15

İSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİisamveri.org/pdfdrg/D00001/1981_C24/1981_c24_SENERA.pdfİSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİ Doç. Dr. Abdulkadir ŞENER Burada

  • Upload
    others

  • View
    21

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİisamveri.org/pdfdrg/D00001/1981_C24/1981_c24_SENERA.pdfİSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİ Doç. Dr. Abdulkadir ŞENER Burada
Page 2: İSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİisamveri.org/pdfdrg/D00001/1981_C24/1981_c24_SENERA.pdfİSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİ Doç. Dr. Abdulkadir ŞENER Burada
Page 3: İSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİisamveri.org/pdfdrg/D00001/1981_C24/1981_c24_SENERA.pdfİSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİ Doç. Dr. Abdulkadir ŞENER Burada

İSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİ

Doç. Dr. Abdulkadir ŞENER

Burada biz, önce ictihad ve taklid'in kısa bir tanımını yapmak,sonra da İslam hukuku tarihinde ictihad'ın geçirdiği devirler, taklid'inhüküm sürmeye başlama nedenleri, müctehidlcrin tabakaları ve konu-muzla ilgili tartışmalar üzerinde kısaca durmak istiyoruz.

"İctihad" (,)~\) sözü Arapça "c-h-d" (4:ı:-) kökünden gelir ve• J

güçlük demektir. Aynı kökten gelen "cuhd" (..Lf-:ı:-) kelimesi ise takat,

güç demektir. Sözlük yönünden ictihad, çalışmak ve elden gelen çabayı

harcamak, cehd ve gayret etmek anlamlarına gelir.

Terim olarak ictihad'ı, İslam hukukçuları genellikle, "Fakihin şer'i-ameli bir hükmü ayrı ayrı delilleriyle ortaya koymak için veya şer'i-ameli bir hüküm üzerinde kesin bir kanaata varmak amacıyla bütüngücünü sarfetmesidir." biçiminde tanımlamaktadırlar. İmam Şafii ise,hukuki istidlal prensiplerinden biri olan kıyası ictihadla aynı saymış ve"ictihad kıyastır" demiştir!. Bilindiği gibi, ictihad yapan bilgine de "müc-tehid" denilmektedir.

"Taklid" (.I)Z) sözü de Arapça "k-I-d" (ili) kökünden tmetiImiştir.Bu terimin sözlük anlamı ise, kişinin boynuna gerdanlık ve kılıç gibibirşeyasması veya takmasıdır. İslam hukuku terminoloji!>indc taklid,"kişinin doğrudan doğruya başkasına uyması veya bir delile dayanmak-sızın şer'i -ameli bir konuda başkasının görüşünü bcnimsemesidir." Buşekilde başkasının görüşünü benimseyen kimseye de "mukallid" denir.

Genellikle hukukun kaynakları, yazılı ve sözlü olmak üzere, ikiyeayrılır. Kanunnameler, tüzük ve yönetmelikler yazılı kaynakları; örf veadetler ve ictihada dayanan, yani yazılı olmayan hususlar da sözlü kay-nakları teşkil ederler. İlk devirler için İslam hukukunun yazılı diyebile-

1 Şafii, er-Risa/e, 'Kahire 1940, 8. 477.

Page 4: İSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİisamveri.org/pdfdrg/D00001/1981_C24/1981_c24_SENERA.pdfİSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİ Doç. Dr. Abdulkadir ŞENER Burada

376 ABDULKADİR ŞENER

ceğimiz kaynaklarını Kur'an-ı Kcrımin ahkam ayetleriyle Hz. Peygam-ber'in hukuki konularla ilgili bir kıE-ımhadisleri ve yazılı olarak verdiğitalimatlar teşkil eder ki bunlara İslam hukuk literatüründe "nass" (~)denilmektedir. İslam hukukunun yazılı olmayan kaynakları arasın~aictihad, ilk yeri işgal eder. İcma' ve kıyas gibi öteki istidlal metodlarınıda, ictihad'a indirmek.bir dereceye kadar mümkündür.

İslam hukukunun gelişme ve tedvin sürecinde ictihadın şöylecedört devreye ayrıldığını söyleyebiliriz:

1) Hz. Peygamber devri,

2) Sahabiler devri,

3) Tabiiler devri,

4) Müctehid imamlar devri.

Birinci devir, Hz.Peygamher'in bi'setiyle vefatı arasındaki 610-632 m. yıllarını teşkil eder. İkinci, üçüncü ve dördüncü devirleri kesinolarak biribirinden ayırmak mümkün değildir. Ancak bu devirlere dam-gasını basmış olan şahsiyetleri gözönüne alarak, diyebiliriz ki aşağı yu-karı ikinci devir 11-40/632-660, üçüncü devir 40-120/660-738 ve dör-düncü devir de 120-310/738"':923 yıllarına tekabül etmektedir.

Şimdi bu devirlerde ictihadın arzettiği durumu kısaca ele alalım.

1) Hz. Peygamber çağında ictihad vardı, fakat sınırları oldukçadardı; çünkü vahiy devam ettiğinden geniş çapta ictihada gerek duyul-muyordu. Sahabller, Hz.Peygamber'den uzakta bulundukları zaman ic-tihada başvuruyorlardı. Bu konuda Mu'az b.Cebel ilc ilgili olan meşhurhadisi2 burada tekrar etmek için gerek yoktur sanırım. Hadis ve fıkıhkitaplarında Hz.Peygamber devrine ait pek çok ictihad örnekleri var-dır. Hz.Peygamber kendileri de bazan ictihadda bulunuyorlardı. Ancakburada, Hz.Peygamber'in ictihadının sünnet sayılıp sayılmayacağı hu-susundaki tartışmalara, yerimiz müsait olmadığı için, girmek istemiyo-ruz.

