12
SAĞLIKLI YAŞAM Özel Antalya Yaşam Hastanesi Sağlık Bülteni “YAŞAM” , EN ZOR ANINIZDA YANINIZDA OLMAKTIR. SAYI: 26 ŞUBAT - MART 2017 / ÜCRETSİZDİR

SAĞLIKLI YAŞAM · Ülkemizin en önemli çocukluk çağı romatiz-mal hastalığı olan Ailesel Akdeniz Ateşi ise genetik bir hastalıktır. Hastaların tekrarlayan ateşli dönemlerine

  • Upload
    others

  • View
    21

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: SAĞLIKLI YAŞAM · Ülkemizin en önemli çocukluk çağı romatiz-mal hastalığı olan Ailesel Akdeniz Ateşi ise genetik bir hastalıktır. Hastaların tekrarlayan ateşli dönemlerine

SAĞLIKLI YAŞAMÖzel Antalya Yaşam Hastanesi Sağlık Bülteni

“YAŞAM” , EN ZOR ANINIZDA YANINIZDA OLMAKTIR.

SAYI: 26 ŞUBAT - MART 2017 / ÜCRETSİZDİR

Page 2: SAĞLIKLI YAŞAM · Ülkemizin en önemli çocukluk çağı romatiz-mal hastalığı olan Ailesel Akdeniz Ateşi ise genetik bir hastalıktır. Hastaların tekrarlayan ateşli dönemlerine

2

ŞUBAT - MART 2017 / ÜCRETSİZDİR

ÜLKEMİZDE ÇOCUKLUK ÇAĞI ROMATİZMAL HASTALIKLARI

Prof. Dr. Erkan DEMİRKAYAÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları,Çocuk Romatolojisi, Çocuk NefrolojisiUzmanı

Romatolojik hastalıklar erişkinlerde iyi bi-linmekle birlikte çocuklarda da görülebil-mektedir. Bu grupta yer alan hastalıklar kas iskelet sistemine ait lokal veya sistemik bozuklukla ile ilgili olup adından anlaşılaca-ğı üzere kapsamı çok geniştir. Hastanelere başvuran çocuk hastalar değerlendirildi-ğinde her beş çocuktan bir tanesinin kas iskelet sistemine ait bir nedenle başvurduk-ları batı toplumlarında gösterilmiştir. Ülkemiz açısından değerlendirildiğinde ise Akdeniz kuşağında yer alan diğer ülkeler gibi, roma-tolojik hastalıkların sık görüldüğü bir coğra-fik alanda bulunmaktayız.

Bu grup hastalıklar içerisinde ülkemizde sık-lıkla görülenler arasında çocukluk çağının romatizması olarak bilinen jüvenil idiyopatik artrit (juvenil romatoid artrit), ailevi Akdeniz ateşi (FMF), sistemik lupus eritematozis, der-matomiyozit, Henoch-Schönlein purpurası, poliarteritis nodoza, Kawasaki hastalığı gibi çocukluk çağında görülen hastalıklar sayı-labilir. Bunlar içerisinde en sık görüleni ise jüvenil idiyopatik artrit grubudur. Ülkemizde 16 yaşına kadar olan nüfusun 30 milyon ci-varında olduğu söylenmektedir. Avrupa ve Amerika prevalansına göre hesaplandığın-da ülkemizde her bin çocuktan bir tanesi

hasta olsa, 30 bin `juvenil idiyopatik artritli` çocuktan söz etmek mümkündür. Ancak çocuk romatologları tarafından izlenen hastaların sayısı 10 bini geçmez. Ülkemizde 20 bin hasta muhtemelen ya hekim bula-mamakta ya da tanı alamamaktadır. Bu konu yazımızın ilerleyen bölümlerinde daha geniş olarak ele alınmıştır.

Ülkemizin en önemli çocukluk çağı romatiz-mal hastalığı olan Ailesel Akdeniz Ateşi ise genetik bir hastalıktır. Hastaların tekrarlayan ateşli dönemlerine eşlik eden karın, göğüs veya eklem ağrısı, eklemde şişme gibi ya-

Page 3: SAĞLIKLI YAŞAM · Ülkemizin en önemli çocukluk çağı romatiz-mal hastalığı olan Ailesel Akdeniz Ateşi ise genetik bir hastalıktır. Hastaların tekrarlayan ateşli dönemlerine

3

ŞUBAT - MART 2017 / ÜCRETSİZDİR

kınmaları vardır. Hastalık genellikle Akdeniz ve Orta Doğu halklarını, özellikle Yahudi-ler (daha çok Sefardik Yahudiler), Türkler, Araplar ve Ermeni`leri etkiler. Hastaların %90`ında FMF atakları 20 yaş öncesi başlar. Bu grubun da yarıdan fazlasında ataklar 10 yaşından önce ortaya çıkar. Erkeklerde kız-lara oranla biraz daha sık görülür.

Ülkemizde Çocuk Romatolojisi bilim dalı kısa süre önce ayrı bir yan dal olarak ka-bul edilmiş ve üniversitelerde bilim dallarını oluşturmaya başlamışlardır. İlk defa 2012 yılı ile birlikte sadece bu konuda yetişen çocuk uzmanları yan dal ihtisasına kabul edilmiş-lerdir. Yakın bir gelecekte ülkemizde çocuk romatolojisi disiplininin her üniversitede ku-rulması ile birlikte hastaların mağduriyeti önlenmiş, bu hastalıklara bağlı gelişme ih-timali olan sakatlıklarında önüne geçilmiş olunacaktır.

Juvenil İdiopatik Artrit (JİA) Nedir? Juvenil idiopatik artrit (JİA), sürekli eklem il-tihabı ile karakterize kronik bir hastalıktır. Ek-lem iltihabının tipik bulguları ise ağrı, şişme ve hareket kısıtlılığıdır. “İdiopatik” kelimesi, hastalığın nedenini bilmiyoruz anlamına ge-lir. Buradaki “juvenil” ise belirtilerin başlan-gıcının 16 yaşından önce meydana geldiği (çocukluk çağı) anlamını taşımaktadır.

Kronik Hastalık Ne Demektir? Bir hastalıkta uygun tedaviyle şifa ile iyileş-me görülmez ancak belirtilerin ve laboratu-var tetkik sonuçlarının düzelmesi söz konusu olursa o hastalık kronik olarak adlandırır. Bu ayrıca, tanı konduğu zaman çocuğun ne kadar süreyle hasta olabileceğini tahmin etmenin imkansız olduğu anlamına gelir.

Bu Hastalığın Sebepleri Nelerdir? Bağışıklık sistemimiz bizi, virüsler veya bak-teriler gibi türlü mikroplardan kaynaklanan enfeksiyonlardan korur. Bu sistem, potan-siyel olarak yabancı ve tehlikeli olup yok edilmesi gereken ler (mikroorganizmalar, kanser hücreleri gibi) ile bize ait olanları (böbrek dokumuz, eklemlerimiz, lenf bez-lerimiz, gözümüz gibi) birbirinden ayırabil-mektedir. Çocukluk çağının bu iltahaplı romatizmasıda (JİA), bağışıklık sistemimizin düzgün çalışmaması sonucunda “kendi” hücrelerini kısmen tanıyamaması dolayı-sı ile kendi vücut elemanlarına saldıran bir yanıt oluşturması nedeniyle oluştuğu düşü-nülmektedir. JİA’da bu durum eklem duvarı gibi bölgelerde iltihapa yol açmaktadır. Bu nedenle, JİA ve benzeri hastalıklar, bağı-şıklık sisteminin kendi vücuduna karşı tepki göstermesi anlamında “otoimmün” olarak da adlandırılır. Fakat birçok romatizmal has-talıkta olduğu gibi hastalığın nedeni halen tam olarak aydınlatılamamıştır.

