12
Tarih: 18 Aralýk 2011 YIL: (6) SAYI: (348) AFRÝKANIN ÜCRETSÝZ HAFTALIK EKÝ PazaR PazaR

PazaR - cengizerdem.files.wordpress.com...düzeydir. Önceleri Spekülatif Realizm, sonralarý Spekülatif Materyalizm, en son olarak da Transendental Materyalizm adlarýyla anageldiðimiz

  • Upload
    others

  • View
    10

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: PazaR - cengizerdem.files.wordpress.com...düzeydir. Önceleri Spekülatif Realizm, sonralarý Spekülatif Materyalizm, en son olarak da Transendental Materyalizm adlarýyla anageldiðimiz

Tarih: 18 Aralýk 2011 YIL: (6) SAYI: (348) �AFRÝKA�NIN ÜCRETSÝZ HAFTALIK EKÝ

PazaRPazaR

Page 2: PazaR - cengizerdem.files.wordpress.com...düzeydir. Önceleri Spekülatif Realizm, sonralarý Spekülatif Materyalizm, en son olarak da Transendental Materyalizm adlarýyla anageldiðimiz

18 Aralýk 2011 Pazar2 Pazar

PazarSahibi:

�AFRÝKA� YayýncýlýkLimited

Editör:

FaizeÖZDEMÝRCÝLER

Dizilip Basýldýðý Yer:�AFRÝKA� Yayýncýlýk Limited Tesisleri

Matbaa Teknikeri:Bünyamin NAZÝK

Görsel Tasarým:Ýlter YÜKSEL & Erdem YORGUNOÐLU

E - M a i l : a v r u p a @ k k t c . n e tWeb: www.afrikagazetesi.net

Evrenin merkezinin dünya olmaktanziyade güneþ olduðunu iddia edenKopernik Devrimi'nin ve aklýn sýnýrlarýolduðunu, yani bilebileceklerimizinsonsuz olmadýðýný öne süren Kant'ýnöncülüðünde gerçekleþen Aydýnlanmahareketinin gözleri kör etmesi kuvvetlemuhtemel bir aydýnlýða kavuþmakla nedenli derin bir baðlantý içerisindeolduðunu artýk hepimiz bil iyoruz.Akýlcýlýðýn ýþýkla ilgisi Kopernik veKant ' tan beridir sürmekte. . . Hattakimilerinin, rasyonalizmin ve biliminýþýðýyla kör olduðu belirtmeye bile gerekbýrakmayacak derecede bariz gelinennoktada. Söylemeye gerek var mýbilmiyoruz, ama ýþýk ve aydýnlanmaarasýndaki i l iþki körlükle hakikatarasýndaki iliþkiye paralel bir seyirizlemektedir. Her bilgi hakikat deðildir,ama bazý hakikatler birer bilgi olarak danitelendirilebilir. Her insanýn beynindendüþünce fýþkýrmasý kuvvetlemuhtemeldir. Lâkin beyinden fýþkýrandüþüncelerin hakikatler rejimine mi,yoksa kanaatler rejimine mi hizmet ettiðiancak ilerleyen zaman içerisinde açýklýðakavuþabilir. "Zaman her þeyin ilacýdýr,"diye bir lâf var; inanmayýn, zira zamanher þeyin zehiri de olabilir. "Her þeyizaman gösterecek," diye bir lâf daha var;ona da inanmayýn, zira bazen zaman birhiçlikten baþka hiçbir þey göstermez,

gösteremez.Güneþsiz bir dünyada insan da

olamayacaðýndan dünyanýn insandanbaðýmsýz kendinde-þey olarak nasýl biryer olabileceðini tahayyül edebilmek içingüneþin söneceði yönünde bilimselverilere dayanan bir spekülasyonlarserisi oluþturmak gerekiyor. Dünyayýdeðiþtirebilmek için öncelikle onuanlamak gerektiðini ise söylemeye bilegerek yoktur herhalde. Ýnsansýz birdünya tahayyül edebilirsek, insanmerkezli düþünceden kurtulur vedünyayý güneþ sisteminehapsolmuþluktan kurtarýp ait olduðuyere, yani evrenin sonsuzluðunakavuþturabiliriz. Ýnsansýz bir dünyayýtahayyül edebilmek için bir ölümsüz gibidüþünebilmek gerektiðini ise bilmiyoruzsözlerimize eklemeye gerek var mý!..Ama bu noktada belirtmeliyiz kiölümlülere, yani dirilere has bir özellikolan düþünme kapasitesi, yarattýðýsýnýrsýz düzey sayesinde, ki bunu sonlubir varlýk olan insanýn sonsuzluðudüþünüp matematiksel olarakaçýklayabilmesinden anlýyoruz,düþüncenin sonsuzluðu hâlihazýrdakendi içinde barýndýrýyor olduðunugösterir. Düþüncenin öznesi olmaktanziyade ta kendisi olan insan ise buanlamda ölümsüzlüðü bünyesindebarýndýrýyor demektir. Buradaki önemli

nokta söz konusu ölümsüzlüðün fizikselölümsüzlük olmaktan ziyademetafiziksel ölümsüzlük olduðudur. Yaniepistemolojik baðlamýndan tamamenkoparýlmýþ salt ontolojik bir düzlemdezuhur eden düþünce olayý. Bir olayolarak düþüncenin zuhru için gerekenyüzey elbette ki maddi olacaktýr. Lâkinakýlda tutulmalýdýr ki bu maddi yüzeyAristoteles'in çizdiði sýnýrlar içinehapsolmuþ fizik anlayýþýný aþan birmaddi düzeydir. Metafiziksel düzleminmaddenin uzantýsý olduðunu ortayakoyan aþkýnsal materyalizm iþte bu tarzbir düþüncenin ürünüdür. ÖzellikleSchelling tarafýndan geliþtirilen bu felsefiyaklaþým, Fichte 'nin Kant ' ýradikalleþtirmek suretiyle idealizmindoruðuna çýkmasýna bir tepki olarakmaddenin yeniden ön plana çýkarýlmasýnýiçerir. Maksadý yeni bir doða felsefesigeliþtirmek olan Schelling'e göremaddenin madde-ötesi etkileri vardýr veyaratýlan söz konusu madde-ötesi etkilermaddeyi aþtýðý gibi, madde de onlarýaþar. Birbirine ayný anda hem içkin hemde aþkýn olan iki farklý varlýkboyutundan, daha doðrusu varlýðýn ikifarklý düzleminden söz ediyoruz demekki burada. Bunlardan biri beþduyumuzun duyumu dahilinde olangörünen(fenomenal) düzey, diðeri isebeþ duyumuzla ulaþamayacaðýmýz ama

zihnimizle algýlayabileceðimiz (numenal)düzeydir. Önceleri Spekülatif Realizm,sonralarý Spekülatif Materyalizm, en sonolarak da Transendental Materyalizmadlarýyla anageldiðimiz bu teorininamacý, özne ve nesnenin diðer adlarý olanfenomenal ve numenal düzeylerarasýndaki iliþkiyi baðlýlaþýmcýlýktankopararak, söz konusu ikil iðinüstesinden gelmek yerine onu bir gerçekolarak kabul edip bu iki düzey arasýndanasýl daha saðlýklý ve üretken bir iliþkikurulabileceðini kuramsallaþtýrmaktýr.

Hepimizin takdir edeceði üzeredoðadaki deðiþimler kaçýnýlmaz olaraksiyasi arenada da köklü deðiþimleresebep olabilmektedir. Belli ki aþkýnsalmateryalizm veya naturalizm(transcendental materialism ornaturalism) son derece yerinde birfelsefi yaklaþýmdýr. Her ne kadar idealistolmasa da Alman Ýdealizmi'nin ilerigelenlerinden kabul edilen Schelling'inöncülük ett iði bu yaklaþýma görefikirlere veya idealara rahimlik edendoðanýn kendisidir. Bazý okuyucularýmýzbunun son derece bariz olduðunu, ziradüþüncelerin beyin denen organtarafýndan üretildiðini, insaný bir bitkiolarak düþünecek olursak beynin de bubitkinin çiçeði veya meyvesi olduðunudile getirebilir ler. Söz konusuokuyucularýmýzýn bu düþüncesi elbette

Page 3: PazaR - cengizerdem.files.wordpress.com...düzeydir. Önceleri Spekülatif Realizm, sonralarý Spekülatif Materyalizm, en son olarak da Transendental Materyalizm adlarýyla anageldiðimiz

18 Aralýk 2011 Pazar 3Pazarki son derece yerinde bir tespittir. Ancakiþ bununla kalmýyor ne yazýk ki.Schelling'in felsefesini yenidenyorumlayarak günümüze uyarlayan IainHamilton Grant'a göre Schelling'inönemi Kant'ýn aþkýnsal idealizminin önesürdüðü "idealar gerçeði(maddeyi)belirler" anlayýþýna ters düþen birbiçimde "gerçek(madde) idealarýbelirler" anlayýþýný benimsemiþolmasýndan kaynaklanýr.

Konuya açýklýk getirmek için QuentinMeillassoux'nun spekülatifmateryalizm(spekülatif maddecilik)dediði, Adrian Johnston'un isetransendental materyalizm(aþkýnsalmaddecilik) dediði ve ruh ile bedenarasýndaki i l iþkiyi merceklerideðiþtirdikten sonra mercek altýna alanbu felsefi düþünüþ usûlündenbahsedeceðiz þimdi.

