11
23 100 Sahibi ve Genel Yönetmeni Nezih Sorumlu Müdürü Erdem YÜCEL Koordinatörü ve Projeler Editörü Dr. Brian JOHNSON Proje ve Bilimsel Etkinlik Haberleri Aynur GÜRLEMEZ Redaksiyon AliAKKAYA Chris LIGHTFOOT Aksel ve Dizgi Emel Muzaffer AYSU Serdar Muhasebe LeventURAZ Oya YILMAZ Hizmetler Ayhan AliÖRDEKBAY EnginAKYÜZ Kanaat Yönetim Yeri ve Adresi Hayriye Cad. çorlu Apt. 3/4 80060 - TeL.: (o 212) 293 03 78 (Pbx) Fax: (O 212) 245 68 77 E-mail: [email protected] Kapak Prof. Dr. Jale Perge Tiyatrosu sahne bulunan Büyük heykelinin ayda bir bilimsel ve aittir. ve her türlü görsel malzemenin .. OCAK - 2001 SANAT TARiHi D ETNOGRAFYA D NUMisMATiK "Ancak memleketimizin hemen her emsalsiz defineler halinde yatmakta olan kadim medeniyet eserlerinin ilerde meydana ilmi bir surette muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden pek harap bir hale olan abidelerin için müze müdürlüklerine ve hafriyat üzere arkeoloji kat'i lüzum " Gazi Mustafa Kemal içiNDEKiLER ...... ...... .. ...... ........ .. ...... ... .............. .... ................... 5 Celal Bir Kutsal Alan .. ............................ ... 16 Hatiee Gonne t • Hellenistik Dönem' e Vuran Felsefe Sistemleri: Epikurosçuluk ve -1- .............................. .. .............. .. .. .......... 19 Murat Arslan Sanat Tarihi Muallimi ve Müderrisi Mehmet Vahit (1873-1931) Aykut ........ .. ......... .. .................. ... .. ............... ... .. .. .. ............ 29 • Cumhuriyetin Arkeolojik Ankara ........ .... .. .. ................... .. ................ .. ........ ... ..... .. ... 34 Nezih Ankara Höyüklerindeki Hafriyata Dair Rapor/Ankara Tümülüslerindeki ... ............ .... .............. ...................... .. .......... 35 Th. Makridi (çev.: Mehmet Kanar) Yaban -III- .......................... .. ............. 45 Ertan - Asaf Ertan • Kitap / Book Review .................... .. ............... .. ............ .. ........ 51 Slobodan Sreckovic, Akehes, c. 1- Brian Johnson Dr. Jale Kaybettik Nezih ........................... ....... ............. .. ................. ..... .............. 54 • Prof. Dr. Jale .... ............... ...... .. ... .. ......57 Vedat Çelgin

SANAT TARiHi ETNOGRAFYA NUMisMATiK Kanar) • Aşağı Fırat Boylarında Yaban Hayatı -III-..... 45 Şahika Ertan -Asaf Ertan • Kitap Tanıtım / Book Review ..... 51 Slobodan

Embed Size (px)

Citation preview

Yıl: 23 Sayı: 100

Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Nezih BAŞGELEN

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Erdem YÜCEL

Dış İlişkiler Koordinatörü ve Projeler Editörü

Dr. Brian JOHNSON

Proje Araştırma ve Bilimsel Etkinlik Haberleri Aynur GÜRLEMEZ

Redaksiyon AliAKKAYA

Chris LIGHTFOOT Aksel TİBET

Yayın Hazırlık ve Dizgi Emel YAŞKABAK

Muzaffer AYSU Serdar KıRAN

Muhasebe LeventURAZ Oya YILMAZ

İdari Hizmetler Ayhan DEMİRCİ AliÖRDEKBAY

Basın Danışmanı

EnginAKYÜZ

Baskı

Kanaat Basımevi

Yönetim Yeri ve Yazışma Adresi Hayriye Cad. çorlu Apt. 3/4

80060 Beyoğlu - İstanbul TeL.: (o 212) 293 03 78 (Pbx)

Fax: (O 212) 245 68 77 E-mail:

[email protected]

Kapak Fotoğrafı: Prof. Dr. Jale İnan tarafından Perge Tiyatrosu

sahne binası kazısında bulunan Büyük İskender heykelinin başı.

İki ayda bir yayımlanır. Yayımlanan yazılardaki bilimsel görüş ve düşünceler yazarına aittir.

Yazı ve her türlü görsel malzemenin yayın hakkı saklıdır. İzinsiz kullanılamaz ..

OCAK - ŞUBAT 2001

SANAT TARiHi D ETNOGRAFYA D NUMisMATiK

"Ancak memleketimizin hemen her tarafında emsalsiz defineler halinde yatmakta olan kadim medeniyet eserlerinin ilerde

tarafımızdan meydana çıkarılarak ilmi bir surette muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali

yüzünden pek harap bir hale gelmiş olan abidelerin muhafazaları için müze müdürlüklerine ve hafriyat işlerinde kullanılmak üzere

arkeoloji mütehassıslarına kat'i lüzum vardır. "

Gazi Mustafa Kemal

içiNDEKiLER

• Karahayıt Kabartması ...... ...... ........................ ... .............. .... ................... 5 Celal Şimşek

• Camızlı Mağara: Tanınmayan Bir Kutsal Alan .............................. ... 16 Hatiee Gonnet

• Hellenistik Dönem' e Damgasını Vuran Yaratıcı Felsefe Sistemleri: Epikurosçuluk ve Stoacılık -1- .............................. .. .............. .. ............ 19 Murat Arslan

• İlk Sanat Tarihi Muallimi ve Müderrisi Mehmet Vahit (1873-1931) Aykut Kazaneıgil ........ ........... .. .................. ... .. ............... ... .. .. .. ............ 29

• Cumhuriyetin İlk Arkeolojik Kazısı Ankara Tümülüslerİ. ........ .... .. .. ................... .. .......................... ........ .. ... 34 Nezih Başgelen

• Ankara Höyüklerindeki Hafriyata Dair Rapor/Ankara Tümülüslerindeki Kazılar ... ................ .............. ...................... ............ 35 Th. Makridi (çev.: Mehmet Kanar)

• Aşağı Fırat Boylarında Yaban Hayatı -III- .......................... .. ............. 45 Şahika Ertan - Asaf Ertan

• Kitap Tanıtım / Book Review ...................... ............... .. ............ .......... 51 Slobodan Sreckovic, Akehes, c. 1- II.Tanıtan: Brian Johnson

• NEKROLOJİ/prof. Dr. Jale İnan'ı Kaybettik Nezih Başgelen ........................... ....... ............. .. ................. ..... .............. 54

• Prof. Dr. Jale İnan'ı Sonsuzluğa Uğurlarken .... ............... ...... .. ... ........ 57 Vedat Çelgin

userr
Rectangle

HELLENİSTİK DÖNEM'E DAMGASıNı

VURAN YARATıCı FELSEFE SİSTEMLERİ:

