91
OYUN TEORİSİ ÇERÇEVESİNDE TARİH BİLİMİ KLİOMETRİ ONUR KÖSE

OYUN TEORİSİ ÇERÇEVESİNDE TARİH BİLİMİ… · alanlarında ön plana çıkmıştır. Oyun teorik metodoloji ile tarihi olayların daha bilimsel ve sistematik analizi hedeflenmekle

  • Upload
    others

  • View
    12

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

OYUN TEORİSİ ÇERÇEVESİNDE

TARİH BİLİMİ

KLİOMETRİ

ONUR KÖSE

ÖNSÖZ

Bir olayı oyun teorik yaklaşımla incelemek, karar vericilere stratejileri ve olasılıkları

bildirip onları doğru bir şekilde yönlendirmekle ilgilidir. Uzun bir süreci kapsayan tarihi bir

olayı oyun teorik yaklaşımla incelemekse, tarihsel olayların analizini yapmak demektir.

Tarihsel olayları oyun teorik yaklaşımla ve uyarlanan kavramlarla incelemek, bu araştırmanın

konusunu oluşturmuştur. Oyun teorik metodolojinin tarih bilimine uyarlanmasının sebebi,

mücadele içeren tarihsel olayların kendi içerisindeki sapmaları belirlemek ve bu sapmalardaki

tepkilerin benzer ve farklı yönlerini ortaya çıkararak analiz etmektir. Oyun teorik yaklaşımlar

sosyal bilimlerin birçok alanında uygulanmış olup, ağırlıklı olarak ekonomi ve diplomasi

alanlarında ön plana çıkmıştır. Oyun teorik metodoloji ile tarihi olayların daha bilimsel ve

sistematik analizi hedeflenmekle birlikte, bunun da tarih bilimine büyük katkı sağlayacağı

umulmaktadır. Çalışma süresinde büyük gayretlere rağmen Milli Mücadele’nin kamuoyu

yönü sınıflandırılamadığından ilgili alanda analiz yapılamamıştır.

Çalışmanın birinci bölümünde oyun teorisine ait genel kavramlar, yöntemler ve

bunların tarih bilimine uyarlanması incelenmiştir. İkinci bölümde Milli Mücadele dönemi

uluslararası politikalar, üçüncü bölümde Osmanlı – Bizans savaşı ve son bölümde de yine

Milli Mücadele döneminde İtalyan kamuoyu incelenmiştir.

Bu çalışmada bana büyük yardımları dokunan aileme teşekkürü borç bilirim.

Eskişehir 2018 Onur Köse

İletişim: [email protected]

İçindekiler GİRİŞ .....................................................................................................................................5

1. BÖLÜM TARİH VE OYUN TEORİSİ ...............................................................................8

1. OYUN TEORİSİ ............................................................................................................8

1. 1. OYUN TEORİSİNİN GENEL TANIMI VE GEÇMİŞİ ...........................................8

1.2. OYUN TEORİSİNDEKİ TEMEL KAVRAMLAR ...................................................9

1.3. OYUN TÜRLERİ .................................................................................................. 11

1.4. OYUN TEORİSİNİN UYGULAMA ALANLARI ................................................. 14

2. OYUN TEORİSİNİN TARİH BİLİMİNDE UYGULANMASI ..................................... 15

2.1. TARİH BİLİMİ İÇİN UYGUN YAKLAŞIMLAR ................................................. 15

2.2. TARİH BİLİMİ İÇİN GELİŞTİRİLMİŞ KAVRAM VE YAKLAŞIMLAR ............ 16

3. YÖNTEM VE OYUNLARIN GÖSTERİM BİÇİMLERİ .............................................. 17

2. BÖLÜM OYUN TEORİSİ ÇERÇEVESİNDE MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ ULUSLARARASI POLİTİKALAR .................................................................................................. 19

1. STRATEJİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLARLA MİLLİ MÜCADELE ...................... 19

1.1. STRATEJİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLARDA KAVRAMLAR ....................... 19

1.2. STRATEJİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLAR ...................................................... 28

1.3. ANALİZ ................................................................................................................ 44

2. TEPKİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLAR ................................................................... 48

2.1. TEPKİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLARDA KAVRAMLAR ............................. 48

2.2. TEPKİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLAR ............................................................ 49

2.3. ANALİZ ............................................................................................................... 56

3. BÖLÜM OYUN TEORİSİ ÇERÇEVESİNDE OSMANLI – BİZANS SAVAŞLARI........ 60

1. KAVRAMLAR ............................................................................................................ 60

1.1. TARAFLAR .......................................................................................................... 60

1.2. HEDEFLER ........................................................................................................... 60

1.3. POZİSYONLAR .................................................................................................... 62

2. OYUN TEORİSİ ÇERÇEVESİNDE OSMANLI – BİZANS SAVAŞLARI .................. 62

2.1. OSMANLI – BİZANS SAVAŞLARI ..................................................................... 62

2.2. KRONOLOJİ VE POZİSYONLARIN TESPİTİ ..................................................... 63

3. ANALİZ ....................................................................................................................... 65

4. BÖLÜM OYUN TEORİSİ ÇERÇEVESİNDEN MİLLİ MÜCADELEDE İTALYAN KAMUOYU ..................................................................................................................................... 70

1. KAVRAMLAR ............................................................................................................ 70

1.1. TARAFLAR .......................................................................................................... 70

1.2. POZİSYONLAR .................................................................................................... 71

1.3. STRATEJİLER ...................................................................................................... 71

2. OYUN VE ANALİZ ..................................................................................................... 72

SONUÇ ................................................................................................................................ 82

KAYNAKÇA ....................................................................................................................... 86

GİRİŞ

Oyun teorisinin tarih biliminde uygulanmasını ve analizini içeren bu araştırmada

amaç, dış politika tarihi, siyasi tarih ve sosyal tarih gibi alanlarda olay – olgu ilişkisini ve

olaylardaki sapmaları tespit etmektir. Kısaca, tarihsel olaylar arasındaki sapmaları, bu

olayların sonuca ya da olguya etkisini ve tarihsel olaylara karşı oluşan tepkileri sistemli bir

şekilde incelemektir. Bunun yanında değişen diplomatik, sosyal ya da askeri durum ve

tepkilerin hangi olaylarda belirginleştiği de araştırmanın bir parçasını teşkil etmektedir.

Ortaya çıkan tepkilerin incelenmesi, sınıflandırılması ve değerlendirilmesini de içeren bu

araştırma, dış politika alanında Milli Mücadele’yi, siyasi alanda Osmanlı – Bizans Savaşı’nı,

sosyal alanda da Milli Mücadele’de İtalyan kamuoyunu kapsamaktadır.

Dış politika alanında üzerinde çözüm üretmeye çalışılan problem, Milli Mücadele gibi

bir süreci kapsayan tarihsel olayların hangi durumlarda değiştiği, hangi durumlarda sonuca

daha fazla yaklaştığı ve Misak-ı Milli ile ne kadar benzeştiğidir. Problem sistemli bir şekilde

ortaya konulup Milli Mücadele detaylı bir şekilde incelendiğinde tarihsel olayların belirli bir

çerçevede de olsa Milli Mücadele’ye etkisi görülmüş olacaktır. Bununla birlikte, süreç

içindeki bir olayın olguyla ilişkisi de görülebilir. Oyun teorik yaklaşımların şu ana kadar

özellikle diplomasi ağırlıklı çalışmalarda büyük katkısı olmuştur. Tarihin, bu tür çalışmalarda

laboratuvar görevi gördüğü düşünülürse tarih ve oyun teorisi arasındaki bu ilişki, diplomasi ve

sosyoloji alanlarında yeni fikirlerin önünü açacaktır.

Siyasi alanda da Osmanlı – Bizans Savaşları’nda, Osmanlı fetih politikasının hangi

aşamalarda istikrarlı olarak ilerlediği ve fetihlerin genele etkisi açıklanmaya çalışılmıştır.

Sosyal alanda ise amaç, İtalyan kamuoyunun hangi olaya hangi tepkiyi verdiğini,

tepkilerindeki değişimleri ve İtalyan hükümetiyle olan uyumsuzluğu saptamak olmuştur.

Metodoloji olarak klasik tarih metodolojisinin yanında oyun teorisinden yararlanılmış,

bunun için de taraflar, hedefler, pozisyonlar ve stratejiler belirlenmiştir. Taraflar; dış politika

alanında Milli Mücadele içerisindeki aktif politika izleyen devletlerden oluşmaktadır. Siyasi

alanda Osmanlı Devleti ile Bizans İmparatorluğu’nu, sosyal alanda ise İtalyan gazetelerini

içermektedir. Hedefler de bu tarafların ortak olarak mücadele ettiği yerlerdir. Dış politika

çalışmasında hedefler belirlenirken ağırlıklı olarak Misak-ı Milli esasları dikkate alınmıştır.

Siyasi tarihte ise kale ve şehirlerdir. Süreç içerisinde büyük değişimlerin yaşandığı

pozisyonlarla birlikte devletlerin uyguladıkları stratejiler, araştırmanın esasını

oluşturmaktadır. Burada herhangi bir tarafın stratejilerindeki değişim pozisyonları oluşturmuş,

pozisyonlar da stratejileri belirlemiştir. Ayrıca, pozisyonlardan sonra ortaya çıkan tepkiler de

basit bir sınıflandırılmayla önce çeşitlendirilmiş, sonrasında da tepkinin niteliği ön plana

alınarak oyun teorisindeki minmax stratejisi, optimal strateji ve standart tepki stratejisine

uyarlanmıştır. Tabi ki de bu unsurların hepsi her modelde kullanılmamış, kurulan modelin

doğası gereği siyasi alanda stratejiye, sosyal alanda ise hedeflere yer verilmemiştir.

Bir oyun örneği olarak, politik seçimler ele alınabilir. 3 politikacı, 3 şehir ve seçim

mitingleri için de son 3 gün olduğunu varsayalım. Politikacıların amacı, seçimi kazanmak için

gün içinde şehirlerde en baskın mitingi yapmak olmalıdır. Politikacıların birbirlerinden farklı

ve benzer seçmen kitleleri olsun. Birinci politikacının otoriter ve sağ eğilimli, ikinci

politikacının otoriter ve sol eğilimli, üçüncü politikacının da otoriter olmayan sağ ve sol

eğilimli seçmen kitleleri vardır. Eğer politikacılar aynı günde ve aynı şehirde miting

yaparlarsa, ortak seçmen kitleleri bölüneceğinden kendileri için olumsuz bir durum

yaşanacaktır. Yukarıda görüldüğü üzere taraflar, politikacılar; hedefler seçim bölgeleri ya da

şehirler; pozisyonlar, miting için ayrılan her bir gün olarak modellenmiştir. Politikacıların da

iki stratejisi olduğu varsayılsın. Birinci strateji, politikacı bütün gününü bir şehirde

geçirecektir. İkinci strateji ise politikacı günü eşit olarak üçe bölüp vaktini üç şehre birden

ayıracaktır. Bu durumda yapılması gereken politikacılar için en uygun stratejinin ne olduğunu

tabloyla ortaya çıkarmak ve politikacıyı yönlendirmektir. Ancak geçmişte yaşanmış bir olayın

oyun teorik analizi, çok daha farklı olacaktır. Tarih bilimi için uyarlanmış oyun teorisi

politikacıyı yönlendirmekten ziyade pozisyonlar arasındaki sapmaları belirler. Bunun yanında

politikacıların kendi aralarında işbirliği yapıp yapmadığını, diğer politikacının buna tepki

verip vermediği de görülmüş olur. Yani, seçimin birinci gününde 2 politikacı birinci stratejiyi

uygulamış olsun. Diğeri de ikinci stratejiyi uygulasın. Bu durumda aynı stratejiyi uygulayan

politikacılar eğer anlaşmışlarsa, diğer stratejiyi uygulayandan daha kazançlı çıkacaklardır.

Çünkü politikacıların anlaşmaları demek, farklı şehirlerde bütün gün miting düzenlemeleri ve

her şehirde miting düzenleyen politikacıya göre daha avantajlı konuma gelmeleri demektir.

Pozisyon2 de tarafların arasında işbirliği açısından değişiklik yaşanabilir. Pozisyonların

birbirlerine kıyasla işbirliği farklılıklarını ortaya çıkaran bu yaklaşım, işbirliğine dayalı oyun

teorik yaklaşım olarak uyarlanmıştır. Bu yaklaşımın tarihe uyarlanmasıyla değişim yaşanan

pozisyon, tarihi bir olay olduğundan değerlendirilmesi buna göre yapılır.

Seçim mitingi için verilen sürede işbirliği dışında kalan tarafın tepki olarak diğer tarafı

aynı güne getirecek stratejiyi uygulaması ya da diğer tarafları strateji 2 ye yönlendirmesi

kendisi için optimal yani en uygun stratejidir. Diğer tarafın karını minimale indirip, zararını

maksimuma çıkarmayı başarabilen strateji maxmin stratejileridir. Araştırmada diğer bir

kavram olan standart tepki stratejisi de bu iki stratejinin dışında kalıp, boşluğu doldurmak için

üretilmiştir ve tarihsel olayları incelemeye uygundur.

Bütün seçim süreci içerisinde bir seçim gününün bir öncekine göre değişiminin ortaya

çıkarılması, bununla birlikte seçim gününün sonuca ve politikacının hedeflerine göre

kıyaslanması da strateji temelli yaklaşımla ilgilidir.

Süreç içerisinde her devletin, her hedef için strateji üretmediği durumlarda

varsayımlara gidilmiştir. Burada araştırmacının katkısı, standart bir çalışmada yapıldığı gibi

sadece tarihi olaya yorum getirmiştir.

1. BÖLÜM TARİH VE OYUN TEORİSİ

1. OYUN TEORİSİ

1. 1. OYUN TEORİSİNİN GENEL TANIMI VE GEÇMİŞİ

Oyun teorisi, mücadele içeren olayların ya da olaylar zincirinin matematiksel analizi

ile ilgilenir. Herhangi bir mücadelede oyuncular, kendi kazançlarını yükseltmek için strateji

geliştirmelidirler. Bu mücadelede oyuncuların belirledikleri stratejilerdeki değişimi saptamak,

strateji olasılıklarına göre en uygun stratejiyi belirlemek ya da stratejiler arasında bir denge

aramak oyun teorisinin amacı olmuştur.

Örnek olarak geyik avı oyunu ele alınabilir. Geyik avı oyunu Tablo 1’de gösterilmiştir.

Tablo 1. Geyik Avı Oyunu

Geyik Tavşan Geyik 2,2 0,1 Tavşan 1,0 1,1

Bu oyunda oyuncular, geyik avlamak isteyen bir grup avcı olsun. Avcılar tek başlarına

hareket ettiklerinde güçleri sadece tavşan avlamaya yetmektedir. Bu durumda her avcı iki

seçeneğe sahiptir. Hep beraber geyik avlanmaya odaklanmak ya da tek başlarına tavşan

avlamak. Avcı grubu, hep beraber geyik avladıklarında kazançları 2’dir. Avcı grubu teker

teker tavşan avladıklarında da kazançları 1’dir. Eğer avcılar geyik avlamayı seçer ancak en az

bir kişi tavşan avlamaya yönelirse geyik avlamayı düşünen avcıların kazançları 0, tavşana

yönelen avcının kazancı ise 1 olur. Buradaki strateji seçenekleri ve kazanç değerleri, oyundaki

strateji olasılıklarını ortaya çıkarmaya yönelik analizi belirlemektedir.

Bu oyundaki dengeyi bulmak için stratejilere ve avcıların düşüncelerine odaklanmak

gerekir. Eğer oyun, avcıların birbirlerinden habersiz ve aynı anda karar vermelerini

gerektirecek türden bir oyunsa denge şöyle bulunabilir. Bir avcı için en kazançlı strateji geyik

avlamaktır. Ancak bu kazancı sağlamak için diğer avcıların da geyik avlamayı seçmesi

gerekmektedir. Avcılardan birisi tavşan avlamayı seçerse geyik avlamayı düşünen diğer

oyuncular eli boş döner. Bu durumda herkesin minimum kazancı garantiye alan “tavşan avla”

seçeneğini seçmesi avcılar arasındaki dengedir. Çünkü diğer avcılar ister geyik avlamayı ister

tavşan avlamayı seçsin “tavşan avla” seçeneğini seçen oyuncunun kazancı 1 olur. Kararın

aynı anda verilmediği ve diğer avcılardaki seçeneklerin bilindiği durumlarda her avcının

“geyik avla” seçeneğini seçmesi de bir dengedir.

Diğer bir analiz türü olan stratejilerdeki sapmayı belirlemek için de oyunun biraz daha

geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Avcıların geyik oyununu haftanın her günü tekrar tekrar

oynadıklarını varsayalım. Ayrıca avcılar aynı kişilerden oluşmalı ve stratejilerini

birbirlerinden habersiz olarak vermeleri varsayılır. Bu durumda birinci gün, avcıların hepsi

geyik avla seçeneğini seçsin. İkinci gün avcılardan birisi tavşan avla seçeneğine yönelsin.

Üçüncü gün ise bütün avcıların tavşan avla seçeneğine yönelsin. Bütün bunları topladığımızda

hafta içerisindeki herhangi bir günün bütün haftaya etkisi, bir önceki güne oranla sapması ya

da avcıların beklentilerine göre yaşanan değişimler analiz edilebilir.

Oyun teorisinin geçmişi, bilinenin aksine üçüncü ve beşinci yüzyıllara kadar

dayanmaktadır. Milattan sonra beşinci yüzyılda Babil ve Kudüs Yahudilerinin uyması için

derlenen, içerisinde kanunları, miras bölüşümünü ve toplumsal kuralları barındıran bir metin,

oyun teorisinin temeli kabul edilmiştir. Talmud adı verilen bu derlemeler miras bölüşümü ile

ilgili konularda oyun teorisinin temelini oluşturacak şekilde tasarlanmıştır. Modern anlamdaki

geçmişine baktığımızda, ilk örneğin Antoine Cournot tarafından 1838 yılında “Refah

teorisinin matematiksel prensipleri üzerine incelemeler” adlı çalışmasında ortaya çıktığı

görülmektedir. Hemen ardından 1881 yılında F. Y. Edgeworth’un “Matematiksel fizik, ahlak

bilimlerine matematiğin uygulanması üzerine bir deneme” çalışması göze çarpmaktadır.

Oyun teorisi, bir disiplin olarak von Neumann ve Morgenstern tarafından “Theory

games and economic behavior” adlı çalışmayla tanıtıldı. 1950 yılından itibaren Nash, denge

üzerine birçok araştırmalar yaptı. Bundan sonra teori, farklı alanlarda uygulanmaya başladı.

1.2. OYUN TEORİSİNDEKİ TEMEL KAVRAMLAR

Bir oyunun kendine ait bazı kavramları bulunmaktadır. Bu kavramlardan birisi

oyunculardır. Oyuncular, oyun içerisinde karar alan grup veya taraflardır. Oyuncu ifadesi dış

politika çalışmalarında karar verici veya taraf olarak da belirtilmektedir. Tarih ve oyun

teorisini birleştiren bu çalışmada devletleri daha iyi ifade eden taraf sözcüğü tercih edilmiştir.

Taraflar, oyun içerisinde daima aktif konumda bulunmak ve belirli bir stratejiye sahip olmak

durumundadırlar.

Mahkûmlar çıkmazı oyunu örnek gösterilebilir. Mahkûmlar çıkmazı oyunu Tablo 2’de

gösterilmiştir.

Tablo 2. Mahkûmlar Çıkmazı Oyunu

İtiraf etme İtiraf et İtiraf etme -2,-2 -5,-1 İtiraf et -1,-5 -4,-4

İki kişi çalıntı malı paylaşırken polise yakalanmıştır. Polis, ellerinde çalıntı mal olan

bu kişileri suçlamak için yeterli kanıta sahiptir. Ancak ellerinde bu suçu işlediklerine dair

kanıt bulunmamaktadır. Bu yüzden mahkûmların suçlarını itiraf etmeleri gerekmektedir. Bunu

gerçekleştirmek için iki mahkûm birbirlerinden habersiz bir konumda ayrı odalara alınır.

Mahkûmlardan birisi suçunu itiraf eder, diğer etmezse suçunu itiraf eden 1 yıl, etmeyen ise 5

yıl ceza alacaktır. Her ikisi de suçunu itiraf etmezse ikişer yıl ceza alacaklardır. Her ikisi de

itiraf ederse dörder yıl ceza alacaklardır. Bu oyun örneğindeki mahkûmlar birer oyuncudurlar.

Aktif bir şekilde birbirlerinin akıbetlerini etkiler ve her biri bir stratejiye sahiptir. Yukarıdaki

geyik oyununda da avcıların her biri birer oyuncudur. Örneği tarihsel bir alanda da kullanacak

olursak; savaş meydanında karşılıklı olarak savaşan iki asker, savaş meydanında karşılıklı

strateji üretip düşmanını mağlup etmeyi amaçlayan iki komutan, büyük bir savaşa girmek

üzere olan iki devlet, genel seçimlere katılmayı amaçlayan iki parti, bir anlaşma üzerinde

uzlaşmaya çalışan iki diplomat birer karar verici, taraf, kısaca oyuncudurlar.

Bir oyunda, oyuncuların kazançları ya da kayıpları da olmak zorundadır. Oyuncuların,

oyunlardaki bu kar ve zararlarına kazanç veya hedef denilmektedir. Oyun içinde bulunan

tarafların hedefleri mutlaka ortak olmalıdır ya da ortak bir payda da birleştirilmelidir. Hedef

ifadesinin tarih bilimine daha uygun olmasından dolayı çalışmada bu ifade kullanılmıştır.

Yukarıdaki mahkûmlar çıkmazı örneğinde oyuncuların kazancı ya da zararı, hapiste kaç yıl

ceza alacağıdır. Geyik oyununda tavşan ya da geyiğin bir kısmı, avcıların kazancıdır. Örneği

tarihsel bir alanda da kullanacak olursak; savaş meydanında savaşan askerlerin hayatta

kalması, yaralanması, ölmesi ya da esir düşmesi, komutanların savaşı kazanması ya da

kaybetmesi, savaş halindeki iki devletin toprak ya da tazminat kazançları, genel seçimlere

katılan iki partinin seçimi kazanıp kazanamaması, müzakere edilen anlaşma koşulları,

oyuncuların kazançları, kısaca hedefleridir.

Tarafların tek bir kararı sonucu oyun sona erebilir. Ancak incelenen oyun, bir olaylar

zinciri ise ya da belirli bir süreci kapsıyorsa, o zaman pozisyon kavramı devreye girer.

Oyunun herhangi bir aşamasında oluşan duruma pozisyon denir. Pozisyonlar genellikle oyuna

göre belirlenmektedir. Mahkûmlar çıkmazı oyununda pozisyon bulunmamaktadır. Geyik

oyununda da sapma analizi için eklenilen süreç pozisyona örnektir. Avcıların haftanın her

günü ava çıktığı bu oyunda her bir gün, aynı zamanda bir pozisyondur. Örneği tarihsel bir

alanda da kullanacak olursak; komutanların idare ettiği ya da bir savaşta savaşın herhangi bir

evresi, partilerin iki turlu bir seçimdeki mücadelesinde her bir tur, müzakere edilen bir

anlaşma koşullarındaki zamana ya da koşullara bağlı süreç birer pozisyondur.

Tarafların hedefler doğrultusunda süreçteki bütün pozisyonlarda alabileceği kararlara

strateji denir. Mahkûmlar çıkmazında oyuncuların iki stratejisi vardır. Ya suçunu itiraf

edecektir, ya da itiraf etmeyecektir. Geyik oyununda ise avcıların geyik avlamayı seçmesi ya

da tavşan avlamayı seçmesi birer stratejidir. Örneği tarihsel bir alanda da kullanacak olursak;

savaş meydanında karşılıklı olarak savaşan iki askerin hamle edip etmemesi ya da savunmaya

geçmesi, savaş meydanında karşılaşan komutanların hangi yönden saldırıya geçmesi ya da

savunmada kalması, büyük bir savaşa girmeyi planlayan iki devletin rakibine saldırı ve

savunma planı ya da geri çekilip çekilmeme kararı, genel seçimlere hazırlanan iki partinin

seçmen kitlesini artırma politikaları birer stratejidir.

1.3. OYUN TÜRLERİ

Oyun teorisinde birçok tür mevcuttur. Bunlar oyuncuların diğer oyuncular ve

stratejiler hakkında bilgi sahibi olup olmadığına göre, tam bilgili ya da eksik bilgili oyunlar

olarak ikiye ayrılır. Oyunlarda herhangi bir pozisyonun ya da sürecin bulunup

bulunmadığında, statik ya da dinamik oyunlar diye ikiye ayrılır. Oyundaki tarafların

işbirliğine göre ise, işbirlikçi oyun ya da işbirlikçi olmayan oyunlar diye ayrılır. Oyuncuların

kazançlarının toplamına göre, sıfır toplamlı ya da sıfır toplamlı olmayan oyunlar; oyuncu

sayısına göre, iki kişilik, n kişilik ya da doğaya karşı oynanan tek kişilik oyunlar; oyunun aynı

oyuncular ve koşullarla beraber tekrar edip etmemesine göre tekrarlı ya da normal oyunlar

olarak birçok hususta kollara ayrılabilir.

Oyunlar, yukarıdaki türlerden bir tanesine göre belirlenmemektedir. Yukarıdaki

sınıflandırma oyunun niteliğiyle ilgilidir. Bir oyun hem iki kişilik hem tek kişilik olamaz

ancak hem dinamik oyun hem de iki kişilik oyun olabilir. Bu yüzden bazı araştırmacılar

oyunları farklı biçimde sınıflandırmıştır. Bu sınıflama Tablo 3’te gösterilmiştir.