Hegel'in Tinin Fenomenolojisi adlýkitabýnda her þeyin zaman içerisindekendisinden farklýlaþýp ötekisinedönüþtüðünü, daha doðrusu her þeyin,ötekisini kendi içinde hâlihazýrdabarýndýrdýðýný ve oluþ sürecinde içtekiötekinin dýþsallaþtýrýlarak öznenin kendisihaline gelmesinin kaçýnýlmaz olduðunusýk sýk tekrarladýðýný akýlda tutarsak,kendi içinde kendinden daha kendi olanbir boþluk olarak öznenin kendini ifadeedebilecek ve kendinden farkýný dilegetirebilecek bir spekülasyon biçiminihayata geçirebilmek için kaçýnýlmazolarak Kant ile Hegel arasýnda, GillesDeleuze'ün deyimiyle bir ayýrýcý-sentez(disjunctive-synthesis) iþlemigerçekleþtirmek zorunda olduðunusöyleyebiliriz. Zira bir nesnenin kendinibir özne olarak tasvir edebilmesi ancakKant'ýn düþünümsel yargý ve Hegel'inspekülatif diyalektik stratejilerinin kendiiçlerinde bölünüp idealist yanlarýndanarýndýrýldýktan sonra materyalistyanlarýnýn aþkýnsallýðýn içkin olduðugerçekçi spekülasyonlar çatýsý altýndayeniden birleþtirilmesiyle mümkünkýlýnabilir. Nitekim ne aþkýnsal idealizmi,ne de spekülatif idealizmi tasvip edenZizek'in Schelling'i Lacan ve Hegelüzerinden okumasýyla ortaya çýkantransendental materyalizmi, Kant'ýn veHegel'in idealizmlerinden radikal birkopuþ gerçekleþtirerek kendinde-Þey'inaþkýn olmayan bir dýþarý ve içkinolmayan bir içeride konumlanmýþolduðunu ortaya koymaktadýr. DiyalektikMateryalizm'in her þeyin sürekliötekisine dönüþmesinden ibaret kýsýr-döngüsünü kýrýp geride býrakýlankonuma söz konusu konumu aþacakþekilde müdahale etmek gerektiðiniortaya koyan bir duruþ olarakTransendental Materyalizm, aklýn doðatarafýndan oluþturulduðunu, fakat aynýaklýn da doðayý oluþturduðunu dilegetirir. Klein'ýn terimleriyle ifade edecekolursak Transendental Materyalizm birnevi projeksiyon-introjeksiyon (dýþayansýtma - içe yansýtma) mekanizmasýiçerisinde nasýl bir hayat yaþayacaðýmýzýbizi aþan güçlerin belirlediðini kabul edip,söz konusu bilinçdýþý güçlerin (doða,evren) son derece olumsal (rastlantýsal,contingent) hareket ettiðini akýldatutarak tüm varlýðý mevcut insanyapýsýna indirgemeyip, önce gerçekteninsan olmanýn, sonra da eðer gerekligörülürse insaný bile aþmanýn gerekliolduðunu öne sürer.

Her ne kadar kendinde-þey olarakölümsüzlük düþüncesini hayatageçirebilmek sinir ve damar sistemininbozguna uðratýlmasýný gerektirir gibigözükse de iþin aslý hiç de öyle deðildir.Fâni bir bedende(fenomenal), fâniolmayan bir düþünceyi (numenal)barýndýrabilecek kudrete eriþmek olarakda nitelendirebileceðimiz bu "oluþ modu"özellikle 20. Yüzyýl sonu ve 21. Yüzyýlbaþýnda Deleuze ve Badiou gibidüþünürlerin de kafasýný kurcalamýþtýr.

(SÜRECEK)

iki kere iki dört deðildin yalnýzlýðýmda. soru sormakiçin sýnýfta el kaldýran öðrenci eli deðildi elin mesela.bana beyaz bir aþk atý enjekte ettin, belli kioverdozdan öleceðim! yalnýzlýðýma savrulan molotovkokteyliydin sen jozefin, alevlendin. sensizliðiminsorularýna verilen bir yanýt deðildin sen josefin.kollarýmda titreyen itlerimi beyaz atýmla çiftleþtirdin.Aþkýmýn hazýr cevaplarýna sorulan bir soru gibidurmuyordun josefin. belli ki ben seni sualsizsevecektim. Bir aþk masalýna benzemiyorduk. nerapunzel tarardý saçlarýný, ne de macbeth avuturduintiharlarýmý. bir yangýndan kurtarabilidiðim sonmoleküllerdin sen jozefin. baldýranla sonlandýrýlan birrejimin son þahidi. göðüs kafesimde kývranýp duranyaban bir hayvandý jozefin, senin, salýverdiðin.sözlerime direnen bir aþkýn kor alfabesi. sürgünegittiðim bir aþkýn soðuk kýt'alarýnda babilden kalmabir asma bahçesiydin sen aslýnda. ki salkým salkýmbakýþlarýmý büyütürdüm yapraklarýnda. soluðumuyatýrdýðým ameliyat masasýnda upuzun bir zamandilimi, þuursuz bir cümle akýþý olarak bulurdum seninefes yollarýmda.

Sivil polislerin devletin iltihabý gibi sokaklara aktýðýakþamlarda, kimliði belirsiz bir özneydim ben josefin,raký masasýnda. elimde can baba'nýn þiirleri ve birde tabanca. girdiðimiz politik konuþmalarda sen biranarþist olurdun, uçuk bir kadýn mevlana veyahut da.

Seni, umutsuz bir nihilistin içten içe aþka inanmasýgibi seviyordum. Aptal bir aþýk gibi seviyordum benseni bazen. sebep ve sonuçlarý kaydedemeyen, sinirsistemi çöken biri gibi seviyordum. bir amnezihastasýnýn hatýrladýðý ender bir olay gibi hatýrlýyorduma-kozmetik poetikasýný suretinin ve kalbinin.

Sýrýlsýklam deðil, deli gibi aþýktým ben sana josefin.titriyordum ölümüne ve titretiyordum adýmladýðýmher bir santimetrekareyi de. bürokratik yollardanýsrarla kaçýnýyorduk biz bu aþkla josefin. doðrudandoðruya hayat olmak istiyorduk. ana caddelereçýkýyorduk biz bu aþkla josefin. ara sokaklar,yalýnayak çocuklar oluyorduk. sigara ve içkiiçiyorduk biz bu aþkla. kederlenip aðlýyor, gülmektenaltýmýza iþiyorduk. Þiþelerin dibindeki tortularýyutuyorduk biz bu aþkla, gecenin sonunda duranboþ bir þiþe edasýyla. birbirimize yataklýk ediyor,kanepelerde sabahl ýyorduk b iz bu aþkla.Kusmuklarýmýzda boðuluyorduk josefin.

Devletlere küfredip ateþ ediyorduk biz bu aþklajosefin! Devletin, okulun, askerliðin "rahat, hazýr ol!"yaptýrarak törpülemeðe çalýþtýðý sezgileri kalbimizdebir dövme gibi taþýyorduk biz bu aþkla. Yalnýzlýðýmýzý,hayatýn bittiði bir boþluk olarak görmektense çokuzaktýk. AB'den yardým almýyorduk biz bu aþklajosefin! AB'ye katýlmak da istemiyorduk doðrusu!

Page 4: PazaR - cengizerdem.files.wordpress.com...düzeydir. Önceleri Spekülatif Realizm, sonralarý Spekülatif Materyalizm, en son olarak da Transendental Materyalizm adlarýyla anageldiðimiz

18 Aralýk 2011 Pazar4 Pazar

Son zamanlarda bariz bir þekildemaruz kaldýðýmýz"Müslümanlaþtýrýlma" operasyonu,beni Ýslam üzerine yazýlan kitaplarokumaya deðil, ateist yazarlarýokumaya sevketti. Ateist külliyatýkarýþtýrmaya baþladýðým bu zamanzarfýnda, Christopher Hitchens'ýn"God is not great"(Tanrý Büyük Deðil)adlý kitabýyla birlikte pek çokmakalesini okuma fýrsatým oldu. (25kitabý olmasýna raðmen Türkçe'yeçevrilmiþ tek bir kitabý yokHitchens'ýn.) Bu arada internettenizleyebildiðim videolarýnda Hitchens'agerçekten hayran kaldým. Pat diyesöylüyor. Evelemiyor, gevelemiyor."Kötülüðün ve nefretin kaynaðý nedir"sorusuna anýnda yapýþtýrýyor cevabý:"Dindir�"

Bu ünlü polemikçi yazar, ne yazýkki, 2010 Haziran'ýndan beri mücadeleettiði kansere önceki gün yenik düþtü.Hitchens'ýn ölümü, 19 yýldýr yazýyazdýðý Vanity Fair dergisinden yapýlanbir açýklama ile duyuruldu. AçýklamadaHitchens "bulunmaz bir eleþtirmen,yetenekli bir hatip, vahþi bir zeka vekorkusuz bir hedonist" olaraktanýmlandý.

Hitchens, alkol ve sigara tiryakiliðive eleþtirmenlerle yaþadýðý sertçatýþmalarla biliniyordu. Hastalýðýdolayýsýyla sesini ve saçlarýnýkaybettiði halde yazýlarýna hiç aravermemiþ, hastalýðýnýn gidiþatýyla ilgilidetaylarý Vanity Fair'deki köþesindeokurlarýyla paylaþmaya devam etmiþti.Hastalýðýnýn, Nietzsche'nin "Beniöldürmeyen þey güçlendirir" sözlerinisorgulamasýna neden olduðunusöylüyordu. Hitchens'ýn en yakýndostlarýndan biri "Þeytan Ayetleri"ninyazarý Salman Rüþdi'ydi. DostluklarýHumeyni nin Rüþdi için ölüm fetvasýçýkardýðý zaman Hitchens'ýn Rüþdi'yedestek vermesiyle baþladý. Rüþdi,

Twitter'da þöyle yazdý: "Güle güle,sevgili dostum. Çok büyük bir sessustu. Çok büyük bir kalp durdu.Christopher Hitchens, 13 Nisan 1949- 15 Aralýk 2011."

