Upload
turkmenoglu
View
85
Download
2
Embed Size (px)
Citation preview
T.C.
MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ
TÜRK TARİHİ ANABİLİM DALI
OSMAN BÖLÜKBAŞI’NIN SİYASİ
FAALİYETLERİ (1913-2002)
YÜKSEK LİSANS TEZİ
HAZIRLAYAN
EVREN AYHAN
İSTANBUL, 2006
T.C.
MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ
TÜRK TARİHİ ANABİLİM DALI
OSMAN BÖLÜKBAŞI’NIN SİYASİ
FAALİYETLERİ (1913-2002)
HAZIRLAYAN
EVREN AYHAN
YÜKSEK LİSANS TEZİ
TEZ DANIŞMANI Yard. Doç.Dr.HALUK DURSUN
İSTANBUL, 2006
I
KISALTMALAR LİSTESİ
a.g.e. :adı geçen eser a.g.m. :adı geçen makale AP :Adalet Partisi BP :Birlik Partisi Bkz :Bakınız CHP : Cumhuriyet Halk Partisi CMP :Cumhuriyetçi Millet Partisi CKMP :Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Çev :Çeviren Dr :Doktor DP :Demokrat Parti GP :Güven Partisi MBK :Milli Birlik Komitesi MHP :Milliyetçi Hareket Partisi MKP :Milli Kalkınma Partisi MP :Millet Partisi s :sayfa S :Sayı TBMM :Türkiye Büyük Millet Meclisi TİP :Türkiye İşçi Partisi TKP :Türkiye Köylü Partisi TRT :Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu TTK :Türk Tarih Kurumu YTP :Yeni Türkiye Partisi
II
ÖNSÖZ
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle dünya sisteminde yeni bir döneme girilirken
Türkiye’de de yeniden çok partili hayata geçiliyordu.Yirmi iki senedir tek parti rejimi ile
yönetilen ülkede ciddi sorunlar vardı ve savaş yıllarının da etkisiyle halkın iktidardaki partiye
ve uygulanan politikalara güveni kalmamıştı.Ülkenin tek partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi
gözden düşmüş, sistem tam bir meşruiyet kriziyle karşı karşıya gelmiş bulunuyordu.Savaş
yıllarında izlenen politikalar geniş toplum kesimlerinin hoşnutsuzluğunu artırmıştı.Savaş
dolayısı ile büyük bir orduyu beslemek ve donatmak mecburiyetinin yanı sıra her alanda
gerileyen üretim fiyat artışlarına yol açmıştı.Enflasyon özellikle bürokrasinin alt kesimlerindeki
sabit gelirli memurların ve yoksul köylülerin satın alma güçlerinde büyük kayıplara yol
açmıştı.Diğer taraftan ise izlene savaş ekonomisi burjuvazinin zenginleşip gelişmesine imkan
vermişti.Bürokrasi ve köylüler memnuniyetsizliklerini dile getirmeye, yeni burjuvazi ise artan
ekonomik imkanları ölçüsünde siyasal karar mekanizmalarında da söz sahibi olmak için yavaş
yavaş seslerini yükseltmeye, mevcut tek parti yönetimine karşı muhalefet etmeye başlıyorlardı.
Savaştan sonra Türkiye tam bir yol ayrımında bulunuyordu.Ya statükoyu sürdürecek ve
“tek şef tek parti” temeline dayalı tek parti rejimini koruyacaktı, yahut da dünyadaki
gelişmeleler doğrultusunda rejimi dönüştürerek demokrasi için adım atılacaktı.Savaşın
demokrasi cephesi tarafından kazanılmış olması ve “otoriter” ülkelerin yenilmeleri demokrasiyi
yükselten değer haline getirmişti.Artık herkes savaş öncesi dönemin dominant unsurlarından
biri olan “tek parti tek şef” rejimini savaş sonrasının dünyasında olduğu gibi sürdürmenin
imkansızlığının farkındaydı.
Toplumdaki gerilimin farkında olan Milli Şef İsmet İnönü, 1929 ekonomik buhranın
ardından M. Kemal Atatürk’ün 1930 yılında yaptığı gibi liberalleşmeye ve emniyet subabı
olarak muhalefetin örgütlenebilmesine, uluslar arası gelişmelerin etkisiyle, yeşil ışık yakmak
mecburiyetinde kaldı.Birleşmiş Milletler Örgütü’nün kuruluş konferansına kurucu üye olarak
katılan, Türkiye Birleşmiş Milletler Örgütü Sözleşmesini imzalayarak demokratik idealleri
benimsemiş oldu.San Francisco’da Türkiye’yi temsil eden Dışişleri Bakanı Hasan Saka Reuter
Ajansı muhabirine “Cumhuriyet rejimi modern demokrasinin yolu üzerinde azimle
gelişmektedir” diyerek Türkiye’nin girdiği yeni yolu işaret etmekteydi.Bir ay sonra Milli Şef
İsmet İnönü,19 Mayıs 1945’te bayram dolayısıyla yayınladığı demecinde “memleketin siyaset
ve fikir hayatında demokrasi prensipleri daha geniş ölçüde hüküm süreceği” sözünü
veriyordu.Bu prensiplerin neler olacağı ve ülkenin bir değişim yaşayacağı anlaşılıyordu.
III
Bu arada Sovyetler Birliği’nin 1925 yılında yirmi yıllık bir süre için imzalanmış olan
Türk-Sovyet Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşmasını uzatmak için bazı talepler ileri sürmesi
Türkiye’nin stratejik güvenlik gerekçesiyle Batı dünyasıyla yakınlaşmasını da zorunlu hale
getirmekteydi.Savaş ertesinin bölünmüş dünyasında Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada yalnız
başına kalması ve güvenlik sorunlarını tek başına çözebilmesi imkansız gözüküyordu ve
bölünen dünya karşısında bir tercih yapmak mecburiyetinde bulunuyordu.
Hükümetin Ocak 1945’te TBMM’ne gönderdiği Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu
Tasarısının Mayıs ayında görüşülmeye başlanması muhalefetin uç vermesine, şimdiye kadar
hiç görülmediği şekilde hükümetin kendi partisine mensup milletvekillerinin eleştirilerine ve
Mecliste çok sert tartışmaların yaşanmasına sebep oldu.Bu görüşmelerin ardından CHP’li dört
milletvekilinin anayasaya aykırı kanunların ve parti tüzüğünün değiştirilmesini isteyen bir
önergeyi(dörtlü takrir) Parti Grubuna vermeleri,yeni bir siyasi partiye dönüşecek muhalefetin
harekete geçtiğini ortaya koyuyordu.CHP Parti Meclisi,Celal Bayar,Refik Koraltan,Adnan
Menderes ve Fuat Köprülü tarafından imzalanan Dörtlü Takriri reddetmekle muhaliflerin
yolunu açmış oluyordu.Bu gelişmelerin ardından başlayan süreçte Dörtlü Takrir sahipleri
CHP’den ihraç edilmiş ve adeta yeni parti kurmaları için önlerindeki engel kaldırılmış
oluyordu.7 Ocak 1946 tarihinde Dörtlü Takrir sahiplerinin Demokrat Parti adıyla yeni bir parti
kurma taleplerinin hükümete iletmeleri ve hükümetinde olumlu cevap vermesi Türkiye’nin
siyasi hayatında yeni dönemin miladı olarak kabul edilebilir.
Osman Bölükbaşı Türk siyaseti içinde bulunduğu müddetçe hükümetlere en sert
muhalefet yapan politikacıların başında gelmektedir. Bölükbaşı’nın Türk siyasetinde renkli bir
lider olmasında hiç kuşkusuz, yapmış olduğu demokrasi mücadelesi kadar siyasî üslubu da önemli
yer tutmaktadır.
Bölükbaşı’nın öne çıkan en önemli iki özelliği; çok az kişide bulunan güçlü hafızası ve
konuşma yeteneği idi. Uzun saatler süren konuşmalarında siyasi rakiplerinin yıllar
öncesinden yaptıkları bir konuşmayı aynen naklederek çelişkilerini ortaya koyması bunun
örneğidir. Bunun yanında yerli yerinde kullandığı bir nükte ya da fıkra, yetişmiş olduğu Orta
Anadolu'ya has ifadelerle konuşma sanatındaki üstünlüğünü ortaya koymuştur. Bölükbaşı aynı
zamanda Türk siyasetindeki en güçlü meydan hatiplerinden biridir. Mecliste ve miting
meydanlarında uzun konuşmalar yapması ile bilinmektedir. Düzce Meydanındaki bir mitingde 8
saat konuşan Bölükbaşı bu alanda bir rekor sahibidir.
IV
Çalışmamızın ana kapsamı 1945-1970 dönemini içerdiğinden, bölüm başlıkları
Bölükbaşı’nın dahil bulunduğu siyasi partiler çerçevesinde düzenlenmiştir. Bu bakımdan siyasi
partilerin faaliyetleri temelinde Bölükbaşı’nın gelişmelerdeki rolü izah edilmeye çalışılmıştır.
Bu tez çalışması beş bölümden oluşmaktadır.Osman Bölükbaşı’nın Demokrat
Parti’de(DP) siyasete başladığı 1946 ile aktif siyasi yaşamdan ayrıldığı 1973 yılları arasını
kapsamaktadır.Birinci bölümde Bölükbaşı’nın DP’de siyaset sahnesine çıkması,partinin Genel
Müfettişi olarak tek parti rejimi ve Milli Şef İsmet İnönü’ye yönelik yaptığı sert eleştiriler,1946
seçimleri ve sonrası gelişmeler,DP 1. Büyük Kongresi’nden sonra DP kurucuları ile
anlaşamaması,nihayet 21 Temmuz Beyannamesi’nden sonra DP’nin CHP ile yakınlaşmaya ve
danışıklı dövüş yapmaya başladığını iddia eden arkadaşlarıyla DP’den ayrılması gibi gelişmeler
ele alınacaktır.
İkinci bölümde Bölükbaşı’nın Millet Partisi’nde(1948-1954) yaptığı faaliyetler
değerlendirilecektir.Bölükbaşı bu dönemde Millet Partisi’nin kurucuları arasında yer
aldı.MP’de hem DP’ye hem de CHP’ye muhalefet yaptı.1950 Seçimlerinde MP’nin tek
milletvekili olarak meclise girdi.1954 seçimlerine kadar mecliste “tek başına parti” görevi
üstlendi.
Üçüncü bölümde Bölükbaşı MP kapatıldıktan sonra Cumhuriyetçi Millet
Partisi(CMP)’nin kuruluşunda yer aldı.1955’te yapılan kongrede partinin Genel Başkanı
seçildi. DP, 1954 seçimlerinde CMP’den 5 milletvekilini meclise gönderen Kırşehir’i ilçe
haline getirerek cezalandırdı.1957 Seçimlerinden önce Kırşehir’in tekrar il haline getirilmesi
Mecliste tartışılırken yaptığı konuşmadan dolayı Bölükbaşı’nın dokunulmazlığı kaldırıldı,
ardından yargılanarak tutuklandı.1954 genel seçimlerinden başlayan DP’nin muhalefete baskı
politikası 1960 İhtilali’ne kadar sürdü.Osman Bölükbaşı bu dönemin demokrasi anlayışı ve
iktidar muhalefet ilişkilerini anlamak açısından önemli bir isimdir.
1957 seçimlerinde Kırşehir’den tekrar milletvekili seçilen Bölükbaşı, hapisten
çıktı.1958 yılında CMP ile Türkiye Köylü Partisi(TKP) birleşerek Cumhuriyetçi Köylü Millet
Partisi(CKMP) kuruldu.CKMP Genel Başkanı olarak Osman Bölükbaşı, bu dönemde DP
iktidarına karşı muhalefetini sertleştirmiş ve 27 Mayıs İhtilaline kadar İnönü ile birlikte DP
iktidarının meşru olmadığını savunmuştur.Bölükbaşı ,27 Mayıs 1960 İhtilalinden sonrada
siyaset sahnesinin önemli aktörlerinden biri olmaya devam etmiştir.Bölükbaşı’nın askeri
yönetime bakışı, yeniden demokrasiye geçiş sürecindeki görüşleri yine bu bölümde ele
alınacaktır.
V
Dördüncü bölümde ise Bölükbaşı’nın ikinci kez kurulan MP’deki faaliyetleri ve siyaset
sahnesinden ayrılışı üzerinde durulacaktır.CHP ve AP’nin kurdukları koalisyon hükümetinde
görev almayan Bölükbaşı’na parti içinden tepki gelince 29 milletvekili ile birlikte CKMP’den
istifa ederek 14 Haziran 1962’de MP’ni yeniden kurdu. Bölükbaşı 1965 seçimlerine kısa bir
süre kala ilk kez bir hükümette görev aldı.Kurulan Ürgüplü koalisyonu’nda kendisi dışarıda
kalsa da partisi yer aldı.Bölükbaşı’nın 1965 sonrası en çok üzerinde durduğu konuların
başında, Komünizm tehlikesi, TRT meselesi ve Almanya’da yaşayan işçilerimizin sorunları
gelmektedir.Sonuç bölümünde ise Osman Bölükbaşı’nın siyasi mücadelesinin temelinin nelere
dayandığı, nasıl bir siyaset anlayışına sahip olduğu,Türk siyasi yaşamına katkısının ne olduğu
üzerinde durulacaktır.
Türkiye’de çok partili hayatın gelişmesi ve demokrasinin yerleşmesi kolay
olmamıştır.Tek parti döneminin sona ermesiyle başlayan bu süreçte muhalefet olgusunun
yerleşmesi bakımından Osman Bölükbaşı önemli hizmetler yapmıştır.Ayrıca Bölükbaşı’nın
doğru bildiklerini cesurca ifade etmesi, nüktedanlığı,hazırcevaplığı,hitabet kabiliyeti gibi
özellikleri onu ön plana çıkaran diğer faktörlerdir.
Çok partili siyasi hayata geçiş dönemindeki demokrasi mücadelesi hakkında yeterli
bilimsel çalışma bulunmasına rağmen, bu güç dönemlerde yaşananlar tüm yönleri ile bizzat
şahitlerinin ağzından ve kaleminden öğrenilememiştir.Bu bakımdan Bölükbaşı’nın siyasi
yaşamını ve Türk siyasi tarihindeki yerini bilmek isteği bu çalışmanın amacını oluşturmuştur.
Osman Bölükbaşı hayattayken hatıralarını yazmamıştır.Osman Bölükbaşı’nın siyasi faaliyetlerine
katkıda bulunabilecek belge ve bilgileri daha çok TBMM Tutanak Dergisi’nden, gazetelerden
yazı dizilerinden,yaşadığı dönemin siyaset adamları ve gazetecilerin günlük ve hatıralarından
çıkarmaya çalıştım.Ayrıca Samet Ağaoğlu ve Cihad Baban’ın yazdıkları ve Osman
Bölükbaşı’nın daha çok siyasi kişiliğini ele alan iki portre denemesinden yararlandım.Tez
çalışmam devam ederken Deniz Bölükbaşı tarafından Türk Siyasetinde Anadolu Fırtınası
“Osman Bölükbaşı” adlı kitap yayınlandı. Bu eserde, özellikle Osman Bölükbaşı’nın tuttuğu
şahsi notlardan faydalandım.
Ayrıca Osman Bölükbaşı’nın kurucuları arasında yer aldığı Millet Partisi ve devamı
niteliğindeki partilerle ilgili Ercan Haytoğlu’nun (MP, CMP, CMKP) ve Naciye Orak’ın(Millet
Partisi) doktora tezlerinin Bölükbaşı ile ilgili olan bölümlerinden istifade ettim. Ancak bu tez
çalışmaları genel olarak parti çalışmaları ve partiler arası ilişkiler merkezindedir.
VI
1946-1973 yılları arasında öncelikli olarak Kudret ve Cumhuriyet gazetelerini,gerekli
görülen yerlerde ise diğer gazeteleri taradım. Ayrıca Türk siyasal yaşamı ile ilgili kitap ve
makalelerden ve Fatih Artvinli’nin “Türk Siyasal Hayatında Osman Bölükbaşı” adlı
yayınlanmamış yüksek lisans tezinden yararlandım.
Bu çalışmanın hazırlanmasında yardımlarını ve desteklerini esirgemeyen Danışman
Hocam Sayın Yard. Doç.Dr.Haluk DURSUN’a ve Prof. Dr. Süleyman BEYOĞLU’na
teşekkürü bir borç bilirim.
İstanbul,Temmuz 2005 Evren AYHAN
VII
ÖZET
Osman BÖLÜKBAŞI, 1913 yılında Kırşehir'de dünyaya geldi, Fransa'da Nancy
Üniversitesinin matematik ve astronomi bölümünü bitirdi I946'da çok partili hayatın
başlamasıyla Demokrat Partiye katıldı. Bir yıl sonra Demokrat Parti’den ayrılarak Millet
Partisi'nin kuruluşunda yer aldı.
1950 yılında Kırşehir Milletvekili seçilen Bölükbaşı, Millet Partisi’nin kapatılmasıyla
Cumhuriyetçi Millet Partisi’nin kurucuları arasında yer aldı, 1954’te Demokrat Parti ile
olan çatışmasından dolayı Kırşehir ilçe yapıldı, 1955 yılında Cumhuriyetçi Millet Partisi
Genel Başkan’ı oldu.
Bölükbaşı, 1946'da başladığı siyasî yaşamı içerisinde 1950, 1954, 1957 seçimlerinde
Kırşehir Milletvekili 1961, 1965, 1969 seçimlerinde de Ankara milletvekili seçilmiştir.Sert
konuşmaları ve farklı siyasî üslubu ile Türk siyasetinin önemli isimlerinden biri olarak yerini
almıştır.
1961 yılında İnönü Başkanlığındaki koalisyona girmek istemeyen Bölükbaşı ile bir
grup milletvekili Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nden istifa ederek ikinci defa Millet
Partisi’ni kurdu. 1972 yılında Genel Başkanlık görevinden, 1973 yılında da;
milletvekilliğinden ve partisinden ayrılarak siyaseti bırakan Bölükbaşı, 6 Şubat 2002'de
Ankara’da vefat etti.
VIII
SUMMARY Osman Bolukbasi was born in 1913 in Kirsehir. He studied mathematics and
astronomy at the Nancy University in France. In 1946 , so multi party system begun he
attended to the Democrat Party. A year later , he left the Democrat Party then he attended to
the Folk Party’s foundation.
In 1950, he was elected as a Kirsehir deputy. So Folk Party was closed, he took
place in The Republic Folk Party’s founders. So he didn’t go well with the Democrat Party
in 1954, Kirsehir was been country. In 1955 he became leader of the Republic Folk Party.
Bolukbasi started his political life in 1946, then he was elected as a Kirsehir deputy
in 1950,1954,1957 elections. After that he was elected as a Ankara deputy in 1961,1965,1969
elections. He was a milestone in Turkish politicians with different talking and different
political idea.
In 1961, so he didn’t want to be in coalition with Inonu , Bolukbasi and a group of
the Republic Villager Folk Party resigned from the Republic Villager Folk Party. Then they
founded the Folk Party. In 1972, he resigned from his chairmanship function. In 1973,he
resigned from his deputy function and his party. Bolukbasi died in Ankara on 6th February in
2002.
IX
Tablolar Listesi Tablo Nr. Tablonun Adı 1 1950 Milletvekili Genel Seçimi Sonuçları…………36 2 1954 Milletvekili Genel Seçimi Sonuçları…………52 3 1957 Milletvekili Genel Seçimi Sonuçları…………64 4 1961 Milletvekili Genel Seçimi Sonuçları…………74 5 1965 Milletvekili Genel Seçimi Sonuçları…………83 6 1969 Milletvekili Genel Seçimi Sonuçları…………90
1
İÇİNDEKİLER KISALTMALAR LİSTESİ……………………………………………………………………..I
ÖNSÖZ…………………………………………………………………………………………II
ÖZET………………………………………………………………………………………….VII
SUMMARY………………………………………………………………………………….VIII
TABLOLAR LİSTESİ…………………………………………………………………………IX
İÇİNDEKİLER…………………………………………………………………………………..1
GİRİŞ…………………………………………………………………………………………….3
BİRİNCİ BÖLÜM ........................................................................................................................8
1.1.Çok partili Hayata Geçiş ve Demokrat Parti’nin Kuruluşu ............................................8
1.2.Osman Bölükbaşı’nın DP’ye Girişi ................................................................................9
1.3. 1946 Milletvekili Seçimleri .........................................................................................11
1.4. DP Birinci Büyük Kongresi ve Sonrası Gelişmeler....................................................13
1.5. 12 Temmuz Beyannamesi ve Bölükbaşı’nın DP’den İstifası ......................................16
İKİNCİ BÖLÜM.........................................................................................................................21
2. MİLLET PARTİSİ VE OSMAN BÖLÜKBAŞI ....................................................................21
2.1. Millet Partisi’nin Kuruluşu ..........................................................................................21
2.2. İsmet İnönü ve Celal Bayar’a Suikast İddiası..............................................................25
2.3. Mareşal Fevzi Çakmak’ın Ölümü ve Cenaze Töreni...................................................28
2.4. 1950 Milletvekili Genel Seçimleri...............................................................................29
2.5. Bölükbaşı’nın Demokrat Parti Hükümeti’ni Eleştirileri ..............................................30
2.6. Kore Savaşı ..................................................................................................................36
2.7. Muvazaa İddiası ve İrtica Suçlamalarına Bölükbaşı’nın Cevabı ................................38
2.8. Millet Partisi’ne Karşı İrtica Suçlamaları ve Partinin Kapatılması .............................40
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ....................................................................................................................45
3. CUMHURİYETÇİ MİLLET PARTİSİ VE OSMAN BÖLÜKBAŞI ....................................45
3.1. Cumhuriyetçi Millet Partisi’nin Kuruluşu ...................................................................45
3.2. 1954 Milletvekili Genel Seçimleri ve Sonrası Gelişmeler .........................................45
3.2.1. Kırşehir’in İlçe Haline Getirilmesi ...........................................................................48
3.2.2. Bölükbaşı’nın Genel Başkan Seçilmesi ...................................................................51
3.2.3. Kıbrıs Meselesi ve 6-7 Eylül Olayları ......................................................................52
3.2.4. Muhalefetin Yerel Seçimleri Ortaklaşa Boykot Edişi ..............................................54
3.2.5. Osman Bölükbaşı’nın 1956 Yılı Mitingleri ..............................................................54
3.2.6. Kırşehir’in Yeniden İl Olması ..................................................................................56
2
3.2.7. Bölükbaşı’nın Dokunulmazlığının Kaldırılması.......................................................57
3.3. 1957 Milletvekili Genel Seçimleri ve Sonrası Gelişmeler ..........................................60
3.3.2. CMP’de Hizipleşme ve Bölükbaşı’ya Karşı Gelişen Hareket ..................................62
3.3.3. Bölükbaşı- Menderes Çatışması ...............................................................................63
3.3.4. 27 Mayıs Askeri Müdahalesi ...................................................................................64
3.3.5. 27 Mayıs Askeri Müdahalesi Sonrası Durum...........................................................66
3.4. 1961 Milletvekili Genel Seçimleri ve Sonrası Gelişmeler ..........................................69
3.4.1 CKMP’nin Seçim Propogandası ...............................................................................69
3.4.2. 1961 Milletvekili Genel Seçimleri Sonuçları .........................................................70
3.4.3. Cumhurbaşkanlığı Seçimi.........................................................................................71
3.4.4. 22 Şubat 1962 Darbe Girişimi ..................................................................................72
3.4.5. Osman Bölükbaşı'nın CKMP'den İstifası .................................................................73
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ..............................................................................................................75
4. İKİNCİ MİLLET PARTİSİ VE OSMAN BÖLÜKBAŞI.....................................................75
4.1. İkinci Millet Partisi’nin Kuruluşu................................................................................75
4.2. 1965 Milletvekili Genel Seçimlerine Kadar Millet Partisi ve Bölükbaşı ....................76
4.3. 1965 Milletvekili Genel Seçimleri ve Sonrası Gelişmeler .........................................78
4.3.1. Bölükbaşı’nın AP’nin Politikalarını Eleştirileri........................................................81
4.3.2. Bölükbaşı’nın Siyasetten Çekilmesi .........................................................................85
4.4. Bölükbaşı’nın Vefatı ...................................................................................................87
SONUÇ.......................................................................................................................................88
BİBLİYOGRAFYA....................................................................................................................90
EKLER…………………………………………………………………………………………98
ÖZGEÇMİŞ
3
GİRİŞ
Osman Bölükbaşı 1913 yılında Kırşehir'in Mucur İlçesi'ne (şu an Nevşehir -
Hacıbektaş'a) bağlı Hasanlar Köyü'nde dünyaya geldi. Annesi Büyükyağlı Köyü'nden Hacı
Hüseyin ve Hacı Hatun’un kızı Fatma Hanım, 1291 Avanos doğumludur. Babası 1298 doğumlu
Hacı Ahmet Ağa, Hacı İbrahim ve Zeliha Hanım’ın oğludur.Osman Bölükbaşı’nın anne tarafı
Akkoyunlu Devleti’ni kuran Akkoyunlu Türkmen oymağına, baba tarafının ise Oğuz
Türklerinin Bayat boyundan Karacakurt Türkmen oymağına mensuptur.
Osman Bölükbaşı daha çok küçük yaşta annesini kaybetti.Bölükbaşı’nın hayatta
duyduğu en büyük eziklik ve eksiklik bu olmuştur. Osman Bölükbaşı Hacı Ahmet Ağa’nın ilk
eşi olan Fatma Hatun’la evliliğinden dünyaya gelen altı çocuk arasında tek erkek
çocuktur.Nazik,Elmas,Sabiha,Muazzez ve Canfidan ismindeki beş kızkardeşi, Bölükbaşı’ndan
önce vefat etmişlerdir. Babası bundan sonra üç kez daha evlendi.Diğer evliliklerinden baba bir
iki erkek kardeşten Rıza Bölükbaşı’da vefat etmiştir.En küçük kardeşi Hacı Bölükbaşı ise
hayattadır. Hacı Ahmet Ağa, 23 Mayıs 1950 de öldü.Osman Bölükbaşı’nın babası Hacı Ahmet
Ağa zeki, nüktedan büyük topraklara ve hayvan sürülerine sahip varlıklı bir insandı.Bölükbaşı
babası hakkında şunları söylemektedir; “Tanıyanlar zeki ve nüktedan bir zat olduğunu
söylerler.Sohbete bir başladı mı, gün ışıyana kadar devam edermiş.Maddi ve manevi her şeyimi
ona borçluyum.Cennet mekan babam çok zeki nüktedan, filozof,hazır cevap, hoş sohbet ve aynı
zaman da son derece dürüst ve hayırsever bir insandı.Hayrı gösteriş için yapanlardan
değildi.Kıtlık yıllarında bütün ambarlarını açarak bir lokma ekmeğin hasretini çeken halka
dağıttığı henüz unutulmamıştır.”
Hacı Ahmet Ağa, Bölükbaşı’nın Kırşehir’de bir mitingde yaptığı konuşmayı dinlerken
bir köylünün duygulanarak “hay seni doğuran ana cennete gitsin” demesi üzerine, bu sözü
söyleyen köylüye dönerek “keramet yalnız anasında mı? Babasının hiç mi payı yok” demiştir.
Hacı Ahmet Ağa, Atatürk Sivas Kongresi’nden sonra Erzurum üzerinden Ankara’ya
gelirken, yüzlerce atlıyla kendisini Kırşehir-Kayseri şosesi üzerinde İlecik mevkiinde karşılamış
ve açtığı Milli Mücadele’ye inandığını ve katıldığını o zaman göstermişti.Atatürk döndükten
sonra her ilin ileri gelenlerinden bir heyeti Ankara’ya davet etmiş, adına sonradan “Heyet-i
4
Nasiha”(Nasihat Heyeti) denen bu heyetlerden, Milli Mücadele hakkında halkı aydınlatmalarını,
tereddütlerini ortadan kaldırmalarını istemişti.Hacı Ahmet Ağa, Kırşehir’i temsilen Atatürk’ün
davetine icabet eden heyete dahildi. Bölükbaşı’nın ailesi köylerinin çevresindeki bir takım
eşkiyalık hareketlerinden rahatsız olup 1922 yılında Kırşehir'e göç etti.
Osman Bölükbaşı 11 yaşında başladığı ilkokulu Kırşehir’de ,ortaokulu Kayseri’de ve liseyi
de İstanbul Erkek Lisesi’nde okumuştur.1933 yılında Maarif Vekaleti’nin açtığı sınavı
kazanarak Fransa’ya gitmiş.1933-1934 döneminde Bordeux’da bir yıl Victor Hugo Lisesi Fen
Şubesi’nde son sınıfa devam etmiş,1937’de Nancy Üniversitesi’ne girmiş. Burada
riyaziye(matematik) ve astronomi tahsil ederek 1937 yılında mezun olmuştur.
Bölükbaşı ortaokul çağlarında köylerinden ayrılmış ve okumak için gurbete
gitmiştir.Kayseri,İstanbul ve Fransa’daki öğrencilik yılları,Bölükbaşı için, annesini kaybettikten
sonra ikinci bir kopuş ve ikinci bir yalnızlık olmuştur.Remzi Oğuz Arık,Nurettin Topçu,Tahsin
Banguoğlu ile aynı dönemde Fransa’da bulunmuştur. Fransa’da Remzi Oğuz Arık diğer Türk
öğrencilerden büyük olduğu için ve daha önce buraya geldiği için onlara yardımcı olmuş.Her
zaman vatan ve milletleri için okumalarını ve sürekli ülkelerini düşünmeleri gerektiğini
vurgularmış.O yıllarda Remzi Oğuz Arık,Bölükbaşı’na “Bugün Anadolu için ne düşündün” diye
sorarmış. Bölükbaşı’da Balzac’ın parlak cümlelerini ezberler; “Türkiye’nin en büyük hatibi kim
sorusuna “Bölükbaşı” cevabını verecekler” dermiş.
Bölükbaşı ilk evliliğini Fransa’da yapmış.Kısa süren bu evliliğinden çocuğu
olmamıştır.Osman Bölükbaşı,özel not defterine aile ve evlat hasreti konusunda 10 Ağustos 1947
tarihinde şu notu düşmüştür. “Benim gibi çocuğu olmayan ve aile saadeti tanımamış bir insan
olan Keskin’li Ethem Selvi’ye şunları söyledim: ne düşünürüz Ethem, harmanımız kalktı ama
çuvalda danemiz yok.Felek bizi boşa savurdu.”
Osman Bölükbaşı ikinci evliliğini Mediha Büyükyağcıoğlu ile 1948’de yapmıştır.44 yıl
süren bu evlilik 1992 yılında son bulmuştur.Bölükbaşı’nın bu evliliğinde bir erkek, iki kız
çocuğu olmuştur.Ahmet Deniz,Fatma Gül,Gönül Hürriyet.Bölükbaşı ilk çocuğu 21 günlükken,
İsmet İnönü ve Celal Bayar’a suikast düzenlemek için gizli örgüt kurmak iddiaasıyla 16 Kasım
1949’da tutuklanmıştır.Bölükbaşı olayı şöyle anlatmıştır. “Polislere rica ettim,çocuğumu son
defa kucağıma aldım:Oğlum Deniz…Baban gidiyor,belki geri gelmez.Bu memleketin pisliğini
5
az su temizlemez. Onun için adını Deniz koydum.Şayet oğlum ben dönmezsem bu pisliği sen
temizle.”
Üçüncü çocuğu 1957 yılında Bölükbaşı hapiste iken dünyaya gelmiştir.Bölükbaşı kızına
Gönül Hürriyet ismini vermiş ve şöyle demiştir “Hürriyet dünyaya geldi, inşallah Türkiye’ye de
gelir.”
Üniversiteden iyi derece ile mezun olan Bölükbaşı’na okul yönetiminin mezuniyet
töreninde ne istediğini sorduğu, Bölükbaşı'nın da “bir hafta boyunca Türk Bayrağının
okulda asılı kalmasını” istediği ve bunun üzerine okula Türk Bayrağı asıldığı
anlatılmaktadır. Okulu başarıyla bitiren Bölükbaşı'nın takdirnamesi İsmet Paşa’ya kadar
gitmiştir.
Fransa dönüşü 15 Haziran 1938 tarihinde İstanbul Kandilli Rasathanesi
mülazımlığına atanarak , ünlü matematikçi Fatin Gökmen Hoca'nın asistanı olmuştur. 24
Eylül 1938’de asaleti tasdik olunan Osman Bölükbaşı 7 Ekim 1940 tarihinde İstanbul
Haydarpaşa Lisesi stajyer öğretmenliğine atanmıştır.Stajını 7 Ekim 1941’de tamamlayan
Bölükbaşı asaleten öğretmenlik görevine başlamıştır.
1942-45 yılları arasında Polatlı Topçu Okulu'nda asteğmen olarak askerliğini yapmıştır.
Askerliği bitince İstanbul'a dönmeyip Yozgat'ın Sakılı Beldesinde babasıyla beraber kiremit,
tuğla, kereste ticareti ile uğraşmaya başlamıştır. Kandilli Rasathanesi’ndekî hocası kendisini
Fuat Köprülü'ye tavsiye edene kadar babasının işleriyle meşgul olmuştur
Osman Bölükbaşı Cumhuriyet Türkiyesi’nin en iyi kürsü hatiplerinden biriydi.
Konuşmalarını genellikle irticalen yapardı.Sadece TBMM’de bütçe ve gensoru gibi önemli
görüşmelerde eski harflerle kaleme alınmış yazılı metinden konuşurdu.Bölükbaşı belgelere
dayanarak konuşurdu.Kürsüye bavullar dolusu evrakla çıkar, söylediği her söz için bu evrakları
şahit olarak gösterirdi.
En önemli silahı olan konuşma gücünü çok iyi kullanan Bölükbaşı,kürsüde konuşurken
halka bütünleşir, halkı da içine katarak sohbet eder gibi nutuk söylerdi.Kuru ve monoton
değildi.Halkın dilinden konuşur, gönlünü ve yüreğini katarak konuşurdu.Halkın dikkatinin
dağıldığını hissedince hemen konuyu değiştirir ve konuşmasını bir sohbet ortamına
6
çekerdi.Konuşmalarında kelimeleri renkli, fikirleri berraktı.Hazırcevaptı.Sözünü hiç
esirgemezdi.
Bölükbaşı’nın klişeleşmiş bazı sözleri; “Zengini hayırsız evlat,memuru süslü
avrat,siyasetçiyi kuru inat batırır”. “İnsanın sağlamı,çürüğü çıplak baldırla sarı altın karşısında
belli olur”. “Evlilik insan hayatının en büyük kumarıdır.Bu kumarda kazandığını söyleyen bazı
yalancılara rastlanır.İlk günlerde döperle kazanırsın, sonunda floş ruayelle kaybedersin.Bu
yüzüğün esareti , celladın kemendinden daha acımasızdır.Hayattaki en pahalı hovardalık
evliliktir”. “Yerin mevkii oturandan gelir.Adam olan oturduğu sandalyeden şeref almaz, ona
şeref verir.Adam vardır kırık sandalyede bir Fatih, bir Kanuni gibi oturur.Adam vardır en
parlak sandalyede bir yığın saman gibi oturur”. Para da insanlar gibidir.Kimden iltifat görürse
onda toplanır.Ben hiç yüz vermediğim için gelen gitti, gelen gitti.Tıpkı politikadaki vefasız
talebelerim gibi”. Bölükbaşı Kızılay’da dolmuş durağında beklerken kendini tanıyan bir
vatandaşın “siz de mi dolmuş kuyruğunda sıra bekliyorsunuz?” sorusuna karşılık şunu
söylemiştir “ne yapalım yavrum zamanında cebimizi doldurmadık şimdi dolmuşu
dolduruyoruz”.TRT’nin partizanlığına karşı çıktım, adımızı Tırt Osman’a çıkardılar.Hırt’ı çok
olan memlekette varsın bir de tırt olsun”. Konuşma devri kapandı, bakışma zamanı başladı.DP
bunu da yasaklamadan önce bari birbirimizi iyice süzelim”(DP’nin muhalefet toplantılarını
çeşitli baskılarla engellemesi üzerine Çorlu’da yaptığı sohbetten)
“Bir siyasi parti,muhalefetteyken nişanlı bir kıza benzer.Dili tatlı olur.Uyandırdığı
ümitler insanı hayali bir saadet aleminde bir beşik gibi sallar”. “Koltuğunun altında haç taşıyan
fakat hacı görünmeye çalışan, gavur diye öldürüp,şehit diye namaz kıldıran siyasetçilerden
sakınılmalıdır”. “Demokrasi mücadelesinde ahlak ve fazilet imtihanın da çok düşük not alanlar
günün birinde muarızlarına karşı edep ve nezahet müdafiliği yapmaya kalkıştıkları takdirde
“güveyi evine gebe olarak gelmiş olmasına rağmen, kayınvalidesinden küpe takmak üzere
kulağını deldirmesine müsaade isteyen hain gelin” gibi tiksintiyle karşılanır”. “Seçimlerde
vatandaşın oyu, hesabı tarih ve Allah huzurunda verilecek bir millet emanetidir”. “Bizler
TBMM kapanacağına, dört günlük hayat defterimiz kapansın diyenlerdeniz”. “Kimse Türk
milletine tepeden bakmasın, memleketi bir vakıf kendisini de mütevelli sanmasın”. “Ben
Anadolu’nun boz toprağının uşağıyım.Sarayım çalı dibidir.Siyasette davam, hayattan nasibini
almamış, benzi sarı ve boynu büküklerin davasıdır”. “Siyasi hayatta vefa ve sadakat,
karaborsada bile bulunmayan bir metaya döndü”. “Hasmın güllesi tesir etmez,ama dostun bir
fiskesi yıkar beni”. “ Gördüğüm vefasızlık,nankörlük ve ihanetler gönlümde sızısı bir türlü
7
dinmeyen yaralar açmıştır.Bağrım Karacaahmet Mezarlığına dönmüştür”. “Bunların en temizi
genelevden emeklidir.Kırk orospu bir araya gelse böyle bir piç doğuramaz”(siyasette
karşılaştığı bazı şahıslar için). “Düğünü biz yapıyoruz, gerdeğe başkası ile
giriyorlar(Bölükbaşı’nın partisinde seçilip, sonradan başka partilere geçenler için)
Miting meydanlarında Bölükbaşı’yı coşkuyla dinleyen büyük kalabalıkların, seçim
sandığında partisine oy vermemeleri konusunda Bölükbaşı şunları söylemiştir: “Bizim tanesi
çıkmayan harmanımız boldur.Sapı uzun, tanesi kıt Türk milleti; meydanlarda veriminiz bol,
benden alkışlarınızı esirgemezsiniz, ama sandık başına gidince başkasına oy verirsiniz. “Bizim
kümeste tavuk çok… ama hep başkalarının folluğuna yumurtluyorlar”. “Bu millet Bölükbaşı’yı
alkışladı;İnönü’yü karşıladı;oylarını Menderes’e verdi”.Meydanlarda rahman diye alkışlarsınız,
sandık başına gidince şeytana sarılırsınız”. “(Doğru söylüyorsun diyen kalabalıklara):Ben
doğruyum ama ne çare,ah birde sizi doğru yola getirebilseydim, harmanı bol tanesi az
milletim”.
Osman Bölükbaşı Türk sanat müziğini,halk müziğini,bozlak ve Anadolu türkülerini çok
severdi. “Telgrafın tellerine kuşlar mı konar” ve “Meşeler güvermiş varsın güversin” sık sık
mırıldanarak söylediği türkülerdendi.Türk müziğini çok seven Bölükbaşı, siyasete atıldığı ilk
yıllardan başlayarak zaman zaman parti gezilerinde arabasına aldığı Şemsi Yastıman ve
Muharrem Ertaş’ın çaldığı saz eşliğinde bozlak ve türkü dinleyerek ve söyleyerek Anadolu’yu
dolaşmıştır.
Bölükbaşı’nın özel merakları arasında avcılık önemli bir yer tutmaktaydı. Çifte ile
sığırcık ve yaban hayvanı avlamanın kafasını boşalttığını ve kendisini dinlendirdiğini
söylerdi.Avlanmak için Gölbaşı,Bala ve Haymana civarlarına gidilirdi.Seçim gezileri sırasında
da av tüfeği sürekli arabada bulunur, zaman zaman yol kenarında da avlanırdı.
