Upload
others
View
12
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
ÖNSÖZ
Bir olayı oyun teorik yaklaşımla incelemek, karar vericilere stratejileri ve olasılıkları
bildirip onları doğru bir şekilde yönlendirmekle ilgilidir. Uzun bir süreci kapsayan tarihi bir
olayı oyun teorik yaklaşımla incelemekse, tarihsel olayların analizini yapmak demektir.
Tarihsel olayları oyun teorik yaklaşımla ve uyarlanan kavramlarla incelemek, bu araştırmanın
konusunu oluşturmuştur. Oyun teorik metodolojinin tarih bilimine uyarlanmasının sebebi,
mücadele içeren tarihsel olayların kendi içerisindeki sapmaları belirlemek ve bu sapmalardaki
tepkilerin benzer ve farklı yönlerini ortaya çıkararak analiz etmektir. Oyun teorik yaklaşımlar
sosyal bilimlerin birçok alanında uygulanmış olup, ağırlıklı olarak ekonomi ve diplomasi
alanlarında ön plana çıkmıştır. Oyun teorik metodoloji ile tarihi olayların daha bilimsel ve
sistematik analizi hedeflenmekle birlikte, bunun da tarih bilimine büyük katkı sağlayacağı
umulmaktadır. Çalışma süresinde büyük gayretlere rağmen Milli Mücadele’nin kamuoyu
yönü sınıflandırılamadığından ilgili alanda analiz yapılamamıştır.
Çalışmanın birinci bölümünde oyun teorisine ait genel kavramlar, yöntemler ve
bunların tarih bilimine uyarlanması incelenmiştir. İkinci bölümde Milli Mücadele dönemi
uluslararası politikalar, üçüncü bölümde Osmanlı – Bizans savaşı ve son bölümde de yine
Milli Mücadele döneminde İtalyan kamuoyu incelenmiştir.
Bu çalışmada bana büyük yardımları dokunan aileme teşekkürü borç bilirim.
Eskişehir 2018 Onur Köse
İletişim: [email protected]
İçindekiler GİRİŞ .....................................................................................................................................5
1. BÖLÜM TARİH VE OYUN TEORİSİ ...............................................................................8
1. OYUN TEORİSİ ............................................................................................................8
1. 1. OYUN TEORİSİNİN GENEL TANIMI VE GEÇMİŞİ ...........................................8
1.2. OYUN TEORİSİNDEKİ TEMEL KAVRAMLAR ...................................................9
1.3. OYUN TÜRLERİ .................................................................................................. 11
1.4. OYUN TEORİSİNİN UYGULAMA ALANLARI ................................................. 14
2. OYUN TEORİSİNİN TARİH BİLİMİNDE UYGULANMASI ..................................... 15
2.1. TARİH BİLİMİ İÇİN UYGUN YAKLAŞIMLAR ................................................. 15
2.2. TARİH BİLİMİ İÇİN GELİŞTİRİLMİŞ KAVRAM VE YAKLAŞIMLAR ............ 16
3. YÖNTEM VE OYUNLARIN GÖSTERİM BİÇİMLERİ .............................................. 17
2. BÖLÜM OYUN TEORİSİ ÇERÇEVESİNDE MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ ULUSLARARASI POLİTİKALAR .................................................................................................. 19
1. STRATEJİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLARLA MİLLİ MÜCADELE ...................... 19
1.1. STRATEJİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLARDA KAVRAMLAR ....................... 19
1.2. STRATEJİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLAR ...................................................... 28
1.3. ANALİZ ................................................................................................................ 44
2. TEPKİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLAR ................................................................... 48
2.1. TEPKİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLARDA KAVRAMLAR ............................. 48
2.2. TEPKİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLAR ............................................................ 49
2.3. ANALİZ ............................................................................................................... 56
3. BÖLÜM OYUN TEORİSİ ÇERÇEVESİNDE OSMANLI – BİZANS SAVAŞLARI........ 60
1. KAVRAMLAR ............................................................................................................ 60
1.1. TARAFLAR .......................................................................................................... 60
1.2. HEDEFLER ........................................................................................................... 60
1.3. POZİSYONLAR .................................................................................................... 62
2. OYUN TEORİSİ ÇERÇEVESİNDE OSMANLI – BİZANS SAVAŞLARI .................. 62
2.1. OSMANLI – BİZANS SAVAŞLARI ..................................................................... 62
2.2. KRONOLOJİ VE POZİSYONLARIN TESPİTİ ..................................................... 63
3. ANALİZ ....................................................................................................................... 65
4. BÖLÜM OYUN TEORİSİ ÇERÇEVESİNDEN MİLLİ MÜCADELEDE İTALYAN KAMUOYU ..................................................................................................................................... 70
1. KAVRAMLAR ............................................................................................................ 70
1.1. TARAFLAR .......................................................................................................... 70
1.2. POZİSYONLAR .................................................................................................... 71
1.3. STRATEJİLER ...................................................................................................... 71
2. OYUN VE ANALİZ ..................................................................................................... 72
SONUÇ ................................................................................................................................ 82
KAYNAKÇA ....................................................................................................................... 86
GİRİŞ
Oyun teorisinin tarih biliminde uygulanmasını ve analizini içeren bu araştırmada
amaç, dış politika tarihi, siyasi tarih ve sosyal tarih gibi alanlarda olay – olgu ilişkisini ve
olaylardaki sapmaları tespit etmektir. Kısaca, tarihsel olaylar arasındaki sapmaları, bu
olayların sonuca ya da olguya etkisini ve tarihsel olaylara karşı oluşan tepkileri sistemli bir
şekilde incelemektir. Bunun yanında değişen diplomatik, sosyal ya da askeri durum ve
tepkilerin hangi olaylarda belirginleştiği de araştırmanın bir parçasını teşkil etmektedir.
Ortaya çıkan tepkilerin incelenmesi, sınıflandırılması ve değerlendirilmesini de içeren bu
araştırma, dış politika alanında Milli Mücadele’yi, siyasi alanda Osmanlı – Bizans Savaşı’nı,
sosyal alanda da Milli Mücadele’de İtalyan kamuoyunu kapsamaktadır.
Dış politika alanında üzerinde çözüm üretmeye çalışılan problem, Milli Mücadele gibi
bir süreci kapsayan tarihsel olayların hangi durumlarda değiştiği, hangi durumlarda sonuca
daha fazla yaklaştığı ve Misak-ı Milli ile ne kadar benzeştiğidir. Problem sistemli bir şekilde
ortaya konulup Milli Mücadele detaylı bir şekilde incelendiğinde tarihsel olayların belirli bir
çerçevede de olsa Milli Mücadele’ye etkisi görülmüş olacaktır. Bununla birlikte, süreç
içindeki bir olayın olguyla ilişkisi de görülebilir. Oyun teorik yaklaşımların şu ana kadar
özellikle diplomasi ağırlıklı çalışmalarda büyük katkısı olmuştur. Tarihin, bu tür çalışmalarda
laboratuvar görevi gördüğü düşünülürse tarih ve oyun teorisi arasındaki bu ilişki, diplomasi ve
sosyoloji alanlarında yeni fikirlerin önünü açacaktır.
Siyasi alanda da Osmanlı – Bizans Savaşları’nda, Osmanlı fetih politikasının hangi
aşamalarda istikrarlı olarak ilerlediği ve fetihlerin genele etkisi açıklanmaya çalışılmıştır.
Sosyal alanda ise amaç, İtalyan kamuoyunun hangi olaya hangi tepkiyi verdiğini,
tepkilerindeki değişimleri ve İtalyan hükümetiyle olan uyumsuzluğu saptamak olmuştur.
Metodoloji olarak klasik tarih metodolojisinin yanında oyun teorisinden yararlanılmış,
bunun için de taraflar, hedefler, pozisyonlar ve stratejiler belirlenmiştir. Taraflar; dış politika
alanında Milli Mücadele içerisindeki aktif politika izleyen devletlerden oluşmaktadır. Siyasi
alanda Osmanlı Devleti ile Bizans İmparatorluğu’nu, sosyal alanda ise İtalyan gazetelerini
içermektedir. Hedefler de bu tarafların ortak olarak mücadele ettiği yerlerdir. Dış politika
çalışmasında hedefler belirlenirken ağırlıklı olarak Misak-ı Milli esasları dikkate alınmıştır.
Siyasi tarihte ise kale ve şehirlerdir. Süreç içerisinde büyük değişimlerin yaşandığı
pozisyonlarla birlikte devletlerin uyguladıkları stratejiler, araştırmanın esasını
oluşturmaktadır. Burada herhangi bir tarafın stratejilerindeki değişim pozisyonları oluşturmuş,
pozisyonlar da stratejileri belirlemiştir. Ayrıca, pozisyonlardan sonra ortaya çıkan tepkiler de
basit bir sınıflandırılmayla önce çeşitlendirilmiş, sonrasında da tepkinin niteliği ön plana
alınarak oyun teorisindeki minmax stratejisi, optimal strateji ve standart tepki stratejisine
uyarlanmıştır. Tabi ki de bu unsurların hepsi her modelde kullanılmamış, kurulan modelin
doğası gereği siyasi alanda stratejiye, sosyal alanda ise hedeflere yer verilmemiştir.
Bir oyun örneği olarak, politik seçimler ele alınabilir. 3 politikacı, 3 şehir ve seçim
mitingleri için de son 3 gün olduğunu varsayalım. Politikacıların amacı, seçimi kazanmak için
gün içinde şehirlerde en baskın mitingi yapmak olmalıdır. Politikacıların birbirlerinden farklı
ve benzer seçmen kitleleri olsun. Birinci politikacının otoriter ve sağ eğilimli, ikinci
politikacının otoriter ve sol eğilimli, üçüncü politikacının da otoriter olmayan sağ ve sol
eğilimli seçmen kitleleri vardır. Eğer politikacılar aynı günde ve aynı şehirde miting
yaparlarsa, ortak seçmen kitleleri bölüneceğinden kendileri için olumsuz bir durum
yaşanacaktır. Yukarıda görüldüğü üzere taraflar, politikacılar; hedefler seçim bölgeleri ya da
şehirler; pozisyonlar, miting için ayrılan her bir gün olarak modellenmiştir. Politikacıların da
iki stratejisi olduğu varsayılsın. Birinci strateji, politikacı bütün gününü bir şehirde
geçirecektir. İkinci strateji ise politikacı günü eşit olarak üçe bölüp vaktini üç şehre birden
ayıracaktır. Bu durumda yapılması gereken politikacılar için en uygun stratejinin ne olduğunu
tabloyla ortaya çıkarmak ve politikacıyı yönlendirmektir. Ancak geçmişte yaşanmış bir olayın
oyun teorik analizi, çok daha farklı olacaktır. Tarih bilimi için uyarlanmış oyun teorisi
politikacıyı yönlendirmekten ziyade pozisyonlar arasındaki sapmaları belirler. Bunun yanında
politikacıların kendi aralarında işbirliği yapıp yapmadığını, diğer politikacının buna tepki
verip vermediği de görülmüş olur. Yani, seçimin birinci gününde 2 politikacı birinci stratejiyi
uygulamış olsun. Diğeri de ikinci stratejiyi uygulasın. Bu durumda aynı stratejiyi uygulayan
politikacılar eğer anlaşmışlarsa, diğer stratejiyi uygulayandan daha kazançlı çıkacaklardır.
Çünkü politikacıların anlaşmaları demek, farklı şehirlerde bütün gün miting düzenlemeleri ve
her şehirde miting düzenleyen politikacıya göre daha avantajlı konuma gelmeleri demektir.
Pozisyon2 de tarafların arasında işbirliği açısından değişiklik yaşanabilir. Pozisyonların
birbirlerine kıyasla işbirliği farklılıklarını ortaya çıkaran bu yaklaşım, işbirliğine dayalı oyun
teorik yaklaşım olarak uyarlanmıştır. Bu yaklaşımın tarihe uyarlanmasıyla değişim yaşanan
pozisyon, tarihi bir olay olduğundan değerlendirilmesi buna göre yapılır.
Seçim mitingi için verilen sürede işbirliği dışında kalan tarafın tepki olarak diğer tarafı
aynı güne getirecek stratejiyi uygulaması ya da diğer tarafları strateji 2 ye yönlendirmesi
kendisi için optimal yani en uygun stratejidir. Diğer tarafın karını minimale indirip, zararını
maksimuma çıkarmayı başarabilen strateji maxmin stratejileridir. Araştırmada diğer bir
kavram olan standart tepki stratejisi de bu iki stratejinin dışında kalıp, boşluğu doldurmak için
üretilmiştir ve tarihsel olayları incelemeye uygundur.
Bütün seçim süreci içerisinde bir seçim gününün bir öncekine göre değişiminin ortaya
çıkarılması, bununla birlikte seçim gününün sonuca ve politikacının hedeflerine göre
kıyaslanması da strateji temelli yaklaşımla ilgilidir.
Süreç içerisinde her devletin, her hedef için strateji üretmediği durumlarda
varsayımlara gidilmiştir. Burada araştırmacının katkısı, standart bir çalışmada yapıldığı gibi
sadece tarihi olaya yorum getirmiştir.
1. BÖLÜM TARİH VE OYUN TEORİSİ
1. OYUN TEORİSİ
1. 1. OYUN TEORİSİNİN GENEL TANIMI VE GEÇMİŞİ
Oyun teorisi, mücadele içeren olayların ya da olaylar zincirinin matematiksel analizi
ile ilgilenir. Herhangi bir mücadelede oyuncular, kendi kazançlarını yükseltmek için strateji
geliştirmelidirler. Bu mücadelede oyuncuların belirledikleri stratejilerdeki değişimi saptamak,
strateji olasılıklarına göre en uygun stratejiyi belirlemek ya da stratejiler arasında bir denge
aramak oyun teorisinin amacı olmuştur.
Örnek olarak geyik avı oyunu ele alınabilir. Geyik avı oyunu Tablo 1’de gösterilmiştir.
Tablo 1. Geyik Avı Oyunu
Geyik Tavşan Geyik 2,2 0,1 Tavşan 1,0 1,1
Bu oyunda oyuncular, geyik avlamak isteyen bir grup avcı olsun. Avcılar tek başlarına
hareket ettiklerinde güçleri sadece tavşan avlamaya yetmektedir. Bu durumda her avcı iki
seçeneğe sahiptir. Hep beraber geyik avlanmaya odaklanmak ya da tek başlarına tavşan
avlamak. Avcı grubu, hep beraber geyik avladıklarında kazançları 2’dir. Avcı grubu teker
teker tavşan avladıklarında da kazançları 1’dir. Eğer avcılar geyik avlamayı seçer ancak en az
bir kişi tavşan avlamaya yönelirse geyik avlamayı düşünen avcıların kazançları 0, tavşana
yönelen avcının kazancı ise 1 olur. Buradaki strateji seçenekleri ve kazanç değerleri, oyundaki
strateji olasılıklarını ortaya çıkarmaya yönelik analizi belirlemektedir.
Bu oyundaki dengeyi bulmak için stratejilere ve avcıların düşüncelerine odaklanmak
gerekir. Eğer oyun, avcıların birbirlerinden habersiz ve aynı anda karar vermelerini
gerektirecek türden bir oyunsa denge şöyle bulunabilir. Bir avcı için en kazançlı strateji geyik
avlamaktır. Ancak bu kazancı sağlamak için diğer avcıların da geyik avlamayı seçmesi
gerekmektedir. Avcılardan birisi tavşan avlamayı seçerse geyik avlamayı düşünen diğer
oyuncular eli boş döner. Bu durumda herkesin minimum kazancı garantiye alan “tavşan avla”
seçeneğini seçmesi avcılar arasındaki dengedir. Çünkü diğer avcılar ister geyik avlamayı ister
tavşan avlamayı seçsin “tavşan avla” seçeneğini seçen oyuncunun kazancı 1 olur. Kararın
aynı anda verilmediği ve diğer avcılardaki seçeneklerin bilindiği durumlarda her avcının
“geyik avla” seçeneğini seçmesi de bir dengedir.
Diğer bir analiz türü olan stratejilerdeki sapmayı belirlemek için de oyunun biraz daha
geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Avcıların geyik oyununu haftanın her günü tekrar tekrar
oynadıklarını varsayalım. Ayrıca avcılar aynı kişilerden oluşmalı ve stratejilerini
birbirlerinden habersiz olarak vermeleri varsayılır. Bu durumda birinci gün, avcıların hepsi
geyik avla seçeneğini seçsin. İkinci gün avcılardan birisi tavşan avla seçeneğine yönelsin.
Üçüncü gün ise bütün avcıların tavşan avla seçeneğine yönelsin. Bütün bunları topladığımızda
hafta içerisindeki herhangi bir günün bütün haftaya etkisi, bir önceki güne oranla sapması ya
da avcıların beklentilerine göre yaşanan değişimler analiz edilebilir.
Oyun teorisinin geçmişi, bilinenin aksine üçüncü ve beşinci yüzyıllara kadar
dayanmaktadır. Milattan sonra beşinci yüzyılda Babil ve Kudüs Yahudilerinin uyması için
derlenen, içerisinde kanunları, miras bölüşümünü ve toplumsal kuralları barındıran bir metin,
oyun teorisinin temeli kabul edilmiştir. Talmud adı verilen bu derlemeler miras bölüşümü ile
ilgili konularda oyun teorisinin temelini oluşturacak şekilde tasarlanmıştır. Modern anlamdaki
geçmişine baktığımızda, ilk örneğin Antoine Cournot tarafından 1838 yılında “Refah
teorisinin matematiksel prensipleri üzerine incelemeler” adlı çalışmasında ortaya çıktığı
görülmektedir. Hemen ardından 1881 yılında F. Y. Edgeworth’un “Matematiksel fizik, ahlak
bilimlerine matematiğin uygulanması üzerine bir deneme” çalışması göze çarpmaktadır.
Oyun teorisi, bir disiplin olarak von Neumann ve Morgenstern tarafından “Theory
games and economic behavior” adlı çalışmayla tanıtıldı. 1950 yılından itibaren Nash, denge
üzerine birçok araştırmalar yaptı. Bundan sonra teori, farklı alanlarda uygulanmaya başladı.
1.2. OYUN TEORİSİNDEKİ TEMEL KAVRAMLAR
Bir oyunun kendine ait bazı kavramları bulunmaktadır. Bu kavramlardan birisi
oyunculardır. Oyuncular, oyun içerisinde karar alan grup veya taraflardır. Oyuncu ifadesi dış
politika çalışmalarında karar verici veya taraf olarak da belirtilmektedir. Tarih ve oyun
teorisini birleştiren bu çalışmada devletleri daha iyi ifade eden taraf sözcüğü tercih edilmiştir.
Taraflar, oyun içerisinde daima aktif konumda bulunmak ve belirli bir stratejiye sahip olmak
durumundadırlar.
Mahkûmlar çıkmazı oyunu örnek gösterilebilir. Mahkûmlar çıkmazı oyunu Tablo 2’de
gösterilmiştir.
Tablo 2. Mahkûmlar Çıkmazı Oyunu
İtiraf etme İtiraf et İtiraf etme -2,-2 -5,-1 İtiraf et -1,-5 -4,-4
İki kişi çalıntı malı paylaşırken polise yakalanmıştır. Polis, ellerinde çalıntı mal olan
bu kişileri suçlamak için yeterli kanıta sahiptir. Ancak ellerinde bu suçu işlediklerine dair
kanıt bulunmamaktadır. Bu yüzden mahkûmların suçlarını itiraf etmeleri gerekmektedir. Bunu
gerçekleştirmek için iki mahkûm birbirlerinden habersiz bir konumda ayrı odalara alınır.
Mahkûmlardan birisi suçunu itiraf eder, diğer etmezse suçunu itiraf eden 1 yıl, etmeyen ise 5
yıl ceza alacaktır. Her ikisi de suçunu itiraf etmezse ikişer yıl ceza alacaklardır. Her ikisi de
itiraf ederse dörder yıl ceza alacaklardır. Bu oyun örneğindeki mahkûmlar birer oyuncudurlar.
Aktif bir şekilde birbirlerinin akıbetlerini etkiler ve her biri bir stratejiye sahiptir. Yukarıdaki
geyik oyununda da avcıların her biri birer oyuncudur. Örneği tarihsel bir alanda da kullanacak
olursak; savaş meydanında karşılıklı olarak savaşan iki asker, savaş meydanında karşılıklı
strateji üretip düşmanını mağlup etmeyi amaçlayan iki komutan, büyük bir savaşa girmek
üzere olan iki devlet, genel seçimlere katılmayı amaçlayan iki parti, bir anlaşma üzerinde
uzlaşmaya çalışan iki diplomat birer karar verici, taraf, kısaca oyuncudurlar.
Bir oyunda, oyuncuların kazançları ya da kayıpları da olmak zorundadır. Oyuncuların,
oyunlardaki bu kar ve zararlarına kazanç veya hedef denilmektedir. Oyun içinde bulunan
tarafların hedefleri mutlaka ortak olmalıdır ya da ortak bir payda da birleştirilmelidir. Hedef
ifadesinin tarih bilimine daha uygun olmasından dolayı çalışmada bu ifade kullanılmıştır.
Yukarıdaki mahkûmlar çıkmazı örneğinde oyuncuların kazancı ya da zararı, hapiste kaç yıl
ceza alacağıdır. Geyik oyununda tavşan ya da geyiğin bir kısmı, avcıların kazancıdır. Örneği
tarihsel bir alanda da kullanacak olursak; savaş meydanında savaşan askerlerin hayatta
kalması, yaralanması, ölmesi ya da esir düşmesi, komutanların savaşı kazanması ya da
kaybetmesi, savaş halindeki iki devletin toprak ya da tazminat kazançları, genel seçimlere
katılan iki partinin seçimi kazanıp kazanamaması, müzakere edilen anlaşma koşulları,
oyuncuların kazançları, kısaca hedefleridir.
Tarafların tek bir kararı sonucu oyun sona erebilir. Ancak incelenen oyun, bir olaylar
zinciri ise ya da belirli bir süreci kapsıyorsa, o zaman pozisyon kavramı devreye girer.
Oyunun herhangi bir aşamasında oluşan duruma pozisyon denir. Pozisyonlar genellikle oyuna
göre belirlenmektedir. Mahkûmlar çıkmazı oyununda pozisyon bulunmamaktadır. Geyik
oyununda da sapma analizi için eklenilen süreç pozisyona örnektir. Avcıların haftanın her
günü ava çıktığı bu oyunda her bir gün, aynı zamanda bir pozisyondur. Örneği tarihsel bir
alanda da kullanacak olursak; komutanların idare ettiği ya da bir savaşta savaşın herhangi bir
evresi, partilerin iki turlu bir seçimdeki mücadelesinde her bir tur, müzakere edilen bir
anlaşma koşullarındaki zamana ya da koşullara bağlı süreç birer pozisyondur.
Tarafların hedefler doğrultusunda süreçteki bütün pozisyonlarda alabileceği kararlara
strateji denir. Mahkûmlar çıkmazında oyuncuların iki stratejisi vardır. Ya suçunu itiraf
edecektir, ya da itiraf etmeyecektir. Geyik oyununda ise avcıların geyik avlamayı seçmesi ya
da tavşan avlamayı seçmesi birer stratejidir. Örneği tarihsel bir alanda da kullanacak olursak;
savaş meydanında karşılıklı olarak savaşan iki askerin hamle edip etmemesi ya da savunmaya
geçmesi, savaş meydanında karşılaşan komutanların hangi yönden saldırıya geçmesi ya da
savunmada kalması, büyük bir savaşa girmeyi planlayan iki devletin rakibine saldırı ve
savunma planı ya da geri çekilip çekilmeme kararı, genel seçimlere hazırlanan iki partinin
seçmen kitlesini artırma politikaları birer stratejidir.
1.3. OYUN TÜRLERİ
Oyun teorisinde birçok tür mevcuttur. Bunlar oyuncuların diğer oyuncular ve
stratejiler hakkında bilgi sahibi olup olmadığına göre, tam bilgili ya da eksik bilgili oyunlar
olarak ikiye ayrılır. Oyunlarda herhangi bir pozisyonun ya da sürecin bulunup
bulunmadığında, statik ya da dinamik oyunlar diye ikiye ayrılır. Oyundaki tarafların
işbirliğine göre ise, işbirlikçi oyun ya da işbirlikçi olmayan oyunlar diye ayrılır. Oyuncuların
kazançlarının toplamına göre, sıfır toplamlı ya da sıfır toplamlı olmayan oyunlar; oyuncu
sayısına göre, iki kişilik, n kişilik ya da doğaya karşı oynanan tek kişilik oyunlar; oyunun aynı
oyuncular ve koşullarla beraber tekrar edip etmemesine göre tekrarlı ya da normal oyunlar
olarak birçok hususta kollara ayrılabilir.
Oyunlar, yukarıdaki türlerden bir tanesine göre belirlenmemektedir. Yukarıdaki
sınıflandırma oyunun niteliğiyle ilgilidir. Bir oyun hem iki kişilik hem tek kişilik olamaz
ancak hem dinamik oyun hem de iki kişilik oyun olabilir. Bu yüzden bazı araştırmacılar
oyunları farklı biçimde sınıflandırmıştır. Bu sınıflama Tablo 3’te gösterilmiştir.
Tablo 3. Oyun Türlerinin Sınıflandırılması
tam bilgi eksik bilgi statik stratejik biçimli
oyunlar bayesyen oyunlar
dinamik tam bilgili genişleyen biçimli oyunlar
eksik bilgili genişleyen biçimli oyunlar
1.3.1. Tam Bilgili Statik Oyunlar
Bu tür oyunların stratejik biçimli oyun olduğu belirtilmişti. Buradaki tam bilgi, her
oyuncunun stratejilerini ve kazançlarını bilmesidir. Statik oyun ise oyuncuların stratejilerini
bir kez ve aynı anda seçmesidir. Aynı zamandan kasıt, oyuncuların birbirlerinin hareketlerini
gözlemleyemediklerini ve oyunun karar verme aşamasının oyuncular tarafından
bilinmemesini anlatır. Bir oyuncu diğerinden önce hareket etmiş olabilir ancak diğer
oyuncunun bu hareketi görmemesi gerekmektedir.
