2
olan caminin belirtir V, 496) . Eserleri. Kaysünizade'nin gibi eserleri da bibliyografik eserler ve kataloglarda verilen bilgi- lerde hatalar mevcut olup Sellheim'in de ona nisbet eserler 1. DüstU.rü '1-bimaristanat . ilgili muhtasar bir eserdir (Süley- maniye Ktp., Ali nr. 2112). Z. Zddü '1-mesir ii 'ila ci '1-bevasir. Dört ve bir hatimeden risa1e, mukaddimede üzere da Menlifiye bölgesi hakiminin iste- Ktp ., h id Ali nr. 2093) 3. Tu]J.ietü '1- mu]J.ib ii ilgili genel bilgileri ihtiva eden eser bölüme (ma- kale) ve bab ve fa- (Süleymaniye Ktp., hid Ali nr. 2007) . 4. Tez;kire. Tarhan) et-Tez;kiretü'l-hadiye dair ese- rinin Müellif mukaddimede dedesi Muhammed el-KüsG- ni'nin de eseri bir ih- tisar belirtir (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3728; Gotha, nr 2026) . s. Ri- sale ii'l-lfübd (Süleymaniye Ktp., Ali nr. 21 2, vr. 82b-88b). 6. Cezna'iyye. Eserin mukaddimesinde fa- ki h ve edip belirtilen Ebu Hafs Ömer b. Abdurrahman el-Ceznai'ye ait el-Münir ii vefklere dair kitap üzerine 23 Zilhic- ce 9S8'de (22 1551) Edirne'de ya- bir Müellifin mukaddi- mede Muhammed b. Muhammed b. Mu- hammed el-Küsüni tam olarak (Süleymaniye Ktp., Giresun, nr. 14 7). Sellheim Malfiile ii'l-]J.am- mam, Malfiile ii cevazi i sti'mali hace- ri'l-badezehr el-]J.ayevani ve bd]J. eserl erini zi kr eder (bu eserleri- ne ve geçen eseriere ait nüshalar için b k. Sellheim, 1, 21 0-213). : Yaküt, Mu'cemü'l-büldan (Cündi).IV, 479 ; Ma krizi. ll, 307 -308; Sehavl, eçi-I;Jav' ü ' I- lam i' , V, 100; Vlll, 134; Xl, 222; Be- da'i'u'z-zühür, lll, 134, 358; IV, 218; V, 43, 135, 188, 360 ; s. 428; Kut- büddin en-Nehrevall, el-Feva'idü 's- seniyye fi 'r- ve'r-Rümiyye (Mecmü'a- tü'l-{eva'idi'l-müte{errika içinde). Dev- let Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 2440, vr. 107b- 152b; Tarih, s. 51; Ata!, Zeyl-i ts., 1, 196-197; Peçuylu Tarih, 1, 461-462; Gazzl. el-Kevakibü 's-sa'ire, 1, 82, 95; lll, 37; 1, 753, 850; ll, 1509, 1782; Hafii.d, ll, 120-121 ; Ayvansaray!, Hadikatü'l-cevami', s. 306; Tekmiletü V, 496; Fihristü '1-kütübi)a- neti'l-/jidiviyye, VI, 27; Sicill-i Osmani, IV, 07, 312, 721; Müelli{leri, lll, 239; Brockel- man n. GAL , ll , 594; Suppl., ll, 666; Abdülhak Adnan Türklerinde ilim, istan- bul 1943, s. 94-95; Hediyyetü'l-'arifin, ll, 231 , 413 ; M. Ullmann, Die Medizin im Islam, Leiden 1970, s. 180-181 , 341; R. Sellheim, Materialien zur Arabischen Uteraturgeschichte, Wiesba- den 1976, 1, 202-213; Ahmed isa, Mu'cemü'l- Beyrut 1402/1982, s. 424-425, 439, 476; Bedi N. Türk Tari- hi, Bursa 1984, s. 82; Fihrisü mai)tüta- s. 319 vd.; Ahmet Hulusi Kö- ker, Kaysuni-zade Mehmet Efendi'nin Kaysuni-zade Mehmed Efendi (1512-1569) , Hekim Nidai (1502-1570), Kayseri 1990, s. 1- 7; Ali Karabulut. "Hekim Nida!'nin