23

Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan
Page 2: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

Oluruna Bırak

Orijinal Adı: My Unfair LadyYazarı: Kathryne KennedyGenel Yayın Yönetmeni: Meltem ErkmenÇeviri: Şebnem BarkerEditör: Aslı GüçlüDüzelti: Fahrettin LeventDüzenleme: Ceyda Çakıcı BaşKapak Uygulama: Berna Özbek Keleş

1. Baskı: Eylül 2012

ISBN: 978-9944-82-580-1

YAYINEVİ SERTİFİKA NO: 12280

© 2009 Kathryne Kennedy

Türkçe Yayım Hakkı: Nurcihan Kesim Ajans aracılığı ile© Epsilon Yayıncılık Hizmetleri Tic. San. Ltd. Şti.

Baskı ve Cilt: Kitap MatbaacılıkDavutpaşa Cd. No:123 K:1 Topkapı / İstanbulSertifika No: 16053Tel : (0212) 482 99 10 Faks : (0212) 482 99 78

Yayımlayan:Epsilon Yayıncılık Hizmetleri Tic. San. Ltd. Şti.Osmanlı Sk. Osmanlı İş Merkezi No:18 / 4-5 Taksim / İstanbulTel: 0212 252 38 21 pbx Faks: 252 63 98İnternet adresi: www.epsilonyayinevi.come-mail: [email protected]

Page 3: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

Kathryne Kennedy

ÇeviriŞebnem Barker

Page 4: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan
Page 5: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

5

BİR

Londra, 1885

Summer Wine Lee işe alabilirse hayatını sonsuza dek değiştireceğini umduğu adamı görebilmek için Londra’da kiraladıkları konağın ikinci kat penceresini kaplayan per-denin ardından sokağa göz gezdirdi. Oldukça fakir du-rumdaki Monchester Dükü’nü acil bir iş meselesini gö-rüşmek istediğini söyleyerek evine davet etmişti ama gelip gelmeyeceğinden emin değildi.

Koyu yeşil renkli perdeyi süsleyen püskülü elinde çe-virmeye başladı. Bir aydan uzun süredir Londra’daydılar ve hiçbir şey olmamıştı. Ne bir davetiye. Ne bir ziyaret-çi. Curzon Caddesi’nde yürüyüşe çıktığında yanından ge-çen zarif giyimli İngilizlerden hafif bir baş selamı bile yok-tu. Arkadaşı Maria ona planını uygulayabilmesi için bütün bilgileri toplayana dek sabırlı olmasını söylemişti.

Fakat kendini bu kadar yalnız hissederken sabırlı olma-sı epeyce zordu.

İçini çekti. Çocukluğu boyunca yalnız olmuştu. Neden şimdi kendine acımaya başlayacaktı ki? Babası Arizona’daki madeni saplantı haline getirmişti ve Summer bir sersem

Page 6: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

6

gibi gümüş damarı bulduğunda onun kendisiyle daha çok vakit geçireceğini düşünmüştü. Öyle ki bu durum onun zengin olma takıntısından kurtulmasını sağlayabilirdi. An-cak böyle olmamış, yaşlı adam tutkularını başka şekillerde devam ettirirken - demiryolları, bankalar ve emlak yatırım-ları - onu ve Maria’yı bir hudut şehri olan Tombstone’dan uzaklaştırıp New York’a tıkmıştı.

Summer salondaki ahşap kaplı yüksek duvarlara, kadi-fe döşemelere ve uzun tüylü halılara göz attı, hepsi biraz yıpranmıştı ve eskiydi. Her yerinden yenilik fışkıran New York’un aksine İngiltere’de her şey insana eski hissi veriyor-du, ancak iki şehir de onu sıcak karşılamamıştı. New York sosyetesi onu ve arkadaşını Monte ile tanışana dek reddet-mişti. Bunca yol kat edip İngiltere’ye gelmesine sebep olan erkeği, müstakbel eşini düşünüp gülümsedi… Böylece farklı bir kişi, Monte’nin ailesinin kabul edeceği gerçek bir hanımefendi olacaktı.

Babam New York’ta kalacağına keşke bizimle gelseydi diye düşündü. Yaşlı adam sağlığının seyahat etmek için uygun olmadığını ileri sürmüştü, senelerce madenlerde çalışma-sının sonucu olarak çok kötü öksürüyordu, fakat Summer onun iş görüşmelerini orta yerinde kesip buraya gelmek is-temediğini hissediyordu hâlâ içten içe. Ondan sadece para gönderdiği zamanlarda haber alıyordu.

En yakın arkadaşı Maria’nın yanında olduğunu hatırlat-tı kendine. Ve o berbat okyanus seyahatine salyalı bir sürü hayvanla çıkamamasına rağmen küçük Chihuahua’sı Chi-Chi’yi yanına alabilmişti. Yani tam anlamıyla yalnız sayıl-mazdı.