Cinsiyetler savaşı oyunu, stratejik biçimli oyunlardandır. Cinsiyetler Savaşı oyunu
Tablo 4’te gösterilmiştir.
Tablo 4. Cinsiyetler Savaşı
Boks Bale Boks 2,1 0,0 Bale 0,0 1,2
Aynı anda karar verilmesi zorunlu olan cinsiyetler savaşı oyununda boks maçına
gitmeyi isteyen bir erkekle bale gösterisine katılmak isteyen bir kadının karar verme
aşamasını anlatır. Eğer erkek, boks maçına gitmeyi tercih ederse ve kadın da bale gösterisine
katılmayı tercih ederse her iki oyuncunun da kazancı sıfırdır. Bu defa erkek kadının bale
gösterisini tercih edeceğini düşünüp o da bale seçeneğini tercih ederse, kadın da bale
seçeneğini tercih ettiğinde erkeğin kazancı 1, kadının kazancı ise 2 olur. Tam tersi durumda
da kadının kazancı 1, erkeğin kazancı 2 olur. Her ikisi de eşinin seçmeyi düşündüğü kararı
seçer, yani kadın boks maçına gitmeyi, erkek bale gösterisine katılmayı tercih ederse her
ikisinin kazancı da 0 olur.
Bu tarz oyunlar, tarihsel bir olayı yansıtamamaktadır. Çünkü tarihsel bir olay, sebep-
sonuç ilişkisiyle beraberinde bir süreci de getirmektedir.
1.3.2. Tam Bilgili Dinamik Oyunlar
Bu tür oyunlardaki tam bilginin ne olduğu belirtilmişti. Oyunun dinamik olması ise,
oyunculardan birinin diğer oyuncunun kararına göre hareket etmesi ile açıklanabilir. Bu
oyunların diğer bir adı da ardısal oyunlardır. Bu oyunlarda süreç ön plandadır.
Giriş oyunu, ardısal oyunlar için örnek verilebilir. Bu oyunda rekabet halinde iki firma
vardır. Oyunculardan birisi şu anda üretim yapmakta, diğeri de üretim yapmayı
düşünmektedir. Yeni firma ya piyasaya girecek ya da dışarıda kalarak oyunu hiçbir farklılık
olmadan bitirecektir. Eğer piyasaya girerse mevcut firma ya fiyatı düşürerek bu firma ile
mücadeleyi seçecek ya da yeni firmanın girmesine ses çıkarmayacaktır. Firmaların kazançları;
eğer yeni firma dışarıda kalırsa mevcut firma 2, yeni firma 0. Eğer yeni firma girerse ve
mevcut firma mücadele ederse her iki firma da -1, eğer mevcut firma sessiz kalırsa her iki
firmanın da kazancı 1 olur. Görüldüğü gibi ardısal oyunlarda pozisyon kavramı ön plana
çıkmaktadır. Oyunun birinci pozisyonu yeni firmanın piyasaya girip girmeyeceği, ikinci
pozisyonu da mevcut firmanın mücadele edip etmeyeceği noktasıdır.
1.3.3. Eksik Bilgili Oyunlar
Eksik bilgili oyunlarda en az bir oyuncu, rakibinin kazançları konusunda kesin bilgiye
sahip değildir. Giriş oyununun farklı bir versiyonu örnek olarak verilebilir. Yine piyasaya
girmek isteyen bir firma ve mevcut piyasada üretim yapan ve ayrıca genişleyip genişlememe
konusunda seçeneği olan bir firma bulunmaktadır. Kararlar aynı anda verilecektir ve yeni
firma, mevcut firmanın maliyet yapısını bilmemektedir. Bu durumda oyun eksik bilgili statik
oyundur. Birden fazla pozisyon olması durumda da eksik bilgili dinamik oyun ortaya çıkar.
Bu tür oyunlardan statik oyunların tarihe uyarlanamayacağı ifade edilmişti. Ancak eksik
bilgili dinamik oyunların bazı durumlarda tarihe uyarlanabilme imkânı vardır. Örnek olarak
üç devlet, başka bir devletin toprakları üzerinde plan yapmaktadırlar. Ancak iki devletin kendi
aralarında bir gizli anlaşmayla topraklar üzerindeki paylaşmayı gerçekleştirmiş olsun. Bu
durumda üçüncü devletin bu anlaşmadan haberi olmadığı gerekçesiyle oyun eksik bilgili bir
oyundur. Tarihten bir örnek olarak Birinci Dünya Savaşı esnasında Osmanlı toprakları
üzerinde yapılan gizli anlaşmalar ve bu anlaşmaların ileride doğurduğu sıkıntılar eksik bilgili
dinamik oyun kapsamında incelenebilir.
1.3.4. İşbirliğine Bağlı Oyunlar
Bu türdeki oyunları, işbirliğine dayalı oyunlar ve işbirlikçi olmayan oyunlar diye ikiye
ayırabiliriz. İşbirliğine dayalı oyunlar koalisyon oyunları olarak da adlandırılabilmektedir.
İşbirlikçi oyunlar, tarafların oluşturduğu her grubun birlikte hareket edip kazançlarını
maksimuma çıkarmasıyla ilgilenmektedir. Dış politika, siyaset ve uluslararası ilişkilerde bu
tür önem kazanır. İşbirlikçi oyunlarda, işbirliği sonucu ortaya çıkan kazancın düşmesi,
tarafları işbirlikçi olmayan stratejilere yönlendirecektir. Taraflar ya bireysel hareket etmeye ya
da farklı koalisyonlar oluşturmaya yönelirler.
1.3.5. Tekrarlı Oyunlar
Dinamik oyunların bir biçimi olan tekrarlı oyunlarda ardışık zaman periyodunda
oyunlar tekrarlanır. Değişmeyen oyuncular, oyun tekrarlandıkça farklı stratejileri
belirleyebilirler.
Örnek olarak mahkûmlar çıkmazı oyununu tekrarlı hale genişletelim. Bu durumda
oyuncular, ikinci oyunda rakiplerinin daha önceki kararlarına bakarak karar verebilir ya da
karşılıklı anlaşmaya varabilirler. Oyundaki tekrarın artmasıyla oyunda kendiliğinden bir
denge oluşabilir ya da rutin döngüler keşfedilebilir.
1.4. OYUN TEORİSİNİN UYGULAMA ALANLARI
Oyun teorisi, birçok alanda kendine yer edinmiştir. Bu alanlardaki farklılıklar daha
çok oyun teorisinin analiz farklılığıyla doğru orantıdadır. Çalışmanın geleceğe yönelik bir
analize sahip olması ya da geçmişe dair verileri toplayarak olguları anlamaya çalışması, oyun
teorisinin birbirinden farklı birçok alanda uygulanmasına sebep olmuştur. Hatta bazı
çalışmalarda oyun teorisinin asıl amacının geleceğe yönelik tahminlerde bulunmanın yanı sıra
olguları anlamak ve açıklamak olduğu ifade edilmektedir.
Oyun teorisi iktisat, dış politika, askeri tarih, siyaset, kamu tercihi, tarım, tıp, evrimsel
biyoloji gibi alanlarda uygulanabilmektedir.
İktisatta çoğunlukla firmaların stratejileri ve rekabetleri üzerinde çalışılmış, denge
kavramı en çok buralarda görülmüş ve oyun teorisi bu alanlardaki uygulamalar nedeniyle
kendini geliştirmiştir. Dış politikada oyun teorisi, özellikle iki devlet arasındaki herhangi bir
krizde, devletlerin uygulamayı düşündükleri stratejileri ve bu stratejilerin olası kazançlarını
ortaya çıkarmaktadır. Örnek olarak 1998’deki Türkiye-Suriye krizi, oyun teorik yaklaşımla
incelenmiştir. Oyun teorisi askeri alanda da uygulanmış, askeri stratejilerin oluşturulması,
coğrafi etkenler ve harp simülasyonu kapsamında oyun, ilgili alanda derinleştirilmiştir. Oyun
teorisi, bütün bunların yanında siyasette de kendine yer bulmuştur. Örneğin, araştırmacılar
partilerin seçim politikaları ve seçim kampanyaları üzerinde çalışmalar yapmıştır. Bunların
yanında kamu tercihi, tarım gibi alanlarda da oyun teorisi uyarlanmıştır.
Oyun teorisinin geçmişe uyarlanması konusunda en çok evrimsel biyoloji göze
çarpmaktadır. Klasik oyun teorisinde denge kavramları aranır, evrimsel oyunlarda da denge
noktasına nasıl gelindiği anlaşılmaya çalışılır. Doğal seleksiyon, popülasyonun hareketleri ve
ekolojik sistem üzerine yoğunlaşan evrimsel oyun teorisindeki diğer fark ise oyun içerisindeki
sapmaları ortaya çıkarması ve bu sapmaların sebepleri üzerine yoğunlaşmasıdır.
2. OYUN TEORİSİNİN TARİH BİLİMİNDE UYGULANMASI
2.1. TARİH BİLİMİ İÇİN UYGUN YAKLAŞIMLAR
Oyun teorisinin tarih bilimine uyarlanması halinde yapılacak analiz bir süreçte
tarafların stratejilerindeki ya da koalisyonlardaki değişimleri ortaya çıkarmaya yönelik
olacaktır. Bu da oyunların aşama aşama olması gerektiğini gösterir. Bunun için en uygun
oyun dinamik ya da diğer adıyla ardısal oyunlardır. Hatırlanacağı üzere ardısal oyunlar
pozisyonlardan oluşmaktaydı. Yukarıda yeni bir firmanın giriş oyunu ele alınmıştı. Tarihsel
bir dönemden örnek verecek olursak, 19. yüzyılda birliğini yeni kurmuş Almanya’nın büyük
devletlerin arasına ya da sömürgecilik yarışına katılmasını ele alalım.
Taraf sayısı iki olsun. Birinci taraf İngiltere, ikinci taraf Almanya’dır.
Tablo 5. Almanya Devleti İçin Yeni Firma Giriş Oyunu
Yarışa katıl Yarışa katılma Sessiz kal İngiltere’nin sömürge
kazancı azalır. Almanya yeni sömürgeler elde eder.
Mevcut sistem devam eder. İngiltere sömürgelerde, Almanya da kıta Avrupası’nda üstünlüklerini korur.
Mücadele et Donanma üstünlüğü sayesinde İngiltere’nin zararı Almanya’nın zararından daha az olur.
1890 yılında Almanya, Bismarck’ın sadece Avrupa’da hâkimiyet kurmasını
hedefleyen politikasına karşı II. Wilhelm’le yeni bir politika geliştirmişti. Bu da sömürge
yarışına katılmaktı. O tarihlerde sömürgelerde İngiliz üstünlüğünü dikkate aldığımızda yeni
bir mücadelenin başladığını görmüş oluruz. Bu durumda İngiltere’nin, yeni firmanın girişi
oyunundaki gibi sessiz kalma, daha sonra da mücadele etme ya da ittifak arama politikaları
şekillenecekti. 1890’dan 1914’e kadar olan süreç dikkate alındığında Birinci Dünya
Savaşı’ndaki koalisyonlar daha iyi anlaşılacaktır. Ayrıca analizi taraflara indirgediğimizde; bu
tablo oyun teorik açıdan modellendiğinde İngiltere’nin kararları, İngiltere’nin kararlarını
etkileyen faktörler, İngiltere’nin kazançları, İngiltere’nin politikalarını değiştiren koşullar,
İngiltere’nin rasyonel kararlar alıp almadığı, İngiltere’nin Avrupa kıtası için tasarladığı denge
politikasının ne derece başarılı olduğu gibi birçok husus matematiksel olarak açıklanacaktır.
Aynı şekilde Almanya’nın sömürge politikasını değiştirmesinin zararları, Almanya’nın
müttefik kayıpları, Almanya’nın politikalarındaki sapmalar da daha iyi anlaşılmış olacaktır.
Dinamik oyunların bir çeşidi olan tekrarlı oyunlar ve çok aşamalı oyunlar da oyun
teorisini tarihe uyarlama konusunda ön plana çıkar. Tekrarlı oyunlar, dengenin oluşumu
hakkında bize bilgi verir. Çok aşamalı oyunlar ise oyuncular önceki pozisyonlarda ne olduğu
hakkında bilgi sahibidir. Ancak karar verme aşamasında oldukları pozisyonda eş zamanlı
karar verirler. Milli Mücadele dönemini bu yaklaşımla incelemek daha doğru olacaktır.
İşbirlikçi oyunlar da tarihe uyarlanabilir bir başka modeldir. Çünkü tarihin her
döneminde devletlerarası ilişkiler ön plandadır. Örneğin yukarıda incelenen yeni firma
oyunundaki Almanya, İngiltere gibi devletlerin 1914’e kadar işbirliği süreci bu oyunlarla daha
iyi anlaşılmaktadır. 1890’a kadar Almanya ile iyi ilişkiler kuran İngiltere ve İtalya’nın
koalisyondan uzaklaşma sebepleri, Rusya-Fransa ittifakına giden süreç, Alman politikasının
iflası gibi birçok husus matematiksel olarak modellenebilir.
2.2. TARİH BİLİMİ İÇİN GELİŞTİRİLMİŞ KAVRAM VE YAKLAŞIMLAR
Ardısal ve işbirlikçi oyunların tarih bilimi için uyarlanabilir yaklaşımlar olduğu
belirtilmişti. Oyun teorik analizleri tarih bilimine katkı sağlayacak hale getirmek için
yaklaşımlarda, bazı düzenlemeler yapılacaktır.
Birincisi, işbirlikçi oyunlarda analizler işbirliğindeki değişime bağlı olarak yapılacak
ve iki adet taraf varsayılacaktır. Bunun sebebi ilerleyen tarihsel süreçlerde müttefik
ilişkilerinin zamanla değişmesi ve hatta düşmanlık derecesine ilerlemesinin tarihte çok yaygın
olmasıdır.
İkincisi, birbirlerinin hareketlerinden sonra teker teker karar veren tarafların mücadele
ettiği dinamik oyunlar yerine, onun bir çeşidi olan çok aşamalı oyunlar modellenmelidir.
Çünkü taraf sayısının çok olduğu bir oyunda ağaç dallarını andıran bir oyun yerine pozisyon
olarak ilerleyen ve her pozisyonda aynı anda karar alan ya da karar aldığı varsayılan bir oyun
tarih için daha uygun olacaktır.
Üçüncüsü de oyunların stratejileriyle ilgili bir durumda yapılacak sınıflandırmadır.
Tarihteki mücadeleler ya devletlerin amaçları doğrultusunda strateji temelli modellenebilir ya
da sebep-sonuç ilişkisi ile ilgili herhangi bir pozisyona verilen tepki ve tepkiler doğrultusunda
modellenebilir.
Bu durumda iki farklı yaklaşım oluşmuş oldu. Strateji temelli dinamik ve işbirliğine
dayalı oyunlar, tepki temelli dinamik ve işbirliğine dayalı oyunlar. Strateji temelli oyunlarda
devletlerin stratejilerindeki sapmalar ve aynı zamanda işbirliğindeki değişimler üzerinde
durulur. Tepki temelli oyunlarda da strateji temelli oyunlarda ortaya çıkan pozisyonlara karşı
oluşan tepkiler ve bu tepkilerin işbirliğine etkisi üzerinde durulur.
3. YÖNTEM VE OYUNLARIN GÖSTERİM BİÇİMLERİ
Oyun teorisinin tarihe uyarlanmasını ele alan bu çalışmada öncelikle sıcak savaşın ya
da diplomatik savaşın yoğun olduğu bir konu belirlenmelidir. Milli Mücadele dönemi bu
ifadeye uygun bir dönemdir. Tarihsel süreç belirlendikten sonra bu süreç içerisinde tarafların,
hedeflerin, pozisyonların ve stratejilerin belirlenmesi, daha sonra da uygun yaklaşımların
netleştirilmesi gerekmektedir.
Taraflar, tarihsel süreç içerisinde sürekli aktif politika izleyen devletler, çatışan iki
pakt ya da uluslararası organizasyon, seçime katılmış veya seçim sonrasında az da olsa koltuk
sahibi olmuş partiler, ortaçağ ve öncesi dönem için birbirlerini yerinden eden kavimler ya da
rekabet halinde herhangi iki toplumdan seçilmelidir. Herhangi bir savaşta savaşan iki devlet
birer taraftır. Ancak savaşın sadece küçük bir evresine katılmış başka bir devlet taraf olarak
belirlenmesi zorunluluğu bulunmaz.
Taraflar belirlendikten sonra bu tarafların üzerinde rekabet ettiği kazançlar ya da
hedefler belirlenmelidir. Aktif politika izleyen iki devletin üzerinde çatıştığı toprak parçaları,
iki pakt ya da uluslararası organizasyonların üzerinde rekabet ettiği ya da iç savaşta
desteklediği bir bölge, siyasi partilerin seçimden sonra kazandıkları koltuk sayısı, göçebe
kavimler için yeni otlaklar tarihsel oyun teorisi için birer hedeftirler. Hedef üzerinde tarafların
mutlaka bir kararı olmalıdır.
Hedeflerden sonra pozisyonlar belirlenir. Pozisyonlar oyun içerisindeki safhalardır.
Eğer oyun strateji temelli ise pozisyonlar taraflardaki stratejilere göre değişebilir. Tepki
temelli bir oyun ise pozisyonlar sebep-sonuç ilişkisi içerisinde belirlenir. Pozisyonlardan
sonra yine oyunun yapısına göre strateji ya da tepkiler bulunur. Oyunda bir devletin amaçları
ya da toprak talepleri birer stratejidir ve her pozisyonda bulunması gerekir. Tepki ise
pozisyonun bir çeşit sonucu ya da pozisyonun etki olduğu durumlarda pozisyonlara karşı
tepki ve tepkiye karşı tepkilerden oluşur. Bir devletin herhangi bir toprağı işgali halinde işgale
uğrayan halkın yaptığı protestolar, direnişler ya da örgütlenmeler birer tepkidir. İşgali
gerçekleştirenler tarafından uygulanan; protestoyu engelleyecek propaganda, direnişe karşı
askeri kuvvet ya da direnişçilerle orantılı çeteler oluşturma, örgütlenmeye karşı da
örgütlenmeyi bozma ya da işgalcilerin koalisyonunu genişletme çabaları tepkiye karşı
oluşturulan tepkilerdir. Bu çabalar aynı zamanda işgalcilerin zararı minimuma indirme
çalışmalarıdır ve tepki analizinde bu önem kazanmaktadır.
Temel kavramlar belirlendikten sonra oyunun strateji temelli ya da tepki temelli olarak
inceleneceği netleştirilmelidir. Yukarıda da bahsedildiği gibi strateji temelli oyunlarda
stratejilerdeki sapmalar, tepki temelli oyunlarda ise tepki çeşitliliği önem kazanır.
Kavramlar ve yaklaşımlar belirlendikten sonra oyunlar başlar. Strateji temelli
oyunlarda tarafların, her pozisyondaki hedef bölgesi için stratejileri yazılır. Tepki temelli
oyunlarda ise pozisyonlara karşı oluşturulan tepkiler bulunur.
Oyun teorik yaklaşımlardaki en önemli kısım analiz kısmıdır. Analizler oyun
teorisinde çok farklı şekillerde bulunur. Ancak geçmişte yaşanmış bir olayın analizi daha
kısıtlıdır. Tarih ve oyun teorisi birleştiğinde dört tip analiz ortaya çıkmaktadır. Bunlar; sapma
analizi, zaman analizi, denge analizi ve tepki analizidir. Sapma analizi, devletlerin
stratejilerindeki değişimi, bir pozisyonun ele alınan konuya etkisi ve devletlerarası
koalisyondaki değişimleri ortaya çıkarmaktadır. Sapma analizinin günlük uygulamalarda çok
fazla değeri yoktur. Rasyonel hareket eden firmaların uyguladığı stratejilerdeki değişim ya
tahmin edilebilir ya da değişimin önemi düşüktür. Ancak tarih bilimi ya da tarihsel süreci
kapsayan bilimler için değerlidir. Tarihteki devletlerin hangi durumlarda kararlarını
değiştirmesi, ya da tarihsel olayın tarihsel olguya etkisi ve işbirliğindeki değişimin süreci tarih
bilimi için önemlidir. Kısacası sapma analizi, bunları ortaya çıkarmaya çalışır.
İkinci bir analiz olan zaman analizi, olayın sürecini inceler. Bunun yanında
pozisyonların çeşitlerine göre kısa sürede ya da uzun sürede gerçekleşmesi üzerinde
durulabilir.
Denge analizi, uzun bir süreci kapsamayan bir oyunda dengenin olup olmadığının
araştırılmasıdır. Ancak tarihsel bir süreçteki denge analizi, dengenin oluşumu ve süreci
incelenmektedir. Özellikle tekrarlı oyunlarda sıkça karşılaşılan bu analiz taraflardaki strateji
değişimi ve tarafların bilgi birikimi sonrasında dengeye nasıl ulaştıkları görülür. Denge
stratejilerinin oluşumu ve süreci daha çok evrimsel oyun teorisinde, denge stratejileri de daha
çok dış politikada dikkat çekmektedir. Örneğin İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin
uyguladığı denge politikası bu analiz için ideal bir konudur. Bundan başka Sovyetler
Birliği’nin yıkılması ile oluşan devletlerin uyguladıkları politika, denge analizine çok
uygundur.
2. BÖLÜM OYUN TEORİSİ ÇERÇEVESİNDE MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ ULUSLARARASI POLİTİKALAR
1. STRATEJİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLARLA MİLLİ MÜCADELE
1.1. STRATEJİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLARDA KAVRAMLAR
1.1.1. TARAFLAR
Oyun teorisinde öncelikle oyun alanının ya da konunun belirlenmesinden
bahsedilmişti. Milli Mücadele denilen bu süreç, başlangıç olarak Genelge ve Kongreler
dönemi, bitiş olarak da Büyük Taarruz ve Lozan Anlaşması olarak belirlenebilir. Tabi tepki
temelli oyunda Genelge ve Kongreler döneminin daha öncesine inmek gerekecektir. Ancak
strateji temelli yaklaşımda, tarafların netliği önem kazandığından belirtilen süreç daha uygun
olacaktır.
Genelge ve Kongreler döneminden Lozan’a kadar Milli Mücadele adı verilen bu
süreçte birçok karar verici bulunmaktadır.
İngiltere bu süreçte taraf olarak belirlenmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı
Devleti ile uzun bir mücadele içerisinde olan ve müttefikleri ile Osmanlı topraklarından pay
almak için gizli anlaşmalar imzalayan İngiltere, Irak, Filistin, Arabistan gibi bölgeleri talep
etmektedir. Aynı zamanda Boğazlar bölgesi, boğazların yönetimi ve İstanbul’un idaresi
konusunda kendi çıkarları adına farklı stratejiler benimsemiş, süreç boyunca da Yunanistan’a
ve Yunanistan’ın projelerine en büyük katkıyı sağlamıştı. Zaman zaman müttefikleri Fransa
ve İtalya ile çelişmiştir.
Fransa da bu süreçte taraf olarak belirlenmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nda farklı
kutuplarda yer alan Osmanlı Devleti ve Fransa, Milli Mücadele döneminde inişli çıkışlı bir
ilişki içerisinde olmuştur. İki devlet arasında bazen çatışma yaşanmış, bazen de anlaşma
yoluna gidilmişti. Fransa, her ne kadar Anadolu’dan pay almaya çalışan bir devlet konumunda
olsa da İngiltere ile sürekli rekabet etmiştir. Fransa, imzaladığı gizli anlaşmalar ve taleplerine
göre Osmanlı Devleti’nden Kilikya, Suriye gibi bölgeleri almak istemiştir.
İtalya, bu süreçte diğer müttefiklerden farklı bir konumda durmuştur. İtalya’ya, Birinci
Dünya Savaşı sırasında müttefiklerle yaptığı anlaşma sonucunda İzmir ve Güneybatı Anadolu
bölgesi verilmişti. Ancak İzmir bölgesinin daha sonra Yunanistan’a verilmesi ile İtalyanlar
müttefik ekseninden uzaklaşarak Milli Mücadele yanlısı politikalar benimsemiştir. İtalya,
Yunanistan ve İngiltere ile rekabet halinde olup Ankara’nın izlediği politikalar sonucu İngiliz
emellerinden uzaklaşmıştır.
Sovyet Rusya bu sürecin büyük bir kısmında Ankara ile iyi ilişkiler kurmuş ve
müttefik karşıtı politikaları benimsemiştir. Zaman zaman Ermenistan ile Ankara arasındaki
anlaşmazlıklarda Ermenistan’ın tarafını tutsa da sürecin ilerleyen zamanlarında Ankara’nın
Misak-ı Milli politikasını büyük ölçüde kabul etmiştir. Ayrıca Sovyet Rusya, boğazların
yönetimi konusunda müttefik karşıtı politikalarını her dönemde uygulamaya çalışmıştır.
Milli Mücadele döneminde Türkler, iki farklı hükümet tarafından idare edilmiş ve
süreç esnasında farklı stratejileri benimsemiştir. İstanbul hükümeti, Milli Mücadele
döneminde bazen İngiliz politikalarına boyun eğmiş bazen de Ankara’nın Misak-ı Milli
politikasını kabul etmiştir.
Ankara hükümeti, süreç boyunca Misak-ı Milli politikasını benimsemişse de bazen
belirli tavizler vermek durumunda kalmıştır. Taraf olarak Ankara hükümeti, Türkiye Büyük
Millet Meclisi açılmadan önce Anadolu-Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Heyet-i
Temsiliye adı altında kararlar vermiştir. Kısaca bu modelde, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti ve Heyet-i Temsiliye Ankara hükümetinin öncüleri sayılmaktadır.