8
BİRİNCİ BÖLÜM
1.DEMOKRAT PARTİ VE OSMAN BÖLÜKBAŞI
1.1.Çok partili Hayata Geçiş ve Demokrat Parti’nin Kuruluşu
İkinci Dünya Savaşı sona erdiğinde savaşa fiilen katılmamış olsa da Türkiye, sosyo-
ekonomik açıdan bir bunalım içindeydi.1925’ten sonra kurulan tek parti yönetimi kitlesel bir
desteğe hiçbir zaman sahip olamamıştı. Toplam nüfusun %80’i kırsal kesimde yaşıyordu ve bu
insanların yaşamında herhangi bir iyileşme sağlanamamıştı. İşçiler ise örgütlenmeye ilişkin
yasaklar nedeniyle ekonomik açıdan iyice zayıflamışlardı.1
Türkiye’nin çok partili düzene geçişinde, içerde yaşanan ekonomik ve sosyal
problemlerin olduğu kadar, dış konjonktürde yaşanan uluslararası gelişmelerinde etkisi
olmuştur.2Gerçekten de İkinci Dünya Savaşı sonunda totaliter rejimlerin yıkılması, Türkiye’nin
Birleşmiş Milletler Anayasası’nı kabulü, Batılı devletlerle siyasal ve ekonomik yakınlaşmaya
bu da siyasal sistemin, tartışılabileceği ortamın hazırlanmasına neden olmuştur.3
Türkiye’de çok partili hayata geçiş süreci, siyasetin otoriter yapısından kurtulup
rekabetçi bir karaktere bürünerek, ulusal ve yerel elitler arasında taraftar kazanmaya
başlamasıyla hız kazanmıştır.4 Nisan 1945’te San Francisco Konferansı’na katılan Türk
delegasyonunun, ülkede demokratik gelişmelerin önündeki engellerin kaldırılacağına ve 19
Mayıs 1945’te İnönü’nün rejimi daha demokratik kılmak için gereken önlemlerin alınacağına
dair beyanları5, parti içi muhalifleri cesaretlendirmiştir.DP’nin doğuşunu hazırlayan gelişmeler
de, ülke içinde ve ülke dışında meydana gelen sosyal, siyasal ve ekonomik değişimlere paralel
olarak gerçekleşti. Yıllardan beri hükümete karşı birikmiş olan muhalefet Çiftçiyi
1 E.Jan Zürcher,Modernleşen Türkiye’ninTarihi,,İstanbul,2000,s.300-301. 2 R.Salim Burçak,Türkiye’de Demokrasiye Geçiş(1945-50), s. 41. 3 Viladimir I. Danilov,Çok Partili Sisteme Geçiş:Türk Demokrasisinin Gelişmesinin Önemli Bir Safhası, Ankara, 1954,s.2313. 4 Esat Öz,Türkiye’de Demokrasiye Geçiş Süreci(1944-1950),Liberal Düşünce,Yaz 96,sayı.3, sf.61 5 Zürcher,a.g.e.,s.304
9
Topraklandırma ve Bütçe Kanunları’nın, meclisteki görüşmeleri sırasında somut bir biçimde
ortaya çıktı.6
Bu kanunla ilgili tartışmalarda Adnan Menderes, Celal Bayar, Refik Koraltan ve Fuat
Köprülü gibi isimler ön plana çıkmışlardı.7Aynı isimler meclis müzakereleri sona erdiğinde
‘Dörtlü Takrir’ adıyla tanınan bir önergeyi imzalamış ve parti grubuna sunmuşlardı.8Bu dört
üye “memlekette demokratik usullerin daha geniş tatbikine geçilmesini istiyorlardı”.9
Takrir CHP tarafından reddedildi.21 Eylül’de Menderes ve Köprülü partiden
çıkarıldılar.10Bu iki milletvekilinin partiden çıkartılmasında Vatan ve Tan gazetelerinde
yazdıkları CHP’yi eleştiren yazılar da etkili oldu. Refik Koraltan parti tüzüğüne aykırı
davrandığı için partiden uzaklaştırıldı.11Bütün bu gelişmeler sonucunda DP 7 Ocak 1946’da
resmen kuruldu.
1.2.Osman Bölükbaşı’nın DP’ye Girişi
Türkiye’de DP muhalefetinin doğuşu, CHP tek parti rejimi sırasında devlet yönetiminde
fazla ağırlık taşımayan taşra burjuvazisinin tüccar ve esnaf sınıfının ve nispeten ileri bir
gelişme seviyesine ulaşmış köylü sınıfı kesimlerinin siyasal iktidardaki paylarını artırma
çabalarının ürünü olarak açıklanabilir.12
DP’nin kuruluşu toplumda çok olumlu etki yaptı. Tek parti yönetiminin baskısından
bunalmış ve çok partili cumhuriyetin yani demokrasinin özlemini duymuş olanlar bir kurtarıcı
gibi DP’ye girmeye başladılar.1946 baharında DP memleketteki bütün muhalefeti kendi
tarafına çekmişti. Kasaba ve köylerde vatandaşlar bir araya gelip DP’nin birer şubesini açıyor.
Sonra merkezle temasa geçiyorlardı. DP’nin henüz parti olarak kabul edilmiş bir programı
olmadığı, görüşleri henüz açıkça ifade edilmiş bulunmadığı dikkate alınmıyordu, partinin
biricik vasfı hükümete muhalif oluşu idi.13
6 Tevfik Çavdar,“DP”,Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi,Cilt.8 ,s.2064 7 Kemal H.Karpat,Türk Demokrasi Tarihi, İstanbul:,Ekim1996,s.128 8 Cem Eroğul,DP Tarihi ve İdeolojisi, Ankara: 1990,s.10 9 S.Süreyya Aydemir,Menderes’in Dramı,İstanbul,1984,s.126 10 Feroz Ahmad,Bedia T. Ahmad,Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi(1945-1971),İstanbul,1976,s.21 11 R.Salim Burçak,a.g.e., s.62-63 12 Ergun Özbudun,Siyasal Partiler,Ankara,1977,s.26 13 Kemal Karpat.a.g.e.,s.136
10
Osman Bölükbaşı politikaya sıcak bakıyordu ancak önünde bir engel vardı. Babası Hacı
Ahmet Ağa oğlunun politikaya atılmasını istemiyor, ona, “bu devirde akşam nikâhları üzerine
yemin edip sabah sözlerinden dönebilecek insan çoktur. Siyaseti böyleleri ele geçirir”
diyordu.14
Ağaoğlu günlüklerinde Kandilli Rasathanesi Müdürü, Fatin Gökmen Hoca’nın
Bölükbaşı’nı Köprülü’ye tanıttığını belirtir.15Bölükbaşı, 1946 yılında, Dil Tarih ve Coğrafya
Fakültesi öğretim üyelerinden Dr. Mehmet Altan Köymen’in telgrafı üzerine Ankara’ya gider
ve DP’nin Sümer sokaktaki genel merkezinde Celal Bayar ile tanışır.16Böylece Bölükbaşı’nın
siyasi hayatı başlamış olur. Konuşma yeteneği ve cesareti Bayar’ı memnun eder. Bayar ondan
bahsederken, “Sen Bölükbaşı değilsin, alay başısın alay başı” derdi.17
Bölükbaşı DP’ye girince partinin müfettişi olmuştu. Orta Anadolu’yu durmadan
geziyor, o zamana kadar alışılmamış sert bir üslupla, yıllar yılı tek parti baskısı altında yaşayan
insanların küllenmiş cesaretlerini ateşliyordu. Çankaya’da oturan İnönü ile sultan arasında
paraleller çizdiği zaman, o zamana kadar duyulmamış bu sözler, vatandaşların hayranlığını
harekete geçiriyordu.18
Çok partili hayata geçişle birlikte, yeni bir politikacı tipide ortaya çıkıyordu. Tek parti
devrinde seçim bölgeleri, pek nadir dolaşılırdı. Ancak bu yeni dönemle birlikte, politikacılar
Anadolu’ya koşmaya bakıyorlar, halk ile konuşuyor, onların oylarını istiyorlardı. Ve
karşılığında neye ihtiyaçları varsa yapılacağını vaat ediyorlardıÖzellikle hükümeti tenkit
konusunda halkın itibarını kazanan yeni insanlar belirdi. Bunların içinde en çok sivrileni
Osman Bölükbaşı’ydı. Denilebilir ki heyecanlı, belagatli, parlak konuşmak ve hükümete
şiddetle çatmak, yeni sivrilen politikacılara halk arasında en fazla itibar kazandıran yol oldu.19
Bölükbaşı da kuvvetli konuşması ile fikirlerini cesaretle savunuyordu. Değişen oynak
fikirlere değil, değişmeyenlere kıymet veriyordu. Ahde vefa, siyasette söze değer verme,
insanların ahlaklı olması gibi. Kısa parti müfettişliği döneminde, Anadolu’nun birçok yerinde
konuşmalar yapıyor, teşkilatı ayağa kaldırıyordu.
14 Hulusi Turgut, “Anadolu Fırtınası-1”Sabah, 20 Ocak 2002 15 Samet Ağaoğlu,Siyasi Günlük DP’nin Kuruluşu, İstanbul , 1992, s.47 16 Seda Şimşek, “Anadolu Fırtınası…,”Akşam, 8 şubat 2002 17 Seda Şimşek, “Anadolu Fırtınası…,”Akşam, 8 şubat 2002 18 Cevad Baban,Politika Galerisi,İstanbul, 1970,s.446 19 Kemal Karpat.a.g.e.,s.147
11
Bölükbaşı şehirlerin aydınlarından tüccarlarından çok esnaf ve işçisine, köylerin
ağalarından çok, köylülere yanaşmasını iyi biliyordu.20 İsmi, pervasızlık derecesine varan
cesareti, ataklığı, birazda gururlu laubaliliği sayesinde pek az siyaset adamına nasip olmuş bir
hızla bütün memlekete yayıldı. Anadolu insanı ise, mayası kadar görünüşü de kendi toprakları
kokan bu yeni yüzü heyecanla kucaklayarak bağrına basmıştı.21
1.3. 1946 Milletvekili Seçimleri
CHP, DP’yi teşkilatlanmasını tamamlamadan yakalamak istiyordu. Bu amaçla
Belediye Seçimlerini Eylül 1946’dan Mayıs 1946’ya aldı. Bu olay iktidarla muhalefetin arasını
açtı. Ayrıca muhalefet seçimlerin sağlıklı yapılmasını sağlayacak işlemlerin alınmasını ve anti
demokratik kanunların değiştirilmesini istiyordu.22Bu nedenle DP Belediye Seçimlerine
katılmadı.CHP genel seçimler yaklaşırken seçim kanununda bazı değişiklikler yaptı. 5
Haziranda milletvekili genel seçimlerinin tek dereceli olması kabul edildi.23Fakat seçim sistemi
çoğunluk sistemi olarak kaldı; gizli oy-açık tasnif ilkesi ile seçimin adli denetim altında
yapılması gibi, muhalefetin bazı talepleri iktidar tarafından reddedildi.
Seçimlerde Osman Bölükbaşı teşkilatlarının kurulmasında öncü olduğu Yozgat’tan DP
adayı oldu.24 1946 Seçimleri öncesi Bölükbaşı, Yozgat Hamampanayırın’da halkın demokratik
idare kurulunca ne olacak sorusuna şu dörtlükle cevap vermiştir.
“Sesimiz gür olacak
Vicdanlar hür olacak
Efendi bir olacak
O da millet olacak”25
Bölükbaşı, 1946 seçimleri dolayısıyla görevli olduğu Akdağmadeni’nde konuşurken,
CHP’lilerin “DP komünistlerle işbirliği yapıyor” iddialarına şu cevabı verir: “Bu isnatlar bir
esasa isnat ediyorsa, meydanlara sehpalar kurarak hesap sormayan hükümet hain ve
namussuzdur”.26Bu sözleri üzerine ifadesi alınarak gözetim altına alındı. Eylül 1946’da Celal
Bayar kendisini Tokat’a gönderdi. Bir miting tertip edilmişti. Ancak miting günü “meydanın
küçük olması” bahane gösterilerek miting iptal edildi. Bölükbaşı,”Cumhuriyet mefhumunu,
Cumhuriyet Meydanı’nda katlediyor bu vali” dedi ve vilayete bir protesto çekerek ayrıldı. O
20 Samet Ağaoğlu,Aşina Yüzler, İstanbul,Ekim 1965,s.57 21 Ağaoğlu,a.g.e..,s.59 22 Kemal Karpat.a.g.e.,s.138 23 Ahmad-Ahmad.a.g.e..,s.21 24 DP seçimden evvel Kırşehir’de teşkilatını kuramadığından dolayı,Bölükbaşı Yozgat’tan milletvekili adayı olmuştur. 25 Yavuz Donat, “Bölükbaşı Konuşuyor”Tercüman, 6 Temmuz 1973 26 Kudret,10 Mayıs 1946
12
gün mitingi engelleyen polis müdürü Kemal Kaya isimli şahıs sonrada Zile’de Osman
Bölükbaşı’nı tutuklattı. DP İçişleri Bakanlığı’nı protesto etti.27
Seçimler 21 Temmuz günü yapıldı. Seçime CHP, DP, MKP28 ile bazı yeni kurulmuş
partiler katıldı. Seçimler sonucunda 465 sandalyeden CHP 395, DP 66 ve bağımsızlarda 4 üye
kazandılar.29Ancak seçim sonuçlarının ilanı ile birlikte DP, CHP’yi ve yönetimi seçimlere hile
ve baskı karıştırdığı gerekçesi ile suçladı.301946 genel seçimleri Türk siyasi tarihine ‘hileli
seçim’ olarak geçti.31
1946 Seçimleri sonucunda Osman Bölükbaşı 93 bin oy almasına rağmen sandık başı
hileleri sonucu milletvekili seçilemedi. Buna karşılık Yozgat’ın Sorgun ilçesinde Seçim
Kurulu’na hakkını aramak için yaptığı itiraz sonrası “Seçim Kuruluna hakaret etmek ve cebir
kullanmak suçlaması ile “tutuklanarak Sorgun Hapishanesi’ne atıldı. Bölükbaşı bu konuya
1950’de meclise girdiğinde yaptığı bir konuşmada şöyle değinmiştir; “Seçimlerde yolsuzluk
yapıldı, hepiniz bunun ıstırabını çekmiş insanlarsınız. İçimizde mazbatası gasbedilmiş
arkadaşlar vardır.1946 Seçimlerinde bende milletvekili olarak seçilmiştim, hem de pek çok oy
alarak! İşte Yozgatlılar burada... Ne oldu? Benim hakkımı gasbedenler bu meclise milletin
mümessili olarak girdiler, ben de Sorgun Hapishanesi’ne gittim”.32
Bölükbaşı Sorgun Cezaevi’nde yatarken Bayar’dan şu telgrafı alır “ Demokrasi
uğrundaki mücadelenizi takdirle takip ediyoruz. Çekmekte olduğunuz ızdıraptan bizde
muzdaribiz”.Ancak Bölükbaşı, aleyhine açılmış davada DP genel merkezi’nin ilgisiz kaldığını
söyleyerek Bayar ve diğer parti ileri gelenleri ile sinirli konuşmalar yapmıştır. Hiç kuşkusuz bu
durum Osman Bölükbaşı’nın ileride DP’den kopmasında önemli bir etki yapmıştır.33Bölükbaşı
1950 yılında Af Kanunu Tasarısı konuşulurken seçim suçlularının affedilmemesi gerektiğini şu
sözlerle vurgulamıştır; “Arkadaşlar, hepimiz birlikte, arkadaşların reyleri çalındı dedik, 27 Kudret, 15 Eylül 1946 28 MKP İşadamı Nuri Demirağ tarafında 18 Temmuz 1945’te kurulmuştur.Siyasi etkinliği olmamakla beraber 1946’da yeniden çok partili hayata geçildiğinde ilk kurulan parti olması bakımından önem taşımaktadır.Parti DP’nin kurulması ile önemini kaybetmiştir.Ayrıntılı bilgi için bakınız.Kemal Karpat,a.g.e.,İstanbul:1996,s.343.Ahmet Yeşil,Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş,Ankara,1988,s.48 29 Ahmad-Ahmad,a.g.e.,s.23 30 Seçimlerde yapılan haksızlığa örnek olarak: “.....Ankara seçimlerinde DP’ye verilmiş oyların en çok imha edildiği yerlerden biri Polatlı ilçesi oldu.Bu ilçenin seçimlerini CHP adına idareye mebus adayı Hıfzı Oğuz Bekata memur edilmişti.Seçim akşamıda tasnif kurulunda oturmuş, dilediğini yapıyordu.DP beni geç vakit oraya gönderdi.Yanımda ise arkadaşım avukat Mithat Güven vardı.Tasnifin yapıldığı odaya girmek istedik.Bırakmadılar.Halbuki bende DP’nin Ankara adayı idim.Hıfzı’yı aldıklarına göre beni de almaları gerekiyordu.İtirazımızı dinlemediler.İtiraf edyim ki, Hıfzı’nın böyle bir hırsızlığa alet olacağını o güne kadar aklıma getirmezdim.Ağaoğlu.age.s.411.Bolu valiliğinin Akçakoca Kaymakamı Fuat Arna’ya gönderdiği pusula:bu vesikada CHP’li İhsan Yalçın ile el ele iş birliği yapması söyleniyordu.Sümerbank’ın satış başmemurunun çalışanlara gönderdiği yazı:bu yazıda müessesenin devamı ve çalışanların işlerini katbetmemeleri için CHP’nin mutlaka desteklenmesi gereği vurgulanmaktadır.bkz.Kenan Öner,Siyasi Hatıralarım ve Bizde Demokrasi.İstanbul .s.88-91.Ayrıca İstanbul Valisi Lütfi Kırdar’ın seçilemedikleri halde emir üzerine 4-5 CHP’li adayın seçilmesini sağladığını ifade eden anlatımı.bkz.Ahmet Emin Yalman,Gördüklerim ve Geçirdiklerim,s.81 31 Cemil Koçak ,Siyasi Tarih(1923-1950),Türkiye Tarihi(1997),s.143 32 TBMM Tutanak Dergisi ,Devre IX,İctima 8,Cilt 1, Birleşim 22, Oturum 1.13.7.1950.s.614 33 Ağaoğlu,.a.g.e.,s.6
13
mazbatalar tahrif edildi dedik şimdi bu reyleri çalanlar, bu mazbataları tahrif edenler
affediliyor, fakat öbür taraftan evlenme maksadıyla bir kız kaçıran affedilmiyor. Bir kızın, bir
vatandaşın ırzına tecavüz edeni affetmezken, bir milletin ırzı olan reyine tecavüz eden
günahkârları nasıl af yoluna gidebiliriz”.34
Seçim hileleri karşısında DP teşkilatı ayağa kalkmış, yurdun her tarafında protesto
mitingleri düzenlemiştir. Bu mitinglerin en önemlisi 3 Ağustos 1946 günü Ankara’da Cebeci
çayırında yapılmıştır. Bu mitinge baş konuşmacı olarak katılan Osman Bölükbaşı
konuşmasında şunları söylemiştir.“Millet hakkı bir ateştir. Ona dokunanlar er geç yanar. Dün
Sorgun Hapishanesi’nden çıktım. Bugün size hitap ediyorum. İftiranın mezarına dahi girsek
gam yemeyeceğiz. Çünkü davamızın Kâbe’si olan büyük Türk milletinin kalbine girdik. Bizim
için gerçek oy sandığı milletin kalbidir. Oradan çıkan oylarla biz kazandık.35Bir şeye gönülden
inanıyoruz; nasıl Türk bayrağı asırlarca devam eden saldırılara rağmen yere düşmedi ise,
milletin şerefli evlatlarının omuzlarında taşınan hürriyet ve demokrasi bayrağı da hürriyet
düşmanlarına rağmen yere düşmeyecektir.”36
1.4. DP Birinci Büyük Kongresi ve Sonrası Gelişmeler
DP, 12 Ocak 1947 tarihinde 1. Büyük Kongresi’ni yaptı. Kongre yapılış ve hazırlanış
biçimiyle Türkiye’nin ilk demokrasi gösterisi ve ilk açık muhalefet kongresi anlamını
taşıyordu.37 906 delegenin katıldığı kongrede Genel İdare Kurulu sayısı 15’e çıkarılmış Celal
Bayar yeniden parti başkanlığına seçilmiş kongre Hürriyet Misakı’nı da kabul etmiştir.38 Bu
kongre iktidarın ağır baskılarına rağmen bir ihtilal konseyi havasını taşıyordu. Delegelerin
ağzından sözler ateş parçası gibi dökülüyor, devlet yönetimi en ağır biçimde suçlanıyordu.1946
seçimlerinin kanlı geçmesi, idarenin büyük bir baskıya girişmesi ve en sonunda mazbata
oyunları ile oyların CHP lehine aktarılması öfkeli bir kongre yaratmıştı.
Genel Başkan ve genel idare kurulu, politikanın aradığı esneklik içinde kalınmasını
istiyorlar, fakat İstanbul İl Başkanı Kenan Öner, Mukerrem Sarol, Samet Ağaoğlu, Sadık
Aldoğan gibi ateşli delegeler ‘Sine-i Millete Avdet’ formülü içinde ‘Halk İhtilalini’
34 Kazım Öztürk,Türk Parlemento Tarihi,Ankara,1999,13.7.1950.s.418-419 35 Yavuz Donat, “Bölükbaşı Anlatıyor”,Tercüman, 6 Temmuz 1973 36 Kudret ,4 Ağustos 1946 37 Erkan Şenşekerci,Türk Devriminde Celal Bayar 1918-1960.İstanbul, 2000,s.199 38 Mehmet Kabasakal,Türkiyede Siyasal Parti Örgütlenmsi 1908-1960,İstanbul,1991,s.203.
14
öneriyorlardı.39 Osman Bölükbaşı bu ikinci grup içinde yer alıyordu.Bölükbaşı bu kongreye
Ankara delegesi olarak katılmıştı. Bu kongrenin havasını heyecanlandıran yüzlerden biri oldu.
İnönü için “Kızıl Sultan” diye bağırdığı zaman kongre salonu alkış ve haykırış tufanı ile
yıkılacak gibi oldu.40Bölükbaşı yaptığı konuşmada “memlekette tüm ulusu içine alan bir
mücadele mevcut olduğunu, CHP’nin kendisini milletin vasisi saydığını oysaki CHP’nin millet
vesayetine muhtaç olduğunu” söyledi.
Kongrede Ana Davalar Komisyonu raporunun görüşülmesinde DP’nin 1946
seçimlerine karşı tutması gereken yol görüşülmüştür. İçlerinde Bölükbaşı’nın da bulunduğu
grup, DP milletvekillerinin istifasını vererek sine-i millete dönülmesini ve CHP iktidarının
gayri meşru olduğunun ilan edilmesini istiyordu. Ancak komisyon, meclisten çekilerek sine-i
millete dönme kararı verme yetkisini Genel Yönetim Kurulu’na bırakmıştı.41
Osman Bölükbaşı için tek hedef kalıyordu.”Genel Yönetim Kuruluna girmek”. Genel
Yönetim Kurulu seçimleri Ağaoğlu’nun hatıralarında şu şekilde yer almıştır.“Büyük kongreye
yaklaştığımız günlerde Bölükbaşı ile bir anlaşmaya vardık. İkimizde Genel İdare Kuruluna yeni
kuşakların insanları olarak girmeliydik. Menderes ve Köprülü, seçilmek için delegeler arasında
yaptığımız hararetli telkinler üzerine birdenbire bize karşı tam bir küskünlük içine girdiler ve
bu konuyu görüşmek üzere bizi kongrenin toplandığı sinemaya yakın bir otele çağırdılar.
Gittik. Tahtakılıç’ta oradaydı. Menderes biraz asık bir yüz ama yumuşak bir dille seçilmek için
propaganda yaptığımızı bunun doğru olmadığını, Genel İdare Kurulu dışında partiye daha
faydalı olacağımızı söyledi. Peki dedik. Fakat işte Ahmet(Tahtakılıç) Bey’de kurula girmeye
çalışıyor. Hemen hemen aynı yaştayız. Bu cevabımız Menderes’e bir yol açar gibi olmuştu.
Cevap verdi. Doğru. O da genel kurula girmekten vazgeçsin. Sonunda şu karara vardık. Eğer
Tahtakılıç, Ahmet Oğuz gibi genç arkadaşlarımız Genel İdare Kurulu’na girmeme arzusunu
bırakırlarsa, Bölükbaşı ile bende onlara uyacaktık. Kongreye döndük. Fakat daha aradan bir
gün bile geçmeden, Tahtakılıç ve Ahmet Oğuz’un seçilmek için propagandalarını
sürdürdüklerini gördük. Bu manzara karşısında Bölükbaşı ile bende sözümüzü geri aldık ve
eskisinden daha hararetle çalışmaya başladık. Gizli oyla yapılan seçimin neticesi şu oldu. Genç
kuşaklardan Ahmet Oğuz, Ahmet Tahtakılıç, Hasan Dinçer ve ben kazanmıştık. Bölükbaşı
39 İsmet Bozdağ,DP ve Ötekiler, İstanbul , 1975,s.31 40 Ağaoğlu,a.g.e.,s.47 41 Mahmut Goloğlu,Demokrasiye Geçiş(1946-1950),İstanbul,1992,s.115
15
kaybetmişti. Bölükbaşı’nın bu yenilmesi onun siyasi hayatında perdesi birkaç ay sonra açılacak
yeni bir devrenin köşebaşısı olacaktı.42
Gerçekten de Bölükbaşı Genel İdare Kurulu’na seçilememiş ve bundan sonra her
fırsatta parti yöneticilerine karşı sert çıkışlar yapmıştır. En sonunda bu sert çıkışlar onu Millet
Parti’si kurucuları arasına itmiştir. Samet Ağaoğlu ise Genel İdare Kurulu’na seçilmiş ve
sonuna kadar DP’de kalmıştır.
Bölükbaşı kongreden sonra gittiği her yerde Genel İdare Kurulu, daha doğrusu
kurucularla, teşkilatın arasını soğutan hareketlere girişti. Bazen küçük bahanelerle, büyük
dargınlıklar çıkardı. Bunları yaparken de Halk Partisi’ne en ağır hücumlardan da geri
durmuyordu.12 Temmuz Beyannamesi’nin yayınlanmasına kadar, Bölükbaşı, DP’nin hırçın
çocuğu durumuna gelmişti.43
Bölükbaşı’nın küçük bahaneler ile dargınlıklar çıkarmasına, bir dönem beraber
bulunmuş siyaset arkadaşı, Cevat Baban’ın yaşadığı şu olay örnek gösterilebilir.“1947 yılında
kendisiyle ve Hasan Polatkan’la Maraş’ın kurtuluş bayramına beraberce katıldığımızı
hatırlıyorum. Daha o zaman Merkez İdare Kurulu üyesi olan Hasan Polatkan’la gizli
çekişmeler içinde olduklarını sezmiştim. Aynı şeyleri sezen Maraş’lı arkadaşlarda bu
çekişmenin sebebini merakla bana sormuşlardı. Kapıdan kimin evvel gireceği veya çıkacağı,
sofrada kimin nerede oturacağı, kimin kimden evvel söz alacağı gibi basit meseleler yüreklerde
bir takım tortular bırakıyordu.”44
Bölükbaşı politika merdivenlerini hızla çıkmak istiyor ama bunun için ne hislerinden ne
de alışkanlıklarından en ufak bir fedakârlığa razı oluyordu. Eziyet çekmesini bildiği kadar
eziyet çektirmekten de hoşlanıyordu. Öyle ki patideki arkadaşları da ona cephe almıştı.Cemal
Tunca, Gaziantep’te cereyan eden hadiseler dolayısıyla, parti müfettişliğinden çıkarılmasını
istemiş ve Bölükbaşı bir ay izinli sayılarak mesele kapatılmıştır.45Yozgat’ta Osman Şevki
Çiçekdağ ile kavga etmiştir. Bu kavga Anadolu’nun aynı çehresine mensup iki insandan birinin
mahalli nüfuz davasından ibaret olmasına rağmen, Bölükbaşı’yı, DP’den uzaklaştıran
sebeplerden biri olmuştur.46
42 Ağaoğlu,a.g.e.,s.47-48 43 Samet Ağaoğlu,Aşina Yüzler.İstanbul,Ekim, 1965,s.59 44 Cevad Baban,a.g.e.,s.447 45 Ağaoğlu,Siyasi Günlük …, s.79. Ağaoğlu bu olaydan “anlatmaya lüzum görmediğim kadar şahsidir” diye bahsediyor. 46 Samet Ağaoğlu,a.g.e.,s.81
16
Bölükbaşı’nın yaptığı küçük kavgalarda ne fikrin ne de ideolojinin yeri vardır. O, ahlaki
intibaksızlıklar, nezaket meseleleri, “dedimdi, dediydi”nin insan sözünün değeri haline gelmesi
gibi sebeplerle bozuşmuş, bu sebeplerle kavgalar çıkarmış veya arkadaşlarından ayrılmıştır.
1.5. 12 Temmuz Beyannamesi ve Bölükbaşı’nın DP’den İstifası
1946 seçimleri, iktidar-muhalefet ilişkilerini yumuşatmamış, aksine ilişkiler daha da
gerilmişti.Eğer iktidar partisi muhaliflerin ve özellikle DP’lilerin seçimlerle ilgili yasalarda
yapılmasını istedikleri değişikliklerle daha erken ilgilenebilseydi partiler arası ilişkiler daha da
iyiye gidebilirdi .Fakat bu isteklere hiç yanaşılmadan muhtar seçimlerinin de yapılacağının ilan
olunması partiler arası ilişkileri yeniden kötüleştirdi ve partiler arası mücadeleyi birdenbire
şiddetlendirdi.
1947 yılı muhtar seçimleri bu gergin hava içinde şubat ayı başında yapıldı.Halk İktidar
partisinden korktuğu veya onu protesto etmek için sandık başına gitmemişti.Bazı yerlerde ve
uzakça köylerde ise kanlı olaylar çıkmıştı.Bunların en ilginç ve acıklısı Aslanköy olayı idi.CHP
iktidarı Başbakan Recep Peker yolu ile bütün yurtta Demokratlara karşı amansız bir baskı
hareketine girişmişti. Aslanköy’de basit bir olay büyütülerek hemen bütün bir köy, kadınlı
erkekli mahkemelere gönderildi.1947 muhtar seçimlerinde yurdun her yanında buna benzer irili
ufaklı olaylar oldu.Mesela İzmir’in Mordoğan köyünde seçime katılmak istemeyen Demokrat
Partililerin üzerine jandarma ateş açtı, biri ağır olmak üzere üç kadınla bir çocuk
yaralandı.Hepsi DP’li olan köylerde bile CHP adaylarının seçimi kazandığı
belirtiliyordu.DP’liler iktidarın seçimlerdeki kötü davranışı protesto etmek için
Cumhurbaşkanına yakınma telgrafları gönderdiler.Başbakan Recep Peker ise 1947 muhtar
seçimlerinin her yerde dürüst ve usulüne uygun yapıldığını iddia ve ilan etti.47
Bu arada hükümet dört ilde (İstanbul,Tekirdağ,Balıkesir,Kastamonu)milletvekili ara
seçimlerinin Nisan ayında yapılacağını ilan etmişti ve DP’nin bu seçime muhakkak girmesini
istiyordu.DP’liler seçim emniyeti sağlanmadıkça seçimlere girmeyeceklerini açıkladılar.Bu
karar İsmet İnönü’yü çok kızdırdı.İsmet İnönü “Meclisten çekilsinler ya da çekilmesinler
memleketin herhangi bir yerinde karışıklık çıkarmaya kalkarsalar onu da göze aldım
47 Mahmut Goloğlu,a.g.e.,s.164
17
diyordu”.48 Bundan sonra partiler arası gerginlik iyice arttı.Liderler karşılıklı olarak birbirlerini
suçladılar.
Bu olayların hemen ardından altı ildeki sıkıyönetim altı ay daha uzatıldı.DP’liler buna
şiddetle karşı çıktılar. İçişleri Bakanı Hilmi Uran, TBMM kürsüsünden DP’ye komünistlerin
sızdığını ileri sürdü. İktidar- muhalefet ilişkilerinin kopma noktasına geldiği bir ortamda
Cumhurbaşkanı İnönü, iktidar ve muhalefete danışarak bir beyanname hazırladı.49 Bu
beyanname 12 Temmuz 1947’de radyo ve gazeteler aracılığı ile kamuoyuna duyuruldu. Siyasal
muhalefetin varlığının kabul edilmesi anlamına gelen bu beyanname50, iktidar ile muhalefet
arasında güven ortamı oluşturmaya yönelik olması ve ince bir üslûpla iktidar-muhalefet
ilişkilerinde yaşanan gerginliği sona erdirmesi bakımından önemlidir.51
Bu beyanname DP teşkilatı için bir ferahlık konusu oldu ama DP’nin yönetici kadrosu
ikiye bölündü.Üyelerin bir bölümü bir buçuk yıllık kötü işlerin ve baskının dayanılmaz hale
geldiğini vatandaşın DP’ye girmekten korktuğunu,yayınlana bildirinin bu korkuyu kaldırması
bakımında yararlı olduğunu düşünüyordu.Karşı düşüncede olanlar ise İsmet İnönü’nün devlet
başkanlığı ile parti başkanlığından hiçbirini bırakmadan demokrasi oynamak istediğini iddia
ediyordu.Ahmet Tahtakılıç,Yusuf Kemal Tengirşek bu görüşü savunuyorlardı.Celal
Bayar,Adnan Menderes ve Fuat Köprülü’ye göre ise, bildiri bir bağlantının
belgesidir.Cumhurbaşkanı ile başbakanı bir noktada olsun bağlamaktadır.İktidarın bu bildiri ile
DP’yi parçalamak hesabı olsa bile , fiili şartlar karşısında bildiriyi reddetmek de DP’yi
parçalamaktan kurtaramazdı. Kenar Öner 12 Temmuz Beyannamesi’ni bir muvazaa bir gizli
uyuşma belgesi olarak görüyor, DP yöneticilerinin teşkilatı sattığını iddia ediyordu.52
12 Temmuz Beyannamesi’nin yayınlanmasından sonra,Osman Bölükbaşı “12 Temmuz
Rüyası” başlıklı bir makale kaleme almıştır.Bu makalede Bölükbaşı şunları belirtmiştir: “Ümit
ile şüphenin kısa süren balayı nihayet sona erdi.12 Temmuz rüyasından uyananlar, bir de
sırtlarına inkisarı hayal yükünün bindiğini gördüler.Recep Peker,CHP Meclis Grubu’ndan 35
karşı oya mukabil büyük bir çoğunlukla güvenoyu aldı.Bu suretle DP’nin şikayetçi olduğu
demokratik baskı bir nevi onaydan geçerek, tabir caiz ise meşrulaştı.12 Temmuz
48 Teki Erer,a.g.e.,s.426 49 Celal Bayar,Başvekilim Adnan Menderes,İstanbul, 1986,s.79-80 Bkz. Ek-1 50 E. Jan Zürcher,a.g.e.,.s.311 51 R.Salim Burçak,a.g.e.,s.130 52 İsmet Bozdağ,a.g.e.,s.34
18
Beyannamesi’nin ruhuna okunan bu fatiha karşısında bizlere Allah kabul etmesin demekten
başka yapılacak bir şey kalmıyor.
Tek parti zihniyet ve tahakkümünü yaşatmak isteyenlerin bu parlak zaferine rağmen, bir
milletin hak ve ümidi üzerine şal örtülemeyeceği gerçeğine inanan bizler, hatırımızda yanlış
kalmadıysa, bir Alsas Loren şairinin dediği gibi:
Ümidi milletin gömülemez
Beyhude gayretin mezarcı
Diyeceğiz ve fütur getirmeden yolumuza devam edeceğiz. Bizim ümit ve azmimiz
yaşamaktadır.Ölen başka şeyler vardır.Bilmem ki bu 35 kırmızı reyle o ölen şeyleri diriltmek
mümkün olacak mıdır? Ölü sahibi hayatında memnun oldukça, gözyaşı dökmek ve mersiyeler
yazmak elbette ki bize düşmez.Herkes ektiğini biçer der ve geçeriz.Hak ve hürriyetin yegane
teminatının, onları müdafaada göze alacağımız fedakarlıktan ve göstereceğimiz metanetten
ibaret olduğuna her zaman inandık, bugünde aynı inançtayız.
“Zulüm, zulüm korkusundan daha zalim değildir” düsturunun gereğini yapmak
saadetine erdiğimiz gün mesafelerin kısaldığını ve milletin silahıyla milleti tehdit eden
tahakküm zihniyetinin tamamen iflas ettiğini göreceğiz.Bu düsturun sırrına erenlerimiz
herhalde az değildir ve günden güne artmaktadır.Silahımız medeni cesaret,yolumuz kanun
yolu,hedefimiz hak,rehberimiz milletin aklıselimi ve yardımcımız Allah oldukça baskı, tehdit
ve iftiralar kendimize ve davamıza olan inancımızı ve güvenimizi asla sarsmayacaktır.
CHP’nin Recep Peker’e güven tazelemesinin 12 Temmuz Beyannamesi’nin ruhuna
uygunluğunu iddia edecek olan abesi müdafaa kalemşörleri, karşılarında kendi sayelerinde
inanmamak hastalığına tutulmuş bir millet bulacaklardır. Belki de eserleri olan bu hastalık,
birbuçuk senelik demokrasi gelişmesi denilen milli derdimizin devası olacaktır. “Şüphe nura
doğru koşmaktır” diyen merhum Fikret yanılmamış.o nura koşan bizler, tek bir şeye inanıyor
ve güveniyoruz.O da “ kendimiz ve hakkımızdır”.Bakalım ayine-i devran ne gösterecektir? 53
DP Genel İdare Kurulu’nun yayımladığı “Devri Sabık Yaratmama Taahhüdü” partiye
iktidar yolunu açmıştır. Ancak Osman Bölükbaşı’nın aralarında bulunduğu aşırılar grubunun
görüşüne göre, “DP’nin asıl gayesi tek parti diktatörlüğünü tasfiye etmekti, bu başarılmadıkça
bir uzlaşma veya mücadelede bir duraklama olmamalıydı. Temmuz Beyannamesi’nin DP
53 Deniz Bölükbaşı,Türk Siyasetinde Anadolu Fırtınası “Osman Bölükbaşı”,İstanbul,2005, s.78
19
liderlerine esas gayeyi unutturduğu, mücadele azmini gevşettiği ve İnönü’nün arzularına göre
hareketi kabul ettirdiği kanaatindeydiler. Bunun neticesi olarak halkın 1946’da gösterdiği
mücadele ruhu kaybolmuş ve demokrasinin gerçekleşmesi kasten geciktirilmiştir.” Bu
beyanname ile DP’de 1. Büyük Kongre’de başlayan çatışma su yüzüne çıkmıştır.10 Mart
1948’de DP Haysiyet Divanı beş milletvekilini parti disiplinini bozdukları gerekçeciyle
partiden ihraç etti. Bu olay üzerine ihraç kararını protesto amacıyla, altı milletvekili daha
partiden istifa etti.54
Bölükbaşı ise DP Müfettişliğinden istifa ettiğini 21.1.1947 tarihinde Celal Bayar’a
yazdığı mektupla belirtmiştir. Bu mektubunda Bölükbaşı “ Demokrasi davasının basit bir neferi
kalmak üzere bir seneden beri fahriyen yaptığım müfettişlik vazifemden affımı saygılarımla
dilerim” diyordu.55Ancak bu istifasının kabul edilmemesi üzerine altı ay kadar daha görevine
devam etti.23.7.1947 tarihinde DP Genel Başkanlığına gönderdiği mektupla tekrar istifa etti.
Bölükbaşı mektubunda görevinden ayrılmasını, bir ananın evladından ayrılmasına benzetmiş ve
şöyle devam etmiştir, “Bu memlekette adına siyaset denilen ve çok kere her gayri meşru
harekete bir meşruiyet bahşeden karanlık bir işi, bir türlü benimsememek ve bunun icaplarını
yerine getirememek talihsizliğine ve daha doğrusu saadetine ermiş bir insanım. Uğruna
hayatını vermekten dahi çekinmeyeceği maksatlı husumetlerin sahipleri tarafından olduğu
kadar, milletçe bilinen bir adama karşı ömrünü, Allah’ına ve imanına vakfetmiş bir adama
(kâfir) der gibi, bu dava için zararlıdır hükmünü sizlere verdirmeye ve bunu her tarafa yaymaya
muvaffak olmaları karşısında (inkılâp kendi öz evlatlarını yer) hükmüne varıp çekilmesi ve
inandığı davayı üstündeki takma sıfat dışında yaşatmak için mücadele etmeye karar vermesi
herhalde bir hak ve haktan daha çok bir vazifedir.56Artık Bölükbaşı fiilen hiçbir sıfat taşımayan
parti üyesi bir vatandaş haline gelmiştir.