2) Bilindiği gibi Hz.Peygamber'in vefatından sonra İslamiyet,büyük bir hızla yayılmış ve Sahabiler devrinde İran, Suriye ve Mısırgibi eski kültür ve uygarlıkların beşiği olan ülkeler açılmış; değişik hu-kuk kuralları, örf ve teamülleri olan bu ülkelerdeki insanlara İslam hu-

2 Bak. Şafii, el-Umm, Bulak-Mısır 1321-1325, c. VII, s. 273; Ahmed b. Hanbel, el.M~.ned, Kahire 1313, c.V, s. 230, 236, 242; Tirmizi, el-Cami'u'$-Sahih, Kahire, 1937-1962, c.III, B.

616 (Alıkam: 3); Eb~ Davud, Sunen, Kahire 1280, c. II, B. 75, 76; Darimi, Sunen, Şam 1349,c.I, s. 60; Scrah.i, el.Mebsut, Kahire 1324-1331, c. xvı, s. 69, 70.

Page 5: İSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİisamveri.org/pdfdrg/D00001/1981_C24/1981_c24_SENERA.pdfİSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİ Doç. Dr. Abdulkadir ŞENER Burada

--------------------------------------------,

İSLAM HUKUKUNDA İCTlHAD 377

kuk ilkelerinin .uygulanması ve heşeri ilişkilerin düzenlenmesi için hir-takım yeni ietihad ve yasamalara gerek duyulmuştur. Nitekim hilginSahahiler, özellikle Hz.Ehu Bekr, Hz. Ömer vc Hz. Ali gihi idari sorum-luluk yüklenen Sahahiler, ilmi ve kazai ictihadlara haşvurarak, eesaretlehirçok hukuki kural koymuşlardır. Yine fıkıh, hadis ve İslam tarihiyleilgili kaynak eserIerde hu devre ait pekçok ietihad örneklerini hulabiliriz3•

3) SahabileI'in birçok rivayet ve ietihad miraslarına sahip olan Ta-biiler de, hakkında nass bulunmayan konularda kendi re'yleriyle ietihadyapıyorlardı. Bazı Tabiiler ise, re'yden ziyade hadisleri toplamaya çalı.şıyorlar ve ictihadlarında bunlara ağırlık veriyorlardı. Böylece İslamhukukçuları, genellikle re'y ve hadis taraftarları olmak üzere iki eğilimitemsil etmeye başlamışlardı. Daha çok re'y taratarları Irak'ta, hadistaraftarları da Hicaz'da dikkati çekiyorlardı. Ancak her iki tarafta dadeğişik ölçüde hadis ve re'ye başvuruluyordu. Re'y ile ictihad, genel-likle Irak'lılarda kıyasa, Hicazlılarda damaslahata, yani kamu yararınadayanıyordu4•

TabiileI'in bilginlerinden herbirinin kendine göre bir mezhebi vardı.Her memlekette onlardan bir imam bulunmaktaydı. Mesela, Medine'deSaid b.el-Museyyib,.Salim b. Abdillah b. Ömer, Zuhri, Yahya b. Said,Rabi'a b. Ebi Abdirrahman; Mekke'de Ata' b. Ebi Rabah; KMe'de İb-rahim Naha'i ve Şa'bi; Basra'da Hasan cl-Basri; Yemen'de Tavu8 b.KeysaQovardıs. Bunlar arasında Said h. el-Museyyib, ictihad ve fetvakonusunda atılganlık gösterdiği için "Cesaretli Said" diye anılıyordu6•

İşte muetehid imamların yetişmelerinde bu Tabii bilginlerinin et-kileri büyük olmuştur.

4) Tabiilerden sonra talebeleri gelmektedir ki bunlara "Teba-iTabiin" .(Tabiilere iılbi olanlar) denilmiştir. Fıkhi mezhebIerin kuruluşubunların çağlarına rastlar. İmamların cn yaşlısı Teba-i Tahiin'den EbuHanifedir. Onun bütün hoeaları, İbrahim Naha'i, Şa'bi, Hammad b. EbiSüleyman, AU' b. Ebi Rab.ah gibi yaşlı ve gcnç tabiilerdir. Müetehidimamların bir kısmı doğum ve zaman itibariyle Sahabe devrine yetiş-tikleri için tabii iscler de, daha çok ilimIerini başka bir tabiiden almışlar-

3 Bak. M.Ebu Zehra, lslamda Fıkhi Me:hebler Tarihi, çev. Abdulkadir Şener, 2.bası,İstanbull978, s. 24 vd.; Yazar, Islam Hukukunun Kaynaklarından Kıyas, ıslihsan ııe lsıislah,Ankara 1974, s. 53-57.

4 Esat Kılı~er, Islam Fıkhmda Re'y Taraftarları, Ankara 1961, s.35; M.Ebu Zehra, age.s. 41.

5 Şafii, Cı-Umm, c. VII, s. 258.6 M. Ebu Zehra, age., s. 47, 264.

Page 6: İSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİisamveri.org/pdfdrg/D00001/1981_C24/1981_c24_SENERA.pdfİSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİ Doç. Dr. Abdulkadir ŞENER Burada

378 ABDULK.ADIR ŞENER

dır. Sözgelişi, Ebu Hanife, Hammad'dan tahsil görmüş; Malik b. Enes,Abdullah b. Ömer'in talebderinden ilim almıştır. Yani İmam Malik,Abdullah b. Ömer'in oğlu Salim'den, onun azatlısı Nafi'den ve diğerMedineIi Yedi Fakih'ten ve bunların öğrencilerinden tahsil görmüştür?