Genetik Geçiş Var mıdır? Anne ya da babadan JİA çocuklara ak-tarılamadığı için kalıtsal bir hastalık değil-dir. Fakat büyük kısmı henüz keşfedilmemiş ve bireylerin hastalığa yatkınlığını yaratan bazı genetik faktörler vardır. Her ne kadar bugüne kadar yapılan bilimsel araştırmalar genetik faktörlerin etkisini yüzde yüz göste-remesede bilim insanları bu hastalığın ge-netik yatkınlık ve çevresel etmenlere maruz kalma (büyük olasılıkla enfeksiyonlar) ile or-taya çıktığını düşünmektedirler. Genetik bir yatkınlık bulunsa bile aynı ailede iki çocu-ğun etkilenmiş olması çok nadirdir.

Nasıl Teşhis Edilir? JİA tanısı, artrit dediğimiz vüvudumuzda bu-lunan eklemlerin iltihaplanması ve bu iltiha-bın kalıcı olması; hasta ve ailesinden alınan hastalık hikayesinin değerlendirilmesi, dik-katli bir muayene ve ayrıntılı laboratuvar in-celemelerinin yapılması bütün bunların so-nucunda eklemleri tutabilecek olan diğer hastalıkların dikkatle dışlanması sonucunda konulur. Tanı konulma süreci bazen birkaç gün alabilirken bazen yıl ile ifade edilebile-cek zaman dilimine yayılabilir. Hastalık 16 yaşından önce başlar, belirtiler 6 haftadan uzun sürer ve artritten sorumlu olabilecek diğer bütün hastalıklar dışlanırsa, hasta JİA’dır. Buradaki 6 haftalık beklenme zama-nı hastalığın uzun dönemli olduğunun an-laşılabilmesi içindir. Bu durumlarda hastanın mutlaka bir çocukromatoloji uzmanınca değerlendirilmesi gerekir. Diğer bir husus ise bu hastalık farklı şekillerde seyredebilir ve bu nedenle kendi içerisindede farklı alt gruplara ayrılır.

Tedavisi Var mıdır ve Nasıldır? Bu hastalara tanı konulduktan sonra baş-lanan tedaviler ve süreç gerçekten zor bir dönemdir. Genellikle tedavi yıllar ile ifade edilen zaman ifadesi ile sürebileceği unu-tulmamalıdır.Tedavinin esas amacı; hasta çocuğun büyüme ve gelişmeyi sürdürürken ağrı, halsizlik ve tutukluluğunu (sabah sert-liğini) gidermek; eklem ve kemikte oluşcak hasarı önlemek, eklemlerde oluşan sakatlık olarak ifade edebileceğimiz deformiteleri minimum düzeyde tutarak hareketliliği ar-tırmaktır. Son on yılda üretilen yeni ilaçlar (biyolojik ajanlar) sayesinde JİA tedavisinde çok belirgin ilerlemeler kaydedilmiştir. Buna rağmen bazı çocuklar “tedaviye dirençli” veya “yanıtsız” olabilir, başka bir deyişle; tedaviye rağmen hastalık hala aktif ve ek-lemler iltihaplı olarak seyredebilmektedir. Her bir çocuk için tedavinin kişisel olması gerekmekle birlikte, tedaviye karar vermek için bazı kılavuzlar bulunmaktadır. Tedavi-nin her basamağında anne-babanın dahil olması ve bunun bir uyum içerisinde sürdü-rülmesi çok önemlidir. Tedavi temel olarak, sistemik ve/veya ek-lemdeki iltihabı engelleyen ilaçların kulla-nılmasına ve/veya eklem işlevini koruyan ve deformitelerin önlenmesine katkı sağlayan rehabilitasyon süreçlerine dayanır.

Tedavi oldukça karmaşıktır ve birçok branş hekimi ilede birlikte çalışmayı gerektirir (Ço-cuk Romatoloğu, Ortopedist, Fizik Tedavi Uzmanı ve Göz Doktoru).

Page 4: SAĞLIKLI YAŞAM · Ülkemizin en önemli çocukluk çağı romatiz-mal hastalığı olan Ailesel Akdeniz Ateşi ise genetik bir hastalıktır. Hastaların tekrarlayan ateşli dönemlerine

4

ŞUBAT - MART 2017 / ÜCRETSİZDİR

Doç. Dr. Fatih ZORPlastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi, Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi, El Cerrahisi Uzmanı

MEME KANSERİ SONRASI MEME ONARIMI

Meme Onarımı Nedir?Günümüzde meme kanserinin tedavisinde, cerrahi girişimin birkaç farklı uygulaması var-dır. Bu uygulamalar temel olarak, memenin tamamı alınmaksızın korunmasına yönelik olanlar ve memenin tümünün çıkartılmasına yönelik olanlar olarak iki ana gruba ayrılmak-tadır.

Bunlara ek olarak da, alınan memenin yeri-ne, plastik cerrahi teknikler ile yeniden meme yapılması ameliyatları vardır. Bu şekilde, me-mesi alınan bir hastaya yeniden meme ya-pılmasına meme onarımı adı verilmektedir. Meme onarımının birkaç yöntemi vardır ve hangi çeşit ameliyatın yapılacağını hastanın memesinin büyüklüğü, tümörün büyüklüğü, hastanın genel durumu ve istekleri belirler. Meme Kanserinde Güncel Tedavi ve Anında Meme Onarımı Nedir?Tüm dünyada öncelikli olarak tercih edilen yöntem, meme kanseri çıkarılır çıkarılmaz aynı seansta memenin yapılmasıdır. Yani, memenin eski kozmetik görünümünü sağla-mak amacı ile memenin alınması ameliya-tı sırasında memenin onarımının yapılması operasyonlarıdır.

Genel Cerrahinin operasyonunu takiben Plastik Cerrah tarafından yapılmakta olup, hem hastanın vücut imajının bozulmasını engellediği hem de hastanın psikolojik sıkın-

tılarını azalttığı için uygun vakalarda yapıl-dığında çok başarılı sonuçlar elde edilmek-tedir. Anında meme onarımı hastanın kendi dokusu ile (karın yağ dokusu, sırt kası) veya meme protezi kullanılarak yapılabilmektedir. Kanser ameliyatı sonrası yeni memesi ile oda-sına çıkan hastanın psikolojik durumu (yüksek morali) daha iyi olacağından, hem yaranın iyileşmesi daha hızlı olmakta hem de diğer tedavilerden (kemoterapi gibi) daha çok fayda görmektedir. Psikolojik durumun iyi ol-ması vücudun savunma sistemini güçlendir-mekte ve hastalığın seyri üzerinde çok olum-lu etkiler yapmaktadır.

