3
140 | NİSAN 2018 | WWW.EKOVİTRİN.COM WWW.EKOVİTRİN.COM | NİSAN 2018 | 141 B isiklet tutkum 2010 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’n- den emekli olduktan sonra başladı. İlk önce kendi ba- şıma günlük turlarıma devam ettim. İz- mir’in hemen hemen tüm ilçelerine günü- birlik turlar düzenledim. Daha sonra 2015 yılında ilk uzun turumu, İzmir-Ereğli arası 682 km’lik bir etabı tamamladım. Bu 682 km’lik turum 6 gün sürmüştü. Yine 2016 yılında Ereğli’den başlayıp KKTC’de de- vam eden bir tur daha gerçekleştirdim. Yine bu aşamalardan sonra gerçekleş- tirmeyi hayal ettiğim Avrupa turu, yakla- şık 8 ay öncesinden kararlaştırılıp, belli bir güzergah planı oluşturarak yaptığımız bir tur oldu. 3 arkadaşım ile Macaris- tan’dan başlayan turumuz Arnavutluk’ta sona erdi. Macaristan havaalanında bisikletleri- BİSİKLETLE AVRUPA TURU Bisiklet ile gezinizi her zaman istediğiniz zaman rahat bir ortamda yapamazsınız. Çünkü bisikletin doğası buna uygun değil, gönül vermek gerekir. Hayal ettiğim bisikletle Avrupa turunu üç arkadaşımla birlikte 7 ülkeyi gezerek gerçekleştirdim. Pedal çevirerek 48 günde 2 bin 950 km yol kat ettik. Candaş Soysal, bisikletle 7 Avrupa ülkesini dolaştı. Turda sırasıyla Macaristan, Slovakya, Avusturya, Slovenya, İtalya ve Arnavutluk’u geçti. mizin montajını gerçekleştirdikten sonra pedal çevirmeye başladık. Macaristan başkenti Budapeşte ile başlayan gezimiz- le yeni bir ülke görmek bizleri oldukça heyecanlandırdı. İkinci günde ise Buda- peşte gezimizle devam etti. Tarihi yerler görmek önceliğimizdi, Parlamento Bina- sı, Chain Bridge Köprüsü, Buda Kalesi, Mathias Kilisesi, Tuna Nehri muhteşem görüntüsü ile Orta Avrupa’nın adeta de- nizi gibiydi, buraya hayat veren büyülü bir görüntüsü vardı. Tuna nehri ortasında Margaret adası, o da ayrı bir güzellik... Kahramanlar Meydanı görülmeye değer bir tarihi bir yer. 3. gün artık Budapeş- te’ye veda vaktiydi, ayrılırken yolumuz üstünde Estergon Kalesi ve orada minare- si yıkık bir cami bizi karşıladı, şimdi cami olarak maalesef hizmet vermiyor. Yağmurlu ve serin bir havada akşam olmuştu, artık çadırımızı kurup, uyuma vaktiydi. Çadırımızı kurup Osmanlı’nın torunları olmamız vesilesiyle deyim de- rindeyse atalarımız gibi kale dibine otağı- mızı kurduk, yolumuz uzun ve gidilecek çok yerimiz vardı. Bisiklet ile gezinizi her zaman istediğiniz zaman rahat bir ortam- da yapamazsınız. Özellikle konforlu, ra- hat bir ortam aramayın. Çünkü bisikletin doğası buna uygun değildir, gönül vermek gerekir. Yemek yemenizden tutun, uyu- manızdan bulunduğunuz ortama kadar hiç alışık olmadığınız mekanlar sizleri bekler. TUNA NEHRİ BOYUNCA PEDAL ÇEVİRDİK Sabah çadırımızı toplayıp kahvaltı fas- lı bitince yine yola koyulduk. Tuna nehri devamında Slovakya’ya geçiş için yine bir köprüyü geçmemiz gerekti. Serin ve sisli bir havada 15 gün boyunca bizle be- raberdi Tuna Nehri. Yeşil bir doğa örtüsü ve kilometrelerce süren orman ve bitki Serin ve sisli bir havada 15 gün boyunca bizle beraberdi Tuna Nehri. Yeşil bir doğa örtüsü ve kilometrelerce süren orman ve bitki örtüsü muhteşemdi. örtüsü muhteşemdi. Yeni ülkeye yolculu- ğumuz