21
SOSYAL ANTROPOLOJĠ HAFTA 5 NÜFUS HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Türkiye’nin nüfus yapısını öğrenecek, Demografik dönüşümü etkileyen faktörleri kavrayacak ve Nüfusun yapısını ve kompozisyonu oluşturan unsurları bileceksiniz ĠÇĠNDEKĠLER Giriş Dünyada ve Türkiye’de Nüfusun Gelişimi Demografik Dönüşüm Nüfus Büyüklüğü ve Dağılımı Nüfusun Yapısı ve Kompozisyonu o Doğurganlık o Ölümler o Göçler

NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

  • Upload
    docong

  • View
    226

  • Download
    4

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

SOSYAL

ANTROPOLOJĠ

HAFTA

5

NÜFUS

HEDEFLER

Bu üniteyi çalıştıktan sonra;

Türkiye’nin nüfus yapısını öğrenecek,

Demografik dönüşümü etkileyen faktörleri

kavrayacak ve

Nüfusun yapısını ve kompozisyonu oluşturan

unsurları bileceksiniz

ĠÇĠNDEKĠLER

Giriş

Dünyada ve Türkiye’de Nüfusun Gelişimi

Demografik Dönüşüm

Nüfus Büyüklüğü ve Dağılımı

Nüfusun Yapısı ve Kompozisyonu

o Doğurganlık

o Ölümler

o Göçler

Page 2: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

Nüfus

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

GiriĢ

Nüfus, belirli bir bölgede belirli bir anda yaşayan bireylerin oluşturduğu kitledir.

Bir toplumun sağlık düzeyi ve sağlık hizmetleri ihtiyacı onun nüfus yapısında kendini

gösterir. Aynı zamanda bu nüfusun demografik özellikleri onun sağlık düzeyini ve

ihtiyaçlarını etkileyecektir. Örneğin sağlık göstergeleri düşük düzeyde olan bir toplumun

genç bir nüfusa sahip olduğu, ölüm hızlarının, özellikle bebek ölümlerinin yüksek olduğu

söylenebilir. Bununla birlikte nüfusun yaş kompozisyonu sık görülen hastalık yaratıcı

koşullarda da kendini gösterecektir; yaş yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecektir;

doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri fazla olan genç nüfusun sağlık hizmeti talebi yaşlı

bir nüfusa kıyasla oldukça farklı olacaktır. Bir toplumun demografik özellikleri, o

toplumun nüfusu ve sağlık bakımı arasında gelişen ilişkinin hem belirleyicisi hem de

sonucudur. Dolayısıyla sağlık alanında politika oluşturma, karar verme, planlama,

uygulama ve değerlendirme yapabilmek için demografi vazgeçilemez bir alandır.

Demografi yani nüfusbilim; nüfusun sayısını ve yoğunluğunu, bölgesel ve sektörel

dağılımını, niteliğini, nüfus artış hızını, nüfus hareketliliklerini ve nüfus ile ilgili diğer

olay ve olguları inceleyen bir bilimdir. Sağlık ve sağlık bakımı kavramlarının zaman

içindeki gelişimi demografik süreçteki trendlere paralellik gösterir. Her toplumda

toplumun demografik özellikleri, sağlık düzeyi ve ihtiyaçları ile sağlık bakım sistemi

birbirlerinden etkilenirler. Sağlık, amaçlanan bir durum olarak modern toplumların

oluşumu ile ortaya çıkmıştır. Daha sonraları hastalık koşulları modern toplumlarda

değiştikçe bu kavramlar da sürekli olarak geliştirilmiştir. Benzer olarak sağlık bakımı da,

demografik dönüşümle birlikte, sosyal sistemin içinde ayrı bir kurum olarak modern

toplumda yerini almıştır. Demografik dönüşüm, toplumların modernleşme sürecine

paralellik göstermiş, toplum sağlığı önlemleri ve yükselen yaşam düzeyi sayesinde ölüm

hızları düşmüş, doğum hızları ise uzunca bir süre yüksek düzeyini koruduğundan nüfus

artmıştır. Daha sonraları yükselen eğitim ve sosyo-ekonomik düzeyden dolayı doğum

hızları da azalmış, kimi toplumda ölüm hızı düzeyine inmiştir (Giddens 2005, Tolan

2005). Demografik dönüşümle Türkiye nüfusu da artık yüksek doğurganlık ve ölümlülük

hızlarına sahip genç bir nüfus olmaktan çıkarak, düşük doğurganlık ve ölümlülük hızlarına

sahip ve gittikçe yaşlanan bir nüfusun özelliklerini kazanmaktadır.

DÜNYADA VE TÜRKĠYE'DE NÜFUSUN GELĠġĠMĠ

A. Dünyada Nüfusun GeliĢimi ve Ortaya Çıkan Temel Sorunlar

Birleşmiş Milletler tarafından yapılan nüfus tahminleri bize dünyanın toplam

nüfusunun 2006 yılında 6,5 milyara ulaştığını göstermektedir. Nüfus artışının ivmesi

günümüzde çoğu bilim adamını, plancıları, politika koyucu ve uygulayıcılarını

kaygılandırmakla beraber, 1965-1970 yılları arasında yılda yüzde 2,04 ile en üst değere

ulaşan artış hızı, daha sonraları giderek yavaşça azalan bir gelişme göstermiştir. Ancak

yine de günde yaklaşık 244.000 kişi dünya nüfusuna (çoğunluğu gelişmekte olan

Page 3: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

Nüfus

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

ülkelerden olmak üzere) eklenmektedir. Bu durum zaten kıt olan kaynaklar üzerindeki

baskıyı daha da arttırmakta, ülkelerin sosyoekonomik kalkınma çabalarını etkilemektedir.

Günümüzde gelişmekte olan ülkelerin nüfus artış hızları gelişmiş ülkelerden üç kat daha

fazla olup, İngiltere'de nüfusun ikiye katlanma süresi 408 yıl iken, Türkiye'de 32 yıl,

Pakistan'da ise 24 yıldır. Birleşmiş Milletlerin tahminlerine göre dünya nüfusu, 2100

yılında 9,1 milyara ulaştıktan sonra ancak azalmaya başlayacaktır. Bu süreçte dünya

nüfusu içinde kıtalar bağlamında Avrupa nüfusunun payı giderek azalacak, Asya ve

Afrika'nın payı giderek artacaktır. Halen dünyanın en kalabalık onyedinci ülkesi olan

Türkiye ise 2050 yılında Avrupa'nın en kalabalık ülkesi olacaktır (Çilingiroğlu 2006).

Günümüzün gelişmekte olan ülkeleri kalkınmanın temel ilkesi olarak insanın

yaşam kalitesinin iyileştirilmesini benimsemişlerse de, hızlı ve dengesiz nüfus artışından

kaynaklanan sorunlar ülkemizde ve dünyada kalkınma çabaları karşısında engel

oluşturmaktadır. Dünyada kentsel alanda yaşayan nüfus 2000 yılında 2,9 milyara

ulaşmıştır. Kent nüfusunun 2030 yılında 5 milyara çıkacağı tahmin edilmektedir.

