20
MEMLÛK SULTANLI ~INDA DEVLET YAPISI* Çev.: SAM~ RA KORTANTAMER Memlük sultan~~ keyfi karar veren bir otokratt~ ; ama teknik aç~ dan ne mutlakt~ , ne de tamamen ba~~ ms~ zd~ . Bir müslüman olarak herhangibir tebas ~~ kadar Islam~ n kutsal yasas ~ na tabi oldu~u halde hâkimleri, uygulamada ona kar ~~~kullanabilecekleri müeyyidelerden yoksundular. Sünni hukukçular~ n tefsirine göre Islam doktrini, Islam toplumunun hükümdar~~olarak Allah'tan sonra ancak bir ki~iyi tamyordu, oda halife idi. Bundan dolay~~Abbasi hilâfetinin 656/1258 y~ l~ nda Hulagu taraf ~ ndan fiziki olarak yok edilmesi, örne ~i görülmemi~~ bir durum yaratt~ . Bu vaziyet 659 / 1261 y~ l~ nda Memlük sultan~~ az-Zâhir Baybars, iltica eden bir Abbasi emirini M~s~ r'da kabul edip "al-Mustans ~ r" lakab~ yla hilafet makam~ na oturttu~u zaman ~eklen düzelmi~~ oldu. Peygamberin zaman~ na kadar uzanan gelene ~e göre halife Islam toplumunun ba~~~olarak Baybars' ~ n tan~ ma yeminini kabul edip kar ~~ l~ k olarak ona ~slam ülkelerinin ve gelecekte kâfirlerden feth edilecek yerlerin kendisine ait olan hakimiyetini devretti. Bu sahnelenen ihti ~aml~~ merasim, al-Mustans ~ r muharebede öldükten ve yeni bir Abbasi halifesi seçildikten sonra 661 /1262 y~ l~ nda tekrarlanm~~ t~ , yaln~ zca debdebeli bir oyun de ~ildi; onunla üç önemli hedef ele geçmi~ ti. Birisi yasa ile ilgiliydi: Iki saltanat devresi aras ~ ndaki bo ~luk kapanm~~ t~ , hukukçular art~ k hakimlerin kararlar~ n~ n me ~ ruiyetinden ve nikahla= yasaya uygun olarak k~ y~ ld~ klar~ ndan emin olabilirlerdi. Di ~er iki hedef siyasetle ilgiliydi. Memlük devleti saltanat~~Eyyubilerden gasbederek ba~lam~~ t~~ve Baybars selefini öldürerek tahta oturabilmi ~ ti. Halifenin berat~~ ona ~imdi saltanat~~ için bir me ~ ruiyet zemini veriyordu. Bundan ba ~ka bu berat onu yaln~ z gerçekten hükmetti~i bölgelerin, yani M~s ~ r ve Suriye'nin sultan~~ olarak de ~il, ayr ~ca cihan~ umül sultan ve ~slam âleminde ve daha kâfirlerin ellerinde bulunan bölgelerde halifenin vekili olarak tan~ d~ . Bu pe ~inen, müslüman hükümdarlar ~ n, Eyyubilerden * Makalenin Ingilizce ash için bkz. P.M. Holt: "The structure of government in the Mamluk sultanate". The Eastern Mediterranean Lands in the Period of the Crusades (n~r. P.M. Holt), Warminster 1977, s. 44-61.

MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

  • Upload
    others

  • View
    10

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

MEMLÛK SULTANLI~INDA DEVLET YAPISI*

Çev.: SAM~RA KORTANTAMER

Memlük sultan~~ keyfi karar veren bir otokratt~; ama teknik aç~dan ne mutlakt~, ne de tamamen ba~~ms~zd~. Bir müslüman olarak herhangibir tebas~~ kadar Islam~n kutsal yasas~na tabi oldu~u halde hâkimleri, uygulamada ona kar~~~ kullanabilecekleri müeyyidelerden yoksundular. Sünni hukukçular~n tefsirine göre Islam doktrini, Islam toplumunun hükümdar~~ olarak Allah'tan sonra ancak bir ki~iyi tamyordu, oda halife idi. Bundan dolay~~ Abbasi hilâfetinin 656/1258 y~ l~nda Hulagu taraf~ndan fiziki olarak yok edilmesi, örne~i görülmemi~~ bir durum yaratt~ . Bu vaziyet 659 / 1261 y~ l~nda Memlük sultan~~ az-Zâhir Baybars, iltica eden bir Abbasi emirini M~s~r'da kabul edip "al-Mustans~ r" lakab~yla hilafet makam~na oturttu~u zaman ~eklen düzelmi~~ oldu. Peygamberin zaman~na kadar uzanan gelene~e göre halife Islam toplumunun ba~~~ olarak Baybars'~n tan~ma yeminini kabul edip kar~~ l~k olarak ona ~slam ülkelerinin ve gelecekte kâfirlerden feth edilecek yerlerin kendisine ait olan hakimiyetini devretti. Bu sahnelenen ihti~aml~~ merasim, al-Mustans~r muharebede öldükten ve yeni bir Abbasi halifesi seçildikten sonra 661 /1262 y~ l~nda tekrarlanm~~ t~, yaln~zca debdebeli bir oyun de~ildi; onunla üç önemli hedef ele geçmi~ti. Birisi yasa ile ilgiliydi: Iki saltanat devresi aras~ndaki bo~luk kapanm~~ t~, hukukçular art~k hakimlerin kararlar~ n~n me~ruiyetinden ve nikahla= yasaya uygun olarak k~y~ld~klar~ndan emin olabilirlerdi. Di~er iki hedef siyasetle ilgiliydi. Memlük devleti saltanat~~ Eyyubilerden gasbederek ba~lam~~ t~~ ve Baybars selefini öldürerek tahta oturabilmi~ti. Halifenin berat~~ ona ~imdi saltanat~~ için bir me~ruiyet zemini veriyordu. Bundan ba~ka bu berat onu yaln~z gerçekten hükmetti~i bölgelerin, yani M~s~ r ve Suriye'nin sultan~~ olarak de~il, ayr~ca cihan~umül sultan ve ~slam âleminde ve daha kâfirlerin ellerinde bulunan bölgelerde halifenin vekili olarak tan~d~. Bu pe~inen, müslüman hükümdarlar~n, Eyyubilerden

* Makalenin Ingilizce ash için bkz. P.M. Holt: "The structure of government in the Mamluk sultanate". The Eastern Mediterranean Lands in the Period of the Crusades (n~r. P.M. Holt), Warminster 1977, s. 44-61.

Page 2: MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

228 P. M. HOLT - SAMIRA KORTANTAMER

kalanlann veya kâfir hükümdarlann, bilhassa Frenk hükümdarlar~~ ve Mo~ol ilhanlar gibilerin aleyhine bir yay~lma program~n~~ ilan ve takdis ediyordu.

Halifenin yeni bir sultan~~ göreve ba~latma törenine kat~lmas~~ bütün Memlûk devri boyunca devam etti. Onun mutlak kudret salahiyetini devretmesi iki yolla kendini gösteriyordu. Birincisi, tahta ç~kma usullerinin bir parças~~ olarak, sultan, Abbâsi hanedan~n~n k~yafeti olan siyah cübbeyi giyerdi. Metinler birçok örnekle sultana bu cübbenin (al-hil'a al-halifatiyye) halife tarafindan gerçekten giydirildi~ini aç~kça belirtirler. ~kincisi, halife, al-Mustans~r'~n örne~ini takip ederek bazan yaz~l~~ bir vesika (taklid veya ahd) ile sultana (her zaman ayn~~ olmayan) aç~kça ifade edilmi~~ tabirlerle tan~mas~n~~ bildirirdi. Geç Kalâvûn hanedamndan olanlann zaman~nda ise sultanl~~~n verili~inin bir ba~ka biçimi ortaya ç~kar: Biat, yani tamman~n ~ekli aç~klanmas~. Bu, istisna gibi görünüyor; çünkü biat gelene~e göre teb'a tarafindan ya halifeye ~slam toplumunun ba~~~ olarak, veya sultana, onun mümessili olarak edilirdi; ama bir halifenin bir sultana biat etmesi, ikisinin yasal pozisyonlann~n garip bir tersine çevrili~i gibi görünüyor. Yine de "Halife ona saltanatla biat etti" formülü (bâya'ahu al-halifa bi's-saltana) an-Nâsir Ahmed'in cülusundan (742 /1342) Kalâvûn hanedan~n~n sonuna kadar aras~ra kar~~m~za ç~k~yor. Az-Zâhir Berkûk ile ba~layarak bütün Burci-Memlûklann devrinde ise al~~kanl~k halini al~yor. Kalâvûn'un sülalesinin sonuncusu olan al-Mansûr Hâccrnin 791 / 1389 y~l~nda tahta ikinci defa ç~k~~~nda biat~n halife ve kad~lar taraf~ndan birlikte edilmesi önemlidir. Bu prosedür az-Zâhir Tatar'~n 824 / 1421 y~l~ndaki cülûsunda tekrarlanm~~t~. Bu durum halifenin art~k ismen bile ~slam toplumunun hükmedeni olarak görülmedi~ini ve onun dört ba~kad~~ statüsüne kayna~m~~~ oldu~unu gösterir. Daha ~a~~rt~c~~ bir görü~~ az-Zâhir Çakmak devrinde yazan Halil az-Zâhiri tarafindan verilir. Yazar, Peygamberden sonra "hilafet Ebu Bekir as-Siddik'e geçti; sonra sahabe ve halifeler birbiri ard~ndan onu bugüne kadar tevarüs ettiler; ~imdi ise hilafet yaln~z, emir ul-mü'minin tarafindan seçmenlerin, ~lleman~n, yüce devletin (al-devle a~-~erife) yüksek memurlanmn, asaletmeab emirlerin ve onlar~n Tannmn yard~m~yla güçlenen ordulann~n onay~~ ile edilen biat demektir" I . Bu, halifenin biat~n~n, hilafetin kendisini sultana geçirdi~ini ifade eder. Yasal olarak bu ölçüsüz ve elde tutulamaz bir~eydi. Tarih bak~m~ndan,

I Halil b. ~khln az-Zâhirl: Kitâb zubdat ke~f al-mamâlik ve-beyan at-turuk ve'l-mesâlik (n~r. Paul Ravaisse), Paris 1894, s. 54.