Vanity Fair'dan Graydon Carter iseþöyle yazdý: "Sigara, Ýskoç viskisi,harika yazýlar. Son 40 yýlda onunkadar çok muhteþem köþe yazýsý,deneme, makale ve kitap yazmýþ biryazar daha bulmanýz çok zordur�"

Hitchens, Rahibe Teresa'yý siyasifýrsatçýlýkla suçlamýþ ve derneðinebaðýþ yaptýklarý için diktatörler veyolsuzluða bulaþmýþ finansçýlarla dostolduðunu öne sürmüþtü. RahibeTeresa'yý ayrýca kürtaja ve doðumkontrolüne karþý çýkýp yoksullarýnçilesine katký yapmakla suçlamýþtý.Henry Kissinger'ý "savaþ suçlusu" ilanetmiþ, Bill Clinton'ý "sahtekar" olarak

nitelendirmiþti.Ateist yazar Richard Dawkins'le

birlikte Papa'yý Katolik Kilisesi'ndekiçocuk tacizi olaylarýný örtbas etmeklesuçlarken,

Papa'yý tutuklatmak için, 1998'dePinochet'in Ýngiltere ziyareti sýrasýndatutuklanmasý saðlayan yasadanyararlanmayý umuyordu. Papa,Ýngiltere'ye gittiðinde Hitchens'ýnkurduðu cümle þuydu:

"Baþka bir devlet lideri çocuklaratecavüz sorularýyla karþý karþýyaolsaydý, yine havaalanýnda karþýlanýp,Kraliçe'yle görüþtürülür müydü?Ülkeden geri gitmesine izin verilirmiydi?"

Ancak bütün bunlara raðmen,Vietnam Savaþý'na þiddetle karþýçýkmýþ bir yazar olarak Hitchens'ýn,solda baþlayan kariyerini, 11 Eylül

saldýrýlarýndan sonraki tavrý nedeniyleBush'un yanýnda noktalamasý büyükbir talihsizliktir. Bunu kendisi kabuletmese de, kimi çevreler tarafýndanBush'un Irak iþgalini kabul ettirmesinekatký yapan biri olarak anýlmaktan neyazýk ki kurtulamamýþtýr. Belki de,"Saddam'ýn devrilmesi gerektiði"üzerinde yoðunlaþýrken, "Saddam'ýkimin devirmesi gerekir" sorusunuýskalamýþtýr. Belki de bu sadecehaksýzlýktýr. Nihayette "Tanrý büyükdeðildir" demeye cesaret gösteren birateistin Bush'a fazlaca inanmýþ olmaihtimali her þeye raðmen zayýftýr�

Bu nedenle Hitchens'ý þiddetleokumanýzý öneririm.Hele içindengeçtiðimiz þu günlerde, siyasilerimizdinsel inciler döktürürken� Ve olancapespayeliði ve sahteliðiyle FethullahGülen'in yýldýzý parlatýlýrken�

Nisan Ermeni halký için aylarýn enzalimidir; her yýl bu zamanda süregidenbir trajedinin ve aþaðýlanmanýn acýsýnýyaþamak zorunda kalýrlar. Trajedi,Osmanlý Müslüman halifeliðin atalarýnýkitleler halinde yok etmesini anmaktýr;devletin planladýðý bu toplu katliamkampanyasý Nisan 1915'te baþlamýþtý.

Teknik ve akademik manada, soykýrýmkelimesi aslýnda burada uygundüþmüyor, zira lügatýmýza ancak 1943'tegirdi. (Kavram Raphael Lemkin adlý birakademisyen tarafýndan ortaya atýldý.Lemkin, o daha da korkunç yýlda, ýrkçýlýklakan dökme þehveti arasýndaki kesiþimiifade eden hukuki bir kavram bulmayýistemiþ ve Ermenistan'ý o dönemPolonya'da yaþananlar için örnek olarakalmýþtý.)

Ben ABD'nin o dönemki Türkiyebüyükelçisi Henry Morgenthau'nunkullandýðý kavramý tercih ediyorum.Konsolosluk görevli lerinin bilhassa

Harput ve Van'daki vahim olaylara dairkendisine anlattýklarýný Washington'arapor eden büyükelçi, þu çarpýcý ifadeyikullanmýþtý:

'Irk imhasý'. Morgenthau'nun kendiiçinde yeterince korkunç olan ifadesi,sonrasýnda Ermenilerin hayatýna dairbütün izlerin, Ermeni kil iselerinin,kütüphanelerinin ve kurumlarýnýn yerle biredilmesinden resmi Türk haritalarýnýn veders kitaplarýnýn vaktiyle Ermenistan diyebir yer olduðunu inkâr etmek içinpervasýzca deðiþtir i lmesine kadarsilinmesini içermiyordu.(...)

Türkiye Baþbakaný ve Ýslamcý iktidarpartisinin lideri Tayyip Erdoðan�ýn yaptýðýaçýklama þuydu: "Benim ülkemde, 170 binErmeni var; bunlarýn 70 bini benimvatandaþýmdýr. Ama 100 binini ülkemizdeþu anda idare ediyoruz. Ben yarýn,gerekirse bu 100 binine hadimemleketinize diyeceðim. Niye? Benimvatandaþým deðil bunlar. Ülkemde de

tutmak zorunda deðilim."Bu olaðanüstü tehdit, köhnemiþ bir

kasabadaki aptalca bir toplantýdasavrulmadý. BBC'nin Türkçe servisineverilen bir mülakatta dile getir i ldi.Türkiye'nin bir numaralý devlet adamýnýnne demeye çalýþtýðý açýkça ortada:

Demokratik meclisler Ermenilerin 20.asýrda etnik temizliðe maruz býrakýldýðýnýaðýzlarýna alma cüretini gösterirlerse, butemizliði 21. asýrda þahsen tamamlarým!

Devlet tarafýndan kodlanan zorunluTürklük kavramý, ülkenin muazzambüyüklükteki Kürt nüfusunun haklarýnýinkâr etmenin ve dil lerini ortadankaldýrmanýn yaný sýra, AB'nin demokratikbir üyesi olan Kýbrýs'ta silahlý biryerleþimci ve iþgalci kolonisi yaratmakiçin kullanýldý.

Türkiye için dehþet verici kiþi l ikbozukluklarýndan mustarip birbaþbakana sahip olmak felaketanlamýna geliyor. (SLate, 5 Nisan 2010)

Christopher Hitchens: �Tayyip Erdoðan Türkiye için dehþet verici bir kiþilik!�

Page 5: PazaR - cengizerdem.files.wordpress.com...düzeydir. Önceleri Spekülatif Realizm, sonralarý Spekülatif Materyalizm, en son olarak da Transendental Materyalizm adlarýyla anageldiðimiz

18 Aralýk 2011 Pazar 5Pazar

Bir zamanlar bizim oralara yoludüþen ünlü tarihçi Heredot'unKaradenizlileri görünce ezberibozulmuþ. Almýþ kaðýdý-kalemi elinetarihe not düþmüþ:

"Uzaktan, elleri kollarý havada,tuhaf hareketler yapan, anlaþýlmazdavranýþlarda bulunan, çok ateþli,bitmeyecek bir enerjiye sahipmiþ gibigörünen yaratýklar gördüm..."

E, Heredot amca böyle yazmýþsabiz Karadenizliler için bunu üstlenmektarihe devrim borcumuz... Doðasý gibidili, duruþu diktir bizimkilerin, "dikhoron" etmeyi, dikine konuþmayýseverler. Elleri ve kollarýyla birlikteiþaret ve itiraz parmaklarý da her daimhavadadýr. Akýllarý da karýþ deðilyaylalar kadar, dalgalar kadarhavadadýr. Hýzlýdýrlar bizimkiler,acelecidirler, sözcüðün devrime dahilgüzel anlamýyla þaka gibidir her biri.Devrimin þaka ekidirler...

Onlarýn hýzý, küresel oligarþinininsaný ve insanlýðý teslim alan zamane"hýz"ýn ve hýz ideolojisininalternatifidir. Oligarþinin hýzýný aklýnýbaþýndan almakta üzerlerine yoktur...Biz sularýn, insanlarýn, fýrtýnanýn,denizin ve daðlarýn özgürlüðünü vedeliliðini severiz. Bu nedenledir kiHopa olaylarý olarak tarihe geçen,"Hepimiz Hopalýyýz, hepimiz eþkiyayýz"sloganýnda somutlanan dayanýþmaegemenleri rahatsýz etmiþtir. Hopa'daolanlarý, devasa bir bilgiçlikle bizimmahallenin çocuklarýnýn üstüneyýkmaya çalýþan "kavram bunamasý"bir yana, oligarþinin Hopa üzerinden

yürüttüðü zor kampanyasý güncel vetarihsel bir korkunun ürünüdür.Egemenlerin "Geçmiþ korkusu" ve"Karadeniz korkusu"; 12 Eylül öncesibölgedeki devrimci kalkýþmaya karþýpara ve dua ile karýlmýþ aþaðýlayýcý kinve garez olarak özetlenebilir. Bölgenindevrimci mirasýnýn yanýsýra, zamaneoligarþinin milliyetçi-ýrkçý Karadeniztasavvuruna karþý, HES'lere, nükleersantrallere karþý derelerin, doðanýnözgürleþmesini savunmakla kalmayan,bölgedeki dillerin, kültürlerinözgürlüðünü savunan ve bunudevrim-sosyalizm mücadelesiyle deiliþkilendiren "Bir baþka Karadenizmümkün" cümlesine ve pratiðine karþýbir korkudur bu... Öyle ya, 12 Eylülile "sýfýrlandýðý" zannedilenler yenidenayaða kalkýp, tüm ezilenlerle birleþipyeni bir mecraya dökülürlerse... Esas

soru ve esas korku budur. FýrtýnaDeresi üzerinden söylersem, onlar,fýrtýna çýkmasýný, derelerin asi ve aksiakmasýný deðil uysallaþmasýnýistiyorlar. Muradlarý özgür akan haramsularý helal sulara ve "helal kazanca!"çevirmek...