1950'lerde dünya nüfusunun yalnızca yüzde 30'u kentlerde yaşarken, 2030'a kadar bu

oranın iki katına, yüzde 60'a çıkacağı, bunun da neredeyse tamamının az gelişmiş

bölgelerde olacağı hesaplanmaktadır. Kentteki nüfusun hızla artışı kırsal alanda nüfus

azalmasını getirmektedir. Kentsel alanlar, kırdan kente olan göçle ve eskinin kırsal

yerleşimlerinin günümüz kentlerine dönüşümü ile büyümektedir. Latin Amerika ve

Karayipler günümüzde kent nüfusu en yüksek bölgelerdir. Avrupa ve Kuzey Amerika da

benzer yapıdadır. Her ne kadar Asya ve Afrika günümüzde daha az kentleşmiş gibi

gözükse de, kentli nüfus artışı giderek ivme kazanmaktadır. Tokyo 26,4 milyon kişi ile

dünyanın en kalabalık kentidir. Bunu Meksiko City, Bombay, Sao Paulo ve New York

izlemektedir. 21. yüzyıl başında dünyada toplam nüfusun yüzde 60'ı kentsel alanlarda

yaşarken, dünya nüfusunun genel görünümü ise şöyledir (Çilingiroğlu 2006):

* Gelişmekte olan ülkelerin dörtte birinden fazlasında yaklaşık 1,3 milyar insan mutlak

yoksulluk sınırının altında yaşayıp günde 1 dolardan az gelir elde etmektedir. Yalnızca

Güney Asya'da 515 milyon kişi parasal fakirlik içindedir. Sahra Altı Afrika ülkelerinde

yoksulluğun boyutu hızla büyümektedir.

* Ülkelerde nüfusun artıĢ hızı toplumsal değişmeyi olumlu ya da olumsuz yönde

etkilemektedir. Gelişmekte olan ülkelerde ekonomik büyümenin önündeki engellerden

biri hızlı nüfus artışıdır. Nüfusun bölgelere göre farklı hızlardaki artışı ekonomik, kültürel

ve toplumsal sorunlara neden olmaktadır.

* Nüfusun niteliği (eğitim düzeyi, yaşlı, genç oranı gibi), toplumsal değişmeleri olumlu

ya da olumsuz yönde etkilemektedir.

* Nüfusun miktarındaki artış, genç nüfusun, bir başka deyişle tüketici nüfusun miktarı

özellikle gıda maddeleri, konut, sağlık ve eğitim hizmetlerine olan talebini arttırmaktadır.

Nüfus artış hızı, işgücü artış hızının temel belirleyicisidir. Başta yoksul ülkeler olmak

üzere, gelişmekte olan tüm ülkelerde işsizlik çok önemli bir sorundur.

Page 4: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

Nüfus

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

* Nüfus artışının yüksek ve istihdam olanaklarının sınırlı olduğu kırsal kesimden, sosyal

ve fiziki alt yapısı nispeten iyi olan ve sanayi kuruluşlarının yoğun olduğu kentlere,

çalışmak ve kentlerin sosyal olanaklarından yararlanmak üzere, giderek artan oranda

göçler olmaktadır.

* Artan nüfus ve hızlı dengesiz kentleşme altyapı ihtiyaçlarının karşılanmasında yeterli

olmamaktadır. Bununla birlikte konut talebinin karşılanmasındaki yetersizlikler, artan

gecekondulaşma ve sağlıksız kentleşme oluşturmaktadır. Uygulamaya konulan ve

bölgeler arası farklılıkları azaltmaya yönelik politikalara rağmen nüfus hareketleri

durulmamaktadır. Doğal kaynaklar hızla tükenmektedir.

B. Türkiye'de Nüfusun GeliĢimi

Türkiye'de Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında (1927 yılında) yapılan nüfus

sayımına göre yaklaşık 13.6 milyon kişi yaşarken, nüfus günümüze kadar yaklaşık beş

kat artmıştır. Türkiye nüfusu nüfus artış hızının binde 28 ile en yüksek seviyeye ulaştığı

1950 yılların ortalarında 24 milyona, 1960 yılların başında ise iki kat artarak 28 milyona

yükselmiştir. Türkiyede’ki nüfus artış hızı 1960’lı yıllar ile birlikte azalmaya başlayarak

1970’lerde binde 25’e, 1980’lerde binde 20’ye ve 2000’lerde ise binde 15’e gerilemiştir.

Günümüzde binde 13 seviyesinde olan nüfus artış hızının Cumhuriyet’in 100. yılı olan

2023 yılında binde 9 seviyesine düşeceği öngörülmektedir. Türkiyede’ki nüfus artış

hızının 1960’lardan başlayarak sürekli azalmasına karşın nüfusun büyüklüğü sürekli

olarak artarak 1990 yılında 56 milyona yani 1960 nüfusunun iki katına ulaşmıştır. 2009

yılı sonunda 72 milyona ulaşan nüfus büyüklüğünün Cumhuriyet’in 100. yılında 82.3

milyon olması beklenmektedir (TÜİK, 2010). Bölgeler arasında en yüksek nüfus artış

hızı Marmara Bölgesinde, en düşük artış hızı ise Karadeniz Bölgesinde gerçekleşmiştir.

Doğurganlık hızlarında belirgin bölgesel farklılıklar bulunmaktadır. Doğurganlık hızı

Türkiye geneli için 2.16’dır, bölgelere göre Doğu bölgesinde en yüksek (kadın başına

3.3) ve Batı bölgesinde en düşük düzeydedir (kadın başına 1.7 çocuk) (TNSA 2008a).

Türkiye nüfusunun yaş yapısının değişimine nüfus piramitleri aracılığı ile

bakıldığında, Türkiye’nin yüksek doğurganlık rejiminden düşük doğurganlık rejimine

geçişini net olarak görmek mümkün olmaktadır. 1935 yılından başlayarak 1975 yılına

kadar sürekli olarak yüksek doğurganlık seviyesine işaret eden geniş tabanlı nüfus

piramitleri olan Türkiye’nin, 1980’li yıllardan itibaren doğurganlık seviyesinde azalmayı

işaret eden, tabanı gittikçe daralan nüfus piramitlerine sahip olduğu görülmektedir.

Nüfusun yaş ve cinsiyet yapısının özet bir göstergesi olan nüfus piramitleri ülkelerin

Page 5: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

Nüfus

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

demografik yapıları hakkında önemli bilgiler sağlayan araçlardır. Geniş tabana sahip

nüfus piramitleri yüksek; dar tabana sahip nüfus piramitleri düşük seviyedeki

doğurganlığa işaret ederler. Nüfus piramitlerinde ileri yaşlara doğru gözlenen hızlı

daralmalar yüksek; daha yavaş daralmalar düşük ölümlük seviyesini gösterirler. Nüfus

piramitleri doğurganlık ve ölümlülük seviyesi ve örüntüsüne ilişkin bilgi sağlamanın

yanında, özellikle yaş ve cinsiyet seçici göç hareketleri konusunda da bilgi sağlarlar

(Çilingiroğlu 1995). Nüfus piramidi hem demografik yapıyı hem de ekonomik yapıyı ilk

bakışta yansıtan bir gösterim aracıdır. Yani, demografik nüfusun yaş ve cinsiyet yapısı

hakkında bilgi verirken, ülkelerin doğum ve ölüm hızlarındaki farklılıkları ile ekonomik

gelişmişlik düzeyleri hakkında da bilgi verirler.

Şekil 1 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) verilerine göre hanehalkı nüfus

piramidi sunulmaktadır. Bu piramitte, doğurganlıktaki azalmanın, yaşlı nüfus oranındaki

artışın ve yaşam süresindeki uzamanın oldukça belirgin olduğu görülebilir.

Nüfus (Yüzde)

ġekil 1. Türkiye Hanehalkı Nüfus Piramidi-2003

Türkiye genç bir nüfus yapısına sahiptir; nüfusun yüzde 7’si 65 yaş ve üzerinde iken,

yüzde 9’u 5 yaşın, yüzde 27’si ise 15 yaşın altındadır. Nüfusun yüzde 51’ini oluşturan

kadınlar nüfusun yüzde 49’unu oluşturan erkekleri sayıca aşmaktadır (TNSA 2008a).