“Maria, umarım bu işe yarar,” diye mırıldandı boş salon-da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-

Page 7: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

7

mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan birini tutmak istemişti; bu gibi kadınlar Prens Albert’ı eğlendirmek için öyle hızlı para harcarlardı ki genç Ameri-kalı kızları sosyeteye girmeleri konusunda desteklerlerdi.

Maria uzun siyah saçlarını omzundan geriye atarak, “Bu yeterli değil,” demişti. “Söylediklerime güven, bir ha-nımefendi olmak istiyorsan bunu sana öğretecek bir er-kek tutacaksın. Ve ben en sonunda mükemmel birini bul-dum… İki yıkıntı şatosu olan fakir bir dük… Sosyal çevre-lerde hazırcevaplılığı ve sivri dili ile korkulan… Fakat aynı zamanda majestelerinin hususi gözdelerinden biri.”

İkisi de bahsi geçen dük ile hiç tanışmamıştı, fakat Ma-ria bunun bulunmaz bir fırsat olduğunu sıkça dile getir-mişti. Sonuç olarak Summer adama davetiye göndermiş-ti, ancak korkmasına neden olan şeyin neden kaynaklandı-ğını tam olarak çözemiyordu: Ya dük sadece merakından buraya gelecekti ya da daveti hiç umursamayacaktı.

Merdivenlerden ayak sesleri yükseldi. Maria yeşil göz-leri heyecanla parlayarak, “Geliyor!” dedi nefes nefese kal-mış bir halde.

Midesi ağzına gelen Summer tüm vücudunun titredi-ğini hissetti. “Nereden biliyorsun?”

Maria elini kalbinin üzerine koydu. “Çünkü onu daha önce görmüş hizmetçilerden birini caddeyi gözlemekle görevlendirdim.”

Summer burnunu cama dayayarak sokağın ucunu gör-meye çalıştı. Birkaç adam evin bulunduğu tarafa doğru uzun adımlarla ilerliyordu. “Bizimkisi hangisi?”

Maria arkasını dönerken, “Şapkasız olan,” diye cevap verdi.

Summer eve doğru yürümekte olan adamdan gözlerini

Page 8: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

8

alamadığı için sadece Maria’nın aşağıya inen ayak sesleri-ni duydu. Diğer adamlar melon şapka takmışlardı, dolayı-sıyla onu ayırmak kolaydı. İngiltere’nin cılız güneş ışınları bile sarı saçlarının rengini altın sarısına çeviriyordu. Saç-ları modaya uygun olmayacak derecede uzundu ve diğer-lerininki gibi kremle yatıştırılmamıştı. Bu Summer’ın ho-şuna gitti.

Dük uçuk mavi renkli uzun bir palto, dar bir panto-lon giymiş ve gece mavisi bir kravat takmıştı. Baston ya da şemsiyesi yoktu, ters yöne yürümekte olan bir grup beye-fendinin yanından geçerken Summer onun çok da uzun boylu olmadığını fark etti. Nedense bu biraz rahatlaması-na neden oldu ve zil çalıp Maria bir ziyaretçisi olduğunu haber verdiğinde neredeyse sakinleştiğini hissetti.

Adam salona girene kadar.Summer koltuğa özenle oturup ellerini kucağında ke-

netledi ve köpeğin ayak altında dolanmayacağına dair ona söz veren hizmetçiyi içten içe azarlayarak alelace-le Chi-chi’yi eteklerinin altına sakladı. Hayvanın iç etek-lerinin içinde sıcak bir yere yerleştiğini hissetti - hiçbiri İngiltere’nin yaz serinliğine kendini hazırlamamıştı - ve rahat bir nefes aldı.

Dük başından keçi derisi botlarının ucuna kadar onu incelerken, “Siz Bayan Lee misiniz?” diye sordu. “Bayan Summer Wine Lee?”

Adamın sesinin derin ağırlığı ancak dehşet olarak ad-landırabildiği bir hisle kalbinin teklemesine sebep olunca Summer köpeğini iterek hızla ayağa fırladı. Lanet olsun, Chi-chi’nin dükün bacaklarına saldırmasına izin veremez-di, bu yüzden botunun ucuyla hayvanın karnını okşayarak çabucak yerine oturdu.

Page 9: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

9

Elini uzatıp yeniden ayağa kalkmaya yeltenmeden, “Me-memnun oldum,” dedi kekeleyerek.

Altın rengi kaşları şaşkınlıkla kalkan adam her şey nor-malmiş gibi ona doğru ilerledi ve sadece gerçek bir beye-fendinin yapacağı şekilde öpmek üzere elini ellerinin ara-sına aldı. Fakat tenleri birbirine değdiği an ona uzun uzun bakarak duraksadı. Gözleri masmavi, Summer’a Apollo heykelini anımsatan dudakları muhteşem, olağanüstü ya-kışıklılığına erkeksi bir görünüm katan burnu ise hafif ke-merliydi.