Hastanın Daha Önce Meme Kanseri Nedeniyle Memesinin Tamamı Alınmışsa Ne yapılabilir?Bu hastalara geç dönemde meme onarımı yapılması mümkündür. Bu hastalar için gü-nümüzde tüm dünyada en çok kabul gören yöntem olarak karın kası ve karın bölgesi de-risini içeren dokular kullanılarak çok başarılı memeler yapılmaktadır. Bu ameliyatlarda zaten karın derisinde fazlalık da olan hasta-lara aynı zamanda karın germe ameliyatı da yapılmış olmakta, yani hasta hem karındaki sarkıklıktan kurtulmakta, hem de yeni bir me-meye sahip olmaktadır. Eğer hastanın karın derisi yeterli değilse, bu durumda sırtındaki aynı taraf sırt kası ve üzerindeki deri kullanıla-rak da gayet başarılı memeler yapılabilmek-tedir. Karın ve Sırt Kası ile Meme Onarımı Nasıl Yapılır?Karın ön duvarındaki kas veya sırttaki kanat kası, üzerindeki cilt dokusu ile birlikte kullanı-larak hastaya eski memesine benzer meme aynı seans operasyonunda yapılabilir. Hasta

özellikle şişman bir hasta ise memenin alın-ması operasyonunu takiben, karın kasından üzerindeki karın cildi ile birlikte meme ya-pılması, aynı operasyonda karın yağlarının alınması ve karın cildinin gerginleştirilmesi olanağı hastaya sağlanmaktadır. Böylece hastanın aynı seans operasyonunda hem meme onarımı hemde karın ön duvarı este-tik operasyonu yapılmış olacağından hasta-nın ameliyattan sonraki sıkıntıları azalacak ve hastayı ağır psikolojik sıkıntılardan kurtara-caktır. Eğer hastanın kanserli dokusu çıkarılır-ken memenin cilt kısmı fazla çkarılmamış ise bu ameliyatta karın cildi kullanılmadan yan-lızca karın kası kullanılarak hastanın meme dokusu yerine yanlızca kas dokusu getirile-bilmektedir.Kanser nedeniyle memesi alınan bir hastaya karın kasıyla yapılan ameliyata benzer bir ameliyat sırttaki kanat kası ile ya-pılabilmektedir.Karın kasıyla yapılan ameli-yatın hemen hemen aynısı sırttaki kanat kası ile yapılabilmektedir. Her iki ameliyat sonrası hastalar için çok başarılı sonuçlar ortaya çı-karmaktadır.

Ayrıca memesi alınmış olan hastalara meme protezi kullanılarak da meme onarımı olana-ğı vardır. Protez ameliyatları genellikle 2 se-anslı ameliyatlardır. İlk ameliyatta hastanın alınan meme bölgesinin cildini genişletmek amacı ile serum ile şişirilen ve ekspander (doku genişleticisi) adı verilen balona benzer aparatlar meme bölgesine yerleştirilmekte, belli aralıklarla bu aparatlar serum ile şişiril-mekte ve yeterli cilt elde edildikten sonra meme protezi, ikinci bir operasyon ile şişiril-miş olan özel balonun çıkarılması ile oluşan meme bölgesine yerleştirilmektedir.

Page 5: SAĞLIKLI YAŞAM · Ülkemizin en önemli çocukluk çağı romatiz-mal hastalığı olan Ailesel Akdeniz Ateşi ise genetik bir hastalıktır. Hastaların tekrarlayan ateşli dönemlerine

5

ŞUBAT - MART 2017 / ÜCRETSİZDİR

Op. Dr. Gülnur KARATAŞKadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

Gestasyonel diabet tanısını koyabilmek için gebelere yönelik tarama ve tanı testleri var-dır. Bu testler iki basamaklı olarak uygulanır. Bu testlerin ilk basamağını 50 gr glukoz tara-ma testi oluşturur. Bu testte herhangi bir açlık aranmaksızın glukoz içildikten 1 saat sonra kan şekeri değeri ölçülür. Kan şekeri değeri normal sınırlarda ise testlere son verilir. Ancak yüksek değer elde edilirse ikinci basamak tanı testi olan 100 gr glukoz ile yükleme tes-tine geçilir. Bu testten elde edilen değerlere göre gestasyonel diabet tanısı konulabilir. 2. basamak tarama testi için en az 8 saatlik aç-lık süresi gerekmektedir. GD tarama testleri tüm gebelere önerilmektedir. Gestasyonel diabet tarama testleri hastaların risk durumu-na göre değişik haftalarda planlanabilir.

Gebe düşük riskli grupta ise yani zayıf, ailesel diabet öyküsü olmayan ve önceki gebelikle-rinde diabet öyküsü yaşamayan bir gebe ise 24-28. hafta aralığında tarama testleri yapıl-ması önerilir.

Ancak riskli grupta olan gebelerde; yani kilo fazlalığı olan, ailesel öyküsü olan, önceki ge-beliklerinde diabet tanısı alan hastalar için hafta önemi yoktur. Daha erken haftalarda testler yapılabilir.

Gebelik öncesi diabet tanısı alan ve şekeri kontrolsüz hastalarda diabete bağlı fetusta (bebekte) anamoliler (sakatlıklar) artabilir. Ancak GD de böyle bir artış söz konusu de-ğildir. Gestasyonel diabete bağlı fetusta nor-malden fazla büyüme ( iri bebek ) görülebilir.

Bu da vajinal doğum esnasında zor doğum ve omuz takılması gibi durumlara neden ola-bilmektedir. Bu nedenle sezeryan oranların-da artış beklenir. Ayrıca gestasyonel diabete bağlı yeni doğanda şeker metobalizmasın-da bozulmalar görülebilir ve doğum sonrası bebekte hipoglisemik ataklar izlenir. Bu be-bekler ilerleyen yıllarda da obezite ve diabet açısından artmış risk altındadırlar.

Gestasyonel diabet tanısı olan anne aday-larının en az yarısında doğumdan sonraki yıllarında da diabet gelişebilir. Bu nedenle bu annelerin doğum sonrası 6-12. haftada mutlaka endokrin bölümünce şeker hastalığı açısından tarama testlerinin yapılması gerek-mektedir.

GEBELİĞE BAĞLI DİABET (GESTASYONEL DİABET)

ŞEKER TARAMA TESTLERİGestasyonel diabet (GD) tüm gebeliklerin % 5-6 sını etkileyen bir durumdur. Gebelikte şeker metobalizmasında beklenen değişikliklerin bazen abartılı bir şekilde ortaya çıkmasından kay-naklanır. Bir gebeye bu tanıyı koyabilmek için gebelik öncesinde diabet tanısı almamış olması gerekir.

Page 6: SAĞLIKLI YAŞAM · Ülkemizin en önemli çocukluk çağı romatiz-mal hastalığı olan Ailesel Akdeniz Ateşi ise genetik bir hastalıktır. Hastaların tekrarlayan ateşli dönemlerine

6

ŞUBAT - MART 2017 / ÜCRETSİZDİR

Uzm. Dr. Zeynep İBİŞOĞLUÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

GRİP AŞISI

Kimlere Yapılması Tavsiye Edilir?1- Astım, kistik fibroz, bronşektazi, kronik bron-şit ve amfizem gibi uzun süreli akciğer has-talarına2- 65 yaşından büyük herkese3- Uzun süreli kalp hastası olanlara4- Böbrek yetmezliği olanlara5- Şeker hastası (diabet) olanlara6- Talesemi ve orak hücreli anemi gibi bazı kan hastalıkları olanlara7- Bağışıklık sistemi bozuk olanlara

8- Nörolojik hastalığı olanlara9- Grip mevsiminde hamile olanlara gebeli-ğin 4. ayı ve sonrasında10- Bakımevinde yaşayanlara11- 6 ay ile 5 yaş arasındaki tüm çocuklara12- Sağlık çalışanlarına13- Bakımevi ve kreş çalışanlarına14- 5 yaşından küçük çocuğu olan ev hal-kına15- Grip yönünden riskli şahıslarla birlikte ya-şayanlara

Kimlere Grip Aşısı Yapılamaz?1- 6 aylıktan küçük bebeklere uygulanmaz.2- Ateşli hastalık geçirirken yapılmaz.3- Gebeliğin ilk 3 ayında da grip aşısı yapı-labilmekle birlikte genellikle tavsiye edilmez.4- Daha önce grip aşısına alerjik şok gelişmiş olanlara yapılmaz.