Tablo 3. Oyun Türlerinin Sınıflandırılması

tam bilgi eksik bilgi statik stratejik biçimli

oyunlar bayesyen oyunlar

dinamik tam bilgili genişleyen biçimli oyunlar

eksik bilgili genişleyen biçimli oyunlar

1.3.1. Tam Bilgili Statik Oyunlar

Bu tür oyunların stratejik biçimli oyun olduğu belirtilmişti. Buradaki tam bilgi, her

oyuncunun stratejilerini ve kazançlarını bilmesidir. Statik oyun ise oyuncuların stratejilerini

bir kez ve aynı anda seçmesidir. Aynı zamandan kasıt, oyuncuların birbirlerinin hareketlerini

gözlemleyemediklerini ve oyunun karar verme aşamasının oyuncular tarafından

bilinmemesini anlatır. Bir oyuncu diğerinden önce hareket etmiş olabilir ancak diğer

oyuncunun bu hareketi görmemesi gerekmektedir.

Cinsiyetler savaşı oyunu, stratejik biçimli oyunlardandır. Cinsiyetler Savaşı oyunu

Tablo 4’te gösterilmiştir.

Tablo 4. Cinsiyetler Savaşı

Boks Bale Boks 2,1 0,0 Bale 0,0 1,2

Aynı anda karar verilmesi zorunlu olan cinsiyetler savaşı oyununda boks maçına

gitmeyi isteyen bir erkekle bale gösterisine katılmak isteyen bir kadının karar verme

aşamasını anlatır. Eğer erkek, boks maçına gitmeyi tercih ederse ve kadın da bale gösterisine

katılmayı tercih ederse her iki oyuncunun da kazancı sıfırdır. Bu defa erkek kadının bale

gösterisini tercih edeceğini düşünüp o da bale seçeneğini tercih ederse, kadın da bale

seçeneğini tercih ettiğinde erkeğin kazancı 1, kadının kazancı ise 2 olur. Tam tersi durumda

da kadının kazancı 1, erkeğin kazancı 2 olur. Her ikisi de eşinin seçmeyi düşündüğü kararı

seçer, yani kadın boks maçına gitmeyi, erkek bale gösterisine katılmayı tercih ederse her

ikisinin kazancı da 0 olur.

Bu tarz oyunlar, tarihsel bir olayı yansıtamamaktadır. Çünkü tarihsel bir olay, sebep-

sonuç ilişkisiyle beraberinde bir süreci de getirmektedir.

1.3.2. Tam Bilgili Dinamik Oyunlar

Bu tür oyunlardaki tam bilginin ne olduğu belirtilmişti. Oyunun dinamik olması ise,

oyunculardan birinin diğer oyuncunun kararına göre hareket etmesi ile açıklanabilir. Bu

oyunların diğer bir adı da ardısal oyunlardır. Bu oyunlarda süreç ön plandadır.

Giriş oyunu, ardısal oyunlar için örnek verilebilir. Bu oyunda rekabet halinde iki firma

vardır. Oyunculardan birisi şu anda üretim yapmakta, diğeri de üretim yapmayı

düşünmektedir. Yeni firma ya piyasaya girecek ya da dışarıda kalarak oyunu hiçbir farklılık

olmadan bitirecektir. Eğer piyasaya girerse mevcut firma ya fiyatı düşürerek bu firma ile

mücadeleyi seçecek ya da yeni firmanın girmesine ses çıkarmayacaktır. Firmaların kazançları;

eğer yeni firma dışarıda kalırsa mevcut firma 2, yeni firma 0. Eğer yeni firma girerse ve

mevcut firma mücadele ederse her iki firma da -1, eğer mevcut firma sessiz kalırsa her iki

firmanın da kazancı 1 olur. Görüldüğü gibi ardısal oyunlarda pozisyon kavramı ön plana

çıkmaktadır. Oyunun birinci pozisyonu yeni firmanın piyasaya girip girmeyeceği, ikinci

pozisyonu da mevcut firmanın mücadele edip etmeyeceği noktasıdır.

1.3.3. Eksik Bilgili Oyunlar

Eksik bilgili oyunlarda en az bir oyuncu, rakibinin kazançları konusunda kesin bilgiye

sahip değildir. Giriş oyununun farklı bir versiyonu örnek olarak verilebilir. Yine piyasaya

girmek isteyen bir firma ve mevcut piyasada üretim yapan ve ayrıca genişleyip genişlememe

konusunda seçeneği olan bir firma bulunmaktadır. Kararlar aynı anda verilecektir ve yeni

firma, mevcut firmanın maliyet yapısını bilmemektedir. Bu durumda oyun eksik bilgili statik

oyundur. Birden fazla pozisyon olması durumda da eksik bilgili dinamik oyun ortaya çıkar.

Bu tür oyunlardan statik oyunların tarihe uyarlanamayacağı ifade edilmişti. Ancak eksik

bilgili dinamik oyunların bazı durumlarda tarihe uyarlanabilme imkânı vardır. Örnek olarak

üç devlet, başka bir devletin toprakları üzerinde plan yapmaktadırlar. Ancak iki devletin kendi

aralarında bir gizli anlaşmayla topraklar üzerindeki paylaşmayı gerçekleştirmiş olsun. Bu

durumda üçüncü devletin bu anlaşmadan haberi olmadığı gerekçesiyle oyun eksik bilgili bir

oyundur. Tarihten bir örnek olarak Birinci Dünya Savaşı esnasında Osmanlı toprakları

üzerinde yapılan gizli anlaşmalar ve bu anlaşmaların ileride doğurduğu sıkıntılar eksik bilgili

dinamik oyun kapsamında incelenebilir.

1.3.4. İşbirliğine Bağlı Oyunlar

Bu türdeki oyunları, işbirliğine dayalı oyunlar ve işbirlikçi olmayan oyunlar diye ikiye

ayırabiliriz. İşbirliğine dayalı oyunlar koalisyon oyunları olarak da adlandırılabilmektedir.

İşbirlikçi oyunlar, tarafların oluşturduğu her grubun birlikte hareket edip kazançlarını

maksimuma çıkarmasıyla ilgilenmektedir. Dış politika, siyaset ve uluslararası ilişkilerde bu

tür önem kazanır. İşbirlikçi oyunlarda, işbirliği sonucu ortaya çıkan kazancın düşmesi,

tarafları işbirlikçi olmayan stratejilere yönlendirecektir. Taraflar ya bireysel hareket etmeye ya

da farklı koalisyonlar oluşturmaya yönelirler.

1.3.5. Tekrarlı Oyunlar

Dinamik oyunların bir biçimi olan tekrarlı oyunlarda ardışık zaman periyodunda

oyunlar tekrarlanır. Değişmeyen oyuncular, oyun tekrarlandıkça farklı stratejileri

belirleyebilirler.

Örnek olarak mahkûmlar çıkmazı oyununu tekrarlı hale genişletelim. Bu durumda

oyuncular, ikinci oyunda rakiplerinin daha önceki kararlarına bakarak karar verebilir ya da

karşılıklı anlaşmaya varabilirler. Oyundaki tekrarın artmasıyla oyunda kendiliğinden bir

denge oluşabilir ya da rutin döngüler keşfedilebilir.

1.4. OYUN TEORİSİNİN UYGULAMA ALANLARI

Oyun teorisi, birçok alanda kendine yer edinmiştir. Bu alanlardaki farklılıklar daha

çok oyun teorisinin analiz farklılığıyla doğru orantıdadır. Çalışmanın geleceğe yönelik bir

analize sahip olması ya da geçmişe dair verileri toplayarak olguları anlamaya çalışması, oyun

teorisinin birbirinden farklı birçok alanda uygulanmasına sebep olmuştur. Hatta bazı

çalışmalarda oyun teorisinin asıl amacının geleceğe yönelik tahminlerde bulunmanın yanı sıra

olguları anlamak ve açıklamak olduğu ifade edilmektedir.

Oyun teorisi iktisat, dış politika, askeri tarih, siyaset, kamu tercihi, tarım, tıp, evrimsel

biyoloji gibi alanlarda uygulanabilmektedir.

İktisatta çoğunlukla firmaların stratejileri ve rekabetleri üzerinde çalışılmış, denge

kavramı en çok buralarda görülmüş ve oyun teorisi bu alanlardaki uygulamalar nedeniyle

kendini geliştirmiştir. Dış politikada oyun teorisi, özellikle iki devlet arasındaki herhangi bir

krizde, devletlerin uygulamayı düşündükleri stratejileri ve bu stratejilerin olası kazançlarını

ortaya çıkarmaktadır. Örnek olarak 1998’deki Türkiye-Suriye krizi, oyun teorik yaklaşımla

incelenmiştir. Oyun teorisi askeri alanda da uygulanmış, askeri stratejilerin oluşturulması,

coğrafi etkenler ve harp simülasyonu kapsamında oyun, ilgili alanda derinleştirilmiştir. Oyun

teorisi, bütün bunların yanında siyasette de kendine yer bulmuştur. Örneğin, araştırmacılar

partilerin seçim politikaları ve seçim kampanyaları üzerinde çalışmalar yapmıştır. Bunların

yanında kamu tercihi, tarım gibi alanlarda da oyun teorisi uyarlanmıştır.

Oyun teorisinin geçmişe uyarlanması konusunda en çok evrimsel biyoloji göze

çarpmaktadır. Klasik oyun teorisinde denge kavramları aranır, evrimsel oyunlarda da denge

noktasına nasıl gelindiği anlaşılmaya çalışılır. Doğal seleksiyon, popülasyonun hareketleri ve

ekolojik sistem üzerine yoğunlaşan evrimsel oyun teorisindeki diğer fark ise oyun içerisindeki

sapmaları ortaya çıkarması ve bu sapmaların sebepleri üzerine yoğunlaşmasıdır.

2. OYUN TEORİSİNİN TARİH BİLİMİNDE UYGULANMASI

2.1. TARİH BİLİMİ İÇİN UYGUN YAKLAŞIMLAR

Oyun teorisinin tarih bilimine uyarlanması halinde yapılacak analiz bir süreçte

tarafların stratejilerindeki ya da koalisyonlardaki değişimleri ortaya çıkarmaya yönelik

olacaktır. Bu da oyunların aşama aşama olması gerektiğini gösterir. Bunun için en uygun

oyun dinamik ya da diğer adıyla ardısal oyunlardır. Hatırlanacağı üzere ardısal oyunlar

pozisyonlardan oluşmaktaydı. Yukarıda yeni bir firmanın giriş oyunu ele alınmıştı. Tarihsel

bir dönemden örnek verecek olursak, 19. yüzyılda birliğini yeni kurmuş Almanya’nın büyük

devletlerin arasına ya da sömürgecilik yarışına katılmasını ele alalım.

Taraf sayısı iki olsun. Birinci taraf İngiltere, ikinci taraf Almanya’dır.

Tablo 5. Almanya Devleti İçin Yeni Firma Giriş Oyunu

Yarışa katıl Yarışa katılma Sessiz kal İngiltere’nin sömürge

kazancı azalır. Almanya yeni sömürgeler elde eder.

Mevcut sistem devam eder. İngiltere sömürgelerde, Almanya da kıta Avrupası’nda üstünlüklerini korur.

Mücadele et Donanma üstünlüğü sayesinde İngiltere’nin zararı Almanya’nın zararından daha az olur.

1890 yılında Almanya, Bismarck’ın sadece Avrupa’da hâkimiyet kurmasını

hedefleyen politikasına karşı II. Wilhelm’le yeni bir politika geliştirmişti. Bu da sömürge

yarışına katılmaktı. O tarihlerde sömürgelerde İngiliz üstünlüğünü dikkate aldığımızda yeni

bir mücadelenin başladığını görmüş oluruz. Bu durumda İngiltere’nin, yeni firmanın girişi

oyunundaki gibi sessiz kalma, daha sonra da mücadele etme ya da ittifak arama politikaları

şekillenecekti. 1890’dan 1914’e kadar olan süreç dikkate alındığında Birinci Dünya

Savaşı’ndaki koalisyonlar daha iyi anlaşılacaktır. Ayrıca analizi taraflara indirgediğimizde; bu

tablo oyun teorik açıdan modellendiğinde İngiltere’nin kararları, İngiltere’nin kararlarını

etkileyen faktörler, İngiltere’nin kazançları, İngiltere’nin politikalarını değiştiren koşullar,

İngiltere’nin rasyonel kararlar alıp almadığı, İngiltere’nin Avrupa kıtası için tasarladığı denge

politikasının ne derece başarılı olduğu gibi birçok husus matematiksel olarak açıklanacaktır.

Aynı şekilde Almanya’nın sömürge politikasını değiştirmesinin zararları, Almanya’nın

müttefik kayıpları, Almanya’nın politikalarındaki sapmalar da daha iyi anlaşılmış olacaktır.

Dinamik oyunların bir çeşidi olan tekrarlı oyunlar ve çok aşamalı oyunlar da oyun

teorisini tarihe uyarlama konusunda ön plana çıkar. Tekrarlı oyunlar, dengenin oluşumu

hakkında bize bilgi verir. Çok aşamalı oyunlar ise oyuncular önceki pozisyonlarda ne olduğu

hakkında bilgi sahibidir. Ancak karar verme aşamasında oldukları pozisyonda eş zamanlı

karar verirler. Milli Mücadele dönemini bu yaklaşımla incelemek daha doğru olacaktır.

İşbirlikçi oyunlar da tarihe uyarlanabilir bir başka modeldir. Çünkü tarihin her

döneminde devletlerarası ilişkiler ön plandadır. Örneğin yukarıda incelenen yeni firma

oyunundaki Almanya, İngiltere gibi devletlerin 1914’e kadar işbirliği süreci bu oyunlarla daha

iyi anlaşılmaktadır. 1890’a kadar Almanya ile iyi ilişkiler kuran İngiltere ve İtalya’nın

koalisyondan uzaklaşma sebepleri, Rusya-Fransa ittifakına giden süreç, Alman politikasının

iflası gibi birçok husus matematiksel olarak modellenebilir.

2.2. TARİH BİLİMİ İÇİN GELİŞTİRİLMİŞ KAVRAM VE YAKLAŞIMLAR

Ardısal ve işbirlikçi oyunların tarih bilimi için uyarlanabilir yaklaşımlar olduğu

belirtilmişti. Oyun teorik analizleri tarih bilimine katkı sağlayacak hale getirmek için

yaklaşımlarda, bazı düzenlemeler yapılacaktır.

Birincisi, işbirlikçi oyunlarda analizler işbirliğindeki değişime bağlı olarak yapılacak

ve iki adet taraf varsayılacaktır. Bunun sebebi ilerleyen tarihsel süreçlerde müttefik

ilişkilerinin zamanla değişmesi ve hatta düşmanlık derecesine ilerlemesinin tarihte çok yaygın

olmasıdır.

İkincisi, birbirlerinin hareketlerinden sonra teker teker karar veren tarafların mücadele

ettiği dinamik oyunlar yerine, onun bir çeşidi olan çok aşamalı oyunlar modellenmelidir.

Çünkü taraf sayısının çok olduğu bir oyunda ağaç dallarını andıran bir oyun yerine pozisyon

olarak ilerleyen ve her pozisyonda aynı anda karar alan ya da karar aldığı varsayılan bir oyun

tarih için daha uygun olacaktır.

Üçüncüsü de oyunların stratejileriyle ilgili bir durumda yapılacak sınıflandırmadır.

Tarihteki mücadeleler ya devletlerin amaçları doğrultusunda strateji temelli modellenebilir ya

da sebep-sonuç ilişkisi ile ilgili herhangi bir pozisyona verilen tepki ve tepkiler doğrultusunda

modellenebilir.

Bu durumda iki farklı yaklaşım oluşmuş oldu. Strateji temelli dinamik ve işbirliğine

dayalı oyunlar, tepki temelli dinamik ve işbirliğine dayalı oyunlar. Strateji temelli oyunlarda

devletlerin stratejilerindeki sapmalar ve aynı zamanda işbirliğindeki değişimler üzerinde

durulur. Tepki temelli oyunlarda da strateji temelli oyunlarda ortaya çıkan pozisyonlara karşı

oluşan tepkiler ve bu tepkilerin işbirliğine etkisi üzerinde durulur.

3. YÖNTEM VE OYUNLARIN GÖSTERİM BİÇİMLERİ

Oyun teorisinin tarihe uyarlanmasını ele alan bu çalışmada öncelikle sıcak savaşın ya

da diplomatik savaşın yoğun olduğu bir konu belirlenmelidir. Milli Mücadele dönemi bu

ifadeye uygun bir dönemdir. Tarihsel süreç belirlendikten sonra bu süreç içerisinde tarafların,

hedeflerin, pozisyonların ve stratejilerin belirlenmesi, daha sonra da uygun yaklaşımların

netleştirilmesi gerekmektedir.

Taraflar, tarihsel süreç içerisinde sürekli aktif politika izleyen devletler, çatışan iki

pakt ya da uluslararası organizasyon, seçime katılmış veya seçim sonrasında az da olsa koltuk

sahibi olmuş partiler, ortaçağ ve öncesi dönem için birbirlerini yerinden eden kavimler ya da

rekabet halinde herhangi iki toplumdan seçilmelidir. Herhangi bir savaşta savaşan iki devlet

birer taraftır. Ancak savaşın sadece küçük bir evresine katılmış başka bir devlet taraf olarak

belirlenmesi zorunluluğu bulunmaz.

Taraflar belirlendikten sonra bu tarafların üzerinde rekabet ettiği kazançlar ya da

hedefler belirlenmelidir. Aktif politika izleyen iki devletin üzerinde çatıştığı toprak parçaları,

iki pakt ya da uluslararası organizasyonların üzerinde rekabet ettiği ya da iç savaşta

desteklediği bir bölge, siyasi partilerin seçimden sonra kazandıkları koltuk sayısı, göçebe

kavimler için yeni otlaklar tarihsel oyun teorisi için birer hedeftirler. Hedef üzerinde tarafların

mutlaka bir kararı olmalıdır.

Hedeflerden sonra pozisyonlar belirlenir. Pozisyonlar oyun içerisindeki safhalardır.

Eğer oyun strateji temelli ise pozisyonlar taraflardaki stratejilere göre değişebilir. Tepki

temelli bir oyun ise pozisyonlar sebep-sonuç ilişkisi içerisinde belirlenir. Pozisyonlardan

sonra yine oyunun yapısına göre strateji ya da tepkiler bulunur. Oyunda bir devletin amaçları

ya da toprak talepleri birer stratejidir ve her pozisyonda bulunması gerekir. Tepki ise

pozisyonun bir çeşit sonucu ya da pozisyonun etki olduğu durumlarda pozisyonlara karşı

tepki ve tepkiye karşı tepkilerden oluşur. Bir devletin herhangi bir toprağı işgali halinde işgale

uğrayan halkın yaptığı protestolar, direnişler ya da örgütlenmeler birer tepkidir. İşgali

gerçekleştirenler tarafından uygulanan; protestoyu engelleyecek propaganda, direnişe karşı

askeri kuvvet ya da direnişçilerle orantılı çeteler oluşturma, örgütlenmeye karşı da

örgütlenmeyi bozma ya da işgalcilerin koalisyonunu genişletme çabaları tepkiye karşı

oluşturulan tepkilerdir. Bu çabalar aynı zamanda işgalcilerin zararı minimuma indirme

çalışmalarıdır ve tepki analizinde bu önem kazanmaktadır.

Temel kavramlar belirlendikten sonra oyunun strateji temelli ya da tepki temelli olarak

inceleneceği netleştirilmelidir. Yukarıda da bahsedildiği gibi strateji temelli oyunlarda

stratejilerdeki sapmalar, tepki temelli oyunlarda ise tepki çeşitliliği önem kazanır.

Kavramlar ve yaklaşımlar belirlendikten sonra oyunlar başlar. Strateji temelli

oyunlarda tarafların, her pozisyondaki hedef bölgesi için stratejileri yazılır. Tepki temelli

oyunlarda ise pozisyonlara karşı oluşturulan tepkiler bulunur.

Oyun teorik yaklaşımlardaki en önemli kısım analiz kısmıdır. Analizler oyun

teorisinde çok farklı şekillerde bulunur. Ancak geçmişte yaşanmış bir olayın analizi daha

kısıtlıdır. Tarih ve oyun teorisi birleştiğinde dört tip analiz ortaya çıkmaktadır. Bunlar; sapma

analizi, zaman analizi, denge analizi ve tepki analizidir. Sapma analizi, devletlerin

stratejilerindeki değişimi, bir pozisyonun ele alınan konuya etkisi ve devletlerarası

koalisyondaki değişimleri ortaya çıkarmaktadır. Sapma analizinin günlük uygulamalarda çok

fazla değeri yoktur. Rasyonel hareket eden firmaların uyguladığı stratejilerdeki değişim ya

tahmin edilebilir ya da değişimin önemi düşüktür. Ancak tarih bilimi ya da tarihsel süreci

kapsayan bilimler için değerlidir. Tarihteki devletlerin hangi durumlarda kararlarını

değiştirmesi, ya da tarihsel olayın tarihsel olguya etkisi ve işbirliğindeki değişimin süreci tarih

bilimi için önemlidir. Kısacası sapma analizi, bunları ortaya çıkarmaya çalışır.

İkinci bir analiz olan zaman analizi, olayın sürecini inceler. Bunun yanında

pozisyonların çeşitlerine göre kısa sürede ya da uzun sürede gerçekleşmesi üzerinde

durulabilir.

Denge analizi, uzun bir süreci kapsamayan bir oyunda dengenin olup olmadığının

araştırılmasıdır. Ancak tarihsel bir süreçteki denge analizi, dengenin oluşumu ve süreci

incelenmektedir. Özellikle tekrarlı oyunlarda sıkça karşılaşılan bu analiz taraflardaki strateji

değişimi ve tarafların bilgi birikimi sonrasında dengeye nasıl ulaştıkları görülür. Denge

stratejilerinin oluşumu ve süreci daha çok evrimsel oyun teorisinde, denge stratejileri de daha

çok dış politikada dikkat çekmektedir. Örneğin İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin

uyguladığı denge politikası bu analiz için ideal bir konudur. Bundan başka Sovyetler

Birliği’nin yıkılması ile oluşan devletlerin uyguladıkları politika, denge analizine çok

uygundur.

2. BÖLÜM OYUN TEORİSİ ÇERÇEVESİNDE MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ ULUSLARARASI POLİTİKALAR

1. STRATEJİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLARLA MİLLİ MÜCADELE

1.1. STRATEJİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLARDA KAVRAMLAR

1.1.1. TARAFLAR

Oyun teorisinde öncelikle oyun alanının ya da konunun belirlenmesinden

bahsedilmişti. Milli Mücadele denilen bu süreç, başlangıç olarak Genelge ve Kongreler

dönemi, bitiş olarak da Büyük Taarruz ve Lozan Anlaşması olarak belirlenebilir. Tabi tepki

temelli oyunda Genelge ve Kongreler döneminin daha öncesine inmek gerekecektir. Ancak

strateji temelli yaklaşımda, tarafların netliği önem kazandığından belirtilen süreç daha uygun

olacaktır.

Genelge ve Kongreler döneminden Lozan’a kadar Milli Mücadele adı verilen bu

süreçte birçok karar verici bulunmaktadır.

İngiltere bu süreçte taraf olarak belirlenmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı

Devleti ile uzun bir mücadele içerisinde olan ve müttefikleri ile Osmanlı topraklarından pay

almak için gizli anlaşmalar imzalayan İngiltere, Irak, Filistin, Arabistan gibi bölgeleri talep

etmektedir. Aynı zamanda Boğazlar bölgesi, boğazların yönetimi ve İstanbul’un idaresi

konusunda kendi çıkarları adına farklı stratejiler benimsemiş, süreç boyunca da Yunanistan’a

ve Yunanistan’ın projelerine en büyük katkıyı sağlamıştı. Zaman zaman müttefikleri Fransa

ve İtalya ile çelişmiştir.

Fransa da bu süreçte taraf olarak belirlenmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nda farklı

kutuplarda yer alan Osmanlı Devleti ve Fransa, Milli Mücadele döneminde inişli çıkışlı bir

ilişki içerisinde olmuştur. İki devlet arasında bazen çatışma yaşanmış, bazen de anlaşma

yoluna gidilmişti. Fransa, her ne kadar Anadolu’dan pay almaya çalışan bir devlet konumunda

olsa da İngiltere ile sürekli rekabet etmiştir. Fransa, imzaladığı gizli anlaşmalar ve taleplerine

göre Osmanlı Devleti’nden Kilikya, Suriye gibi bölgeleri almak istemiştir.

İtalya, bu süreçte diğer müttefiklerden farklı bir konumda durmuştur. İtalya’ya, Birinci

Dünya Savaşı sırasında müttefiklerle yaptığı anlaşma sonucunda İzmir ve Güneybatı Anadolu

bölgesi verilmişti. Ancak İzmir bölgesinin daha sonra Yunanistan’a verilmesi ile İtalyanlar

müttefik ekseninden uzaklaşarak Milli Mücadele yanlısı politikalar benimsemiştir. İtalya,

Yunanistan ve İngiltere ile rekabet halinde olup Ankara’nın izlediği politikalar sonucu İngiliz

emellerinden uzaklaşmıştır.

Sovyet Rusya bu sürecin büyük bir kısmında Ankara ile iyi ilişkiler kurmuş ve

müttefik karşıtı politikaları benimsemiştir. Zaman zaman Ermenistan ile Ankara arasındaki

anlaşmazlıklarda Ermenistan’ın tarafını tutsa da sürecin ilerleyen zamanlarında Ankara’nın

Misak-ı Milli politikasını büyük ölçüde kabul etmiştir. Ayrıca Sovyet Rusya, boğazların

yönetimi konusunda müttefik karşıtı politikalarını her dönemde uygulamaya çalışmıştır.

Milli Mücadele döneminde Türkler, iki farklı hükümet tarafından idare edilmiş ve

süreç esnasında farklı stratejileri benimsemiştir. İstanbul hükümeti, Milli Mücadele

döneminde bazen İngiliz politikalarına boyun eğmiş bazen de Ankara’nın Misak-ı Milli

politikasını kabul etmiştir.

