20
Muhasibi (ö. 241 / 855)'n in el-Mekasib 'i Tas a vvufta Dün yaya ve Hakiki Zühd Ali BOLAT Dr., ü. ilahiyat Fakültesi [email protected] özet Tasavvufunda düny aya söz konusu ilk akla ge- len kavram Sufilerin zühd ile ilgili ayet ve hadislerin dönemde siya- si, ekonomik ve toplumsal büyük tesiri ve bu çerçevede gen el olarak dünya olumsuz bir içerisine lerdir. lll. hicri önemli bir olan H aris b. Esed el-Muhasibf de bu konuda derli-toplu bir el-Mekasib ese- rinde ortaya Ancak Mu hasibi'nin bu konudaki ri, sözü edilen O, amlan problemierin dünyadan tamamen yüz çevirmeye ve fakat bunun Kur'an ve Hz. Peygamber'in ile bir ilgisi buna sözü edilen kaynaklarda konusunda bu tarzda bir yasak- heliii yoldan ve ve- ra' sahibi üzerinde Onun bu leri, tasavvufun mutedil bir çizgide önemli icra ve en Gazali üzerinde etkili Tasavvufunda dünyaya ve bununla olarak, zamanda temel olan zühd ve tevekkül öteden be- ri bir konudur. Tasavvuf genel mantaHtesi içinde tak- elim edilen zühd esas dünyaya -en ifadesiyle- mesafeli herkesin malumudur. Bunun zühd konusu- na ile ilgili olarak sütller tam bir net olarak söy-

Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

  • Upload
    others

  • View
    11

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

Muhasibi (ö. 241/ 855)'n in el-Mekasib'i

Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı

Ali BOLAT

Dr., Ondoktız Mayıs ü. ilahiyat Fakültesi

[email protected] .rr

özet İslam Tasavvufunda dünyaya bakış söz konusu olduğunda ilk akla ge­

len kavram zıwddür. Sufilerin zühd ile ilgili değerlendirmelerinde, ayet ve

hadislerin yanında, onların yaşamış oldukları dönemde şahit oldukları siya­

si, ekonomik ve toplumsal bunalımların büyük tesiri olmuş ve sCıfiler, bu

çerçevede genel olarak dünya hayatına olumsuz bir bakış içerisine girmiş­

lerdir. lll. hicri asrın önemli bir sfıfisi olan H aris b. Esed el-Muhasibf de bu

konuda düşüncelerini derli-toplu bir şekilde el-Mekasib ue'l-Vera'adlı ese­

rinde ortaya koymuştur. Ancak Mu hasibi'nin bu konudaki değerlendirınele­

ri, sözü edilen yaklaşımdan farklıdır. O, yukarıda amlan problemierin bazı

insanları dünyadan tamamen yüz çevirmeye yönelttiğini ve fakat bunun

Kur'an ve Hz. Peygamber'in yaşantısı ile bir ilgisi olmadığını; buna karşılık

sözü edilen kaynaklarda dünyalık edüıme konusunda bu tarzda bir yasak­

lamanın olmayıp , insanların kazandıklarını heliii yoldan kazanmaları ve ve­

ra' sahibi olmaları üzerinde duru lduğunu düşünınektedir. Onun bu görüş­

leri, tasavvufun mutedil bir çizgide gelişmesinde önemli katkılar icra etmiş

ve en başta Gazali üzerinde etkili olmuştur.

Giriş

İslam Tasavvufunda dünyaya bakış ve bununla bağlantılı olarak, tasavvufı.ın aynı zamanda temel kavramlarından olan zühd ve tevekkül anlayışları öteden be­

ri tartışılagelen bir konudur. Tasavvuf düşüncesinin genel mantaHtesi içinde tak­

elim edilen zühd anlayışının, esas itibarıyla dünyaya karşı -en insatlı ifadesiyle­mesafeli duruşu öngördüğü herkesin malumudur. Bunun yanı sıra, zühd konusu­

na bakış ile ilgili olarak sütller arasında tam bir birlikteliğin varlığı net olarak söy-

Page 2: Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

178 ıasawuf

lenemese de, herhangi bir tasavvuf klasiğine bakılarak, zühd kavramının anlam örgüsünü (dünyaya bakışta) olumsuz niteliklerin oluşturduğunu görmek müm­kündür. Öte yandan, süfilerin zühde yaklaşımı ile ilgili olarak sözü edilen birlikte­liklerinin olmaması, yaşanılan manevi tecrübenin öznelliğinden, o devrio siyasi, ekonomik ve toplumsal problemlerine duyulan reaksiyondan ve de sufinin yaşa­dığı coğrafyanın kültürel dokusundan kaynaklanmaktadır. Ancak, bütün bu öznel hususlada birlikte, yine de İslam tasavvufunun dünyaya bakışı ile ilgili olarak ge­nel bir çerçevesi çizilebilir. Bizim amacımız, burada söz konusu çerçeveyi çizmek olmayıp, tasavvufun müellif-süfilerinden Haris b. Esed ei-Muhiisibi"nin -bir süfl olarak- ortaya koyduğu göriişleri itibarıyla orijinal olduğunu düşündüğümüz el­Meld'isib adlı eserinde dünyaya bakış ve sGfilerin bu konuda düştüğü hatalara da­ir bazı tespitlerini ortaya koymak olacaktır. Her şeyden önce, Muhasibl'nin söz ko­nusu eserinde bu konuya yaklaşımı, yaklaşık iki asra tekabül eden zühd dönemi­nin bir fotoğrafını bizlere sunması açısından da önemlidir kanaatindeyiz.

Mubasibi: Hayatı ve Eserleri

Tam adı Ebu Abdiilah Haris b . . Esed ei-Muhasib1 el-Basri olan sGfimizin do­ğum tarihi de kesin olarak bilinmemekle beraber, hakkında yapılan çalışına lar­

da bu tarih, 165/781 olarak gösterilmiştir. ' Kaynakların Basra'da doğduğunu be­lirttiği Muhasibl, bu adı nefsini sık sık hesaba çektiği için almıştır.2

Hayatı hakkında fazla bilgiye sahip olmadığımız Muhasibl' genç y~ta o dö­

nemde canlı bir fikir atmosferinin teneffüs edilmekte olduğu Bağdat'a gelmiştir.

Bağdat'ta kimlerden ders aldığı , nasıl ve ne kadar süre ile eğitim gördüğü konu­sunda yeterli bilgi olmamakla birlikte tabakat kitaplarının kendisinden "zahir-ba­tın ilimlerini. şahsında ce ın' eden, faklh, mulıaddis, mütekellim ve mutasavvıfd

1 Kennit Schoonover, "AI-Mulıasibi and Hıs AI-Hıaya ", 7Jıe Muslim Wodd, Newyork 1949, XXXIX,

S. ı , s. 26; Alxlulhalim Mahmud, Osttizü 's-Sainrı. ei-Haris b. Esed ei-Mubasib~ Kııhire 1973, s. 31; Margaret Smith, An F<arly Myslic of Bagbdad, London 1935, s. 5; Von Cari Brockelmann, Geschıcbtf;1 Der

Arabıscberı Lıtteratur, Supplenıentband, Leiden 1937, c. ı, s. 352; Hüseyin Aydın, Mubasibf'nin

Tasavvıif Felsefesi İnsan-Psikoloji-Bilgi-Ahlak Görüşü, An k. 1976, s. 21. Fuad Sezgin'e göre Muhasibl'nin doğum tarihi 170/786'dır. Bk. Gescbıchte Des Arabıscben Sch11fttımıs, Leiden 1967, c. I, s . 639.

2 Ebu Abdurr.ıhman es-Süleml, Tabakfirıı's·S'4fiyye, .Kahire 1986, s. 56; Ebu'I-Abbas Şemsuddin Alımed b. Muhammed b. Ebi Bekr ibn Hallikan, Vefeyatü 'l-A 'yan ve Enbau Ebn.tli'z-Zaman, Beyrut 1968, c. ll, s . 57; Ebu'I-Mevahib Ahdu'l-Yehhab b. Ahmed b. Aliei-Ensari eş-Şa'rani, Levtikıbu't-Envar

fi Tabaktiti'l-Ahyar (Tabakatü'I-KübnJ), Mısır 1954, c. ı, s. 75. 3 Süleml, age., s. 56; İbnü'n-Nedim, et-Fibrist, Beyrı.ıt 1978, s. 261; Ebu Sa'd Abdülkerim b.

Muhammed b. Mansur et-Temlmi es-Sem'anl, ei-Enstib, Beyrı.ıt 1988, c. v, s. 207; Ebu Be)u b. Ali ei­Hatib ei-Bağdadi, Taribu Bağdat, Beynıı trs., c. VIII, s. 211; Siracuddin Ebu Hafs Ömer b. Ali b. Ahmed ei-Mısri İbnu ' I-Mulakkın, Taba.k!itu'I-Evliyii, Kahire 1973, s. 175; Tacı.ıddin Ebu Nasr Abclülvehhab b. Ali es-Sübki, Tabakiitii'ş-Şq{ı'ı}yeti'l-Kübt'ii, Beyrı.ıt trs., c. II , s. 37; İbn Hallikan, age., c. II, s. 175; Nureddin Abdurr<~hman b. Alımed Cami, Nejabatü '1-0ns mfn Hadartiti 'l-Kuds, ter­cüme ve şerh: Liimil Çelebi, hıl. Süleyman Uludağ-Mustafa Kara, İst. 1995. s. 175.

Page 3: Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

ali bolatlmuhclsibf'nin e/-mektisib'i bağlamırula rasa.vvu.fta dünyaytı. . . 179

olarak bahsetmeleri, O'nun, dönemindeki ilimiere ileri derecede vakıf olduğunu

gösterir. Ayrıca Ebu Abdullah b. Hafif (371/98l)'in şu sözü de bize onun rasavvuf yolundaki etkinliği hakkında bir fikir verınesi açısından önemlidir: "Şeyhlerimiz­

den şu. beş kişiye uyunuı: I-Iaris b. Esed ei-Muhasibi, Cüneyd b. Muhaıruned (297/909), Ruveym (330/941), Ebu'I-Abbas b. 'Ata (309/921), Amr b. Osman el­

Mekkl (291/903) Çünkü bunlar ilim ve hakikatleri şahıslannda cem' etmişlerdir."~

Mtıhasib!, babasının V:ikıfi,' Kadert ya da Rafızl' olması nedeniyle kendisine kalan mirası "Farklı dinlerden olan iki kişi birbirlerinevaris olamaı"8 hadisine da­

yanarak reddetmiştir.9 Rivayere göre Muhasibi, Bağdat'ta babasının yakasına ya­pışmış ve ona, "Annemi boşa, çünkü siz farklı dinlerdensiniz" diyerek onu açık­ça rekfir etmiştir. w İbnü'I-Mulakkın da, Muhasibi'nin bu mirası reddetmesinin sırf

vera'ından kaynaklandığını ifade etmiştir." Sebebi her ne olursa olsun, Muhasi­bl'nin. vefauna kadar yokluk içinde yaşadiğı , vefatı sırasında da Cü neyd-i Bağda­

di'nin verdiği bilgiye göre bir dirheme muhtaç olduğu biUnmektedir. ıı

Bağdat Tasavvuf Okulu'nun öncüsü olarak görülen Muhiisib1'nin görüştüğü

sGfiler arasında C üneyd-i Bağdadl, Ebu'I-Abbas Ahmed b. Muhammed b. Mesrük

(298/910), Ebü Abdullah Ahmed ·b. Asım el-Antak1 (239/853), Ebu Hamza ei­Bağdadi (289/901), Ebu Turab Nahşebl en-Nesefi (245/ 859) sayı labilir.'·1 Geride

çok sayıda değerli eser bırakan, pekçok kişiye hocalık yapan, zaman zaman fi-

4 Bk. Si.ihkl, Tabakilt, c. n, s. 37; Ebu'I-Felah Abdu'l-Hayy el-Han bell ibnü'I-İmad, Şezı.>ı'iltii'z­

Zehebfi Ahb!iri men Zebeb, 8eynıL trs., c. ll, s. 103; Cami, Nf!{abdtü'I-Üns, s . 175.