Türkiye nüfusunun yaş yapısının değişimine geniş yaş grupları temelinde bakıldığında üç

Page 6: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

Nüfus

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

önemli dönüşüm görülmektedir. Bunlardan birincisi, daha önce de vurgulandığı gibi,

Türkiye nüfusunun doğurganlık seviyesindeki azalmanın ve ölümlülük koşullarındaki

iyileşmenin bir sonucu olarak zaman içinde genç nüfus yapısına sahip olmaktan çıkarak

gittikçe yaşlı nüfus yapısına dönüşmesidir. İkincisi, 15 yaşından küçük olan nüfusun

payının, yine özellikle doğurganlık seviyesindeki azalmanın bir sonucu olarak, zaman

içinde azalmasıdır. Türkiye’de 1935 yılında nüfusun yüzde 41’ini oluşturan bu nüfus

grubu, 2008 yılında yüzde 26 seviyesine gerilemiştir. Bu nüfus grubunun payı 2023

yılında yüzde 22 seviyesine inecektir. Bu gelişme Türkiye’nin genç nüfus özelliğini

kaybetmekte olduğunu bir kez daha göstermektedir. Üçüncü gelişme ise çalışma

çağındaki nüfusu oluşturan 15-64 yaş nüfusunun zaman içindeki artışıdır. Bu artışta erken

dönem ölüm hızlarının azalmasının etkisinden daha çok yüksek doğurganlık koşullarının

hüküm sürdüğü yıllarda doğan nüfus gruplarının çalışma çağına girmelerinden

kaynaklanmaktadır (TNSA 2008 b).

Ülkemizde 1950-1955 dönemi 48,1 yaş olan ortalama yaşam beklentisi, 1990-2000

döneminde 69 yaşa yükselmiş olup, 2040-2050 döneminde 78 yaşa yükseleceği tahmin

edilmektedir. Günümüzde ortalama yaşam beklentisinin erkekler için 71 yıla kadınlar için

ise 76 yıla yükseldiği görülmektedir. Cumhuriyet’in yüzüncü yılı olan 2023 yılında ise

doğuşta yaşam beklentisinin erkekler için 73 yıla; kadınlar için ise 79 yıla yükseleceği

tahmin edilmektedir (TNSA 2008b, TÜİK 2010). Türkiye’de diğer tüm toplumlarda

olduğu gibi kadın nüfusun doğuşta yaşam beklentisi erkek nüfustan daha yüksektir.

Ortalama yaşam beklentisinin artmasıyla birlikte gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki

yaşlı nüfusun içindeki kadın nüfus payı da erkeklerden daha fazla olacaktır.

Türkiye’de kentsel yerleşim yerlerinde yaşayan nüfusun oranı Cumhuriyet’in ilanı ile

1950’li yılların başına kadar geçen dönemde çok önemli bir değişim göstermemiştir.

1950’li yıllar ile birlikte, kırsal yerleşim yerlerinde iten faktörlerin ve kentsel yerleşim

yerlerinde ise çeken faktörlerin etkisiyle kırsal yerleşim yerlerinden kentsel yerleşim

yerlerine, temelinde çoğunlukla ekonomik faktörlerin bulunduğu, yoğun bir iç göç

hareketi başlamıştır. İç göçün etkisiyle bu büyüklükteki bir iç göç hareketine hazırlıklı

olmayan kentsel yerleşim yerlerinde çarpık kentleşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkan

gecekondulaşma olgusu ile birlikte kentsel alanlarda yaşayan nüfusun payı hızla artmıştır

(Çilingiroğlu 2006).

Page 7: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

Nüfus

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

DEMOGRAFĠK DÖNÜġÜM

Nüfus bilimciler günümüzün gelişmiş ülke nüfuslarının geçmişte gösterdikleri eğilimleri

inceleyerek doğurganlığın zaman içinde neden ve nasıl düştüğünü açıklamayı ve böylece

günümüzün gelişmekte olan ülkelerine yardımcı olmayı amaçlamışlardır. Demografik

geçiş teorileri nüfus teorilerinin çoğunun tersine, gerçek tarihi deneyimlerden türetilmiş

olup, batı küresi üzerinde bulunan ülkelerin demografik açıdan geçirdiği evrimden

hareket eder. Demografik dönüşüm kuramı, sosyolojideki modernleşme kuramının bir

türevi olarak değerlendirilebilir. Demografik Dönüşüm Kuramı’na göre bütün toplumlar

kaçınılmaz olarak doğurganlık ve ölümlülük hızlarının yüksek olduğu bir aşamadan her

ikisinin de düşük olduğu bir aşamaya dönüşüm yapacaklardır. Bu konuda üretilen

teorilerin ilki 1940'lara dayanır. Daha sonraları değişikliklere uğramıştır. Klasik tanımı

1945'te Frank W. Notestein, 1947 ise Blacker yapmıştır. Teoriye göre, başlangıçta

ölümler ve doğumlar oldukça yüksekken; bir dizi aşamadan sora incelenen nüfuslarda her

iki nüfus hareketinde de azalma gözlenmiştir. Dönüşümden önce ve sonra nüfus

büyümesi yavaştır. Ancak dönüşüm sırasında nüfusun büyümesi çok hızlıdır. Çünkü söz

konusu ülkelerde önce ölümlerde, daha sonraları da doğumlarda azalma görülmüştür

(Çilingiroğlu 2006, Giddens 2005). Bu genel gözlem ise Demografik DönüĢüm (GeçiĢ)

olarak adlandırılan sürecin tanımının yapılmasını sağlamıştır (Şekil 2).

Şekil 2. Demografik Dönüşüm

Sanayi öncesi dönemde (1. aşama): Zorlu çevresel koşullardan etkilenen yaşam

koşulları yüksek ölümlere neden olmaktaydı. Doğumları etkileyecek herhangi bir

müdahale olmadığı için, doğum hızları da yüksekti. Bunun sonucunda da nüfus artışı yok

denecek kadar yavaştı.

Page 8: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

Nüfus

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

Geçiş dönemi (2. aşama): Sanayileşme süreci başladığında başlar. Ölüm hızları

düzelen çevre koşullarına (gelirde artış, daha iyi beslenme, barınma, hijyende iyileşme,

temiz su, kanalizasyona geçiş vb.) bağlı olarak sağlıkta kaydedilen iyileşmelere bağlı

olarak azalmaya başlar. Ancak doğum hızları hala yüksektir.

Sanayileşme döneminde (3. aşama): Sanayileşmenin yaşam standardına etkisi

görülmeye başlar ve doğum hızları da ölüm hızlarındaki düşmeyi izlemeye başlar. Çiftler,

çocuk sahibi olmanın fazla harcama gerektirdiğini, kadının çalışmak istemesine karşılık

çocuğun onu eve bağımlı hale getirdiğini, ölümlerdeki azalma nedeniyle doğurganlıkta

ikame etkisinin kalktığını (aynı sayıda yaşayan çocuğa sahip olabilmek için daha az

doğuma gerek olması), kadının konumunun değişmesi ve eğitim olanağına sahip olması,

çocuğun ekonomik değerindeki değişme vb. nedenlerle doğurganlıklarını azaltmaya

başlamaktadırlar. Günümüzün çoğu gelişmekte olan ülkesi bu aşamadadır.

Sanayileşme dönemi sonrasında (4. aşama): Doğumların sayısı ölümlerin de

altına düşmektedir. Bu durumda nüfus hiç artmayacak, hatta azalmaya başlayacaktır.

1991 sonrasında 18 Avrupa ülkesi bu konuma geçmiştir (örneğin Almanya).

Bütün gelişmiş ülkeler demografik dönüşümü yaşamışlardır. Ancak, dönüşüm

teorileri bu ülkelerin deneyimleriyle ilişkili olduğundan, bugünün koşullarındaki

gelişmekte olan ülkelerine uyarlanırken bazı sorunlar çıkabilmektedir.