başlamış oldu. Doğa tüm yeşil ve düz ovasıyla bizi karşıladı, bisikletimizle keyifli bir sürüş yapmaya başladık. Kent merkezinden uzakta az insanın olduğu sa- kin bir şehirdi. Şehir merkezine gelmeden önce konaklamak için ormanlık bir yer bulmamız gerekiyordu, akşam olmadan uygun bir ortam arıyorduk. Çadırlarımızı kurmak beş dakika gibi kısa bir zamanı- mızı alıyordu. Havanın serin olması nede- niyle yemeklerimizi çadırlarımızda yiyor- duk, önceden marketten temin ettiğimiz konserve ve diğer gıda maddeleri ile kar- nımızı doyuruyorduk. Yolculuk boyunca gıda ihtiyacımızı bu şekilde temin ettik. Zaman zaman uygun bir ortamda basit ye- mekler yaptık. Sabahın ilk saatleri zaman zaman sisli bir havada sürüş yapıyorduk. Bratislava, Avusturya’ya çok yakın bir şehir. Bir te- pede Bratislava Kalesi var ve tüm Tuna Nehri’ne hakim. Sanki gözetleme kulesi görevini hala sürdürmeye devam ediyor. Şehir merkezlerinde diğer Avrupa şehirle- rinde olduğu gibi kiliseler hakim ve go- tik sanat etkisi altında. İnsanlarla iletişim çok fazla olmuyordu, rotaya sadık kalarak ilerliyorduk, ancak uzaktan görenler se- lam verip, ellerini sallamak suretiyle sev- gi gösterisinde bulunuyorlardı. Yine bakir bir doğa, özellikle korunmuş olduğu bel- liydi. Zaman zaman uzaktan gördüğümüz geyikler vardı, onları görmek daha başka bir duyguydu. Çünkü Türkiye’de görmek pek mümkün değildi. Slovakya Orta Avrupa’nın tarım bölgesi görüntüsündeki bir ülkesi. Geniş düzlük- ler ve tarım arazileri ülkeye hakim. Bisik- let gezimiz sırasında ıslanan çadırlarımızı öğlen molalarında kurutmak ve de yemek yemek için süreyi en iyi şekilde kullan- mak zorundaydık. Bisiklet ile yolculuk yapmak etrafınızı en iyi gözlemleme ve unutulmayacak bir şekilde hafızanıza ka- zınmasına olanak sunar. (Ben zaman za- Slovakya turumuz bittikten sonra bizleri Avusturya, tarihimizde büyük yeri olan başkent Viyana bekliyordu. man ikinci geçtiğim yerden nerede kamp kurdum, nerede mola verdim gibi olayları hafızama unutulmayacak şekilde kaydedi- yorum.) AVUSTURYA VE BAŞKENT VİYANA Tuna Nehri bizleri hiç bırakmadı, za- man zaman uzaklaşsak da bizleri takip eden bir yanı vardı. Slovakya turumuz bit- tikten sonra bizleri Avusturya, tarihimizde büyük yeri olan başkent Viyana bekliyor- du. Şehrin merkezinde Stephan Katedrali tüm turistlerin uğrak yeriydi. Özellikle burada bulunan gurbetçi vatandaşlarımız Türk bayrağını görünce önce şaşkınlık sonra da sevinç içinde duygularını dile getiriyorlardı. Türklerin yoğun olduğu bu şehir lokanta, berber, manav ve market Türkiye‘yi aratmıyordu. Tarihi dokusu ve gotik tarzı kilise ve mimari yapısı ile il- gimizi çeken bir ülke oldu. Benim ilgimi çeken de kaligrafi (Latince Güzel Yazı) merakımdan dolayı gotik stilde tabela ve yazı örneklerini sıkça gördüm. Kemal arkadaşımızın yakın bir tanıdığı ailenin misafiri olduk. Onların sıcakkanlı ve yakın davranış göstermeleri Türklerin misafirperverliğine çok güzel bir örnek oldu. Yola çıkma zamanı gelmişti, bi- siklet oldukça keyifli bir araç fakat aynı zamanda yorucu da. Uzun turlar için bi- sikletimizde taşımak zorunda olduğumuz GEZİYORUM I CANDAŞ SOYSAL