Yunanistan, Milli Mücadele döneminde gerek müttefik eksenli politikaları, gerek
Megali İdea politikasını uygulamaya çalışmıştır. Önceleri İzmir konusunda bir talepleri ve
bununla birlikte işgalleri olmuşsa da süreç ilerledikçe Yunanistan bu işgallerini genişletmiştir.
Bu da İtalya ile olan ilişkilerini bozmuş, daha sonra talep ettikleri İstanbul konusunda da
bütün müttefiklerin tepkisini almıştır.
Ermenistan, Milli Mücadele’nin ilk süreçlerinde Büyük Ermenistan fikrini öne sürmüş
ve politikalarını bu yönde gerçekleştirmeye çalışmıştır. Daha sonra müttefik eksenli kararlar
doğrultusunda hareket etmeye başlamıştı. Yine ilk dönemlerde Sovyet Rusya’nın bile
desteğini gören Ermenistan, Türk-Rus ilişkilerinin iyileşmesi ve Türklerin askeri harekâtları
sonucu önce bütün taleplerinden vazgeçmiş, sonra da Sovyet işgaline uğrayarak Ermenistan
Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne dönüşmüştür. Bu olaydan sonra Ermenistan, Sovyet
Rusya’nın stratejilerine göre hareket etmiştir.
Milli Mücadele döneminde göze çarpan iki devlet daha bulunmaktadır. Birincisi
Gürcistan, ikincisi de Amerika Birleşik Devletleri. Ancak bu iki devleti taraf olarak kabul
etmek son derece yanlış olacaktır. Çünkü Gürcistan’ın sadece Batum konusunda ve sadece bir
pozisyonda belirli stratejisi olmuştur. Ondan başka stratejisi olmadığından bütün süreç
boyunca etkisiz taraf olarak kalacaktır. İkinci etkisiz devlet olan Amerika Birleşik Devletleri,
Milli Mücadele döneminde sadece kamuoyu yönünde bazı stratejileri olmuş ve yine bu
stratejiler sadece sürecin ilk zamanlarında gerçekleşmiştir. Süreç esnasında Amerika,
izolasyon politikasını benimseyerek Anadolu üzerinde aktif konumda olmayı reddetmiştir.
Bu durumda Milli Mücadele sürecinde sekiz taraf bulunmaktadır. Taraflar aşağıdaki
tabloda gösterilmiştir.
Tablo 6. Taraflar
Taraf 1 İngiltere Taraf 2 Fransa Taraf 3 İtalya Taraf 4 Sovyet Rusya Taraf 5 Heyet-i Temsiliye ve
sonrasında Ankara hükümeti Taraf 6 İstanbul hükümeti Taraf 7 Yunanistan Taraf 8 Ermenistan ve sonrasında
Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti
1.1.2. HEDEFLER
Hedefler, süreç boyunca geliştirilen stratejilerle ilgili olarak sadeleştirilmiş en büyük
kazanç ve kar kavramlarıdır. Milli Mücadele gibi bir dönemde hedefler, çoğunlukla toprak
parçalarından oluşur. Bu topraklar, süreç içindeki talepler doğrultusunda şekillenir ve
mümkün olduğunca sadeleştirilir. Örnek olarak hem Sevr projesinde hem de Mondros öncesi
müttefiklerin toprak taleplerine göre Kilikya bölgesi bir hedeftir. Kilikya üzerinden stratejiler
belirlenebilir. Bu hedefin sadeleşmediği takdirde hedef sayısında bir artış görülmekle beraber,
sonuçta değişiklikler olabilir. Kilikya bölgesi yerine Antep, Urfa, Adana şehirleri gibi birden
fazla bölge oluşturulduğu takdirde tarafların bu alanlar üzerine stratejileri aynı kalacağından
bu hamle gereksiz olacaktır.
Hedeflerin belirlenmesi araştırmacıya ait olup, çalışmada Misak-ı Milli unsuru dikkate
alınmıştır. Bunun sebebi Anadolu hareketinin bir Milli Mücadele’ye dönüşmesinde Misak-ı
Milli’nin oynadığı faktördür. Aynı şekilde, böyle bir çalışmada Lozan’da müzakere edilen
hususlar da hedef olabileceği gibi, süreç boyunca değişiklik göstermeyen hedeflerin elenmesi
doğru bir karar olacaktır.
Hedefler, aşağıdaki tabloda görülebilir.
Tablo 7. Hedefler
Hedef 1 Ankara Ankara ve civarı Hedef 2 İstanbul İstanbul bölgesi Hedef 3 Boğazların yönetimi İstanbul ve Çanakkale
boğazlarının yönetimi Hedef 4 Boğazlar bölgesi Boğazlar ve civarı Hedef 5 Musul Musul ve civarı Hedef 6 Kilikya Urfa, Maraş, Antep,
Mersin ve Adana şehirleri Hedef 7 Antalya Antalya, Muğla ve Isparta
şehirleri Hedef 8 Kars Kars ve civarı Hedef 9 İzmir İzmir, Aydın, Manisa ve
Ayvalık bölgeleri Hedef 10 Erzurum Erzurum, Bitlis ve Van
şehirleri Hedef 11 Trabzon Trabzon, Amasya, Sinop
ve Samsun şehirleri Hedef 12 Doğu Trakya Doğu Trakya bölgesi Hedef 13 Batı Trakya Batı Trakya bölgesi Hedef 14 Batum Batum bölgesi Hedef 15 Bursa Bursa ve Balıkesir civarı Hedef 16 Uşak Uşak ve civarı Hedef 17 Eskişehir Eskişehir, Afyon ve
Kütahya bölgeleri Hedef 18 Diyarbakır Diyarbakır, Elazığ,
Mardin ve Malatya bölgeleri
Hedef 19 Sivas Sivas ve Tokat bölgeleri Hedef 20 Konya Konya ve civarı Hedef 21 İskenderun İskenderun bölgesi Hedef 22 Kapitülasyonlar Kapitülasyonlar
1.1.3. POZİSYONLAR
Pozisyonlar, oyun sürecindeki taraf, hedef ve stratejilerin karşılaştırılmasıyla
belirlenir. Eğer bir karar verici, belirli bir hedefte stratejisini değiştirmişse, burada bir
pozisyon olmalıdır. Örnek olarak Sakarya Meydan Muharebesi, bazı karar vericilerin
stratejilerinde bir değişiklik meydana getirdiği için bir pozisyondur. Pozisyonlar tek bir olaya
indirgenemez ve başlı başına bir süreci oluşturur. Yukarıdaki Sakarya Meydan Muharebesi
pozisyonunda ayrıca Ankara Anlaşması, Kars Anlaşması gibi tarihsel olaylara da yer verilir.
Strateji temelli yaklaşımda süreç kısmı, sadece bu durum için önemlidir. Tepki temelli
yaklaşımda sürecin farklı bir etkisi daha görülecektir.
Strateji temelli yaklaşımdaki pozisyonlarla tepki temelli yaklaşımdaki pozisyonlar
arasında farklar olmakla birlikte, çalışmanın iki yönlü olması sebebiyle pozisyonlar ortak hale
getirilmiştir. Konuyla ilgili örnek verilirse meclisin açılması, strateji temelli yaklaşımda
herhangi bir stratejiyi değiştirmemesine rağmen tepki temelli yaklaşımda işlendiği için burada
da eklenilmiştir. Ancak bu pozisyonun sonuca herhangi bir şekilde etkisi bulunmamaktadır.
Strateji temelli yaklaşımla tepki temelli yaklaşım pozisyonları arasındaki ikinci fark da
İzmir’in işgalidir. İzmir’in işgalinde Ankara hükümetini temsil edecek herhangi bir taraf
bulunmadığından strateji temelli yaklaşımda bu pozisyona yer verilmemiştir ve Milli
Mücadele, kongreler döneminden başlatılmıştır.
Pozisyonlar, aşağıdaki tabloda görülebilir.
Tablo 8. Pozisyonlar
Pozisyon 1 Genelge ve Kongreler Pozisyon 2 Misak-ı Milli’nin ilanı Pozisyon 3 İstanbul’un işgali Pozisyon 4 TBMM’nin açılması Pozisyon 5 Sevr Projesi Pozisyon 6 Doğu Cephesi ve Gümrü Anlaşması Pozisyon 7 Yunan İleri harekatı ve Londra Konferansı Pozisyon 8 Londra Konferansı’nın TBMM tarafından reddi Pozisyon 9 Yunan İleri Harekatı ve Türk Zaferi Pozisyon 10 Büyük Taarruz ve Lozan
1.1.4. STRATEJİLER
Stratejiler, tarafların süreç içindeki amaçları ya da projeleri dikkate alınarak her hedef
için ayrı ayrı belirlenir. Milli Mücadele döneminde stratejiler, Misak-ı Milli, Megali İdea,
Sevr projesi, Mondros öncesi müttefiklerin yaptığı gizli anlaşmalar, Büyük Ermenistan,
Ankara Anlaşması gibi amaçlar doğrultusunda belirlenmiştir. Her pozisyonda en az bir taraf
stratejisini değiştirmiştir. Basit bir örnekle İstanbul’un işgali sürecinde müttefikler
stratejilerini değiştirmişlerdir.
Hedeflere göre stratejiler, aşağıda belirtilmiştir. Strateji için “s” harfi kısaltma olarak
kullanıldı.
Hedef 1 Ankara bölgesi için stratejiler:
s1 “Ankara bölgesi İstanbul hükümetinin olmalıdır.”
s2 “Ankara bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin
olmalıdır.(Ankara hükümeti)”
Hedef 2 İstanbul bölgesi için stratejiler:
s1 “İstanbul bölgesi İstanbul hükümetinindir.”
s2 “İstanbul bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin
olmalıdır.(Ankara hükümeti)”
s3 “İstanbul bölgesi İtilaf devletleri tarafından idare edilmelidir."
s4 “İstanbul bölgesi Yunanistan’a aittir.”
Hedef 3 Boğazların yönetimi için stratejiler:
s1 “Boğazların yönetimi İtilaf devletlerine bırakılacaktır.”
s2 “Boğazların yönetimi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin
olmalıdır.(Ankara hükümeti)”
s3 “Boğazların yönetimi İstanbul hükümetine bırakılmalıdır.”
s4 “Boğazların yönetimi Türk temsilcisi başkanlığında Ankara hükümeti ve İtilaf
devletlerinin ortak yönetimi olmalıdır.”
Hedef 4 Boğazlar bölgesi için stratejiler:
s1 “Boğazlar bölgesi İstanbul hükümetinindir.”
s2 “Boğazlar bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin
olmalıdır.(Ankara hükümeti)”
s3 “Boğazlar bölgesi İtilaf devletlerine aittir.”
s4 “Boğazlar bölgesi Yunanistan’a aittir.”
Hedef 5 Musul bölgesi için stratejiler:
s1 “Musul bölgesi İngiltere’nindir.”
s2 “Musul bölgesi İstanbul hükümetinindir.”
s3 “Musul bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin
olmalıdır.(Ankara hükümeti)”
Hedef 6 Kilikya bölgesi için stratejiler:
s1 “Kilikya bölgesi Fransa’nındır.”
s2 “Kilikya bölgesi İstanbul hükümetinindir.”
s3 “Kilikya bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin
olmalıdır.(Ankara hükümeti)”
Hedef 7 Antalya bölgesi için stratejiler:
s1 “Antalya bölgesi İtalya’nındır.”
s2 “Antalya bölgesi İstanbul hükümetinindir.”
s3 “Antalya bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin
olmalıdır.(Ankara hükümeti)”
Hedef 8 Kars bölgesi için stratejiler:
s1 “Kars bölgesi Ermenistan’ındır.”
s2 “Kars bölgesi İstanbul hükümetinindir.”
s3 “Kars bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin
olmalıdır.(Ankara hükümeti)”
Hedef 9 İzmir bölgesi için stratejiler:
s1 “İzmir bölgesi Yunanistan’ındır.”
s2 “İzmir bölgesi İstanbul hükümetinindir.”
s3 “İzmir bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin
olmalıdır.(Ankara hükümeti)”
s4 “İzmir bölgesi Yunanistan ve İstanbul hükümeti tarafından ortak idare edilmelidir.”
s5 “İzmir bölgesi Yunanistan ve Ankara hükümeti tarafından ortak idare edilmelidir.”
Hedef 10 Erzurum bölgesi için stratejiler:
s1 “Erzurum bölgesi Ermenistan’ındır.”
s2 “Erzurum bölgesi İstanbul hükümetinindir.”
s3 “Erzurum bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin
olmalıdır.(Ankara hükümeti)”
s4 “Erzurum bölgesi Ermenistan ve Ankara hükümeti tarafından ortak idare
edilmelidir.”
Hedef 11 Trabzon bölgesi için stratejiler:
s1 “Trabzon bölgesi İstanbul hükümeti ile Ermenistan’ındır.”
s2 “Trabzon bölgesi İstanbul hükümetinindir.”
s3 “Trabzon bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin
olmalıdır.(Ankara hükümeti)”
Hedef 12 Doğu Trakya bölgesi için stratejiler:
s1 “Doğu Trakya bölgesi Yunanistan’ındır.”
s2 “Doğu Trakya bölgesi İstanbul hükümetinindir.”
s3 “Doğu Trakya bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin
olmalıdır.(Ankara hükümeti)”
s4 “Doğu Trakya bölgesi Yunanistan ve İstanbul hükümeti tarafından ortak idare
edilmelidir.”
s5 “Doğu Trakya bölgesi Yunanistan ve Ankara hükümeti tarafından ortak idare
edilmelidir.”
Hedef 13 Batı Trakya bölgesi için stratejiler:
s1 “Batı Trakya bölgesi Yunanistan’ındır.”
s2 “Batı Trakya bölgesi için halk oylaması yapılmalıdır.”
Hedef 14 Batum bölgesi için stratejiler:
s1 “Batum bölgesi Sovyet Rusya’nındır.”
s2 “Batum bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin
olmalıdır.(Ankara hükümeti)”
s3 “Batum bölgesi İstanbul hükümetinin olmalıdır.”
Hedef 15 Bursa bölgesi için stratejiler:
s1 “Bursa bölgesi İstanbul hükümetinin olmalıdır.”
s2 “Bursa bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin
olmalıdır.(Ankara hükümeti)”
s3 “Bursa bölgesi Yunanistan’ın olmalıdır.”
s4 “Bursa bölgesi İtalya ve İstanbul hükümeti arasında paylaşılmalıdır.”
Hedef 16 Uşak bölgesi için stratejiler:
s1 “Uşak bölgesi İstanbul hükümetinin olmalıdır.”
s2 “Uşak bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin
olmalıdır.(Ankara hükümeti)”
s3 “Uşak bölgesi Yunanistan’ın olmalıdır.”
s4 “Uşak bölgesi İtalya ve İstanbul hükümeti arasında paylaşılmalıdır.”
Hedef 17 Eskişehir bölgesi için stratejiler:
s1 “Eskişehir bölgesi İstanbul hükümetinin olmalıdır.”
s2 “Eskişehir bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin
olmalıdır.(Ankara hükümeti)”
s3 “Eskişehir bölgesi Yunanistan’ın olmalıdır.”
s4 “Eskişehir bölgesi İtalya ve İstanbul hükümeti arasında paylaşılmalıdır.”
Hedef 18 Diyarbakır bölgesi için stratejiler:
s1 “Diyarbakır bölgesi Ermenistan’ındır.”
s2 “Diyarbakır bölgesi İstanbul hükümetinindir.”
s3 “Diyarbakır bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin
olmalıdır.(Ankara hükümeti)”
s4 “Diyarbakır bölgesi Fransa’ya aittir.”
Hedef 19 Sivas bölgesi için stratejiler:
s1 “Sivas bölgesi İstanbul hükümetinin olmalıdır.”
s2 “Sivas bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin
olmalıdır.(Ankara hükümeti)”
s3 “Sivas bölgesi Fransa’ya aittir.”
Hedef 20 Konya bölgesi için stratejiler:
s1 “Konya bölgesi İtalya’nındır.”
s2 “Konya bölgesi İstanbul hükümetinindir.”
s3 “Konya bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin
olmalıdır.(Ankara hükümeti)”
Hedef 21 İskenderun bölgesi için stratejiler:
s1 “İskenderun bölgesi Fransa’nındır.”
s2 “İskenderun bölgesi İstanbul hükümetinindir.”
s3 “İskenderun bölgesi Heyet-i Temsiliye’nin önderlik ettiği A-RMHG’nin
olmalıdır.(Ankara hükümeti)”
Hedef 22 Kapitülasyonlar için stratejiler:
s1 “Kapitülasyonlardan İtilaf devletleri yararlanacaktır.”
s2 “Kapitülasyonlar kaldırılmalıdır.”
s3 “Kapitülasyonlardan Fransa ve İtalya yararlanmalıdır.”
1.2. STRATEJİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLAR
1.2.1. GENELGE VE KONGRELER Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmesi, Mondros Mütarekesi ve
sonrasında meydana gelen işgaller Anadolu’da bağımsızlık hareketinin doğmasına sebep
olmuştu. Bir taraftan işgallere karşı silahlı direnişler gerçekleşiyor, diğer taraftan da Amasya,
Erzurum ve Sivas gibi bölgelerde ortak direniş için kongreler düzenleniyordu.
21-22 Haziran 1919’da Amasya’da bir genelge yayınlandı. Bu genelgede özetle;
vatanın tehlikede olduğu, İstanbul hükümetinin sorumluluklarını yerine getirmediği, İstanbul
hükümeti yerine milletin kendi kararlarını kendisinin vermesini, bunun için de milli bir
heyetin kurulması ve Anadolu’dan gelecek temsilcilerle Sivas’ta bir kongre toplanması
gerektiği duyurulmuştur. Böylelikle İstanbul ile Anadolu birbirlerinden siyasi olarak
ayrılmıştır.
Amasya genelgesinden sonra, 23 Temmuz ile 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında,
çoğunluğu Erzurum, Trabzon, Van, Sivas ve Bitlis gibi doğu illerindeki delegelerin
oluşturduğu bir kongre toplanmıştır. Bu kongrede, işgal süreci içerisinde Anadolu’da sıklıkla
dile getirilen manda ve himaye fikri tamamen reddedilmiştir. Bunun yanında yabancı işgal ve
müdahalelerine karşı milletin vatanını savunacağı, İstanbul hükümeti sorumluluklarını yerine
getirmediği takdirde Anadolu’da geçici bir hükümetin kurulacağı ve Erzurum’da alınan bu
kararları yürütmek için dokuz kişilik bir temsil heyetinin kurulacağı kararları alınmıştır.
Erzurum kongresinin ardından çeşitli bölgelerde yerel kongreler toplanmıştı. Son
olarak 4-11 Eylül 1919’da Sivas’ta bir kongre toplandı. Buna göre 30 Ekim 1918’de yapılan
Mondros Ateşkes Anlaşması itibariyle devletin elinde kalan topraklar ayrılmaz bir bütün
olarak kabul edilmiştir. Yapılan ve yapılacak olan işgallere karşı milletin elbirliğiyle
savunmaya geçeceği ifade edilmiştir. Azınlıkların hiçbir şekilde bağımsız bir devlet kurma
teşebbüsleri kabul edilmemiş, siyasal ve toplumsal dengeyi bozan azınlık hakları da
reddedilmiştir. Bütün bunların yanında İstanbul hükümetinin Anadolu’ya bağlanması
gerektiği fikri de kabul edilmiştir. Milli cemiyetler, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti adı altında birleşmiştir.
Bu süreçte taraflardan İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Ermenistan Mondros’ta
imzalanan ateşkes şartlarına ve Birinci Dünya Savaşı esnasında Osmanlı Devleti üzerindeki
toprak taleplerine göre strateji belirlemiştir. Buna göre; Ankara bölgesi İstanbul hükümetine,
İstanbul bölgesi İstanbul hükümetine, Boğazların yönetimi İtilaf Devletlerine, Boğazlar
bölgesi İstanbul hükümetine, Musul bölgesi İngiltere’ye, Kilikya bölgesi Fransa’ya, Antalya
bölgesi İtalya’ya, Kars bölgesi Ermenistan’a, İzmir bölgesi Yunanistan’a, Erzurum bölgesi
Ermenistan’a, Doğu Trakya bölgesi Yunanistan’a, Batı Trakya bölgesi Yunanistan’a, Batum
bölgesi Sovyet Rusya’ya, Bursa bölgesi İstanbul hükümetine, Uşak bölgesi İstanbul
hükümetine, Eskişehir bölgesi İstanbul hükümetine, Diyarbakır bölgesi Ermenistan’a, Sivas
bölgesi İstanbul hükümetine, Konya bölgesi İtalya’ya, İskenderun bölgesi Fransa’ya
bırakılacak, Trabzon bölgesi İstanbul hükümeti ile Ermenistan arasında pay edilecek ve
kapitülasyonlardan İtilaf Devletleri yararlanacaktı.
Bu beş devletin ortak stratejisinin yanında Heyet-i Temsiliye önderliğindeki Anadolu-
Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Sivas Kongresi kararlarına göre strateji belirlemişti.
Sivas kongresi kararlarına göre; bırakışmanın imzalandığı gün nüfus çoğunluğu Müslüman
Türklerden oluşan bölgeler ulusal sınırlar içerisinde kabul edilmişti. Bunu oyun teorik
kavramlarla modellediğimiz zaman Heyet-i Temsiliye, Batı Trakya’nın kaderinin halkoyuyla
belirlenmesinin haricinde bütün hedeflerde hak iddia ediyordu.
İstanbul hükümeti ise stratejisini, Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imzasından önceki
sınırlara göre belirlemişti. İstanbul hükümetinin stratejisi, Heyet-i Temsiliye’nin Sivas
kongresi kararlarına yakın olmakla birlikte bazı tavizleri vardı. Çalışmadaki sınıflandırmaya
göre aradaki tek fark, İstanbul hükümeti ile Heyet-i Temsiliye’nin birbirinden farklı bir taraf
olmalarıydı.
Son olarak Sovyet Rusya’nın stratejisi, daha çok müttefik karşıtı bir strateji olup
Heyet-i Temsiliye ile uzlaşma halinde idi. Batum bölgesi konusunda kendi talepleri
doğrultusunda stratejiler belirleyen Sovyet Rusya’nın Heyet-i Temsiliye ile ortak hareket
ettiği varsayılmıştır.
Genelge ve kongreler adı verilen bu pozisyonun süreci, Haziran 1919’dan Eylül
1919’a kadar sürmüştür.
Strateji tablosu aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 9.Pozisyon 1 Strateji Tablosu
h1 h2 h3 h4 h5 h6 h7 h8 h9 h10 h11 İngiltere s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Fransa s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 İtalya s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Sovyet Rusya
s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3
Ankara s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İstanbul s1 s1 s1 s1 s2 s2 s2 s2 s2 s2 s2 Yunanistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Ermenistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 h12 h13 h14 h15 h16 h17 h18 h19 h20 h21 h22 İngiltere s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Fransa s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 İtalya s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Sovyet Rusya
s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2
Ankara s3 s2 s2 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2 İstanbul s2 s1 s1 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s2 s1 Yunanistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Ermenistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1
1.2.2. MİSAK-I MİLLİ’NİN İLANI
Sivas kongresindeki örgütlenme, yeni bir hareketi doğurmuştu. Anadolu’da yeni
kurulmuş bu teşkilat, tam bağımsızlık ilkelerinden hareket eden Misak-ı Milli kararlarını
oluşturdu.
Misak-ı Milli metninde yer alan kararları özetleyecek olursak:
a. Osmanlı Devleti’nin Mondros Ateşkes Anlaşması’nı imzaladığı gün itibariyle İtilaf
Devletlerinin işgal ettiği Arap bölgeleri, halkın kendi seçimine bırakılmıştır. Ateşkes
imzalandığı gün işgal edilmemiş topraklar vatan toprağıdır.
b. Kendi oylarıyla anavatana katılan Kars, Ardahan ve Batum, gerekirse tekrar oy
kullanarak seçim yapma hakkına sahiptir.
c. Batı Trakya toprakları yine halkoyuna bırakılmıştır.
d. İstanbul ve Marmara Denizi’nin güvenliğinin sağlanması koşuluyla boğazların
ticarete açılması konusu, ilgili devletlerin iştirakiyle alınacak ortak karara bağlıdır.
e. İtilaf devletlerinin tasarladığı azınlık hakları, komşu ülkelerdeki Müslüman halkın
aynı haklara sahip olması şartıyla kabul edilecektir.
f. Dış borçlar haricindeki siyasi, adli ve mali gelişimi kısıtlayıcı bütün kayıtlar
tanınmamaktadır.
Bu kararlar zamanla bütün Anadolu’ya sonra da İstanbul’a kadar yayılmış ve İstanbul
hükümetinin fikirlerini de değiştirmişti.
Bu süreçte taraflardan İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Ermenistan Mondros’ta
imzalanan ateşkes şartlarına ve Birinci Dünya Savaşı esnasında Osmanlı Devleti üzerindeki
toprak taleplerine göre belirledikleri stratejilerine devam etmişlerdir. Buna göre; Ankara
bölgesi İstanbul hükümetine, İstanbul bölgesi İstanbul hükümetine, Boğazların yönetimi İtilaf
Devletlerine, Boğazlar bölgesi İstanbul hükümetine, Musul bölgesi İngiltere’ye, Kilikya
bölgesi Fransa’ya, Antalya bölgesi İtalya’ya, Kars bölgesi Ermenistan’a, İzmir bölgesi
Yunanistan’a, Erzurum bölgesi Ermenistan’a, Doğu Trakya bölgesi Yunanistan’a, Batı
Trakya bölgesi Yunanistan’a, Batum bölgesi Sovyet Rusya’ya, Bursa bölgesi İstanbul
hükümetine, Uşak bölgesi İstanbul hükümetine, Eskişehir bölgesi İstanbul hükümetine,
Diyarbakır bölgesi Ermenistan’a, Sivas bölgesi İstanbul hükümetine, Konya bölgesi İtalya’ya,
İskenderun bölgesi Fransa’ya bırakılacak, Trabzon bölgesi İstanbul hükümeti ile Ermenistan
arasında pay edilecek ve kapitülasyonlardan İtilaf Devletleri yararlanacaktı.