Page 3: MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

MEMLI:JK SULTANLI~INDA DEVLET YAPISI

229

halifenin sultan saray~nda bir emekliden fazla bir~ey olmad~~~~ bir zamanda

yeni bir doktrinin ortaya ç~kmas~~ ~a~~rt~c~~ de~ildir. Osmanl~~ Sultan~~ Selim Memlûk devletini zaptettikten sonra gerçekle~en son geli~me bunun mant~ki bir sonucuydu. Son Abbâsi halifesi 922 / I 5 ~~ 6 y~l~nda Merc-i Dâbik'ta Selim

taraf~ndan ele geçirildi ve ondan sonra tarih sahnesinden çabucak kayboldu. Osmanl~~ sultamn~n me~ru k~l~c~~ bir otorite olarak ona ihtiyac~~ yoktu. M~s~r'~n al~n~~~ndan k~sa bir süre sonra Selim'in zaferlerini medhetmek için Arapça olarak yaz~lan bir risale dikkate de~erdir. Burada Halil az-Zâhiri'nin imâ etti~i görü~~ gayet aç~k olarak dile getirilir. ~öyleki

sultan halifelerin hem de özellikle Islam~n alt~n ça~~ndaki hal ifelerinin halefi idi. Selim "Hilafet taht~na me~ru olarak oturan, devrin mutlak padi~ah~", "dört halifenin eserlerini ihyâ eden ki~i" sözleriyle zikredilir. Hattâ halifelere ait olan lakap "emir al-mü'minin" ona aç~kça verildi. Yazar, bu risale tamamland~~~~ zaman hâlâ serbest olan son Memlük sultan~~ al-E~ref Tûmân

Bay'~n kaç~~~ndan ~öyle söz ediyor: "Tûmân Bay ve askerleri kaçt~lar. Onun kaç~~~mn günleri ve zaman~~ uzat~ lsayd~~ bile, gücü hilâfetin gücüne e~it olmazd~" 2. Selim'in hilafeti son Abbâsi halifesinden ald~~~n~~ anlatan ve bir zamanlar genel olarak kabul edilen hikayenin 18. yüzy~l~n bir uydurmas~~ oldu~u görüldü. Yine de bu hikaye Memlük devrinin sonundan kalan bir hat~ra olabilir.

Halife ve Memliik sultan~~ aras~ndaki davran~~~ biçimi klasik Islam

teorisinin saltanatla ilgili görü~lerinden çok farkl~~ olan bir dizi eski cülü' s

usullerine dayan~yordu 3 . Bu usuller k~smen Eyyûbi ve Selçuklu seleflerinin geleneklerinden kaynaklan~yordu. Ilk Memlük sultan~~ emirlerin ve

Bahrilerin, yani ordu subaylar~~ ve bir sene önce ölen Eyyubi sultan~~ as-Sâlih

Eyyûb'un hâssas~n~n toplu karar~~ ile tahta ç~kar~ld~ . Gerçi bir as~r boyunca,

689 / ~~ 29o'dan 792 / ~~ 39o'a kadar, üç k~sa taht gasb~~ ile, al-Mansûr Kalâvün-

un (678-89 /1279-9o) kurdu~u hanedan mensuplar~~ taraf~ndan taht i~gal

edilmi~~ idiyse de, Memlûk sultanl~~~~ bu, seçim karakterini saltanat boyunca korudu. Zaten gerçekte Kalâvün hanedan~~ sultanlanmn hepsi 741 /1341

y~l~ndan sonra onlar~~ tahta oturtan ve oradan indiren büyük emirlerin

ellerinde kuklayd~lar. Aras~ra, bilhassa 9. / ~~ 5. yüzy'~ldaki Çerkes Memlûkla-

n zaman~nda, bir sultan o~ullanndan birini veliaht tayin ederdi. Bu, verase-te dayanan tahta geçme düzenlemesi denemeleri hiçbir zaman ba~anl~~ olmad~,

2 Ali b. Muhammad al-Lahmi al-I~bili: ad-Durar al-musân fi sirat al-muzaffar Selim 1-1ân (n~r. eden Hans Ernst), (bas~ ld~~~~ yer belirtilmemi~) 1962, s. 2, 3, 6, 13.

3 Bunun ve onunla ilgili hususlar~n ayr~nt~ l~~ bir incelemesi ~u makalemde bulunmaktad~r:

"The positon and power of the Mamluk sultan", BSOAS XXXVIII (1 975), S. 237-49.

Page 4: MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

230 P. M. HOLT-SAMIRA KORTANTAMER

birkaç ay veya birkaç y~l sonra taht bir ba~kas~~ tarafindan gasp edilirdi. Seç-men grubu hiçbir zaman tarif edilmedi. Gerçekte Kahire'de ikamet eden önde gelen emirlerden, ço~u zaman galip gelen hizbin emirlerinden olu~uyordu. Böylece Memlfik devletinin yap~s~n~n merkezinde aç~klanama-yan bir çeli~ki vard~. O, biçim bak~m~ndan mutlak bir monar~i, pratikte ise çok zaman büyük emirlerin örtülü bir oligar~isi idi.

Bir sultan~n seçimine veya tan~nmas~na ba~ka merasimler e~lik etmekteydi. Yeni hükümdar, kendine bundan sonra kendisiyle tan~naca~~~ lakab~~ al~yordu. Böylece Aybek "al-Malik al-Mu'izz", Baybars "al-Malik az-Zâhir" ve Kalavün "al-Malik al-Mansûr" olarak adland~nld~lar. Bunun gibi lakablar Selçuklu hanedan~na tabi olan hükümdarlar ve bütün Eyyubi emirleri taraf~ndan ta~~nm~~~ idi. Memliiklann devrinde ise onlar, çok az baz~~ istisnalar hariç, yaln~z sultana mahsustular ve yaln~z tahta ç~k~~larda al~n~rlard~ . O anda sultan ayr~ca emirlerin ba~l~ l~k yeminini kabul ederdi. Bu yemin iki türlü olabilirdi. Ya biat olarak, yani onun hükümdar olarak tan~nmas~; ya da "hilf' olarak, yani onun kendi ~ahs~na yap~lan bir ba~l~l~k ba~lant~s~n~n yemini. Ikincisi bazan sultan ve büyük emirler aras~nda yap~lan ba~ar~l~~ bir vaitle~me idi. Sultan~n cülûsu, onun hükümdarl~~~~ devral~~~n~n aç~klanma merasimiydi. Sultanl~~m ilk zamanlar~nda cülûsu Kahire sokaklar~nda bir resmi geçit izlerdi.

Bu resmi geçit al-Muzaffer Baybars'~n 708 /1309 y~l~ndaki cülûsundan-beri kalenin s~n~rlar~~ içinde sultan~n tahta oturtulma yerine kadar cereyan ederdi. Bu alayda saltanat~n alâmetleri te~hir edilirdi. Alt~n kapl~~ bir e~er örtüsü (gâ~iye) -yine Eyyûbi ve Selçuklu gelene~ini taklid ederek- ve tepesinde gümü~~ y~ld~zl~~ bir ku~~ ~ekli bulunan bir çetr (al-kubba vet-tayr). Çetrin, sultan at~n~n süsleri, sultan bayraklann~n kuma~m~n ve çavu~lann resmi elbiselerinin rengi, rejimi belirten renk olan sar~~ idi. Sultan~n üstünlü~ü ~u durumla sembolize ediliyordu: Yaln~z sultan ata binerdi, emirler ise yaya yürürlerdi ve geçit alay~n~n baz~~ etaplannda kendilerini sultan~n önünde yere atarlard~ .

Memliik sultanl~~~~ '648 /1250 y~l~~ krizinde ba~lad~. O zaman IX. Louis'nin haçl~lar~na kar~~~ koyan as-Salih Eyyûb'un memlûklan yeni sultan olan al-Mu'azzam Türün ~ah'~~ öldürdüler ve önce ~ecer ad-Durr'i (as-Salih Eyyûb'un dulu) sonra kendi aralar~ndan al-Mu'izz Aybek'i devletin ba~~na getirdiler. IX. Louis yenilmi~~ olmas~na ra~men, Kudüs'ün Latin devleti hemen hemen yar~m as~r daha M~s~r ve Suriye'ye kar~~~ yap~lan hareketler için bir üs olmaya devam etti. On y~l sonra Memlük sultanl~~~, Hulagu'nun

Page 5: MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

MEMLÜK SULTANLI~INDA DEVLET YAPISI 231

görünü~te yenilmez olan Mo~ol kuvvetlerinin ilerlemesine kar~~~ ç~k~p onlan 658 /125o y~ l~nda Ayn Câlût'ta püskürttü; ama Ilhanl~lann Bereketli Hilal'in do~usunda ve Iran'da bulunan memleketi birkaç on senelik süre zarf~nda Memla devletinin dü~man ve imans~z bir kom~usu olmaya devam etti. Memlûk sultan~~ bu yüzden sultanl~~~n ilk altm~~~ senesi süresince evvela bir sava~ç~~ ve sava~ç~lar~n ba~~~ idi, ama onun askeri karakterine iki de~i~ik yoldan bak~labilir. Ortaça~~ Müslüman yazarlan onu klasik Islam dü~ünce kavram~na göre kafirlere kar~~~ kutsal sava~ta (cihad) sava~an birisi olarak takdim ederler. Halife al-Mustans~r'~n ad~na az-Zâhir Baybars'a ç~kar~lan yetki belgesinde sultan ~u sözlerle övülür:

"Seninle Allah Islam~n yok olmaktan korunmas~n~~ muhafaza etti; senin azminle idarenin düzenini idâme etti. Senin k~l~c~n kafirlerin kalplerine ~ifa bulmaz yaralar açt~ . Umut var ki seninle hilafet makam~~ daha önceki devirde oldu~u gibi yeniden kurulabilir. Ne uyuklam~~~ ne de uyumu§ olan gözlerini Islam~n zaferi için aç. Allah'~n dü~manlanna kar~~~ yap~lan kutsal sava~ta taraftar de~il, bir lider ol. Vahdet inanc~n~~ destekle ve onun deste~inde yaln~z duyan ve kaat edenleri bulacaks~n" 4.