Chi-chi tam o anda hırlamaya başladı ve üzerlerine dü-şen büyülü ortamı bozdu. Dük sesin nereden geldiğini an-lamak için etrafına bakınırken Summer karın okşama işle-mine yeniden başladı ve küçük köpek çabucak sessizleşti. Hissettiğinden de cesaretli bir tavırla yanındaki sandalye-yi işaret ettiğinde ise adam yüzünü asıp kadife döşemenin üzerine zarif bir edayla yerleşti.

Monchester Dükü gördüklerine inanamıyormuşçası-na onu süzmeye başladı. Unvan sahibi olup sosyetede yer edinmek isteyen birçok Amerikalı bayanla tanışmıştı… Bi-raz daha hoş ve sağlıklı olsalar da genellikle İngiliz kadın-larına benzerlerdi. Fakat bu kız çocukluğundan hatırladığı bir masaldan fırlamış, saçları gözleri ve teni altuni kahve-renginin her tonunu taşıyan zarif bir peri kızını andırıyor-du. “İlginç bir isminiz var. Sanırım Amerikalısınız?”

Summer’ın gözleri kocaman açıldı. Adam sanki kötü bir şey söylemişti. “Evet.”

“Ve bana iş teklif ediyorsunuz?”“Evet.” Adam sanki Londra’da herhangi bir şey için en

son başvurulması gereken kişiymiş gibi konuşmuştu.“Benim kim olduğumu biliyor musunuz?”

Page 10: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

10

Lanet olsun sesinden ukalalık akıyor diye düşündü Sum-mer. “Evet.”

Adamın kaşları tekrar havaya kalktı. “Şöhretim de da-hil?”

Summer ağzını açtı ve tekrar kapattı. Maria’nın verdi-ği bilgiye ne kadar güvenebilirdi? Bu adam bir tür hovarda mıydı? Onu evine davet ederek itibarını zedelemiş, sosye-teye girme şansını tamamen yok mu etmişti? “Ben… Ben ne demek istediğinizden emin değilim.”

“O halde hanımefendi, sizi bilgilendireyim.” Öne doğ-ru eğildi, erkeksi havası odayı doldururken gözleri öfkey-le parlıyordu. “Bana herhangi bir teklif sunmadan önce Amerikalı kadınlardan hoşlanmadığımı bilmeniz gerek. Unvanların bu gibi yollarla satın alınmasından da nefret ederim. Elime geçen her fırsatta majestelerine statü avcı-larını kötülerim, bildiğiniz üzere kendisiyle aramızda hu-susi bir dostluk bulunmaktadır. Yoksa beni neden çağıra-sınız ki? Bir centilmen olarak sizi bu konuda uyarmanın adil olacağını düşündüm. Doğruluk payı içeren yorumla-rım, alışık olduğum rahat hayatı yaşamamı sağlayan pren-si eğlendirir, ben de elimdeki bütün bilgileri onun eğlen-cesini daimi kılmak adına kullanırım. İleri sürmek istedi-ğiniz öneriler de buna dahil… Tabii şahsınıza dair bilgi-lerle birlikte.”

Böylesi bir konuşmaya hazırlıksız yakalanan Summer büyük bir şaşkınlıkla bakışlarını adama dikti. Söyleyecek-lerinin provasını yaparken onun da söyleceği şeyler olaca-ğını hiç düşünmemişti. “Şahsıma dair bilgiler mi?” diye-bildi sadece.

“Elbette.”“Mesela?”

Page 11: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

11

“Mesela elbisenizin tuhaf kesimi modanın birkaç sene gerisinde… Saçınızın durmadan korkunç bir biçimde to-puzunuzdan kurtulup yüzünüzün çevresine dökülmesi de. Ve sesinizdeki sorun nedir? Maalesef birçok Amerika-lı kadın tanıdım ve hiçbiri kendilerini olduğundan daha da eğitimsiz gösteren genizden gelen böylesi bir aksana sahip değildi.” Sandalyesine rahatça yaslandı ve kollarını geniş göğsünün üzerinde kavuşturdu. “Ayrıca rica etsem beni bacağınızın titremesine sebep olan şu rahatsızlığınızla ilgi-li aydınlatabilir misiniz?”

Maria adamın sivri dilli olduğunu söylemişti, fakat Summer bu derece olacağını aklından bile geçirmemişti. Neden yardıma ihtiyaç duyduğunu yeniden hatırlamaya çalıştı. Onun desteğiyle sosyeteyi tahmininden de kısa bir süre içinde fethedebilirdi.

Dük özgüvenli ve ukala bir edayla gözyaşlarına bo-ğulmasını bekleyerek bakışlarını ona odaklamıştı. Bunun üzerine Summer gülümsedi ve eteklerini kaldırdı.

Ve Chi-chi’nin - 2.5 kiloluk hırıldayan ve diş gösteren tüy yumağının - ortaya çıkmasıyla adamın ağzı şaşkınlık-tan açık kaldı.

“Bacaklarınızı ısırmasını önlemeye çalışıyordum ama şimdi sanırım onu bir deneme yapması için serbest bıra-kacağım.”