Bu beş devletin ortak stratejisinin yanında Heyet-i Temsiliye önderliğindeki Anadolu-
Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Sivas Kongresi kararlarının daha detaylısı sayılabilecek
Misak-ı Milli kararlarını strateji olarak belirlemişti. Çizilen çerçeveye göre Misak-ı Milli, Batı
Trakya’nın kaderinin halkoyuyla belirlenmesinin haricinde bütün hedefler tablosundaki bütün
toprakların Türkler tarafından yönetilmesini ayrıca kapitülasyonların kaldırılmasını talep
etmişti.
İstanbul hükümeti ise bu süreçte Misak-ı Milli kararlarından etkilenmiş ve Heyet-i
Temsiliye ile hemen hemen aynı stratejileri benimsemiştir. Tabi ki aradaki tek fark, İstanbul
hükümeti ile Heyet-i Temsiliye’nin ayrı bir taraf sayılmasıdır.
Son olarak Sovyet Rusya da aynen müttefik karşıtı stratejisine devam etmiş, Heyet-i
Temsiliye ile uzlaşmış durumdaydı. Uzlaşısı yine Batum haricinde Misak-ı Milli kararlarına
saygı göstererek sürmüştür.
Misak-ı Milli’nin ilanı adı verilen bu pozisyonun süreci, Ocak 1920’den Mart 1920’ye
kadar sürmüştür.
Bu pozisyonda, bir öncekine göre sadece İstanbul hükümetinin stratejilerinde değişim
yaşanmıştır. Bunun sebebi olarak Misak-ı Milli kararlarının İstanbul’u etkilemesi
gösterilebilir.
Strateji tablosu aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 10.Pozisyon 2 Strateji Tablosu
h1 h2 h3 h4 h5 h6 h7 h8 h9 h10 h11 İngiltere s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Fransa s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 İtalya s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Sovyet Rusya
s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3
Ankara s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İstanbul s1 s1 s3 s1 s2 s2 s2 s2 s2 s2 s2 Yunanistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Ermenistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 h12 h13 h14 h15 h16 h17 h18 h19 h20 h21 h22 İngiltere s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Fransa s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 İtalya s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1
Sovyet Rusya
s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2
Ankara s3 s2 s2 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2 İstanbul s2 s2 s3 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s2 s2 Yunanistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Ermenistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1
1.2.3. İSTANBUL’UN İŞGALİ
Misak-ı Milli kararlarına yakınlaşan İstanbul, İtilaf Devletlerinin işgali ile karşılaşmış
ve 16 Mart 1920’de işgal gerçekleşmiştir.
Bu süreçte taraflardan İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Ermenistan, stratejilerini
Mondros’ta imzalanan ateşkes şartlarına ve Birinci Dünya Savaşı esnasında Osmanlı Devleti
üzerindeki toprak taleplerine ve buna ek olarak İstanbul bölgesindeki işgaline göre
belirlemiştir. Buna göre Ankara bölgesi İstanbul hükümetine, İstanbul bölgesi İtilaf
Devletlerine, Boğazların yönetimi İtilaf Devletlerine, Boğazlar bölgesi İstanbul hükümetine,
Musul bölgesi İngiltere’ye, Kilikya bölgesi Fransa’ya, Antalya bölgesi İtalya’ya, Kars bölgesi
Ermenistan’a, İzmir bölgesi Yunanistan’a, Erzurum bölgesi Ermenistan’a, Doğu Trakya
bölgesi Yunanistan’a, Batı Trakya bölgesi Yunanistan’a, Batum bölgesi Sovyet Rusya’ya,
Bursa bölgesi İstanbul hükümetine, Uşak bölgesi İstanbul hükümetine, Eskişehir bölgesi
İstanbul hükümetine, Diyarbakır bölgesi Ermenistan’a, Sivas bölgesi İstanbul hükümetine,
Konya bölgesi İtalya’ya, İskenderun bölgesi Fransa’ya bırakılacak, Trabzon bölgesi İstanbul
hükümeti ile Ermenistan arasında pay edilecek ve kapitülasyonlardan İtilaf Devletleri
yararlanacaktı.
Bu beş devletin devam eden ortak stratejisinin yanında Heyet-i Temsiliye
önderliğindeki Anadolu-Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti de Misak-ı Milli kararlarına
devam etmişti.
İstanbul hükümeti ise bu işgal sürecinde Misak-ı Milli kararlarından uzaklaşmış ve
Damat Ferit hükümeti sayesinde müttefik talepleriyle uyumlu bir strateji belirlemiştir. Buna
göre; İstanbul hükümeti, İtilaf Devletleri’nin uyguladıkları bütün stratejileri kabul etmiştir.
Sovyet Rusya da aynen müttefik karşıtı stratejisine devam etmiş, Heyet-i Temsiliye ile
uzlaşmış durumdaydı. Uzlaşısı yine Batum haricinde Misak-ı Milli kararlarına saygı
göstererek sürmüştür.
İstanbul’un işgali adı verilen bu pozisyonun süreci, Mart 1920’den Nisan 1920’ye
kadar sürmüştür.
Bu pozisyonda, bir öncekine göre İstanbul’un İtilaf devletleri tarafından yönetilmesi
stratejileri ve işgalle birlikte değişen İstanbul hükümetinin İtilaflarla uyumlu politika
geliştirmeleri konusunda değişim yaşanmıştır.
Strateji tablosu aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 11.Pozisyon 3 Strateji Tablosu
h1 h2 h3 h4 h5 h6 h7 h8 h9 h10 h11 İngiltere s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Fransa s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 İtalya s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Sovyet Rusya
s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3
Ankara s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İstanbul s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Yunanistan s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Ermenistan s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 h12 h13 h14 h15 h16 h17 h18 h19 h20 h21 h22 İngiltere s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Fransa s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 İtalya s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Sovyet Rusya
s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2
Ankara s3 s2 s2 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2 İstanbul s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Yunanistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Ermenistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1
1.2.4. TBMM’NİN AÇILMASI
İstanbul’un işgal edilmesiyle yeni bir meclisin Anadolu’da kurulması kararlaştırılmış
ve yeni meclis olan TBMM 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da açılmıştır.
Nisan 1920’den Temmuz 1920’ye kadar olan süreçte bir öncekine göre strateji
açısından değişim yaşanmamıştır. Sadece Heyet-i Temsiliye yerine TBMM geçmiştir.
Yukarıdaki pozisyon başlığında belirtildiği gibi bu süreç daha çok tepki ve işbirliğine dayalı
yaklaşımla ilgili olup aradaki farkı daha iyi anlamak için burada yer verilmiştir.
Strateji tablosu bir öncekiyle aynı olup aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 12.Pozisyon 4 Strateji Tablosu
h1 h2 h3 h4 h5 h6 h7 h8 h9 h10 h11 İngiltere s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1
Fransa s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 İtalya s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Sovyet Rusya
s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3
Ankara s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İstanbul s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Yunanistan s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Ermenistan s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 h12 h13 h14 h15 h16 h17 h18 h19 h20 h21 h22 İngiltere s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Fransa s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 İtalya s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Sovyet Rusya
s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2
Ankara s3 s2 s2 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2 İstanbul s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Yunanistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Ermenistan s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1
1.2.5. SEVR PROJESİ
İtilaf Devletleri Ankara’ya karşı kendi hazırladıkları Sevr projesini sunmuş ve
Ankara’ya karşı savaşmaktan başka seçenek bırakmamışlardı. Sevr Anlaşması’nın önemli
kararları:
-İstanbul şehri, Osmanlı Devleti’nin başkenti olmakla birlikte İtilaf devletlerinin
tasarladığı azınlık hakları yerine getirilmezse Türklerin elinden alınacaktır.
-Boğazlar, komisyon tarafından idare edilecek ve bütün gemilere açık olacaktır.
-Doğu Anadolu’da Kürtlerin ayrı bir devlet kurma isteği Cemiyet-i Akvam tarafından
kabul görürse Osmanlı Devleti de bunu kabul edecektir.
-Trakya’nın büyük bir kısmı Yunanistan’a verilecektir.
-İzmir, Türklerin elinde kalacak, ancak Yunan idarecileri tarafından yönetilecektir.
-Suriye Fransa’ya bırakılacaktır.
-Irak ve Arabistan, İngiltere’ye verilecektir.
-Doğu Anadolu’da Ermenistan Devleti kurulacaktır. Sınır tespiti, Wilson’a
bırakılacaktır.
-Azınlık hakları genişletilecektir.
-Kapitülasyonlardan bütün müttefik ülkeler faydalanacaktır.
Bu süreçte İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Ermenistan strateji olarak Sevr
projesini belirlemişlerdi. İstanbul hükümeti de bu projeyi kabul etmek zorunda kaldı. Sevr
projesi kararlarını oyun teorik kavramlarla modellediğimiz zaman; Ankara bölgesi İstanbul
hükümetine, İstanbul bölgesi İstanbul hükümetine, Boğazların yönetimi İtilaf Devletlerine,
Boğazlar bölgesi İtilaf Devletlerine, Musul bölgesi İngiltere’ye, Kilikya bölgesi Fransa’ya,
Antalya bölgesi İtalya’ya, Kars bölgesi Ermenistan’a, İzmir bölgesi Yunanistan’a, Erzurum
bölgesi Ermenistan’a, Doğu Trakya bölgesi Yunanistan’a, Batı Trakya bölgesi Yunanistan’a,
Batum bölgesi Sovyet Rusya’ya, Bursa bölgesi İstanbul hükümeti ile İtalya’ya, Uşak bölgesi
İtalya’ya, Eskişehir bölgesi İstanbul hükümeti ile İtalya’ya, Diyarbakır bölgesi Fransa’ya,
Sivas bölgesi Fransa’ya, Konya bölgesi İtalya’ya, İskenderun bölgesi Fransa’ya bırakılacak,
Trabzon bölgesi İstanbul hükümeti ile Ermenistan arasında pay edilecek ve
kapitülasyonlardan İtilaf Devletleri yararlanacaktı.
TBMM, bu süreçte Misak-ı Milli kararlarına devam etmiş ancak Sovyet Rusya’da bir
değişim yaşanmıştı. Sovyetler Erzurum bölgesi için Ermenilerin de pay alması stratejisini
benimsemişti.
Sevr projesi adı verilen bu pozisyonun süreci, Temmuz 1920’den Ağustos 1920’ye
kadar sürmüştür.
Bu pozisyonda, bir öncekine göre Sevr projesi kararları ve Sovyet Rusya’nın Erzurum
konusundaki stratejilerinde değişim yaşanmıştır.
Strateji tablosu aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 13.Pozisyon 5 Strateji Tablosu
h1 h2 h3 h4 h5 h6 h7 h8 h9 h10 h11 İngiltere s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Fransa s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 İtalya s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Sovyet Rusya
s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s4 s3
Ankara s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İstanbul s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Yunanistan s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 Ermenistan s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s1 s1 s1 s1 h12 h13 h14 h15 h16 h17 h18 h19 h20 h21 h22 İngiltere s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Fransa s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1
İtalya s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Sovyet Rusya
s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2
Ankara s3 s2 s2 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2 İstanbul s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Yunanistan s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Ermenistan s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1
1.2.6. DOĞU CEPHESİ VE GÜMRÜ ANLAŞMASI
Ankara hükümetine bağlı ordunun Kafkasya bölgesindeki harekâtı, müttefiklerin
yanında olan Ermenistan’ın stratejisini tamamen değiştirmiştir. Ermenistan önce Sevr’i yok
sayarak Gümrü anlaşmasını imzalamış, sonra da Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne
dönüşmüştür.
Bu süreçte Ermenistan, hedefler listesindeki bütün taleplerini terk ederek Ankara
hükümetini tanımıştır. Sovyetlerin de Erzurum konusunda Ermeni talepleri yeniden değişerek
Ankara hükümeti lehinde strateji belirlemiştir. Batum’da iki karar vericinin çıkar çatışması
devam etmektedir. Ermenistan’ın bu hamlesiyle müttefiklerin doğuyla ilgili kararları İstanbul
hükümeti lehine değiştiği varsayılmıştır.
Ermenistan, Gümrü Anlaşması sonrası taleplerinden vazgeçtikten sonra Sovyet
Sosyalist cumhuriyetine dönüştüğünden, bundan sonraki stratejileri Sovyet Rusya ile
tamamen aynı varsayılacaktır.
Doğu harekâtı adı verilen bu pozisyonun süreci, Eylül 1920’den Aralık 1920’ye kadar
sürmüştür.
Bu pozisyonda, bir öncekine göre Ermenistan’ın Sevr’i yok sayması ve Sovyet
sistemine dönüşmesi ile ilgili değişim yaşanmıştır.
Strateji tablosu aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 14.Pozisyon 6 Strateji Tablosu
h1 h2 h3 h4 h5 h6 h7 h8 h9 h10 h11 İngiltere s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s2 Fransa s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s2 İtalya s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s2 Sovyet Rusya
s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3
Ankara s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İstanbul s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s2 Yunanistan s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s2
Ermenistan s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 h12 h13 h14 h15 h16 h17 h18 h19 h20 h21 h22 İngiltere s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Fransa s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 İtalya s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Sovyet Rusya
s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2
Ankara s3 s2 s2 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2 İstanbul s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Yunanistan s1 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Ermenistan s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2
1.2.7. YUNAN İLERİ HAREKÂTI VE LONDRA KONFERANSI
Yunanlılar Sevr’i kabul ettirmek ve toplanması planlanan Londra Konferansı’nda
üstün konumda olmak için İnönü mevzilerine saldırıya geçmişlerdi. 6-11 Ocak 1921’de
gerçekleşen bu muharebede Yunanlılar Bursa’dan hareketle Eskişehir istikametine ilerlemiş,
İnönü’nün batısındaki mevzilerde hem sağ kanatta hem de sol kanatta durdurulmuştur. Ancak
demiryolunun geçtiği bölgede bir boşluk bulmuş ve merkezden taarruzunu sürdürmüştür. Bu
kırılma üzerine Türk sağ kanadı tamamen geriye çekilerek doğuya mevzilenmiş, Türk sol
kanadı da, bir kısmı yerine kalarak Yunan taarruzuna göğüs germiş, diğeri de kuşatmayı
engellemek için merkeze mevzilenip namlusunu kuzeye çevirmişti. Türk birlikleri asıl savaşı
İnönü ve doğusunda beklerken, Yunanlılar pek az kuvvetle savunulan Türk sol kanadını
çökertememiş ve tamamen geri çekilmişti. Birinci İnönü Muharebesi adı verilen bu
muharebede, 11 Ocak 1921’de Türk birlikleri takip harekatına başlamış ve Yunanlılar eski
mevzilerine gerilemişti.
Mart 1921’de Ankara, Londra Konferansı’nda üstün duruma gelmiş ancak itilaflarla
anlaşma bir türlü sağlanamamıştı. Bekir Sami Bey, kendi yetkilerine dayanarak Fransa ve
İtalya ile gizli anlaşmalar imzalamış, bazı tavizlerle bu iki devleti müttefik kutbundan
çıkarmıştı. Bu esnada tekrar taarruza geçen Yunanlılar bu defa iki koldan saldırmıştı. Birinci
kol yine eski İnönü mevzilerine, ikinci kol ise Uşak’tan Afyon üzerine idi. Yunanlıların asıl
taarruz bölgesi kuzey mevzileri idi. 1 Nisan 1921’de kuzeyde durdurulan Yunan kuvvetleri,
güneyde kısmi başarılar sağlamıştı. Ancak asıl birliklerinin kuzeyde yenik olması, küçük
birliklerle güneyde ilerlemenin kuşatılma ihtimalini doğurması üzerine Yunanlılar güneyden
de geri çekilmiştir. Yunanlılar ikinci defa yenilgiyi yaşamışlardı. Ayrıca bu süreçte
Sovyetlerle Moskova Anlaşması imzalanmış Batum meselesi Sovyetler lehine çözümlenmişti.
İngiltere Sevr’in yumuşatılmış halini strateji olarak belirlemiş, buna göre İzmir ve
Doğu Trakya bölgesi Yunanlılar ile İstanbul hükümeti tarafından ortak idare edilmelidir.
Fransa, İtalya ve Ankara hükümeti temel konularda anlaşmışsa da hala daha aralarında görüş
ayrılıkları bulunmaktaydı. Musul hakkında Fransa ve İtalya görüş bildirmediklerinden mevcut
stratejileri, yani Musul’un İngiltere’ye bırakılma kararını devam ettirdikleri kabul edilebilir.
Musul’dan başka İskenderun Fransa’ya bırakılmakta, onun haricinde iki taraf arasında
boğazların yönetimi ile ilgili küçük bir görüş ayrılığı bulunmaktadır. Bunların dışında Fransa
ve İtalya geri kalan bütün hedef bölgelerini Ankara hükümetine bırakıyordu ancak Ankara bu
iki devlete bazı ayrıcalıklar tanıyordu.
Yunanistan, hedeflerinde Sevr projesinden daha fazla aşırı olan Megali İdea’yı strateji
olarak belirlemiştir.
Sovyet Rusya ve Ermenistan SSC ise doğal müttefiki olan Ankara ile anlaşmış ve
Batum konusunda ortak strateji belirlemiştir.
Yunan ileri harekâtı ve Londra Konferansı adı verilen bu pozisyonun süreci, Ocak
1921’den Mart 1921’e kadar sürmüştür.
Strateji tablosu aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 15.Pozisyon 7 Strateji Tablosu
h1 h2 h3 h4 h5 h6 h7 h8 h9 h10 h11 İngiltere s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s4 s2 s2 Fransa s2 s2 s4 s2 s1 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İtalya s2 s2 s4 s2 s1 s3 s3 s3 s3 s3 s3 Sovyet Rusya
s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3
Ankara s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İstanbul s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s4 s2 s2 Yunanistan s1 s4 s1 s4 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s2 Ermenistan s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 h12 h13 h14 h15 h16 h17 h18 h19 h20 h21 h22 İngiltere s4 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Fransa s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s3 İtalya s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s3 Sovyet Rusya
s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2
Ankara s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s3 İstanbul s4 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Yunanistan s1 s1 s1 s3 s3 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Ermenistan s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2
1.2.8. LONDRA KONFERANSININ REDDİ
Londra Konferansı’nda Fransa ve İtalya ile imzalanan gizli anlaşmalar fazla taviz
nedeniyle Ankara tarafından reddedilmiş, gerek müttefik stratejileri gerek Ankara stratejileri
hemen hemen bir önceki pozisyondaki stratejilerle örtüşmüştü. Özellikle Fransa’nın Ankara
ile ilişkilerinin bozulmasının bir başka nedeni olarak Moskova Anlaşması da gösterilebilir.
İngiltere, Fransa ve İtalya’nın stratejileri tekrar ortak hale gelmiştir. Buna göre;
Ankara bölgesi İstanbul hükümetine, İstanbul bölgesi İstanbul hükümetine, Boğazların
yönetimi İtilaf Devletlerine, Boğazlar bölgesi İtilaf Devletlerine, Musul bölgesi İngiltere’ye,
Kilikya bölgesi Fransa’ya, Antalya bölgesi İtalya’ya, Kars bölgesi İstanbul hükümetine, İzmir
bölgesi Yunanistan ve İstanbul hükümeti arasında ortak idareye, Erzurum bölgesi İstanbul
hükümetine, Doğu Trakya bölgesi Yunanistan ve İstanbul hükümeti arasında ortak idareye,
Batı Trakya bölgesi Yunanistan’a, Batum bölgesi Sovyet Rusya’ya, Bursa bölgesi İstanbul
hükümeti ile İtalya’ya, Uşak bölgesi İstanbul hükümeti ile İtalya’ya, Eskişehir bölgesi
İstanbul hükümeti ile İtalya’ya, Diyarbakır bölgesi Fransa’ya, Sivas bölgesi Fransa’ya, Konya
bölgesi İtalya’ya, İskenderun bölgesi Fransa’ya bırakılacak, Trabzon bölgesi İstanbul
hükümetine ve kapitülasyonlardan İtilaf Devletleri yararlanacaktı.
Diğer taraftan İstanbul hükümeti, İtilaf devletleri kararlarına uymuş, Yunanistan
Megali İdea’sına devam etmişti. Ankara hükümeti ve Sovyet Rusya da Moskova Anlaşması
kararları değişmemiştir.
Londra Konferansının reddi ile ilgili bu pozisyonun süreci Mart 1921’den Nisan
1921’ye kadardır.
Strateji tablosu aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 16.Pozisyon 8 Strateji Tablosu
h1 h2 h3 h4 h5 h6 h7 h8 h9 h10 h11 İngiltere s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s4 s2 s2 Fransa s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s4 s2 s2 İtalya s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s4 s2 s2 Sovyet Rusya
s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3
Ankara s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İstanbul s1 s1 s1 s3 s1 s1 s1 s2 s4 s2 s2 Yunanistan s1 s4 s1 s4 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s2 Ermenistan s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3
h12 h13 h14 h15 h16 h17 h18 h19 h20 h21 h22 İngiltere s4 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Fransa s4 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 İtalya s4 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Sovyet Rusya
s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2
Ankara s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2 İstanbul s4 s1 s1 s4 s4 s4 s4 s3 s1 s1 s1 Yunanistan s1 s1 s1 s3 s3 s3 s4 s3 s1 s1 s1 Ermenistan s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s3 s2
1.2.9. YUNAN İLERİ HAREKÂTI VE TÜRK ZAFERİ
Temmuz 1921’de Yunanlılar İkinci İnönü Muharebesi’nde olduğu gibi iki koldan
taarruza başladılar. Birinci kol, kuzeydeki İnönü mevzilerine yapıldı. Ancak bu defa asıl
kuvvetler kuzeyde değildi. İkinci kol ise güneyden, Uşak’tan Kütahya’ya doğru yapıldı.
Üstelik bu defa Yunanlıların amacı mevzi işgalinden ziyade Türk ordusunun imhası üzerine
hareket ediyordu. Sayı üstünlüğünü elinde bulunduran Yunan kuvvetleri Kütahya’da Türk
savunma hattını yardı. Savunma hattı yarılınca hem güneydeki hem de kuzeydeki Türk
birlikleri Eskişehir civarına çekildiler. Yunanlıların taarruzunda görülen bazı noksanlıklardan
dolayı Eskişehir’de bir Türk karşı taarruzu yapıldı. Ancak Türk ordusunun taarruz için sayıca
yeterli olmaması ve kaçakların fazla olması, ayrıca Yunan takviyesinin cepheye yetişmesi
neticesinde karşı taarruz başarısız olmuş ve Türk ordusu imha edilmeden Sakarya nehrinin
doğusuna çekilmişti. Ağustos ayında, Türk birlikleri kaçakların telafisini yapmış, Tekâlif-i
Milliye emirleri ile mevcut askerini donatmayı başarmıştı. Bu tarihte Sakarya’da kanlı bir
muharebe daha başlamıştı. Yunanlıların amacı yine Türk ordusunu kuşatıp imha etmek ve
Ankara’yı ele geçirmek hedefini taşıyordu. Bunun için asıl birliklerini gizleyip Türk ordusunu
sol kanadının gerisinden yani en doğu mevzilerinden vurmayı amaçlamıştı. Muharebenin ilk
kısmı Mangal dağı ve çevresinde gerçekleşti. Yunanlıların kuşatma planı işe yaramayınca
taarruz merkezden yani Çal Dağı ve Türbe tepe bölgelerinden yapıldı. Burada Türk
mevzilerinin bir kısmı işgal edilmişse de Mustafa Kemal Paşa’nın yeni savunma taktiği
sayesinde Yunanlılar daha fazla ileriye gidememişti. Bundan sonraki çatışmalar kuzeyde
yoğunlaştı. Türk birlikleri Duatepe’yi ele geçirdi ve Yunanlılar önce Sivrihisar’a, oradan da
Afyon – Eskişehir hattına çekildiler. Zafer Ankara hükümetinin oldu.
Türklerin zafer kazandığı bu süreçte, büyük değişiklikler yaşanmıştı. İngiltere ve
İtalya, Sevr projesinden tavizler veren stratejileri benimsemişti. İstanbul hükümeti de
İngiltere’nin stratejisine uyuyordu. Yunanistan, yenilmesine rağmen hala Megali İdea’da ısrar
ediyordu. O kadar ki Yunanistan İtilaf devletlerine rağmen İstanbul üzerinde bile hak iddia
etmişti.
Fransa ve Ankara hükümeti arasında imzalanan Ankara Anlaşması’yla Fransa
Sevr’deki isteklerinden, Ankara da İskenderun bölgesindeki talebinden vazgeçiyordu. Fransa,
artık İstanbul hükümetiyle değil Ankara hükümetiyle anlaşıyordu.
Sovyet Rusya ve Ermenistan SSC de Ankara hükümetinin kararlarıyla aynı eksende
strateji belirlediler.