Tabiiler dovrinde müslümanların Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat, Hari-ciler ve Şiiler gibi adlarla anılan çeşitli fırkalara ayrılmış olmaları, birkısım koyu fırkacıların kendi görüşlerini desteklemek için ortaya birta-kım uydurma hadisler atmaları, gerçekçi İslam bilginlerini bir yandanhadis rivayetine, sahih hadisleri tesbite ve bir yandan da hukuk alanın-da ictihada ağırlık vermeye sevketmiştirs. Fıkıh ve hadis kitaplarıwntertip ve tedvini, işte bu müctehid imamlar devrinde hızlanmıştır. Budevirdedir ki fıkıh ve hadis kitapları, bölümlere ayrılarak, günümüzekadar gelen klasik tasnif ve sistematiklerine kavuşmaya başlamıştır.

Bu devirde mezhebIerin teşekkül etmesiyle artık taklidin yavaş ya-vaş sözkonusu edilmeye başladığını görüyoruz. Ebu Hanife, İmam Ma-lik, İmam Şafii ve Ahmed b. Hanbel gibi müctehidlerjn, SahabileI'intaklid edilmelerini prensip olarak kabul ettiklerini biliyoruz. Ebu Ha-nife'nin, "Sahabilerden inikal eden görüşlerin gözümüz üstünde yerivardır; fakat iş Hasan ve İbrahİm'e gelince, onlar da insan biz de insa-nız; yani Tabiiler nasıl ictihad yapmışlarsa biz de öylece ictihad yapa-rız." sözü meşhurdur9•

Bir süre sonra da müctehid İmamların kendilerinin taklid edilmeyebaşlanmış olmaları dikkatimizi çekmektedir. Önceleri delillerini iknaedici bularak üstadlara tabi olma (ittiba etme) fikri, takriben hicrl dör-düncü (miladı onuncu) yüzyılın başlarından itibaren, çağınııza kadar,yerini taklid'e bırakmış; hatta ictihadın artık imkansızlaştığını ileri sü-ren sakat bir düşünce, İslam dünyasında etkin bir egemenlik kazanmayabaşlamıştır .

Ehl.i Sünnet mensupları arasında böylesine taklid'e itibar edilir-ken, Şiiler, Zahiriler ve Haricilerde ictihad daha çok rağbet görmüştür.İbn Hazm (ö.456/1064) ve Şevkanı (ö.1250 /1834), Sahabileri taklid'edahi karşı çıkmışlardır1o• Öyle ki Zalıiriler, her müslümanın ictihad yap-

7 M. Ebu Zehra, age., s. 46.8 Muhammed el.Hud ari, Tarihu'l.Teşri' el.ı.lami, Kahire 1939, s. 87; M.Ebu Zehra,

age., s. '48, 49.9 Hatib el.Bağdadi, Tarihu Bağdad, Kahire 1931, e. XIII, s. 368; M. Ebu Zehra, age.,

s. 238, 265 ve ı.lam Hukuku Meıodoloji.i, çev. Abdulkadir Şener, Ankara 1973, s. 210, 212.10 tb~ Hazm, eı-ılıkam!i UsUli'I.Ahkilm, Mısır 1345-1352, c.II, s. 146; M. Ebu Zehra,

ı.lam Hukuku Meıoclolojisi,. s. 213.

Page 7: İSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİisamveri.org/pdfdrg/D00001/1981_C24/1981_c24_SENERA.pdfİSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİ Doç. Dr. Abdulkadir ŞENER Burada

İSLAM HUKUKUNDA teTtHAn 379

ması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Halktan bir kimsenin nasıl ictihadyapacağı sorulduğunda, Zahiriler, böyle bir kimsenin bir bilgine başvu-rahileceğini, ancak hiç olmazsa aldığı karşılığın dayandığı şer'i delilinne olduğunu öğrenmek için çaba harcaması gerektiğini, işte bunun daonun için bir ictihad sayılacağını söylerlerıı.

Öte yandan Hanefi, Şafii ve Maliki mezhebi mensupları, i):..-l;.;~ ':J fS .;1..IS'.lJI j.\ "Bilmiyorsanız bilenlere sorun." (Nahl, 43; En-biya', 7) mealindeki ayet-i kerimeye dayanarak, fıkhi meseleIerde tak-lidin caiz' olduğunu kabul ederler. Bu görüşü benimseyenler, birazsonra değineceğimiz nedenlerle ietihadı ikinci plana bırakarak, taklid'ekapı açmakla kalmamışlar; ayrıca kişiler için taklidin zorunlu olduğunubile söylemişlerdir. Oysa takdir edileceği gibi, geniş anlamıyla bu ayet-ikerime, insanların bilmediklerini bilenlerden sorarak öğrenmelerini is-temektedir. Bilinmeyen şeylerin sorularak öğrenilmesiyle biIginlerceyapılması zorunlu olan ictihadın terk edilmesi aynı şey değildir. Üstelikbu ayet-i kerimede Hz. Peygamber'den önce de birçok peygamber gün-derildiği, bu gerçeği bilmeyenlerin, kendilerine kitap indirilen kavimler-den sorarak öğrenmeleri bilidirilmektedir. Nitekim bu husus, Kur'an-ıKerimin iki yerinde geçen bu ayetin baş tarafı gözönüne alındığı zamanaçıkça anlaşılmaktadır.

Hanbeliler ise ictihad kapısının asla kapanmayacağını ileri sürmüşolmalarına rağmen, aşağı yukarı İbn Teymiyye (ö.728 11327)'den başkakendisini mutlak müctehid olarak gören dişe dokunur bir bilgin çıkara-mamışlardır.

