Microsoft Word - 00_giris_20_10_12.docbilig
Özet Bu makalenin konusu, düünce tarihinin her döneminde tar- tlm
“dilin kökeni” meselesine Rousseau’nun yaklamdr. Konu çerçevesinde,
öncelikle “dilin kökeni” meselesi ana hat- laryla ele alnmakta,
ardndan Rousseau’nun meseleye yakla- m, ilham kaynaklaryla ve
tarihî balam içinde deerlendi- rilmeye çallmaktadr. Bu amaçla,
Condillac, Renan gibi, meseleyi ele alm baka filozoflarn
düüncelerinden de fayda- lanlmaktadr. Rousseau dilin kökenini,
insanolunun henüz doa halinde yaad srada kulland jestlerden balayan
ve ilk sesli iaretler olan çlklardan söze varan bir tarihî süreçte
tasvir etmeye çalmaktadr. Rousseau’ya göre bidayette insa- nolunu
konumaya sevk eden ilk saik, muhakeme [raisonne- ment] deil,
teessürleri [passions] olmutur.
Anahtar Kelimeler Dil felsefesi, dilin kökeni, Rousseau
Düünce tarihinin hemen her döneminde cazip bir mesele olarak ele
aln- m olan “dilin kökeni”ne dair Rousseau’nun mülâhazalar, yazmzn
ko- nusunu oluturmaktadr. Dilin kökeni, insan zihnini megul eden
kadim meselelerden biridir. Mesele öylesine kadimdir ki, kültürün
ilk aktarlma vastalarndan biri olan efsanelere bile konu edilmitir.
Eski Ahit’in naklet- tii ünlü Babil Kulesi efsanesinde, bidayette
insanlarn aralarnda anlat biricik lisan olan lingua adamica’nn,
Âdemoullarnn kibirle Tanr’ya meydan okumalarnn cezas olarak Tanr
tarafndan bozulduu ve farkl
_____________ Doç. Dr., Galatasaray Üniversitesi, Fen-Edebiyat
Fakültesi Felsefe Bölümü – stanbul / Türkiye
[email protected]
2
bilig GÜZ 2012 / SAYI 63
dillerin ortaya çkt nakledilmektedir (Tekvîn XI: 1-9). Eski Ahit’in
dile ilikin âyetleri, dilin “ilâhî bir ihsan” olduuna hükmeden bir
gelenek meydana getirmitir. Mahlûkatn Âdem peygamber tarafndan
adlandrl- masyla ilgili âyetlerini hatrlayacak olursak: «Rab Tanr
yerdeki hayvanla- rn, gökteki kularn tümünü topraktan yaratmt.
Onlara ne ad verecei- ni görmek için hepsini Âdem’e getirdi. Âdem
her birine ne ad verdiyse, o canl o adla anld. Âdem bütün ehlî ve
yabanî hayvanlara, gökte uçan kulara ad koydu»1 (Tekvîn II: 19-20).
Tekvîn’deki bu âyetler, Âdem’in adlandrd eylerin dorudan mahlûkatn
kendisi olduu yorumuna imkân tanmaktadr. Rousseau’nun dil yaklamnn
ise bu hususta gele- neksel teolojik bak açsndan farkllatn, yazmzn
sonunda deerlen- dirmeye çalacaz; Rousseau’nun dilin kökeni
meselesine, “ilâhî ihsan” hipotezine müracaat etmeyen bir yaklam
sergiledii tezini savunacaz.
Dilin kökeni meselesinin, felsefî düüncenin -bizlere intikal etmi-
ilk örneklerinden itibaren filozoflar tarafndan da tartld
bilinmektedir.2 Bu bakmdan Herakleitos’u dil hakknda ilk felsefe
yapan kii olarak mü- talâa eden Cassirer, «dilin kökeni ve tabiatn
soran felsefî soru, esas itiba- riyle varln kökeninin ve tabiatnn
ne olduunu sorusu kadar eskidir»
der (1972: 61). Mesele cazibesi yannda Merian’n söyledii gibi muam-
maldr: «Dilin kökeni, insan zihninin ortaya koyabildii en büyük
mese- ledir; filozoflar tarafndan ele alnmaya ve hakknda hüküm
verilmeye en lâyk konudur; lâkin, ayn zamanda da çözülmesi en zor
olandr» (1781: 181). Merian’n da iaret ettii enginlii içinde dilin
kökeni meselesinin, beerî melekelerin kökenine dair her filogenetik
soru gibi sonunda “insa- nn kökeni nedir?” sorusuna gelip dayanmas
kaçnlmazdr. Kökene dâir meseleler, insan akln daima en çok
kurcalayan, bilimlerin yaps icab çounlukla lâkayt kald, genellikle
filozoflar, ideologlar, teologlar etra- fna toplayan bir alan
meydana getirmektedir.
Dilin kökeni meselesinin muammal yapsn, Pascal Picq veciz bir
ekilde u sözlerle belirtir: «Eklemli dilin ortaya çk
gözlemlenebilir bir olgu deildir. Eklemli dilin kökeni hakkndaki
aratrmalar, bu zorlu engele taklr» (Picq 2006: 7). Gerçekten de,
eklemli dilin tezahürü, tarihin ol- dukça uzak çalarnda kaldndan,
dilin kökeni meselesini âikâr kantlar nda çözüme kavuturmann önünde
devasa bir epistemolojik engel vardr. Bu epistemolojik engele
istinaden olsa gerek, Paris Dil Cemiyeti 1866 ylnda yaynlad mehur
bir bildiriyle üyelerine “dilin kökeni” meselesi hakknda kolokyum
tertiplemeyi yasaklar. Yasakçln bilim ile badap badamad, badarsa
ölçüsünün ne olmas gerektiine dair son derece önemli tartma asl
konumuzdan bizi uzaklatracandan,
• Altnörs, Rousseau’nun Dilin Kökeni Meselesine Yaklam •
3
bilig
dilin kökeni konusunda, ampirik yollarla denetlenmeye elverili
olmayan çok sayda spekülasyonun ortaya atld ve linguistiin müstakil
bir bilim dal olarak felsefe karsnda otonomi mücadelesi vermeye
balad bir dönemde, Cemiyet’in bu karar almak zorunda kalm
olabilecei çkar- mn yapmakla yetinelim. Söz konusu yasaktan tam
elli yl sonra, linguisti- e otonom bir bilim hüviyetini kazandrma
payesiyle bilim tarihine geçmi Ferdinand de Saussure, dilin kökeni
meselesini gündeme getirmenin bey- hude olduu yönündeki kanaatini
öyle ifade etmektedir: «Gerçekten de dil, eski kuaklarn miras brakt
ve olduu haliyle benimsenmesi gereken bir üründür: Bu eskiden olduu
gibi bugün de böyledir. Onun için, dilin kökeni meselesi sanld
kadar mühim deildir. Dahas, bu meseleyi orta- ya atmak yersizdir»
(1916: 105). Böylece müstakil bir bilim olarak ina edildii srada
linguistik, dilin kökeni meselesini kendi bünyesinden uzak tutma
kararn almtr.
Dilin kökeni meselesi, deindiimiz epistemolojik engele ve tüm muam-
masna ramen, hemen her dönemde, filozoflar nezdinde hararetli tart-
malara konu olmutur. Filozoflarn meseleye yaklam, üphesiz, mensup
olduklar cemaatin inanç ve düünme geleneinin, yaadklar çan tarihî
özelliklerinin ve her birinin kendi felsefesinin izlerini tar.
Çarpc bir kartlk olarak, Yahudi-Hristiyan kültürüne mensup
filozoflarn Kitab- Mukaddes’e dayal açklamalaryla, meseleye din-d
bir perspektiften ba- kan filozoflarn açklamalar arasndaki farkll
buna örnek verebiliriz. Böylece, meseleye dair yaklamlar kabaca,
konuma melekesinin veya “söz”ün ilâhî bir ihsan olduuna inanan
filozoflarnkiler ile bu hipoteze bavurmayan filozoflarnkiler olmak
üzere iki grupta toplanabilir. Rous- seau’nun yaklamnn ikinci
grupta yer aldn göreceiz.
Rousseau’nun dilin kökeni konusundaki mülâhazalar, (bundan böyle
ksaca “Nutuk” diye anacamz) Discours sur l’Origine et les
Fondements de l’Inégalité parmi les Hommes ve (bundan böyle ksaca
“Deneme” diye ana- camz) Essai sur l’Origine des Langues balkl
eserlerinde yer almaktadr. Rousseau Nutuk’ta, dilin kökeni
konusundaki fikirlerinin ilhamn büyük oranda Condillac’a borçlu
olduunu belirtir (1996: 91). Condillac dilin türeyii hususunda
sadece Rousseau’ya ilham vermekle kalmam, meseleyi ilâhî ihsan
hipotezi dnda, natüralist bir bak açsyla ele alarak kendisin- den
sonra ileri sürülmü modern dil teorilerine zemin hazrlamtr.3 Öy-
leyse Rousseau’nun mülâhazalarna geçmeden önce Condillac’n yakla-
mna deinmek uygun olur.
Condillac Principes Généraux de Grammaire pour Toutes les Langues
adl eserinin dillerin oluumunu mülâhaza ettii birinci bölümünde,
yeryüzün-
• Altnörs, Rousseau’nun Dilin Kökeni Meselesine Yaklam •
4
bilig GÜZ 2012 / SAYI 63
de konuulan bütün dillerin kökeninde, kendi adlandrmasyla bir
“davra- n dili”nin [langage d’action] bulunmas gerektiini savunur:
«Jestler, yüz hareketleri ve eklemli olmayan vurgular, ite
insanlarn düüncelerini bir- birlerine aktarmada sahip olduu ilk
vastalar. Bu iaretlerden oluan dil, davran dili [langage d’action]
diye adlandrlr» (1798: 6). Ona göre, arzu, red, hazzetmeme,
tiksinti, vb. eyler, el-kol ve ba hareketleriyle, bedenin bütün
hareketleriyle da vurulur; ruhun her hissiyat, bedenin tavrlaryla
da vurulabilir: «Beden hissedilir biçimde, lâkaytlk, emin olmama,
çözüm bulamama, dikkat kesilme, kayg ve arzuyu bir arada, müteessir
olduu hislerin srasyla birbirine baskn çkmalarna göre, güven,
sevinç, kayg, haz, ac, keder, nee, umut, umutsuzluk, nefret, sevgi,
öfke, vb. duygular da vurur» (1798: 7) Bu bakmdan, Condillac’a göre
dilin kökenine doru gidildiinde, orada karmza çkacak ilk ifade
biçimi, idealarmz adland- ran “sözler” deil, teessürlerimizi
[passions] da vuran mimikler, jestler, eklemlenmemi seslerden
ibaret çlklar ve nidâlar olsa gerekir. Condil- lac’n vurgulad gibi,
idealarmz adlandrdmz eklemli sesler olarak kelimeler, dilin
geliiminin son safhalarnda ortaya çkm olsa gerekir (1798:
20)4.
Yukarda özetle nakletmeye çaltmz Condillac’n yaklamna benzer bir
ekilde Rousseau da insanolunun ilk ifade biçimlerinin jestlerden
olumas gerektiine hükmeder: «Onlar, istediklerini kelimelerle deil,
iaretlerle ifade ediyordu; söylemiyor, gösteriyordu» (1996: 56).
nsann ilk sesli ifadeleriyse, -ki bu ifadeler ona göre evrensel bir
dildir- “tabiatn çl- ”dr (1996: 93-94). Bu çlk lisan, mutabakatlara
bal yahut müesses bir dil deildir. lk insanlar bir cemiyet halinde
deil, tabiat halinde yaa- dndan, söz konusu ilk/köken dil
içgüdüseldir. Tabiat halinde yaayan ilkel insanlarn sözler
vastasyla birbirlerini ikna etmeye ihtiyac yoktur. Bu bakmdan
Rousseau’ya göre söz, insanlarn tabiat halinden cemiyet haline
geçmesiyle tarih sahnesine çkmtr. Ona göre, insanolunun fikren
zenginlemesi ve cemiyet kurmas neticesinde, bidayette kullanlan
iletiim tarznn yerini eklemli seslerden müteekkil kelimeler ve
sözlü dil almtr. Rousseau denemesinde, sözün tezahürünün
insanolunun ihtiyaçlarndan deil, teessürlerinden kaynaklandn öne
sürer. Ona göre ihtiyaçlar, jest- leri; teessürler ise sesleri
dourmutur. Böylece, sözün ve dilin türeyiinde, onun nezdinde,
insanolunun açlk, susuzluk gibi ihtiyaçlar deil, ak, nefret, acma,
öfke gibi teessürleri âmildir (1993: 61-62).