Ayn~~ taslak sonraki sultanlara da uyguland~. Halil az-Zahiri, imans~z güçlerin tehlikesinin daha az olmad~~~~ 9. /15. yüzy~l ortas~nda hüküm süren az-Zâhir Çakmak'~n tazim tabirlerini sayarken sultan~~ "kafirleri ve mü~rikleri kesen ki~i" olarak adland~r~r 5 .

Bu, ~öyle denebilir; sultamn sava~ç~~ olarak resmi takdimi idi. Ama

bunun arkas~nda daha çok, basit bir a~iret anlay~~~~ yat~yordu, ~öyle ki:

Sultan a~iret sava~ç~lar~n~n lideri, yani bir "ordu hükümdar~"yd~ , otoritesi

arkada~lar~n~n onu kabulüne dayan~yordu ve ~ahsi cesareti dolay~s~yla

destekleniyordu. Herkesçe teslim olundu~u veçhile M~s~r'da a~iret yapayd~;

çünkü Memlük toplumu ~slama geçmeden, sava~~ e~itimi görmeden ve azat

edilmeden önce ço~unlukla M~s~r'a köle olarak gelen erkeklere dayan~yordu. Di~er taraftan sultanl~~~n ilk onar y~ll~k sürelerinde tamamen K~pçak Türklerinden olu~tu~undan Memlûk toplumunun çok mütecanis oldu~u aç~kça görülüyor. Profesör Ayalop dikkatimizi bu topluma göç eden ba~ka sava~ç~lar~n, özellikle Vâfidiyye Mo~ollanmn istisnai durumlar~na

çekmi~ti 6; ve ~unu da i~aret edelim ki Çerkesler bask~n geldikleri zaman bu

4 S.F. Sadeque: Baybars the First of Egypt, Dacca 1956; S. 4 ~ 'deki kendi tercümem ~bn

Abd az-Zâhir'in "ar-Ravd az-Zâhir fi sirat al-Malik az-Zâhir"in Arapça metninden yap~ld~.

5 Halil az-Zâhiri: Zubdat ke~f al-mamâlik, s. 67. 6 Bkz. David Ayalon: "The Wafidiya in the Mamluk kingdom", Islamic Culture, XXV

(1951), s• 89-194.

Page 6: MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

232

P. M. HOLT - SAM~RA KORTANTAMER

sefer onlar sultanl~~~~ ele geçirdiler. Memlû' k toplumununun bu tecânüsü, mesela Gazneli Mahmud'un izledi~i acemi asker kaydetme politikas~ndan

farkl~d~r 7.

Askeri fonksiyonlar~n~n yan~nda Memlûk sultan~~ Eyyûbl selefleri gibi

daima ve kaç~n~lmaz bir ~ekilde idarenin ba~~ yöneticisi idi. Onun imzas~~

kararlar~~ tasdik etmek için zaruriydi, hatta Sina Da~~'nda bulunan St.

Katarina Manast~n'n~n baz~~ ar~ivlerinin gösterdikleri gibi tamamen önemsiz meselelerde de. Bu bazan problemlere yol aç~yordu. Al-Mansûr Kalâvûn'un torunu olan ve 742 / ~~ 341'de tahta ç~kanlan el-E~ref Küçük ki o

zaman yedi ya~~ndan fazla de~ildi, hakk~nda dokunakl~~ bir anektod

anlat~l~r. Kararlar imzaya haz~r olduklar~~ zaman atabeyi eline bir kalem

tutu~tururdu "ve sonra ona Kur'an okumay~~ ö~reten hocas~~ gelirdi ve kalem

al-E~ref Küçük'ün elinde iken imzay~~ atard~" 8. Böyle bir durum, mamafih bir istisna idi. Her nekadar baz~~ sultanlar Arapça'ya fazla vak~f de~il idilerse

de, sultanlar normal olarak imzalar~n~~ kendileri atarlard~.

Sultan, hükümdar olarak tebas~na kar~~~ fonksiyonlar~n~~ kalede divan toplayarak (hidme) icra ederdi. Divan çe~itli sebeplerle toplan~rd~ . Yabanc~~

elçilerin kabulü, an-Nâs~r Muhammed (715-16 /13 ~~ 5) taraf~ndan yapt~r~lan

büyük kadastroya ait ölçme i~lerine göre iktâ da~~t~m~~ ve rutin i~ler gibi. Bunun en önemli kategorisi dilekçelerin dinlenmesi ve cevaplanmas~~ ile

haks~zl~klann düzeltilmesi idi. Bu, bir Müslüman hükümdar olarak sultan~n

fonksiyonlar~n~n merkezinde yer al~rd~, o kadar ki divan~n topland~~~~ bina "dar al-adi" (adliye saray~) olarak tan~nd~ . Kaledeki ilk dâr al-adl 661 / 1262-63'de az-Zâhir Baybars taraf~ndan in~a edildi. Bu bina Baybars'~n

saltanat~n~n ilk y~llar~nda, muhtemelen, halife tarafindan ona devredilen iktidar~n kapsam~n~~ vurgulamak için ve Nûr ad-Din Mahmûd Zengi'nin

koydu~u örne~i izlemek için yap~lm~~t~~ 9. Yeni bir içtima salonunun (ivân) in~a~~ al-Mansûr Kalâvûn tarf~ndan davalara bakmak için ba~lat~ld~, onun

halefi olan al-E~ref Halil taraf~ndan tamamland~~ ve an-Nas~r Muhammed

tarafindan daha muhte~em ~ekilde yeniden in~a edildi. Az-Zâhir Berkûk'un

cülüsu ile sultanl~k Çerkeslerin eUne geçti~i zaman !yanda divan toplama

adeti kalkt~ . Orada k~sa bir resmi oturum (celse) yer al~rd~ , sonra sultan

7 Bkz. C.E. Bosworth: The Ghazznavids, 2. bask~, Beyrut 1973, S. 107-8.

Ebül-Mahâsin Yfisuf b. Tagribirdl: An-nucii~n az-zâhire fi mulük M~sr ve'l-Kâhire,

cild X, (Kahire, tarihsiz), s. 49.

9 "Nûr ad-Din'in Halep ve ~am'da dâr al-adl'i ancak halife ona Suriye üzerinde geni~~

yetkiler verdi~i günde kurdu~unu ve bu yüksek mahkemenin, hükümdar olarak rolünü

gerçekten art~rd~~~n~~ belirtmek gerek" Nikita Eliss&f: Nf~r ad-din, Dima~k 1967, s. 845.

Page 7: MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

MEMLÜK SULTANLI~INDA DEVLET YAPISI

233

ah~nnda i~ler için as~l toplant~~ yap~l~rd~. Bu de~i~iklik, güvenlik nedenlerinden dolay~~ yap~lm~~~ olabilir; çünkü ah~r, ivân~n aksine kalenin iç ikamete mahsus olan bölgesinin d~~~nda yer al~rd~.

An-Nas~r Muhammed (ölm. 741 / 134 1) devrindeki ivânda i~~ görme

usulü 'bn Fazlullâh al-Umâri (ölm. 749 /1349) taraf~ndan tasvir edildi.

Onun anlat~m~~ sonradan al-Makrizi (ölm. 845 /1442) ve ibn Tagribirdi

(ölm. 874 / ~~ 47o) taraf~ndan yaz~lan tasvirlerin temelini olu~turuyor 1°. ~ leri

gelenler yerlerini çok titiz bir önde gelme s~ras~na göre al~rlard~ . Sultan~n

sa~~nda bulunan büyük ~eref ta~~yan yerler dini kurumlar~n memurlar~na

tahsis edilirdi. Dört ba~kad~ , beytülmal~n (as~l ~slam hazinesi) vekili ve görevleri sureti censor morum'unkine (eski Roma'da nüfüz ve ahlak i~lerine bakan büyük memur) benzeyen Kahire hisbesinin amiri. Bu, memurlann önceli~e göre s~ralan~~~~ sultanl~~a bir ~slami idâre ~ekli karakterinin

damgas~n~~ vurdu ve eski ~slami kurumlar~n~n varl~~~n~~ sürdürmesine ve

prestijine ~ahitlik etti. Sultan~n solunda yer alan sultan kâtibinin (kâtib as-

s~rr) mevcûdiyeti hükümete ait gerçeklerin bir belirtisi idi. Vezir ve sultan~n

vekili (nâib as-saltana) gibi yüksek memuriyet sahipleri sultan~n huzurunda

dururlard~ . En yüksek rütbeli, k~demli emirlerden birkaç~~ sultandan uzak bir

yerde otururlard~. Onlar umar â al-ma~ûra, yani "isti~âre emirleri" olarak

adland~nld~lar, ama sultan~n kendilerine muntazam müracaat etti~i bir

dan~~man heyetini olu~turduklar~na dair bir delil yok gibi görünüyor.

Kuttâb ad-dest yani s~ra kâtipleri olarak tan~nan bir grup kâtip haz~r

bulunurdu.