Bölükbaşı, 1.9.1947 tarihinde DP Başkanlığı’na bir mektup daha yolladı. Bu mektup 29
Ağustos 1947 tarihli Kudret gazetesinde yayınlanacağı bildirilen “12 Temmuz Rüyası” adlı
makalesinin parti merkezince, parti menfaatlerine uygun olmadığı düşüncesiyle
yayınlanmaması ile ilgiliydi. Bölükbaşı mektubunda partisinin savunduğu ilkelerin önce parti
içerisinde tesis edilmesi gerektiğini savunuyordu. “DP her şeyden evvel (Hürriyet, Hak,
54 R.Salim Burçak,a.g.e.,s.154 55 S.Ağaoğlu,a.g.e.,s.434 56 S.Ağaoğlu,a.g.e.,s.431. Bkz. Ek-2
20
Haysiyet) davasını temsil eden bir teşekküldür, kendi içinde demokrasi esas ve icaplarına
riayetkâr olması ve prensiplerin bekâreti üzerinde titremesi tabidir.”57
Bölükbaşı, 10 Eylül 1947’de DP’den ayrıldığını bir mektupla bildirmiş, ancak DP
yöneticileri bu istifayı işleme koymamışlardır.58 Osman Bölükbaşı 3 Ekim 1947’de DP ile
bütün bağlarını koparmıştır. DP Genel Merkezi ertesi gün istifanın kabul edildiğini basına
açıklamıştır.59 Metin Toker ise “Bölükbaşı’nın bazı para meselelerinden dolayı -DP'nin aylıklı
memuru olması ve harcırah hesapları dolayısıyla- genel merkezle çatıştığını ve partiden
ayrıldığını” söylemektedir.60Ancak bu ifadeler gerçeği yansıtmamaktadır.
Artık Bölükbaşı için yeni bir dönem başlıyordu. DP kurulduğunda yeni muhalefetin
gözbebeği idi. Ancak sert mizacı ve hassas kişiliği onu yol ayrımına getirmişti. Bu yol
ayrımında kişisel özelliklerinin yanında, önemli siyasal gelişmelerde rol oynamıştır.1946
Seçimleri’nde aday olduğu Yozgat’tan seçilememesi ve mazbatasının gasp edilmesi, DP’nin 1.
Büyük Kongresi’nde Genel Kurula seçilememesi,12 Temmuz Beyannamesi ile DP’nin lider
kadrosu ile çatışması gibi olaylar, DP’den kopmasında etkili olmuştur.
57 S.Ağaoğlu,a.g.e.,s.434-435 58 Osman Bölükbaşı’nın DP’den istifa mektubu. Bkz. Ek-3 59 Kudret,4 Ekim 1947 60 Metin Toker,Tek Partiden Çok Partiye,İstanbul,1970,s.303
21
İKİNCİ BÖLÜM
2. MİLLET PARTİSİ VE OSMAN BÖLÜKBAŞI
2.1. Millet Partisi’nin Kuruluşu
DP’de kuruluşundan itibaren iki farklı yapıda ve düşüncede grubun var olduğu
gözlemleniyordu. Ancak bu farklı yapı partinin kuruluşu sırasında keskin çizgileri ile belli
olmamakla birlikte, gelişen olaylarla grupların çizgileri kesinleşmeye başlamıştı.DP içindeki
gruplaşma, olayların gelişimine paralel olarak ılımlılar ve sertlik yanlısı olanlar şeklinde
kendini gösterdi.12 Temmuz Beyannamesi’nden sonra sınırlar keskinleşmiş, partide
parçalanma kaçınılmaz hale gelmişti.
DP içinde sertlik yanlısı kişilerin başında Sadık Aldoğan, Kenan Öner, Ahmet
Tahtakılıç ve Yusuf Kemal Tengirşek gelmekteydi.DP İstanbul İl Başkanı Kenan Öner,14 Ocak
1947’de partiden istifa etti.61DP Haysiyet Divanı, parti disiplinine aykırı davranmakla
suçladığı, Mithat Sakaroğlu, Necati Erdem, Ahmet Kemal Silivrili, Osman Nuri Koni ve Sadık
Aldoğan’ı partiden çıkardı.62Bu ihraçlar bazı milletvekilleri tarafından eleştirildi ve bu
milletvekilleri, Genel İdare Kurulu’ndan istifa ettiler.63Bu milletvekilleri de Haysiyet divanı
tarafından partiden çıkartıldılar.64Bu arada istifa eden diğer milletvekilleri ile birlikte partiden
ayrılan milletvekili sayısı hayli artmıştı. Bağımsız kalan eski DP’li 13 milletvekili ise 18 Mayıs
1948’de TBMM’de “Müstakil Demokratlar Grubu”nu kurdular.65
DP kurucuları ile anlaşamayıp ayrılanlar ile DP’den tasfiye edilenlerin bazıları yeni bir
parti kurma çalışmalarına başlamışlardı. Bu grubun başını Kenan Öner ve Hikmet Bayur
çekmekteydi.Kenan Öner’in istifa ettiği günlerde yeni bir siyasi parti kurulacağı haberleri
ortaya çıktı.66Osman Bölükbaşı da yeni parti kurma çalışmaları sırasında Ankara’da Kenan
61 Kenan Öner parti içi muhalefetin önde gelen ismiydi.Ahmad- Ahmad,a.g.e.,s.35 62 Vatan,11 Mart 1948 63 Kudret,11 Mart 1948.Bu milletvekilleri şunlardır.Yusuf Kemal Tengirşek,Enis Akeygen,Hasan Dinçer, Emin Sazak, Ahmet Tahtakılıç,Ahmat Oğuz 64 Yeni Sabah,25 Mart 1948 65 Kudret,18 Mayıs 1948 66 Ağaoğlu “Radikal DP” ismi ile bir parti kurulacağından ve kurucularının Osman Nuri Koni, Kenan Öner,Osman Bölükbaşı,Fuat Arna ,Sadık Aldoğan olduğu duyumlarından bahsetmektedir.Ağaoğlu ,a.g.e.,s.178
22
Öner’i ziyaret etmiştir.67DP Genel Merkezi bu arada, Kenan Öner’in Ankara’da Osman
Bölükbaşı’yı DP’nin muvazaa partisi olduğu propagandasını yapması için Hatay ve Maraş’a
gönderdiği yolunda basın organlarına bilgiler veriyordu. Kenan Öner bu iddialar karşısında 10
Şubat 1948 tarihinde şu açıklamayı yapmıştır.”Osman Bölükbaşı beni ziyaret lütfunda
bulunduğu için kendisi ile görüştüm. Bugüne kadar esir bir ruha sahip olmadığını her
hareketiyle ispat eden Bölükbaşı benden direktif alacak acze sahip olmadığı kadar, ben de
böyle bir adama akıl öğretecek varlıkta değilim.”68
Yapılan hazırlıklar sonucunda yeni parti, Millet Partisi adıyla 20 Temmuz 1948’de
kurulmuştur.69Yeni parti dört etkenin tesiriyle kuruldu. Bunlardan birincisi, halkın bugünkü
iktidardan bıkmış olması, ikincisi,halkın bugünkü muhalefetten şüphe etmesi ve muhalefete
inanmaması, üçüncüsü, bu durumdan vatan düşmanlarının sinsi sinsi yararlanmaya
kalkışmalarının önlemek zorunluluğu, dördüncüsü yeni hiçbir esaslı düşünce ileri sürülmeden
ve çeşitli hedefler gösterilmeden yalnız iktidarı devirmek için yapılan muhalefetin yeterli
görülmemesi sonucundan doğmuştur.70
Partinin kurucu üyeleri arasında Mareşal Fevzi Çakmak, Enis Akaygen, Prof. Hikmet
Bayur, Kenan Öner, Mustafa Kentli, Osman Bölükbaşı, Osman Nuri Koni, Sadık Aldoğan gibi
isimler vardı.71Partinin kurucuları partinin halkın isteklerinden doğduğunu belirtmek için
kendilerini sunucu olarak takdim etmekteydiler.72
Millet Partisi Cumhuriyet, adalet, liberallik ülkülerine ve milliyetçilik esasına bağlıdır.
(Madde 1)Programın 4.maddesinde “devletin gayesi hürriyet, emniyet ve en zengin bir tenevvü
içinde gelişmesi zaruri olan insan şahsiyetinin serbestçe teşekkül ve inkişafına engel olmamak,
şahsi faaliyetleri halk için ve halkın muvafakati ile uzlaştırmak ve adaleti temin etmektir”
denilmekteydi.
Altıncı maddede “parti hakiki demokrasinin samimi taraftarı ve müdafiidir” ifadesi yer
alır. Madde 8’de “parti din müesseselerine ve milli ananelere hürmetkârdır” denilmekteydi.
Gene onikinci maddede “parti din işlerinin devlet işlerine ayrı tutulmasını kabul eder. Herkesin
67 Vatan ,10 şubat 1948 68 Kudret ,10 şubat 1948 69 Ahmet Yeşil,a.g.e.,s.110 70 Kudret ,20 Temmuz 1948 71 Koçak,a.g.e.,s.152 72 Karpat,a.g.e.,s.185
23
vicdanı ve itaatkâr hürriyetini ve dilediği dilde, dilediği şekilde ibadet etmek hakkını mukaddes
tanır”.
Millet Partisi siyasi partilerin, toplumun karşılıklı yardım duygularını, örf ve adetlerini,
işbirliği ihtiyacını ifade ettiğine inanıyordu. (madde 14)Sıhhatli bir toplum hayatının temeli aile
müessesesi idi. Ailenin başlıca dayanakları ise din ve milliyetçilikti. Millet Partisi özel
mülkiyeti kutsal sayıyor, serbest rekabete ticaret hayatının ana ilkesi olarak bakıyordu.
Programda bir ayan meclisi kurulması isteniyor. (Madde 35) hâkim teminatı üzerinde
duruluyor (madde48–50) idarenin demokrasinin gereklerine göre değiştirilerek
cumhurbaşkanının sadece bir devre için seçilmesi lüzumuna işaret ediliyordu. Millet Partisi
ayrıca okullarda vatan sevgisine dayanan yeni bir eğitim sistemini uygulanmasını savunuyor.
İşçilere grev hakkı tanıyarak (madde 21) köylülere toprak ve tarım araçları dağıtmayı vaat
ediyordu. 73
Millet Partisi resmen kurulduktan sonra DP ve CHP’ye karşı sert eleştirilere yöneldi.
Türkiye de gerçek demokrasinin kurulabilmesi için Türk halkının hak ve özgürlüklerinden asla
ödün verilemeyeceği, düşüncesinde olduğunu belirterek yola çıkan MP, DP’yi “muvazaa”,
CHP’yi “destek parti, tek şef” idaresi olduğu gerekçesi ile eleştiriyordu.74
Buna karşılık DP, eleştirilere aynı şekilde karşılık vermekteydi. Celal Bayar 26.07.1948
tarihinde DP teşkilatlarına yayınladığı tamimde DP içinde ihtilaf yaratmaya çalışanların hakiki
çehresinin ortaya çıktığını ve esas gayeleri olan partilerini kurduklarını MP mensuplarının
muvazaa iddialarına karşılık aslında kendilerinin de buna inanmadığını sadece DP’yi yıkmak
için bu temel üzerine yerleştiklerini belirtmiştir.75
DP’li kurucuları en çok sinirlendiren muvazaa iddiaları idi. MP genel sekreterinin
İzmir’de yaptığı bir konuşmada DP programının Çankaya da CHP ileri gelenlerinin huzurunda
ve onların onayı ile hazırlandığı şeklindeki iddialarına kesin biçimde ret cevabı veren Menderes
Millet Partisini ve mareşali şöyle eleştirmiştir “Başlarından takkelerini sırtlarından hırkalarını
çıkarıp - irtica ile suçluyor – onların halk arasında bir kahraman edası ile salınabilmelerine
73 Program için bakınız,Türk Parlamento Tarihi,s.7153-7172 74 Kudret,26 Temmuz 1948 75 Ağaoğlu,a.g.e., s.513-585
24
imkân veren DP olmuştur. Bütün tehlikeler ortadan kalkmış olmasına rağmen bir üniforma
korkuluğu tedarik edemeden parti kurmakta ne derece tereddüt gösterdikleri malumdur”76
Osman Bölükbaşı Kasım 1948 başında Yozgatlı bağımsız gençlerin davetlisi olarak
Yozgat’a gitmiştir. Bölükbaşı Yozgat dönüşü Kudret gazetesine bir mülakat vererek gezisi
hakkında şunları söylemiştir.“DP’den ayrılmakla demokrasi davasından ayrılmadığımı ve
ölünceye kadar demokrasi davası için mücadele edeceğimi ve hareketimin bir din değiştirmek
değil, sadece arkasında namaz kılınmayacak bir imamın bulunduğu camiyi terk ederek başka
bir camiye geçmek olduğunu söyledim.Gökte olan temiz alanları lekelemeğe çalışan bir karış
cücelerle umumi efkâr önünde açıkça hesaplaşmaya karar vermiş bulunuyorum. Hulasa bir
parti adamından ziyade demokrasi davasının adamı olarak, hürriyet mücadelesinde benim için
ilk göz ağrısı olan Yozgat’ta geçirdiğim günler imanımı tazelemiş ve davanın tahakkuk
edeceğini bir kere daha göstermiştir.”77
MP,bir yandan da CHP ile çekişmekten geri durmuyordu. Genel başkan Hikmet Bayur,
bir makalesinde (Kudret 25 Temmuz 1948) CHP iktidarını halk ile hiçbir ilişkisi kalmamış
küçük bir azınlık olarak nitelemiş ve devlet sermayeciliğinin özel girişimi daima bir baskı
altında tutarak ekonomik durumu giderek kötüleştirdiğini savunmuştur.MP’nin varlığı halk
arasında kendilerinin bir muvazaa partisi olduğu inancının yerleşmesinden korkan
Demokratları, Halk Partisi’ne karşı aktif bir muhalefete yöneltmiştir. Öte yandan, MP’nin
kendi partilerini zayıflatıp parçalaması endişesi ile bu partiye karşı ortak bir cephe teşkil etmek
üzere zaman zaman halk partisine yaklaşmaktan da geri kalmamışlardır. Bu arada laikliğin
korunması konusunda Halkçılar ve Demokratların birlikte hareket ettiklerini görüyoruz.78
Bu arada Ekim 1948’de ara seçimler yapılacaktı. DP seçim konusunda yapılan
değişiklikleri yetersiz buluyordu. Bu nedenle kararlılığını göstermek için ara seçimlere
girmeme kararı verdi. Bu ortamda MP her iki partiyi de eleştiriyordu. Millet Partisi’ne göre ilk
önce seçimlerin denetlenme işi adli makamlara verilmeden anayasa değişikliğine gidilmeli idi.
Diğer bir husus teşkilatını tamamlamamış bir partinin seçim kurullarında bulunamayacağı
hükmü, DP ve CHP’nin Millet Partisi’ni devreden çıkarmak için ortaklaşa getirilmiştir.7917
76 Şükrü Esirci,Menderes Diyor Ki,İstanbul, 1967,s.162-163 77 Kudret, 20 Kasım 1948 78 Karpat, a.g.e.,s.363 79 Yeşil,a.g.e.,s.119
25
Ekim 1948’de 13 ilde yapılan ara seçimlere muhalefet partileri katılmadı.80 Seçimi tek başına
CHP kazandı.
2.2. İsmet İnönü ve Celal Bayar’a Suikast İddiası
MP Denizli milletvekili Reşat Aydınlı, arkadaşlarına Sadık Aldoğan, Osman Bölükbaşı
ve Fuat Arna’nın Celal Bayar ve İsmet İnönü’ye suikast düzenleyeceklerini 16 Kasım’da
hükümete ihbar etti.81Olaya el koyan Cumhuriyet Savcılığı hemen soruşturmaya başlayarak
Millet Partili Osman Bölükbaşı, Fuat Arna, Nuri Leflef ve İzzet Mühürdaroğlu’nun evlerinde
araştırma yapmış, Bölükbaşı ve Arna tutuklanmışlardı.82 Sadık Aldoğan’ın dokunulmazlığının
kaldırılması için de anayasa ve adalet komisyonu harekete geçerek soruşturmaya başladı.
Ayrıca Aldoğan’ın evinde de araştırma yapıldı. Yapılan araştırma ve soruşturma sonucunda
ihbarın asılsız olduğu ve konuyla ilgili hiçbir kanıt bulunmadığı için sanıklar serbest bırakıldı.
Asılsız iddiayı ortaya atan Denizli MP milletvekili Reşat Aydınlı’nın dokunulmazlığı
kaldırılarak tutuklandı.83
İhbarı yapan Reşat Aydınlı’nın geçmişi hakkında Asım Us hatıralarında şunları
söylüyor “Reşat Aydınlı ahlaki yönden zayıf bir insandı. Meclise 1946 yılında milletvekili
olarak iltihak ettiği zaman halk partisine girmek için müracaat etmiş, fakat müracaatı kabul
edilmemiştir. Bundan sonra DP’ye girmek istemiştir. Orada da iyi kabul görmemiştir. Millet
Partisi’ne müstakil demokratlar iltihak ettiği zaman o da bu partiye girmiştir ve Ankara il
başkanlığına seçilmiştir. Fakat bir müddet sonra il başkanlığından istifa ettiği gibi, Osman Nuri
Köni’nin İstanbul’a yazdığı bir mektuptan anlaşıldığına göre haysiyet divanına verilerek bu
partiden çıkarılması için teşebbüse geçilmiştir. Bu sebeple Reşat Aydınlı ile MP arasında da
bazı anlaşmazlıkların bulunduğunu göstermektedir.”84
Reşat Aydınlı öncelikle bu iddiasını MP içinde Rüştü Ortar’a söylemiş. Daha sonra
Milli Emniyet yetkilileri ile ilişki kurmuş. Aydınlı bununla da kalmamış Celal Bayar’ın bir Ege
gezisi sırasında ona rastlamış suikasttan Bayar’ı da haberdar etmiş “seni öldürecekler” şeklinde
80 Karpat,a.g.e.,s.190 81 Tekin Erer,Türkiyede Parti Kavgaları,İstnbul: 1963,s.261 82 Yeni Sabah, 18 Kasım 1949 83 Yeni Sabah,1 Aralık 1949 84 Asım Us,Hatıra Notları(1930-1950),İstanbul,1966,s.761
26
konuşmuştur. Bayar CHP milletvekili Kazım Özalp aracılığı ile bu iddiayı İnönü’ye
duyurmuş.85
Asım Us, Aydınlı’nın neden böyle bir iddiayı ortaya attığını hatıralarında şu şekilde
belirtmiştir “Reşat Aydınlı’nın MP ile arası açılınca burada kendisine husumet beslediği bir
takım arkadaşlarını kötülemek için bir komplo tertip etmiş ve bunu hükümete bildirmiştir.
Sonra da iş açığa vurulunca inkâr etmiştir. Anlaşılıyor ki onun maksadı kendi adı ortaya
çıkmaksızın MP üzerindeki bazı arkadaşların üzerine iktidarın husumetini celbetmek imiş. Bu
suretle Halk Partisine yahut DP’ye yaranmak istiyormuş.86
Aydınlı’nın komplosu üzerine Fuat Arna’yı tutuklamaya gelen polisler onun
İstanbul’daki evinde saatlerce süren arama yaptılar. Bu aramadan korkan kızı delirdi. Bütün
tedavilere karşın sinir krizinden kurtulamayarak can verdi.87 Osman Bölükbaşı’nın tutuklandığı
gün de evi saatlerce arandı. Kömür deposundan tutun, karısının sandıklarına kadar aranmadık
yer kalmadı. Polisler kendisini götürürken Bölükbaşı 21 günlük oğluna bakarak “oğlum Deniz
baban gidiyor, belki geri gelmez. Bu memleketin pisliğini az su temizlemez diye adını Deniz
koymuştum. Şayet gelmezsem bu pisliği sen temizle oğlum” diyordu.88
Bölükbaşı ve Arna emniyetteki ifadelerinde bu iddianın bir iftira, bir tertip olduğunu
söylediler. Sonuçta delil yetersizliğinden 21 Kasım1949’da tahliye edildiler. Bölükbaşı ve Arna
cezaevinden çıktıktan sonra otomobille Sıhhiye meydanından geçerken orada yürümekte olan
Celal Bayar’a rastlamışlardı. Fuat Arna kendisini Ruslardan gelebileceğini ima ederek kaynağı
meçhul para harcamakla suçlayan Celal Bayar’a şunları söylemiştir. “Ruslardan para aldığıma
dair şerefsiz iftiralarınızı duydum. Senin bir sahtekâr adam olduğunu zaten ilan etmiştim,
yalancı hürriyet kahramanı!”
Bölükbaşı ise Bayar’a hitaben şu sözleri söylemiştir. “İnönü’yü öldürmek lazımdır diye
Erzurum’dan vaktiyle gelen mektubu hasıraltı etmiştin. Şimdi bize tuzak kurmak için girişilen
bu teşebbüste artist rolü alarak Kazım Özalp’a ”Belki muhafaza tedbirleri alırlar. İnönü’ye
bildiriniz” demek suretiyle hem İnönü’ye kur yapıyorsun, hem bizleri, yani muvazaasız
muhalefeti vurmak istiyorsun. Hem de kendini suikastlara maruz olan büyük bir devlet adamı
85 Emin Karakuş. İşte Ankara, İstanbul, Ekim 1977,s.145 86 Asım Us,a.g.e.,s.762 87 Emin Karakuş,a.g.e.,s.148 88 Emin Karakuş,a.g.e.s.,149
27
gibi göstermek fırsatını kazanıyorsun. Bütün hakikatleri ifşa edeceğim. Biz öldüreceksek adam
öldürürüz. Köpek öldürmeyiz.”89
Bölükbaşı daha sonra yaptığı açıklamada “bir facia olarak tertiplenen fakat aktörlerinin
ve rejisörlerinin akılsızlığı yüzünden bir komedya olarak sonuçlanan bu suikast oyununa Millet
Partisi’ne tuzak adını takmak çok iyi olur. İftira silahı geri tepmiş, aktörü yaralanmış,
sarsıntıdan perde yırtılmış, kuklaları görülmüştür. Yirmi milyon seyirci kitlesi de hükmünü
vermiştir.” 90Bir süre sonra Osman Bölükbaşı “suikast iftirasının iç yüzü ve Celal Bayar” adlı
bir broşür yayınladı. Bu broşür Zafer gazetesine gönderilmiş ancak yayınlanmamıştır. Bundan
sonra tarafsız tutumlarına güvenilerek İstanbul gazetelerine gönderilmiş ancak gene
yayınlanmamıştır.
Bölükbaşı broşürde “Reşat Aydınlı’nın hükümetçe değer verilmeyen sözde ihbarının bir
takım eklerle ve kişisel düşüncelerle İnönü’ye duyuran ve böylece hükümeti harekete geçiren
Celal Bayar’ın Reşat Aydınlı’dan çok daha günahkâr bir yerde bulunduğu ileri
sürülmekteydi.Bölükbaşı broşürde şöyle diyordu “DP saflarındaki şerefli hizmetlerimiz inkâr
edecek bulunmayan Celal Bayar beni ve arkadaşlarımı çok yakından tanırdı. Bu itibarla
aramızda geçen bütün hadiselere rağmen memleketi felakete sürükleyecek kanlı bir teşebbüsün
kahramanı olamayacağımızı Reşat Aydınlı’dan çok daha itimat edilir biri söylese bile, “onlar
böyle şey yapacak adamlar değillerdir” diyerek, önce onun ifade ve isyan etmesi insanlık ve
asalet icabı idi. Çünkü bir atasözü “yiğidi öldür hakkını yeme” tavsiyesinde bulunmaktadır”.91
“23 Temmuz 1947’de DP müfettişliğinden istifa ettiğim zaman Kudret Gazetesinde
açıklandığı üzere “biz baba evladız birbirimizden ayrılmayız. Bu davayı beraber yürüteceğiz.
İstifanızı kabul etmiyorum” diyen müfrit denilen hakiki ve cesur demokratların bazıları ederek
kendilerini çok ağır bir surette suçlandıran istifamı ancak bir buçuk aylık ısrarım üzerine
üzüntü ile kabul etmek zorunda kaldığını 6 Eylül 1947 tarihli mektubu ile bildiren Celal Bayar
bugünkü Celal Bayar’dı. Aynı Celal Bayar bu kez Reşat Aydınlı ile Soma treninde baş başa
konuştuktan sonra Ankara’ya gelir gelmez ayağının tozu ile randevu alarak Kazım Özalp’in
evine koşuyor ve onu İnönü’ye haber vermeye gönderiyor.
89 Deniz Bölükbaşı,a.g.e.,s.116-117 90 Emin Karakuş,a.g.e.,s.146 91 Deniz Bölükbaşı,a.g.e.,s.119
28
Kazım Özalp’in gazetelerde yayınladığı üzere Çankaya’da söylediklerine ve
savcılıktaki ifadelerine göre hakkımızda Celal Bayar şu sözleri söylüyor “bu işi yapacak
yaradılıştadırlar. Pek güvenilir insanlar değillerdir” görülüyor ki Celal Bayar Reşat Aydınlı’nın
kendisine söylediğini iddia sözleri, Kazım Özalp aracılığıyla İnönü’ye ulaştırmakla kalmıyor
bizi gerçekten memleketi kana boyayacak komünistlerle yani fırsat bekleyen düşmanımız
Rusların adamları ile işbirliği yapacak yaradılışta şerefsiz ve vatansız birer adam olarak
tanıtmaya yelteniyor. Ve bu şekilde olayı korkunç sisli ve meşum bir hale getirerek
aleyhimizde hükümetin harekete geçmesini sağlamaya çalışıyor, muvaffakta oluyor.
Bölükbaşı sözlerine şöyle son vermekteydi “halk partisi iktidarı tavsiye edilmedikçe bu
memleketin istiklalinin tehlikede olduğuna inanarak mücadele eden bizler, vicdanlarımızdan
başka hiçbir kaynaktan tahrik edilebilecek yaradılışta insanlar değiliz.92
2.3. Mareşal Fevzi Çakmak’ın Ölümü ve Cenaze Töreni
Mareşal Fevzi Çakmak’ın 10 Nisan 1950’de ölümü genel seçimler öncesi meydana
gelen önemli olaylardan biridir. Mareşal’in ölümü üzerine Irak ve Suriye radyoları matem
marşları çaldılar. CHP ve hükümeti olaya fazla ilgi göstermedi. Çakmak’ın öldüğü gün radyo
neşeli müzik yayınına devam etti. Bu durum geniş tepkiye neden oldu. Halk bayrakların yarıya
çekilmesini ve radyonun susmasını istiyordu.
Çakmak’ın cenaze namazından sonra tabutun top arabasına konmasını istemeyen halk
ve gençler, tabutu eller üzerinde taşıdılar. Valiliğin düzenlediği resmi tören uygulanamadı.
Cenaze töreninde disiplin bozuldu. Arapça tekbir sesleriyle tören alayı yoluna devam ederken
çeşitli olaylar çıkmıştı. Çıkan olaylardan MP sorumlu tutuldu. DP ve CHP cenaze töreninde
baş gösteren olaylar sonucunda birbirine daha çok yaklaştı.
Hikmet Bayur MP’ne yapılan “irtica partisi” eleştirisine karşı “memlekette dini irtica
yoktur. Siyasi irtica vardır. Ölüleri için mevlit okutmak her Müslümanın tabi halidir. Tekbir
getirmekte suç değildir”93 diyerek savunma yapmıştır.Ayrıca Osman Bölükbaşı CHP’yi “
zümre saltanatını devam ettirmek için” siyasi irticayı yaşatmakla suçlamıştır. Siyasi irticaya
92 Emin Karakuş,a.g.e.,s.150 93 Kudret, 21 Nisan 1950
29
örnek olarak ta CHP’nin Alevi oyları çekmek için Hacı Bektaş Çelebisi’nin oğlu Rıza
Ulusoy’un hiç alakası olmadığı halde Çorum’dan aday yapılmasını göstermiştir.94
1951’de TBMM’de İkinci Menderes Hükümeti’nin güven oylaması öncesinde söz alan
Bölükbaşı, din ve vicdan hürriyeti konusunda konuşurken Mareşal’in cenaze töreninden şöyle
bahsetmiştir.“Arkadaşlar hadiseleri mücerret olarak ele almaya imkân yoktur. Bu memleketin
şahidi olduğu geçmişte bir takım hadiseler vardır ki bunları hatırlatmak lazımdır. Biliyorsunuz
bir cenaze merasimi esnasında vatandaşlar tekbir getirmişlerdi. Hiçbir kanunun yasak etmediği
bu hadise, memlekette büyük bir velvele koparmak isteyenlerin elinde bir alet olarak kullanıldı.
İrtica hortlamaktadır, irtica siyasete alet edilmektedir, din siyasete alet edilmektedir diye sabık
iktidar zamanında çok sözler söylendi. Fakat bu işin hazin tarafı bugün vicdan hürriyetini
müdafaa edeceğiz diyen iktidar partisi o zamanın iktidarı olan CHP’nin bir müttefiki gibi hiçbir
esasa dayanmayan bu isnatlarda onunla yan yana yürümüştü. Bu hakikatleri söylemeyi de
vazife biliyoruz... Bir cenazede vatandaşlar tekbir getirdi diye bir bardak suda fırtına koparmak
isteyen sabık iktidarla ağız birliği yaparak bir beyanname neşretmiş olan bir siyasi parti bugün
vicdan hürriyetini müdafaa edeceğiz diye merhum bir kuvvete karşı ilan-ı harp edemez”.
Başbakan Adnan Menderes’in “bir cenazeden istifade etmek istediniz” şeklindeki
tepkisi üzerine Bölükbaşı;“Kimse cenazeden istifade etmek istememiştir. Bunu ben partim
namına size iade ederim. Menderes bir milli kahramanın cenazesine bir parti rengi vermek
küçüklüktür diyen bir arkadaşınız sıfatı ile bu isnatlarınızı size iade ederim. Menderes bu
sözleriniz tarafımızdan asla kabul edilemez.(gürültüler)Arkadaşlar nasıl bir kuvvet imişiz ki
beşyüzbin İstanbulluyu sokaklara döküyoruz. Bunu acaba bir parti mi yapmıştır?(askeri
merasim yaptırmadınız sesleri, gürültüler) Asla İsnattır, iftiradır. Elinizde delilleriniz varsa
bugün millet huzurunda açıkça bildiriniz” şeklinde bir cevap vermiştir.95
2.4. 1950 Milletvekili Genel Seçimleri
1950 Genel Seçimlerinden önce seçim yasasında değişiklik yapıldı.16 Şubat 1950’de
TBMM’de kabul edilen seçim yasasına göre tek dereceli, genel, eşit ve gizli oyla serbest seçim
yapılması, sandık kurulunda siyasal parti temsilcilerinin bulunabilmesi, gizli oy açık tasnif
94 Kudret, 29 Nisan 1950 95 Kazım Öztürk,Türk Parlemento Tarihi, s. 1002-1003
30
ilkesinin uygulanması ve seçimlerin adli denetim altında yapılması sağlandı.96Seçimler 14
Mayıs 1950’de olaysız bir şekilde yapıldı.1950 seçimlerine kadar görülen katılım oranlarındaki
azlığın aksine, seçime katılım oranı %89.30 oldu.8.905.576 seçmenden. 7.958.055’i oy
kullandı. Seçimi DP ezici bir çoğunlukla kazandı.
Tablo 1
1950 Milletvekilleri Genel Seçimleri Sonuçları
Parti Adı Aldığı Oy Oy Oranı Milletvekilliği
DP 4.242.831 % 53,59 408
CHP 3.165.096 %39,98 69
MP 240.209 %3,03 1
Bağımsızlar 267.955 %3,4 9
Kaynak:Ahmad-Ahmad,1976,s.66.
CHP bu seçimlerde milletin DP tarafında 1950’ye kadar aldatıldığını ve 14 Mayıs’ta
milletin aldanma duygusuna kapılarak DP'yi iktidara getirdiğini savunmuştur.97 MP bu
seçimlerde 22 ilde 205 aday gösterdi. MP’nin bütün illerde seçimlere giremediği, iktidara
gelme durumunun olmadığı anlaşılıyordu.98
1950 milletvekili genel seçimlerinde MP bir milletvekili kazandı. Osman Bölükbaşı
Kırşehir’den milletvekili olarak meclise girdi.99Bölükbaşı Kırşehir’de 69.759 geçerli oydan
28.034’ünü alarak birinci sıradan milletvekili seçilmiştir.Celal Bayar’ın her saatte bir Kırşehir’i
arayarak seçim sonuçlarını sorduğu, Bölükbaşı’nın kazandığını öğrenince “hay aksi şeytan
dediği” yazılmaktadır.100 MP’nin DP’ye karşı kullandığı muvazaa iddialarının halk üzerinde
önemli bir etki yapmadığı ortaya çıktı. Halk tercihini sert muhalefetten yana olan MP’ne değil,
ılımlı olan DP’den yana kullandı.101
2.5. Bölükbaşı’nın Demokrat Parti Hükümeti’ni Eleştirileri
Ezici çoğunlukla DP'li olan meclis Celal Bayar'ı Cumhurbaşkanı seçti ve o da Adnan
Menderes’i Başbakan olarak atadı.102 Meclis 22 Mayıs’ta çalışmalara başladı. İlk olarak
96 Koçak, a.g.e., s.153 97 Süleyman Güngör,Muhalefette CHP, Ankara , 2004,s.63 98 Goloğlu,a.g.e., s.308 99 Yeni Sabah, 17 Mayıs 1950 100 Kudret, 18 Mayıs 1950. Arcayürek ise; Köprülü’nün Kırşehir’de Bölükbaşı’nın her iki partiyi arkada bırakarak seçildiğini duyunca telefonu yere atıp kırdığını yazmaktadır.bkz.Cüneyt Arcayürek, Demokrasinin İlk Yılları 1947-1951, Ankara 1985 s.187 101 Burçak,a.g.e.,s.222 102 Feroz Ahmad,Demokrasi Sürecinde Türkiye.(1945-1980),İstanbul,1992,s.53
31
milletvekillerinin yemin töreni vardı. Herkes yeminini elindeki yazılı kâğıda bakarak okuyordu.
Ancak Bölükbaşı bu teamülü bozarak, yeminini ezberden okudu.103 DP hükümet programını 29
Mayıs’ta meclise sundu. MP hükümet programı üzerinde mecliste bulunan tek milletvekili
Osman Bölükbaşı aracılığı ile görüşlerini açıkladı. Bu Bölükbaşı’nın meclis kürsüsüne ilk
çıkışıydı.
Osman Bölükbaşı, DP iktidarını iki yönden eleştirmiştir: muhalefette verdiği sözleri
yerine getirmemesi ve iktidarı döneminde ortaya koyduğu uygulamalar.Muhalefet döneminde
muhalefet ve basın özgürlüğünü savunan ve CHP’yi bu konudaki anti-demokratik tutumu
nedeniyle eleştiren DP, iktidara geldikten sonra tıpkı CHP gibi muhalefet ve basına yönelik
baskı tedbirleri uygulamıştır.DP’nin bunu gerçekleştirebilmesi zor olmamıştır;çünkü 1950
seçimlerinde yeniden iktidara geleceğini düşünen CHP çok partili ve çoğulcu bir demokrasi
için yeterli yasal ve kurumsal düzenlemeleri yapmadığından DP tek parti rejiminin baskı
araçlarını hazır bulmuş ve muhalefete karşı kullanmakta gecikmemiştir.Bölükbaşı, demokrasiyi
hakim kılmak vaadiyle iş başına gelen DP’nin uyguladığı baskı politikası nedeniyle her geçen
gün CHP’ye benzediğini söylemiştir.Bu konuda daha meclisteki ilk konuşmasında DP
iktidarını şöyle uyarmıştır. “Tek parti idaresinin tasfiyesinden sonra , milletin buraya
göndermiş olduğu mümessilleri tarihi görevler beklemektedir.Her şeyden evvel hepimize düşen
vazife, kendisini milletin vasisi telakki eden bir şefin tekrar ortaya çıkmasına mani olmaktır.104
Bölükbaşı ilk olarak tek parti iktidarının sona erdirilmesinden bahsetti. “Uzun seneler
devam eden diktatörlük idaresini yıkmak için Türk milletinin beş yıldan beri yapmış olduğu
mücadele 14 Mayıs tarihinde tedviç edilmiştir. Bugün burada toplanmış olan arkadaşları
hürriyet için mücadele eden bir milletin mümessilleri olarak selamlıyorum. Tek parti idaresinin
tasfiyesinden sonra, milletin buraya göndermiş olduğu mümessilleri tarihi vazifeler
beklemektedir. Her şeyden evvel hepimize düşen vazife, kendisini milletin vasisi telakki eden
bir şefin tekrar ortaya çıkmasına mani olmaktır.105
Ayrıca Bölükbaşı, “ Bir Hükümet programından ziyade bir parti programını andıran bu
vesika , çok seyyal bir şekilde kaleme alınmıştır.Bir icraat programı olması icabet eden bu
program o kadar seyyal ki, vatandaşa sarih bir fikir ve emniyet vermekten çok
uzaktır.Programda , tek parti devrinde uzun senelerin boşa geçtiği ve hatta bu devirde isabetsiz
103 Kudret, 23 Mayıs 1950 104 TBMM Tutanak Dergisi,Devre IX,İçtima 8,Cilt 1,Birleşim 4,Oturum 1,31.05.1950,s.54 105 Kudret,1 Haziran 1950, Kazım Öztürk,Türk Parlemento Tarihi.., s.198
32
politikaların memleketin tabi inkişafını dahi engellediği ifade edilmektedir.Bu iddia ile bu
memlekette Halk Partisi idaresinin “asırları yıllara sığdırdığı” şeklinde uzun seneler tekrarlamış
olan propagandalarını karşılaştıranlar, derin bir hayrete düşeceklerdir.Biz bu hayretin bu
tezadın hallini yeni ve eski iktidarın müşterek maziye sahip olan mensuplarına terk etmekle
iktifa eyleyeceğiz demiştir. 106
Konuşmasının devamında hükümet programına değinen Bölükbaşı, yeni iktidarın
karşısında bulunduğu güçlüğü takdir ettiğini ancak iktidarında “borca müstağrak bir terekenin
varisi vaziyetinde” olduğunu belirtmiştir. Ayrıca hükümet programının, daha ziyade bir parti
programını andırdığını ve çok seyyal bir şekilde kaleme alındığını ifade etmiştir.Bölükbaşı
hükümet programı için “hastası için kati teşhis koyamamış, tedavi usullerini tayin edememiş bir
doktorun muvakkat mahiyetteki reçetesine benzemektedir” demiştir.107
Bölükbaşı’nın konuşması sırasında ilginç olaylar da yaşanıyordu. CHP’yi tenkit edince
DP’liler, DP’yi tenkit edince CHP’liler kendisini alkışlıyordu.Bölükbaşı konuşmasında
“Memurin Muhakemat Kanunu’na da değinmiştir. Bu kanunla memurların işledikleri suçlardan
dolayı, adaletin onların yakasına yapışmasının zor olduğunu söylemiş ve hükümetin bu konuda
harekete geçmesini söylemiştir.108 DP’nin iktidara geçmesinin ardından, “devri sabık
yaratmayacağız” sözlerine Bölükbaşı karşı çıkarak geçmiş dönemden hesap sorulmasını
istemiştir.“Yeni iktidar bir “devri sabık yaratmayacağız” diyor. Mesuliyetsiz bir devrin
tasfiyesi için, çetin bir mücadele yapmış olan bir milletin iş başına getirdiği bir hükümetin “bir
devri sabık yaratmayacağız” gibi parlak bir cümle ile mazinin üzerine sünger çekmek hakkı
yoktur. Böyle bir hesap sorulmadığı takdirde vatandaşlar “herkesin yaptığı yanına kalıyor”
kanaatine varacaklar ve böylece açıldığı söylenen yeni devrede de millet vicdanını yaralayan
aynı kötülüklerin devam edebileceği endişesinden kendilerini kurtaramayacaklardır.”109
Programda anayasa değişikliği yapılacağından söz edildiğinden bahseden Bölükbaşı,
partilerine göre de anayasanın yetersiz olduğunu ancak hangi yönlerden değişiklik
yapılacağının açık olmadığını belirtmiştir.Bölükbaşı MP’nin dış politika görüşünü ise şöyle
açıklamıştır. “MP, Batı demokrasileriyle manen ve maddeten işbirliği yapmaya BM’in imanlı
bir üyesi olmamıza taraftardır. İngiliz ve Fransız ittifakına, Amerikan dostluğuna tam
manasıyla bağlıdır. Bununla birlikte Türkiye’nin dünyanın güvenini sağlamak için yapılmış 106 TBMM Tutanak Dergisi,Devre IX,İçtima 8,Cilt 1,Birleşim 4,Oturum 1,31.05.1950,s.55 107 Kudret,1 Haziran 1950, Kazım Öztürk, a.g.e., s.200 108 Kudret,1 Haziran 1950, Kazım Öztürk,a.g.e., s.201 109 Kudret,1 Haziran 1950,Kazım Öztürk,a.g.e., s.203
33
olan yeni ittifak ve anlaşmalara alınmadığını, demokrasi dünyasının bir ön karakolu bulunduğu
halde bu durumun bize yüklettiği külfetleri karşılatacak ölçüde yardım yapılmadığını ifade
etmiştir. Ayrıca kendileri ile tarihi, manevi ve kültürel alaka bulunan milletlerle dostluğun
pekiştirilmesini istemiştir.110
Bölükbaşı DP iktidarının “devri sabık yaratmayacağız” sözlerine ise şu şekilde cevap
vermiştir. “Yeni iktidar bir devri sabık yaratmayacağız diyor. Mesuliyetsiz bir devrin tasfiyesi
için çetin bir mücadele yapmış bir milletin bir “devri sabık yaratmayacağız” gibi parlak bir
cümle ile mazinin üzerine sünger çekme hakkı yoktur.Böyle bir hesap sorulmadığı takdirde
vatandaşlar “herkesin yaptığı yanına kar kalıyor” kanaatine varacaklar ve böylece ,açıldığı
söylenen yeni devrede de millet vicdanını yaralayan aynı kötülüklerin devam edebileceği
endişesinden kendilerini kurtaramayacaklardır. Programda devri sabık zihniyeti
yaratmayacağız deniyor, fakat bununla neyin kastedildiği açıklanmıyor.Yalnız tek parti
devrinin hatalarından, israflarından, ifratlarından bahsederken, suiisimallere ve
kanunsuzluklara hiç temas edilmemiştir.Bundan anlıyoruz ki, yeni Hükümet devri sabık
yaratmayacağız sözü ile mazinin üzerine sünger çekmek istediğini ifade ediyor.