Serin ve sisli bir havada 15 gün BİSİKLETLE AVRUPA TURU · Yine 2016 yılında Ereğli’den başlayıp KKTC’de de - ... Tuna Nehri bizleri hiç bırakmadı, za-man zaman uzaklaşsak

  • Upload
    others

  • View
    6

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Serin ve sisli bir havada 15 gün BİSİKLETLE AVRUPA TURU · Yine 2016 yılında Ereğli’den başlayıp KKTC’de de - ... Tuna Nehri bizleri hiç bırakmadı, za-man zaman uzaklaşsak

140 | NİSAN 2018 | WWW.EKOVİTRİN.COM WWW.EKOVİTRİN.COM | NİSAN 2018 | 141

B isiklet tutkum 2010 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’n-den emekli olduktan sonra başladı. İlk önce kendi ba-

şıma günlük turlarıma devam ettim. İz-mir’in hemen hemen tüm ilçelerine günü-birlik turlar düzenledim. Daha sonra 2015 yılında ilk uzun turumu, İzmir-Ereğli arası 682 km’lik bir etabı tamamladım. Bu 682 km’lik turum 6 gün sürmüştü. Yine 2016 yılında Ereğli’den başlayıp KKTC’de de-vam eden bir tur daha gerçekleştirdim.

Yine bu aşamalardan sonra gerçekleş-tirmeyi hayal ettiğim Avrupa turu, yakla-şık 8 ay öncesinden kararlaştırılıp, belli bir güzergah planı oluşturarak yaptığımız bir tur oldu. 3 arkadaşım ile Macaris-tan’dan başlayan turumuz Arnavutluk’ta sona erdi.

Macaristan havaalanında bisikletleri-

BİSİKLETLE AVRUPA TURU Bisiklet ile gezinizi

her zaman istediğiniz zaman rahat bir ortamda yapamazsınız. Çünkü bisikletin doğası buna uygun değil, gönül vermek gerekir. Hayal ettiğim bisikletle Avrupa turunu üç arkadaşımla birlikte 7 ülkeyi gezerek gerçekleştirdim. Pedal çevirerek 48 günde 2 bin 950 km yol kat ettik.

Candaş Soysal, bisikletle 7 Avrupa ülkesini dolaştı. Turda sırasıyla Macaristan, Slovakya, Avusturya, Slovenya, İtalya ve Arnavutluk’u geçti.

mizin montajını gerçekleştirdikten sonra pedal çevirmeye başladık. Macaristan başkenti Budapeşte ile başlayan gezimiz-le yeni bir ülke görmek bizleri oldukça heyecanlandırdı. İkinci günde ise Buda-peşte gezimizle devam etti. Tarihi yerler görmek önceliğimizdi, Parlamento Bina-sı, Chain Bridge Köprüsü, Buda Kalesi, Mathias Kilisesi, Tuna Nehri muhteşem görüntüsü ile Orta Avrupa’nın adeta de-nizi gibiydi, buraya hayat veren büyülü bir görüntüsü vardı. Tuna nehri ortasında Margaret adası, o da ayrı bir güzellik... Kahramanlar Meydanı görülmeye değer

bir tarihi bir yer. 3. gün artık Budapeş-te’ye veda vaktiydi, ayrılırken yolumuz üstünde Estergon Kalesi ve orada minare-si yıkık bir cami bizi karşıladı, şimdi cami olarak maalesef hizmet vermiyor.

Yağmurlu ve serin bir havada akşam olmuştu, artık çadırımızı kurup, uyuma vaktiydi. Çadırımızı kurup Osmanlı’nın torunları olmamız vesilesiyle deyim de-rindeyse atalarımız gibi kale dibine otağı-mızı kurduk, yolumuz uzun ve gidilecek çok yerimiz vardı. Bisiklet ile gezinizi her zaman istediğiniz zaman rahat bir ortam-da yapamazsınız. Özellikle konforlu, ra-hat bir ortam aramayın. Çünkü bisikletin doğası buna uygun değildir, gönül vermek gerekir. Yemek yemenizden tutun, uyu-manızdan bulunduğunuz ortama kadar hiç alışık olmadığınız mekanlar sizleri bekler.

TUNA NEHRİ BOYUNCA

PEDAL ÇEVİRDİKSabah çadırımızı toplayıp kahvaltı fas-

lı bitince yine yola koyulduk. Tuna nehri devamında Slovakya’ya geçiş için yine bir köprüyü geçmemiz gerekti. Serin ve sisli bir havada 15 gün boyunca bizle be-raberdi Tuna Nehri. Yeşil bir doğa örtüsü ve kilometrelerce süren orman ve bitki

Serin ve sisli bir havada 15 gün boyunca bizle beraberdi Tuna Nehri. Yeşil bir doğa örtüsü ve kilometrelerce süren orman ve bitki örtüsü muhteşemdi.

