Upload
geoffrey-mcclain
View
47
Download
0
Embed Size (px)
DESCRIPTION
Simya. Ölümsüzlüğün Peşinde. Simya. Simya, Kimya’nın öncülü olarak bilinmekle birlikte, bundan çok daha fazlasını ifade eder: yalnız bilimsel değil, hatta bundan daha fazla, dinsel, büyüsel ve felsefi boyutları vardır. Yani bir “yalancı bilim”den fazlasıdır! - PowerPoint PPT Presentation
Citation preview
Simya
Simya, Kimya’nın öncülü olarak bilinmekle birlikte, bundan çok daha fazlasını ifade eder: yalnız bilimsel değil, hatta bundan daha fazla, dinsel, büyüsel ve felsefi boyutları vardır.
Yani bir “yalancı bilim”den fazlasıdır! Simya, metallerden altın elde etme
işidir. Amaç zenginlik değil, ölümsüzlüktür!
Metallerin varlık kiplerini değiştirmek
Eski uygarlıkların tümünde ve 19. yüzyıla kadar Avrupa’da da varlıklarını sürdüren simyacıların tutkuyla peşinden gittikleri amaç, metalleri dönüştürmektir.
İlk çömlekçinin yaptığı şey de buydu: maddenin halini değiştirmek. Ama, bu konuda mitolojik kaynaklarda bile bir iz bulamıyoruz…
Simyanın olduğu tüm kültürlerde, simya her zaman içrek ya da “gizemci” geleneğe bağlı olmuştur: Çin’de Taoculukla, Hindistan’da yoga ve Tantracılıkta, Helenistik Mısır’da gnostiklerle, İslam ülkelerinde Hermesçiliğin ve içrekliğin(ezoterizm) gizemci kollarıyla, Batıda orta çağ ve Rönesans boyunca Hermesçilikle, Hıristiyan gizemciliğiyle ve Kabalacılarla anılmıştır.
Babil simyası Bütün madenlerin göksel nitelikleri
olduğuna inanılan Mezopotamyada, bu niteliklerin madenlere bazı büyülü erdemler bahşettiğine inanılıyordu. Gökten düşen göktaşları ya da toprağın bağrından çıkan madenler, büyülü güçlerle yüklüydüler, bu nedenle onlarla uğraşmak herkesin harcı değildi.
Metalurji ritüellerinin dayandığı mantık, budur.
Demir ve demirciler Yalnız Mezopotamya’da değil, bütün
kültürlerde demir ve demircilerin özel, büyüsel anlamları vardır.
Demircilerin kimi zaman korkulup dışlanan, kimi zaman saygı görüp yüceltilen konumları, buna bağlıdır.
Demirden yapılmış bir alet olan bıçağın büyüsel anlamları, bugünün batıl inançlarına da iz bırakmıştır.
Demir mitolojisi Demir, bütün uygarlıklarda kutsal güçlerle
yüklüdür. Tanıdık evrenin bir parçası olmayan, “başka yerlerden gelen”, dolayısıyla bir öte dünya işaretine karşı duyulan saygının işaretlerini demirle ilgili ritüellerde görürüz…
Bedevîler, meteor demirinden bir kılıç yapabilenin savaşta hiç yara almayacağına inanırlar (excalibur ile ilgili inançları hatırlayın).
Bıçakların demonları(şeytani varlıklar) uzaklaştırdığı inancı, pek çok kültürde vardır.
Fırtına tanrıları yeryüzünü yıldırımtaşlarıyla döverler; amblemleri çift taraflı balta ve çekiçtir; bunlar, gök ve yerin kutsal evliliğinin işaretidir.
Demircilerin örslerinde demir dövmesi, kudretli tanrının yaptığı ilk işe öykünmedir.
Madenlerin işlenmesi: Büyüsel bir etkinlik Bitkilerle hayvanların yaşadığı topraktan, büyük
tanrıçanın bağrından çıkarılan madenler, ocaklarda eritilir. Yeraltında, annenin rahminde yavaşça gelişen maden filizlerinin ocakta işlenmesi, bu yavaş gelişmenin hızlandırılması anlamına gelir.
Dünyanın yaşayan bir bütün olduğunu düşünen ve cansız nesnelere doğma, büyüme, ölme ve muhtemelen dirilme yetisi atfeden kişilere göre bu işlem basit bir teknik işlem olamaz.
Erken doğumlar, uyumun bozulması ve uğursuzluk olarak görülür. Dolayısıyla, maden ocakları da tehlikeli güçlerle doludur. Metalurji ritüellerini bilmeyenler (yani inisiye olmayanlar) büyük zararlara yol açabilir.
Mineral ve taşların cinselliği Babillilerden başlayarak pek çok halk,
taşları ve mineralleri erkek/dişi olarak sınıflandırmıştır.(Bugün bile kuyumcular taşların parlaklığına göre onlara cinsiyet atfederler)
Gezegenler ve metaller Güneş-Altın Ay-Gümüş Merkür-Civa Venüs-Bakır Mars-Demir Jüpiter-Kalay Satürn-Kurşun
Kurşun ve Civa: Kaplan ve Ejderha Civa, simyanın temel elementlerinden
biridir ve dişildir. Aynı zamanda pasif, soğuk, uçucudur.
Kükürt ise bütün maddelerin temel yapısında bulunur ve erildir. Aynı zamanda aktif, sıcak ve sabittir.
Altın Simyacılar için doğada bulunan altının
fazla değeri yoktur. Önemli olan, simya yoluyla elde edilen altın, yani felsefe taşıdır.
Yani “felsefe taşı”nın asıl niteliği, tinseldir.
Yani metalurji, din dışı ve pragmatik bir uğraş değildir; tersine, yalnızca ayinleri bilen belli kişilerin ilgilenebileceği kutsal bir etkinliktir. Çünkü fırında gerçekleşen şey, madenlerin “doğuşu” gibi, kutsal bir yaratı eylemidir.
Marco Polo’nun Seyahatnamesinden:
“çok ilginç bir içecek içiyorlar; bu içeceği bir kaşık kükürt ve civayı karıştırarak elde ediyorlar ve bunu ayda iki kez içiyorlar.”
Marco Polo, “yüz elli ya da iki yüz yıl yaşayan yogiler”den böyle söz eder...
Gizli bilim, simya
Simya ile uğraşanlar, yerleşik dinsel kurumların hışmından kendilerini kurtaramazlar. Bunların iyi bilinen bir örneği, 13. yüzyılda diri diri yakılan Capocchio’dur. Suçu, değerli madenlerin sahtesini yapmaktır.