5 Ehu Abdullah Muhammed b. Ahmed b. Osman ez-Zeheb!, Siyeru A'liimi'rı-Nübel!i, Beynu

1993, c. xıı , s . 110; Ehlı Nuaym Ahmed b. Abdullah el-Isbahani, Hilyetü'I-Evliya ve Tabakaıu 'l­

Asfiya, Mısır ırs. , c. X, s. 75; tbu'.l-Fadl Ahmed b . Ali İbn Hacer el-Askalani, Tehzfbü't-T<:hzfb, Beyruı

1968, c. II, s. 135; Sem'a ni, En.sii.b, c. v, s. 207; BağdadJ, Tarih, c. XIII, s. 214.

6 İbn Mulakk.ın, Tabakatü'I-Evl~ya, s. 176; Ebü Mansur Abdttikahir h. Tahir b. Muhammed ei­

Bağdiidi, el-Fark Beyne'/-Fımk, çev. Etheın Ruhi Fığlalı, Mezhepler Arasındaki Farklar, Ank. 1991, s. 283; İbnu'l - imad, age., c. n, s. 103; Ebu Bekr Muhammed el-Kel:lbiiz1, eı-Taat?Uj li Mezbebi Ebli't­Tasauvıif, Kahire 1980, s. 175.

7 Sübki, age., c. ll, s. 38; Şevki Dayf, el-Asru'I-Abbtisf es·Stin~ Mısır trs .. s. 108.

8 Ebü isa Muhammed b. isa et-Tımı izi, Sü.n.en, Kfthire 1975. Feraiz, 30 OY. 424-425). 9 lsbahani', age., c . X, s. 75; ibn Ha llikan, Vejeyaı, c. ll, s. 57; İbn Hacer, Tehzfb, c. U, s . 135,

Sübkl, at~e., c. ıı , s . 38. 10 Bağdadl, Tarib, c. VIII , s. 214; Zehebl, Siyer, XII , 110-111; Sem'an:i, Ensiib, V, 208.

ll İbn Mu l :ıkkı n. age., s. 176.

12 Sübki, age .. c. ll,~. 38; Zeheb), age., c . XII , s. lll; lsbahani', age., c. X, s. 75; İbn Hacer, age.,

c. II , s. 135; ilm Hallikan, age., c. ll, s . 57; Cemaludd in Ebu'I-Ferec ibnü'I-Cev;{ı, Sıjatü's-Safve, Halep

1969, c. ıı. ss. 368-369; ibn Mulakkın, age., ss. 176-177; Sem'ani', age., c. V, s . 207.

13 Sülemi, Tabak.ar, ss. 137. 249, 156, 237: Sübki', age., c. ll, s . 28; İzzüddin Ebu'I-Hasan Ali b .

Ebi'I-Kerem Muhammed b. Muhammed b. Abdulkerim b. AbdulvfHıid eş-Şeybani İbnü'l-Esir, el­

KtimilJI 't-Tarib, Beyrı.ıL1965, c. VII, s . 282; ibn Mulakkın, age., s . 89; Ebu'I-Hasun Ali b . Osman el­

Hucviri, Keşfıı '1-Mahciib, ingilizceden te r. Mahmud ve Ahmed Madi Ebu'l-Azii.im, Kahire 1974, ss.

155, 183.

Page 4: Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

180 ıasavvı.f.f

kirleri nedeniyle özellikle İbn Hanbel (241/855) ve taraftarlarınca kendisine eleş­tiriler yönelülen Muhasibl, 243/ 857'de Bağdat'ta vefat etmiştir.14 Rivayere göre Muhasiöı, İbn I-lanbel ve taraftarlarının kendisine karşı olan tutumu nedeniyle hayatının son yıllarını gizlenerek geçirmek zorunda kalmış ve cenazesinde an­cak dört kişi bulunabilmiştir. 1'

Muhasibl'nin eserlerinin sayısın ı tam olarak bilemiyonız. Sübkl (756/1355) bu konuda bize 200 rakamını verse de16 bu kadar eser bugün elimizde mevcut değildir. Bunun yanısıra Muhasibl'ye aidiyeti tartışmalı eserler de mevcuttur. O'nun kelaına dair yazmış olduğu eserler her ne kadar dikkat çekici nitelikte ol­sa da, daha çok sGfi' kimliği ile öne çıkan düşüncelerini , bugüne kadar intikal et­miş olan çok sayıdaki irşad ı amaçlayan, zi'ihidliği dile getiren eserlerinden tesbit etmek, O'nu ranıma açısından daha önceliklidir kanaatindeyiz. Eserlerinin başlı­caları arasında er-Riaye li Hu.kukillah, Kitabü'n-Nesaih, Kitabü't-Tevehhüm, el­Mesai! fi'z-Zühd ve Gayrih~ ei-Mesai! fi AJrnli.li'l-Kulub ve'l-Ceva·rih, Kitabu Maiyyeti'l-Akl ve Ma'nahu ve lhtilafi.i'n-Nas fibi, Fehmü '1-Kur'an ve Ma 'anfhi, Kitabü Bed' men Eniibe i/allah, Ristiletü'l-Müsterşidfn, Kitabü 'l-Halve ve't-Te­ncıkkul fi 'l-lbadeti ve Derectitü 'l-Abidfn, Adabü 'n -Nüjiis, Kitabü'l-Azame, Ktta­bü '!-ilm, Şerhü 'l-Ma 'rife ve Bezlü 'n-Nasiha, el-Kasd ve 'r-Rucu ' ilailah oe Kt'ta­bü 'l-Mekilsib ve '1- Vera n sayılabilir.

Bizim bu çalışmada temel kaynak olarak seçtiğimiz son eserin ram adı, el-Me­kiisib ve'l-Vera ' ve~ş-Şühhe. ve Beyan u Mübtihiha ve Mahzuriha ve İhtilafu 'n­Nas fi Talebiha ve'r-Redd ale'I-Galitine fihı'dir. Yazınalarından bir nüshası Sü­leymaniye Ktp., Canıllah, nr. llOl'de bulunan eseri A. Ahmed Ata orijinal adıy­la (Kahire, 1969 ve Beyrut, 1987), Muhammed Osman ei-Huşr da, içeriğine daha uygun olur gerekçesiyle el-Mekasibu.'r-Rızkıı 'l-Helal ve Hakfkatu't-Tevekkül ala'llah adıyla (Kahire, 1983) neşretmiştir.

Muhasibl'nin, söz konusu eserinde dile getirmiş olduğu toplumsal bunalım­lar, yaşanan bazı gerginlikler ve de İbn Hanbel ve taraftarlarından gördüğü ezi­yetler göz önüne alındığında, el-Meldsib'ini ömrünün son dönemlerinde yazmış olması kuvverle muhtemel olduğunu söyleyebiliriz. Bu bakırndan el-Mekasib, onun tasavvufl düşüncesinin olgunluk döneminin bir meyvesi olarak görülebi­lir. Eserde, geneli itibanyla rızık kazanmak, vera', tevekkülün hakikati ve zühd üzerinde duran Muhasibi, çoğu insanın muhakemesini hatta hayatını yitirmesine

14 İbn Kesir ed-Dımeşki, e/-Bidtiye ve'n-Nihiiye, Beyrut 1977, c. X, s . 345; Zehebi, Mfziirıu.'/.

hid&lji Nakdi'r-Rictil, Kahire 1963, c. I, s. 431; İbnü'I-Esir, el-KI.imfl, c. Vll, s. 84; Sülemi, Tabakiit, s. 56; Sem'ani, Ensiib, c. V, s. 208; Sübk!, Ttıbakiiı, c. II, s. 39; ibnü'I-Cevzi, Sıfatu's-Sajve, c. II, s. 369;

!bnu'I-İınad. Şezertitü'z-Zeheb, c. ll, s. 103.

15 Si.ibki, age., c. rı , s. 39; Bağdadl, Tarib, c. VIII, ss. 214-216; İbnü'l-Esir, age., c. Vlt, s. 84; İbn

Hacer, Tehzfb, c. 11, s. 135; Seın'ilni, age., c:. V, s. 205; İbn Hall ikan, Vefeyaı, c. 11, s. 58. 16 Sübkl, age., c. ll, s. 37.

17 Bağdadi, age., c. vııı , s. 211: Brockelmann, CAL (Suppl.), c. ı, s. 214; Sezgin, CAS, c. ı. s. 641.

Page 5: Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

ali bolatlmuhiisibi'rıhı el-mekasib'i bağlamında tasawufia dürıyaya. .. 181

sebep olan bazı aşm riyazet uygulamalarını tenkit etmekte, bu uygulamalan se­lefin yaşantısı ile mukayese ederek değerlendirmekte ve SÖZ konusu sufileri bu konuda itidale davet etmektedir. Bunu yaparken Muhasibl, tenkit ettiği görüşü

ikna edici bir şekilde eleştirmekte, kendi görüşünü de sistemli bir şekilde, ayet ve hadislerle temellendinneye çalışmaktadır. Bu arada onun vermiş olduğu bil­

giler, daha önce de ifade ettiğimiz gibi, ilk islam:ı devir zahidlerinin yaşay1ş şe­killeri hakkında da bizleri aydıntatıcı mahiyettedir.