Fıkıh uswü ile de uğraşmış olan Mu'tezilller, bu konuda daha da ilerigiderler. Onlara göre bir müctehidin görüşünün kabul edilebilmesi için .onun, mesele sorulduğu zaman mevcut ve ictihada muktedir olması şart-tır. Herhangi bir meselede ölmüş olan bir müetehidin görüşüyle amel edi-lemezl2• Bu demektir ki her devirde re'ylerine başvurulabilecek mücte-hidlerin bulunması gereklidir.

Burada, İslam dünyasındaki siyasi durum, içtihad yapacak kişileriyetiştirecek ilmi çevrelerin zayıflaması, hazır fıkhi hükümlerin çoğalması,mezhepçiliğin artması ve medrese zihniyetinin güçlenmesi gibi taklid vetaassuba yol açan nedenler arasında, bir bilgiıade ictihad yapabilmesi için

II M.Ebu Zehra, Islam Hukuku Metodolojisi, s. 390; lslamda Fıkhi Mezhepler Tarihi,s. 443.

12 Ebu'l-Huseyn el-Basri, el-Mu'temed/i. Usuli'l-Fıkh. Şam 1964-1965, c.II, s. 933. Ah-med b. Hanbel'in de buna yakın bir görüşü olduğu söylenebilir (Bak. M. Ebu Zehra, IslamdaFıkhi Mezhepler Tarihi, s. 3'14).

Page 8: İSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİisamveri.org/pdfdrg/D00001/1981_C24/1981_c24_SENERA.pdfİSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİ Doç. Dr. Abdulkadir ŞENER Burada

380 ABDULKADİR ŞENER

aranan şartların ağır oluşu da dikkatimizi çekmektedirl3• İmam Şafii'-nin "kıyas" içİn ileri sürdüğü şu şartlar, aşağı yukarı tslam hukukçularıtarafından ictihad için de ileri sürülmüştür:

i) Arapçayı incelikleriyle bilmek,

2) Kur'an-ı Kerimi bilmek,

3) Sünneti bilmek,4) Üzerinde icma' edilen konularla ihtilaf edilen konuları bilmek,

5) Kıyası bilmek,6) Hükümlerin amaçlarını bilmek,7) Doğru anlayış ve iyi değerlendirme gücüne sahip olmak,

8) tyi ıliyedi ve sağlam bir inanç sahibi, yani dindar olmakl4•

Bunlara ilaveten, genellikle tslam hukukçuları, hukuki sorularaverilen cevaplardan ibaret olan fetvaları da ictihad sayarlar ve, gerçektemüftinin, içinde yaşadığı toplumun siyasi, içtimai ve iktisadi durum-larıyla fetva istiyenin halini de iyice bilmesi gerektiğini söylerler.

Zamanla, müetehid olarak ortaya çıkmak isteyen bilginlere karşıgüvensizlik başgöstermiş, onların ietihadm bu ağır şartlarmı taşıyıptaşımadıkları tartışma konusu olmuş ve özellikle taklid devri hükümsürmeye başlayınca, kimsenin bu şartları kendisinde toplayamayacağıgörüşü galebe çalmıştır. Günümüzde de bu kanaat yaygın olup halageçerliliğini sürdürmektedir.

İslam hukuk tarihinde ictihadın arzettiği durumun daha iyi a~laşıl-ması için burada müctehidlerin tabakalarına da işaret etmek faydalıolur sanırım. İslam hukukçuları, müctehidleri genellikle yedi tabakayaayırırlar:

i) Şeri'atta müctehid olanlar: Bunlara müstakil veya mutlak müc-tehid de denir. Kitab ve Sünnet gibi ilk kaynakların ışığı altında kıyasyaparak ve çeşitli istidlal yollarına başvurarak hükümleri ortaya koyan-lar bunlardır. Said b. el-Museyyib, İhrahim Naha'i, Ca'fer es-Sadık,Ebu Hanife, Malik b. Enes,tmam Şafii, Ahmed b. Hanbel, Evza'i, Leysb. Sa'd ve Sufyan es-Sevri gibi müctehid imamları bunlar için örnekolarak anabiliriz. Hanefi imamlarmdan Ebu Yusuf, Muhammed b. el-Hasan eş-Şeybani ve Zufer b. el-Huzeyl de bu tabakaya dahildir. Gerçi19. yüzyılın ünlü Hanefi hukukçusu tbn .Ahidin (ö.1252/1836), Şerhu

13 Hayreddin Karaman, Islam Hukukunda Icımad, Ankara 1975, 8. 169 vd.14 Şafii, er.Risale, 8. 508 vd.; el-Hudari, age., 8. 368 vd.

Page 9: İSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİisamveri.org/pdfdrg/D00001/1981_C24/1981_c24_SENERA.pdfİSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİ Doç. Dr. Abdulkadir ŞENER Burada

tSLAM HUKUKUNDA tCTtHAD 381

Ukfrdi Resmi'l-Mufti adlı eserinde bu son üç imamı, müctchidlerin ikİncitabakasına dahil etmiştirIs.