Ne yazık ki adam uzun çizme giyiyordu ve Chi-chi de-riyi sadece biraz aşındırabildi.

Bacağını sallayarak köpekten kurtulmaya çalışan dük, “Kahretsin, bu da ne böyle?” diye sordu.

Belli ki kapıyı dinlemekte olan Maria, “Bir kopek,” ce-vabını yapıştırdı. Salona girdi ve beyaz tüy yığınını kolları-nın arasına aldı. “Ve sizi sevmedi, tıpkı benim gibi.” Dön-

Page 12: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

12

dü ve Summer’a baktı. “Orada oturup bu adama gülümse-meye nasıl devam edersin? Bıçağını çek! Güzel bir şekilde dürt ve onu yolcu et! Onu buraya davet etmek gibi böylesi çılgınca bir fikre kapıldığım için özür dilerim.”

Monchester Dükü dehşete kapılmış halde kızın elbisesi-nin fırfırlarına bakarak, “Üzerinizde bıçak mı var? O da mı eteklerinizin altında?” diye sordu. Daha önce hiç böyle bi-rine rastlamamıştı. Can sıkıntısı en yakın arkadaşıydı, ancak bu kızın bulunduğu ortama girdiği andan beri sanki hayata dönmüştü, bu kız sanki etrafına bir pırıltı yayıyordu.

Summer içinden bir kahkaha yükseldiğini hissetti. Ada-mın yüzündeki ifade çok komikti! Arizona’dan ayrıldıkla-rından beri silahını baldırında taşımayı bırakması iyi ol-muştu. Ama Kızılderili arkadaşı Chatto’nun verdiği bıçağı asla yanından ayırmıyordu. “Elbette.”

Dük altın renkli tek kaşını kaldırdı ve “Eteğinizin altın-da başka neler olduğunu sorabilir miyim?” dedi.

Maria, “Hayır, soramazsınız,” diyerek araya girdi. Si-yah saçları neredeyse şiddetinden havaya dikilmişti, sol-gun mavi gözleri ise öfkeyle parlıyordu. Chi-chi genç kı-zın tutuşundan kurtulmaya çalışırken acı dolu bir şekilde havlayıp hırıldıyordu. “Siz bir centilmen değilsiniz ve bu evi bir an önce terk etmenizi öneririm!”

Summer sebebini bilmiyordu ama dük bu aşağılama girişiminden hiç de rahatsız olmuş gibi görünmüyordu. Neticede bu tip erkeklere alışkındı, her ne kadar karşısın-daki adam cesaretini farklı şekilde kullanıyor olsa da. Ve içinde yükselen kahkahayı tutmakta giderek zorlanıyor-du… Önce kıkırdadı, sonra da düpedüz gözlerinden yaş-lar gelinceye dek bacağına vurarak kahkahalara boğuldu.

Maria’nın gözleri kısıldı. “Ben bunda komik olan hiç-bir şey göremiyorum.”

Page 13: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

13

Adam, “Ben de,” dedi ancak yüzü keyifle aydınlanmış ve sanki çok sık gülmezmiş ya da böylesi bir duruma alışık de-ğilmiş gibi dudakları hafif bir sırıtışla seğirmeye başlamıştı.

Summer gözyaşlarını sildi. “Görmüyor musun Maria? Buraya sadece komik dedikodular almak için geldi. Elinde sosyeteye girme ümitlerimi tamamen yok etmeye yetecek kadar silah var bile. Bu durumda onun sessizliğini deste-ği ile birlikte satın almak tek seçeneğim… Tabii yapabilir-sem.”

Maria öfkeli bir tavırla derin bir nefes aldı.Dük egzotik gorüntüsünü inceleyerek siyah saçlı güzele

baktı. Bu kız da nereden çıkmıştı? “Siz kimsiniz?”“Onun arkadaşı,” diye atıldı Maria. “Sizin arkadaşlığın

ne demek olduğunu bilmediğinize eminim gerçi, öyle de-ğil mi?”

“Yeter Maria. Chi-chi’yi al ve git şimdi. Lord hazretleri-nin sessizliği satın alınabilir mi bakalım...”

Adam öne doğru eğildi. “Lord hazretleri değil ekselans-ları demelisiniz. Çok fazla para gerekecek bayan… Bu kü-çük tablo bile prensimizi en azından bir hafta eğlendirme-ye yeter.”

Summer da öne doğru eğildi ve bu hamlesi adamın şa-şırıp geri adım atmasına neden oldu. “Hisleriniz gayet açık bayım, fakat anladığım kadarıyla aslında prens Amerikalı kız-ları seviyor. Ve ne kadar sıradışı o kadar iyi. Belki de sizi işe alarak kendime kötülük yapıyorum zira hikâyeleriniz emi-nim onda merak uyandıracaktır.” Kraliçeyle tanıştırılma şan-sımı da yok edecektir diye düşündü içten içe. Ve bu onun asıl amacıydı - o tutucu kadından kabul görmek New York’un kendi sosyetesinin kraliçesinin, heybetli Bayan Astor’ın da onayını almak demekti.