An-Nas~r Muhammed, Ramazan ay~~ hariç bütün y~l boyunca her

Pazartesi bu tarzda davalara bakard~ . Onun kâtibi vatanda~lar~n

dilekçelerini okurdu ve ~eriat ile ilgili durumlara temas ettikleri zaman,

sultan kad~lara dan~~~rd~ . Askeri iktâ sahiplerinin dilekçeleri ordu dâire

ba~kan~~ (nâz~r al-cay~) taraf~ndan okutulurdu. Bunlarla ilgili olarak sultan, hâcibine ve ordu divan kâtibine (kâtib el-cey~) dan~~~rd~. Ba~ka durumlar-

da kendi ~ahsi kanaatine göre davran~rd~. Ba~ka bir divan Per~embe gün-

leri toplan~r& An-Nas~r Muhammed zaman~nda bu, dilekçelerle ilgili de~il-

di ve kad~lar, kâtipler ve ordunun kâtibi normal olarak bulunmazlard~. Mama-fih bu, geç Kalâvûnlularda dilekçeleri dinlemek için dolu bir divan halinde geni~letildi. Az-Zâhir Berkük bundan ba~ka dilekçelere tahsis edilen zaman~~

ço~altt~, öyleki haftan~n üç gününü ona ay~rd~~ ve bu tatbik edilen usul al-

10 ~bn Fazlallah al-Umarrden al~nan parça (M.) Gaudefroy-Demombynes taraf~ndan su

eserinde tercüme edildi: La Syrie â l'poque des memelouks, Paris 1923, s. XCVIII-C.

Page 8: MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

234 P. M. HOLT -SAMIRA KORTANTAMER

Makrizi 819 4 I 6- 7 y~ l~ nda yazarken de devam ediyordu. Bu devirle ilgili usul ~bn Tagribirdrnin k~sa bir süre sonra taht gasbeden Tatar'~ n saltanat~~ hakk~nda yazd~klar~nda k~saca anlat~l~r:

"Sonra Cuma günü (20 Muharrem 824 /25 Ocak 142 I ) k~demli Emir Tatar'~n vatanda~lar~n davalar~na bakmak için oturaca~~~ ilan edildi. (Cuma) namaz~~ bittikten sonra k~demli Emir Tatar (Sultan) al-Malik al-Mueyyad (~eyh)in yapt~~~~ gibi divan için sultani ah~r~n toplant~~ yerine gidip oturdu. Mamafih o (Tatar) devlet koltu~una de~il soluna oturdu. Devletin emirleri adet oldu~u üzere haz~rd~lar ve kâtipli~i yapan kad~~ Kemal ad-Din b. al-Barizi platformda oturup ona dilekçeleri okudu. Komutan yard~mc~s~~ (nakib al-cey~), Kâhire polisinin ba~~~ (vali al-Kahire) ve hacibler önünde durmaktayd~lar. Vatanda~lar aras~nda hüküm verdi, haks~zl~klar~~ düzeltti ve insanlar aras~nda mükemmel bir adalet icra etti" 11.

Sultan tarafindan böylece da~~ t~lan ve as-siyâsa olarak tan~nan adalet, kad~lar~n ~eriate uygun olarak icra ettikleri adalete ~ekil olarak ancak bir ilave idi. Evveliyat~~ hilafette geli~mi~~ olan mazâlim kaza:~~ içtihada dayan~r. Uygulamada ~eriat mahkemelerinden daha h~zl~~ ve daha etkili idi; çünkü sultan~n ihtiyari arzusundan gelirdi ve ~ahsi gücünden dolay~~ kuvvetlendiri-lirdi. Onun için sultanlar~n bu tür i~lerle gittikçe daha fazla me~gul olmalar~~ ~a~~rt~c~~ de~ildir.

Sultan siyasetin en yükse~iydi; ama tek temsilcisi de~ildi. An-Nas~r Muhammed'in (709-4 I 310-4 ) üçüncü cülüsundan önce dilekçelerin dinlenmesi normal olarak bir vekile havale edilmi~e benziyor. Al-Makrizi, al-Mu'izz Aybek'in Ayd~kin al-Bundukclarryi M~s~r'da vekil olarak tayin etti~ini ve haks~zl~klar~~ dinlemek için adalet saray~n~n vekilleriyle (nuvvab dâr al-adi) oturdu~unu yazar 12 . Az-Zâhir Baybars devrinden al-Mansür Kalavün devrine kadar eski adalet saray~~ kullan~ld~~~~ zaman "daima toplant~~ günlerinde adalet saray~~ vekili (nâib dâr al adl) orada otururdu ve onunla beraber kad~lar, adalet saray~n~n kâtibi ve emirler. Adalet saray~~ vekili davac~lar~n meselelerini incelerdi ve dilekçeler ona okutulurdu" 13 . Bu toplant~lar Ivan in~a edildi~i zaman devam etti ve Ivan ancak an-Nas~r Muhammed taraf~ndan yeniden in~a edildikten sonra sultan~n orada kendisinin toplant~~ yapmas~~ ve dilekçeleri dinlemesi ve karar vermesi

ll Ibn Tagribirdl: Nucinn, cilt XIV, s. 173. 12 Ahmed b. Ali al-Makrizi: Kitâb al-Mavâ'iz vel-Ptibâr bi-zikr al-hitat ve'l-âsâr, Beyrut

(tarihsiz), cilt II, s. 208. 13 Hitat, cilt II, S. 206.

Page 9: MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

MEMLÜK SULTANLI~INDA DEVLET YAPISI

235

düzenli bir uygulama haline geldi. Normal olarak öyle görülüyor ki adalet

saray~~ vekili devlet veldlinden (nâib as-saltana bi'd-diyâr al-M~sriyye)

ba~kas~~ de~ildi. Buna göre, an-Nâs~r Muhammed'in memuriyetin dü~mesini

kabul edi~inden sonra yaz~lan, !bn Fazlallah al-Umârl taraf~ndan al-

Kalka~andi'den al~nm~~~ olan bir parçan~n önemi var gibi görünüyor. Parça,

vekilin sultan ivânda davalara bakt~~~~ zaman haz~r bulundu~unu ve sonra

memuriyet sahipleri ile kendi ikametgah~nda (dar an-niyâbe) dilekçeleri

dinlemeyi amaçlayan genel bir toplant~~ düzenlemek için tehir etti~ini söyler.

Yazar aç~kça ~öyle diyor:

"Vekillik bu biçimde tesis edildi~i zaman, sultan dilekçelerin okunu~u

ve ~ikayetlerin dinlenmesi ile ~ahsen ilgilenmezdi" 14.

An-Nas~r Muhammed'in üçüncü cülûs devri sultanl~k saray sisteminde

ba~ka bir yenilik gördü. 7 ~~ 3-4 / ~~ 3 ~~ 4 y~l~nda Sultan kalede yeni bir saray~, al-

Kasr al-Ahlaki' in~a ettirdi. Burada lvânda oturdu~u iki gün d~~~nda hergün

davalara bakar& Haz~r bulunanlar ise daha küçük bir gruptu ve umerâ al-

ma~üre veya ludemli e~nirleri genellikle içermiyorclu. Toplant~, günün

üçüncü saatinde bitti~i zaman sultan ~ahsi d'â. iresine çekilirdi. Günün daha geç bir saatinde kendi dâirelerini al-Kasr al-Ablak'a ba~layan iç saray~nda

(al-kusür al-Cuvâniyye) imparatorlu~un meseleleriyle ilgili bir meclis

toplaurd~. Bu meclise sultan, vezir, katip, has hazine idaresinin ba~~~ ve ordu

divan~n~n ba~~~ gibi ihtiyaç duydu~u memuriyet sahiplerini ça~~nrd~. Al-

Makrizi ve el-Kalka~andrnin anlaumlan böylece bu devirde sultan~n ileri

gelenler toplant~lar~n~n dört ayr~~ tipine ba~kanl~k etti~inden söz ederler.

Bunlar, dilekçeleri dinlemek için yap~lan herkese aç~k ve a~~r~~ derecede

biçimsel resmi dilekçe dinleme toplant~lanndan (hidme t al-ivân)

memurlarla yap~lan, devlet i~leri ile ilgili küçük meclislere (hidmet al-kasr)

kadar uzamrd~~ 15. Bunun gibi toplant~lar~n an-Nâs~r Muhammed'in üçüncü

devrinde çabuk ço~almas~, vekilin memuriyetinin kald~nlmas~~ ve ayn~~

sultan taraf~ndan dilekçelerin ~ahsen dinlenmesinin ba~lat~lmas~, imparator-

lu~un durumundaki bir de~i~meyi aksettirir. Daha önceki sultanlar

Mo~ollardan gelen tehlike ile ve Frenk devletlerine seferlerle çok

me~guldüler. An-Nâsir Muhammed hemen hemen her sene Suriye'ye bir

14 Ahmed b. Ali al-Kalka~andl: Subh al-a'~â fl sinâat al-in~â, (Kahire, tarihsiz), cilt IV, s.

17. Burada savundu~um görü~~ Stern'inkinden farkl~d~r; bkz. S.M. Stern: "Petitions from the

Mamluk period", BSOAS XXIX (1969), s. 269.

15 Al-Mak/izi: Hitat, cild II, s. 208-210; Al-Kalka~andl: Subh, cild IV, s.

Page 10: MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

236 P. M. HOLT -SAM~RA KORTANTAMER

sefer düzenlemek mecburiyetinde kalmayan ilk sultand~ . üçüncü saltanat~-n~ n en uzun zaman~ nda ~am, onun büyük saltanat nâibi olan emir Tankiz an-Nasiri'ye teslim edilmi~ti ve Meml~ak sultanl~~~~ hemen hemen yüzy~ l~ n sonuna kadar süren bir bar~~~ devrine girdi.

Az-Zâhir Çakmak (842-57/1438-53) devrindeki usul Halil az-Zahiri tarafindan tasvir edildi 16. O zaman ivân yaln~z önemli elçileri kabul etmek için kullan~ l~rd~. Alalâde mahkemeler haftada iki defa yap~l~rd~. Pazartesi ve Per~embe günlerinde al-Kasr al-Ablak'ta ve (k~~~n sonunda ve bahar~ n ba~lang~c~nda) sultan ah~ r~ nda. Dava muamelerinin tamam~~ dört safhadan olu~urdu: Ilki askerlerin tefti~i, ikincisi büyük iktalar~n verili~inin ve ba~ka kararlar~n sultan tarafindan onaylanmas~~ ve imzalanmas~, üçüncüsü, hüküm verme toplant~s~, en sonunda bir devlet ziyafeti.