Yukarıda işaret ettiğimiz Şiiler ve Zahiriler gibi HanbeIiIer de. pren-sip olarak bu tür müctehidlerin her çağda bulunması gerektiğini ilerisürmüşlerdir. Hanbelilere göre her türlü ictihad kapısı açıktır. Mademkiimanların akıl ve idrakleri değişiktir, mademki herkes müetehid olacakkudret e sahip değildir ve herkesin ilmi ve akli seviyesi ayrı ayrıdu; ohalde hiçbir kimse ictihad kapısını kapatamaz ve hiçbir kimse yalnızkendisinin ictihad için ehliyetli olduğunu iddia edemez. Böyle bir iddia-da bulunan kimse, ilim ve iethiad sahibi olmak şöyle dursun, dini konudaitimada bile layık değildir. Böylece HanbeJiler, ictihad kapısını açmaklakalmazlar, her asırda bir mutlak müctehidin bulunmasını da zarurigörürler. Hanbeli fakilılerinden İbn Ukayl, bu görüşü savunurken, herasırda mutlak müctehidin bulunup bulunmayacağına dair eskiler (mü-tekaddimin) arasında herhangi bir ihtilafın mevcut oldubrunu bilmiyo-ruz, demiştirl6• IDeri 7. yüzyılda yaşamış olan Hanbeli bilgini İbn Ham-dan da şöyle der: " ... Hadis ve fıkıh tedvİn edilmiştir. İctihadla ilgiliayetler, hadisler, fıkıh usUlü ve Arapça gibi ilimler üzerinde sayısızeserler yazılmıştır. Fakat himmetIer kısalmış, rağbetler sönmüş, ciddi-yetle çalışma aşkı yok olmuş; taklidlerle yetinme, yorucu çalışmalardankaçıııma, sıkıntıdan uzak durarak vaziyete göre ayak uydurma, az emek-le gayeye ulaşma arzusu egemen olmuştur. Halbuki ictihadda bulunmakbir farz-ı kifayedir. Bilginlerimiz bunu, ne yazık ki, ihmal etmişler veyerine getirmek için gayret göstermemişlerdir"17.

Gerçekten hicri 6., 7. ve 8. yüzyıllar, fikir ürünlerinin çokluğu iledeğil, bilgi dolu ansiklopedik mahiyetteki eserlerin çokluğu ile öteki yüz-yıllardan ayrılıyordu. Fakat bu eserIere hakim olan anlayış, taklid veöncekilere bağlı kalmaktı; bağunsız tefekkürün pek yeri yoktu.

2) Müntesib müetehidler: Bunlar, hüküm çıkarırken mutlak müc-tehidin koyduğu usUle uyarlar ve furu'da ona muhalefet ederler. çoğuzaman bunlar, (uru' meselelerinde mutlak müetehidin ulaştığı neticelereyakın sonuçlar çıkarırlar. Bunların ekserisi, mutlak müctehidle sohbetive devamlı ilgisi olan kimselerdir. Hanefi mezhebinde Halid b. Yusufes-Semti, Hilalu'r-Rc'y, Hasan b. Ziyad el-Lu'lu'i; Şafii mezhebinde el-

15 İbn Abidin, Şerhu Ukudi Resmi'l-Mıifıi (Mecmu'aıu'r-Resiiil, c.I, s. 9-52), İstanbul1325, s. 1ı.

16 M.Ebu Zehra, ıdamda Fıkhi Mezhebler Tarihi, s. 114.

17 İbn Hamdan, Sifaıu'I.Fetvii ve'I.Mufti ve'l-Mustefıi, Şam 1280, s. 17.

Page 10: İSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİisamveri.org/pdfdrg/D00001/1981_C24/1981_c24_SENERA.pdfİSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİ Doç. Dr. Abdulkadir ŞENER Burada

382 ABDULKADİR ŞENER

Muzeni; Maliki mezhebinde Abdurrahman b. Kasım, İbn Vehb, Eşhcb,İbn Abdilhakem bu tabakayı teşkil eden müetehidlere misalolabilirler.

Müctehid imamları takip eden ilk asırlann hemen hepsinde bu türmüetehidler vardı. Bunlara misalolarak Tahavi, Kerhi ve Ebu Bekr el-Asamm'ı da zikredebiliriz. Bunlardan Kerhi, evlenmede denklik (kefaet)meselesinde Hanefilerden ayrılıyordu. Ebu Bekr el-Asamm da erginlikçağına gelmemiş küçükler üzerinde evlendirıne velayetini kabul etmemekonusunda Hanefi mezhebine ve fakihlerin büyük çoğunluğuna muha-lefet etmiştir. Tahavi ise Hanefi mezhebinin metoduna uyardı; fakatkimi hallerde Şafii mezhebinin görüşlerini tercih ederdi.

Kısaca, bu tabakaya mensup olan müctehidler, bir mezhebin usu-lünü kabul edip fer'i meselelerde ietihadlarda bulunmuşlardır. Bunlarbazan mezheb imamlarına muvafakat, bazan da muhalefet etmişlerdir.İmamlarm ietihadda bulunduğu veya hiç dokunmadığı meseleler hakkın-da ietihadlar yapımşlardır. Bunlara "müntesw müetehidler" adı veril-mesinin sebebi, furu'da müstakil oldukları halde, usulde belli bir mezhe-be bağlı oluşlarıdır.

3) Mezhebde müctehid olanlar: Bunlar, hem usulde hem de furu'dabir mezhebin imamına tabi olan ve hiçbir meselede ona muhalefct etme-yen kimselerdir. Bunların ictihadları, mezheb imamının fikir beyan et-mediği fer'i meselelerın hükümlerini ortaya koymaktan ibarettir. Butür müctehidlcr, mezhebee bir hükme bağlanmamış meseIelerde pek azietihadda bulunmuşlardır. O da, örfe, yahut çağ~ icaplarına göre eskimüetehidlerin görüşlerini yeni bir izaha tabi tutmaktan öte ~itmez.