Grip Aşısı Nasıl Uygulanır?6 ay ile 3 yaş arasında yarım doz yapılır. 9 ya-şından küçüklerde ilk kez yapılacağı zaman 1 ay arayla 2 kez yapılır. 9 yaşından büyükler-de ilk sefer yapıldığı zaman da tek doz yapılır.

Grip Aşısı Hangi Mevsimde Yapılır?Eylül ayından Aralık ayına kadar yapılır. Her yıl yeni çıkan aşı yapılır. Aşı çıkar çıkmaz ve en geç Ekimin sonuna kadar yapılması daha iyi olur.

Grip Aşıları Ne Kadar Etkindir?Grip aşısının etkinliği %10 ile %70 arasında et-kinliği olduğu bildirilmekle birlikte kişiden kişi-ye değişmektedir. Gribin ağır geçmesini ve ölümcül olmasını engelleyebilir.

Yan Etkileri Nelerdir?Aşı yerinde ağrı, kızarıklık, şişlik olabilir. Bu yan etkiler her 5 çocuğun birinde görülebilir. Ba-zen aşıdan sonra on çocuğun birinde gribe benzer hafif belirtiler görülebilir. Bazen aşı içindeki maddelere alerji gelişebilir.

Grip Aşıları Nasıl Üretilir?Her yıl araştırmacılar ve üreticiler, bir sonraki grip sezonunda hastalık yapması muhtemel grip virüslerine karşı aşı geliştirmektedirler. Grip aşısı suşları güncel grip mevsimi için Dünya Sağlık Ör-günü tarafından belirlenmektedir. Bir önceki sezondaki grip etkenlerinin suşlarını içermektedir.

Page 7: SAĞLIKLI YAŞAM · Ülkemizin en önemli çocukluk çağı romatiz-mal hastalığı olan Ailesel Akdeniz Ateşi ise genetik bir hastalıktır. Hastaların tekrarlayan ateşli dönemlerine

7

ŞUBAT - MART 2017 / ÜCRETSİZDİR

Doç. Dr. Gökhan ÖZERDEMKalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı

Vücudun en büyük atardamarı olan aortun, göğüs veya karın bölümlerinde normal çapın üstünde genişlemesi ile ortaya çıkan ana-evrizma, hastada var olan hipertansiyona bağlı olarak damarın tabakalarının ayrışması ve yırtılmasına neden olabilir. Bu durumdaki hastalara doğru tedavi uygulanmadığında ise hastanın yaşamını %70 oranında tehdit edebiliyor.

10 yıl öncesine kadar açık ameliyatlarla ve yüksek riskler göze alınarak tedavi edilebilen aort genişlemeleri yani anevrizmalar, artık ameliyatsız bir yöntem olan endovasküler stent ile tedavi edilebiliyor. Girişimsel olarak açık ameliyata göre çok daha düşük bir risk-le yapılan işlem sonrası hasta normal yaşamı-na kısa sürede geri dönebiliyor.

Anevrizmada Hastanın Yaşı ÖnemliBüyük damarlarda ortaya çıkan genişleme normalin 1.5 katına çıktığında anevrizma-dan söz edilebilir. Birçok nedene bağlı ola-rak ortaya çıkan anevrizmada, hastanın yaşı önemli rol oynar. Özellikle 60 yaşından sonra anevrizma riski artar. Belli çapların altındaki anevrizmalar hasta için yüksek risk oluştur-madığından, her anevrizma hastası da ame-liyat edilmemektedir. Bu hastalarda cerrahi

risk medikal tedavi riski ile karşılaştırılarak ka-rar verilir ve genellikle hastalar düzenli olarak takip edilir. Hastaların takipleri; MR ve tomog-rafi ile yapılır. Damarların çapları belli oranda artıyorsa ya da çapları düşünülenden daha hızlı artıyorsa cerrahi müdahale gündeme gelir.

Anevrizmada Ameliyatsız Tedavi DönemiAnevrizma varlığına rağmen düzenli takip altında olmayan hastalarda aniden gelişe-bilen; damarın iç tabakası ve dış tabakası birbirinden ayırılması, dolayısıyla kanın organ boşluklarına, karın ve göğüs boşluğuna yayıl-ması yaşamı tehdit edebilir. Böyle durumlar-da erken müdahale hasta için hayati önem taşır ve acil cerrahi gerekebilir.

Ancak bazı hasta gruplarında ameliyat ya-şamsal risk oluşturabilir. İleri derecede akci-ğer hastalıkları ile anestezi alamayacak du-rumda olan hastalar için ameliyatsız tedavi seçenekleri gündeme gelir. Günümüzde, anevrizmanın ameliyatsız tedavisi “endovas-küler stent” yöntemidir. Ameliyatsız olarak gerçekleştirilen işlemde vücutta herhangi bir kesi oluşturulmadan girişimsel olarak yapıl-maktadır. İşlem, lokal anestezi ya da sedas-yon yöntemi ile uyutma şeklinde uygulanır.

Hastanın iyileşme ve normal yaşamına dö-nüş süresini önemli ölçüde kısaltan bu tedavi yöntemi, klasik cerrahinin yerine tercih edil-mektedir.

Hasta 3 Günde Taburcu OlabilirEndovasküler stent işlemi sonrası hastalar 3 gün içinde hastaneden taburcu olabilir. Cerrahi müdahale sonrası yaşanabilecek kompliksyon riskleri en az orandadır. Hasta-nede kalış süresinin kısalması, hastanın nor-mal ve aktif yaşamına kısa sürede dönebil-mesi ve vücutta herhangi bir ameliyat kesisi oluşmaması endovasküler stenti son yıllarda uygulanan en popüler işlemlerden biri haline getirmiştir. Anevrizma ve buna bağlı olarak ortaya çıkan diseksiyon yani yırtıklar artık gi-rişimsel olarak tedavi edilebilse de, 40 yaşın-dan sonra damar genişlemesi riskinin arttığı gerçeği göz önüne alınarak, gerekli tahlil ve tetkiklerin yaptırılması önem kazanmaktadır.

Anevrizma Düzenli Takip Edilmediğinde Damar YırtılabilirAnevrizmaların düzenli takip edilmemesi, da-mar yırtılmalarına yol açabilir. Diseksiyon adı verilen yırtılmalar, hastada çok ciddi belirtiler ile ortaya çıkar. Hastalar bu belirtileri; ‘sanki bıçak saplanıyor’ gibi sırt ve göğüs ağrısı şek-linde tanımlamaktadır. Yırtıldıkça aşağı doğ-ru inen damarın içinde sinir sistemine bağlı sinir uçları bulunmakta ve belirtiler sırasında hasta bu iletim sayesinde ağrı duymaktadır. Hasta yırtılma nedeniyle bir anda kaybedi-lebilir.