Ankara hükümeti, süreç boyunca Misak-ı Milli politikasını benimsemişse de bazen

belirli tavizler vermek durumunda kalmıştır. Taraf olarak Ankara hükümeti, Türkiye Büyük

Millet Meclisi açılmadan önce Anadolu-Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Heyet-i

Temsiliye adı altında kararlar vermiştir. Kısaca bu modelde, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i

Hukuk Cemiyeti ve Heyet-i Temsiliye Ankara hükümetinin öncüleri sayılmaktadır.

Yunanistan, Milli Mücadele döneminde gerek müttefik eksenli politikaları, gerek

Megali İdea politikasını uygulamaya çalışmıştır. Önceleri İzmir konusunda bir talepleri ve

bununla birlikte işgalleri olmuşsa da süreç ilerledikçe Yunanistan bu işgallerini genişletmiştir.

Bu da İtalya ile olan ilişkilerini bozmuş, daha sonra talep ettikleri İstanbul konusunda da

bütün müttefiklerin tepkisini almıştır.

Ermenistan, Milli Mücadele’nin ilk süreçlerinde Büyük Ermenistan fikrini öne sürmüş

ve politikalarını bu yönde gerçekleştirmeye çalışmıştır. Daha sonra müttefik eksenli kararlar

doğrultusunda hareket etmeye başlamıştı. Yine ilk dönemlerde Sovyet Rusya’nın bile

desteğini gören Ermenistan, Türk-Rus ilişkilerinin iyileşmesi ve Türklerin askeri harekâtları

sonucu önce bütün taleplerinden vazgeçmiş, sonra da Sovyet işgaline uğrayarak Ermenistan

Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne dönüşmüştür. Bu olaydan sonra Ermenistan, Sovyet

Rusya’nın stratejilerine göre hareket etmiştir.

Milli Mücadele döneminde göze çarpan iki devlet daha bulunmaktadır. Birincisi

Gürcistan, ikincisi de Amerika Birleşik Devletleri. Ancak bu iki devleti taraf olarak kabul

etmek son derece yanlış olacaktır. Çünkü Gürcistan’ın sadece Batum konusunda ve sadece bir

pozisyonda belirli stratejisi olmuştur. Ondan başka stratejisi olmadığından bütün süreç

boyunca etkisiz taraf olarak kalacaktır. İkinci etkisiz devlet olan Amerika Birleşik Devletleri,

Milli Mücadele döneminde sadece kamuoyu yönünde bazı stratejileri olmuş ve yine bu

stratejiler sadece sürecin ilk zamanlarında gerçekleşmiştir. Süreç esnasında Amerika,

izolasyon politikasını benimseyerek Anadolu üzerinde aktif konumda olmayı reddetmiştir.

Bu durumda Milli Mücadele sürecinde sekiz taraf bulunmaktadır. Taraflar aşağıdaki

tabloda gösterilmiştir.

Tablo 6. Taraflar

Taraf 1 İngiltere Taraf 2 Fransa Taraf 3 İtalya Taraf 4 Sovyet Rusya Taraf 5 Heyet-i Temsiliye ve

sonrasında Ankara hükümeti Taraf 6 İstanbul hükümeti Taraf 7 Yunanistan Taraf 8 Ermenistan ve sonrasında

Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti

1.1.2. HEDEFLER

Hedefler, süreç boyunca geliştirilen stratejilerle ilgili olarak sadeleştirilmiş en büyük

kazanç ve kar kavramlarıdır. Milli Mücadele gibi bir dönemde hedefler, çoğunlukla toprak

parçalarından oluşur. Bu topraklar, süreç içindeki talepler doğrultusunda şekillenir ve

mümkün olduğunca sadeleştirilir. Örnek olarak hem Sevr projesinde hem de Mondros öncesi

müttefiklerin toprak taleplerine göre Kilikya bölgesi bir hedeftir. Kilikya üzerinden stratejiler

belirlenebilir. Bu hedefin sadeleşmediği takdirde hedef sayısında bir artış görülmekle beraber,

sonuçta değişiklikler olabilir. Kilikya bölgesi yerine Antep, Urfa, Adana şehirleri gibi birden

fazla bölge oluşturulduğu takdirde tarafların bu alanlar üzerine stratejileri aynı kalacağından

bu hamle gereksiz olacaktır.

Hedeflerin belirlenmesi araştırmacıya ait olup, çalışmada Misak-ı Milli unsuru dikkate

alınmıştır. Bunun sebebi Anadolu hareketinin bir Milli Mücadele’ye dönüşmesinde Misak-ı

Milli’nin oynadığı faktördür. Aynı şekilde, böyle bir çalışmada Lozan’da müzakere edilen

hususlar da hedef olabileceği gibi, süreç boyunca değişiklik göstermeyen hedeflerin elenmesi

doğru bir karar olacaktır.

Hedefler, aşağıdaki tabloda görülebilir.

Tablo 7. Hedefler

Hedef 1 Ankara Ankara ve civarı Hedef 2 İstanbul İstanbul bölgesi Hedef 3 Boğazların yönetimi İstanbul ve Çanakkale

boğazlarının yönetimi Hedef 4 Boğazlar bölgesi Boğazlar ve civarı Hedef 5 Musul Musul ve civarı Hedef 6 Kilikya Urfa, Maraş, Antep,

Mersin ve Adana şehirleri Hedef 7 Antalya Antalya, Muğla ve Isparta

şehirleri Hedef 8 Kars Kars ve civarı Hedef 9 İzmir İzmir, Aydın, Manisa ve

Ayvalık bölgeleri Hedef 10 Erzurum Erzurum, Bitlis ve Van

şehirleri Hedef 11 Trabzon Trabzon, Amasya, Sinop

ve Samsun şehirleri Hedef 12 Doğu Trakya Doğu Trakya bölgesi Hedef 13 Batı Trakya Batı Trakya bölgesi Hedef 14 Batum Batum bölgesi Hedef 15 Bursa Bursa ve Balıkesir civarı Hedef 16 Uşak Uşak ve civarı Hedef 17 Eskişehir Eskişehir, Afyon ve

Kütahya bölgeleri Hedef 18 Diyarbakır Diyarbakır, Elazığ,

Mardin ve Malatya bölgeleri

Hedef 19 Sivas Sivas ve Tokat bölgeleri Hedef 20 Konya Konya ve civarı Hedef 21 İskenderun İskenderun bölgesi Hedef 22 Kapitülasyonlar Kapitülasyonlar

1.1.3. POZİSYONLAR

Pozisyonlar, oyun sürecindeki taraf, hedef ve stratejilerin karşılaştırılmasıyla

belirlenir. Eğer bir karar verici, belirli bir hedefte stratejisini değiştirmişse, burada bir

pozisyon olmalıdır. Örnek olarak Sakarya Meydan Muharebesi, bazı karar vericilerin

stratejilerinde bir değişiklik meydana getirdiği için bir pozisyondur. Pozisyonlar tek bir olaya

indirgenemez ve başlı başına bir süreci oluşturur. Yukarıdaki Sakarya Meydan Muharebesi

pozisyonunda ayrıca Ankara Anlaşması, Kars Anlaşması gibi tarihsel olaylara da yer verilir.

Strateji temelli yaklaşımda süreç kısmı, sadece bu durum için önemlidir. Tepki temelli

yaklaşımda sürecin farklı bir etkisi daha görülecektir.

Strateji temelli yaklaşımdaki pozisyonlarla tepki temelli yaklaşımdaki pozisyonlar

arasında farklar olmakla birlikte, çalışmanın iki yönlü olması sebebiyle pozisyonlar ortak hale

getirilmiştir. Konuyla ilgili örnek verilirse meclisin açılması, strateji temelli yaklaşımda

herhangi bir stratejiyi değiştirmemesine rağmen tepki temelli yaklaşımda işlendiği için burada

da eklenilmiştir. Ancak bu pozisyonun sonuca herhangi bir şekilde etkisi bulunmamaktadır.

Strateji temelli yaklaşımla tepki temelli yaklaşım pozisyonları arasındaki ikinci fark da

İzmir’in işgalidir. İzmir’in işgalinde Ankara hükümetini temsil edecek herhangi bir taraf

bulunmadığından strateji temelli yaklaşımda bu pozisyona yer verilmemiştir ve Milli

Mücadele, kongreler döneminden başlatılmıştır.

Pozisyonlar, aşağıdaki tabloda görülebilir.

Tablo 8. Pozisyonlar

Pozisyon 1 Genelge ve Kongreler Pozisyon 2 Misak-ı Milli’nin ilanı Pozisyon 3 İstanbul’un işgali Pozisyon 4 TBMM’nin açılması Pozisyon 5 Sevr Projesi Pozisyon 6 Doğu Cephesi ve Gümrü Anlaşması Pozisyon 7 Yunan İleri harekatı ve Londra Konferansı Pozisyon 8 Londra Konferansı’nın TBMM tarafından reddi Pozisyon 9 Yunan İleri Harekatı ve Türk Zaferi Pozisyon 10 Büyük Taarruz ve Lozan

1.1.4. STRATEJİLER

Stratejiler, tarafların süreç içindeki amaçları ya da projeleri dikkate alınarak her hedef

için ayrı ayrı belirlenir. Milli Mücadele döneminde stratejiler, Misak-ı Milli, Megali İdea,

Sevr projesi, Mondros öncesi müttefiklerin yaptığı gizli anlaşmalar, Büyük Ermenistan,

Ankara Anlaşması gibi amaçlar doğrultusunda belirlenmiştir. Her pozisyonda en az bir taraf

stratejisini değiştirmiştir. Basit bir örnekle İstanbul’un işgali sürecinde müttefikler

stratejilerini değiştirmişlerdir.

Hedeflere göre stratejiler, aşağıda belirtilmiştir. Strateji için “s” harfi kısaltma olarak

kullanıldı.

Hedef 1 Ankara bölgesi için stratejiler:

s1 “Ankara bölgesi İstanbul hükümetinin olmalıdır.”

s2 “Ankara bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin

olmalıdır.(Ankara hükümeti)”

Hedef 2 İstanbul bölgesi için stratejiler:

s1 “İstanbul bölgesi İstanbul hükümetinindir.”

s2 “İstanbul bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin

olmalıdır.(Ankara hükümeti)”

s3 “İstanbul bölgesi İtilaf devletleri tarafından idare edilmelidir."

s4 “İstanbul bölgesi Yunanistan’a aittir.”

Hedef 3 Boğazların yönetimi için stratejiler:

s1 “Boğazların yönetimi İtilaf devletlerine bırakılacaktır.”

s2 “Boğazların yönetimi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin

olmalıdır.(Ankara hükümeti)”

s3 “Boğazların yönetimi İstanbul hükümetine bırakılmalıdır.”

s4 “Boğazların yönetimi Türk temsilcisi başkanlığında Ankara hükümeti ve İtilaf

devletlerinin ortak yönetimi olmalıdır.”

Hedef 4 Boğazlar bölgesi için stratejiler:

s1 “Boğazlar bölgesi İstanbul hükümetinindir.”

s2 “Boğazlar bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin

olmalıdır.(Ankara hükümeti)”

s3 “Boğazlar bölgesi İtilaf devletlerine aittir.”

s4 “Boğazlar bölgesi Yunanistan’a aittir.”

Hedef 5 Musul bölgesi için stratejiler:

s1 “Musul bölgesi İngiltere’nindir.”

s2 “Musul bölgesi İstanbul hükümetinindir.”

s3 “Musul bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin

olmalıdır.(Ankara hükümeti)”

Hedef 6 Kilikya bölgesi için stratejiler:

s1 “Kilikya bölgesi Fransa’nındır.”

s2 “Kilikya bölgesi İstanbul hükümetinindir.”

s3 “Kilikya bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin

olmalıdır.(Ankara hükümeti)”

Hedef 7 Antalya bölgesi için stratejiler:

s1 “Antalya bölgesi İtalya’nındır.”

s2 “Antalya bölgesi İstanbul hükümetinindir.”

s3 “Antalya bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin

olmalıdır.(Ankara hükümeti)”

Hedef 8 Kars bölgesi için stratejiler:

s1 “Kars bölgesi Ermenistan’ındır.”

s2 “Kars bölgesi İstanbul hükümetinindir.”

s3 “Kars bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin

olmalıdır.(Ankara hükümeti)”

Hedef 9 İzmir bölgesi için stratejiler:

s1 “İzmir bölgesi Yunanistan’ındır.”

s2 “İzmir bölgesi İstanbul hükümetinindir.”

s3 “İzmir bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin

olmalıdır.(Ankara hükümeti)”

s4 “İzmir bölgesi Yunanistan ve İstanbul hükümeti tarafından ortak idare edilmelidir.”

s5 “İzmir bölgesi Yunanistan ve Ankara hükümeti tarafından ortak idare edilmelidir.”

Hedef 10 Erzurum bölgesi için stratejiler:

s1 “Erzurum bölgesi Ermenistan’ındır.”

s2 “Erzurum bölgesi İstanbul hükümetinindir.”

s3 “Erzurum bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin

olmalıdır.(Ankara hükümeti)”

s4 “Erzurum bölgesi Ermenistan ve Ankara hükümeti tarafından ortak idare

edilmelidir.”

Hedef 11 Trabzon bölgesi için stratejiler:

s1 “Trabzon bölgesi İstanbul hükümeti ile Ermenistan’ındır.”

s2 “Trabzon bölgesi İstanbul hükümetinindir.”

s3 “Trabzon bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin

olmalıdır.(Ankara hükümeti)”

Hedef 12 Doğu Trakya bölgesi için stratejiler:

s1 “Doğu Trakya bölgesi Yunanistan’ındır.”

s2 “Doğu Trakya bölgesi İstanbul hükümetinindir.”

s3 “Doğu Trakya bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin

olmalıdır.(Ankara hükümeti)”

s4 “Doğu Trakya bölgesi Yunanistan ve İstanbul hükümeti tarafından ortak idare

edilmelidir.”

s5 “Doğu Trakya bölgesi Yunanistan ve Ankara hükümeti tarafından ortak idare

edilmelidir.”

Hedef 13 Batı Trakya bölgesi için stratejiler:

s1 “Batı Trakya bölgesi Yunanistan’ındır.”

s2 “Batı Trakya bölgesi için halk oylaması yapılmalıdır.”

Hedef 14 Batum bölgesi için stratejiler:

s1 “Batum bölgesi Sovyet Rusya’nındır.”

s2 “Batum bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin

olmalıdır.(Ankara hükümeti)”

s3 “Batum bölgesi İstanbul hükümetinin olmalıdır.”

Hedef 15 Bursa bölgesi için stratejiler:

s1 “Bursa bölgesi İstanbul hükümetinin olmalıdır.”

s2 “Bursa bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin

olmalıdır.(Ankara hükümeti)”

s3 “Bursa bölgesi Yunanistan’ın olmalıdır.”

s4 “Bursa bölgesi İtalya ve İstanbul hükümeti arasında paylaşılmalıdır.”

Hedef 16 Uşak bölgesi için stratejiler:

s1 “Uşak bölgesi İstanbul hükümetinin olmalıdır.”

s2 “Uşak bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin

olmalıdır.(Ankara hükümeti)”

s3 “Uşak bölgesi Yunanistan’ın olmalıdır.”

s4 “Uşak bölgesi İtalya ve İstanbul hükümeti arasında paylaşılmalıdır.”

Hedef 17 Eskişehir bölgesi için stratejiler:

s1 “Eskişehir bölgesi İstanbul hükümetinin olmalıdır.”

s2 “Eskişehir bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin

olmalıdır.(Ankara hükümeti)”

s3 “Eskişehir bölgesi Yunanistan’ın olmalıdır.”

s4 “Eskişehir bölgesi İtalya ve İstanbul hükümeti arasında paylaşılmalıdır.”

Hedef 18 Diyarbakır bölgesi için stratejiler:

s1 “Diyarbakır bölgesi Ermenistan’ındır.”

s2 “Diyarbakır bölgesi İstanbul hükümetinindir.”

s3 “Diyarbakır bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin

olmalıdır.(Ankara hükümeti)”

s4 “Diyarbakır bölgesi Fransa’ya aittir.”

Hedef 19 Sivas bölgesi için stratejiler:

s1 “Sivas bölgesi İstanbul hükümetinin olmalıdır.”

s2 “Sivas bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin

olmalıdır.(Ankara hükümeti)”

s3 “Sivas bölgesi Fransa’ya aittir.”

Hedef 20 Konya bölgesi için stratejiler:

s1 “Konya bölgesi İtalya’nındır.”

s2 “Konya bölgesi İstanbul hükümetinindir.”

s3 “Konya bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin

olmalıdır.(Ankara hükümeti)”

Hedef 21 İskenderun bölgesi için stratejiler:

s1 “İskenderun bölgesi Fransa’nındır.”

s2 “İskenderun bölgesi İstanbul hükümetinindir.”

s3 “İskenderun bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin

olmalıdır.(Ankara hükümeti)”

Hedef 22 Kapitülasyonlar için stratejiler:

s1 “Kapitülasyonlardan İtilaf devletleri yararlanacaktır.”

s2 “Kapitülasyonlar kaldırılmalıdır.”

s3 “Kapitülasyonlardan Fransa ve İtalya yararlanmalıdır.”

1.2. STRATEJİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLAR

1.2.1. GENELGE VE KONGRELER Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmesi, Mondros Mütarekesi ve

sonrasında meydana gelen işgaller Anadolu’da bağımsızlık hareketinin doğmasına sebep

olmuştu. Bir taraftan işgallere karşı silahlı direnişler gerçekleşiyor, diğer taraftan da Amasya,

Erzurum ve Sivas gibi bölgelerde ortak direniş için kongreler düzenleniyordu.

21-22 Haziran 1919’da Amasya’da bir genelge yayınlandı. Bu genelgede özetle;

vatanın tehlikede olduğu, İstanbul hükümetinin sorumluluklarını yerine getirmediği, İstanbul

hükümeti yerine milletin kendi kararlarını kendisinin vermesini, bunun için de milli bir

heyetin kurulması ve Anadolu’dan gelecek temsilcilerle Sivas’ta bir kongre toplanması

gerektiği duyurulmuştur. Böylelikle İstanbul ile Anadolu birbirlerinden siyasi olarak

ayrılmıştır.

Amasya genelgesinden sonra, 23 Temmuz ile 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında,

çoğunluğu Erzurum, Trabzon, Van, Sivas ve Bitlis gibi doğu illerindeki delegelerin

oluşturduğu bir kongre toplanmıştır. Bu kongrede, işgal süreci içerisinde Anadolu’da sıklıkla

dile getirilen manda ve himaye fikri tamamen reddedilmiştir. Bunun yanında yabancı işgal ve

müdahalelerine karşı milletin vatanını savunacağı, İstanbul hükümeti sorumluluklarını yerine

getirmediği takdirde Anadolu’da geçici bir hükümetin kurulacağı ve Erzurum’da alınan bu

kararları yürütmek için dokuz kişilik bir temsil heyetinin kurulacağı kararları alınmıştır.

Erzurum kongresinin ardından çeşitli bölgelerde yerel kongreler toplanmıştı. Son

olarak 4-11 Eylül 1919’da Sivas’ta bir kongre toplandı. Buna göre 30 Ekim 1918’de yapılan

Mondros Ateşkes Anlaşması itibariyle devletin elinde kalan topraklar ayrılmaz bir bütün

olarak kabul edilmiştir. Yapılan ve yapılacak olan işgallere karşı milletin elbirliğiyle

savunmaya geçeceği ifade edilmiştir. Azınlıkların hiçbir şekilde bağımsız bir devlet kurma

teşebbüsleri kabul edilmemiş, siyasal ve toplumsal dengeyi bozan azınlık hakları da

reddedilmiştir. Bütün bunların yanında İstanbul hükümetinin Anadolu’ya bağlanması

gerektiği fikri de kabul edilmiştir. Milli cemiyetler, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk

Cemiyeti adı altında birleşmiştir.

Bu süreçte taraflardan İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Ermenistan Mondros’ta

imzalanan ateşkes şartlarına ve Birinci Dünya Savaşı esnasında Osmanlı Devleti üzerindeki

toprak taleplerine göre strateji belirlemiştir. Buna göre; Ankara bölgesi İstanbul hükümetine,

İstanbul bölgesi İstanbul hükümetine, Boğazların yönetimi İtilaf Devletlerine, Boğazlar

bölgesi İstanbul hükümetine, Musul bölgesi İngiltere’ye, Kilikya bölgesi Fransa’ya, Antalya

bölgesi İtalya’ya, Kars bölgesi Ermenistan’a, İzmir bölgesi Yunanistan’a, Erzurum bölgesi

Ermenistan’a, Doğu Trakya bölgesi Yunanistan’a, Batı Trakya bölgesi Yunanistan’a, Batum

bölgesi Sovyet Rusya’ya, Bursa bölgesi İstanbul hükümetine, Uşak bölgesi İstanbul

hükümetine, Eskişehir bölgesi İstanbul hükümetine, Diyarbakır bölgesi Ermenistan’a, Sivas

bölgesi İstanbul hükümetine, Konya bölgesi İtalya’ya, İskenderun bölgesi Fransa’ya

bırakılacak, Trabzon bölgesi İstanbul hükümeti ile Ermenistan arasında pay edilecek ve

kapitülasyonlardan İtilaf Devletleri yararlanacaktı.

Bu beş devletin ortak stratejisinin yanında Heyet-i Temsiliye önderliğindeki Anadolu-

Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Sivas Kongresi kararlarına göre strateji belirlemişti.

Sivas kongresi kararlarına göre; bırakışmanın imzalandığı gün nüfus çoğunluğu Müslüman

Türklerden oluşan bölgeler ulusal sınırlar içerisinde kabul edilmişti. Bunu oyun teorik

kavramlarla modellediğimiz zaman Heyet-i Temsiliye, Batı Trakya’nın kaderinin halkoyuyla

belirlenmesinin haricinde bütün hedeflerde hak iddia ediyordu.

İstanbul hükümeti ise stratejisini, Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imzasından önceki

sınırlara göre belirlemişti. İstanbul hükümetinin stratejisi, Heyet-i Temsiliye’nin Sivas

kongresi kararlarına yakın olmakla birlikte bazı tavizleri vardı. Çalışmadaki sınıflandırmaya

göre aradaki tek fark, İstanbul hükümeti ile Heyet-i Temsiliye’nin birbirinden farklı bir taraf

olmalarıydı.

Son olarak Sovyet Rusya’nın stratejisi, daha çok müttefik karşıtı bir strateji olup

Heyet-i Temsiliye ile uzlaşma halinde idi. Batum bölgesi konusunda kendi talepleri

doğrultusunda stratejiler belirleyen Sovyet Rusya’nın Heyet-i Temsiliye ile ortak hareket

ettiği varsayılmıştır.

Genelge ve kongreler adı verilen bu pozisyonun süreci, Haziran 1919’dan Eylül

1919’a kadar sürmüştür.

Strateji tablosu aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 9.Pozisyon 1 Strateji Tablosu

h1 h2 h3 h4 h5 h6 h7 h8 h9 h10 h11 İngiltere s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Fransa s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 İtalya s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Sovyet Rusya

s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3

Ankara s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İstanbul s1 s1 s1 s1 s2 s2 s2 s2 s2 s2 s2 Yunanistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Ermenistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 h12 h13 h14 h15 h16 h17 h18 h19 h20 h21 h22 İngiltere s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Fransa s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 İtalya s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Sovyet Rusya

s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2

Ankara s3 s2 s2 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2 İstanbul s2 s1 s1 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s2 s1 Yunanistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Ermenistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1

1.2.2. MİSAK-I MİLLİ’NİN İLANI

Sivas kongresindeki örgütlenme, yeni bir hareketi doğurmuştu. Anadolu’da yeni

kurulmuş bu teşkilat, tam bağımsızlık ilkelerinden hareket eden Misak-ı Milli kararlarını

oluşturdu.

Misak-ı Milli metninde yer alan kararları özetleyecek olursak:

a. Osmanlı Devleti’nin Mondros Ateşkes Anlaşması’nı imzaladığı gün itibariyle İtilaf

Devletlerinin işgal ettiği Arap bölgeleri, halkın kendi seçimine bırakılmıştır. Ateşkes

imzalandığı gün işgal edilmemiş topraklar vatan toprağıdır.

b. Kendi oylarıyla anavatana katılan Kars, Ardahan ve Batum, gerekirse tekrar oy

kullanarak seçim yapma hakkına sahiptir.

c. Batı Trakya toprakları yine halkoyuna bırakılmıştır.

d. İstanbul ve Marmara Denizi’nin güvenliğinin sağlanması koşuluyla boğazların

ticarete açılması konusu, ilgili devletlerin iştirakiyle alınacak ortak karara bağlıdır.

e. İtilaf devletlerinin tasarladığı azınlık hakları, komşu ülkelerdeki Müslüman halkın

aynı haklara sahip olması şartıyla kabul edilecektir.

f. Dış borçlar haricindeki siyasi, adli ve mali gelişimi kısıtlayıcı bütün kayıtlar

tanınmamaktadır.

Bu kararlar zamanla bütün Anadolu’ya sonra da İstanbul’a kadar yayılmış ve İstanbul

hükümetinin fikirlerini de değiştirmişti.