örtüsü muhteşemdi. Yeni ülkeye yolculu-ğumuz başlamış oldu. Doğa tüm yeşil ve düz ovasıyla bizi karşıladı, bisikletimizle keyifli bir sürüş yapmaya başladık. Kent merkezinden uzakta az insanın olduğu sa-kin bir şehirdi. Şehir merkezine gelmeden önce konaklamak için ormanlık bir yer bulmamız gerekiyordu, akşam olmadan uygun bir ortam arıyorduk. Çadırlarımızı kurmak beş dakika gibi kısa bir zamanı-mızı alıyordu. Havanın serin olması nede-niyle yemeklerimizi çadırlarımızda yiyor-duk, önceden marketten temin ettiğimiz konserve ve diğer gıda maddeleri ile kar-nımızı doyuruyorduk. Yolculuk boyunca gıda ihtiyacımızı bu şekilde temin ettik. Zaman zaman uygun bir ortamda basit ye-mekler yaptık.

Sabahın ilk saatleri zaman zaman sisli bir havada sürüş yapıyorduk. Bratislava, Avusturya’ya çok yakın bir şehir. Bir te-pede Bratislava Kalesi var ve tüm Tuna Nehri’ne hakim. Sanki gözetleme kulesi görevini hala sürdürmeye devam ediyor. Şehir merkezlerinde diğer Avrupa şehirle-rinde olduğu gibi kiliseler hakim ve go-tik sanat etkisi altında. İnsanlarla iletişim çok fazla olmuyordu, rotaya sadık kalarak ilerliyorduk, ancak uzaktan görenler se-lam verip, ellerini sallamak suretiyle sev-gi gösterisinde bulunuyorlardı. Yine bakir bir doğa, özellikle korunmuş olduğu bel-liydi. Zaman zaman uzaktan gördüğümüz geyikler vardı, onları görmek daha başka bir duyguydu. Çünkü Türkiye’de görmek pek mümkün değildi.

Slovakya Orta Avrupa’nın tarım bölgesi görüntüsündeki bir ülkesi. Geniş düzlük-ler ve tarım arazileri ülkeye hakim. Bisik-let gezimiz sırasında ıslanan çadırlarımızı öğlen molalarında kurutmak ve de yemek yemek için süreyi en iyi şekilde kullan-mak zorundaydık. Bisiklet ile yolculuk yapmak etrafınızı en iyi gözlemleme ve unutulmayacak bir şekilde hafızanıza ka-zınmasına olanak sunar. (Ben zaman za-

Slovakya turumuz bittikten sonra bizleri Avusturya, tarihimizde büyük yeri olan başkent Viyana bekliyordu.

man ikinci geçtiğim yerden nerede kamp kurdum, nerede mola verdim gibi olayları hafızama unutulmayacak şekilde kaydedi-yorum.)

AVUSTURYA VE BAŞKENT VİYANA

Tuna Nehri bizleri hiç bırakmadı, za-man zaman uzaklaşsak da bizleri takip eden bir yanı vardı. Slovakya turumuz bit-tikten sonra bizleri Avusturya, tarihimizde büyük yeri olan başkent Viyana bekliyor-du. Şehrin merkezinde Stephan Katedrali tüm turistlerin uğrak yeriydi. Özellikle burada bulunan gurbetçi vatandaşlarımız Türk bayrağını görünce önce şaşkınlık sonra da sevinç içinde duygularını dile getiriyorlardı. Türklerin yoğun olduğu bu şehir lokanta, berber, manav ve market Türkiye‘yi aratmıyordu. Tarihi dokusu ve gotik tarzı kilise ve mimari yapısı ile il-gimizi çeken bir ülke oldu. Benim ilgimi

çeken de kaligrafi (Latince Güzel Yazı) merakımdan dolayı gotik stilde tabela ve yazı örneklerini sıkça gördüm.

Kemal arkadaşımızın yakın bir tanıdığı ailenin misafiri olduk. Onların sıcakkanlı ve yakın davranış göstermeleri Türklerin misafirperverliğine çok güzel bir örnek oldu. Yola çıkma zamanı gelmişti, bi-siklet oldukça keyifli bir araç fakat aynı zamanda yorucu da. Uzun turlar için bi-sikletimizde taşımak zorunda olduğumuz

GEZİYORUM I CANDAŞ SOYSAL

Page 2: Serin ve sisli bir havada 15 gün BİSİKLETLE AVRUPA TURU · Yine 2016 yılında Ereğli’den başlayıp KKTC’de de - ... Tuna Nehri bizleri hiç bırakmadı, za-man zaman uzaklaşsak

142 | NİSAN 2018 | WWW.EKOVİTRİN.COM WWW.EKOVİTRİN.COM | NİSAN 2018 | 143

eşyalar vardı ve yolda bizlere yaşam malzemesi olan hemen her şeyi taşımak zorundaydık. Özellikle rampalarda bize ekstra efor sarf ettiren bir durumdu.