Tasavvufta Zühd ve Dünya Hayatı

İlgi duymamak, terk etmek, yüz çevirmek anlamlarına gelen zühd kelimesi18

Kur'an'da lafız olarak sadece bir yerde geçmekte'9 iken, genel olarak dünya ve

dünyalıktan yüz çevirmek şeklinde tanımlanabilecek anlamıyla birçok ayet ile iliş­kilendirilebilir. Bu çerçevede, insanların bol rızık ile azabileceği,20 mal sahibi olup

da bunu infak etmeyenin azaba uğrayacağı/' ınal ve mülke düşkünlüğü n insanla­ra süslü gösterildiği ve bunların dünya hayatının süsü olduğu,22 dünya hayatının oyun ve eğlenceden ibaret olup, asiolanın ahiret yurdu ölduğu,25 dünya. hayatını

ahirete tercih edenlerin büyük bir sapkınlık içinde olduğu,2• dünyanın aldatıcı bir

zevkten ibaret olduğu, ıs dünyanın geçiminin ahirete nisbet! e oldukça aı olduğu~ vb. sayısı daha da aıtırılabilecek beyanlar zühd kavramı ile ilintilidir. Kur'an'da bu meyanda dile getirilen düşünceyi şu iki ayet net olarak ortaya koymaktadır:

Bilin ki dünya hayatı bir oyun, eğlence, si.is, kendi aranızda övünme, mal ve

evim çoğaltına yarışıdır. (Bu) tıpkı bir yağınura benzer ki, bitirdiği ot, ekincilerin

hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise

çetin bir azap, Allah'tan mağfirer ve rıza vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir zevkten

başka bir şey değildir.a

Mal ve oğullar dünya hayatının süsüdür. Kalıcı olan güzel işler ise Rabb'inin

katında sevapça da uınutça da daha hayırlıdır.'"'

Görüldüğü gibi Kur'an'da dünya hayatının geçiciliği, bu hayata Allah'ı ve ahi-

18 Ebu Abdurrahman d-Halil b. Ahmed el-ferahldl, Kitabü 'l-'Ayn, Beynıt 1988, c. IV, s. 12;

Muhammed b. Mlikerrem İbn Manzur el -Afrıkl, Lisarıü 'I-Arab, Beyrut trs. , c . lll, ss. 196-197. 19 12 Yusuf/20: ·• ... onlar Yusuf hakkında isteksiz id iler ... "

20 34 Sebe/34-35; 42 Şurfı/27; 96 Alak/6-7.

21 9 Tevbe/ 34.

22 3 Al-i im ran/ 14; 18 Kehf/46.

23 6 En'ilm/32.

24 14 ibrahiın/3.

25 3 Al-i iınran/185; 31 Lokınan/33; 79 Niiziiit/37-39.

26 4 Nis5/77; 9 Tevbe/38; 13 R;ı'd/26.

27 57 Hacüd/20.

28 18 Kehf/4.

Page 6: Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

182 tasavvuf

reti onutturacak derecede bağlanılmaması ve varlık ile övünülmemesi gereği üzerinde durulmaktadır.

Şüphesiz, dünyaya aşırı düşkünlüğün ve değer yargılannı dünyevl menfaat­lerinin oluşturduğu bir topluma hitap eden Kur'an'ın bu vurgusu anlaşılı r bir du­rumdur. Kur'an'ın dünya hayaunı kötüleyen ve ahiret hayatının asıl yurt olduğu­na elikkat çeken bu beyanlarının yanı sı ra, dünya nimetlerinden istifaele etmeyi, insanların kazandıklarından tasaddukta bulunmayı ve ibadetin ardından Allah'ın lütfundan rızık talebi ile yeryüzüne dağılmayı tavsiye eden ayetlerl? de Kur'an'ın

dünyaya bakışını oıtaya koyan olumltı beyanlardır. "De ki: ' Allah'ın kullan için çıkardığı süsü ve güzel rızıkları kim haram etti?' De ki: '0, dünya hayaunda ina­nanlarındır, kıyamet günü de yalnız onlarındır. ' .. . "30 ayetinde de görüldüğü gibi Kur'an'da dünya hayatının bizatihi kendisi köti.ilenmemektedir. Kötülenen, mal ve mülklin ahireti unutturması/' kibir ve gurur malzemesi olarak kullanılması ,

üstünlük vesilesi olarak değerlenclirilınesidir. O nedenle dünyadan, kulu Al­lah'tan uzaklaştırdığı ölçüde uzak durulmalıdır. 32

islam toplumunda , fazla bir zaman geçmeden meydana gelen yozlaşmalar, daha Sahabe devrinde başlayan iç savaşlar, gruplar arasındaki mücadeleler, dev­let adamlarının haksız uygulamaları, insanların aşırı lüks ve sefahate dalmaları,

irtidat olayları ve iç savaşlar, insanların dünya ve dünyalığa bakış konusundaki düşüncelerinde belirleyici olmuş, bu durum beraberinde reaksiyoner bir zümre­yi doğunnuş, tepkisini seviyeli bir şekilde ortaya koyanların yanında ; dünya ha­yatından tümüyle ilişiğini kesen, tenha yerlerele yaşayan, insanların arasına hiç

kanşmayan ve herhangi bir meslek tutmayan kişilerin çoğaldığı görülmüştür.

Zühhad adı altında anılan bu kişiler zamanla taraftar toplamış ve tasavvuf düşün­cesinin dünya hayatına bakışı konusunda erkin olmuşlardır. Sonuçta, bazı zahid­lerce helal dairesinin oldukça ileriye götürülerek daraltılması ve böylece dünya­da helal malın olmadığı anlayışının oluşması nedeniyle dünyayı tamamen red­detme anlayışı oluşmuş; dünya gailesine bulaşmamayı hedef alan ve tasavvul1 bir metod olarak değerlendirilen fakr, literal anlamıyla, tam bir yokluk ve yok­sulluk düzeyinde benimsenmiştir. ~~ Bu konuda Ebu Talib Mekkl'nin konuya yak­taşıın ı elikkat çekicidir. Zabide, yoksulluğundan dolayı ahirette iki kar ecir veri­leceğini öncelikle Kur'an'a dayandıran Ebu Tilib Mekkl,14 zühd ehli olan fakirin,

29 2 Bal<ara/ 267; 4 Nisa/29; 24 Nur/ 37; 62 Cum'a/ 10.

30 7 A'rftf/32.

31 24 NOr/ 37.

32 Sabri F. Ülgener, Zihniyet ve Din, isı. 1981, s.s. 56, ';16; Fazlurralıman, islamiyel ve İktisadi

Adalet Meselesi, çev. Yusuf Ziya Kavakçı, Er.wnım 1976, s. LO.

33 Bk. Reynold Nicholson, Fit't-Tasa-vvuJ)'l-lsJ.amf ve T&rfhib~ çev. Ebu'I-Ala Afifi, Kahire 1947,

s. 53; Ülgener, age., s. 72. 34 28 Kasas/ 54.

Page 7: Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

ali bolaılmuiJdsibf'nin et-mekiisib'i bağlamında tasawı,ifıa dü.nyaya... 183

zengine göre 500 yıl, zühd ehli olmayan fakirin ise zenginden 40 yıl önce cen­nete gireceğini, "Biz yeıyüzündeki şeyleri, kendisine süs olsun diye yarattık ki onların, hangisinin daha güzel iş yaptığını deneyelim" ayetinin/5 kimlerin dün­yada en zahid olduğunun sınanması şeklinde yorumlandığını ifade etmektedir. Mal sahibi olmanın, dünyaya rağbet etmenin alameti olduğunu düşünen EbO Ta­lib Mekkl, "Dünyayı bir leş, İblis'i ise onun peşinde koşan bir köpek şeklinde gö­ren" ınükaşefe ehlinden bir zatın sözünü onaylayarak, "Dünya İblis'in mekanı­dır; kim dünyadan bir şey edinirse, İblis ona edindiği şey ölçüsünde musaHat olur" demekte ve dünyayı yaşlı bir kadın, domuz, ölü bir oğlak ve dışk.ı şeklin­de tasvir eden anekdotlar aktarmaktadır.36 Dünya hayatını sözü edilen çerçeve­de değerlendiren zahid ve sCıfilerin bu meyanda dile getirdikleri düşüncelerini diğer bazı tasavvuf kaynaklarıoda da görmek mümkündür.~7 Kur'an-ı Kerim ve Hadislerde dünyayı yeren ifadelere dayanarak kurtuluşu dünyayı tamamen terk etmekte arayan ve söZÜ edilen kaynaklarda zemmedilen dünyanın tıe olduğunu kavramamış olan kimseleri, İblis'in 'ahiretini dünyayı terk etmeden kurtaramaz­sın' düşüncesini onun zihnine sokarak yoldan çıkardığını, sonuçta da dağlara çe­kilen, toplumdan tamamen kendisini soyurlayan ve bunun hakiki zühd olduğu­nu düşünen sufileri tenkit eden İbnü'I-Cevzl bu konuda onları aşırıya gitmekle ve Kur'an ve Hadisleri anlamarnakla itharn etmektedir:

Sufilerin b ir kısmı , zühdün mübah olan şeyleri terk etmek olduğunu düşün­

mekte, arpa ekmeğinden başka bir şey yeıneınekte, meyveleri tatmamakra, bede­ni zayıf düşürecek derecede yiyeceğini azaltmakta, suf giyerek soğuk su içmekten sakınınaktadır. Oysa bu, ne Allah Rası.ilü'nün, ne ashabının ve ne de onlara tiibl olanların yoludur. Nitekim Hz. Peygamber et, tavuk ve helvayı sever ve yerdi. .. 'Ben şükrüne güç yetiremeyeceğim için tadı yemem' diyen birisini Hasan Basri, 'Ahmak adam, acaba içtiği soğuk suyun şükrüne güç yeıirebiliyor mu?' diyerek

eleştirıniştir.31ı

İbnü'l-Cevz], sGJ'ilerden bazılannın maddi yokluğun zühdün gereği olduğu­nu düşündüklerini ve fakat onların bu konuda yanıldıklarını ifade etmektedir. Çünkü ona göre yiyecek ve giyimi konusunda zahid olan kişinin , esasında kal­binde bu şeylere karşı aşırı bir düşkünlük hissetmesi, aynı şekilde makam ve mevki sahibi olmayı arzu etmesi mümkündür. Bu nedenle, ona göre ilk olarak

35 17 Kehf/7.

36 Ebu T<ilib Mekkl, Kutü 'I-Ku/Ub, Beynıt 1997, c. ı, ss. 427-431.

37 Bk. Kelilba:d, Ta 'arn~(, s. 112; Abdilikerim h. Hevazin el-Kuşeyrl, er-Risiıtetü'l-Kuşeyı'iyye,

Beyruı ırs. , ss. 115-119.

38 Cemillüddin Ebü'l-Ferec Ahdurr..thm~n ihnü'I-Cevzl, Telbfsü lblfs, Beyruı 1989, s. 136. ibnü'I­

Cevzi, aynı eserinde, "Yemeği ;ısgari seviyeye indirmeyi, nefıs!e mücahede için mübahl~n terk

etmeyi ta.vsiye eden Hfıris el-Mulıfısiöı ve Ebu Tiilib Mekki'nin görüşlerine iltifat etme" demektedir

(Bk. ı;. 136). Kanaatiıni :cce İbnü'l-Cevzi·, bu çalışmada sözünü edeceğimi:c, Muhfısibl'ni n el-MekiJsib

adlı eserini görmemiş olmalıdır.