Biz yeni hükümetten mazinin hesabını sormasını istiyoruz.Bu hesap Halk Partisi
yazarlarının zannettikleri gibi, Bolşevik Rusya’da ve Demirperde arkasındaki memleketlerde
yapıldığı gibi tedhiş havası yaratmakla, örfi mahkemeler tesis edilerek önüne geleni ve malını
elinden almak ve huzursuzluk yaratmak şeklinde esasen tasavvur edilemez şey , normal adalet
cihazının karşısına çıkan setlerin bertaraf edilmesi ve Hükümetin bu mevzuda azimkar
olduğunu milletçe bildirmesidir.Kanun karşısında vatandaşlar hak ve haysiyet bakımından
müsavidir.Devlet memurlarından mal beyannamesi almak esası bir kanunla kabul edilmişti.Bu
beyannameleri almaktan maksat memurların gayri meşru yollardan servet edinmelerine karşı
mücadele etmekti.Kanun herkese müsavi olduğuna göre neden bu beyannameler yalnız
memurlardan alınmıştır? Bir telefonla 400 bin ton buğday satabilen ve araya giren tüccarlara 30
milyon lira kazandırabilen bir bakandan niçin mal beyannamesi istenmiyor. Bakanlar melek
olmadıklarına göre diğer vatandaşlardan ve devlet memurlarından üstün bulunmadıklarına göre
onlarında hırsızlık yapabileceği düşünülerek mal beyannamesi alınmaması memlekette
vatandaşın devlete karşı olan emniyetini sarsmakta ve hak ve adalet duygusunu rencide
etmektedir.
110 Kudret,1 Haziran 1950, Kazım Öztürk,a.g.e., s.207
34
Mal beyannamesi bütün siyaset adamlarından, hatta Cumhurbaşkanından bile alınması
lazımdır.Cumhurbaşkanından mal beyannamesi alınması ona karşı bir hürmetsizlik telakki
edenler unutmasınlar ki bizim Anayasamız Cumhurbaşkanının vatana ihanet edebileceğini bile
kabul ederek buna dair hüküm vaz’eylemiştir.Eski Fransız Başbakanı Cailliot, serveti hakkında
birtakım dedikodular ortaya çıkınca hiç de mecbur olmadığı halde millete servetinin açık
hesabını vermekte tereddüt etmemiştir.Halbuki İzmir’de bir vatandaşın sorduğu bir suale
cevaben , hariçte çiftliği ve parası olmadığını söyleyen İnönü, Cailliot gibi hesap vermiş
olsaydı, hepimizin takdirini kazanırdı.
Bölükbaşı, Anayasa meselesi ile ilgili şunları söylemiştir; “Hükümet programında
Anayasada birtakım tadiller yapacağını ifade etmektedir. Biz de parti olarak mevcut
Anayasanın kifayetsiz olduğu kanaatindeyiz. Mevcut Anayasa kuvvetler birliği esasına
dayanmakta ve vatandaş hak ve hürriyetlerini gereği gibi teminat altına
alamamaktadır.Anayasanın hakimiyeti için mücadele ettiğini senelerce söyleyen bir partinin bu
hususta vazıh bir kanaati olması lazımdır.Sonra bu ülkede zümre hakimiyeti,tek parti
hakimiyeti gibi kelimelerle ifade edilen fiili diktatörlük ,Anayasadan doğmuş
değildir.Anayasanın rafa konmasından doğmuştur.İktidarla olan mücadelesinde Anayasaya
aykırı kanunlar mevzuunu bir bayrak olarak kullanan ve hrriyetin asgari şartlarını tespit eden
misakını mücadelesinin mihveri yapan bugünkü iktidar,Anayasaya aykırı kanunları toptan ilga
etmek gibi cezri bir harekete geçmek mecburiyetindedir.
“Hükümeti temsil edenlerin kanun dışına çıkarak , her şeyi yapabilecekleri korkusunu
söylemek istiyorum Anayasa ile haklarını tanıdığımız vatandaşlar siyasi partilere girmekten
korkmuşlardır.Bu korku kimdendi.Validen korkmuştu,jandarmadan korkmuştu, kaymakamdan
korkmuştu.Milletin bu naçiz hizmetkarlarını milletim karşısında bir şahin durumuna sokan
Memurin Muhakemat Kanunu ortadan kaldırılmadıkça demokrasi inkılabı tamamlanmış
olamaz.
Bölükbaşı, partisinin din üzerindeki düşüncesini ise şöyle açıklamıştır “Bize göre dinin
devlet işlerine karışması ne kadar zararlı ise, devletin de dini tasallutu altında bulundurması o
kadar zararlıdır.Yeni bir devrin açılması bahis mevzuu olunca en mühim mesele hürriyet
prensibinin her sahada tecelli etmesidir.”
35
Ayrıca Bölükbaşı, dış politika hakkında şunları söylemektedir; “Partimiz Batı
demokrasileriyle manen ve maddeten iş birliği yapmaya , Birleşmiş Milletler’in imanlı bir
üyesi olmamıza taraftardır.İngiliz ve Fransız ittifakına ,Amerikan dostluğuna tam manasıyla
bağlıdır.Ancak şu hususları sükutla geçemeyiz.1-Dünya güvenini sağlamak için yapılmış olan
yeni ittifak ve anlaşmalara biz alınmadık. 2- Demokrasi dünyasının bir ön karakolu olduğumuz
halde u durumun bize yüklettiği külfetleri karşılayacak ölçüde yardım görmemekteyiz. 111
Bölükbaşı köylülerin çektiği sıkıntıları ise şu şekilde açıklamıştır. “Yozgat’ta bir köylü
gömleğinin kısa olan yenini göstererek Haşim Tatlı’ya şöyle söylüyor; “Efendi,ya bu yeni
uzatınız, ya bu kolu kesiniz!”Böyle söyleyen 15 milyon köylü vardır.Köylü; milletin efendisidir
gibi parlak bir formül ortaya atan Cumhuriyet Hükümetleri; köylünün sütünü ve yumurtasını
bile kendisinse yedirmek imkanını vermemiştir.”
“Bugün Türk köylüsü, bilhassa Orta Anadolu köylüsü zirai teçhizat bakımından çok
acıklı bir durumdadır.20 seneden beri layık olduğu zirai krediyi bu memleket köylüsü
görmemiştir.112
Muhalefetin eleştirilerine karşılık, Adnan Menderes “ bize kürsüden hücum vesilesi
olarak ortaya attıkları bütün fikirlerle ve malum zihniyetleriyle umumi efkârca tanınmış
oldukları içindir ki, bu seçimlerde milletimizin tam ve kat’i bir tasfiyesine uğramışlardır”
demiştir.113Bu sözler üzerine CHP’liler ve Bölükbaşı söz istemiş ancak kendilerine söz
verilmemiştir.Güven oylamasına geçilirken CHP milletvekilleri ve MP milletvekili Osman
Bölükbaşı salondan çıktılar. Bölükbaşı çıkarken başkana bağırıyordu.
_ “1950 modeli demokrasi böyle olur”.
Bölükbaşı MP’nin birinci büyük kongresinde Menderes’in tasfiye suçlamasına şu
şekilde cevap vermiştir.“Bir zamanlar psikopat114 sözü üzerine meclisi terk edenler MP’nin
tasfiye edildiğini söylediler. Onlarsa şimdi mecliste bize söz vermediler ve yetiştikleri mektebe
sadakatten ayrıldılar. Matbuat maalesef o günkü durumu doğru dürüst aksettirmedi. CHP’den
bahsederken “sayın” diyorlar, bana gelince bir tek milletvekili diyorlar. Evet, ben TBMM’de
bir tek kişiyim fakat yüz binlerce insanın verdiği imanla sizleri orada temsil etmeye
çalışacağım”.115
111 TBMM Tutanak Dergisi,Devre IX,İçtima 8,Cilt 1,Birleşim 4,Oturum 1,31.05.1950,s.56 112 TBMM Tutanak Dergisi,Devre IX,İçtima 8,Cilt 1,Birleşim 4,Oturum 1,31.05.1950,s.57 113 Kudret,1 Haziran 1950 114 Başbakan Recep Peker’in, Menderes’e söylediği söz. 115 Kudret, 18 Haziran 1950
36
2.6. Kore Savaşı
Temmuz 1950’de Kuzey Kore’nin Güney Kore’ye saldırması dünya barışını tehlikeye
düşürürken ABD, Birleşmiş Milletleri harekete geçirerek düşmanca harekete müdahale
yapılmasını istedi. BM Genel Sekreteri üye devletlere çağrıda bulunarak Güney Kore’ye ne
kadar ve nasıl yardımda bulunacaklarını sordu.116 DP hükümeti bu çağrıya bir taraftan bir tugay
göndereceklerini, bir taraftan ise NATO’ya 11 Ağustos 1950’de başvuru yapıyordu. Kore
Savaşı bu aşamada DP iktidarı için bulunmaz bir fırsat olarak göründü. Kore’de BM’e
verilecek destek Türkiye’ye NATO’nun kapılarını açabilirdi.117
Menderes hükümetinin 25 Temmuz 1950’de TBMM’ne danışmadan, Bakanlar
Kurulu’nu Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın başkanlığında toplayarak Kore’ye 4500 asker
gönderme kararı alması TBMM’de gündeme getirildi.118Kore’ye asker gönderilmesi konusu 25
Temmuz 1950’de tartışılmaya başlandı.6 Aralık 1950’den 11 Aralık 1950’ye kadar çok yoğun
olarak tartışıldı.119
11 Aralık 1950’de Osman Bölükbaşı ve Kemal Türkoğlu’nun Kore’ye gönderilen Savaş
Birliği hakkında Başbakandan gensoru açılması hakkındaki önergeleri meclis gündemine
getirildi.120Hükümet adına açıklama yapan Dış İşleri Bakanı Köprülü’nün açıklamaları ikna
edici gelmiyordu. Çünkü bakanın kendisi yeterince bilgilendirilmemişti. Menderes BM’in
önemini vurgulayarak, hükümetin BM Güvenlik Kurulu’nun çağrısıyla karar aldığını, bunun
savaş ilanı anlamına gelmediğini belirtiyordu.121
Bölükbaşı’nın DP iktidarını eleştirdiği bir diğer mesele Kore’ye asker gönderilmesidir.
Bölükbaşı öncelikle asker gönderme meselesinin meclise getirilmemesini şu şekilde
eleştirmiştir. “Kore hadisesinin uzun zamandan beri umumi efkarı işgal ettiğini hepiniz
biliyorsunuz ki , iktidara muhalefete mensup bütün kalemler bunun üzerinde durmuş fakat
maalesef her defasında aşırı bir hassasiyetin ortaya çıktığı görülmüştür.Büyük Millet
Meclisinin kubbesi altında görüşülmeyecek bir tek mesele tasavvur edemiyorum.Meclis umumi
116 Bekir Tünay, Menderes Devri Anıları, İstanbul,s.69 117 Mehmet Ali Birand,Bülent Çaplı,Can Dündar,Demirkırat,İstanbul,1999,s.71 118 Faik Ahmet Barutçu,Siyasi Anılar(1939 1954),İstanbul,1977,s.459 119 Hüseyin Bağcı,DP Dönemi Dış Politikası, Ankara,1990, s.28 120 Mim Kemal Öke,Unutulan Savaşın Kronolojisi Kore,İstanbul,1990,s.107 121 Kazım Öztürk,a.g.e., s.603
37
efkardan tecerrüt edemez.Burada Birinci Millet Meclisinden kalmış olan arkadaşlar varsa, onlar
da çok iyi bilirler ki,Haymana’da top sesleri gürlerken Mecliste her şey açık
konuşuluyordu.İşte milleti zafere ulaştıran bu haleti ruhiyedir. 122
Devletler isterlerse kendi anayasalarına göre salahiyetli olan organlardan karar almak
suretiyle, Birleşmiş Milletler idealine hizmet etmek üzere yüzbin kişi de beş yüzbin kişi de
verebilirler.Birleşmiş Milletler anlaşmasının ruhuna uygun olarak Güvenlik Meclisinin emrine
kuvvetler verilmesini men eden hiçbir hüküm yoktur.Fakat taahhüt mevzuubahis olmayan
yerlerde böyle bir şey vermek ancak milletin iradesini temsil edenlere aittir.Meclislerle idare
edilen memleketlerde bilhassa bizim sistemimize uygun olan yerlerde , Büyük Millet
Meclisinindir.
Başbakanın alınan kararı harp kararı değil sulhü koruma kararı olarak yorumlamasına
ise şu şekilde karşılık vermiştir. “Hepiniz takdir edersiniz ki bir harpte iki taraf
vardır.Taraflardan birine göre sulhü korumak harekettir.Diğerlerine göre ir tecavüz
hareketidir.Taraflara göre değişen bu vasıflar fiilin mahiyetini ortadan kaldıramaz .Biz
Birleşmiş Milletler emrine kuvvet verdiysek Kore’de resmi geçit yapsın diye vermedik.Cenaze
merasimine iştirak etsin diye vermedik.Her türlü ihtimali nazarı itibara alarak harbe
sokulacakları ihtimalini de nazarı itibara alarak biz kuvvetleri verdik.Kore’ye asker göndermiş
olmamızın bu millet için bir sempati yarattığı inkar edilemez.Kimse bunu aklından
geçirmiyor.Biz asker göndermeye Hükümetin yetkili olmadığını söylüyoruz.123
Osman Bölükbaşı, bu çağrının tavsiye kararı olduğunu, Türkiye için bir yükümlülük
getirmediğini, sorunun hükümet sorunu değil, TBMM’nin sorunu olduğu üzerinde duruyordu.
Bölükbaşı güvenlik açısından bir garanti alınmadan, Kore’ye asker gönderme kararı
alınmasının nedenini soruyordu. Kore’ye asker göndermemiz karşılığında NATO’ya alınıp
alınmayacağımızı, ABD’nin herhangi bir güvence verip vermediğini öğrenmek istiyordu.124
Başbakan bu sorulara doyurucu cevap veremedi. Kemal Türkoğlu ise çarpışmalarda
yitireceğimiz askerlerimizin yerine yeni birlikler gönderilip gönderilmeyeceğini sordu, fakat bu
122 TBMM Tutanak Dergisi,Devre IX,İctima 2,Cilt 5,Oturum10,Birleşim 89,11.11.1950,s.77 123 TBMM Tutanak Dergisi,Devre IX,İctima 2,Cilt 5,Oturum10,Birleşim 89,11.11.1950,s.79 124 Kazım Öztürk,a.g.e., s.606
38
soruya cevap alamadı.Bölükbaşı ikinci kez söz aldığında Türkiye’nin güvenliği noktasından
hareketle NATO’ya alınmayan Türkiye’nin güvenliğini zayıflattığını vurguluyordu.125
Hükümet ve muhalefet milletvekillerinin bir kısmının konuşmalarından sonra, önerge
oya konuldu. Ortaklaşa verilen önerge 39 evet,1 çekimser,311 ret oy ile
reddedildi.126Hükümetin Kore ile ilgili kararının, sağlam hukuki temellere dayanmadığı,
anayasaya aykırı davranıldığı, BM Anayasası’nın çarpıtıldığı ve meclisin devre dışı bırakıldığı
belirgin bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Konu DP’nin iktidarının daha ilk yıllarında
meclisi ve hukuku çiğneme eğilimi göstermesi bakımından önemlidir. İkinci muhalefet partisi
MP’nin ise ana muhalefet partisi ile iyi bir işbirliği yaparak sağduyulu bir tutum takındığını
görüyoruz.
2.7. Muvazaa İddiası ve İrtica Suçlamalarına Bölükbaşı’nın Cevabı
Muhalefetin hükümetle çatışma alanı sadece Kore’ye gönderilen askerlerle ilgili
değildi. Bilhassa Millet Partisi mensupları başta Osman Bölükbaşı, mitinglerde DP’ye ve onun
başındaki Menderes’e yükleniyordu.Bölükbaşı katıldığı mitinglerde doğrudan Menderes’i
hedef alıyor ve onun MP’ne eleştirilerine sert cevap veriyordu. Bölükbaşı’nın sert çıkışlar
yaptığı konuların başında; Menderes’in partilerine yaptığı din istismarı iddiası yer alıyordu.
Nisan 1953’te Niğde konuşmasında partilerine yapılan isnatlara karşı Bölükbaşı mizahi
üslubuyla şöyle cevap vermiştir.“Biz gericilik getirecek mişiz; dörder avrat vaad ediyormuşuz;
peçeyi, fesi,sultanı, halifeyi getirecekmişiz. Ben size bir şey söyleyeyim mi. Konya’da da
dediğim gibi biz bir yiğide bir tatlı bela kâfi geldiği fikrindeyiz. Arkadaşlar bizi dini siyasete
alet etmekle itham edenler dün rey avcılığı için birçok şeyhleri şark vilayetlerinden aday
göstermişlerdir… Ey Menderes; Dünün zalimi nasıl muhalefet lideri olamazsa, o zalime
dalkavukluk eden adamda Demokrat Başvekil olamaz.
Muvazaa kelimesinin en bilinen karşılığı danışıklı iş danışıklılık demektir. Muvazaa
Parti deyimi siyasi hayatımıza 1950'li yıllarla birlikte günlük siyasi atışmalar sonucunda
girmiştir.127Özellikle Bölükbaşı ile Menderes arasındaki tartışmaların nedenlerinden birisi de
bu muvazaa suçlamasıdır.Bölükbaşı konuşmasında muvazaa iddiasını da yinelemiştir;“Size bir
125 Kazım Öztürk,a.g.e., s.651 126 Hüseyin Bağcı,DP Dönemi Dış Politikası…, s.28-29 127 Tolga Ersoy,Muvazaa Partileri,Ankara, 2000.s.8
39
vesika okuyayım da dudağınız çatlasın: 10 Eylül 1945. Celal Bayar’ın meclisteki beyanatı;
bakın ne diyor: “Memlekette büyük hizmetler ifa etmiş, büyük işler başarmış olan CHP’den
bugün ayrılırken büyük bir teessür duymaktayım. Fakat bu teessürümü hafifleten bir teselli
vardır ki o da CHP genel başkanı Sayın İsmet İnönü’nün memleketimizde kurulmasına kati
olarak karar verilmiş olan çok partili hayatta benim deruhte etmemi arzu ettiğim muhalefet
vazifesinde bana ve arkadaşlarıma müzahir olacağını, yardımda bulunacağını vaad etmiş
bulunmasıdır”. Arkadaşlar işte böyle ısmarlama kurulan muhalefetin iktidarı da ısmarlama olur.
Eski vesikalara ne lüzum var, şimdi sarmaş dolaşlar… Hocası Halk Partisi, talebesi Demokrat
Parti. Şu var ki talebesi hocasını geçti.128
Bu arada Bölükbaşı gibi Menderes de mitinglere katılarak hükümet icraatlarını anlatıyor
muhalefete yükleniyordu. Bu ikilinin yolları Menderes’in Kırşehir mitinginde çatışacaktır.
Menderes 11 Mayıs 1953’te Kırşehir’de konuşurken miting alanına Bölükbaşı’nın gelişiyle DP
ile MP mensupları arasında çatışmalar çıkmış, bazı DP mensupları üzerine yürüyerek
Bölükbaşı’na hakaret etmişlerdir. Ardından alandaki vatandaşların bir kısmı Bölükbaşı ile
oradan ayrılmışlardır.
Menderes, Kırşehir’de MP mensuplarının DP’ye “çamur gibi iftiralar” da bulunduğunu
söylemekteydi: “DP sinesinde milyonlarca vatandaşı toplamıştır. Üç buçuk kişilik zümreye
dayanmak suretiyle bir kısım zavallılar, bize bühtanda bulunuyor, iftira ediyorlar”.
Bölükbaşı’nın Menderes’e cevabı gecikmedi. “İftiranın ağzına meclis kürsüsünde
vurduğum namuslu insan şamarını, Menderes elbette hatırlar. O zaman kurtuluşu meclisten
kaçmakta bulmuştu. Şimdi bizi iftiracı olarak göstermeye çalışması karşısında “dahleden
dinimize bari Müslüman olsa” demekten kendimizi alamayacağız… Menderes bizim mukaddes
din mefhumunu siyasete alet ettiğimizi ve fakat vaktinde dini baskı altında olanların kendi
tabiriyle “zangoçluğunu” yaptığımızı söylemesi sinirlerine hakim olamayan bir adamın nasıl
müşkül bir duruma düşebileceğinin en parlak misalidir. Vaktiyle din baskı altına alınmışsa, o
baskının yapıldığı yıllarda Bölükbaşı bir mektep talebesi, Adnan Menderes’te İnönü’ye
methiyeler yazan bir milletvekili idi. Dini baskı altında olanların zangoçları var idi ise bunlar
Adnan Menderes gibiler olabilirdi. Görülüyor ki kendi sözü ile kendini yaraladığının farkında
olamayan başbakan, kin,haset ve ihtilaf duygularına kolaylıkla mağlup olmaktadır.129
128 Millet, 12 Nisan 1953 129 Millet, 13 Mayıs 1953
40
Kırşehir’de cereyan eden hadiseler ve ardından söylenen sözler Bölükbaşı ve Menderes
arasındaki gerginliği iyice artırmıştı. Tartışmalar mecliste de devam ediyordu. MP mensupları
meclise bir takrir vererek başbakanın Kırşehir konuşmasında Türkiye’de tam anlamıyla
demokratik bir iradenin kurulduğu ve vatandaş hak ve hürriyetlerinin tam manasıyla teminat
altına alındığı iddiasının neye dayandığını sordu.130
İrtica konusundaki tartışmalar ileriki dönemde de devam etti. Millet partisi hakkındaki
savcılık soruşturması devam ederken, dinin siyasete alet edilmesini önlemeyi amaçlayan “Milli
Selamet Kanunları” gündeme geldi. MP’liler tasarının kabul edilmemesini istiyorlardı.
Bölükbaşı bu kanunlar için: “Milli Selamet kanunları değil, milli felaket kanunlarıdır”
tanımlamasını yapıyor ve “ bu memlekette dini siyasete alet etmekten, irticayı okşamaktan,
hakkında takibat yapılacak ilk adam Büyük Doğu’nun Hamisi Adnan Menderes’tir” diyordu.131
Bölükbaşı konuyla ilgili mecliste yaptığı konuşmada Milli Selamet Kanunları’na başka
bir ad takmış “sandalyenin selametini temin kanunu” demiştir.132Bununla birlikte irtica
konusunda mecliste zaman zaman çok sert tartışmalar geçmiş, Bölükbaşı ile Menderes
arasında şiddetli atışmalar olmuştur. Kasım 1953 tarihinde Menderes çeşitli sorulara cevap
verirken takririnin cevaplanmamasına kızan Bölükbaşı Menderes’e ”Koltuğunun altında haç
taşıyan sahte hacı…”diye hitap etmesi üzerine Menderes “Bir aczin feveranı ile bir ihtirasın
kudurganlığı içerisinde” ifadelerini kullanmıştır.133
Millet Partisi’nin eleştirdiği bir konuda Ceza Kanunu’nun 273. maddesinin
değiştirilerek milletvekillerinin dokunulmazlık sınırının arttırılması idi. Mecliste söz alma
istekleri kabul edilmeyen MP milletvekilleri meclisi terk ederek Ceza Kanunu’nun müzakeresi
bitinceye kadar meclis’e girmeme kararı aldılar.134
2.8. Millet Partisi’ne Karşı İrtica Suçlamaları ve Partinin Kapatılması
1953 yılının haziran ayında MP’nin Dördüncü Büyük Kongresi başlamadan önce
siyasal ortamın iki önemli özelliği vardı. Biri Vatan gazetesi başyazarı Ahmet Emin Yalman’a
130 Millet, 27 Mayıs 1953 131 Millet, 21 Temmuz 1953 132 TBMM Tutanak Dergisi,Devre 9,İctima 3, Cilt 24-2, Birleşim 15, Oturum 2,23.07.1953, s.1085 133 TBMM Tutanak Dergisi,Devre 9,İctima 4, Cilt 25, Birleşim 6, Oturum 1,18.11.1953, s.315-316 134 Millet, 6 Haziran 1953
41
yapılan suikasten sonra, DP iktidarının gericiliğin üzerine gitmesi, diğeri DP ve CHP arasında
süren “bahar havasıydı”.
Ahmet Emin Yalman bu dönemde MP’ne karşı adeta savaş açtı. Yalman irticanın
Türkiye üzerinde bir Sovyet oyunu olduğunu vurgulayarak MP’ni alet olmaktan kendisini
kurtarması için uyarıyordu.135Ulus gazetesi başyazarı Hüseyin Cahit Yalçın, Dünya gazetesi
başyazarı Falih Rıfkı Atay, Son Havadis gazetesi başyazarı Cemil Sait Barlas, Millet Partisi’ni
yoğun bir şekilde eleştiriyorlardı.
MP üzerinde yoğunlaşan irtica suçlamaları parti içinde kurucular arasında, inkılâplara
bağlılık konusunda huzursuzluk çıkardı. Kongre 27 Haziran 1953 yılında başladığında MP’de
iki grup belirmiştir. Muhafazakârlar ve Devrimciler olarak ayrılan üyeler kongrenin olaylı
geçmesine neden olmuşlardır.Kongrede Hikmet Bayur, parti içinde inkılâplara karşı olanların
bulunduğunu söyledi. Bölükbaşı ise kendi üslubuyla Bayur’a cevap vermeye çalıştı. MP’nin
irtica yanlısı olmadığını, bunun Ahmet Emin Yalman tarafından partiye atılmış bir iftira
olduğunu söyledi. Sonra Hikmet Bayur’un parti için bir problem olduğuna inananlardan
olduğunu, fikirlerini açıkça söylemediğinden söz etti.136
Hikmet Bayur kongrede aday gösterilmek istenince “benim bu partide daha ne kadar
kalacağım belli değildir. Oylarınızı ziyan etmeyiniz” diyerek bunu reddetti. Bunu üzerine MP
Genel Başkanlığı’na Mustafa Kentli seçildi.Daha sonra devrimci grup MP’nin devrimlere bağlı
bulunduğunun ilanını isteyen bir önerge verdi. Önergenin reddedilmesi üzerine Hikmet Bayur
ve arkadaşları partiden istifa ettiler. Daha sonra partiyi gericilikle suçlayan bir bildiri
yayınladılar.
Bölükbaşı ise Kongre sırasında yaptığı açıklamada Hikmet Bayur ve arkadaşlarının
neden istifa ettiklerini, istifa edenlerle partinin çökmeyeceğini söyledi.MP’nin dördüncü
kongresi parti içinde birleştirici bir etki yapmak yerine partiyi ikiye böldü. Parti içi problemleri
aşamayan MP hızla parçalanmaya doğru gitti.
MP’den istifa edenler, parti içinde “irtica” olduğunu açıklayan bir bildiri
yayınlamışlardı.Öte yandan Hikmet Bayur İstanbul’da “parti içinde öteden beri irticaya taraftar
135 Vatan, 23 Şubat 1953 136 Dünya, 29 Haziran 1953
42
olan büyük bir grup vardı” diye bir demeç verdi.137 Bu demeci ve partiden istifa nedeni olarak
yayınlanan bildirideki ithamları ihbar kabul eden savcılık -2 Temmuz 1953 tarihinde- MP
hakkında soruşturma açtı. Bayur’un demeci şüpheleri kendisi üzerine çekmiş ve olayın bir
tertip, Bayur’un da “hükümetin adamı” olduğu söylentileri yayılmıştır.
Soruşturmanın başlaması ile birlikte, MP ileri gelenleri savcılıklara çağrılarak
sorgulandılar. Genel Merkezde dâhil olmak üzere parti binaları basıldı ve sayısız evrak
toplandı. MP Genel Merkezi’nin aranması üzerine, Bölükbaşı şunları söyledi: “Adalet zulme
vasıta yapılmak isteniyor. Ankara Cumhuriyet Savcısı icray-ı adalet değil, icray-ı siyaset
etmektedir. İktidarla müttefiklerinin derhal seçimlere gitmek için MP’ne karşı bir iftira
kampanyasına giriştikleri sezilmektedir. Bizim için önemli olan seçimi kazanmak değil,
namusu kaybetmemektir.138
MP mürtecilere taviz verdiği, Mecelle’yi geri getireceği, Arap harflerini ve çok eşliliği
kabul edeceği gibi iddialarla suçlanıyordu. Parti içinde hilafeti yeniden kurmak, Müslüman
memleketlerle işbirliği yapmak ve devrimleri yok etmek isteyen bir örgütün olduğundan bile
söz ediliyordu.Soruşturmalar sonucunda tüm bu iddialara dayanak teşkil edecek herhangi
somut bir belge bulunamadığı gibi, ele geçirilen parti evrakı içinde de bir suç unsuruna
rastlanamadı.139
MP’ye soruşturma açılmasıyla birlikte partiden toplu istifalar başlamıştır. Ayrılanların
çoğunu avukat, doktor gibi meslek sahibi aydınlar oluşturmaktaydı.MP soruşturması, DP
grubunda konuşulunca olay meclise taşınmıştır. Menderes meclisteki konuşmasında MP’den
bir grubun, hilafeti ve Mecelle’yi geri getirmek ve cumhuriyeti devirmek amacında olduğunu
söyledi. DP grubunda Adalet ve İç İşleri Bakanı konuştu.
DP iktidarı Bölükbaşı’nın sürekli muhalefeti karşısında çoğunlukla baskı ve susturmaya
yönelik tedbirler almıştır. MP’nin kapatılması Mecliste tek milletvekili olarak muhalefet yapan
Bölükbaşı’nın DP’den aldığı ilk darbedir. Menderes Mecliste yaptığı konuşmada olay daha
mahkeme safhasına olmasına rağmen MP’nin kapatılacağını ima ediyordu: “Bugün Türk
Milleti’nin huzuruna seve seve seçime gideceğiz.Usulsüz, mübalağasız,en küçük vatandaşın
hak ve şerefine riayet kaydını durmadan yaptıkları iftiraların nasıl yüzlerine çarpılacağını;
137 Metin Toker,DP’nin Altın Yılları (1950-1954),İstanbul,1991,s.251 138 Millet, 7 Temmuz 1953 139 Millet, 7 Temmuz 1953
43
şayet bu karmakarışık, ivivaçlı yoldan yürüme neticesi partilerinin başına bir kaza gelmeyecek
olursa o zaman göreceklerdir.”Menderes’in partilerinin kapatılabileceği imasına Bölükbaşı çok
sert karşılık vererek; “Diktatör, ha şöyle kararını açıkla” demiştir.140
Bölükbaşı bu konuşmalara meclis kürsüsünden çok sert bir şekilde cevap verdi. “Bu
kürsüde teminat veren bir hükümet sizin grubunuzu-DP grubunu- bir siyasi mahkeme haline
getirmiştir. Ve bir siyasi partinin-MP’nin-başını yemek için tertipler olmaktadır. Müstebit
Sultan Abdülhamit’in Adalet Bakanı bile bu Adalet Bakanı’nın düştüğü duruma düşmedi” dedi.
Bölükbaşı ayrıca Menderes’i çoğunluğa sırtını dayayıp, kanunu yüzüne maske yaparak zulme
kalkışan bir şerir(fesatçı)olarak tanımladı ve savcılıktaki gizli dosyayı DP grubunda okuyan
birinin hukuk devletinin başbakanı olamayacağını söyledi.141
MP’nin soruşturması sürerken Ankara Beşinci Sulh Ceza Mahkemesi “ihtiyati tedbir”
olarak partiyi kapatma kararı verir. Devam eden soruşturmanın selametle seyri bakımından
böyle bir tedbire geçici olarak gerek görüldüğü açıklanır.142Karar görülmemiş bir hızla yerine
getirilerek gece yarısından sonra (9 Temmuz 1953) partinin ikibini aşkın şubesi mühürlenmiş
ve bütün eşyalarına el konulmuştur.Millet Partisi hakkında bu kararın alınmasında DP ve CHP
arasında bir anlaşma olduğuna dair iddialar basında (9 Temmuz 1953) yer aldı ise de Menderes
Hükümeti’yle aralarında anlaşma iddialarını İnönü ve CHP reddetti.143
Menderes, MP’nin kapatılması konusunda şunları söylemiştir.”Bir partinin memlekete
hayrı yoksa elbette kapatılacaktır. Eğer bu memleketin fenalığına çalışıyor, gizli komite halinde
çalışıyorsa Türk Kanunları gerekeni yapacaktır.144Bölükbaşı Başbakanın MP’ye yönelttiği
ihanet suçlamasına karşı şu cevabı vermiştir. “Eğer Menderes memleketi bir pula satma
gayretini bize isnat etmiş ise Recep Peker’in kendisi hakkında Meclis kürsüsünde koymuş
olduğu “psikopat” teşhisinin doğruluğuna bu memlekette itiraz eden kimse kalmaz. Bu güzel
buluşundan dolayı Recep Peker’in ruhu şad olsun demek yerinde olur.”145
MP taraftarları “koskoca bir siyasi partinin bir gece içinde bir randevu evi, bir eroin
imalathanesi gibi kapatılması tedhiş(yıldırma) edilme değil de nedir? Böyle bir tedhiş
140 TBMM Tutanak Dergisi,Devre IX,İçtima 3,Cilt 24,Birleşim104,Oturum 3,08.07.1953,s.372 141 TBMM Tutanak Dergisi,Dönem 9, Cilt 24, Birleşim 104, Oturum 3,8 Temmuz 1953, s.315-316. Bölükbaşı Menderes’e çok ağır sözler söyleyecek hatta “diktatör meşum kararını açıkla” diye bağıracaktır.(agk) 142 Cumhuriyet, 9 Temmuz 1953 143 Fahrettin Gün,Din,Siyaset ve Laiklik,,2001,s.338 144 Deniz Bölükbaşı, a.g.e.,s.165 145 Millet ,11 Temmuz 1953
44
karşısında bundan sonra kurulacak siyasi partiler hangi emniyet altında gelişebilecek”146
diyorlardı.Bölükbaşı, 1952 kongresinde, Menderes’in kendisine “ MP durmadan gelişiyor bunu
sonu ne olacak? Diye soranlara “merak etmeyin, onun kapısına karakilit vuracağız” dediğini
iddia etmiş ve Menderes böyle bir söz saffetmişse bunun sonucunun diktatörlüğe varacağını
öne sürmüştü.147
MP Genel Başkanı Kentli, partiyi temsilen geçici kapatma kararına itiraz ettiyse de
itirazı reddedildi.MP 27 Ocak 1954 tarihinde bütün örgütü ile birlikte temelli kapatıldı.(daha
önceki kapatma kararı geçici idi.)MP’nin kapatılması 1954 Seçimleri’nin öncesine rastlayınca
kapatılmasının üzerinden 15 gün geçmeden eski Millet Partililer seçime girebilmek için 9 Şubat
1954’te Cumhuriyetçi Millet Partisi’ni kurdular.Sonuç olarak diyebiliriz ki MP’nin
kapatılmasındaki esas neden yol açtığı irticai tehlike değil, DP’nin onu rakip olarak görmesidir.
146 Yeni Sabah ,12 Temmuz 1953 147 Cumhuriyet,18 Mayıs 1952
45
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
3. CUMHURİYETÇİ MİLLET PARTİSİ VE OSMAN BÖLÜKBAŞI
3.1. Cumhuriyetçi Millet Partisi’nin Kuruluşu
Millet Partisi kapatıldıktan sonra(27 Ocak 1954) gerek DP gerekse CHP yöneticileri
MP’nin üyelerini kendi saflarına çekebilmek için yoğun bir çaba sarf etmişlerdir. Bu duruma
mani olabilmek için Cumhuriyetçi Millet Partisi’nin önde gelen üyeleri harekete geçerek genel
seçimlerden önce yeni bir parti kurmaya karar vermişlerdir.Program ve tüzük çalışmaları
esnasında parti adı üzerindeki uzun görüşmelerden sonra adının Cumhuriyetçi Millet Partisi
olması kararı alınmıştır.148
Vilayete yapılan başvuru ile parti 9 Şubat 1954 tarihinde kurulmuş ve ilk şubesi
Kırşehir’de açılmıştır.149 Cumhuriyetçi Millet Partisi’nin kurucuları, Millet Partisi’nin önde
gelen isimleriydi.150 Partinin genel başkanlığına Ahmet Tahtakılıç getirildi.Partinin adının
önüne cumhuriyetçi kelimesinin getirilmesi, Millet partisi’ne yöneltilen “irtica partisi”
isnatlarına karşı nasıl bir yol izleneceğini gösteren bir ifade olarak düşünülebilir.CMP’nin
programında insan hakları, batılı anlamda demokrasi, yeni bir anayasa ve anayasa mahkemesi,
yüksek hâkimler meclisi, yedi yıllığına seçilmiş cumhurbaşkanı ile kadın erkek eşitliği konuları
ele alınmıştır.151
3.2. 1954 Milletvekili Genel Seçimleri ve Sonrası Gelişmeler
CMP’nin kuruluşunun 1954 genel seçimlerine katılımı sağlamak için gerçekleştiğini
biliyoruz. TBMM 12 Mart 1954’de Meclis’in tatil edilmesine ve yeni genel seçimlerin 2 Mayıs
1954 Pazar günü yapılmasına karar verdi.152DP iktidarına karşı muhalefetin işbirliği yapması
iddiaları ortaya atıldı. Ancak CHP ile CMP arasındaki işbirliği çabaları temenniden öteye 148 Cumhuriyet, 6 Şubat 1954 149 Vatan , 9 Şubat 1954 150 Kurucular Enis Akeygen,Ertuğrul Akça,Sadık Aldoğan,Fuat Arna,Suphi Batur,Lütfi Bornavalı,Abdurrahman Boyacıgiller,Osman Bölükbaşı,Mehmet Ali Derman,Cemal Islak,Saadet Kaçar,Enver Kök,Ahmet Oğuz, Ahmet Tahtakılıç 151 Ercan Haytoğlu, “Millet Partisi Cumhuriyetçi Millet Partisi Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi(1048-1960)”Yayınlanmamış Doktora Tezi,İzmir:Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 1994,s.159 152 Ercan Haytoğlu, a.g.t., s.164
46
gidemedi. CMP’nin seçimlerde her iki partiye eşit sayıda kontenjan ayrılması isteği CHP’den
onay görmemiş, ittifak gerçekleşmemiştir. Zaten Bölükbaşı’nın içinde bulunduğu CMP’lilerin
çoğunluğu bu ittifaka sıcak bakmıyordu.