SLOVENYA VE EJDERHANIN KORUDUĞU ŞEHİR: LJUBLJANASlovenya, sırada bekleyen diğer ülkey-

di, gözlemlediğim bu ülke tarıma ve hay-vancılığa dayalı doğasıyla, bitki örtüsünü hala koruyan yeşil çimenleriyle, kısmen dağlık bir ülkeydi. Kısa bir mola sırasında yanımıza gelerek bize su ve çay, yiyecek sunan üniversite mezunu, tarım ve hay-vancılıkla uğraşan Rebeka’yı unutmuyo-ruz. Kırsal kesimdeki insanların bizlere yaklaşımı daha ılımlıydı.

Başkent Ljubljana’da şehrin simgesi ejderha ve ejderhanın şehri koruduğu dü-şünülüyor, tam şehrin ortasından geçen Lublianika Nehri üzerinde bulunan tarihi köprünün başlarında bulunan ejderha hey-keli herkesin dikkati çekiyordu.

Şehrin merkezinde yer alan katedral ve küçük kiliseler göze çarpıyor. Küçük bir ülke ve halkın kendi halinde huzurlu gö-rünmeleri, şehrin mimari tarzda yeni mo-

Slovenya, tarıma ve hayvancılığa dayalı yeşil doğasıyla öne çıkıyor. Başkent Ljubljana’da şehrin simgesi ejderha ve ejderhanın şehri koruduğu düşünülüyor.

dern bina sayısının azlığı ve eski mimariyi korumaları ilgimi çekti. Arkadaşlarımızla şehri bisikletlerimizle turladıktan sonra yeni rotamız Hırvatistan’dı. Buraya ulaş-mak için kat etmemiz gereken uzun bir mesafe vardı ve yine şehrin dışında ol-dukça bakir bir doğa bizleri bekliyordu. Özellikle geyiklerin yolda serbestçe do-laşmaları ve sonrasında ormanda kaybol-maları heyecan vericiydi.

Akşam olunca bazen karanlıkta çadır kurmamız gerekiyordu. Gündüz yapılan alışverişler, akşam yemeği için hazırlık

niteliğindeydi. Yemek yapmak için yeterli zaman olmuyordu, genellikle hazır kon-serve yemekleri ve basit salatalar bizler için yeterli oluyordu. Gece uykumuzu almanın ve erken uyanmanın bize verdiği bir dinginlik vardı. Onun öncesinde de ya-ban domuzlarının homurtularını işitiyor-duk. Bu yüzden yiyeceklerimizi dışarıda bırakmamaya özen gösteriyorduk, bu da dikkate alınması gerek bir husustu bizler için.

BİR SONRAKİ DURAĞIMIZ HIRVATİSTAN

Günlük faaliyetler genelde benzer özel-likler göstermekteydi. Slovenya’dan son-raki durağımız Hırvatistan’dı, yolumuza devam ederken yine buraya has yine do-ğal güzellikler, orman, yeşil bitki örtüsü bizlerin ruhunu dinlendiriyordu. Hiç unu-tamayacağım bir doğum günümü de yurt dışında kutladım. Hırvatistan yerleşim yerlerinde, sakin bir ortamda arkadaşları-mın sürprizi ile 52. yaşgünümü kutlamış oldum. Bu da benim için ayrı bir güzel-likti.

Pedallarımız bizleri Hırvatistan’ın baş-

Yolumuza devam ederken Hırvatistan’a has doğal güzellikler, orman, yeşil bitki örtüsü ruhumuzu dinlendiriyordu. Pedallarımız bizleri Hırvatistan’ın başkenti Zagrep’e götürdü.

kenti Zagrep’e götürdü. Öğleden sonra geldiğimiz bu başkente, eski binalar ve şehrin yorgun havası hakimdi. Burada iki gün otelde konakladık ve şehri tanıma ve gezme imkanımız oldu.

Hırvatistan, Avrupa’nın en iyi korun-muş coğrafyalarından birine sahip. Doğal güzelliği ve tarihi şehirleriyle tipik Akde-niz ülkelerini anımsatıyor. Günümüzde turizme verdiği önemi artıran ülkeyi tüm dünyadan gezginler yeni yeni keşfetme-ye başlamış ve bozulmamış doğası, milli parkları ve ortaçağ mimarisi ile ilgimiz çeken bir ülke olmuştu.