Sultana kaynaklarda adlar~~ "k~l~ç erbab~" (erbâb as-suyilf), "kalem erbab~" (erbâb al-kalem) ve "dini vazifeler erbab~" (erbâb al-vazâif ed-diniyye) olarak geçen üç memur kategorisi hizmet ederdi. Bu kategorilerin ilkini ço~unlukla direkt anayurtlar~ndan toplan~lan, sonra e~itilen, azad edilen ve emir mertebesine yükseltilen Memlaklardan olu~an bir askeri aristokrasi te~kil ederdi. Emirler yaln~z silahl~~ kuvvetlerin komutanlar~~ de~ildiler; ayn~~ zamanda devlet ve yönetim kurumlar~nda yer al~rlard~. "Evlad an-nâs" olarak adland~ r~lan, Memlüklar~n o~ullar~~ ve ahfadlar~~ ekseriyetle benzeri bir yükseli~e ula~amazlard~; çünkü sultanl~~~n siyasi yap~s~~ ilerlemelerine kar~~~ idi. Mamafih bu genel kural~ n birçok istisnalar~~ vard~r: Tarihçiler bazan bir emirin o~lu olan bir emirden bahsederler. Böyle durumlar geç Kalavt~nlularda belki s~kt~r. Bu devrin bir sultan~~ olan an-Nas~r Hasan (748-52 / ~~ 347-5 , 755-62 / 1354-61) evlad an-nas'~~ üstün emirliklere ve yüksek memuriyetlere terfi ettirmeyi kendi politikas~~ yapt~. Bu istisnai idi; çünkü ekseriya bu tür ki~ilerin, emirli~in ast olan "onlar" rütbesine raz~~ olmalar~~ gerekiyordu. Ordu müessesesi sultan meml~âklar~~ (al-mamâlik as-sultaniyye), halka birlikleri (aslen Eyyübi hükümdarlar~n muhaf~z askerleri idi, ama Memlüklarda modas~~ geçmekte olan bir askeri nizam oldu) ve emirlerin maiyyetinde bulunan Meml~âklarla iyi bir muhtevaya sahipti. Ordu müessesesi resmi olarak muayyen köylerin toprak vergisi, gerçekte ise köylerin kendisinden olu~an devlet imtiyazlanyla (tekil: iktâ) besleniyordu. Al-Kalka~andi iktâlar~~ ~u kelimelerle anlat~r:

"Bu imparatorlukta iktâlar emirlere ve süvarilere bah~edilirler.

Genellikle iktâlar, sahiplerinin (mukta') kullanma hakk~ na sahip olduklar~~

16 Halil az-Zâhiri: Zubdet ka~f al-mamâlik, s. 86-87.

Page 11: MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

MEMLÜK SULTANLI~INDA DEVLET YAPISI

237

ve istedikleri gibi idare edebildikleri köyler ve topraklard~ r. Bazan bunlar gelir kaynaklar~ndan ald~klar~~ paray~~ içeriyordu; ama bu bir istisna oluyordu" 17 .

Ba~ka yerde 18 M~s~r'~n en iyi arazilerinin ço~unun emirlerin elinde oldu~una ve tek bir iktâ'n~n bir ila on köyden olu~tu~una de~inir. ~kinci dereceli araziler sultan Memlûklar~mn elinde idi; onlardan iki veya fazlas~~ ço~unlukla bir köyü payla~~rlard~ . En alt dereceli araziler Halka askerlerinin elindeydi; onlardan birkaç~~ tek bir köy payla~~ rd~. Yollar ve posta servisiyle ilgili görevleri olan Arap kabilesi mensubu fertler iktâ sahibi olarak bu üçüncü s~n~ftan say~l~rlard~ . Ordu aristokrasisinin aksine kalem ve dini vazifelerin sahipleri (pratikte biribirini örten iki kategori) baz~~ azat do~mu~~ Müslüman muhacirlerle beraber M~s~r ve Suriye'nin yerlisi idiler. Kalem sahipleri ise tabii surette hem z~mmileri (mesela H~ristiyanlar, Yahudiler ve Samaritanlar) hem de ~slama geçmi~~ olanlar~~ içine al~rd~.

Memlük sultanl~~~n~n büyük memuriyetlerini ara~ t~rman~n faydal~~ bir ba~lang~ç noktas~ n~~ al-Kalka~andi'nin huzurda bulunan memurlarla (men huva bi-hazret as-sultan) ilgili bölümü verir 19 . Ancak onun bilgilerinin biraz ihtiyatla kullan~ lmas~~ gerekir; çünkü onun ansiklopedi eseri "Subh al-a'~a" kendi zaman~nda cari olan usullerle ilgili malzemeyi ve daha önceki yazarlardan gelen bilgileri birle~tirir. Subh al-a'~â 812/ ~~ 4 ~~ 2'de

tamamlanm~~ t~; yani Çerkes Memlûk sultanl~~~= erken devrinde; ama bu bâbda ve ba~ka yerde al-Kalka~andi, an-Nas~r Muhammed'e in~a divan~nda

memur olarak hizmet eden ve 749 / ~ 349'da ölen ~bn Fazlallah al-Umari'den çok al~ nt~~ yapar. Al-Umari ve al-Kalka~ancli'nin zamanlar~~

aras~nda memuriyetlerin geli~mesi durmad~~ ve al-Kalka~andrnin durumu kendi zaman~nda oldu~u gibi anlatt~~~na emin olmak her zaman kolay

de~ildir. Buna ilaveten ikisi de sivil memurdu ve anlatt~klar~n~n bilinen verilerle tarihçiler taraf~ndan yap~lan k~yaslamas~~ onlar~n sunu~lar~n~n zaman zaman haddinden fazla sistematik oldu~unu -idare tarifinin oldu~undan fazla verilmi~~ olmas~~ gerekti~i gibi- gösteriyor.

Al-Kalka~andi bu bölümde önemlerine göre yakla~~k olarak

düzenlenmi~; ama herhangi bir biçimde tasnif edilmemi~~ yirmibe~~

17 Al-Kalka~andi: Subh, cilt IV, s. 50-51. 18 Subh, cild III, s. 453-454, 19 Al-Kalka~andi: Subh, cild IV, s. 16-23. Bu parçan~n özü ~u eserlerde verildi: Gaudefroy-

Demombynes: La Syrie, s. LV-LXIV.

Page 12: MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

238 P. M. HOLT-SAMIRA KORTANTAMER

memuriyet sayar. Ama bunlar~n yaln~z iki veya üçünün tam anlam~yla halkla ili~kili memuriyet olduklar~~ aç~kt~r. Bunlar ismiyle, saltanat nâibi (nâib as-saltana) -onunla beraber vekili olan nâib al-gayba da say~labilir-, atabek, ba~kentteki ve kaledeki polis ~efleridir. Bütün di~er memuriyetler biçim ve daha çok fonksiyon bak~m~ndan sultan saray~n~n memuruydular. Mamafili sultan~n halk aras~ndaki veya merasimle ilgili görevlerinde hizmet eden memuriyet sahipleri ve tam manas~yla saraya ait memuriyet sahipleri aras~nda bir ay~r~m yap~labilir. Bu sondakiler çabuk bertaraf edilebilir; çünkü al-Kalka~andi yaln~z iki tane say~yor: Sultan Memlüklar~n~n e~itiminden sorumlu olan Memlük kumandan~~ (takaddumat al-Mamâlik) ve sultan dairelerinin müfetti~i (zimamiyyat ad-dür as-sultâniyye). Belirgin bir ~ekilde bu, sarayla ilgili iki memuriyet Memlük sistemine emir tablhâne, yani ikinci dereceli emir rütbesi ile dahil edilmi~~ olan zenci had~mlar~n elindeydi.

Al-Kalka~andrnin listesinin ba~~nda yer alan iki memuriyet saltanat nâibinin ve atabe~inkilerdir. Birincisine bak~ld~~~nda, ünvan~nda bulunan ve as~l unsuru olan "naib"in çok de~i~ik rütbe ve fonksiyonlar~~ olan, Suriye eyaletlerinin ve sultan kalelerinin valilerini de içeren memurlar için kullan~ld~~~na i~aret etmemiz gerekiyor. Saltanat nâibi ise "an-nâib al-kafir ve "kafi' al-mamâlik al-islâmiyye" yani imparatorlu~un nâibi unvanlanyla ay~rt edilirdi. "Kâfil" terimi yaln~z saltanat nâibi için kullan~lm~yordu; eski bir ba~kentte sultan~n mümessili olan ve normal (s~radan) bir eyalet valisinden fazla bir sultan nâibi statüsüne sahip olan ~am valisi için de kullan~l~rd~ . ~am'la olan hükümdarl~k ba~lant~s~~ Memlük sultanl~~~~ süresince ve hatta sonras~~ tekrar tekrar vukubulan ve s~k~nt~l~~ bir konu idi. 658 / ~~ 260'da Sancar al-Halebrden ba~layarak 926 / ~~ 52o'de Canbardi al-Gazalrye Osmanl~~ fethinden sonras~na kadar ~am valilerinin birço~u sultani unvanlar ald~lar ve kendi ba~~ms~zl~klar~n~~ kurmaya çal~~t~lar.

Tarihçiler taraf~ndan saltanat nâibi ekseriyetle "Nâib as-saltana bi'd-diyâr al-M~sriyye", yani M~s~r'daki saltanat nâibi olarak adland~r~l~r. Görevleri ve yetkileri el-Umarrnin anlatt~~na göre (al-Kalka~andi onu zikreder) gerçekten çok geni~ti ve idare ve hukukta sultan yetkisine tam bir selâhiyetine var~rd~ . Al-Umarrnin sözleriyle: "O s~n~rlar~~ olan bir sultand~r - gerçekten o ikinci sultand~r". Bununla beraber k~l~ç sahiplerinden geldi~i ve en yüksek rütbeli emir oldu~u halde herhangi bir askeri kumanday~~ elinde bulundurmazd~. An-Nas~r Muhammed'in üçüncü devrinde saltanat nâibli~inin kald~r~l~~~~ sultan~n hükümdar olarak otokrat üslubunu tamamen muhafaza etmesi için yap~lan bir geli~me idi. Onun ölümünden sonra bir

Page 13: MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

MEMLI:JK SULTANLI~INDA DEVLET YAPISI

239

saltanat nâibi yeniden tayin edildi~i ve silsile 810 /14o7-8'e kadar aral~ klarla

devam etti~i halde bu memuriyet eski üstünlü~ünü bir daha kazanamad~ .