Eserleri", a.e., s. 66-94; Ali Haydar Bayat, Os- Devleti ' nde Kurumu ve Ankara 1999, s. 32-41; Ekrem Kamil, "Gazzi-Mekki Seyahatnamesi ", Tarih Semineri Dergisi, 1/2, istanbul 1937, s. 3-89; Ruscuklu U zel, "Kanun! Süleyman Zama- Bir Türk Tarihi Ar- kivi,IV/14, istanbul1939, s. 103-105; R. Vesely, "Neues zur Familie al-Qüsüni: Ein Beitrag zur Genealogie einer agyptischen Arzte-und Gele- hrtenfamilie" , Oriens, XXXlll ( 1992). s. 437- 444. L li] A HMET ÖZEL KAYYIM te velli si ve ca milerde temizlik görevlisi te rim. _j Sözlükte "bir yeri ne getiren. üstle- nen kimse" gelen keli- mesi terim olarak "hakim gaip vb. hukuki tasar- r ufta bulunmak üzere tayin edilen kimse" mütevellisi" ve "camilerin temizlik yapan görevli" da Kelime Allah isimlerinden olan "kay- yum" ile de huku- kunda ehliyet sizlik veya eksik ehliyet se- bebiyle durumunda hukuki veli, vasi veya denetim vekil ortadan kaybolan ve ha- yatta olup bilinmeyen hu- kuki yahut vasi ölenin vasiyetlerini yerine getirmek için hakim tayin eder. hukuku kaynak-, genel olarak mütevell i, ve anlamda geçmekle birlikte örfe göre bu kelimelere mil- nalar da Nüceym, V, 328- 329, 352-353, 386, 388, 407-409: Abi- din, VI, 564, 658-659, 683) . Bu çerçevede KAYYIM ve özellikle mütevelli ile birlikte görev tasar- ruf yetkisi mütevellinin emrinde sadece bu gözetmek ve korumak- la yükümlü kimseyi, ise mütevellinin tasarrufianna nezaret eden, mütevelli- nin kimseyi ifa- de eder. lge veya ülke örfüne göre hem hem görülür. müte- vellinin iyi hal üzere ida- reden aciz veya bulun- yahut gibi sebeplerle yürütmek için hakimin t ayin kimseye qe denir. Bu durumda "ka- mütevelli" ile Cami ve mescid mütevelli- leri veya mütevellinin emrinde ma- koruyan diye zamanla cami ve imaretierin ve te- ni üstlenen görevlilere de denilmesini mahiyettedir. Cami- lerin temizlik r evlisi ve hizmetçilik gibi bedeniyye" denilen, ve sanata ilim tahsiline gerek göstermeyen cihetlerdendir (b k. tev- cihinde yeterlilik, vücutça ve raporu gerekliydi. Bu gör eve ehil tayin edilmesi uygun görül- herhangi bir tes- biti durumunda görev verilir- di. halinde bu yerine getirmeye muktedir varsa yerine ta- yin edilirdi. Birden çok duru- munda ise büyük ve ehliyetli tercih edilirdi. görevi yerine getirecek nitelikte biri bulunarnazsa va- zife verilirdi. vakfiyede takdir az veya fiyat zamanla yeter siz duruma halin- de mahkeme zam Yin e geçerli ka- nuni m azereti ehliyetli ve da uygun gör- mesi kendi yürütmek üzere görevini bir nilibe havale edebilirdi. önceleri cihet tevcihleri göre uygula- ma kazaskerler ve Hümayun Nezareti kur'ulduktan ( 1826) sonra bu ko- nuda ki1u:ygulamalar ni- zamnamelerle düzenlend i. 1924 ve Evkaf Vekilieti Diya- net kurulunca da bütçe imam- ha- tip ve müezzinler gibi ha- 107