Türkiye’de Demografik DönüĢümün Etkileri

Türkiye’de 1950’lerden günümüze, sağlık koşullarının iyileştirilmesi, şehre göç ile

birlikte çekirdek aile kavramının güçlenmesiyle çocuk sayısının azalması, kırsal kesimde

yaşayan nüfus oranının azalması, eğitim düzeyinin yükselmesi gibi faktörler demografik

dönüşümde etkili olmuştur. Gelecek ile ilgili projeksiyonlarda ise Türkiye’deki genç

nüfusun azalıp yaşlı nüfusun artmasına rağmen Avrupa’daki yaşlanma oranının gerisinde

kalacağı öngörülmektedir. Türkiye’nin yaşadığı demografik dönüşüm sürecini üç

aşamada incelemek mümkündür. Bunlar; sürecin ilk aşaması olarak pronatalist nüfus

politikalarının egemen olduğu 1923-1955 dönemi; ikinci aşama olarak antinatalist

politikalara geçiş yapılan 1955-1980 dönemi; üçüncü ve son aşama olarak ise antinatalist

politikaların yerleşmiş olduğu 1980 ve sonrasındaki dönem. Türkiye Demografik Dönüşüm

Kuramı’nda sözü edilen üçüncü yani son aşamaya taşınmıştır. Demografik dönüşümün bu

aşamasında Türkiye nüfusu artık yüksek doğurganlık ve ölümlülük hızlarına sahip genç bir

nüfus olmaktan çıkarak, düşük doğurganlık ve ölümlülük hızlarına sahip ve gittikçe yaşlanan

bir nüfusun özelliklerini kazanmaktadır (TNSA 2008 b).

Page 9: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

Nüfus

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

NÜFUSÜN BÜYÜKLÜĞÜ VE DAĞILIMI

Belirli bir coğrafik yörede yaşayan nüfusun sağlık alanındaki ihtiyaçları

saptanırken bu nüfusun kompozisyonu, sağlık düzeyi ve diğer özellikleri önemli olmakla

birlikte, nüfusun büyüklüğü ve nasıl dağıldığı da ihtiyaç saptanmasında potansiyel talebin

belirlenmesi açısından (örneğin hizmet tipi, personel veya donanım) önemlidir. Bu tür

özellikleri tanımlayıcı istatistiklerle, örneğin hız ve oranlarla göstermek mümkündür ve

kıyaslama yapma olanağı sağlarlar. Nüfusun büyüklüğü ile ilgili veri, en basit olarak

belirli bir zamanda belirli bir bölgede yaşayanların sayılması ile elde edilir. Bu veri, tam

sayımla, örnekleme yolu ile ve ya projeksiyonlarla elde edilir. Demografik anlamda nüfus

yoğunluğu, bireylerin belirli bir coğrafik birim içindeki (örneğin ülke, şehir) yığılımlarını

(genellikle kilometre kare başına) ölçer. Sağlık hizmetleri açısından kaynakların etkili

dağılımının sağlanmasında, piyasa potansiyelinin yüksek olabileceği yerlerin

saptanmasında ya da hizmet sunumunda çevre açısından ulaşımı zor olabilecek yerlerin

görülmesinde kullanılırlar. Politik sınırlar, piyasa türleri ya da hizmet bölgeleri itibariyle

nüfus dağılımının nasıl olduğu da incelenir (Çilingiroğlu 1995).

NÜFUSUN YAPISI VE KOMPOZĠSYONU

Bir nüfusun yapısını o nüfustaki doğurganlık, ölümler ve göç düzeyleri yaş ve

cinsiyet örüntüsünü etkileyerek belirler. Örneğin, bir dönem boyunca yaşanan yüksek

doğurganlık bir nesil sonra nispi olarak doğurganlık çağındaki kadın nüfusunda artışa yol

açacak ve sonuçta doğum sayısı artacaktır. Dolayısıyla herhangi bir nüfusa ait yaş ve

cinsiyet yapısının incelenmesi, o nüfusun yaşamsal olayları hakkında da fikir verecektir.

Doğurganlığın ve ölümlerin yaşa özel düzeyleri uzun süre sabit kalırsa nüfusun yaş

dağılımı da sabit kalır. Nüfusun toplam miktarı artabilir, azalabilir ya da aynı kalabilir,

ancak her bir yaş grubundaki nüfus oranı değişmeyecektir (kararlı nüfus). Artış hızı sıfır

ise durgun nüfus denilir. Nüfusun kompozisyonu, belirli coğrafik yöredeki bireylerin

tanımlayıcı özelliklerini yansıtır. Aynı büyüklüğe sahip nüfusun sağlık alanındaki

ihtiyaçları cinsiyet, yaş ya da etnik yapılarına bağlı olarak farklı olacaktır.

Epidemiyolojik çalışmalar bireysel özelliklerde yoğunlaşarak kişinin yaşı, evlilik içi

konumu ve ya sağlıkla ilgili davranışlarının hastalık ve ölümle ilişkisini kurarken, sağlık

planlamasında verinin tümü üzerinde durulur. Nüfusun kompozisyonuna ait faktörler

biyo-sayısal ve sosyo-kültürel olarak iki grupta incelenebilir: Biyo-sayısal; doğuşta var

Page 10: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

Nüfus

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

olan ve değişmeyen biyolojik ve fiziksel nitelikleri içerir, örneğin; yaş ve cinsiyet. Sosyo-

kültürel; bireyin sosyal sistem içindeki durumunu yansıtan ve değişebilen nitelikleri

içerir. Örneğin; evlilik durumu, yaşam koşulları, aile yapısı, barınma koşulları, gelir ve

eğitim düzeyi, din, çalışma durumu, iş, meslek (Çilingiroğlu 2006).

Bir toplumun sağlık düzeyi ve sağlık hizmetlerine olan ihtiyacı, o toplumun

demografik yapısında kendisini gösterir. Herhangi bir nüfusa ait yaş ve cinsiyet yapısının

incelenmesi sonucu nüfusun yaşamsal olayları hakkında fikir elde edilir.. Yaş grupları ve

cinsiyet yapısı değişik bölgelerde farklılık gösterebilir. Örneğin; madenler civarında ve

büyük tarım işletmelerinde çalışan erkeklerin bulunduğu bölgelerde, çalışma çağı erkek

nüfusunun toplam nüfus içindeki payı daha yüksek bulunabilir.

Nüfusun Kompozisyonuna Ait Faktörler

Yaş

Birçok hastalığın mortalite ve morbidite hızları ve diğer kişisel özellikler yaşa göre

farklılık gösterir. Yaş ile bir hastalık arasındaki ilişki incelenirken yaşa özel insidans,

prevalans hızları ve ya yaşa özel orantılı hızlar kullanılır. Yaş sadece hastalıkların

görülme sıklıklarını ve türlerini değil, şiddetini ve prognozunu da etkiler. Bir sağlık

olayının yaşla ilişkisi incelenirken şu noktalara dikkat edilmelidir: İncelenen hastalık

sağlam kişinin biyolojik yapısı, gelişimi ile ilgili olarak belirli bir yaş döneminde

görülebilir. Örneğin; konjenital anomaliler, intrauterin dönemde fetüsün gelişimi

sırasında karşılaşacağı bazı olumsuz etkenler sonucu, kronik dejeneratif yapılı hastalıklar

(osteoporoz, osteoartrit) ise hayatın ileri dönemlerinde ortaya çıkar. İlerleyen yaşla

birlikte bazı etkenlerle karşılaşma süresi kümülatif olarak artar. Bu durum özellikle uzun

latent dönemi olan kronik hastalıklar için önemlidir. Belirli yaşlarda belirli etkenlerle

karşılaşma olasılığı artabilir. Örneğin çocukluk döneminde kızamık, suçiçeği, kabakulak,

okul döneminde streptekok enfeksiyonları, yetişkin döneminde iş yeri ile ilgili olumsuz

etkenlerle karşılaşma olasılıkları fazladır. Buna bağlı olarak meslek hastalıkları ve iş yeri

kazaları sıklıkla görülür (Kılıç 2008, Akşit 1995). Türkiye’de mevcut demografik

etmenler nüfusun yaş yapısını değiştirmektedir. Nüfusun yaş yapısı, nüfusu belirleyen

temel bileşenler olan doğurganlık, ölümlülük ve göçten doğrudan etkilenmektedir.