Bu süreçte taraflardan İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Ermenistan Mondros’ta

imzalanan ateşkes şartlarına ve Birinci Dünya Savaşı esnasında Osmanlı Devleti üzerindeki

toprak taleplerine göre belirledikleri stratejilerine devam etmişlerdir. Buna göre; Ankara

bölgesi İstanbul hükümetine, İstanbul bölgesi İstanbul hükümetine, Boğazların yönetimi İtilaf

Devletlerine, Boğazlar bölgesi İstanbul hükümetine, Musul bölgesi İngiltere’ye, Kilikya

bölgesi Fransa’ya, Antalya bölgesi İtalya’ya, Kars bölgesi Ermenistan’a, İzmir bölgesi

Yunanistan’a, Erzurum bölgesi Ermenistan’a, Doğu Trakya bölgesi Yunanistan’a, Batı

Trakya bölgesi Yunanistan’a, Batum bölgesi Sovyet Rusya’ya, Bursa bölgesi İstanbul

hükümetine, Uşak bölgesi İstanbul hükümetine, Eskişehir bölgesi İstanbul hükümetine,

Diyarbakır bölgesi Ermenistan’a, Sivas bölgesi İstanbul hükümetine, Konya bölgesi İtalya’ya,

İskenderun bölgesi Fransa’ya bırakılacak, Trabzon bölgesi İstanbul hükümeti ile Ermenistan

arasında pay edilecek ve kapitülasyonlardan İtilaf Devletleri yararlanacaktı.

Bu beş devletin ortak stratejisinin yanında Heyet-i Temsiliye önderliğindeki Anadolu-

Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Sivas Kongresi kararlarının daha detaylısı sayılabilecek

Misak-ı Milli kararlarını strateji olarak belirlemişti. Çizilen çerçeveye göre Misak-ı Milli, Batı

Trakya’nın kaderinin halkoyuyla belirlenmesinin haricinde bütün hedefler tablosundaki bütün

toprakların Türkler tarafından yönetilmesini ayrıca kapitülasyonların kaldırılmasını talep

etmişti.

İstanbul hükümeti ise bu süreçte Misak-ı Milli kararlarından etkilenmiş ve Heyet-i

Temsiliye ile hemen hemen aynı stratejileri benimsemiştir. Tabi ki aradaki tek fark, İstanbul

hükümeti ile Heyet-i Temsiliye’nin ayrı bir taraf sayılmasıdır.

Son olarak Sovyet Rusya da aynen müttefik karşıtı stratejisine devam etmiş, Heyet-i

Temsiliye ile uzlaşmış durumdaydı. Uzlaşısı yine Batum haricinde Misak-ı Milli kararlarına

saygı göstererek sürmüştür.

Misak-ı Milli’nin ilanı adı verilen bu pozisyonun süreci, Ocak 1920’den Mart 1920’ye

kadar sürmüştür.

Bu pozisyonda, bir öncekine göre sadece İstanbul hükümetinin stratejilerinde değişim

yaşanmıştır. Bunun sebebi olarak Misak-ı Milli kararlarının İstanbul’u etkilemesi

gösterilebilir.

Strateji tablosu aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 10.Pozisyon 2 Strateji Tablosu

h1 h2 h3 h4 h5 h6 h7 h8 h9 h10 h11 İngiltere s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Fransa s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 İtalya s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Sovyet Rusya

s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3

Ankara s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İstanbul s1 s1 s3 s1 s2 s2 s2 s2 s2 s2 s2 Yunanistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Ermenistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 h12 h13 h14 h15 h16 h17 h18 h19 h20 h21 h22 İngiltere s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Fransa s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 İtalya s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1

Sovyet Rusya

s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2

Ankara s3 s2 s2 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2 İstanbul s2 s2 s3 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s2 s2 Yunanistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Ermenistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1

1.2.3. İSTANBUL’UN İŞGALİ

Misak-ı Milli kararlarına yakınlaşan İstanbul, İtilaf Devletlerinin işgali ile karşılaşmış

ve 16 Mart 1920’de işgal gerçekleşmiştir.

Bu süreçte taraflardan İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Ermenistan, stratejilerini

Mondros’ta imzalanan ateşkes şartlarına ve Birinci Dünya Savaşı esnasında Osmanlı Devleti

üzerindeki toprak taleplerine ve buna ek olarak İstanbul bölgesindeki işgaline göre

belirlemiştir. Buna göre Ankara bölgesi İstanbul hükümetine, İstanbul bölgesi İtilaf

Devletlerine, Boğazların yönetimi İtilaf Devletlerine, Boğazlar bölgesi İstanbul hükümetine,

Musul bölgesi İngiltere’ye, Kilikya bölgesi Fransa’ya, Antalya bölgesi İtalya’ya, Kars bölgesi

Ermenistan’a, İzmir bölgesi Yunanistan’a, Erzurum bölgesi Ermenistan’a, Doğu Trakya

bölgesi Yunanistan’a, Batı Trakya bölgesi Yunanistan’a, Batum bölgesi Sovyet Rusya’ya,

Bursa bölgesi İstanbul hükümetine, Uşak bölgesi İstanbul hükümetine, Eskişehir bölgesi

İstanbul hükümetine, Diyarbakır bölgesi Ermenistan’a, Sivas bölgesi İstanbul hükümetine,

Konya bölgesi İtalya’ya, İskenderun bölgesi Fransa’ya bırakılacak, Trabzon bölgesi İstanbul

hükümeti ile Ermenistan arasında pay edilecek ve kapitülasyonlardan İtilaf Devletleri

yararlanacaktı.

Bu beş devletin devam eden ortak stratejisinin yanında Heyet-i Temsiliye

önderliğindeki Anadolu-Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti de Misak-ı Milli kararlarına

devam etmişti.

İstanbul hükümeti ise bu işgal sürecinde Misak-ı Milli kararlarından uzaklaşmış ve

Damat Ferit hükümeti sayesinde müttefik talepleriyle uyumlu bir strateji belirlemiştir. Buna

göre; İstanbul hükümeti, İtilaf Devletleri’nin uyguladıkları bütün stratejileri kabul etmiştir.

Sovyet Rusya da aynen müttefik karşıtı stratejisine devam etmiş, Heyet-i Temsiliye ile

uzlaşmış durumdaydı. Uzlaşısı yine Batum haricinde Misak-ı Milli kararlarına saygı

göstererek sürmüştür.

İstanbul’un işgali adı verilen bu pozisyonun süreci, Mart 1920’den Nisan 1920’ye

kadar sürmüştür.

Bu pozisyonda, bir öncekine göre İstanbul’un İtilaf devletleri tarafından yönetilmesi

stratejileri ve işgalle birlikte değişen İstanbul hükümetinin İtilaflarla uyumlu politika

geliştirmeleri konusunda değişim yaşanmıştır.

Strateji tablosu aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 11.Pozisyon 3 Strateji Tablosu

h1 h2 h3 h4 h5 h6 h7 h8 h9 h10 h11 İngiltere s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Fransa s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 İtalya s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Sovyet Rusya

s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3

Ankara s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İstanbul s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Yunanistan s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Ermenistan s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 h12 h13 h14 h15 h16 h17 h18 h19 h20 h21 h22 İngiltere s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Fransa s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 İtalya s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Sovyet Rusya

s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2

Ankara s3 s2 s2 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2 İstanbul s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Yunanistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Ermenistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1

1.2.4. TBMM’NİN AÇILMASI

İstanbul’un işgal edilmesiyle yeni bir meclisin Anadolu’da kurulması kararlaştırılmış

ve yeni meclis olan TBMM 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da açılmıştır.

Nisan 1920’den Temmuz 1920’ye kadar olan süreçte bir öncekine göre strateji

açısından değişim yaşanmamıştır. Sadece Heyet-i Temsiliye yerine TBMM geçmiştir.

Yukarıdaki pozisyon başlığında belirtildiği gibi bu süreç daha çok tepki ve işbirliğine dayalı

yaklaşımla ilgili olup aradaki farkı daha iyi anlamak için burada yer verilmiştir.

Strateji tablosu bir öncekiyle aynı olup aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 12.Pozisyon 4 Strateji Tablosu

h1 h2 h3 h4 h5 h6 h7 h8 h9 h10 h11 İngiltere s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1

Fransa s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 İtalya s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Sovyet Rusya

s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3

Ankara s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İstanbul s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Yunanistan s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Ermenistan s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 h12 h13 h14 h15 h16 h17 h18 h19 h20 h21 h22 İngiltere s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Fransa s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 İtalya s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Sovyet Rusya

s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2

Ankara s3 s2 s2 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2 İstanbul s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Yunanistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Ermenistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1

1.2.5. SEVR PROJESİ

İtilaf Devletleri Ankara’ya karşı kendi hazırladıkları Sevr projesini sunmuş ve

Ankara’ya karşı savaşmaktan başka seçenek bırakmamışlardı. Sevr Anlaşması’nın önemli

kararları:

-İstanbul şehri, Osmanlı Devleti’nin başkenti olmakla birlikte İtilaf devletlerinin

tasarladığı azınlık hakları yerine getirilmezse Türklerin elinden alınacaktır.

-Boğazlar, komisyon tarafından idare edilecek ve bütün gemilere açık olacaktır.

-Doğu Anadolu’da Kürtlerin ayrı bir devlet kurma isteği Cemiyet-i Akvam tarafından

kabul görürse Osmanlı Devleti de bunu kabul edecektir.

-Trakya’nın büyük bir kısmı Yunanistan’a verilecektir.

-İzmir, Türklerin elinde kalacak, ancak Yunan idarecileri tarafından yönetilecektir.

-Suriye Fransa’ya bırakılacaktır.

-Irak ve Arabistan, İngiltere’ye verilecektir.

-Doğu Anadolu’da Ermenistan Devleti kurulacaktır. Sınır tespiti, Wilson’a

bırakılacaktır.

-Azınlık hakları genişletilecektir.

-Kapitülasyonlardan bütün müttefik ülkeler faydalanacaktır.

Bu süreçte İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Ermenistan strateji olarak Sevr

projesini belirlemişlerdi. İstanbul hükümeti de bu projeyi kabul etmek zorunda kaldı. Sevr

projesi kararlarını oyun teorik kavramlarla modellediğimiz zaman; Ankara bölgesi İstanbul

hükümetine, İstanbul bölgesi İstanbul hükümetine, Boğazların yönetimi İtilaf Devletlerine,

Boğazlar bölgesi İtilaf Devletlerine, Musul bölgesi İngiltere’ye, Kilikya bölgesi Fransa’ya,

Antalya bölgesi İtalya’ya, Kars bölgesi Ermenistan’a, İzmir bölgesi Yunanistan’a, Erzurum

bölgesi Ermenistan’a, Doğu Trakya bölgesi Yunanistan’a, Batı Trakya bölgesi Yunanistan’a,

Batum bölgesi Sovyet Rusya’ya, Bursa bölgesi İstanbul hükümeti ile İtalya’ya, Uşak bölgesi

İtalya’ya, Eskişehir bölgesi İstanbul hükümeti ile İtalya’ya, Diyarbakır bölgesi Fransa’ya,

Sivas bölgesi Fransa’ya, Konya bölgesi İtalya’ya, İskenderun bölgesi Fransa’ya bırakılacak,

Trabzon bölgesi İstanbul hükümeti ile Ermenistan arasında pay edilecek ve

kapitülasyonlardan İtilaf Devletleri yararlanacaktı.

TBMM, bu süreçte Misak-ı Milli kararlarına devam etmiş ancak Sovyet Rusya’da bir

değişim yaşanmıştı. Sovyetler Erzurum bölgesi için Ermenilerin de pay alması stratejisini

benimsemişti.

Sevr projesi adı verilen bu pozisyonun süreci, Temmuz 1920’den Ağustos 1920’ye

kadar sürmüştür.

Bu pozisyonda, bir öncekine göre Sevr projesi kararları ve Sovyet Rusya’nın Erzurum

konusundaki stratejilerinde değişim yaşanmıştır.

Strateji tablosu aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 13.Pozisyon 5 Strateji Tablosu

h1 h2 h3 h4 h5 h6 h7 h8 h9 h10 h11 İngiltere s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Fransa s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 İtalya s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Sovyet Rusya

s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s4 s3

Ankara s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İstanbul s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Yunanistan s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Ermenistan s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 h12 h13 h14 h15 h16 h17 h18 h19 h20 h21 h22 İngiltere s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Fransa s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1

İtalya s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Sovyet Rusya

s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2

Ankara s3 s2 s2 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2 İstanbul s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Yunanistan s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Ermenistan s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1

1.2.6. DOĞU CEPHESİ VE GÜMRÜ ANLAŞMASI

Ankara hükümetine bağlı ordunun Kafkasya bölgesindeki harekâtı, müttefiklerin

yanında olan Ermenistan’ın stratejisini tamamen değiştirmiştir. Ermenistan önce Sevr’i yok

sayarak Gümrü anlaşmasını imzalamış, sonra da Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne

dönüşmüştür.

Bu süreçte Ermenistan, hedefler listesindeki bütün taleplerini terk ederek Ankara

hükümetini tanımıştır. Sovyetlerin de Erzurum konusunda Ermeni talepleri yeniden değişerek

Ankara hükümeti lehinde strateji belirlemiştir. Batum’da iki karar vericinin çıkar çatışması

devam etmektedir. Ermenistan’ın bu hamlesiyle müttefiklerin doğuyla ilgili kararları İstanbul

hükümeti lehine değiştiği varsayılmıştır.

Ermenistan, Gümrü Anlaşması sonrası taleplerinden vazgeçtikten sonra Sovyet

Sosyalist cumhuriyetine dönüştüğünden, bundan sonraki stratejileri Sovyet Rusya ile

tamamen aynı varsayılacaktır.

Doğu harekâtı adı verilen bu pozisyonun süreci, Eylül 1920’den Aralık 1920’ye kadar

sürmüştür.

Bu pozisyonda, bir öncekine göre Ermenistan’ın Sevr’i yok sayması ve Sovyet

sistemine dönüşmesi ile ilgili değişim yaşanmıştır.

Strateji tablosu aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 14.Pozisyon 6 Strateji Tablosu

h1 h2 h3 h4 h5 h6 h7 h8 h9 h10 h11 İngiltere s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s2 Fransa s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s2 İtalya s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s2 Sovyet Rusya

s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3

Ankara s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İstanbul s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s2 Yunanistan s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s2

Ermenistan s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 h12 h13 h14 h15 h16 h17 h18 h19 h20 h21 h22 İngiltere s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Fransa s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 İtalya s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Sovyet Rusya

s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2

Ankara s3 s2 s2 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2 İstanbul s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Yunanistan s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Ermenistan s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2

1.2.7. YUNAN İLERİ HAREKÂTI VE LONDRA KONFERANSI

Yunanlılar Sevr’i kabul ettirmek ve toplanması planlanan Londra Konferansı’nda

üstün konumda olmak için İnönü mevzilerine saldırıya geçmişlerdi. 6-11 Ocak 1921’de

gerçekleşen bu muharebede Yunanlılar Bursa’dan hareketle Eskişehir istikametine ilerlemiş,

İnönü’nün batısındaki mevzilerde hem sağ kanatta hem de sol kanatta durdurulmuştur. Ancak

demiryolunun geçtiği bölgede bir boşluk bulmuş ve merkezden taarruzunu sürdürmüştür. Bu

kırılma üzerine Türk sağ kanadı tamamen geriye çekilerek doğuya mevzilenmiş, Türk sol

kanadı da, bir kısmı yerine kalarak Yunan taarruzuna göğüs germiş, diğeri de kuşatmayı

engellemek için merkeze mevzilenip namlusunu kuzeye çevirmişti. Türk birlikleri asıl savaşı

İnönü ve doğusunda beklerken, Yunanlılar pek az kuvvetle savunulan Türk sol kanadını

çökertememiş ve tamamen geri çekilmişti. Birinci İnönü Muharebesi adı verilen bu

muharebede, 11 Ocak 1921’de Türk birlikleri takip harekatına başlamış ve Yunanlılar eski

mevzilerine gerilemişti.

Mart 1921’de Ankara, Londra Konferansı’nda üstün duruma gelmiş ancak itilaflarla

anlaşma bir türlü sağlanamamıştı. Bekir Sami Bey, kendi yetkilerine dayanarak Fransa ve

İtalya ile gizli anlaşmalar imzalamış, bazı tavizlerle bu iki devleti müttefik kutbundan

çıkarmıştı. Bu esnada tekrar taarruza geçen Yunanlılar bu defa iki koldan saldırmıştı. Birinci

kol yine eski İnönü mevzilerine, ikinci kol ise Uşak’tan Afyon üzerine idi. Yunanlıların asıl

taarruz bölgesi kuzey mevzileri idi. 1 Nisan 1921’de kuzeyde durdurulan Yunan kuvvetleri,

güneyde kısmi başarılar sağlamıştı. Ancak asıl birliklerinin kuzeyde yenik olması, küçük

birliklerle güneyde ilerlemenin kuşatılma ihtimalini doğurması üzerine Yunanlılar güneyden

de geri çekilmiştir. Yunanlılar ikinci defa yenilgiyi yaşamışlardı. Ayrıca bu süreçte

Sovyetlerle Moskova Anlaşması imzalanmış Batum meselesi Sovyetler lehine çözümlenmişti.

İngiltere Sevr’in yumuşatılmış halini strateji olarak belirlemiş, buna göre İzmir ve

Doğu Trakya bölgesi Yunanlılar ile İstanbul hükümeti tarafından ortak idare edilmelidir.

Fransa, İtalya ve Ankara hükümeti temel konularda anlaşmışsa da hala daha aralarında görüş

ayrılıkları bulunmaktaydı. Musul hakkında Fransa ve İtalya görüş bildirmediklerinden mevcut

stratejileri, yani Musul’un İngiltere’ye bırakılma kararını devam ettirdikleri kabul edilebilir.

Musul’dan başka İskenderun Fransa’ya bırakılmakta, onun haricinde iki taraf arasında

boğazların yönetimi ile ilgili küçük bir görüş ayrılığı bulunmaktadır. Bunların dışında Fransa

ve İtalya geri kalan bütün hedef bölgelerini Ankara hükümetine bırakıyordu ancak Ankara bu

iki devlete bazı ayrıcalıklar tanıyordu.

Yunanistan, hedeflerinde Sevr projesinden daha fazla aşırı olan Megali İdea’yı strateji

olarak belirlemiştir.

Sovyet Rusya ve Ermenistan SSC ise doğal müttefiki olan Ankara ile anlaşmış ve

Batum konusunda ortak strateji belirlemiştir.

Yunan ileri harekâtı ve Londra Konferansı adı verilen bu pozisyonun süreci, Ocak

1921’den Mart 1921’e kadar sürmüştür.

Strateji tablosu aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 15.Pozisyon 7 Strateji Tablosu

h1 h2 h3 h4 h5 h6 h7 h8 h9 h10 h11 İngiltere s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s4 s2 s2 Fransa s2 s2 s4 s2 s1 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İtalya s2 s2 s4 s2 s1 s3 s3 s3 s3 s3 s3 Sovyet Rusya

s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3

Ankara s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İstanbul s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s4 s2 s2 Yunanistan s1 s4 s1 s4 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s2 Ermenistan s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 h12 h13 h14 h15 h16 h17 h18 h19 h20 h21 h22 İngiltere s4 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Fransa s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s3 İtalya s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s3 Sovyet Rusya

s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2

Ankara s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s3 İstanbul s4 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Yunanistan s1 s1 s1 s3 s3 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Ermenistan s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2

1.2.8. LONDRA KONFERANSININ REDDİ

Londra Konferansı’nda Fransa ve İtalya ile imzalanan gizli anlaşmalar fazla taviz

nedeniyle Ankara tarafından reddedilmiş, gerek müttefik stratejileri gerek Ankara stratejileri

hemen hemen bir önceki pozisyondaki stratejilerle örtüşmüştü. Özellikle Fransa’nın Ankara

ile ilişkilerinin bozulmasının bir başka nedeni olarak Moskova Anlaşması da gösterilebilir.

İngiltere, Fransa ve İtalya’nın stratejileri tekrar ortak hale gelmiştir. Buna göre;

Ankara bölgesi İstanbul hükümetine, İstanbul bölgesi İstanbul hükümetine, Boğazların

yönetimi İtilaf Devletlerine, Boğazlar bölgesi İtilaf Devletlerine, Musul bölgesi İngiltere’ye,

Kilikya bölgesi Fransa’ya, Antalya bölgesi İtalya’ya, Kars bölgesi İstanbul hükümetine, İzmir

bölgesi Yunanistan ve İstanbul hükümeti arasında ortak idareye, Erzurum bölgesi İstanbul

hükümetine, Doğu Trakya bölgesi Yunanistan ve İstanbul hükümeti arasında ortak idareye,

Batı Trakya bölgesi Yunanistan’a, Batum bölgesi Sovyet Rusya’ya, Bursa bölgesi İstanbul

hükümeti ile İtalya’ya, Uşak bölgesi İstanbul hükümeti ile İtalya’ya, Eskişehir bölgesi

İstanbul hükümeti ile İtalya’ya, Diyarbakır bölgesi Fransa’ya, Sivas bölgesi Fransa’ya, Konya

bölgesi İtalya’ya, İskenderun bölgesi Fransa’ya bırakılacak, Trabzon bölgesi İstanbul

hükümetine ve kapitülasyonlardan İtilaf Devletleri yararlanacaktı.

Diğer taraftan İstanbul hükümeti, İtilaf devletleri kararlarına uymuş, Yunanistan

Megali İdea’sına devam etmişti. Ankara hükümeti ve Sovyet Rusya da Moskova Anlaşması

kararları değişmemiştir.

Londra Konferansının reddi ile ilgili bu pozisyonun süreci Mart 1921’den Nisan

1921’ye kadardır.

Strateji tablosu aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 16.Pozisyon 8 Strateji Tablosu

h1 h2 h3 h4 h5 h6 h7 h8 h9 h10 h11 İngiltere s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s4 s2 s2 Fransa s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s4 s2 s2 İtalya s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s4 s2 s2 Sovyet Rusya

s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3

Ankara s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İstanbul s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s4 s2 s2 Yunanistan s1 s4 s1 s4 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s2 Ermenistan s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3

h12 h13 h14 h15 h16 h17 h18 h19 h20 h21 h22 İngiltere s4 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Fransa s4 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 İtalya s4 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Sovyet Rusya

s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2

Ankara s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2 İstanbul s4 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Yunanistan s1 s1 s1 s3 s3 s3 s4 s3 s1 s1 s1 Ermenistan s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2

1.2.9. YUNAN İLERİ HAREKÂTI VE TÜRK ZAFERİ

Temmuz 1921’de Yunanlılar İkinci İnönü Muharebesi’nde olduğu gibi iki koldan

taarruza başladılar. Birinci kol, kuzeydeki İnönü mevzilerine yapıldı. Ancak bu defa asıl

kuvvetler kuzeyde değildi. İkinci kol ise güneyden, Uşak’tan Kütahya’ya doğru yapıldı.

Üstelik bu defa Yunanlıların amacı mevzi işgalinden ziyade Türk ordusunun imhası üzerine

hareket ediyordu. Sayı üstünlüğünü elinde bulunduran Yunan kuvvetleri Kütahya’da Türk

savunma hattını yardı. Savunma hattı yarılınca hem güneydeki hem de kuzeydeki Türk

birlikleri Eskişehir civarına çekildiler. Yunanlıların taarruzunda görülen bazı noksanlıklardan

dolayı Eskişehir’de bir Türk karşı taarruzu yapıldı. Ancak Türk ordusunun taarruz için sayıca

yeterli olmaması ve kaçakların fazla olması, ayrıca Yunan takviyesinin cepheye yetişmesi

neticesinde karşı taarruz başarısız olmuş ve Türk ordusu imha edilmeden Sakarya nehrinin

doğusuna çekilmişti. Ağustos ayında, Türk birlikleri kaçakların telafisini yapmış, Tekâlif-i

Milliye emirleri ile mevcut askerini donatmayı başarmıştı. Bu tarihte Sakarya’da kanlı bir

muharebe daha başlamıştı. Yunanlıların amacı yine Türk ordusunu kuşatıp imha etmek ve

Ankara’yı ele geçirmek hedefini taşıyordu. Bunun için asıl birliklerini gizleyip Türk ordusunu

sol kanadının gerisinden yani en doğu mevzilerinden vurmayı amaçlamıştı. Muharebenin ilk

kısmı Mangal dağı ve çevresinde gerçekleşti. Yunanlıların kuşatma planı işe yaramayınca

taarruz merkezden yani Çal Dağı ve Türbe tepe bölgelerinden yapıldı. Burada Türk

mevzilerinin bir kısmı işgal edilmişse de Mustafa Kemal Paşa’nın yeni savunma taktiği

sayesinde Yunanlılar daha fazla ileriye gidememişti. Bundan sonraki çatışmalar kuzeyde

yoğunlaştı. Türk birlikleri Duatepe’yi ele geçirdi ve Yunanlılar önce Sivrihisar’a, oradan da

Afyon – Eskişehir hattına çekildiler. Zafer Ankara hükümetinin oldu.

Türklerin zafer kazandığı bu süreçte, büyük değişiklikler yaşanmıştı. İngiltere ve

İtalya, Sevr projesinden tavizler veren stratejileri benimsemişti. İstanbul hükümeti de

İngiltere’nin stratejisine uyuyordu. Yunanistan, yenilmesine rağmen hala Megali İdea’da ısrar

ediyordu. O kadar ki Yunanistan İtilaf devletlerine rağmen İstanbul üzerinde bile hak iddia

etmişti.

Fransa ve Ankara hükümeti arasında imzalanan Ankara Anlaşması’yla Fransa

Sevr’deki isteklerinden, Ankara da İskenderun bölgesindeki talebinden vazgeçiyordu. Fransa,

artık İstanbul hükümetiyle değil Ankara hükümetiyle anlaşıyordu.

Sovyet Rusya ve Ermenistan SSC de Ankara hükümetinin kararlarıyla aynı eksende

strateji belirlediler.