li] s.± olan caminin imamı olduğunu belirtir (Tekmiletü'ş-Şekalk, V, 496). Eserleri. Kaysünizade'nin şahsiyeti gibi eserleri hakkında da çeşitli bibliyografik eserler ve

  • Upload
    ngonhan

  • View
    229

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: li] s.± olan caminin imamı olduğunu belirtir (Tekmiletü'ş-Şekalk, V, 496). Eserleri. Kaysünizade'nin şahsiyeti gibi eserleri hakkında da çeşitli bibliyografik eserler ve

rı olan caminin imamı olduğunu belirtir (Tekmiletü'ş-Şekalk, V, 496) .

Eserleri. Kaysünizade'nin şahsiyeti gibi eserleri hakkında da çeşitli bibliyografik eserler ve kataloglarda verilen bilgi­lerde hatalar mevcut olup Sellheim'in de ona nisbet ettiği eserler şunlardır :

1. DüstU.rü '1-bimaristanat . İ l aç yapı­mıyla ilgili muhtasar bir eserdir (Süley­maniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 2112). Z. Zddü '1-mesir ii 'ila ci '1-bevasir. Dört fasıl ve bir hatimeden oluşan risa1e, mukaddimede belirtildiği üzere Mısır'­da Menlifiye bölgesi şer'i hakiminin iste­ği üzerineyazılmıştır(Süleymaniye Ktp., Şe h id Ali Paşa, nr. 2093) 3. Tu]J.ietü '1-mu]J.ib ii şına<ati't-tıb . Tıpla ilgili genel bilgileri ihtiva eden eser beş bölüme (ma­kale) ve bunların altında çeşitli bab ve fa­sıllara ayrılmıştır (Süleymaniye Ktp., Şe­hid Ali Paşa, nr. 2007) . 4. Mul]taşarü't­Tez;kire. İbnü's-Süveydi'nin (İbn Tarhan) et-Tez;kiretü'l-hadiye adlı tıbba dair ese­rinin muhtasarıdır. Müellif mukaddimede dedesi Şemseddin Muhammed el-KüsG­ni'nin de aynı eseri farklı bir şekilde ih­tisar ettiğini belirtir (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3728; Gotha, nr 2026) . s. Ri­sale ii'l-lfübd (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 21 ı 2, vr. 82b-88b). 6. Şer]J.u'l­Cezna'iyye. Eserin mukaddimesinde fa­ki h ve edip olduğu belirtilen Ebu Hafs Ömer b. Abdurrahman el-Ceznai'ye ait el-Münir ii şına<ati't-tevfilf ve't-tekşir adlı vefklere dair kitap üzerine 23 Zilhic­ce 9S8'de (22 Aralık 1551) Edirne'de ya­zılmış bir şerhtir. Müellifin adı mukaddi­mede Muhammed b. Muhammed b. Mu­hammed el-Küsüni şeklinde tam olarak verilmiştir (Süleymaniye Ktp., Giresun, nr. 14 7). Sellheim ayrıca Malfiile ii'l-]J.am­mam, Malfiile ii cevazi i sti'mali hace­ri'l-badezehr el-]J.ayevani ve el-Miş­

bd]J. adlı eserlerini zikreder (bu eserleri­ne ve yukarıda adı geçen eseriere ait diğer

nüshalar için b k. Sellheim, 1, 21 0-213).

BİBLİYOGRAFYA :

Yaküt, Mu'cemü'l-büldan (Cündi).IV, 479; Ma krizi. el-ljıtat. ll, 307 -308; Sehavl, eçi-I;Jav' ü 'I­lam i', V, 100; Vlll, 134; Xl, 222; İbn İyas, Be­da'i'u'z-zühür, lll, 134, 358; IV, 218; V, 43, 135, 188, 360; Taşköprizade, eş-Şel!:a'ik, s. 428; Kut­büddin en-Nehrevall, el-Feva'idü 's-seniyye fi 'r­rif:ıleti'l-Medeniyye ve'r-Rümiyye (Mecmü'a­tü'l-{eva'idi ' l-müte{errika içinde). Beyazıt Dev­let Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 2440, vr. 107b-152b; Selaniı<i, Tarih, s. 51; Ata!, Zeyl-i Şekaik,

İstanbul, ts., 1, 196-197; Peçuylu İbrahim, Tarih, 1, 461-462; Gazzl. el-Kevakibü 's-sa'ire, 1, 82, 95; lll, 37; Keşfü'?-?Unün, 1, 753, 850; ll, 1509, 1782; Hafii.d, Reyf:ıanetü 'l-elibba, ll, 120-121 ; Ayvansaray!, Hadikatü'l-cevami', s. 306; İsmet,