Öncelikle son 20-30 yılda özellikle doğurganlık hızlarında önemli azalmalar meydana

Page 11: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

Nüfus

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

gelmiştir. Genç yaş gruplarındaki nüfus artış hızı son yıllarda azalırken, ileri yaş

gruplarının nüfusu Türkiye ortalamasından daha hızlı artmıştır. Yaşlı nüfus 2008 yılına

kadar artış göstererek yüzde 7’ye ulaşmıştır bununla birlikte Türkiye’de nüfusun yüzde

27’si 15 yaşından küçüktür. Bu eğilim yakın dönemde Türkiye’de yaşanan üç demografik

değişimin birleşik etkisinin sonucudur: genç yaş gruplarının sayısal olarak azalmasına yol

açan doğurganlıktaki hızlı düşüş, tüm yaş gruplarında yaşam beklentisinin artması ve

geçmişte doğurganlığın yüksek olması sebebiyle 65 yaş grubuna ulaşan kuşakların

büyüklüğünün artmış olmasıdır (TNSA 2008a).

Cinsiyet

Cinsiyet; hem kadın, hem de erkeğe ilişkin sosyal olarak öğrenilmiş davranış ve

beklentileri biyolojik seks karakterleri doğrultusunda “kadın” ya da “erkek” olmayı

anlatmaktadır. Erkek ve kadınlar arasında biyolojik farklar olduğu gibi sosyo-ekonomik,

kültür norm ve değerleri açısından da farklar mevcuttur. Bu duruma bağlı olarak kadın ve

erkeklerin karşılaştıkları riskler, hastalıklar, hastalıklarla başa çıkmada sağlık hizmetlerini

kullanma durumları ve yaşam süreleri farklılık göstermektedir (Kılıç 2008). Türkiye’de

doğuşta yaşam beklentisinin erkekler için 71 yıl, kadınlar için 76 yıl olarak bildirilmiştir

(TNSA 2008a).

Eğitim

Toplumdaki bireylerin sağlıklı olması ile eğitimi arasındaki ilişki; iş ve ekonomik

koşullar, sosyal ve psikolojik şartlar ve sağlıkla ilgili yaşam tarzı olarak üç sınıflama ile

açıklanabilir. Eğitim; iş ve ekonomik koşulları şekillendirmektedir. Çalışma kadın ve

erkeğin daha sağlıklı olmasını sağlarken, işsizlik çeşitli fiziksel, ruhsal ve sosyal

sorunlara neden olabilmektedir. İyi eğitimlilerin işleri üzerinde otonomileri ve yaşamları

üzerinde bireysel kontrolleri daha fazla bulunmaktadır. Eğitim, bireyin iletişim kurma ve

analitik düşünce yeteneğini arttırarak karşılaşacağı problemleri daha kolay çözmesini

sağlar. Eğitim düzeyi yüksek olanlar eğitim düzeyi düşük olanlara göre daha fazla sosyal

destek almakta ve daha sağlıklı bir yaşam stili oluşturmaktadır. Eğitimli bireylerde

düzenli egzersiz, yeterli ve dengeli beslenme, koruyucu sağlık hizmetlerini kullanma gibi

olumlu sağlık davranışları daha yüksek görülmektedir (Kılıç 2008) . Zorunlu eğitimin

1997 yılından itibaren 5 yıldan 8 yıla çıkması genç kuşaklarda eğitim düzeyinin

artmasına neden olmuştur. 15-19 yaş grubu kadınların yüzde 48’i ortaokul ve üstü eğitim

Page 12: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

Nüfus

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

düzeyine sahiptir. 2008 yılı itibariyle ilköğretim okullaşma oranı erkek ve kız çocukları için

sırası ile yüzde 97 ve yüzde 96’dır (TÜİK 2010).

Evlilik

Türkiye’de evlilik, özellikle de resmi nikah ile yapılan evlilikler çok yaygındır. Dini

nikahlar da evlenmeler arasında önemli yer tutmakla birlikte, en yaygın evlenme şekli,

hem dini, hem de resmi nikah yapmak şeklindedir. Türkiye’de evliliğin yaygın bir kurum

olduğu, hiç evlenmemiş olanların düşük oranlarına bakıldığında görülebilmektedir.

Demografik araştırmalara göre, doğurganlık döneminin sonları olan 45-49 yaş grubunda,

kadınların sadece yüzde 2’si erkeklerinse yüzde 3’ü hiç evlenmemiştir. Bunun yanında

son on yılda Türkiye’de boşanma oranlarında hafif ama sürekli artış göstermektedir

(TNSA 2008a). Toplumdaki bireylerin evli, bekar, dul ve ya boşanmış olmaları ile

sağlıkları yakından ilgilidir. Evli insanlar sosyal bütünleşme nedeniyle üç çeşit bir sağlık

avantajına sahiptirler. Birinci olarak evli insanların sosyal bağları, arkadaşlıkları ve

sosyal destekleri daha fazladır. İkinci olarak, evlilik içindeki sosyal kontrol ve

düzenlemeler; sosyal roller ve sorumluluklar yaratır ve bu da daha sağlıklı yaşam stiline

ve riskten kaçınmaya neden olur. Üçüncü olarak, toplumda evliliğe yüksek statü verilir,

sosyal beklenti ve sosyal normlara uygun yaşama başarısı, insanlara yüksek statü sağlar.

Buna karşın boşanma ve ölüm nedeniyle eşini kaybetme, sosyal, ekonomik, psikolojik ve

fiziksel sorunlara yol açabilir (Kılıç 2008, Akşit 1995).

Ekonomik Durum ve İş

Sosyal bir kurum olarak sağlık, büyük ölçüde sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik

değişkenler tarafından belirlenmektedir. Bu değişkenlerden biriside ekonomik durumdur.

Yapılan iş ve karşılığında elde edilen gelir, insanların sağlıkları üzerinde oldukça önemli

etkilere sahiptir. Yapılan pek çok çalışma iş-gelir ve sağlık-hastalık ilişkisini ortaya

koymaktadır. Yoksul bölgelerde yaşayan bireyler daha fazla sağlık sorunu yaşamaktadır

bu durum iki şekilde açıklanmaktadır. İlk olarak düşük sosyo-ekonomik statülü bireyler

yoksul bölgelerde yaşam şansı bulabilmektedir. İkinci açıklamada ise gelirle ilgili

bireysel etkenlerin yanında, bölgesel düzeyli olan ve yapısal olarak nitelenen başka

etkenlere de yer verilmektedir. Önemli bir gelir kaynağı olarak iş, üç açıdan sağlıkla ilişki

halindedir. Birincisi, yapılan iş, gelir düzeyini dolayısıyla sağlığı belirlemektedir.