ANEVRİZMANIN AMELİYATSIZ TEDAVİSİ: “ENDOVASKÜLER STENT”

Page 8: SAĞLIKLI YAŞAM · Ülkemizin en önemli çocukluk çağı romatiz-mal hastalığı olan Ailesel Akdeniz Ateşi ise genetik bir hastalıktır. Hastaların tekrarlayan ateşli dönemlerine

8

ŞUBAT - MART 2017 / ÜCRETSİZDİR

Şeker Hastalığı Nedir?Şeker yüksekliği ile seyreden kronik metabo-lizma hastalığına şeker hastalığı (Diabetes Mellitus) adı verilmektedir. Organlar, hücreler şeker kullanım sorunu yaşamaktadırlar. Has-taların şeker ayar mekanizması bozulmuştur, bu nedenle şeker var ancak kullanılama-maktadır. Çeşitli tipleri vardır ancak en sık görülen şekli tip 2 diyabet denilen genellikle 30 yaş sonrası ve şişmanlıkla birlikte ortaya çı-kan, ailesel olabilen tiptir.

Kandaki Şekerin Önemi Nedir ve Normali Nedir?Kandaki şeker vücudun ana yakıtıdır. Bir diğer deyişle otomobilin benzinidir. Bütün hücreler yaşayabilmek için enerjiye ihtiyaç duyarlar ve bu enerjiyi glukoz dediğimiz şekerden kar-şılarlar. Bu şeker değeri açlıkta sabah 70-100 mg/dl arasında olmalıdır. Toklukta yemekten iki saat sonra da 140’ı mg/dl geçmemelidir. Bu değerler normal değerlerdir.

Hangi Kan Şeker Değeri Yüksekliklerinde ‘Şeker Hastalığı’ Vardır Denir veya Şeker Hastalığı Tanısı Konulur?Kan şekeri veya glukozu sabah açlıkta 125’i, tokluk 2.saatte de 200’ü geçince şeker has-talığı tanısı konulur ve hastanın şeker hastalığı vardır, denilir. Bu değerler, yakınması olma-yan bir kişide genellikle sağlaması yapılarak, en az iki yüksek değer varlığında, teyit edile-rek, tanı konulur. Çünkü şeker hastası denildi-ğinde, artık kişi ömür boyu şeker hastasıdır ve ömür boyu kontrolü gerekecektir.

Şeker Hastalığında Yakınmalar-Şikayetler Nelerdir?Şeker hastalığı genellikle tesadüfen ölçülen glukoz yüksekliği ile tanınır. Kısacası genellikle yakınma oluşturmaz. Ancak birçok kişide de çeşitli yakınmalar ortaya çıkabilir. Bu yakın-malar; çok yemek yeme, çok su içme, çok idrar yapma, kilo verme, yemekten sonra

birden şeker düşmesi ya da uyuklama, terle-me, çarpıntı hali, sık idrar yolu veya genital enfeksiyon, başlıca sık görülen yakınmalardır. Ancak birçok kez şeker hastalığı sinsice sey-reder ve organlara hasar verir böylelikle kalp krizi, ayakta yanma karıncalanma veya ağrı yakınması ya da görme problemleri ile ilgili hekimlere başvuru sırasında gecikilmiş şekil-de saptanabilmektedirler.

Şeker Hastalığı Öngörülebilir mi? Ne Yapılmalıdır?Şeker hastalığı kısmen öngörülebilir. Özellik-le, ailesinde şeker hastalığı olanlar, şişman veya kilo fazlalığı olanlar, gebelikte şeker yüksekliği saptananlar, 4 kg üzerinde bebek doğuranlar şeker hastalığına adaydırlar. Ay-rıca yüksek tansiyonlular, yüksek kolesterol veya trigliserid düzeyi olanlar, 50 yaş altında (kalp-beyin-bacak) damar problemi olanlar, insülin direnci olan bir grup hastalar şeker hastası adayı olabilirler. Bu şekilde öyküsü olan bireyler aralıklarla hastanede, ailede hekimliğinde, şeker ölçümü yaptırmalıdır-lar. Kan glukozu, yukarıda belirtildiği şekilde, yüksek çıkanlar şeker hastası tanısı alırken, bu ölçümlerde, açlık glukozu-şekeri 100-125 arası olanlar veya tokluk şekeri 140-200 ara-sı çıkanlar şeker hastalığına adaydırlar. Bu şekilde sonuçlanan kan şeker değerlerine ‘prediyabet’ tanısı konulmakta veya gizli şeker şeklinde adlandırılmaktadır. Bu tanısal şeker ölçümleri, evde ölçüm yapma olanağı sunan, parmaktan şeker ölçüm cihazları ile yapılmamalıdır, çünkü böyle yapılan ölçüm-lerle ile tanı konulamaz. Parmaktan ölçüm yapan cihazlar sadece şeker hastası tanısı konulmuş olanlarda takip etmek içindirler.

Şeker Yüksekliğinin Önemi Nedir? Şeker Hastalarında Şeker Değeri Neden Düşürülmeye Çalışılmaktadır?Kanda şeker yüksekliği, öncelikle damarlara ve damardan zengin organlara zarar ver-mektedir. Bu organlar; kalp, böbrek, göz ve sinir sistemidir. Şeker yüksekliği damar yapısı-nı, elastikiyetini ve geçirgenliğini bozmakta ve kalpte damar tıkanıklıkları ile kalp krizleri-ne, böbrekte süzme işlemini bozarak diyalize sürüklemekte, gözde görme kayıplarına ne-den olmaktadır. Bu zararlar, kan şekeri yük-sekliği yanında kan yağlarında ve kan basın-cında yükseklikle beraber olduğunda daha da zararlı olmakta ve erken organ yetmezliği ile ölüme yol açmaktadır. Bu nedenlerle te-davide ilk olarak kan şekeri-glukozu normal-leştirilmeye çalışılmaktadır.

Kan Şekerini Düşürmede Ne Gibi Tedaviler Öne-rilmektedir? En Etkili Öncelikli Tedavi Hangisidir? Başlangıçta belirttiğimiz tip 2 diyabetin teda-visinde öncelikle normal kiloya erişim, bes-lenme tedavisi (diyet) ve hareketin artırılması (egzersiz) faaliyetleri, tedavinin esasını, oluş-turmaktadır. Bu öneriler en etkili kan şekeri düşüşünü sağlayan yöntemlerdir. Beslenme-sini ve egzersizinin düzenlemeyen, kilosunu normalleştiremeyen kişilerde diğer tedaviler de etkisiz kalabilmektedir. Beslenme ve hare-ketin düzenlenmesi dışında ağızdan hap te-davileri ve insülin kullanımı diğer seçenekleri oluşturmaktadır. Şeker hastalarında tedavi bireyselleştirilir. Yani kişinin kilosuna şeker yük-sekliğine beraberinde diğer organ ve meta-bolik problemlerine göre tedavi kişisel olarak düzenlenir.