CMP seçim hazırlıklarını tamamladıkta sonra bir seçim beyannamesi yayınladı. Bu
beyanname ile anayasanın hala kuvvetler birliği ilkesini bünyesinde bulundurduğu, Milli
Mücadele dönemindeki şartların bir sonucu olarak bu ilkenin kabul gördüğü, bu kuvvetler
birliği sisteminin değiştirilmemesi ile Türkiye’nin harp ve ihtilal idaresi altında yaşadığı iddia
ediliyordu. Para konusunda DP’nin işbaşına gelmesinden itibaren beşyüzbin liralık emisyon
yaptığı, dış ticaretin açık verdiği enflasyonist para ve kredi politikası ile hayat pahalılığının
tohumlarının atıldığı ifade ediliyordu.Dış politika konusunda da meselenin iç politika
malzemesi yapılmasının sakıncalarından söz edilerek sonuçta halktan CMP adaylarına oy
vermesi isteniyordu.153
Bölükbaşı da DP’nin yanında CHP’’ye de eleştiriler getiriyor, CHP’nin diktatörlük
idaresinin DP tarafından da devam ettirildiğini savunuyordu.154Seçim kampanyası boyunca
Bölükbaşı radyoda ve mitinglerde yaptığı konuşmalarla CMP’de en fazla ilgiyi çeken kişi
olmuştur.28 Nisan 1954’te Fatih Camii önünde büyük bir kalabalığa konuşan Bölükbaşı
DP’nin iktidara gelmeden önce verdiği sözler ile bugünkü icraatlarının vesikalara dayanan bir
karşılaştırmasını yaparak şunları söylemiştir:”Ne tek parti zihniyetinden vazgeçtiler, ne tek
parti zihniyetine dayanak olan kanunları kaldırdılar. Menderes bir şeye beyaz diyorsa , biliniz
ki dört sene evvel aynı şeye mutlaka siyah demiştir.Tezgâh aynı tezgâh, yalnız şu farkla ki Halk
Partisi’nin ustaları yerine Demokrat Parti’nin acemileri gelmiştir.Baskı kanunlarına bel
bağlayan DP, abdestsiz namaz kılar gibi günde 36 kanun çıkarıyor.”155
DP ekseriyet usulüne göre yapılan seçimleri büyük çoğunlukla kazanmıştır. 2 Mayıs
1954 genel seçimlerine göre oy oranı ve sandalye dağılımı şöyleydi.
153 Ercan Haytoğlu,a.g.t., s.167 154 Millet, 28 Nisan 1954 155 Deniz Bölükbaşı,a.g.e., s.179
47
Tablo 2
1954 Milletvekilleri Genel Seçimleri Sonuçları
Parti Adı Aldığı Oy Oy Oranı Milletvekilliği
DP 5.147.758 % 56,61 305
CHP 3.163.931 %34,78 31
CMP 427.024 %4,69 5
Bağımsızlar 266.791 %2,49 2
TKP 39.473 %0,43 -
Kaynak:TUNÇAY,1997.s.182.
CMP seçimleri sadece Kırşehir’de kazandı. Osman Bölükbaşı , Osman Ali Aşiroğlu,
Ahmet Bilgin,Tahir Taşer, Mehmet Mahmutoğlu olmak üzere beş milletvekili meclise
girebildi.15678.319 geçerli oydan, 45.429’unu alan Bölükbaşı adaylar arasında en fazla oyu
almıştır. DP seçimlerden üç ay sonra 6 Mayıs 1954 tarihinde Kırşehir’deki seçimlere itiraz
etmiştir.Yapılan araştırmalar sonunda seçim sonuçlarında herhangi bir değişiklik olmamıştır.
1950 Seçimlerinde DP ve CHP adayları arsından seçilen Bölükbaşı bu defa kendisi ile
birlikte diğer 4 CMP adayının da seçilmesini sağlamıştır. Millet gazetesi seçimler sonrası,
Bölükbaşı’nın meclise girmesinin memnuniyet verici olduğunu belirterek , son derece başarılı
bir parlamento hatibinin yer alması, mecliste murakabe vazifesinin ( iç tüzüğün antidemokratik
mahiyetine rağmen) çok hararetli olacağı öngörüsünü yapmıştır.157
Akis dergisi de Bölükbaşı gibi yaman bir hatibin -CMP’nin grup teşkil etmesi
dolayısıyla- istediği zaman söz alarak istediği kadar konuşmak imkânı sağladığını bu durumdan
dolayı Adnan Menderes ile bu dönemde hayli söz düellosu yapacağının anlaşıldığını
yazmaktaydı.1581954 Genel seçimleri memlekette hakikaten bir seçim sistemi sorunu olduğunu
ortaya koydu.1954 Seçimleri ile ülke adeta yeniden tek partili rejime dönmüş , muhalefet
partileri seçim sonuçları konusunda şaşırmış ve ezilmişlerdir.Seçimler sonucunda iktidar eşi
görülmemiş bir zaferle yeni bir döneme girmiştir.Bu ikinci dönem birinci dönem kadar başarılı
156 Millet, 3 Mayıs 1954 157Millet, 5 Mayıs 1954 158 Akis, 22 Mayıs 1954 sayı.2, sf.9
48
olmayacaktır.Çünkü bu seçim zaferi DP’nin başını döndürecek en güçlü göründüğü bu
dönemde ,DP ardı arkasına bir takım siyasi hatalar yapacaktır.159
3.2.1. Kırşehir’in İlçe Haline Getirilmesi
1954 Seçimlerinin üzerinden bir ay bile geçmemişken Kırşehir’in kaza haline getirilerek
Nevşehir’e bağlanacağı, Nevşehir’in yeni vilayet haline getirileceği söylentileri çıkmış, devlet
radyosu da bunu doğrulamıştır.160DP iktidarının hazırladığı bir kanun tasarısı ile Kırşehir’in
ilçe haline getirilmesi meclise verilir. Bu gelişmeler karşısında Osman Bölükbaşı suskunluğunu
bozmuş ve bu konuda şu şekilde konuşmuştur.“Meclis’te hükümet programının müzakeresi
vesilesi ile Başvekil muhalefete karşı husumet ilan etmişti. Son hareketi de buna uygundu.
Hadiselerin ve meclise gelen kanun tasarılarının ışığı altında memleketin ve rejimin nereye
gittiğini ve muhalefetin vazifesinin ne olduğunu ciddiyetle düşünmek zamanı gelmiştir”161
Kırşehir’i kaza yapan tasarı İçişleri komisyonunda görüşülmüş ve kabul edilmiştir.
Görüşme esnasında Bölükbaşı ,Kırşehir’in Nevşehir heyetine bağışlandığını , gösterilen
nedenin çürük olduğunu ve yalnızca Nevşehir’in il yapılmasına taraftar olduklarını belirtmiş ve
tasarının reddini talep etmiştir.Tasarı bundan sonra görüşülmek üzere bütçe komisyonuna
gönderilmiştir.162Bütçe Komisyonu tasarıyı gergin bir ortam içinde görüşmeye başlamıştır.
Osman Bölükbaşı ve İş İçleri Bakanı arasında sert tartışmalar olmuştur.DP’li Ekrem Alican
tasarının siyasi ve hissi sebeplerle hazırlandığını , kamuoyunca tasvip görmediğini , birçok
kazanın vilayet olmak istediğini ve Kırşehir’den çok küçük vilayetler bulunduğu halde bu
vilayetin lağvının doğru olmadığını belirtmiştir.Tasarı Bütçe Komisyonun da kabul
edilmiştir.163
CMP bu gelişmelerin ardından bir tebliğ yayınlayarak, yapılanların doğru olmadığı
ifade edilmiştir.Bölükbaşı İç İşleri Bakanlığına çektiği telgrafta “CMP’nin Kırşehir’de tam liste
halinde kazanması üzerine bu vilayetin lağvedilerek dağıtılacağı ve merkezinin kaza haline
getirileceği yolunda iktidar partisi mensuplarının yaptığı propagandaları ve bu vadideki
159 Birand, a.g.e., s.104 160 Ercan Haytoğlu,a.g.t., s.170 161 Ercan Haytoğlu,a.g.t., s.171 162 Cumhuriyet,24 Haziran 1954 163 Cumhuriyet, 29 Haziran 1954
49
neşriyatı ciddiyetle kabili telif görmemiştir” diyor ve yapılanların siyasi amaçlı olduğunu
belirterek bu hareketten vazgeçilmesini istiyordu.164
Kırşehir’in ilçe yapılması için hazırlanan kanun tasarısı 30 Haziran 1954’te
görüşülmeye başlandı.Hararetli tartışmalar esnasında CMP milletvekili Osman Ali Aşiroğlu,
aslen Kırşehir’li olan Osman Şevki Çiçekdağ’a hitaben” Kırşehir’in nankör evladı Adalet
Bakanını, memleketini savunmaya davet ediyorum” deyince üç celseye katılmama kararı
almıştır.
1954 seçimlerinden sonra Kırşehir’in ilçe haline getirilmesine, Bölükbaşı’nın DP
karşısında muhalefetini sertleştirmesine neden olmuştur. Bölükbaşı mecliste yaptığı konuşmada
Kırşehir’in ve ilçelerinin coğrafi ve iktisadi durumlarının tahlil ve münakaşasını yapmaya
lüzum olmadığını, bu tasarının normal usul ve mantıki bir esasın mahsulü olmadığını
söyledi.Tasarını kabul edileceğini bildiğini, şereften başka her kaybın telafi edilebileceği bir
günün geleceğini söyleyerek şu beyti okumuştur. “Zalimler bir gün dedirtir Kudreti Mevla,
Tallahü lekad asarekallahü aleyna.”165
Bölükbaşı’nın genel kurulu uyarıcı konuşması, CMP’li Mehmet Mahmutoğlu’nun
aleyhte konuşması ve bazı DP’li milletvekillerinin aleyhte önergelerine rağmen kanun tasarısı
39 red ve 285 kabul oyu ile kanunlaştı.166DP’li altı milletvekili tasarıya red oyu vermiştir.167
Kırşehir’in ilçeye dönüştürülmesi kamuoyunda pek çok yankı uyandırmış. Örneğin Cem Eroğul
bunun bir intikam kanunu olduğunu belirtirken,168 daha önce basında “Kırşehir’e Ceza” başlıklı
yazı ile konu gündeme getiriliyordu.169
Kırşehir’in başına gelenler, DP’nin muhalefet yıllarında ikisi arasında geçen nahoş bir
olaydan dolayı Bayar’ın Bölükbaşı’ya karşı duyduğu kişisel kinin bir sonucu olarak ta
gösterilmiştir.170Bu arada Bölükbaşı ve diğer CMP milletvekillerine istifa ederek Kırşehir’i
kurtarmaları hakkında birçok telgraf gelmiştir. Fakat Bölükbaşı ve arkadaşları istifanın
demokratik mücadele ile bağdaşmayacağını öne sürerek bunu reddetmişlerdir.
164 Ercan Haytoğlu,a.g.t., s.172 165 TBMM Tutanak Dergisi,Devre IX,İçtima 2,Cilt 1,Birleşim 15,Oturum 1,30.06.1954,s.343-151 166 T.C. Resmi Gazete, 7 Temmuz 1954, Sayı:8448, Kanun No:6429, Kabul Tarihi:30.06.1954, s.9835-9836. 167 Bu milletvekilleri, İ.Hakkı Akyüz,Ekrem Alican,Turan Güneş,Yakup Gürsel,İlhan Sipahioğlu ve Talat Vasfi Öz’dür. 168 Cem Eroğul, a.g.e.,s.102 169 Forum Dergisi, 15 Haziran 1954.c.1 sy.6 sf.3 170 Metin Toker, DP Yokuş Aşağı(1954-1957),Ankara, 1991,s.36
50
DP’nin Kırşehir’i ilçe haline getirmesi 27 Mayıs 1960’a doğru hızla gidecek olayların
başlangıcı olmuştur. Kırşehir’in ilçe haline getirilmesi ekonomik ve sosyal sebeplerle değil,
yalnız siyasi sebepledir. Bölükbaşı ve arkadaşlarına oy veren Kırşehir cezalandırılmak
istenmiştir. Sakarya Kocaeli’nden ayrılarak il haline getirilmiş Kocaeli ilçe yapılmamıştır.
Adıyaman Malatya’dan ayrılarak il yapılmış, fakat Malatya ilçe yapılmamıştır. Kırşehir ise ilçe
yapılarak, il yapılan ilçesi Nevşehir’e bağlanmıştır. Bu tam bir dramdır. Bu sebeple bazı DP’li
milletvekilleri bu politik kararı içlerine sindirememişlerdir.171Yıllar sonra Yassıada
Mahkemesinde Adnan Menderes Kırşehir’in ilçe yapılması kararını “ fahiş hata” olarak
nitelendirmiş ve pişmanlığını ifade etmiştir.
1954 Seçimleri sonrası DP’nin ezici çoğunluk oluşturması “ tek parti” tartışmalarını
ortaya çıkarmıştı. Bununla birlikte seçimlerden hemen sonra Milli Selamet Kanunları’nın
çıkarılması, seçim kanununun değiştirilmesi, Kırşehir’in ilçe yapılması gibi gelişmeler bu
iddiaları güçlendirmiştir.DP içerisinde CMP’nin de MP gibi mürteci olduğu ve kapatılması
gerektiği sesleri çıkıyordu. Bununla birlikte Kırşehir meselesinin çıkması, CMP ve
Bölükbaşı’yı zor bir dönemin beklediğinin işaretleriydi. Kırşehir’in ilçe olmasından kısa bir
süre sonra Osman Bölükbaşı üzerinde de bir baskı oluşturuldu.
Milli Selamet Kanunları nedeniyle sadece Bölükbaşı’nın değil tüm muhalefetin
üzerindeki baskı artmıştır. Baskının ilk belirtisi İstanbul’da ortaya çıktı. Bölükbaşı’nın partililer
tarafından karşılanması valilik tarafından yasaklandı. Ancak CMP İl Başkanlığı’nın tebliğine
rağmen yüzlerce partili Bölükbaşı’yı karşılamaya gelmişti. Karşılanmaya gelen halk ile üç yüz
polis hazır bulunmuş, Bölükbaşı polis kordonu içinden geçerek vapura binip kalacağı otele
gitmiştir. Olayın ardından açıklama yapan Bölükbaşı “karşılamaya kanun dışı olarak , polis
kuvvetiyle engel olunmasının iktidarın zaafını gösterdiğini ve bu olayın iktidarın zihniyet ve
icraatına uygun olduğunu söyledi.172Bu olay üzerine daha o yıllarda genç bir gazeteci olan
Bülent Ecevit, Ankara’da çıkan Halkçı gazetesinde “Bize Bu Kadar Hürriyet Bile Çoktur”
başlıklı hükümetin bu tutumunu sert bir dille eleştiren bir makale yazmıştır.173
171 Ercan Haytoğlu,a.g.t.,s.175 172 Millet, 4 Ağustos 1954 173 Deniz Bölükbaşı, a.g.e., s.197
51
3.2.2. Bölükbaşı’nın Genel Başkan Seçilmesi
CMP’nin ilk büyük kongresi 27 Haziran 1955’te toplandı. 890 Delegenin katıldığı
kongre İstiklal Marşı ile açılmıştır. Atatürk ve şehitlerin anısına saygı duruşunda bulunulmuş
ve Bölükbaşı başkanlığındaki bir heyetin Anıtkabir’i ziyareti kararlaştırılmıştır.Kongrenin ilk
gününde Genel Başkan Ahmet Tahtakılıç ve bazı delegeler konuştular. İkinci gün genel
başkanlık seçimine geçildi.
Kongrenin belki de en önemli olayı Kırşehir milletvekili Osman Bölükbaşı’nın ilk kez
parti genel başkanlığına seçilmesi idi. Genel başkan adaylarından Ahmet Tahtakılıç
itidali(ölçülülüğü), Bölükbaşı ise heyecanı temsil ediyordu.174Bölükbaşı 1950’de tek
milletvekili olarak meclise girdikten sonra hitabet gücü sayesinde MP’nin simgesi haline
gelmiş,MP ve daha sonra CMP halk arasında onun kişilinde tanınmış ve tutulmuştur. Parti
içinde güçlenmesi ve genel başkanlığa seçilmesi ise 1955 yazını bulmuştur.
Bölükbaşı aday gösterilmesi ile ilgili olarak şöyle demiştir “vatan ve hizmet için başka
bir işi olmayan insan için söylüyorum, partiye hizmet etmek için yalnız başkan olmak lazım
değildir. Hiç ihtiras taşımam. Başkan olmak için tazyik ediliyorum.Şayet seçilirsem vazifemi
sonuna kadar yapmaya çalışacağım.Yapılan oylamada Bölükbaşı 401, Tahtakılıç 314, Aldoğan
17 oy aldılar. En yüksek oyu alan Bölükbaşı parti genel başkanı oldu.175 Osman Bölükbaşı bu
tarihten itibaren siyasetten ayrıldığı 1973 yılına kadar 18 yıl aralıksız genel başkanlık
yapmıştır.
Seçimlerden sonra eski ve yeni genel başkanların kucaklaşması kongrede büyük
tezahüratlara yol açmıştır.Çünkü bu durum öteden beri söylenen Bölükbaşı- Tahtakılıç
anlaşmazlığının açık bir tekzibiydi.Bölükbaşı seçimlerin ardından alkışlar arasında kürsüye
gelerek şunları söylemiştir ”Omzumdaki yük Erciyes Dağı’ndan daha büyüktür. Fakat tüy
kadar hafiftir. Sizin sayenizde vazifemde muzaffer olacağız.”
Ayrıca Bölükbaşı “ Maruz kaldığımız ve kalacağımız muameleler ne olursa olsun,
siyasetimiz her türlü ayırıcı hislerden ve mütefessih kin ve garaz zihniyetinden daima uzak
kalacaktır” dedi ve iktidarın devlet yetkilerini kullanarak baskıcı bir politika güttüğünü
174Naciye Onak, “Millet Partisi”,Yayınlanmamış Doktora Tezi,İstanbul 1993 s.116 175 Cumhuriyet, 29 Haziran 1955
52
sözlerine ekledi.176Kongre sonunda yeni genel başkan kapanış konuşmasında ” 2 Mayıs 1954
Seçimlerinden bu yana mevcutlara ilaveten çıkarılan anayasaya aykırı ve antidemokratik
kanunlarla artık ülkede demokratik bir rejim olduğunu iddia etmek imkânsız hale gelmiştir.
Adaleti, üniversitesi, basını ve idare aygıtı ile bütün kurumlar siyasi iktidarın tesir ve nüfuzu
alınmış ve böylece halkın bu kurumlara karşı emniyet ve itimat duygusunu sarsacak bir durum
yaratılmıştır.177
Bölükbaşı’nın 1955 yazında genel başkanlığa gelmesi ile birlikte CMP, daha hızlı bir
şekilde “Bölükbaşı Partisi” haline gelmiştir. Hatta kongrede bir delege” CMP Bölükbaşı
partisidir” diye bağırmış, ama bu sözler tepkiyle karşılanınca sözlerini geri almak zorunda
kalmıştır. 178
3.2.3. Kıbrıs Meselesi ve 6-7 Eylül Olayları
1955 yazının sonunda Kıbrıs meselesi yeniden alevlendi. Kıbrıs sorunu uzun süredir
Türkiye’nin başını ağrıtan ve bütün partilerin ittifak halinde olmasının gerektiği bir
konuydu.Muhalefet bunun bilincinde olduğunu gösterdi ve Kıbrıs’la ilgili Londra Konferansı
sona erinceye kadar iç politika tartışmalarını bir kenara bıraktı.Menderes’in Kıbrıs konusunda
verdiği demeç muhalefet tarafından tam bir onay ile karşılandı. Demeçle ilgili olarak İnönü ve
Bölükbaşı’nın belirttikleri görüşler birbirine benziyor ve bu konuda hem fikir olduklarını
gösteriyordu.
Bölükbaşı demecinde “ Vatani ve milli konulardaki hassasiyetimizi iç politika
anlaşmazlıklarımız asla gölgeleyemez. Bu itibarla bugün bütün dikkatimiz Kıbrıs Konferansı
ve kardeşlerimizin güvenliği üzerindedir” diyor ayrıca hükümetin Kore meselesinde yaptığı
hatayı tekrarlamaması ve dış politika meselelerinden muhalefeti de haberdar etmesini
istiyordu.179
Bunun dışında Edirne’de yaptığı bir konuşmada da “ dış politika da iktidarla aramızda
görüş ayrılığı yoktur. Dış politika sorunları karşısında parti anlaşmazlıklarımız susacak, sadece
176 Cumhuriyet, 30 Haziran 1955 177 Naciye Onak, a.g.t., s.117 178 Naciye Onak, a.g.t., s.120 179 Naciye Onak, a.g.t., s.132
53
vatanperverlik konuşacaktır”180 demiştir.Gerçekten de Kıbrıs Meselesi iktidar ile muhalefet
arasında sürtüşme konusu olmayan nadir meselelerden biri olmuştur. Bununla beraber
muhalefetin dış politikada iktidara destek vermesi ve bunu iç politika için bir istismar
malzemesi yapmaması olumlu bir davranıştır. Hatta Bölükbaşı mitinglerde yalnız Kıbrıs
Meselesinden söz edecek, iç siyasetle ilgili konuşma isteklerini reddedecekti
Kıbrıs konusunda ilişkilerin gergin olduğu bir ortamda 5 Eylül 1955 Pazartesi günü
Selanik'te Atatürk’ün doğduğu ev ile Türkiye’nin Selanik konsolosluğu arasında bir bomba
patlatıldı.Bu haber üzerine 6 Eylül 1955 Salı günü İstanbul Beyoğlu’nda toplanan kalabalık
sloganlarla Atatürk’ün evine yapılan saldırıyı protesto etti.Ancak akşam 19.00 dan dan itibaren
protesto toplum psikolojisi ve tabii ki bazı provokatörler sebebiyle nitelik değiştirdi.Daha çok
Rum vatandaşların bulunduğu bölgelerde dükkânların vitrinleriyle kepenkleri kırıldı yine
Rumlara ait binalar,kiliseler,eğlence yerleri okullar hatta mezarlıklar bile tahrip edildi.7 Eylül
sabahına kadar devam eden olaylar sonucunda beş bin bina yakılmış yılıkmış ve tahrip
edilmiştir.Bu tecavüzler özellikle İstanbul,İzmir ve Ankara’da meydana gelmiştir.Hükümet
olaylar karşısında bu üç ilde sıkıyönetim ilan etmek zorunda kalmıştır.181
6–7 Eylül Olayları devam ederken, 7 Eylül 1955’te bir açıklama yapan Osman
Bölükbaşı şunları söylemiştir; “İstanbul ve İzmir’de cereyan eden kanunsuz olayları üzüntü ve
esefle karşılamamaya imkân yoktur. Milli ve vatani konularda gösterilmesi doğal olan
hassasiyetleri ve maşeri vicdanın infiallerini , kanun dışı hareketlerin bir mazereti haline
getirmek , sonuçta milli çıkarlarımızla bağdaştırılmayacak tehlikeli bir hareket olur.
Anayasanın , kanunların ve milli ahlakımızın teminatı altında bulunan vatandaş haklarına vahşi
tecavüzleri kınıyorum.”
Bu konuda başbakanın İç İşleri bakanının sorumluluğunun bir meclis soruşturması ile
ortaya çıkarılmasının zorunlu olduğunu belirten Bölükbaşı “ 6–7 Eylülde cereyan eden
olayların Türk milletinin şeref ve itibarını gölgelediğini , olayların cereyan tarzına göre , bunun
ani bir heyecanın eseri olmaktan çok bir tertibin mahsulü olarak mütalaa etmenin mantıki bir
zaruret halini aldığını” söylemiştir.182
180Naciye Onak, a.g.t., s.132 181 Serhan Yücel,Demokrat Parti,İstanbul,2001,s.110 182 Deniz Bölükbaşı, a.g.e., s.202
54
3.2.4. Muhalefetin Yerel Seçimleri Ortaklaşa Boykot Edişi
1955’in yazında muhalefetin yakında yapılacak yerel seçimlere girip girmemesi
tartışılıyordu. Ülkenin siyasi şartları ise 1947’den beri görülmedik bir biçimde ağırlaşmıştı. Son
günlerde CHP’nin toplantılarına izin verilmemiş , kongrelerine müdahale edilmiş ve Genel
Sekreteri Kasım Gülek tutuklanmıştı.Çok partili hayata geçildiğinden beri demokratik koşullar
bu derece zedelenmemişti.
Sonuçta CMP ve CHP yerel seçimlere girmeme konusunda anlaştılar. CMP bir tebliğle
seçimlere girmeyeceğini açıkladı. CMP’den sonra CHP’de seçimlere girmeyeceğini açıkladı.
İktidarın buna tepkisi sert oldu. Menderes bu partileri “ülkemizde demokrasi olmadığını
yabancılara jurnal etmekle suçluyor ve “eğer onların zamanında olsaydı, yaptıkları mücadele
şekli karşısında insanın kafasını keserlerdi. Seçimlere iştirak etmemeleri ile bizim
meşruiyetimize halel gelmez” 183diyordu.
Bölükbaşı Menderes’e verdiği cevapta demokratik hak ve özgürlüklerin iktidar
çoğunluğunun oyuncağı haline geldiğini söylüyor ve şöyle devam ediyordu; “…… Kanunsuz
olarak siyasi toplantılar yaptırmamak veya yapılanları dağıtmak muhalefeti suç ve suçluluk
tehdidi altında konuşamaz hale getirmek yolundaki gayretler elbette milletin gözünden
kaçmamaktadır. 2 Mayıs seçimlerinden sonra partimiz neredeyse hapishane hücrelerinde
toplantı yapacaktı.”184Mahalli seçimler 25–30 Eylül tarihlerinde yapıldı. CHP ve CMP’nin
katılmadığı bu seçimlerde oy verenlerin oranı düşük oldu. Seçmenlerin %39,7’si oylarını
kullandı.
3.2.5. Osman Bölükbaşı’nın 1956 Yılı Mitingleri
Osman Bölükbaşı Ocak-Eylül 1956 döneminde 10 ayrı gezi yapmış , bu geziler için 17
bin kilometre yol katetmiştir. 90 civarında mitinge katılan Bölükbaşı 300 saati aşkın
konuşmuştur.185Bölükbaşı o döneme göre oldukça fazla olan mitingleri yapma gerekçesini şu
sözlerle izah etmiştir.” Yüzde yetmişi okuma yazma bilmeyen bir milletin kafasına, gerçekler
göz vasıtasıyla değil, kulak vasıtasıyla girer. Yılda bir defa gazete yüzü görmeyen milyonlarca
insanın bulunduğu düşünülürse, meydanlarda halka hitap etmek büyük önem taşır.”186
183 Cumhuriyet, 11 Ağustos 1955 184 Cumhuriyet, 12 Ağustos 1955 185 Cumhuriyet, 28 Eylül 1956 186 Deniz Bölükbaşı, a.g.e.,s.208
55
Osman Bölükbaşı Maraş, Gaziantep ve Adana mitinglerinde, DP iktidarının hiçbir
sözünü yerine getirmediğini işaret etmiş ve Neyzen Tevfik’in “ sazlar aynı sazlar, teller değişti;
yumruk aynı yumruk eller değişti” mısralarını okuyarak tek parti döneminden , DP döneminin
bir farkı olmadığını vurgulamıştır.187
25 Mart 1956 tarihinde yapılan Adana mitinginde Kırşehir’in kaza olmasına temas eden
Bölükbaşı ile halk arasında ilginç diyaloglar yaşanmıştır.Dinleyicilerden birinin “ senin anan
15 Bölükbaşı doğursaydı bu memlekete yeterdi “ diye bağırması üzerine , Bölükbaşı şu cevabı
verdi.” O zaman da 14 vilayet daha kaza olurdu.Bir başka dinleyici “ önümüzdeki seçimler
adaylığını Adana’dan koy, sana oy verelim diye bağırınca, Bölükbaşı ,” Adana’nın kaza
olmasını istemediğim için adaylığımı koymayacağım. Önce siz kendi ölünüzü kaldırın, Kasın
Gülek’i seçin de , beni ondan sonra düşünün” demiştir.188
23 Mayıs 1956 tarihinde Çankırı’da yapılan bir mitingde Bölükbaşı’nın “ İnönü gitti,
Bayar geldi. Şemseddin Günaltay gitti, Menderes geldi. Adı gitti, tadı kaldı.Bu iki parti
arasında hiçbir fark yoktur.Bu nedenle 1958 seçimlerinde abdestsiz namaz kılmayın” sözleri,
dini siyasete alet ediyor düşüncesiyle emniyet müdürü tarafından uyarılmıştır.189Osman
Bölükbaşı İzmir’deki ilk konuşmasını 3 Haziran 1956 tarihinde yapmıştır. Konuşmasında “
DP’nin muhalefette iken tatlı dilli nişanlı kıza benzediğini, nikâhı sağlama aldıktan sonra bu
hale geldiğini” belirtmiştir. Bölükbaşı ayrıca “CHP idaresinin köhne bir bina olduğunu , DP
iktidara gelince bu köhne binanın saray olacaklarını söylediğini , ancak iş başına gelince o
köhne binaya bir sıva,üzerine de Amerikan yardımlarından bir cila çektiklerini” ifade etmiştir. 190 Menderes ise Bölükbaşının ülkede hürriyet olmadığı eleştirilerine şöyle karşılık vermiştir
“kendileri birçok yerde miting yaptı.Herkes bilir ki istibdadın olduğu yerde değil miting
yapmak miting kelimesi dahi telaffuz edilemez.191
6 Haziran 1956 tarihinde basın hürriyetini kısıtlayan Basın Kanunu Meclis’ten
geçmiştir. Yapılan müzakerelerde söz alan Bölükbaşı “ Basın hürriyetinin olmadığı bir
memlekette, ne parlamentonun mevcudiyetinden, ne seçim hürriyetinden, ne vatandaş
haklarından bahsetmek mümkündür” demiştir. Ayrıca “kanun kabul edildiği takdirde rejim ve
187 Cumhuriyet, 22 Mart 1956 188 Cumhuriyet, 26 Mart 1956 189 Cumhuriyet, 24 Mayıs 1956 190 Cumhuriyet, 4 Haziran 1956 191 Adnan Menderes,Nutuklar,İstanbul,1990,s.102
56
memleketle beraber en büyük kötülük, DP’ye yapılmış olacaktır. Memleket işleri bugünkü
durumda devam ettiği ve rejim uçurumun kenarında ve ölüme mahkûm edildiği müddetçe , bu
memlekette muhalefetin durdurulmasına imkân yoktur.Tazyik arttıkça, mukavemet artacak ,
bugün açık tenkidinden korktuğumuz hadiseler kulaktan kulağa çok tehlikeli ve çok zararlı
şekillere bürünerek yayılacaktır”192
DP iktidarı 27 Haziran 1956 tarihinde toplantı ve gösteri haklarını düzenleyen kanunu
değiştirerek , siyasi partilerin seçim dönemleri dışında açık hava toplantılarını yapmalarını
yasakladı.Toplantı ve Gösteri Kanunu’nun 12. maddesine göre , tezahürat , gösteri veya
protesto maksatlı toplanmayı ve bu toplantıya sebebiyet verilmesi suç sayılıyordu. 13. Madde
de ise, suç sayılan toplantıların dağıtılmasında hedef gözetilmeksizin, topluluk üzerine ateş
açılması kabul ediliyordu. Muhalefet bu kanuna sert tepki gösterdi ve iktidarın dikkatini
çekmek için Meclis’i terk etti. Muhalefetin boykotu, Menderes’i yolundan döndüremedi.193
Osman Bölükbaşı müzakereler esnasında söz alarak DP iktidarının kanunları
çiğnediğini, Türkiye’de Anayasa Mahkemesine gerek duyulduğunu söylemiştir. Bölükbaşı
muhalefetin meclisi terk ettikten sonra geri geldikleri sırada, Başbakan’ın, “ tıpış tıpış geldiler”
sözü ile karşılamasını eleştirerek” TBMM milletin malıdır. İktidarda bulunan partinin babasının
malı değildir” şeklinde karşılık vermiştir. 194
3.2.6. Kırşehir’in Yeniden İl Olması
1957 yılının Mart ayında DP tarafından Kırşehir’i yeniden il haline getirecek bir kanun
tasarısının hazırlandığını duyan Bölükbaşı “ Bu olayın rejimin tekrar normal hale getirilmesi
için bir başlangıç olmasını temenni ederim” demiştir.195Hükümet tasarısında , yeni Kırşehir
iline bazı kazalar bağlanmakla birlikte , Hacıbektaş ve Kozaklı Nevşehir’de bırakılmıştı. Bu
durum CMP’lilerin tasarıyı yetersiz bulmalarına ve şiddetli tartışmalara yol açtı. Bölükbaşı,
Kırşehir’i kaza haline getiren hatalı bir yolun düzeltilmesine gidilirken , ikinci bir hataya
düşmemek gerektiğini söylüyor ve iktidara seslenerek” Attığınız adımı kendi elinizle
gölgelemeyiniz” diyordu.
192 Cumhuriyet, 7 Haziran 1956 193 Cem Eroğul.,a.g.e., s.122 194 Cumhuriyet, 22 Temmuz 1956 195 Cumhuriyet, 4 Mart 1957
57
Tasarının oylandığı gün mecliste bir konuşma yapan Bölükbaşı , hükümetin bu kanunu
çıkarırken siyasi maksatla hareket ettiğini , yine seçim ve oy endişesi taşıdığını ileri sürdü.DP
Hükümeti siyasi kanaati CMP’den yana olan ilçeleri kısmen Nevşehir’e kısmen de Kırşehir’e
bağlayarak CMP’nin her iki vilayette de kazanmasını önlemeye çalışmıştır.
Bölükbaşı mecliste yaptığı konuşmanın sonunda tarihe ve millete mal olmuş bazı
gerçekler bulunduğunu söylemiş ve 2 Mayıs 1954 seçiminden sonra Bayar’ın, F. Lütfü
Karaosmanoğlu’ndan Kırşehir’i ilçe haline getiren bir tasarı teklifinde bulunmasını istediğini
açıklamıştır.
Kanun üzerindeki görüşmeler bitip de oylamaya geçileceği sırada Bölükbaşı DP’lilere
seslenerek “Haysiyetten mahrum insanlar, haysiyetiniz olsa böyle kanun çıkarmazdınız” diye
bağırdı.196Bu sözler üzerine TBMM’ne ve Başkanlık Divanı’na hakaret ettiği gerekçesiyle üç
oturum için meclisten çıkarılmış ve tasarının oylanmasında bulunamamıştır. Kırşehir’i il yapan
kanun tasarısı hükümetin istediği şekilde , yani Hacıbektaş ve Kozaklı ilçeleri Nevşehir’e
bırakılarak 12 Haziran 1957’de meclis’ten geçti.Kırşehir’in yeniden il haline getirilmesi
üzerine , kanunun görüşülmesi sırasında gösterdiği gayretlerden dolayı Bölükbaşı’ya teşekkür
telgrafları yağıyordu.
3.2.7. Bölükbaşı’nın Dokunulmazlığının Kaldırılması
Kırşehir tasarısı görüşülürken üç oturum için salondan uzaklaştırılan Bölükbaşı’ya
koridora çıktığı sırada meclis idare amirlerinden ve DP Balıkesir milletvekili Ahmet
Kocabıyıkoğlu tarafından sözle sataşılmıştı. Bölükbaşı”nın cevap vermesi üzerine tartışma
büyümüş ve yumruklaşmaya dönüşmüştü.
Bu olay yatıştırıldı ama , CMP Genel Başkanı’nın koridorda sarf ettiği sözler meclisin
manevi şahsiyetine hakaret sayıldı ve hadise adliyeye intikal ettirildi.Savcılık Bölükbaşı'nın
dokunulmazlığının kaldırılması istemiyle Adalet Bakanlığına başvurdu.
Şehir dışında bulunan ve savunmasını yapmak için yıldırım telgrafı ile Ankara’ya
çağrılan Bölükbaşı bu meselenin tamamen bir tertip eseri olduğunu söylüyor ve “Kırşehir’i
196 TBMM Tutanak Dergisi, Devre X, Cilt 20,Toplantı 3,(12.6.1957)İ.80,C.1
58
kaza yapan zihniyet asıl hedef olan bizi bir gölge gibi takip etmektedir.Hedef bizi siyasette saf
dışı etmektir” diyordu.197CMP Genel Başkanı bir kısım milletvekilleri için sarf edilen sözlerin
hiçbir zaman heyetin tümünü ve dolayısıyla meclisin manevi şahsiyetini bağlamayacağını
bildiren Yargıtay Ceza Heyetinin kararını da basına okudu.Savunmasını hazırlamak için süre
istedi.Ancak kendisine ertesi sabah dokuza kadar süre verildi.
Meclisin Anayasa ve Adalet Komisyonlarından oluşan bir karma komisyon 11 e karşı
13 oyla Bölükbaşının dokunulmazlığını kaldırdı.Bu komisyonun düzenlediği raporda
Bölükbaşının meclis kürsüsünden “zalimlerin uşakları” diye bağırdığı ve DP milletvekili
Kocabıyıkoğlu ile tartışırken hakaret içeren sözler sarf ettiği belirtiyordu. Bölükbaşı bu kararı
“Kararınız mübarek olsun seçimlere gidiyoruz” sözleriyle karşıladı.198
Bölükbaşının dokunulmazlığının kaldırılması hem muhalefet hem iktidar cephesinde
geniş yankı uyandırdı. Muhalefet milletvekilleri, hatta bazı DP milletvekilleri Bölükbaşı’nın
meclis çatısı altında söylediği sözlerden ötürü sorumlu tutulamayacağını ifade ediyorlardı.
Hürriyet Partili Feridun Ergin ise “İncelediğimiz konu anayasa hukuku bakımından
hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak kadar açıktır. Milletvekilleri ,dünyanın diğer
memleketlerinde olduğu gibi yasama görevlerini yerine getirirken sarf ettikleri sözler
dolayısıyla sorumlu tutulamazlar.Aynı prensibi bizim anayasamızda kabul etmektedir.
Nihayet 24 Haziran 1957de meclis Bölükbaşı’nın dokunulmazlığının kaldırılması
istemiyle toplandı. Oturumu izlemek için binlerce kişi civar illerden ve bilhassa Kırşehir’den
Ankara’ya gelmişti. Bölükbaşı “Kırşehir kaza olma sırasını savdı,şimdi kaza olma sırası
Bölükbaşı’da” diyordu.199
Bölükbaşı dokunulmazlığının kaldırılması ile ilgili olarak “ Bu memleketin hiçbir
teminatı olmayan 25 milyon insanın arasına karışmak benim için zül(alçalma) değil, şeref
olacaktır” diyor ve konuşmasına şöyle devam ediyordu; ”… Burada söz konusu olan Osman
Bölükbaşının fani şahsiyeti değil,bir prensibin savunmasıdır.Hatalı bir karar TBMM’nde
milletvekillerinin fikirlerini kanaatlerini,protestolarını serbestçe ifade etme imkânını ortadan
kaldıracak bir karar buradan çıkmamalıdır… Otuz üç yıllık uygulama da meclise hakaret etti,
başkana hakaret etti, hükümete hakaret etti vs. gibi sonsuz iddia ve olaylar yüzünden bir tek
197 Cumhuriyet, 21 Haziran 1957 198 Cumhuriyet, 22 Haziran 1957 199 Cumhuriyet, 24 Haziran 1957
59
adam hakkında cezai tatbikata geçmek kimsenin aklından geçmemiştir… Bu mecliste neler
olmamıştır, şu kürsüden soruyorum;bir muhalefet liderine profesyonel cani dendiğini, bir
partiye çete dendiğini unuttunuz mu?”