Strateji tablosu aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 17.Pozisyon 9 Strateji Tablosu
h1 h2 h3 h4 h5 h6 h7 h8 h9 h10 h11 İngiltere s1 s1 s1 s3 s1 s2 s2 s2 s4 s2 s2 Fransa s2 s2 s1 s3 s1 s3 s3 s3 s5 s3 s3 İtalya s1 s1 s1 s3 s1 s2 s2 s2 s4 s2 s2 Sovyet Rusya
s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3
Ankara s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İstanbul s1 s1 s1 s3 s1 s2 s2 s2 s4 s2 s2 Yunanistan s1 s4 s1 s4 s1 s2 s2 s2 s1 s2 s2 Ermenistan s2 s2 s2 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 h12 h13 h14 h15 h16 h17 h18 h19 h20 h21 h22 İngiltere s4 s1 s1 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s1 s1 Fransa s5 s1 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s1 İtalya s4 s1 s1 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s1 s1 Sovyet Rusya
s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2
Ankara s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2 İstanbul s4 s1 s1 s1 s1 s1 s2 s1 s2 s1 s1 Yunanistan s1 s1 s1 s3 s3 s3 s2 s1 s2 s1 s1 Ermenistan s3 s2 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2
1.2.10. BÜYÜK TAARRUZ VE LOZAN
Sakarya’da kazanılan zaferden sonra Ankara hükümeti, Yunanlıları kesin bir yenilgiye
uğratmak istiyordu. 26 Ağustos 1922’de büyük bir Türk taarruzu başladı. Türk sağ
kanadından 2. Orduya bağlı 3. ve 6. kolordular düşmanı yerinde tutmayı, Türk sol kanadında
1. Orduya bağlı 1., 2. ve 4. kolordular asıl taarruzu, son olarak da 5. Süvari Kolordusu da Ahır
Dağları’ndan sızarak düşmanı kuşatmayı hedeflemişti. Nitekim öyle de oldu, muharebenin ilk
iki günü Yunanlılar asıl mevzilerde iyi direndiyse de kuşatılmaktan kurtulamadılar. 30
Ağustos 1922’de imha gerçekleşti ve ilerleyen günlerde de Anadolu Yunan işgalinden
tamamen kurtuldu. Ankara hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında önce Mudanya bırakışması
sonra da Lozan Anlaşması imzalandı. Lozan Anlaşması’nda belirlediğimiz hedeflerin büyük
bir kısmı Ankara hükümeti taleplerine uygun olarak kabul edildi.
Ağustos 1922’de başlayan Türk taarruzu ve sonrasında Lozan’a kadar giden süreçte
taraflar hemen hemen bütün konularda uzlaşmıştı. Oyunun sonu olarak belirlenmiş Lozan
Anlaşması’nda sadece Musul bölgesinin kararı ertelenmişti. Onun haricinde bütün meseleler
çoğunlukla Ankara hükümeti lehine çözümlendi.
Bütün tarafların kabul ettiği kararlara göre; Ankara bölgesi Ankara hükümetine,
İstanbul bölgesi Ankara hükümetine, Boğazların yönetimi Türk temsilcisi başkanlığında ortak
bir komisyona, Boğazlar bölgesi Ankara hükümetine, Kilikya bölgesi Ankara hükümetine,
Antalya bölgesi Ankara hükümetine, Kars bölgesi Ankara hükümetine, İzmir bölgesi Ankara
hükümetine, Erzurum bölgesi Ankara hükümetine, Doğu Trakya bölgesi Ankara hükümetine,
Batı Trakya bölgesi Yunanistan’a, Batum bölgesi Sovyet Rusya’ya, Bursa bölgesi Ankara
hükümetine, Uşak bölgesi Ankara hükümetine, Eskişehir bölgesi Ankara hükümetine,
Diyarbakır bölgesi Ankara hükümetine, Sivas bölgesi Ankara hükümetine, Konya bölgesi
Ankara hükümetine, İskenderun bölgesi Fransa’ya, Trabzon bölgesi Ankara hükümetine
bırakılacak ve kapitülasyonlar kaldırılacaktır. Musul sorunu ertelendiği için Musul hakkında
mevcut stratejiler devam etmiştir.
Süreç Ağustos 1922’den Temmuz 1923’e kadardır.
Strateji tablosu aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 18.Pozisyon 10 Strateji Tablosu
h1 h2 h3 h4 h5 h6 h7 h8 h9 h10 h11 İngiltere s2 s2 s4 s2 s1 s3 s3 s3 s3 s3 s3 Fransa s2 s2 s4 s2 s1 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İtalya s2 s2 s4 s2 s1 s3 s3 s3 s3 s3 s3 Sovyet Rusya
s2 s2 s4 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3
Ankara s2 s2 s4 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 İstanbul s2 s2 s4 s2 s1 s3 s3 s3 s3 s3 s3 Yunanistan s2 s2 s4 s2 s1 s3 s3 s3 s3 s3 s3 Ermenistan s2 s2 s4 s2 s3 s3 s3 s3 s3 s3 s3 h12 h13 h14 h15 h16 h17 h18 h19 h20 h21 h22 İngiltere s3 s1 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2
Fransa s3 s1 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2 İtalya s3 s1 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2 Sovyet Rusya
s3 s1 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2
Ankara s3 s1 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2 İstanbul s3 s1 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2 Yunanistan s3 s1 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2 Ermenistan s3 s1 s1 s2 s2 s2 s3 s2 s3 s1 s2
1.3. ANALİZ
Pozisyonların bir önceki sapma hareketi aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.
Şekil 1. Pozisyonların bir öncekine göre sapmaları
Haziran 1919’dan Ocak 1920’ye kadar olan süreci kapsayan Genelge ve Kongreler,
birinci pozisyon olduğundan daha önceki dönemlere göre sapma olup olmadığı burada
incelenmeyecektir. Onun yerine Lozan Anlaşması ve Misak-ı Milli ilkeleri ile kıyaslanıp
aradaki fark yüzdesel oranla ifade edilecektir.
Ocak-Mart 1920’yi kapsayan ve pozisyon 2 olarak adlandırılmış Misak-ı Milli’nin ilan
edilmesi sürecinde, Genelge ve Kongrelere göre bazı sapmalar gerçekleşmiştir. İstanbul
hükümetinin Misak-ı Milli serüvenine kısa süreli de olsa katılması, iki pozisyon arasında
%2.27 oranında bir sapma gerçekleştirmiştir.
Mart-Nisan 1920’yi kapsayan ve İstanbul’un İtilaf Devletlerince işgal edilmesi
üzerinde beliren bu pozisyon 3’ün bir önceki pozisyona göre %11.93 oranında bir sapma
0
10
20
30
40
50
60
p1 p2 p3 p4 p5 p6 p7 p8 p9 p10
Pozisyonların bir öncekine göre sapmaları
görülmektedir. Sebebi, müttefiklerin İstanbul’u işgal etmesi ve İstanbul hükümetinin
müttefiklerle ortak hareket etmesi gösterilebilir.
TBMM’nin açılmasının strateji temelli oyunda bir etkisi olmadığı belirtilmişti. Bu
yüzden pozisyon 4’te, tarafların stratejilerinde herhangi bir değişiklik olmayıp sapma da
yaşanmamıştır.
Temmuz 1920 ve Ağustos 1920 sürecini kapsayan ve 5. Pozisyon olan Sevr projesi
süreci, bir önceki pozisyonun stratejilerine göre %24.43 oranında sapma etkisi yaratmıştır.
Eylül 1920’den Aralık 1920’e kadar Türk Doğu Harekâtı ve Gümrü Anlaşması’nı ele
alan pozisyon 6, bir önceki pozisyonun stratejilerinde %21.02 oranında sapma meydana
getirmiştir. Bunun en önemli sebebi, pozisyonun adından da anlaşılacağı üzere Gümrü
Anlaşması ve Ermenistan Devleti’nin Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne
dönüşmesi olarak gösterilebilir.
Ocak 1921 ve Mart 1921 sürecini kapsayan 7. pozisyonda İnönü Muharebeleri ve
Londra Konferansı gibi tarihsel olaylar yaşanmıştır. Londra Konferansındaki gizli anlaşmalar
gerçekten de Milli Mücadele süreci için dikkate değer sapmalar gerçekleştirmiştir. Bu
pozisyondaki stratejiler, bir önceki pozisyona göre %27.84 oranında sapma sağlamıştır.
Mart 1921 ve Nisan 1921 sürecini kapsayan 8. pozisyonda TBMM, Londra’da
imzalanan gizli anlaşmaları reddederek müttefiklerin yine eski stratejilerine dönmesini
sağlamıştır. Buna göre bir önceki pozisyonun stratejileri ile bu pozisyonun stratejileri
arasındaki sapma %23.29’dur.
Temmuz-Ağustos 1921 sürecindeki pozisyon 9’da, Kütahya-Eskişehir muharebeleri ve
Sakarya Meydan muharebesi, Ankara Anlaşması gibi tarihsel olaylar yaşanmıştır. Bu
pozisyon, bazı müttefik devletlerin yumuşamasına, bazılarının da tamamen Ankara hükümeti
lehinde stratejileri kabul etmesine sebep olmuştur. Bir önceki pozisyona göre %26.7’lik bir
sapma gerçekleşmiştir.
Büyük Taarruz ve Lozan Anlaşmasını içeren bu son pozisyon ya da diğer bir deyişle
sonuç pozisyonunda bir öncekine göre %47.72 oranında sapma yaşanmıştır.
Sonuç olarak, sapma analizindeki en büyük değişim, Büyük Taarruzun yaşandığı
pozisyon 10’da gerçekleşmiştir. Değişimin en az olduğu pozisyon ise TBMM’nin açılması ile
ilgili pozisyon 4 olmuştur.
Sapmalardan sonra pozisyonların Lozan Anlaşması’na yakınlığı aşağıdaki tabloda
gösterilmiştir.
Şekil 2. Pozisyonların Lozan Anlaşması’na yakınlığı
Pozisyon 1 ile Pozisyon 10’un strateji tabloları incelendiğinde Genelge ve
Kongrelerdeki stratejiler %32.95 oranında Lozan Anlaşması ile benzerlik göstermektedir.
Toplamda 176 stratejiden sadece 58 strateji birbirleriyle aynıdır. Yani bütün tarafların
uygulamaya çalıştıkları stratejiler ile Lozan’da kabul ettikleri stratejiler arasında epey fark
bulunmaktadır. Bu oran çoğunlukla, Heyet-i Temsiliye ile Sovyet Rusya’nın stratejilerinin
oranıdır. Musul sorunun ertelenmesi ve Batum’un Sovyet Rusya’ya verilmesi ile de sayı 58’e
yükselmiştir.
Pozisyon 2 ile Pozisyon 10’un strateji tablosu incelendiğinde sadece bir stratejinin etki
ettiğini, onun da İstanbul hükümetinin Batum talebi sayesinde gerçekleştiği söylenebilir. İki
pozisyon arasında 57 strateji ortak olup %32.38 oranında benzerlik görülmektedir.
Pozisyon 3’ün Lozan anlaşması ile kıyaslanması sonucu %34.09 oranında benzerlik
görülmektedir.
Pozisyon 4’te herhangi bir değişim bulunmamaktadır.
Sevr sürecinde pozisyon 5’teki stratejiler, sonuca yani Lozan Anlaşması’na %33.52
oranında yakındır. Pozisyon 6’nın Lozan Anlaşması’na göre yakınlığı %43.18 oranında olup,
Pozisyon 7’nin Lozan’a yakınlığı ise şaşırtıcı biçimde %61.93 oranındadır. Bunun en büyük
sebebi Bekir Sami Bey’in İtilaf kanadını parçalayan anlaşmaları imzalamasıdır. Pozisyon 8’in
0
10
20
30
40
50
60
70
p1 p2 p3 p4 p5 p6 p7 p8 p9
Pozisyonların Lozan Anlaşmasına yakınlığı
Lozan’a göre yakınlığı %43.75’e gerilemiştir. Son olarak pozisyon 9’un Lozan’a göre
yakınlığı %52.84 oranındadır.
Pozisyonların Lozan’a yakınlığından sonra pozisyonların Misak-ı Milli ile benzerliği
aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Şekil 3. Pozisyonların Misak-ı Milli’ye yakınlığı
Pozisyon 1 ile Ankara hükümetinin tavizsiz iddia ettiği Misak-ı Milli stratejisi
kıyaslandığında %24.43 oranında benzerlik görülmektedir. Benzer strateji sayısı 43 olup bu
da Ankara hükümeti ile Sovyetler Birliği’nin Batum haricindeki bütün stratejilerinin toplam
sayısıdır.
Pozisyon 2’nin Misak-ı Milli ile kıyaslanması sonucunda da benzerlik %26.13
oranındadır.
Diğer benzerlik oranları; pozisyon 3’te ve pozisyon 4’te Misak-ı Milli ile
kıyaslandığında %24.43 oranında, pozisyon 5’te %23.86 oranında, pozisyon 6’da %36.36
oranında, pozisyon 7’de %52.27 oranında, pozisyon 8’de %35.79 oranında, pozisyon 9’da ise
%41.47 oranındadır.
Sadece yukarıda belirtilmiş olan strateji ve hedefleri dikkate alarak Lozan Barış
Anlaşması ile Misak-ı Milli arasında %78.97lik bir yakınlık bulunmaktadır. Hedeflerden
Musul meselesinin sonraya bırakılması, Batı Trakya, Batum ve İskenderun bölgelerinin
kaybedilmesi ve Boğazların ortak komisyon tarafından idare edilmesi aradaki temel
farklılıktır.
0
10
20
30
40
50
60
70
80
90
p1 p2 p3 p4 p5 p6 p7 p8 p9 p10
Pozisyonların Misak-ı Milli'ye yakınlığı
Konunun bir çatışma üzerinde gerçekleşmesi ve tarafların rasyonel kararlar yerine
kendi amaçları doğrultusunda hareket etmesi denge kavramının bu süreçte bulunmamasına
sebep olmuştur. Ancak çalışma, 1939’lara kadar yapılmış olsaydı denge kavramı ve oluşum
görülebilirdi.
2. TEPKİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLAR
2.1. TEPKİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLARDA KAVRAMLAR
Tepki temelli oyunlarda farklı olarak İzmir’in işgalinden Lozan’a kadar olan süreç
incelenecektir. Bu süreçte taraflar strateji temelli oyunlardaki taraflarla aynı olup, hedef
kavramı, tepki temelli oyunda bulunmamaktadır. Burada pozisyonlar da aynı zamanda
stratejilerdir.
Tepki temelli analizde önemli olan, pozisyonlara karşı oluşan tepkilerdir. Tepkiler,
çalışmayla bağlantılı bir şekilde üç sınıfa ayrılmıştır. Bunlardan birincisi örgütlenme,
teşkilatlanma ya da bütünleşme gibi kavramlarla açıklanabilir. Bir işgale karşı örgütlenerek
cevap verme, bu tepkiye girer. İkinci tepki ise askeri harekâtlar, askeri savunmalar ya da milis
kuvvetlerinin faaliyet göstermesidir. Üçüncü tepki de tarafların diplomatik tercihlerindeki
değişimlerdir.
Tepkiler gücüne ya da şiddetine göre değil çeşitliliğine göre analiz edilecektir.
Tepkilerin kendi aralarında bir derecelendirilmesi mümkün olmakla birlikte, çalışmada
izlenen metodolojinin yeni olmasından dolayı bu işlemin yapılması, çalışmada tercih
edilmemiştir.
Oyun analizinde tarafların tepki üzerinden uyguladıkları stratejileri de üç sınıfa
ayırabiliriz. Olumlu bir pozisyona karşılık sadece olumsuz bir tepki verilmesine standart tepki
stratejisi denilebilir. Olumlu bir pozisyona hem olumsuz hem de olumlu tepki verilmesi, yani
karşı tepkilerin mümkün olduğunca minimuma indirilmesi maxmin strateji, son olarak da
olumlu bir tepkiye karşı olumsuz tepki verilmemesi, bunun yanında da pozisyonu
destekleyecek tepkilerin oluşması da optimal strateji olarak adlandırılıp tarih bilimine
uyarlanabilir.
Tepki temelli oyundaki işbirliği süreci, strateji temelli yaklaşımdan farklı olarak iki
kutuplu analiz edilmiştir. Sekiz tarafın birbirleriyle yaptıkları işbirliği oransal olarak
belirlenmiştir.
Tepki temelli oyun analizine ek bir kavram olarak süreç kavramı geliştirilmiştir. Süreç
kavramı, pozisyonların birbirleriyle kıyaslanması sonucu ortak birimlerle ifade edilmesidir.
Bir aylık bir süreç ile yedi aylık bir süreç, 1 birime 7 birim olarak ifade edilmiştir.
2.2. TEPKİ TEMELLİ DİNAMİK OYUNLAR
2.2.1. İZMİR’İN İŞGALİ
İzmir ve civarının işgali, birinci pozisyon konumunda olup bir birimlik bir süreci
kapsamaktadır. Yunanlıların bu hareketi ile Anadolu ve Trakya’da işgale karşı çıkan Türk
halkı modeldeki tepkileri göstermiştir. Birinci sınıf tepki olarak belirlenen örgütlenme işi,
yine Türk halkı tarafından Kuvayı Milliye teşkilatının temellerinin atılmasıyla
gerçekleşmiştir. Ayrıca bir sonraki pozisyon olan genelge ve kongrelerin toplanmasını
sağlamış ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin gücünü arttırmıştı. Bunun yanında İstanbul
hükümeti de Kuvayı Milliye aleyhine sürekli propaganda yapmakta ve halkın gözünde onların
nüfuzunu kırmaya çalışmaktaydı.
İkinci sınıf tepki sayılan silahlı direniş ise başlamıştı. İlk olarak Urla’da başlayan bu
direniş, kısa sürede Yunanlıların işgal ettikleri birçok bölgeye de yayılmıştı. Buna karşılık
Yunanlılar da Rum çetelerini kullanıyorlardı. Rum çeteleri hem bölgedeki Türk halkına hem
de milis kuvvetlere karşı saldırıya geçiyordu. Ayrıca Yunanlılar, bölgedeki milis kuvvetlerine
karşı işgallerini genişletiyordu.
İşbirliğinde Anadolu hareketi olarak belirlenen taraf yalnız kalmıştır. Sovyet Rusya
henüz Milli Mücadeleye dâhil olmamıştır. Oran, bire karşı altıdır.
İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 19. Pozisyon 1 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu
Süreç Tepkiler (-) Mayıs 1919 Haziran 1919
Kuvayı Milliye teşkilatının temelleri atıldı. Genelge ve Kongrelerin önünü açtı. Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerinin gücü arttı.
İstanbul hükümetinin Kuvayı Milliye aleyhine yaptıkları faaliyetler, ithamlar.
Silahlı direniş başladı. Rum çetelerinin faaliyetleri, Yunanlıların ileri harekâtı.
Anadolu hareketi (1) İngiltere, Fransa, İtalya, İstanbul hükümeti,
Yunanistan, Ermenistan (6) 1 birim + + (1) - - (6)
2.2.2. GENELGE VE KONGRELER
Genelge ve kongreler pozisyon 2 konumunda olup bir birimlik bir süreci
kapsamaktadır. Amasya Genelgesi, Erzurum Kongresi, Sivas Kongresi gibi olayların
yaşandığı bu pozisyonda birinci sınıf tepki olarak Ali Galip olayı görülmektedir. İstanbul ve
İngiltere, Anadolu’daki örgütlenmeye karşı Ali Galip tepkisini vermişti. Ancak bu başarısız
olmuş, Anadolu’da müdafaa-i hukuk cemiyetleri birleştirilerek Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti çatısı kurulmuştu. Bunun yanında Heyet-i Temsiliye de kurulmuş ve idareyi
o üstlenmişti. Ayrıca İstanbul hükümeti Mustafa Kemal ve Milli Mücadele saflarına katılmış
birçok ismi İstanbul’a çağırarak gerçekleştirmiş ve işgale karşı çıkan Anadolu hareketinin
nüfuzunu kırmak istemiştir.
İkinci sınıf tepki olarak Anadolu’daki harekete karşı silahlı mücadele başlamıştı.
Anzavur isyanı ile Kuvayı Milliye arasında birçok çatışma yaşanmıştır.
İşbirliğinde Heyet-i Temsiliye ile Sovyet Rusya yakın ilişkiler kurmuş ve ortak
düşmanlarına karşı işbirliği yapmışlardır. Oran, ikiye karşı altıdır.
İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 20. Pozisyon 2 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu
Süreç Tepkiler (+) Haziran 1919 Ocak 1920
Ali Galip olayı. Mustafa Kemal ve Milli Mücadeleye katılmış birçok ismin İstanbul’a çağrılması.
A-RMHC kuruldu. Heyet-i Temsiliye kuruldu.
Anzavur isyanı İngiltere, Fransa, İtalya, İstanbul hükümeti, Yunanistan, Ermenistan (6)
Heyet-i Temsiliye, Sovyet Rusya (2)
7 birim - - (6) + + (2)
2.2.3. MİSAK-I MİLLİ’NİN İLANI
Misak-ı Milli’nin ilanı, Pozisyon 3 konumunda olup yedi birimlik bir süreci
kapsamaktadır. Bu sürecin olumlu bir tepki olmasının sonucu olarak karşı tepkiler daha çok
müttefikler tarafından gerçekleştirilmiştir. Birinci sınıf tepki bulunmamaktadır. Kısaca
örgütlenmede bir değişim yaşanmamıştır.
Misak-ı Milli ile ikinci sınıf tepki olarak müttefikler, İstanbul’u işgal etmişlerdir.
Misak-ı Milli kararlarının İstanbul hükümetini etkilemesi sonucu olarak gerçekleştirilen bu
işgal hükümet değişikliğini de beraberinde getirmiştir.
İşbirliğinde Heyet-i Temsiliye ile Sovyet Rusya yakın ilişkiler kurmuş ve ortak
düşmanlarına karşı işbirliği yapmışlardır. Misak-ı Milli sürecinde İstanbul hükümeti de
Anadolu’daki örgüte yönelmiştir. Oran, üçe karşı beştir.
İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 21. Pozisyon 3 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu
Süreç Tepkiler (+) Ocak 1920 Mart 1920
İstanbul, İtilaf devletleri tarafından işgal edildi.
İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Ermenistan (5)
Heyet-i Temsiliye, Sovyet Rusya, İstanbul hükümeti (3)
2 birim - (5) (3)
2.2.4. İSTANBUL’UN İŞGALİ
İstanbul’un işgali, pozisyon 4 konumunda olup bir birimlik bir süreci kapsamaktadır.
Bu süreç olumsuz bir tepki olup, karşı tepkiler daha çok Anadolu’daki Türk halkı tarafından
gerçekleştirilmiştir. Birinci sınıf tepki olarak, Anadolu’da bir millet meclisi açılması
kararlaştırıldı.
İkinci sınıf tepki olarak müttefikler, İstanbul’da bazı tutuklamalar yaptılar, Anadolu da
kendi bölgelerindeki müttefik subaylarını tutukladılar.
İşbirliğinde Heyet-i Temsiliye ile Sovyet Rusya yakın ilişkiler kurmuş ve ortak
düşmanlarına karşı işbirliği yapmışlardır. İstanbul hükümeti, yeniden müttefik ekseninde
hareket etmiştir. Oran, ikiye karşı altıdır.
İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 22. Pozisyon 4 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu
Süreç Tepkiler (-)
Mart 1920 Nisan 1920
Anadolu’da meclisin açılmasına zemin hazırladı.
Anadolu’daki İtilaf devletlerinin subayları tutuklandı.
İtilaf Devletleri İstanbul’daki birçok kişiyi tutukladı.
Heyet-i Temsiliye, Sovyet Rusya
İngiltere, Fransa, İtalya, İstanbul hükümeti, Yunanistan, Ermenistan
1 birim + + (2) - (6)
2.2.5. TBMM’NİN AÇILMASI
TBMM’nin açılması, pozisyon 5 konumunda olup üç birimlik bir süreci
kapsamaktadır. Bu süreç olumlu bir tepki olup, karşı tepkiler daha çok müttefikler ve
Yunanlılar tarafından gerçekleştirilmiştir.
Müttefiklerin birinci sınıf tepkisi bulunmamakla birlikte Ankara hükümetinin düzenli
ordu için çalışmalar başlatması, pozisyonu destekleyen bir tepkidir.
İkinci sınıf tepki ise hem Yunanlıların Anadolu içlerine harekât yapmaları, hem de
Anadolu’nun çeşitli yerlerinde İstanbul destekli isyanlar çıkmasıdır.
İşbirliğinde Heyet-i Temsiliye ile Sovyet Rusya yakın ilişkiler kurmuş ve ortak
düşmanlarına karşı işbirliği yapmışlardır. Oran, ikiye karşı altıdır.
İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 23. Pozisyon 5 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu
Süreç Tepkiler (+) Nisan 1920 Temmuz 1920
Düzenli ordu için çalışmalar başladı.
Yunan ileri harekâtı başladı. Anadolu’da çeşitli bölgelerde isyanlar başladı.
İngiltere, Fransa, İtalya, İstanbul hükümeti, Yunanistan, Ermenistan (6)
Ankara hükümeti, Sovyet Rusya (2)
3 birim - (6) + (2)
2.2.6. SEVR PROJESİ
Sevr projesi, pozisyon 6 konumunda olup bir birimlik bir süreci kapsamaktadır. Bu
süreç olumsuz bir tepki olup, karşı tepkiler daha çok Ankara hükümeti tarafından
gerçekleştirilmiştir. Bu süreçte birinci sınıf tepki bulunmamaktadır. Kısaca her iki tarafta da
bir örgütleme yaşanmamıştır.
İkinci sınıf tepki ise hem Yunanlıların Anadolu içlerine harekât yapmaları, buna karşın
da Ankara’nın düzenli direnişler başlatması gösterilebilir.
İşbirliğinde Heyet-i Temsiliye ile Sovyet Rusya yakın ilişkiler kurmuş ve ortak
düşmanlarına karşı işbirliği yapmışlardır. Oran, ikiye karşı altıdır.
İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 24. Pozisyon 6 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu
Süreç Tepkiler (-) Temmuz 1920 Ağustos 1920
İşgallere karşı düzenli direnişler başladı.
Yunan ileri harekatı devam etti.
Ankara hükümeti, Sovyet Rusya (2)
İngiltere, Fransa, İtalya, İstanbul hükümeti, Yunanistan, Ermenistan (6)
1 birim + (2) - (6)
2.2.7. DOĞU CEPHESİ VE GÜMRÜ ANLAŞMASI
Doğu cephesi ve Gümrü Anlaşması, pozisyon 7 konumunda olup üç birimlik bir süreci
kapsamaktadır. Bu süreç olumlu bir tepki olup, karşı tepkiler pek gerçekleşmemiştir.