Page 14: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

14

Adam bu sözleri sindirdikten sonra başını salladı. “İş teklifinizi duymaya can atıyorum.”

“Güzel.” Summer adama gülümsedi ve masanın üze-rindeki küçük zili çaldı. Yüzü kıpkırmızı olan uşak bakış-larını kaçırarak elinde çay tepsisiyle içeri girdi. Maria bu adamın işe alınması konusunda onu ikna etmişti çünkü züppe görünmüyordu ve Summer atletik yapısının, daha-sı çekici yüzünün de bu işte rol oynadığından kesinlikle emindi. “Teşekkürler, Charles. Bu yeterli.” Maria’nın onu casusluk yapması için gönderdiğinden şüphelendi bir an için ve konuşmasına devam etmeden önce uşağın odadan çıkmasını bekledi. “Size olan teklifim bayım… Biraz alı-şılmışın dışında.” Tepsiye uzanıp büyük bir kısmını beyaz örtünün üzerine döktüğünü fark etmeksizin çay servisini yaptı. Aklı genzinden yükselen aksanı yumuşatma kısmı-na takılmıştı; New York’ta ses dersleri almış ama yine de o kültürlü akılcılığı sağlamayı başaramamıştı. “Sizi beni sos-yeteye tanıtmanız için kiralamak istiyorum.”

Dük dökülen çay dantelli örtüyü daha fazla kirletme-den kızın elinden fincanı hızla kaptı. “Bu konudaki fikir-lerimi size çoktan aktarmış olduğuma inanıyorum. Ülke-min vatandaşlarından birinin unvanını vermesi için Ame-rikalı bir üçkâğıtçıya yardımcı olacağımı gerçekten düşünü-yor musunuz?”

“Ah ama beni yanlış anladınız. Ben bir koca arayışın-da değilim.”

Altın rengi kaşlar belirgin bir şüpheyle kalktı. “O halde kaliteniz tartışılmaz.”

Summer fincanını adamın ukala yüzüne fırlatmamak için hızla tepsiye bıraktı. Dük belli ki ona inanmamıştı. “Ben zaten ülkemde başka biriyle nişanlıyım. Ailesi sosye-tede yüksek mevkiide olan harika bir adamla.”

Page 15: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

15

“Ah.” Adam rahat bir tavırla sandalyesinde arkasına yas-landı. “Ve siz tam olarak onların standartlarına ulaşamı-yorsunuz, öyle mi?”

“Böyle düşünmenize sebep olan… Hayır, her neyse boş verin. Beyniniz diliniz kadar kıvrak ve beni öyle ko-layca aşağılamanıza sebep olacak bir şey yapmayacağım.” Adama öfkeyle baktı. “Evet, onların standartlarına ulaş-mam lazım. Kraliçe ile tanışmam lazım. Ve sizi temin ede-rim ki ülkenizin değerli lordlarını bırakıp direkt olarak Amerika’ya geri döneceğim.”

“Amerikalı harika erkeğinizin yanına mı?” Yüzü bir şey canını sıkmış gibi asıldı. Kızın Amerikalı bir erkeği İngi-liz lordlarına tercih etmesine gerçekten içerlemiş olabilir miydi?

“Size söyledim, ben unvan peşinde değilim.”“Şu Amerikalıdan bahsederken gözlerinizde beliren o

aptal pırıltıdan dolayı size inanma eğilimindeyim.” Ga-rip bir hisle göğsü daraldı. Kızın nişanlı olması onu neden böylesine rahatsız ediyordu ki? Bu konuyu daha fazla dü-şünmeyi reddederek, “Bu harika kişinin bir ismi var mı?” diye sordu.

“Monte,” diye karşılık verdi Summer iç çekerek.Dük fincanını hızla masaya bıraktı. “Ne kadar?”“Ne kadar mı? Ah para. Anladığım kadarıyla mülkünüz

harap durumda ve…”Mavi gözleri parlayan adam, “Bu sizi hiç ilgilendir-

mez,” dedi. Ses tonu bu gibi özel meselelere daha fazla burnunu sokmaması gerektiğini ima ediyordu, kızın yan-lış Amerikan terbiyesiyle yetiştirilmiş olduğu belliydi.

“Fakat geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz?”“Siz cahil bir yabanisiniz, öyle değil mi? Beyefendiler

Page 16: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

16

çalışmazlar, hanımefendi. Onları beyefendi yapan da bu-dur.”

Summer ayağa fırlayıp salonda gezinerek adama karşı-lık verdi: “Pervasız sözler ediyorsunuz bayım.”

Kız salonda yürürken, hayır adeta süzülürken bu kadar kaba birine göre inanılmaz derecede zarif diye düşündü Monc-hester Dükü. “Siz de pervasız sorular soruyorsunuz. Siz Amerikalı kızlara hiç terbiye vermezler mi?”