Saltanat nâibli~inin inhitat~~ di~er iki memuriyetin, hâciplik ve atabeyli~in

geli~mesi ile ba~lant~ l~d~ r.

Atabek al-asakir'in ünvan~~ Popper tarf~ndan "ordunun ba~kuman-

dan~" olarak çevrildi. Popper, Çerkes Memlük sultanl~~~~ ile ilgili olarak

~öyle devam ediyor: "Bu memurun, faaliyet zaman~nda ordular~n ba~~nda

olmak ve umumiyetle sultan~n isti~are meclisine kat~lmaktan ba~ka görev-

leri yoktu" 2°. Ayalon "onun ordunun ba~kumandan~~ oldu~unu, ama

daha geni~~ yetkilere sahip bulundu~unu -s~k s~k ünvan~na eklenen "mudabbir al-mamâlik" veya "mudabbir al-mamâlik al-islâmiyye"den

anla~~ ld~~~~ gibi-" ifade eder 21. Bu tarifler uzun ve karma~~k bir geli~menin

fazla basitle~ tirilmeleridirler ve iki hususu ay~ rmak gerekir. Birincisi atabek memuriyetinin mahiyeti ve evrimi, ikincisi, atabakiyya ve tadbir al-mamakla aras~ndaki ili~ki. Atabek teriminin kendisi, büyük Selçuklu

sultanlar~n~n yönetiminde genç Selçuklu emirinin koruyucusu olan askeri memur (bundan dolay~~ ekseriyetle bir memluk) için kullan~lan Türkçe

atabeg'in Arapçala~m~~~ biçimidir. ~yi bilindi~i gibi Selçuklu imparatorlu~u-

nun bölünme zaman~nda çe~itli bölgelerde iktidar, kendileri hanedan kuran

atabegler tarf~ndan gaspedildi. Memlük sultanl~~~~ Eyyübi selefleri

vas~ tas~yla bunlardan birisiyle, Suriye'de Atabeg Zengi taraf~ndan kurulan

hanedanla ba~lant~ llyd~.

Memlük M~s~r'~nda "mukaddam al-asker, atabak al-cuyii~" ve böyle

birkaç çe~it ünvan bulundu~u halde al~~~ lm~~~ olan ünvan "atabak al-

asakir"di. Atabak al-asâkir, kelimenin içerdi~i gibi sultan~n yerine ordunun

ba~komutanl~~~n~~ icra etmeye yetkili k~ l~nan subaya i~aret ederdi. Böylece

Memlüklar~ n sultanl~~~~ gasp edi~inden biraz evvel, yani as-Salih Eyyüb 647 /

1249'da ölünce, o~lu ve veliaht~~ olan al-Muazzam Türân ~ah M~s~r'da

yokken, emir Fahr ad-Din Yüsuf b. ~eyh a~-~uyüh atabak al-asâkir olarak

tayin edilmi~ ti. Burada komuta, ölmü~~ veya bulunmayan bir hükümdar

nam~na icra ediliyordu. Ertesi y~l al-Muazzam Tülin ~ah öldürüldü~ü ve

~ecer ad-Durr kraliçe ilan edildi~i zaman onun ad~na ba~~ komutanl~~~~

yürüten bir atabegin tayin edilmesi gerekliydi. O zaman atanan emir Aybek

20 William Popper: Egypt and Syria under the Circassian sultans 1382-1468 A.D., Berkeley

and Los Angeles 1955, S. 91.

21 David Ayalon: "Studies on the structure of the Mamluk army", 111, BSOAS IXII

(1955), S. 58; bkz. ayn~~ yazar, "Atabak al-asâkir", Encyclopedia of Islam (2. bask~). cild I, s.

732.

Page 14: MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

240 P. M. HOLT-SAMIRA KORTANTAMER

kraliçeyle evlendi ve sultanl~~~~ ele geçirdi. Mamafih tazyik alt~nda, bir Eyy11131 çocu~u olan al-E~ref Mûsa'n~n ismen sultan ilan edilmesine raz~~ olmas~~ gerekmi~ti. Aybek, saltanat~~ ele geçirme i~ini tekrarlayabilmesi mümkün oluncaya kadar atabek statüsüne geri döndü. Askeri i~lerin komutanl~~~n~~ balig olmayan~n ad~na yürütmek sultanl~~~n al~~~lm~~~ bir görünü~ü haline geldi, örnek olarak al-Mansûr Ali b. Aybek, al-Adil Salm~~~ ve an-Nas~r Muhammed b. Kalavûn'un atabekleri verilebilir. Al-Adil Salâm~~'~n atabeyi gas~p olan Kalâvun'du.

An-Nas~r Muhammed'in 741 / ~~ 34 'deki ölümünden sonra, haleflerinin birkaç~~ çok genç oldu~u halde, atabeklik görevi hemen yeniden ortaya ç~kmad~. Bu geç Kalavûnlular~n ilk dördüne saltanat nâibli~i rolünü oynayan güçlü emirler, "mudabbir al- memâlik" (veya bunun benzeri), yani memleketi idare eden ki~i ünvan~n~~ ta~~rlard~. ~lk atabeklerin baz~lar~, ama hepsi de~il, Fahr ad-Din Yûsuf b. ~eyh a~-~uyûh da dahil ayr~ca mudabbir'diler, ama bu iki ünvan ayr~~ ayr~~ verilebiliyordu ve ikisi ayn~~ anlam~~ ifade etmezlerdi. Atabakiyya en yüksek askeri komutanl~~~n salahiyeti idi, halbuki tedbir yönetimdeki icra gücüydü. Mudabbir gerçekten memlûk vezirinin ünvan~~ idi ve al-Kalka~andi taraf~ndan da öyle zikredilir 22. Geç devir Kalavûnlular~nda d~~~ meseleler bak~m~ndan Memlûk sultanl~~~~ genel olarak bar~~~ içinde iken eski tarzda bir atabeg'e az ihtiyaç vard~, halbuki bir gölge sultan~n ad~na faaliyette bulunan bir sal-tanat nâibi için çok meydan vard~. Geç Kalâvunlular devrinde atabek ve mudabbir unvanlar~n~n ikisi birden daha güçlü ve h~ rsl~~ emirler tarafindan ve sonunda sözde sultan~n elinden taht~~ alan ve böylece Çerkes Memlük silsilesini ba~latan Berkûk taraf~ndan birlikte birbiri arkas~na ta~~n~ rd~.

Geç Kalavûnlular devrinde atabakiyya ile ilgili iki ba~ka yenilik vard~r. An-Nas~r Hasan (756 / 1355-6) devrindeki atabek ~eyhûn "al-amir al-kabin", yani k~demli emir ünvan~n~~ ald~. !bn Tagribirdi bunu ~öyle izah ediyor:

"Al-amir al-kabir olarak adland~r~lan ilk atabekti ve ondan sonra bizim günümüze kadar atabakiyya, hilatla tayin edilen bir-memuriyet oldu. Ama o günlerde d~~tan gelip yerle~mede k~demlili~i olan emire, resmen tayin olunmadan al-amir al-kabir denirdi; böylece her zaman, içinde herkesin al-amir al-kabir diye adland~ r~ ld~~~~ bir birlik bulunurdu; tü ki ~eyhtin'un atabak al-asakir görevini icrâ edip al-amir al-kabir diye adland~r~ld~~~~

22 Al-Kalka~ancli, Subh, cild VI, s. 264.

Page 15: MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

MEMLÜK SULTANLI~INDA DEVLET YAPISI 241

zamana kadar; o eski adet kayboldu ve emirlerin en yüksek memuriyeti halini ald~" 23.

Bir ba~ka deyi~le atabakiyyenin bu amaca uygun bir memuriyet olmas~~

durdu ve özellikle ba~lang~çtaki askeri önemini yitirdi~i için emirler

aras~nda ileri gelme ile e~~ anlamkoldu. Hatta ille de bir saltanat nâibli~i

ifade etmez oldu. Memlük sultanl~~~n~n en son zaman~nda 'bn Iyâs 922 /

1516 y~l~n~n ba~~nda ileri gelenlerin listesini verirken halife, sultan ve dört

ba~kad~dan sonra "atabeki olan Sûdân min Câni Bak al-Acemi'yi amir kabir" sayar 24 . Sultan, birkaç ay sonra bir çarp~~ma için Osmanl~lara kar~~~

ordular~ n~~ götürecek olan seksenlik al-E~ref Kansav al-Gauri idi. Südün'un

ne saltanat nâibi ne de ordunun ba~komutan~~ oldu~u; ancak k~demli bir

emir oldu~u aç~kt~r.

Geç Kalâvûnlular devrindeki atabekiyye ile ilgili ikinci yenilik bu memuriyetin, veya daha çok, rütbenin çabuk ço~almas~~ idi. Bildi~im kadar~yla 769 /1367'de Mankalibuga a~-Sam~i ile birlikte atabek al-asâkir

bi'd-diyâr al-M~sriyye'nin, yani M~s~r'daki atabeyin yeni üslubu ortaya

ç~kmakla beraber, a~a~~~ yukar~~ yirmi y~ l sonra Halep ve Dima~k atabeklerini

okumaya ba~lar~z. Bu, Atabakiyye'nin muayyen görevleri olan bir memuriyetten önce gelme (takaddum) durumuna i~aret eden bir ünvan geli~mesini tasdik edere benzemektedir.

Ortaça~~ Avrupa saraylar~nda yer alan benzeri bir geli~medeki gibi

Memlük sultanl~~~n~n saray memuriyetlerinin birkaç~~ kamu görevleri

kazand~lar, bu baz~~ tarihçiler taraf~ndan kaydedilmi~~ bir geli~medir.