Beslenme Tedavisi, Diyet, Nedir?Şeker hastalığı, genellikle şişmanlarda ortaya çıkmakta ve kanda şekeri yüksek düzeyde seyretmektedir. Kısacası kanda şeker fazla-sıyla var olsa da vücut, organ ve hücrelerimiz bu şekeri kullanamamaktadır. Hücre ve or-gan çalışması bozulmaktadır, şişmanlık bunu daha da bozmaktadır. Bu nedenlerle bes-lenmeyi günde 3 öğün yapmalı ancak öğün içerik miktarlarını azaltmalıdır. Bir başka deyiş-le kaloriyi kısıtlamak gerekmektedir. Bir şeker hastası, şeker hastası olmayan bir kişinin yedi-ğinin yarısı kadar yerse ona yetebilmektedir.

Egzersiz veya Hareket Nasıl Düzenlenmelidir?Günlük veya gün aşırı 45 dakika ve yürü-yüş şeklinde olan egzersizler önerilmektedir. Günlük çok hareketliyim, ev içinde, işyerinde hiç durmam gibi denilen faaliyetler, hareket-ten sayılmamaktadır. İnsan hareket eden, hareket etmesi gereken, bir varlıktır. Hareket ettikçe şeker kullanımı normalleşecek kilolar daha normalde kalacaktır.

İlaç Tedavisi Nelerdir? Ne Zaman ve Nasıl Olmalıdır?İlaç tedavileri hap şeklinde veya iğne şek-linde (enjeksiyon) şeklinde olabilir. Beslenme ve hareket önerileri ile kan şekeri düşürüle-meyen tüm hastalarda organ bozukluğu varlığı veya yokluğuna göre ilaçlar verilir. Bu ilaç tedavileri genellikle kilo kazandırırlar. Kilo almadan şekeri kontrol etmek esas olmalıdır. Erken dönemde daha yeni tanı aşamasında çok yüksek şeker düzeyi olanlar hemen er-ken insülin tedavisi ile şeker değerleri normal-

Doç. Dr. Abdullah TAŞLIPINAREndokronoloji ve Metabolizma HastalıklarıUzmanı

ŞEKER HASTALIĞI: TATLI BELA

Page 9: SAĞLIKLI YAŞAM · Ülkemizin en önemli çocukluk çağı romatiz-mal hastalığı olan Ailesel Akdeniz Ateşi ise genetik bir hastalıktır. Hastaların tekrarlayan ateşli dönemlerine

9

ŞUBAT - MART 2017 / ÜCRETSİZDİR

leştirmek üzere tedavi edilirler ve daha sonra da hap tedavisine geçebilirler.

Tedavi Ederken Nelere Dikkat Edilir?Şeker hastaları tedavi edilirken ana hedef yukarıda da belirtildiği gibi organların ha-sar görmesini engel olmak ve kan şekerini normalleştirmektir. Organ ve damar hasarı-na neden olabilecek tüm riskler yönetilir ve normalleştirilmeye çalışılır. Bu amaçla 7 ana konu üzerinde durulur.

1. Kan şekerinin normalleştirilmesi2. Kan basıncının (tansiyon) normalleştirilmesi3. Kan yağlarının (kolesterol) düzenlenmesi4. Ağırlık (kilo) kontrolü 5. Sigaranın bırakılması ve alkolün kısıtlanması6. Organ hasarının önlenmesi ve tedavisi7. İlaç yan etkilerinden korunulması Bir Şeker Hastasında Kan Şekeri Hedefleri Neler Olmalıdır ?Bir şeker hastasında hem açlık hem de tok-luk kan şekeri değeri normalleştirilmelidir. Kan şekeri; sabah açlıkta 100-130 arasında, her-hangi bir tokluk şekeri de 200’ü geçmeyecek şekilde olmalıdır, bu değerler normal kabul edilirler. Ayrıca HbA1c düzeyi gençlerde veya organ hasarı olmayanlarda %7, organ hasarı olanlarda %8 dolayında olmalıdır.

HbA1c Nedir, Önemi Nedir?HbA1c bize son 3 ayın şeker seyrini gösteren ortalama şeker düzeyini yansıtan bir tetkiktir. Parmaktan ölçülen veya kan vererek ölçülen kan şeker değerleri sadece o andaki şeker değeridir, HbA1c ise bir başka zamanı, aç-lık-tokluk ve gece-gündüz dahil, geçmiş 3 aylık zamanın şekerini gösterebilmektedir. Bu nedenle HbA1c ölçümünün 3-6 aralıklar-la şeker düzeyine ve kişiye göre değişmekle birlikte kanda bakılması önerilmektedir. Kan şekerinin ne olduğunun sağlaması da böyle-likle yapılabilmektedir.

Kan Basıncı Şeker Hastalarında Ne Olmalıdır?Şeker hastalarında kan basıncı yüksekliği (hi-pertansiyon) şeker hastalığı olmayan birey-lerden daha sık rastlanmaktadır. Kan basıncı yüksekliğinin şekere bağlı organ hasarını ar-tırması nedeni ile şeker hastalarında tansiyon kontrolü çok önemlidir. Bu nedenle, büyük tansiyon 14 cm (140mmHg), küçük tansiyon 9 cm (90 mmHg)’nın altında olmalıdır. Tole-re edilebilen en düşük normal değer tercih edilebilir.

Kan Kolesterol Değeri Şeker Hastalarında Ne Olmalıdır?Şeker hastalarında aynı kan basıncı yüksek-liğinde olduğu gibi kan kolesterol bozukluğu daha çok olmakta, şeker ve yağ yüksekliği birlikteliği damarlara ve organlara daha çok zarar vermektedir. Bu nedenle kan yağ-ko-lesterol değeri genellikle kötü kolesterol ola-rak ifade edilen LDL Kolesterol hedef alınarak

normalleştirilmektedir. LDL kolesterol değe-ri 100’ün altında olmalıdır. Bazı hastalarda nonHDL kolesterole bakılarak da kontrol edilir ki nonHDL kolesterol düzeyi de 130’un altın-da olmalıdır.

Vücut Ağırlığı Ne Olmalıdır?Ağırlık boya göre ayarlanmaktadır. Normal vücut ağırlığı, ‘boy’un metre cinsinden kare-sine bölündüğünde, (kg/m2) en fazla 25, en az 19 olan ağırlıktır. Bir başka deyişle ‘boy’un metre cinsinden karesini, 25 ile çarptığınızda, olunabilecek en fazla kilo-ağırlık bulunmuş olur. Fazla kilolar zamanla tedricen verilmeli ve normal kiloya erişilmelidir. Bu hedefi, işle-mi, her zaman özellikle de diyabet tanısının başlangıç döneminde yapmak çok önem-lidir. Çünkü şeker hastaları, şeker düştükçe daha çok yeme gereksinimi duymakta ve bu nedenle daha çok kilo alabilmekte, ayrıca birçok şeker ilacı da kilo artırıcı yan etkiye sa-hip olduğundan vücut ağırlığı şeker hastala-rında giderek artma potansiyeli taşımaktadır. Oysa az yemek, kilo vermek, tedavinin esası-nı oluşturmaktadır.

Sigara Neden İçilmemeli, alkol neden kısıtlanmalıdır ?Sigara, damar ve kalp hastalığı yapan çok zararlı bir alışkanlıktır. Diyabetli hastada şe-ker, kan basıncı ve kan yağ yüksekliği zaten damar hasarı oluştururken, sigara ile bunu artırmamak gerekir. Alkol ise yüksek kalorili bir içecektir. Kalori, kilo almaya neden olabil-mektedir. Ayrıca bazı hastalarda metaboliz-mayı etkileyerek şeker düşüklüklerine neden olabilmekte hatta ilaçlarla ters etkileşebildi-ğinden içilmemelidir. Ancak alkol tercih edi-liyorsa ölçülü veya kontrollü almakta yarar vardır. Haftada 2 günü ve 2 birimi geçmeyen tercihlerde bulunulabilir.