Tekmiletü 'ş-Şekaik, V, 496; Fihristü '1-kütübi)a­neti'l-/jidiviyye, VI, 27; Sicill-i Osmani, IV, ı 07, 312, 721; Osmanlı Müelli{leri, lll, 239; Brockel­man n. GAL, ll , 594; Suppl., ll, 666; Abdülhak Adnan Adıvar. Osmanlı Türklerinde ilim, istan­bul 1943, s. 94-95; Hediyyetü'l-'arifin, ll, 231 , 413 ; M. Ullmann, Die Medizin im Islam, Leiden 1970, s. 180-181 , 341; R. Sellheim, Materialien zur Arabischen Uteraturgeschichte, Wiesba­den 1976, 1, 202-213; Ahmed isa, Mu'cemü'l­etıbba', Beyrut 1402/1982, s. 424-425, 439, 476; Bedi N. Şehsuvaroğlu v.dğr., Türk Tıp Tari­hi, Bursa 1984, s. 82; Şeşen, Fihrisü mai)tüta­ti't-tıbbi'l-İslami, s. 319 vd.; Ahmet Hulusi Kö­ker, " Mısırlı Hekimbaşı Kaysuni-zade Mehmet Efendi'nin Hayatı", Hekimbaşı Kaysuni-zade Mehmed Efendi (1512-1569) , Ankara/ı Şair Hekim Nidai (1502-1570) , Kayseri 1990, s . 1-7; Ali Rıza Karabulut. "Hekim Şaban Nida!'nin Eserleri", a.e., s. 66-94; Ali Haydar Bayat, Os­manlı Devleti 'nde Hekimbaşılık Kurumu ve Hekimbaşılar, Ankara 1999, s. 32-41; Ekrem Kamil, "Gazzi- Mekki Seyahatnamesi" , Tarih Semineri Dergisi, 1/2, istanbul 1937, s. 3-89; Ruscuklu Hakkı U zel, "Kanun! Süleyman Zama­nında Bir Tıbbi Müşavere", Türk Tıp Tarihi Ar­kivi,IV/14, istanbul1939, s. 103-105; R. Vesely, "Neues zur Familie al-Qüsüni: Ein Beitrag zur Genealogie einer agyptischen Arzte-und Gele­hrtenfamilie" , Oriens, XXXlll ( 1992). s. 437-444.

L

li] A HMET ÖZEL

KAYYIM (~!)

Vakıf mütevellisi ve camilerde temizlik görevlisi

anlamında t erim. _j

Sözlükte "bir işi yerine getiren. üstle­nen kimse" anlamına gelen kayyım keli­mesi terim olarak "hakim tarafından kı­sıtlı, gaip vb. kişiler adına hukuki tasar­rufta bulunmak üzere tayin edilen kimse" şeklindeki geniş anlamı yanında "vakıf

mütevellisi" ve "camilerin temizlik işlerini yapan görevli" anlamında da kullanılmış­tır. Kelime Allah 'ın isimlerinden olan "kay­yum" ile de karıştırılmıştır. İslam huku­kunda ehliyet sizlik veya eksik ehliyet se­bebiyle kişinin kısıtlanması durumunda hukuki tasarrufları veli, vasi veya kayyım vasıtasıyl a denetim altına alın ı r. Ayrıca

vekil bırakmadan ortadan kaybolan ve ha­yatta olup olmadığı bilinmeyen kişinin hu­kuki işleri yahut vasi bırakmadan ölenin vasiyetlerini yerine getirmek için hakim kayyım tayin eder. İslam hukuku kaynak- , larında genel olarak mütevelli , kayyım,

nazır ve müşrif aynı anlamda geçmekle birlikte örfe göre bu kelimelere farklı mil­nalar da verilmiştir (İbn Nüceym, V, 328-329, 352-353, 386, 388, 407-409: İbn Abi­din, VI, 564, 658-659, 683) . Bu çerçevede

KAYYIM

ve özellikle mütevelli ile birlikte görev yaptığında kayyım, vakıf malında tasar­ruf yetkisi olmayıp mütevellinin emrinde sadece bu malları gözetmek ve korumak­la yükümlü kimseyi, nazır ise mütevellinin tasarrufianna nezaret eden, mütevelli­nin vakıf işlerinde görüş aldığı kimseyi ifa­de eder. Müşrifin bölge veya ülke örfüne göre hem kayyım hem nazır karşılığında kullanıldığı görülür. Kayyım ayrıca müte­vellinin iyi hal üzere olmaması , vakfı ida­reden aciz veya kısıtlılık altında bulun­ması yahut kayıp olması gibi sebeplerle vakıf işlerini yürütmek için hakimin t ayin ettiği kimseye qe denir. Bu durumda "ka­immakam-ı mütevelli" ile eş anlamlıdır.