En önemli meydanı Ben Jelacic’di, şeh-rin ortasında mimari açıdan etkileyici bir yer. Nicola Tesla heykelini de buradan vurgulamak isterim. Katedral ve Kiliseler

oldukça sıktı ve mimarisi ile şehre ilginç bir görünüm katıyordu.

17 GÜNDE BİN KİLOMETRE Zagrep’te olan süremiz dolmuş, yola

çıkma vakti gelmişti. Bisikletlerimize yaklaşık 45 kg’lık çantalarımızın monta-jına başladık ve şehre veda vakti gelmişti. Yine dört arkadaş Ertan, Kemal, Monona ve ben yola çıktık. Bundan sonraki ülke İtalya idi, bazen ıssız yollarda bazen köy diyebileceğimiz yerlerden bisiklet yolcu-luğumuza devam ediyorduk. Sık sık du-rup manzaranın tadını çıkarıp, fotoğraf çekiyorduk. Bu coğrafyada orman varlığı ve yeşil bitki örtüsünün çokluğu, yaban hayvanlarının varlığı hayatı oldukça zen-gin kılmaktaydı.

Bazen 50, 70 ve 90 km mesafelerle günlük yolumuza devam ediyorduk. Sık sık değişen hava durumu bisiklet üstünde dikkatli giyinmememizi gerektiriyordu. Çünkü hasta olmak bizi hedefimizden alı-koyabilirdi. Bu yüzden dikkatli olmak ve ortama uyum sağlamak bizim için önem-liydi. Günlük rutin faaliyetler ile birlikte İtalya sınırına yaklaşmıştık.

13 Ekim’de başlayan, 17 günlük bir yolculuktan ve bin km’lik mesafeden son-ra İtalya’ya ulaşmıştık. Bu bize ayrıca bir keyif vermişti çünkü beş ülkeyi geride bı-rakmıştık.

İtalya’da bin 950 km’lik bir mesafeyi kat edeceğimiz yeni bir başlangıç gibi olacak bir turumuz başlamıştı. İtalya’ya girişimizle birlikte yeni bir tur heyecanı bizleri bekliyordu. İlk durak, adı Trieste olan liman şehriydi, burada yine mimari eski yapılar kendini gösteriyordu.

Bisiklet yolculuğu tüm şehri gezme olanağı vermez. Başlıca yol güzergahında bulunan görülecek yerleri görebilirsiniz. Biz de bunu yaptık. Hem spor yapmak hem de gezilecek yerleri görmek yorgun-luk ve keyif veren bir süreçti.

Bazen yıkanamıyorsunuz, sadece giysi değişikliği yapıyorsunuz. Bisiklet, normal seyahatten uzak bir kavramdır. Konfor ve rahatlık aramamak gerekiyor. Çadırda, ze-minden kaynaklanan, arazi ortamı olma-sından dolayı evimizdeki rahatlığı bizlere sunmuyor yoksa yaptığınız yolculuğun sadece acısını hissedersiniz. Zihince hazır olmak gerekir, ortamdan şikayet etmedi-ğiniz sürece huzurlu bir yolculuk yapar-sınız.

“SULARIN ÇEVRELEDİĞİ HARİKA ŞEHİR; VENEDİK”

Venedik’te Türkiye’deki semt pazarla-rına benzeyen pazarlar kuruluyor. Tıpkı bizdeki gibi pazarcılar müşterilerini tez-gahlarına çekebilmek için yüksek sesle bağrışmaları kulaklarımızda yankılanıyor. Venedik pazarındaki esnafların çoğun-luğunu Bangladeşliler oluşturuyor. Türk olduğumuzu duyunca özel bir ilgi göster-diler, bizlere meyve sebze ikram ettiler. Yüzlerindeki gülümseme samimi ve iç-tendi, bu da bizleri memnun etti.

Her zamanki gibi ayrılık vakti gelmişti. Pisa’ya doğru pedallamaya başladık. Pisa şehrine geldiğimizde otomobil içinde bize seslenen yaşlı bir bayan durmamızı işaret etti. Hepimiz şaşkınlık içinde ne istediğini

Pedallarımız bu arada dönmeye devam ediyor, geldiğimiz yer Venedik. Bu harika şehir, su kanallarıyla adeta kuşatılmış. Turistlerin ortak buluşma noktası olan Venedik’in ara sokaklarında gondollar sizleri gezdirmek için hazır bekliyor.