Sözü Geçen Organ Hasarı Nedir ? Hangi Organlar Hasar Görmektedir?Vücudun hayati organlarının (kalp, böbrek, göz, sinirler, üreme ve cinsiyet organlarının vs) çalışamaz hale gelmesidir. Kalp krizi, böb-rek yetmezliği, gözde kanamalar ve görme kaybı, cinsel isteksizlik, erkeklerde sertleşme sorunları olur. Bağışıklılık sistemi bozulur, nadir gözüken, fırsatçı enfeksiyonlar sık ve ciddi şe-kilde gelişir ve yaşamı tehdit eder. Bu neden-lerle, organlar, herhangi bir hasara uğrayıp uğramadığının belirlenmesi amacı ile hiçbir şikayet olmasa bile yılda bir kontrol önerilir. Ayrıca şeker hastalarında, damar ve sinirler erken etkilenmektedir. Cilt kurumakta ve çat-layabilmektedir. Cilt enfeksiyonları sık olmak-ta ve yaralar, tedavi ile zor kapanmaktadır. Bu doğrultuda el ve ayaklarda yanma, uyuş-ma, karıncalanma, ağrı şeklinde yakınmalar olabileceği gibi hissizlik şeklinde de yakınma-lar olabilir. Özellikle ayaklarda hissizlik oldu-ğunda, ayak üşüdüğünde sıcak uygulama, yandığında da soğuk uygulama yapılma-malıdır. Cilt yanar ancak hissedilmez, bu kez

de yanık, yara, enfeksiyon ile uğraşılır ve aya-ğın kaybedilmesine yol açılabilir. Unutulmamalıdır ki, dünyada ve ilkemizde körlüğün, ayak kesilmesinin, diyaliz tedavisi-nin, kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin en sık nedeni şeker hastalığıdır.

İlaçların En Önemli ve Sık Yan Etkisi Nedir? İlaçlar şekeri düşürmek içindir. Ancak vücu-dun şeker ayar mekanizması ve bunun oto-matikliği bozulmuştur. Bozulan otomatiklik, beslenme, hareket ve ilaç unsurlarıyla el yor-damıyla ayarlanmaktadır. Bu esnada, şeker, gereğinden fazla yükselebilmekte bazen de çok düşebilmektedir. İlaçlar da bu duruma zemin hazırlayabilir. Kısacası ilaçların fazlaca kan şekerini düşürebilme olasılığı vardır. Şeker hastalarında, şeker düzeyi, gençlerde 80’nin altına, ileri yaşlarda 100’ün altına düşmeme-lidir. Düşük kan şekerine hipoglisemi denilir. Hipoglisemi vücuda çok stres yüklemekte, zarar vermekte ve kişinin şuurunu, hayatını etkilemektedir. Şeker hastasında herhangi bir zamanda, birden başlayan çarpıntı, so-ğuk terleme, ellerde titreme, uyuklama hali, şuur değişiklikleri varsa kan şekeri parmaktan ölçülmeli ve düşükse kesme şeker yenilerek şeker yükseltilmelidir.

Şeker Hastalarına Kısa ve Ek Öneriler…Az ve ölçülü yiyiniz, daha çok hareket ediniz, fazla ise kilo veriniz, ilaçlarınızı düzenli kulla-nınız, aralıklarla kontrollerinizi (şeker, tansiyon, kolesterol ve kilo) yaptırınız. Sigara içmeyiniz, alkolü sınırlandırınız. Ayak ve cilt bakımızı ya-pınız.

Şeker hastası olduğunuza dair bir kimlik kartı taşıyınız. Diyabet kronik bir hastalıktır. Bu ne-denle bir ilaç listesi yapmalı, hekime başvu-rurken eski tahlil sonuçlarıyla, kullandığınız ilaçlarla veya ilaç listesiyle gitmelisiniz. Bu sizin yararınızadır.

Şeker hastaları, aşılarını, özellikle grip, hepatit ve zatüre aşılarını ihmal etmemelidir. Diya-betlilerin oruç tutması önerilmez.

Genç ve bebek sahibi olmak isteyen kadın-lar, hekimlerine, bu beklenti ve hedeflerini belirtmelidir ki bir yol haritası çizilerek şeker hedefleri tutturulmalı, anne ve bebek zarar görmeden süreç yönetilmelidir.

Şeker hastalığı konusunda, hasta ve ailesi bil-gilenmelidir. Hastanın ilaçları nelerdir, şeker parmaktan nasıl ölçülür, hipoglisemide ne yapmalıdır; hasta ve yakınları öğrenmelidir ki hastaya acil durumda yardım edebilsinler.Çalışan şeker hastalarına uygun bir çalışma takvimi ve önceliği sunmak, iş yaşamını ko-laylaştırmak işverene düşen ek bir ödevdir, mutluluğu ve verimliliği artırır. Hem önleme hem de tedavi için bunlar önemli ve gerekli-dir. Esenlikler dilerim.

Page 10: SAĞLIKLI YAŞAM · Ülkemizin en önemli çocukluk çağı romatiz-mal hastalığı olan Ailesel Akdeniz Ateşi ise genetik bir hastalıktır. Hastaların tekrarlayan ateşli dönemlerine

10

ŞUBAT - MART 2017 / ÜCRETSİZDİR

Daha önce sağlıklı olan ya da kalp hastalığı

olduğu bilinmeyen bir kişide ani gelişen be-

lirtileri takiben bir saat içerisinde kan dolaşı-

mının durması ve şuur kaybı ile gelişen ölü-

me, “ani kardiyak ölüm” denmektedir. Genç

sporcularda ani kardiyak ölüm oldukça nadir

görülen bir durum olup, genellikle öncesinde

belirti vermez. Halk arasında ve medyada bu

ölümler yanlışlıkla kalp krizi olarak adlandırılsa

da koroner damar tıkanıklığına bağlı gerçek

kalp krizi özellikle 35 yaş altı genç sporcular-

daki ölümleri pek azından sorumludur. Genç

sporcularda ani kardiyak ölümün en sık görü-

len nedenleri ise; kalp kası hastalıkları, ritm-i-

leti bozuklukları, koroner damar anomalileri,

kalbin iltihabi hastalıkları, aort yırtılması ve

diğer nadir görülen nedenlerdir.

Hipertrofik kardiyomiyopati (HKM) 35 yaş altı

sporcularda en sık görülen ani kardiyak ölüm

sebebidir. HKM yaygın görülen kalıtsal bir

kalp kası hastalığıdır. Kalp kasının normalden

daha kalın olması ile karakterize olup nefes

darlığı, çarpıntı ve göğüs ağrısı gibi belirtilere

neden olabilirken nadiren herhangi bir belirti

görülmeksizin ilk olarak ani kardiyak ölüm ile

ortaya çıkabilir. Görülme sıklığı toplum gene-

linde yaklaşık olarak binde 2 civarında iken

Amerika Birleşik Devletlerinde 600.000’den

fazla insanın etkilendiği düşünülmektedir.