EPİKUROSÇULUK VE STOACıLIK -1-

MURAT ARSLAN

Büyükİskender'in Pers seferi so- nin yıkıntıları üzerinde daha bü-nucunda, sınırları Ege Deni- yük, kozmopolit kentlerin yük-zi'nden lndos lrmağı 'na kadar selmesi ve bu kentlerin tek bir ki-uzanan imparatorluğunda Pers şinin egemenliği altında yani Mo-yönetim sistemi penimsenmiş; narhhia rejimiyle yönetilen bölge-salt monarşiye geçilmiş - yani sel devletler içinde yer almaları-Kral sınırsız yetkiye sahip tanrılık dır. M.Ö. VI. yüzyılda Thales'le mertebesine ulaşmış bir hüküm- başlayıp , M.ö. V yüzyılda Sokra-dar olmuşl -; Hellen, Makedon ve tes'e kadar devam eden bir süreç Doğu kökenli insanların birbirle- içinde, geleneksel olarak, sırf te-riyle evlenmeleri sağlanarak hem orih olan bir ilgiden doğan Hellen kültürel hem de siyasal alanda bir Felsefesi, M.ö. IV yüzyılda Aristo-kaynaşma süreci başlatılmıştır. teles'le birlikte aynı zamanda pra-Ekonomik olarak tek para birimi- tik bakimdan da elealınıp işlene-ne "dünya ekonomisi" ve tek bir rek gelişmiş ve en geçerli anlatı-resmi dile "Hellence'ye" geçmekle mını bulmuştu. İnsanın kendisi-ise, imparatorluğun gerek yöneti- Büyük ıskender ne mutluluğu sağlayacak bir bil-mi gerekse insanları arasında kaynaşma sağlana- geliğe varmak isteğinin arttığı bu dönemde; in-rak ortak bir düzen oluşturulmaya çalışılmıştır. san, hayatının amaçlarını bilim yardımıyla behr-Böylelikle İskender İmparatorluğu'nu izleyen dö- lemek gereksinimini de duymuştu. Aristoteles'le nem de Hellen kültürü içine kapa- felsefenin konusu, amacı , kendi-lı olmaktan çıkarak özellikle Ak- ne bakış açısı değişmiş ve felsefe deniz ve DOğu kültürleriyle bir-o özgün bir boyut kazanarak "yaşa-leşmiş ve evrensel bir kültür mo- ma sanatı" olmuştur. Daha da zaiğinin temellerini oluşturmuş- önemlisi, bilim felsefeden ayrıl-tur. Fakat, Hellenistik kültürün mış ve bilimlerde uzmanlaşmaya asıl gelişmesi M.ö. 323 yılında İs- gidilmiştir2 Filozoflar ise bilimsel kender'in ardında hiç bir halef bı- bilgilerle uğraşan kimseler olarak, rakmaksızın ölmesiyle kurmuş en iyi yaşayış biçimini bulmaya olduğu dünya imparatorluğunun, ve onu yaşayarak başkalarına da onu bir bütün olarak yaşatmak öğretme.ye çalışan kimseler olarak

. yerine, parçalara bölerek yönet- tanımlanmışlardı3 . Atina Hellen meyi yeğleyen generalleri tarafın- Felsefesi'nin merkezi olarak kal-dan kurulan devletlerde, Hellen maya devam etmiş ; fakat bilim kültürünün Doğu kültürleriyle özellikle Doğu Akdeniz çevresin-kaynaşıp karışması sonucunda de kurulan bölgesel Hellenistik oluşmuştur. Bu çağın en belirgin devletlerin finansal destekleri so-özelliği ise, eski Hellen pohs'leri- Thales nucunda büyük kitaplıkları ve

19

müzeleri olan lskenderiye4, Per­

gamonS, Antakya6

, Tarsos7, Sino­

pes,. Rhodos9 ve Roma LO gibi kent­lerde önem kazanmıştırll.

Felsefede doğal bilimlerin :;ınlaşıl­ması ve doğaya hakim olan yasa­ların açıklanmaya çalışılması hiç bir zaman önemini yitirmemiş ol­makla birlikte Hellenistik filozof­lar bir ahtapotun organlarının ta­nımını yapmakla ya da yıldızların hareketini incelemekle uğraşma­mışlar12 , felsefeyi pratik yönden yani, ahlaksal açıdan ele alarak 13 ,

insanı incelemeye başlamışlardır. Diğer bir değişle, M.ö. VI. yüzyıl­dan itibaren lonia Doğa Felsefe­sfyle temelleri atılan, M.ö. IV yüzyılda Platon'un "Akademia"sı ('AKaÔrıı..tıa) ile Aristoteles'in "Lykeion" J4 (A6KElOV) adlı okul­larında şekillenen Hellen Felsefe­si, M.ö. III. yüzyılla birlikte yerini · Hellenistik Felsefe'ye bırakmıştır. Çünkü Hellenistik Dönem' de ya­ratıcı felsefe ne Akademia ne de Lykeion'da bulunmaktaydı; bu döneme asıl damgasını vuran fel­sefe sistemi Epikuros'un M.ö. LV­IlI . yüzyıllarda kurduğu Kepos (Kr\1wç;) adlı okulun bahçesinden Ve Zenon'un M.ö. IV-III. yüzyıl­larda kurduğu Stoa (L'wa) adlı okulun sütunlu yollarından yük­seliyordu1s . Bununnedeni: Helle­nistik Dönem'de felsefenin "yaşa­yış bilgeliği" adı altında şekille~ nen yeni bir doğrultuyu yani, fel­sefenin günlük yaşam üzerindeki etkilerini -bu sırada toplumsal -çözülme içindeki bireyin sorunlac

, rına da cevap verebilecek bir şe­kilde- açıkça ele alması ve bunu uygun bir dille ifade etmesiydP6

Kuşkuculuğun meydan okuması Epikurosçu ve Stoacı düşünürler tar;;ı.fından . kabul edilmiş ve bu çağın çözümü zorişlerinden olan " kuşkuculuk . ve dogmatizm'in" üzerine tartışmalar yapmışlar-

20

Aristoteles

Theophrastos

Platon

dır n Özellikle Kuşkucu Okul'un kurucusu Elis'li PyrrhonlS (M.ö~ ca. 360-- ca. 270) ve Orta Akade­mia'nın kurucusu Pitane'li Arke­silaosl9 kuşkuculuğu Akade­mia'ya taşımış ve bilgiyi duygusal algıya ve izlenimlere dayandıran Stoacı bilgi kuramına karşı sözlü ve yazılı saldırışlar yapmıştır2o.

Hatta felsefe tarikatçı bir şekil ka­zanmış, tarikatiar ve dönemin felsefe okulları arasında ağız kav­gaları , atışmalar olmuş ve döne­min filozofları birbirleri aleyhin­de yazılar kaleme almışlardır21 . Roma döneminde Atina'da bir çeşit üniversite kurulunca, dog­matik nitelikte olan Akademia, Peripatos, Epikuros ve Stoa felse­felerinin temsilcileri ayrı kürsü­lerde temsil edilmişler ve özellik­le M.ö. III. ve II. yüzyıllarda fark­lı dünya görüşleri ve ahlak anla­yışları bakımından, metafizik; fi­zik ve mantık sorunları üzerinde birbirleriyle şiddetli tartışmalar yapmışlardır22 . Bununla birlikte Hellenistik Dönem'de felsefe hem saygı görmüş hem de popü­ler olmuştur, şöyle ki: Atina'da Stoacı Zenon'a kamuya ait haklar verilmesi üzerine oylama yapıla­rak, yasa uyarınca onu altın bir taçla ve bronz bir heykelle onur­landınlarak vatandaşlık hakkı vermişler ve Kerameikos mezarlı­ğında parası devlet bütçesince .karşılanan bir mezar inşa etmiş­lerdirD Euklides'in öğrencisi Me­gara'lı Stilpon, Atina'yı ziyaret et­tiği zaman, Atinalılar iş yerlerini bırakarak onu görmeye koşmuş­lar24

; Peripatosçu Theophras­tos'un derslerini 2.000'den fazla öğrenci takip etmiş2s ve dönemin kralları, filozofları sık sık sarayla­rına davet etmişlerdir26 .

Atinalı bir aileden gelen Epiku­ros, M.ö. 341 yılında Samos Ada­sı'nda doğdu27 ve M.ö. 306 yılın­da Atina'ya yerleşerek burada kü-

çük bir bahçe ve bir ev satın aldı. Belirlenmiş sa­atleri olmayan dersleıini bu evin bahçesinde açık havada verirdi. Bu bakımdan bütün Hellen ve Ro­ma yazarları bu okulun adına "Bahçe" (= Kepos [Kfptaç]) ve mensuplanna da "Bahçe Filozoflan" adını verdiler28 .