İkincisi, iş yani çalışma bireyi daha sağlıklı kılabileceği gibi, yapılan işin niteliğine bağlı

Page 13: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

Nüfus

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

olarak bazı hastalıkların kaynağı da olabilir. Üçüncüsü, resmi iş beraberinde sosyal

güvenceyi getirmektedir. İş bireyi daha sağlıklı ve mutlu kılabileceği gibi çeşitli sağlık

riskleri de taşıyabilmektedir. Belli meslekler kişilerin sağlıklarını dolaylı ve ya dolaysız

olarak etkilemekte buna bağlı olarak yakalanılan hastalıklar ve ölüm nedenleri

farklılaşmaktadır. Örneğin günümüz gelişmiş toplumlarında üst düzey yöneticilik gibi

işlerde çalışanlarda yoğun çalışma temposu ve yapılan işteki sorumluluk payının yarattığı

strese bağlı olarak kalp-damar hastalıkları sıklıkla görülürken, maden ocaklarında

çalışanlarda akciğer hastalıklarına yoğun olarak rastlanmaktadır. Ayrıca uzun süre ayakta

kalmayı ve sürekli konuşmayı gerektiren meslek gruplarında, öğretmenlerde olduğu gibi

varis ve faranjit sıklıkla görülmektedir. Türkiye’de hem kadınların hem de erkeklerin

işgücüne katılım oranları azalmaktadır. 1980’li yılların sonlarında erkekler için yüzde 81;

kadınlar için ise yüzde 34 olan işgücüne katılım oranı, 2008 yılında azalarak erkekler için

yüzde 70’e; kadınlar için ise yüzde 25’e düşmüştür (TNSA 2008b).

Kırsal ve ya Kentsel Bölgede Yaşama

Kırsal ve ya kentsel bölgede yaşama bireylerin sağlığı üzerinde oldukça etkilidir. Sağlık

ve hastalığın algılanışı, hastalığın varlığını kabullenme, başvurulan tedavi yöntemleri,

sağlık hizmetlerini kullanma, kırsallık ve kentsellik boyutunda farklılıklar

göstermektedir. Hastalık belirtisi olarak fiziksel semptomlara öncelik verme her iki

bölgede de yer alanların ortak bir özelliğidir. Kırsal bölgede yer alanlar açısından rahatsız

edici ağrı ve huzursuzluklar olmadıkça hastalık söz konusu değildir, sağlık ise kendini iyi

hissetme ve ya semptom yokluğudur. Ancak bu noktada kentsel toplum üyeleri

semptomlar belli belirsiz, hatta hiç olmasa bile düzenli medikal kontrole başvurmanın

yararının bilincinde olarak farklılık göstermektedir. Türkiye, özellikle 1950’lerden sonra

kırsal alanlardan kentlere doğru göç sonucu hızlı bir kentleşme sürecine girmiştir.

1950’de kentlerde yaşayan nüfusun payı yüzde 25 iken, 2007 yılında yüzde 70’e

yükselmiştir (TNSA 2008a).

Page 14: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

Nüfus

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

NÜFUSUN YAPISI VE KOMPOZĠSYONUNU ETKĠLEYEN FAKTÖRLER

A. DOĞURGANLIK

Doğurganlık nüfus büyüklüğü, artışı ve kompozisyonunu etkiler. Doğurganlık (fertility)

bir kadının gerçekte doğurduğu canlı doğumları kapsar ve nüfusun üreme deneyimleri ile

ilgilidir (cinsel davranış, gebelik, doğum öncesi bakım, doğum sonucu, doğum sayısı,

bebeğin özellikleri, doğum sonrası bakım ve anne-babanın biyo-sosyal ve sosyo-kültürel

özellikleri). Kavram olarak doğurgan kadın (anne) çocuksuz kadının tersini ifade eder.

Fizyolojik olarak çocuk doğurma yeteneği ise doğurganlık gücü olarak adlandırılır ve bu

yeteneğin bulunmayışı kısırlık (infertility) olarak tanımlanır. Doğurganlık örüntüsü sağlık

bakımı üzerinde çok sayıda etkiye sahiptir. Örneğin; doğum öncesi, sırası ve sonrasında

anne ve bebeğin sağlık ihtiyaçları, sağlık hizmeti sunumu gibi. Doğurganlıkla ilgili

çalışmalarda "periyot" ve "kohort" iki temel analiz yöntemi olup doğurganlıkla ilgili

sonuçlar genellikle hızlarla ifade edilir. İlkinde doğurganlık kesitsel olarak, belirli bir

zaman aralığında (genellikle bir yıl) incelenir. İkincisinde ise, doğurganlık uzunlamasına

incelenir. Örneğin belirli grup kadınların (belirli tarihte doğan ya da evlenen) doğurduğu

çocuklarla ilgili inceleme yapılır ya da inceleme amacına yönelik yapay kohortlar

oluşturulur. Periyot analizleri daha basit olup daha sık kullanılır. Bunlardan sağlık

alanında en sık kullanılanlar aşağıda belirtilmiştir: çocuk-kadın oranı, kaba doğum hızı,

yaşa özel doğum hızı, toplam doğurganlık hızı gibi. Kohort analizleri doğurganlık

düzeylerini ve trendleri açıkladığı için akademisyenler, idareciler ve plancılar tarafından

kullanılır. Ancak gerekli veriyi elde etmek yaşamsal kayıtları iyi olan gelişmiş ülkelerde

dahi zordur (Çilingiroğlu 2006).

Doğurganlığın Belirleyicileri

Doğurganlık düzeyi çok sayıda faktöre bağlı olarak toplumdan topluma farklılık gösterir.

Bu düzeyi etkileyen faktörler üç grupta toplanabilir: doğurgan döneme başlamayı

etkileyen faktörler (menarş yaşı, ilk evlilik yaşı, ilk cinsel ilişki yaşı, primer sterilite);

doğurgan dönemle ilgili faktörler (emzirme ve amenore süresi, biyolojik fekandite,

kontraseptif kullanımı ve etkililiği, cinsel ilişki sıklığı, rahim içi ölümler); doğurgan

dönem sonu ile ilgili faktörler (menapoz yaşı, sürekli sterilite).

Page 15: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

Nüfus

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

B. ÖLÜMLER

Günümüzde nüfusun değişime uğraması artık ölümlülük düzeyine değil, büyük ölçüde

doğurganlıktaki değişikliklere ve kısmen de göçlerin düzeyine bağlıdır. Ölüm, (death)

kesin ve tanımlanabilir bir olaydır ve her bireyin başına mutlaka bir kez gelir. Genelde

hastalıklar (morbidity) ve ölümlülük (mortality) sağlık bakımı sistemlerinin işlemesindeki

etkililik derecesini ve ihtiyaç düzeyini gösterir. Morbidite, bir nüfusta hastalıkların ve

sakatlıkların düzeyini ve türlerini kapsar. Mortalite ise, bir nüfustaki ölümlerin düzeyini

karakterize eden demografik bir olaydır. Ölümlerle ilgili çalışmalar, ölüm ile nüfusun

büyüklüğü, kompozisyonu ve dağılımı arasındaki ilişkiler ile ölümlerle ilgili olan kim,

nasıl, neden ve ne zaman konularını inceler. Analiz teknikleri uzun bir geçmişe sahiptir

ve doğurganlık tekniklerinden daha gelişmiştir. Temel ölçütleri; kaba ölüm hızı, bebek

ölüm hızı, yenidoğan-neonatal (neonatal dönem ikiye ayrılır: 0-7 gün-erken neonatal, 7-

28 gün-geç neonatal) ölüm hızları, neonatal dönem sonrası (28-365 gün) ölüm hızı,

perinatal (gebeliğin ilk 28 haftası + doğum sonrası ilk 7 gün) ölüm hızı, ölü doğum (fötal)

(gebeliğin ilk 28 haftası) hızı, anne ölümü (doğumla ilgili nedenlere bağlı anne ölümleri)

hızı, yetişkin ve çocuklarda yaşa, cinsiyete ve nedene özel ölüm hızları. Bütün bu hızlar

sağlık hizmetini planlayanlara ve demograflara yararlı bilgiler sunarlar (Çilingiroğlu

2006). Kaydedilen ölümlerin nedenlerinin dağılımına bakıldığında, kalp–damar

hastalıklarının (yüzde 46), tüm kanser çeşitlerinin (yüzde 15) ve tüm kazaların (yüzde 4)

ölüm nedenlerini oluşturduğu görülür. Yetişkin ölümlülüğünden farklı olarak,

doğurganlık araştırmalarından hesaplanabilen bebek ölüm hızı 1950’lerin sonlarında

binde 200 dolayında iken, 1970’lerin ortalarında binde 130’a düşmüş ve 2006 yılında

binde 17 olarak hesaplanmıştır (TNSA 2008a).