Bu etkileyici ve haklı savunmaya rağmen meclis,49 ret oyuna karşı 247 evet oyu ile
Bölükbaşının dokunulmazlığını kaldırdı.Kararın Anayasaya aykırı olduğu 255 milletvekilinin
oylamaya katılmamasından belliydi.200Bu karara halktan ve siyaset çevrelerinden büyük tepki
geldi.İçlerinde HP 'lilerinde bulunduğu ikibin avukat Bölükbaşı’yı savunmak için istekte
bulundular(bunlar arsında Muammer Aksoy ve Ahmet Tahtakılıç'ta vardı)
Bölükbaşı dokunulmazlığının kaldırılmasından 6 gün sonra 2 Temmuz Salı günü
Üçüncü Asliye Ceza hâkiminin verdiği kararla tevkif edilmiştir. Bu karar üzerine
Bölükbaşı’nın avukatları, Keskin Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurmuşlardır.Keskin Ağır Ceza
Mahkemesi reddi hâkim talebini yerinde bularak Bölükbaşı’nın tevkif kararını bozmuştur.
Ancak Ankara Sorgu Hâkimliği tekrar tevkif kararı vermiş ve İstanbul’da bulunan Bölükbaşı
tutuklanarak Ankara’ya sevk edilmiştir. Bölükbaşı meclis kürsüsünden yaptığı konuşmadan
dolayı iktidar zoruyla parlamentodan alınarak hapse atılan Türk tarihindeki ilk insandır.201
Bölükbaşı 1957 seçimlerini cezaevinde geçirmiştir. Bu seçimlerde yeniden milletvekili
seçilen Bölükbaşı 30 Kasın 1957’de cezaevinden çıkmış ve 3 Aralık 1957’de milletvekili
yemini etmiştir. Bölükbaşı’nın yargılanma süreci ise 1959 yılına kadar devam etmiştir.
Burçak ise Bölükbaşı’nın cezalandırılmasının DP iktidarına zararını yıllar sonra şu
şekilde açıklamıştır; “Bölükbaşı’nın ceza evinde bulunuşu bize çok oy kaybettirmiştir. Türk
halkı rakip bir partinin liderinin cezaevinde bulundurulmasını hoş karşılamamış. Bu itibarla
Kırşehir’in yeniden il haline getirilmesi sanırım ki partimize hiç oy kazandırmamış ama
Bölükbaşı’nın cezaevinde bulunuşu DP’den çok oy götürmüştür.202
200 Emrullah Nutku,Siyasi Anılarım,İstanbul:1979,s.352 201 Cihad Baban,a.g.e.,s.450 202 Rıfkı Salim Burçak,On Yılın Anıları,Ankara,1998, s.505
60
3.3. 1957 Milletvekili Genel Seçimleri ve Sonrası Gelişmeler
27 Ekim 1957’de yapılan seçimlerde DP yine birinci parti oldu. Ancak bu seçimlerde
1950 ve 1954 seçimlerine göre DP’nin oyları azalmıştır. Partilerin aldıkları oy oranları ile
milletvekili dağılımı şöyledir:
Tablo 3
1957 Milletvekilleri Genel Seçimleri Sonuçları
Parti Adı Aldığı Oy Oy Oranı Milletvekilliği
DP 4.372.621 % 47,3 419
CHP 3.753.136 %40,6 178
CMP 652.064 %7,0 4
HÜRRİYET P. 350.597 %3,8 4
Bağımsızlar 4.994 %0,1 2
Kaynak:Teziç,1976,s.352.
Bu seçimlerde Bölükbaşı 60.963 oydan 40.041’ini alarak üçüncü kez Kırşehir’den
milletvekili seçilmiştir.1957 seçimleri sonrası siyasi ortam Türk siyasi hayatında görülmedik
ölçüde hareketlenmiştir.Bunun en önemli nedeni iktidarın güç kaybetmesi yüzünden
hırçınlaşması muhalefetinde güçlenerek daha önce 70 civarında olan milletvekili sayısını
toplam 186 ya kadar yükseltmiş olmasıydı.Bu bakımdan 1957 genel seçimleri Türkiye’de
demokratik mücadelenin yeni bir dönemini açmıştır denilebilir. Bu seçimler aynı zamanda DP
iktidarına halkın verdiği demokratik bir uyarı niteliğini de taşımakta olup DP’nin katıldığı son
seçimler olacaktır.203
Seçimlerden önce tutuklanan Bölükbaşı oyunu da cezaevinde kullanmıştı.
Bölükbaşı’nın tekrar seçilmesi ile dokunulmazlığını tekrar kazanıp kazanmadığı tartışılmaya
başlandı. Bu tartışmalarla birlikte tahliyenin gecikmesi üzerine CMP mensupları başbakana ve
cumhurbaşkanına protesto telgrafları çekmeye başladılar.Bölükbaşı'nın avukatları da yoğun
çaba sarf ediyorlardı. Bu arada Ahmet Tahtakılıç CMP Kırşehir milletvekili Hayri
Çopuroğlu ve Osman Canalan, Menderes'i ziyaret ederek, tekrar milletvekili seçilen
Bölükbaş’nın hapisten çıkarılması gerektiğini anlattılar. Bu olay duyulunca Bölükbaşı’nın
muhalifleri bunu kullanarak; Bölükbaşı’nın Menderes'ten şefaatte bulunduğunu ve zor 203 Mustafa Albayrak,Türk Siyasi Tarihinde Demokratik Parti,Ankara,2004,s.301
61
durumda kalınca Menderes'e sarıldığını iddia etmeye başladılar. Oysa kî, durum böyle
değildi, Tahtakılıç ve diğer partililerin ziyaretinden Bölükbaşı’nın haberi yoktu. Ziyaretin
amacı milli irade ile seçilmiş bir milletvekilinin tahliye edilmesinin gerekliliğini
anlatmaktı.204
Bölükbaşı 30 Kasım 1957’de serbest bırakılmış, ardından 3 Aralık’ da milletvekili
yemini ederek meclis faaliyetlerine katılmıştır. Bölükbaşı, hapisten çıkarken kendisine geçmiş
olsun demeye gelen İsmet Paşa tarafından sırtı sıvazlanarak “Çocuğunun doğumunu bile
göremedin” sözlerine muhatap edilince “Ben sizin zamanınızda doğan çocuğumun doğumu
sırasında da hapisteydim” cevabını vermiştir.205
3.3.1. Cumhuriyetçi Millet Partisi ile Türkiye Köylü Partisinin Birleşmesi
1957 seçimlerinden sonra Beşinci Menderes Hükümetinin muhalefet üzerindeki
baskısı sertleşti. Hükümet ilk önce meclis iç tüzüğünde bazı değişiklikler yaptı. 27 Aralık
1957'de kabul edilen yeni iç tüzüğe göre; sözlü sorular yalnız Cuma günü ve en fazla bir saat
müzakere olunabilecek, bakanlar bu sorulara isterlerse cevap vermeyebileceklerdi. Bununla
birlikte dokunulmazlıkların kaldırılması kolaylaştırılıyor, meclisten çıkarma cezasının üst
cezasının üç oturumdan on iki oturuma yükseltilmiş bazı hâllerde tüm maaşının kesilmesine
gidecek kadar para cezası konulmuştu. Ayrıca kürsüde konuşan milletvekillerinin sözleri
çoğunluk kararıyla tutanaklardan çıkarılabilecekti.206
Hükümetin yaptığı bu ve benzeri değişiklikler yanında muhalefete karşı takındığı tavrın
sertliği muhalefet partilerini birbirine yaklaştırdı. İşbirliği çabalarında ilk adımlar Hürriyet
Partisinden ve Türkiye Köylü Partisinden geldi. Ancak CMP, Hürriyet Partisine sıcak
bakmıyordu. Hürriyet Partisinin CHP i l e yakınlaşması sonucu CMP ve TKP birleşme
yolunda adımlar attılar. Müzakerelerin sonucunda bu iki partinin birleşmesi amacıyla ortak
bir tebliğ yayınladılar. 16 Ekini 1958 günü yayınlanan tebliğe CMP adına Osman Bölükbaşı,
TKP adına da Tahsin Demiray imza koymuştur.207 Birleşme nedeniyle Cumhuriyetçi Millet
Partisinin adî Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi olmuştur.208 Bu iki partinin birleşmesinin
ardından Hürriyet Partisi de 24 Kasım 1958'dc CHP'ye katılmıştır.209 Muhalefet partilerinin
204 Baban,a.g.e.,s.450-452 205 Ahmet Selim, “Tavırlar Hatıralar”Zaman,16 Ağustos 2001, Bölükbaşı hapisteyken doğan kızına “Hürriyet” ismini koymuştur.Can Dündar, “Volkanda olsan sonu kül olmaktır”,Milliyet,29 Ocak 2002 206 Eroğul,a.g.e.,s.219 207 Yeni İstanbul, 1 Kasın 1963 208 Erdoğan Teziç,100 Soruda Siyasi Partiler,İstanbul, 1976,s.277 209 Teziç,a.g.e.,s.279
62
bu ik i l i birleşmelere gitmeleri ve ortak hareket etme girişimlerine DP'nin yanıtı "Vatan
Cephesini kurmak oldu. Ocak 1959’da kurulan "Vatan Cephesi" ile iktidar parti teşkilatları
dışında geniş bir alana yayılmaya çalışıyordu.
3.3.2. CMP’de Hizipleşme ve Bölükbaşı’ya Karşı Gelişen Hareket
CMP'deki parti içi problemler Büyük Kongrede ortaya çıkmıştır. CMP Büyük
Kongresi, Birinci Kongre'nin aksine çok sert tartışmalara sahne olmuştur. Partideki
çekişme kongreye de yansımış, Bölükbaşı'na karşı bir grubun varlığı ortaya çıkmıştır. Bu grup
Sadık Aldoğan, Ahmet Tahtakılıç, Abdurrahman Boyacıgiller, Alaettin Tiritoğlu gibi
isimlerden oluşuyordu. Buna karşılık Bölükbaşı’nın yanında Fuat Ama, Ahmet Bilgin,
Nurettin Ardıçoğlu, Ahmet Oğuz, Nuri Leflef, Tahsin Demiray gibi isimler vardı.
Parti içindeki muhalif grup, Bölükbaşı’nın artık yerini bir başka kişiye bırakması
gerektiğini düşünüyordu. Tartışmalar ve eleştirilerin ardından başkanlık seçimine gidildi.
Bölükbaşı, 602 oydan 517'sini alarak başkan seçildi. Kongrede ayrıca Cumhuriyetçi Millet
Partisinin adının Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi olması da karara bağlandı.Böylece
CMP ile TKP'nin birleşmesi resmîleşmiş oldu.
Büyük Kongrede muhalif grubun içerisinde Alaettin Tiritoğlu'nun başını çektiği ayrı
bir grup daha vardı, Ankara İl İdare Kurulu’ndan Yunus Koçak, Şükrü Bıçakçı, Niyazi
Ağırnaslı bu ekibin önde gelen isimleriydi. Kongreye bir teklif sunan grup, partinin bir
"doktrin partisi" olmasını istiyorlardı. Bu grubun teklifine göre; CKMP, "20.Yüzyılın medeni
insanlık anlayışına uygun olarak, sosyal adalet ve güvenlik müesseselerinin kurucusu
olmalıdır” deniliyordu. Partinin adını da bu yeni projeye uygun olarak seçmişlerdi; Türkiye
Sosyalist Köylü Partisi.210 Hazırlanan projeye Bölükbaşı ve CKMP delegeleri şiddetle karşı
çıkarak CKMP’nin "Sosyalist Parti" olmasının mümkün olmadığını belirtmişlerdi. CKMP
içerisindeki muhalif hareket, zaman zaman sesini çıkarmaya çalışmasına rağmen, 1961
yılında ikinci defa Millet Partisinin kurulmasına kadar başarılı olamamışlardır.
210 Hulusi Turgut, “Anadolu Fırtınası 4” Sabah,23 Ocak 2002
63
3.3.3. Bölükbaşı- Menderes Çatışması
1960 yılı içerisinde İnönü ile Menderes arasındaki uzun zamandır devam eden
çatışmalara Bölükbaşı da katıldı. Menderes, Kırşehir'de bir konuşma yapmıştı. Bu konuşma
Kırşehirlilerle bir barışmayı andırıyordu. Menderes konuşmasında; "Araya uzun seneler
girdi. Yalnız seneler değil, hadiseler, meseleler, belki alınganlıklar, belki dargınlıklar. Fakat
her halde ara bozucunun marifeti, nifakçının hayırsız, zararlı gayreti aramıza uzun seneler,
uzun mesafeler koydu..." diyordu.211 Bu sözlerle CMP’ye ve Bölükbaşı'na gönderme
yapılıyordu.
Bölükbaşı’nın Menderes'e cevabı gecikmedi. Bölükbaşı, Kırşehir'e reva görülen
muameleleri, alınganlıklar ve dargınlıklarla izaha çalışan Menderes’in, bu haliyle devleti
prensiplerin değil iş başında bulunanların his ve öfkelerinin idare ettiğini bir kere daha itiraf
ettiğini söyledi. Ayrıca Adnan Menderes tarafından İnönü'ye verilen bir cevâpta “Cumhuriyetçi
Millet Partisi nerede? " sorusuna şöyle cevap vermiştir."Muhalefete hayat hakkı tanımak
istemeyen bugünkü iktidar liderleri, betahsis Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ne
karşı yıllardan beri baskı ve kin politikasına eksilmeyen bir hızla devam etmişlerdir. Bu
politikanın tatbikçileri bir taraftan okşayarak bir taraftan da tehdit ve baskılarını idame ederek
teşebbüslerini son zamanlarda parti liderine kadar uzatmak cüretini dahi göstermişlerdir.
Seçimlerde partimize rey veren bir vilayetin ilgası ve seçmenlerin toptan tecziyesi, icad edilen
fırsat ve bahanelerle parti idarecilerinin aylarca, yıllarca hapishanelere konması ve takibat
altında bulundurulması bu kin ve baskı politikasının amme vicdanına mal olan tezahürleri
olmuştur…Bütün bunlara rağmen Cumhuriyetçi Millet Partisi bugün, şerefli ve idealist
insanlar topluluğu olarak vazife başında ve insan haklarının enkazı üzerinde kaba bir kuvvet
saltanatı kurmak isteyen zihniyetin karşısında bulunmaktadır. Bu hakikati ve nerede
olduğumuzu, elçileriyle eşiklerimizi aşındıranlar, ziyafet sahneleri hazırlayanlar ve bizleri
saflarına çekmek için tatlı dil dökenler çok iyi bilirler. Kanaat ve haysiyetlerini siyaset
pazarına satışa çıkarmış birkaç bedhahtın ihaneti ile vatan cephesine iltihaklar efsanesi ile bir
idealistler ordusu kuvvet ve hayatiyetinden hiçbir şey kaybetmez. Vicdan ve kanatlara değil,
ihtiraslara ve süfli menfaatlere hitap yoluyla siyasî partilerin bünyelerine ihanet köprü başları
kurmak politikasına ümit bağlayanlar hüsrana mahkumdurlar. Bu yol esasen her manası ile
zayıf olanların ve temeli ahlak ve fazilet olan demokrasiye inanmayanların başvuracağı bir
yoldur.Bu hakikati, iktidar lideri "Allah o geceyi bir daha göstermesin” dediği geçmiş seçim 211Cumhuriyet, 3 Şubat 1960
64
gecesini daha büyük bir dehşet ve hüsran içinde yakın bir atide bir kere daha yaşadığı
zaman anlayacaktır...DP lideri ne derse desin, şartlar ne kadar ağır olursa olsun, Cumhuriyetçi
Köylü Millet Partisi, siyasette sebat, ahlâk ve idealizmin bekçiliğini fütur getirmeyen bir
metanet ve cesaretle yapmağa devam edecektir"212
3.3.4. 27 Mayıs Askeri Müdahalesi
1960 yılı içerisinde DP’ye karşı tepkiler büyüyordu. Bu tepkilerin en şiddetlisi,
DP'nin CHP hakkında meclis soruşturması istemesiydi. Demokrat Parti Meclis Grubu, 12
Nisan 1960 günü yaptığı toplantı sonucu Halk Partisi hakkında meclis tahkikatı açılmasına
karar verdi Ardından DP Milletvekili Baha Âkşit ile Mazlum Kayalar konu ile ilgili bir önerge
verdiler Bu önergede özetle, CHP'nin seçim dışı yollarla iktidara gelmek için hücre örgütü
kurduğu, silahlandığı, isyan hazırladığı gibi iddialar ileri sürülüyor ve bu hususları
soruşturulması için on beş kişilik bir komisyonun kurulması öngörülüyordu.197 Önergenin kabul
edilmesinin ardından bir "Tahkikat Komisyonu" oluşturuldu.
Tahkikat Komisyonunun oluşturulmasının ardından kurul ilk olarak üç yasak kararı
verdi. Yasaklar şunlardı: Partilerin kongreleri, toplantıları bütün siyasal faaliyetleri, yeni örgüt
kurmaları; Komisyonun faaliyetleri ile i lg i l i bütün yayınlar; Büyük Millet Meclisinin
tahkikat kararı ile ilgili müzakerelerinin yayımı.198
DP tarafından önerilen Tahkikat Komisyonunun kurulması bir kısım basın ve
muhalefet için karanlık günler ve baskıların başlangıcıydı. Tahkikat Komisyonunun
kurulmasını talep eden DP önergesinde CHP ve basın çok ağır bir şekilde itham ediliyordu.
İtham edilen hususlarla ilgili olarak normal adli mekanizmaları harekete geçirip suçluları
cezalandırmak varken DP iktidarı konunun Mecliste kurulacak bir komisyon aracılığı ile
soruşturulması tercih ediliyordu.213
212 Deniz Bölükbaşı,a.g.e.,s.272 213 Davut Dursun,Demokrasi Krizlerinde Basın ve Aydınlar,İstanbul,Mart 2000,s.35
65
Mecliste Tahkikat Komisyonunun kurulması ile ilgili konuşan İnönü o meşhur olan
“Artık sizi ben bile kurtaramam” cümlesini sarf etmiştir.214Ve şöyle devam etmiştir. “Şartlar
temin olduğu zaman milletler için ihtilal meşru bir haktır”.215
Başta CHP olmak üzere muhalefet partileri Tahkikat Komisyonunun oluşturulmasıyla
DP'nin dikta rejimine doğru gittiğini söylüyor ve şiddetle karşı çıkıyordu. Bu tepkilerin en
büyüğü Tahkikat Komisyonumun görev ve etkileri i le ilgili kanunun kabulünden sonra
gerçekleşti. Kanunun kabulünün ertesi günü İstanbul'da ilk büyük öğrencî gösterisi oldu.
Olayların büyümesi üzerine 28 Nisan I960’ta hükümet sıkıyönetim ilan etti.
28 Nisan öğrenci olaylarında sonra 30 Nisan akşamı bir araya gelen Celal Bayar ve
Menderes, Ali Fuat Başgil’den tavsiye istemişlerdir. Başgil ise fikirlerini şu şekilde
açıklamıştır. “Her şeyden önce Menderes Kabinesi istifa etmelidir. Mecliste mutedil
şahsiyetlerden yeni bir kabine kurulmalıdır.Böylece milli birlik kurulmuş olacaktır.Bu yeni
hükümet Anayasaya aykırı kanunların tadilini teklif edecek böylece siyasi tansiyon
düşecektir”216
3 Mayıs'ta Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel de, Milli Savunma Bakanına anlamlı
bir mektup gönderdi. Bu mektupta, Cumhurbaşkanının istifa etmesi, hükümetin değişmesi,
antidemokratik kanunların derhal kaldırılması siyasal suçluların affı isteniyordu. Gürsel
mektubunu şöyle bitiriyordu:"Sayın Vekilim, maruzatım muhakkak ki çok mühim ve hatta çok
cüretkaranedir. Fakat memleket için, memleketin selameti için hükümet hatta partinizin
kurtarılması için dikkate alınması lazımdır. Ve hatta çok lazımdır.217
5 Mayıs 1960’ta ise Ankara'da "555 K" parolası ile toplanan kalabalık büyük bir gösteri
yaptı.11 Mayıs’ta meclis, hiçbir gerekçe gösterilmeden on bir günlük bir tatile sokuldu ardından
Başbakan, Ege gezisine çıktı. Bu arada seçimlere gidileceği haberleri çıktı. Bu haberler
üzerine Bölükbaşı, ülkenin huzura kavuşması için seçimin gerekli okluğunu söyledi.
23 Mayıs'ta Osman Bölükbaşı ile Avni Doğan, meclise bir önerge vererek hükümet
hakkında meclis soruşturması açılmasını istediler. Önergede; meydana gelen olaylara
TBMM tarafından dur denilmesi gerektiği belirtiliyordu. Ayrıca İstanbul
Üniversitesi’ndeki olaylara da değiniliyordu. Bölükbaşı ve Doğan, olaylarda hükümeti 214 Metin Toker,Demokrasiden Darbeye(1957-1960), İstanbul,1991,s.341 215 Şükran Özkaya,Adım Adım 27 Mayıs,İstanbul,2005,s.77 216 Ali Fuat Başgil,27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri.İstanbul:1966,s.137 217 Aydemir,a.g.e.,s.391
66
sorumlu tutuyor, 6-7 Eylül olaylarına müdahale edilmediği halde, İstanbul ve Ankara’daki
olaylarda zor kullanılmasının tezat olduğunu belirtiyorlardı. 25 Mayıs’ta meclisin tekrar bir ay
süreyle tatile girmesi gündeme gelince, Bölükbaşı kürsüye gelerek; iki gün önce açılan
meclisin tekrar tatile girmesini gerektirecek makul sebeplerin açıklanmasını isledi, Bölükbaşı
sözlerini şöyle tamamladı:"Bu memlekette gece uykularınızı kaçıran hadiseler bir gün vuku
bulursa bunun mesulleri sizler olacaksınız. Zulmünüz olmazsa ayaklanma olmaz.218
Yapılan oylamanın ardından meclis tekrar tatile girdi. 25 Mayıs’ta Menderes uçakla
Eskişehir'e gitti. Başbakan, Eskişehir'de subayların protestosuyla karşılandı. Menderes
Eskişehirlilere hitaben bir konuşma yapacaktı. Ancak hoparlörün kablolarının kesilmesi
nedeniyle konuşma yapamadı. Menderes 26 Mayısla Konya'ya gitmek üzere yola çıktı,
ancak Kütahya'da yakalandı. Celal Bayar Çankaya'da teslim alındı. DP’nin diğer ileri
gelenleri teker teker yakalanıp Harp Okulu'nda muhafaza altına alındılar. Böylece 14 Mayıs
1950’de başlayan, DP'nin iktidar dönemi 27 Mayıs I960’ta fiilen sona eriyordu.
3.3.5. 27 Mayıs Askeri Müdahalesi Sonrası Durum
Bölükbaşı 27 Mayıs darbesini meşru bir ihtilal olarak değerlendirmiştir. 1962 Mart
ayında Tedbirler Kanunu görüşülürken Meclis kürsüsünden “Osman Bölükbaşı ihtilalin meşru
olduğuna dünde inanıyordu bugün de inanıyor yarın da inanacaktır” demiştir.219Bölükbaşı 27
Mayıs sonrası siyasetin iki parti arasında şekilleneceğini ummaktadır. Bölükbaşı kendi partisi
CKMP’nin, DP’nin yani CHP dışında kalan güçlerin partisi olacağını düşünmektedir.
Bölükbaşı darbeden sonra askerlerin CHP ve lieri İnönü ile kurdukları ilişkiden rahatsız
olmuştur.Ancak darbeden sonra askerlerin uzun süre kalmayıp seçimlere gidecek olması
Bölükbaşı’yı cesaretlendiriyordu.
Bölükbaşı 27 Mayıs rejiminin getirdiği kurumlara muhalefet etmemiş, kurucu meclise
partisi ile birlikte katılmış ve anayasanın halk oylanmasında desteklenmesini istemiştir.Bu
haliyle Bölükbaşı 27 Mayıs ve 1961 Anayasası ile oturtulmaya çalışılan yeni düzeni
savunmaktadır. Bölükbaşı 27 Mayıs’tan seçimlere kadar geçen süre içerisinde ikili bir söylem
geliştirerek, bir yandan 27 Mayıs darbesini meşru görmüş ve yeni rejimi savunmuş öte yandan
askerlerin kurduğu hükümete üye vermek istememek , liderler toplantısına katılmamak, CHP
218 TBMM Tutanak Dergisi,Devre 11,Toplantı 3,Cilt 18,Oturum 68,Celse 2,23.5.1960,s.577-578 219 TBMM Tutanak Dergisi,Devre I,İctima 2,Cilt 10,Oturum 2,Birleşim 13, 03.03.1962,s.43
67
ile ilişki kuran askeri yönetimi tarafsız olmamakla suçlamak gibi siyasi manevralarla özellikle
DP’li seçmen nezdinde “27 Mayısçı” olarak algılanmamaya dikkat etmiştir.
27 Mayıs 1960’ta Milli Birlik Komitesi’nin iktidara fiilen el koymasından sonra, 28
Mayıs günü meclisin feshedildiği, partilerin siyasi faaliyetlerinin tatil edildiği açıklandı, 12
Haziran’da yürürlüğe giren geçici anayasa ile siyasi partilerin faaliyete geçişleri hakkında
MBK, 12 Haziran 1960’da "Teşkilatı Esasiye Kanunumun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında" geçici bir kanun yayınlamıştır. Kabul edilen bu kanunla 27 Mayıs hareketi
anayasal bir temele oturtulmuştur.220 Bu kanuna göre MBK Başkanı; Devlet Başkan, Silahlı
Kuvvetler Başkomutanı, kurulan i lk hükümetin Başbakanı ve Milli Savunma Bakanı unvanlarına
sahip oluyordu.221
7 Aralık 1960’ta Milli Birlik Komitesi’nde kabul edilen yasaya göre Kurucu Meclis iki
bölümden oluşuyordu: MBK ve Temsilciler Meclisi. Oluşturulan Kurucu Meclis'te
CKMP'ye 25 üyelik verildi. Kurucu Meclis 6 Ocak 1961 tarihinde toplanacaktı. Kurucu Meclisin
toplantısından bir gün önce hükümet istifa etti. Devlet Başkanı Cemal Gürsel yeni hükümet
oluşturmak için çalışmalara başladı. Bu arada kabineye CHP ve CKMP’den yeni bakanlar alma
girişimleri vardı. Bölükbaşı, hükümete üye vermek istemiyor, CHP'ye karşı muhalefet görevi
üstlenmek istiyordu. Ancak Bölükbaşı’nın muhalefetine rağmen CKMP’li Ahmet Tahtakılıç
Çalışma Bakanı olarak görevlendirildi. Kurucu Meclis, 6 Ocak’ta toplandı. Yeni üyeler
yemin ederek milletvekili statüsü kazandılar.
Yeni anayasanın hazırlıkları sürerken, Ekim 1961’de yapılacak genel seçimlere
katılabilmek için 13 Şubat 1961 tarihine kadar başvuru yapılması gerektiği açıklandı. 1
Nisan'da da siyasi faaliyetler tekrar serbest bırakıldı. Bu çerçevede CHP ve CKMP tekrar faaliyete
başladı. Ayrıca Adalet Partisi, (AP) Yeni Türkiye Partisi (YİP) ve Türkiye İşçi Partisi (TİP)
kuruldu. Partilerin kurulmasından sonra Kurucu Meclis tarafından hazırlanan yeni anayasa 9
Temmuz I961’de halk oyuna sunuldu ve oylamaya katılanların. %60.4'ü tarafından kabul
edildi. 1961 Anayasasına göre siyasi partiler anayasal güvenceye alınmıştır.
31 Ağustos'ta Devlet Başkanı Cemal Gürsel siyasi parti temsilcilerini Çankaya'da
Yuvarlak Masa Toplantılarına davet etti.222Toplantılar sonunda parti liderleri 5 Eylül 1961
220 Teziç,a.g.e.,s.288 221 Özdemir,a.g.m.,s.197 222 Feroz Ahmad,Demokrasi Sürecinde Türkiye,İstanbul,1996,s.173
68
günü ortak bir beyanname yayınladılar. Bu beyanname ile parti liderleri; 27 Mayısın
meşruluğunu tartışmamaya, Atatürk devrimlerini korumaya, Yassıada'da faaliyet gösteren
"Yüksek Adalet Divanı’nın kararlarının siyasal tartışmalar dışında tutulmasına, idarenin
tarafsızlığının korunmasına, orman sorununun hiçbir biçimde politik amaçlarla istismar
edilmemesine, dış politikada zararlı tartışmalar açılmamasına söz verdiler. Yuvarlak Masa
Toplantılarına CHP, AP YTP,CKMP katılmıştı. Toplantı sonrası yayınlanan
beyannameye CHP adına İsmet İnönü, AP adına Ragıp Gümüşpala, YTP adına Ekrem
Alican, CKMP adına (Osman Bölükbaşı toplantıya katılmadığı için) Ahmet Oğuz imza
koydular.
Bölükbaşı ise yuvarlak masa toplantılarına katılmamıştı.223 Ayrıca toplantılar
sonrası hazırlanan beyannameye de imza koymamıştır. Bölükbaşı toplantılarda hazırlanan
metinde, inanışlarına ve hukuk anlayışına uymayan önemli noktaların yer aldığını bu
sebepten bu beyannameyi tasvip edip imzalamayacağını bildirmiştir. Bölükbaşı’nın karşı
çıktığı noktalar Yuvarlak Masa Toplantılarında açıklanmış ve zapta geçirilmiştir.
Bölükbaşı’nın, Yuvarlak Masa Alt Kademe Toplantısına katılan CKMP'liler tarafından
sunulan, itirazları şunlardı;
1 - Yassıada mahkemelerinin henüz karara bağlanmadığı bir sırada mahkemenin
hükmüne açıkça tesir edecek bir ithamnameyi kabul etmeyi hukuk anlayışımla kabili telif
görmüyorum. Sayın Milli Birlik Komitesi'nin de benimle aynı görüşte olacağını ümit
etmekteydim, Mahkeme hükmüne müteveccih olmayan, sadece siyasî bir organ olan Milli
Birlik Komitesi’nin takdir ve atıfetine müteveccih "kansız başlayan ihtilalin kansız bitmesi
kanaatimizce memleket için hayırlı olacaktır" şeklindeki bir temennim karşısında hükmün
tefhimine kadar bu mevzuda her türlü neşriyat ve konuşmayı Komite bir kararla yasak
etmiştir. Şimdi o yasağın dışına çıkılmak istendiğini müşahade etmekteyim. Bu mevzuda
bazı partilerin girişecekleri anlaşılan taahhütle fiiliyatın birbirine uyacağına da kani değilim.
2- Yassıada’dan çıkacak kararın adalete uygun olmasını temenni ederim. Ancak
beyanname metninde "Türk adaletine inanıyoruz" demekle bu mahkemenin vereceği
hükmü adeta peşinen tasdik eder bir mevkie asla düşemem. Sadece, bu hükmün seçimlerde
münakaşa mevzuu yapılmamasını kabul edebilirim.
3- Milli Birlik Komitesi’nin seçimlerin dürüst cereyan edeceği hususundaki teminatını
223 Bedii Faik,İhtilalciler Arasında Bir Gazeteci,İstanbul:1967,s.157
69
yalnız kendisi bakımından kabul edebilirim. Bünyesine muhtarları dahi alan bugünkü idari
mekanizmanın seçimlerde nasıl davranacağı hakkında peşin bir hüküm veremem. Bu
mevzuda manevi bir taahhüde giremem.”224
3.4. 1961 Milletvekili Genel Seçimleri ve Sonrası Gelişmeler
3.4.1 CKMP’nin Seçim Propogandası
15 Ekim’de yapılacak seçimler öncesi gündemi meşgul eden konu Yassıada
duruşmaları idi. Bölükbaşı, 20 Ağustos 1961’de basına verdiği bîr beyanatta Yüksek
Adalet Divanında idam kararlan çıkması durumunda Milli Birlik Komitesi’nin bu kararlan
tasdik etmemesini temenni ettiğini belirtiyordu. 15 Eylül’de mahkeme kararları açıklandı.
DP'nin 15 yöneticisi için idam kararı çıktı. MBK, bu idamlardan sadece Menderes, Zorlu ve
Polatkan’nın idamlarını onayladı.225 Zorlu ve Polatkan 16 Eylülde, Menderes ertesi gün idam
edilmiştir.226
İdamlar gerçekleştirildiğinde seçimlere bir aydan az bir zaman kalmıştı. Partilerin
seçim kampanyası bir hafta sonra başladı. Bölükbaşı'nın seçim propagandasında hedefi
CHP ve yeni kurulan Adalet Partisi idi, Bölükbaşı; Demokrat Parti’nin büyük kitlesinin,
CHP'nin kadrosunu, zihniyetini, fikirlerini ve icraatlarını beğenmeyenlerden
oluştuğunu,1950'den beri geçen on yıl içerisinde Halk Partisi zihniyetinde bîr değişiklik
olmadığını belirterek eski Demokrat Partilileri kendi saflarına çağırıyordu. Bölükbaşı
ayrıca yeni partilerin kurulmasının ve teşvik edilmesinin başlıca sebebinin, CKMP'ye
gelecek Demokrat Parti oylarının bölünmesi amacını taşıdığını iddia ediyordu.
Bölükbaşı’nın diğer bir hedefi de Adalet Partisi ve onun Genel Başkanı Ragıp
Gümüşpala idi.Yeni partilerin ciddi bir ihtiyacın karşılığı olmadığını belirten Bölükbaşı bu
partilerin siyasî hayatın çile ve sabır imtihanından geçmiş güvenilir liderlere sahip
olmadıklarını ifade ediyordu.1961 seçimlerinde CKMP'nin yöneldiği kesim DP kitlesi
olmuştur. Bu amaçla, 5 Kasım 1961 tarihinde yayınladığı tamimle; Bölükbaşı, eski
DP'lileri CKMP'ye davet etmiştir. Bu tamimde; “Demokrat Parti’nin büyük, ve samimi 224 Deniz Bölükbaşı,a.g.e.,s.297 225 Bölükbaşı 15 Eylül günü CKMP Genel İdare Kurulu kararıyla yazdığı mektubu Milli Birlik Komitesine yollamış ve idam kararlarının onaylanmaması yönündeki temennisini tekrar etmiştir. 226 Ahmad,a.g.e.,s.173
70
kitlesiyle aramızda unutulması imkânsız bir acı hatıra mevcut olmadığı gibi niyet ve
görüşlerimiz arasında da bir fark bulunmadığı kanaatindeyiz” deniliyordu.227
3.4.2. 1961 Milletvekili Genel Seçimleri Sonuçları
15 Ekim 1961’de yapılan seçimlerin sonucuna göre, oyların % 62'sini CHP'ye karşı
olan AP, CKMP ve YTP almışlardır, Bu sonuç "Menderes'in zaferi" olarak
değerlendirilmiş 27 Mayıs'a tepki olarak yorumlanmıştır. Ancak etkinliğini sürdüren
İhtilalciler CHP’nin karşısındaki üç partiye bir araya gelip iktidar olma fırsatı vermemiştir.228
Kayıtlı seçmenlerin %81,41’nin oy kullandığı seçimlerde alınan sonuçlar şöyledir:
Tablo 4
1961 Milletvekilleri Genel Seçimleri Sonuçları
Parti Adı Oy Oranı Milletvekili Oy Oranı Senatörlük
CHP %36,7 173 %37,2 36
AP %34,7 158 %35,4 70
CKMP %13,9 65 %13,4 16
YTP %13,7 54 %13,9 28
Kaynak: AHMAD-AHMAD, 1976, s.239.
Seçimler sonucunda dördüncü defa milletvekili seçilen Bölükbaşı Ankara milletvekili
olarak meclîse girmiştir. CKMP ise Mîllet Partisi döneminden beri ilk defa büyük bir
çoğunluk (65 milletvekili, 16 senatör) ile meclîste temsil edilme hakkı kazanıyordu. Seçimlerin
ardından, 25 Ekim 1961’de meclisin açılması kararlaştırıldı. Ancak ordunun içerisinde
yönetimin sivillere devredilmesinden ve seçim sonuçlarından memnun olmayan bir grup
vardı. Anayasanın kabulü, genel seçimlerin yapılması ve parlamentonun açılması i le MBK
askeri yönetimi hukuki anlamda sona ermişti, ancak Silahlı Kuvvetlere mensup subayların
siyasi faaliyetleri devam ediyordu.229
227 Deniz Bölükbaşı,age,s.287 228 Hikmet Bila,CHP,.İstanbul 1999.s.193 229 Özdemir,agm,s.208-209.
71
3.4.3. Cumhurbaşkanlığı Seçimi
25 Ekim 1961’de meclis açıldı. Fakat yemin töreninin ardından Cumhurbaşkanlığı
seçimi dolayısıyla yeni bir bunalım çıktı, AP'nin bir kanadı Cumhurbaşkanlığına Prof. Dr.Ali
Fuat Başgil’i aday göstermek ve CHP ile bir koalisyona girmek istemiyordu, Başgil’in aday
olmasıyla durum daha karmaşık hale geldi, CKMP lideri Bölükbaşı da Cemal Gürsel’in
Cumhurbaşkanlığı’na karşı çıkıyordu. CHP lideri İnönü ile AP lideri Gümüşpala Bölükbaşı'yı
ikna etmek için büyük çaba sarfediyorlardı.
Sonuçta Bölükbaşı, "hayatımın en büyük fedakârlığım yapıyorum" diyerek Gürsel’in
Cumhurhaşkanlığı'nı kabul ettiğini açıkladı.230 Ancak ilerleyen dönemlerde
Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığını yitirip İnönü’ye yakınlaşmasına karşı çıkan Bölükbaşı
Cumhurbaşkanı’nı şu şekilde eleştirmiştir “Anayasamıza göre Cumhurreisi gayri mesul ve
tarafsız bir şahsiyettir.Bu memlekette Anayasa mutlak manada hakim olacaksa her şahıs, her
makam, ve her kuvvet Anayasa ve kanunların emrettiği hudut içinde kalmaya
mecburdur.Cumhurbaşkanı Hükümetin malumat ve muvafakatı olmadan, kararı olmadan hiçbir
açıklamada bulunamaz”.231
Sonunda Silahlı Kuvvetlerin baskısı ve emekli bir orgeneral olan AP Genel Başkanı
Ragıp Gümüşpala’nın yardımı ile seçime katılan tek aday Cemal Gürsel 607 oyun 434’ünü
alarak 4. Cumhurbaşkanı seçildi.232 Aynı gün Suat Hayrı Ürgüplü Senato Başkanlığına, Fuat
Sirmen de Meclis Başkanlığına seçildiler. Bir aya yakın devam eden pazarlıkların ardından
İnönü başkanlığında CHP-AP koalisyonu kurulmuştur.233
27 Mayıs sonrası ordunun siyasete karışmasına karşı çıkan Bölükbaşı ordunun
vazifesinin bu nizamı yıkmaya çalışan aşırı sol faaliyetler karşısına koruyucu bir kuvvet olması
düşüncesindedir.234Bir bütün olarak Bölükbaşı’nın siyasi mücadelesi ve muhalefet anlayışı
incelendiğinde esas eleştirilerini CHP’ye kişisel olarak ta İnönü’ye yönelttiği
görülür.Bölükbaşı, 1960 İhtilali sonrası CHP’nin ordunun gölgesinde halkı tehdit eden bir parti
konumuna geldiğini savunmuştur.Türk Ordusu’nu siyasetin içine çekmek isteyenlerin CHP ve
İnönü olduğunu belirtmiştir.Bu konuda kendisini eleştiren CHP’lilere şu şekilde karşılık
vermiştir “Benim İsmet Paşa’nızın yüzüne söylediğimi, sizler gıyabında söyleyemezsiniz”.235
230 TBMM Tutanak Dergisi,Devre 1,İçtima 2,Cilt 10,Birleşim 21,Oturum 1,24.12.1962,s.405 231 TBMM Tutanak Dergisi,Devre I,İctima 2,Cilt 5,Oturum 11,Birleşim 89,21.05.1962,s.320 232 Ahmad-Ahmad,a.g.e.,s.240 233 Ahmad-Ahmad,a.g.e.,s.241 234 TBMM Tutanak Dergisi,Devre I,İctima 2,Cilt 5,Oturum11,Birleşim 89,21.05.1962,s.172 235 TBMM Tutanak Dergisi,Devre I,İctima 2,Cilt 5,Oturum11,Birleşim 89,21.05.1962,s.173
72
Seçimlerin ardından MBK, dört partinin katılacağı bîr millî koalisyon kurulması için
girişimlerde bulundu. Ancak bunun gerçekleşemeyeceği ortaya çıktı. AP, CKMP ve YTP
İnönü'nün Başbakanlığına karşı çıkıyordu. Gürsel, 10 Kasım 1961’de İnönü'ye hükümeti
kurma görevi verdi. Yapılan görüşmeler sonucu AP, CHP ile koalisyona razı oldu. Birinci
İnönü Koalisyonu 20 Kasım 1961’de güvenoyu alarak görevine başladı.236 Ancak bu hükümet
pek fazla uzun ömürlü olmadı. Koalisyon 1 Haziran 1962’de dağılmıştır.