Rousseau insanolunun ilk sözlü ifadelerinin mecazlardan [tropes]
meyda- na geldiini savunur5 (1993: 63). Onun nazarnda insanlar
arasndaki ilk konumalar, muhakemeye yönelik deildir, poetik bir
ileve yöneliktir. te
• Altnörs, Rousseau’nun Dilin Kökeni Meselesine Yaklam •
5
bilig
bu husus, Rousseau’nun dilin ve müziin kökeninin ortak olduu
iddias- nn karmza çkt noktadr: Msralarn, ezgilerin, sözlerin kökeni
ortak- tr (Rousseau 1993: 102). Derrida, bu bakmdan Rousseau’da
insanlk tarihinin, bidayette kökeni ayn olan arknn ve sözün
birbirinden giderek uzaklama tarihine tekabül ettii yorumunda
bulunur (1967: 284). Bu uzaklama, bir yozlama ve bozulmadr.
Rousseau açsndan dilin tarihteki dönüümü, melodiye yeni kurallar
empoze edilmesi ve buna bal olarak da dilin hissedilmeden eski
enerjisini kaybetmesi sonucunu dourmutur. Melodinin yerine
armoninin ikamesi, yani tabiî olann yerini hesabn [cal- cul] almas,
müzii de ana kaynandan uzaklatrmtr.
Rousseau’ya göre arklarda melodi vastasyla taklit edilen ey,
dillerin tabiî kökeninden kaynaklanan “vurgu”dur: «Melodi, sesin
dalgalanmalarn [inf- lexions] taklit ederek iniltiler, ac veya
sevinç çlklar, tehditler, szlanmalar ifade eder; teessürlerin bütün
sesli iaretleri, melodinin kaynadr. [...] Melodi, konuur ve onun
dalgalanan, canl, ateli, müteessir lisan, sözün kendisinden yüz kat
daha fazla enerji yüklüdür» (1993: 109). Rousseau bu nedenle
talyanca gibi vurgulu dillerin daha otantik olduunu; vurgusu zayf
dillerin de souk, karaktersiz ve ifadesiz bir melodiye sahip
olduunu savunur. Ona göre yeryüzünde dillerin birbirinden
farkllamasnn temel nedeni, deiik corafyalarda hüküm süren iklim
çeitliliidir; bu bakmdan Rousseau’ya göre souk ve sert bir iklime
sahip olan kuzey ülkelerinden güneye doru inildikçe diller de iklim
gibi scak ve canl bir hal alr. Rous- seau’nun nezdinde bir dil,
gramatikal ve mantkî açdan ne kadar müte- kâmil ise bir o kadar
souk ve monotondur (1993: 79).
Böylece Rousseau, Derrida’nn da belirttii gibi (1967: 312) diller
arasn- daki farkllamay, dillerin kökeni konusundaki teolojik ya da
metafizik açklamalardan kaçnarak, tamamen tabiata bal corafî ve
iklimle ilgili nedenlerle izah eder. Dilin kökeni meselesini müzik
estetiiyle bir arada mülâhaza eden Rousseau’nun, dilin -sevke tâbi
[discursive] düünce anla- mnda- mantkî muhakeme ilevinin
tezahürünü, sözün ilk ve otantik hali olan teessürlerden uzaklam ve
yozlam formu olarak deerlendirdii sonucuna varmaktayz.6
Bununla birlikte, Rousseau’da “köken dile dönme nostaljisi”ne
rastlanmaz. Ona göre “ortak dil”, Nuh tufanndan sonra ilk
insanlarla birlikte yeryü- zünden silinip gitmitir (1993: 87). Eski
Ahit’teki Âdem’in mahlûkata ad koymasyla ilgili âyetlerden
hareketle, lingua adamica’nn eyann tabiatn yanstan mükemmel dil
olduuna hükmeden gelenein aksine, Rous- seau’nun dil anlay açsndan
köken dil, eyann tabiatn deil, sadece eyann insan ruhunda uyandrd
teessürleri yanstan bir dil olabilir.
• Altnörs, Rousseau’nun Dilin Kökeni Meselesine Yaklam •
6
Onun anlay göz önünde bulundurulduunda, kelimelerin idealarn adlar
olarak kullanlmas, dilin evriminin tarihinde çok sonralar ortaya
çkm bir olgudur.
Sonuç olarak, Rousseau’nun dilin kökeni meselesine din-d bir
perspek- tiften yaklaarak “natüralist” diye nitelendirebileceimiz
bir açklama orta- ya koyduu görülür. Rousseau’nun ardndan, onun
çizgisini izleyerek dilin ilâhî bir ihsan olduu hipotezine açk açk
itiraz etmi düünürler vardr. Bunlar arasnda, Fransz tarihçi ve
düünür Ernst Renan’n adn anabili- riz: Renan’n De l’Origine du
Langage balkl ünlü eserinde, bizim “ilâhî ihsan hipotezi” olarak
adlandrdmz yaklamlar, dilin “vahyedilmilii tezi” diye anarak itiraz
ettii görülür7 (1858: 6-7). Bu itibarla, felsefî dü- üncenin ilk
örneklerinden itibaren ilenmi dilin kökeni meselesine yakla- myla
Rousseau’nun, “modern” dil anlaylarnn zeminini hazrlam balca
filozoflardan biri olduunu tespit ediyoruz.
Açklamalar
1 Renan’n da belirttii gibi, Tekvîn’in bu pasajnda genel olarak dil
deil, sadece belirli bir kelime snf söz konusu olduundan, çkarlacak
sonuç ancak kelime hazinesinin oluu- muna ilikin olabilir, yoksa
gramerin oluumuna deil (1858: 84).
2 Platon’un “Kratylos” isimli diyalounun, dil hakknda felsefî bir
refleksiyon olarak, günümüze intikal etmi en eski sistematik metin
olduu görülür. Bu diyalogda tartlan asl mesele “adlarn doruluu”dur.
Kratylos’un nazarnda adlarn doruluu, adlandr- dklar eyler ile
aralarndaki bir uyumaya baldr. Ona göre falan eye verilmi filan ad,
ancak o eyin tabiatndan neet eden bir kelime olmas kouluyla dorudur
(νματος
ρθτητα εναι κστ τν ντων φσει πεφυκυαν).
Hermogenes ise, eyle- rin adlandrlmas iinin bir mutabakattan ibaret
olduunu ve bir ey hangi kelimeyle adlandrlmsa, onun doru olduunu
savunur (Platon, 2007).
3 Swiggers’n da tespit ettii gibi, Condillac dilleri, dil-öncesi
bir düüncenin temsilinin [représentation] pür aletleri olarak
mütalâa eden eski semiyotik gelenekten kopuun ilk temsilcisidir
(Trabant 1992: 125).
4 Renan da Condillac’tan bir asr sonra benzer bir tezi savunacaktr:
«Cemiyetin en basit ihtiyaçlar insanlar sözden önce, birtakm
fizyonomik davurumlardan, birtakm beden hareketlerinden ve sesteki
tonlamalardan meydana gelen bir doal dil yaratmaya sevk eder.
dealarn says çoaldkça, doal dilin yetersizlii hissedilir ve ondan
daha kullanl bir iletiim yolu aranr. te o srada, “söz” kefedilir.
Böylece insanlar aralarnda muta- bakata vararak artiküle/eklemli ya
da baka bir deyile yapay dili ihdas eder» (1858: 78).
5 Rousseau Nutkunda, sözlü dilin ilk aamasnda insanolunun soyutlama
becerisinin henüz gelimediinden, çevresindeki eyleri genel
kavramlarla adlandramam olmas gerektiine hükmeder. Bu esnada
insanolunun her tek eye özel bir ad tahsis ettiini düünür: «Bir mee
aacnn ad A ise bir dieri B diye adlandrlmaktayd» (1996: 94).
• Altnörs, Rousseau’nun Dilin Kökeni Meselesine Yaklam •
7
bilig
Rousseau’nun, insanolunun tikel/özel adlardan kavramlara geçiine
dair açklamasnn, Locke’çu bir karakter tad gözden kaçmaz. Tpk
Locke’ta olduu gibi Rousseau’da da insann genel idealara geçii,
soyutlama sayesinde mümkün olur ve sözlü dilin geliimi- nin bu
ikinci evresinde insanolu birbirine benzer idealarn cins isimlerle
adlandrr. Yukardaki örneini kullanrsak, ayn tür aaçlara “mee”, vb.
adlar verir ve farkl türdeki aaçlar da “aaç” cinsi altnda anar.
Buna mukabil Rousseau, nutkunun dile ayrlm bahsinde, insanolunun
fizikî nesnelere ad vermesini bu ekilde tasvir etmesinin ardn- dan,
saylar ve dier bütün soyut eylerin nasl adlandrldn açklamann o
kadar kolay olmadn söyler (1996: 95).
6 Her ne kadar Rousseau dil anlaynda büyük oranda Condillac’tan
ilham aldn söylese de, bu husustaki kanaatinin Condillac’n
mülâhazalarndan tamamen farkllat görü- lür. Condillac’a göre bir
dil “analiz” kapasitesi arttkça, yani -sevke tâbi [discursive] dü-
ünce anlamnda- muhakeme etmeyi kolaylatrd oranda kemâle erer; bu
itibarla ipti- daî diller, muhakeme için elverisiz olmalar
bakmndan, Condillac’n nazarnda müte- kâmil dillerden daha “alt”
seviyededir.
7 “Bu tezin, de Bonald, de Maistre, de Lamennais ve daha sonra da
Bay Gioberti’nin katklaryla hakikî bir gelime kaydettii görülür. Bu
yeni ekol, insanda sözü icat etmeye yeterli kapasite bulunmadn
göstermeyi denedi. Bu surette, dili baya icatlar alann- dan
çkararak ona yüksek bir yer tahsis etmek ve Tanr’nn bir eseri
olarak görmek isti- yordu. [...] Dilin vahyedilmi olmas, sahiden
hangi anlama gelmektedir? Bu ifade, maddî anlamyla alndnda,
gökyüzünden bir ses insana eylerin adlarn m dikte et- mitir? ayet
böyle düünülürse, bu yaklam ziyadesiyle antropomorfik olur.
Bilimden uzaklar ve tabiat kanunlar hakkndaki eskimi idealar gibi
antipatik bir hal alr. O ha- liyle de, modern kritik yönteminden
biraz nasibini alm herkes tarafndan kolaylkla reddedilir. Zaten Bay
Cousin’in de söyledii gibi ‘dilin Tanr tarafndan tesis edildiini
öne sürmek, meselenin güçlüünü halnn altna süpürür, onu çözmez.
Tanr tarafndan icat edilmi iaretler bizim için iaret olmayacaktr’ ”
(Renan 1858: 6-7).
Kaynaklar Cassirer, Ernst (1972). La Philosophie des Formes
Symboliques. Tome-I. Le Langa-
ge (traduction française par O.Hansen-Love). Paris: Ed. de
Minuit.
Condillac, Etienne Bonnot de (1798). Principes Généraux de
Grammaire pour toutes les Langues. Paris: A.J. Ducour.
Derrida, Jacques (1967). De la Grammatologie. Paris: Ed. de
Minuit.
La Sainte Bible (1955). Paris: Club français du livre.
Merian, Johann Bernhard (1781). “Analyse de la Dissertation sur
l’Origine du Langage”. Traité sur l’Origine de la Langue.
(introduction, traduction et notes par Pierre Pénison). Paris:
Aubier-Flammarion. 181-224.
Picq, Pascal et al. (2006). Les Origines du Langage. Paris: Le
Pommier.
• Altnörs, Rousseau’nun Dilin Kökeni Meselesine Yaklam •
8
bilig GÜZ 2012 / SAYI 63
Platon (2007). « Cratyle ». Oeuvres complètes. (traduction
française par Léon Ro- bin avec la collaboration de J. Moreau).
Paris: Gallimard.
Renan, Ernst (1858). De l’Origine du Langage. Paris: Michel Levy
Frères Librairie.
Rousseau, Jean-Jacques (1993). Essais sur l’Origine des Langues.
Paris: G.Flammarion.
_____, (1996). Discours sur l’Origine et les Fondements de
l’Inégalité parmi les Hommes. Paris: Livres de Poche.
Saussure, Ferdinand de (1995). Cours de Linguistique Générale.