“Ben diğer Amerikalı kızlara benzemem.”“Bu zaten çok belli. Çayı döke saça servis ederken salo-

nu büyük bir zarafetle adımlıyorsunuz, yemin ederim su üzerinde yürür gibisiniz. Sizin gibi bir bayan nasıl yaratı-lır ki?”

Summer güldü. Adam onu izlerken suratında nasıl bir ifade belirdiğinin farkında değil miydi? Ama belki de bu şaşkın ifadesi sadece onun yüzündendi, kaşlarını kaldırdı-ğında karşısındakinin gülümsemesine alışkın değildi. Yine de bunu sorun etmiyor görünüyordu.

“Sizi işe almama izin verirseniz…” dedi genç kız. “Na-sıl olduğunu öğrenebilirsiniz.”

Dük kravatını düzeltti ve saçlarını kulaklarının arkasına iterken yüzünde kibar ama sıkıntılı bir ifade belirdi. “İlgi-lenmiyorum.”

“Peki bir demiryolunun üçte bir hissesi ilgilenmeniz için yeterli olur mu?” Summer adama ne teklif edeceğini de-taylı olarak düşünmüştü; New York sosyetesinin paraya olan ilgisi İngilizlerin de aynı bakış açısına sahip olabile-ceklerine inanmasına neden olmuştu. Para teklif etmek belki de yapılan bir şey değildi. Babası demiryolunu kü-çük olduğu için ona vermişti, ancak adamın bu teklife ha-yır demeyeceği kadar da kârlıydı.

Page 17: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

17

Sevdiği adamı kazanmak buna değerdi. Gerekirse tüm yatırımını vermeye bile hazırdı.

Monchester Dükü ilgili ve şaşkın bir edayla kaşlarını çattı. Prensi eğlendirerek geçimini sağlıyordu ve en gös-terişli evlere de tamamen bu ilişkinin sağlamlığı sayesin-de davet ediliyordu. Yeniden bağımsız olmak nasıl olur acaba, diye düşündü. Komik hikâyeler aramak zorunda olmamak ve insanları aşağılamamak? Aşağılanan kişilerin çoğunluk-la bunu hak ettiklerini kendine hatırlattı, fakat başka biri-nin cömertliğine muhtaç olmamak da inanılmaz derecede çekiciydi. Kızın teklif ettiği tam olarak bir iş değildi, yani onun centilmen olarak pozisyonunu lekeleyemezdi.

Summer adamın aklından geçenleri yüzünden okuya-biliyordu, söylediklerini umursamadığı sürece onun se-vimli biri olduğunu düşünebilirdi.

“Kâğıtları görmem lazım.”Genç kız büfeye doğru yürüdü ve bir tomar kâğıt alıp

adamın kucağına yerleştirdi. Sanki kaba bir hamlede bu-lunmuşçasına dük ona başını sallayarak baktı, ardından Summer salonda gezinmeye devam ederken kâğıtları he-vesle incelemeye koyuldu. Sonunda iç çekerek arkasına yaslandı ve onu öyle yoğun bakışlarla süzmeye başladı ki kız yeniden öfkelendi. Bu adamın birini tehdit etmesi için kılıca ya da silaha ihtiyacı bile yoktu, yüzündeki ifade ve gaddar sözleri de yeterince iş görüyordu.

“Size epeyce vakit ayırmam gerekecek.”Genç kız bu sözlere kanmadı ve teklifini yükseltmeyi

redderek böyle bir adamın nasıl yaratıldığını düşündü.“Mesela elbiseniz… Pamuk mu? Derhal hizmetçinize

verin ya da en iyisi yakın. Ve o kaşlar… Cımbız hangi amaç-la kullanılır bilmiyor musunuz?” Sesi alçaldı. “Ancak ke-mikleriniz güzel, hakkınızı vermek gerek gözleriniz de…”

Page 18: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

18

Göz göze geldiklerinde nefesi kesilen Summer donup kaldı. Daha önce böyle bir şey hiç hissetmemişti, adam sanki bakışlarıyla onu esir almıştı ve bıçağıyla bile buna karşı mücadele veremeyecek durumdaydı. Ensesindeki tüyler ürperdi ve belanın kokusunu aldı, o maden hırsızını öldürdüğü zaman olduğu gibi. Ve bu düşünceyle zihnen irkildi, o adamın ölümünü düşünmeyeceğine dair kendi kendine söz vermişti.

Dük ona garip şeyler yapmaya devam ederken Summer üzerindeki tılsımı bozmak istercesine içten içe Monte’nin ismini tekrarlarken buldu kendini. “Aşağılamalarınız beni destekleyeceğiniz anlamına mı geliyor?”

Adam kendine gelmeye çalışırcasına kafasını salladı. “Lanet olsun, sanırım evet. Kâğıtları avukatıma göster-mem gerekecek elbette. Fakat sizi şimdiden uyarıyorum, daha önce böyle bir şey yapmadım ve kimse bundan ha-berdar olsun istemiyorum, anlaşıldı mı?”