Bu tabaka mensuplan; mezhebIerin fıkhını yazan ve onlann geliş-mesini sağlayan prensipleri koyan, görüşler arasında karşılaştırmalardabulunarak bazı görüşleri destekleyen, bazı görüşleri zayıf olarak kabuleden ve mezhebIerin fıkhi yapılarını keskin çizgilerle belirleyen müete-hidleri teşkil ederler.

4) Tercih sahibi müctehidler: Bunlar, sadece hakkında mezhebimamlarının ietihadları bulunmayan fer'i meselelerin hükümlerini belir-ten, hükmü hiç açıklanınamış olan meselelere dokunmayan bilginlerdir.Bu tabaka mensupları, üçüncü tabakawn tesbit etmiş olduğu tercih esas-larına göre mevcut görüşlerden bazılarının dayandığı delilin kuvvetlioluşu veya uygulama yönünden çağın icaplarına elverişli bulunuşu ne-deniyle ötekilerden üstün olduğunu belirtmişlerdir.

Nevevi, Şirazi'nin el-Muhemeb'ine şerh olarak yazdığı el-Mecmu'unmukaddimesinde bu tabaka ile bundan önceki tabakayı birleştirmiş;

Page 11: İSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİisamveri.org/pdfdrg/D00001/1981_C24/1981_c24_SENERA.pdfİSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİ Doç. Dr. Abdulkadir ŞENER Burada

İSLAM HUKUKUNDA İCTlHAP 383

İbn Abidin ise Şerhu Ukudi Resmi'l-Mufti'sinde bunlan ayrı tabakalarhalinde ele almıştırl8•

5) Istidial yapan müetehidler: İbn Abidin'in beşinci tabaka olarakzikretmiş olduğu bu tür müctehidler, mevcut görüş ve rivayetleri seç-meye tabi tutma bakımından pek az ictihad yapmışlardır. Bunlar, mez-heblerinin sınırları içerisinde birtakım yorumlarda bulunmuşlardır. Tak-lid izlerinin işte bu tabakada daha çok belirmeye başladığını görüyoruz.

6) Hafizlar tabakası: Bu tabaka mensupları mukallid olup önceki-lerin yapmış oldukları ictihad ve tercihleri iyi bilen kimselerdir. el-Kenz,ed-Durru'l-Muhtar, el-Vikaye ve el-Meema' gibi muteber eserlerin yazar-ları bu tabakaya girerler. Hayruddin er-Remli, bunlarla ilgili olarak"Kuşkusuz ki çeşitli görüş ve rivayetlerin hangilerinin tercih edildiğini vesadece bunların zayıflık veya sağlamlık bakımından derecelerini bilmek,ilim yolunda ciddi çabalar harcamış olanların sonunu gösterİr" demiş-tİr19.

7) Mukallidier tabakası: Bu tabaka mensuplarını müctehidleredahil etmek, elbette imkansızdır. Bunlar, sadece ellerindeki fıkıh kitap-larını anlayan, fakat mevcut ictihad ve görüşler arasında herhangi birtercihte bulunmayan kimselerdir. İbn A.bidin, bunlar hakİonda şöyle der:

"Onlar, doğru ve yanlışı, sağ ve solu biribirinden ayıramamışlar;hatta geee odun toplayanlar gibi ellerine geçen herşeyi biraraya getir-mişlerdir. Bu tür mukallidleri taklid edenlere yazıklar olsun".2o

Aslında müctehid imamların hiçbirisi kendilerinin taklid edilmesiniistemiş değildirler. 'Sözgelişi, Ebu Hanife'nin, görüşlerini yazan ünlü öğ"reneisi Ebu Yusuf'a, "Bunları niçin yazıyorsun? Biz bugüne göre ulaştı-ğımız en iyineticeyi söylüyoruz. Yarın belki daha başka sonuçlara varırız.Kim bizden daha iyi bir görüşe ulaşırsa bize değil, ona tabi olsun." dediğikaynaklarda yazılıdır21. İmam Şafii de kendisinin körükörüne tak.lidedilmesini istemezdi. Şafii," Sahih bir hadis bulursamz, bana değil, onauyun; çünkü benim mezhebim işte odur." derdin. Dolay:ısıyla, dahaönce de işaret ettiğimiz gibi, müctehid imamları taklid işi, birden birebaşlamamış; önce imamların ileri sürdüğü delilleri yeterli görerek on-

18 İbn Abidin, age., s. 12; M. Ebu Zehra, tslam Hukuku Meıodorojisi, s. 386.19 Hayruddin er.Remli, el-Felava el-Hayriy:re, Bulak-Mısır 1300, e. II, s. 32.20 İbn Abidin, age., 8. 12.21 Hatib el-Bağdadi, Tarihu Bağdad, e. XII, 8. 402; İbn Kayyim el-Cevziyye, t'Mmu'l.

Muvakk,'in, Zeki Fereeullah tabı, Kahire, e.I, s. 86; M. Ebu Zehra, tslamda F,kh£ Mez:hebluTarihi, s. 222, 223.

22 M.Ebu Zehra, tslamda F,khi Mez:hebler Tarihi, 8. 330.

Page 12: İSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİisamveri.org/pdfdrg/D00001/1981_C24/1981_c24_SENERA.pdfİSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİ Doç. Dr. Abdulkadir ŞENER Burada

384 ABDULKADİR ŞENER

lara tabi olma, ittiba etme düşüncesi yerleşmiştir. Bu konu ile ilgili ola-rak el-Muzeni ve Nevevi şöyle der: "Arkadaşlarımız, Şafii mezhebinitaklid suretiyle değil, onun ietihad ve kıyas metodunu doğru ve sağlambuldukları için ictihad konusunda ona uymak, ittiba etmek zorundakalmışlardır".23 Bu görüş, belki doğrudur ve öteki mezhebler için de ge-çerlidir; fakat zamanla ilmi çalışmalar gerilerneye başlayınca taklid dü-şüncesi ortaya çıkmış ve ilgi görmüştür.