GEZİYORUM I CANDAŞ SOYSAL

Page 3: Serin ve sisli bir havada 15 gün BİSİKLETLE AVRUPA TURU · Yine 2016 yılında Ereğli’den başlayıp KKTC’de de - ... Tuna Nehri bizleri hiç bırakmadı, za-man zaman uzaklaşsak

144 | NİSAN 2018 | WWW.EKOVİTRİN.COM WWW.EKOVİTRİN.COM | NİSAN 2018 | 145

anlamaya çalıştık. Oldukça kibar ve elin-de paketlenmiş pasta ikram etti. İtalyanca konuşuyordu, tabi ki anlamıyorduk, ama bizleri gördüğüne sevinmiş bir hali vardı. Bu nazik davranışından ötürü kendisine teşekkür ederek, görmek için sabırsız-landığımız Pisa Kulesi’ne doğru hareket ettik. Sadece kartpostal ve medyadan gör-düğümüz hikayelere konu olmuş eğri kule Pisa karşımızdaydı. Eğri kuleyi herkes görüntü itibariyle düzeltmeye çalışıyordu, düzeltme kervanına biz de katıldık ve sa-yısız fotoğraf çekindik.

Pisa Kulesi ile de vedalaştıktan son-ra yeni rotamız Floransa idi. Bu şehirde bizleri Floransa Katedrali karşıladı. Gotik mimarisi ile diğer kilise ve katedrallerden

farklı bir özelliği vardı, tek bir kareye gir-meyen katedral; binanın ancak üçte birini objektiflerimize alabiliyorduk uzaktan. Profesyonel bir fotoğraf makinesi işimi-zi görebilirdi ama yerinde canlı görmek bizi heyecanlandırmıştı. Floransa şehrine gece ve tepeden bakmak oldukça güzeldi. Geceyi burada konakladıktan sonra. sabah rutin hazırlık faaliyetinden sonra Roma’ya doğru pedal çevirmeye başladık. 5. günün sonunda pedallarımız bizleri Roma’ya ulaştırdı.Kamp kurduğumuz hotele yer-leştikten sonra bisikletlerimizle Roma’nın tarihi mekanları bizleri bekliyordu. İlk gördüğümüz yer Kolezyum’du. Daha son-ra Pizza Venezia idi, mimari yapılar ilgi alanımız oldu. Ertesi gün Trevi Çeşmesi,

Vatikan Müzesi ardından Melekler Kalesi görülmeye değer mekanlardı.

Bizimle Roma’ya kadar gelen bayan arkadaşımız Monona ile ülkesine dönmek üzere vedalaştık. Kendisi Arjantin’den turumuza katılmıştı, onu bu arada anıyo-rum.

ROMA’YI YAKMADAN YOLUMUZA DEVAM ETTİK

Yolumuza devam ederken yine rota-mıza bağlı olarak Pompei şehri bizleri bekliyordu. Tarihe geçmiş olan bu şehir Vezüv’ün lav püskürtmesi sonucu küller altında kalan bu şehir, turist ziyaretçi akı-nı ile misafirlerini ağırlarken, Vezüv’ün eteklerinden Napoli’ye doğru pedal çevir-meye devam ediyorduk.

Bisiklet gezgininin yeri yurdu yoktur diyerek İtalya’da yolumuza devam etmeye başladık. Şehir trafiği bizler için en riskli yerlerdi. Avrupa’da bu bisiklet yollarını yapmaları bisiklet kullanan insanlara büyük bir kolaylık sağlıyor. Bizim ülkemizde tehlikeli olabilecek kazalardan korunmak amacıyla bir an önce bisiklet yollarının yapılması dileklerimi sunmak istiyorum…

Öğleden sonra olmuştu, biraz mola ile dinlenmek istedik, uygun bir yerde dur-duk ve günün kritiğini yaptık. Benim belimden hiç çıkarmadığım bel çantasını oturduğum yere bırakmıştım. Mola bitip yolumuza devam için hareket ettik, yakla-şık bir veya iki km gittikten sonra belim-de olması gereken çantam yoktu.! Birden arkadaşlara çantamı unuttum dedim! He-men bisikletimle geri dönüp hızlı hızlı pe-dal çevirmeye başladım, bir taraftan dua ediyor bir taraftan içinde para, pasaport onlar olmazsa ne yaparım diye aklımdan saniyeler içinde düşünüyordum. Oturdu-ğumuz yere geldiğimde çantamın hala orada olduğunu görünce derin bir ‘oh’ çekip Allah’a şükrettim. Çünkü şehrin or-tasında çantayı alan olmamıştı veya gören olmamıştı. Kısaca çantama kavuşmuştum, içinde her şey duruyordu.