Page 8: Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

184 tasavvuf

bu duyguların bedenden değil, kalpten atılması gereklidir.~

SGfilerin yukarıda zikredilen görüşlerinin yanında, dünya ile ilgili daha mute­dil olara.< nitelendirilebilecek düşünceleri de aynı kaynaklarda kendilerine yer

bulınuşlarcıır . Örneğin, sGfilerin bu konudaki görüşlerini yon.ımsuz olarak akta­ran Kuşeyrl, anılan zümrenin zühd konusunda ihtilaf ettiklerini, bazılarının züh­

dün haraınlarda, bazı larının ise zühdün haramcia şart, helalde fazilet olduğunu savunduğunu söyleyerek.ıo bu konudaki farklı eğilimlerin gerçekliğine işaret et­

mektedir. Serrac da, iyi arnellerle birlikte bulunan zenginliğin kötü olmadığın.ı belirttikten sonra, bazılarının fakrdan mutlak yoksulluğu anladıklarını, bunun

ise yanlış olduğunu, böyle düşünenierin fakrının kendilerine bir perde teşkil et­tiğini söylemektedir. Senac, kesb konusunda bazı şartlar belirlemekte, bu şaıtla­

rın yerine getirilmesi durumunda kesbi mübah görmektedir. Bu şartJar şunlardır: Kesbine güvenmemek, rızkını ımırtak olarak kesbine bağlaıuaınak, kesbi mal

biriktirmek için değil, Müslümanlara yardım için yapmak, kesbin farz namazların­dan alıkoynıaınası , hara.m yenıesine engel olacak miktarda bilgiye sahip olmak."

Abdurrahman Cami de, görünüşlerinele fakn ihtiyar etmiş ve fakat gerçekte fakrıo hakikatinden nasibi olmayan kimselerin gerçek amaçlann.ın şöhret kazan­

mak ve halkın teveccühünü kazanmak olduğunu ifade ermekre; aynı şekilde dünyayı tümüyle terk eden, bununla da halk nazarında makbul ve muteber ol­

mayı amaçlayan zahid geçinenlerden bahsetmektediL Cami'ye göre bu kişiler,

dünyayı dünyalık için terk etmişlerdir."2 Yine ona göre zühd, fakr olmadan da mümkündür. Şöyle ki, bir kimsenin, dünya malına sahip olduğu halde ona kar­şı rağbeti olmayabilir."

Anlaşılacağı üzere, tasavvuf clüşüncesincle, yukarıda sözü edildiği gibi, dün­

yaya bakış ile ilgili olarak aşırı denilebilecek yaklaşımlara, bir kısım tasavvuf ki­tabiyJtında temkinli yaklaşıldığı ve zühd telakkisinin öncelikli olarak kalbi bir

hadise olarak değerlendirildiği görülmektedir. Nitekim bu yaklaşım, zühd ile il­gili tanımiara da yansımıştır. 44 Kanaatimizce bu konudaki aşırı yorumların za­manla bir değişime uğradığı ve çahşıp kazanmak ile sGfilik yolu arasında bir çe­

lişkinin görülmeıneye başlandığı söylenebilir.45

M.uhasib1'nin el-Mekasib'inde Zühd ve Dünya Hayatı

Muhasib!, eserine ilk olarak insanı tefekküre ve Allah'ın ınahlukata verdiği ni-

39 Bk. ibnü' I-Cevii, Telbfs, s. 137.

40 Kuşeyrl, Rislile, s . 115.

41 Ebu Nasr Serdie et-Tusi, e/-Luma ; Kahire 1960, s . 524.

42 Cami, Nq(ahiltıl '/. üns, ss. 81-82.

43 Aynı eser, s. 77. 44 "Zühd, dünya arzusunu kalpten tamamen çıkarmaktır. • Bk. Afıfüddin Süleyman b . Ali et·

Tiliıns:inl, Şerh u Meniizili's-Sliirtıı ile'l-Hakk/'1-Mübfn, İran 1371, c. I, s. 139.

45 Bk. Nichobon, Fi't-Tcısawı!/; s . 55.

Page 9: Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

ali bolavmuhasibl'nin el-mekilsib'i bağlamında uısavvufla dünyaya. .. 185

rnetlerin şükrünü eelaya yönlendirecek bazı ayetleri zikrederek başlamaktadır.46

Ona göre kişi, Allah'ın verdiği mez.kGr ihsanları hatırlar ve bunlar üzerinde dü­şünürse, O'nun yüceliğini ve kudretini, k~ndi varlığının acizliğini idrak eder. Bu idrak düzeyine ulaşmanın yolu, Allah'ın yeıyüzündeki ayetlerini müşahededir.'7

Eşyanın tabiatının fena olduğunu hatırlatan ve eşya ile ilişkilerin, bu özelliğin dikkate alınarak düzenlenmesine işaret eden Muhasib1,

Yüce Hikmet sahibi cesedieri ancak beslenme ile ayakta kalacak şekilde tasar­

laınış, onların ömürlerini belirlemiş, rızıkl:ırını taksim etmiş, dünya işlerini de fe­

na sıfatı ile donatmıştır.""

demekte ve konuyla ilgili bazı ayetleri sıralamaktaclır.49 Muhasibl ardından Al­lah'ın, kulu rızıklandınna konusunda kendisine tevekkül etme gereğine vurgu yapmakta ve insanın bu takeHrin ötesinde bir kazanımı olamayacağını, bu ne­denle dünyalığa gönlü kaprırarak hırs ve tutkulardan uzak durmasını öğütle­

mektedir.~" Ancak, vücudun hayatiyerini sürdürebilmesi için gerekli olan beslen­

me faaliyetleri ele tevekkül anlayışınarers düşmemektedir. Nitekim ona göre Al­lah'ın mübah kıldığı eşyayı edinme yolunda gösterilen gayret tabildir. Ancak, ha­ram sınırına yaklaşılması halinde dunım değişir. Çünkü Allah Teala, "Ey insan­lar, yeıyüzünde bulunan bela! ve temiz şeylerden yiyin ... ";' ve "Kendilerini ne ticaretin ve ne de alışverişin Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat ver­mekten alıkoymadığı erkekler. . . "'2 buyurmuştur.;3

''Allah insanlara sınırlarını aşmayacak dairede hareket imkanı vermiştir"~• di­yen sOfimiz bu konuda Hz. Peygamber'in el emeği ile geçinmenin en iyi yol ol­duğuna dair ifadesini de5

' aktararak bu sözün, nzık temini için mübah olan şey­

lerle ilgili olarak çalışmaya deül olduğunu ifade etmektedir. Ona göre böyle dav­ranan kişi de Allah'ın farz k1ldığı tevekküle aykırı davranmış olmaz. Zira Hz. Pey­gamber'in ashabının içinde bt~lunduğu durum da böyle idl.;6 Muhasibl, rızık te­mini konusunda daha jleri giderek, bunun dini bir yükümlülük olduğunu dü­şünınektedir. Zira Hz. Peygaınber'in, "Hepiniz soruınluluğunuz altındakilerelen

46 50 Kaf/ 38; ı 1 Hud/7; 41 Fussileı/9-12; 7 A'raf/ 185; 3 AI-i irnran/190; 86 Tarık/5-8; 32 Secde/6-8; 22 Hac/5.

47 Eblı Abdullah ı !aris b. Esed el-Muhiisib1, el-Mekiisib ve ·t-Ve ra· ve'ş-Şühhe ue Beyiinü Mubtibihii ve Mahzılriba ve fhtil&'ifü 'n -Nasji Talebihii ve'ı·-Redd ale'I-Galitfne fibi, Beyrut 1987, ss. 38-42.

48 Aynı eser, ss. 42-43. 49 43 Zuhruf/32; 30 Rurn/40; ll HCıd/6; 29 Ankeblıı/60; 51 Z:'iriyaı/22"23. 50 Mu.hilsibl, cıge., ss. 42-43. 51 2 Bakara/ 168. 52 24 Nur/37. 53 Mulıasibl, age., s. 47.

54 Aynı eser, s. 48. 55 Eblı Abdullah Ahmed b. Hanbel, Müsned, Mısır trs ., c. VJ, ss. 31, 42; Ebu Davud Süleyman b.

Eş'as es-$icistani, Sürıen, Mısır trs., Buy(ı', 17 (HI, 288).

56 Muhasibl, age., s. 48.

Page 10: Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

186 tasavvuf

mesulsunüz" sözüs' bu husus ile ilgili olup, ona göre bu sorumluluktan kaçmak Allah'a isyandır. Dolayısıyla kendisinden sorumlu olunan kişiler için çalışmak, tevekküle ters olmak bir yana, bu durum Allah'a yaklaştıracak bir faaliyettir. "Bu yolda yapılan faaliyetler zikrin saflığına bir hale! getirmez"ss diyen MuM.sibl'ye göre böyle bir yaklaşım, kulun marifetini artırır, Allah'ı daimi ziklrden alıkoy­maz. Nitekim Peygamberlerin ve onları izleyen Salihterin yolu budur.59

Müslümanlar "Kişinin ailesinin geçimi için çalışmasının arnelierin en üstünü, Allah'a en çok yaklaştıran şey, taatlerin en yücesi olduğu konusunda" ittifak et­mişlerdir. .. Bizim bu konudaki delilimiz Kitap, Sünnet ve Hz. Peygamber'in asha­bının önde gelenlerinin tavırlarıdır."1

ifadeleri onun bu konudaki düşüncesini net olarak ortaya koymaktadır. Öyle an­laşılıyor ki, Mu hasibi eşyayı Yaratan'ın, yarattığı şeyin tabiatında kötülük olamaya­cağı, kötülüğün insanın eşyaya bakışından kaynaklandığı düşüncesiyle hareket et­mektedir. Onun bu yaklaşımının temelinde, eşyada var olan, Allah'ın işaretlerini bilme ve Allah'ın bilgisine ulaşma şeklinde izah ettiği "itibar" anlayışının belirleyi­ci olduğunu görmekteyiz. Buna göre, kişiyi Allah'a götürecek vasıtalar olarak Al­lah'ın nimetlerinden faydalanmak, eşyadan ibret almak gereklidir.61 Çünkü Al­lah'ın yarattığı her şey bir düzen içerisinde Allah'ın varlığına, kudretine ve yaratt­şındaki güzelliğe bir delildir ve anlamlıdır. İşte biz bu anlamı kavramaya çalışarak Allah'ın bilgisine (marifetullah) ulaşabiliriz.62 Nitekim Allah Teala, Kur'an'da, ya­rattığı eşyadan ve dolayısıyla kudretinden örnekler vererek kendisi hakkındaki bilginin elde edilme yoluna işaret ederek insanoğlunu bu yola sevketmiştir.6~

AUah'ın, dünyaya koyduğu düzeni, yarattığı şeylerdeki hikmetini, yaratışında­ki güzellikleri anlayan kişi bilir ki, O her şeyi mükemmel bir denge içerisinde ve bir hi kınete bina en yaratmıştır ... Kişi bütün bu işaretler ile Allah'ın kendisinden başka ilah olmayan en yüce varlık olduğunu, O'nun dışında Rabb olmadığını ve her şeyin kendisi ile ibret alınan bir varlık olduğunu bilir.64

diyen Muh.asib1'nin, görünen alemdeki her şeyin, Allah'm varlığına, kudretine, yaratışındaki güzelliğe ve bir hikınete işaret ettiğine dair bu gibi beyanları bize, Allah'tan başka hakiki bir vücud kabul etmeyen, bütün varlıklan Mutlak Vü­cud'un isim ve sıfatlarının tecelllsi sayan vahdet- i vücOd ınesleğlni hatırlatmak­tadır.65 Nitekim hatırlanacağı üzere bu yaklaşım da aynı şekilde, varlığın İlahi

57 Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail ei-Buharl, Sahih, Beyrut 1987, isı.ifdiz, 48 (Il, 848); Ebu'I-

Hüseyin Müslim b. el-Haccac en-Nisaburi, Sahih, Beynıı ırs. , inıare, 33 (lll, 1459).