(publié par Char- les Bailly [i.e. Bally] et Albert Séchehaye; avec
la collaboration de Albert Riedlinger, éd. critique préparée par
Tullio De Mauro). Paris: Presses Uni- versitaires de France.
Trabant, Jürgen (1992). Humboldt ou le Sens du Langage. (édition
française élabo- rée par l’auteur et François Mortier avec la
collaboration de Jean-Luc Evard). Bruxelles: Mardaga.
9
AUTUMN 2012 / NUMBER 63 01-10 bilig
Rousseau’s Approach to the Origin of Language S. Atakan
Altnörs
Abstract This paper is about Rousseau's approach to the
long-debated issue of the origin of language. It begins with an
overview of the matter and then undertakes an evaluation of
Rousseau's position within its historical context and his sources
of inspi- ration. To this end, other philosophers like Condillac or
Re- nan, who have examined the question, are also discussed.
Rousseau locates the origin of language in the very first ges-
tures and vocal signs such as screams, when man lived in a state of
nature, and suggests that these improved and became language as we
know it in their historical course. He also ar- gues that the first
determinant cause that urged men to speak was not their reasoning,
but their passions.
Keywords Philosophy of language, origin of language, Rousseau
_____________ Assist. Prof. Dr., Galatasaray University, Faculty of
Science and Letters, Department of Philosophy – Istanbul /
Turkey
[email protected]
10
.
, . , . , , . , , , , . , , , , .
c , ,
_____________ , . , , – /
[email protected]
11
bilig
Özet Bu çalmada, eylemi farkl yönelim noktalarndan görebilmek için
deiik bak açlar sunan ve konuma zaman, referans zaman, eylem zaman
ayrmna yönelik gerçeklemeler göste- rerek türlü zaman ayrmlarna
somut örnekler oluturan ol- yardmc fiilli görünü zaman
iaretleyicileri incelenecektir. Ol- yardmc fiilli yaplar, eylemin
balangç snr, sürek ve bi- ti snrndan oluan iç yapsna farkl yönelim
noktalarndan baklabilmesine ve farkl görünü-zaman ilikilerinin
ifade edi- lebilmesine imkan sunarlar. Daha az gramatikal olmalar
ne- deniyle ikincil (peripheral) ya da dolayl (periphrastic)
iaretle- yiciler olarak deerlendirilseler de ol- yardmc fiilli
yaplarn, i- fiili ile elde edilemeyen görünü-zaman ilikilerini
ifade et- me ve konuma anna paralel, gerçek d zamanlar anlatabil-
me yetileri bulunur. Çalmada, bu tür yaplar görünü-zaman kategorisi
açsndan tartlmaya çallacaktr.
Anahtar Kelimeler ol- yardmc fiili, ikincil iaretleyiciler,
görünü-zaman, ko- numa zaman, referans zaman, eylem zaman
Giri Bu çalmada, eylemin deiik görünü ve zaman ilikileriyle ortaya
çkma- sn salayan yapacak oldu, yapm olacak vb. ol- yardmc fiilli
yaplar tart- lacaktr. Ol- yardmc fiilli yaplar, eylemin balangç
snr, sürek ve biti snrndan oluan iç yapsna, farkl yönelim
noktalarndan baklabilmesi ve _____________ Yrd. Doç. Dr., Bakent
Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyat Bölümü
– Ankara / Türkiye
[email protected]
12
bilig GÜZ 2012 / SAYI 63
farkl görünü-zaman ilikilerinin ifade edilebilmesi yönünde ilevler
üstle- nirler. Söz konusu iaretleyiciler yapacakt, yapmt vb.
birleik çekimli yaplara göre daha az gramatikal olmalar nedeniyle
ikincil (peripheral) ya da dolayl (periphrastic) iaretleyiciler
olarak deerlendirilseler de (bk. Jo- hanson 2000: 97, 127, Schaaik
2001: 61) ol- yardmc fiilli yaplarn i- fiili ile ifade edilemeyen
görünü-zaman ilikilerini ifade etme ve gerçek za- manlara paralel,
gerçek d zamanlar anlatabilme yetileri bulunur. Ol- yardmc
fiilinin, görünü ve zaman bildirmede üstlendii bu ilevleri ne-
deniyle, i- fiilinin yan sra dier bir ek fiil/cevheri fiil veya
gramatikalle- mi bir biçimbirim olduu da düünülür (bk. Turan 1996:
269, Gülsevin 1997: 219, Özmen 2000: 1417-18). Bu çalmada sözü
edilecek ol- yar- dmc fiilli yaplar, Johanson 1971, 1994 ve 2000’de
yer alan yöntem ve terminoloji kullanlarak incelenmeye çallacaktr.
Görünü veya bak (aspekt), yüklem tarafndan anlatlan eylemin, farkl
bak açlaryla sunulmasn salayan bir gramer kategorisidir ve belirli
snrlara sahip bir eylemin farkl safhalarn ortaya koyan bak açs
iaretle- yicileri ile (viewpoint markers) ifade edilir. Eylemlerin
bir balangç snr (terminus initialis), bir biti snr (terminus
finalis) ve bir de sürei (cursus) bulunur. Görünü/bak, eylemin
snrlar arasndaki iç safhalarna veya snrlar aldktan sonraki bir
safhaya yönelerek, olaylarn farkl bak aç- laryla sunulabilmesini
salar (Johanson 2000: 31). Eylemlerin farkl yöne- lim noktalarndan
görülmesini salayan üç tür bak açs bulunur. Bunlar; snrlararas bak
(intraterminality) ‘eylemin balangç ve biti snrlar arasna yönelen
bak’; snrötesi bak (postterminality) ‘eylemin ilgili snr aldktan
sonraki bir safhaya yönelen bak’ ve snra bak (adterminality);
‘eylemin ilgili snra ulat noktaya yönelen bak’tr (Johanson 1999a:
172, 2000: 29, 2007: 188, Uurlu 2003: 129). Bunlara ek olarak,
belirli bir yönelim noktasndan henüz gerçeklememi ancak umulan,
tahmin edilen, niyet edilen bir eyleme yönelen ve bu nedenle kiplik
anlamlar için elverili olan; zaman olarak görece sonralk bildiren
öngörülü baktan (prospectivity) da söz edilir (Johanson 2000: 36,
Uurlu 2003: 129). Bu baklar, belirli bir yönelim noktasndan (Y)
(orientation point), eylemin snrlar arasnda veya snr ötesindeki bir
belirleme noktasna (EB) (localiza- tion point) yönelirler. Yönelim
noktas gösterimsel bir noktadr. Birincil yö- nelim noktas, ‘konuma
an’ yani ‘hâlihazrdaki dünya/imdi’dir (YK); ancak konuma anyla
dolayl olarak balantl ya da söylem tarafndan kurgulan- m ikincil
bir yönelim noktas tarafndan da ikame edilebilir (Y2) (Johanson
2000: 34). Örnein Aye gelecek cümlesinde konuurun eyleme yöneldii
nokta konuma andr. Gelme eylemine, konuma anndan, öngörülü bir
perspektifle baklm ve eylem, zaman eksenine konuma anna göre
sonralk
• Aslan, Türkiye Türkçesinde Ol- Yardmc Fiilli Yaplarn Görünü-Zaman
Bildirimindeki levleri •
13
bilig
ilikisiyle yerlemitir. Aye yarn saat dörtte gelmi olacak
örneindeyse eyle- minin zaman çizgisi üzerindeki konumu, konuma
anna göre deil, yarn saat dört ile ifade edilen ikincil yönelim
noktasna göre belirlenir. Bu örnek- te, gelecekte, eylemin ilgili
snr aldktan sonraki bir noktaya, yine gelecek- te ancak eyleme göre
daha ileride bulunan ikincil bir yönelim noktasndan, snrötesi bir
perspektifle baklm olur. Konuurun yöneldii nokta, olayn son snrnn
biraz daha ötesindedir. Eylem görünü-zaman bakmndan konuma an (YK)
> belirleme noktas (EB) > ikincil yönelim noktas (Y2) biçi-
mindedir (bk. ekil 1 ve 2, Reichenbach 2005: 72, Johanson 2000:
127): ekil 1: Aye gelecek
ekil 2: Aye yarn saat dörtte gelmi olacak
Görünü ve Zaman (Aspektotempora) Görünü özelliklerinin
belirlenmesinde önemli olan birincil yönelim nokta- s veya konuma
an, belirleme noktas ve ikincil yönelim noktas ilikisi, gramatikal
zaman incelemelerindeki konuma zaman, eylem zaman, refe- rans zaman
ilikisine paraleldir. Ancak aralarnda, görünü ilikilerinde, yönelim
noktasndan olayn bütününün deil, yalnz snrlar arasndaki ya da snr
ötesindeki bir kesitin görüldüü yönünde bir ayrm bulunur (bk.
Johanson 2000: 34). Gramatikal zaman, eylemin zaman içindeki konu-
munun gramatikallemesidir (Fleischmann 1990: 15) ve konuma zaman,
referans zaman ve eylem ilikisi ile kurgulanr (bk. Reichenbach
2005: 71- 78, Bacanl 2008: 3-4). Referans zaman, genelde konuma
andr; ancak söylem/balam tarafndan kurgulanm bir baka zaman noktas
ile de temsil edilebilir (Fleischman 1990: 15). Konuma zaman ve
eylem zama- nna ek olarak, balam tarafndan kurgulanm bir ‘referans
zaman’ fikri, zaman kombinasyonlarnn saysn da arttrr. Gösterim
noktas olarak sadece konuma annn alnmas durumunda konuma anndan
önce, ko- numa anyla ezamanl ve konuma anndan sonra olmak üzere üç
tür za- man ayrmndan bahsedilir. Konuma zaman ile referans zaman
arasn- daki ayrm ise, türlü zamanlarn daha ayrntl olarak ifadesini
salar; geç- mi> imdi> gelecek sras, geçmi öncesi > geçmi
> geçmi sonras > hâl öncesi
YK EB
14
bilig GÜZ 2012 / SAYI 63
> hâl > hâl sonras> gelecek öncesi > gelecek >
gelecek sonras hâline gelebilir (Reichenbach 2005: 77). Bu ayrm,
mutlak zaman ve göreceli zaman kavramlaryla da ifade edilir. Mutlak
zaman, gösterim noktas olarak konuma annn alnd, göreceli zaman ise
gösterim noktasnn söylem ya da balam tarafndan kurgulanan ikincil
bir nokta olduu zamandr (Comrie 1985: 36-56, Fleischman 1982: 8,
Uzun 2004: 152, Aslan Demir 2008: 36). Aada, Ali geldi ve Ali
gelecek- ti cümlelerinde eylemin (E) zaman eksenine yerleme
biçimleri gösterilmi- tir. Ali geldi cümlesinde gösterim noktas
konuma zamandr (ZK); eylem, zaman eksenine konuma anna göre öncelik
ilikisi ile yerleir; konuma zaman ve referans zaman (ZR) ayn nokta
üzerindedir. Ali gelecekti cümle- sinde ise eylem, zaman çizgisine,
geçmiteki bir referans noktasna göre son- ralk ilikisi çerçevesinde
yerleir. Bir bakma geçmiin gelecei (past future, futurum
preateriti) ifade edilmi olur (bk. ekil 3 ve 4, Johanson 2000:
36).
ekil 3: Ali geldi
ekil 4: Ali gelecekti
E ZK=ZR
ZR E ZK
15
nceleme Ol- yardmc fiilli yaplarn, olay farkl yönelim noktalarndan
görebilmek için deiik bak açlar sunduu ve konuma zaman, referans
zaman, eylem ilikisi- ne yönelik deiik gerçeklemeler göstererek
türlü zaman ayrmlarna somut örnekler oluturduu belirtilmiti. Bu
çalmada üzerinde durulacak yaplar, taranan metinlerdeki kullanm skl
da dikkate alnarak –mX oldu, -AcAk oldu, -AcAk olmu, -AcAk olmutu,
- mX olacak, -mX olacakt, -mX olur, -mX olurdu, -(X/A)r/-mAz oldu,
-(X/A)r/-mAz olmu, -(X/A)r/-mAz olmutu, -(X)yor olacak, -(X)yor
olacakt, -AcAk oluyor ve -AcAk oluyordu ile snrlandrlacaktr. Çalma-
da, zaman bakmndan geçmi ve geçmi olmayan ztl Gm ile, snrlararas
bak +Ara ile, snrötesi bak +Öte ve öngörülü bak +Öng ile
gösterilecektir. Kiplik anlatmn ön plana çkt durumlarsa +Kip ile
ifade edilecektir.