Strateji tablosu aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 17.Pozisyon 9 Strateji Tablosu

h1 h2 h3 h4 h5 h6 h7 h8 h9 h10 h11 İngiltere s1 s1 s1 s3 s1 s2 s2 s2 s4 s2 s2 Fransa s2 s2 s1 s3 s1 s3 s3 s3 s5 s3 s3 İtalya s1 s1 s1 s3 s1 s2 s2 s2 s4 s2 s2 Sovyet Rusya

s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3

Ankara s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İstanbul s1 s1 s1 s3 s1 s2 s2 s2 s4 s2 s2 Yunanistan s1 s4 s1 s4 s1 s2 s2 s2 s1 s2 s2 Ermenistan s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 h12 h13 h14 h15 h16 h17 h18 h19 h20 h21 h22 İngiltere s4 s1 s1 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s1 s1 Fransa s5 s1 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s1 İtalya s4 s1 s1 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s1 s1 Sovyet Rusya

s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2

Ankara s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2 İstanbul s4 s1 s1 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s1 s1 Yunanistan s1 s1 s1 s3 s3 s3 s2 s1 s2 s1 s1 Ermenistan s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2

1.2.10. BÜYÜK TAARRUZ VE LOZAN

Sakarya’da kazanılan zaferden sonra Ankara hükümeti, Yunanlıları kesin bir yenilgiye

uğratmak istiyordu. 26 Ağustos 1922’de büyük bir Türk taarruzu başladı. Türk sağ

kanadından 2. Orduya bağlı 3. ve 6. kolordular düşmanı yerinde tutmayı, Türk sol kanadında

1. Orduya bağlı 1., 2. ve 4. kolordular asıl taarruzu, son olarak da 5. Süvari Kolordusu da Ahır

Dağları’ndan sızarak düşmanı kuşatmayı hedeflemişti. Nitekim öyle de oldu, muharebenin ilk

iki günü Yunanlılar asıl mevzilerde iyi direndiyse de kuşatılmaktan kurtulamadılar. 30

Ağustos 1922’de imha gerçekleşti ve ilerleyen günlerde de Anadolu Yunan işgalinden

tamamen kurtuldu. Ankara hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında önce Mudanya bırakışması

sonra da Lozan Anlaşması imzalandı. Lozan Anlaşması’nda belirlediğimiz hedeflerin büyük

bir kısmı Ankara hükümeti taleplerine uygun olarak kabul edildi.

Ağustos 1922’de başlayan Türk taarruzu ve sonrasında Lozan’a kadar giden süreçte

taraflar hemen hemen bütün konularda uzlaşmıştı. Oyunun sonu olarak belirlenmiş Lozan

Anlaşması’nda sadece Musul bölgesinin kararı ertelenmişti. Onun haricinde bütün meseleler

çoğunlukla Ankara hükümeti lehine çözümlendi.

Bütün tarafların kabul ettiği kararlara göre; Ankara bölgesi Ankara hükümetine,

İstanbul bölgesi Ankara hükümetine, Boğazların yönetimi Türk temsilcisi başkanlığında ortak

bir komisyona, Boğazlar bölgesi Ankara hükümetine, Kilikya bölgesi Ankara hükümetine,

Antalya bölgesi Ankara hükümetine, Kars bölgesi Ankara hükümetine, İzmir bölgesi Ankara

hükümetine, Erzurum bölgesi Ankara hükümetine, Doğu Trakya bölgesi Ankara hükümetine,

Batı Trakya bölgesi Yunanistan’a, Batum bölgesi Sovyet Rusya’ya, Bursa bölgesi Ankara

hükümetine, Uşak bölgesi Ankara hükümetine, Eskişehir bölgesi Ankara hükümetine,

Diyarbakır bölgesi Ankara hükümetine, Sivas bölgesi Ankara hükümetine, Konya bölgesi

Ankara hükümetine, İskenderun bölgesi Fransa’ya, Trabzon bölgesi Ankara hükümetine

bırakılacak ve kapitülasyonlar kaldırılacaktır. Musul sorunu ertelendiği için Musul hakkında

mevcut stratejiler devam etmiştir.

Süreç Ağustos 1922’den Temmuz 1923’e kadardır.

Strateji tablosu aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 18.Pozisyon 10 Strateji Tablosu

h1 h2 h3 h4 h5 h6 h7 h8 h9 h10 h11 İngiltere s2 s2 s4 s2 s1 s3 s3 s3 s3 s3 s3 Fransa s2 s2 s4 s2 s1 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İtalya s2 s2 s4 s2 s1 s3 s3 s3 s3 s3 s3 Sovyet Rusya

s2 s2 s4 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3

Ankara s2 s2 s4 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İstanbul s2 s2 s4 s2 s1 s3 s3 s3 s3 s3 s3 Yunanistan s2 s2 s4 s2 s1 s3 s3 s3 s3 s3 s3 Ermenistan s2 s2 s4 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 h12 h13 h14 h15 h16 h17 h18 h19 h20 h21 h22 İngiltere s3 s1 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2

Fransa s3 s1 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2 İtalya s3 s1 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2 Sovyet Rusya

s3 s1 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2

Ankara s3 s1 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2 İstanbul s3 s1 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2 Yunanistan s3 s1 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2 Ermenistan s3 s1 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2

1.3. ANALİZ

Pozisyonların bir önceki sapma hareketi aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.

Şekil 1. Pozisyonların bir öncekine göre sapmaları

Haziran 1919’dan Ocak 1920’ye kadar olan süreci kapsayan Genelge ve Kongreler,

birinci pozisyon olduğundan daha önceki dönemlere göre sapma olup olmadığı burada

incelenmeyecektir. Onun yerine Lozan Anlaşması ve Misak-ı Milli ilkeleri ile kıyaslanıp

aradaki fark yüzdesel oranla ifade edilecektir.

Ocak-Mart 1920’yi kapsayan ve pozisyon 2 olarak adlandırılmış Misak-ı Milli’nin ilan

edilmesi sürecinde, Genelge ve Kongrelere göre bazı sapmalar gerçekleşmiştir. İstanbul

hükümetinin Misak-ı Milli serüvenine kısa süreli de olsa katılması, iki pozisyon arasında

%2.27 oranında bir sapma gerçekleştirmiştir.

Mart-Nisan 1920’yi kapsayan ve İstanbul’un İtilaf Devletlerince işgal edilmesi

üzerinde beliren bu pozisyon 3’ün bir önceki pozisyona göre %11.93 oranında bir sapma

0

10

20

30

40

50

60

p1 p2 p3 p4 p5 p6 p7 p8 p9 p10

Pozisyonların bir öncekine göre sapmaları

görülmektedir. Sebebi, müttefiklerin İstanbul’u işgal etmesi ve İstanbul hükümetinin

müttefiklerle ortak hareket etmesi gösterilebilir.

TBMM’nin açılmasının strateji temelli oyunda bir etkisi olmadığı belirtilmişti. Bu

yüzden pozisyon 4’te, tarafların stratejilerinde herhangi bir değişiklik olmayıp sapma da

yaşanmamıştır.

Temmuz 1920 ve Ağustos 1920 sürecini kapsayan ve 5. Pozisyon olan Sevr projesi

süreci, bir önceki pozisyonun stratejilerine göre %24.43 oranında sapma etkisi yaratmıştır.

Eylül 1920’den Aralık 1920’e kadar Türk Doğu Harekâtı ve Gümrü Anlaşması’nı ele

alan pozisyon 6, bir önceki pozisyonun stratejilerinde %21.02 oranında sapma meydana

getirmiştir. Bunun en önemli sebebi, pozisyonun adından da anlaşılacağı üzere Gümrü

Anlaşması ve Ermenistan Devleti’nin Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne

dönüşmesi olarak gösterilebilir.

Ocak 1921 ve Mart 1921 sürecini kapsayan 7. pozisyonda İnönü Muharebeleri ve

Londra Konferansı gibi tarihsel olaylar yaşanmıştır. Londra Konferansındaki gizli anlaşmalar

gerçekten de Milli Mücadele süreci için dikkate değer sapmalar gerçekleştirmiştir. Bu

pozisyondaki stratejiler, bir önceki pozisyona göre %27.84 oranında sapma sağlamıştır.

Mart 1921 ve Nisan 1921 sürecini kapsayan 8. pozisyonda TBMM, Londra’da

imzalanan gizli anlaşmaları reddederek müttefiklerin yine eski stratejilerine dönmesini

sağlamıştır. Buna göre bir önceki pozisyonun stratejileri ile bu pozisyonun stratejileri

arasındaki sapma %23.29’dur.

Temmuz-Ağustos 1921 sürecindeki pozisyon 9’da, Kütahya-Eskişehir muharebeleri ve

Sakarya Meydan muharebesi, Ankara Anlaşması gibi tarihsel olaylar yaşanmıştır. Bu

pozisyon, bazı müttefik devletlerin yumuşamasına, bazılarının da tamamen Ankara hükümeti

lehinde stratejileri kabul etmesine sebep olmuştur. Bir önceki pozisyona göre %26.7’lik bir

sapma gerçekleşmiştir.

Büyük Taarruz ve Lozan Anlaşmasını içeren bu son pozisyon ya da diğer bir deyişle

sonuç pozisyonunda bir öncekine göre %47.72 oranında sapma yaşanmıştır.

Sonuç olarak, sapma analizindeki en büyük değişim, Büyük Taarruzun yaşandığı

pozisyon 10’da gerçekleşmiştir. Değişimin en az olduğu pozisyon ise TBMM’nin açılması ile

ilgili pozisyon 4 olmuştur.

Sapmalardan sonra pozisyonların Lozan Anlaşması’na yakınlığı aşağıdaki tabloda

gösterilmiştir.

Şekil 2. Pozisyonların Lozan Anlaşması’na yakınlığı

Pozisyon 1 ile Pozisyon 10’un strateji tabloları incelendiğinde Genelge ve

Kongrelerdeki stratejiler %32.95 oranında Lozan Anlaşması ile benzerlik göstermektedir.

Toplamda 176 stratejiden sadece 58 strateji birbirleriyle aynıdır. Yani bütün tarafların

uygulamaya çalıştıkları stratejiler ile Lozan’da kabul ettikleri stratejiler arasında epey fark

bulunmaktadır. Bu oran çoğunlukla, Heyet-i Temsiliye ile Sovyet Rusya’nın stratejilerinin

oranıdır. Musul sorunun ertelenmesi ve Batum’un Sovyet Rusya’ya verilmesi ile de sayı 58’e

yükselmiştir.

Pozisyon 2 ile Pozisyon 10’un strateji tablosu incelendiğinde sadece bir stratejinin etki

ettiğini, onun da İstanbul hükümetinin Batum talebi sayesinde gerçekleştiği söylenebilir. İki

pozisyon arasında 57 strateji ortak olup %32.38 oranında benzerlik görülmektedir.

Pozisyon 3’ün Lozan anlaşması ile kıyaslanması sonucu %34.09 oranında benzerlik

görülmektedir.

Pozisyon 4’te herhangi bir değişim bulunmamaktadır.

Sevr sürecinde pozisyon 5’teki stratejiler, sonuca yani Lozan Anlaşması’na %33.52

oranında yakındır. Pozisyon 6’nın Lozan Anlaşması’na göre yakınlığı %43.18 oranında olup,

Pozisyon 7’nin Lozan’a yakınlığı ise şaşırtıcı biçimde %61.93 oranındadır. Bunun en büyük

sebebi Bekir Sami Bey’in İtilaf kanadını parçalayan anlaşmaları imzalamasıdır. Pozisyon 8’in

0

10

20

30

40

50

60

70

p1 p2 p3 p4 p5 p6 p7 p8 p9

Pozisyonların Lozan Anlaşmasına yakınlığı

Lozan’a göre yakınlığı %43.75’e gerilemiştir. Son olarak pozisyon 9’un Lozan’a göre

yakınlığı %52.84 oranındadır.

Pozisyonların Lozan’a yakınlığından sonra pozisyonların Misak-ı Milli ile benzerliği

aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Şekil 3. Pozisyonların Misak-ı Milli’ye yakınlığı

Pozisyon 1 ile Ankara hükümetinin tavizsiz iddia ettiği Misak-ı Milli stratejisi

kıyaslandığında %24.43 oranında benzerlik görülmektedir. Benzer strateji sayısı 43 olup bu

da Ankara hükümeti ile Sovyetler Birliği’nin Batum haricindeki bütün stratejilerinin toplam

sayısıdır.

Pozisyon 2’nin Misak-ı Milli ile kıyaslanması sonucunda da benzerlik %26.13

oranındadır.

Diğer benzerlik oranları; pozisyon 3’te ve pozisyon 4’te Misak-ı Milli ile

kıyaslandığında %24.43 oranında, pozisyon 5’te %23.86 oranında, pozisyon 6’da %36.36

oranında, pozisyon 7’de %52.27 oranında, pozisyon 8’de %35.79 oranında, pozisyon 9’da ise

%41.47 oranındadır.

Sadece yukarıda belirtilmiş olan strateji ve hedefleri dikkate alarak Lozan Barış

Anlaşması ile Misak-ı Milli arasında %78.97lik bir yakınlık bulunmaktadır. Hedeflerden

Musul meselesinin sonraya bırakılması, Batı Trakya, Batum ve İskenderun bölgelerinin

kaybedilmesi ve Boğazların ortak komisyon tarafından idare edilmesi aradaki temel

farklılıktır.

0

10

20

30

40

50

60

70

80

90

p1 p2 p3 p4 p5 p6 p7 p8 p9 p10

Pozisyonların Misak-ı Milli'ye yakınlığı

Konunun bir çatışma üzerinde gerçekleşmesi ve tarafların rasyonel kararlar yerine

kendi amaçları doğrultusunda hareket etmesi denge kavramının bu süreçte bulunmamasına

sebep olmuştur. Ancak çalışma, 1939’lara kadar yapılmış olsaydı denge kavramı ve oluşum

görülebilirdi.

2. TEPKİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLAR

2.1. TEPKİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLARDA KAVRAMLAR

Tepki temelli oyunlarda farklı olarak İzmir’in işgalinden Lozan’a kadar olan süreç

incelenecektir. Bu süreçte taraflar strateji temelli oyunlardaki taraflarla aynı olup, hedef

kavramı, tepki temelli oyunda bulunmamaktadır. Burada pozisyonlar da aynı zamanda

stratejilerdir.

Tepki temelli analizde önemli olan, pozisyonlara karşı oluşan tepkilerdir. Tepkiler,

çalışmayla bağlantılı bir şekilde üç sınıfa ayrılmıştır. Bunlardan birincisi örgütlenme,

teşkilatlanma ya da bütünleşme gibi kavramlarla açıklanabilir. Bir işgale karşı örgütlenerek

cevap verme, bu tepkiye girer. İkinci tepki ise askeri harekâtlar, askeri savunmalar ya da milis

kuvvetlerinin faaliyet göstermesidir. Üçüncü tepki de tarafların diplomatik tercihlerindeki

değişimlerdir.

Tepkiler gücüne ya da şiddetine göre değil çeşitliliğine göre analiz edilecektir.

Tepkilerin kendi aralarında bir derecelendirilmesi mümkün olmakla birlikte, çalışmada

izlenen metodolojinin yeni olmasından dolayı bu işlemin yapılması, çalışmada tercih

edilmemiştir.

Oyun analizinde tarafların tepki üzerinden uyguladıkları stratejileri de üç sınıfa

ayırabiliriz. Olumlu bir pozisyona karşılık sadece olumsuz bir tepki verilmesine standart tepki

stratejisi denilebilir. Olumlu bir pozisyona hem olumsuz hem de olumlu tepki verilmesi, yani

karşı tepkilerin mümkün olduğunca minimuma indirilmesi maxmin strateji, son olarak da

olumlu bir tepkiye karşı olumsuz tepki verilmemesi, bunun yanında da pozisyonu

destekleyecek tepkilerin oluşması da optimal strateji olarak adlandırılıp tarih bilimine

uyarlanabilir.

Tepki temelli oyundaki işbirliği süreci, strateji temelli yaklaşımdan farklı olarak iki

kutuplu analiz edilmiştir. Sekiz tarafın birbirleriyle yaptıkları işbirliği oransal olarak

belirlenmiştir.

Tepki temelli oyun analizine ek bir kavram olarak süreç kavramı geliştirilmiştir. Süreç

kavramı, pozisyonların birbirleriyle kıyaslanması sonucu ortak birimlerle ifade edilmesidir.

Bir aylık bir süreç ile yedi aylık bir süreç, 1 birime 7 birim olarak ifade edilmiştir.

2.2. TEPKİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLAR

2.2.1. İZMİR’İN İŞGALİ

İzmir ve civarının işgali, birinci pozisyon konumunda olup bir birimlik bir süreci

kapsamaktadır. Yunanlıların bu hareketi ile Anadolu ve Trakya’da işgale karşı çıkan Türk

halkı modeldeki tepkileri göstermiştir. Birinci sınıf tepki olarak belirlenen örgütlenme işi,

yine Türk halkı tarafından Kuvayı Milliye teşkilatının temellerinin atılmasıyla

gerçekleşmiştir. Ayrıca bir sonraki pozisyon olan genelge ve kongrelerin toplanmasını

sağlamış ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin gücünü arttırmıştı. Bunun yanında İstanbul

hükümeti de Kuvayı Milliye aleyhine sürekli propaganda yapmakta ve halkın gözünde onların

nüfuzunu kırmaya çalışmaktaydı.

İkinci sınıf tepki sayılan silahlı direniş ise başlamıştı. İlk olarak Urla’da başlayan bu

direniş, kısa sürede Yunanlıların işgal ettikleri birçok bölgeye de yayılmıştı. Buna karşılık

Yunanlılar da Rum çetelerini kullanıyorlardı. Rum çeteleri hem bölgedeki Türk halkına hem

de milis kuvvetlere karşı saldırıya geçiyordu. Ayrıca Yunanlılar, bölgedeki milis kuvvetlerine

karşı işgallerini genişletiyordu.

İşbirliğinde Anadolu hareketi olarak belirlenen taraf yalnız kalmıştır. Sovyet Rusya

henüz Milli Mücadeleye dâhil olmamıştır. Oran, bire karşı altıdır.

İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 19. Pozisyon 1 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu

Süreç Tepkiler (-) Mayıs 1919 Haziran 1919

Kuvayı Milliye teşkilatının temelleri atıldı. Genelge ve Kongrelerin önünü açtı. Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerinin gücü arttı.

İstanbul hükümetinin Kuvayı Milliye aleyhine yaptıkları faaliyetler, ithamlar.

Silahlı direniş başladı. Rum çetelerinin faaliyetleri, Yunanlıların ileri harekâtı.

Anadolu hareketi (1) İngiltere, Fransa, İtalya, İstanbul hükümeti,

Yunanistan, Ermenistan (6) 1 birim + + (1) - - (6)

2.2.2. GENELGE VE KONGRELER

Genelge ve kongreler pozisyon 2 konumunda olup bir birimlik bir süreci

kapsamaktadır. Amasya Genelgesi, Erzurum Kongresi, Sivas Kongresi gibi olayların

yaşandığı bu pozisyonda birinci sınıf tepki olarak Ali Galip olayı görülmektedir. İstanbul ve

İngiltere, Anadolu’daki örgütlenmeye karşı Ali Galip tepkisini vermişti. Ancak bu başarısız

olmuş, Anadolu’da müdafaa-i hukuk cemiyetleri birleştirilerek Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i

Hukuk Cemiyeti çatısı kurulmuştu. Bunun yanında Heyet-i Temsiliye de kurulmuş ve idareyi

o üstlenmişti. Ayrıca İstanbul hükümeti Mustafa Kemal ve Milli Mücadele saflarına katılmış

birçok ismi İstanbul’a çağırarak gerçekleştirmiş ve işgale karşı çıkan Anadolu hareketinin

nüfuzunu kırmak istemiştir.

İkinci sınıf tepki olarak Anadolu’daki harekete karşı silahlı mücadele başlamıştı.

Anzavur isyanı ile Kuvayı Milliye arasında birçok çatışma yaşanmıştır.

İşbirliğinde Heyet-i Temsiliye ile Sovyet Rusya yakın ilişkiler kurmuş ve ortak

düşmanlarına karşı işbirliği yapmışlardır. Oran, ikiye karşı altıdır.

İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 20. Pozisyon 2 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu

Süreç Tepkiler (+) Haziran 1919 Ocak 1920

Ali Galip olayı. Mustafa Kemal ve Milli Mücadeleye katılmış birçok ismin İstanbul’a çağrılması.

A-RMHC kuruldu. Heyet-i Temsiliye kuruldu.

Anzavur isyanı İngiltere, Fransa, İtalya, İstanbul hükümeti, Yunanistan, Ermenistan (6)

Heyet-i Temsiliye, Sovyet Rusya (2)

7 birim - - (6) + + (2)

2.2.3. MİSAK-I MİLLİ’NİN İLANI

Misak-ı Milli’nin ilanı, Pozisyon 3 konumunda olup yedi birimlik bir süreci

kapsamaktadır. Bu sürecin olumlu bir tepki olmasının sonucu olarak karşı tepkiler daha çok

müttefikler tarafından gerçekleştirilmiştir. Birinci sınıf tepki bulunmamaktadır. Kısaca

örgütlenmede bir değişim yaşanmamıştır.

Misak-ı Milli ile ikinci sınıf tepki olarak müttefikler, İstanbul’u işgal etmişlerdir.

Misak-ı Milli kararlarının İstanbul hükümetini etkilemesi sonucu olarak gerçekleştirilen bu

işgal hükümet değişikliğini de beraberinde getirmiştir.

İşbirliğinde Heyet-i Temsiliye ile Sovyet Rusya yakın ilişkiler kurmuş ve ortak

düşmanlarına karşı işbirliği yapmışlardır. Misak-ı Milli sürecinde İstanbul hükümeti de

Anadolu’daki örgüte yönelmiştir. Oran, üçe karşı beştir.

İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 21. Pozisyon 3 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu

Süreç Tepkiler (+) Ocak 1920 Mart 1920

İstanbul, İtilaf devletleri tarafından işgal edildi.

İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Ermenistan (5)

Heyet-i Temsiliye, Sovyet Rusya, İstanbul hükümeti (3)

2 birim - (5) (3)

2.2.4. İSTANBUL’UN İŞGALİ

İstanbul’un işgali, pozisyon 4 konumunda olup bir birimlik bir süreci kapsamaktadır.

Bu süreç olumsuz bir tepki olup, karşı tepkiler daha çok Anadolu’daki Türk halkı tarafından

gerçekleştirilmiştir. Birinci sınıf tepki olarak, Anadolu’da bir millet meclisi açılması

kararlaştırıldı.

İkinci sınıf tepki olarak müttefikler, İstanbul’da bazı tutuklamalar yaptılar, Anadolu da

kendi bölgelerindeki müttefik subaylarını tutukladılar.

İşbirliğinde Heyet-i Temsiliye ile Sovyet Rusya yakın ilişkiler kurmuş ve ortak

düşmanlarına karşı işbirliği yapmışlardır. İstanbul hükümeti, yeniden müttefik ekseninde

hareket etmiştir. Oran, ikiye karşı altıdır.

İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 22. Pozisyon 4 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu

Süreç Tepkiler (-)

Mart 1920 Nisan 1920

Anadolu’da meclisin açılmasına zemin hazırladı.

Anadolu’daki İtilaf devletlerinin subayları tutuklandı.

İtilaf Devletleri İstanbul’daki birçok kişiyi tutukladı.

Heyet-i Temsiliye, Sovyet Rusya

İngiltere, Fransa, İtalya, İstanbul hükümeti, Yunanistan, Ermenistan

1 birim + + (2) - (6)

2.2.5. TBMM’NİN AÇILMASI

TBMM’nin açılması, pozisyon 5 konumunda olup üç birimlik bir süreci

kapsamaktadır. Bu süreç olumlu bir tepki olup, karşı tepkiler daha çok müttefikler ve

Yunanlılar tarafından gerçekleştirilmiştir.

Müttefiklerin birinci sınıf tepkisi bulunmamakla birlikte Ankara hükümetinin düzenli

ordu için çalışmalar başlatması, pozisyonu destekleyen bir tepkidir.

İkinci sınıf tepki ise hem Yunanlıların Anadolu içlerine harekât yapmaları, hem de

Anadolu’nun çeşitli yerlerinde İstanbul destekli isyanlar çıkmasıdır.

İşbirliğinde Heyet-i Temsiliye ile Sovyet Rusya yakın ilişkiler kurmuş ve ortak

düşmanlarına karşı işbirliği yapmışlardır. Oran, ikiye karşı altıdır.

İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 23. Pozisyon 5 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu

Süreç Tepkiler (+) Nisan 1920 Temmuz 1920

Düzenli ordu için çalışmalar başladı.

Yunan ileri harekâtı başladı. Anadolu’da çeşitli bölgelerde isyanlar başladı.

İngiltere, Fransa, İtalya, İstanbul hükümeti, Yunanistan, Ermenistan (6)

Ankara hükümeti, Sovyet Rusya (2)

3 birim - (6) + (2)

2.2.6. SEVR PROJESİ

Sevr projesi, pozisyon 6 konumunda olup bir birimlik bir süreci kapsamaktadır. Bu

süreç olumsuz bir tepki olup, karşı tepkiler daha çok Ankara hükümeti tarafından

gerçekleştirilmiştir. Bu süreçte birinci sınıf tepki bulunmamaktadır. Kısaca her iki tarafta da

bir örgütleme yaşanmamıştır.

İkinci sınıf tepki ise hem Yunanlıların Anadolu içlerine harekât yapmaları, buna karşın

da Ankara’nın düzenli direnişler başlatması gösterilebilir.

İşbirliğinde Heyet-i Temsiliye ile Sovyet Rusya yakın ilişkiler kurmuş ve ortak

düşmanlarına karşı işbirliği yapmışlardır. Oran, ikiye karşı altıdır.

İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 24. Pozisyon 6 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu

Süreç Tepkiler (-) Temmuz 1920 Ağustos 1920

İşgallere karşı düzenli direnişler başladı.

Yunan ileri harekatı devam etti.