58 Muhiisibi, el-Mekdsib, s. 55.

59 Aym eser, s. 52.

60 Aynı eser, ss. 58, 60.

6ı Muhiisibl, Risaletü 't-Mı:isterşidfn, Kahire 1988, s . 149.

62 Muhasibi, el-Kasd ve'r-Rucu' ilalla.b, (ei-Vesayil içinde), Beynıı 1986, s. 286; Fas/ min

Kiıabrt-'Azame, Süleymaniye kıp., Canı ll ah, 1101, vr. 25a-b.

63 Muhasibi, Fehmii 'I-Kıtr'an ı:eMa 'an/bi, Beynıt 1982, s. 274.

64 Mulıasibi, Ma~yyetü 'I- 'Akl ı>e Ma'11ahu ve lhtiliifü 'n-Nasfihi, Beyruı 1982, s. 225.

65 Bk. Hüsanıellin Erdem, Parıteizm ve Vahdet-i Vücud Mukayeses4 Ank. 1990, s. 38.

Page 11: Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

ali bolatlmub&sibi'nin et-meka.sib'i bağlamında tasavvufta dünyaya. . . 187

Zat'ın ve sıf<ltlannın teceUisi olması bakımından bizatihi iyi olduğunu; kÖtülüğün ise örf, adet vb. görece bir unsurdan kaynaklandığını; dünyaya yüksek ve este­tik bir değer atfederek onun, Hakk'a ermeye bir engel değil, aksine Hakk'ın da­ha iyi bilinmesini sağladığını esas olarak benimsemektedili6 ki Muhasibi'nin dü­şüncesi de bundan farklı değildir. Buradan hareketle biz, Muhasib1'nin tasavvuf anlayışında vahdet-i vücud düşüncesinin var olduğu iddiasında değiliz. Ancak onun yukarıdaki beyanlarının doğal olarak bizi bu sonuca götürebileceğini ifa­de etmenin zorlama bir çıkarsama olmadığı; en azından sı1fimizin bu ve benze­ri görüşlerinin zühd ağırlıklı tasavvuftan irtani tasavvufa geçişin ilk habercilerin­den olduğu kanaatindeyiz.

Esas konumuza dönecek olursak, Muhasibi'nin insanın dünyalık ile ilişkisini sonuçta, eşyadaki ibahadan hareketle ele aldığı anlaşılmaktadır. Bunun yanı sı­

ra onun bu konuda tam bir serbestiyet ve sınır tanımaz bir anlayış içerisinde ol­duğunu söylemek de mümkün değildir. Zira, hürriyetin sınırının başkalarının

hakkına tecavüz noktasında sona erdiğini düşünen Muhasibi"' bu konuda insan­lan helal yoldan kazanmaya, vera'a, sahip olduğu eşya ile övünmemeye ve ka­

zandığından infakta bulunmaya davet etmektedir: Kişinin nzık temini için çalışması ve bu arada Allah'ın farz kıldığı tevekküle

ters düşmemesi için yapması gereken, "Ailah'ın bu konudaki sınırlarına uyma, .­

başkasının hakkına tecavüz etmeme konusunda titiz davranma, vera'a sanlma ve takvii sahibi olma'' dır .. . Bütün bu özeWkler de dereeelerin en yükseği, sahabenin

ve tabiinin önde gelenlerinin benimsediideri ilkelerdir.68

Alış verişinde vera' sahibi olman, vera'ında ihlası gözetmen, ticaretinde Müs­lümanlara yardım etmen ve Allah'ın rızasını umarak O'nu zikirden geri durmaınan

şartıyla, elde etmeyi umduğun her türlü kazanç yolunu denemen sonucunda tüm

dünya senin olsa Allah bu durumdan hoşnutsuz olmaz.69

Mal toplamak için çalışan, 'dünyada süs, gösteriş, üstünlük vesilesi ve çokluk alameti için' çalışmaktadır ... Bu amaçla edinilen mal, Allah'ın gazabını üzerine çek­

mekt.en başka bir işe yaramaz. Kazandığı dünyalık, dininin kaybolmasına yol açar.1<)

Muhasibi'nin, kendisi hakkında şüphe edilen şeyi terk ederek kalbi bu tür dü­şüncelerclen arındırmak olarak tanımladığı vera'ın,'' ınal-mülk edinme konusun­

daki temel kriteri olduğu göıülmektedir. Bu bakımdan kişinin kazandığı dünyalı­ğa hırsla yapışmaması, dünyaya hizmetçi olmaması, kazandığını ne için kazandı-

66 Ebu Bekr Muhyiddin fbn Arabi, ei-Futub&tü't-Mekkiyye, Beyrut trs., c. ır, s. 178; Fususü ·ı­Hikem, çev. Nııri Gençosnıan, İst. 1992, ss. 109-110, 157-158, 233-234, 306; Erdem, Parıteizm ve Vabdet-i Vücud Mukayesesi, ss. 78-79; Siileyman Uludağ, "Dünya", DlA, c. X, İst. 1994, s. 25.

67 Muhilsibi, et-Mekasib, s. 50. 68 Aynı eser, s. 52. 69 Aynı ese1; s. 67.

70 Muhasibi, el· Ves&yii, Beyrut, 1986, ss. 82-83. 71 Muhasibi, el-Kasd, s. 235.

Page 12: Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

188 ıasavvu:f

ğ.ı şuurunu kaybetmemesi, varlıkla övünmemesi, onu üstünlük vesilesi saymama­sı, sahip olduğu eşyanın gerçek sahibinin Allah olduğu bilinciyle hareket etmesi, "hayata karşı zahid" olması, ihtiras ve tutkulardan uzak durması dünyalık edinen kişinin taşıması gereken vasıflardır. İşte bu vasıflara sahip olan kişinin edindiği varlık azgınlık değil mutluluk vesilesidir. Nitekim o, Allah'a şükretmenin belirtisi­nin maldaki artış olduğunu düşünmektedir. Zira Kur'an'da, "Şükrederseniz, size kat kat veririm"'~ buyunılur. Ona göre bu bilinçte hareket eden ve vera' ı elden bı­rakmadan kazanç temin eden kişi, Allah yolunda savaşan gazi mesabesindedir.73

Muhasibl'nin vera' konusundaki bu titizliğinin örneklerini kendi hayatında da görmekteyiz. Örneğin onun, RMızl, Kaderi veya Vakıfi olduğu bildirilen ba­basından kalan yüklü bir mirası, vera'ından dolayı redelettiğini kaynaklar bize bildirmektedir.74

Öte yandan Muhasibl, mal-mülk sahibi olmaya dair yaklaşımını teorik olarak ortaya koyduktan sonra, zamanındaki insan ların bu konuda gerekli hassasiyeti göstermediğinden yakınmaktaci ır. Her şeyin temelinde kalbin selamet içerisinde olması ve kursağa giren lokmanın helal olması gerektiğini ifade eden Muhasib!, yaşadığı devrio ticaret erbabınm bozuk yapısından bahsederek onlam\, haram­helal sınırını gözetmediklerinden, varlıkta vera' sahibi olmadıklarından, kazan­dıkları şeyin, peşinde koştukları kazancın caiz bir yol olup olmadığını araştırma­dıklarından, zalimlerin mallarını kazanmaktan sakınmadıklanndan, şüpheli şey­lerin, haramların çoğaldığından bahisle; aldanış içerisinde olan çağdaşlarına ye­teri kadar dünyalık edinmelerini tavsiye etmektedir. Devrinde ınal-mülk edin­menin önündeki en büyük engelin helal yoldan rızık temin etmenin neredeyse imkansız hale gelmesi olduğuna vurgu yapan Muhiisibl, "Sen, helal kazanma ko­nusunda sahabe gibi titiz davrandığını mı sanıyorsun?" diyerek uyarıda bulun­makta75 ve dünyalık sahibi olma konusunda kendilerine sahabeden örnek vere­rek yaptıklarına meşruiyet kazandırmak isteyenleri şiddetle eleştirmektedir.

Çünkü ona göre bu kişilerin, kendisi ile delil getirdiği kimseler arasında yaşayış ve anlayış olarak en ufak bir benzerlik yoktur:

İki grup birbirinden ne kadar uzak!76

Sahabe zamanında hel:'ıl rızık vardı. Onlar ayn ı zamanda mi.ibaha karşı da son derece dikkatli ve temkinli yaklaşırlardı. Biz ise, helali n olmadığı bir devirde yaşı­yoruz. O nedenle bırakın ınal edinıneyi, gıdaınızı ve giysimizi dahi helalinden ka­

zanınamız imkansız.77

72 14 ibr;ı hinı/7.

73 Muhasibi, er-Riaye li Hukukillah, BeyrLıt ırs., ss. 369-371; ei-Kasd, ss. 237, 240, 244, 267; ei-Vesayii, s . 99.

74 Sübki, Tabakç?t, c. ll, ~. 38; İbn Mul:ıkkın, TabaMtu't-EıJ/iyi/., s . 176.

7' ıvluhftsibi, el-Mekasib, s. 71; ei-Vesaya, :;s. 84, 92. 76 Muhftsibi, el-Vestlyil, s. 84.

