türk-çe'dir. Severek koruyacaðýmýz iki vazgeçilmez

temel deðerimiz…26 Eylül 1932 tarihinde Dolmabahçe'de top-

lanan Birinci Türk Dili Kurultayýnda Halid ZiyaUþaklýgil, bir teblið okumuþtu. O tebliðde, aydýnla-rýmýza Türkçe'yi sevme dersi vermiþti. Demiþti ki:

"Ben, Türkçe'nin ezeli bir aþýðýyým. Hepimizöyle deðil miyiz? Ben, Türkçe'yi muhtelif devirle-rinde, muhtelif elbiselerle, muhtelif þekillerle gör-düm ve sevgilimi o libaslar altýnda, kendi cevhe-rinde sevdim.

Ben, Aksaray'da karpuz sergisinde müþteriayartmak için çýðýrtkanlýk eden Türk delikanlýsýnýntürlü zarafetlerle dolu Türkçe'sini de sevdim.

Ben, Divan Edebiyatýnýn gazelleriyle mest ol-dum fakat sevgili Ýzmir'imin, iki çeþmelik kýzýnýnincir iþlerken söylediði türkü ile de mest oldum.

Ben, o sevgiliyi, atlas þalvarýyla, baþýnýn üze-rinde altýn iþlenmiþ takkesiyle gördüm.

Fakat tabiatta her þey tekamülden, inkýlaptanibaret olduðu için her devrin zevki de ayný olmu-yor."

Türk Dili'nin son inkýlâbý ise Atatürk'ün sarýl-dýðý hamledir. Atatürk, bilim terimlerini Türkçeköklerden türetmek iþine giriþirken, her dil gibiTürkçe'nin de bunu baþarabileceðine, Türkçe'ninde sonunda zengin bir kültür dili olacaðýna inaný-yordu. Türkçe'nin kendisiyle bilim ve edebiyat ya-pýlan bir kültür dili olmasý, halkýn eðitiminde mut-

lak gerekli olmasýndandýr. Öðrenmeyi çok kolay-laþtýran yeni harfleri alýrken Atatürk, bu zorunlu-luðu göz önünde bulundurmuþtur.

Türkçe'yi Sevmek ve BilinçlenmekDilimiz her geçen gün yoðunlaþan teknoloji

alýþveriþiyle bir biçimde yabancý sözcüklerin akýný-na uðramaktadýr.

Çaðýn gereði artan siyasal, sosyal, kültürel veteknolojik iletiþim ister istemez dilimizi de etk-ilemiþtir. Tabelalardaki yozlaþma ve yabancýlaþmaise artýk korkunç düzeyde ve tehlikeli bir boyuttaseyir etmektedir.

Dildeki duyarsýzlýðýmýz yüzünden bu noktayageldik. Acaba dilimizi mi sevdiremedik? GüzelTürkçe'mizi öðretemedik mi? Neden, neden?...

Bugün bütün geliþmiþ olan toplumlarda va-rolan dil bilinci niçin bizde yok?

Ulusal yayýn yapan televizyon kanallarýnýn ço-ðunun isimleri neden Türkçe deðil? Ortalýktaki ya-bancý isimli dergilerin, gazetelerin açýklamasýný na-sýl yapacaðýz?

Neden Kayseri'de üretilen mobilyanýn markaismi Ýtalyanca? Neden Bilecik'te Uþak'ta, Ýstanbul'-da Bursa'da üretilen tekstil ürününün adý hep ya-bancý? Herkes el ele vermiþ sanki Türkçe'nin aley-hinde çalýþýyor?

Aziz Atatürk'ün o ünlü ve kesin tespiti burayatam uygun düþüyor;"gaflet, dalalet, hatta hýyanetiçinde olabilirler."

Baþka ne ile açýklanýr bu aymazlýk, bu vur-dumduymazlýk, bu sorumsuzluk, bu bilinçsizlik.

TürkçeYrd. Doç. Dr. Cemil GÜLSEREN

Page 27: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200452 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 53

Burasý Türkiye mi? Þeklinde afiþler bastýrýldýhaberiniz var mý?" Türkçe aðzýmýzda annemin sü-tüdür." Diyen Y. Kemal Beyatlý ,"Türkçe'm, ses bay-raðým benim." Diyen Fazýl Hüsnü Daðlarca. Biliyormusunuz artýk anne sütünü emmez oldu insanlar,ses bayraðýmýz mý, giderek sesi kýsýlýr oldu.

Kan kaybeden bizim kendi öz dilimiz, kim-liðimiz, kültürümüz, benliðimiz aslýnda.

Bu olumsuzluklarýn sona erdirilebilmesi içinyöneticilerin ve yurttaþlarýn Türkçe konusundaAtatürk duyarlýlýðýný göstermelerinin gereði vardýr.Kaþgarlý Mahmut, Ali Þir Nevai, KaramanoðluMehmet Bey gibi bilinçli olmak yolunda adýmlaratýlsa artýk yeridir.

Türkçe sevgisi ve bilinci ne gök kubbede, neyeraltýnda ne de Kaf Daðýnýn ardýndadýr. Bunukavratacak, öðretecek olan eðitim sistemimiz vedersler olacaktýr.

Öðretmenlerimizin en öncelikli amaçlarýndanbiri budur. Sevdirilerek öðretilmesi ilkesi göz önü-ne alýnýrsa öðretmenin kendisi baþta "Türkçe'ninDelisi" olmasý gerekir.

Sevmeyen sevdiremez. Bilmeyen bildiremez.Öðrenmeyen öðretemez.

Zehir eylediniz ballar balýnýAratmaz oldunuz gurbet eliniGüllük gülistanlýk türkü dilini Þah damarýn kesip çöl eylediniz.Dilde Millilik Mahallilik ve DoðallýkEvlerimizde biz bize iken "Osmanlýca" diye de

adlandýrdýðýmýz Divan Edebiyatý'nýn nesir diliylemi konuþuyoruz? Hayýr. Toplumun bütünününonayýný almayan, yadýrganan hatta anlaþýlmayankelimelerle mi konuþuyoruz? Yine hayýr. Ýngilizce'-den, Fransýzca'dan aktarma ve aþýrma özentiye ka-çan bir dille mi zorlanýyoruz? Hayýr. Doðal olanneyse o þekilde yani olmasý gerektiði gibi.

Dil, Doðal Olaný Yakalamaktýr.Zaten dinde olduðu gibi dilde de zorlama ol-

maz. Kabul etmez. Ters teper. Dil bilim kitaplarýn-da dilin bir özelliði de "Kendi akýþý içinde geliþir."olarak gösterilir. Dýþtan müdahale olmaz. Kimi ke-limeler ölür, kimileri kazanýlýr, kimileri de yenidencanlandýrýlýr.

Bazýlarý daha çok kullanýlýrken, kimileri desözlüklerde sýkýþýr kalýr.

Ev ve aile ortamýnda senli benli, sizli bizli ko-nuþurken mahalli konuþma biçimini de yansýtýrýz.Biz buna "aðýz" deriz. Yazý diline bu þekliyle elbettegirmez. Özellikle öðretmenlerin bu yöresel tar-zlarýný sýnýf ve okul ortamýna aktarmamalarýný isti-yoruz.

Bu hususta duyarlý olmanýzý bekliyoruz.Aðýza karþý deðiliz. Aðýz benim uzmanlýk ala-

ným. Aðýz bizim zenginliðimiz. Aðýz bizim kaynaðý-mýz. Renkli, neþeli, güzel ve özel yönümüz. Buyüzden birçok hikâyede, tiyatroda, film ve tv dizi-lerinde aðýz özelliði ile çeþitlilik katýlýrken zenginlikkazandýrýlýyor.