Bunlardan birisi, as~l vazifesi (terimden anla~~ ld~~~~ gibi) sultana, vesikalara

el yaz~s~~ ile imzas~n~~ ataca~~~ zaman diviti tutmak olan davâdâr'~n

memuriyeti idi. Ba~lang~çta bu, sivil biri taraf~ndan yürütülen küçük bir memuriyetti. Az-Zâhir Baybars devrinde I bn Tagribirdi taraf~ndan say~ lan

ba~ka memuriyetler gibi bu da askerile~tirildi; ama ancak küçük rütbeli

olan onlar emin i taraf~ndan yürütülürdü. Fakat geç Kalâvûnlular'da davâdâriyya en yüksek rütbeli emir taraf~ndan i~gal edilirdi; onun emri

alt~ nda çal~~an memurlar~n (onlar~n ba~~~ davâdâr kabir olarak adland~ r~ld~ )

say~s~~ ço~ald~~ ve sultan ile sivil sekreterler heyeti aras~nda bir ba~~ görevini

yapard~. Memlük sultanl~~~= sonunda davâdâr kabir'in devletin sekreteri

23 Tbn Nucnm, cild X, s. 303.

24 Muhammed b. Ahmed b. Iyâs, Badâ'i az-Zuh'nr fi vak ~ i ad-duhûr, cild V, (2. bask~~ n~r.

Muhammed Mostafa), Kahire 1961, S. 3.

Bel/elen C. LII, 16

Page 16: MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

242 P. M. HOLT - SAM RA KORTANTAMER

olarak adland~nlmas~~ yanl~~~ olmaz. Al-E~ref Kansav al-Gauri devrinde bu memuriyet sultan~n akrabas~~ ve Marc Dâbik felâketinden sonra halefi olan Tûmân Bey tarafindan yürütülürdü.

Askerile~tirilmi~, statüde yükseltilmi~~ ve görevleri geni~letilmi~~ bir ba~ka memuriyet hâcibinki idi; sadece bir kap~c~~ iken hukülri yetkileri olan büyük bir memur haline geldi. Davad3riyye gibi huc~:Miyye de en yüksek rütbeli bir emir olan büyük hâcibin (hâcib al-huccâb) ba~kanl~~~n~~ yapt~~~~ birçok memuriyetlere yay~ld~. Benzer bir geli~me, ba~lang~çta sorumlulukla-r~~ saray mutfa~~, kiler ve görevlileri içeren, esasen belli ba~l~~ bir saray memuriyeti olan ba~~ kahyan~n (ustâdâr) vazifesinde izlenilebilir. Ustâdâr, hiçbir zaman bir Meroving saray yöneticisinin nüfuzlu pozisyonuna efi~medi~i halde görece~imiz gibi büyük mali güç kazanm~~t~. Büyük hâcib gibi ustâdâr da en yüksek rütbeli bir emirdi ve emrinde çal~~an memurlar~~ vard~ .

Sultan saray~nda ve imparatorlu~un ba~kentindeki bu büyük memuriyetlerin yan~nda k~l~ç erbab~~ ayr~ca Suriye'nin eyalet valiliklerini ellerinde bulundurdular. Bunlar~n ilki önde gelme (takaddum) s~ras~yla ~am valili~iydi (niyâbet a~-~am), sonra kuzeyin ba~kenti olan Halep vilayeti, ard~ndan Trablus ve daha küçük vilayetler olan Hami, Safad ve al-Karak gelirlerdi. Tabii Memlük devrinin ba~lang~c~nda bu Suriye topraklar~~ sultan~n mülkünün bir parças~~ olmay~p Eyyubl ve Frenk egemenl~i alt~ndayd~. 657-8/1259-6o'daki Mo~ol istilas~~ Eyyubilerin gücünü k~r~p az-Zâhir Baybars'a Ayn Calût'tan sonra parçalar~n toplanmas~n~~ b~rakt~ . Hamâ'daki Eyyubi emirli~i Memlük hükümdarl~~~na tabi olarak 698 /1299 y~l~na kadar ayakta kalabildi ve 710/1310 y~l~nda (bilgin ve tarihçi Ebû'l-Fida'n~n ~ahs~nda) yeniden kuruldu. Nihayet 742/ 1341 'de do~rudan yönetim alt~na getirildi. imparatorlu~un sm~rlannda bulunan di~er bölgeler, sultan~n hükmünde bulunan ama ayr~nt~l~~ kontrolu alt~nda olmayan yerli hanedanlar tarafindan idare edilirlerdi. Sultanl~~~n H~ristiyan kom~ular~n~n durumu ~uydu: Küçük Ermenistan, Antakya Trablus'unun Frenk devletleri ile Latin Krall~~~~ ve uzak güneyde al-Mukurra'n~n Nubya k~rall~~~. Zamanla bu himaye alt~ndaki devletler yok oldular. Frenk yönetimindeki topraklar~n son parçalar~~ al-E~ref Halil'in 6go / 1291 y~l~ndaki seferinden sonra Memlük Suriye'sine kat~ld~. Memlük ak~nlann~n uzun süre ganimet yeri olan Küçük Ermenistan nihayet 776 / ~~ 375'te ortadan kald~r~ld~~ ve onun eski topraklar~nda, Türkmen olan Banü Ramazân (Ramazano~ullan) hanedan~~ kendisini Adana'ya Memlük sultanl~~~ndan gerçek bir ba~ims~zl~kla yerle~tirdi. Bat~da ve do~uda iki

Page 17: MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

MEMLI:JK SULTANLI~INDA DEVLET YAPISI

243

ba~ka Türkmen hanedan~na ait topraklar vard~. Yedinci /on üçüncü

yüzy~l~n ikinci yar~s~ nda kurulmu~~ olan Karaman ve 738 /1337'den beri

Dulkad~r boyu taraf~ndan idare edilen Elbistan. Al-Mukurra'ya gelince

716 / ~ 316'daki bir sefer islam'a geçmi~~ olan bir Nubyal~~ prensi tahta

oturttu. Yüzy~l~n ikinci yar~s~nda al-Mukurra'n~ n birle~ik bir krall~k olarak

varl~~~~ son buldu.

Kalem erbab~, M~s~r'daki geçmi~ini Fat~mi hilâfetine kadar geri

götüren, Memlük devrinde iktidar~ n~~ Suriye üzerine de -oradaki valilerin

mahalli maksatlar için kendi sivil daireleri oldu~u halde- yayan geli~mi~~ ve

çok iyi organize edilmi~~ bir sivil dâire olu~tururdu. Yönetim organizasyonu-

nun üç ana bölümü vard~: in~a divan~~ (divân al-in~a), ordu i~lerinin divan~~

(divân al-cey~) ve maliye k~s~mlar~. Geçmi~~ zamanda ba~bakan vezir

ünvan~ n~~ ta~~rd~~ ve geni~~ yetkilere sahipti. Bu unvan, Memlük sultanl~~~nda

devam etti ve Halil az-Zahiri'nin bu makam üzerindeki tart~~mas~~ onun

dokuzuncu /onbe~inci yüzy~lda bile büyük itibar gördü~ünü gösterir.

Gerçekte ama, al-Mansür Kalavün devrinde katipler grubu aras~nda

sivrilen ve s~r kâtibi (kâtib as-s~rr) olarak ay~rdedilen sultamn ba~bakan~~

uzun süre in~a divan~ n~n ba~~~ idi (nâzir divan al-in~a, sâhib divan al-in~a).

Bu makam ve bu ünvan~~ elinde tutan ilk ki~i kad~~ Fath ad-Din b. Muhyl ad-

Din b. Abd az-Zâhir'di. Halefleri gibi o da e~itim bak~m~ndan bir ~slam

bilim adam~~ idi, ama kâtip olarak görevleri bir kad~mnkinden tamamen

farkhyd~ lar. Kâtip sülâlelerine do~ru bir e~ilim vard~: Fath ad-Din'in babas~~

en üstte bulunan üç büyük kâtip aras~nda tek ba~~ kâtiplik görevine tayin

edilmi~ti. Sonradan Banû Fazlallah'~n dört neslinin fertleri 692 /1293 ve

796 /1394 y~llar~~ aras~nda çe~itli tarihlerde kâtiplik vazifesini ellerinde

tuttular 25. Divan ba~~~ görevlerinin yan~nda kâtip, giren yaz~ l~~ haberleri

okudu~u ve genellikle bir dan~~man görevini yapt~~~~ için sultanla s~k ve

yak~n i~~ ili~kisi içinde idi. Divan iki kâtip s~n~f~na ayr~lm~~ t~. Asl~nda kâtibin

e~iti olan, sultamn divamnda haz~r bulunmaya devam eden ve s~ra kâtipleri

(kuttâb ad-dast) olarak tan~nan bir üst s~n~f ve yaz~~ i~lerinde görevli olup

evrak kâtipleri (kuttâb ad-darc) olarak tan~nan bir alt s~n~f. Devlet

evrak~ n~n kay~ t ve tarih tutma i~i için çok titiz kurallar vard~~ ve düzenli bir

i~lem divandan ve ba~ka dairelerden gelen evrak~n geçi~ini, dilekçelerin ise

uygun bir i~lem için sevkini kontrol ederdi.

2 5 Bkz. K.S. Salibi: "Fadl Allâh", Encyclopadeia of Islam (2. bask~ ), cilt II, s. 732-733. G.

Wiet: "Les secretaires de la chancellerie (Kuttâb el-Sirr) en Egypte sous les Mamlouks circassiens (784-922/1382-1517)", Mdanges Rene Basset, Paris 1923-25, cilt I, s. 271-314.