3.4.4. 22 Şubat 1962 Darbe Girişimi
27 Mayıs’tan sonra yaşanan askeri yönetimden sivil yönetime geçiş sürecinin en
önemli sorunu 1961 seçimlerinde oluşan parlamentoyu dağıtarak iktidarı ele geçirmek isteyen
subayların eylemleri olmuştur.Bu eylemlerin ilki 22 Şubat 1962’de ,Harp Okulu Komutanı
Talat Aydemir’in gerçekleştirdiği girişimdir.22 Şubat’ta Ankara’da Aydemir başkanlığında
Kara Harp Okulu öğrencileri harekete geçtiler.Bu arada Aydemir’i destekleyen Binbaşı Fethi
Gürcan Muhafız Alayının komutasını ele geçirmişti.Cumhurbaşkanı Gürsel,Başbakan İnönü
ile parti liderleri de Çankaya’da toplantı halinde idi. Bölükbaşı da toplantıda
bulunuyordu.Çankaya’da liderlerin toplantı halinde bulunduğu sırada Bölükbaşı ,İnönü’ye
şöyle demekteydi: “Hiçbir ümit kalmadığı zaman topluca meclise gidelim, bizi oradan alsınlar
veya öldürsünler.Biz ölebiliriz fakat şerefimiz yaşasın”.Aynı toplantıda meclisin feshine dair
teklifler yapılması üzerine,Bölükbaşı’nın “meclis kapanacağı yerde,bizim dört günlük
defterimiz kapansın” dediği ifade edilmektedir.”237
Çankaya’da bekleyiş devam ederken Aydemir,liderlerin bırakılmasını emretti.Daha
sonra yapılan pazarlıklar sonucu;harekata katılanlar hakkında cezai tahkikat yapılmayacağı
sözü verildi.Harekata katılan subaylardan,12 Albay,5 Yarbay ve 4 Binbaşı emekliye sevk
edildi.23822-23 Şubat olaylarını CKMP Meclis Grubu’nda değerlendiren Bölükbaşı , olaylarla
ilgili olarak İnönü’yü daha önceden uyardığını ve Türk ordusunu siyasete çeken sebeplerin
ortadan kaldırılması gerektiğini ifade etmiştir.239
Darbe girişiminin başarısız olmasının ardından hükümet ve partiler arası ortak bir
bildiri yayınlanarak,27 Mayıs ve Anayasal düzen karşısında bir birlik kurulduğu
açıklandı.Ardından da parti liderleri,27 Mayıs’ı ve onun getirdiği rejimi eleştiren ya da ona
saldırıda bulunan kimseler aleyhinde alınan kararları destekleyen bir protokolü imzaladılar.Bu
236 Teziç,a.g.e.,s.290-291 237 Kudret,25 Şubat 1962 238 Emekliye sevk edilen Talat Aydemir,20-21 Mayıs gecesi ikinci defa darbe girişiminde bulunmuş ve yine başarısız olmuştur.Bu defa harekatın ileri gelenleri ölüm cezasına çaptırılmış harekata katılan Harbiye öğrencileri topluca okuldan çıkarılmıştır. 239 Kudret,25 Şubat 1962
73
protokol çerçevesinde hükümet Tedbirler Kanunu'nu meclise gelirdi.240 Tasarı 3 Mart
1962’de kabul edildi. Bölükbaşı da tahriklerin devam etmesi halinde memleketin iktisaden
mahvolacağını belirtmiş, "önce vatan, sonra parti gelir" diyerek tasarıyı desteklemiştir.241
Talat Aydemir ve arkadaşları 20-21 Mayıs 1963 tarihinde yaptıkları darbe girişimi
sonrasında yakalanıp idam cezasına çaptırıldılar.Bölükbaşı idamların topluma yarar değil zarar
getireceğini dile getirerek şunları söylemiştir “20-21 Mayıs’tan bu güne kadar cereyan eden
hadiseler, başta TBMM olmak üzere demokratik rejime sahip çıkan kuvvetlerin ve
müesseselerin sehpadan daha fazla bu rejim için bir teminat olabileceğini göstermiştir”.242
3.4.5. Osman Bölükbaşı'nın CKMP'den İstifası
15 Ekim 1961 seçimlerinden sonra kurulan CHP-AP koalisyonu içerisinde, "DP’lilerin
affı" konusu nedeniyle tartışmalar devam ederken 30 Mart tarihinde Bölükbaşı ile Genel
Başkan Vekili Ahmet Oğuz CKMP'den istifa ettiğini açıkladı.243 Bölükbaşı 4 ay önceki
istifasında verilen teminatın sözde kaldığını ve şikayetçi olduğu şartlar değişmediği için istifa
ettiğini belirtiyordu.244 Ancak bu istifalar CKMP Genel İdare Kurulu tarafından kabul edilmedi.
Genel Başkanın kongreye kadar görevinde kalması kararlaştırıldı.245
Bu arada CHP-AP koalisyonu bozulmuş, İnönü yeniden hükümeti kurmakla
görevlendirilmişti. Bölükbaşı hükümete katılmak istemiyordu. Ancak CKMP
yönetiminden koalisyona katılmayı isteyenler çoğunluktaydı. Bunun üzerine Bölükbaşı
taraftan 18 milletvekili ile 7 senatör; 1 Haziran 1962’de CKMP’den istifa ettiklerini
açıkladılar.246 Bu sırada hükümeti kurma görevi alan İnönü, Bölükbaşı’nın ne
düşündüğünü öğrenmek istiyordu. İnönü, Başbakanlık Özel Kalem Müdürü Necdet Calp
vasıtasıyla Bölükbaşı'yla görüşmek istediğini belirtti. Bölükbaşı, Calp’e CKMP'den istifa
ettiğini, sadece Ankara milletvekili olduğunu, Başbakanın kendisiyle görüşecek neyi
olabileceğini sordu, İnönü ise buna karşılık şu mesajı iletti; "Sayın Bölükbaşı, siyasetten ayrılıp
köyüne çekilse bile, memleketin buhranlı bir anında kendisiyle konuşmak ve fikirlerini
240 Ahmad-Ahmad,a.g.e.,s.246 241 Kudret,4 Mart 1962 242 TBMM Tutanak Dergisi,Devre I,Toplantı 3,Cilt 26,Oturum1,Birleşim 42,28.01.1964,s.12 243 Bölükbaşı daha önceden Kasım 1961’de istifa etmiş,ancak partililerin çabaları ve Bölükbaşı’nın parti içinde eleştirdiği konuların düzeltileceği sözü ile istifasını geri almıştı. 244 Fatih Artvinli,Türk Siyasal Hayatında Osman Bölükbaşı,Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,İstanbul:2004,s.122 245 Kudret,1 Nisan 1962 246 Kudret,2 Haziran 1962
74
almak ihtiyacını hissederim". Bu mesajların ardından Bölükbaşı ve İnönü Başbakanlıkta
görüştü, Bölükbaşı arkadaşlarıyla birlikte yeni hükümete katılmayacaklarını ancak kırmızı oy
vermeyeceklerini ifade etti.247 İnönü, 25 Haziran 1962’de CHP-YTP-CKMP ve
bağımsızlardan oluşan ikinci koalisyon hükümetini kurdu.248 Güven oylamasında Bölükbaşı ve
arkadaşları kırmızı oy vermemiştir.
Bölükbaşı’nın istifasının ardından, CKMP yönetimi bir açıklama yaparak,
Bölükbaşı’nın partiye önemli hizmetleri olduğunu ancak bunun yanında "mantıklarının
hislerini kontrol edememesinden doğan şüphecilikleri, yersiz ve lüzumsuz vehimleri,
tahammül ve müsamahadan nasipsizlikleri kendilerine toplayıcı olmaktan çok dağıtıcı bir vasıf
kazandırmakta idi" deniliyordu.249CKMP Genel İdare Kurulu'nun yayınladığı açıklamaya
Bölükbaşı'nın cevabı gecikmedi. Bölükbaşı açıklamasında, yakın zamana kadar kendisini
övenlerin şimdi kötülediklerini belirterek, meselelerin başında siyasî ahlakın geldiğini bu
sebeplen istifa ettiklerini ifade etmiştir.250
247 Hulusi Turgut, “Anadolu Fırtınası-7”,Sabah,25 Ocak 2002 248 Ahmad-Ahmad,a.g.e.,s.249 249 Kudret, 5 Haziran 1962 250 Kudret, 6 Haziran 1962
75
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
4. İKİNCİ MİLLET PARTİSİ VE OSMAN BÖLÜKBAŞI
4.1. İkinci Millet Partisi’nin Kuruluşu
31.5.1962'de AP-CHP Birinci İnönü Koalisyonunun sona ermesi karşısında, CKMP
içerisinde İnönü ile birlikle İkinci koalisyona katılmak isteyenler olmuş, aksi fikirde
olanlar arasında çıkan anlaşmazlık 3.6.1961’de Osman Bölükbaşı ve 28 üyenin CKMP'den istifa
etmesi sonucunu doğurmuştur. Bölükbaşı, 5.7.1963’de toplanan Konya Kongresinde bu karara
gerekçe olarak ''Koalisyon ortakları CHP'nin şubesi oldular" iddiasını ileri sürmüştür. Ayrıca
şu açıklamada bulunmuştur: "Bölükbaşı, vazife için hayalini verir, amma İnönü "nün koltuğu
altında haysiyetini asla!"251
CKMP’den ayrılan bu grup hemen yeni bir siyasî parti kurma girişimlerini başlattılar.
13 Haziran 1962’de yayınlanan tebliğde yeni kurulacak partinin kurulmasını zaruri kılan
esaslar şöyle özetlenmiştir:"CKMP 'nın bugüne kadar temsil ettiği vatansever ruh ve davayı
kendisine bayrak yapacak "Millet" adlı bir siyasî parti kurmak ve samimi dava
arkadaşlarımızı ve vatandaşlarımızı bu partinin çatısı altında toplanarak, CKMP'nın
ideallerine sadakatin zaruri kıldığı bir hal tarzı olmuştur”252Hazırlıkların tamamlanmasının
ardından 14 Haziran 1962'de Millet Partisi ikinci defa kuruldu.253 16 Haziran tarihinde de
Bölükbaşı Genel Başkanı seçildi.254
251 Nermin Abadan,Anayasa Hukuku Açısından 1965 Seçimlerinin Tahlili ,Ankara ,1966,s.184 252 Bölükbaşı ,a.g.e.,s.16-17 253 Kudret, 15 Ekim 1962 254 Abadan,a.g.e.,s.185
76
4.2. 1965 Milletvekili Genel Seçimlerine Kadar Millet Partisi ve Bölükbaşı
Millet Partisi’nin kurulmasından birkaç gün sonra, 25 Haziran 1962'de İnönü, ikinci
koalisyon hükümetini kurdu.255 CHP, YTP, CKMP tarafından kurulan bu hükümet, 17 Aralık
I963’e kadar görevini sürdürdü. Bu tarihlerde yapılan mahalli seçimlerde, AP’nin büyük ilerleme
kaydetmesi üzerine YTP ve CKMP, Başbakan İnönü’nün Amerika'da bulunduğu bir sırada
hükümetten çekildi, İnönü de 2 Aralık tarihinde istifa etti. Bölükbaşı mîllî bir koalisyon
kurulmasını istiyordu. Hükümeti kurma görevi, Cumhurbaşkanınca üçüncü kez İnönü'ye verildi.
25 Aralık I963’te İnönü,, CHP ve bağımsızlardan oluşan bir hükümet oluşturdu. Bu hükümet
Türkiye'de kurulan ilk azınlık hükümeti idi. Hükümet meclisten güvenoyu aldı. Ancak
muhalefet bu azınlık hükümetini düşürmek istiyordu. Demirel “226 oy temin edersek
hükümeti düşürürüz" diyor. Bölükbaşı da destek veriyordu. 5 Şubat 1965’te Bölükbaşı’nın
hükümeti düşürmede AP’nin yanında olduğunu belirten mektubu açıklandı. AP ve MP, bütçe
görüşmelerinde aleyhte oy kullanmaya karar verdi.256 Bütçe 197 beyaz oya karşı 225 kırmızı
oyla reddedilince üçüncü İnönü hükümeti istifa etti.257
Üçüncü İnönü Hükümetinin istifasının ardından yeni hükümeti kurma çalışmaları
başladı. Seçimlere 8 ay kalmıştı. CHP dışındaki partiler senatör Hayrı Ürgüplü
Başbakanlığında bir koalisyon üzerinde anlaştılar. Demirel de dışarıdan Başbakan
yardımcısı olacaktı. 20 Şubat I965'te kurulan yeni hükümette AP 10, YTP, CKMP ve MP'de
4’er bakanlık alacaklardı.258 Bölükbaşı bu ortaklık ile 1946’da başladığı siyasî hayatında İlk defa
-kendisi görev almasa da- bîr hükümette yer alıyordu. Yaklaşık 8 ay sürecek bu ilk iktidar aynı
zamanda Bölükbaşı’nın son iktidarı olacaktır, Bölükbaşı bu 8 ay süresince partisinin de dahil
olduğu hükümeti eleştirmekten geri kalmamıştır.
Koalisyonun kurulmasının ardından mecliste hükümet programı üzerinde söz alan
Bölükbaşı yeni hükümeti kurmakta mutabık kalan partilerin, imzaladıkları protokolde yer alan ve
hükümet programına geçen hususlar hakkında hiçbir itirazın bulunmayacağının tabi olduğunu
ifade etmekle beraber programa eleştiriler de getiriyordu. Bölükbaşı’nın temas ettiği
noktalardan biri hükümet programında "aşırı sağ ve sol cereyanlarla tesirli bir şekilde mücadele
edileceğinin bildirilmesine rağmen bunun ne şekilde yapılacağı, alınacak yeni tedbîrlerin ne
olacağına dair herhangi bir açıklayıcı nokta bulunmamasıydı. Diğer eleştirdiği nokta;
koalisyon protokolünde bir toprak reformu yapılmasının bulunmasına rağmen, meclisteki toprak
255 Ahmad-Ahmad,a.g.e,249 256 Ahmad-Ahmad,a.g.e.,284-285 257 Teziç,a.g.e.,s.291 258 Ahmad-Ahmad,a.g.e.,285
77
reformu tasarısı hakkında hükümetin görüşlerini açık şekilde açıklamamasıydı. Bölükbaşı
konuşmasında dış politika konusuna da değinmiş, dış politika meselelerinin, her türlü günlük
endişelerin dışında bir milli dava olarak anlaşılması temennisinde bulunmuştur.259
Ürgüplü koalisyonu kurulurken, Bölükbaşı ısrarla Turizm ve Tanıtma Bakanlığının
kendisine verilmesini istemiş ve bu isteğinde başarılı olmuştu. Bölükbaşı’nın bu ısrarının nedeni;
eskiden beri tarafsız olmadığını iddia ettiği radyonun kendi kontrolü altında denetlenmesini
sağlamaktı. TRT, 1 Mayıs 1964’te kurulmuş ve ilk genel müdürü Adnan Öztrak yapılmıştı.
8 aylık koalisyon müddetince Bölükbaşı, kendi partisinin de dahil olduğu koalisyon
hükümetine pek çok eleştiri getirmişti. Bu eleştirilerin büyük çoğunluğunu TRT
oluşturuyordu. Bölükbaşı, TRT’nin tarafsızlık kisvesi altında tahrifçi ve tahrikçi bir
partizan organ olduğunu iddia ederek, TRT Kanunu’nun değiştirilerek Genel Müdür Adnan
Öztrak’ın görevinden alınması için yoğun çaba sarf etmiştir. Bölükbaşı yasayla özerk hüviyet
kazandırılan TRT’nin aslında İnönü’nün emrinde olduğuna inanıyor, konu ile ilgili olarak
Emirdağ'da yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu:"TRT Müdürü, yedi göbek Halk Partilidir.
İnönü, eline bir düdük almış vermem de vermem diyor. Bu milletin radyosu değil, Halk Partisi
hesabına ve milletin aleyhinde çalışan bir müessesedir”.260
Bölükbaşı'nın eskiden beri ve özellikle Ürgüplü Hükümeti döneminde sürekli olarak
TRT'yi eleştirmesi ve hemen her konuşmasında bu konudan bahsetmesi sonucu kendisine 'Tirt
Osman" lakabı takılmıştır.261 Sekiz aylık koalisyon müddetince Bölükbaşı , konuşmalarının
çoğunda TRT’den bahsetmiştir. Hükümetin ilanından hemen sonra MP’li i k i senatör
Bölükbaşı’yı itham eden demeçler vererek partiden istifa etmişler Bölükbaşı bunlara birer cevap
hazırlayarak radyodan yayınlanmasını istemişti. TRT’nin istifalara bağlı demeçlerin
yayınlanamayacağını bildirmesi üzerine mesele Turizm ve Tanıtma Bakam Zekai Dorman’a
aksettirilmiş, konuyu inceleyen bakanın kanunda Bölükbaşı'nın emrini uygulayacak hükümleri
bulamaması özerine, Bölükbaşı, TRT Kanunumun değiştirilmesini amaçlayan bir kanun
tasarısını meclise sunmuştur. Bölükbaşı koalisyon hükümetinin ortaklarıyla bir anlaşmaya
varamamış durumu şiddetle eleştirmiştir. Toplantı da Bölükbaşı isteğinde direnince Başbakan
259 TBMM Tutanak Dergisi,Devre 1,İçtima 4,Cilt 37,Oturum 1,Birleşim 66,01.03.1965,s.4-11 260 Abadan,a.g.e.,s.190 261 Bölükbaşı yıllar sonra bu konuya değinerek “Tırt Osman” lakabı ile ilgili olarak kendine has üslubuyla şöyle demiştir: “TRT’nin partizanlığını anlatırken adımızı “Tırt Osman’a” çıkardılar.Hırtı çok olan memlekette varsın bir de tırt olsun” Yener Süsoy, “Ben Çok İhanetler Gördüm”Hürriyet, 8 Şubat 2002
78
Ürgüplü ”Hükümete müdahale edilmesine müsaade edemem.Koalisyon protokolünde bu sarih
şekilde yer almıştır.Israr edildiği takdir de istifa edeceğim” demiştir.262
Bölükbaşı bu konu ile bağlantılı olarak, Zonguldak'ta gerçekleşen grev olayı i le
ilgili mecliste şu demeçte bulunmuştur; "Radyo, Zonguldak olayları sırasında hükümet aleyhine
devamlı yayınlar yapmış, adeta halkı ayaklanmaya teşvik etmiştir, memlekette bir komünist
ihtilali zemini hazırlanırcasına yayın yapan radyonun karşısında nasıl susuyorsunuz"263
Bölükbaşı, partisi adına hazırlamış olduğu kanun tasarısının koalisyon hükümetine
giren partilerden birer temsilci almak suretiyle kurulan Dörtlü Komite’de incelenmeksizin kırk
gün sonra Bakanlar Kurulu’na geri verilmesini şiddetle eleştirmiş, koalisyon ortaklarına şu
sözlerle açıkça cephe almıştır; “Ortaklarımız, şayet söze ve imzaya sadakat düsturuna bağlı kalmak
istemiyorlarsa, gerçek niyetlerini millete açıklamalıdırlar. Asgari dürüstlük bunu emreder"
Eskişehir'in Seyitgazi İlçesinde yaptığı bir konuşmada da; "Yeni hükümetin bir idare-i maslahat
ve meseleleri uyutma hükümeti olmasına razı olmayacağız. Koalisyona girmekle idrak ve
vicdanımızı kimseye ipotek etmedik” demiştir.264
Bölükbaşı'nın TRT konusundaki ısrarı; Turizm ve Tanıtma Bakanı Zekai Dorman île
arasında anlaşmazlık çıkmasına sebep olmuştur.Dorman, TRT ile ilgili iki buçuk aylık bantları
Bölükbaşı'na teslime yanaşmaması yüzünden CKMP Meclis Grubu’nun da tepkisini çekmiş,
sonuçta hem bakanlıktan hem de partisinden ayrılmak zorunda kalmıştır.265 Ayrıca Bölükbaşı,
1965 yılında “TRT’nin partizanca yayın yaptığı” iddiaları konusunda Meclis araştırması
açılması önergesinin öngörüşmesinde, i k i oturumda 5 saat konuşarak bir rekor kırmıştır.266
4.3. 1965 Milletvekili Genel Seçimleri ve Sonrası Gelişmeler
1965 seçimleri öncesinde, "önce vatan, sonra parti" düsturu çerçevesindeki MP’nin
seçim propagandası; CHP ve İnönü karşıtlığı, AP’ye eleştiri ve Türk-Sovyet Kültür
Anlaşmasını eleştirme temeline oturtulmuştu. Seçim propagandası süreci içinde Bölükbaşı,
262 Orhan Tokatlı,Kaybolan Yıllar(1961-1973),İstanbul,2000,s.197 263 Abadan,a.g.e.,s.189 264 Abadan,a.g.e.,s.189-190 265 Abadan,a.g.e.,s.187 266 Rauf Bozkurt-Şeref İba,100 Soruda Parlamento Tarihi,Ankara:2004,s.65-66
79
komünizm aleyhine konuşmalarına ek olarak, TİP'e (Türkiye İşçi Partisi) de şiddetle hücum
etmiştir. Erzurum’da yaptığı bir konuşmada şu ifadeleri kullanmıştır:
"Sizlere yoksullar, ırgatlar, emekçiler, topraksız köylüler diye hitap eden ve böylece
Türkiye'de bir komünist ihtilalinin şartlarını hazırlamak isteyenlerin hocaları, Lenîn ve Stalin
gibi maazallah muvaffak olurlarsa, her birisi bir Rus çarının saltanatına kavuşacaklar ve
sizlerde tavuğunun yumurtasını yiyemeyen, ölüsünü gömecek bir toprağa sahip olmayan, sözde
komünist cennetinin köleleri olacaksınız."267
Seçim propagandası sürecince AP'ye fazla yüklenmeyen Bölükbaşı, Demirel’in çok
cömert olduğunu, ceplerine fabrika doldurduğunu, planı programı bir tarafa bırakıp, gittiği her
yerde dinleyicilere cebinden fabrika dağıttığını söylemiştir.268
AP'nin büyük zaferi i le sonuçlanan 1965 seçimlerinde partilerin aldıkları oylar ve
milletvekili dağılımı şöyleydi:
Tablo:5
1965 Milletvekili Genel Seçimleri Sonuçları:
Parti Adı Aldığı Oy Oy Oranı Milletvekilliği
AP 4.921.235 (%52,87) 240
CHP 2.675.785 (%28,75) 134
MP 582.704 (%6,16) 3 5
CKMP 208.696 (%2,24) 11
YTP 346.504 (%3,72) 19
TİP 276.10! (%2,97) 15
Kaynak: AHMAD-AHMAD, 1976, s ,299
267 Abadan,a.g.e.,s.195 268 Abadan,a.g.e.,s.196
80
Bölükbaş ı , 1965 seçimlerinde yeniden Ankara mil le tveki l i seçi lmiş t i r . Bu seçimlerde
Millet Partisi, Orta Anadolu'da %20’nin Kırşehir'de ise %50'nîn üzerinde oy toplamıştır.269
1965 seçimlerinde AP'nin %52.87 oy ile 240 milletvekilliği kazanması tek başına
hükümet kurmasına yetiyordu. Gürsel’in hükümeti kurmak için Demirel’e yetki vermesinin
ardından dört yıl sürecek Birinci Demirel hükümeti 27 Ekim 1965’te kuruldu.270
Hükümetin kurulmasından birkaç ay sonra birkaç yıldır hasta olan Cemal
Gürsel,tedavi için Amerika'ya gönderildi. Gürsel, Amerika'ya gittikten iki gün sonra
komaya girdi Gürsel’in durumunun umutsuz olduğu anlaşılınca yurda getirilmesi kararı alındı
ve 26 Mart 1966 tarihinde Türkiye'ye getirildi. Aynı gün kendisini muayene eden 38 uzman
doktorun raporuyla Gürsel’in Cumhurbaşkanlığı görevine devam edemeyeceği hükümete
bildirildi.271 Gürselin görevine devam edemeyeceğinin anlaşılmasının ardından yeni
Cumhurbaşkanının seçilmesi gündeme geldi. Partiler, Cevdet Sunay'ı seçme konusunda anlaştılar.
Ancak Bölükbaşı, Gürsel'e gösterdiği direnci bu defa da Sunay’a gösteriyordu. Bölükbaşı
eleştirilerini “Bu memlekette Cumhurbaşkanı olmak için Harp Okulu mezunu olmak gerekir"
diyerek özetliyordu.272 Sunay, 14 Martta ordudan istifa etti ve senatoya atandı. Ertesi gün Cemal
Tural, Genelkurmay Başkanı olarak Sunay'ın yerine geçti, Sunay, 28 Mart'ta 461 oyla
Cumhurbaşkanı seçilmiştir.273
Sunay'ın seçilmesinden bir süre sonra Bölükbaşı , Cumhurbaşkanını eleştiren
açıklamalar yapmaya başladı, Bölükbaşı, Sunay’ın seçilme tarzı yanında, AP'yi de orduyu
avucuna almakla suçluyordu, Kısmi Senato seçimleri öncesindeki bir radyo konuşmasında şöyle
diyordu:“Gerçek demokrasi ile idare edilen, milli iradenin saygı gördüğü hiçbir memlekette,
ordunun başında bulunan bir zatın, bizde sayın Cevdet Sunay'ın geçtiği yollardan geçerek
Cumhurbaşkanı olduğu görülmemiştir. Böyle bir şeyi o memleketlerde düşünecek hayali geniş
bir tek insan bile bulmak mümkün değildir... Milli irade ile seçilmiş bir Büyük Millet Meclisi
dururken, bunun içinden bir üye Cumhurbaşkanı seçilmiyor, Genelkurmay Başkanı hu mevkie
getiriliyor. Ya bu yol olur da her Genelkurmay Başkanı kendisini müstakbel Cumhurbaşkanı
görmeye başlarsa, böyle bîr nevi veliahtlık müessesesi kurulursa, demokrasimizin ve
dolayısıyla memleketin yarını ne olur? Dünya bu manzara karşısında Türkiye'de demokrasinin
269 Özdemir,a.g.e.,s.217 270 Ahmad-Ahmad,a.g.e.,s.299-300 271 Birand-Dündar-Çaplı,12 Mart,Ankara:1994,s.133 272 Hulusi Turgut, “Anadolu Fırtınası”,Sabah,24 Ocak 2002 273 Birand-Dündar-Çaplı,a.g.e.,s.136
81
bulunduğuna nasıl inanır? Şimdi millet önünde Demirel’e soruyoruz? Türkiye'de her şey
normal, demokrasi yerleşmiş dediğine göre sayın Cevdet Sunay’ı Cumhurbaşkanı yapmalarının
ve bu hadise ile demokrasi tarihine garip bir seçim örneği kazandırmalarının ve vatandaşları
endişelere sevk etmelerinin sebebi nedir, izahı nedir?"274
4.3.1. Bölükbaşı’nın AP’nin Politikalarını Eleştirileri
Bölükbaşı’nın Demirel başkanlığındaki AP hükümetîni eleştirdiği noktaların başında
iktisadî politikalar geliyordu. Bölükbaşı, AP'nin muhalefette iken en çok iktisadî
meselelerde iddialı olduğunu, yıllar boyu devam eden vaat enflasyonu ve aldatma edebiyatı ile
iktidara geldiklerini söylemekteydi, Bölükbaşı, AP’nin iktisadî politikasını şöyle
özetliyordu:"Para, kredi, yatırım ve ithalat politikasını iktisadî gerçeklere göre ayarlaması ve
Adalet Partisi'nin uyandırdığı aşırı ve tatlı kâr ümitlerine son vermesi icap eden hükümet, gerekli
tedbirleri almadığı için fiyatlar da Kır at gibi başını almış gidiyor. Fiyatlardaki bu artışlar
kalkınma hızının, gelirlerin adaletli dağıtılmasının ve diğer plân hedeflerinin
gerçekleştirilmesine de mani olacaktır. Adalet Partisi’nin iktisadî politikası işte
budur.”275
AP hükümetinin Temel Hak ve Hürriyetleri Koruma Yasası’nı çıkarmak istemesi
üzerine Bölükbaşı yine AP'yi eleştiriyor ve şöyle diyordu:"Komünizmi düşünen Başbakana
sormak istiyoruz. Mevcut sefalet ve huzursuzluğu ortadan kaldırdınız mı? Sosyal adalet ve
sosyal güvenlik mevzuunda alınmış tedbirlerîniz var mıdır?”Biri yer biri bakar kıyamet ondan
kopar” diyen atasözündeki hikmete uygun hangi tedbirleri aldınız? Bir çığ gibi getirdiğiniz
zamlarla, fukaranın gömleğini soymaktan, pahalılığın eliyle onun lokmalarını alıp haksız
peşinde kârlar peşinde koşanların kesesinde istif etmekten başka ne yaptınız? Anayasa’nın
emrettiği sosyal reformlardan hangisini ele aldınız? Vergi reformu nerede? Toprak reformu
nerede? Refah vaadiyle aldattığınız yoksul kitlelerin şimdi kulaklarınızı tırmalayan feryadı
karşısında, Ankara gecekondularında yaşayan vatandaşlara, vaktiyle Fransa'da ekmek isteyen aç
insanlara ekmeğiniz yoksa bugün de pasta yiyiniz" deyişiyle meşhur olan Fransa
Kraliçesi Marie Antoinette'i hatırlatan bir kayıtsızlıkla "pahalılık yok, fukaralık var"
vecizesiyle mukabele etmeniz mi tedbirdir?”276
274 Feroz Ahmad, a.g.e., İstanbul 1996,s.219 275 Fatih Artvinli,a.g.t., s.146 276 Tokatlı,a.g.e.,,s.333-334
82
Bölükbaşı 27 Mayıs sonrası milliyetçi-muhafazakar çizgiyi anti-komünist söylem
üzerinden kurmaya çaba göstermiş ve partinin yeni siyasal kimliği olarak anti-komünizmi ön
plana çıkarmaya başlamıştır.Bölükbaşı 27 Mayıs sonrası komünizmle mücadele konusunda
muhalefet konumunu kullanarak hükümetleri komünizmle mücadelede yeterli tedbirleri
almamakla suçlamıştır. Bu konuda 1962 yılında Meclis’te yaptığı konuşmada hükümeti şöyle
eleştirmiştir “Kötü niyetlilerin,maceracıların ve dikta heveslilerinin cüret ve cesaretlerini
artırmak ve varlığımızı imha için fırsat bekleyen yıkıcı sol cereyanlara zemin hazırlamaktan
başka neticesi olmayan huzursuzluk havası karşısında hükümetin enerji ve basiretle hareket
ettiğini söylemek mümkün değildir”.277
Bölükbaşı'nın, Menderes hükümetleri döneminden beri hükümete yaptığı eleştirileri ve
ikazların içerisinde komünizm tehlikesi önemli yer tutmuştur. Gerek MP iktidarda iken gerekse
sonraki dönemde, Bölükbaşı, komünizm tehlikesine karşı ciddi önlemler alınmadığını iddia
ediyordu. Bu çerçevede Bölükbaşı’nın hedefi TİP ve AP idi, TİP’i Türkiye'de komünist ihtilalin
temelini oluşturmakla suçlayan Bölükbaşı AP’yi de bu faaliyetlere karşı yeterli önlem
almamasından dolayı eleştiriyordu. Bölükbaşı'ya göre AP ve Demirel, her sahada olduğu gibi
komünizmle mücadele konusunda da bilgisiz, kifayetsiz ve samimiyetsiz idi. Bunun en açık
örneği AP hükümetinin imzaladığı Türk Sovyet-Kültür anlaşması idi. Bu anlaşma île Türkiye'nin
kapılarını komünist tehlikesine ardına kadar açabileceğini ifade eden Bölükbaşı, anlaşmanın
yürürlüğe girmesinin Millet Partisi tarafından engellendiğini söylemekteydi.278
Millet Partisi, 1965 seçim propagandasında da Türk-Sovyet Kültür Anlaşması ile
Başbakan Ürgüplü’nün Sovyet Rusya'ya yaptığı yolculuğu şiddetle eleştiriyor ve
yayınlanan bir broşürde şöyle deniliyordu:"Her vesileden istifade etmesini bilen Rus
komşularımızın kültür mübadelelerinin gölgesinde Türkiye'deki azıtmış yoldaşlarıyla
birlikte komünizm propagandasına hız vermekten geri kalmayacaklarını herkesin
kavrayabileceği bîr gerçektir. Kararımızın solcu çevrelerde yarattığı infial de, vatandaşlar için
uyarıcı olmak icap eder. Komünizm propagandasına kapıları açabilecek hareketlerle Rusya’nın
teveccühünü kazanmak politikasını MP hiçbir zaman kabul etmeyecektir"279
Bölükbaşı, milliyetçi görüşü çerçevesinde dış politika konusunda oldukça hassastı ve
hükümeti çok sert bir şekilde eleştiriyordu. Kıbrıs meselesindeki hassasiyeti çerçevesinde 277 TBMM Tutanak Dergisi,Devre I,İctima 2,Cilt 5,Oturum11,Birleşim 89,21.05.1962,s.170 278 Türk-Sovyet Kültür anlaşması MP’li iki bakanın imza etmemesi sonucu yürürlüğe girmemişti. 279 Abadan,a.g.e.,s.195
83
Başbakan Demirel’in 9-10 Eylül tarihlerinde Yunanistan Başbakanı île yaptığı görüşmeler
hakkında görüş ve endişelerini bir mektupla Demirel’e bildirmiştir, Demirel de cevabında; bu
görüşmelerde Enosis tezinin asla kabul edilemeyeceğinin açıkça ifade edildiğini ve Bölükbaşı'nin
hassasiyetini takdirle karşıladığını belirtiyordu.Enosis meselesinde Yunanistan'ı eleştiren
Bölükbaşı, Kıbrıs facialarının gerçek sorumlusunun Yunanistan olduğunu belirterek şöyle
diyordu:"Bu devlet kurulduğu günden beri Türkiye aleyhine sinsi bir genişleme politikası takip
etmiş ve maalesef çok zaman başarı da sağlamıştır"280
Bölükbaşı bu düşünceleri çerçevesinde Yunanistan'la bütün münasebetlerin kesilmesini
istiyor281 ve Yunanistan’ın emellerini şu şekilde özetliyordu: “Yunanistan, Türk toprakları
üzerinde Bizans İmparatorluğu'nu ihya etmek ve Ayasofya'ya çan takmak hayalinden
vazgeçmiş değildir. Gençlerini bu hayal ile yetiştirmekte ve topraklarımızda gözü
olduğunu her vesile ile tekrar etmektedir. Bu düşmanlığın en son tezahürü Ege
sahillerimize yakın olan ve Lozan Antlaşması’yla askerlikten tecrit edilmiş bulunan Yunan
adalarına bir gün Türkiye aleyhine kullanılmak üzere jet üsleri inşa etmeye başlamasıdır...
Türkiye anlaşmaların kendisine verdiği hakkı kullanarak bir gün Kıbrıs'a askeri müdahale de
bulunmak zorunda kaldığı veya haklı bir sebeple Yunanistan'la çatıştığı takdirde
sahillerimizin burnu dibinde kurulan Yunan jet üslerinden kalkacak uçaklar İzmir,
İstanbul, Ankara gibi Türk şehirlerini kolaylıkla bombardıman edebileceklerdir.
Hükümetimiz bu hainane ve gayri meşru hazırlıkları derhal durdurmak için harekete
geçmediği takdirde bir gün İsrail hava taarruzuna uğrayan Araplar durumuna benzer bir duruma
düşmemizden haklı olarak korkulur. Anlaşmaları devamlı olarak çiğneyen
Yunanistan’la olan bütün meseleleri Lozan Antlaşmasından evvelki hale irca ederek yeniden
ele almalıyız…”
Bölükbaşı , mevcut dostluk ve ittifaklar çerçevesinde müstakil ve şahsiyetli bir dış
politika takip edilmesini savunuyordu.Bu çerçevede Rusya ile münasebetlerde özel bir dikkat
gösterilmesi, temkinli ve ölçülü olunması gerektiği düşüncesindeydi.Bununla birlikte
Türkiye’nin NATO ittifakında bulunmasının Rusya’ya karşı bir güvence olduğunu
belirtiyordu. Bölükbaşı’nın NATO ve Türkiye’deki Amerikan üsleri hakkında görüşleri şöyle
idi.
280 Vatan, 25 Ocak 1969 281 Akşam,25 Ocak 1969
84
“Millet Partisi Türkiye’nin NATO içindeki durumunun, Amerika ile olan münasebetlerinin kendi
güvenliğinin ve milli menfaatlerinin emrettiği istikamette düzeltilmesi yollarının süratle
bulunması fikridedir.Bilhassa Türkiye’yi bölgesel nükleer bir harp felaketine sürükleyebilecek
şartlar mutlaka ortadan kaldırılmalıdır.Bu yapılmadığı takdirde Türkiye kendi güvenliğini
sağlamak için girdiği NATO ittifakı ve toprakları üzerinde askeri üsler verdiği Amerika yüzünden
Türk Milletini yok edebilecek bir duruma rıza göstermiş olur.Türkiye’yi otuziki milyonluk bir
mezar haline getirebilecek bir tehlike kaynağı olduğunu yıllardan beri belirttiğimiz Türkiye’deki
Amerikan askeri üslerinin durumu düzeltecek bir anlaşmayı bütün uyarılarımıza rağmen
hükümetin bu güne kadar yapmamış olmasını büyük bir üzüntü ile karşıladığımızı belirtmek
isteriz.Kıbrıs davası gibi Amerikan üsleri davasını da halledemeyen hükümete bir kere daha
sorumluluğunu hatırlatır ve kendisini göreve davet ederiz.”282
Birinci Demirel hükümeti döneminde gündemi meşgul eden konulardan biri de Af
Kanunu idi.Af konusu Ürgüplü Hükümeti zamanında da gündeme gelmiş ancak
gerçekleşememişti.Ekim 1965’teki kısmi senato seçimlerinden sonra Af Kanunu yeniden
gündeme geldi.Af Kanunu 1963 darbe girişimine katılanları kapsadığı gibi DP’lileri de
kapsıyordu.Temmuz 1966’da AP,Genel Af Yasası’nı hazırladı.Affa ilk karşı çıkan Genelkurmay
Başkanı Cemal Tural oldu.283 Bölükbaşı da Af Kanunu’nun 27 Mayısın tasfiyesi olduğunu
belirterek karşı çıkıyordu. Genel affın ilk işareti, 8 Temmuz'da Celal Bayar’ın bağışlanması
oldu.284Af tasarısı ile 21 Mayısçılara kısmi bir af getirilecek ve cezalarının yalnızca üçte biri
affedilecekti. DP’liler ise serbest bırakılacaklar ama siyaset yapamayacaklardı.
Af Kanunu 3 Ağustos’ta meclisten geçti. Kanunun meclisten geçmesi üzerine
Bölükbaşı Cumhurbaşkanına bir muhtıra yollayarak Af Kanunu’nun veto edilmesini istedi.
Bölükbaşı, Af Kanunu'nun milli menfaatlerle, anayasa ve hukuk prensipleriyle bağdaşmadığını
belirtiyor, kanunun anayasanın meşru temelini yıkma amacı güttüğünü söylüyordu.285 Ancak
Cumhurbaşkanı yasayı veto etmemiş ve yasa 9 Ağustos’ta yürürlüğe girmiştir.