Burada ölçüyü kaçýrdýk mý iþin tadý tuzu dakaçýyor.

Aðýzlar, biz dilciler için en önemli sözlü kay-naklardandýr. Kelimelerin kökeni, eklerin, seslerindeðiþimi gibi dil olaylarý, dilin geliþimine ve tarihi-ne ýþýk tutan hazinedir.

Yazý dili Türkçesinde bir olmalýyýz ki dilde bir-lik saðlayalým. Eðitim öðretim ve bilim dili Türk-çe'dir derken bu standart Türkçe kastedilmektedir.

Kýsaca, ulusallýkla-yöreselliði karýþtýrmadankaynaþtýrmalýyýz.

Yabancý Dilden Kelime KullanýlmasýnýnSebepleri

1.Aþaðýlýk duygusu veyahut Türkçelerini be-ðenmemek.

Örnek: Aþevi(bayaðý), lokanta (biraz asil), Res-toran(daha asil)

"Kendin piþir kendin ye" türünden davetleryerini fast food, self servis gibi daha nice yenilenenkelime gruplarýna býraktý. Hep son ve yeni olansanki " en asil" olanýymýþ gibi.

2.Bilgili görünme isteði. Selahattin Güngör'ün24 Þubat 1935'de yayýnlanan köþe yazýsýný aynenaktarýyorum; Yorumsuz hem de;

Türkçe Kimin Dili Ýdi?"Bir yaþlý tanýdýk anlatmýþtý:-"Bundan otuz-otuz beþ yýl önce "Abdürrahim"

adlý bir hoca vardý. Bir gün vaazýný dinlemeye git-miþti. Hoca kürsüye çýkýp sözüne þöyle baþladý:

-Vakti, yevmi, ruzi yani senin dilince bir gün…reculi, þahsi, merdi yani senin dilince bir adam,mürur ederdi, ubur ederdi, güzeþt ederdi, yani se-nin dilince geçerdi.

Hocanýn ikide bir "senin dilince… söylemesicanýmý sýkmýþtý. Ýlkin kendisini Arap sanmýþtým. Sukatýlmamýþ Azerbaycanlý bir Türk olduðunu öðren-ince kendi diline niçin bu kadar yabancý kaldýðýnýöðrenmek isteðine kapýldým.

Vaaz bitince yanýna yaklaþarak:-Hocam, dedim, güzel þeyler söyledin ama

þunlarýn Arapçasýný, Acemcesini karýþtýrmasan ol-maz mý?

Hoca, sakalýný kaþýyarak beni tepeden týrnaðasüzdükten sonra:

-Oðul, dedi. Bizde halk kendi dilinden de

olsa, apaçýk söylenen sözlere kulak asmaz. Eðerböyle vakti, yevmi, ruzi yerine "birgün" diyecek ol-sam : "Bu hoca da bizim gibi konuþuyor, bizden neartýklýðý var?" derler. Böyle üç-dört dilden söz ka-rýþtýrmalý ki herkesi aðzýnýn içine baktýrasýn!

Hocanýn verdiði bu karþýlýðý hiç unutamam oð-lum…"

Bizim yaþlý tanýdýðýn anlattýðý burada bitiyor.Baþka dillerden divanlar doldurup Osmanlý Edebi-yatýnda ün almýþ olan Bakiler, Fuzuliler, Nef'iler,Nabiler de sanki bu hocadan baþka türlü mü dü-þünürlerdi?" (Milliyet, 24 Þubat 1935.s.4)

3.Türkçelerini bilmemek yahut Türkçesiyok demek. Yabancý keli-menin Türkçesini bulmakiçin çaba göstermemek.Umursamazlýk.

Bugün ABD ve Batýlýülkelere olan hayranlýklarý ileÝngilizce'ye duyduklarýözenti birçok insaný veözellikle "sözde aydýn-lar"ýmýzý Türkçekonuþmak tana l ý koymuþ ,bu durum-dan utanýr halegetirmiþtir. Böyle,aþaðýlýk duygusunasahip insanlarýn, bir debüyük önderimizi aðýzlarý-na almalarý yok mu? Ýþte budurum iþin en ilginç, en düþün-dürücü ve korkutucu tarafýdýr. Millibaðýmsýzlýk, Türk dili varoldukçamümkün olacaktýr. Nasýl olabilir de batý-lýlaþmak uðruna güzel Türkçe'den vazgeçi-lebilir?

Türkçe'den kopuþ söz konusudur. En çok dakendini aydýn sananlar buna ön ayak olmaktadýr.Ne kadar üzücü bir durum. Milli mücadelede ver-ilen canlar, baþlar boþuna mý gitti? Ýngilizlerden,Fransýzlardan topraklarýmýzý kurtardýk ya dillerininegemenliðinden ?...

"Türkçe yeni bir tehlike geçiriyor. Yýllardýr ka-lemlerin imbiklerinden süzüle süzüle her gün da-ha saf, daha berrak, daha tortusuz bir hal alan di-limiz, yeniden bulanmaya baþladý.

Ancak bu sefer lisanýmýzý bulandýran kelimelerArapça, Acemce deðil de Frenkçe! Bu salgýn, otel,bahçe, lokanta, sinema, dükkân isimlerinden ye-mek listelerine ve Beyoðlu'nun dilinden Bab-ý

Ali'nin kalemine kadar yayýldý!" [10 Aðustos 1932,Cumhuriyet, Yusuf Ziya Ortaç.]

Yýl 1932. Sanki 2004'te yazýlmýþ gibi. Nedeðiþmiþ?

Bir yerlere yaranmak özenmek cidden içleracýsý bir durum. Yabancý dil öðrenmekle yabancýdile özenmek ayný þey deðildir. Böyle biline ve ka-rýþtýrýlmaya!

Ne olursa olsun, ne denilirse denilsin; bir in-san bilimi en iyi, en rahat, en hýzlý kendi diliyle pe-kiþtirir. Yabancý dil bilmek baþka yabancý dille bilim

yapmak baþka þeylerdir. Uluslar arasý olanyöntemlerdir. Amaçlar daha ulu-

saldýr, hedefler toplumsal-dýr hatta kiþisel gayeler

bile söz konusudur. Ken-dine güveni olmayanýn bil-

imde ileri gitmesi mümkündeðildir. Kendi diline,

kendi kültürüne güv-enip güç alacak-sýn. Bugün bilim

dili olarak kabulgörmese de yarýn

bilim dili olmayaca-ðýný söyleyemeyiz. Za-

ten bunu söylemekbile bilime uygun

düþmez.Bizim dilimiz Türk-

çe, okunduðu gibi yazýlýr.Yazýldýðý gibi de okunmaktadýr.

Ýþte bilime, matematiðe ve hatta bil-gisayara uygun bir dil böyle olmalý diyen

uzmanlar artýk var. Matematiksel yapýsý hiçdeðiþmemiþ onca yabancý kelime ödünç almasý-

na raðmen kökler, ekler, yapým ekleri, çekim eklerikurallarý var ve belli ses uyumlarý oturmuþ, istisna-lar az saðlam bir mantýk, oturmuþ bir yapýlanmaTürkçemizin iyi bir bilim ve edebiyat dili olma ye-teneðine yüksek ölçüde sahip olduðu düþüncesiniakla getirenlerden Jean Denny ise þöyle der: "Bü-yük bir oryantalist Türk dili hakkýnda insanýn budilin seçkin bir bilginler kurulunun danýþma ve tar-týþmalarý sonucunda meydana çýkmýþ olduðu zan-nýna düþebileceðini söylemiþtir. Fakat Türkistanbozkýrlarý ortasýnda kendi baþýna kalmýþ beþer ze-kâsýnýn doðuþtan edindiði dil duygusu kanunlarýy-la yaratýldýðýný görüyoruz. Hiçbir bilginler kurulu-nun sonradan yaratmasýna imkân yoktur." [Bilim

Kültür ve Öðretim Dili Olarak Türkçe, Ýkinci Baský, AKTTYK. TTK.