1. –mX oldu (1) Hiç bozmadm, böylece keyifli saylabilecek bir akam
yemei yemi olduk, sonra da beni babaanneme braktlar. DZ 159 (2)
Dereyi geçtikten sonra kasabaya girmi oldular. Gün klar camlar
parlatyordu. Binlerce cam prlts... M 33 (3) Olumun atei uzun uralar
sonucu 37’ye düünce hastaneden ge- cenin bir yars çkm olduk.
1., 2. ve 3. örneklerde yer alan yemi olduk, girmi oldular, çkm
olduk biçi- mindeki ol- yardmc fiilli yaplar, ‘eylemin ilgili snrnn
ald bir hâle gir- me’, ‘eylemin ilgili snrnn ald bir hâlde bulunma’
(bk. Johanson 2000: 128, Turan 1996: 267), ya da ‘eylemin dinamik
evresinden duraan evresine geçme’ bildirmektedir. Neyin
bildirildii, balama ve eylemin klnna göre deiebilir: Onun da
gelmesiyle ekibi tamamlam olduk, 15 Nisan itibaryla projeye balam
olduk vb. Baz kullanmlarnda ‘gönülsüzlük’, ‘yan sra yapma’ vb.
pragmatik anlamlar da elde edilir: Bir kere evet demi olduk, Bu
vesileyle onu da anm olduk vb. –mX oldu yapsyla, geçmi zamanda
snrötesilik (postter- minality in past) ifade edilir [+Gm (+Öte)]
(Bu görünü özellii, geçmi za- manda bitmilik olarak da
adlandrlabilmektedir. bk. Güven 2007: 81). Yük- lem üzerindeki -mX
eki, eylemin snrötesi bir bakla görülmesini, baka bir ifadeyle
eyleme, ilgili snr aldktan sonra baklmasn salar. lgili snrn ald
noktaya baklmas, snra bakta (adterminality) olduu gibi olayn kritik
snra ulat noktaya baklmas demek deildir; olaya, snrn bir miktar
ötesinden baklr (Johanson 2000: 102). -mX oldu ile geçmiteki
eylemlere snrötesi perspektifle bak karlayan bir dier yap olan
-mXtX birbirinden farkldr. -mX oldu yapsnda, ol- yardmc fiilinden
önceki olaya/nitelie psikolojik ilgi daha youndur;
• Aslan, Türkiye Türkçesinde Ol- Yardmc Fiilli Yaplarn Görünü-Zaman
Bildirimindeki levleri •
16
bilig GÜZ 2012 / SAYI 63
‘yemi olma hâli’ yani ilgili snrn alm olduu safha, yönelim noktasn-
da daha belirgindir. Bir durum ya da nitelik deiiklii söz konusu
olur (Güven 2007: 81). Eylemin dinamik evresinden, sözü edilen
durum- la/nitelikle ilgili duraan bir evreye geçilir. Ol- yardmc
fiilli yap, önce- sindeki snrötesi eylemin duraan sonuçlarn ‘ve
böylece’ anlam da vere- rek ön plana çkarr. Bu yönüyle, konuma an
ile yüksek seviyede irtibatl geçmi eylemlere iaret eden
“sonuçsal”lara (resultatives) (bk. Bacanl 2008: 5) yakn bir ilevsel
özellik gösterir. -mXtX ve –mX oldu yaplarnn geçmi zamana yerleme
biçimleri de görece farkllk göstermektedir. -mXtX ile geçmiteki bir
yönelim nokta- sndan, daha öncesindeki bir eyleme, snr ötesi bir
perspektifle baklr ve zaman bakmndan geçmiin geçmii (pluperfect)
bildirilmi olur. Eylemin zaman çizgisi üzerindeki konumu Belirleme
noktas (EB) >Yönelim noktas (Y2)> Konuma An (YK)
biçimindedir. Eyleme snrötesi perspektifle bak- lan nokta (Y2),
konuma an ya da hâlihazrdaki dünya deil, konuma anndan
önceki/geçmiteki ikincil bir gösterim noktasdr. Y2’de, eylemin
ilgili snr alm ve snrn bir miktar ötesine geçilmitir (bk. ekil 5,
ayr. bk. Johanson 2000: 107, Bacanl 2008: 4). ekil 5: -mXtX
Yemi olduk, girmi olduk vb. eylemler ise yemitik, girmitik vb.
eylemlerden farkl olarak, genellikle, basit geçmi zamanla
hâl/imdiki zaman arasna yerle- ir; bir bakma (basit) geçmi
sonras/hâl öncesi bir zaman kesiti anlatlm olur. –mX oldu ile
iaretlenen eylemler, çou durumda, mantksal olarak, -DX ile
iaretlenen eylemlerin pei sra ya da o eylemlerle e zamanl olarak;
‘ve böylece’, ‘böylelikle’, ‘bu suretle’ (bk Johanson 1971: 313)
gerçekleir: Aye de geldi ve böylece ekip tamamlanm oldu (ya da Aye
de gelince ekip tamamlanm oldu), Son maç da kazandk ve böylece bir
üst tura geçmi olduk. lk eylemle, ‘böylelikle’ de ifade ederek
ortaya çkan ikinci eylemin konumlar sral ya da e zamanl olabilir:
E1≥E2. –mX oldu ile iaretlenen eylemlerin görünü- zamansal durumu:
EB>Y2>YK biçimindedir (bk. ekil 6). ekil 6: -mX oldu
EB Y2 YK
17
bilig
2. -AcAk oldu (4) Çavu birkaç kere azn açp konuacak oldu, sesi
çkmad. Eliyle Anavarza’y gösterdi. M 140 (5) Gözlerini krptrarak
bakt. Tanynca rengi att. Bir eyler söyleye- cek oldu. Yarm kald. Ne
dedii anlalmad. M 130
4. ve 5. örneklerde yer alan konuacak oldu, söyleyecek oldu
biçimindeki yaplar, geçmi zamanda öngörülülük (prospective in past)
bildirmektedir. Yap, geçmiteki bir yönelim noktasndan, yönelim
noktasna göre gelecek- te, konuma anna göre geçmite bulunan bir
eyleme, öngörülü bir perspek- tifle bak ifade eder. Zaman bakmndan
geçmiin gelecei anlatlm olur. Eylemin görünü-zaman bakmndan durumu
Y2>EB>YK ve +Gm (+Öng, +Kip) biçiminde gösterilebilir (bk.
ekil 7). ekil 7: -AcAk oldu
Geçmiteki bir yönelim noktasndan, henüz gerçeklememi bir olaya
öngörülü bir perspektifle baklmas, ifadeyi kiplik anlatmlar için
elverili hâle getirir (bk. Johanson 2000: 36, Uurlu 2003: 129). Pek
çok örnekte Gülsevin’in “geçmi zamanda gerçeklememi niyet kipi”
(1997: 219) olarak ifade ettii gerçeklememilik söz konusudur: Dün
gelecekti (ama gelmedi), bu sabah arayacakt (ama aramad). Az kalsn
düecekti, neredeyse ölecekti vb. örneklerde ise niyet etme ayrnts
olmakszn gerçeklememe; baz örneklerde de gerçekleme bilgisinden
emin olmama söz konusudur: Sabah 9:00’da paray yatracakt (parann
yatrlm olup olmadna dair bilgi, hesabn kontrolünden sonra
kesinleecektir). Dier yandan, –AcAk oldu ile iaretlenen eylemlerin
tamamlanmam olmas, eyleme baland ya da teebbüs edildii ihtimalini
dlamaz. Aadaki örnekte ‘urama’ eylemine teebbüs edilmi, ancak eylem
sürdürülememitir:
(6) Tam yirmi be gün istirahat yazmaz m? Daha fazlasna yetkisi ol-
madn özür dileyerek açklad. Ertesi gün daireye bir urayacak ol-
dum. Kaymakamdan bir telefon... Siz ha! Raporlu bir memur, nasl
olur da makamnda bulunabilir! MK 50
Gülsevin’in, –AcAk oldu ve –AcAktI yaplarnn zaman eksenine yerleme
biçimlerindeki benzerlie ve –AcAktI’nn gramerlerde gelecek zamann
hikâyesi olarak adlandrlmasnn yanllna dikkat çeken tespiti önemli-
dir (1997: 222). Dier yandan, zaman çizgisi üzerindeki konumlar
benzer olan bu iki yap, çeitli balamlarda, eylemin gerçekleme
potansiyeline
Y2 EB YK
18
bilig GÜZ 2012 / SAYI 63
yönelik farkl beklenti düzeylerini de karlayabilmektedir. –AcAk
oldu’nun baz kullanmlarnda, niyet edilen olaylarn
gerçekleebileceine dair bek- lenti, konuma annda, görece yüksek
olarak devam etmektedir. Eylemin ‘tasarlanma/niyet etme’
biçimindeki ilk evresi tamamlanm; ‘yerine getir- me’ biçimindeki
ikinci evre içinse beklemeye geçilmitir: Babam bana tatil için para
verecek oldu (para vermeye niyet etti, henüz vermedi ama verebi-
lir), Bu ii Ali yapacak oldu (yapmaya niyetlendi, yapp yapmayaca
ise ileride belli olacak) kr. Babam bana para verecekti (ama
vermedi, vermeyi unuttu vb.), Bu ii Ali yapacakt (ama
yapmad).
3. -AcAk olmu, -AcAk olmutu (7) Köylüler birlemiler, dün kaymakama
çkmlar, usandk ekya- lardan, malmz, canmz, rzmz yerde bizim,
demiler. Tel çekecek ol- mular Ankara’ya... Ben gittim, önlerine
geçtim. M 145 (8) Aslan dediler mi vidalarmz geveyiveriyor. zmir
Fuarnda naslsa bir aslan yavru yapacak olmu, zmirliler görmek için
birbirlerini çi- nemiler. MK 16
7. ve 8. örneklerde -AcAk olmu yapsyla iaretlenen eylemin zaman
çizgisi üzerindeki konumu –AcAk oldu’dan farkl deildir. Ancak
aralarnda, ol- yar- dmc fiilinin -DX ya da -mX ekiyle
çekimlenmesine bal olarak, geçmie iaret etme biçimleri ve eyleme
dair bilginin kaynaklar bakmndan farkllklar bulunur. –DX eki geçmii
tarihî (historic), -mX ekiyse tansal-tehissel (diag- nostic)
biçimde anlatr (bk. Johanson 2000: 108). lkinde, eylemin gerçekle-
tii tarihî ana bütün olarak baklrken ikincisinde, eylemin ilgili
snrnn al- d noktaya/snrötesine baklr ve bu nedenle tansal-tehissel
olanlar, snröte- silerle yakndan ilikilidir (Csató 2000: 30).
Tarihî geçmite ‘eylem’, tan- sal-tehissel geçmite ise eylemin
‘sonuçlar’, ‘izleri’ yani snrötesinden görüle- bilenler ön
plandadr. Bu nedenle, -AcAk olmu yapsnn görünü-zaman bakmndan
durumu +Gm (+Öng, +Öte) biçimindedir. -DX ve –mX eklerinin geçmie
iaret etme biçimlerinde ortaya çkan bu ay- rm, konuurun eyleme dair
bilgi edinme biçimini de belirler. Tansal-tehissel geçmite konuur,
eyleme yönelik bilgiyi, eylemin sonuçlarndan hareketle, dolayl
olarak edinir. Dolayllk, konuurun olaya görgü tankl yapmad ya da
olaya bilinçli olarak katlmad izlenimi uyandrr. Konuur olay kontrol
etmemi ya da olayla dorudan ilgilenmemitir; olay duymu, çkarm ya da
sonradan alglamtr (Johanson 2003: 282). Gramerlerimizde yer alan
rivayet terimi, -mX’n sözü edilen ilevlerini karlamakta yetersiz
kalmaktadr. Örne- in, konuurun niyet edilmemi, kontrol d
davranlarna iaret eden (uya- nan birinin söyledii) Uyumuum, çim
geçmi vb. ifadeler ya da sonradan fark edilen durumlar bildiren
Saatim durmu, Cüzdanm çalnm vb. örnekler
• Aslan, Türkiye Türkçesinde Ol- Yardmc Fiilli Yaplarn Görünü-Zaman
Bildirimindeki levleri •
19
rivayetle izah edilememektedir. –mX’la iaretlenen birçok örnekte,
konuurun anlatlan olaydan, kantsal olmayan dayanak, sanlar, üphe
vb. nedenlerle balantsnn kesilmi olduu da anlalr (bk. Johanson
1999b: 247, Bacanl 2006: 36, Anadolu azlarnda dolayllkla ilgili
olarak bk. Demir 2007).