Þair kardeþim Þehmus Ay'ýn"çýkarýn beni bu dýþarýdan" sözündekiimayý unutmadan, bir anekdot ilebitirelim. Tahliye ân'ý dýþarýya çýkan veiçeride kalan mahpuslar içinsözcüklerin son toplantýsý gibidir.Kalplerin dýþarýdaki zamana attýðý sonkomün toplantýsý yapýlýr. Türkülerinsöylendiði, þiirlerin okunduðu, yükseksiyasetin yaný sýra yüksek muhabbetinyapýldýðý "tahliye gecesi"nde radikal bir"tahliye çayý" demlenir. Komþusiyasetlerden tahliye çaylarý ýsmarlanýr.Ýçerdekiler, küçük-büyük sýrlar emanet

ederler dýþarýya çýkacak olana,olanlara. Sevgililere, anne-babalarahaberler uçurulur. Tüm sözcükler,tüm hatýralar, onlarla birlikte dýþarýyaçýkacaktýr sanki. Koðuþ kapýsýnýnönünde son voltalar atýlýr, sonkucaklaþmalar, insani-siyasi sonfýsýldaþmalar yapýlýr. Dýþarý ile içeriarasýndaki "ara bölge"de sözler alýnýr,sözler verilir, emanet cümleler, hatýrlýsýr'lar devrimin sanat eki gibi katlanýpdilin altýna yerleþtirilir. Tahliye olanlarbazýlarýný unutacaðýný bilebile"unutmama" sözü verir. Kalanlar,unutulacaklarýný bile bile "unutulmamarolü!" yaparlar.

Nihayet kilitler þakýrdar, kapý açýlýr.Ýþte tam o anda, tahliyeci sol ayaðýnýdýþarýya atarken kadim bir hapishanegeleneði cümleye dökülür. Ýçerdekilertahliye olan arkadaþlarýna seslenirler:"Bir çay daha içseydin..."

Bu demli cümle, "ara bölge"yedüþtüðü anda, uzun bir suskunlukolur. Hikaye burada bitmez; devrimciadýmýný dýþarýya atar atmaz, kapýdabekleyenlerin cümlesi yolunu keser:

"Hoþ geldin kardeþ, dýþarý sýrasýsende... Seni / sizi bekliyor, HES'ler,nükleer santraller... Kötülükler,zulümler...."

Onlar hep birlikte Çay Bellasöyleyerek Karadeniz'in yolunututarken, Can Yücel, içerde yatan tümsiyasiler için tarihe þu notu düþer:

"Sözüm size, ey Baþý-dardakiler,/sizin de Kurtuluþ Olsun Çayýnýz!"

(11.12.2011/Özgür Gündem)

Nihayet kilitler þakýrdar, kapý açýlýr. Ýþte tam o anda, tahliyecisol ayaðýný dýþarýya atarken kadim bir hapishane geleneði

cümleye dökülür. Ýçerdekiler tahliye olan arkadaþlarýnaseslenirler: "Bir çay daha içseydin..." Hikaye burada bitmez;devrimci adýmýný dýþarýya atar atmaz, kapýda bekleyenlerin

cümlesi yolunu keser: "Hoþ geldin kardeþ, dýþarý sýrasýsende. Seni/sizi bekliyor, HES'ler, nükleer santraller...Kötülükler, zulümler...." Onlar hep birlikte Çay Bella

söyleyerek Karadeniz'in yolunu tutarken, Can Yücel, içerdeyatan tüm siyasiler için tarihe þu notu düþer: "Sözüm size,

ey Baþý-dardakiler,/ sizin de Kurtuluþ Olsun Çayýnýz!"

Page 6: PazaR - cengizerdem.files.wordpress.com...düzeydir. Önceleri Spekülatif Realizm, sonralarý Spekülatif Materyalizm, en son olarak da Transendental Materyalizm adlarýyla anageldiðimiz

18 Aralýk 2011 Pazar6 Pazar

Goebbels, Savaþ ve PropagandaBakanlýðý�nýn baþýna geldiði gün �Bir þeysöylemek için deðil, belli bir etki saðlamakiçin konuþulur. Yalan söyleyiniz, mutlakainanan olacaktýr� sözleriyle Almanlarýntarihsel kötülük dünyasýnda yerini almasýnýsaðlayan o meþhur karanlýk dönemi baþlatmýþoldu. Daha sonra �Siyasi haberler askerisilahtýr. Onlarýn önceden belirlenmiþ ödevi,savaþý sürdürmektir, haber vermek deðil�sözleriyle de Alman basýnýnýn görevlerinihatýrlatmýþtý!

Türkiye�de yeni dönemde Türk medyasýtüm kirli propaganda taktikleriyle donanýpKürtlere karþý Baþbakanlarýnýn kahvaltýsofralarýnda hizalanýrken �hizalanmayanlarýnhikayesi� bu.

Hikayemiz, �malum� hayaletin sadeceAvrupa�da deðil bütün dünyada dolaþtýðý68�li dönemde þimdiki adýyla Ho Chi MinhCity, o zamanlarýn Saygon�unda geçer. 68�egireli bir ay olduysa da, Vietnam�da �tet�Ocak ayýnýn sonunda kutlanýr. Savaþbaþlayalý beþ yýl olmuþtu. Ülkenin güneyini,komünistlerin kuzeyine karþý iþgal edenABD, yýlbaþý vesilesiyle kuzeydekilerle 29Ocak�ta baþlayacak 36 saatlik bir ateþkesantlaþmasý yapmýþtý.

31 Ocak sabahý Saygon�daki ABD elçiliðiaðýr bir patlamayla sarsýlýr. Viet Kong�un �tetharekatý� ile ABD�nin yenilip ülkeninbirleþtirilmesi amaçlanýyordu. Savaþýngüneyde þehirlere ulaþmasý hemVietnam�daki hem de Washington�dakiAmerikalýlarý þok etmiþti. Zira, Beyaz Sarayve Pentagon düzenli bir þekilde, zafere yakýnolduklarýný, her þeyin kontrol altýndaolduðunu bildiriyordu. Fakat madem her þeykontrol altýndaydý, �düþman� nasýl olur daSaygon�un kalbine kadar ilerleyip Amerikanelçilik binasýna sýzabildi?

Elçilik baskýný, Amerikan kamuoyundageniþ kesimlerin bu savaþtan býkkýnlýkduymaya baþladýðý, savaþ karþýtlarýnýn artýk

sadece üniversite öðrencileriyle sýnýrlýolmadýðý bir döneme denk gelir.

(�) 62 yýlýnda Güney Vietnam�dakiAmerikan askerlerinin sayýsý 3 bin 200 iken,6 yýl içinde bu rakam 500 bine ulaþacaktý.Bunlardan her hafta 5 yüzü kara torbalariçinde, eve gönderiliyordu - ölü olarak. SonAmerikan askeri helikopterle Vietnam�ý terkettiðinde sene 1975�ti. Ancak �Tet 68�,Vietnam savaþýnýn hem zirvesi hem dönümnoktasýydý. Ve böyle olmasýnda, bir fotoðrafrol oynadý.

Saygon�daki ABD elçiliðine düzenlenenbombalý saldýrýdan bir gün sonra, Vietnam�dabulunan ve Associated Press için fotoðrafçeken ABD�li Eddie Adams, o gün bir-iki iyikare yakalamak üzere ofisinden çýktýðýnda,20�nci yüzyýlýn en etkili fotoðraflarýndanbirini çekeceðini bilemezdi. Elinde makinesi,þehir merkezinin caddelerinde yürürken,birden güney Vietnamlý asker ve polislerinbir evin giriþinde bir kiþiyi tutup, zorlasürüklediðine þahit olur. Bir köþede dururlar.Birden emniyet müdürü gelir. Elinitabancasýna götürdüðünde, askerlercesürüklenen, kollarý arkada baðlý kiþi ile EddieAdams arasýndaki mesafe sadece bir buçuk

metredir. Emniyet müdürünün tetiðe basmaküzere kolunu kaldýrmasýyla Adams dadeklanþöre basar.Zayýf bedeni üzerine kýsa kollu kareli birgömlek giymiþ olan genç adam, gözlerinikapatmýþ, içinden belki dua ediyor. Yüzünühafiften, saðýndan iyice yaklaþan tabancayakarþý sola çevirmiþ. Gün ortasýdýr. Siyah-beyaz karede birkaç hafif bulut, gökyüzününo anki maviliðini anýmsatýyor. Tetiðe basankiþinin sýrtý bize dönük. Çok sakingörünüyor. Yanýnda, güney Vietnamlýaskerler, ilgisizce izlerken cinayeti, arkada biraraç ve insanlar görünüyor. Yollarýna devamediyorlar. Bir þey olmamýþ gibi. Sanki oradakorkunç bir cinayet iþlenmiyormuþ gibi.Savunmasýz, elleri arkadan baðlý bir Vietnamlýkeyfi bir þekilde -savaþýn kendilerinesunduðu katletme çekini canlarý istediði gibiharcayan- devletin elemanlarýncaöldürülmüyormuþ gibi...

Bu fotoðraftan önce de dünya kamuoyusavaþ esnasýnda çekilmiþ kareler görmüþtügazetelerin birinci sayfalarýnda. Ölü bedenleryansýdý objektiflere. Ama hiçbir kare öldürmeanýný yakalayamamýþtý. Ve hiçbir kareye hemmaðdur hem katil sýðdýrýlmamýþtý. Orada bir

insan öldürülüyordu. Vurulan insanlýk.Vurulan halk. Vuran üniformalý. Vuran devlet.Asker. Polis. Vuran soðuk. Yüzü ifadesiz.Fotoðrafa bakaný dehþete düþürüyor.

Eddie Adams�ýn 1968 yýlýnýn otuz ikincigününde çektiði bu fotoðrafýn yaratmýþolduðu etkinin bir baþka nedeni daha vardý.Katledilenin de katledenin de adý vardý.Katledilenin adý Nguyen Van Lem idi.Ýddialara göre Viet Cong þehir gerillaüyesiydi. Bazý polis yakýnlarýna yöneliksuikastlerden sorumlu olduðu ileri sürüldü.Ýddialarýn hiçbiri kanýtlanmadý. Katledeninadý ise Nguyen Ngoc Loan. Güney Vietnamulusal emniyet þefi. Saygon�da hergazetecinin tanýdýðý bir sima. Muhabirlerinzaman zaman jeepine atladýðý bir emniyetamiri. Aylar sonra yaralandýðýnda, onuçatýþma bölgesinden çýkarýp hayatýnýkurtaranlar bizzat gazetecilerdi.Eddie Adams�ýn fotoðrafý, savaþýnacýmasýzlýðýnýn, vahþetin simgesinedönüþtü. Adams bir yýl sonra PulitzerÖdülü�ne layýk görüldü. Yýllar sonra þöylediyecekti:

�General, Vietkong�luyu öldürdü. Benkameramla generali öldürdüm. Fotoðraflarhâlâ dünyadaki en güçlü silahtýr.�

Loan, savaþtan sonra ülkesinden kaçtý.ABD�ye gidip Virginia�da bir restoran açtý.Ancak kimliði açýða çýkýnca yoðunprotestolar altýnda lokantasýný kapatmakzorunda kaldý. Eddie Adams 19 Eylül 2004�te71 yaþýnda öldü. Nguyen Van Lem�in,öldürüldüðünde kaç yaþýnda olduðunubilmiyoruz. Hakkýnda hiçbir þey bilmiyoruz.Bildiðimiz tek þey, ölümün onun esmeryüzüne yansýdýðý gün savaþa dair birþeylerin kýrýldýðý.