Epikuras, felsefesini esas iribaıiyle Sokrates'in öğ­rencisi Kyrene'li Aristippos'un hazcı ahlakını ge­liştirerek ve bunu Leukippos ile Demokritos'un atom teorisiyle birleştirerek 0luşturmuştur29 . Şöy­le ki: Ona göre, bireysel mutluluğu (= evdaimo­nia [Euöaıı.ıovıa]) sağlamayı amaç edinen ahlak öğretisinin temeli "haz" (= hedone [i1öov~D ve "acı" (= pathe [ITaSrıD olan iki doğal du yu da bu­lurdu. Çünkü bütün canlılar doğalan gereği aCl­dan kaçıp hazza yöneliyorlardı30 . Fakat Epikuros­çular bu haz içinde bOğulmayarak, yani kendile­rini zevk ve sefa alemine kaptır~dan, hem er­demli hem de aklı başında olarak sessiz ve alçak gönüllü bir yaşam tarzı benimsemişlerdir. Onla­rın haz anlayışında pahalı şaraplar içerek cümbüş yapmak, kadınlarla ve oğlanlar1a gönül eğlendir­mek ya da balık ve nadir bulunan hayvanlardan oluşan pahalı sofralarda ziyafet çekmek olmayıp; dOğaya uygun, acıdan uzak, basit ve sade bir ya­şam sürmek vardı; öğünleri genellikle kuru ek­mek ve sudan 01uşurdu3 !. Çünkü Epikuros'a gö­re, insanı mutlu kılan şey; akla uygun, sade alış­kanlıklarla ruha rahatsızlık veren yanlış inanışlan söküp atabilen bir yaşamdı32 . Epikurosçular haz-

Epikuros

zın insan için en büyük iyilik, en büyük deger ve davranışlannın belirlenmesinde başvurulan tek ölçüt olduğuna inanırlardı33 . Hazza ruhsal ve be­denselolmak üzere iki şekilde ulaşıhrdı. Bunu yaparken de ruhla bedenin bir uyum içinde ol­ması gerekirdi; çünkü beden acı çekerse, ruh da çekerdi. Her ikisinin ulaşabileceği en büyük haz­sa, beden için ıstıraptan kurtulup sağlıklı olmak, ruh için ise huzursuzluktan kurtulup dinginlik (= ataraksia) içinde bulunmaktı34 . Öte yandan, eğer bir insan mutlu ve hoş bir yaşam sürmek istiyor­sa, sağgöıülü, yani erdemli olmalıydL Çünkü bir insan onura, bilgeliğe ve erdeme sahip olmaksı­zın hoş ve mutlu bir şekilde yaşayamazdı; ayrıca erdemler hoş bir yaşam içinde birlikte bulunmak­ta olup birbirlerinden aynlmazlardı35 . Epikuros'a göre beden aç-susuz kalmamak, üşümemek ister­di ve her kim bu güçlüklerden uzaksa ve gelecek­te de öyle kalacağını umabiliyorsa, mutluluktan yana Zeus'la yarışabilirdP6.

Epikuros'a göre, felsefe; teoriler ve kurgular geliş­tirmeye yarayan zihinsel bir uğraş olmayıp, mut­lu bir yaşam sürmeye yönelik pratik bir faaliyet­ti. Yani, insanın mutlUlUğunu sağlayacak olanak­ların ve araçların araştırılmasından başka bir şey değildP. Epikuros Felsefesi esas itibariyle; insa­nın neye ulaşması, neden kaçınması gerektiğini araştıran, başka bir değişle, insan yaşamının amacını açıklayan ethika (= ahlak)38; gerçeğe ulaş­manın amaçlarını araştıran kanon (= mantık)39; dOğa ve evren sorununu konu alan physeus (= fi­zik)40 olmak üzere üç ana bölümde ele alınmış­tıı·4 ! . Her üç bölümün de, içerikleri ayrı olmasına karşın, hedefleri aynı olup, acıyla sonuçlanan hazIardan uzak durmayı, kendini denetlemeyi, ölçülü yaşamayı ve ruh açısından doyum sağla­nacak işler tatbik etmeyi öneren, yani insanın mutlu olabilmesi için yapması gereken şeyleıi açıklayanbir felsefe sistemiydi42.Bu felsefeye gö­re, felsefe yapmanın yaşı yoktu; felsefeyle uğraşır gibi gözükmemeli, fakat gerçekten felsefe yapıl­malıydı; çünkü insana gereken, görünüşte sağ­lam olmak değil, gerçekten sağlam 01maktı43 .

Bilgi konusunda deney ve duyulardan yana olan Epikurosçular44 köle gibi öğretmenlerinin sözleri­ni tekrar etmemelerine rağmen, Öğretisel yenilik­ler karşında tutucuydulaı.45 . Onlara göre, bilge ki­şi siyasi hayatla ilgilenmemeli, küçük ve elit bir çerçevede kendi kendine yeterek huzur içinde yaşamalıydı46 . Çünkü kendi kendine yeten bir in­san toplumdan ve siyasal yaşamdan uzaklaşarak

21

yalnlZca tam bir iç rahatlığına ulaşmakla kalmaz, ayrıca kendini özgür kılıp ruhsal huzura ulaşma­da karşısına dikilen büyük bir engeli de aşmış 0Iurdu4? Dostluğa önem veren bu okul48, ahlakın insanı mutlulUğa götüreceğini kabul ederdi49 , çünkü "yüce bir ruh: her şeyden fazla bilgelik ve dostlUğa değer verirdi"so ve insanlar her zaman güven ve mutluluk ararlar, bu duyguların her iki­sini de ancak dostlukta bulurlardısı .

Bu dönemde kent devleti, bağımsızlığını yitirmiş; yurttaşlık fikri ortadan kalkmış; din, bir gelenek­görenek halini almış ve artık insanlar üzerindeki eski bağlayıcılığı kalmamıştıS2 . Bu bakımdan, Hellenistik Dönem'le birlikte gerek polis'e gerek­se dine ve tanrılara olan güçlü inançlarını yitir­miş olan entelektüel kişiler kuşkuya kapılarak çelişkiye düşmüşler, kendilerine bir dayanak noktası aramışlar ye bu dayanağı da felsefede bulmuşlardırs3 . Böylelikle Hellenistik Dönem fel­sefesinde kültürlü kişiler başlıca ödevleri saydık­

.ları "yaşayış bilgeliği" öğretisini dinin yerine koy­mayı arzu etmişler; sorunlarını tanrıyla değil, ras­yonalist düşünce . tarzıyla yani akıl ve mantıkla çözmeye çalışmışlar ve bunun kaçınılmaz bir so­nucu olarak da gittikçe dinle karşıt durumuna düşerek, onunla çatışmışlardu·:;4. Epikuros, gele­neksel inançlara karşı gelerek tamıya gerek olma­dığını ileri sürdüğü için, din düşmanı kabul edil­miştir:;:; . Çünküortaya koyduğu felsefeyle ruhsal huzuru engelleyen ölüm ve tanrı korkusunu yok etmeye çalışmıştırS6 . Ona göre hiçten daha az bir şey varsa, ölüm hiçten daha az korkulacak bir şeydir: Epikuros, basit bir şekilde "ölüm bizi ilgi­lendirmez" diyordu, çünkü ölüm insana ne ha­yattayken kötülük ederdi ne de ölüyken; hayat­tayken etmezdi, çünkü yaşıyordunuz; ölüyken etmezdi, çünkü ölüydünüz:;? Ayrıca insanın ölüm korkusunun nedeni ölümün kendisinden kaynaklanmazdı; sadece ölüme karşı duyulan · yersiz ve abartılı bir korkudan ibarettp8. Tanrı korkusunu yok . etmek için tanrıların varlığından şüphe etmemekle birlikte, Epikuros'a göre tanrı­lar kalabalığın düşündüğü ve antromorfik -insan görünüşlü- bir şekilde tasvir ettikleri gibi değildi; onlar ideal şekiller ve azametli vücutlardı:;9 ve ev­ren atomlardan oluştuğuna göre60, tanrıların dün­ya ve insanlar üzerinde hiçbir etkisi yoktu6l . Dünyayı mutlu tanrılar yaratmamışlardı bu ne­denle dünyada olup bitenle ilgilenmez, kendi hallerinde yaşarlardı62 . Öyleyse, insanların tanrı­lardan korkmasına gerek yoktu63.