Ölümlerin Belirleyicileri

Bir ülkede yaşam koşulları geliştikçe ölüm nedenleri de farklılaşır. Örneğin gelişmiş

ülkelerde temel ölüm nedenleri hastalıklardır. Aradaki miktarsal farklılığı gelişmekte olan

ülkelerdeki bebeklik ve çocukluk çağ ölümlerinin çok yüksek olması yaratmaktadır.

Sağlık bakımı, ilaçlar, donanım, fizik olanaklar ve sağlık insan gücü hastalık ve ölüm

örüntülerinin değişimlerinden etkilenmektedir. Bu örüntüler bireylerin demografik

özelliklerinden de büyük ölçüde etkilenmektedirler. Başta bebeklik ve çocukluk çağı

Page 16: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

Nüfus

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

olmak üzere ölümlerin düzeyini belirleyen bazı önemli faktörler aşağıda verilmiştir:

(Çilingiroğlu 2006)

- Doğumdaki biyo-demografik faktörler: Çocuğun cinsiyeti (erkek bebeklerin

doğumda yaşama olasılıkları kızlardan daha düşüktür); anne yaşı (çok genç ve çok yaşlı

annelerin bebeklerinin ölüm olasılıkları orta yaş grubu annelerin bebeklerinden daha

yüksektir); gebelik aralıkları (iki gebelik arası geçen süre kısaldıkça bebeğin ölme

olasılığı, anne tükenmesi ve son doğan bebeğin önce doğup hayatta olan çocuklarla anne

ilgisi konusundaki rekabeti nedeniyle artar); prematür doğum yada büyüme gelişme

geriliğine bağlı düşük doğum ağırlığı perinatal, bebek ve çocuk ölümlerindeki temel

etkenlerden biridir.

- Doğum sonrası etkili olan faktörler: Emzirme ve süresi, gebelik aralığının

açılması, anne sütünün steril olması, bulaşıcı hastalıklardan koruması ve besleyiciliği gibi

nedenlerden dolayı bebeğin hayatta kalma olasılığını olumlu yönde etkiler. İçme ve

kullanma suyunun türü ve hijyen koşulları da etkiler. Zira, enfeksiyon hastalıkları

koşulların kötü olduğu durumda artar ve yeni doğanın ölme olasılığı yükselir.

- Dolaylı ailesel etkiler: Anne ve babanın eğitim düzeyi; özellikle annenin eğitim

düzeyi ile ilk altı ayda bebek ölümleri arasında, eğitimin annenin yenilikleri algılama

kapasitesini etkilemesi nedeniyle ilişki vardır ve annenin eğitimi kadının toplumsal

konumunu, çalışma yaşamını, ücret düzeyini, dolayısıyla çocuğun fırsat maliyetini

etkiler. Ayrıca, bebeğin doğum yeri (hastane, ev, sağlık personeli ile vb.); iklim koşulları

da etkili olan faktörlerdir.

Kaba Doğum ve Ölüm Hızlarındaki DeğiĢimler

Türkiye’nin yüksek doğurganlık ve ölümlülük seviyelerinden düşük doğurganlık

ve ölümlülük seviyelerine geçerek yaşadığı demografik dönüşümün izleri kaba doğum ve

kaba ölüm hızlarının zaman içindeki değişiminden görülmektedir. 1940’lı yıllarda kaba

doğum hızı binde 45; kaba ölüm hızı binde 31; doğal artış hızı ise bunların farkı olarak

binde 14 seviyesindedir. 1955 yılında binde 48 ile en yüksek seviyesine ulaşan kaba

doğum hızı, beklendiği gibi kaba ölüm hızına göre daha tedrici bir şekilde azalmıştır.

Kaba ölüm hızı İkinci Dünya Savaşı yıllarında bir miktar artmış, daha sonra ise sürekli

bir azalma eğilimi içinde olmuştur. Kaba doğum hızı ile kaba ölüm hızı arasındaki farkın

en yüksek olduğu dönemin 1960’lı yıllar olduğu görülmektedir. 1990’lı yıllarda binde 25

Page 17: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

Nüfus

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

seviyesine gerileyen kaba doğum hızı ile binde 8 seviyesine gerileyen kaba ölüm hızı

arasındaki farkın daha da azaldığı gözlenmektedir. 2000’li yıllarda da azalmaya devam

eden kaba doğum hızının aksine kaba ölüm hızında nüfusun yaşlanmasının da etkisi ile

kısmi bir yükselme görülmektedir. 2000’li yılların başında binde 6 olan kaba ölüm

hızının 2023 yılında binde 7 seviyesine yükseleceği öngörülmektedir. 2025 yılı

sonrasındaki döneme ilişkin demografik öngörüler, Türkiye’de yüzyılın ortalarından

itibaren kaba doğum hızı ile kaba ölüm hızının eşitleneceğini ve bunun sonucunda doğal

nüfus artış hızının sıfır olacağını göstermektedir (TNSA 2008b).

C. GÖÇLER

Coğrafik hareketlilik ya da göç nüfus hareketleri ile ilgili üçüncü temel öğe olup

en dinamik, karmaşık ve ölçümü en zor olan önemli bir olaydır. Zira nüfusun değişimi

doğal artışla net göçlere bağlıdır. Göç, tanımlaması zor bir olay olmakla birlikte, yerleşim

yerini genellikle en az altı aylığına değiştirme amacıyla (kalıcı amaçlı) yapılan fiziksel

çabadır. Göçmen ise göç kararını alan bireydir. Göçler gönüllü ya da zorlanmış

olabilirler. Bireylerin çalışma ya da hava değişimi nedeniyle yaptıkları günlük ya da

mevsimsel yer değiştirmeler göç kapsamına girmez. Göçlerin ölçümü için geliştirilmiş

ölçütlerden: göç hızı, içe göç hızı, dışa göç hızı, net göç (ülke sınırları içinde bir yöreye

gelenlerle o yöreden gidenlerin farkı) hızı, geri dönenlerde göç hızı, net olmayan göç

(ülke sınırları içinde bir yöreye gelenlerle o yöreden gidenlerin toplamı) hızı, yaşa,

cinsiyete, eğitim düzeyine, nedene, gelinen ve gidilen yere, mesleğe vb. özel göç hızları,

en önemlileridir. Farklı türdeki göçler, sağlık düzeyi, sağlık davranışları ve sağlık hizmeti

kullanımı üzerinde etkilidir. Örneğin göç eden kişiler gidilen yerdeki enfeksiyonlar,

parazitik hastalıklar, kazalardan daha fazla etkilenirler; göç eden kişiler geldikleri yöre-

deki bulaşıcı hastalıkları beraberlerinde taşıyarak göçü alan yörede salgınlara neden

olabilirler (Çilingiroğlu 1995, Akşit 1995).