Rotamız bizleri Napoli şehrine getirdi, yaklaşık 40 gün gibi bir süre geçmişti. Planladığımız yolculuğun sonuna yaklaş-tıkça bizdeki yorgunluk hissedilmeye baş-lamıştı. Napoli’de konakladık ve bu şehri tanımak istedik. Bir zamanlar Maradona, bu şehrin futbolcusuydu, kaldığımız ote-lin fuayesinde onun resimleri vardı. Onu hala seviyorlardı. Liman şehri olan bu kentte, zenginlik ile fakirlik çok belirgin bir özelliğe sahipti. Hemen arka sokak-larında yıkık dökük ve çok eski binalar vardı. Liman kenti olması sebebiyle şehre ve denize hakim bir kalesi vardı.Buradaki zamanımız dolunca yolumuzu Bari şehri-ne çevirdik. İnişli çıkışlı ve tırmanışı ol-dukça fazla olan bir rota bizi bekliyordu. Gün hafif kararmaya başladı, uygun bir

kamp yeri aramaya başladık, biraz rüzgar biraz serin havada konaklamak zorunday-dık.Sonunda Bari liman şehrine geldik. Buradan Arnavutluk’un liman şehri olan Durres e geçip Tiran’a gidecektik…

ARNAVUTLUK, TÜRKİYE’YE ÇOK BENZİYOR

Arnavutluk’un başkenti Tiran’a geldi-ğimizde Osmanlı mirası olan kent mer-kezindeki Ethem Bey Camisi’ni gördük, uzun bir süredir cami de görmemiştik, öz-lemimizi Tiran ve Arnavutluk’ta gidermiş olduk. Yolculuğumuzun son yeri burası

Gece gemi yolculuğu yaptıktan sonra İtalya’ya veda etmiştik. Durres’ten başlayan Tiran’da bitecek son pedal çevirmeler başladı. Arnavutluk, Türkiye’ye çok benzeyen, kendimizden bir şey bulduğumuz bir ülke oldu, yolumuza devam ederken pastanelerde baklava börek yazılarını görünce 46 gün görmediğimiz bu tatlı ve börekleri yeme imkanımız oldu.

GEZİYORUM I CANDAŞ SOYSAL

idi. Buradan İstanbul’a gidecek olan özel bir şirket otobüsü ile bisikletlerimiz ve eşyalarımızı yerleştirdikten sonra İstan-bul’da son bulacak olan yolculuğumuza çıktık. 02-12-2016’da İstanbul’da nokta-ladık, tur arkadaşları ile vedalaşıp oradan ayrıldık.

Başka kültürden insanları tanımak ve gözlemlemek benim açımdan deneyim oldu. Bu ülkelerdeki insanlarda ilk izleni-mim, bizdeki gibi sıcak bir yaklaşım tarzı yok yani soğuk bir duruşları var, trafikteki kural ihlali yok ve bisikletimizle bizlere hep öncelik tanıdılar. Yerleşim yerlerinde insanları çok göremiyorsunuz genellikle kapalı alanlarda. Bazen yardım talepleri-mize olumlu yanıt aldık. Olumsuz olabi-lecek bir durumda karşılaşmadık. Doğa-ya olan saygı ve koruma istekleri hep ön plandaydı, çevre temizliği beş ülkede ye-terli bir seviyede iken İtalya ve Arnavut-luk bu hususta yetersizdi.

48 günlük bu turumuzu birkaç sayfada özet olarak anlattım. Ama bunun öncesi hazırlık, tur esnasındaki hareketlilik ol-dukça zahmetli bir süreç. Tamamen insan kaynaklı bir efor, güç ve kondisyon gerek-tiren bir süreç. Normal yaşam şartlarında olan ihtiyacınızı karşılama imkanı bulun-muyor. Zihnen, bedenen ve tutku ile yapıl-madığı sürece turu yapmak imkansız.

Bu spora ve tura gönül verecek arkadaş-lar, önce istemeli, sevmeli ve kendini her türlü şartlara hazırlamalı. Şikayet etmek, bu sporun ruhuna aykırı. Her türlü şartla-ra hazırlıklı olunmalı. Aşk ile yapılan her türlü faaliyetin sonu mutlu sondur.Yeni bi-siklet aşkına pedal çevirmek dileğimle. E