22

Sonuç olarak, Epikurosçular dünyayı değiştirmek değil ondan kopup kendi kabuklarına çekilmek istiyorlardı. Ömürlerini birbirlerine, mutluluğu ise yaşanan hayatta aramaya adamış, fakat dünya­nın geri kalan kısmından elden geldiğince kop­muş kapalı bir dost çevresi oluşturuyorlardıM. Hellenistik Dönem'le birlikte Hellen kent devlet­leri bireyselliklerinden ve içe kapanıklılıkların­dan sıyrılıp kozmopolit bir şekil almak üzerey­ken65

, Epikurosçular; sınırlamalara karşın, doğru bir çizgide ilerleyerek, insan için en yüce varlığın gene kendisi olduğunu ve bunun dOğal sonucu olarak da insanın alçaltıldığı, köleleştiıildiği, hor­landığı bütün ilişkilerin, bütün koşulların orta­dan kaldırılması gerektiğini savunuyorlardı66 .

Hellenisük Felsefe'nin diğer bir ekolünün temsil­cisi olan Stoacı Zenon M.ö. 333 yılında Kıbrıs'ın Kition adlı kentinde, Fenike kökenli varlıklı bir tüccarın Oğlu olarak doğdu6? M.ö. 310 yılında Atina'ya gelerek M.ö. 300 yılı dolaylarında Polyg­natos'un tablolarıyla süslü olan Stoa Poikile [= L'toa IloııdAE] 'de kendi okulunu kurdu68

• Zenon derslerini bu Stoa'nın sütunlu yollarında verirdi69; bu yüzden felsefesine Hellence "sütunlu yol" an­lamına gelen Stoa (= L'toa) bu felsefe mensupla­rına ise Stoacı (= L'troıKoi) denilmiştir70 . Epiku­rosçuluk'ta olduğu gibi Stoacılık da "mantık" 71 ,

"ahlak"72 ve "fizik"73 olmak üzere, içerikleri ayrı,

fakat amaçları aynı olan üç ana bölümü kapsa­makta olupH, insanın bağımsızlığını, yetkinliğini ve mutluluğunu hedeflemekteydF5

. Şöyle ki: Sto­acılık esas itibariyle, insan mqtluluğun temelleri­ni gene insanın içinde bularak ve bunları bilgelik, cesaret, adalet ve ölçülülük erdemleriyle özdeşti­rerek, ödev kavramını vurgulayan ve insanın ya­şamında doğadaki düzen ve dinginliğe ulaşılabi­leceğini savunan felsefe akıffiıydı?6 .

Zenon tarafından ortaya konulmuş olan Stoa Fel­sefesi zaman içinde farklı koşullara ayak uydura­rak değişikliğe uğramış ve Roma ımparatorlu­ğu'nun en önemli ve yaygın felsefesi konumuna gelmiştir?? Esas itibariyle, Hellenistik Dönem'den itibaren M.s. II. yüzyılın sonuna kadar Antik­çağ'ın en etkili felsefe sistemlerinden biri olan Stoacılık; ırk, toplumsal konum ve cinsiyet gibi geleneksel tabuları aşmış, insanları sınıflara ayır­maksızın bir bütün olarak ele almış, herkesin bir­biriyle eşit ve dünyanın bir parçası olduğunu id-

. dia ederek, ortak bir insanlık ülküsü ortaya koy­muştur78 . Bu bakımdan Stoacılık genellikle, M.ö.

Zenan

lll. yüzyılda Zenon (M.ö. 301-261), Assos'lu Kle­anthes79 (M.ö. 261- 232) ve Kilikia'lı Khrysippos8o (M.ö. 231- 206) tarafından bu öğretini.n temelle­rinin atıldığı Hellas'taki "Eski Stoa"81; M.ö. IL-I. yüzyıllarda öğretinin Rhodos'lu Panaitios (M.ö. ca. lS5-109) ve Apameia'lı Poseidonios'un (M.ö. 135-51), Platon'un kurduğu Akademia ve Aristo­teles'in kurduğu Peripatos ekollerinden etkilene­rek Rorruı,'ya açıldığı "Orta Stoa" ve M.s. L-II. yüz­yıllarda Seneca (M.ö. 4- M.s. 65), Epiktetos (M.s. ca. 50- M.s. ca. 130 ) ve Marcus Aurelius (M.s. 121- M.s.1S0) gibi Rorruı,lı düşünürler tarafından eski şekline yakın bir şekilde yorumlanarak oluş­turulan "Yeni Stoa" ya da "Rorruı, Swa"sı olrruı,k üzere üç döneme ayrılarak incelenmektediı.82. Biz ise konumuz uyannca, burada yalnızca Eski ve

. Orta Stoa düşüncesine yer vermekle birlikte yeri geldiğinde Yeni Stoa'dan da bahsedeceğiz.

Önceleri Kynik filozof Krates'in etkisinde kala­rak, ilk yapıtlannı Kynik öğretisi dOğrultusunda veren Zenon83 ve ardıllan Kleanthes ile Khrysip­pos bu öğretide değişiklikler yaparak kendi öz­gün felsefe sistemleıini oluşturmuşlardn.&!. Bu ba­kımdan Stoacılar, Kynikler'den farklı olarak, in­sanın toplumsal ve siyasal değerlerini tümüyle inkar etmeyip, onun dOğru bir yaşam süre bilme-

si için dünya ve devletle olan ilişkilerinde yar­dımcı olrruı,yı bir görev sayrruı,ktaydılar85 . Eski Stoacılar genel olarak, Epikurosçular gibi ahlak r

öğretisi açısından hazcılığı kabul etmiyorB6, er­

demli bir yaşamı her şeyin üzerinde tutuyorlar­dı87 . Fizik öğretisi bakımından atomist düşünceyi reddederek88 rruı,dde ve cisimsel olanı gerçek ka­bul eden materyalist (= özdekçi)89 bir düşünceyi benimsiyorlardeo. Mantık öğretisi olarak ise, her ne kadar bilgiyi duyular ve bilinç aracılığıylaelde' eden empiıik (= deneyimci)9l olsalar da bütün ta­sanmlann kaynağının dış etkiler yüzünden ruhta oluşan izlenimler olduğunu kabul ederek, ruhun hiç yazılrruı,mış bir yaprak gibi dış alemin izle­nimleriyle dolduğunu ve bu şekilde ruhta beliren idea'lann (= ilk örneklerin) kişisel kavramlar ha­line geldiğine inanıyorlardı92 . Böylelikle Pla­ton'un tam karşıtı olarak, kavrayışa, gerçek bil­giyle sanı arasında yer vererek, bilgiyi duyusal al­gıya ve izlenimlere dayandırıyorlardı93 .