Altmışlı yılların başından sonra Türkiye'den özellikle Batı Avrupa'ya işçi göçü önemli
bir mesele haline gelmişti. Mîllet Partisi, Bölükbaşı başkanlığında bu konuya el atmış
çeşitli defalar Almanya'ya heyetler yollamış ve 1968 yılında da mecliste bu konu ile ilgili
olarak Başbakan hakkında gensoru açılmasını istemiştir. 282 Cumhuriyet,21 Ocak 1969 283 Birand ve diğerleri,a.g.e.,s.138 284 Ahmad-Ahmad,a.g.e.,196 285 Birand ve diğerleri,a.g.e.,s.138
85
Bölükbaşı 5.4.l968 tarihinde meclise bir önerge vererek, Avrupa'da çalışan Türk
işçileri konusunda, izlenen politikanın kifayetsiz olduğu iddiasıyla Başbakan hakkında gensoru
açılmasını istemiştir, Bölükbaşı, millî ihtiyaçlar düşünülmeden, karşılaşılacak güçlükler
öngörülmeden yurtdışına işçi gönderildiğinin, “hele işçi gönderelim, gerisini sonra
düşünürüz” zihniyetinin hakim olduğunu ifade ediyordu.286
Yurtdışındaki işçiler konusundaki hassasiyetini daha sonra da sürdüren Bölükbaşı,
20.7.1970 tarihinde Almanya'ya bir gezi daha yaparak iki buçuk ay süreyle incelemelerde
bulunmuştur.287
Bölükbaşı, Almanya'da işçi yurtlarını teker teker gezerek Türk işçilerinin sorunlarını
dinlemiştir. Frankfurt'ta yaptığı bir konuşmada şöyle demiştir:“Bölükbaşı gelmeden
Almanya'daki işçi vatandaşlarımız kendi hallerinde bırakılmışlardı.Ben onlara sahip çıkarak,
Allah rızası için Türk işçisinin hakkını korumak üzere tekrar buralara kadar geldim. Bu işle
benden başka meşgul olan yok gibi, Allah benim uyanıklığımı başkalarına da verse bu hallere
düşmeyiz.”288
Almanya'da iken iç politika konularına değinmeyen Bölükbaşı, iki buçuk ay sonra
yurda dönmüş ve yurtdışındaki Türk işçilerinin sorunlarını hükümete iletmiştir.289
4.3.2. Bölükbaşı’nın Siyasetten Çekilmesi
16 Haziran 1962’de parti kurucuları tarafından Osman Bölükbaşı ikinci Millet
Partisi’nin i lk Genel Başkanı seçilmişti. MP'nin i l k Büyük Kongresi üç büyük ilde
(Ankara, İstanbul İzmir) sıkıyönetimin devam etmesi nedeniyle 5 Temmuz 1963'te Konya'da
yapıldı.290Bu kongrede oy çokluğu ile yeniden seçilen Bölükbaşı, 16 Temmuz 1965'te Ankara'da
yapılan İkinci Büyük Kongre’de de geçerli 1943 oyun tamamını alarak üçüncü defa Genel Başkan
seçilmiştir.291
16 Kasım 1966’da MP Başkanlığından istifa eden Bölükbaşı, MP'nin bir çıkmazda
olduğunu belirterek istifasını geri aldı ve yeniden parti liderliğine seçildi.292 Ancak parti içerisinde
286 TBMM Tutanak Dergisi,Devre 2,İctima 3,Cilt 27,Oturum 1,Birleşim 69,05.04.1968,s.522-542 287 Zafer,21 Temmuz 1970 288 Hürriyet,17 Eylül 1970 289 Akşam,20 Eylül 1970 290 Teziç,a.g.e.,s.317 291 Abadan,a.g.e.,s.185 292 Ahmad-Ahmad,a.g.e.,325
86
ufak problemler baş göstermişti Nisan 1967’de MP içerisindeki anlaşmazlıklar 8 milletvekilinin
istifasına yol açtı. Aslında parti içerisinde bölünmeye yol açacak büyük bir anlaşmazlık yoktu. En
önemli istifa TRT konusunda partisiyle ters düşen Turizm ve Tanıtına Bakanı Zekai Dorman’ın
istifasıydı.Mart 1967'de gazeteler Bölükbaşı'nın yine Genel Başkanlık görevinden istifa ettiğini
yazıyordu.
Ancak MP Genel İdare Kurulu ve Meclis Grubunun ısrarları üzerine Bölükbaşı görevine
geri döndü. Bu arada 1969 y ı l ına gelindiğinde, MP'nin görüşüne yakın partilerin kurulmasından
dolayı, 1969 seçimlerinde, MP umduğunu bulamamış ve oyları yarı yarıya azalmıştı.293
Bölükbaşı, Mayıs 1970'te yapılacak kongre öncesi bir kez daha istifa ettiğini açıkladı. 2 Mayıs’ta
toplanacak kongre öncesi, uzun süredir rahatsız bulunan MP lideri Başkanlık Divanına
gönderdiği istifa mektubunda; rahatsızlığı sebebiyle Genel Başkanlık görevini bırakmak
mecburiyetinde olduğunu ancak ölünceye kadar partinin bir neferi olarak çalışacağını
belirtiyordu. Kongre öncesi parti içerisinde kendisini eleştirenler olmuşsa da294 2-3 Mayıs
1970'de yapılan MP Büyük Kongresinde Bölükbaşı adaylığını koymamasına rağmen 534
delegenin katıldığı kongrede 488 oy alarak295 Genel Başkan seçilmiştir. Aslında Bölükbaşı’nın
tekrar eden istifaları hastalığına bağlıydı. Bu sebeple meclisten de izinli olarak sık sık evinde
istirahat ediyordu. Parti Başkanlığını da bu sebeplen bırakmak istiyordu, Ancak her defasında
partililerin ısrarlarıyla görevine geri dönmek zorunda kalıyordu.
Bölükbaşı son olarak 1972’de Millet Partisi Genel Başkanlığını kesin olarak
bırakmıştır. Yerine Cemal Tural296seçilmiştir. Osman Bölükbaşı, 9 Eylül 1973 günü, 14
293 1969 Seçimleri de 1965’teki gibi AP’nin zaferi ile sonuçlanmıştı.Partilerin aldıkları oylar ve meclisteki sandalye dağılımı şöyleydi: Tablo: 6 1969 Milletvekili Genel Seçimleri Sonuçları
Parti Adı Aldığı Oy Milletvekilliği
AP 4.229,712 256 CHP 2.487.006 143
GP(Güven Partisi) 597.818 15 BP(Birlik Partisi) 254.695 8
MP 292.961 6 MHP 275.091 1 TİP 243.631 2 YTP 197,929 6
Kaynak: AHMAD-AHMAD, 1976,s.376-377
294 2 Mayıs 1970’te yapılacak MP Büyük Kongresi öncesi Genel Başkan Yardımcısı Sami Binicioğlu,Bölükbaşı’nı diktayla suçlamış,Genel Başkanın yıllardır Türk seçmeni ve MP sempatizanları ile alay ettiğini iddia etmiştir.Milliyet,30 Nisan 1970 295 Hürriyet,4 Mayıs 1970 296 Cemal Tural eski Genelkurmay Başkanı idi.1969’da emekliye ayrılmış ve Millet Partisi’ne girmiştir.
87
Ekim'deki seçimleri beklemeden milletvekilliğinden ve partisinden istifa ederek siyaseti
bıraktığını açıklamıştır.
4.4. Bölükbaşı’nın Vefatı
Bölükbaşı siyasetten çekildikten sonra siyasî hayatındaki yoğunluğun aksine sessiz bir
dönem geçirmiştir. Bu dönem içerisinde eski partisinden ve Adalet Partisinden teklifler
gelmesine rağmen bu teklifleri geri çevirmiştir.Ancak bu dönemde sağın iki lideri, Alparslan
Türkeş ve Süleyman Demirel ile yakın ilişki içerisinde olmuştur.297
2001 yılının sonlarına doğru Bölükbaşı'nın sağlık durumu kötüleşti. Bu dönemde
siyasi rakibi ve yakın dostu 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Bölükbaşı’nın sağlık
sorunlarıyla yakından ilgilendi. Bölükbaşı son iki ayını İbn-i Sina Hastanesi’nde geçirdi. Ancak
yoğun tedavilere rağmen, 6 Şubat 2002’de hayatını kaybetti.Bölükbaşı öldüğünde 89
yaşındaydı. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tümer Çorapçıoğlu;
Bölükbaşı’nın vefat nedenini septik şok ve buna bağlı kalp-akciğer yetmezliği olarak
açıklamıştır.298
Bölükbaşı için ilk tören TBMM’de yapıldı. Meclisteki törenin ardından cenazesi
Kocatepe Camii’ne getirildi Cenazeye eski ve yeni pek çok siyasetçi ve vatandaşlar
katıldı. Bölükbaşı'nın cenazesi daha sonra Cebeci Asri Mezarlığına götürülerek toprağa
verilmiştir.
297 Taha Kıvanç, “Osman Bölükbaşı’nı Tanır Mıydınız?”, Yeni Şafak, 10 Şubat 2002 298 Akşam,7 Şubat 2002
88
SONUÇ
Osman Bölükbaşı ,Türk siyasi hayatında, renkli bir siyasi şahsiyetti.1946 yılında 35
yaşında Demokrat Parti saflarında atıldığı siyasette 28 yıl kalmıştır.1950,1954,1957 seçimlerinde
Kırşehir milletvekili,1961 yılında kurucu meclis üyesi,1961,1965,1969 seçimlerinde Ankara
milletvekili olmak üzere TBMM’de 23 yıl geçirmiştir.Demokrat Parti müfettişliğinden
ayrıldıktan sonra,üç siyasi partinin(1948’de MP,1954’te CMP,1962’de MP) kurucusu olmuş ve
üç siyasi partinin(CMP,CKMP,MP) genel başkanlığını yapmıştır.
Bölükbaşı siyasi hayatı boyunca 1946, 1949,1957 yıllarında altı kez tutuklanarak hapse
girmiş, yaptığı konuşmalardan dolayı,1953’te 1 defa,1956’da 3 defa,1957’de 2 defa ve 1961’de 1
defa olmak üzere 7 defa dokunulmazlığının kaldırılması amacıyla hakkında soruşturma açılmış,
bu soruşturmalardan birinde 1957’de dokunulmazlığı kaldırılmış ve mahkûm olmuştur.
Osman Bölükbaşı’nın kişiliğinin oluşmasında iki dönemin etkili olduğunu söyleyebiliriz.
Kırşehir’de geçen birinci dönem; Bölükbaşı’nın siyasi üslup ve konuşma kabiliyeti gibi
yönlerden kişilik temellerinin oluşmasını sağlamıştır. Orta Anadolu’nun yüzyıllardır süren
“âşıklık” geleneğinin tezahürleri; Bölükbaşı’nın hazırcevaplılığı ve konuşmalarındaki özdeyişler
ve kıssalarla tespit edilebilir. Bölükbaşı’nın kişiliğinin oluşmasında etkili olan ikinci dönem ise
Fransa’daki eğitim dönemidir. Bölükbaşı’daki hürriyet, demokrasi, adalet düşkünlüğü bu
ilkelerin dünyaya yayıldığı yer olarak kabul edilen Fransa’da yerleştiği söylenebilir.
Osman Bölükbaşı’nın asıl üstünlüğü, ahlak anlayışındadır. Bütün siyasi yaşamında, siyasi
ikbal uğruna ilkelerinden taviz vermemiştir. Osman Bölükbaşı çeyrek yüzyıl süren siyasi
mücadelesinde Türkiye’de demokrasi bilincinin aşılanması ve yerleşmesinde ve demokratik
devlet nizamı fikrinin gelişmesinde etkili olmuştur. Bu özelliği ile Bölükbaşı Türkiye’de çok
partili hayata geçiş süresince muhalefet olgusunun yerleşmesinde önemli bir görev üstlenmiş,
siyasetin siyah-beyaz görüntüsünde farklı bir renk olarak yerini almıştır.
Osman Bölükbaşı’nın siyaset anlayışının en önemli özelliği kendini merkeze alan, kişisel
bir siyaset olmasıdır. İktidarları, belirli bir siyasi düşünce ya da program etrafında değil, gündelik
siyasi gelişmeler karşısında kendi kişisel tepkisi ile dile getirmiştir. Osman Bölükbaşı,
Türkiye’de “siyasetin popülerleşmesine” katkıda bulunmuştur. Özellikle okuma yazma oranının
son derece düşük olduğu 1950’lerin Türkiye’sinde Bölükbaşı, başkentte olup bitenleri
89
Anadolu’ya meydanlara taşımıştır. Kürsüde saatlerce Meclis tutanağı, belge, evrak, gazete
küpürü okuyan, siyasi olayları ve iktidar politikalarını fıkralarla ve popüler benzetmelerle halka
anlatan Bölükbaşı, hem Türkiye’de siyasetin popülerleşmesine hem de popülist siyasetin
oluşumuna katkıda bulunmuştur.
Osman Bölükbaşı’nın halkı yüceltme, gerçek halkı temsil etme, kahramanlık,
cesaret,meydan okuma v.b.gibi popülist motiflerle yüklü bir siyasi dili vardır.Siyasi
iktidarları,halktan uzaklaştığı,siyasileri hırs, ikbal,menfaat peşinde koştuğu gerekçesi ile eleştiren
Bölükbaşı, iktidarı ve genel olarak siyaseti, bir “şer kaynağı” olarak göstermiştir.Osman
Bölükbaşı Türk siyasi yaşamında iktidarlara güvenmeyen,her siyasi iktidardan şikayetçi olan
inatçı ve müzmin bir muhalefet anlayışının simgesi olmuştur.
Bir muhalefet parti lideri olarak Osman Bölükbaşı’nın Türk siyasetine en büyük katkısı,
sürekli muhalefet konumunu kullanarak, Türkiye’de siyasetin ve demokrasinin niteliğine dair
rakiplerinin dile getiremediği bazı cesur tespitlerde bulunması olmuştur. Ancak bu tespitler
tutarlı bir siyasi program ve düşünce etrafında temellendirilmediği ve hiçbir zaman iktidarı
hedeflemediği için , çok partili yaşama geçişten sonraki çeyrek yüzyıllık dönemde üçüncü bir
parti ve muhalefet çizgisinin kurumsallaşamaması ve kalıcı olamaması ile sonuçlanmıştır.
90
BİBLİYOGRAFYA
ABADAN,Nermin.Anayasa Hukuku Açısından 1965 Seçimlerinin Tahlili ,Ankara ,1966
AĞAOĞLU, Samet.Arkadaşım Menderes,İstanbul, 1967
-------------,Siyasi günlük,İstanbul,1993
--------------,Aşina Yüzler, İstanbul, 1965
AHMAD,Feroz-Bedia.Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi,
Ankara, 1976
AHMAD, Feroz. Demokrasi Sürecinde Türkiye,İstanbul, 1996
ALBAYRAK, Mustafa. Türk Siyasi Tarihinde Demokratik Parti, Ankara, 2004
AKYOL,Mete.Bütün Dünya,Mart,2004
ARTVİNLİ, Fatih.Türk Siyasal Hayatında Osman Bölükbaşı,Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi,İstanbul:Yıldız Teknik Üniversitesi,2004
AYDEMİR,Şevket Süreyya.Menderes’in Dramı,İstanbul ,1988
BABAN,Cihat.Politika Galerisi,İstanbul, 1970
BAĞCI,Hüseyin.DP Dönemi Dış Politikası,Ankara, 1990
BAŞAR, Ahmet Hamdi.Yaşadığımız Devrin İçyüzü,Ankara, 1960
BAŞGİL,Ali Fuat.27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri,İstanbul, 1966
BAYAR,Celal.Başvekilim Adnan Menderes,İstanbul,1986
BİLA,Hikmet.CHP,İstanbul, 1999
BİLGİÇ, Sadettin. Hatıralar, İstanbul ,1998
BİRAND,Mehmet Ali,DÜNDAR Can,ÇAPLI Bülent.Demirkırat, Bir Demokrasi
Doğuşu,İstanbul, 1999
----------------------------,12 Mart,İhtilalin Pençesinde Demokrasi,İstanbul, 1994
BOZDAĞ, İsmet.DP ve Ötekiler,İstanbul, 1975
------------------,Menderes Menderes ,İstanbul, 1997
BOZKURT, Rauf, İBA, Şeref.100 Soruda Parlamento Tarihi,Ankara, 2004
91
BÖLÜKBAŞI,Deniz.Türk Siyasetinde Anadolu Fırtınası Osman Bölükbaşı,İstanbul,
2005
BURÇAK,Rıfkı Salim.On Yılın Anıları,Ankara, 1998
-----------------------,Türkiye’de Demokrasiye Geçiş(1945-1950),Ankara, 1979
ÇAVDAR,Tevfik. “Demokrat Parti”,Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi,cilt.8,
1991
DANİLOV, Viladimir I. Çok Partili Sisteme Geçiş:Türk Demokrasisinin Gelişmesinin
Önemli Bir Safhası,Ankara, 1954
DONAT, Yavuz. “Bölükbaşı Anlatıyor”, Tercüman,6-7 Temmuz 1973
DURSUN, Davut. Demokrasi Krizlerinde Basın ve Aydınlar,İstanbul, 2000
DÜNDAR,Can. “Volkanda olsan sonu kül olmaktır”,Milliyet,29 Ocak 2002
EROĞUL, Cem.DP Tarihi ve İdeolojisi,Ankara, 1990
ERSOY, Tolga .Muvazaa Partileri,Ankara, 2000
ESİRCİ, Şükrü .Menderes Diyor Ki, İstanbul, 1967
FAİK, Bedii .İhtilalciler Arasında Bir Gazeteci,İstanbul ,1967
GOLOĞLU, Mahmut. Demokrasiye Geçiş(1946-1950),İstanbul,1992
GÜNEŞ,Turan.Türk Demokrasisinin Analizi,Ankara ,1996
GÜN,Fahrettin.Din,Siyaset ve Laiklik,İstanbul, 2001
GÜNGÖR,Süleyman.Muhalefette CHP,Ankara, 2004
HAYTOĞLU,Ercan. “Millet Partisi Cumhuriyetçi Millet Partisi Cumhuriyetçi Köylü
Millet Partisi(1048-1960)”Yayınlanmamış Doktora Tezi,İzmir:Dokuz Eylül Üniversitesi
Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 1994
KARAKUŞ, Emin. İşte Ankara, İstanbul, 1977
KARPAT Kemal.Türk Demokrasi Tarihi,İstanbul, 1996
KIVANÇ, Taha. “Osman Bölükbaşı’nı Tanır Mıydınız?”, Yeni Şafak, 10 Şubat 2002
KOÇAK, Cemil.Siyasi Tarih,(1923-1950),Türkiye Tarihi,Cilt 4(1997)
NİYAZİ, Mehmet. “Dünyamız Biraz Issızlaştı” Zaman, 16 Şubat 2002
NUTKU, Emrullah. Siyasi Anılarım, İstanbul, 1979
ONAK,Naciye. “Millet Partisi”,Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul, Hacettepe
Üniversitesi, 1993
ÖYMEN,Örsan , “Bölükbaşı Anlatıyor”Günaydın, 27 Temmuz 1973
92
ÖZBUDUN, Ergun.Siyasal Partiler, Ankara,1977
ÖZDEMİR, Hikmet .Ordunun Olağandışı Rolü, İstanbul,1994
ÖZKAYA, Şükran .Adım Adım 27 Mayıs, İstanbul ,2005
ÖZTÜRK,Kazım.Türk Parlamento Tarihi,TBMM-IX.Dönem,Ankara, 1999.
SELİM,Ahmet.“Tavırlar Hatıralar”,Zaman,16 Ağustos 2001
SÜSOY,Yener.“Ben Çok İhanetler Gördüm” Hürriyet, 8 Şubat 2002
ŞENŞEKERCİ, Erkan.Türk Devriminde Celal Bayar (1918-1960),İstanbul, 2000
ŞİMŞEK, Seda. “ Anadolu Fırtınasının Çileli Yılları”(Yazı Dizisi),Akşam, 8-11 Şubat 2002
TEZİÇ, Erdoğan .100 Soruda Siyasi Partiler,İstanbul, 1976
TOKATLI, Orhan .Kaybolan Yıllar(1961-1973), İstanbul ,2000
TOKER,Metin. DP’nin Altın Yılları (1950-1954), İstanbul, 1991
-----------------, DP Yokuş Aşağı(1954-1957), Ankara, 1991
-----------------,Demokrasiden Darbeye(1957 1960),İstanbul, 1991
------------------,Tek Partiden Çok Partiye, 1970
TURGUT,Hulusi .“Anadolu Fırtınası(Yazı Dizisi)”,Sabah, 20-26 Ocak 2002.
TÜNAY, Bekir .Menderes Devri Anıları, İstanbul,1985
TUNÇAY,Mete.”Siyasi Tarih”(1950-1960),Türkiye Tarihi,Cilt 4(1997)
US, Asım .Hatıra Notları(1930-1950),İstanbul,1966
YEŞİL, Ahmet .Türkiyede Çok Partili Hayata Geçiş, Ankara, 1998
YÜCEL, Serhan.Demokrat Parti,İstanbul, 2001
ZÜRCHER, E.Jan. Modernleşen Türkiye’ninTarihi,İletişim Yayınları,İstanbul,2000
93
Gazete ve Dergiler *
Akis
Akşam
Bütün Dünya
Cumhuriyet
Dünya
Forum
Hürriyet
Kudret
Millet
Milliyet
Sabah
TBMM Tutanak Dergisi
T.C. Resmi Gazete
Vatan
Yeni sabah
Zafer
Zaman
*Gazete ve dergilerin sadece ilgili bölümleri taranmıştır.
94
EKLER
95
EK-1
12 Temmuz Beyannamesi
Hükümet başkanı ve muhalefet lideri ile son günlerde memleketin iç durumu üzerindeki konuşmalarımı ve bu husustaki düşüncelerimi söylemek zamanı gelmiştir. 7 Haziran günüde görüşmek üzere çağırdığım Bay Celal Bayar bana ,Demokrat Parti’nin, idare mekanizmasının baskısı altında bulunduğunu söyledi ve bundan yakındı.Haber verdiğim Başbakan ,aynı konuları daha önce aralarında görüştüklerini anlatarak , böyle bir baskının olmadığını, idare mekanizmasının ülkenin huzurunu bozacak nitelikteki kışkırtmalara karşı çok güç durumda kaldığını söyledi.Bundan sonra iki tarafı bir arada dinlemek için 14 Haziran günlü buluşmayı düzenledim.Başbakan ve yardımcısı devlet bakanı ile Demokrat Parti Başkanı hazır bulundular.İki taraf arasında karşılıklı tartışma içinde iki buçuk saat süren bu konuşma başladığı noktada bitti.Demokrat Parti Başkanı; partinin baskı altında bulunduğu noktasında direndi ve partisinin kanun dışı maksatlar ve ihtilal usulleri izlediğine dair ihtimalleri reddetti.Hükümet Başkanı;idare mekanizmasının baskı yaptığı iddiasını kabul edemeyeceğini ve yakınma belgelerini incelemeye ve kovuşturmaya hazır olduğunu tekrar söyledi ve Muhalif Parti’nin çalışma usullerini düzeltmesi gerektiği iddiasında kaldı. 17 Haziran gününde Bay Bayar’ı tekrar kabul ettim.Bana durumu arkadaşları ile görüştüğünü,benim durumuma karşı teşekkürle duygulandıklarını söyledikten sonra, baskı vardır kanısında olduklarını tekrarladı.Bunun üzerine iki kez görüştüğüm Başbakan,İktidar Partisi ile Muhalefet Partisi’nin Büyük Meclis’teki ilişkileri ve karşılıklı çalışmaları yönünde hayırlı ilerlemeler olduğunu beğenerek söyledikten sonra , biz de kendimize düşen görevleri sadakatle yapacağız, size söz veriyorum dedi ve iki ay sonra Büyük Meclis toplanıncaya kadar partilerin ilişkilerinde güveni artıran ilerlemeler olacağına umudunun kuvvetli olduğunu ekledi. Bu sözleri Bay Bayar’a 24 Haziran günün de aktardım.Bay Bayar bana, eylemli sonucu beklemek gerekeceğini bildirdi.Bundan sonraki tartışmalar Muhalefet liderinin Sivas’taki nutkunda ve Hükümet Başkanı’nın 2 Temmuz günlü demecinde ve onan sonraki karşılıklı cevaplarda görülmüştür.Durum özetlenirse;iki taraf yakınmalarında ve savunmalarında direnmiş ve şiddetli tartışmalar arasında karşılıklı iyi niyetlerin anlatımı olan bazı doyurucu parçalar hatırlarda kalmıştır.Siyasi havayı yumuşatan bir iyilik olmak üzere, dertleri bilenlerin,kendiliklerinden karşı tarafı rahatlatacakları umudu uyanmıştır. Bunun dışında olarak durun Muhalefet Partisi liderinin eylemli bir sonuç bekleme şeklinde belirttiği hükümde görülür.Yani bir başka türlü söylenirse , durum karşılıklı iddialar bakımından düğüm halini muhafaza etmiştir. Şimdi ben bu düğümü çözmeye çalışacağım.İki tarafın yakınmalarının ve savunmalarının kanıtlarını ayrıntıları ile belirtmekte yarar görmüyorum.Zaten bunlar kamuoyunca da yeterince bilinmektedir. Gördüm ki taraflardan hangisinin haksız, ya da hangisini daha önce karşısındakini kırmaya başlamış olduğunu aramakta da yarar yoktur. Ben idare mekanizmasının baskı yaptığını Hükümet Başkanı’nın kabul etmemesini bir güvence belirtisi olarak aldım ve bunu Bay Bayar’a söyledim.Ben Muhalefet Lideri’nin yasadışı amaçlar ve usullerle suçlanmaya karşı çıkmasını da muhalif parti çalışması için şart olan yasa içinde kalmak esasının göz önünde tutulduğuna ve tutulacağına dair,doyurucu bir güvence olarak kabul ettim ve Başbakan’a bunu söyledim.Her iki tarafla uzun konuşmalardan çıkardığım bu sonuçlara inanmak istiyorum ve inanıyorum.Bizi bu inanışa getiren bugünkü
96
durumu, memlekette siyasi partilerin çalışıp gelişebileceğine kesin umut veren en önemli aşama sayıyorum.Şimdiye kadar memlekette geçen iktidar ve muhalefet deneylerinin başarılı olmamasını bir yıldan beri geçirdiğimiz deneylere , onların dayanamamış ve bugünkü,siyasi durumu elde edememiş olmalarında görüyorum.Benim kanımca bir buçuk yılda geçirdiğimiz, deneyler ağır ve bazen umut kırıcı olmuştur.Ama gelecek için her türlü umutları haklı çıkaracak bir başarı da sağlanmıştır.Bu durumu sürdürmek ve gelişmesini sağlamak iktidar ve muhalefet partilerinin görevleri olmak gerekir. Gelecek için tedbirler,benim kabullendiğim gibi,şu noktadan hareket etmekle bulunabilir.Benim bu son dinlediğim karşılıklı yakınmalar içinde abartma payı ne olursa olsun, gerçek payı da vardır.İhtilalci bir örgüt değil, bir yasal siyasi partinin usulleri ile çalışan Muhalif Parti’nin iktidar partisi koşulları içinde çalışmasını sağlamak gerekir.Bu düzeyde ben Devlet Başkanı olarak,kendimi her iki partiye karşı,eşit derecede görevli görürüm. İdare mekanizmamız, yani valilerimiz ve emrindekiler, bir yıldan beri çok ağır bir deney geçirmişlerdir. Öyle zaman oldu ki memlekette hükümetin mevcut olup olmadığı bile şüphe götürür idi. Sorumlu hükümetin huzur ve asayiş görevi tartışılmaz.Fakat yasalara uygun siyasi partilere,karşı yansız ve eşit işlem zorunluluğu da siyasi hayat güvenliğinin temel koşuludur.Bu arada siyasi partilere mensup veya öyle görünen özel amaç sahiplerinin şirretliklerini hiç çekinmeden,etkisiz bırakmak hususunda partilerin dikkat göstermeleri gerekir.Siyasi partilerin hangisi iş başına gelirse gelsin, onlar idare mekanizmasında çalışanların haklarına ve itibarlarına karşı adaletli bir zihniyette olacaklarına inandıracaklardır.Sanıyorum ki Hükümet Başkanı ile Muhalefet Lideri arasındaki son tartışma da, iki tarafı direndikleri noktadan ayırmak gayretine düşmeksizin, iki tarafın beklediği şeyleri söylemiş ve temin etmiş oluyorum.Vatandaşlarıma, Hükümet ve İktidar Partisi ile Muhalefet Partisi arasında görüşme ve araya girme safhalarını olduğu gibi anlatmış olduğumu umarım. Varmak istediğim sonuç, başlıca iki parti arasında temel koşulun yani karşılıklı güvenin yerleşmesidir. Bu güven bir bakıma memleketin de güveni anlamını taşıdığı için, gözümde çok önemlidir. Muhalefet güvenlik içinde yaşayacak ve iktidarın kendisini ezmek niyetinde olmadığından gönül rahatlığı duyacaktır.İktidar muhalefetin yasak haklarından başka bir şey düşünmediğinden gönül rahatlığı duyacaktır.Büyük vatandaş kitlesi ise,iktidarın şu partinin veya bu partinin elinde bulunması ihtimalini vicdan rahatlığı ile düşünebilecektir.Bu sonuca varmak için karşılaştığım güçlükler, çok zaman yalnız ruhsal nitelikte olan etkenlerdir. Bu güçlükleri yenmek için siyasi hayatımızı idare eden, iktidardaki ve muhalefetteki liderlerin içten yardımlarını isterim. Bu bildiriyi yayımında önce, Başbakan ile Muhalefet Lideri görmüşlerdir. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü.
Kemal Karpat,Türk Demokrasi Tarihi,İstanbul 1996, s.164-166
97
EK-2
Demokrat Parti Genel Başkanlığına Ankara
Harcı vefakârlık olan bir dava içinde kaderlerini birleştirmiş olan ve göğüslerinde madalya yerine karanlık günlerin hatıralarını ve ıstıraplarını taşıyan insanlar arasına itimatsızlığın girmesi ve hele davanın asaletine kendi aralarında riayeti unutacak kadar değişmiş olmaları karşısında birbirlerinden ayrılmaları kadar tabii ve tabii olduğundan daha acı bir şey düşünemiyorum. Bir milletin hak ve haysiyetine hürmetkâr olmayan bir nizamı tasfiye davasıyla ortaya çıkanların, bir buçuk seneden beri, her şeyini babasını, ailesini feda eden, hapishane köşelerinde ve mahkeme kapılarında sürünürken partiden lafzı bir alakayı dahi göremeyen ve hayatını istihkar ederek, cephe hattında çalışan bir arkadaşın haysiyetine hürmet etmedikleri ve vefakarlığın icaplarını bir an için olsun düşünmedikleri hadiselerle sabit olan arkadaşlarında ayrılması, bir ananın evladından ayrılması kadar acı olsa da mukadderdir.Bu memlekette adına siyaset denilen ve çok kere her gayri meşru harekette meşruiyet bahşeden karanlık bir işi bir türlü benimsememek ve bunun icaplarını yerine getirememek talihsizliğine ve daha doğrusu saadetine ermiş bir insanın uğruna hayatını vermekten gahi çekinmeyeceği , maksatlı husumetlerin sahipleri tarafından olduğu kadar, milletçe bilinen bir adama karşı ömrünü Allah’ına ve imanına vakfetmiş bir mümine “kafir” der gibi, bu dava için zararlıdır hükmünü sizlere verdirmeye ve bunu her tarafa yaymaya muvaffak olmaları karşısında “inkılap kendi evlatlarını yiyor” hükmüne varıp çekilmesi ve inandığı davayı üstündeki takma sıfat dışında yaşatmak için mücadele etmeye karar vermesi herhalde bir hak ve haktan daha çok bir vazifedir. Kuruni vusta bir hayat içinde münevver ve asri bir istibdadın ıstırabını çeken bu milletin hayatında bir çok fenalıkların tasfiyesini düşünecek yerde, daha dava yarı yolda iken en sadık ve fedakar bir arkadaşı tasfiye için, tahlilinden ıstırap duyduğum ve uzak hesapların hazırlığı olarak karşıladığım bir takım hislerin tesiri ile harekete geçmiş olanları, herhalde tarih affetmeyecektir.Siyaseti her türlü fenalığı meşru kılan bir saha telakki eden bir zihniyeti tasfiye ederek, onun yerine şövalye ruhunu ikame edeceğimiz düşüncesiyle ben ve benim gibileri tasfiye edecek kadar kuvvetli olduğunu ispat etmiştir. Davanın tapusuz sahipleri olmakla ,iktifa edeceklerin, davaya değil, hususi maksat sahiplerine zararlı olacağını herhalde bu davanın samimi mensupları takdir eder. Büyük davaların tarihinde, o davaların en idealist mümessillerinin, daha dava muvaffak olmadan, hususi maksat sahiplerinin entrika fırtınaları içinde boğuldukları ve onlara el uzatan vefakar arkadaşların görülmediği, tarihi bilenlerce malumdur. “Tarih bir tekerrürdür” diyenlerin yanılmadıklarını ben de anlamış bulunuyorum. Duyduğum ıstırabın gerçek sebebi, ömrümü harcamaya karar verdiğim bir dava için zararlı olduğum hükmünü sizlere verdirmeye muvaffak olanların, bu davaya ihanet teşkil eden zihniyetlerin Demokrat Parti’de hakim olmak istidadını gösterdiği ve tasfiyesi istediğimiz bir zihniyetin kendi içimizde yaşamakta olduğunu müşahede etmemdir. İktidardan uzak bulunduğumuz ve davanın asaletini, samimiyetini en çok muhafaza etmemiz icap eden şu günlerde, parti içinde esen bu havanın bu millet için ne tehlikeli bir kader hazırlayabileceğini düşünmemek ve bu düşüncenin ıstırabını duymamak mümkün değildir. Tesadüflerin bu davada mücahadesiz kahraman ve bir damla ter dökmeden dava ve söz sahibi yaptığı entrikacıları, hususi maksat sahiplerini dinleyen ve en yakın arkadaşlarına
98
müdafaa hakkı tanımadan hüküm veren hürriyet, hak ve haysiyet davası yolcularının bir adaletsizliğinin aleti olduklarını, her insaf sahibi müşahede etmek zorundadır. Yalnız müfterileri dinleyerek zahiri sebeplerle hüküm veren bir hakimin adaletsizliğine isyan etmek kudretini kendinde bulamayanların, bir milletin hak ve haysiyeti için mücadele ettiklerini iddia etmelerini, bir milletin hak ve haysiyeti için mücadele ettiklerini iddia etmelerini, bu millet gülünç bir siyaset oyunu olarak karşılar.Bu itibarla, siyaset oyunlarında nimet ve iltifat toplamak için, bu davaya atılmadığımı ve omuzlarımı sadece hakkın yükselmesi için bir basamak yapacak bir adam olduğumu , hiç olmazsa kendi vicdanıma karşı ispat etmek için,Genel Kurul’un verdiği “Müfettiş” unvanını, ona iade etmek vazifesini yerine getirmeye kara verdim. Müfritlerin tasfiyesini istemekte devam eden iktidara karşı, Genel Kurul’un bir tavizi telakki edilebilecek bu istifa ile belki de itidal politikanıza hizmet etmiş olurum. Sıhhi mezuniyet namı altında resen verdiğiniz siyasi mezuniyet kararınızın mesnedi olan hadiselerin şahitleri bugünkü toplantımızda bulunmaktadırlar. Nutuklarımın halk üzerinde fena tesir yaptığını iddia eden ve daha bir takım tazviratta bulunan insanların, nasıl bir maksatla hareket ettiklerini anlayabilmek için , bütün vilayetler delegeleriyle temas etmenizi ve bir tahkikat açmanızı talep ediyor ve bunu hak olarak kabul ediyorum.Çevrilen entrikalar hakkında mufassal bir şekilde Genel Kurul’u ayrıca haberdar edeceğim. Hakikatlar ortaya çıktığı zaman, maskesi yüzünden düşenlere karşı, haysiyetimi rencide etmekte istical göstermiş olan Genel Kurul’un daha büyük bir hassasiyetle vazifesini yapacağını umarım.
Kendi hizmet ve fedakarlığımdan bahsetmenin, masum bir günahkarın vefasız arkadaşlarına karşı müdafaa hakkının bir icabı olarak çok görülmeyeceğine kaniyim.Altı ay evvel verdiğim ve bana iade edilen istifanamenin bir suretini dava ile ilgili arşivlerinde bir yer işgal edebilir düşüncesiyle,Genel Kurul üyelerine takdim etmiş bulunuyorum.
Saygılarımla 23.07.1947
Demokrat Parti Müfettişi
Samet Ağaoğlu,Siyasal Günlük DP’nin Kuruluşu,İstanbul 1992, s.431-433
99
EK-3
Demokrat Parti Genel Başkanlığına Ankara
Teraküm eden hadiseler, bir buçuk seneden beri saflarında amansız bir mücadele neferliği yaptığım Demokrat Parti’den ayrılarak müstakil bir vatandaş sıfatı ile demokrasi davasına daha fazla hizmet edebileceğim kanaatini verdi. “Hayattan istifa edebilirim ve fakat hürriyet davasından asla” sözüne ölünceye kadar sadık kalacak bir insanın hürriyet davasını temsil eden Demokrat Parti’den ayrılması muhakkak ki çok acıdır.Uzun ve ıstıraplı bir iç mücadelesinden ve tereddütlerden sonra vardığım bu kararı bildirdiğim şu anda evladını gömmüş bir ananın ızdırabı içindeyim. Demokrat Parti’yi karanlık içinde parlayan bir meşale telakki etmiş ve ona koşmuştum.Bir buçuk seneden beri o meşale sönmesin diye hayatımın sönmesini bile çok kere göze almış, tehlike ve korku mefhumlarını kafamdan ve gönlümden silmiştim.Nefesimle alevlendirmeye çalıştığım o meşale evvela benim gözlerimi kör etmeye çalıştı.
“Kendi elimle kesip yâre verdiğim kalem Fetvayı hunu na hakkımı yazdı iptida” diyen şairin hisleri içindeyim.
Siyasetin koparamayacağı bağ, söndüremeyeceği ümit ve kirletmeyeceği hava meğer
yokmuş.Bir buçuk senelik mücadelenin bana öğrettiği en büyük ve en acı hakikat siyasetin yaşayan manası oldu.
En karanlık günlerden başlayarak, bir buçuk senelik kader ve dava arkadaşlığından sonra, temiz duygularla bağlandığım sizlerden hareketlerinizin zaruri bir neticesi olarak ayrılmağa mecbur olurken Allah’tan en büyük dileğim Türk Milleti’ni yeni bir inkisarı hayalden koruması ve sizlerle mücadeleye beni mecbur etmemesidir.
Bu akıbeti sistemli bir şekilde hazırlamış olanlara karşı bir kin duymadığımı temin etmek isterim.
12 Temmuz Beyannamesi’nin meyvelerinin toplandığı kabul edilen bu sevinçli gününüzde partinizden ayrılışım belki de sizlere ve politikanıza bir hizmet teşkil edecek.Kat’i hükmü zamana,millete ve tarihe bırakıyorum.
Maalesef bugün şeklen de olsa davanız diyebileceğim işinizde sizlere candan muvaffakiyetler ve davayı tehlikeye koyan bir zihniyetin esiri olan dünkü bazı arkadaşlara intibah temenni eder saygılarımı sunarım.
Ankara:10.09.1947 Demokrat Parti eski müfettişi
Osman Bölükbaşı
Deniz Bölükbaşı,Türk Siyasetinde Anadolu Fırtınası “Osman Bölükbaşı”,İstanbul,2005,s.82-83
100
ÖZGEÇMİŞ
Evren Ayhan 23.08.1980 tarihinde İzmir’in Dikili ilçesinde doğdu.İlk,orta ve lise
öğrenimini Dikili’de tamamladı.1997 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi,Buca Eğitim Fakültesi
Tarih Öğretmenliği bölümünü kazandı.Bu programdan 2001 yılında mezun oldu.Aynı yılın
Ekim ayında İstanbul Ümraniye’de öğretmenliğe başladı.2002 yılının Eylül ayında Marmara
Üniversitesi,Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü,Türk Tarihi Anabilim Dalı,Cumhuriyet Tarihi
bölümünde yüksek lisans programına girdi.Ayhan, halen Ümraniye İnanç Türkeş İlköğretim
okulunda öğretmenliğini sürdürmektedir.
Ayhan bekar olup,yabancı dili İngilizce’dir