Kalbi sevinçten hızla çarpmaya başlayan genç kız kah-verengi lüleleri yüzüne düşecek şekilde kafasını salladı. Bu adamın standartlarına ulaşabilirse Bayan Astor’a ulaşması da kolay olacaktı.

“Ve moda ile ilgili bilgili olmadığım konular var, iç ça-maşırı ve benzeri konularda.” Bakışları kızın gözlerine odaklandı. Bu sözler üzerine şaşırmasını beklediği açık-tı. Hanımefendiler iç çamaşırları hakkında konuşamazlar mıydı yani? Evet, dük ona şimdiden bir şey öğretmişti bile.

Summer anlayışlı olmaya çalışarak kafasını salladı. “El-bette. Küçük bir araştırma yapmanız gerektiğini anlıyo-rum.”

Hayal kırıklığına kapılmışçasına yüzü asılan adam ona yine ümitle baktı. “Sorun değil. Leydi Windolm benim

Page 19: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

19

metresimdir. Windolm Markizi. Kuşkusuz bu gibi hassas konularda beni aydınlatacaktır.”

Summer omuz silkti. “Mükemmel. Fakat ben de ara-mızdaki anlaşmadan kimsenin haberi olmasını istemiyo-rum. Kendisi sırrımızı saklayacak kadar güvenilir midir?”

Dük sol kulağının üzerine düşen sarı saç tutamını ge-riye itip başını ona doğru uzattı. Deli kız diye düşündü. İnsanların metresleriyle olan ilişkilerine dair hiçbir şey bilmiyor. “Beni dinlemiyor musunuz? Bu kadınla yatıyorum! Eğer bunu sır olarak saklayabiliyorsa…”

“Güzel,” diyerek iç çekti Summer. “Onunla bir an önce tanışmak isterim o zaman.”

Adam ayağa kalktı, içindeki centilmen kızın sesindeki umursamazlığı hissediyor ve buna istemsizce tepki göste-riyordu. Mavi paltosunu ve kravatını düzeltip kıza doğru yürüdü.

Yüzüne bakmak için başını kaldırması gerekmeyince Summer onun boyu konusundaki ilk izleniminde yanıl-madığını anladı. Ama adam yine de kısa değildi. Varlığı bu şekilde düşünmesinin önüne geçiyordu. Giysilerindeki mavi ton ise gözlerinin rengini daha da ortaya çıkarıyordu.

Dük öpmek üzere kızın elini ellerinin arasına aldı. “Bir-birimize çok uygunuz, öyle değil mi?”

Summer karıncalanan elini hızla geri çekti. “Ne demek istiyorsunuz?”

Adam omuz silkti. “Günün birinde hanımefendi… Sizi çok şaşırtacağım.”

Adam salondan çıkmak üzere arkasını döndüğünde, Maria ile Chi-chi hızla içeri girdiler. “Ver onu bana, seni küçük sefil!” diye bağırdı Maria. Köpek Summer’ın eteği-nin altına saklanınca ekledi: “Bunun seni kurtaracağını hiç

Page 20: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

20

sanmıyorum.” Dizlerinin üzerine çöküp elbisenin katları-nı kaldırmaya başladı.

Summer minik köpeğin üzerine basmaktan korkarak hareketsiz kaldı. “Ne oldu?”

“Bu köpek hırsız,” diye söylendi Maria dantellerin ara-sından. “Elinde bir şey var ama bırakmıyor.”

Adam gözleri kocaman açılmış bir halde olanları izli-yordu. Summer ona kendi tarafında yer alması için para teklif ettiğine şükretti çünkü bu evde garip bir olay yaşan-mayan tek bir gün dahi olmuyordu ve eğer dük buraya dü-zenli olarak gelecekse buna şimdiden alışması en iyisiydi.

“Chi-chi,” diye seslendi azarlayıcı bir ses tonuyla. “Ver onu Maria’ya.”

Köpek hırlayarak karşılık verince Maria tarlatana yasla-nıp kafasını salladı.

Summer, “Chi-chi…” diye uyardı.Çay fincanı büyüklüğündeki köpek eteklerinin al-

tından fırladı, salonun etrafında birkaç tur attı, ardından Maria’nın kucağına zıplayıp ağzındakini çıkardı.

Maria çığlık atıp köpeği ve ölü fareyi halının üzerine yuvarlayarak ayağa kalktı.

“Kahretsin Maria, sadece bir fare.” Chi-chi heyecanla zıplarken Summer yaratığı kuyruğundan tuttu. “İşte bu-rada al.”