Herakleitos gibi Stoacılar da insanlann ortak bir dünya "rruı,ntığının" (= logos [AOyOÇ]) bir parçası olduğuna inanıyorlardı. Fakat onlara göre bu ev­rerısel "akıl" (= nous [vouç]) tannydı94 • Canlı, ölümsüz, akıllı, yetkin, mutlu olan tann, dünya gibi birdi ve irısanlann inandığı "polytheizm" ya­ni çok tannlı din gerçekte bir ve tek olan bu tan­nnın farklı yönlerini ifade eden değişik adlandır­rruı,lardan başka bir şey değildi95 . Tannyı hem her şeyin özgün rruı,ddesi hem de itici gücü olarak ka-

Kleanthes 23

KJırysippas

bul eden Stoa Felsefesi'ne göre tanrı, dOğadaki bütün nesneleri ve bütün varlıkları birbirine bağ­layarak evrene biçim ve yön verir ve her şeyi ke­sin olarak önceden bilirdi96

• Stoacıların "yazgı" di­ye tanımladıkları ve ilahi evrenle tanrının, insanın kaderine hakim olması düşüncesini, -HeHen Fel­sefesi tarafından inasyonel, yani akıl dışı kabul

Herakleitas

24

edilen bir olguyu-, Stoa Felsefesi her şeyin yaratı­cısı ve nedeni olan tamıya bağlıyordu. Diğer bir değişle, Stoacılar yaşam, hastalık, ölüm gibi bü­tün dOğal süreçlere ve tabiat kanunlarına boyun eğerler, dOğanın müdahale edilemeyen yasalarını derler, dOğaya uygun erdemli bir yaşam sürmeye çalışırlar ve kadere inanırlardı97 • Onlara göre hiç­bir şey rastlantıyla olmazdı; her şey zorunluluk­tan doğardı ve kaderden şikayet etmek işe yara­mazdı; çünkü tanrı her zaman için hakhydı98 •

(1. Bölümün sonu)

DİPNOTLAR 1. Bu çeşit yönetim biçimine absolutisma yani: Eskidoğu

kültürünün bir uzantısı olan bir devlet yönetim şekli­dir. Bir Tanrı-Kral'ın devlet mekanizmasından soyut­lanmış tebaa durumundaki halk üzerindeki mutlak egemenliğidir.

2. GÖKBERK 19989: 82 v.d .

3. BARNES 1986: 36S.

4. Strab. xvii. ı. S. c. 790; ı. 8. c. 793-794; Athen. De­ip . i. 3a.

S. Plin. nato xiii. 70; Plut. Ant. S8. S; Vit. proaem. 7.4; Diog. Laert. vii . 34.

6. BLANCK 2000: 162; 179.

7. Strab. xiv. 4 . 13 . C . 673-674.

8. Plin. nato xxv. 3. 6-7; Isidorus Etymal. vi. S. 1; konuya iliş­kin olarak ayrıca bk. BLANCK 2000: 162 v.d.; 17l v.d.

9. Strab. xiv. ı. 48. C. 6S0.

10. Plin. nato vii. LLS ; Suet. Caes. 44 ; de Gramm. 20-21; Dio. Cass. 49 . 43.8.

ıı. POLLITT 1990': 13 v.d.; COPLESTON 19962 : ll; GÖKBERK 19989

: 84; BLANCK 2000: 149 v.dd.

12. ANGUS 1928: 243; BARNES 1986: 36S; 37S; COP­LESTON 19962: 28. Bu dönemde felsefe insana barış, huzur, sakinlik getirmeyen ve kendisine yarar sağla­mayan her bilgiden ve bilimden uzaklaşmıştır. Konu­ya ilişkin olarak ayrıca bk. Diog. Laert. X. 79-80; 8S-86; 97 v.dd. ; Sen. Ep. i. S8. 1-}0; ii. 88. 1-46.

13. ANGUS 1928: 243.

14. Bu okul "Perip~to$" (I1epi1W:ı:oç) olarak ta adlandırıl-maktadır.

IS. BARNES 1986: 367.

16. YILDIZ 1990: 122; GÖKBERK 19989: 83 v.dd.

17. Cic. de nato deor. ii. 33-36; Tusc. i . 79; Sext. Math. ix. 88; konuya ilişkin olarak ayıca bk. BARNES 1986: 36S; 376.

18. Büyük ıskender'in Hindistan seferine katıldığı söyle­nir. Kendisi esas itibariyle , Demokritosçular'ın duyu­nitelikleri kuramı, Sofistler'in görecelikleri ve Kyrena­ikler'in bilgi kuramından etkilenerek aşırı derecede kuşkucu bir felsefe sistemi oluşturmuştur (Diog. La-

ert. ix. 61.). Konuya ilişkin olarak ayrıca bk. BARNES 1986: 369; COPLESTON 19962

: 38.

19. Diog. Laert. iv. 28 v.dd.

20. ANGUS 1928: 237; BARNES 1986: 367; 377; HAN­ÇERLlOGLU 1995': 108 v.dd.; COPLESTON 19962

:

39 n. 5-6.

21. Diog. Laert. vii. 25; Cic. de fin. iii. 10; de nat. deor. i. 7. 16; ayrıca bk. ANGUS 1928: 238; BARNES 1986: 365 v.d.; HANÇERLlOGLU 19956

: ıo9 v.dd .; COP­LESTON 19962

: 40 v.dd. n. 7 v.dd.

22. GÖKBERK 19989: 85.

23. Diog.Laert. vii. 6; ll; 29; konuya ilişkin olarak ayrı­ca bk. Plin. nato xxxiv. 92, HAHM 1992: 4107; 4110 v.dd. n . 84 v.dd.; 4126 v.dd.

24. Diog. Laert. ii. 119.

25 . Diog. Laert. V. 37.

26. Diog. Laert. ii. 1l0-1l1; 115; vii. 6-7; Strab. xiv. 2. 20. C. 658; FGrH ILI 20; ayrıca bk.; FRlTZ 1957: 965; BARNES 1986: 365 v.d.; HAHM 1992: 4107; AGA­OGULLARl 1994: 403.

27 . Diog. Laert. vii. 6-7; X. 1"2; 14-15; konuya ilişkin olarak ayrıca bk. Strab. xiii. 1. 19. C. 590; xiv. 1. 18. c.638 .

28. Diog. Laert. X. 2; ayrıca bk. ANGUS 1928: 231; HO­WATSON 19892

: 215; COPLESTON 19962: 27.

29. Epik. Ep. i. 46; Cic. de fın . i. 7; 18-19; de nato deor. i. 69; Lucr. i. 50 v.dd; 484 v.dd.; 1021-8; ii. 66 v.dd.; 100-165; 216-380; 405 V. dd.; iii. 371 v.dd.; iv. 270 v.dd.; Diog. Laert. X. 46-53; 99; konuya ilişkin olarak ayrıca bk. ANGUS 1928: 244 v.d.; BRlNK 1957: 324; BARNES 1986: 367; 370; 372; 374 v.d.; HOWATSON 19892: 215 v.d.; MEJER 1992: 3564 v.dd.; 3589; ACA­OCULLARl 1994: 369 v.dd.; 372 v.dd.; HANÇERLI­OClU 19956 : 112 v.d.; COPLESTON 19962

: 36.

30. Epik. Ep. iii. 128 v.dd.; Bl; Cic. de fın. i. 9-ıo; Diog. Laert. X. 31; 139. 3; Lucr. ii. 15 v.dd.; ayrıca bk. Plut. Pyrrh. 20. 6; Va!' Max. iv. 3. 6; BRlNK 1957: 325; POLLlTI 19904

: 8; MEJER 1992: 3566; COPLES­TON 19962: 29 n. ıo.

31. Sen. Ep. i. 5. 4 v.dd.; 21. ıo; Cic. defin. i. ll; 17; Di­og. Laert. X. 4 v.dd.; lL. v.dd.; 132; 149; ayrıca bk. BARNES 1986: 372; COPLESTON 19962

: 33.