(Bu yazý Meral Çiçek�in 12/12/2011tarihli �Özgür Gündem�de yayýmlanan�Kamerayla öldürülen general� baþlýklýyazýsýndan kýsaltýlmýþtýr�)

Bu fotoðraftan önce de dünya savaþ esnasýnda çekilmiþkareler görmüþtü. Ama hiçbir kare öldürme anýný

yakalayamamýþtý. Ve hiçbir kareye hem maðdur hem katilsýðdýrýlmamýþtý. Eddie Adams'ýn fotoðrafý, savaþýn

acýmasýzlýðýnýn, vahþetin simgesine dönüþtü. Adams yýllarsonra þöyle diyecekti: "General, Vietkong'luyu öldürdü.

Ben kameramla generali öldürdüm. Fotoðraflar hâlâdünyadaki en güçlü silahtýr..."

Page 7: PazaR - cengizerdem.files.wordpress.com...düzeydir. Önceleri Spekülatif Realizm, sonralarý Spekülatif Materyalizm, en son olarak da Transendental Materyalizm adlarýyla anageldiðimiz

18 Aralýk 2011 Pazar 7Pazar

1970 tarihli bu fotoðrafa iyi bakýn.Fotoðraftaki 22 yaþýndaki kadýn birengizisyon çetesi tarafýndansorgulanmak üzere. Bu fotoðrafýnöncesinde günlerce iþkence gördü,elektrik verildi, suda ýslatýldý. DickCheney'in "ileri sorgulama" diyerektemize çýkardýðý o muameleyi yaþadý.Ama çözülmedi. Bugün bu kadýn, DilmaRousseff, "geleceðin ülkesi" olaraknitelendirilen, dünyanýn yedinci büyükekonomisi ve uluslararasý arenadamüzik, futbol ve yaþama zevkiyle örülüyumuþak bir güç uygulayan Brezilya'nýnDevlet Baþkaný.

Bu fotoðraf, Brezilya'da askeridiktatörlük (1964-1985) dönemindeyaþananlarý saptamak için bir HakikatKomisyonu'nun kurulmasýnýn ardýndan,Rousseff biyografisinin parçasý olarakyayýnlandý.

Arjantin, halen yaþayan kendiüniformalý engizisyoncularýný yargýlayýpcezalandýrarak epey yol almýþtý...

10 Aralýk'ta Rouseff, BuenosAires'teydi; Arjantin Devlet Baþkanýseçilen Cristina Kirchner'in yemin töreniiçin. Güney Amerika'nýn bu iki kilitülkesinin devlet baþkanlarý kadýn. BunuMýsýr'daki Tantawi cuntasýna ya daSuudi Sarayý'ndaki emsallerineanlatmalý. Mýsýrlýlar bir askeridiktatörlüðü def etmenin Brezilyalýlarýn21 yýldan fazla zamanýný aldýðýný bilmiyorolabilirler. Fotoðrafta gördüðümüziþkencede çözülmeyen Dilma bugünKahire'den Manama'ya, Halep'ten Suudi

Arabistan'a demokrasi için dövüþenGoogle kuþaðýnýn 1970'lerdekikarþýlýðýydý.

Brezilya'da demokrasi, 1964'dekiWashington'un gözetiminde askeridarbe gerçekleþtirildiðinde, yeni yenigeliþiyordu. Koma, yirmi yýldan uzunsürdü. 80'lerde ordu "demokrasiye geçiþdönemi"ni dillendirmeye karar verdi;"yavaþ, kademeli ve güvenli" -onlar içingüvenli- bir geçiþti bu.

Demokratik kurumlarýngüçlendirilmesi on yýldan fazla zamanaldý. Ve Obama'nýn "adam" (the man)olarak kutsadýðý sýnýrsýz popülariteyesahip Lula baþkanlýðý sekiz yýl dahayürüttü ve Dilma'ya yol açtý.

Brezilya'daki geliþmeler, GüneyAmerika'nýn baþka bir çok bölgesindeyaþananlarla paralel. Yeni kurulan LatinAmerika ve Karayip Ülkeleri Birliði'nin(Ýspanyolcadaki baþ harfleriyle CELAC)geçtiðimiz hafta Caracas'ta birarayagelmesiyle kýsmen bir zirveye dahaulaþýldý. CELAC, adalet, sürdürülebilirkalkýnma ve eþitlik temelinde birleþmiþbir Latinamerikan ulusu oluþturulmasýnadair bir düþünce kývýlcýmýyla baþladý.Süreçte iki isim öne çýktý: Lula veChavez.

Bu ikisinin vizyonu, eski bir gerillalideri olan Uruguay Devlet Baþkaný PepeMugica'dan, banker olan Þili DevletBaþkaný Sebastian Pinera'ya kadarherkesi ikna etti.

Atlantikçi Kuzey ölümcül bir krizinortasýndayken, Latin Amerika gerçek bir

"üçüncü yol" olasýlýðýyla ortaya çýkýyor."Piyasa Tanrýsý"nýn emirleri altýndaki

Avrupa kendi insanlarýnýn yoksulluðunudizayn ederken, Latin Amerika gündengüne büyüyen bir sosyal katýlýma doðruadýmlarýný hýzlandýrýyor.

Latin Amerika, Kuzey Afrika'danOrtadoðu'ya kadar gerçektendemokrasiyi düþleyen her bölgeye,mücadeleyle elde edilmiþ demokratikkazanýmlarýnýn meyvelerini incelemesiiçin sunabilir.

Birlik, baþlangýç döneminde Þili,Küba ve Venezüella tarafýndanyönetilecek. Eski gerilla lideri UruguayDevlet Baþkaný Pepe Mugica þunu tümaçýklýðýyla söyledi; Birleþik bir LatinAmerikan rüyasýna uzanan bu yoldikensiz bir gül bahçesi olmayacak.Geniþ kapsamlý politik ve ekonomikprojeler þekil almadan önce epey birideolojik savaþ yaþanacak.

CELAC Brezilya'nýn hakimiyetindekiUnasur'u (Güney Amerika Birliði)tamamlýyor. Unasur, daha baþlangýçevresinde bir forum. Þimdilik Mercosurvar; Brezilya, Arjantin, Uruguay, Paraguayve Venezüella'nýn da katýlacaðý OrtakPazar.

Mercosur içindeki ticaret patlamayaþýyor ve Venezüella'nýn katýlýmýylapatlama devam edecek.

Ama birleþmeye giden yolda sýkýntýlarda yok deðil. Þili ikili anlaþmalarý tercihediyor. Meksika NAFTA (Kuzey AmerikaSerbest Ticaret Anlaþmasý) yüzündenkuzeye bakýyor. Orta Amerika ülkeleri ise

CAFTA (Orta Amerika Serbest TicaretAnlaþmasý) yüzünden ABD sömürgesidurumundalar.

Bu sýkýntýlara raðmen, Unasur yakýnzamanda çok büyük jeopolitik önemesahip stratejik bir projeyi onayladý: Yereldevlet þirketleri tarafýndan yönetilen 10bin km'lik bir fiber optik að projesi. Buprojeyle hedef, ABD'ye baðýmlýlýktankurtulmak.

Þu anda Latin Amerika'dakiuluslararasý bilgi trafiðinin yüzde80'inden fazlasý Miami ve Kaliforniya'yauzanan denizaltý kablolarýndan geçiyor.Latin Amerika'da internet ücretleriABD'dekinden üç kat pahalý.

Gerçek þu ki Washington'un -LatinAmerikan saðcý politikacýlarý gibi- LatinAmerika insanýna politik ya da ekonomikolarak sunacaðý bir þeyi yok.Latinamerikalýlara düþendemokrasilerini mükemmelleþtirmek,birleþmelerini geliþtirmek ve bastýranneoliberalizme karþý alternatif sosyal-demokratik modeller tasarlamak.

Bu arada, Walter Benjamin'inbahsettiði þu Tarih Meleði'ne özgüoyunlardan birine baþvurarak, belki degeçmiþteki deneyimlerini Ortadoðulukardeþleriyle paylaþabilirler. Yolgerçekten uzun. Bir diktatörlüðe karþýçýkan 22 yaþýnda bir kadýnla baþladý. Veartýk geriye dönüþ yok.

*Jeopolitik Analist. "Obama doesGlobalistan" (2009) kitabýnýn yazarý./Asia Times/ 14 Aralýk 2011.