Ankara hükümeti, Sovyet Rusya (2)

İngiltere, Fransa, İtalya, İstanbul hükümeti, Yunanistan, Ermenistan (6)

1 birim + (2) - (6)

2.2.7. DOĞU CEPHESİ VE GÜMRÜ ANLAŞMASI

Doğu cephesi ve Gümrü Anlaşması, pozisyon 7 konumunda olup üç birimlik bir süreci

kapsamaktadır. Bu süreç olumlu bir tepki olup, karşı tepkiler pek gerçekleşmemiştir.

Birinci sınıf tepki olarak, doğudaki silah ve cephanenin bir kısmının batıya

kaydırılması ve müttefiklerin doğu ile ilgili planlarını terk etmesi gösterilebilir.

İşbirliğinde Heyet-i Temsiliye’nin Sovyet Rusya ile yakın ilişkiler kurması, dolaylı

olarak Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni de bu işbirliğine katmıştır. Oran, üçe karşı

beştir.

İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 25. Pozisyon 7 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu

Süreç Tepkiler (+) Eylül 1920 Aralık 1920

Doğudaki silah ve cephaneler batı cephesine kaydırıldı. Ermenistan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ve Misak-ı Millîyi tanıdı.

İngiltere, Fransa, İtalya, İstanbul hükümeti,

Ankara hükümeti, Sovyet Rusya, Ermenistan Sovyet Sosyalist

Yunanistan (5) Cumhuriyeti (3) 3 birim (5) + (3)

2.2.8. YUNAN İLERİ HAREKÂTI VE LONDRA KONFERANSI

Yunan ileri harekâtı ve Londra Konferansı, pozisyon 8 konumunda olup iki birimlik

bir süreci kapsamaktadır. Bu süreç olumsuz bir tepki olmuş ve karşı tepkiler daha çok Ankara

hükümeti tarafından gerçekleştirilmiştir.

Birinci sınıf tepki bulunmamaktadır. İkinci sınıf tepki Yunanlılara karşı kazanılan

İnönü zaferleridir.

İşbirliğinde birçok şey değişmiş, Ankara hükümetinin karşısında sadece İngiltere ve

Yunanistan kalmıştır. Oran, altıya karşı ikidir. Burada Bekir Sami Bey’in rolü büyüktür.

Çünkü Bekir Sami Bey, Londra Konferansı esnasında Fransa ve İtalya ile gizli anlaşmalar

yaparak onları Ankara hükümeti kutbuna yaklaştırmıştır.

İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 26. Pozisyon 8 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu

Süreç Tepkiler (-) Ocak 1921 Mart 1921

Düzenli ordunun İnönü’deki zaferleri

Ankara hükümeti, İstanbul hükümeti, Fransa, İtalya, Sovyet Rusya, Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (6)

İngiltere, Yunanistan (2)

2 birim + (6) (2)

2.2.9. LONDRA KONFERANSI’NIN TBMM TARAFINDAN REDDİ

Londra Konferansı’nın reddi, Pozisyon 9 konumunda olup bir birimlik bir süreci

kapsamaktadır. Bu süreç olumlu bir tepki olup, karşı tepkiler daha çok müttefikler ve

Yunanlılar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu süreçte birinci sınıf tepki bulunmamaktadır.

İkinci sınıf tepki olarak, Yunanlılar yeniden ileri harekâta başlamaları gösterilebilir.

İşbirliğinde Ankara, Sovyet Rusya ve uydusu konumunda olan Ermenistan’a karşı

diğer devletler bulunmaktadır. Oran, üçe karşı beştir.

İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 27. Pozisyon 9 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu

Süreç Tepkiler (+) Mart 1921 Nisan 1921

Yunanlılar ileri harekâta başladılar.

İngiltere, Fransa, İtalya, İstanbul hükümeti, Yunanistan (5)

Ankara hükümeti, Sovyet Rusya, Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (3)

1 birim - (5) (3)

2.2.10. YUNAN İLERİ HAREKÂTI VE TÜRK ZAFERİ

Yunan ileri harekâtı, pozisyon 10 konumunda olup bir birimlik bir süreci

kapsamaktadır. Bu süreç olumsuz bir tepki olmuş ve karşı tepkiler daha çok Ankara hükümeti

tarafından gerçekleştirilmiştir.

Birinci sınıf tepki olarak, Tekâlif-i Milliye emirleri uygulanmış, ordu ve halk

kenetlenmiştir.

İkinci sınıf tepki de Yunanlılara karşı kazanılan Sakarya Meydan Muharebesi’dir.

İşbirliğinde, Ankara hükümetinin karşısında İngiltere İtalya, İstanbul hükümeti ve

Yunanistan kalmıştır. Oran, dörde karşı dörttür.

İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 28. Pozisyon 10 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu

Süreç Tepkiler (-) Temmuz 1921 Ağustos 1921

Tekâlif-i Milliye emirleri kabul edildi. Başkomutanlık Kanunu kabul edildi.

Sakarya meydan muharebesi kazanıldı.

Ankara hükümeti, Fransa, Sovyet Rusya, Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (4)

İngiltere, İtalya, Yunanistan, İstanbul hükümeti (4)

1 birim + + (4) (4)

2.2.11. BÜYÜK TAARRUZ VE LOZAN

Lozan, pozisyon 11 konumunda olup on bir birimlik bir süreci kapsamaktadır. Bu

süreç olumlu bir tepki olmuş ancak tepkiler yine Ankara hükümeti lehine gerçekleşmiştir.

Birinci sınıf tepki olarak, müttefikler Ankara’nın şartlarını büyük ölçüde kabul

etmişlerdir.

İkinci sınıf tepki de Yunan ordusunun Anadolu’dan tamamen atılmasıdır.

İşbirliği oranları Lozan’la beraber ortadan kalkmıştır.

İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 29. Pozisyon 11 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu

Süreç Tepkiler (+) Ağustos 1922 Temmuz 1923

İtilaf devletleri, TBMM’nin isteklerini büyük ölçüde kabul etti.

Yunanlılar kesin yenilgiye uğratılıp işgal ettikleri bölgeler geri alındı.

Ankara hükümeti, İngiltere, Fransa, İtalya, Sovyet Rusya, Yunanistan, Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti

11 birim (0) + + (7)

2.3. ANALİZ

Tepki ve işbirliğine dayalı analiz için tepkilerin bir yerde toplanması, işbirliğindeki

değişimlerin tek bir yerde görülmesi ya da süreçlerin yazıldığı bir tablo, analizi

kolaylaştıracaktır.

Tablo 30. Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu

Süreç Tepki Strateji İşbirliği Pozisyon 1 1 birim - Maxmin stratejisi

+ + - - 1/6

Pozisyon 2 7 birim + Maxmin stratejisi + + - - 2/6

Pozisyon 3 2 birim + Standart tepki stratejisi

- 3/5

Pozisyon 4 1 birim - Maxmin stratejisi + + - 2/6

Pozisyon 5 3 birim + Maxmin stratejisi + - 2/6

Pozisyon 6 1 birim - Maxmin stratejisi + - 2/6

Pozisyon 7 3 birim + Optimal strateji + 3/5

Pozisyon 8 2 birim - Standart tepki stratejisi

+ 6/2

Pozisyon 9 1 birim + Standart tepki stratejisi

- 3/5

Pozisyon 10 1 birim - Standart tepki stratejisi

+ + 4/4

Pozisyon 11 11 birim + Optimal strateji + + 8/0

Yukarıdaki tabloda, her pozisyonun tepki kısmında üç kutu bulunmaktadır. Bu

kutuların üst kısmı, pozisyonun genel karakteriyle ilgili olup, altındaki iki kutu da pozisyona

karşı oluşan tepkileri göstermektedir. Olumlu tepki olarak adlandırılan kavram, Ankara

hükümeti lehine olanları, olumsuz tepkiler de müttefikler lehine olan tepkileri ifade

etmektedir. Bir pozisyonun altında yer alan herhangi bir tepki, aynı zamanda diğer

pozisyonun kendisi de olabilir. Tarihteki sebep-sonuç ilişkisinin bozulmaması için bu yöntem

belirlenmiştir.

Stratejilere bakıldığında Doğu Harekatının ve Büyük Taarruzun optimal strateji

olduklarını görmekteyiz. Optimal strateji, pozisyonla aynı karaktere sahip bir tepkinin

bulunmasıyla ilgilidir. Türk ordusunun doğu harekâtı ve Gümrü Anlaşması’nın imzalandığı

pozisyon 7’de, Ermenistan, Sevr Anlaşması’nı yırtmış ve TBMM ile anlaşmıştı. Bu noktadan

sonra Ermenistan bir daha müttefik eksenli politika izlemeyecekti. Aynı şekilde Türk

ordusunun Afyonkarahisar’dan taarruzu ve Lozan Anlaşması’nın imzalandığı pozisyon 11’de,

Yunanistan ve onu destekleyen bütün devletler Sevr anlaşması ve uzantılarını yırtmış aynı

zamanda TBMM ile anlaşmıştı. Bu noktadan sonra savaş bitmiş, doğal olarak müttefikler

TBMM aleyhinde politika izlememişlerdir. Çizdiğimiz tabloda bunun bir tek açıklaması

bulunmaktadır; o da optimal strateji sonrasında koalisyon değiştiren taraflar süreç içerisinde

bir daha asla eski koalisyonuna katılmıyorlardı. Doğu harekatı öncesinde kısa süreli

değişmeler yaşansa da ikiye altı oranında koalisyon var olmuş, ancak bu pozisyondan sonra

kemikleşmiş 2 kişilik koalisyona bir üçüncüsü de eklenmişti. Büyük taarruz sonrasında da

TBMM’ye karşı birleşen koalisyon tamamen dağılmıştı.

Bir diğer strateji türü olan maxmin stratejisine baktığımızda İzmir’in işgali, Genelge

ve kongreler, İstanbul’un işgali, TBMM’nin açılması, Sevr projesi birer maxmin stratejisi

olup koalisyonlarda hiçbir değişiklik yaşanmamıştır. Koalisyonlar ikiye altı oranında hareket

etmiştir. Çizdiğimiz tabloya göre bunun en büyük sebebi, maxmin stratejilerinin tepkileri

sürekli dengede tutması olmuştur. Bu da ani bir kararın ya da bir yerin işgali sonrasında

oluşan tepkilere karşı önleyici tepki oluşturulduğu takdirde, koalisyonlarda değişimin

yaşanmadığını gösterir.

Tepki türlerinden en öngörülemez olanı standart tepki stratejisi olmuştur. Bu tepki;

pozisyonun karakterine karşı bir tepki oluştuğu, ancak bunu dengelemek için koalisyonun

hiçbir önlem almadığı takdirde oluşur. Bu tepkiler optimal stratejilerdeki gibi koalisyonlarda

büyük değişimlere sebep olmuş, ancak bu değişimlerin optimal stratejilerdeki gibi kalıcı olma

özelliği bulunmamaktadır. Karşıt karakterde bir standart tepki stratejisi ya da bir işgal

hareketi, koalisyonlardaki durumu eski haline dönüştürebilir. Örneğin Londra Konferansı

görüşmelerinin olduğu pozisyon 8, Londra’daki gizli anlaşmaların reddedildiği pozisyon 9 ve

Sakarya meydan muharebesi ile beraber Ankara Anlaşması’nın yaşandığı pozisyon 10 birer

standart tepki stratejisidir. Pozisyon 8, TBMM için olumlu bir standart tepki olmuş ve

koalisyonlardaki oran hemen altıya iki değişmiştir. Ardından Londra konferansındaki gizli

anlaşmaların reddedilmesi sonrası TBMM açısından olumsuz standart tepki gelmiş ve oran

eski haline dönmüştür. Hemen sonrasında yaşanan Sakarya Meydan muharebesi ve Ankara

Anlaşması, TBMM açısından olumlu bir tepki oluşmuş ve koalisyonlar dörde karşı dört

olmuştur.

Tepki-koalisyon bağlantısından başka Tepki temelli oyunun analizinde işbirliğindeki

değişimlere bakıldığında, Ankara hükümetinin en etkili ya da üstün kutupta bulunduğu iki

pozisyon görülmektedir. Birincisi Londra Konferansı’nda imzalanan gizli anlaşmalar, ikincisi

de Lozan Anlaşması’dır. Ancak Lozan sürecini hem Sakarya Meydan Muharebesi hem de

Büyük Taarruz gibi önemli askeri zaferler desteklerken Londra’daki gizli anlaşmaları sadece

düzenli ordunun kurulması ve İnönü zaferi desteklemiştir. Buna rağmen Londra sürecinde

altıya iki oranında bir üstünlük sağlanmıştır. Milli Mücadele’nin erken dönemlerinde bu

gerçekten de büyük bir başarı sayılabilir.

Süreçler üzerinde henüz bir ortak nokta bulunamamıştır. Ancak süreçlerin tepkilere

eşit oranda dağıtıldığı takdirde farklı sonuçlar gözlemlenebilir.

3. BÖLÜM OYUN TEORİSİ ÇERÇEVESİNDE OSMANLI – BİZANS SAVAŞLARI

Osmanlı ile Bizans arasında 13. yüzyılın sonlarında başlayan mücadele, oyun teorik

çerçevede kurgulanmış ve Osmanlı akınlarının, Osmanlı – Bizans mücadelesine etkileri

saptanmaya çalışılmıştır. Çalışmadaki tarih aralığı 1284 ile 1453 yılları arasıdır. Çalışmanın

coğrafi sınırı ise Osmanlı – Bizans savaşlarının büyük bir kısmının yaşandığı Güneybatı

Anadolu ve Trakya olarak belirlenmiştir. Mora ve savaş yaşanan diğer bölgeler, çalışma

dışında bırakılmıştır.

1. KAVRAMLAR

1.1. TARAFLAR Osmanlı Bizans Savaşı’nın modelinin kurulabilmesi için birinci bölümde anlatıldığı

gibi öncelikle tarafların, hedeflerin ve pozisyonların belirlenmesi gerekmektedir. Bu

mücadelede taraf sayısı iki olarak belirlenmiştir. Birinci taraf Osmanlı Beyliği (ya da Devleti),

ikinci taraf ise Bizans İmparatorluğu’dur. Taraf sayısı çoğaltılabilir. Çünkü hem doğuda hem

batıda bir istikrarsızlık durumu hâkimdir. Doğu Roma’ya bağlı olduğu düşünülen tekfurlar,

çoğu zaman kendi başlarına hareket etmişlerdir. Aynı şey Osmanlı için de geçerli olmuştur.

Osmanlı – Selçuklu, Selçuklu – İlhanlı ilişkilerindeki değişkenlik sonucu taraf sayısı

artırılabilir durumdadır. Ancak daha önce taraf sayısının çok olduğu bir örnek verilmiş

olduğundan bu örnekte iki karar vericinin olduğu bir model tercih edilmiştir.

Tablo 31. Taraflar

Taraf 1 Osmanlı Devleti Taraf 2 Bizans İmparatorluğu

1.2. HEDEFLER Hedef tespiti, araştırmacının taraf tespitinden daha fazla inisiyatif alması gerektiği

esnek bir konu olmuştur. Çalışmadaki hedeflerin sınırları, araştırmacı tarafından tespit

edildiğinden, yapılacak olan analizin de bu tespitlerin bir ürünü olduğu unutulmamalıdır.

Hedefler değişirse ya da başka bir araştırmacı farklı hedefleri öne sürerse, analiz de farklı

olacaktır. Daha önce belirlenmiş bir hedefin bölünmesi de analizi etkileyecektir. Burada

araştırmacının hedef – analiz bağlantısını iyi kurması gerekmektedir. Bu yüzden analiz

kısmındaki rakamlardan ziyade, rakamların değişimi bizim için daha önemlidir. 1284 – 1453

arası Osmanlı – Bizans Savaşı’ndaki hedefler; Osmanlıların Doğu Roma’dan ele geçirdiği

kaleler, şehirler ve toprak parçalarıdır.

Tablo 32. Hedefler

Kulacahisar 17 Akhisar 33 Armutlu 49 Şarköy

Karacahisar 18 Geyve 34 Kirmastı 50 Keşan

Söğüt 19 Lefke 35 Karacabey 51 Malkara

Eskişehir 20 Akyazı 36 İzmit 52 Tekirdağ

Göynük 21 Hendek 37 Koyunhisar(İzmit) 53 Çorlu

Taraklı 22 Mudanya 38 Manyas Gölü çevresi

54 Dimetoka

Bilecik 23 Orhaneli 39 Kapıdağı yarımadası

55 Lüleburgaz

Yarhisar 24 Bursa 40 Marmara adaları 56 Kırklareli

İnegöl 25 Sakarya vadisinden Karadeniz’e uzanan topraklar

41 Üsküdar 57 Dedeağaç

0

Yundhisar 26 Kandıra 42 Kadıköy (+kartal, pendik, gebze)

58 Edirne

1

Yenişehir 27 İzmit Körfezinin güney kıyıları

43 Çimpe 59 Gümülcine

2

Köprühisar 28 Aydos 44 Ayaşilonya 60 Filibe

3

Marmaracık 29 Yalova 45 Adgönlek 61 Eski Zağra

4

Kestel 30 İznik 46 Eksamil 62 İstanbul

5

Kete 31 Gemlik 47 Gelibolu 63 Selanik

6

Ulubad 32 Orhangazi 48 Bolayır 64 Misivri’ye kadarki kıyılar

Belirlenen hedefler üzerinde farklı sınıflandırmalar ve derecelendirmeler de

yapılabilir. Örnek olarak yukarıdaki şehirler ve kaleler ayrılıp farklı birimden derecelendirme

yapılabilir. Yani Bursa, İznik, Edirne gibi şehirlerin birimi, diğer kalelere göre artırılabilir.

Diğer taraftan, şehir ve kalelerin nüfusuna göre bir derecelendirme de yapılabilir. Bu durumda

hedef, toprak parçası değil kazanılan nüfus olur. Bunun için bu dönemdeki şehir ve kalelerin

istisnasız ayrıntılı nüfus bilgileri gerekmektedir. Hedefler, şehir ve kalelerin ekonomik

özellikleri, stratejik konumları itibariyle de sınıflandırılabilir. Tabi bu sınıflandırma,

araştırmacının sübjektif yorumuna göre biçimlenecektir. Örnek olarak Gelibolu

yarımadasındaki küçük bir kalenin stratejik konumu, fethedilen nice büyük şehirlerden daha

önemlidir ve bunların ayrımı, tarihçiler için zor olabilir. Bütün bunlardan farklı olarak,

mücadelenin yaşandığı alanı ızgara şeklinde bölgelere ayırarak eşit bir dağılımla hedefler

belirlenebilir. Ancak bu çalışma çok gerçekçi olmaz. Çünkü yukarıda bahsedildiği gibi hem

stratejik hem nüfus hem de şehir bakımından önemli mevkilerle boş bir arazi eşitlenmiş olur.

Bunun yanında, kaynakların yetersiz olduğu ve kale fetih bilgilerinin girilmediği bir modelde

bu sistem işe yarayabilir.

1.3. POZİSYONLAR Modeldeki bir diğer unsur, pozisyonlardır. Pozisyonlar, Osmanlı – Bizans savaşları ve

kale fetihleri üzerinden belirlenmiştir. Burada kurulan model, yukarıdaki strateji temelli

oyunlardan farklı bir şekilde strateji üretilmeden pozisyon merkezli olarak kurulmuştur.

2. OYUN TEORİSİ ÇERÇEVESİNDE OSMANLI – BİZANS SAVAŞLARI

2.1. OSMANLI – BİZANS SAVAŞLARI Moğol istilasıyla birlikte 13. yüzyılda Anadolu siyasi açıdan parçalanmış vaziyetteydi.

O dönem Anadolu; İlhanlılar ve nüfuzu altındaki Selçuklular, eski şaşalı günlerini arayan

Doğu Roma ve ona bağlı tekfurlar, bağımsız hareket edebilen Türk beylik ve aşiretlerinden

müteşekkildi. Kayı aşireti de yarı bağımsız Türk aşiretlerinden birisiydi.

1284 yılında Selçuklu hükümdarı 2. Gıyasettin Mesut Söğüt civarını, Kayı aşiretinin

beyi Osman Bey’e mülk olarak bağışladı. Hemen ardından Osmanlılar, Bizans ile ilk savaşını

yaptı. 1285-1286’da Ermenibeli denilen yerde yapılan bu savaşta her iki taraf da kesin sonuç

elde edemedi. Ancak bir sene sonrasında Osman Bey, bir gece baskınıyla Kulacahisar’ı ele

geçirdi. Buna tepki olarak 1287’de İnegöl ve Karacahisar tekfurları ittifak yaparak

Osmanlılarla İkizce’de çarpıştılar. Bu savaşı Osmanlılar kazanmıştı. Kısa süre sonra da

Karacahisar, Osmanlıların eline geçti. Selçuklu sultanı 2. Gıyasettin Mesut, bu zaferlere

karşılık Eskişehir bölgesini de Osmanlılara verdi. Böylece Osmanlılar bağımsız bir sancak

beyliğine dönüştü.

Rum tekfurlarına karşı kazanılan bu zaferler, Kayı aşiretinin namını artırmış, çevre

illerdeki cenkçi Türk topluluklarının Osman Bey’in emrine girmesine sebep olmuştu. Bu güç

ile Göynük ve Taraklı ele geçirildi. Ardından Osmanlılara karşı ittifak halinde olan Bilecik,

Yarhisar ve İnegöl tekfurları bertaraf edilerek kaleler ele geçirilmişti.

Bitinya’da fetih hareketleri devam ederken Selçuklular, İlhanlılar tarafından tamamen

yok edilmişti. Selçuklu emrindeki birçok aşiret Osmanlı hizmetine katıldı. Bu da Osmanlı

fetihlerini hızlandıracaktı.

1302 yılında Doğu Roma ve bağlı tekfurları ile Osmanlılar kozlarını Koyunhisar’da

paylaştılar. Galip, yine Osmanlılar oldu. Bu zaferden sonra Güney Marmara, Bursa ve İznik

şehirleri kuşatılırcasına fethedilmişti.

Orhan Bey döneminde de fetih hareketleri hız kazandı. Bursa ele geçirildi. 1329’da

Maltepe’de Bizans ile yapılan savaşı Osmanlılar kazandı ve İznik ele geçirildi. Artık

Osmanlı’nın nüfuzu, Sakarya ve İstanbul’un Anadolu yakasına kadar uzanıyordu.

1353 yılında Bizans İmparatorluğu için geri dönüşü olmayan bir süreç yaşanmıştı;

Osmanlılar Avrupa’ya geçti. Çimpe Kalesi ile başlayan bu süreç kısa sürede Gelibolu’ya

yayıldı. Bizans İmparatorluğu’ndaki iç karışıklıkların da etkisiyle 1. Murat döneminde artık

Edirne ve Tekirdağ çevresi Osmanlı mülkü oldu. Edirne birkaç defa el değiştirse de sonuç

itibariyle Osmanlıların elinde kaldı. Artık, Bizans İmparatorluğu’nun İstanbul dışında

kaybedeceği pek bir yer kalmamıştı. Bu yüzden de Osmanlılar İstanbul’u kuşatmaya başladı.

Yalnız 1402’de Ankara Savaşı sonrası yaşanan fetret devrinde Osmanlıların Balkanlardaki

bazı toprakları Bizans İmparatorluğu’nun eline geçmiş ama fetret dönemi sona erince

kaybedilen topraklar geri alınmıştı. İstanbul, Osmanlılar tarafından 1453’e kadar altı defa

kuşatılmış ve çeşitli nedenlerle Osmanlılar kuşatmayı kaldırmışlardı. En nihayetinde 1453

yılında 2. Mehmet zamanında fethedilmiştir.

2.2. KRONOLOJİ VE POZİSYONLARIN TESPİTİ “1284 – 1453 arası Osmanlı – Bizans savaşları” konu başlığında tespit edilen

pozisyonlar kronolojik sırayla gösterilmiştir:

-1284’te 2. Mesut Söğüt’ü Osmanlı’ya verdi.

-1286-1287 (1285?) Kulacahisar’ın Osmanlılar tarafından ele geçirilmesi.

-1288 Karacahisar, Osmanlılar tarafından ele geçirildi.

-1288 Eskişehir, Osmanlılara verildi.

-1291-1292 Göynük ve Taraklı Osmanlılarca ele geçirildi.

-1299 Bilecik ve Yarhisar, Osmanlılar tarafından ele geçirildi.

-1299 İnegöl Osmanlılar tarafından ele geçirildi.

-1301 Osmanlılar Yundhisar, Yenişehir ve Köprühisar’ı ele geçirdi.

-1303 Marmaracık Kalesi Osmanlılar tarafından ele geçirildi.

-1306 Dimboz Savaşı. Kestel, Kete, Ulubad kaleleri Osmanlılar tarafından ele

geçirildi.

-1308-1317 Akhisar, Geyve, Lefke, Akyazı ve Hendek Osmanlılar tarafından ele

geçirildi.

-1321 Mudanya Osmanlılar tarafından ele geçirildi.

-1325 Orhaneli (Atranos) Osmanlılar tarafından ele geçirildi.

-1326 Bursa Osmanlılar tarafından ele geçirildi.

-1326 Sakarya vadisinden Karadeniz’e uzanan topraklar, Kandıra, İzmit Körfezinin

güney kıyıları, Aydos, Yalova Osmanlılar tarafından ele geçirildi.

-1329 Maltepe (Pelekanon) Savaşı, Osmanlı zaferi ve İznik’in alınması.

-1334 Gemlik ve Orhangazi Osmanlılar tarafından ele geçirildi.

-1335 Armutlu Osmanlılar tarafından ele geçirildi.

-1337 İzmit ve yakınındaki Koyunhisar Osmanlılar tarafından ele geçirildi.

-1342 Kirmastı ve Karacabey Osmanlılar tarafından ele geçirildi.

-1345 Manyas Gölü çevresi ve Kapıdağı yarımadası Osmanlılar tarafından ele

geçirildi.

-1352 Marmara adaları Osmanlılar tarafından ele geçirildi.

-1352 Üsküdar ve Kadıköy Osmanlılar tarafından ele geçirildi.