Göçlerin Belirleyicileri

Göçlerin belirleyicileri biyoloji ile çok az ilişkili olup daha çok ekonomik, sosyal ve

siyasal koşullarla etkileşim halinde olan göç olgusu, doğurganlık ve ölümlerle

kıyaslandığında daha az dikkat çeker. Bilindiği üzere gelişmekte olan ülkelerde kırdan

Page 18: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

Nüfus

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

kente yönelik göçler sıklıkla gözlenir. Göç edenler çoğu yönden oldukça seçilmiş bir

gruptur. Farklı grupların göç eğilimleri birbirlerinden yaş, cinsiyet, medeni durum, kişisel

özellikler ve diğer özellikler itibarıyla farklılık gösterir. Örneğin genç yetişkinlerin,

işgücü göçlerinde erkeklerin, evli olmayanların, uyumlu ve eğitimli olanların göç etme

eğilimleri daha yüksek olabilmektedir (Çilingiroğlu1995).

Göçler Konusu Daha Sonra Ayrıntılı Olarak Verilecektir.

Page 19: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

Nüfus

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

ÖZET

Bir toplumun sağlık düzeyi ve sağlık hizmetlerine olan ihtiyacı, o toplumun

demografik yapısında kendisini gösterir. Bir toplumun nüfus yapısını; nüfustaki

doğurganlık, ölüm, yaş, cinsiyet ve göç düzeyleri örüntüsü etkileyerek belirler. Herhangi

bir nüfusa ait yaş ve cinsiyet yapısının incelenmesi, o nüfusun yaşamsal olayları

hakkında fikir verecektir. Doğurganlığın ve ölümlerin yaşa özel düzeyleri uzun süre sabit

kalırsa nüfusun yaş dağılımı da sabit kalır. Toplam nüfusun yaş grupları ve cinsiyete

göre dağılımı nüfus piramidi ile gösterilir. Nüfus piramidindeki bilgiler yaş ve cinsiyet

yapısına ilişkin bilgi verirken ülkelerin doğum ve ölüm hızlarındaki farklılıkları ile

ekonomik gelişmişlik düzeyleri hakkında da bilgi verirler. Toplumlar modernleşme süreci

ile paralel demografik dönüşüm sürecine girmiştir. Toplum sağlığı önlemleri ve yükselen

yaşam düzeyi sayesinde ölüm hızları düşmüş, doğum hızları ise uzunca bir süre yüksek

düzeyini koruduğundan nüfus artmıştır. Daha sonraları yükselen eğitim ve sosyo-

ekonomik düzeyden dolayı doğum hızları da azalmış, kimi toplumda ölüm hızı düzeyine

inmiştir. Demografik Dönüşüm Kuramı’na göre bütün toplumlar kaçınılmaz olarak

doğurganlık ve ölümlülük hızlarının yüksek olduğu bir aşamadan her ikisinin de düşük

olduğu bir aşamaya dönüşüm yapacaklardır. Bütün gelişmiş ülkeler demografik

dönüşümü yaşamışlardır. Gelecek ile ilgili projeksiyonlar Türkiye’deki genç nüfusun

azalıp yaşlı nüfusun artacağını göstermekle birlikte Avrupa’daki yaşlanma oranının

gerisinde kalacağı öngörülmektedir. Türkiye’nin yaşadığı demografik dönüşüm sürecini

üç aşamada incelemek mümkündür. Sürecin ilk aşaması olarak pronatalist nüfus

politikalarının egemen olduğu 1923-1955 dönemi; ikinci aşama olarak antinatalist

politikalara geçiş yapılan 1955-1980 dönemi; üçüncü ve son aşama olarak ise

antinatalist politikaların yerleşmiş olduğu 1980 ve sonrasındaki dönem.

Page 20: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

Nüfus

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

DEĞERLENDĠRME SORULARI

1-Türk toplumunda nüfusun sağlık alanındaki ihtiyaçları saptanırken aşağıdakilerden

hangisi dikkate alınmaz?

a) Nüfusun kompozisyonu

b) Nüfusun sağlık düzeyi

c) Nüfusun büyüklüğü

d) Nüfusun nasıl dağıldığı

e) Nüfusun demografik dönüşüm öncesi durumu

2-Avrupa ülkelerinde demografik dönüşümün en önemli etkisi aşağıdakilerden

hangisidir?

a) 65 yaş üzeri yaşlı nüfusun oranının artması

b) Sanayi devrimini oluşturması

c) Cinsiyet eşitsizliklerini azaltması

d) Genç nüfus oranının artması

e) Doğum oranlarının yükselmesi

3-Aşağıdakilerden hangisi nüfus piramidi için doğru bir ifadeyi içermemektedir?

a) Nüfus piramidinde geniş taban doğurganlığın yüksek olduğunu gösterir

b) Piramidin tepesine doğru hızlı daralmalar ölüm düzeyinin yüksekliğini gösterir

c) Nüfus piramidi çizilirken sol tarafta erkek nüfus, sağ tarafta kadın nüfus yer alır

d) Tabanda yaşlılar, tepede gençler yer alır

e) Nüfus piramidi iki histogramın sırt sırta yerleştirilmeleri ile oluşur.

4-Aşağıdakilerden hangisi Türk toplumunda demografik dönüşüm süreci için doğru bir

seçeneği içermemektedir?

a) Sanayileşmenin başlaması ile ortaya çıkmıştır

b) Demografik dönüşüm süreci bitmiştir

c) Doğum ve ölüm oranları düşmüştür

d) Teknolojik gelişmeler demografik dönüşümü hızlandırmıştır

e) Sosyal ve kültürel gelişmeler demografik dönüşümde etkili olmuştur

CEVAPLAR

1. E

2. A

3. D

4. B

Page 21: NÜFUS SOSYAL ANTROPOLOJĠ - linksroom · PDF filekoullarda da kendini gösterecektir; ya yapısı sağlık hizmeti sunumunu etkileyecek tir; doğurganlığı yüksek, bebek ölümleri

Nüfus

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

YARARLANILAN KAYNAKLAR

1- Akşit B. (1995). Toplum, Kültür ve Sağlık. Halk Sağlığı (Temel Bilgiler), (Bertan M

& Güler Ç Eds.), Güneş Kitabevi Ltd.Şti., Ankara, s:13-26.

2- Çilingiroğlu NE (1995). Demografi ve Sağlık. Halk Sağlığı (Temel Bilgiler), (Bertan

M & Güler Ç Eds.), Güneş Kitabevi Ltd.Şti., Ankara, s:13-26.

3- Çilingiroğlu NE (2006). Demografi ve Sağlık. Halk Sağlığı (Temel Bilgiler),

(Güler Ç& Akın L Eds.), Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara, s:52-81.

4- Giddens A. (2005). Nüfus Artışı ve Ekolojik Bunalım. Sosyoloji, Yayına hazırlayan;

Cemal Güzel, Ayraç Yayınevi, Ankara.

5- Kılıç D. (2009). Toplumu tanıma. Halk Sağlığı Hemşireliği, (Erci B Eds.), Göktuğ

Yayıncılık, Amasya, s:65-77.

6- Tolan B. (2005).Toplumsal Morfoloji: Ekoloji, Nüfus ve Aile. Sosyoloji. Gazi

kitabevi, Ankara.

7-Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü (2008 a) Türkiye Nüfus ve Sağlık

Araştırması, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, Sağlık Bakanlığı AÇSAP

Genel Müdürlüğü, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve TÜBİTAK, Ankara.

8-Türkiye İstatistik Kurumu (2010a) Nüfus, Yıllık Nüfus Artış Hızı ve Yıl Ortası Nüfus

Tahmini, 1927-2000 http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=201,

9-Türkiye İstatistik Kurumu (2010b) Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi, İl, Yaş Grubu

ve Cinsiyete Göre Nüfus http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=945,

10-Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü (2008 b). Türkiye’nin Demografik

Dönüşümü.www.hips.hacettepe.edu.tr/TurkiyeninDemografikDonusumu_220410.pdf