77 Muhfısibi, age., s . 93.

Page 13: Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

ali bolatlmuhdsibf'nin el-mek&ib'i bağlamında tcısavvufia dürıyaycı... 189

Muhasib!'ye göre Abdurrahman b. Avf gibi varlıklı sahabilerin delil olarak gösterilmesi ile mal-mülk edinmeye çalışmak yanlış bir yoldur. Ona göre şeytan, insanlan bu düşünce ile aldatmaktadır. Çünkü bu insanlarda, Abdurrahman. b. Avf'ın cÇımerdiği, helal kazanına konusundaki titizliği ve malını Allah yolunda harcama bilinci yoktur."' Görüldüğü gibi Muhasibl, esas itibarıyla mal-mülk sahi­bi o lmaktan ziyade, edinilen malın helal olmaması, olumsuz yollarda kullanıl­ması gibi örneklere şahit olması nedeniyle, yaşad.ığı devirdeki varlıklı insanların hayat tarzların<hm , dünyaya bakışlanndan şikayetçidir. Nitekim onun bu anlayı­şı, zühde ilişkin değerlendirmesinde de görülmektedir:

Zühd, malın yokluğu değildir. Çünkü malı olmayan veya çok az olan ve fakat dünya malına aşın düşkün insanlar olduğu gibi, malı çok olup da ona rağbet et­

meyenler de mevcuttur. Hz. Davud ve Hz. Süleyman buna örnektir.79

Dünyanın hem zahiri ve hem de batıni yönü olduğunu düşünen Muhiisibl'ye göre, hevaya uyma, hased, riya, mal biriktirme sevgisi, itibar görme arzusu vs. ar­zular onun batınını; para, giysi, ev, hizmetçi vs. şeyler de dünyanın zahirini oluş­

turmaktadır. insanın ahiret hayatına yönelik edindiği şeyler dünyanın yerilen kısmına dahil değildir. Ona göre yerilen dünya, sahip olduğu varlık ile övünü­len, makam kazanma bedetlenen, fakirlik korkusuyla gereksiz yere mal edinilen dünyadır. Oysa, dini korumaya yarayaçak helal yollu kazanç da dünyalık olup, bu yerilen bir şey değildir.

Bu tür dünyalığın bir zararı yoktur. Bu anlayış zühde bir zarar da veımez. Çün­kü Allah, bu dünyanın gereksiz olanını zemmetmiştir.80

Görüldüğü gibi zühdü, kişinin mal sahibi olup olmaması ile ilgili değil, arnel­Ierin temelinele yatan niyet ve vera' ile ilgili olarak gören Muhasibl, dünya malı­

nın insanların en çok alelandığı şey olduğunu ifade etmiş, zamanında bu dunı­

mun gerçekleştiğinden ve insanların ınal toplama sevciasına düşerek Allah'ın

koyduğu sınırları korumada gevşeklik gösterilmeye başlandığından yakınınıştır. Onun, sözünü etmiş olduğu bu dünyevlleşmenin karşısında doğal bir reaksiyon olarak, bir tepki hareketinin oluştuğuna da işaret eden Muhasibl, abicilerin Al­lah'a karşı vazifeleri yerine getirmeele aşırıya giderek, söz konusu dunımdan duyduklan rahatsızlıkları bu şekilde izhar ettiklerini belirtınektedir.81 Muhasi­bl'nin, sözünü ettiği aşırılıkların başında, tevekkülü nzık temininden vazgeçmek ve çalışmaktan geri durmak şeklinde yorumJamak ve kişinin kendisini toplum­dan tümüyle soyutlama k gelmektedir. SOfimiz böyle bir tercihte bulunanları şid­detle eleştirmekte ve bunun Kur'an ve Sünnet'in genel mantığına da ters düştü­

ğünü belirterek, onların Hz. Peygamber'in, en iyi geçimin el emeği ile geçinme

78 Mu h asi bi, el-Vesaya, ss. 76-80.

79 Muhasibi, el-M esciii fi'z-Zühd ve Gayri h~ Süleymaniye ktp., Carullah, ll Ol, vr. 2b.

80 Muhasibi, el-Ka..~d, s. 249.

81 Mulıiisibi, el-Vesilya, s. 69.

Page 14: Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

190 rasavvuf

olduğuna dair -yukarıda zikredilen- sözünden habersiz olduklarını ifade etmek­tedir. Ardından peygamberlerin de bir meslek sahibi olduğuna dair haberleri ak­taran Muhasib1,112 "İşte Allah'ın yarattıklarının en cemizi olan peygamberlerin du­rumu budur" diyerek bu konudaki görüşünü net olarak ortaya koymaktadır."J Bu Çerçevede o, rızık temini için çalışmayı Allah'a isyan olarak gören Şaklk Belhl'yi (164n80) ve onun bu görüşünü benimseyenleri tenkit ederek, bu meyanda ba­zı ayet ve hadisleri delil olarak zikretmektedir.84 Muhasibl'nin, "Allah Teala rızık konusunda güvence vermiştir. Buna rağmen çalışmak, güvenceden şüphe duy­mak anlarnma gelir" diyen Şaklk Belhl'ye"' nihai cevabı şudur:

Bu konuda o, kendi görüşünü dile getitıniştir ve hata etmiştir. Çünkü böyle­

likle o , Kitap, Sünnet, Sahabe ve Tabiln'e muhalefet etmiştir.""

Muhasibl'ye göre, eğer çalışmak tevekküle ters olsaydı, bu durumda onların

çalışmayıp, ihtiyaçlarını başkalanndan temin yoluna gitmeleri gerekirdi. Kazandı­ğın ı helaJ yoldan kazanan kimselerden bir şeyler alarak ihtiyacını terrıin etmek ile sonuçta kişinin kendisinin kazanması arasında mantık olamk fark yoktur. Bu ne­denle Muhasibl, oturup çalışmayı terk etmenin anlamsız olduğu kanaatindedir.R7

Muhasibl insanların yiyecek ve giyim konusunda farklı tercihlerde bulundu­ğunu, bazılarının haram olmayanlar hususunda fakrı tercih ettiğini, kurra ve sGfi­lerden bir kısmının el emeği ile geçinmekten tamamen uzak durduğunu, sultan ve yakınlarından uzak durarak uzlete yöneldiğini, bazı ulemanın ise sultana ve ci­

varına yakın durduğunu ve bu tercihleriyle onların dinde haddi aşrıklarını , bazı

sufilerin dağlarda , salıralarda yaşadıklannı, .. baztlannın dilencilik ile geçindikle-

82 Örn. Buh:lri, Sahfh, İciire, 42 (ll, 789).

8' Muhasibi, ei-Mekiisib, ss. 48-49. 84 Ayrıı eser, ss. 62-63. 85 Isbahani, Hi~wtü '1-Evl(ya, c. vırr, ss. 58-59, 61. Ri vayete göre, son derece varlıklı olan efen­

disine duyduğu güvenden dolayı oldukça sevinçli olan bir köleyi çarşıda gören Şakik Belhi, bütün mal ve mülkün sahibi Allah Te-.ila'nın kendisinin nzkına da ketll olacağını düşünerek dünya meşgalesi ile ilgilenrneyi terk etmiştir. (Hucv'iri, Keşfü 'I-Mahcııb, ss. 128-129; Ebu Hamid Muhammed b. ihr-ahim Feridüddin Attfır, Tezki·retii 'l-Evliytl, Çt!v. Süleyman Uludağ, i st. 1991, s. 263.) Anlaşılacağı gibi, Şakik Bel h i' nin tevekki.i l anlayışında nzık peşinde koşmak beyhudedir ve Allah' ;ı karşı dtıyulao güven eksikliğinden byrıaklanrnaktad ır. Ona göre kişi yarın kaygısı taşımanıalıdır. Çünkü yarının namazından sorumlu alımıyan kul, yarının rızkını arama peşine de düşmemelidir (Bk. lsbahilni, Hi~yeıü'I-Eı;ltyti., c. VIII , s. 69). Şaklk'in bu anlayışı, talebesi Hatim el-Esam (237/851) tar.ıfından da hararetle savunul muşıur. H:itinı de aynı şekilde, ezelde takdir edilen nzkın bir Şt!kilde kendisine geleceğini, bu nedenle onun peşinden koşmaııın gereksi<:liğini düşünınektedir. (ibn Hallikan, Ve.feyaı, c. ll, s. 27.) Tevekkül konusundaki bu yaklaşım sadece Muhasibi tarafından eleştiriimiş değildir. Ömeğin B5yezld Bist:im'i (261/875) de, Şakik'in durumunu onun bir müridinden öğrenmiş ve Şakik Belhi'ye, 'rızkım ayağıma gelecek' diye oturup 'Allah'ı iki sonıun ile imtihan etmemesini' öğütlemiştir. Bk. Hucviri, age, s. 433.

86 Muhiisilfı, age., s. 61. 87 Aynı eser, s. 63.

88 Bu konuda Sühreverdi de, "Horasan'd;ı sufılerden bir grup mağaralarda, sığınaklarda yaşarlar,

Page 15: Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

ali bolatlmuh.asibi'nin el-mekasib'i bağlamında tasavvufia dünyaya. . . 191

rini, bazılarınınsa el emeği ile geçindiklerini ifade etmektedir. Muhasibi bütün bu tercihleri selefin tavrı ışığında değerlendirerek doğru tercihin açık olduğunu ifa­de etmektedir. Ona.göre hayatının tüm safhalarında aktif olan selef-i salihln, bir zaman sonr.ı Hz. Osman'ın katli ile başlayan ve artarak devam eden süreç ile bir­likte farklı tercihlerde bulunma yoluna gitmiş ve insanlar fırkalara ayrılarak mad­

di iktidarı temsil eden yönetimin şahsında dünyaya ait hususlara yönelik farklı tercihlerde bulunmuşlardır. Örneğin mutasavvıf ve kurradan bir grup, Süfyan Sevrl'nin (161/777) görüşünü benimseyerek, dünyayı elinin kurtulması için tama­men terk edilmesi gereken bir olgu olarak görmüşlerdir. S? Ona göre bu tür tercih­Ierde bulunanların sayısı azdır. Bütün bu olaylara kadar Muhasibl, insanların çar­şılarda alış-verişleri ile meşgul olduklarını, toplumsal hayatta bir canlılığın var ol­duğunu ve bu durumdan kimsenin şikayetçi olmadığını belirtmektedir.90 Muhasi­bi, çalışıp kazanmaktan ve gündelik yaşantıdan uzak bir tercihte bulunulmasının temelinde yaşanılan söz konusu bunalımların olduğuna işaret ederek,1ıı zühd ha­reketinin oluşumundaki ve bu çerçevede ortaya konulan tercihierin farklılaşma­

sındaki etkenierin ortaya konulmasında kanaatimizce önemli tespitlerde bulun­

maktadır. Bu tepkisel hareket içerisindeki uygulamalardan birinin de insanın gündelik yaşantısını sürdürmesine engel olacak derecede bir riyazet anlayışı ol­duğunu belirten Muhasiöı, iJeri derecede bir açlık uygulamasının akla zarar vere­ceğine, farzları ihmal ettireceğine ve insanın tabiatını bozacağına dikkat çekerek, bu tarz bir aşırılığı benimseyerek bunu insanlara tavsiye etmenin de Allah'a isyan olduğunu savunmaktadır. Ona göre aynı şekilde tokluk da bu manada Allah'a is­

yandır. Zira bu da bedene yük getirir, kalbi katılaştırır ve anlayışı bozar. Onun bu konuda benimsediği ölçü, vera ' ı elden bırakmadan yeme-içmedir.92

Haram yemek Allah'a isyandır. Ancak, Kur'an ve Sünnet'te bir bilginin olma­

dığı veya hakkında herhangi bir icma'ın oluşmadığı bir şey hakkında "bu helaldir" veya "bu haramdır" demek, Allah'a bir iftiradır ve din hakkında yalan söylemek­tir. Çünkü Allah, "De ki: Hiç Allah' ın sizin için rızık olarak indirdiği şeyler üzerin­

de düşündünüz mü? O rızıklar ki, bir kısmını yasaklıyor, bir kısmını da meşru gö­rüyorsunuz. De ki: (Böyle yapmanız konusunda) size Allah mı izin verdi; yoksa

şehirlere ve köylere inmezlerd i. Bundan dolayı kendilerine mağara anlamındaki 'şi keft'e nispeıle

'şikeftiye' ad ı verilmişti" diyerek, Muhasibl'nin sözünü etmiş olduğu tarzda bir lıaynt süren s(ıfılerin varlığını onaylam:tktadır . Bk. Şilıi'ibüddin Ebu Haf~ Ömer es-Sülı reverdi, Avdt1fıi.'I-Ma'urif, Beynıt

1999, s. 43. 89 "Zanıane halkının selilmetle olmaları için yatıp uyumaktan daha iyi bir çare bilmiyorum"

diyen Süfyan, insanlara inzivaya çekilip sükCıt ermelerini önenniştir. Bunun üzerine, kendisine inı.ivaya çekilirse nasıl kazanç temin edeceğini soran birisine de, "Allah'tan kork, kazanca muhtaç

olan zahidi hiç gönnedinı" cevabını vermiştir. Bk. Attar, Tezkire, ss. 256, 257. 90 Muhii.sibi, ei-Mek/isib, ss. 76-84 . 91 Aynı eser, s. 84.