-1353 Çimpe kalesi Osmanlıların eline geçti.

-1353 Ayaşilonya, Adgönlek, Eksamil Osmanlılar tarafından ele geçirildi.

-1354 Gelibolu kalesi Osmanlıların eline geçti.

-1352 – 1359 arası Bolayır, Şarköy, Keşan, Malkara, Tekirdağ ve Çorlu Osmanlılar

tarafından ele geçirildi.

-1359 Dimetoka Osmanlılar tarafından ele geçirildi.

-1361 Edirne Osmanlıların eline geçti.

-1362 Keşan, Malkara, Çorlu, Edirne ve Dimetoka Doğu Roma tarafından geri alındı.

-1362-1363 Çorlu, Lüleburgaz, Kırklareli, Dedeağaç, Dimetoka Osmanlılar tarafından

ele geçirildi. (geri kalan topraklar olarak düzeltilebilir) +Keşan, Malkara

-1362-1363 Sazlıdere savaşı ve Edirne Osmanlılar tarafından ele geçirildi.

-1363 Gümülcine, Filibe, Eski Zağra Osmanlılar tarafından ele geçirildi.

-1403 Süleyman Çelebi ile Bizans arasında anlaşma oldu. Buna göre Selanik, Misivri

sahili, Kartal, Pendik, Gebze Bizans’a verildi. 1411’e kadar Musa çelebi, verilenleri geri aldı.

-1453 Osmanlılar İstanbul’u ele geçirdi.

3. ANALİZ

Tablo 33. Osmanlı Devleti kazanç tablosu

Padişah Yıl Kazanılan Hedefler Toplam kazanç

Yıl kazancı

Padişah toplamı

Aktif yıl aralığı

Osman Bey

1284 3 1 1 22 1287 1 2 1 2 1288 2, 4 4 2 1292 5, 6 6 2 3 1299 7, 8, 9 9 3 6 1301 10, 11, 12 12 3 1 1303 13 13 1 1 1306 14, 15, 16 16 3 2 1317 17, 18, 19, 20, 21 21 5 10 1321 22 22 1 3

Orhan Bey

1325 23 23 1 33 3 1326 24, 25, 26, 27, 28, 29 29 6 1329 30 30 1 2

1334 31, 32 32 2 4 1335 33 33 1 1337 36, 37 35 2 1 1342 34, 35 37 2 4 1345 38, 39 39 2 2 1352 40, 41, 42 42 3 6 1353 43, 44, 45, 46 46 4 1354 47 47 1 1359 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54 54 7 4 1361 58 55 1 1

1. Murat 1362 -50, -51, -53, -54, -58 50 -5 6 1363 50, 51, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59,

60, 61 61 11

Fetret Devri

1402 -41, -42, (-63, -64) 59 -2 2 38 1413 41, 42, 63, 64 63 4 10

2. Mehmet

1453 62 64 1 1 39

Tabloda da görüleceği üzere 1284 – 1361 yılları arasında Osmanlı fetihleri istikrarlı

bir şekilde devam etmiştir. Bizans İmparatorluğu’nun bu fetihlere gösterdiği reaksiyonlar

etkisiz kalmıştır. Sadece 1. Murat’ın tahta çıkmasıyla kısa süreli oluşan boşluk Bizans

İmparatorluğu tarafından iyi değerlendirilmiş ve Rumeli’deki bazı topraklar Osmanlıların

elinden çıkmıştı. Ancak 1. Murat’ın bölgeye gelmesiyle birlikte balkanlarda kaybedilen

topraklar yeniden Osmanlıların eline geçmiştir. Diğer bir istisna ise, fetret dönemi yaşanan

toprak kayıpları olmuştur. Bu süreçte Bizans İmparatorluğu, Osmanlıların Sırp ve

Bulgarlardan aldıkları bazı bölgeleri ve İstanbul çevresindeki toprakları anlaşmayla kendine

bağlamıştır. Fetret devri bitince de Osmanlılar bu toprakları geri almıştır.

Şekil 4. Osman Bey dönemi kazanç grafiği

Görüldüğü üzere Osman Bey dönemi Osmanlı Bizans savaşları, Osmanlıların istikrarlı

bir şekilde fetih hareketlerinin kısa bir özeti niteliğinde olmuştur. Osman Bey’in, kurulan

modele göre kazandığı hedef sayısı 22’dir. Bu sayı, Osmanlı – Bizans savaşı sonrasındaki

gerçekleşecek sonuca oranla yüzde 34,37’ye tekabül etmektedir. Osman Bey, idare ettiği 40

yıl içerisinde 22 hedef kazanmış, oran ise yıllık 0,55 hedef kazancı olmuştur.

Şekil 5. Orhan Bey dönemi kazanç grafiği

0

5

10

15

20

25

1284

1285

1286

1287

1288

1289

1290

1291

1292

1293

1294

1295

1296

1297

1298

1299

1300

1301

1302

1303

1304

1305

1306

1307

1308

1309

1310

1311

1312

1313

1314

1315

1316

1317

1318

1319

1320

1321

1322

1323

1324

1325

yıllık kazanç toplam kazanç

0

10

20

30

40

50

60

1325

1326

1327

1328

1329

1330

1331

1332

1333

1334

1335

1336

1337

1338

1339

1340

1341

1342

1343

1344

1345

1346

1347

1348

1349

1350

1351

1352

1353

1354

1355

1356

1357

1358

1359

1360

1361

yıllık kazanç toplam kazanç

Tabloda görüldüğü üzere Osman Bey dönemindeki istikrar, Orhan Bey döneminde de

Osmanlı fetihleri hızlı bir şekilde devam etmiştir. Orhan Bey bu süre içerisinde toplam 33

hedefe ulaşmıştır. Sonuçla kıyasladığımızda yüzde 51,56 gibi bir oran görülmüştür. Orhan

Bey’in 38 yıllık hüküm süresinde yıl başına kazandığı hedef oranı yüzde 0,86’dır.

Şekil 6. 1. Murat dönemi kazanç grafiği

Tabloda 1. Murat döneminin küçük bir kısmında Osmanlı – Bizans savaşları

yaşandığından sadece savaşın yaşandığı iki yıl gösterilmiştir. Bunun sebebi olarak Bizans

İmparatorluğu’nun İstanbul’dan başka kaybedeceği toprak kalmamasını gösterebiliriz. Bunun

yanında Osman Bey ve Orhan Bey’deki istikrar bu dönemde yaşanmamış, Orhan Bey’in

vefatıyla birlikte Bizans İmparatorluğu Trakya’daki bazı bölgeleri ele geçirmiştir. Ancak

Bizans İmparatorluğu’nun bu kazancı çok uzun sürmemiş, 1. Murat Rumeli’ye geçer geçmez

kaybettikleri topraklara ek olarak yeni yerler fethetmiştir. Bu dönemde Osmanlı- Bizans

Savaşı’ndan çıkarılacak sonuç; Bizans İmparatorluğu’nun Anadolu’daki en ufak bir karışıklık

ya da otorite boşluğunda kendi menfaatleri gereği harekete geçtiği gerçeğidir. Ancak buradaki

boşluk, beklenenin aksine çok kısa sürmüştür. 1. Murat, iktidarında toplam 6 hedefe sahip

olmuş, sonuçla kıyaslandığında bu hedefin oranı yüzde 9,37’dir. Yıl başına kazanç ortalaması

ise yüzde 0,22’dir. Burada Bizans İmparatorluğu’nun 1362 yılındaki otorite boşluğundan

faydalanması, kendi lehine yüzde 7,81 oranında kazanç sağlamıştır. Bir sonraki yıl ile

Osmanlıların kaybettiği toprakları geri alması ve yeni yerler fethetmesi sonucu bir yılda yüzde

-10

0

10

20

30

40

50

60

70

1362 1363

yıllık kazanç toplam kazanç

17,18’lik bir artış görülmüştür. Bu artış, Bizans İmparatorluğu’nun İstanbul dışındaki kalan

yerleri ifade etmektedir. Bu fetihlerle birlikte Bizans İmparatorluğu, kabuğuna çekilmiştir.

Şekil 7. Fetret Devri kazanç grafiği

1. Murat dönemindeki otorite boşluğunda harekete geçen Bizans İmparatorluğu, fetret

devrinde de aynı şeyi yapmış ve Osmanlıların Trakya’daki bazı topraklarını anlaşma yoluyla

kendine bağlamıştır. Bu topraklardan bir kısmı, Osmanlıların daha önce Sırp ve Bulgarlardan

aldığı topraklardır. Fetret devrinin sonlarına doğru ise bu toprakları tekrar kaybetmiştir. Fetret

döneminde, devrin başında 2 hedef kaybedilmiş, sonlarında ise 4 hedef kazanılmıştır.

Osmanlılar bu devirde toplamda 2 hedef kazanmıştır.

Fetret devrinden sonra Bizans İmparatorluğu’nun merkezi ve modelin son hedefi

İstanbul, Fatih Sultan Mehmet zamanında fethedilmiş ve Osmanlı – Bizans savaşı

sonlandırılmıştır.

-10

0

10

20

30

40

50

60

70

1402 1413

yıllık kazanç toplam kazanç

4. BÖLÜM OYUN TEORİSİ ÇERÇEVESİNDEN MİLLİ MÜCADELEDE İTALYAN KAMUOYU

Milli Mücadelede İtalyan kamuoyu, oyun teorik çerçevede kurgulanmıştır. Bu

modelde İtalyan kamuoyunun, Milli Mücadele’deki olaylar sonucu yaşadığı sapmaların tespiti

hedeflenmiştir. Çalışmadaki zaman aralığı İzmir’in işgalinden Lozan Anlaşması’na kadardır.

Bir Türk araştırmacısının dönem hakkında İtalyan gazeteleri tek tek incelemesi yıllar

süreceğinden bu konu için Fabio Grassi’nin “İtalya ve Türk Sorunu 1919-1923, Kamuoyu ve

Dış Politika” adlı çalışmasından yararlanılmıştır.

Birinci çalışma olan “Milli Mücadele dönemi uluslararası politikalar”da, taraf ve

pozisyonların yanında hedef ve stratejiler de vardı. İkinci çalışma olan “Osmanlı-Bizans

savaşları”nda taraf, pozisyon ve hedefler vardı. Stratejiler bu konu için uygun değildi. Bu

çalışmada ise taraf, pozisyon ve stratejiler vardır. Dönemin gazetelerinin bu modele uygun bir

anlamda amaçları olmadığından hedef kısmı bu oyunda yoktur.

1. KAVRAMLAR

1.1. TARAFLAR İtalyan kamuoyu merkezli bu oyundaki taraflar, elbette ki Milli Mücadele hakkında

yazılar yazan dönemin İtalyan gazeteleridir.

Tablo 34. Taraflar

Taraf 1 Corriere della Sera

Taraf 2 La Tribuna

Taraf 3 Il Messaggero

Taraf 4 Il Giornale d’Italia

Taraf 5 Corriere d’Italia

Taraf 6 Avanti

Taraf 7 Politica

1.2. POZİSYONLAR Pozisyonlar, İtalyan gazetelerinin üzerinde yoğunlaştığı ve zaman zaman fikirlerini

değiştirdiği dönemin tarihi olaylarından oluşmaktadır.

Tablo 35. Pozisyonlar

Pozisyon 1 İzmir’in işgali Pozisyon 2 Yunan işgallerinin devam etmesi Pozisyon 3 İstanbul’un işgali Pozisyon 4 Sevr süreci Pozisyon 5 Türk askeri başarıları Pozisyon 6 Londra Konferansı Pozisyon 7 Londra Konferansı’nın reddi Pozisyon 8 Kütahya Muharebesi’nden Sakarya Muharebesi’ne Pozisyon 9 Büyük Taarruz Pozisyon 10

Lozan Anlaşması

1.3. STRATEJİLER Stratejiler de gazete görüşlerini ortak paydada birleştirebilecek bir tanımlama ile

oluşturulmuştur. Analizler, bu stratejiler üzerinden yapılacaktır. Yani bir gazete, Milli

Mücadele hakkında yazılar yazarken kullandığı yuvarlak ifadeler ve konuyla doğrudan ilişkisi

olmayan hususlar dikkate alınmayacaktır. Gazetelerin sadece pozisyon hakkında ve net

fikirleri bu çalışma için değerlidir. Buradaki stratejiler ve yapılacak analiz, ikinci bölümdeki

analizden daha farklı olacaktır. Çünkü ikinci bölümdeki stratejilerin kendi aralarında bir

uzaklık yakınlık dereceleri olmadığı gibi yapılan analizlerde sadece bir öncekine göre

değişim, Misak-ı Milli’ye yakınlık ya da Lozan Anlaşması’na yakınlık şeklinde

gerçekleşmiştir. Burada ise kurulan yakınlık uzaklık dereceleri Türk merkezli

oluşturulmuştur.

Tablo 36. Stratejiler

Strateji 1 Yunan yanlısı Strateji 2 Müttefik yanlısı Strateji 3 Milliyetçi görüş Strateji 4 Nötr Strateji 5 Türk yanlısı

Eğer, bu stratejiler İtalyan merkezli oluşturulacaksa, strateji üç ile strateji beşin

yerlerinin değiştirilmesi gerekecektir.

2. OYUN VE ANALİZ

İzmir’in işgali ile başlayıp Lozan Anlaşması’na kadar süren bu dönem hakkında 7

İtalyan gazetesi aktif bir şekilde yazılar yazmıştır.

İzmir’in işgaline Corriere della Sera gazetesinde “sadece güvenlik operasyonu olduğu”

fikri hakim olmuştur. La Tribuna ve Il Giornale d’Italia müttefik karşıtı bir tutum sergilemiş,

Il Messaggero İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalini desteklemiştir. Corriere d’Italia ve

Avanti gazetesi ise işgale tamamen karşı çıkmıştır. Politica gazetesi ise müttefik karşı

tutumunu Sovyet yanlısı ifadelerle desteklemiştir.

Tablo 37. Pozisyon 1 strateji tablosu

Corriere della Sera Strateji 2 La Tribuna Strateji 5 Il Messaggero Strateji 1 Il Giornale d’Italia Strateji 5 Corriere d’Italia Strateji 5 Avanti Strateji 5 Politica Strateji 5

7 İtalyan gazetesinin 5’i işgale karşı çıkmış, 1 tanesi müttefik rotasında hareket etmiş,

1 tanesi de Yunan işgalini açıkça desteklemiştir.

İzmir’in işgalinde sonraki Yunan işgalleri hakkında toplam 6 gazete yazı yazmıştı.

Corriere della Sera, hükümetin müttefik yanlısı politikalarını destekler nitelikte yazılar

yazıyordu. La Tribuna, Il Messaggero, Il Giornale d’Italia ve Politica gazeteleri Türk yanlısı

ve Yunan karşıtlığını açıkça ifade ediyordu. Corriere d’Italia ise Yunan ve müttefik

karşıtlığını İtalyan milliyetçiliği üzerinden dile getiriyordu.

Tablo 38. Pozisyon 2 strateji tablosu

Corriere della Sera Strateji 2 La Tribuna Strateji 5 Il Messaggero Strateji 5 Il Giornale d’Italia Strateji 5 Corriere d’Italia Strateji 3 Avanti Strateji 4 Politica Strateji 5

7 İtalyan gazetesinin 4’ü Yunan karşıtı politikalarını dile getirmiş, 1 tanesi yine

müttefik rotasında hareket etmiş, 1 tanesi İtalyan milliyetçiliği üzerinden eleştirilerini yazmış,

1 tanesi de konu hakkında herhangi bir şey yazmamıştır.

İstanbul’un işgalinde sonra 5 İtalyan gazetesi yazı yazdı. Bu beş gazetenin hepsi de

işgale karşı çıkan ifadeler kullanmıştı. Bu gazeteler; Corriere della Sera, Il Giornale d’Italia,

Corriere d’Italia, Avanti ve Politica idi.

Tablo 39. Pozisyon 3 strateji tablosu

Corriere della Sera Strateji 5 La Tribuna Strateji 4 Il Messaggero Strateji 4 Il Giornale d’Italia Strateji 5 Corriere d’Italia Strateji 5 Avanti Strateji 5 Politica Strateji 5

Bu süreçte aktif gazetelerden La Tribuna ve Il Messaggero gazeteleri İstanbul’un

işgali üzerine yorum yapmamışlardır.

Sevr sürecinde İtalyan gazeteleri Milli Mücadele’ye fazla ilgi göstermemiş sadece 3

gazete bu konuda net fikir beyan eden yazı yazmıştı. Il Giornale d’Italia müttefik ve Yunan

karşıtı milliyetçi ifadeler kullanmış, sosyalist Avanti savaş karşıtı ve Türk yanlısı politikasına

devam etmiş, La Tribuna da müttefik yanlısı görüşlerini ileri sürmüştü.

Tablo 40. Pozisyon 4 strateji tablosu

Corriere della Sera Strateji 4

La Tribuna Strateji 2 Il Messaggero Strateji 4 Il Giornale d’Italia Strateji 3 Corriere d’Italia Strateji 4 Avanti Strateji 5 Politica Strateji 4

Bu süreçte Türk yanlısı olarak sadece sosyalist Avanti gazetesini görmekteyiz. 4

gazete net fikir beyan etmemiş, bir gazete milliyetçi görüşlerini diğer bir gazete de müttefik

yanlısı görüşlerini dile getirmiştir.

Sevr sürecindeki ilgisizlik İnönü muharebeleri sürecinde de devam etmiş, sadece 2

gazete konu hakkında net fikir beyan eden yazı yazmıştır. Bunlardan Corriere della Sera

müttefik yanlısı tutum sergilemiş, Avanti de yine Türk desteğini sürdürmüştü.

Tablo 41. Pozisyon 5 strateji tablosu

Corriere della Sera Strateji 2 La Tribuna Strateji 4 Il Messaggero Strateji 4 Il Giornale d’Italia Strateji 4 Corriere d’Italia Strateji 4 Avanti Strateji 5 Politica Strateji 4

Londra Konferansı esnasında İtalyan gazeteler Anadolu sorununa yeniden ilgi

duymaya başlamıştı. Toplamda 4 gazete bu konu hakkında net fikirlerini beyan etmiştir.

Bunlardan Il Messaggero müttefik karşıtı ve Türk yanlısı çizgide yazılar yazmış, Il Giornale

d’Italia Türk karşıtı ve müttefik yanlısı ifadeler kullanmış, Corriere d’Italia hem İtalya

penceresinden hem de Türk hareketine sempati göstererek fikirlerini harmanlamıştır. Avanti

de her zaman olduğu gibi Türk yanlısı görüşlerini devam ettirmişlerdir.

Tablo 42. Pozisyon 6 strateji tablosu

Corriere della Sera Strateji 4 La Tribuna Strateji 4 Il Messaggero Strateji 5 Il Giornale d’Italia Strateji 2 Corriere d’Italia Strateji 5 Avanti Strateji 5 Politica Strateji 4

Toplamda 3 gazete Türk yanlısı, 1 gazete de müttefik yanlısı fikirlerini ifade etmiştir.

Geri kalan gazeteler nötr kalmıştır.

Bilindiği üzere Londra Konferansı sonuca ulaşmamış ve Bekir Sami Bey İtalya ve

Fransa ile gizli anlaşmalar imzalamıştı. Ancak TBMM bu anlaşmaları kabul etmemişti. Bunun

üzerine tepki vermesi beklenen İtalyan kamuoyu bu hususta fazla bir şey yazmadı. (İtalyan

gazeteleri o süreçte Fiume sorunuyla ilgiliydi) Bu konu hakkında net fikir beyan eden Il

Messaggero oldu. O da Türklerin taviz vermemesini olumlu karşıladığını, aynı nezaketin,

özellikle kamuoyu için, onlar tarafından da gösterilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

Tablo 43. Pozisyon 7 strateji tablosu

Corriere della Sera Strateji 4 La Tribuna Strateji 4 Il Messaggero Strateji 5 Il Giornale d’Italia Strateji 4 Corriere d’Italia Strateji 4 Avanti Strateji 4 Politica Strateji 4

Kütahya Eskişehir muharebeleri ve Sakarya Meydan Muharebesi sürecinde İtalyan

kamuoyu daha aktif davrandı. 5 gazete bu hususta kesin fikirlerini ifade etmiştir. Buna göre

Corriere della Sera ve La Tribuna müttefik, İngiliz yanlısı turum sergilemiştir. Il Messaggero

ve Avanti Türk yanlısı yazılar yazmaya devam etmiştir. Politica ise ilginç bir şekilde Türk

karşıtı ve Yunan yanlısı ifadeler kullanmıştır.

Tablo 44. Pozisyon 8 strateji tablosu

Corriere della Sera Strateji 2 La Tribuna Strateji 2 Il Messaggero Strateji 5 Il Giornale d’Italia Strateji 4 Corriere d’Italia Strateji 4 Avanti Strateji 5 Politica Strateji 1

2 gazete müttefik yanlısı olmaya devam etmiş, 2 gazete Türk yanlısı yazılarını

sürdürmüş, 1 gazete de kızgınlıkla Yunan tarafını savunur hale gelmiştir. Geriye kalan

gazeteler net bir yorum yazmamıştır.

Büyük Taarruz esnasında İtalyan kamuoyu yine ilgilerini devam ettirmiştir. Toplamda

5 gazete bu hususta fikirlerini açıkça beyan etmiştir. Corriere della Sera Yunan yanlısı bir

tutum sergilemişti. Il Messaggero, Politica ve Il Giornale d’Italia Türk karşıtı milliyetçi

fikirleri tercih etti. Avanti’nin ise savaş karşıtlığı ve Türk desteği devam etti.

Tablo 45. Pozisyon 9 strateji tablosu

Corriere della Sera Strateji 1 La Tribuna Strateji 4 Il Messaggero Strateji 3 Il Giornale d’Italia Strateji 3 Corriere d’Italia Strateji 4 Avanti Strateji 5 Politica Strateji 3

Toplamda sadece 1 gazete bu Büyük Taarruz’da Türk yanlısı yazı yazmıştı. 1 gazete

Yunan yanlısı, 3 gazete de aşırı milliyetçi fikirlere yer vermişti. 2 gazete konuya ilgisizdi.

Lozan sürecinde ise Türk yanlısı gazeteler genellikle yazı yazmamıştır. Toplamda 4

gazete net bir fikir beyan etmiştir. Corriere della Sera Türklerin haksız(?) isteklerine karşı

çıkarken, La Tribuna Türklerin ılımlı olması gerektiği ifade etmiş ve müttefik yanlısı

tutumunu devam ettirmişti. Il Giornale d’Italia da Türk karşıtı ve müttefik yanlısı yazılar

yazdı. Corriere d’Italia ise olaydan biraz daha farklı olarak Türklerin eski Osmanlı

dönemindeki gibi fetihçi olmadığı kanaatini taşıyordu.

Tablo 46. Pozisyon 10 strateji tablosu

Corriere della Sera Strateji 2 La Tribuna Strateji 2 Il Messaggero Strateji 4 Il Giornale d’Italia Strateji 2 Corriere d’Italia Strateji 5 Avanti Strateji 4 Politica Strateji 4

Toplamda 3 gazete müttefik yanlısı yazılarını halka aktarmıştı. Bir gazete de biraz

mesafeli olarak Türk taleplerini haklı bulmuştu. Geri kalan gazeteler net bir ifade

kullanmadılar.

Bu model içerisinde stratejilerine göre tek tek gazetelere bakacak olursak;

Şekil 8. Corriere della Sera strateji grafiği

Corriere della Sera Milli Mücadele hakkında inişli çıkışlı bir görüntü çizmiştir. Milli

Mücadele’de en çok müttefik yanlısı çizgide yazılar yazmış ancak zaman zaman Türk yanlısı

zaman zaman da Yunan yanlısı görüşleri de olmuştur. bunların yanında bazen Anadolu’ya

ilgisiz kalmıştır.

Şekil 9. La Tribuna strateji grafiği

0

1

2

3

4

5

6

Corriere della Sera

Corriere della Sera

0

1

2

3

4

5

6

La Tribuna

La Tribuna

La Tribuna, Türk yanlısı bir profilde başlayıp sonraki evrelerde ya yorum yapmamış

ya da müttefik çizgide görüşlerini halka aktarmıştır.

Şekil 10. Il Messaggero strateji grafiği

Il Messaggero ise Yunan yanlısı bir çizgide başlayıp daha sonradan Türk yanlısı

yazılara yer vermiştir. Ama Anadolu sorununa ilgisiz kaldığı ve sadece bir evresinde

milliyetçi bir görüş bildirdiği de görülmüştür.

Şekil 11. Il Giornale d’Italia strateji grafiği

0

1

2

3

4

5

6

Il Messaggero

Il Messaggero

Il Giornale d’Italia Türk yanlısı olarak başlayıp ilerleyen evrelerde milliyetçi ve

müttefik yanlısı çizgiye yönelmiştir.

Şekil 12. Corriere d’Italia strateji grafiği

Corriere d’Italia ise Anadolu sorununa Türk yanlısı olarak bakmıştır. Zaman zaman

yorum yapmadığı da görülmüş ve sadece bir pozisyonda milliyetçi fikirlerini halka

aktarmıştır.

0

1

2

3

4

5

6

Il Giornale d'Italia

Il Giornale d'Italia

0

1

2

3

4

5

6

Corriere d'Italia

Corriere d'Italia

Şekil 13. Avanti strateji grafiği

Sosyalist Avanti gazetesi ise Milli Mücadele esnasında yorum yaptığı zamanlarda her

daim Türk yanlısı çizgisini belli etmiştir.

Şekil 14. Politica strateji grafiği

0

1

2

3

4

5

6

Avanti

Avanti

0

1

2

3

4

5

6

Politica

Politica

Politica gazetesi, meseleye önce Türk yanlısı olarak girmiş, uzunca bir süre bu soruna

bir daha değinmemiştir. Yalnız savaşın son evrelerinde karışık bir profilde Yunan yanlısı,

Milliyetçi ya da müttefik yanlısı fikirlerini halka aktarmıştır.