(9) Anneme açacak olmutum, onca ay nianl kaldnz, ne der herkes
sonra, demiti ve eklemiti, sakn baban duymasn böyle laflar ettii-
ni..." DZ 163 (10) Ali Rza Bey, bir gün dayanamayarak ona çkacak
olmutu. Genç kz, derhal titizlenmi, kimsenin kâhyalna tahammül
edemeyeceini anlatmt. YD 7
9. ve 10. örneklerde yer alan -AcAk olmutu yaps, görünü-zaman
bakmn- dan –AcAk oldu ve –AcAk olmu’tan daha karmaktr. Açacak
olmutum, çk- acak olmutu vb. örneklerde -AcAk olmutu, geçmiteki bir
eyleme biri öngö- rülü, dieri snrötesi olmak üzere iki ayr bak
açsyla yönelmeyi ve bu iki bak açsn ayn semantik bütün içinde
sunmay salar. Yap, görünü-zaman bakmndan geçmiin geçmiinde
öngörülülük (prospective in pluperfect) ya da geçmiin geçmiinin
geleceini bildirir [+Gm (+Öng, +Öte, +Kip)] ve zaman çizgisi
üzerindeki durumu (Y2 > EB) > Y3 > YK (bk. ekil 8)
biçiminde gösteri- lebilir. Y3’teki snrötesi bak, eylemin bütününe
deil, tasar/plan hâline (-AcAk ol- evresine) yöneldii için, eylemin
tamamlanp tamamlanmad bilgisi açk deildir. Yapnn i- fiilli birleik
çekimde karl yoktur. ekil 8: -AcAk olmutu
4. –mX olacak, -mX olacakt (11) “Ne olur bana soru sorma” dedi
tedirginleerek. “Ama sana söz, yarn skntlarndan kurtulmu olacaksn.”
P 136 (12) Hadi, hadi skma cann. Bizim meslein cilveleri bunlar.
Hem bak, Hindistan’ görmü olacaksn, fena m?.. DZ 51 (13) Ama sonra,
o da kendine göre, kendi kafa yapsna, hayat görüüne uygun, hayata
daha esnek bakabilen birini bulacak ve gerçekten mutlu ola- cak.
Yani, Serra Oktay'a, uzun vadede bir iyilik yapm olacak. DZ
130
11., 12. ve 13. örneklerde yer alan -mX olacak yaps, gelecekteki
eylemle- re snrötesi bir perspektifle bakn (postterminality in
future) ifadesini salar. Eyleme snrötesi perspektifle baklan nokta
konuma an deil;
(Y2 EB) Y3 YK
20
bilig GÜZ 2012 / SAYI 63
gelecekte, gerçeklemesi beklenen eylemin snrötesindeki ikincil bir
yöne- lim noktasdr. Bu noktadan olayn bütünü deil, ilgili snr
aldktan sonraki bir kesit görülür (bk. Johanson 1994: 263). Bu tür
bildirimler zaman bakmndan gelecekte bitmilik (future perfect
tense) bildirir (bk. Comrie 1985: 69). Johanson 2000: 64’te yer
alan, geçmi zaman ve snrö- tesi bak arasnda doal bir yaknlk olsa da
bu ikisinin ayn ey olmad yönündeki tespit, gelecekte snrötesilik
(postterminality in future) bildiren -mX olacak yapsnda açkça
izlenir. Eylemin görünü-zaman bakmndan durumu -Gm (+Öng, +Öte) ve
zaman çizgisi üzerindeki konumu YK > EB> Y2 (bk. Johanson
2000: 127 ve ekil 9) biçimindedir. ekil 9: -mX olacak
-mX olacak yaps, tahmin anlatmnn ön plana çkt bir ileve daha
sahiptir. Bu ilev, yapnn zaman çizgisi üzerindeki konumunu ve görü-
nü-zaman algsn da deitirir. 14. ve 15. örneklerde -mX olacak yaps-
nn anlatt, gelecekte snrötesilik deil konuma annda, eylemin snröte-
sine yönelik tahmindir. Yönelim noktas, birincil gösterim noktas
yani konuma andr ve bu noktadan, geçmiteki bir eyleme snrötesi bir
pers- pektifle baklp eylemin sonucuna yönelik tahminde
bulunulmaktadr. Bu tür kullanmlarda eylemin görünü-zamansal durumu
EB > Y2=YK ve +Gm (+Öte, +Kip) biçiminde olur.
(14) Nuran, genç adama dostça bakt. Yüzünü çok lezzetli bir meyveye
benzeten bir gülümseme içinde: -Hayr, dedi. clal burasn saklam
olacak... H 59 (15) Saat üç, öle namaz çoktan klnm olacak. (16) Bu
yolla, onarmclar sattklar Enfield tüfeklerinden elde ettikleri
yirmi milyon dolar fatural yasal mala dönütürmeyi umuyorlard.
Böylece Ha- hailer'in talep ettikleri miktarn bir ksmn da çkarm
olacaklard. K 39 (17) Osmanl topraklarn, imdi içten fethetmek
pekâlâ mümkündü ve ngilizler bu iin ustasydlar. Türkiye'nin
dousunda bir ayaklanma balatabilirlerse, bir tala iki ku vurmu
olacaklard. KP 58
16. ve 17. örneklerde talep ettikleri miktarn bir ksmn da çkarm
olacaklard, bir tala iki ku vurmu olacaklard vb. ifadelerde yer
alan –mX olacakt yaps ise, -mX olacak’a ilikin yukarda sözü edilen
gelecekte snrötesilik ilevini, geçmi zaman diliminde konumlandrarak
yerine getirir. Böylece geçmiin geleceinde bitmilik (perfectum
futuri praeteriti) (Johanson 1994: 263, 2000:
YK EB Y2
21
37) anlatlm olur. Bu bak açs snrötesi perspektifle görülen bir
eylemin, geçmiteki ikincil bir gösterim noktasndan öngörüldüünü
ifade eder; eylem, geçmiteki ikincil gösterim noktasnda henüz
gerçeklemedii/öngörüldüü için, eylemin tamamlanp tamamlanmadna dair
bilgi de kesin deildir. –sA ile edizimli olduu durumlardaysa
eylemin gerçeklemediine dair bil- gi/gerçekdlk (unreality)
kesinlemitir (Eitimine devam etseydi okulu çoktan bitirmi olacakt).
Eylemin görünü-zaman bakmndan durumu ve +Gm (+Öng, +Öte) ve zaman
çizgisi üzerindeki konumu Y2 > (EB>Y3)> YK (bk. Johanson
1994: 263) biçimindedir (ekil 10). ekil 10: -mX olacakt
18. ve 19. örneklerde yer alan -mX olacakt yaps ise, geçmi zamanda
eylemin tamamlanmlna yönelik varsaym bildirmektedir. Yapnn öykü-
leyici metinlerde daha sk rastlanan bu ilevi, eylemin yukarda sözü
edilen görünü-zaman algsn ve zaman çizgisi üzerindeki konumu da
etkilemek- tedir: EB >Y2> YK; +Gm (+Öte, +Kip)
(18) Hayriye Hanm baka fikirde idi. Olu, herhalde alacakllardan
kaçmak için arkadalarndan birine misafir gitmi olacakt. YD 59 (19)
Mümtaz üç senedir ilerini gören bu çocuun yüzünü bir kitap gi- bi
okumaa almt. Muhakkak sevdii kadnla kavga etmi olacaklar- d. Yahut
onu burada, bahçe ve lokantalardan birinde bir bakasyla görmütü.
Kim bilir belki de bu yüzden kavga etmi olabilirdi. H 141
5. -mX olur, -mX olurdu (20) En geç bir saate kadar varm oluruz.
Erturullarda biraz dinlenir- sin. GKS 22 (21) te duymak istediim
haber buydu. ans yardm ederse, yaknda Patasana’nn bütün yazdklarna
ulam oluruz. P 131 (22) Pazartesi günü sizin için uygunsa, düünü
yapabileceimiz yerleri bir dolasak, bir aratrsak, diyorum.
Anlarsak, yerimizi ayrtr, böyle- ce önemli bir ii tamamlam oluruz.
DZ 82
20, 21 ve 22. örneklerde yer alan -mX olur yaps, gelecekteki bir
yönelim noktasndan, yönelim noktasna göre geçmite, imdiye/konuma
anna göre gelecekte olan bir eyleme snrötesi bir perspektifle
bakmay ifade eder. Gele- cekteki yönelim noktasna ulaldnda, eylemin
ilgili snr alm (bk. ekil 11) ve sonuçlar veya ilgili snr aldktan
sonraki evresi 'duraan bir hâl alm’tr. -mX olur yaps ‘ve böylece’
anlamn da vererek olayn dinamik
Y2 (EB Y3) YK
22
evresinden duraan evresine geçildiine, bir durum ya da nitelik
deiiklii gerçekletiine iaret eder (bk. Güven 2007: 81). -mX
olur’un, gelecekteki eylemlere snrötesi perspektifle bakmay
(postterminality in future) bildiren bir dier yap olan -mX
olacak’tan fark, -(X/A)r ekinin düük odakl bir görünü-zaman
iaretleyicisi olmas nedeniyle varsayma dayal-hipotetik bir gelecek
zaman tasarsna imkan vermesidir. Gelecein her durumda varsay- ma
dayal/kurgusal olduu düünülebilir (gelecein kurgusal/gerçek d
olduuna ilikin bk. Mithun 1995: 368, 376; Cockburn 1997: 37, Dahl
1985: 103) ; ancak –(X/A)r’la gösterilenlerde varsayma dayallk daha
belir- gin biçimde ortaya çkmaktadr. ekil 11: -mX olur
(23) Melis yorulmuçasna derin bir nefes ald ve bana döndü, "Ben
senin yerinde olsaydm, bugünkü aklmla bir dakika durmaz, bu ii bi-
tirirdim. Böylece hem kendime, hem de Oktay'a büyük bir iyilik yap-
m olurdum. DZ 130
23. örnekte yer alan –mX olurdu yaps ise gerçekd bir zaman
anlatmak- tadr. Bu yapnn kullanld örneklerde, eer geçmite koullar
gerçeklemi olsayd, u anda/konuma annda eyleme snrötesi bir
perspektifle bakabil- mek/eylemin ilgili snrnn aldn görmek mümkün
olurdu ifadesi vardr. Bu tür örneklerde –DX, zamansal uzaklktan çok
gerçee uzakl anlatr. Ancak -mX olurdu yapsnda –DX ekinin, her
durumda gerçee uzakl yansttn söylemek doru deildir. Baz balamlarda,
öyküleyici anlat- mn ve metin kurgusunun bir gerei olarak da
kullanlmaktadr. 24. ör- nekte -DX, anlatcnn, olay zaman ile anlat
zaman arasna mesafe koyma istei sonucu kullanlmtr.
(24) çinde gizli bir ümit vard. Belki Fikret, onu yannda alkoyar,
böylece sefalet ve namussuzluk içinde sürünmekten kurtulmu olurdu.
Gerçi çocuklarndan hiç birine yük olmak istemezdi ama ne yapsn;
dümez kalkmaz bir Allah’t. YD 84
6. -(X/A)r/-mAz oldu, -(X/A)r/-mAz olmu, -(X/A)r/-mAz olmutu (25)
Abdi Aa, kadn görünce: "Oooo, nerelerdesin bacm? Hiç uramaz oldun.
KP 48 (26) Oktay'la yine bir gerginlik yaadk! Son zamanlarda daha
sk tart- r olduk sanki. Yoksa bana m öyle geliyor? DZ 54 (27) Kurun
o kadar çoald ki sesler, konumalar duyulmaz oldu. M 204
YK EB Y2
23
bilig
(28) Hani vurgunluun sonu durgunluk derler, o hesap... Vurgunlar-
dan sonra piyasada yaprak kmldamaz oldu. MK 71
-(X/A)r/-mAz oldu yaps, geçmite balayp konuma annda devam eden
eylemlere, snrlararas bir perspektifle bakmay ifade eder.