92 Aynı eser, s. 104.

Page 16: Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

192 tasavvuf

(düpedüz) kendi tahminierinizi mi Allal1'a yakıştırıyorsunuz?"9} buyurmuştur. Bu ayeti işiten kişinin kalbi kıpırdar ve Allah'tan duyacağı korku, ona 'Helal ve ha­

raınlık ancak bilgiye dayalıdır' dedirtir.94

Kim insanları açlığa çağırırsa, Allah'a isyan etmiş olur. İnsanlara böyle yaptı­

ran kimse, onların farzları ed:ı ederneyecek derecede akıllarının zarar görmesine sebebiyet verir ... insanları (aşırı) tokluğa çağıran da Allah'a isyan etmiş olur. Çün­kü tokluk bedene yüktür. Ka Ipte katılığa sebep olur, anlayışı köreltir, azaların ha­

reketini kısıtlar.95

Muhasibl'nin dünya hayatı ile ilgili bu değerlendirmelerinin, kendisinden son­

ra tasavvuf düşüncesinde hatm sayılır derecede benirnsendiği anlaşılmaktadır. Ni­

tekim, onun bıı konudaki görüşlerinin, özellikle Gazarı tarafından da savunuldu­ğunu görmekteyiz. Kendisinin ifade ettiğine göre, tasavvuf ilmini tahsile başlarken Muhasibl'nin eserlerinden de faydalandığını belirten Gazall'nin96 bu konuda da Muhasibl'den etkilerımiş olması kuvvetle muhtemeldir. Nitekim o da aynı şekilde

dünyanın bizatilli kötü olmadığını, problemin insanın dünyaya sağlıksız bakışın­dan kaynaklandığını düşüıunektedir. Ona göre dünyanın nesinden komnmak, nesinden korunmamak gerektiğini bilmeden onu zernınetmek anlamsızdır.

Esasen, ahirette seninle beraber arkadaşlık yapan, ölümden sonra meyvesi be-

raberinde kalan ilim ve aınel de dünyadandır.9'

diyen Gazall, insanoğlunu ilim ve amele ulaştlfan, varlık ve sıhhatini sağlamak için gereken şeylerin de dünyadan olduğu ve fakat bunlara sahip olan kişinin dünyaya daldığının söyleneıneyeceği görüşündedir. Ona göre insanlar beslen­me, giyim ve barınmaya muhtaçtırlar. Azık gıdalanmak için, giyim sıcak ve soğu­ğu def için ve rnesken de aynı şekilde sıcak ve soğuktan konınmak ve aile efradı ile malı helaktan kuıtarmak içindir. Ancak, Allah bu nesneleri insanın san'atına

muhtaç şekilde işlenrnek üzere yaratmıştır. Dolayısıyla bütün bunlar insanların b ir arada yaşarnalarıoı, iş ve meslek alanlarının oluşmasını, insanların ilişkilerini düzenieyecek idari ve hukuki müesseselerin oluşturulmasın ı zonınlu kılmıştır.

Bu durum tabiatın kaçınılmaz bir sonucudur.~ Öte yandan bütün bu meşguliyet­ler içerisinde insanların dünyaya bakışları farklı farklı olmuş, bazıları mutluluğu mal-mülk toplamakta, bazıları makam ve mevkide, bazılan şehvetlerini yaşamak­ta, bazıları da şan-şöhret peşinde koşmakra bulmuşla rdlf. Bu gibi dünyaya dalan insanlar besleıune, giyim ve barınma ihtiyacının karşılanmasının amacını unut­muşlar, gayeyi biJ· tarafa bırakıp sebeplere sarılmanın peşine düşmüşlerdir.99 Ga-

93 10 Yumıs/59.

94 Muhiisibi, ei-Mekasib, s. 93.

95 Muhasibi, age., s. 104. 96 Ebu Hilmid Muhammed b. Muhammed ei-Gaz:!li, et-Munkız mine'd-Datal, (Abdulhalim

Mahmud, E'bbiisji'ı-Tasavvufiçinde), Beyrut 1985, ss. 122-123.

97 Gaziill, lbyau Ulumi 'd-Dfn, Kabire 1934, c. lll, s. 190. 98 l'lym eser, c. lll, ss. 195-196.

99 Aynı eseı; c. rıı, ss. 197-198.

Page 17: Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

ali bolatlmublisibi'nin el-meldl,·ib 'i balflcımmda tascıwu:fta dünyaya.. . 193

zall'ye göre dünyaya karşı bu aşırı meyil bazı larının tepkisine neden olmuş, kimi­

leri de bu durumu n tehlik~sini sezerek dünyayı tamamen reddetme yoluna git­

miştir. Ancak bu kimseler de diğerleri gibi aldanına içerisindedirler. Gazall, dün­yaya tamamen cialan veya kendile rini ınaclcl'i hayattan tamamen soyurlayan grup­

ların cb hata ettiklerini belirterek, bunların 70 küsur grup olduğunu ve sadece. bir grubun h.'lırtulacağını ifade etmiş ve bu grubun özelliklerini sıralamıştır:

Bunlardan kurtulan sadece bir gn.ıptur. Bu da Rasülu llah' ın ve Ashabının takip

ettikleri yolu benimseyen gn.ıptı.ır. Bu grup dünyay ı tamamen terk etmediği gibi,

tamamen şelwedere de dalmaz. Onlar dünyadan azıkları miktannı alırlar, kendi­

lerini dinin hükümlerine ve akla uymakımı alıkoyacak lezzeclerden uzak dururlar

ve fakat her lezzeti ele terk etmezler, orta yolu takip ederler, dünyadaki her şeyi

terk etmez, her şeyi de istemezler. Dünyada yaratılan her şeyin maksadını bilir, eş­

yanın ınaksadmın hudutlarını muhafaza ederler. Bedenlerini ibadetten düşürnıe­

ınek iç:in beslenirler ve zinde kalırlar, kendileri ni sıcak ve soğuktan , hırsızlardan

koruyacak mesken edinirler, Elbiselerini de bu tarzda ed inirler. .. Sahabenin ya­

şanrısı da bu şekilde idi. Onlar dünyayı dünya için değil, clln için edinirler, ruh­

banlığı ben iınsemezler, dünyayı tümüyle terk etmezler, işlerinde ifmt ve refritten

uzak dururlrır, orta yolu takip edederdi. >•R•

Görüldüğü gibi Gnali' de, Muhasibi' g ibi, zamanındaki insanların dünyaya

aşırı düşkünlüklerine duyulan bir tepkisel hareket olarak bazı insanların aşırı ri­

yazete yöneld iklerini be lirterek, bu yolu benimseyenlerin yanlış içerisinde ol­

dul<larını ifade erınekte ve doğru olanın, Hz. Peygamber ve onu rakip edenlerin

hayata bakış rarzlarını esas alarak her türlü aşırılıklarclan uzak durmak gerektiği

üzerinde durmaktadı r. Başka bir ifadeyle, gerek Muhasibi'nin ve gerekse Gaza­

ll'nin bu konudaki tespit, teşhis ve önerileri birbirinin aynıdır.

Sonuç

Hicrl III. asrın müellif sCıfilerinclen Haris b. Esed el-Muhasibl'nin zühd ve dün­

ya hayatına bakışı merkezinde kaleme a ldığımız bu yazıdan anlaşılmaktadır ki o,

Hz. Peygamber ve onu takip edenlerin yaşantılarında görülen ınuredil tavrıo za­

manla kaybolduğunu, bunun sonucunda dünyaya aşı rı meyledenler ve buna kar­

şıl ık dünyadan tümüyle uzaklaşanlar olmak üzere iki aşı rı ucun kendisini göster­

diğini düşünmekteclir. L1sanların dünya hayatına aşırı düşkünlük, mal-mülk top­

lama arzusu, ımıkam-mevki hırsı gibi nefsanı arzu ların peşinele koşmalarının

yanısıra, yaşanan toplumsal bunalımlar, iç çekişmeler ve mücadeleler, devlet

aclamlarmın haksız uygulamalarına bir tepki olarak bazı insanlar dünyadan

tümüyle el-etek çekmeye yönelmiş, dünyalık adına ne varsa hepsini reddetınişler­

dir. Sözü edilen dünyeviJeşmeye karşı duyulan bir tepki olarak ortaya çıkan ve

100 Ga;dili , ihyli, c . ll I, s . 199.

Page 18: Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

194 ıasauv~(

anılan ferdi tercihleri benimseyen kimselerin, kendilerini tamamen dünyadan

s?yutlayarak aşırı riyazete yönelmek suretiyle düştükleri yaniışiara işaret eden Muhasibl, esas itibanyla Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'in sözlerinden hareketle dünyalık edinme konusunda bir yasaklama olmadığını, aksine, mal sahibi ol­manın kişinin Allah'a şOkrettiğinin işareti olduğunu, yasak olanın, sahip olunan eşyaya kalbin bağlanması, varlığın övünme vesilesi olarak görülmesi, kişinin

kazandığı malda vera'a aldırmadan, helal kazanç temin etme hassasiyeti

taşımadan sınırsız kazanına hırsıyla çalışıp çabalaması ve ABah'ın rızasına ulaş­

ınada araç olması gereken eşyanın amaç haline gelmesi olduğunu düşünmektedir. Öre yandan onun dünya hayatı ve zühd konusundaki yaklaşımının özellikle

Gazall üzerinde etkili olduğu .görülmektedir. Bu tesir de göz önünde nırulursa Mu hasibi'nin tasavvuf düşüncesindeki mutedil zühd anlayışınm şekillenmesinde hatırı sayılır derecede katkısı olduğu söylenebilir kanaatindeyiz.