Ancak İslam hukuk tarihinde bu taklid tezine karşı ictihadı savu-nanlar ve İslamın öz kaynaklarına dö~ülerek yeniden ictihada başvuru 1-masını ileri sürenler de vardır. İctihad-taklid konusunda büyük tartış-malara gire~ ve bu hususta eserleriyle nirengi noktalarını teşkil edenbilginler şunlardır:

. İbn Hazm (ö.456/1064), İbn Abdi'l-Berr (ö.463/1071), İbn Tey-miyye (ö.728/1327), İbn Kayyim el-Cev~iyye (ö.751/1350), Şah Veliy-yullah DeWevi (ö.ıı 76/1762), ŞevHni (ö.1250 /1832), Salih b. Muham-med el-Fulani (el-Fullani, ö.1218/1803), Muhammed Sıddik Hasan Han(ö.1307/1889) ve Muhammed Reşid Rıza el-Huseyni (ö.1354/1935)24.

Muhammed Abduh (ö.1905) ve Cemaleddin el-Afgani (ö.1897)ninde etkisiyle 19. yüzyılın sonlarına doğru ve 20. yüzyılın başlarında İs-lam dünyasında ietihad hareketlerinin yeniden canlandırılması için bir-takım çebaların sürdürüldüğünü görüyoruz. Dolayısıyla İslam huku-kunu yenileştirmek ve çağdaş ihtiyaçlara cevap verecek biçimde kanun-laştırmak, tedvİn etmek için taklidi bırakıp yeni ietihadlarda bulunmadüşüncesi ve bu arada teifik, yani mezheb farkı gözetmeksizİn mevcutictihadlardan uygun olanları alma eğilimi güçlenmiştir.

Yurdumuzda da merhum Mehmet Akif Ersoy,

"Doğrudan doğruya Kur'andan alıp ilhamı,

Asrın idrakine söyletmeliyiz İslamı."

Derken sanırım biraz da bu düşüncenin etkisinde kalmıştır. Ancakbütün bu çabalara rağmen, genellikle İslam dünyasında çağımızın baş-larında yaygın olan anlayışa göre, adeta doğmatik bir nitelik kazanmışbulunan fıkıh kitapları varken, Kur'an ve Sünneti inceleyerek yeni ie-tihadlar yapmaya gerek yoktur; çünkü herşeyin hükmü fetva mecIDu'-

23 Subhi Mahmnsam, Fel.efeıu'I-Teşri'fi'I-lslam, Beyrut 1947, s. 159: M.Ebu Zehra, I ••lam Hukuku Meroclolajisi, s. 384; el.Muzeni, el.jl1uhlasar (Şafii, el-Umm'un kenannda), Kahire1321-1325, c.I, ,s.2.

24 Bak. Hareddin Karaman, Islam Hukukunda leıihad, s. 206.

Page 13: İSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİisamveri.org/pdfdrg/D00001/1981_C24/1981_c24_SENERA.pdfİSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİ Doç. Dr. Abdulkadir ŞENER Burada

ıSLAM HUKUKUNDA tcrtHAD 385

alarıyla fıkıh kitaplarında belirtilmiştir25• Mezheb İmamlarımn ictihadlarıarasında karşılaştırmalar yaparak, telfika gitmek veya bir ictihadın öte-kisinden üstün olduğunu söylemek ~e, müctehid imamlara karşı saygı-sızlık 01ur26• Hatta fıkıh kitaplarında yer alan bir hüküm, çağın ihtiyaç-larma aykırı düşmek şöyle dursun, Kur'an ve Sünnete muhalif görünsebile, bizim için o hükme uymak gerekir; çünkü fakihler, müctehidler,Kur'an ve Sünneti bizden daha iyi biliyorlardı; gerçekte Kur'an ve Sün-nete aykırı düşseydi öyle bir hüküm veya kural, fıkıh kitaplarma gir-mezdi26a• Dolayısıyla yeni ictihadlara kalkışmak veya fıkıhtaki hükümve kuralları tenkid etmek, dini bozmaktır; en azından haddini bilmez lik-tir; mezhebsizliktir.

Halbuki İslam hukuku, ictihad ve re'ye açık olduğu içindir ki çağ-lar boyunca müslüman milletlerin içtimaı hayatlarını kolayca düzen-leyebilmiştir. Elbette önceki ictihadlardan ve emsal teşkil eden karar-lardan yararlanılması doğaldır. Gerektikçe yeni ictihadlara gidilmesi deaynı derecede doğalolarak kabul edilmelidir.

Mecelle'nin 16. maddesinde, "İetihad ilc ictihad nakzolunmaz."denilııiiştir. Ali Haydar Efendi, bu maddenin şerhinde iki gerekçe ilerisürer:

i) İkinci ictihad, biriniciden daha kuvvetli değildir.

2) İctihad ile ictihad nakzolunursa, hükümler istikrarsızlaşır ve buda güçlüğe yol açar.

Yalnız adıgeçen şarih, bu ikinci esasm bazı istisnaları olabileceğinikabul eder; örneğin bir müctehidin ictihadı uygun görülerek benimsen-dikten sonra, başka bir müctehidin buna muhalif olan görüşünün insan-lara ve kamu yararına daha elverişli olduğu görülürse, bu ikinci mücte-hidin görüşüyle amel edilmesi için irade-i seniyye istihsal edilebileceğinisöyler2?