Yay.Ank.,1994,s.388]

Page 28: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Þeytan; kötü ruhun, kötü birinin, kötülüðe teþvikedenin, kötülüðün temsilcisinin, karanlýk ve da-laletin önderinin, Allah'ýn ve O'nu seven, O'na

kullukta bulunan herkesin büyük düþmanýn müþah-haslaþtýrýlmýþ þekli veya kötülüðün sembolü olmuþvarlýktýr.

Þeriat örfünde ise, Yüce Allah'ýn Âdem'e secdeemrine karþý gelip isyan ettiði için ilâhî rahmettenkovulan ve insanlarýn amansýz düþmaný olan, cin tai-fesinin inkârcý kesiminden (Kehf 50) gizli bir varlýktýr.

Âdem'e secde emri onun hissiyatýna ters düþtü-ðü için emri yerine getirmekten kaçýndý. Sebep, ken-disinin ateþten, Âdem'in ise topraktan yaratýlmýþ ol-masýydý. Böylece o itiraf ve özür dileme yerine, iti-raz ve hayatý tercih etti. Her iki maddenin de yaratý-cýsýnýn Allah olduðunu bildiði halde, Âdem'in yer-yüzünde Allah'ýn halifesi olmasý, Allah'tan bir ruhtaþýmasý gibi (Hicr 29, Sad 72) asýl üstünlüklerini bilmez-den gelmiþti.

Bu anlayýþ Þeytana Allah'ýn huzurundan kovul-ma, rahmetinden ümit kesme ve kýyamete kadar Al-lah'ýn lanetini kazanma dýþýnda hiçbir þey kazandýr-

madý. Maddeyi tek ve gerçek ölçü sanmakla þeytan-ca bir yanýlgýya düþmüþtü. His ve duygularýyla hare-keti sonucu kendi nefsinden kaynaklanan yanýlgýsýnýAllah'ýn emrine tercih etmekle insanýn üstünlüðügerçeðini kabul etmemiþti. Çünkü bu secde emriyalnýz Âdem'in þahsýna deðil, zürriyeti de dâhil in-san nev'ine verilen bir þeref ve imtiyazdý.

Nihayet Allah'tan þu hitap geldi: "�n oradan!Orada b�y�klenmek sana d��mez, defol!.. Senal�a��n birisin! Defol oradan. Sen art�k kovulmu�birisin. Do�rusu hesap g�n�ne kadar lanet sana-d�r." (Araf 13, Hicr 34, Sad 77-78)

Hz. Âdem'e secde emri karþýsýnda büyüklüktaslamasý sonucunda ilâhî rahmetten kovulan þeytan,hayatýndan endiþe etmeye baþladý. "�nsanlar�n tek-rar dirilecekleri g�ne kadar bana m�hlet ver"(Araf 14) diye Allah'a yalvardý.

Belli bir zamana kadar mühlet verilen þeytan,kendisine kýyamete kadar meþgul olabileceði bir he-def seçti. Bu hedef ilâhî rahmetten uzaklaþmasýnasebep olan insandý. Gönlünü intikam duygularý bü-rümüþtü. Cüretkâr bir eda ile bu duygularýný Allah'aþöyle açýkladý:"Beni azd�rd���n i�in yemin ederimki, yery�z�nde k�t�l�kleri onlara g�zel g�stere-ce�im ve onlar�n hepsini sapt�raca��m." (Hicr 39)

Allah ü Teala þöyle buyurmuþtur: "Halis kulla-r�m �zerinde senin bir n�fuzun olamaz. Ancaksana uyan sap�klar bunun d���ndad�r."(Hicr 42) "Ye-rilmi� ve kovulmu� olarak defol. Andolsun ki in-sanlardan kim sana uyarsa sizin hepinizi cehen-neme dolduraca��m."(Araf 18)

Ýlahi rahmetten kovulan þeytan, insanlarý Hakyoldan uzaklaþtýrmak, Allah'a gereði gibi bir kul ol-ma mücadelesinden alýkoymak için kýyamete kadarvazifesini sürdürecektir. Hedefine ulaþmak için deher türlü yola ve hileye baþvurmaktadýr.

Ýnsan kalbi bir kale, þeytan da kaleye girmekisteyen bir düþman gibidir. O kaleyi fethedip ona sa-hip olmak ister. Kaleyi düþmandan korumak, kapýla-rýný saðlamlaþtýrmak ve gediklerini kapatmaklamümkündür. Kapý ve gedik yerlerini bilmeyen kim-se elbette kaleyi muhafaza edemez. Kalbi þeytanýnvesveselerinden korumak borçtur ve herkese farzýayýndýr. Þeytaný defetmek onun giriþ yollarýný bil-mekle mümkündür. Þeytanýn kalbe giriþ yollarý kiþi-nin vasýflarýdýr.

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200454 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 55

Þehvet ve gazab þeytanýn giriþ yollarýndan enbüyüklerindendir. Gazab aklý yok eder. Aklýn askerizayýflayýnca þeytanýn ordusu harekete geçer. Çocu-ðun elinde topaç bir eðlence olduðu gibi, kýzan insanda þeytanýn elinde bir eðlencedir.

Þeytanýn büyük kapýlarýndan biri de haset vehýrstýr. Kul her þeye haris olduðu zaman artýk hakkýgörmekten kör ve hakikati duymaktan saðýr olur.Þeytanýn kalbe giriþ yollarýný bildiren basiret nuru-dur. Hýrs ve haset basireti körleþtirdiði zaman kulgöremez olur ve iþte o zaman þeytan içeri girmeyeyol bulur. Aslýnda ne kadar çirkin olsa da arzusunaulaþtýracak her þeyi harise güzel gösterir.

Þeytanýn kalbe gireceði büyük kapýlardan biride helal olsa bile doyasýya yemektir. Zira insandoyuncaya kadar yiyince þehveti takviye eder. Þeh-vet ise þeytanýn silahýdýr. Þeytan bu silahý ile karnýnýfazla doyuranlarý, Allah'a ibadet ve zikirden alýko-yar.

Ev, mobilya, elbise ve süslenme sevgisi insankalbindeki hastalýklardan biridir. Þeytan insanýngönlünde bu hastalýðý görünce artýk oradan ayrýl-maz. Ýnsaný ev imaretine, geniþ binalar yaptýrmaya,binitler ve elbiselerle süslenmeye teþvik eder ve öm-rü boyunca onu onlara baðlar. Bir defa onu orayabaðladý mý, bir daha yanýna uðramaya lüzum kal-maz.

Þeytanýn kapýlarýndan biri de tama'dýr. Tamakalbe galebe çalýnca, þeytan buna tama ettiði þeyleriçeþitli riya ve hilelerle sevdirir.

Bir gün Hasan Basri Hazretlerinin müritleri þi-kâyette bulundular:

-Þeytandan gayet incindik, hep bizi yaramaziþlere kýþkýrtýyor. Elinize geçen dünyayý sýký tutun,size lazým olacak, diyor ve bizi hayýrdan men ediyor.