Snrlararas ba- k, olayn balangç ve biti snrlar arasndaki bir
noktasna/süreine yöne- len baktr. Türkiye Türkçesinde snrlararas
bak -(X)yor, -(X/A)r/-mAz ve –mAktA ekleriyle karlanr. Bu üç
iaretleyici arasndaki farkllk odaklln (focality) derecesiyle
ilgilidir. -(X/A)r/-mAz eki, -(X)yor ve –mAktA’ya göre daha düük
odakl ya da odakszdr. -(X)yor ve –mAktA eklerini alm olan eylemin
baklan noktasnda, -(X/A)r/-mAz ekini alanlarda olmayan bir yo-
unluk vardr (bk. Johanson 1994: 255). Snrlararas bak, herhangi bir
zaman katmanndaki devamll ifade eder (Johanson 2000: 76).
-(X/A)r/-mAz oldu yapsyla iaretlenen eylemler de geç- mite balam,
ancak henüz sonlanmamtr, sürmektedir. Bu durum, eylem zaman ile
yönelim noktas arasnda belirli oranlarda örtümeye de neden olur.
Baka bir ifadeyle yönelim noktas, eylem zaman tarafndan içerilir.
Bakn düük odakl olmas, olay zamannn dar bir noktada younlam olarak
de- il, daha geni bir zaman dilimine yaylm biçimde alglanmasn
salar. Bu tür eylemlerin zamanla ilikisi Reichenbah’n hâlin öncesi
(anterior present) tasars ile de uyuma gösterir (2005: 77, Verkuyl
2003: 4). Eyleme yöneli, birincil gösterim noktasndan yani konuma
anndan gerçekleir. Durum u ekilde gösterilebilir: -Gm (+Ara), EB
Y2=YK, ayr. bk. ekil 12. ekil 12: -(X/A)r/-mAz oldu
Uramaz oldun, tartr olduk vb. örneklerde çok vakal toplu eylemler
(plu- ri-occasional global events) vardr (bk. Johanson 2000: 29).
Toplu bir eylem, bir ya da daha fazla basit eylemden oluur. Bu
nedenle tekrarllk, alkanlk, sürerli- lik vb. bildirimler için
elverilidir. Yapnn bu özellii Gülsevin 1997: 220’de “yeni balam ve
devam etmekte olan alkanlk” biçiminde ifade edilir.
(29) ddia ettiklerine göre, iki yüz yl akn bir süre, madurlarn be-
yinleri çelikili mesaj bombardmanna tabi tutulmu, bunun netice-
sinde özel kortikal alanlar, uyaranlar yorumlama görevini yerine
geti- remez olmular. K 55 (30) Sahip çkmak demisiniz, buna. Kadn,
öyle yutmu ki bu sahip- lenilme geyiini, bir gün refakâtçisiz
kalsa, düz yolda yürüyemez olmu.
Y2=YK
24
bilig GÜZ 2012 / SAYI 63
29. ve 30. örneklerde yer alan –mAz olmu yaps, ol- yardmc fiilinin
–mX eki almasna bal olarak konuurun, geçmite balayp konuma annda
devam eden eyleme ilikin bilgiyi, dolayl olarak edindiine iaret
eder. Konuur, olaya görgü tankl yapmam ya da bilinçli olarak
katlmam- tr; olay duymu, çkarm ya da sonradan alglamtr.
(31) Dinamitlenme sonrasnda, dolgu çalmalar baladndan beri, Vali ve
Kaymakam hiç üenmeden sk sk Bapnar'a gider olmulard, iin nasl
yürüdüünü görmek için. KP 45 (32) ef, muhasebeye uramaz olmutu
artk. Bordrolar, müstahdemi, memuru, profesörü ile hep benim
elimden geçiyor, ödenekleri, yolluk- lar ben hesaplyordum. MK
34
Yukarda -(X/A)r/–mAz oldu için sözü edilen görünü-zaman algsn,
-(X/A)r/–mAz olmutu yapsyla geçmi zaman dilimine yerletirmek de
mümkündür. 31. ve 32. örneklerde yer alan gider olmulard, uramaz
olmutu yaplarnda, geçmiin geçmiinde snrlararas perspektifle görülen
eylemlerin ifadesi vardr (intraterminality in pluperpect):
EBY2>YK. Bu yapyla, konuma anndan önceki ikincil bir yönelim
noktasndan, geçmi- te balam olan, ancak ikincil yönelim noktasnda
hâlâ süren bir eyleme, snrlararas bir perspektifle baklm olur.
Eylemin ikincil yönelim nokta- sna doru ilerlemeyi sürdürmesi,
yönelim noktasnn eylem zaman tara- fndan içerilmesine de neden olur
(bk. ekil 13). ekil 13: -(X/A)r/–mAz olmutu
7. -(X)yor olacak, -(X)yor olacakt (33) Birkaç yl içinde iki milyar
mobil teknoloji uyumlu cihaz kullan- lyor olacak. (34) O noktadan
sonra ben senin deil, büyümekte olan çocuumun ruh saln düünüyor
olacam. DZ 192
33. ve 34. örneklerde yer alan -(X)yor olacak yaps, gelecek zamanda
snr- lararaslk (intraterminality in future) ya da gelecekte
sürerlilik (future prog- ressive) ifade eder. Bu tür örneklerde,
eylemin balangç ve biti snrlar arasna/süreine baklan yönelim noktas
konuma an deil, gelecekte, eylem zamanyla da örtüen ikincil bir
gösterim noktasdr. Bu noktadan eylemin bütünü deil, balangç ve biti
snrlar arasndaki bir kesiti görü-
Y2 YK
25
bilig
lür. Eylemin görünü-zamansal durumu u ekilde gösterilebilir: YK
> EB=Y2 (ayr. bk. Akehirli 2010: 65) ve –Gm (+Öng, +Ara).
(35) Eer patlamadan sonra yetkililer sözlerini tutup denetimleri
yapsa- lard, herkes imdi sigortal çalyor olacakt. (36) Bu yurtlar
yaplmasayd, bugün o yurtlar açk olduu için okula gi- debilen kz
çocuklarmzn bir bölümü belki de tarlada çalyor olacakt.
35. ve 36. örneklerde yer alan -(X)yor olacakt yaps ise, eer
koullar olu- sayd, eylem u anda gerçekleiyor olacakt biçiminde,
geçmie göre u an’a/geçmiin geleceine edeer, paralel, gerçekd bir
zaman tasarsn yans- tr. –DX eki burada zamansal uzaklktan çok,
-(X)yor olacakt ile kurgula- nan paralel zamann gerçeklie uzakln
gösterir, bu nedenle yap, im- di/u anda vb. zarflarla e dizimli
kullanlabilir. Yapnn görünü-zamansal durumu Y2>EB=YK biçiminde
gösterilebilir (kr. Akehirli 2010: 65). Ey- lem, gerçekd olma
özellii nedeniyle varsaym kipliiyle ilikilidir. Var- saym kiplii
(hypothetical modality) olanaksz, kesin olmayan, görece imkânl vb.
deiik derecelerdeki gerçekliin (factuality) dilbilimsel anlam- la
birlemesini karlar (Ziegeler 2000: 5, Aslan 2007: 581-582). 35. ve
36. örneklerdeki -(X)yor olacakt yapsyla, olanaksz durumlar ifade
edilmitir.
8. -AcAk oluyor, -AcAk oluyordu (37) Adam mecburiyetten evini
satacak oluyor. (38) Haftaya Ankara’ya gelecek oluyor.
37. ve 38. örneklerdeki –AcAk oluyor yaps, konuma anndan,
gelecekteki bir eyleme öngörülü bir perspektifle bak ifade eder.
Eyleme yöneliin öngörülü olmas, niyet etme yönündeki kiplik anlamn
belirgin bir biçimde ortaya çk- masn salar. Eylemin görünü-zamansal
durumu YK=Y2>EB ve –Gm (+Ara, +Kip) biçimindedir. –AcAk oluyor
yaps, çeitli balamlarda, öyküleyici anlat- mn bir ögesi olarak
geçmi zamana iaret edecek biçimde de kullanlabilir. 39. ve 40.
örneklerde sözü edilen eylemler konuma anndan önce/geçmitedir. Bu
tür örneklerde bak açs, geçmiteki bir yönelim noktasndan, yönelim
nokta- sna göre gelecekte, konuma anna göre geçmite bulunan bir
eyleme öngörülü bir perspektifle bak biçiminde deiir:
Y2>EB>YK. Benzer bir görünü-zaman algs 41. örnekte -AcAk
oluyordu yaps ile de ifade edilir.
(39) Çaramba günü kasabadan Kozan’a götürüyorlar Hatçe’yi. Can-
darmalarn elinden alacak oluyor yolda. M 185 (40) Adam geçen hafta
açklama yapacak oluyor, kafasna yumurta frla- tyorlar. (41) Erg
firmas enerjiyi o günün artlarnda 8 sente verecek oluyordu.
• Aslan, Türkiye Türkçesinde Ol- Yardmc Fiilli Yaplarn Görünü-Zaman
Bildirimindeki levleri •
26
Sonuç Türkiye Türkçesinde ol- yardmc fiilli yaplarn, olaya farkl
açlardan bakabilmeyi salayan deiik perspektifler sunduu ve konuma
zaman, referans zaman, eylem ayrmna yönelik deiik gerçeklemeler
göstererek türlü zaman ayrmlarna somut örnekler oluturduu
görülmektedir. Dier Türk lehçelerinde ve azlardaki kullanm da (bk.
Erdem 2009, Ergönenç 2010, Ay 2011 vb.) ilgi çekici olan bu tür
yaplar, göreceli zamanlarn kur- gulanmasna ve ifadesine imkân
sunarlar; konuma anndan önce/sonra ya da konuma anna paralel,
gerçekd zamanlar da ifade ederler. Böylece, geçmiin gelecei,
geçmiin geçmiinin gelecei, gelecekte bitmilik, geçmite bitmilik,
gelecekte sürerlik vb. daha soyut ve karmak görünü-zamanlar da
ifade edilebilmi olur. Ol- yardmc fiilli yaplarn görünü-zaman
özellii, balama göre de ekillenmekte, yapnn iaretleyebilecei
potansiyel görü- nü-zamanlardan biri, balama, anlat türüne vb. göre
ön plana çkabil- mektedir. Bu iaretleyiciler yalnz görünü-zaman
kategorisinin deil tah- min, niyet, varsaym vb. kiplik anlamlarn da
farkl zaman dilimlerine yerletirilerek anlatlabilmesini
salarlar.
Kaynaklar Aslan, Sema (2007). “stek Kiplii, Gerçeklik,
Gerçekletirilebilirlik”. VII. Ulusla-
raras Dil, Yazn ve Deyibilim Sempozyumu Bildiri Kitab. Cilt I.
Konya: Selçuk Üniversitesi Yay. 581-590.
Aslan Demir, Sema (2008). Türkçede steme Kiplii: Semantik-Pragmatik
Bir nce- leme. Ankara: Grafiker Yay.
Akehirli, Soner (2010). “Türkçede Konuma Zaman, Olay Zaman ve
Referans Zaman likileri”. Turkish Studies 5/4: 15-73.
Ay, Özgür (2011). “Ol- Fiili ile Yaplan Birleik Çekimler ve Türkiye
Türkçesi Azlarndaki Kullanm Üzerine”. Turkish Studies 6/1:
659-671.
Bacanl, Eyüp (2006). “Türkçedeki Dolayllk aretleyicilerinin
Pragmatik An- lamlar”. MTAD 3: 1, 35-47.
_____, (2008). “Türkiye Türkçesindeki -mi Ekinin Dolayllk ve
Dolayllk-d Kullanmlarnda Zamansal Atf”. Bilig 44: 1-24.
Bybee Joan, Revere Perkins and William Pagliuca (1994). The
Evolution of Grammar: Tense, aspect, and modality in the languages
of the world. Chica- go: University of Chicago Press.
Cockburn, David (1997). Other times: Philosophical perspectives on
past, present, and future. Cambridge: Cambridge University
Press.
Comrie, Bernard (1976). Aspect. Cambridge: Cambridge University
Press. _____, (1985). Tense. Cambridge: Cambridge University
Press.
• Aslan, Türkiye Türkçesinde Ol- Yardmc Fiilli Yaplarn Görünü-Zaman
Bildirimindeki levleri •
27
bilig
Csató, Éva Ágnes (2000). “Turkish –mi and imi items”. Evidentials:
Turkic, Iranian and neighboring languages. Eds. Bo Utas & Lars
Johanson. Moun- ton de Gruyter. 29-43.