32. Cic. de fin. i. 13-15; 19; HANÇERLlOGLU 1995': LLS.

33. Epik. Ep. iii. 128 v.dd.; Cic. de fin. i. 9; 12; Diog. La­ert. X. 129; Sen. Ep. i. 21. 10.

34. Diog. Laert. X. 28; Bl v.d.; 136; 139 v.dd.;144.; ay­rıca bk. AGAOGULLARl 1994: 373 n. 27; COPLES­

, TON 19962: 32.

35. Cic. de fin . i. 18; Diog. Laert. X. 132; ayrıca bk. HO­WATSON 19892

: 216; POLLlTT 19904: 8.

36. Sen. Ep. i. 25.4; ayrıca bk. BARNES 1986: 372; AGA­OGULLARl 1994: 374 n. 29; HANÇERLlOGLU 19938: 87; 19956: 114; GÖKBERK 19989

: 90.

37. Sext. Math. xi. 169; Diog. Laert. X. 85 v.d.; Epik.frag. 222; ayrıca bk. POLLlTI 19904

: 8; AGAOGULLARl 1994.: 367 n. 15; GÖKBERK 19989

: 87.

38. Diog. Laert. X . 119; 122-135; ayrıca bk. Cic. Acad. ii. 97; de fato 21; 23; 37; BRlNK 1957: 325.

39. Diog. Laert. X. 31 v.dd.; Sext. Math. viii. 9.

40. Epik. Ep. i. 39 v.dd.; 46 v.dd.; 63-84; Lucr. ii. 216 v.dd.; iii. 18 v.dd.; iii. 328 v.dd.; iv. 270 v.dd.; V. 146 v.dd.; 1167 v.dd.; Galen. i. 14; ayrıca bk. BRlNK 1957: 324 v.d.

41. Diog. Laert. X. 30.

42. ACAOCULLARl 1994: 367.

43. AGAOGULLARl 1994: 367 n . 14; ÖRS 1962: 68.

44. Lucr. i. 699 v.dd.; iv.A80-502; 722 v.dd.; Cic. de nato deor. i. 34; Sext . Math. vii. 203-216; viii. 9; Diog. La­ert. X. 31 v.dd.; 53 v.dd.; 146 v.d.; konuya ilişkin ola­rak bk. BRlNK 1957: 324; BARNES 1986: 367; HO­WATSON 19892

: 215; MEJER 1992: 3588; AGA­OGULLARl 1994: 368; COPLESTON 19962: 28.

45. Diog. Laert. X. 12; ayrıca bk. BARNES 1986: 367; GÖKBERK 19989

: 91.

46. Sen. Ep. i. 9. 18 v.dd.; 16.7 v.dd.; Diog. Laert. X. 119; ayrıca bk. ANGUS 1928: 233; BRlNK 1957: 325; BARNES 1986: 371; AGAOCULLARl 1994: 383; 19962

: 42 n. 27.

47. BARNES 1986: 371; AGAOGULLARl 1994: 383 .

48. Cic. de fin: i. 20; Diog. Laert. X . 4; 9; 148. 28; ayrıca bk. ANGUS 1928: 233; POLLlTI 19904: 8; COPLES­TON 19962

: 35; GÖKBERK 19989: 91.

49. AGAOGULLARl 1994: 372 v.dd.; 384.

50. Cic. de fın. i. 20. 1-3; AGAOGULLARl 1994: 384 n. 57; HANÇERLlOGLU 19938

: 88; 19956: US.

51. Diog. Laert. X. 148.27; ayrıca bk. ANGUS 1928: 248.

52. biog. Laert. x. 143. 2; ayrıca bk. GÖKBERK 19989:

83. .

53. ÇELGIN 2000: 28 v.d .; 44 v.dd .

54. Lucr. i. 150 v.dd.; GÖKBERK 19989: 83 v.d.; HO-

WATSON 19892: 215.

55. Cic. de nato deor. i. 123.

56. Diog. Laert. X. 139 v.dd.; Lu cr. iii. 842-1107.

57. Diog. Laert. x. 124-127; 139. 2 .

58. Diog. Laert. X. 124-126; 133-134; 139; 142. ll; Sen. Ep. i. 24. 23; 30.17; iii. 101. 6 v.dd.; konuya ilişkin olarak bk. ANGUS 1928: 234; 246; AGAOGULLARl 1994: 371 n . 24; HANÇERLlOGLU 19938

: 88; 1995': 113.

59. Lucr. ii. 646-665; ayrıca bk. ANGUS 1928: 246; COPLESTON 19962

: 30.

60. Epikuros evrenin maddı yapısının atomlardan oluştu­ğuna inanıyordu. Ona göre, bütün varlıklar maddı olan ve sürekli bir devinim halinde bulunan atomlar­dan meydana geliyordu. Epik. Ep. i. 46; Cic. de fın. i. 18-19; de nato deor. i. 69; Lucr. i. 50 v.dd.; ii. 216-260; 457 v.dd; iv. 270 v.dd.; Diog. Laert. X. 46-53; 99; konuya ilişkin olarak bk. ANGUS 1928: 244 v.d.; BRlNK 1957: 324 v.d.; POLLlTT 19904

: 8: COPLES­TON 19962

: 30 v.d.

25

61. Diog. Laert. x. 139. 1; Lucr. v. 150-155; Verg. georg. ii. 489-493; ayrıca bk. ANGUS 1928: 243 v.d .; MOMMSEN 19303

: lll. 402; COPLESTON 19962: 29

v.dd.

62. Lucr. i. 57-62; iii. 18 v.dd.; 146 v.dd.; 1167 v.dd.

63. Lucr. iii. 18-22; ayrıca bk. Cic. de nato deor. i. 8-9; 16-17; 20; ANGUS 1928: 231 v.dd.; BARNES 1986: 374 v.d.; ACAOCULLARI 1994: 372; HANÇERLlOCLU 19956 : 114; COPLESTON 19962 : 30 v.d.

64. Sen. Ep. i. 19. 10-11; ayrıca bk. Cic. de fin. i. 20; THOMSON 1988: 376.

65. POLLlTT 19904: LO v.dd.

66. THOMSON 1990: 422; ACAOCULLARI 1994: 376. v.dd.

67. Diog. Laert. vii. 1; 10-11; 29; 31; 39; Cic. de.fin. iv. 56.

68. Diog. Laert. vii. 5; ayrıca bk. HANÇERLlOCLU 1993": 383; 19956

: 115; GÖKBERK 19989: 92. Antik­

çağ'da portikaların tablolarla süslenmesine ilişkin olarak ayrıca bk. Paus. i. 15. 1-4.

69. Diog. Laert. vii. 30; Anth. PaL. ix. 496 (Athenaios).

70. Diog. Laert. vii. 5; ayrıca bk. ANGUS 1928: 235 n. 2; BARNES 1986: 367; ACAOCULLARI 1994: 386; GÖKBERK 19989

: 92 .

71. Diog. Laert. vii. 41-83.

72. Diog. Laert. vii. 84-131.

73. Diog. Laert. vii. 132-160.

74. Stoacı Felsefe'de, mantık terimlerin özelliklerini, ya­pılarını, yanlışlar doğruların yerine geçmesin diye ka­nıtları bdirlerler; ahlak insanın ruhunu bir düzene koyar; fizikse doğa olaylarını araştırırdl. (Sen. Ep. ii. 89. 9; Diog. Laert. vii. 39 v.dd.). Ayrıca bk. FRITZ 1957: 965; MEJER 1992: 3579.

75. ACAOCULLARI 1994: 388 n . 64; GÖKBERK 19989: •

92 v.d.