Page 8: PazaR - cengizerdem.files.wordpress.com...düzeydir. Önceleri Spekülatif Realizm, sonralarý Spekülatif Materyalizm, en son olarak da Transendental Materyalizm adlarýyla anageldiðimiz

18 Aralýk 2011 Pazar8 Pazar

5 Aralýk 2011, Pazartesi sabahý,yeni bir haftaya baþlamak için ýsrarlýçýrpýnmalardaydým ki, o yollaragizlenmiþ sinsi düþmanýn gecekiyüzü düþtü sabahýma. O korkunççatallý týrnaklarýyla, mesaiarkadaþýmýz Müsteide ÝzzigilKarabulut'u kopardý hayattan.Radyodaki deðiþmeyen o tekdüze,heyecansýz ses, gece gerçekleþenkorkunç bir trafik kazasýndanbahsediyordu. Büyük þoktu benimiçin, içim kaldýramadý önce,reddettim. Yanlýþ duymuþtum, belkide yaralýydý... Ve sonra gazetede,ön sayfada o güzel yüz,gülümserken... Oydu, gerçekti...O da gitmiþti iþte... En yoðunçalýþan birimlerden biri olan DAÜÖðrenci Ýþleri Müdürlüðü'ndekimasasýnýn baþýnda, 630 1217 no'lutelefondaki o güzelim, sýmsýcaksesin sahibi. Güzellik için dövüneno koca yürek. Ýçi yansa da,gülümsemesini dudaklarýndankaçýrmayan, sevgisini eksiltmeyen.Güzel ana, güzel insan. Altý yýlönce baþlayan analýðýnda da çokacýlý günler yaþamýþtý Müsteide.Acýyla dosttu. Doðduðundakalbinden yaralýydý yavrusu çünkü.Uçuþan, parçalayan, eritenduygularým birbirine karýþtý o gün.Nerdeydik? Ne yapýyorduk? Nereyegidiyorduk böyle? Acýlar,yaþamýmýza nasýl hükmediyordubirdenbire. Herþey birdenbireoluyordu. Doðum birdenbire, ölümbirdenbire. Týpký þairin dediði gibi.Güneþ, birdenbire doðuyordu,karanlýk birdenbire çöküyordu...Birdenbire gülüp, birdenbireaðlýyorduk. Sabah yeni bir haftayabaþlamak için hazýrlanýyorduk veiþte birdenbire gündemimizdeðiþmiþti. Telaþýmýzýn yerini, derinacý, güneþimizin yerini gece karasýalmýþtý. Cenazeye katýlmak içinkoþtuk, içimizin ateþini avuçlayarakellerimizle. Gözümüzün yaþlarýnýkaðýtlarla toplayýp, üzerini örte örtevardýk yanýna. Ne yapsak, ne etsek,onun için ne kadar aðlasak,gelmeyecekti bundan sonra. VeSudecik anasýzdý artýk. En güzelkim sarar, en güzel kim okþar biryavruyu, anadan baþka!...

Bu kötü kazada, alkol var, ihmal var,karayollarýnýn tedbirsizliði,yetersizliði var. Karpaz yolundaki bukazayla önce yürekler, sonra gözlerbir kez daha yollara düþtü. Tümyollarýmýz için de geçerli bir konu buesasýnda. Uyarý levhalarýnýn azlýðý,yetersiz ýþýklandýrma, yetersizbilgilendirme� birçok eksiklikle

kaplý yollarýmýz... Yapýmýný tamolarak bitirmeden, sýrf birilerinekendimizi alkýþlatmak için yollaraçýyoruz boyuna. Çift þeritte gidenyol, aniden tek þeride iniyor, yeterliuyarý yapýlmaksýzýn, birdenbire.Karpaz anayolundaki yüksekkaldýrýmlarýn, yapýlma nedeninihalen anlamýþ deðilim meselâ. Birbilen varsa lütfen kulaðýmaseslensin. Seyir halindeki birsürücünün yapabileceði en basit birhata, nasýl telâfi edilecekti, uygunbir alana kaçma, durma þansýyoksa eðer. Yeniden toparlanmaþansý ise, hiç yoksa!... Toparlanýp,gidecek olan sadece kocaman birhayattaki o can/lar olacaktýr, neyazýk ki!... Bu kadar mý deðersizinsan caný bu adada. Bu kadar mýkolay harcanabiliyor insan?..

Bu acý olayýn bir gün öncesi 4Aralýk 2011 Pazar günü ise, sayýlasayýla zaten azalmýþtýk bir kezdaha, M.Ö'ki bir zamana ait birzihniyetle hem de. Ýyi ki hastanederefakatçiymiþim ki, dýþarýdakilerdendaha az saçma sapan sorularamuhatap kalmýþým. Bizlere kýyakçekilmiþ anlaþýlan. "Canlý kaçdoðum yaptýnýz?" türünden garipsorularla karþýlaþtým,hatýrlayabildiðim. Þimdi de, canlýkaç DAÜ'lü var? Canlý kaç DAÜ'lükaldýk? Ya da, canlý kanlý kaçDAÜ'lü bilirsiniz, gibi yeni türeyensorular aktý beynimden birden. Eyahali, canlý kaç DAÜ'lü kaldýk, DAÜiçin yüreði çarpan?.. Yoksa çoðunuyitirdik mi, çok zaman öncesinden?Gidenlerin, gitmeyenlerin,direnenlerin ardýndan, içimiz nediyor? Yürekten çalýþanlarayeterince deðer veriyor muyuz? Hakettikleri deðeri onlara sunuyormuyuz acaba?.. Buna benzer inatçýsorular uçuþtu rüzgâr gibi, çarptýDAÜ ile geçirdiðim bunca yýla,kanattým dilimi ýsýrmaktan...

Eh iþte, geldik ve çekip gideceðizbir gün, hem bu sandalyelerden,masalardan, bu topraklardan, çokuzaklara, istesek de istemesek de!Bu aðaçlarý, bu yeþil otlarý, bugökte uçan kuþlarý göremeyeceðiz,bir zaman sonra. Ama ne olursa olsun, kim ne dersedesin, güzel bir izimiz, birkokumuz kalmalýburalarda. Daha sýký sarýlmalýyýzbirbirimize, soðuyan yüreklerimiziyeniden güneþe yatýrarak... Týpkýonun içimizde býraktýðý sýcaklýkgibi... Can Müsteide hoþçakal,hoþçakal güzel can!...

Eh iþte, geldik ve çekip gideceðiz bir gün, hem busandalyelerden, masalardan, bu topraklardan, çokuzaklara, istesek de istemesek de! Bu aðaçlarý, bu yeþilotlarý, bu gökte uçan kuþlarý göremeyeceðiz, bir zamansonra. Ama ne olursa olsun, kim ne derse desin, güzelbir izimiz, bir kokumuz kalmalý buralarda. Daha sýkýsarýlmalýyýz birbirimize, soðuyan yüreklerimizi yenidengüneþe yatýrarak... Týpký onun içimizde býraktýðý sýcaklýkgibi... Can Müsteide hoþçakal, hoþçakal güzel can!...

Page 9: PazaR - cengizerdem.files.wordpress.com...düzeydir. Önceleri Spekülatif Realizm, sonralarý Spekülatif Materyalizm, en son olarak da Transendental Materyalizm adlarýyla anageldiðimiz

18 Aralýk 2011 Pazar 9PazarOturma odamýzýn duvarýnda ikiresim bir de duvar saati vardý.Resimlerden biri annemebenzettiðim bir kadýnýnresmiydi. Resimdeki kadýný arasýra Braun marka siyah beyaztelevizyonumuzda görürdüm.Diðeri ise çatýk kaþlý biradamýn resmiydi. Bir keresindeabime bu adamýn kim olduðunuve resmini niye evimizeastýðýmýzý sorduðumda bana:-Bu Kýbrýs'ýnAllahýdýr, sýkýysaasma, demiþti...

1969 kýþý. Yer Lefkoþa. Bardaktanboþalýrcasýna bir yaðmur veiliklerinize kadar iþleyen bir soðuk.Babam küçük meyhanesini çoktankapatmýþ. Evde uyuyor. Evimizmeyhanenin hemen bitiþiði. Ben 7yaþýndayým. Normalde yataðýmakývrýlmýþ uyuyor olmam gerekirken,diþ aðrýsýndan pataniyaya sarýlmýþ birvaziyette odanýn içinde dörtdönüyorum. Annemi kaldýrmayakorkuyorum; zaten onu iki defauyandýrmýþtým. Ýlkinde kalkmýþ banabir adet 'aspro' vermiþti. Ýkincisindeise tuzlu su ile bana gargarayaptýrmýþ ve sabaha kadardayanmamý, sabahleyin beni doktoragötüreceðini söylemiþti. Ama nafile.Aðrýdan kafam zonkluyordu vesürekli aðlýyordum.

Babam gece saat 11 gibimeyhaneyi kapatmýþ, evde anneminhazýrladýðý çorbayý içip yatmýþtý.Sabah 5'te kalkýp meyhaneyealýþveriþ için "Forddigo" lakaplý, önügaþalý meþhur bisikleti ilebandabuliyaya gidecekti...

Biz dört kardeþ büyükçe bir odadabirlikte kalýyorduk. Ýki abim, birablam ve ben. Herkes derin uykudaolduðu için evde çýt çýkmýyordu.Yaðmur þiddetini artýrmýþtý. Gökgürüleyip, þimþek çaktýðý zamankorkudan diþ aðrýmý unutup, devekuþu misali yataðýma koþuyor,kafamý yorganýn altýna sokuyordum.

Oturma odamýzýn duvarýnda ikiresim bir de duvar saati vardý.Resimlerden biri anneme benzettiðimbir kadýnýn resmiydi. Resimdeki kadýnýara sýra Braun marka siyah beyaztelevizyonumuzda görürdüm. Diðeriise çatýk kaþlý bir adamýn resmiydi. Birkeresinde abime bu adamýn kimolduðunu ve resmini niye evimizeastýðýmýzý sorduðumda bana:

-Bu Kýbrýs'ýn Allahýdýr, sýkýysaasma, demiþti.

Tabii ki ne dediðini anlamamýþtým.Saat gece yarýsýný bir hayli geçmiþti.

Birden sokak kapýsýnýn sert bir þekildeçalýndýðýný duydum. Sokak kapýmýzýnbir kýsmý buzlu cam olduðu içindýþarýdaki silüetleri ýþýk altýndagörebiliyordum.

Az sonra babamýn kalkýp kapýyadoðru geldiðini gördüm. O saatteayakta olduðumdan bana kýzmasýndiye saklanmýþ, kapý aralýðýndan onlarýdinleyip gözetliyordum.

Babam kapýya gelip "Kim o?" diyeseslendi.

Silüetlerden biri, "Kemal dayý bizikyau, komutan yolladý bizi" dedi.