Birinci sınıf tepki olarak, doğudaki silah ve cephanenin bir kısmının batıya
kaydırılması ve müttefiklerin doğu ile ilgili planlarını terk etmesi gösterilebilir.
İşbirliğinde Heyet-i Temsiliye’nin Sovyet Rusya ile yakın ilişkiler kurması, dolaylı
olarak Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni de bu işbirliğine katmıştır. Oran, üçe karşı
beştir.
İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 25. Pozisyon 7 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu
Süreç Tepkiler (+) Eylül 1920 Aralık 1920
Doğudaki silah ve cephaneler batı cephesine kaydırıldı. Ermenistan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ve Misak-ı Millîyi tanıdı.
İngiltere, Fransa, İtalya, İstanbul hükümeti,
Ankara hükümeti, Sovyet Rusya, Ermenistan Sovyet Sosyalist
Yunanistan (5) Cumhuriyeti (3) 3 birim (5) + (3)
2.2.8. YUNAN İLERİ HAREKÂTI VE LONDRA KONFERANSI
Yunan ileri harekâtı ve Londra Konferansı, pozisyon 8 konumunda olup iki birimlik
bir süreci kapsamaktadır. Bu süreç olumsuz bir tepki olmuş ve karşı tepkiler daha çok Ankara
hükümeti tarafından gerçekleştirilmiştir.
Birinci sınıf tepki bulunmamaktadır. İkinci sınıf tepki Yunanlılara karşı kazanılan
İnönü zaferleridir.
İşbirliğinde birçok şey değişmiş, Ankara hükümetinin karşısında sadece İngiltere ve
Yunanistan kalmıştır. Oran, altıya karşı ikidir. Burada Bekir Sami Bey’in rolü büyüktür.
Çünkü Bekir Sami Bey, Londra Konferansı esnasında Fransa ve İtalya ile gizli anlaşmalar
yaparak onları Ankara hükümeti kutbuna yaklaştırmıştır.
İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 26. Pozisyon 8 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu
Süreç Tepkiler (-) Ocak 1921 Mart 1921
Düzenli ordunun İnönü’deki zaferleri
Ankara hükümeti, İstanbul hükümeti, Fransa, İtalya, Sovyet Rusya, Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (6)
İngiltere, Yunanistan (2)
2 birim + (6) (2)
2.2.9. LONDRA KONFERANSI’NIN TBMM TARAFINDAN REDDİ
Londra Konferansı’nın reddi, Pozisyon 9 konumunda olup bir birimlik bir süreci
kapsamaktadır. Bu süreç olumlu bir tepki olup, karşı tepkiler daha çok müttefikler ve
Yunanlılar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu süreçte birinci sınıf tepki bulunmamaktadır.
İkinci sınıf tepki olarak, Yunanlılar yeniden ileri harekâta başlamaları gösterilebilir.
İşbirliğinde Ankara, Sovyet Rusya ve uydusu konumunda olan Ermenistan’a karşı
diğer devletler bulunmaktadır. Oran, üçe karşı beştir.
İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 27. Pozisyon 9 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu
Süreç Tepkiler (+) Mart 1921 Nisan 1921
Yunanlılar ileri harekâta başladılar.
İngiltere, Fransa, İtalya, İstanbul hükümeti, Yunanistan (5)
Ankara hükümeti, Sovyet Rusya, Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (3)
1 birim - (5) (3)
2.2.10. YUNAN İLERİ HAREKÂTI VE TÜRK ZAFERİ
Yunan ileri harekâtı, pozisyon 10 konumunda olup bir birimlik bir süreci
kapsamaktadır. Bu süreç olumsuz bir tepki olmuş ve karşı tepkiler daha çok Ankara hükümeti
tarafından gerçekleştirilmiştir.
Birinci sınıf tepki olarak, Tekâlif-i Milliye emirleri uygulanmış, ordu ve halk
kenetlenmiştir.
İkinci sınıf tepki de Yunanlılara karşı kazanılan Sakarya Meydan Muharebesi’dir.
İşbirliğinde, Ankara hükümetinin karşısında İngiltere İtalya, İstanbul hükümeti ve
Yunanistan kalmıştır. Oran, dörde karşı dörttür.
İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 28. Pozisyon 10 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu
Süreç Tepkiler (-) Temmuz 1921 Ağustos 1921
Tekâlif-i Milliye emirleri kabul edildi. Başkomutanlık Kanunu kabul edildi.
Sakarya meydan muharebesi kazanıldı.
Ankara hükümeti, Fransa, Sovyet Rusya, Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (4)
İngiltere, İtalya, Yunanistan, İstanbul hükümeti (4)
1 birim + + (4) (4)
2.2.11. BÜYÜK TAARRUZ VE LOZAN
Lozan, pozisyon 11 konumunda olup on bir birimlik bir süreci kapsamaktadır. Bu
süreç olumlu bir tepki olmuş ancak tepkiler yine Ankara hükümeti lehine gerçekleşmiştir.
Birinci sınıf tepki olarak, müttefikler Ankara’nın şartlarını büyük ölçüde kabul
etmişlerdir.
İkinci sınıf tepki de Yunan ordusunun Anadolu’dan tamamen atılmasıdır.
İşbirliği oranları Lozan’la beraber ortadan kalkmıştır.
İlgili tablo aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 29. Pozisyon 11 Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu
Süreç Tepkiler (+) Ağustos 1922 Temmuz 1923
İtilaf devletleri, TBMM’nin isteklerini büyük ölçüde kabul etti.
Yunanlılar kesin yenilgiye uğratılıp işgal ettikleri bölgeler geri alındı.
Ankara hükümeti, İngiltere, Fransa, İtalya, Sovyet Rusya, Yunanistan, Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti
11 birim (0) + + (7)
2.3. ANALİZ
Tepki ve işbirliğine dayalı analiz için tepkilerin bir yerde toplanması, işbirliğindeki
değişimlerin tek bir yerde görülmesi ya da süreçlerin yazıldığı bir tablo, analizi
kolaylaştıracaktır.
Tablo 30. Tepki Temelli Dinamik Oyun Tablosu
Süreç Tepki Strateji İşbirliği Pozisyon 1 1 birim - Maxmin stratejisi
+ + - - 1/6
Pozisyon 2 7 birim + Maxmin stratejisi + + - - 2/6
Pozisyon 3 2 birim + Standart tepki stratejisi
- 3/5
Pozisyon 4 1 birim - Maxmin stratejisi + + - 2/6
Pozisyon 5 3 birim + Maxmin stratejisi + - 2/6
Pozisyon 6 1 birim - Maxmin stratejisi + - 2/6
Pozisyon 7 3 birim + Optimal strateji + 3/5
Pozisyon 8 2 birim - Standart tepki stratejisi
+ 6/2
Pozisyon 9 1 birim + Standart tepki stratejisi
- 3/5
Pozisyon 10 1 birim - Standart tepki stratejisi
+ + 4/4
Pozisyon 11 11 birim + Optimal strateji + + 8/0
Yukarıdaki tabloda, her pozisyonun tepki kısmında üç kutu bulunmaktadır. Bu
kutuların üst kısmı, pozisyonun genel karakteriyle ilgili olup, altındaki iki kutu da pozisyona
karşı oluşan tepkileri göstermektedir. Olumlu tepki olarak adlandırılan kavram, Ankara
hükümeti lehine olanları, olumsuz tepkiler de müttefikler lehine olan tepkileri ifade
etmektedir. Bir pozisyonun altında yer alan herhangi bir tepki, aynı zamanda diğer
pozisyonun kendisi de olabilir. Tarihteki sebep-sonuç ilişkisinin bozulmaması için bu yöntem
belirlenmiştir.
Stratejilere bakıldığında Doğu Harekatının ve Büyük Taarruzun optimal strateji
olduklarını görmekteyiz. Optimal strateji, pozisyonla aynı karaktere sahip bir tepkinin
bulunmasıyla ilgilidir. Türk ordusunun doğu harekâtı ve Gümrü Anlaşması’nın imzalandığı
pozisyon 7’de, Ermenistan, Sevr Anlaşması’nı yırtmış ve TBMM ile anlaşmıştı. Bu noktadan
sonra Ermenistan bir daha müttefik eksenli politika izlemeyecekti. Aynı şekilde Türk
ordusunun Afyonkarahisar’dan taarruzu ve Lozan Anlaşması’nın imzalandığı pozisyon 11’de,
Yunanistan ve onu destekleyen bütün devletler Sevr anlaşması ve uzantılarını yırtmış aynı
zamanda TBMM ile anlaşmıştı. Bu noktadan sonra savaş bitmiş, doğal olarak müttefikler
TBMM aleyhinde politika izlememişlerdir. Çizdiğimiz tabloda bunun bir tek açıklaması
bulunmaktadır; o da optimal strateji sonrasında koalisyon değiştiren taraflar süreç içerisinde
bir daha asla eski koalisyonuna katılmıyorlardı. Doğu harekatı öncesinde kısa süreli
değişmeler yaşansa da ikiye altı oranında koalisyon var olmuş, ancak bu pozisyondan sonra
kemikleşmiş 2 kişilik koalisyona bir üçüncüsü de eklenmişti. Büyük taarruz sonrasında da
TBMM’ye karşı birleşen koalisyon tamamen dağılmıştı.
Bir diğer strateji türü olan maxmin stratejisine baktığımızda İzmir’in işgali, Genelge
ve kongreler, İstanbul’un işgali, TBMM’nin açılması, Sevr projesi birer maxmin stratejisi
olup koalisyonlarda hiçbir değişiklik yaşanmamıştır. Koalisyonlar ikiye altı oranında hareket
etmiştir. Çizdiğimiz tabloya göre bunun en büyük sebebi, maxmin stratejilerinin tepkileri
sürekli dengede tutması olmuştur. Bu da ani bir kararın ya da bir yerin işgali sonrasında
oluşan tepkilere karşı önleyici tepki oluşturulduğu takdirde, koalisyonlarda değişimin
yaşanmadığını gösterir.
Tepki türlerinden en öngörülemez olanı standart tepki stratejisi olmuştur. Bu tepki;
pozisyonun karakterine karşı bir tepki oluştuğu, ancak bunu dengelemek için koalisyonun
hiçbir önlem almadığı takdirde oluşur. Bu tepkiler optimal stratejilerdeki gibi koalisyonlarda
büyük değişimlere sebep olmuş, ancak bu değişimlerin optimal stratejilerdeki gibi kalıcı olma
özelliği bulunmamaktadır. Karşıt karakterde bir standart tepki stratejisi ya da bir işgal
hareketi, koalisyonlardaki durumu eski haline dönüştürebilir. Örneğin Londra Konferansı
görüşmelerinin olduğu pozisyon 8, Londra’daki gizli anlaşmaların reddedildiği pozisyon 9 ve
Sakarya meydan muharebesi ile beraber Ankara Anlaşması’nın yaşandığı pozisyon 10 birer
standart tepki stratejisidir. Pozisyon 8, TBMM için olumlu bir standart tepki olmuş ve
koalisyonlardaki oran hemen altıya iki değişmiştir. Ardından Londra konferansındaki gizli
anlaşmaların reddedilmesi sonrası TBMM açısından olumsuz standart tepki gelmiş ve oran
eski haline dönmüştür. Hemen sonrasında yaşanan Sakarya Meydan muharebesi ve Ankara
Anlaşması, TBMM açısından olumlu bir tepki oluşmuş ve koalisyonlar dörde karşı dört
olmuştur.
Tepki-koalisyon bağlantısından başka Tepki temelli oyunun analizinde işbirliğindeki
değişimlere bakıldığında, Ankara hükümetinin en etkili ya da üstün kutupta bulunduğu iki
pozisyon görülmektedir. Birincisi Londra Konferansı’nda imzalanan gizli anlaşmalar, ikincisi
de Lozan Anlaşması’dır. Ancak Lozan sürecini hem Sakarya Meydan Muharebesi hem de
Büyük Taarruz gibi önemli askeri zaferler desteklerken Londra’daki gizli anlaşmaları sadece
düzenli ordunun kurulması ve İnönü zaferi desteklemiştir. Buna rağmen Londra sürecinde
altıya iki oranında bir üstünlük sağlanmıştır. Milli Mücadele’nin erken dönemlerinde bu
gerçekten de büyük bir başarı sayılabilir.
Süreçler üzerinde henüz bir ortak nokta bulunamamıştır. Ancak süreçlerin tepkilere
eşit oranda dağıtıldığı takdirde farklı sonuçlar gözlemlenebilir.
3. BÖLÜM OYUN TEORİSİ ÇERÇEVESİNDE OSMANLI – BİZANS SAVAŞLARI
Osmanlı ile Bizans arasında 13. yüzyılın sonlarında başlayan mücadele, oyun teorik
çerçevede kurgulanmış ve Osmanlı akınlarının, Osmanlı – Bizans mücadelesine etkileri
saptanmaya çalışılmıştır. Çalışmadaki tarih aralığı 1284 ile 1453 yılları arasıdır. Çalışmanın
coğrafi sınırı ise Osmanlı – Bizans savaşlarının büyük bir kısmının yaşandığı Güneybatı
Anadolu ve Trakya olarak belirlenmiştir. Mora ve savaş yaşanan diğer bölgeler, çalışma
dışında bırakılmıştır.
1. KAVRAMLAR
1.1. TARAFLAR Osmanlı Bizans Savaşı’nın modelinin kurulabilmesi için birinci bölümde anlatıldığı
gibi öncelikle tarafların, hedeflerin ve pozisyonların belirlenmesi gerekmektedir. Bu
mücadelede taraf sayısı iki olarak belirlenmiştir. Birinci taraf Osmanlı Beyliği (ya da Devleti),
ikinci taraf ise Bizans İmparatorluğu’dur. Taraf sayısı çoğaltılabilir. Çünkü hem doğuda hem
batıda bir istikrarsızlık durumu hâkimdir. Doğu Roma’ya bağlı olduğu düşünülen tekfurlar,
çoğu zaman kendi başlarına hareket etmişlerdir. Aynı şey Osmanlı için de geçerli olmuştur.
Osmanlı – Selçuklu, Selçuklu – İlhanlı ilişkilerindeki değişkenlik sonucu taraf sayısı
artırılabilir durumdadır. Ancak daha önce taraf sayısının çok olduğu bir örnek verilmiş
olduğundan bu örnekte iki karar vericinin olduğu bir model tercih edilmiştir.
Tablo 31. Taraflar
Taraf 1 Osmanlı Devleti Taraf 2 Bizans İmparatorluğu
1.2. HEDEFLER Hedef tespiti, araştırmacının taraf tespitinden daha fazla inisiyatif alması gerektiği
esnek bir konu olmuştur. Çalışmadaki hedeflerin sınırları, araştırmacı tarafından tespit
edildiğinden, yapılacak olan analizin de bu tespitlerin bir ürünü olduğu unutulmamalıdır.
Hedefler değişirse ya da başka bir araştırmacı farklı hedefleri öne sürerse, analiz de farklı
olacaktır. Daha önce belirlenmiş bir hedefin bölünmesi de analizi etkileyecektir. Burada
araştırmacının hedef – analiz bağlantısını iyi kurması gerekmektedir. Bu yüzden analiz
kısmındaki rakamlardan ziyade, rakamların değişimi bizim için daha önemlidir. 1284 – 1453
arası Osmanlı – Bizans Savaşı’ndaki hedefler; Osmanlıların Doğu Roma’dan ele geçirdiği
kaleler, şehirler ve toprak parçalarıdır.
Tablo 32. Hedefler
Kulacahisar 17 Akhisar 33 Armutlu 49 Şarköy
Karacahisar 18 Geyve 34 Kirmastı 50 Keşan
Söğüt 19 Lefke 35 Karacabey 51 Malkara
Eskişehir 20 Akyazı 36 İzmit 52 Tekirdağ
Göynük 21 Hendek 37 Koyunhisar(İzmit) 53 Çorlu
Taraklı 22 Mudanya 38 Manyas Gölü çevresi
54 Dimetoka
Bilecik 23 Orhaneli 39 Kapıdağı yarımadası
55 Lüleburgaz
Yarhisar 24 Bursa 40 Marmara adaları 56 Kırklareli
İnegöl 25 Sakarya vadisinden Karadeniz’e uzanan topraklar
41 Üsküdar 57 Dedeağaç
0
Yundhisar 26 Kandıra 42 Kadıköy (+kartal, pendik, gebze)
58 Edirne
1
Yenişehir 27 İzmit Körfezinin güney kıyıları
43 Çimpe 59 Gümülcine
2
Köprühisar 28 Aydos 44 Ayaşilonya 60 Filibe
3
Marmaracık 29 Yalova 45 Adgönlek 61 Eski Zağra
4
Kestel 30 İznik 46 Eksamil 62 İstanbul
5
Kete 31 Gemlik 47 Gelibolu 63 Selanik
6
Ulubad 32 Orhangazi 48 Bolayır 64 Misivri’ye kadarki kıyılar
Belirlenen hedefler üzerinde farklı sınıflandırmalar ve derecelendirmeler de
yapılabilir. Örnek olarak yukarıdaki şehirler ve kaleler ayrılıp farklı birimden derecelendirme
yapılabilir. Yani Bursa, İznik, Edirne gibi şehirlerin birimi, diğer kalelere göre artırılabilir.
Diğer taraftan, şehir ve kalelerin nüfusuna göre bir derecelendirme de yapılabilir. Bu durumda
hedef, toprak parçası değil kazanılan nüfus olur. Bunun için bu dönemdeki şehir ve kalelerin
istisnasız ayrıntılı nüfus bilgileri gerekmektedir. Hedefler, şehir ve kalelerin ekonomik
özellikleri, stratejik konumları itibariyle de sınıflandırılabilir. Tabi bu sınıflandırma,
araştırmacının sübjektif yorumuna göre biçimlenecektir. Örnek olarak Gelibolu
yarımadasındaki küçük bir kalenin stratejik konumu, fethedilen nice büyük şehirlerden daha
önemlidir ve bunların ayrımı, tarihçiler için zor olabilir. Bütün bunlardan farklı olarak,
mücadelenin yaşandığı alanı ızgara şeklinde bölgelere ayırarak eşit bir dağılımla hedefler
belirlenebilir. Ancak bu çalışma çok gerçekçi olmaz. Çünkü yukarıda bahsedildiği gibi hem
stratejik hem nüfus hem de şehir bakımından önemli mevkilerle boş bir arazi eşitlenmiş olur.
Bunun yanında, kaynakların yetersiz olduğu ve kale fetih bilgilerinin girilmediği bir modelde
bu sistem işe yarayabilir.
1.3. POZİSYONLAR Modeldeki bir diğer unsur, pozisyonlardır. Pozisyonlar, Osmanlı – Bizans savaşları ve
kale fetihleri üzerinden belirlenmiştir. Burada kurulan model, yukarıdaki strateji temelli
oyunlardan farklı bir şekilde strateji üretilmeden pozisyon merkezli olarak kurulmuştur.
2. OYUN TEORİSİ ÇERÇEVESİNDE OSMANLI – BİZANS SAVAŞLARI
2.1. OSMANLI – BİZANS SAVAŞLARI Moğol istilasıyla birlikte 13. yüzyılda Anadolu siyasi açıdan parçalanmış vaziyetteydi.
O dönem Anadolu; İlhanlılar ve nüfuzu altındaki Selçuklular, eski şaşalı günlerini arayan
Doğu Roma ve ona bağlı tekfurlar, bağımsız hareket edebilen Türk beylik ve aşiretlerinden
müteşekkildi. Kayı aşireti de yarı bağımsız Türk aşiretlerinden birisiydi.
1284 yılında Selçuklu hükümdarı 2. Gıyasettin Mesut Söğüt civarını, Kayı aşiretinin
beyi Osman Bey’e mülk olarak bağışladı. Hemen ardından Osmanlılar, Bizans ile ilk savaşını
yaptı. 1285-1286’da Ermenibeli denilen yerde yapılan bu savaşta her iki taraf da kesin sonuç
elde edemedi. Ancak bir sene sonrasında Osman Bey, bir gece baskınıyla Kulacahisar’ı ele
geçirdi. Buna tepki olarak 1287’de İnegöl ve Karacahisar tekfurları ittifak yaparak
Osmanlılarla İkizce’de çarpıştılar. Bu savaşı Osmanlılar kazanmıştı. Kısa süre sonra da
Karacahisar, Osmanlıların eline geçti. Selçuklu sultanı 2. Gıyasettin Mesut, bu zaferlere
karşılık Eskişehir bölgesini de Osmanlılara verdi. Böylece Osmanlılar bağımsız bir sancak
beyliğine dönüştü.
Rum tekfurlarına karşı kazanılan bu zaferler, Kayı aşiretinin namını artırmış, çevre
illerdeki cenkçi Türk topluluklarının Osman Bey’in emrine girmesine sebep olmuştu. Bu güç
ile Göynük ve Taraklı ele geçirildi. Ardından Osmanlılara karşı ittifak halinde olan Bilecik,
Yarhisar ve İnegöl tekfurları bertaraf edilerek kaleler ele geçirilmişti.
Bitinya’da fetih hareketleri devam ederken Selçuklular, İlhanlılar tarafından tamamen
yok edilmişti. Selçuklu emrindeki birçok aşiret Osmanlı hizmetine katıldı. Bu da Osmanlı
fetihlerini hızlandıracaktı.
1302 yılında Doğu Roma ve bağlı tekfurları ile Osmanlılar kozlarını Koyunhisar’da
paylaştılar. Galip, yine Osmanlılar oldu. Bu zaferden sonra Güney Marmara, Bursa ve İznik
şehirleri kuşatılırcasına fethedilmişti.
Orhan Bey döneminde de fetih hareketleri hız kazandı. Bursa ele geçirildi. 1329’da
Maltepe’de Bizans ile yapılan savaşı Osmanlılar kazandı ve İznik ele geçirildi. Artık
Osmanlı’nın nüfuzu, Sakarya ve İstanbul’un Anadolu yakasına kadar uzanıyordu.
1353 yılında Bizans İmparatorluğu için geri dönüşü olmayan bir süreç yaşanmıştı;
Osmanlılar Avrupa’ya geçti. Çimpe Kalesi ile başlayan bu süreç kısa sürede Gelibolu’ya
yayıldı. Bizans İmparatorluğu’ndaki iç karışıklıkların da etkisiyle 1. Murat döneminde artık
Edirne ve Tekirdağ çevresi Osmanlı mülkü oldu. Edirne birkaç defa el değiştirse de sonuç
itibariyle Osmanlıların elinde kaldı. Artık, Bizans İmparatorluğu’nun İstanbul dışında
kaybedeceği pek bir yer kalmamıştı. Bu yüzden de Osmanlılar İstanbul’u kuşatmaya başladı.
Yalnız 1402’de Ankara Savaşı sonrası yaşanan fetret devrinde Osmanlıların Balkanlardaki
bazı toprakları Bizans İmparatorluğu’nun eline geçmiş ama fetret dönemi sona erince
kaybedilen topraklar geri alınmıştı. İstanbul, Osmanlılar tarafından 1453’e kadar altı defa
kuşatılmış ve çeşitli nedenlerle Osmanlılar kuşatmayı kaldırmışlardı. En nihayetinde 1453
yılında 2. Mehmet zamanında fethedilmiştir.
2.2. KRONOLOJİ VE POZİSYONLARIN TESPİTİ “1284 – 1453 arası Osmanlı – Bizans savaşları” konu başlığında tespit edilen
pozisyonlar kronolojik sırayla gösterilmiştir:
-1284’te 2. Mesut Söğüt’ü Osmanlı’ya verdi.
-1286-1287 (1285?) Kulacahisar’ın Osmanlılar tarafından ele geçirilmesi.
-1288 Karacahisar, Osmanlılar tarafından ele geçirildi.
-1288 Eskişehir, Osmanlılara verildi.
-1291-1292 Göynük ve Taraklı Osmanlılarca ele geçirildi.
-1299 Bilecik ve Yarhisar, Osmanlılar tarafından ele geçirildi.
-1299 İnegöl Osmanlılar tarafından ele geçirildi.
-1301 Osmanlılar Yundhisar, Yenişehir ve Köprühisar’ı ele geçirdi.
-1303 Marmaracık Kalesi Osmanlılar tarafından ele geçirildi.
-1306 Dimboz Savaşı. Kestel, Kete, Ulubad kaleleri Osmanlılar tarafından ele
geçirildi.
-1308-1317 Akhisar, Geyve, Lefke, Akyazı ve Hendek Osmanlılar tarafından ele
geçirildi.
-1321 Mudanya Osmanlılar tarafından ele geçirildi.
-1325 Orhaneli (Atranos) Osmanlılar tarafından ele geçirildi.
-1326 Bursa Osmanlılar tarafından ele geçirildi.
-1326 Sakarya vadisinden Karadeniz’e uzanan topraklar, Kandıra, İzmit Körfezinin
güney kıyıları, Aydos, Yalova Osmanlılar tarafından ele geçirildi.
-1329 Maltepe (Pelekanon) Savaşı, Osmanlı zaferi ve İznik’in alınması.
-1334 Gemlik ve Orhangazi Osmanlılar tarafından ele geçirildi.
-1335 Armutlu Osmanlılar tarafından ele geçirildi.
-1337 İzmit ve yakınındaki Koyunhisar Osmanlılar tarafından ele geçirildi.
-1342 Kirmastı ve Karacabey Osmanlılar tarafından ele geçirildi.
-1345 Manyas Gölü çevresi ve Kapıdağı yarımadası Osmanlılar tarafından ele
geçirildi.
-1352 Marmara adaları Osmanlılar tarafından ele geçirildi.
-1352 Üsküdar ve Kadıköy Osmanlılar tarafından ele geçirildi.