Ortalamaya bakacak olursak (nötr stratejiler dahil değildir, Türk yanlısı stratejiler 4

olarak kabul edilmiştir);

Şekil 15. İtalyan kamuoyu ortalamasının strateji grafiği

Şekilde görüldüğü üzere pozisyon 4’e yani Sevr sürecine kadar İtalyan kamuoyu Türk

yanlısı bir politikaya yakın çizgide ilerlemiştir. Sevr süreci ve İnönü başarıları esnasında Türk

yanlısı yazılardan uzaklaşmış, ancak hemen sonrasında yine Türk sempatisi artmıştı. Kütahya

muharebelerinden Lozan sürecine kadar da Türk karşıtı yazılar ağırlık kazanmıştır.

0

0.5

1

1.5

2

2.5

3

3.5

4

4.5

İtalyan Kamuoyu

İtalyan Kamuoyu

SONUÇ

Milli Mücadele döneminin oyun teorik kavramlarla incelendiği bu araştırmada, ilk

olarak pozisyonlardaki sapmalar belirlenmişti. Genel bir tabloya baktığımızda Misak-ı

Milli’nin ilanı ve Meclisin açılmasını kapsayan süreçlerin strateji değişimine çok fazla bir

etkisi olmadığını söylemek yanlış olmaz. Aslında Türk tarafı için çok önemli kabul edilecek

bu olayın büyük değişikliklere sebep olmaması, bizi strateji temelli oyun teorik anlayışın

yetersiz kaldığı fikrine yöneltti. Bu yüzden tepki temelli yeni bir yaklaşım uyarlanarak bu

süreçlerin de etkisi görülmüştür.

Tepki temelli oyunlardaki bulgulara geçmeden önce pozisyonlardaki sapmaları

yeniden inceleyelim. Misak-ı Milli ve Meclisin açılmasını içeren pozisyonların aksine,

İstanbul’un işgal edilmesi, Sevr projesi, Yunan ileri harekâtları, Londra Konferansı gibi

olaylar, Milli Mücadele sürecinde inişli çıkışlı birçok sapmaya sebep olmuşlardır. Bunlardan

en çok göze çarpanı Londra Konferansı’nda imzalanan gizli anlaşmalar olmuştur. Yukarıda

belirlenen hedefler çerçevesinde diplomatik pencereden baktığımızda Londra Konferansı’nda

imzalanan gizli anlaşmalar, müttefik koalisyonunu parçalayan, tarafların karşılıklı tavizler

vererek orta yol bulması sağlanan ve aynı zamanda sonuca en yakın stratejilerin belirlendiği

bir pozisyon olarak karşımıza çıkmaktadır. Kabul edilen gizli kararların meclis tarafından

reddedilmesinin de büyük sapmaya yol açtığı ve müttefiklerin tekrar ortak kararlar verdiği bir

süreci başlatmıştı. Hemen sonrasında Sakarya meydan muharebesine bağlı olarak yaşanan bir

diğer sapma, kararların önemini daha iyi anlamamıza sebep olmuştur. Sonuç olarak yapılan

modelleme ve uyarlamalara göre Londra Konferansı’nda imzalanan gizli anlaşmaların Milli

Mücadele’deki önemi, Büyük Taarruz haricindeki askeri zaferlerden ve Fransa, Sovyet Rusya

gibi devletlerle imzalanan anlaşmalardan çok daha fazla olmuştur.

Sonuca, diğer bir deyişle Lozan Anlaşması’na göre yapılan kıyaslamada yine Londra

Konferansı’nda imzalanan gizli anlaşmalar ön plana çıkmıştır. Sonuca en çok benzeyen

stratejik durumu ifade eden bu anlaşmayı, Sakarya zaferi takip etmiştir. Ankara hükümetinin

askeri durumunun çok elverişli olduğu pozisyonlarda bile diplomatik hamleler, daha ağır

basmıştır. Bu da oyun teorisinin temel mantığı olan “Savaşarak kazanacağınız, hiçbir zaman

anlaşarak kazanacağınızdan fazla olamaz.” ifadesini destekler niteliktedir.

Ankara hükümetinin pozisyonlarda uyguladığı ya da kabul ettikleri bütün stratejileri

Misak-ı Milli ile kıyasladığımızda sonuca göre yapılan kıyaslamadan biraz aşağıda bir

benzerlik görülmüştür. Bunun en önemli sebebi de Lozan ile Misak-ı Milli arasındaki

farklılıklardır. Genel tablo aynı olsa da sadece Pozisyon 2’de küçük bir farklılık

gerçekleşmiştir. Bu pozisyonun da Misak-ı Milli’nin ilan edilmesi sürecini kapsadığı için

farklılık normal düzeydedir.

Tepki temelli oyunlarda, işbirliği, örgütlenme ve çatışma temelli tepkiler ele alınmıştı.

İşbirliği, örgütlenme ve silahlı direniş üzerinden sınıflandırılan tepkiler, kendi içerisinde de

derecelendirmeye imkân bulunmasına rağmen uyarlamanın yeni olması sebebiyle bundan

vazgeçilmiştir. İşbirliği, koalisyonlardaki taraf sayısının değişimiyle çeşitli derecelerle ifade

edilebilir. Örneğin ikiye altı oranındaki iki koalisyonun pozisyon sonrası üçe beş oranında

değişmesi ile altıya iki oranında değişmesi arasında derecelendirme yapılabilir. Örgütlenme

ise Müdafaa-i hukuk gruplarının oluşması, Kuvayı Milliye’nin oluşması, Düzenli ordunun

kurulması, millet meclisi kurulması ve diktatörce yetkiler gibi birçok çeşidi bulunmaktadır.

Bunların da derecelendirilmesi yapılmamış, öncelik olarak yeni uyarlamanın kabulü

beklenilmiştir. Silahlı direniş olarak da milis kuvvetlerin ya da düzenli bir ordunun direnişi,

işgali bu tepkiler arasındadır.

Bununla birlikte stratejilerde de sınıflandırmalara gidilmişti. Maxmin, optimal ve

standart tepki stratejisi kavramları ortaya atılmıştır. Maxmin stratejisi, her iki tarafın da

dengeli bir biçimde diplomatik savaşını az hatalı olarak sürdürmesini sağlamıştır. Bunun Milli

Mücadele’ye yansıması da aynen bu şekilde gerçekleşmiştir. İzmir’in işgali, Genelge ve

Kongreler, İstanbul’un işgali, TBMM’nin açılması, Sevr projesi gibi pozisyonlara karşı

maxmin strateji oluşmuş ve oran hiç değişmemiştir. Koalisyonlardaki oran her zaman ikiye

karşı altı olarak kalmıştır. Optimal stratejiler bu oyunda iki pozisyonda görülmüş, bununla

birlikte tarafların geri dönüşü olmayacak şekilde karşı koalisyona girmesini sağlamıştır. Hem

doğu harekatı, hem de büyük taarruz bu stratejinin oluştuğu pozisyonlardır ve bunlardan

birincisinde Ermenistan, TBMM’ye karşı oluşturulan koalisyon ekseninden ayrılmış,

ikincisinde de TBMM’ye karşı oluşturulan koalisyon diye bir şey kalmamıştır. Ankara

hükümeti oyunun galibi olmuştur. Bu noktada herhangi bir olaya karşı uygulanan farklı

stratejilerin koalisyonda farklı sonuçları getireceği ortaya çıkarılmıştır. Bir pozisyon sürecinde

uygulanmayan maxmin stratejisinin sonuçları pozisyona sebep olan koalisyon için ağır

olmakla birlikte savunma konumunda bulunan tarafın örgütlenmesine de katkı sağlamıştır.

Standart tepkinin oluştuğu pozisyonlara baktığımızda öngörülemeyen değişimler

yaşandığı görülmüş ve maxmin stratejisini uygulamayan taraflar için kötü sonuçlar

doğurmuştur. Londra Konferansı’nda imzalanan gizli anlaşmalar, gizli anlaşmaların

reddedilmesi ve Sakarya meydan muharebesi ile ilgili pozisyonlarda oluşan standart tepki

stratejisi, sürecin inişli çıkışlı bir hal almasını sağlamıştır. Bu tepkiler koalisyonlarda üçe beş

oranından altıya iki oranına, oradan tekrar üçe beş oranına, hemen sonrasında da dörde dört

oranına çevrilmiştir.

Oyunda, tarafların rasyonel hareketleri pek yaşanmadığından oyun teorisindeki denge

kavramı bulunamamıştır. Ancak maxmin stratejilerinin, tarih ve dış politika çalışmalarında

birer denge olduğu varsayılırsa İzmir’in işgali sürecinde, genelge ve kongreler pozisyonunda,

meclisin açılması ve Sevr projesinin bulunduğu pozisyonlarda olumlu ve olumsuz tepki

sayısının eşit olması sebebiyle tam dengenin yaşandığı görülebilir. Tepkilerin aynı düzeyde

olmadığı İstanbul’un işgali sürecinde de kısmi denge yaşanmıştır.

Tepki ve işbirliğine dayalı yaklaşımda birinci sınıf tepki dikkatle incelendiğinde,

örgütlenmelerin maximum düzeye ulaştığı anda, bunun antidemokratik rejimlere yol

açabileceği dikkatten kaçırılmamalıdır. Her ne kadar Milli Mücadele lehine de olsa, Ankara

için örgütlenmenin son durağı Tekâlif-i Milliye emirleri ve başkomutanlık kanunu olmuştur.

Mustafa Kemal Paşa, bu süreçte, bazı milletvekillerinin dikta endişelerini anlayışla karşılayıp,

bu yetkiyi sadece milli menfaatler için kullanmıştır. Ancak şunu da ekleyebiliriz ki, dünyanın

herhangi bir yerinde benzer müttefiklerin bir topluma gereğinden fazla baskı uygulaması, o

toplumun anti demokratik rejimlere yönelmesini sağlayacaktır.

Tepki ve işbirliğine dayalı yaklaşımın katkılarını görmek ve yukarıdaki bulguları daha

iyi anlamak için NATO’nun günümüzdeki faaliyetlerine dikkatle bakmak ve yaptıkları

hataların yukarıdaki benzer sonuçları doğurduğunu görmek zor olmaz. Uygulanan minmax,

optimal ve standart tepki stratejileri ve bunların sonuçları ya da müttefik ülkelerin gereğinden

fazla baskı yapması ile diktatörlüklerin kurulması, yapılan analizi doğru çıkarmaktadır.

Osmanlı – Bizans Savaşları’na bakıldığında özellikle 1361 yılına kadar Osmanlı

fetihleri aralıksız devam etmiştir. Bizans İmparatorluğu, sadece Osmanlı’nın tahta çıkış ve

fetret devirlerinde müdahale edebilmiştir. Ancak aynı şey Bizans penceresi için de

söylenebilir. Çünkü Osmanlı fetihleri esnasında Bizans İmparatorluğu da iç karışıklıklarla

boğuşuyordu. Artık gücü kalmamış ve gün geçtikçe Osmanlı lehine toprak kaybetmiştir. Bu

modelde oyun teorisinin sadece istatistik kısmı bize fayda sağlamıştır. Bu da günümüzden ne

kadar geriye gidersek, bilgi eksikliği sebebiyle araştırmaların da o kadar yüzeysel

kalabildiğini göstermiştir. Yukarıdaki Osmanlı fetih tarihlerinde bile kaynaklar arası ihtilaf

mevcuttur. Bu da ortaçağdaki bilgilerle istatistik verilerinin yanlış kurulabileceği ihtimalini

düşünmemizi ve çalışmaların daha çok yakın tarihe yönelmesi gerektiğini göstermiştir. Bunun

yanında eğer bütün padişahların fetih veya savaşlarının, ilerleyen tarihler için yenilgilerinin,

hangi devlete yöneldiğini, bunların gerekçeleriyle birlikte hesaba katılabilecek bir model

kurulsaydı daha sağlıklı sonuçlar elde edilebilirdi. O yüzden bu üçüncü bölüm, sadece örnek

vermek amacıyla kurulmuş bir modeldir diyebiliriz.

İtalyan kamuoyuna bakıldığında yedi İtalyan gazetesinin Milli Mücadele’deki tarihi

olaylarla ilgili ifadelerindeki değişimler tespit edilmiştir. Bu modelde kamuoyunun, devlet

politikasından bağımsız hareketleri net bir şekilde görülmüştür. Analizde, belirli bir ideoloji

çerçevesinde ya da iktidar çizgisinde hareket eden bir gazetenin hangi olaya farklı tepki

verdiğini, tepkilerini hangi olay sonrası değiştirdiğini, genel kamuoyundan hangi durumlarda

uzaklaştığını ve yazdıkları yazıların sonraki yazılarını nasıl etkilediği tespit edilmiştir. Bu

hususta Fransız gazeteler de bu oyun teorik model için çok uygundur. Çünkü Fransızlar da

Venizelos sonrası Konstantin döneminde Yunanistan karşıtı ve Türk yanlısı yazılara

başlamıştır. Belki aynı şey İngiliz gazeteleri için geçerli olmayabilir. Ama İngiliz karar

vericileri için kesinlikle denenmesi gerekir. Çünkü Britanya hükümeti savaş boyunca Türk

karşıtı bir politika izlemiş olmasına karşın askeri kanat ve sömürgelerindeki söz sahibi kişiler

emperyalist politikanın karşısında yerini almıştır. Britanya sömürgelerindeki halklar, Türk

mücadelesi için yardım toplamıştır. İktidar ile halk, iktidar ile kamuoyu arasındaki farklar, bu

modelde daha anlaşılır bir şekilde ortaya çıkarılabilir. Sosyal tarih üzerine kurulan oyun teorik

model, bize şu açıdan da fayda sağlayabilir: Bir ülkenin özgürlükçü - liberal çizgisinin bir

ölçütü olarak kamuoyu – iktidar farkı bu tip çalışmalarda daha net tespit edilebilir. Eğer bir

tarihi olay üzerinden yapılacak modelde, kamuoyunda ya da gazetelerde tek bir ses ne kadar

hakimse, o ülkenin özgür düşünceden o derece uzak olduğu anlaşılabilir. Sonuçta Milli

Mücadele yıllarında İtalya’da henüz Mussolini etkisi görülmemiş olacak ki İtalyan gazeteleri

fantastik bir şekilde farklı seslere sahip olduğunu ispatlamıştır.

KAYNAKÇA ADA, Serhan, Türk Fransız İlişkilerinde Hatay Sorunu (1918-1939),

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2005.

AKANDERE, Osman, “Damat Ferit Paşa’nın IV. Hükümeti Döneminde Kuvayı Milliye İleri Gelenleri Hakkında Verilen İdam Kararları”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı 43, Ankara 2009.

AKARSLAN, Mediha, “1920-1921 Yıllarında Rusya Hariciye

Komiserliği ile Türkiye Büyük Millet Meclisi (T.B.M.M.) Arasında Kurulan İletişim”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Cilt 4, Say 16, Ankara 1995.

AKGÜN, Seçil, “Yunanistan’da Kurtuluş Savaşı’nı İzleyen

Gelişmeler”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Cilt 1, Sayı 3, İzmir 1993.

AKTAN, Coşkun Can, Dilek Dileyici, Modern Politik İktisat: Kamu

Tercihi, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2007. AUMANN, Robert J. & Maschler, Michael, “Game Theoretic Analysis

of a Bankrupcy Problem From the Talmud” Journal of Economic Theory, Elsevier, vol. 36(2), 1985.

AVCI, Cemal, “Milli Mücadele Döneminde Türk Ermeni ve Gürcü

İlişkileri”, Ankara Üniversitesi TİT Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, C. IV, S. 13, 1994.

AYIŞIĞI, Metin, “Kuvayı Milliye ve İstanbul Hükümetleri”,

Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, Ordu 2009. BARAN, Tülay Alim, “Kuva-yı Milliye Örgütlenmesine Karşı Damat

Ferit Hükümetleri”, Atatürk Yolu, Yıl 12, Cilt 6, Sayı 23 (2003). BAYKAL, Hülya, “Kurtuluş Savaşı’nda Türk-Fransız İlişkileri ve Bir

Fransız Türk Dostu Albay Mougin”, Ankara Üniversitesi İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Cilt 2, Sayı 7, Ankara 1991.

BENHÜR, Çağatay, “1920’li Yıllarda Türk-Sovyet İlişkileri:

Kronolojik Bir Çalışma”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Konya 2008. BILBAO, Jesus Mario, Cooperative Games on Combinatorial

Structures, Kluwer Academic Publishers, Boston 2000. ÇAĞLAR, Günay, “Kuvay-ı İnzibatiye”, Ankara Üniversitesi Türk

İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Cilt 4, Sayı 15, Ankara 1995. ÇAKMAK, Haydar, Türk Dış Politikası 1919-2012, Platin Yayınları, 2.

Baskı, Ankara 2012.

ÇAKMAK, Zafer, “Mondros Mütarekesi Sonrası Ermeni-Rum-Yunan

İşbirliği”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 16, Sayı 2, Elazığ 2006.

ÇALIK, Temel, Yönetimde Problem Çözme Teknikleri, Nobel

Yayınları, Ankara 2003. ÇELEBİ, Mevlüt, Milli Mücadele Döneminde Türk-İtalyan İlişkileri,

ATAM, Ankara 2002.

ÇİÇEK, Rahmi, “Erzurum Vilayet Kongresinde Alınan Kararlar ve Etkileri”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, C. 2, S.7, Ankara 1991.

DAVISON, Roderic H., “Mondros’tan Lozan’a Kadar Türk Siyaseti”,

Çev. Mine Erol, DTCF Tarih Araştırmaları Dergisi (1981-1982), C.XIV/25 (Ankara, 1982), s. 102.

DIMAND, Mary Ann & Robert W., The History of Game Theory,

Routlage, London 1996. DOĞANAY, Rahmi, “Misak-ı Milli’ye Göre Lozan”, Fırat Üniversitesi

Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 11, Sayı 2, Elazığ 2001. DURU, Orhan, Amerikan Gizli Belgeleriyle Türkiye’nin Kurtuluş

Yılları, Kültür Yayınları, 6. Baskı, İstanbul 2011. EFEGİL, Ertan, Dış Politika Analizi Ders Notları, Nobel Yayınları,

Ankara 2012, s.75-79. ERDOĞAN, İrfan, Pozitivist Metodoloji ve Ötesi, 3. Baskı, Erk

Yayınları, Ankara 2012. ERİM, Nihat, Devletlerarası Hukuk ve Siyasi Tarih Metinleri, Cilt 1,

TTK Yayınları, Ankara 1953. Genelkurmay Başkanlığı Harb Tarihi Dairesi, Türk İstiklal Harbi, C. II

Kısım 1, Genelkurmay Başkanlığı Harb Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1963.

Genelkurmay ATASE Başkanlığı, Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, C.

2, Kısım 2, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları, 3. Baskı, Ankara 1999. Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi, Türk İstiklal Harbi Batı

Cephesi, C. 2, Kısım 3, Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1966.

Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı, Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, C. 2, Kısım 4, Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Resmi Yayınları, Ankara 1974.

Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı, Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi,

C. 2, Kısım 5, Kitap 1, Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Resmi Yayınları, Ankara 1972.

Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi, Türk İstiklal Harbi Batı

Cephesi, C. 2, Kısım 5, Kitap 2, Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1973.

Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi, Türk İstiklal Harbi Batı

Cephesi, C. 2, Kısım 6, Kitap 1, Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1967.

Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi, Türk İstiklal Harbi Batı

Cephesi, C. 2, Kısım 6, Kitap 2, Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, 3. Baskı Ankara 1995.

Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi, Türk İstiklal Harbi Batı

Cephesi, C. 2, Kısım 6, Kitap 3, Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1969.

Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi, Türk İstiklal Harbi Batı

Cephesi, C. 2, Kısım 6, Kitap 4, Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1969.

Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı, Türk İstiklal Harbi, C. 6, Harp

Tarihi Başkanlığı Resmi Yayınları, Ankara 1974. GÖKIRMAK, Mert, “Beyaz Rusya’nın Denge Stratejisi ve Rus Dış

Politikasına Etkisi”, Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Güvenlik Araştırmaları Dergisi, Sayı 12, Aralık 2010.

GRASSİ, Fabio, İtalya ve Türk Sorunu 1919-1923 Kamuoyu ve Dış

Politika, Çev: Nevin Özkan-Durdu Kundakçı, Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, İstanbul 2010.

GUSEINOV, Khalik, Akyar Emrah, Düzce Serkan, Oyun Teorisi:

Çatışma ve Anlaşmanın Matematiksel Modelleri, Seçkin Yayınları, Ankara 2010.

GÜLBOY, Burak, Birinci Dünya Savaşı Tarihi, Altın Kitaplar

Yayınevi, İstanbul 2004. GÜRÜN, Kamuran, Türk-Sovyet İlişkileri 1920-1953, TTK Yayınları,

Ankara 1991.

HATİPOĞLU, Murat, Türk-Yunan İlişkilerinin 101 Yılı (1821-1922), TÜrk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1988.

HÜCÜMEN, Murat, Oyun Teorisi ve Firmaların Stratejik

Davranışlarının Modellenmesi, (Yüksek Lisans Tezi), Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli 2007.

KARACAKAYA, Recep, “Milli Mücadelede Fransız İşgalleri ve Buna

Tepkiler”, Türk Kamuoyu ve Ermeni Meselesi, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul 2005.

KARACAN, Ali Naci, Lozan, haz: Hulusi Turgut, Kültür Yayınları, 3.

Baskı, İstanbul 2011. KESKİN, Halil İbrahim, Oyun Kuramının Ekonomide Uygulanması,

(Yüksek Lisans Tezi), Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana 2009.

KÖYLÜ, Murat, Çılgın Yunanlılar, İleri Yayınları, İzmir 2012. KÜRKÇÜOĞLU, Ömer, Mondros’tan Musul’a Türk-İngiliz İlişkileri,

İmaj Yayınları, Ankara 2006. MUMCU, Cumhur, Kahramaner Y., ”Oyun Teorik Yaklaşımla 1998

Türkiye-Suriye Krizinin Analizi”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Dergisi, Sayı 6, İstanbul 2004.

ORAN, Baskın, Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşı’ndan Bugüne

Olaylar, Belgeler, Yorumlar 1919-1980, Cilt 1, İletişim Yayınları, 5. Baskı, İstanbul 2002.

OSTROGORSKY, Georg, Bizans Devleti Tarihi, çev: Fikret Işıltan,

TTK Basımevi, Ankara 1995. OVALI, Şevket, “Tarihsel Bir Perspektiften Batı-Yunanistan İlişkisinin

Siyasal Arka Planı (1821-1945)”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 62, Sayı 1, Ankara 2007.

ÖRS, Rasim Dirsehan, Rus Basınında Kurtuluş Savaşı ve Atatürk

Devrim Yılları, Cumhuriyet Kitapları Yay., 2. Baskı, İstanbul 2010. PERİNÇEK, Mehmet, Atatürk’ün Sovyetlerle Görüşmeleri, Kaynak

Yayınları, 3. Basım, İstanbul 2011. SAKİN, Serdar, “Misak-ı Milli’nin Hazırlanışı ve İlanıyla İlgili

Görüşler”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sayı 13, Kayseri 2012.

SOFUOĞLU, Adnan, “İzmir İşgali Sonrasında Yunanlıların Batı

Anadolu’da İşgali Genişletmeleri ve Bölgede Oluşan Milli Direniş”, Ankara

Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı 29-30, Ankara 2002.

SONYEL, Salahi, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C. I, TTK, 3.

Baskı, Ankara 1995. SONYEL, Salahi, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C. II, TTK, 3.

Baskı, Ankara 2003. SONYEL, Salahi, Türk-Yunan İlişkileri 1821-1923, Remzi Yayınevi,

İstanbul 2011. SÜRGEVİL, Sabri, “Türk-Yunan İlişkileri İçinde İzmir’in İşgali

Sorunu”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Cilt 1, Sayı 3, İzmir 1993.

ŞAHİN, Nazmi, Oyun Teorisi ve Askeri Alanda Uygulamaları, (Yüksek

Lisans Tezi), Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Konya 2004. TAYHANİ, İhsan, “Tarihte Türk-Rus İlişkileri 1878-1923”, Dokuz

Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Dergisi 22, İzmir 2007. TÜRKMEN, Zekeriya, Mütareke Döneminde Ordunun Durumu ve

Yeniden Yapılanması (1918-1920), TTK Yayınları, Ankara 2001. VASILIEV, Alexander, Bizans İmparatorluğu Tarihi, çev: Tevabil

Alkaç, Alfa Yayım, İstanbul 2016. VINCENT, Thomas L. and Joel S. Brown, Evolutionary Game Theory,

Natural Selection, and Darwinian Dynamics, Cambridge University Press, Cambridge 2005.

YALÇIN, Durmuş, Akbıyık Yaşar, Akbulut Dursun Ali, Balcıoğlu

Mustafa, Köstüklü Nuri, Süslü Azmi, Turan Refik, Eraslan Cezmi, Tural Mehmet Akif, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, ATAM, 8. Baskı, Ankara 2008.

YAMAN, Ahmet Emin, “Milli Ordu”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap

Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Cilt 1, Sayı 2, Ankara 1988. YAVUZ, Bige, Kurtuluş Savaşı Dönemine Türk-Fransız İlişkileri, TTK

Yayınları, Ankara 1994. YERASİMOS, Stefanos, Kurtuluş Savaşı’nda Türk-Sovyet İlişkileri,

Boyut Yayınları, 2. Baskı, İstanbul 2000. YILDIZ, Hakkı Dursun, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.X,

Çağ yayınları, İstanbul 1989. YILMAZ, Ensar, Oyun Teorisi, Literatür Yayınları, İstanbul 2009.

Zafer İslam Han, “Talmud’un Doğuşu ve Yahudiler Üzerindeki Tesiri”, çev: Mehmet Aydın, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 24, s139-152, Ankara 1981.

İletişim: [email protected]