Görüldüğü gibi burada mevcut ictihadlardan birisinin tercih edile-ceği ileri sürülür, yeni bir ictihada asla yanaşılmaz. Bize göre sözü edilenMecellenin 16. maddesi, ictihad kapısmı kapatmak için değil, tersine, bu

, kapmın açılması için sevkedilmiş olmalıdır. Ancak daha sonra kurulan

25 Karş. Seyyid Nesib, F,kh., Hanefinin Esasal, V8 K,yas, İstanbul 1339, s. 16.26 Karş. Ahmed Davudoğlu, Bulugu'I.Meram Tercemesi, İstanbul 1968, c.I, Mukaddime,

s.E.F.260 Karş. Mahmud Es'ad, Telhis-i UsUl.i F,kh, İzmir 1313, s. 508; Tarih.i tım-i Hukuk,

İstanbul 1332, s. 223; H. Karaman, age.s. 184.27 Ali Haydar, Dureru'l.IIukkôm Şerhu Mecelleıi'I.Ahk<im, a. bas,. İstanbul 1330, c.I, s.

70.

Page 14: İSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİisamveri.org/pdfdrg/D00001/1981_C24/1981_c24_SENERA.pdfİSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİ Doç. Dr. Abdulkadir ŞENER Burada

386 ABDULKADİR ŞENER

Mecelle Tadil Komisyonu, yeni ictihadlardan ziyade, mezhebIerin mev-cut ictihadlarından ihtiyaca uygun olanların alınmasını, yani teIfiki,hatta diğer hukukIardan da yararlanılmasını prensip olarak kabul et-miştir.

Yurdumuzda; henüz ictihad konusundaki eski anlayış pek değişmişdeğildir. Esasen yeni Türkiyemizde hukuk devrimi gerçekleştirildiktensonra İslam hukukundaki ictihad-taklid tartışmalarının pratik değeriazalmakla birlikte, nazari alanda bu konu hala canlılığını korumaktadır.Bir kısmı seviyeli ise de, ne yazık ki çoğu seviyesiz eser ve tartışmalar,müslümanların zilıjnlerini oldukça meşgul etmektedir. İslam hukukunutamamen veya kısmen uygulayan bazı İslam ülkelerinde ise konu, pratikyönden de etkinıiğini ciddi olarak sürdürmekte, bu ülkelerde, özellikleşahıs ve aile hukuku alanında bir kısım yeni kanunlar çıkarılırken önemlitelfik ve ictihad hareketleri göze çarpmaktadır.

Sonuç:

İslam hukuku, ilk devirlerde büyük ilgi gören ilmi ve kazai ictihad-lar sayesinde gelişmiş, canlılık kazanmış ve yeni durumlara kolayca. uygulanma kabiliyeti göstermiştir. Hz. Peygamber'in, (Wl ~~ i~'.r.-I illlb:.l J ~ i~iJ .:.ıl.r.-I .ili yL,.,L;~L; "Hakim ictihad yaparak hükmedipisabet ederse onun için iki ödül vardır; böyle hükmedip yanılırsa onun içinde bir ödül vardır."28 hadisine rağmen, sonraki İslam hukukçuları taklidibenimsemişler ve bu yüzden İslam hukuku duraklamaya başlamıştır.İslam hukukunun eskisi gibi başarı gösterebilmesi için taklidçiliğin biryana bırakılması, yeniden ilmi ve kazai ietihadlara kapıların açılmasıgereklidir. Yalnız bu ictihadlar, günümüzde belirli kişilerce değil, birkomisyon marifetiyle yapılırsa, belki daha isabetli olur ve daha çok iti-bar görür düşüncesine biz de katılıyoruz29•

İlmi ve kaza i ietihadlara kapalı bir hukuk sistemi düşünülemez.Nitekim Türk Medeni Kanunu'nun ı. maddesinde, "Hakkında kanunibir hüküm bulunİnayan meselede hakim örf ve idete göre, örf ve adetdahi yoksa kendisi vazı-ı kanun olsaydı bu meseleye dair nasıl bir kaidevaz'edeeek idiyse ona göre hükmeder." denilmiştir. Aksi takdirde kanun-daki boşlukların doldurulması güçleşir, hatta imkansızlaşır. Oysa ha-kim, ben bu olayın hükİnünü bilmiyorum, onun için bu davaya baka-mayaeağım, diyemez. Mevcut ilmi ve kazai ietihadlardan yararlanır,

28 Şafil, el-Umm, c.VII, s. 254; er-Riaal., s. 477.

29 Karş. Hayreddin Karaman, Islam HukukUnda lctihad, B. 234, 235.

Page 15: İSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİisamveri.org/pdfdrg/D00001/1981_C24/1981_c24_SENERA.pdfİSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD VE TAKLİD PROBLEMİ Doç. Dr. Abdulkadir ŞENER Burada

İSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD 387

gerek duyarsa kendisi de ictihad yapar. İslam hukuku dahil, her hukuksisteminde durumun böyle olması gerekir.

Herkes müctehid olamaz ama farz-ı kifaye olan ictihad göreviniyerine getirecek sorumlu kişilerin bulunmaları da zorunludur. İctihadakli bir faaliyettir. Hukuk normlarının, naklin amaç ve. inceliklerinianlamak ve ihtiyaçlara göre yeni hükümler vaz ctmek için elbette aklabaşvurulacaktır. İslam açısından da aklın önemi büyüktür Hatta aklıolmayanlar; hukuki tekliflere muhatap bile değildirler. Bunun içindir kjHz. Peygamber, "Aklı olmayanın dini de olmaz." buyurmuştur.