Page 18: MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

244 P. M. HOLT - SAMIRA KORTANTAMER

I~in önemli bir k~sm~, yaln~z bir sava~~ dairesi olmay~p esas olarak k~ l~ç erbab~n~ n iktâ arazileri ile ilgilenen ordu divan~ndan kaynaklan~rd~ . Burada i~lem üç de~i~ik yolun birisiyle ba~lat~labilirdi. Ordu divan~~ ba~kan~n~n (nâz~r divân el-cey~) bir emri ile, ~ahsi bir dilekçe ile veya bir feragat vesikas~~ ile. Uygun bir yetkilendirmeden sonra bir iktân~ n verilmesi için bir teminat (murabba'a) bir kâtip taraf~ndan ordu divan~nda tanzim edilirdi. Sonra • in~a divan~na geçerdi, orada bir ihtira berat~~ (men~ur) yaz~l~rd~. Bu, sultan~n imzas~~ ile tasdik edilirdi, aç~k bir toplant~da muntazam yer alm~~a benzeyen bir i~. Memlûk sultanl~~~mn esas devlet hazinesi vezirin idaresi alt~nda idi ve bu nedenle "divân al-vizâra", vezirlik divan~~ olarak tammrd~ . Bunun e~~ anlaml~s~~ "ad-davla a~-~arifa", muazzam hazine idi. Bu mali vazifeler, ço~unlukla kalem erbab~ndan olan, ama askeri aristokrasiden de seçilebilen, bir zamanlar bütün selâhiyete sahip olan vezirin elinde kalan yetkilerdi. Daha eski bir müessesenin, as~l Islam hazinesi olan beytülmal~n izi, divân al-vizâra'n~n bir alt dairesi olarak devam edip miras ödemeleri (al-mavâris al-ha~riyya) gibi belli hususi gelirleri idare ederdi. Ikinci bir hazine olan sultan~n özel hazinesi (divân al-hâss, divân al-havâss) sultana ait mülklerden oldu~u gibi ba~ka kaynaklardan da elde edilen gelirleri al~rd~. Özel hazinenin önemi an-Nas~r Muhammed'in üçüncü devrinde artt~. Iktâmn an-Nâs~r taraf~ndan 715 / ~~ 3 ~~ 5- 6'da icra ettirilen büyük kadastro ölçümleri ile yeniden da~~t~m~, sultan~n mülkünü M~s~r'~n vergiye tabi arazilerinin alt~da birinden on ikide be~ine kadar ço~altt~ . Vezirli~i kald~rd~~~~ zaman hassa hazinesinin divan~n~n ba~kan~~ (nâz~r divân al-hâss) bir müddet için ba~~ maliye memuru oldu. Az-Zâhir Berka asl~nda, 797 / 1395'te ölen en büyük o~lu olan Nâs~r ad-Din Muhammed'in elinde bulunan iktalar~n idare edilmesi için yeni bir saray hazinesini, ad-divân al-mufred'i kurdu. Bu gelirler sultan memlûklarma ve saray~n i~leri ile ilgilenen hizmetlilere harcan~rd~. Divan~n ba~~nda ba~~ ustâdâr bulunurdu ve seçenek olarak divân al-ustâdâriyya diye bilinirdi. Büyük ustâdâr askeri aristokrasinin bir üyesi olarak kalem erbab~ndan olan özel hazinenin ba~~ndan daha büyük bir itibar~n tad~n~~ ç~kar~rd~. Ad-divân al-mufrad daha sonraki sultanlar~n idaresinde de ba~ka bir divan, az-Zâhir Barkûk taraf~ndan kurulan ve sultan~n mülklerinden gelen has~lat~~ idare eden bir saray hazinesi, yani divân al-amlâk gibi var olmaya devam etti. Bu ~ahsi hazine de ba~ka ustâdânn idaresi alt~ndayd~.

Dini kesim mensuplar~~ ba~kad~~ (kâdi al-kudât) vazifesinden ba~layarak dini bilimler hocal~~~na kadar varan çe~itli memuriyetleri ellerinde bulunduruyorlard~. Uygulamada, gördü~ümüz gibi, halife, yeni bir

Page 19: MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

MEMLIIK SULTANLI~INDA DEVLET YAPISI 245

sultan~n cülüsunda bu sm~fla beraber bulunurdu; ama daha anlaml~~ olarak, sultan dâr al-adl'de davalara bakt~~~~ zaman orada bulunmazd~~ ve dini vazifeler erbab~na ~eklen öncelik verilirdi. Bunlar~n aras~nda dört ba~kad~~ en yüksek mevkii i~gal ederlerdi. Memlûk sultanl~~~n~n en erken y~llar~nda, evvelki idaredeki gibi, M~s~r'da yaln~z bir ba~~ kad~~ vard~. Sultamn hükmetti~i topraklarda izin verilen dört Sünni mezhebin herbiri için ayr~~ bir ba~kad~~ tayini ilk defa 663 / 1265'te az-Zâhir Baybars taraf~ndan güya huküki i~leri kolayla~t~rmak için yap~ld~. Sultan~n dan~~man~~ olan Emir Aydugdi al-Azizi ve ba~kad~~ Tac ad-Din abd al-Vahhâb b. Bint al-A'azz aras~ndaki ~iddetli ~ahsi kin ise bu reformun ard~nda yatan motifti. Bundan sonra Osmanl~~ fethine kadar dört ba~~ kad~~ ayn~~ zamanda görev yapt~lar. Bu ki~ilerin ve nâiplerinin, adaleti ~eriat mahkemelerinde icra ettikleri halde, yetkileri uygulamada ço~unlukla s~radan müslümanlar aras~ndaki sivil vakalar ile s~n~rland~r~l~rd~. Islam'~n kutsal yasas~n~n tarihi geli~mesinin bir sonucu olarak cinayet olaylar~n~n yaln~z belli çok özel tipleri kad~~ mahkemesinin önüne gelirdi ve a~~r ceza mahkemeleri genelde idari memurlar tarafindan yürütülürdü. Memlük M~s~r'~nda bu sistemin ba~~nda Kahire ve el-Fustât ~ehirleri için iki (bazen de üç) polis ~efi (tekil: vali) ve kale için iki meslekda~lan bulunurdu. Metodlan hakk~nda herhangi bir aynnt~ya sahip oldu~umuz belki tek ki~i, al-E~ref Barsbay'~n 835 / 1432'de Kahire valisi olarak tayin etti~i "Türk soyundan k~sa bir adam" olan Devlet Hoca az-Zahiri idi. Onun hakk~nda Tagribirdl ~öyle der:

"Kahire valisi tayin edildi~i zaman i~ine bütün mücrimleri hapishaneden sal~vermekle ba~lad~~ ve onlardan herhangi birini çalarken yakalad~~~~ zaman ikiye bölece~ine yemin etti. Büyük deh~et uyand~rd~ . Gece atla korkusuzca devriye gezerdi. H~rs~zlarla ilgili yeminini tuttu; sal~verdi~i adamlardan birisi eline dü~tü~ü zaman (adlar~n~~ içeren bir listesi vard~) onu ikiye bölerdi. Kötülük edenler ondan çok korktular ve h~rs~zl~ktan vaz geçtiler. Sonra vatanda~lar~~ s~k~~t~rmaya ba~lad~~ ve onlar~~ çe~itli i~leri yapmaya mecbur etti; mesela sokaklar~~ süpürüp su serpmelerini ve her ayakkab~c~~ dükkan~na bir lamba as~lmas~m emretti; halk~~ bunun için cezaland~nrd~. Sonra kad~nlar~n Cuma günlerinde mezarl~~a ç~kmalanm yasaklad~~ ve ba~ka çok ~eyler. Tâ ki insanlar ondan nefret edene kadar" 26.

Adalet, gördü~ümüz gibi, hem de sultan veya onun mümessili taraf~ndan dilekçelerin ona arzedildi~i mahkemede da~~t~l~rd~. Büyük hâcibe bu tür huküld i~lerin, yani devletin yarg~~ hakk~n~n, idaresinde

26 Ibn Tagribirdl: NucC~m, cild XIV, s. 360.

Page 20: MEMLÛK SULTANLI INDA DEVLET YAPISI*

246 P. M. HOLT- SAMIRA KORTANTAMER

büyüyen bir pay verilmi~ti. Onun salahiyeti, asl~nda, Memlûk aras~ nda

ç~ kan meselelerle s~n~rland~ r~ lm~~~ görünüyordu; ama al-Makrizi'nin yazd~~~~

dokuzuncu /on be~inci yüzy~ l~n ilk yar~s~nda, adli salâhiyeti ~eriat

kad~lar~n~nkine el uzat~yordu 27 .

Sonuç olarak, Memliik sultanl~~~~ karma~~k bir siyasi ve sosyal te~kilatt~ .

~çinde -ça~da~lar~ndan ziyade sonraki nesiller için kaç~n~lmaz bir biçimde

daha a~ikar- zay~fl~k kaynaklar~~ vard~, ama daha önce var olanlardan - Eyyûbilerdeki k~sa ve ara s~ra olan durumlar say~lmazsa- daha büyük ve etkili bir askeri ve siyasi gücün yo~unla~mas~~ olan dikkate ~ayan dayan~ kl~~

bir yap~~ idi. Bundan ba~ka statik de~il, de~i~en ve geli~en bir idare ~ekli idi.

Sultanl~~~n iki buçuk yüzy~l~~ farkl~~ karakteri olan ve ayr~~ tarihi güçlerin i~~

ba~~~ yapt~~~~ ayr~~ ayr~~ devirler olarak tetkik edilebilir ve sultanl~~~n

kurumlar~n~n ve memuriyetlerinin geli~mesi görülebilir. "Bir köle Golluvies'i" (Humphrey Prideaux'un dedi~i gibi) 28 de~il de iktidar~ n

zirvesinde ve belki idari yap~s~n~n baz~~ özellikleri ile, onu sonunda y~kan

Osmanl~~ devletinin de~erli bir selefi olan zengin ve inceden inceye geli~mi~~

bir ortaça~~ krall~~~~ söz konusudur.

27 Bkz. David Ayalon: "The great Yasa of Chingiz Khan, a reexamination (c. 2), Studia Islamica XXXVIII (1973), S. 107-156; Emile Tyan: Histoire de l'organisation judiciaire en

pays d'Islam, 2. bask~, Leiden 1960, s• 540-544. 28 Yazar~n ad~~ bilinmiyor, The life of the Reverend Humpherey Prideaux, D.D., Dean of

Norwich, London 1748, s. 268.