Hasan Basri Hazretleri gülümsedi:-Þimdi burada idi, o da sizden þikayet etti. Dedi

ki: "Þu âdemoðullarýna nasihat eyle de benim hakký-ma tamah etmesinler. Kendi haklarýna razý olsunlar.Ne zaman ki Hak Teala beni huzurundan kovdu,dünya ve cehennemi bana mülk eyledi. Cenneti vekanaati onlara verdi. Þimdi bunlar kendi haklarýnýbýraktýlar, benim mülküme tamah ediyorlar. Ben deonlarýn imanlarýný almayýnca dünyayý onlara ver-miyorum." Müritleri baþlarýný öne eðerek huzurun-dan çýktýlar.

Þeytanýn kalbe giriþ kapýlarýndan biri deaceledir. Rasulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyur-muþlardýr: "Acele �eytandan, teenni ise Al-lah’tand�r." Allahü Teala ayeti kerimede "Ve insanpek aceleci olmu�tur"(Ýsra 11) buyurmuþtur. Çünkü

amel anlayýp bildikten sonra yapýlmalýdýr. Anlayýpbilmek de düþünmeye muhtaçtýr. Acele ise bunlaramanidir. Acele zamanýnda þeytan da vesvese verir.

Cimrilik ve yoksulluk korkusu da þeytanýnkapýlarýndan biridir. Bu korku insaný infaktan alýkorve yýðmaya davet eder ki neticesi elim azaptýr.Kur'an-ý Kerim'de beyan buyurulduðu gibi elemverici azap, helal haram demeden servet edinip,zekâtýný vermeyenlere vaat edilmiþtir.

Süfyaný Servi der ki: "Âdemoðlunu öldürmekiçir þeytanýn en kuvvetli silahý yoksulluk korkusu-dur. Þeytanýn bu vesvesesi insanýn kalbine iþledi mi,batýl þeylere dalar, haktan uzaklaþýr, boþ þeylerkonuþur ve hatta Rabbine karþý su-i zana kadar gider.Mal kazanmak için daima pazaryerlerinde gezmehýrsý da cimriliðin afetlerindendir. Hâlbuki sokaklarþeytanlarýn merkez kurduklarý yerlerdir…"

Þeytanýn büyük aldatma planlarýndan biri deinsanlar arasýndaki mezhep taassubu ve hasýmlarakin tutmak, onlarý küçümsemek ve onlara hakaret et-mektir. Bu hal fasýklarý olduðu gibi abidleri de hela-ke götürür. Zira insanlara hakaret edip onlarda kusuraramakla uðraþmak insanda kötü bir haslettir. Butabiatta olan insanlarýn kalbine þeytan, bunun güzelbir þey olduðunu yerleþtirir. Bu da insanýn bütüngayretlerini bu yola sarf etmesini saðlar. Ýnsan buhareketi ile din namýna gayret sarf ettiðini sanarak,kendisini sevinç ve neþe içinde bulur. Hâlbuki doð-rudan þeytanýn yolundadýr.

Þeytanýn en büyük hilelerinden biri de ibadet-leri ve yapýlan güzel amelleri geciktirmesi ve buyolla insanlarý kulluktan uzaklaþtýrmasýdýr.

Þeytan insan suretinde Rasulullah (SAV) Efen-dimize gelerek hilelerini anlattýðý konuþmasýndaþöyle der:

"Ýnsan her ne zaman namaza kalkmak ister, tu-tarým. Ona vesvese veririm. Derim ki:

-Henüz vakit var, sen de meþgulsün. Hele þim-dilik iþine bak, sonra kýlarsýn.

Böylece o vaktin dýþýnda namazýný kýlar ve busebepten onun kýldýðý namaz yüzüne atýlýr.”

Görüldüðü gibi þeytan insaný Allah'a giden yol-dan alýkoymak için her yola baþvurmaktadýr. Ýnsanadüþen görev; ibadet, zikir ve kendini sürekli mura-kabe etmek suretiyle þeytanýn kalbe giriþ kapýlarýnýkapatmaya ve kalbini Allah'a yöneltmeye gayretgöstermesidir.

B�BL�YOGRAFYA1. Prof. Dr. Ahmet AÐIRAKÇA; Þamil Ýslam Ansiklopedisi, 7. cilt,Þamil Yay., Ýstanbul, 2000.2. Ýmamý Gazali; Ýhya u Ulumid Din, 3. cilt Bedir Yay., Ýstanbul, 1975.3. Eþrefoðlu Rumi; Müzekkin Nüfus; Salah Bilici Yay., Ýstanbul,1977.

TefekkürÝbrahim ÞAHÝN

Apaçýk Düþman:

fiEYTAN

Page 29: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

ir yandan çorbanýn yaðýný eritirken, bir yandanda kýzaran köfteleri çevirdi. O sýrada kapý çalýn-

dý. Ýçeride ders çalýþan oðluna seslendi:- Yusuf! Kapýyý aç. Baban geldi herhalde. Sonra

da aðabeyinle ablaný çaðýr.Yusuf koþarak kapýyý açtý.- Hoþ geldin, baba.- Hoþ bulduk oðlum. Annen nerede?Mustafa, her akþam iþten geldiðinde karýsýný kapý-

da göremeyince ayný soruyu sorardý. Elif, evlendikle-rinden beri bir kez bile ondan sonra eve gelmemiþti,ama yine de böyle sormayý alýþkanlýk edinmiþti.

- Buradayým, Mustafa. Yaðý eritiyordum da baka-madým. Hoþ geldin.

Mustafa, 'Hoþ bulduk,' derken elini yýkamak üzerebanyoya yöneldi. Yusuf da o sýrada, odalarý alt kattaolan aðabeyi ile ablasýný çaðýrmýþtý. Elif, onlarý görün-ce:

- Merve, sen hemen kompostolarý koy. Arif, sende pideleri kes. Ýftara az kaldý.

Elifler, geçen sene borç harç aldýklarý bu evde bi-raz da bulunduðu semtten dolayý çok rahat hissediyor-lardý kendilerini. Gerçi ev eskiydi ve tadilatýný yaptýr-mak, o da hepsini yaptýrmadýklarý halde, çok fazla tut-muþtu. Bu arada tuttuklarý ustalardan bazýlarý da iþiniiyi yapmayýnca durmadan çýkan yeni iþ ve dolayýsýylayeni masraflar onlarý çok yoruyordu. Bir sene içinde ikibanyolarý da ikiþer defa kýrýldý ve su kaçýran tesisatlarýtamir edildi. Hele birinde aþaðý katýn banyosundan sý-zan su, sýrasýyla antre, Arif'in odasý ve nihayet salondançýkmýþtý. Bütün evin rutubet kokusu kaç ay geçtiðihalde hâlâ gitmedi. Bu yüzden Arif odasýnýn camýnýgece de kapatmýyor, annesi 'Oðlan zatürre olacak,' diyetedirgin oluyordu. O tedirgin oldukça Mustafa, 'Kork-ma, o genç. Ona bir þey olmaz,' diye geçiþtiriyordu.

Tüm bu olumsuzluklara raðmen yine de kimsehâlinden þikayet etmiyordu. Sýk sýk 'Bizim evimizgüzel, her yere de yakýn,' diye Mustafa'yla Elif mem-nuniyetlerini dile getiriyorlardý.

Geçenlerde yeðeni Elif'e:- Teyze, bana biraz dua edin de baþka bir iþ bula-

yým, n'olur.. Bu iþ de, diðer çalýþanlar da artýk iyice siniretti beni, deyince Elif:

- Bütün dualarýmýz senin için, Aylinciðim, deme-miþti.

- Dua ediyorsunuz da hani, daha ortada bir þeyyok..!

- Kýzým, her þeyin zamaný var. Bak bize, istedik,dua ettik. Allah da nasip etti bu evi bize.