76. Cic. de. fin . iv. 54-56; ayrıca bk. ANGUS 1928: 235.

77. BARNES 1986: 368 v.dd.; ACAOCULLARI 1994: 385; 19962 : 69.

78. Sen. Ep. i. 31. II n. 49.

79. Diog. Laert. vii. 168 v.dd.

80. Diog. Laert. vii. 179 .v.dd.; Cic. de fin. iv. 19; 59 v:dd. Khrysippos, Stoa Felsefesi'ne yeni bir bakış açısı geti­rdek, öğretileri sistematik bir şekilde sokması nede­niyle bu okulun ikinci kurucusu oljlrak adlandırıl­mıştır. Konuya ilişkin eski bir görüşe göre; eğer Khrysippos olmasaydı, Stoa Felsefesi de olmayacaktı. BARNES 1986: 367; COPLESTON 19962

: 12.

81. A-NGUS 1928: 238.

82 . BARNES 1986: 367 v.d.; HANÇERLlOCLU 19938:

383; ACAOCULLARI 1994: 385 v.dd.

83. Diog. Laert. Vii. 2-5; ayrıca bk. FRITZ 1957: 965; POLLlTT 19904

: 12; HAHM 1992: 4091; COPLES­TON 19962

: 12; GÖKBERK 19989: 92 v.d.

84. MEJER 1992: 3577; ACAOCULLARI 1994: 386.

26

85. Sen. Ep. iii. 104. 22; Diog. Laert. vii. 121 v.d.; ayrıca bk. ANGUS 1928: 240; ACAOCULLARI 1994: 397; COPLESTON 19962

: 25.

86. Diog. Laert. vii. 86; ayrıca bk. ANGUS 1928: 243. 87. Diog. Laert. vii. 87 v.dd.; SVF III 219; 510; 530; 532;

539; ayrıca bk. BARNES 1986: 369; ACAOCULLARI 1994: 393 v.dd.

88. BARNES 1986: 376.

89. LAPIDGE 1989: 1382 n . 6; HANÇERLlOCLU 19938:

301 v.dd.

90. Sen. Ep. i. 65. 2-4; ayrıca bk. BARNES 1986: 3'69; . ACAOGUlLARI 1994: 389 v.dd.

91. HANÇERLlOCLU 19938: 59 v.d.

92. Diog. Laert. V. 45 v.dd.; ayrıca bk. BARNES 1986: 369; ACAOCULLARI 1994: 388 v.d.; COPLESTON 19962

: 13.

93. Diog. Laert. X. 46-53; ayrıca bk. ANGUS 1928: 237; 244; COPLESTON 19962 : 13 v.d.; 40; GÖKBERK 19989

: 93 .

94. SVF i 102; 157-158; ANGUS 1928: 239; WEBER 19492

: 83; ACAOCULLARI 1994: 390; COPLESTON 19962

: 14 v.d. n. 8; GÖKBERK 19989: 92 v.d.

95. Diog.Laert. vii. 147; SVF i 157 v.d.; 171; ayrıca bk. WEBER 19492: 83; LAPIDGE 1989: 1382; ACA­OCULLARI 1994: 390 n. 67.

96. Diog. Laert. X. 137 v.dd .; 147 v.d.; Cic. Aead. i. 29; de nat. dear. i. 39; Sen. ProV. i. 2-5.

97. Cic. de. fin . i. 29-30; xv. 33; de nato deor. i. 20; 39; xi. 22.58; Sen. Ep. xix. 6; Prov. i. 1; ii. 4; V. 8; Diog. Laert. vii. 149; Aet. i. 7. 33; Eus. PE xv. 14.2; SVF II 543; 913; 915; 917-918; 948-949; 976; ayrıca bk. ARNOLD 1958: 119; LAPIDGE 1989: 1384; HANÇERLlOCLU 19938

: 382 v.d.; COPLESTON 19962: 21 v.d. n. 18.

98. Cic. de nat. deor. i. 125; xi. 22. 58; de fa to ix. 20; Sen. Prov. i. 1-5; V. 7-8; SVF921; ayrıca bk. ANGUS 1928: 242; LAPIDGE 1989: 1389 v.dd.; ACAOCULLARI 1994: 390 v.d.; COPLESTON 19962

: 22 v.d.; GÖK­BERK 19989 : 94.

KAYNAKÇA'YA ıLİşKİN K1SALTMALAR

ANTİK ESERLER Aet. (= Aetius Medicus),

Aetius Medicus . Ed. by J. HIRSCHBERG. Leipzig 1899.

Anth. PaL. (= Anthologia Palatina), The Greek Anthology. With an Englişh Translation by W R.

PLATON. London, New York 1690 (The Loeb Classkal Library).

Ar. Did. (= Arius Didymus, Doxographus), Arius Didymus, Doxographi GraeeL Ed. by. H. DIELS. Berlin

1879

. Athen. Deip. (= Athenaios, Deipnosophistia epitome),

Athenaei deipnosophistiearum epitome. Rec.: S. P. PEPPINSKI I-II. Leiden 1937-1939.

Au!' Gell. Noct. Attic. (= Aulus Gellus, Noctes Atticae),

Aulus Gel/us, Noctes Atticae. With an English Translation by j. ROLFE. London, New York 1960-1961 (The Loeb Classical Library) ..

Cic. Acad. (= Cicero, Academica), Academica. With an English Translation by H. RACKHAM.

London, New York 1938 (The Loeb Classical Library).

Cic. ad Brut. (= Cicero, Epistulae ad M. Brutum),

Brutus. With an English Translation by G. L. HENDRICK­SON AND H. M. HUBBELL. London, NewYork 1952 (The Loeb Classical Library).

Cic. de fato (= Cicero, De Fato),

De Fato. With an English Translation by H. RACKHAM. London, New York 1960 (The Loeb Cl~ssical Library).

Cic. de fın. (= Cicero, De Finibus Bonorum et Malorum),

De Finibus. With an English Translation by H. RACKHAM. London, New York 1921 (The Loeb Classical Library).

Cic. de nat. deor. (= Cicero, De Natura Deorum),

De Natura Deorum. With ' an English Translation by H. RACKHAM. London, New York 1938 (The Loeb Classical Librnry).

Cic . leg. (= Cicero, De Legibus),

De Legibus. With an English Translation by C. W KEYES. London, NewYork 1938 (The Loeb Classical Library).

Cic. de repo (= Cicero, De re publica), De Republica. With an English Translation by C. W KEYES. , London, New York 1938 (The Loeb Classical Library).

Cic. Tusc. (= Cicero, Tusculanae disputationes),

Tusculan Disputations. With an English Translation by j. E. KING. London, New York 1996 (The Loeb Classical Library).

Dio Cass. (= Cassius Dio, Rhomaika),

Roman History. With an English Translation by E. CARRY. I-IX. London 1914-1927 (The Loeb Classical Library).

Diog. Laert. (= Diogenous Laertios, Bion kai gnomon ton en fılosofiai eudokimesanton ton eisdeka to proton),

Lives of Eminent PJ.Jilosophers. With an English Translation by R. D. HICKS. I-II. London, New York 1925 (The Loeb Classical Library).

Epik. Ep. (= Epicuros, Epistulae),

Epicuriea (Epistulae, Fragmenta, Sententiae). Ed. by H. USENER. Leipzig 1887,

Epistulae, Sententiae, (Gnomologium Vaticanum). Ed. by P. von der MÜHLL Leipzig 1922.

Epikuros, Mektuplar ve Maksimler. çev.: HAYRULLAH ÖRS, Istanbul 1962.

Eus. PE (= Eusebius Caesariensis, Praeparatio Evangelica),

Eusebius, Evangelical Preparetions. Ed. by E. H. GITFORD. Oxford 1903.