-1353 Çimpe kalesi Osmanlıların eline geçti.
-1353 Ayaşilonya, Adgönlek, Eksamil Osmanlılar tarafından ele geçirildi.
-1354 Gelibolu kalesi Osmanlıların eline geçti.
-1352 – 1359 arası Bolayır, Şarköy, Keşan, Malkara, Tekirdağ ve Çorlu Osmanlılar
tarafından ele geçirildi.
-1359 Dimetoka Osmanlılar tarafından ele geçirildi.
-1361 Edirne Osmanlıların eline geçti.
-1362 Keşan, Malkara, Çorlu, Edirne ve Dimetoka Doğu Roma tarafından geri alındı.
-1362-1363 Çorlu, Lüleburgaz, Kırklareli, Dedeağaç, Dimetoka Osmanlılar tarafından
ele geçirildi. (geri kalan topraklar olarak düzeltilebilir) +Keşan, Malkara
-1362-1363 Sazlıdere savaşı ve Edirne Osmanlılar tarafından ele geçirildi.
-1363 Gümülcine, Filibe, Eski Zağra Osmanlılar tarafından ele geçirildi.
-1403 Süleyman Çelebi ile Bizans arasında anlaşma oldu. Buna göre Selanik, Misivri
sahili, Kartal, Pendik, Gebze Bizans’a verildi. 1411’e kadar Musa çelebi, verilenleri geri aldı.
-1453 Osmanlılar İstanbul’u ele geçirdi.
3. ANALİZ
Tablo 33. Osmanlı Devleti kazanç tablosu
Padişah Yıl Kazanılan Hedefler Toplam kazanç
Yıl kazancı
Padişah toplamı
Aktif yıl aralığı
Osman Bey
1284 3 1 1 22 1287 1 2 1 2 1288 2, 4 4 2 1292 5, 6 6 2 3 1299 7, 8, 9 9 3 6 1301 10, 11, 12 12 3 1 1303 13 13 1 1 1306 14, 15, 16 16 3 2 1317 17, 18, 19, 20, 21 21 5 10 1321 22 22 1 3
Orhan Bey
1325 23 23 1 33 3 1326 24, 25, 26, 27, 28, 29 29 6 1329 30 30 1 2
1334 31, 32 32 2 4 1335 33 33 1 1337 36, 37 35 2 1 1342 34, 35 37 2 4 1345 38, 39 39 2 2 1352 40, 41, 42 42 3 6 1353 43, 44, 45, 46 46 4 1354 47 47 1 1359 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54 54 7 4 1361 58 55 1 1
1. Murat 1362 -50, -51, -53, -54, -58 50 -5 6 1363 50, 51, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59,
60, 61 61 11
Fetret Devri
1402 -41, -42, (-63, -64) 59 -2 2 38 1413 41, 42, 63, 64 63 4 10
2. Mehmet
1453 62 64 1 1 39
Tabloda da görüleceği üzere 1284 – 1361 yılları arasında Osmanlı fetihleri istikrarlı
bir şekilde devam etmiştir. Bizans İmparatorluğu’nun bu fetihlere gösterdiği reaksiyonlar
etkisiz kalmıştır. Sadece 1. Murat’ın tahta çıkmasıyla kısa süreli oluşan boşluk Bizans
İmparatorluğu tarafından iyi değerlendirilmiş ve Rumeli’deki bazı topraklar Osmanlıların
elinden çıkmıştı. Ancak 1. Murat’ın bölgeye gelmesiyle birlikte balkanlarda kaybedilen
topraklar yeniden Osmanlıların eline geçmiştir. Diğer bir istisna ise, fetret dönemi yaşanan
toprak kayıpları olmuştur. Bu süreçte Bizans İmparatorluğu, Osmanlıların Sırp ve
Bulgarlardan aldıkları bazı bölgeleri ve İstanbul çevresindeki toprakları anlaşmayla kendine
bağlamıştır. Fetret devri bitince de Osmanlılar bu toprakları geri almıştır.
Şekil 4. Osman Bey dönemi kazanç grafiği
Görüldüğü üzere Osman Bey dönemi Osmanlı Bizans savaşları, Osmanlıların istikrarlı
bir şekilde fetih hareketlerinin kısa bir özeti niteliğinde olmuştur. Osman Bey’in, kurulan
modele göre kazandığı hedef sayısı 22’dir. Bu sayı, Osmanlı – Bizans savaşı sonrasındaki
gerçekleşecek sonuca oranla yüzde 34,37’ye tekabül etmektedir. Osman Bey, idare ettiği 40
yıl içerisinde 22 hedef kazanmış, oran ise yıllık 0,55 hedef kazancı olmuştur.
Şekil 5. Orhan Bey dönemi kazanç grafiği
0
5
10
15
20
25
1284
1285
1286
1287
1288
1289
1290
1291
1292
1293
1294
1295
1296
1297
1298
1299
1300
1301
1302
1303
1304
1305
1306
1307
1308
1309
1310
1311
1312
1313
1314
1315
1316
1317
1318
1319
1320
1321
1322
1323
1324
1325
yıllık kazanç toplam kazanç
0
10
20
30
40
50
60
1325
1326
1327
1328
1329
1330
1331
1332
1333
1334
1335
1336
1337
1338
1339
1340
1341
1342
1343
1344
1345
1346
1347
1348
1349
1350
1351
1352
1353
1354
1355
1356
1357
1358
1359
1360
1361
yıllık kazanç toplam kazanç
Tabloda görüldüğü üzere Osman Bey dönemindeki istikrar, Orhan Bey döneminde de
Osmanlı fetihleri hızlı bir şekilde devam etmiştir. Orhan Bey bu süre içerisinde toplam 33
hedefe ulaşmıştır. Sonuçla kıyasladığımızda yüzde 51,56 gibi bir oran görülmüştür. Orhan
Bey’in 38 yıllık hüküm süresinde yıl başına kazandığı hedef oranı yüzde 0,86’dır.
Şekil 6. 1. Murat dönemi kazanç grafiği
Tabloda 1. Murat döneminin küçük bir kısmında Osmanlı – Bizans savaşları
yaşandığından sadece savaşın yaşandığı iki yıl gösterilmiştir. Bunun sebebi olarak Bizans
İmparatorluğu’nun İstanbul’dan başka kaybedeceği toprak kalmamasını gösterebiliriz. Bunun
yanında Osman Bey ve Orhan Bey’deki istikrar bu dönemde yaşanmamış, Orhan Bey’in
vefatıyla birlikte Bizans İmparatorluğu Trakya’daki bazı bölgeleri ele geçirmiştir. Ancak
Bizans İmparatorluğu’nun bu kazancı çok uzun sürmemiş, 1. Murat Rumeli’ye geçer geçmez
kaybettikleri topraklara ek olarak yeni yerler fethetmiştir. Bu dönemde Osmanlı- Bizans
Savaşı’ndan çıkarılacak sonuç; Bizans İmparatorluğu’nun Anadolu’daki en ufak bir karışıklık
ya da otorite boşluğunda kendi menfaatleri gereği harekete geçtiği gerçeğidir. Ancak buradaki
boşluk, beklenenin aksine çok kısa sürmüştür. 1. Murat, iktidarında toplam 6 hedefe sahip
olmuş, sonuçla kıyaslandığında bu hedefin oranı yüzde 9,37’dir. Yıl başına kazanç ortalaması
ise yüzde 0,22’dir. Burada Bizans İmparatorluğu’nun 1362 yılındaki otorite boşluğundan
faydalanması, kendi lehine yüzde 7,81 oranında kazanç sağlamıştır. Bir sonraki yıl ile
Osmanlıların kaybettiği toprakları geri alması ve yeni yerler fethetmesi sonucu bir yılda yüzde
-10
0
10
20
30
40
50
60
70
1362 1363
yıllık kazanç toplam kazanç
17,18’lik bir artış görülmüştür. Bu artış, Bizans İmparatorluğu’nun İstanbul dışındaki kalan
yerleri ifade etmektedir. Bu fetihlerle birlikte Bizans İmparatorluğu, kabuğuna çekilmiştir.
Şekil 7. Fetret Devri kazanç grafiği
1. Murat dönemindeki otorite boşluğunda harekete geçen Bizans İmparatorluğu, fetret
devrinde de aynı şeyi yapmış ve Osmanlıların Trakya’daki bazı topraklarını anlaşma yoluyla
kendine bağlamıştır. Bu topraklardan bir kısmı, Osmanlıların daha önce Sırp ve Bulgarlardan
aldığı topraklardır. Fetret devrinin sonlarına doğru ise bu toprakları tekrar kaybetmiştir. Fetret
döneminde, devrin başında 2 hedef kaybedilmiş, sonlarında ise 4 hedef kazanılmıştır.
Osmanlılar bu devirde toplamda 2 hedef kazanmıştır.
Fetret devrinden sonra Bizans İmparatorluğu’nun merkezi ve modelin son hedefi
İstanbul, Fatih Sultan Mehmet zamanında fethedilmiş ve Osmanlı – Bizans savaşı
sonlandırılmıştır.
-10
0
10
20
30
40
50
60
70
1402 1413
yıllık kazanç toplam kazanç
4. BÖLÜM OYUN TEORİSİ ÇERÇEVESİNDEN MİLLİ MÜCADELEDE İTALYAN KAMUOYU
Milli Mücadelede İtalyan kamuoyu, oyun teorik çerçevede kurgulanmıştır. Bu
modelde İtalyan kamuoyunun, Milli Mücadele’deki olaylar sonucu yaşadığı sapmaların tespiti
hedeflenmiştir. Çalışmadaki zaman aralığı İzmir’in işgalinden Lozan Anlaşması’na kadardır.
Bir Türk araştırmacısının dönem hakkında İtalyan gazeteleri tek tek incelemesi yıllar
süreceğinden bu konu için Fabio Grassi’nin “İtalya ve Türk Sorunu 1919-1923, Kamuoyu ve
Dış Politika” adlı çalışmasından yararlanılmıştır.
Birinci çalışma olan “Milli Mücadele dönemi uluslararası politikalar”da, taraf ve
pozisyonların yanında hedef ve stratejiler de vardı. İkinci çalışma olan “Osmanlı-Bizans
savaşları”nda taraf, pozisyon ve hedefler vardı. Stratejiler bu konu için uygun değildi. Bu
çalışmada ise taraf, pozisyon ve stratejiler vardır. Dönemin gazetelerinin bu modele uygun bir
anlamda amaçları olmadığından hedef kısmı bu oyunda yoktur.
1. KAVRAMLAR
1.1. TARAFLAR İtalyan kamuoyu merkezli bu oyundaki taraflar, elbette ki Milli Mücadele hakkında
yazılar yazan dönemin İtalyan gazeteleridir.
Tablo 34. Taraflar
Taraf 1 Corriere della Sera
Taraf 2 La Tribuna
Taraf 3 Il Messaggero
Taraf 4 Il Giornale d’Italia
Taraf 5 Corriere d’Italia
Taraf 6 Avanti
Taraf 7 Politica
1.2. POZİSYONLAR Pozisyonlar, İtalyan gazetelerinin üzerinde yoğunlaştığı ve zaman zaman fikirlerini
değiştirdiği dönemin tarihi olaylarından oluşmaktadır.
Tablo 35. Pozisyonlar
Pozisyon 1 İzmir’in işgali Pozisyon 2 Yunan işgallerinin devam etmesi Pozisyon 3 İstanbul’un işgali Pozisyon 4 Sevr süreci Pozisyon 5 Türk askeri başarıları Pozisyon 6 Londra Konferansı Pozisyon 7 Londra Konferansı’nın reddi Pozisyon 8 Kütahya Muharebesi’nden Sakarya Muharebesi’ne Pozisyon 9 Büyük Taarruz Pozisyon 10
Lozan Anlaşması
1.3. STRATEJİLER Stratejiler de gazete görüşlerini ortak paydada birleştirebilecek bir tanımlama ile
oluşturulmuştur. Analizler, bu stratejiler üzerinden yapılacaktır. Yani bir gazete, Milli
Mücadele hakkında yazılar yazarken kullandığı yuvarlak ifadeler ve konuyla doğrudan ilişkisi
olmayan hususlar dikkate alınmayacaktır. Gazetelerin sadece pozisyon hakkında ve net
fikirleri bu çalışma için değerlidir. Buradaki stratejiler ve yapılacak analiz, ikinci bölümdeki
analizden daha farklı olacaktır. Çünkü ikinci bölümdeki stratejilerin kendi aralarında bir
uzaklık yakınlık dereceleri olmadığı gibi yapılan analizlerde sadece bir öncekine göre
değişim, Misak-ı Milli’ye yakınlık ya da Lozan Anlaşması’na yakınlık şeklinde
gerçekleşmiştir. Burada ise kurulan yakınlık uzaklık dereceleri Türk merkezli
oluşturulmuştur.
Tablo 36. Stratejiler
Strateji 1 Yunan yanlısı Strateji 2 Müttefik yanlısı Strateji 3 Milliyetçi görüş Strateji 4 Nötr Strateji 5 Türk yanlısı
Eğer, bu stratejiler İtalyan merkezli oluşturulacaksa, strateji üç ile strateji beşin
yerlerinin değiştirilmesi gerekecektir.
2. OYUN VE ANALİZ
İzmir’in işgali ile başlayıp Lozan Anlaşması’na kadar süren bu dönem hakkında 7
İtalyan gazetesi aktif bir şekilde yazılar yazmıştır.
İzmir’in işgaline Corriere della Sera gazetesinde “sadece güvenlik operasyonu olduğu”
fikri hakim olmuştur. La Tribuna ve Il Giornale d’Italia müttefik karşıtı bir tutum sergilemiş,
Il Messaggero İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalini desteklemiştir. Corriere d’Italia ve
Avanti gazetesi ise işgale tamamen karşı çıkmıştır. Politica gazetesi ise müttefik karşı
tutumunu Sovyet yanlısı ifadelerle desteklemiştir.
Tablo 37. Pozisyon 1 strateji tablosu
Corriere della Sera Strateji 2 La Tribuna Strateji 5 Il Messaggero Strateji 1 Il Giornale d’Italia Strateji 5 Corriere d’Italia Strateji 5 Avanti Strateji 5 Politica Strateji 5
7 İtalyan gazetesinin 5’i işgale karşı çıkmış, 1 tanesi müttefik rotasında hareket etmiş,
1 tanesi de Yunan işgalini açıkça desteklemiştir.
İzmir’in işgalinde sonraki Yunan işgalleri hakkında toplam 6 gazete yazı yazmıştı.
Corriere della Sera, hükümetin müttefik yanlısı politikalarını destekler nitelikte yazılar
yazıyordu. La Tribuna, Il Messaggero, Il Giornale d’Italia ve Politica gazeteleri Türk yanlısı
ve Yunan karşıtlığını açıkça ifade ediyordu. Corriere d’Italia ise Yunan ve müttefik
karşıtlığını İtalyan milliyetçiliği üzerinden dile getiriyordu.
Tablo 38. Pozisyon 2 strateji tablosu
Corriere della Sera Strateji 2 La Tribuna Strateji 5 Il Messaggero Strateji 5 Il Giornale d’Italia Strateji 5 Corriere d’Italia Strateji 3 Avanti Strateji 4 Politica Strateji 5
7 İtalyan gazetesinin 4’ü Yunan karşıtı politikalarını dile getirmiş, 1 tanesi yine
müttefik rotasında hareket etmiş, 1 tanesi İtalyan milliyetçiliği üzerinden eleştirilerini yazmış,
1 tanesi de konu hakkında herhangi bir şey yazmamıştır.
İstanbul’un işgalinde sonra 5 İtalyan gazetesi yazı yazdı. Bu beş gazetenin hepsi de
işgale karşı çıkan ifadeler kullanmıştı. Bu gazeteler; Corriere della Sera, Il Giornale d’Italia,
Corriere d’Italia, Avanti ve Politica idi.
Tablo 39. Pozisyon 3 strateji tablosu
Corriere della Sera Strateji 5 La Tribuna Strateji 4 Il Messaggero Strateji 4 Il Giornale d’Italia Strateji 5 Corriere d’Italia Strateji 5 Avanti Strateji 5 Politica Strateji 5
Bu süreçte aktif gazetelerden La Tribuna ve Il Messaggero gazeteleri İstanbul’un
işgali üzerine yorum yapmamışlardır.
Sevr sürecinde İtalyan gazeteleri Milli Mücadele’ye fazla ilgi göstermemiş sadece 3
gazete bu konuda net fikir beyan eden yazı yazmıştı. Il Giornale d’Italia müttefik ve Yunan
karşıtı milliyetçi ifadeler kullanmış, sosyalist Avanti savaş karşıtı ve Türk yanlısı politikasına
devam etmiş, La Tribuna da müttefik yanlısı görüşlerini ileri sürmüştü.
Tablo 40. Pozisyon 4 strateji tablosu
Corriere della Sera Strateji 4
La Tribuna Strateji 2 Il Messaggero Strateji 4 Il Giornale d’Italia Strateji 3 Corriere d’Italia Strateji 4 Avanti Strateji 5 Politica Strateji 4
Bu süreçte Türk yanlısı olarak sadece sosyalist Avanti gazetesini görmekteyiz. 4
gazete net fikir beyan etmemiş, bir gazete milliyetçi görüşlerini diğer bir gazete de müttefik
yanlısı görüşlerini dile getirmiştir.
Sevr sürecindeki ilgisizlik İnönü muharebeleri sürecinde de devam etmiş, sadece 2
gazete konu hakkında net fikir beyan eden yazı yazmıştır. Bunlardan Corriere della Sera
müttefik yanlısı tutum sergilemiş, Avanti de yine Türk desteğini sürdürmüştü.
Tablo 41. Pozisyon 5 strateji tablosu
Corriere della Sera Strateji 2 La Tribuna Strateji 4 Il Messaggero Strateji 4 Il Giornale d’Italia Strateji 4 Corriere d’Italia Strateji 4 Avanti Strateji 5 Politica Strateji 4
Londra Konferansı esnasında İtalyan gazeteler Anadolu sorununa yeniden ilgi
duymaya başlamıştı. Toplamda 4 gazete bu konu hakkında net fikirlerini beyan etmiştir.
Bunlardan Il Messaggero müttefik karşıtı ve Türk yanlısı çizgide yazılar yazmış, Il Giornale
d’Italia Türk karşıtı ve müttefik yanlısı ifadeler kullanmış, Corriere d’Italia hem İtalya
penceresinden hem de Türk hareketine sempati göstererek fikirlerini harmanlamıştır. Avanti
de her zaman olduğu gibi Türk yanlısı görüşlerini devam ettirmişlerdir.
Tablo 42. Pozisyon 6 strateji tablosu
Corriere della Sera Strateji 4 La Tribuna Strateji 4 Il Messaggero Strateji 5 Il Giornale d’Italia Strateji 2 Corriere d’Italia Strateji 5 Avanti Strateji 5 Politica Strateji 4
Toplamda 3 gazete Türk yanlısı, 1 gazete de müttefik yanlısı fikirlerini ifade etmiştir.
Geri kalan gazeteler nötr kalmıştır.
Bilindiği üzere Londra Konferansı sonuca ulaşmamış ve Bekir Sami Bey İtalya ve
Fransa ile gizli anlaşmalar imzalamıştı. Ancak TBMM bu anlaşmaları kabul etmemişti. Bunun
üzerine tepki vermesi beklenen İtalyan kamuoyu bu hususta fazla bir şey yazmadı. (İtalyan
gazeteleri o süreçte Fiume sorunuyla ilgiliydi) Bu konu hakkında net fikir beyan eden Il
Messaggero oldu. O da Türklerin taviz vermemesini olumlu karşıladığını, aynı nezaketin,
özellikle kamuoyu için, onlar tarafından da gösterilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Tablo 43. Pozisyon 7 strateji tablosu
Corriere della Sera Strateji 4 La Tribuna Strateji 4 Il Messaggero Strateji 5 Il Giornale d’Italia Strateji 4 Corriere d’Italia Strateji 4 Avanti Strateji 4 Politica Strateji 4
Kütahya Eskişehir muharebeleri ve Sakarya Meydan Muharebesi sürecinde İtalyan
kamuoyu daha aktif davrandı. 5 gazete bu hususta kesin fikirlerini ifade etmiştir. Buna göre
Corriere della Sera ve La Tribuna müttefik, İngiliz yanlısı turum sergilemiştir. Il Messaggero
ve Avanti Türk yanlısı yazılar yazmaya devam etmiştir. Politica ise ilginç bir şekilde Türk
karşıtı ve Yunan yanlısı ifadeler kullanmıştır.
Tablo 44. Pozisyon 8 strateji tablosu
Corriere della Sera Strateji 2 La Tribuna Strateji 2 Il Messaggero Strateji 5 Il Giornale d’Italia Strateji 4 Corriere d’Italia Strateji 4 Avanti Strateji 5 Politica Strateji 1
2 gazete müttefik yanlısı olmaya devam etmiş, 2 gazete Türk yanlısı yazılarını
sürdürmüş, 1 gazete de kızgınlıkla Yunan tarafını savunur hale gelmiştir. Geriye kalan
gazeteler net bir yorum yazmamıştır.
Büyük Taarruz esnasında İtalyan kamuoyu yine ilgilerini devam ettirmiştir. Toplamda
5 gazete bu hususta fikirlerini açıkça beyan etmiştir. Corriere della Sera Yunan yanlısı bir
tutum sergilemişti. Il Messaggero, Politica ve Il Giornale d’Italia Türk karşıtı milliyetçi
fikirleri tercih etti. Avanti’nin ise savaş karşıtlığı ve Türk desteği devam etti.
Tablo 45. Pozisyon 9 strateji tablosu
Corriere della Sera Strateji 1 La Tribuna Strateji 4 Il Messaggero Strateji 3 Il Giornale d’Italia Strateji 3 Corriere d’Italia Strateji 4 Avanti Strateji 5 Politica Strateji 3
Toplamda sadece 1 gazete bu Büyük Taarruz’da Türk yanlısı yazı yazmıştı. 1 gazete
Yunan yanlısı, 3 gazete de aşırı milliyetçi fikirlere yer vermişti. 2 gazete konuya ilgisizdi.
Lozan sürecinde ise Türk yanlısı gazeteler genellikle yazı yazmamıştır. Toplamda 4
gazete net bir fikir beyan etmiştir. Corriere della Sera Türklerin haksız(?) isteklerine karşı
çıkarken, La Tribuna Türklerin ılımlı olması gerektiği ifade etmiş ve müttefik yanlısı
tutumunu devam ettirmişti. Il Giornale d’Italia da Türk karşıtı ve müttefik yanlısı yazılar
yazdı. Corriere d’Italia ise olaydan biraz daha farklı olarak Türklerin eski Osmanlı
dönemindeki gibi fetihçi olmadığı kanaatini taşıyordu.
Tablo 46. Pozisyon 10 strateji tablosu
Corriere della Sera Strateji 2 La Tribuna Strateji 2 Il Messaggero Strateji 4 Il Giornale d’Italia Strateji 2 Corriere d’Italia Strateji 5 Avanti Strateji 4 Politica Strateji 4
Toplamda 3 gazete müttefik yanlısı yazılarını halka aktarmıştı. Bir gazete de biraz
mesafeli olarak Türk taleplerini haklı bulmuştu. Geri kalan gazeteler net bir ifade
kullanmadılar.
Bu model içerisinde stratejilerine göre tek tek gazetelere bakacak olursak;
Şekil 8. Corriere della Sera strateji grafiği
Corriere della Sera Milli Mücadele hakkında inişli çıkışlı bir görüntü çizmiştir. Milli
Mücadele’de en çok müttefik yanlısı çizgide yazılar yazmış ancak zaman zaman Türk yanlısı
zaman zaman da Yunan yanlısı görüşleri de olmuştur. bunların yanında bazen Anadolu’ya
ilgisiz kalmıştır.
Şekil 9. La Tribuna strateji grafiği
0
1
2
3
4
5
6
Corriere della Sera
Corriere della Sera
0
1
2
3
4
5
6
La Tribuna
La Tribuna
La Tribuna, Türk yanlısı bir profilde başlayıp sonraki evrelerde ya yorum yapmamış
ya da müttefik çizgide görüşlerini halka aktarmıştır.
Şekil 10. Il Messaggero strateji grafiği
Il Messaggero ise Yunan yanlısı bir çizgide başlayıp daha sonradan Türk yanlısı
yazılara yer vermiştir. Ama Anadolu sorununa ilgisiz kaldığı ve sadece bir evresinde
milliyetçi bir görüş bildirdiği de görülmüştür.
Şekil 11. Il Giornale d’Italia strateji grafiği
0
1
2
3
4
5
6
Il Messaggero
Il Messaggero
Il Giornale d’Italia Türk yanlısı olarak başlayıp ilerleyen evrelerde milliyetçi ve
müttefik yanlısı çizgiye yönelmiştir.
Şekil 12. Corriere d’Italia strateji grafiği
Corriere d’Italia ise Anadolu sorununa Türk yanlısı olarak bakmıştır. Zaman zaman
yorum yapmadığı da görülmüş ve sadece bir pozisyonda milliyetçi fikirlerini halka
aktarmıştır.
0
1
2
3
4
5
6
Il Giornale d'Italia
Il Giornale d'Italia
0
1
2
3
4
5
6
Corriere d'Italia
Corriere d'Italia
Şekil 13. Avanti strateji grafiği
Sosyalist Avanti gazetesi ise Milli Mücadele esnasında yorum yaptığı zamanlarda her
daim Türk yanlısı çizgisini belli etmiştir.
Şekil 14. Politica strateji grafiği
0
1
2
3
4
5
6
Avanti
Avanti
0
1
2
3
4
5
6
Politica
Politica
Politica gazetesi, meseleye önce Türk yanlısı olarak girmiş, uzunca bir süre bu soruna
bir daha değinmemiştir. Yalnız savaşın son evrelerinde karışık bir profilde Yunan yanlısı,
Milliyetçi ya da müttefik yanlısı fikirlerini halka aktarmıştır.