Abstract

lt seems that the concept of Zuhd (renunciation) is a first concept

which is arisen in our ınind when we speak about rhe understand ing of the

world in Islamic Mysticism. Our exaınination shows us that in the evalua­

tions of sufis concerning zuhd there is a greaı effect of political, econoınic

and social depressions of their time as well as Qur':ınic verses and the tra­

dition of the Prophet Muhammad (hadith). For that reason they generally

had a negarive attitude rowards worldly life (dunycı). However one of the

great sufis of III./IX. century Harith b. Asad at-Muhasibi had stated a elif­

fereni views concerning this issue in his al-Makasib wa'l-Wara '. In this

work, he points ouL that political, economic and social f:ıctors would move

people to renunci.ıte from the world, but this situation has not anything to

dowith the Qur'an and the life of the Prophet. Since both in the Qur'an and

the life of the Prophet there is no prohibition of the worldly things. On the

contrary they tırge people to earn their belongings in a legal way and ref­

rain from all evil things. These views of al-Mu hasibi had ınade a significant

contribution on the development of Islami c Mysticism in the moderate line

and irs one of the most important representative ai-Ghazali.

BiBLiYOGRAFYA

ei-ASKALANI, Ebu'I-Fadl Ahmed b. Ali İbn Hacer, Tehzfbü't-Tebzfb, I-x:rı, Beyrut 1968. A TIAR, EbCı Ham id Muhammed b. İbrahim Feridüddin, Tezkiretü'l-Evliya, çev. Süley­

man Uludağ, İst. 1991. A YDlN, Hüseyin, Mubasibf'nin Tasavvuf Felsefesi insan-Psikoloji-Bilgi-Ahlak

Göıiişü, Ank. 1976. ei-BAGDADI, EbO Mansur Abdulkfıhir b. Tahir b. Muhammed, el-Fark Beyne'l-Fırak,

( Mezhepler Arasındaki Farklar}, çev. Etheın ROhi Fığlalı, Ank. 1991.

Page 19: Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

ali holatlmuhiisibf'nin el-mekfisib'i bağlamında ıasawujia dünyaya. .. 195

el-BAGDADI, Ebu Bekr b. Ali e i-Hatib, Tcırihu Bağdat, 1-XTV, Beynıt trs.

BROCKELMANN, Von Cari, Geschıcbte Der Arabı~·cbcm Lıtteratur (CAL), Supp­

lementband, I-lll, Leiden 1937-1942.

el-BUI-TARI, Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail , Sahih, I-VI, Beynıt 1987. CAMi, Nureddin Abdurrahman b. Ahmed, Nefabatü'/-Üns min Hadarati'l-Kuds, ter-

cüme ve şerh: Uimii Çelebi, hzl. Süleyman Uludağ-Mustafa Kara, ist. 1995.

DAYF, Şevki , ei-Asnt'l-Abbasf es-Stinf, Mısır trs.

ERDEM, Hüsamettin, Panteizm ue Vahdet-i Vücad Mukayesesi, Ank 1990.

FAZLURRAHMAN, İslamiyet ve İktisadi Adalet Meselesi, çev. Yusuf Ziya Kavakçı , Er-

zurum 1976 EBU DA VUD, Süleyman b. ei-Eş'as es--Sicistanl, Sünen, I-IV, Mısır trs .

ei-FERAHİDİ, Ebü Abdurrahman el-Halil b. Ahmed, Kitabü'l-'Ayn, I-VIII, Beynıt

1988. ei-GAZALi, Ebü Haınid Muhammed b. Muhammed, et-Munkız mine'd-Dala~ Beyrut

1985 (Abclulhaliın Mahmud, Ebbas.fi't-Tasavvufiçinde).

- --- ihyaıt Ulumi'd-Dfn, I-TV, Kahire 1934. ei-HUCVİRI, Ebu'I-Hasan Ali b. Osman, Keşfü '1-Mabcub, İngilizceden ter. Mahmud ve

Ahmed M adi Ebu'I-Azaim, Kahiı·e 1974.

ei-TSBAHANİ, EbO Nuaym Ahmed b. Abdullah, Hilyetü'l-Evliya ve Tabakatu'l-A!iFYCi,

1-X, Mısır trs.

İBN ARABI, Ebu Bekr Muhyiclclin, el-Futübiitü'l·MekL"iyye, I-lV, Reyrur trs. ----, Fusılsü'I-Hikem, çev. Nuri Gençosman, İst. 1992 İBN HANBEL, Ebu Abdullah Ahmed, Müsned, I-VI, Mısır trs.

İBN KESİR ed-Dııneşki, ei-Bidüye ve 'n -Nihiiye, 1-XlV, Beyn.ıt 1977.

iBNÜ'L-CEVZI, Cemalueldin Ebu'I-Ferec, Sıfatü 's-Safve, 1-JV, Hal ep 1969. --- Telbi'sil ibtıs, Beyrut 1989.

İBNÜ'L-ESiR, İzzüddin Ebu'I-Hasan Ali b. Ebi' I-Kerem Muhammed b. Muhammed b.

Abclutkerim b. Abdulvahid eş-Şeybanl, el-Kamilfi 't-Tar·ih, 1-XH, Beyrut 1965-1966 İBNÜ'L-İMAD, Ebu' I-Felah Abdu'l-Hayy el-Hanbeli, Şezeratü 'z -Zeheb.fi Ahbii.ri ·men

Zeheb, I-VJII, Beyru t trs .

İBNU'L-MULAKKİN, Siracuddin EbO Hafs Ömer b. Ali b. Ahmed e i-Mısr'i, Tabakiitu '1-

Euliyti, Kahire 1973.

İBN HALLİKAN, Ebu'l-Abba,<; Şemsuddin Ahmed b. Muhammed b. Ebi Bekr,

Ve.feytitü'l-A :yan ve Enbilu Ebntıi'z-Zaman, 1-VJTJ, Beyrut 1968.

İBN MANZUR, Muhammed b. Mükerrem el-Afrıkl, Lisc/.nu 'l-Arab, I-XV, Beyrut trs.

İBNÜ'N-NEDİM, el-Fihrist, Beyrut 1978. e i-KELABAZI, Ebu Bekr Muhammed, et-Ta 'arnıf li Mezhebi Ehli't -Tasawuf, Kahire

1980. ei -KUŞEYRJ, Abdülkerim b. Hevazin, er-Risiiletü '1-Kuşeyriyye, Beyrut trs.

MAHMUD, Abdulhalim, Üstazii's-Stiitfn el-Haris b. Esed et-Muhtisibf, Kahiı·e 1973.

el-MEKKİ, Eblı Talib Muhammed b. Ali b. Atiyye, Kı1tü 'l-Kulı1b, HI, Beyrut 1997. el-MUHASIBI, Ebu Abdullah Haıis b. Esed, el-Mekdsib ve'l-Vera' ve'ş-Şübhe ve

Beyc1nü Mubiihihiı ve MabzuriM ve lhtilqfü'n-Nas fi Talebibii ve'·r-Redd ale'I-Galitfne

fih , Beyrut 19fl7.

Page 20: Muhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'iMuhasibi (ö. 241/855)'nin el-Mekasib'i Bağlamında Tasavvufta Dünyaya Bakış ve Hakiki Zühd Anlayışı Ali BOLAT Dr., Ondoktız Mayıs

196 rasavvuf

e i-MUHASIRI, ei-Kasd ve 'r-Rucıl' ilailah (e!-Vesaya içinde, ss. 217-328), Beyrut 19H6. ---- et-Vesaya, Beyrut, 1986.

---- er~Riiiye li Hukılkillah, Beynı t rrs.

---- Kilabü'l-Mesail.fi'z-Ziihd ve Gayrihf, Süleymaniye ktp. , Carullah, 1101.

--- - Risaletü 'l-1'.-füsterşidfn, Kahi re 1988.

--- - ,Maiyyetü'l-'AJd ve Ma'nahu ve ihtilafü'n -Nas fibi (Fehınü'I-Kur'an ve

Ma'anlhi ile birl ikte) , Beyrtıt 1982.

- --- Fehmii '1-Kur'arı ve Ma'tinfhi, BeynH, 1982.

--- - Fas! min Kitabi'I-'Azame, Süleyman iye ktp., Carul\ah, 1101.

MÜSLİM, Ebu' I-H üseyin Müsliın b. e i-Hacdic en-Nis:lburl, Sahih, I-V, Beyrut trs.

NICHOLSON, Reyno lcl , Fi 't-Tascıwufi'l-isltmıf ve Tadhihf, çev. Ebu'I-Ala Alıfl, Kah i re

1947.

SCHOONOVEH, Kermit, "AI-Muhasibi anel His Al-Rıiiya ", The Muslim World, New­

york, 1949, XXXl X, sayı : 1, ss. 26-35.

es-SEM'ANİ, Ebü Sa'd Abdülkeri ın b. Muhammed b. Mansur er-Temimi, el-Ensab, I-V,

Beyrtıt 1988.

SEZGİN, Fu::ıd , Geschıçhte Des Arabıschrm Schnjttums (CAS), I-VII, Leiden 1967-1979.

SMITH, Margaret, /ln Early i\{vstic of Baghdad, London 1935. es-SÜBKi, Taeueldin Ebu Nasr Abdu lvehhab b. Al i, Tabal..~atı:t'ş-Ştl,jt 'iyyeti'l-Kübrti., I-

VI, Beyrut trs .

es-SÜHREVERDT, Şihabüdcl in Ebu Hat$ Ömer, Avuı~fü. '/-Ma 'arfJ: Beyrı.ıt 1999.

es-SÜLEMl, Ebü Abdurrahman, Tabakiitu's-Sti:fiyye, Kahire 1986.

eş-ŞA'RANi, Ebu'I-Mevahib Abdu'I-Vehhab b. Ahmed b. Ali ei-Ensarl, Leuakıhıı 'l-En­

var.fF Tabakaıi'f-Ahytir (et-Tabakdtü 'l-Kubrt7.}, 1-II, Mısır 1954 .

er-TİLİı'viSANI, Afifüddin Süleyman b. Ali, Şerbıı Menazi li 's-Sc?irfn üe 'l-Hal..~ki'f.

Mübfn, 1-11, İmn 1371.

er-TiRMiZi, Ebü isa Muhammed b. İsa, Siinen, 1-JV, Kahire 1975.

et-TÜSJ, Ebu Nasr Serrilc, el-Lıuna'jt't-Tasavvuf, Kahiı·e 1960.

UI.UDAG, Süleyman, "Dünya", DlA, X, ist. 1994, ss. 22-25.

ÜLGENER, Sabri F., Zilmiyet ve Din islclm, Tasavuufve Ç6zufme Devri İktisat AhliJkı,

isr. 1981.

ZEHEBI, Eblı Abdtı lbh Muhammed b. Ahmed b. Osman, Siyeru A 'lc'/mi'n-Nii.bela, 1-A.'XTTI , Beynır 1993.

- --- Miz[mıı 'l-i'tidtil ji Nakdi 'r·Ricdl, I-IV, Kahire 1963.