Galen (= Galenos, Peri Physikon Dynameon),

On the Natural Faculties. With an English Translation by A. j. BROCK. London, New York 1925 (The Loeb Classical Library).

Lucr. (= Lucretius, i Lucreti Cari de Rerum Natura),

Lucretius . With an English Translation by W H. ROUSE. London, New York 1928 (The Loeb Classical Library).

Paus. (= Pausanias, Perihegesis tes HelIados),

Pausanian Descdption of Greece. With an English . Translation by W H. JONES ı-v London, New York

1918-1935 (The Loeb Classicaı Library).

Plin. nat. (= Plinius Caecilius Secundus "Yaşlı" , Naturalis Historia) ,

Pliny Natural History, With an English Translation by H. R. RACKHAM, W H. S. JONES, D. E. EICHHOLZ. ı-x. Cambridge, Mass.-London 1938-1971 (The Classical Library).

Plut. (= Plutarkhos, Bioi Paralleloi),

Ant. (= Antonius):

Pyrrh. (= Pyrrhos):

Plutarch~ Lives. With an English Translation by B. PERRIN. I-IX. London, New York 1959 (The Loeb Classi~1 Library).

Sen. de otio (= Seneca, L. Annaei Senecae Dialogorum),

Moral Essays II, On Leisure. With an English Translation by j. W BASORE. I-LLL. London, New York 1932 (The Loeb Classical Library).

Sen. Ep. (= Seneca, Ad Lucilium Epistulae Morales),

The Epistles of Seneca. With an English Translation by R. M. GUMMERE. I-LLL. London, NewYork 1925 (The Loeb Classical Library). .

Seneca, Epistulae Morales, Ahlaki Mektuplar . çev.: T. UZEL. ı-xx. Ankara 1992 (Türk Tarih Kurumu).

Sen. ProV. (= Seneca, De Providentia) ,

De Providentia. With an English Translation by j. W BASORE . London, New York 1963 (The Loeb Classical Library).

Seneca, Tanmal Öngöru. çev.: Ç. DÜRÜŞKEN. Istanbul 1997.

Sext. Math. (= Sextus Empiricus, adversus Mathematicos),

Sextus Empiricus, adversus Mathematicos. Ed. by H. MUTSCHMANN. Leipzig 1912.

Strab. (= Strabon, Geographika),

Cografya. çev.: A. PEKMAN. Istanbul 1987.

The Geography of Strabo. With an English Translation by H. L. JONES. ı-VııI. London, New York 1917- ı 932 (The Loeb Classical Library).

Suet. Caes. (= Suetonius , Caesar) , De Vitae Caesarum: The Lives of the Caesars. Ed. and trans!'

by]. C. ROLFE. I-II. London 1928-1930 (The Loeb Classical Library).

Suet. de Gramm. (= Suetonius, De Grammaticis et Rhetoribus) ,

27

Studies on the text of Suetonius, De Grammaticis et Rhetoribus. By. R.A. KASTER. Atlanta, Georgia 1992.

Val. Max. (= Valerius Maximus, Facta et dicta memorabilia absoluti, ambusiti, damnati, externi) ,

Factorum et dictorum memorobilium libri novem. rulii paridis et ranuari nepotiani epit. Adiectatis. Rec.: C. HALM. Teubner 1865.

Valerius Maximus and the rhetorie of the new nobility. With an English Translation by. W M. BLOOMER. London 1992.

Verg. georg. (= Vergilius, Georgica), Georgics. With an English Translation by: H. F. FAIR­

CLOUGH I-I!. London, Mass.-Cambridge 1935 (The Loeb Classical Library).

MODERN ESERLER AGAOGULLARI1994

M. A. AGAOGULLARI, Kent Devletinden Imparator­luga. Ankara 1994.

AGAOGULLARI 19962

M. A. AGAOGULLARI, Imparatorluktan Tanrı Devletine. Ankara 19962.

ANGUS 1928

C. F. ANGUS, "Athens". CAH VII (1928) 224-248.

ANRW

Aufstieg und Niedergang der romischen Welt: Gesehichte und Kultur Rorns im Spiegel der neueren Forsehımg. Hrsg. von H. TEMPORINI I vd. Berlin 1972 v.d.

ARNOLD 1958

E. V ARNOLD, Raman Staism. London 1958.

BARNES 1986

]. BARNES, "Hellenistic Philosophy and Science". Şurada: The Oxford History of the Classical World. Ed. by. ]. BBOARDMAN. ]. GRIFFIN, o. MURRAY. Oxford. 19876. 365-385.

BLANCK 2000

H. BLANCK, Antikçagda Kitap. çev.: Z. A. YILMAZER. Ankara 2000.

BRINT 1957

K. O: BRINT, "EpicUlUS". OCD (1957) 324-325.

CAH

The Cambridge Ancient History. Ed. by]. B. BURY, S. A. COOK. ı-XI! . Cambridge, London 1923-1939.

COPLESTON 19962

F. COPLESTON, Hellenistik Felsefe. çev.: A. YARDIM­LI. Istanbul 19962.

ÇELGIN 2000

G. ÇELGIN, Örneklerle Hellenistik çag Şiiri. Istanbul 2000.

FERGUSON 1990

28

]. FERGUSON, "Epicureanism under the Roman Empire". ANRW il 36. 4. (1990) 2257-2327.

FGrH Die Fragmente der grieehisehen Historiker. F. JACOBY. L­XV Berlin, Leielen 1923-1958.

FRITZ 1957

K. von FRITZ, "Zeno". OCD (1957) 965.

GÖKBERK 19989

M. GÖKBERK, Felsefe Tarihi. Istanbul 19989.

HAHM 1992

D. E. HAHM, "Diogenes Laertius VII : On the Stoics". ANRWI! 36. 6(1992) 4076-4182.

HANÇERLIOGLU 19938

O. HANÇERLIOGLU, Felsefe Sozıüğü. Istanbul 19938.

HANÇERLIOGLU 19956

O. HANÇERLIOGLU, Düşünce Tarihi. Istanbul 19956.

HOWATSON 19892

M. C. HOWATSON. The Oxford Comvanian to Classical Literature. Oxford - New York 19891 .

LAPIDGE 1989

M. LAPIGDE, "Stoic Cosmology and Roman Literature. First to Third Centuries A.D.". ANRW I! 36. 3(1992) 1379-1429.

MANNING 1989

C. E. MANNING, "Stoism and Slavery in the Roman Empire". ANRW II 36. 3 (1989) 1518-1543.

MEJER 1992

]. MEJER, "Diogenes Laertius and the Transmission of Greek Philosophy". ANRW I! 36 . 5 (1992) 1556-3602.

MOMMSEN 19303

TH. MOMMSEN, The History o Rame I-IV Intr. by E. A. FREEMAN, Trans . by W P DICKSON vol. I-IV London-New York 19303.

OCD

The Oxford Classical Dietionary. Ed. by. M. CARY,]. D. DENNISTON ve diğ. , Oxford 19754

POLLITT 19904

]. ]. POLLITT, Art in the Helienistic Age. Cambridge , New York 19904.

THOMSON 1988

G. THOMSON, nk Filozoflar. çev.: M. H. DOGAN. Istanbul 1988.

THOMSON 1990

SVF

G. THOMSON, Aiskhylos ve Atina. çev.: M. H. DOGAN.IstanbuI1990.

Stoicorum Veterum Fragmenta. Ed. by H. VON ARNIM, Vol I (Leipzig 1905), Vols. I! anel III CLeipzig 1903).

WEBER 19492

A. WEBER, Felsefe Tarihi. çev.: H. V ERALP Istanbul 19492

YILDIZ 1990

N. YILDIZ, "Antikçagda Hukuk Eğitimi". Anadolu Araştırmaları XII. Istanbul (1990) 119-145.