Babam biraz rahatlayarak; "Senminbe Süleyman ama?" dedi ve kapýyýaçtý. Kapý eþiðinde sýrýlsýklam ikimücahit duruyordu. Bu arada annemde kalkmýþ, meraklý gözlerle olanlarýizliyordu.

-Hayýrdýr oðlum, dedi babam.Mücahitlerden biri biraz sýkýlarak;

-Kemal dayý, kusura bakma. Busaat rahatsýz ettik seni. Komutanyolladý bizi. Merkezde guru guruiçerler da Sancaktarýn caný kebapçekmiþ. Ýsterler kebap yapasýngennere da götürelim�

Babam öne çýkýp,-Bu havada ne kebabý be çocuklar,

bak mangalýn içi su dolu, diyerekmeyhanenin giriþine kurulan büyükmangalý iþaret etti.

Mücahitlerden genç olaný atýlýp,saygýsýzca;

-"Ma annaman galiba, Sancaktaryolladý bizi derik saa. Bu kebabý yayapacan, ya yapacan. Hade çokgonuþma da aç dükkaný" dedi.

Bunu söylerken omuzunda asýlýsilahý gösterme gayreti içindeydi.Babamým "Süleyman" diye hitap ettiðimücahit "Garýþma be sen" diyerek onugeriye çekti.

Babama dönerek; "Kusura bakmaKemal dayý, aldýrma sen ona. Hade gelhalledelim bu iþi da kimsenin baþýbelaya girmesin. Ben sana yardýmederim" dedi.

Babam umutsuzca; "Tamam,bekleyin geyineyim da geleyim" deyipkapýyý kapattý.

Koridordan geçerken duvarda asýlýçatýk kaþlý adamýn resmine bakaraköyle bir iç geçirip, kafa salladý kibabamýn o anda on yaþ ihtiyarladýðýnýhissettim. Annem beni fark etmiþ vekýzarak beni yataða götürmüþtü.

Üstümü örterken anneme kapýmýzagelen Rumlarýn(!) niye Türkçekonuþtuðunu sordum. Annem birþeydemeden döndü ve odadan çýktý.Korkudan ve soðuktan titriyordum.Bu arada kardeþlerim de uyanmýþ,mahmur gözlerle etrafabakýnýyorlardý. Yaðmur dinmiþti.

Giyindikten sonra babam dükkanýaçýp, elinde bir maþrabba ile 3metrelik mangalýn içindeki suyuboþaltýrken, mücahitler da içeridenkömür torbasýný getirmiþti. Annemde dükkana gitmiþ pideleri hazýrlýyor,maydanoz doðruyordu.

Mangala kömürler kondu, horozyerleþtirildi ve lambasuyu dökülerekzor da olsa yakýldý. Yataðýmdankalkmýþ, abimin bacaklarý arasýndan,kapý eþiðinden olanlarý izliyordum.

Hiç unutmadýðým sahne beynimekazýnmýþtý. Mangal ýslak olduðu içinbabam kömürün yanmasý için sürekliüflüyordu. Yüzü kýpkýrmýzý olmuþ,öfkeden ve bir þey yapamamanýnverdiði sinirden deliye dönmüþtü.Sonuçta kebaplar piþirilmiþ veefendilere gönderilmiþti.

Yýllar sonra oturma odasýnda asýlýkadýn resminin Ýngiltere KraliçesiElizabeth, çatýk kaþlý adam resmininise Sancaktar Kemal Coygun'a aitolduðunu öðrendim.

Ýþte benim hatýramdaki TMTböyle bir TMT. Tam bir kaoskardeþliði.

Page 10: PazaR - cengizerdem.files.wordpress.com...düzeydir. Önceleri Spekülatif Realizm, sonralarý Spekülatif Materyalizm, en son olarak da Transendental Materyalizm adlarýyla anageldiðimiz

18 Aralýk 2011 Pazar10 Pazar

George Clooney sana SMS i lesarkýntýlýk etse. Sen de onunla ilk baþtadidiþsen. Sonra annene konuyuanlatsan. Annen 'delimin guzum sen?Gosgoca Corç Kluni, seni para içindeyüzdürür, elini sýcak sudan soðuk suyasokturtmaz. Çapýk göynünü al adamýn'diyerekten inceden sana baskýdabulunsa. Her yarým saatte bir ince baskýkalýnlaþmaya doðru yol alsa. Sen Corç'amesaj atsan, Corç da sana atsa. Sonradüzeyli bir sms arkadaþlýðý olsa aranýzda.Hediyeler, hediyeler. Sonra sen Corç'uçapkýnlýkta yakalasan. E koskoca Corçtabii ki çapkýnlýk yapacak. Bir müddetseni, bunun rol icabý olduðunuinandýrmaya çalýþsa. Aðlasa, gözyaþýdökse. Tam onu affedecekken, aklýnadüðün için yaptýðýnýz hazýrlýklar, eviniz içinaldýðýn 3' lü zigon sehpalar gelse.Kafandaki þalter bir güzel atsa. Ve senCorç'a ; 'Aramasýn beni gözlerin' diyemesaj atsan. Tüm bunlar olsa, hayatdaha güzel olurdu deði l mi? Tamdayaklýksýn, afedersin. Zorla dertistiyorsun. Gerçi günün sonunda koskocaGeorge Clooney'e 'Aramasýn benigözlerin' li laf sokma da var ya. Bir düþünbence. Hikayedeki tek haklý kiþi ne sen,ne de ben. Corç hiç deðil. Tek haklý Annen.Onu iyi dinle. Dediði gibi; hiç seninfenalýðýný ister mi?

*'Anam öldü ama benim nereme

isterseniz bakabilirsiniz' çok ucuz vesýradan bir espri olacakken, rahmetli,Adile Naþit'in dudaklarýnda kanatlanýpuçuyor. Demek ki, malzeme çok iyiolmasa da malzemeyi iþleyen onuuçurabilirmiþ.

*Geçtiðimiz yýl kaybettiðimiz Turhan

Selçuk'un zamanlar ötesi kahramaný'Abdülcanbaz' 32 kýsým tekmili birdenyeniden yayýnlandý. Tanýþmayanlartanýþsýn, arþivlemeyenler arþivlesin.Konuya ilgisiz kalanlarýn üzerine GeorgeClooney'i salabilirim.

George Clooney'in soy ismini doðruyazdým mý diye Google'a bakýyorum. Ýþte,bu tarafým hiç ölmesin istiyorum. Öyle dehayallerim var.

*2011 Aralýðýnýn 15'inden sonrasý; yani

15 Aralýk-31 Aralýk devresi; senden çokkorkuyorum. Ciddi anlamdaparanoyaklaþtým. Hediye ister, yemekister, her tarafta bir çýlgýnlýk, off!!!. Derdinneyse söyle bana ey 15 günlük dönem .Ne kadar para istersen baþtan söyle,bulup buluþturup vereyim.

*'Uzaya çýktýk ama hâlâ' bölümü yapasým

var. Bir yerden tutup baþlamak lazým. Uççok önemli. Evet. Ýþte ucu. Bu sefer yereldeðil de uluslararasý takýlýyorum. Eyotomotiv ve yan ürünleri sanayi sözümsize. Evet, yine uzay. Çünkü uzaya çýkýldý.Madem uzaya çýkýldý, bir çok sorununçözülmesi lazým. Arabalarýmýzda 1001özellik var. Utanmasa tansiyonumuzuölçecek. Klimayý bile bölgesel olarakverebi l iyorlar, tehl ike anýnda frenyapabiliyorlar. Bunlar çok güzel. Peki,soruyorum; 'Neden Akü aniden bitiyor vebiz yolda kalýyoruz? Bunun bir yolu,yordamý, önceden uyarý sistemi yok mu?Bu nasýl adalet? Size çok sinirliyim sayýnkendi kendine park eden arabayý yapýpbunu yapmayanlar. Ya evin önünde deðilde çok mühim bir yerde kalsaydým, yolda.Ayýptýr, günahtýr.'

*Dünya; yýlbaþýndan yýlbaþýna içki içen

adam ile yýlbaþýndan yýlbaþýna içilen içkiyibir yýl boyunca canla baþla koruyuptozunu alan kadýndan oluþsaydýekonomik olarak þahane bir çöküntüyaþardýk. Tüm herkesler böyle olsa, zevk-u sefa harcamalarýndaki düþüþ bize günyüzü göstermezdi. Öyle de keskinöngörülerim vardýr.

Öngürü neymiþ ki? Birden çok havalýgeldi. 'Bence' yerine öngörükullanabilirim arasýra. Hem daha havalý,hem de 'ben' egosundan uzak. Þahane!10 numara!

*Hani böyle bazen Zurich'i görüyorum,

bazen Stockholm'u görüyorum yafotoðraflarda, belgesel lerde, orada,burada. 'Demek ki mümkünmüþ' diyorum,içimde bir umut.

Sonra koskocoman kara bir bulutgeliyor 45 derecelik açýyla, kafamýnüstünde bir þimþek çakýyor. Buluttankafama 'NEDEN?' yazýsý düþüyor. Oyazýyla baþbaþa kalýyorum bir müddet. Obana bakýyor , ben ona. Derin bir offçekiyoruz karþýl ýklý . Ya ütü yaparakunutuyorum "NEDEN?"i, ya da kuþsesleriyle bezeli müziklerle rahatlýyorum.Ýþte öyle bir neden buluyorum kendime.Böylece yazýnýn sonunda da neden'ibaþka bir nedenle baðlayýp içiminyaðlarýný eritiyorum.

*Bezeli bir öngörü hazýrladým sizlere ey

dostlar. Mutlu olun diye.*

Müzik sektörü öldü diye basbas baðýranyapýmcýlar, sanatçýlar, söz yazarlarý;Aliþan'ýn 'Melekler Ýmza Topluyor' isimlibir single çýkardýðý piyasa elbet yokolmaya mahkum olacak. Hem de DemetAkalýn düetiyle birlikte. Yok daha neler.