O sýra ablasý Elif'in kulaðýna eðilip gülerek:- Evin her tarafýndan su fýþkýrýyor ama, demiþ.

Elif de piþkin piþkin:- Olsun abla, o da bereketi, diye cevap vermiþti.Bütün aile sofraya oturdu ve ezaný beklemeye

baþladý. Henüz ilk oruçtu. Onlar heyecanla ezaný bek-lerken birden top atýldý. O kadar kuvvetli bir ses çýktý kihepsi birden boþ bulunup irkildiler.

Yusuf:- Bahçeye bomba düþtü, baba! diye baðýrdý. - Yok, oðlum. Ramazan topu atýldý. Hemen þu bi-

zim aþaðýda attýklarý için bize çok ses geliyor, dedi. Ýlk orucu açmanýn heyecanýyla bir güzel yemek-

lerini yediler. Üzerine tatlýyý yerken Mustafa:- Dükkâný satmaya karar verdim, Elif, dedi.

Elif neden diye sormadan Mustafa konuþmaya de-vam etti:

- Yine kanalizasyonu dolmuþ. Hem kiracý da çýk-mak istiyor. Devamlý sorun. Elimize geçen parayla ön-ce borcumuzu öderiz, sonra da evin kalan iþlerini yaptý-rýrýz. Taþýnalý bir seneyi geçti, hâlâ bir sedir ya da kol-tuk takýmý alamadýk. Bu bahaneyle eksiklerimizi ta-mamlarýz, dedi.

Mustafa, kendi çalýþtýrdýðý züccaciye dükkânýnakira ödüyordu, ama ayrýca yatýrým amacýyla küçük birdükkan almýþ ve kiraya vermiþti. Elif:

- Bence de satman iyi olur. Hem kiracýlarla dauðraþmaktan kurtulursun, dedi.

O sýrada Arif hevesle:- Baba, o zaman bana da söz verdiðiniz bilgisayarý

alýrsýnýz, deðil mi? diye sordu.- Tabii, alýrýz oðlum. Dükkân satýlýnca birçok ihti-

yacýmýzý göreceðiz, Ýnþaallah.Arif bu sene üniversiteyi, hem de mühendisliði

kazanmýþtý. Babasý sýnava hazýrlanýrken 'Sen hele birkazan. Söz ben de sana istediðin bilgisayarý alacaðým,'demiþ, ama buna bir türlü imkânlarý olmamýþtý. Çocuk-

larýn üçü de okuyordu ve hem evin, hem de onlarýn okul- dershane masraflarýna yetiþmek hiç de kolay olmu-yordu.

Yusuf:- Baba, dükkan satýlýnca bana da bisiklet alýr

mýsýn?- Ýnþaallah, oðlum. Bir satýlsýn..Merve de hazýr yeri gelmiþken:- Baba, dükkân satýlýnca bana da cep telefonu alýr-

sýn, deðil mi?- Tabii, kýzým. Beraber gider alýrýz beðendiðin te-

lefonu.O günden sonra 'Dükkân satýlýnca' diye baþlayan

cümleler her birinin bir isteði ile devam ediyordu. Ha-yalleri giderek büyüyor gibiydi.

Geçen gün bir rahatsýzlýðýndan dolayý Elif, Mer-ve'yi devlet hastanesine götürdü. Ýlk defa gidiyorlardý.Önce parayý yatýrmak için sýraya girdiler. Oldukça uzunolan sýrada beklerken insanlar birbirine kendi hika-yelerini anlatýyorlardý:

- Aðbi, benimki doktor hatasýymýþ. Ödem oluþtu,yeniden ameliyat edecekler.

- Benimki de öyle, gardaþ. Ýçeride bez unutmuþlar,yeniden açacaklar.

- Seninki dikiþli mi olacak?- Herhalde dikiþli olacak. Garnýmý kesip alacaklar.- Yok, bana kasýktan girip þiþi indirecekler. Dikiþ

yok yani. Elif, normal bir olaydan bahseder gibi konuþan bu

insanlarý dinlerken gülmemek için zor tuttu kendini.Sýra kendine geldiðinde oldukça uzun bir zaman geçti.O sýrada cam kenarýna dizili koltuklarýn birinde oturanMerve'nin caný iyice sýkýldý.

Parayý ödedikten sonra muayene için üst kata çý-karken Elif:

- Amma acaip bir yer burasý. Ýnsanlar rahat rahatkesilip biçilmekten bahsediyor.

- Hiç sorma, anne. Ben de yanýmdakilerin hasta-lýklarýný dinlemekten sýkýldým. Muayene için geldikle-rinden teþhis konana kadar günlerce gelip gidiyorlar-mýþ. Bir ultrasona iki ay sonraya gün veriliyormuþ. Osýrada bekle canýn çýkmasýn.

- Ee, kýzým. Devlet hastanelerinde bu durum ol-dukça normal. Paran olacak ki gidip özelde hiç bekle-meden yaptýrasýn her þeyi.

- Anne, dükkân satýlýnca paranýn bir kýsmýný ayý-ralým. Aniden bir hastalýk olunca hiç buralara gelmedenözel bir hastaneye gideriz.

- Ýnþaallah, kýzým, diyen Elif içinden 'Yine lafdönüp dolaþýp dükkânýn satýlmasýna geldi. Ýnþaallah iyibir paraya satýlýr da umutlarýmýz boþa çýkmaz,' diyegeçirdi.

Uzunca bir süre bekleyip muayene olabildiktensonra doktor tahlille ultrason istedi. Tahlil neyse de,ultrasonu burada çektirebilmek en az iki ayý göze almakdemekti. Hastaneden çýkýnca Elif de kendini tutamayýp:

- Bir an önce dükkân satýlsa da hiç buraya gelme-den halletsek þu iþleri, dedi.

Þimdi artýk 'Dükkân satýlýnca' diye baþlayan yenibir cümleleri daha olmuþtu. Bu arada Ramazan ve bay-ram geçmiþ, Kurban'a az kalmýþtý. Ama hâlâ dükkân sa-týlamamýþtý. Ýstekleri öyle çoktu ki Mustafa dükkânýucuza satmak istemiyordu. Þimdi Kurban Bayram'ýyaklaþtýðý için sýraya çocuklarýn bayramlýklarý ve kesi-lecek kurban da girmiþti. Bu sene dükkân satýlýnca faz-ladan bir kurban daha kesmek istiyorlardý.

Nihayet bir gün Mustafa eve telefon açýp müjdelihaberi verdi. Dükkâna müþteri çýkmýþtý, hem de istedik-leri parayý verecekti.

Çocuklarýn hepsi okuldaydý. Elif hemen gidip bü-yük bir çikolatalý pasta aldý. Güzel haberi pastayla kut-layacaklardý. Çocuklar iki türlü sevineceklerdi.

Akþam hepsi yine bir sofranýn etrafýnda toplan-dýlar. Neþeyle bu mutlu haberi kutlayacakken Mustafacebinden b ir zarf çýkardý. Elif 'O zarf ne?' diye sormayakalmadan:

- Tam dükkândan çýkarken postacý getirdi. Bizimmal sahibinden. Nedense açmaya korktum, diyerek ka-rýsýna uzattý. Onlar merakla beklerken Elif zarfý açtý.Ýçinden kýsa bir not çýktý.

" Mustafa Bey,Dükkâný satmaya karar verdim. Sen içinde oldu-

ðun için önce sana söylemem uygundur diye düþün-düm. Eðer almaya karar verirsen iki gün içinde arabeni. Ýstediðim miktar …………..'dýr."