Maria salondan çıkarken, “Ben asla böyle bir şey yapa-mam,” diye kekeledi. “Böyle iğrenç bir şeyi nasıl tutabi-liyorsun anlamıyorum.” Solgun yeşil gözleri arkadaşın-dan düke kaydı ve yüzü anlık bir utançla kıpkırmızı oldu. “Onun burada olduğunu unuttum… Ah kahretsin! Hiç-bir zaman kabul edilmeyeceksin… Tam olarak…”

Summer ölü hayvanı koltuğun arkasından aldığı bir ör-

Page 21: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

21

tüye sarıp arkadaşına uzattı. “Al bunu, köpeği de aşağı gö-tür.” Maria bir an için tereddüt etse de hırıldayan Chi-chi’yi kollarının arasına aldı. Summer adama baktı ve bık-kın yüz ifadesini görünce kendini tutamayıp kıkırdadı.

“Sizi şaşırtmış olmalıyım bayım.”“Yerinizde başka bir kadın olsaydı arkadaşınızla birlik-

te çığlıklar atardı.”“Ah, Maria biraz titizdir. Ölü bir fareden korkmak için

hiçbir sebep yok.”Adam donup kaldı. “Daha önce ölü bir fareyi gölgede

bırakacak ne gördüğünüzü merak ediyorum doğrusu.”Summer adamın omuz silkmesini aynen taklit etti.“Ve…” diye devam etti dük sözlerine. “Öyle görünü-

yor ki eteğinizin altı Doğu Yakası fahişelerinkinden bile haraketli.”

Summer gülmemek için kendini zor tuttu. Adam, Ma-ria ile birlikte Tombstone Arizona’da hafif meşrep kadınlarla ne kadar çok zaman geçirdiğini bilseydi kesin şaşkına dö-nerdi. Maria’nın annesi Hafford’ın Salonu’nda çalışıyor-du ve o öldükten sonra diğer kadınlar kızını elbirliği ile büyütmüşlerdi. Summer oradaki birçok kadının sırf karın tokluğuna bu işe girdiğini, dahası şimdiye kadar sosyetede tanıştığı birçok kişiye kıyasla çok daha nazik ve onurlu ol-duğunu biliyordu.

Bununla birlikte - Maria’nın anlattıkları doğruysa - bir kadın evlenip vâris sahibi olduktan ve onun yedeğini de doğurduktan sonra istediği kadar flört etmekte serbestti. Onlarla Salon’daki kadınlar arasında ne fark vardı ki? Dü-kün söylediği söze alınması için hiçbir sebep yoktu; aslın-da akıllıca bir şaka olduğu bile düşünülebilirdi.

Verdiği tepki üzerine adamın yüzü asıldı, hazırcevaplı-

Page 22: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

22

lığı ile karşısındakini şaşırtamadığına üzüldüğü açıktı. Ne-dense kim kimi daha çok şaşırttı diye düşünerek skor çı-karıyor ve devamlı kaybediyordu. Summer onu anlamak-ta zorlanmıyor ve onun neden birçok kişiyi korkuttuğunu merak ediyordu. Belki de prens onun yorumlarını ciddiye alıyor, bu durum da insanları endişelendiriyordu.

Monchester Dükü iç çekerek onun elini tuttu ve dizle-rini hafifçe kırıp küçük bir selam vererek artık gitmesi ge-rektiğini mırıldandı. Fakat salondan çıkmak üzere döndü-ğünde elini bırakmayınca, Summer bir an için bu adam-la el ele olmak dünyanın en güzel şeyiymiş gibi hissederek onunla yürümek zorunda kaldı. Ne hissettiğini idrak eder etmez Chatto’nun öğrettiği gibi hızla elini çekti ve ayakla-rını sertçe yere basarken kısa bir an için Monte’yi aslında tamamen aklından çıkardığını fark etti.

Bu kibirli lord uzun zamandır gülmediği kadar gülme-sine neden olmuştu, hepsi bu.

Adam bir anda boşta kalan eline baktı ve ona doğru döndü; kız elini çekene dek onun elini tutmakta olduğunu unutmuş gibi dudakları şaşkınlıkla aralanmıştı. Çok geç-meden dudakları kıvrıldı ve o parlak mavi gözler gölgelen-di. “Bir sonraki randevumuzu gerçekten sabırsızlıkla bek-liyor olacağım.”

“Ben de,” dedi Summer. “Ve umarım çok iyi arkadaş oluruz.”

Dük kafasını salladı. “Arkadaşınızın anlaşılır bir şekilde ifade ettiği üzere hanımefendi, benim hiç arkadaşım yok.”

Adam salondan çıkınca aralık perdeden içeri sızan gün ışığı aniden solar gibi oldu ve ortam heyecandan yoksun bir havaya bürünüp tüm neşesini kaybetti. Summer içini çekti ve Maria ile Chi-chi’yi bulmaya gitti.

Page 23: Oluruna Bırak - Epsilon Yayınevi · 2012-09-05 · da. Çünkü bu kendisinin değil arkadaşının planıydı. Sum-7 mer evlenerek unvan ve mirasa konmuş Amerikalı hanım-lardan

23

Monchester Dükü kendini baş döndürücü ve sersem-letici bir kasırgadan kurtulmuş gibi hissederek kapıyı arka-sından kapatıp başını iki yana salladı ve hâlâ tek parça ol-duğuna şükretti.