Dahl, Östen (1985). Tense and Aspect Systems. Oxford: Basil
Blackwell. Demir, Nurettin (2007). “Anadolu Azlarnda Kullanlan
Geçmi Zaman Eki –
(y)Xk”. Edebiyat ve Dil Yazlar. Ankara: Grafiker Yay. 133-147.
Erdem, Melek (2009). “Türkmen Türkçesinde Sfat-fiillerin
Perifrastik Kullanm-
lar”. Modern Türklük Aratrmalar Dergisi 6/3: 7-17. Ergönenç, Dilek
(2006). “Nogay Türkçesinde Sfat-fiillerle Kullanlan Bol-
Fiili-
nin levleri”. Karadeniz Aratrmalar 3/10: 148-156. Fleischman,
Suzanne (1982). The Future in Thought and Language,
Diachronic
Evidence from Romance. Cambridge: Cambridge University Press.
_____, (1990). Tense and Narrativity. Austin: University of Texas
Press. Gülsevin, Gürer (1997). “Türkiye Türkçesinde Zaman ve Kip
Çekiminde Birleik
Yaplar Üzerine". Türk Dili Aratrmalar Yll Belleten [2000]. 215-224.
Güven, Mine (2007). “Türkçede Çevrik Yaplarn Görünü Özellikleri”.
XXI.
Ulusal Dilbilim Kurultay Bildirileri. Haz. Yeim Aksan ve Mustafa
Aksan. Mersin: Mersin Üniversitesi Yay. 79-88.
Johanson, Lars (1971). Aspekt im Türkischen. Vorstudien zu einer
Beschreibung des Türkeitürkischen Aspektsystems, Uppsala: Acta
Universitatis Uppsaliensa, 1.
_____, (1994). “Türkeitürkische Aspektotempora”. Tense Systems in
European languages. Eds. Rolf Thieroff/Joachim Ballweg. Tübingen:
Linguistische Arbeiten. 247-266.
_____, (1999a). “Typological notes on aspect and actionality in
Kipchak Turkic”. Tense-Aspect, Transitivity and Causativity. Eds.
Werner Abraham et al. 171-184.
_____, (1999b). “Bulgarca ve Türkçede Dolaylamalar Üzerine”. Çev.
M. Tulum. lmi Aratrmalar 7: 245-254.
_____, (2000). “Viewpoint operators in European Languages”. Tense
and aspect in the languages of Europe. Ed. Östen Dahl. Berlin &
New York: Mouton de Gruyter. 27-187.
_____, (2003). “Evidentiality in Turkic”. Studies in Evidentiality.
Eds. Alexandra Y. Aikhenvald & Robert Malcolm Ward Dixon.
Amsterdam: John Ben- jamis. 273-290.
_____, (2007). “Aspectotemporal connectivity in Turkic: Text
construction, text subdivision, discourse types and taxis”.
Connectivity in Grammar and Dis- course. Eds. Jochen Rehbein et al.
187–198.
Mithun, Marianne (1995). “On the Relativity of Irreality”. Modality
in Grammar and Discourse. Amsterdam/Philadelphia: John Benjamins
Publishing Company. 367-388.
• Aslan, Türkiye Türkçesinde Ol- Yardmc Fiilli Yaplarn Görünü-Zaman
Bildirimindeki levleri •
28
bilig GÜZ 2012 / SAYI 63
Özmen, Mehmet (2000). “Olmak Fiili ile Kurulan Birleik Fiil
Çekimleri Üzeri- ne”. IV. Uluslararas Türk Dili Kurultay. C. 2.
1417-1426.
Reichanbach, Hans (2005). “The tenses of verb”. The Language of
Time: A Rea- der. Eds. Inderjeet Mani et al. Oxford University
Press. 71-78.
Schaaik, Gerjan Van (2002). “Periphrastic tense/aspect/mood”. Verb
in Turkish. Ed. Eser Erguvanl Taylan. J. Benjamins. 61-95.
Turan Zikri (1996). “Eski Anadolu Türkçesi’nde Ol- Cevherî Fiili”.
Türk Dili Aratrmalar Yll Belleten [1999]. 265-289.
Uurlu, Mustafa (2003). “Türkiye Türkçesinde Bak (aspectotempora)”.
Türk- bilig 2003/5: 124-133.
Uzun, Nadir Engin (2004). Dilbilgisinin Temel Kavramlar. Türk
Dilleri Aratrmalar Dizisi 39. stanbul.
Verkuyl, Henk J. (2003). “On the Compositionality of Tense: Merging
Reichen- bach and Prior”.
http://www.let.uu.nl/~Henk.Verkuyl/personal/tense/ prtw.pdf.
Ziegeler, Debra (2000). Hypothetical Modality, Grammaticalisation
in an L2 dia- lect. Studies in Language Companion Series 51,
National Tsing Hua Uni- versity, Taiwan.
Örneklerin alnd elektronik kaynaklar DZ, Düün Zaman, pek Ongun,
http://rapidshare.com/files/14846010/ipek_
ongin___simdi_dugun_zamani.rar.html, 12.11.2009 GKS, Git Kendini
Sevdirmeden, Tuna Kiremitçi, http://rapidshare.com/files
/238503618/tuna_kiremitci_git_kendini_cok_sevdirmeden.pdf,
12.11.2009 H, Huzur, Ahmet Hamdi Tanpnar,
http://rapidshare.com/files/10490380...
Yasar_Kemal-Ince_Memed_1.rar, 06.11.2009 K, Kabus, Alev Alatl,
http://rapidshare.com/files/116302393/Alev_Alatl __305_-
Kabus.pdf, 02.11.2009 KP, Köprü, Aye Kulin,
http://rapidshare.com/files/190026894/ayse_kulin.rar,
02.11.2009 MK, Merutiyet Kraathanesi, Rfat Ilgaz,
http://rapidshare.com/files/
193268753/Rifat_Ilgaz.Mesrutiyet_Kiraathanesi.pdf, 29.10.2009 P,
Patasana, Ahmet Ümit,
http://rapidshare.com/files/41243980/ahmet_uemit_
kitaplari.rar, 29.10.2009 YD, Yaprak Dökümü, Read Nuri Güntekin,
http://rapidshare.com/files/
65413138/RESAT_NURI_GueNTEKIN_-_Yaprak_Doekuemue.pdf,
29.10.2009
AUTUMN 2012 / NUMBER 63 11-30 bilig
The Functions of the Copula Ol- in Expressing Apect and Tense in
Turkish Sema Aslan
Abstract In this research, the aspectotemporal markers formed by
copulative verb form ol- will be examined. These markers are
capable of envisaging the event from different points of view and
provide concrete examples for different temporal divi- sions. They
compose varied formations of time of speech, refer- ential time,
and time of event. Structures using the copula ol-, enable both to
envisage the internal structure of the event composed from terminus
initialis, circus and terminus finalis, from different orientation
points, and to express different as- pectotemporal relations.
Although, being regarded as periph- eral or periphrastic markers
due to being less grammaticalized, these markers not only have the
capability of expressing dif- ferent aspectotemporal relations that
cannot be expressed by the other copulative form i-; but, they can
also design unreal times. The study discusses such structures
through the per- spective of aspectotempora.
Keywords the copulative verb form ol-, peripheral markers,
aspectotem- pora, time of speech, referential time, time of
event
_____________ Assist. Prof. Dr., Bakent University, Faculty of
Science and Letters, Department of Turkish Language and
Literature – Ankara / Turkey
[email protected]
, , , -. - , , - . , , -, -, - . - .
c -, , - , , ,
_____________ . . . , , , - /
[email protected]
31
bilig
XVI. Yüzylda Ayntab’da Toplumsal Kontrol Arac Olarak Mahalle Halknn
Rolü brahim Etem Çakr
Özet Toplumsal kontrol kavram, toplumsal sapma olarak ifade edi-
len davranlara kar toplumsal bir tepkidir. Osmanl ehirle- rinde
mahalle, sadece fiziki bir birim deil ayn zamanda top- lumsal
kontrolün salanmasna katkda bulunan sosyal bir üniteyi ifade
etmektedir. Bu çalmada XVI. yüzylda mahalle ve mahalle halknn,
toplumsal kontrol arac olarak üstlendii rol, Ayntab ehri balamnda
buraya ait er‘iye sicillerinden hareketle incelenmitir. Mahkeme
kaytlarndan elde edilen bilgiler, mahalle halknn toplumsal kontrol
arac olarak önemli bir ileve sahip olduunu göstermektedir.
Anahtar Kelimeler Osmanl Devleti’nde mahalle, toplumsal kontrol,
toplumsal sapma, er‘iye sicilleri, Ayntab (Gaziantep)
Giri Gaziantep (Ayntab), Akdeniz Bölgesi ile Güneydou Anadolu
Bölgesi’nin birletii noktada, Suriye’ye komu bir snr ilidir. Bu
bölge, ilk çalardan itibaren pek çok insan topluluklarna yerleme
sahas ve geçit yeri olmutur. Hz. Ömer döneminde slâm topraklarna
katlmtr. Ayntab Osmanl hâkimiyetinde önce Abbasi, Selçuklu, Eyyubi,
Memluk ve Dulkadir Beylii hâkimiyetinde kalm, zaman zaman bu
bölgede Bizans ve Haçllar hüküm sürmülerdir. XVIII. yüzyl
ortalarnda itibaren Memluk Sultanl’nn uç karakollarndan biridir ve
askerî ve iktisadî açdan da stratejik öneme sahip bir yerdedir.
1516 ylnda Osmanl topraklarna katlmtr. darî yönden ilk önce Arap-am
vilayetine, 1531’de Dulkadir-Mara beylerbeyliine sancak
_____________ Yrd. Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Tarih Bölümü – Erzurum / Türkiye
[email protected]
• Çakr, XVI. Yüzylda Ayntab’da Toplumsal Kontrol Arac Olarak
Mahalle Halknn Rolü •
32
bilig GÜZ 2012 / SAYI 63
statüsünde balanm ve bu durum XVI. yüzyln sonlarna kadar devam
etmitir. Ayntab sanca 1598’de malî ve sosyal sebeplerden dolay
Haleb vilayetine balanmtr (TT.313: 32a). Ancak ksa bir süre sonra
XVII. yüz- yln balarnda Ayntab sanca yeniden Mara vilayetine
balanmtr.
Tahrir defterlerine göre Ayntab ehri; 1536 ylnda 24, 1543 ylnda 29,
1574 ylnda ise 32 mahalleden meydana gelmekteydi. Tahrir
defterlerin- deki verilerden hareketle yaplan hesaplamalar
neticesinde XVI. yüzylda Ayntab ehrinin tahmini nüfusu 1536’da
10600, 1543’te 10746, 1574’te ise 17138 eklinde eklindedir. ehir
nüfusunun yaklak %98’i Müslü- manlar, geriye kalan ksm
gayrimüslimlerden olumaktadr (TT.186: 7- 27, TT.373: 8-45, TT.161:
6-21). ehrin nüfusuyla ilgili bu bilgiler tah- minî deerler olup
birçok aratrmada (Özdeer 1988: 114-117, Canbakal 2009: 44) buna
yakn sonuçlar elde edilmitir.
Ayntab ile ilgili bu genel deerlendirmenin ardndan sosyalleme ve
top- lumsal kontrol kavramlarnn açklanmas konunun anlalmasnda
yararl olacaktr. Sosyalleme; toplumun sosyo-kültürel normlarn
örenme ve benimsemesi ile mümkün olur. Toplumun görevlerinden
birisi de ortaya çkan ve çkabilecek davran sapmalarn kontrol etmek
ve düzeltmektir (Aslantürk vd. 2001: 217-219).
Bireyin toplumla bütünleme sorunu sosyologlarn ilgi alanna giren
konu- lardandr. Durkheim bütünlemeyi açklamak için toplumsal bask
kavra- mn kullanmtr. Amerikal sosyologlar ise bunu toplumsal
kontrol olarak adlandrmlardr. Toplumsal kontrol; grup ve toplumun
bireyin davran- larn snrlamas ve bu snrlama yoluyla toplumsal
deerleri benimseme- sinin salanmas yani bireyin toplumsal kurumlar
ve dier toplumsal bi- rimler tarafndan ortak deer ve eylemlere
uygun davranlarda bulunmaya zorlanmasdr. Ksacas, toplumsal sapma
olarak ifade edilen davranlara kar toplumsal tepkidir (çli 2005:
131). Ayntab ehrinde toplumun deer ve normlarna aykr davranlarda
bulunan kiiler üzerinde toplumsal kontrol mekanizmas olarak çeitli
araçlarn devreye girdii görülmektedir. Ancak bütün mahallelerde ve
her durumda bu mekanizmalarn ayn ekil- de ilediini düünmek mümkün
görünmemektedir. Temelde norm ve deerler ayn olmakla birlikte
mahalleden mahalleye farkl anlay ve deer- lendirmelerin de
olabilecei hesaba katlmaldr. Dolaysyla herhangi bir toplumsal
olayda gösterilecek tepkiler farkl olabilmektedir.