'Sevmedim sanki taptým/Sadýk kaldýmyeminlerime' Ýnandýrýcýlýk, yetenek hadsafhada. Afferim.

*Lefkoþa trafiðinde sürekli ona buna yol

vererek günde kaç kiþinin öfkesiniüzerimde topluyorum bir bilseniz. Belkide tüm omuz aðrýlarýmýn sebebi budur.Bu konu hakkýnda farklý paranoyalargeliþtirmeye baþlayabilirim.

*Reddedilmek dünyanýn en yýkýcý þeyi

gelebilir. 'BEN'in en önemli unsur olduðubir dönemde tabii ki 'BEN'in reddediliþikötüdür.

Bu durumda hiç vakit kaybetmedenkarþý tarafýn olumsuz fiziksel/duygusalyönlerini düþünün. Ne kadarsýkýlabileceðinizi düþünün. Sende sorunyok, sorun karþýda. Senin 'BEN'in çoksaðlam, bana güven.

*Öngörü deðil, alýn teri.Eyvah! Yýlbaþý kuralarý!Alt l imit l i hediye kavramýný bulup

geliþtiren kimse onu eþþek sudan gelenekadar dövmek sitiyorum. A cahil, belkihediye ucuzdur ama kalitelidir. Belkibenim senin için biçtiðim deðer budur.Sen çok acayipsin. Fenasýn kýzým sen.

*Uzun süredir Rock Müziði canhýraþ

savunan birini görmedim. Metal müziðide öyle. Böyle bir tanýdýðýnýz varsa, banabilgi verin. Tanýþalým, gelsin bana 10-15dakika savunsun. Uzun yý l lar oldusavunan görmeyeli. Resmen özledim.

*Gün içinde 2'den çok 'fazla söze ne

hacet' diyen bir adamýn yakýnýndaysandikkatli ol. Ondan þahane bir 'yancý/onaycý' olur. Ya kullan, ya terket.

Page 11: PazaR - cengizerdem.files.wordpress.com...düzeydir. Önceleri Spekülatif Realizm, sonralarý Spekülatif Materyalizm, en son olarak da Transendental Materyalizm adlarýyla anageldiðimiz

18 Aralýk 2011 Pazar 11Pazar

... FÝLM ...

... FÝLM

...

Ýran sinemasý denilince, kuþkusuz,rejimin baský altýnda tuttuðuyönetmenler ve sansür gelir akla. Ençok da 2009 yýlýnda, 6 yýl hapis, 20 yýlfilm çekmeme ve yurtdýþýna çýkýþyasaðý cezasýna çarptýrýlan ve bunedenle bu yýl jüri üyesi olduðu BerlinFilm Festivali�ne katýlamayanyönetmen Cafer Penahi�

Beyaz Balon (1995), Ayna (1997),Çember (2000) filmleriyle VenedikFilm Festivali Altýn Aslan ve Berlin FilmFestivali Gümüþ Ayý ödülleri dahilolmak üzere pek çok uluslararasý ödülelayýk görülen Penahi�nin ismi Ýransinemasýyla özdeþleþmiþtir adeta.

2009�da Ahmedinejad�ýncumhurbaþkaný ilan edilmesinden sonraçýkan olaylarda öldürülen insanlarýnanýsýna düzenlenen törende tutuklanýpserbest býrakýlan Penahi, birkaç aysonra tekrar tutuklandý ve bir dahaserbest býrakýlmadý. Ýran yetkililerihiçbir zaman Penahi�yi ne ilesuçladýklarýný açýklamadýlar. Ýddialaragöre Ýran Ýslam Cumhuriyeti aleyhinebir film yapma hazýrlýðýnda olduðu içintutuklanmýþ; yani, çektiði bir filmnedeniyle deðil, çekmeye hazýrlandýðýama henüz çekmediði bir filmnedeniyle�

*Bir Ayrýlýk (Jodaeiye Nader az Simin),

bir baþka Ýranlý yönetmen AsgharFarhadi�nin filmi�

Elly Hakkýnda (Kanojo ga kietahamabe) adlý filmiyle geçen yýl BerlinFilm Festivali�nde �En Ýyi Yönetmen�ödülünü alan Farhadi, Bir Ayrýlýk�la dabu yýl Altýn Ayý�ya layýk görüldü.

Ödül töreninde Farhadi�ye, hapistebulunan Cafer Penahi ile birlikte

Ýran�daki durumun sorulmasýbeklenmeyen bir þey deðildi. Farhadi,Penahi�yi andýktan sonra, onu sýkýþtýranbasýn mensuplarýna þöyle diyecekti:

-Söylemek istediklerimisöylersem bir daha film çekemem.Ya benden söylememiistediklerinizi söylerim,

baþým belaya girer ve bir daha dafilm çekmem. Ya da bana izinverildiði kadar konuþurum ve filmçekmeye devam ederim. Ben birkahraman deðil, yönetmenim. Filmçekmeyi tercih ediyorum�

*Bir röportajýnda totaliter rejimlerde

film yapmanýn yönetmenin yaratýcýlýðýnýtetikleyebileceðini, ona baþka alanlaraçabileceðini söylerken kastettiði�þey�in tam olarak ne olduðunuanlayabilmek için �Bir Ayrýlýk� filminiseyretmek lazým. Baskýcý bir rejimingölgesinde, bir yönetmenin, söylemekistediklerini deðil, söylemesine izinverilenleri söyleyerek çektiði birbaþyapýttan söz ediyoruz çünkü�

Gündelik hayatýn içinde cebelleþeninsanlarýn derinliklerine inen Farhadi,sýnýfsal çeliþkilerin, çatýþmalarýn öneçýktýðý bir zeminde oynatýr kamerasýný.Kadýn ile erkeðin üstlendiði rolleredýþarýdan deðil, içerden bakar veseyircinin de öyle bakmasýný saðlar�

Geleneksel yaþamla modern yaþamarasýndaki iç çatýþmalarý, sýnýffarklýlýklarýndan doðan çeliþkilerleharmanlayarak sunan film, bir kadýnýneþinden boþanmak için dilekçevermesiyle baþlar ve bunun üzerindengeliþir.

Simin, kocasý Nader ve kýzýTermeh�le birlikte Ýran�ý terk etmek

istemektedir.Nader�in ileri derecede alzheimer olan

babasýný býrakmayý reddetmesi üzerinebu planlarý suya düþer. Boþanma davasýaçan Simin�in, dava talebi reddedilinceanne-babasýnýn evine gider. Termeh isebabasýyla kalmaya karar verir.Bundansonrasý, Nader�in kýzýna ve babasýnabakmasý için tuttuðu genç kadýndankaynaklanan sorunlarla devam eder�

�Bir ayrýlýk�, büyük kavgalarýn, siyasimücadelelerin filmi deðil; iyiliklekötülük, merhametle merhametsizlik,yalanla gerçek arasýnda sýkýþmýþ;geleneklerin ve çoðu Ýslam�dankaynaklanan tabularýn baskýsý altýnda,ancak yalan söyleyerek, sýrlarbiriktirerek var olabilen insanlarýn içdünyalarýna yapýlan bir yolculuðunfilmidir. Trajedi sýradan olanda gizlidirve büyük trajediler küçük olaylardançýkabilir pekala�

Sorulara cevaplar vermez Farhadi;tam tersine, cevapsýz býraktýðýsorulardan doðan yeni sorularla baþbaþa býrakýr seyirciyi. Bu psikolojiyleseyirci filmdeki hiçbir karakterin tamolarak yanýnda veya karþýsýnda durmaz.Bir o karakterden yana, bir öbüründenyana, gider gelir�

Filmde �kahraman� aramakgerçekten nafiledir, bütün karakterlerbirer anti kahramandýr zira�

Nader ve Simin�in mahkemedetartýþmasýyla baþlayan filmde, yargýçkameranýn durduðu yerdedir,dolayýsýyla yargýç ayný zamandaseyircinin kendisidir. Bu bir yanýylaseyircinin her karaktere eþit uzaklýktadurmasýna neden olur, bir yanýyla daseyirciyi filmin içine çeker, filme dahileder.

Bundan sonrasý olaðanüstü birsinema keyfidir�

*Israrla gitmekten yana olan Simin,

babasýný býrakýp gidemeyen Nader,hiçbirþeyin farkýnda olmayanalzheimer hastasý baba ve tercihyapmak zorunda býrakýlan 12yaþýndaki kýz�

Yargýç karþýsýnda tartýþýrlarkenSimin�in �baban seni tanýmýyor, oðluolduðunu bile bilmiyor� demesi;Nadir�in �Ben onun babam olduðunubiliyorum� karþýlýðýný vermesi; filmboyunca oðul ile baba arasýnda hiçbozulmadan süren sessiz ve þefkatliiliþki; ve kocasýndan gizleyerek, küçükkýzýyla birlikte yaþlý adama bakmayabaþlayan Raziye�nin eve geliþiylebirlikte büyüyen sorunlar� TrajediRaziye�nin sýrlarý üzerinde büyür vefilmin tamamýna yayýlýr�

Bir karakterden diðerine, gel gitleryaþaya yaþaya Raziye�yle kocasýnýnevindeki sahnede buluruz kendimizi�

Bir yanda kendisini ittiði için düþükyaptýðýný söyleyen Raziye�den Kuran�ael basmasýný isteyen Nader�

Bir yanda týpký seyirci gibi düþükyapmasýnýn esas nedeninin Naderolduðundan emin olamadýðý içinKuran�a el basamayan Raziye�

Bir yanda umudunu Nader�denkoparacaðý paraya baðladýðý için,Kuran�a el basmaya hazýr Raziye�ninkocasý�

Peki ya yargýç koltuðunda, filmboyunca diken üstünde oturan seyircinasýl hisseder kendini?

Muhtemelen Dostoyevski�ninromanlarýna girmiþ de, çýkamamýþ gibimi?

Kesinlikle öyle�

Page 12: PazaR - cengizerdem.files.wordpress.com...düzeydir. Önceleri Spekülatif Realizm, sonralarý Spekülatif Materyalizm, en son olarak da Transendental Materyalizm adlarýyla anageldiðimiz