Ortalamaya bakacak olursak (nötr stratejiler dahil değildir, Türk yanlısı stratejiler 4
olarak kabul edilmiştir);
Şekil 15. İtalyan kamuoyu ortalamasının strateji grafiği
Şekilde görüldüğü üzere pozisyon 4’e yani Sevr sürecine kadar İtalyan kamuoyu Türk
yanlısı bir politikaya yakın çizgide ilerlemiştir. Sevr süreci ve İnönü başarıları esnasında Türk
yanlısı yazılardan uzaklaşmış, ancak hemen sonrasında yine Türk sempatisi artmıştı. Kütahya
muharebelerinden Lozan sürecine kadar da Türk karşıtı yazılar ağırlık kazanmıştır.
0
0.5
1
1.5
2
2.5
3
3.5
4
4.5
İtalyan Kamuoyu
İtalyan Kamuoyu
SONUÇ
Milli Mücadele döneminin oyun teorik kavramlarla incelendiği bu araştırmada, ilk
olarak pozisyonlardaki sapmalar belirlenmişti. Genel bir tabloya baktığımızda Misak-ı
Milli’nin ilanı ve Meclisin açılmasını kapsayan süreçlerin strateji değişimine çok fazla bir
etkisi olmadığını söylemek yanlış olmaz. Aslında Türk tarafı için çok önemli kabul edilecek
bu olayın büyük değişikliklere sebep olmaması, bizi strateji temelli oyun teorik anlayışın
yetersiz kaldığı fikrine yöneltti. Bu yüzden tepki temelli yeni bir yaklaşım uyarlanarak bu
süreçlerin de etkisi görülmüştür.
Tepki temelli oyunlardaki bulgulara geçmeden önce pozisyonlardaki sapmaları
yeniden inceleyelim. Misak-ı Milli ve Meclisin açılmasını içeren pozisyonların aksine,
İstanbul’un işgal edilmesi, Sevr projesi, Yunan ileri harekâtları, Londra Konferansı gibi
olaylar, Milli Mücadele sürecinde inişli çıkışlı birçok sapmaya sebep olmuşlardır. Bunlardan
en çok göze çarpanı Londra Konferansı’nda imzalanan gizli anlaşmalar olmuştur. Yukarıda
belirlenen hedefler çerçevesinde diplomatik pencereden baktığımızda Londra Konferansı’nda
imzalanan gizli anlaşmalar, müttefik koalisyonunu parçalayan, tarafların karşılıklı tavizler
vererek orta yol bulması sağlanan ve aynı zamanda sonuca en yakın stratejilerin belirlendiği
bir pozisyon olarak karşımıza çıkmaktadır. Kabul edilen gizli kararların meclis tarafından
reddedilmesinin de büyük sapmaya yol açtığı ve müttefiklerin tekrar ortak kararlar verdiği bir
süreci başlatmıştı. Hemen sonrasında Sakarya meydan muharebesine bağlı olarak yaşanan bir
diğer sapma, kararların önemini daha iyi anlamamıza sebep olmuştur. Sonuç olarak yapılan
modelleme ve uyarlamalara göre Londra Konferansı’nda imzalanan gizli anlaşmaların Milli
Mücadele’deki önemi, Büyük Taarruz haricindeki askeri zaferlerden ve Fransa, Sovyet Rusya
gibi devletlerle imzalanan anlaşmalardan çok daha fazla olmuştur.
Sonuca, diğer bir deyişle Lozan Anlaşması’na göre yapılan kıyaslamada yine Londra
Konferansı’nda imzalanan gizli anlaşmalar ön plana çıkmıştır. Sonuca en çok benzeyen
stratejik durumu ifade eden bu anlaşmayı, Sakarya zaferi takip etmiştir. Ankara hükümetinin
askeri durumunun çok elverişli olduğu pozisyonlarda bile diplomatik hamleler, daha ağır
basmıştır. Bu da oyun teorisinin temel mantığı olan “Savaşarak kazanacağınız, hiçbir zaman
anlaşarak kazanacağınızdan fazla olamaz.” ifadesini destekler niteliktedir.
Ankara hükümetinin pozisyonlarda uyguladığı ya da kabul ettikleri bütün stratejileri
Misak-ı Milli ile kıyasladığımızda sonuca göre yapılan kıyaslamadan biraz aşağıda bir
benzerlik görülmüştür. Bunun en önemli sebebi de Lozan ile Misak-ı Milli arasındaki
farklılıklardır. Genel tablo aynı olsa da sadece Pozisyon 2’de küçük bir farklılık
gerçekleşmiştir. Bu pozisyonun da Misak-ı Milli’nin ilan edilmesi sürecini kapsadığı için
farklılık normal düzeydedir.
Tepki temelli oyunlarda, işbirliği, örgütlenme ve çatışma temelli tepkiler ele alınmıştı.
İşbirliği, örgütlenme ve silahlı direniş üzerinden sınıflandırılan tepkiler, kendi içerisinde de
derecelendirmeye imkân bulunmasına rağmen uyarlamanın yeni olması sebebiyle bundan
vazgeçilmiştir. İşbirliği, koalisyonlardaki taraf sayısının değişimiyle çeşitli derecelerle ifade
edilebilir. Örneğin ikiye altı oranındaki iki koalisyonun pozisyon sonrası üçe beş oranında
değişmesi ile altıya iki oranında değişmesi arasında derecelendirme yapılabilir. Örgütlenme
ise Müdafaa-i hukuk gruplarının oluşması, Kuvayı Milliye’nin oluşması, Düzenli ordunun
kurulması, millet meclisi kurulması ve diktatörce yetkiler gibi birçok çeşidi bulunmaktadır.
Bunların da derecelendirilmesi yapılmamış, öncelik olarak yeni uyarlamanın kabulü
beklenilmiştir. Silahlı direniş olarak da milis kuvvetlerin ya da düzenli bir ordunun direnişi,
işgali bu tepkiler arasındadır.
Bununla birlikte stratejilerde de sınıflandırmalara gidilmişti. Maxmin, optimal ve
standart tepki stratejisi kavramları ortaya atılmıştır. Maxmin stratejisi, her iki tarafın da
dengeli bir biçimde diplomatik savaşını az hatalı olarak sürdürmesini sağlamıştır. Bunun Milli
Mücadele’ye yansıması da aynen bu şekilde gerçekleşmiştir. İzmir’in işgali, Genelge ve
Kongreler, İstanbul’un işgali, TBMM’nin açılması, Sevr projesi gibi pozisyonlara karşı
maxmin strateji oluşmuş ve oran hiç değişmemiştir. Koalisyonlardaki oran her zaman ikiye
karşı altı olarak kalmıştır. Optimal stratejiler bu oyunda iki pozisyonda görülmüş, bununla
birlikte tarafların geri dönüşü olmayacak şekilde karşı koalisyona girmesini sağlamıştır. Hem
doğu harekatı, hem de büyük taarruz bu stratejinin oluştuğu pozisyonlardır ve bunlardan
birincisinde Ermenistan, TBMM’ye karşı oluşturulan koalisyon ekseninden ayrılmış,
ikincisinde de TBMM’ye karşı oluşturulan koalisyon diye bir şey kalmamıştır. Ankara
hükümeti oyunun galibi olmuştur. Bu noktada herhangi bir olaya karşı uygulanan farklı
stratejilerin koalisyonda farklı sonuçları getireceği ortaya çıkarılmıştır. Bir pozisyon sürecinde
uygulanmayan maxmin stratejisinin sonuçları pozisyona sebep olan koalisyon için ağır
olmakla birlikte savunma konumunda bulunan tarafın örgütlenmesine de katkı sağlamıştır.
Standart tepkinin oluştuğu pozisyonlara baktığımızda öngörülemeyen değişimler
yaşandığı görülmüş ve maxmin stratejisini uygulamayan taraflar için kötü sonuçlar
doğurmuştur. Londra Konferansı’nda imzalanan gizli anlaşmalar, gizli anlaşmaların
reddedilmesi ve Sakarya meydan muharebesi ile ilgili pozisyonlarda oluşan standart tepki
stratejisi, sürecin inişli çıkışlı bir hal almasını sağlamıştır. Bu tepkiler koalisyonlarda üçe beş
oranından altıya iki oranına, oradan tekrar üçe beş oranına, hemen sonrasında da dörde dört
oranına çevrilmiştir.
Oyunda, tarafların rasyonel hareketleri pek yaşanmadığından oyun teorisindeki denge
kavramı bulunamamıştır. Ancak maxmin stratejilerinin, tarih ve dış politika çalışmalarında
birer denge olduğu varsayılırsa İzmir’in işgali sürecinde, genelge ve kongreler pozisyonunda,
meclisin açılması ve Sevr projesinin bulunduğu pozisyonlarda olumlu ve olumsuz tepki
sayısının eşit olması sebebiyle tam dengenin yaşandığı görülebilir. Tepkilerin aynı düzeyde
olmadığı İstanbul’un işgali sürecinde de kısmi denge yaşanmıştır.
Tepki ve işbirliğine dayalı yaklaşımda birinci sınıf tepki dikkatle incelendiğinde,
örgütlenmelerin maximum düzeye ulaştığı anda, bunun antidemokratik rejimlere yol
açabileceği dikkatten kaçırılmamalıdır. Her ne kadar Milli Mücadele lehine de olsa, Ankara
için örgütlenmenin son durağı Tekâlif-i Milliye emirleri ve başkomutanlık kanunu olmuştur.
Mustafa Kemal Paşa, bu süreçte, bazı milletvekillerinin dikta endişelerini anlayışla karşılayıp,
bu yetkiyi sadece milli menfaatler için kullanmıştır. Ancak şunu da ekleyebiliriz ki, dünyanın
herhangi bir yerinde benzer müttefiklerin bir topluma gereğinden fazla baskı uygulaması, o
toplumun anti demokratik rejimlere yönelmesini sağlayacaktır.
Tepki ve işbirliğine dayalı yaklaşımın katkılarını görmek ve yukarıdaki bulguları daha
iyi anlamak için NATO’nun günümüzdeki faaliyetlerine dikkatle bakmak ve yaptıkları
hataların yukarıdaki benzer sonuçları doğurduğunu görmek zor olmaz. Uygulanan minmax,
optimal ve standart tepki stratejileri ve bunların sonuçları ya da müttefik ülkelerin gereğinden
fazla baskı yapması ile diktatörlüklerin kurulması, yapılan analizi doğru çıkarmaktadır.
Osmanlı – Bizans Savaşları’na bakıldığında özellikle 1361 yılına kadar Osmanlı
fetihleri aralıksız devam etmiştir. Bizans İmparatorluğu, sadece Osmanlı’nın tahta çıkış ve
fetret devirlerinde müdahale edebilmiştir. Ancak aynı şey Bizans penceresi için de
söylenebilir. Çünkü Osmanlı fetihleri esnasında Bizans İmparatorluğu da iç karışıklıklarla
boğuşuyordu. Artık gücü kalmamış ve gün geçtikçe Osmanlı lehine toprak kaybetmiştir. Bu
modelde oyun teorisinin sadece istatistik kısmı bize fayda sağlamıştır. Bu da günümüzden ne
kadar geriye gidersek, bilgi eksikliği sebebiyle araştırmaların da o kadar yüzeysel
kalabildiğini göstermiştir. Yukarıdaki Osmanlı fetih tarihlerinde bile kaynaklar arası ihtilaf
mevcuttur. Bu da ortaçağdaki bilgilerle istatistik verilerinin yanlış kurulabileceği ihtimalini
düşünmemizi ve çalışmaların daha çok yakın tarihe yönelmesi gerektiğini göstermiştir. Bunun
yanında eğer bütün padişahların fetih veya savaşlarının, ilerleyen tarihler için yenilgilerinin,
hangi devlete yöneldiğini, bunların gerekçeleriyle birlikte hesaba katılabilecek bir model
kurulsaydı daha sağlıklı sonuçlar elde edilebilirdi. O yüzden bu üçüncü bölüm, sadece örnek
vermek amacıyla kurulmuş bir modeldir diyebiliriz.
İtalyan kamuoyuna bakıldığında yedi İtalyan gazetesinin Milli Mücadele’deki tarihi
olaylarla ilgili ifadelerindeki değişimler tespit edilmiştir. Bu modelde kamuoyunun, devlet
politikasından bağımsız hareketleri net bir şekilde görülmüştür. Analizde, belirli bir ideoloji
çerçevesinde ya da iktidar çizgisinde hareket eden bir gazetenin hangi olaya farklı tepki
verdiğini, tepkilerini hangi olay sonrası değiştirdiğini, genel kamuoyundan hangi durumlarda
uzaklaştığını ve yazdıkları yazıların sonraki yazılarını nasıl etkilediği tespit edilmiştir. Bu
hususta Fransız gazeteler de bu oyun teorik model için çok uygundur. Çünkü Fransızlar da
Venizelos sonrası Konstantin döneminde Yunanistan karşıtı ve Türk yanlısı yazılara
başlamıştır. Belki aynı şey İngiliz gazeteleri için geçerli olmayabilir. Ama İngiliz karar
vericileri için kesinlikle denenmesi gerekir. Çünkü Britanya hükümeti savaş boyunca Türk
karşıtı bir politika izlemiş olmasına karşın askeri kanat ve sömürgelerindeki söz sahibi kişiler
emperyalist politikanın karşısında yerini almıştır. Britanya sömürgelerindeki halklar, Türk
mücadelesi için yardım toplamıştır. İktidar ile halk, iktidar ile kamuoyu arasındaki farklar, bu
modelde daha anlaşılır bir şekilde ortaya çıkarılabilir. Sosyal tarih üzerine kurulan oyun teorik
model, bize şu açıdan da fayda sağlayabilir: Bir ülkenin özgürlükçü - liberal çizgisinin bir
ölçütü olarak kamuoyu – iktidar farkı bu tip çalışmalarda daha net tespit edilebilir. Eğer bir
tarihi olay üzerinden yapılacak modelde, kamuoyunda ya da gazetelerde tek bir ses ne kadar
hakimse, o ülkenin özgür düşünceden o derece uzak olduğu anlaşılabilir. Sonuçta Milli
Mücadele yıllarında İtalya’da henüz Mussolini etkisi görülmemiş olacak ki İtalyan gazeteleri
fantastik bir şekilde farklı seslere sahip olduğunu ispatlamıştır.
KAYNAKÇA ADA, Serhan, Türk Fransız İlişkilerinde Hatay Sorunu (1918-1939),
İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2005.
AKANDERE, Osman, “Damat Ferit Paşa’nın IV. Hükümeti Döneminde Kuvayı Milliye İleri Gelenleri Hakkında Verilen İdam Kararları”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı 43, Ankara 2009.
AKARSLAN, Mediha, “1920-1921 Yıllarında Rusya Hariciye
Komiserliği ile Türkiye Büyük Millet Meclisi (T.B.M.M.) Arasında Kurulan İletişim”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Cilt 4, Say 16, Ankara 1995.
AKGÜN, Seçil, “Yunanistan’da Kurtuluş Savaşı’nı İzleyen
Gelişmeler”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Cilt 1, Sayı 3, İzmir 1993.
AKTAN, Coşkun Can, Dilek Dileyici, Modern Politik İktisat: Kamu
Tercihi, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2007. AUMANN, Robert J. & Maschler, Michael, “Game Theoretic Analysis
of a Bankrupcy Problem From the Talmud” Journal of Economic Theory, Elsevier, vol. 36(2), 1985.
AVCI, Cemal, “Milli Mücadele Döneminde Türk Ermeni ve Gürcü
İlişkileri”, Ankara Üniversitesi TİT Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, C. IV, S. 13, 1994.
AYIŞIĞI, Metin, “Kuvayı Milliye ve İstanbul Hükümetleri”,
Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, Ordu 2009. BARAN, Tülay Alim, “Kuva-yı Milliye Örgütlenmesine Karşı Damat
Ferit Hükümetleri”, Atatürk Yolu, Yıl 12, Cilt 6, Sayı 23 (2003). BAYKAL, Hülya, “Kurtuluş Savaşı’nda Türk-Fransız İlişkileri ve Bir
Fransız Türk Dostu Albay Mougin”, Ankara Üniversitesi İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Cilt 2, Sayı 7, Ankara 1991.
BENHÜR, Çağatay, “1920’li Yıllarda Türk-Sovyet İlişkileri:
Kronolojik Bir Çalışma”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Konya 2008. BILBAO, Jesus Mario, Cooperative Games on Combinatorial
Structures, Kluwer Academic Publishers, Boston 2000. ÇAĞLAR, Günay, “Kuvay-ı İnzibatiye”, Ankara Üniversitesi Türk
İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Cilt 4, Sayı 15, Ankara 1995. ÇAKMAK, Haydar, Türk Dış Politikası 1919-2012, Platin Yayınları, 2.
Baskı, Ankara 2012.
ÇAKMAK, Zafer, “Mondros Mütarekesi Sonrası Ermeni-Rum-Yunan
İşbirliği”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 16, Sayı 2, Elazığ 2006.
ÇALIK, Temel, Yönetimde Problem Çözme Teknikleri, Nobel
Yayınları, Ankara 2003. ÇELEBİ, Mevlüt, Milli Mücadele Döneminde Türk-İtalyan İlişkileri,
ATAM, Ankara 2002.
ÇİÇEK, Rahmi, “Erzurum Vilayet Kongresinde Alınan Kararlar ve Etkileri”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, C. 2, S.7, Ankara 1991.
DAVISON, Roderic H., “Mondros’tan Lozan’a Kadar Türk Siyaseti”,
Çev. Mine Erol, DTCF Tarih Araştırmaları Dergisi (1981-1982), C.XIV/25 (Ankara, 1982), s. 102.
DIMAND, Mary Ann & Robert W., The History of Game Theory,
Routlage, London 1996. DOĞANAY, Rahmi, “Misak-ı Milli’ye Göre Lozan”, Fırat Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 11, Sayı 2, Elazığ 2001. DURU, Orhan, Amerikan Gizli Belgeleriyle Türkiye’nin Kurtuluş
Yılları, Kültür Yayınları, 6. Baskı, İstanbul 2011. EFEGİL, Ertan, Dış Politika Analizi Ders Notları, Nobel Yayınları,
Ankara 2012, s.75-79. ERDOĞAN, İrfan, Pozitivist Metodoloji ve Ötesi, 3. Baskı, Erk
Yayınları, Ankara 2012. ERİM, Nihat, Devletlerarası Hukuk ve Siyasi Tarih Metinleri, Cilt 1,
TTK Yayınları, Ankara 1953. Genelkurmay Başkanlığı Harb Tarihi Dairesi, Türk İstiklal Harbi, C. II
Kısım 1, Genelkurmay Başkanlığı Harb Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1963.
Genelkurmay ATASE Başkanlığı, Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, C.
2, Kısım 2, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları, 3. Baskı, Ankara 1999. Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi, Türk İstiklal Harbi Batı
Cephesi, C. 2, Kısım 3, Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1966.
Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı, Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, C. 2, Kısım 4, Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Resmi Yayınları, Ankara 1974.
Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı, Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi,
C. 2, Kısım 5, Kitap 1, Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Resmi Yayınları, Ankara 1972.
Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi, Türk İstiklal Harbi Batı
Cephesi, C. 2, Kısım 5, Kitap 2, Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1973.
Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi, Türk İstiklal Harbi Batı
Cephesi, C. 2, Kısım 6, Kitap 1, Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1967.
Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi, Türk İstiklal Harbi Batı
Cephesi, C. 2, Kısım 6, Kitap 2, Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, 3. Baskı Ankara 1995.
Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi, Türk İstiklal Harbi Batı
Cephesi, C. 2, Kısım 6, Kitap 3, Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1969.
Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi, Türk İstiklal Harbi Batı
Cephesi, C. 2, Kısım 6, Kitap 4, Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1969.
Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı, Türk İstiklal Harbi, C. 6, Harp
Tarihi Başkanlığı Resmi Yayınları, Ankara 1974. GÖKIRMAK, Mert, “Beyaz Rusya’nın Denge Stratejisi ve Rus Dış
Politikasına Etkisi”, Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Güvenlik Araştırmaları Dergisi, Sayı 12, Aralık 2010.
GRASSİ, Fabio, İtalya ve Türk Sorunu 1919-1923 Kamuoyu ve Dış
Politika, Çev: Nevin Özkan-Durdu Kundakçı, Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, İstanbul 2010.
GUSEINOV, Khalik, Akyar Emrah, Düzce Serkan, Oyun Teorisi:
Çatışma ve Anlaşmanın Matematiksel Modelleri, Seçkin Yayınları, Ankara 2010.
GÜLBOY, Burak, Birinci Dünya Savaşı Tarihi, Altın Kitaplar
Yayınevi, İstanbul 2004. GÜRÜN, Kamuran, Türk-Sovyet İlişkileri 1920-1953, TTK Yayınları,
Ankara 1991.
HATİPOĞLU, Murat, Türk-Yunan İlişkilerinin 101 Yılı (1821-1922), TÜrk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1988.
HÜCÜMEN, Murat, Oyun Teorisi ve Firmaların Stratejik
Davranışlarının Modellenmesi, (Yüksek Lisans Tezi), Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli 2007.
KARACAKAYA, Recep, “Milli Mücadelede Fransız İşgalleri ve Buna
Tepkiler”, Türk Kamuoyu ve Ermeni Meselesi, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul 2005.
KARACAN, Ali Naci, Lozan, haz: Hulusi Turgut, Kültür Yayınları, 3.
Baskı, İstanbul 2011. KESKİN, Halil İbrahim, Oyun Kuramının Ekonomide Uygulanması,
(Yüksek Lisans Tezi), Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana 2009.
KÖYLÜ, Murat, Çılgın Yunanlılar, İleri Yayınları, İzmir 2012. KÜRKÇÜOĞLU, Ömer, Mondros’tan Musul’a Türk-İngiliz İlişkileri,
İmaj Yayınları, Ankara 2006. MUMCU, Cumhur, Kahramaner Y., ”Oyun Teorik Yaklaşımla 1998
Türkiye-Suriye Krizinin Analizi”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Dergisi, Sayı 6, İstanbul 2004.
ORAN, Baskın, Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşı’ndan Bugüne
Olaylar, Belgeler, Yorumlar 1919-1980, Cilt 1, İletişim Yayınları, 5. Baskı, İstanbul 2002.
OSTROGORSKY, Georg, Bizans Devleti Tarihi, çev: Fikret Işıltan,
TTK Basımevi, Ankara 1995. OVALI, Şevket, “Tarihsel Bir Perspektiften Batı-Yunanistan İlişkisinin
Siyasal Arka Planı (1821-1945)”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 62, Sayı 1, Ankara 2007.
ÖRS, Rasim Dirsehan, Rus Basınında Kurtuluş Savaşı ve Atatürk
Devrim Yılları, Cumhuriyet Kitapları Yay., 2. Baskı, İstanbul 2010. PERİNÇEK, Mehmet, Atatürk’ün Sovyetlerle Görüşmeleri, Kaynak
Yayınları, 3. Basım, İstanbul 2011. SAKİN, Serdar, “Misak-ı Milli’nin Hazırlanışı ve İlanıyla İlgili
Görüşler”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sayı 13, Kayseri 2012.
SOFUOĞLU, Adnan, “İzmir İşgali Sonrasında Yunanlıların Batı
Anadolu’da İşgali Genişletmeleri ve Bölgede Oluşan Milli Direniş”, Ankara
Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı 29-30, Ankara 2002.
SONYEL, Salahi, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C. I, TTK, 3.
Baskı, Ankara 1995. SONYEL, Salahi, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C. II, TTK, 3.
Baskı, Ankara 2003. SONYEL, Salahi, Türk-Yunan İlişkileri 1821-1923, Remzi Yayınevi,
İstanbul 2011. SÜRGEVİL, Sabri, “Türk-Yunan İlişkileri İçinde İzmir’in İşgali
Sorunu”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Cilt 1, Sayı 3, İzmir 1993.
ŞAHİN, Nazmi, Oyun Teorisi ve Askeri Alanda Uygulamaları, (Yüksek
Lisans Tezi), Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Konya 2004. TAYHANİ, İhsan, “Tarihte Türk-Rus İlişkileri 1878-1923”, Dokuz
Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Dergisi 22, İzmir 2007. TÜRKMEN, Zekeriya, Mütareke Döneminde Ordunun Durumu ve
Yeniden Yapılanması (1918-1920), TTK Yayınları, Ankara 2001. VASILIEV, Alexander, Bizans İmparatorluğu Tarihi, çev: Tevabil
Alkaç, Alfa Yayım, İstanbul 2016. VINCENT, Thomas L. and Joel S. Brown, Evolutionary Game Theory,
Natural Selection, and Darwinian Dynamics, Cambridge University Press, Cambridge 2005.
YALÇIN, Durmuş, Akbıyık Yaşar, Akbulut Dursun Ali, Balcıoğlu
Mustafa, Köstüklü Nuri, Süslü Azmi, Turan Refik, Eraslan Cezmi, Tural Mehmet Akif, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, ATAM, 8. Baskı, Ankara 2008.
YAMAN, Ahmet Emin, “Milli Ordu”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap
Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Cilt 1, Sayı 2, Ankara 1988. YAVUZ, Bige, Kurtuluş Savaşı Dönemine Türk-Fransız İlişkileri, TTK
Yayınları, Ankara 1994. YERASİMOS, Stefanos, Kurtuluş Savaşı’nda Türk-Sovyet İlişkileri,
Boyut Yayınları, 2. Baskı, İstanbul 2000. YILDIZ, Hakkı Dursun, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.X,
Çağ yayınları, İstanbul 1989. YILMAZ, Ensar, Oyun Teorisi, Literatür Yayınları, İstanbul 2009.
Zafer İslam Han, “Talmud’un Doğuşu ve Yahudiler Üzerindeki Tesiri”, çev: Mehmet Aydın, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 24, s139-152, Ankara 1981.
İletişim: [email protected]