Toplumsal Kontrol, Mahalle ve Mahalle Halk Toplumsal kontrol,
toplumda geçerli davran kalplarna uymay ve kiilerin toplumsal
normlardan sapmalarn snrlayarak sosyal düzeni salar. Sosyal
• Çakr, XVI. Yüzylda Ayntab’da Toplumsal Kontrol Arac Olarak
Mahalle Halknn Rolü •
33
kontrol mekanizmalarnn ileyii otoriteye dayanr. Cezalar ve
ödüllerin yan sra itibar kazanma istei ya da itibar kaybetme
korkusu, dedikodu, ekonomik ve toplumsal basklar kiilerin
hareketlerini yönetmekte ve kont- rol etmektedir (Dönmezer 1999:
262–263, çli 2005: 131–132). Böylece güvenlik, adliye ve dier
disiplin kurulular yannda sosyal sistemin içerdii bu çeit kontrol
araçlarna informel sosyal kontrol araçlar denilir. Toplum- da
yaayanlarn çok geni çounluunun normal olmayan eylemini önleyen
etmenler bunlardr ve gündelik ilikilerde yerlemilerdir (Dönmezer
1999: 263). Ayntab ehrinde çeitli suçlamalar ile mahkemeye çkarlan
zanllarn durumuyla ilgili tanklar tarafndan baz saptamalar yaplmtr.
Örnein erkeklerin namaz klp klmad (GS: 4/442, 133/187, 165/158),
kadnla- rn erkeklerle bir yaknlama içinde olup olmad (GS: 161/170,
163/62,) ya da her iki taraf için daha genel bir ifadeyle meru
olmayan fiiller içinde bulunup bulunmad (GS: 2/76, 133/239) hakknda
mahkemeye bilgi verilmitir. Bu saptamalar dönemin toplumsal norm ve
deerlerine ilikin fikir sunmaktadr. Norm ve deerlerin kayna
slâm-Osmanl hukuku ve toplumun o günkü anlaylarna göre
ekillenmitir. Ancak bunlara verilen önem zaman ve mekâna göre
farkllk gösterebilmektedir.
Sapkn davranlarn ortaya çkmas sosyal kontrolü daha etkili bir araç
haline getirmektedir. Durkheim, sapkn davranlarn ortaya çkmasyla
istendik davranlarn ne olduunun ve bunlar tanmlamann, snrlarn
belirlemenin mümkün olabileceini belirtmitir (Özkalp 2005:
424).
Toplumsal norm; katldmz toplumsal durumlarda eylemlerimizi yöneten
bir ölçüt veya kurallardr (Doan 2000: 408). Bireylerin
birbirleriyle ilikileri- ni düzenleyen ve birbirlerine kar hak ve
görevlerini belirleyen bu kurallara norm ad verilmektedir (Gündüz
2005: 20). Deer ise, hangi toplumsal dav- rann iyi, doru ve
arzulanan olduunu belirten ölçüt ya da fikirlerdir. De- erler,
bireysel ve grupsal yaamda düzeni salamak amacyla norm ve törelere
dönüür, norm ve töreler yoluyla da toplumsal etkinlik kazanr (çli
2005: 133). Ayntab ehrinde norm ve deerler slâm-Osmanl hukuku
çerçevesinde ekillenmitir. Toplumun iyi kabul ettii davran ve
fiiller hukuksal mevzuata ve toplumun deer yarglarna göre
gelimektedir. Dolaysyla norm ve deer- ler birbiriyle çok
ilikilidir. Mahalle halknn kabul ettii deerlere herkesin uymas arzu
edilmektedir. Aykr durumlar ya da sapmalar yine toplumun kendi
gelitirmi olduu mekanizmalarla engellenmeye çallmaktadr. Bu durumu,
devlet tarafndan her zaman desteklenen ve hatta mahalle kurumu
araclyla mahalleliye yüklenen bir ödev olarak deerlendirmek
mümkündür.
Deerler zorunlu olsa da olmasa da bütün insan eylemlerini özellikle
de ahlakî eylemleri belirler. Deerler genellikle normlarla vücut
bulur ve norm- lar araclyla etkinlik kazanr (Gündüz 2005: 18-19).
Ayntab’da mahke- meye yaplan ikâyetlerin bir ksm toplumun genel
ahlakî yapsna aykr
• Çakr, XVI. Yüzylda Ayntab’da Toplumsal Kontrol Arac Olarak
Mahalle Halknn Rolü •
34
durumlarla ilgilidir. Kadnlarn, erkekleri evlerine almalar (GS:
4/341, 42/217, 161/170, 163/62) ya da erkeklerin, kadnlarn evine
girip çkma- sndan dolay ikâyet edilmesi (GS: 42/270) toplumun
deerlerine aykr davranlar olduu için sorumlularn cezalandrlmas
bizzat mahalle halk tarafndan talep edilmitir. Mahalle halk kendi
deer yarglarna aykr olan bu gibi eylemlerin yaygnlaabilecei,
mahallede huzur ve güveni bozabilece- i endiesiyle mahkemeye
bavurarak mevcut normlara göre bir yaptrmn uygulanmasn talep
etmekteydiler. Bu durum, norm ve deerler balamnda sosyal kontrolün
ne ekilde saland hakknda fikir sunmaktadr.
Toplumsal kontrolün üçe ayrld ifade edilmektedir. Birincisi; olumlu
ve olumsuz kontroldür. Toplum tarafnda, kiilerin normlara uymaya
altrlma- s ve tevik edilmesi olumlu, kiilerin normlara uymaya
zorlanmas hatta tehdit edilmesi ise olumsuz denetimdir. Eletirme,
küçük görme, kovma gibi yollar- dan yararlanlr. kinci olarak formel
ve informel kontrolden bahsedilmekte- dir. Buna göre hangi
davranlarn ihlali durumunda hangi makamlarca ne gibi cezalarn
verilecei önceden belirlenmise formel, eer yaptrmlar açk ve yazl
olarak belirlenmemi ve gayr resmi ilemekteyse informel kontrol söz
konusudur. Son olarak, kii dorudan doruya grubun ya da grubun
organlar araclyla kontrol edilmektedir (çli 2005: 132). Ayntab
ehrini esas alan bu incelemede dönemin mahkeme kaytlar kullanld
için daha çok olumsuz kontrole uygun örnekler mevcuttur. Bu
çerçevede mahkeme kaytlarna top- lumun tasvip etmedii davranlar
sergileyenlerle ilgili suçlamalar yansmtr. Suçlanan ahslar
eletirilmekle kalmayp ayn zamanda toplum nezdinde küçük
düürülmektedir. Bilhassa erkeklerle yasak ilikisi olduu bilinen
kadn- lar hakknda fahie (GS: 6/227, 46/162) veya yaramaz (GS:
4/206, 4/207, 7/106, 46/10, 161/300) tabirinin kullanlm olmasn bu
ekilde deerlen- dirmek mümkündür. Ancak bu ifadeler daha çok
bahsedilen eylemleri al- kanlk haline getirenler için kullanlmakta
ve ileri sürülen iddialar yarglama srasnda ispatlandktan sonra
bunlara gereken yaptrmlar uygulanmaktayd. Uygulanan yaptrm mahalle
halk tarafndan her zaman yeterli görülmeyebi- lirdi. Kimi zaman bu
ahslarn mahalleden ihraç edilmesi talep edilmekteydi (GS: 7/106,
161/35). Uygulanan yaptrmlarn kurallar önceden belirlendii için
burada formel bir kontrol söz konusudur.
Mahalle devaml veya geçici olarak ikamet etmek maksadyla kurulan
küçük yerleim birimleridir. Fiziksel ve sosyal yönden slam ehrinin
asl büyük özellii onun mahallelere bölünmü olmasdr. Osmanl
ehirlerinde mahal- le, ayn mescidde ibadet eden cemaatin aileleri
ile birlikte ikamet ettikleri ehir kesimi olup birbirini tanyan,
bir ölçüde birbirinin davranlarndan sorumlu, sosyal dayanma içinde
olan kiilerden olumu bir topluluun yaad yerdir. Mahallenin sosyal
bir birim olarak tad önemden dolay, Ortadou ve slam kültür
çevresinin ehirleri, mahallelerden oluan bir bile-
• Çakr, XVI. Yüzylda Ayntab’da Toplumsal Kontrol Arac Olarak
Mahalle Halknn Rolü •
35
im biçiminde tanmlanr (Ergenç 1981: 1270, Ergenç 1984: 69).
Gelenek- sel Osmanl ehirlerindeki mahalle henüz snf ve statü
farklarnn biçimlen- dirmedii bir fiziki mekân olarak ifade
edilmitir (Ortayl 2000: 107). Os- manl Devleti’nde mahalle halknn
sosyal dayanmasn göstermesi bak- mndan sadaka talar ad verilen bir
yardmlama müessesesinden söz edil- mektedir. Sadaka tana braklan
nakit para ya da giyim eyalar ve çeitli besinlerden fakirlerin
ihtiyaçlar karlanmaktayd (Sevim 2009: 112). Os- manl mahallelerinde
sosyal dayanma ve insana verilen deeri göstermesi bakmndan sadaka
tann önemi bu bilgilerden anlalmaktadr. Ayntab ehrinde sadaka
talarnn varlndan bahsedilmektedir (Sevim 2009: 104).
Mahallenin bir baka özellii de temel yönetim birimi olmasdr. Malî
aç- dan vergi kaybn önlemek ve vergi kontrolünü salamas bakmndan
önemlidir (Ergenç 1981: 1270, Ergenç 1984: 72–73, Ergenç 2006: 41).
XVI. yüzylda Ayntab’a ait tahrir kaytlarnda ehir halk sakin
olduklar mahallelere göre kaydedilmi olmas mahallenin yönetim
birimi olduunu göstermektedir. Asl önemli olan mahallede halkn
huzur ve güven içinde yaamasn temin etmektir. Devlet tarafndan;
malî, sosyal ve idarî sebepler- den dolay mahalle tekilat balamnda
mahalle halkna yüklenen bir mis- yon söz konusudur. Buna göre
mahalleli baz konularda ortak hareket etmek durumundayd. Avarz ve
buna paralel baz yükümlülüklerin karlanmasn- da, mahallede bulunan
çeme, ibadet mekânlar ve eitim kurumlar ve ben- zeri yerlerin
ihtiyaçlar mahalle halknn ortaklaa yerine getirmesi gereken ilerdi.
Bunun yannda mahallede meydana gelebilecek faili meçhul olaylar
mahalle nezdinde soruturulmakta, fail bulunamazsa mahalleli bu
olaydan sorumlu tutulmaktayd. Mahalle ahalisi birbirlerinin
davranlarndan so- rumluydu. Bu husus devletin malî ve idarî anlamda
çkarlarna hizmet et- mekteydi. Buna karlk mahalle halk bahsedilen
sorumluluklar yerine getirirken nasl hareket etmekteydi? Toplumsal
kurallara aykr hareket edenlere kar ne ekilde yaptrmlar
uygulanabilmekteydi? Toplumsal kont- rol tam da burada devreye
girmektedir. Devlet ve mahalle halk arasnda gayri resmi bir
protokol varm gibi mahallede toplumun norm ve deerleri- ne aykr
davrananlara kar toplumsal kontrol arac olarak mahalle halk varln
hissettirmekteydi. Mahkemeye yaplan müracaatlar sonucunda kurallara
uymayanlara gerekli yasal ilem yaplmaktayd. Mahkeme, bu tür- den
ikâyetlerde her zaman mahalle ahalisinin tanklna bavurmakta ve
halkn görüüne itibar etmekteydi. Mahalleli tarafndan kimi zaman
mahal- leden ihraç dahi gündeme getirilebilmekteydi. Mahalle halknn
ihraç tale- binde bulunmas aslnda mahallede ortak karlanan
sorumluluklar bala- mnda kendi aleyhlerine bir durum
oluturabilirdi. Ancak mahallede huzur ve emniyetin tesisi maddi
kayplardan daha önemliydi.
• Çakr, XVI. Yüzylda Ayntab’da Toplumsal Kontrol Arac Olarak Mah