Hepsi de donmuþ kalmýþlardý. Miktar tam da ken-di dükkânlarýndan ellerine geçecek para kadardý. Mus-tafa hepsinin bozulduðunu anlamýþtý. Biraz da ortamýyumuþatmak için eliyle 'Boþver!' iþareti yapýp gülerek:

- Dükkâný bizim almamýz iyi olur. Hem kiradankurtulur, hem de iyi bir mülk sahibi oluruz, dedi.

Çocuklar:- Ama baba….. diye itiraz edecek oldular, Musta-

fa onlarý susturarak:- Size verdiðim sözü biliyorum, çocuklar. Uzun

süredir düþünüyordum. Köyde babamlardan payýmýzadüþen baðý satacaðým. Amcanýz epeydir almak istiyor-du zaten. Ama þimdi deðil. Önünden yol geçecek diyor-lar. Hatta çalýþmaya baþlamýþlar bile. Bahara yol geçer,tarla daha kýymetlenir, o zaman satarýz, dedi.

Çocuklar daha baþka bir þey demediler. Babalarýçok kararlýydý. Çaresiz baharý bekleyeceklerdi, çünküumutlar bahara kalmýþtý.

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200456 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 57

HikâyeRaziye SAÐLAM

Dükkân SatýlýncaB

Page 30: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200458 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 59

Hanýmlara Özel

Sevgili okurlarýmýz;Bugüne kadar hep aileden, ailenin huzurun-

dan, ailenin huzuru için görevlerimizden bahset-tik. Ailenin huzuru için, bir arada mutlu yaþayabil-mek için büyükten küçüðe herkesin bir vazifesi ol-duðunu hemen her yazýmýzda ele aldýk.

Ailemizin huzur ve sukûnetine önem verdiði-miz kadar önemli olan bir konu da komþularýmýz.

Çok deðerli okuyucularýmýz,Yazýmýza Peygamber Efendimiz'in (S.A.V.) bir

hadis-i þerifinde komþularýmýz için; 'Cebrail banaher zaman komþu hakkýný vasiyet eylerdi. O kadarki, komþularým benden miras yiyecek sanýrdým,'dediðini hatýrlatarak baþlamak istiyoruz.

Yine Peygamber Efendimiz komþu haklarýiçin þöyle buyurmuþtur: 'Komþu hakký nedir bilirmisiniz? Komþu hakký þudur ki, o senden yardýmisterse ona yardým et. Ödünç akçe isterse, ödünçver. Ýmdat dilerse imdadýna koþ. Fakir, yoksul dü-þerse yoksulluðunu gider. Hasta olduðunda hatýrýnýsor. Ölürse cenazesinin ardýndan yürü. Sevinçli za-manlarýnda sevincine ortak olmak için, gözün ay-dýn olsun demek için ziyaretine git. Eðer bir musi-

bete ve belaya uðrarsa taziye ve tesellide bulun.Yediklerin güzel þeyler komþuna da gönder. Eðermümkünse onlara da biraz göndermeye çalýþ.Kendi çocuklarýný ellerinde yiyeceklerle dýþarýgönderme. Ta ki komþu çocuklarýnýn gözleri o yi-yeceklere iliþmesin.'

Evet, komþu haklarý nedir bilir misiniz?Benim caným, kudreti elinde olan Allah'a ka-

sem ederim ki, komþu hakkýna uyan, ona riayeteyleyen kimseye Allah'u Teala rahmet eyler.

Resulullah Efendimiz yine buyurdu ki:'Allah'u Teala'ya (C.C.) ve ahirete iman eden

kiþi komþusuna ikram ve saygý göstersin. Komþusunun köpeðine taþ atan kimse, o

komþusunu incitmiþ olur. Komþusunu inciten decehennemde olur .'Yine Resûl Aleyhisselam Efen-dimiz þöyle buyurmuþtur: 'Komþusu kendisininþerrinden emin olmayan kiþi mümin deðildir.'

Peygamber Efendimiz komþuluk mesafesiniþöyle açýklamýþtýr:

'Kendi evinden kýrk ev öteye kadar olan evlerkomþudurlar.' Tabii günümüzde bu kadar öteye gi-debilecek kadar komþuluk mümkün deðil gibi gö-rünüyor. Çünkü apartman komþuluðuna ancak ye-tiþebiliyoruz. Oturduðumuz çok katlý apartmanlarda deðil kýrk ev öte, yaný baþýmýzdaki komþumuzlane kadar ilgilenebiliyoruz? Bazen de hiçbir þeyeskisi gibi deðil diyerek kolaycýlýða kaçýyoruz. Amaistersek elimizden geldiði kadar yakýn komþularý-mýzla ilgilenip üzüntülerine ve sevinçlerine ortakolabilirsek, sýrasý geldiðinde onlar da bize ayný ilgive alakayý gösterir.

Komþuluk hakkýnda Erzurumlu Ýbrahim Hak-ký Hz. ise þunlarý söylemiþtir:

1. Komþularýna ihanet etmeyip namus ve þe-reflerini korumak þarttýr. Komþulara saygý, anneyesaygý gibidir.

2. Komþusunu eliyle ve sözleriyle incitmeme-lidir.

3. Komþusunun evine izinsiz bakmamalý vegirmemelidir.

4. Komþuya az veya çok ara sýra hediye gön-

derip gönlünü almalýdýr. Kokulu yemekler piþir-ince bir miktar göndermelidir.

5. Komþu bir iþ için çaðýrdýðýnda hemen yar-dýmýna gitmelidir. Ýstediði lüzumlu þeyleri vermek-ten çekinmemelidir.

6. Sevinçli ve üzüntülü durumlarda ziyaretinegitmelidir.

7. Komþunun gizli iþlerini ve durumlarýný kim-seye söylememelidir. Ayýplarýný, sýrlarýný sormama-lý ve araþtýrmamalýdýr.

8. Komþunun hastalanmasý halinde ziyaret et-melidir.

9. Komþunun kusur ve kabahatlerini affetme-lidir.

10. Komþusuna rastlayýnca selam vermeli,onun verdiði selamý almalý, güler yüzle tatlý dillekonuþmalýdýr.

11. Komþunun hayvanlarýna taþ atmamalý,zarar vermemelidir.

12. Komþunun çocuklarýný kendi çocuklarýnadövdürmemelidir. Komþunun öksüz çocuklarýnayardým etmeli ve korumalýdýr.

13. Komþularýn eziyetlerine, güçlük ve üzün-tülerine dayanmalý, sert söyleyenlere yumuþak birdille konuþmalý ve gönül kýrmamaya çalýþmalýdýr.

Komþuluk için söylenen çok söz vardýr. Ancakbir tanýdýðýmýz evini satarken neden çok para iste-diðini sorduklarýnda, 'Evimin deðerinin bir katý saðtaraftaki komþum, bir katý da sol taraftaki komþum.Siz evi deðil, bu evle birlikte o komþularý da satýnalýyorsunuz demiþ. Peygamber Efendimiz'e Ashab-ý Kiram:

'Filan yerdeki kadýn, gündüz oruç tutar, gecenamaz kýlar. Fakat komþusunu incitir,' dediler.Resulullah Efendimiz, 'Onun yeri cehennemdir,'buyurmuþlardýr. Komþularýmýz gayrimüslim bile ol-salar onlarý incitmememiz gerekir. Çünkü onlarýnda üstümüzde komþuluk haklarý vardýr. Onlarla dadinimizin müsaade ettiði çerçevede komþuluðu-muzu devam ettirmeliyiz. Ýmam-ý Gazali Hazret-leri de þu rivayette bulunmuþtur:

'Bir gün Abdullah bin Ömer (R.A.) evinde birkoyun kesmekteydi. Hizmetçisine, 'Komþumuz Ya-hudi'ye de bir hisse ver,' dedi. Bu sözünü birkaçkez tekrarladý. Hizmetçisi, 'Ya Abdullah! Neden buemri tekrar etmektesiniz?' diye sorunca: 'Resu-lullah Efendimiz, bize daima komþularý ýsmarlardý.Biz de komþular bizden miras yer diye ihtimal ve-rirdik,' dedi.