Kalıtsal bir hastalık olması nedeni ile ailesin-

de HKM olanlarda görülme sıklığı artar. Spor-

cularda sezon öncesi yapılacak ekokardi-

yografik (EKO) inceleme sırasında HKM’den

şüphelenilebilir. EKO sırasında sporcularda

normal olarak görülen ve atlet kalbi olarak

adlandırılan durumdan ayırt edilmesi gerekir.

Uzman kardiyologlar tarafından yapılacak

detaylı inceleme ve genetik testler ile tanı

kesinleştirilir. Kesin HKM tanısı alan sporculara

yoğun yarışmalı sporlara devam etmesi kesin

olarak yasaklanırken golf veya bowling gibi

düşük yoğunluklu aktivasyonlara kontrollü

olarak izin verilebilir. Aritmojenik sağ ventrikül

displazisi (ASVD), kalıtsal geçişli bir kalp has-

talığı olup kalbin sağ karıncığını tutar. Normal

kas dokusunun yerini yağ dokusu almıştır. İler-

leyen dönemlerde kalp yetersizliğine neden

olabileceği gibi ritm bozukluğu ve ani kardi-

yak ölüme de sebep olabilir. Toplum genelin-

de yaklaşık olarak on binde bir sıklıkla görülür.

Hastalarda kalp yetersizliği belirtileri olabile-

ceği gibi rutin taramalar sırasında tesadüfen

de tespit edilebilir. Aile öyküsü olması ASVD

ihtimalini artırırken, elektrokardiyografi (EKG),

EKO ve manyetik rezonans görüntüleme

(MRG) yardımcı tanı araçlarıdır. Kesin ASVD

tanısı konulan sporculara yoğun yarışmalı

sporlar kesin olarak yasaklanır.

Koroner arter anomalileri toplum genelinde

oldukça nadir görülmelerine karşın, genç

sporculardaki ani kardiyak ölümün en sık gö-

rülen ikinci nedenidir. Koroner arterler kalbin

kendisini besleyen küçük damarlar olup ileri

yaşlarda ve 35 yaş üstü sporcularda damar

sertliği (ateroskleroz), genç sporcularda ise

doğumsal anomaliler ile ölüme sebep olur-

lar. Genellikle zorlu egzersiz sırasında veya

egzersizden hemen sonra ani kardiyak ölüm

görülebilir. Rutin taramalar sırasında tespit

edilmesi oldukça güç olup şüphe duyulması

halinde rutinde uygulanmayan daha detaylı

incelemeler gereklidir.

Genç sporculardaki ani kardiyak ölümün bir

diğer nedeni kalpteki bazı ritm ve ileti bozuk-

luklarıdır. Bunlar egzersiz sırasında olabilece-

ği gibi istirahat halinde de görülebilir. Rutin

taramalar sırasında çekilecek bir EKG tanı

koyduru olabilir ancak bazı hastalarda daha

ayrıntılı elektrofizyolojik işlemler de gerekebi-

lir. Çoğu kalıtsal geçişli olup, genellikle önce-

sinde herhangi bir belirti vermez.

Bunlarında dışında kalp kasının iltihabi hasta-

lığı olan miyokardit, Marfan sendromu olan

hastalarda daha sık görülen aort rüptürü,

kalp kapak hastalıkları gibi birçok neden

genç sporcularda ani kardiyak ölüme sebep

olabilir.

Sonuç olarak genç sporcularda ani ölüm ol-

dukça trajik bir olay olmasına rağmen yapı-

lacak bazı taramalarla potansiyel olarak en-

gellenebilir bir durumdur. Ancak amatör ya

da profesyonel tüm sporculara çok detaylı

tarama yapılması gelişmiş ülkeler için dahi

kolay karşılanabilecek bir maddi yük değil-

dir. Nispeten nadir görülen bu durum için ilk

önce basit bir öykü alma (ailesinde ani kar-

diyak ölüm hikâyesi bulunma gibi) ve fizik

muayene ile yüksek riskli grupların belirlenip

onlara yönelik daha detaylı bir tarama ya-

pılması kamu kaynaklarının doğru kullanımı

açısından daha uygun olacaktır.

Doç. Dr. Fatih KOÇKardiyoloji Uzmanı

GENÇLERDE SPOR SIRASINDA ANİ KALP KRİZİ

Page 11: SAĞLIKLI YAŞAM · Ülkemizin en önemli çocukluk çağı romatiz-mal hastalığı olan Ailesel Akdeniz Ateşi ise genetik bir hastalıktır. Hastaların tekrarlayan ateşli dönemlerine

11

ŞUBAT - MART 2017 / ÜCRETSİZDİR

Page 12: SAĞLIKLI YAŞAM · Ülkemizin en önemli çocukluk çağı romatiz-mal hastalığı olan Ailesel Akdeniz Ateşi ise genetik bir hastalıktır. Hastaların tekrarlayan ateşli dönemlerine

ŞUBAT - MART 2017 / ÜCRETSİZDİR

DEFNESU ERAKMANDoğum Tarihi : 30.01.2017 Anne İsmi : ÖzünBaba İsmi : ErdalCinsiyet : KızKilo : 3500 grBoyu : 53 cm.

SAĞLIKLI YAŞAMÖzel Antalya Yaşam Hastanesi Sağl ık Bül teni

AYŞE MASAL ÇELİKDoğum Tarihi : 09.01.2017 Anne İsmi : NilüferBaba İsmi : HasanCinsiyet : KızKilo : 3330 gr.Boyu : 47 cm.

TÜRKER EFE HIRACADoğum Tarihi : 06.02.2017Anne İsmi : MelahatBaba İsmi : OnurCinsiyet : ErkekKilo : 3370 gr.Boyu : 51 cm.

NİL NEVİN KİLİTDoğum Tarihi : 17.02.2017 Anne İsmi : CansuBaba İsmi : TuranCinsiyet : KızKilo : 3200 gr.Boyu : 47 cm.

ZEYNEP YAĞMUR GÜMÜŞDoğum Tarihi : 02.01.2017Anne İsmi : EmineBaba İsmi : FatihCinsiyet : KızKilo : 3380 gr.Boyu : 49 cm.

ÖZEL KEMER YAŞAM HASTANESİMerkez Mah. Lise Cad.

No: 26 Kemer / ANTALYA Tel: 0242 212 0 444

ÖZEL OPERA YAŞAM HASTANESİCumhuriyet Mah. 629 Sk.

No: 16 ANTALYA Tel: 0242 212 0 666

ÖZEL ALANYA YAŞAM HASTANESİ

Şekerhane Mah. Refik Bakalım Sk. No: 3 Alanya / ANTALYA

Tel: 0242 212 0 555

ÖZEL MANAVGAT YAŞAM HASTANESİ

Hasan Fehmi Boztepe Cad. No: 176 Manavgat / Antalya

Tel: 0242 212 0 888

ÖZEL AKDENİZ SAĞLIK VAKFI (ASV) YAŞAM HASTANESİ

Gebizli Mah. 1116 Sok. No: 4 Muratpaşa / ANTALYA

Tel: 0 242 212 0 777

ÖZEL ANTALYA YAŞAM HASTANESİ

Şirinyalı Mah. 1487 Sk. No: 4 ANTALYA

Tel: 0242 212 0 212

YENi YASAMLAR

İmtiyaz Sahibi: Özel Antalya Yaşam Hastanesi adına Dr. Cemal ÖZKAN / Yazı İşleri Sorumlusu: Gizem CANDANTasarım: Yaşam Hastanesi Reklam Ekibi / Baskı: Ajans Form 0242 243 20 84