Çok deðerli okuyucularýmýz,Komþuluk hakkýnda söylenecek çok þey var.

Tabii her zaman her þeyi söylendiði gibi yapmý-

yoruz. Bazen de nefsimize uyup istediðimiz gibidavranýyoruz. Unutmamamýz gereken bir þeyvarsa o da ne olursa olsun bugün komþumuza ge-len bir musibet ya da sevinçli bir durum, yarýn bi-ze de gelebilir. Sevinçler de, üzüntüler de tek baþý-na çekilmez. Öyle zamanlar olur ki, çok sevdiðinannen, baban ya da akrabalarýn hemen yanýndaolamayabilir. Bir anda yanýnda birilerini görmek, oanda paylaþmak arzusu istediðinde bu en yakýnkomþun olabilir. Komþularýmýza her zaman iyi ni-yetle ve saygýyla yaklaþýrsak onlardan da ayný mua-meleyi görebiliriz. Ola ki senin gösterdiðin ilgi vesevgiye komþun karþýlýk vermiyor. Dünya o insan-larla sýnýrlý deðil. Mutlaka iyiliðine karþýlýk verecekbirileriyle karþýlaþýrsýn. Yeter ki biz iyi niyetli ola-lým. Karþýmýzdaki insanlara kendimize yapýlmasýnýistemediðimiz þeyleri yapmayalým.

Yazýmýzýn sonunda komþusunu sadece incit-memek deðil, ona iyilik de etmek isteyen bir bü-yük insandan söz etmek istiyorum. Bu ulu kimse-nin evinde çok fareler bulunuyordu. Bunlardançok eziyet çekiyordu. Ona, 'Niçin kedi beslemi-yorsun?' dediler. O da, 'Kedinin sesini duyunca fa-relerin komþu evine daðýlacaklarýndan korkuyo-rum. Sonra kendi nefsime istemediðim þeyi, kom-þularýma reva görmüþ olurum..!'

Komþu Hakký Nedir Bilir misiniz?

Nuran ÖZDEN

Page 31: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Beslenme: Bedenin saðlýklý bir þekilde büyü-mesi ve geliþmesi için ihtiyaç duyduðu besinmaddelerini almasýdýr.

Beslenme bütün canlý varlýklarýn temel ihtiyaç-larýnda bir tanesidir. Eðer bu canlý çocuk olursaönemi daha da artar. Çünkü geliþme çaðýnda olan birçocuðun yanlýþ beslenmesi sonradan onarýlmasý çokgüç olan zihinsel, ruhsal ve bedensel aksaklýklarý or-taya çýkarýr. Vücudun direnci düþer, bedene güç ve-ren enerji dengesi bozulur. Önlemli olan; yiyecekle-rin günün belirli zamanlarýnda, belirli miktar ve çe-þitlerde alýnmasýdýr. Çocuðun gereksinimi olan besinögelerini karþýlayacak yiyecek miktarlarý normalinaltýnda veya üstünde olmayýp, yeteri kadar ve müm-kün olduðu kadar çeþitli olmalýdýr. Yemeklerde ço-cuðun seçme hakký ve kararlar da göz önüne alýnma-lýdýr. Büyümesi normal olan bir çocuðun yedikleriyeterli demektir.

˙ocu�u beslerken dikkat edecek kurallar: 1) Bu dönemde dikkat edilmesi gereken en

önemli nokta çocuklarýn iyi bir yemek yeme alýþkan-lýðý kazanmýþ olmasýdýr. Yemek yeme alýþkanlýðýnýnkazandýrýlmasýnda yetiþkinlere büyük görevlerdüþmektedir.

2) Çocuklara verilecek yiyeceklerin seçimindeyaþlarý ve geliþimleri göz önünde bulundurulmalýdýr.Çocuðun yemek yemede güçlük çýkarmasýnýn sebe-bi; bulunduðu yaþýn fizyolojik geliþiminin gerek-tirdiði kalori ve besin ihtiyacýnýn ne kadar olduðu-nun bilinememesi ayný zamanda çocuðun seçmearzusuna yer verilmemiþ olmasýdýr.

3) Çocuðun ýsrarla yemek istemediði bir yiye-ceði yedirmeye çalýþmak doðru deðildir. Ayný za-manda her çocuðun yemek yeme ihtiyaç ve isteðiayný olmadýðýndan belli miktardaki yemeði yemesiiçin zorlamak yemekte güçlük çýkarmasýna nedenolur. Özellikle anneler kendi çocuklarýný baþkalarýy-la kýyaslayarak az yediklerini söylerler.

4) Çocuklarýn metabolizma hýzý ve beden ge-liþimi ayný olmadýðýndan yiyecekleri yemek miktarýda farklý olacaktýr. Çocuða ihtiyacýnda az yemekvermek de çocuðu doyurmadýðý gibi abur cubur þey-ler yemesine neden olacaktýr. Bu da çocuðun sað-lýðýný olumsuz yönde etkilemektedir.

Beslenme konusunu vücudun ihtiyacý olan be-sinlerin alýnýp alýnamamasýna göre ikiye ayýrabiliriz.

a) Yeterli ve dengeli beslenme: Vücudun bü-yümesi, geliþmesi ve fonksiyonlarýný yerine getire-bilmesi için gerekli olan besin öðelerinin her birin-den yeterli miktarda alýnmasý ve vücutta uygun þek-ilde kullanýlmasýdýr.

b) Yetersiz ve dengesiz beslenme: Besin öðe-leri vücudun gereksinimi kadar alýnmazsa yeterlienerji oluþamadýðýndan, yetersiz beslenme durumumeydana gelir. Yetersiz ve dengesiz beslenme du-

TomurcuklarKevser BÂKÝ

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200460 Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 61

rumlarýnda vücudun büyüme geliþme ve normalçalýþmasý geride kalýr. Yetersiz ve dengesiz beslen-me birçok hastalýðýn doðrudan veya dolaylý olaraksebebini oluþturur. (Beriberi, pellagra, skorbüt,marasmus, raþitizm gibi) Kýzamýk, boðmaca, verem,isal gibi birçok hastalýðýn kolay yerleþmesine ve aðýrseyretmesine sebep olur

Yetersiz ve dengesiz beslenen çocuklarýn vücu-du mikroplara karþý dayanýklý olmadýðýndan çok ça-buk hastalanýrlar. Ayrýca eksik alýnan besin öðesiningörevi yerine getirilemeyeceðinden vücut çalýþma-sýnda aksaklýklar görülür.

Yetersiz ve dengesiz beslenme yüzünden zih-nen ve bedenen iyi geliþemeyen, yorgun, isteksiz,halsiz ve bitkin bireyler topluma birer yük halinegelir.

˙ocuk Beslenmesinde Kahvalt�n�n �nemiÇocuk beslenmesinde kahvaltýnýn önemi bü-

yüktür. Güne iyi bir kahvaltý ile baþlayan çocuklarýnokulda daha baþarýlý olduklarý ve abur cubura raðbetetmedikleri tespit edilmiþtir. Yiyecekleri hýzlý yemekalýnan miktarý etkilediðinden dolayý, çocuk daha er-ken kaldýrýlarak rahat kahvaltý yapmasý saðlanmalý-dýr.

Kahvaltý etmeyen öðrencilerin derslerine kon-santre olmakta zorlandýklarý, kan þekerlerinin düþ-mesinden dolayý daha çabuk yorulduklarý görülmüþ-tür.

Kahvalt� Yap�ld���nda:1-Enerjimiz artar.2-Kan þekeri seviyemiz düzenlenir.3-Gece boyu besin girmemiþ olan metaboliz-

mamýz canlanýr.4-Karbonhidrat ve protein yüklü güzel bir kah-

valtý sinirleri yumuþatýr ve olaylara karþý daha ýlýmlýve olumlu yaklaþmamýzý saðlar.

5-Problem çözme, konsantrasyon ve hafýzayadair yeteneklerimizi artýrmamýz için beynimizeumut vermiþ oluruz.

6-Kahvaltý yapmakla günün ilerleyen saatle-rinde vücudumuzun harcayacaðý enerjiyi vermiþoluruz.

7-Yapýlan araþtýrmalar aile büyükleri ile birlik-te yemek yemenin ve kahvaltý yapmanýn çocuklarýhem daha mutlu, hem de saðlýklý yaptýðýný ortayakoymuþtur.

8-Çocuklarla birlikte yapýlan kahvaltý ve yeni-len yemek, onlarýn ruhsal davranýþlarýný olumlu etki-lediði gibi evliliklerinin süresini de uzatýyor.

9-Çocuðun yemek ve uyku saatinin düzenli ol-masý, solunum yolu hastalýklarýna yakalanmasýnýönlüyor.

Kahvalt�da Neler Yenmeli:-Kahvaltýda her gün süt, peynir veya yumur-

tadan birini mutlaka bulundurulmasý gerekmektedir. -Kahvaltýlýk yiyecek olarak, peynir, yumurta,

yað, reçel ve zeytin kullanýlýr. Kahvaltýda içeceðinyanýnda bunlardan en az iki tanesinin verilmesi ge-rekmektedir. Yumurta ise haftada en az iki kez kul-lanýlmalýdýr.

-Kahvaltýlýk içecek olarak çay, meyve suyukullanýlýr. Çocuklarda süt içirilmesine özen göster-ilmelidir.

- Kahvaltýlarda reçel ve yað birlikte kullanýl-malýdýr. Yalnýz reçel, yalnýz yað verilmemelidir.

- Mevsime göre, domates ve salatalýk verile-bilir.

Okul Öncesi Çocuklarýn Beslenmesi

BBeesslleennmmee bbüüttüünn ccaannllýývvaarrllýýkkllaarrýýnn tteemmeell

iihhttiiyyaaççllaarrýýnnddaa bbiirr ttaannee-ssiiddiirr.. EEððeerr bbuu ccaannllýý

ççooccuukk oolluurrssaa öönneemmii ddaahhaaddaa aarrttaarr..

YYeetteerrssiizz vvee ddeennggeessiizzbbeesslleenneenn ççooccuukkllaarrýýnnvvüüccuudduu mmiikkrrooppllaarraa

kkaarrþþýý ddaayyaannýýkkllýýoollmmaaddýýððýýnnddaann ççookk ççaabbuukk

hhaassttaallaannýýrrllaarr..

Page 32: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir

Somuncu Baba Kasým - Aralýk 200462

MutfaktanSýdýka SARI

Somuncu BabaKasým - Aralýk 2004 63

Bilmeceler1- Hangi kale tarihi deðildir?

2- Hangi Kalemle yazý yazýlmaz?

3- En kibar on hangisidir?

4- Hangi keseye para konulmaz?

(futbol kalesi)

(Safra Kesesi)

(Pardon)

(Kontrol kalemi)

Yapýlýþý;

Önce küçük doðranmýþkuyruk yaðý bir tencerede karýþtý-rarak hafif pembeleþtirilir, sonraeti ilave edilir. Bir miktar tuzkoyup tencerenin kapaðýný kapa-týlýr. Kaynayan etin kefi alýnýr veyanan ateþin altý kýsýlýr. Yavaþ yavaþkendi suyunda piþirilir. Suyunuçekip piþen ete tereyaðý ilaveedilir, 1 tatlý kaþýðý pul biber dekoyup karýþtýrýlýr. Biraz da böylepiþirilir, sonra servis yapýlýr.

Servis yapýlýrken üzerinekarabiber serpilir. Yanýnda pirinçpilavý da ikram edilebilir. Darendedüðünlerinin geleneksel yemeði-dir.

MALZEMELER

1 kg küçük doðranmýþkuþbaþý et,1 küçük kase küçük doðran-mýþ kuyruk yaðý,2-3 çorba kaþýðý tereyaðý,Kýrmýzý biber, Karabiber, Tuz.

TekerlemeFare damdan atladý

Apandisi patladý

Onu gören kediler

Birer birer saklandý

FareGötürdüler doktora

Diðer küçük fareler

Fýrsat bilen kediler

Fareleri yediler

Darende Kebabý-Ölçüyü kaçýrmadan salam, sucuk gibi gýdalar-

da verilebilir.-Kahvaltýda uyku sersemliðinin açýlmasý için

sýk olmamak þartýyla, zaman zaman bir miktarda ol-sa kahve içilebilir. Çok tüketildiðinde huzursuzluða,uykusuzluða ve hassas insanlarda korku ve endiþeyeyol açabilir. Kafeinin dýþýnda çikolata ve þekerdenuzak durmak da, günlük stresin belli ölçüde düþ-mesini saðlayacaktýr.

-Çocuk beslenmesinde, üç ana öðünün dýþýnda,kuþluk ve ikindi saatlerinde hafif yiyecekler ver-ilebilir. Bunlar, taze meyve, meyve suyu, bisküvi,süt ve ýhlamur v.b olabilir.

Çocuðun beslenmesinde; vücut saðlýðýnýn ye-rinde olmasýna karþýlýk, gösterilecek sevgi ve þefkatgýdasý da; ruh saðlýðýnýn zinde ve dinç kalmasýnýsaðlayacaktýr. Bedence büyüme, ahlak ve ruh zen-ginliðini de beraberinde getirmelidir. Aksi takdirde,diyet uzmanlarýndan geçilmeyen, bir toplum oluruz.

Had i sÖmer ibnu Ebi Seleme (r.a.) anlatýyor:

"Resulullah (s.a.v.)'ýn terbiyesinde bir çocuk-tum. Yemekte elim tabaðýn her tarafýnda dola-þýyordu. Resulullah (s.a.v.) bana ikazda bulun-du: 'Evlat! Allah'ýn ismini an, saðýnla ye, önün-den ye!' bundan sonra hep böyle yedim."

(Kütüb-i Sitte, c. 10, s. 403)

Ýlk HataTemel bir iþe girmiþ. Bir ay

sonra maaþýný almýþ. Ama yan-lýþlýkla fazla vermiþler. Ýkinci aymaaþýný almýþ. Lakin az olduðu-nu görmüþ. Patrona gitmiþ:

- "Bana az maaþ verdiniz"demiþ…

Patron:- "Ýlk ay fazla aldýn sesini

çýkarmadýn. Þimdi neden konu-þuyorsun?" deyince,

Temel:- "Ben her zaman ilk hata-

larý affederim" demiþ.

Fýkra

Page 33: somuncu baba 53 · PDF fileArabî'nin vahdet-i vücud anlayýþýný þahsýnda bir-leþtirmiþ olmaktadýr. Ömrünün büyük çoðunluðu Darende, Bursa ve Aksaray'da geçmiþtir