Cami ve mescid vakıflarının mütevelli­leri veya mütevellinin emrinde vakıf ma­l ını koruyan kişilerin kayyım diye anılması. zamanla cami ve imaretierin bakım ve te­mizliği ni üstlenen görevlilere de kayyım denilmesini açıklayıcı mahiyettedir. Cami­lerin temizlik iş l eri görevlisi manasıyla kayyımlık. türbedarlık ve hizmetçilik gibi "cihat-ı bedeniyye" denilen, iş ve sanata dayanıp ilim tahsiline gerek göstermeyen cihetlerdendir (b k. CİHET). Kayyımlık tev­cihinde yeterlilik, vücutça sağlamlık ve bilirkişi raporu gerekliydi. Bu göreve ehil olmayanların tayin edilmesi uygun görül­mediğinden herhangi bir yetersizliğin tes­biti durumunda görev başkasına verilir­di. Kayyımın vefatı halinde bu işi yerine getirmeye muktedir oğlu varsa yerine ta­yin edilirdi. Birden çok evlildı olması duru­munda ise büyük ve ehliyetli olanı tercih edilirdi. Çocukları arasında görevi yerine getirecek nitelikte biri bulunarnazsa va­zife başkasına verilirdi.

Vakıfın vakfiyede takdir ettiği maaşın

az olması veya fiyat artışlarından dolayı zamanla yetersiz duruma düşmesi halin­de mahkeme kararıyla kayyımın maaşma zam yapılabilirdi. Yine kayyım, geçerli ka­nuni mazereti olduğunda seçeceği kişinin

ehliyetli olması ve kadının da uygun gör­mesi şartlarıyla kendi adına yürütmek üzere görevini bir nilibe havale edebilirdi.

Osmanlılar'da önceleri cihet tevcihleri vakıf şartlarına göre yapılmakta, uygula­ma kazaskerler ve kadıların sorumluluğu

altında bulunmaktaydı. Evkaf-ı Hümayun Nezareti kur'ulduktan ( 1826) sonra bu ko­nudaki1u:ygulamalar çıkarılan çeşitli ni­zamnamelerle düzenlendi. 1924 yılında Şer' iyye ve Evkaf Vekilieti kaldırı lıp Diya­net İşler i Reisliği kurulunca kayyımlar da çıkarılan bütçe kanunlarında imam- ha­tip ve müezzinler gibi "hayrat-ı şerife ha-

107

Page 2: li] s.± olan caminin imamı olduğunu belirtir (Tekmiletü'ş-Şekalk, V, 496). Eserleri. Kaysünizade'nin şahsiyeti gibi eserleri hakkında da çeşitli bibliyografik eserler ve

KAYYIM

demesi" unvanıyla zikredilmiştir. 1931 'de bütün cami ve m escidierin idaresiyle bun­ların görevlileri Evkaf Umum Müdürlü­ğü'ne devredilmiş ve bu uygulama 19SO yılına kadar devam etmiştir. 19SO'de S634 sayılı kanunla Diyanet İşleri Başkanlığı'nın merkez ve taşra teşkilatı kadroları yeni­den belirlenirken imam-hatip ve müez­zin- kayyım kadroları "hayrat hademesi" unvanıyla anılmış. 196S tarih ve 633 sayı­lı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Gö­revleri Hakkında Kanun'un geçici 7. mad­desiyle hayrat hademesi tabiri "cami gö­revlileri" şeklinde değiştirilmiştir. Aynı ka­nunun 18. maddesi gereğince hazırlanan 1 S Eylül 1967 tarih ve 12700 sayılı yönet­meliğin S. maddesinde müezzin-kayyım­ların görevleri arasında camiierin ibadete açık bulundurulmasının sağlanması, te­berrükat eşyasının korunması ve temiz­liğin yapılması da sayılmıştır. Başkaniık­ça tesbit edilecek camilere bir veya daha fazla kayyım kadrosu verilebileceği, kay­yıını bulunan camilerde anılan görevleri müezzinlerin değil kayyımların yapacağı belirtilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA :

Türk Hukuk Lügatı, Ankara ı99ı, s. ı4; İbn Nüceym. el·Baf:ırü'r·ra'ik (nşr. Zekeriyya Umey­rat). Beyrut ı4ı8/ı997, V, 328-4ı8; İbn Abidin. Reddü 'l-mu/:ı tar (n şr. Adi l Ahmed Abdülmev­cGd- Ali M. Muavvaz). Beyrut ı4ı5;ı 994, VI, 564 ,633-634, 658-659, 683; X, 4ı3; ömer Hil­mi. Ahkamü'l-evkaf. Ankara, ts., s. ı4, ı 05, ı 06; Tevcfh-i Cihat Nizamnamesi ve Harc Tari­fesi, istanbul ı332; Ali Himmet Berki, Vakıflar, İstanbulı940, s. 37, 297; a.mlf., Vakfa Dair Ya­zılan Eserler/e Vakfiye ve Benzeri Vesikalarda Geçen lstılah ve Tabir/er, Ankara ı966, s. 3ı; Ahmet Uzunoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı Mevzuatı, istanbul ı978 , s. 70, ı52; Aydın Tun­cay. Eski Vakıf Hükümlerimiz (Ömer Hilmi Efendi) ve Vakı{larla İlgili Bazı İnceleme ve So­runlar, İstanbul ı984, s. 90, 239-242; Nihat Ak­türk v.dğr .. Diyanet Işleri Başkanlığı Teşkilat Tarihçesi (1924-1987), Ankara ı987 , tür. yer.; Ahmet Akgündüz, İslam Hukukunda ve Os­manlı Tatbikatında Vakıf Müessesesi, İstanbul ı996, s. ı25, 268, 298, 299, 305, 3ıı. 34ı' 342, 345, 352; Pakalın.ll , 223; "~yyım", Mv.F, XXXIV, ı43-ı44. Iii İSMAİL ÖZMEL

r

L

KAYYÜM (f~f)

Allah'ın isimlerinden (esma-i hüsna) biri.

_j

Sözlükte "doğrulup ayakta durmak. devam ve se bat etmek. bir işin idaresini üzerine almak. gö;zetip korumak" anla­mındaki kıyam kökünden mübalağa ifa­de eden bir sıfat olup "her şeyin varlığı

108

kendisine bağlı olan. kainatı idare eden" demektir. Kıyam kökünün ifade ettiği milnaların ilki maddi ve yaratılmışlık unsurları taşıdığından Allah'a nisbet edilmemekte. diğerleri ise ulühiyyet ma­kamına yakışacak bir muhteva çerçeve­sinde kayyum ismi içinde mütalaa edil­mektedir. Aynı kökten türeyen kaim sı­fatı iki yerde, makam ve kayyum da üçer ayette Allah'a izafe edilmiştir. Müfessir­lerin çoğunluğuna göre Al-i İmran süre­sinde ( 3/ ı 8) Allah 'ın birliğini vurgulayan ayetteki kaim kelimesi. "her fiil ve buyru­ğunda adaleti ayakta tutup hikmeti ger­çekleştiren" manasıyla (Matürldl, vr. 73b;

Şevkanl, ı . 295) Allah 'ı nitelemektedir. Ra'd süresindeki ayette ( 1 3/33) yer alan ve "her canlının fiil ve davranışını sanki tepesinde duruyormuş gibi tesbit edip canlının varlığını sürdüren" anlamına ge­len kaim de tevhid ilkesini pekiştirmekte­dir. "Rabbin huzuruna çıkmak, huzurun­da durmak" manasındaki makam kelime­si ise buna hazırlanmanın bilincini taşı­yanlara dünya ve ahiret mutluluğunun sağlanacağını ifade eden kompozisyonlar içinde geçmektedir (İbrahim ı 4/14; Ta ha 201111; er-Rahman 55/46). Kayyum ismi iki ayette (el-Bakara 2/255; Al-i İmran 3/ 2) "Allah kendisinden başka tanrı bulun­mayan, hay ve kayyum alandır" mealinde­ki kelime-i tevhidin sonunda yer almış. bir ayette de kıyametin tasviri sırasında hay ismiyle birlikte lafza-i celal yerine kul­lanılmıştır (Taha 20/111 ).

Kayyüm, doksan dokuz isme yer veren Tirmizi ve İbn Ma ce listesine alınmış (i b n Mace, "Du<a"', IO:Tirmizi,"Da<avat", 82).

ayrıca, "Kendisinden başka tanrı bulun­mayan, hay ve kayyum olan Allah'tan ba­ğışlanmayı talep eder. O'na arz-ı halde bulun urum". diyen kimsenin savaştan kaç­ma derecesinde büyük günah işlemiş ol­sa bile affedileceğini bildiren hadiste ke­lime-i tevhid biçimindeki yaygın kullanı­lış şekliyle tekrar edilmiştir (Ebu DavOd, "Vitir", 26; Tirmizi, "Da<avat", ı 7) . Kelime şekli açısından zengin muhtevalı (mübala­ğalı) sıfat konumunda bulunan kayyümun eş anlamiısı "kayyam" da Hz. peygam­ber'in gece ibadeti sırasında Allah'a ar­zettiği uzunca bir münacaat metninde "kainatın yaratıcısı ve yöneticisi" mana­sında yer almıştır (Müsned, ı . 298, 308;

Buhar!, "Tevl:lld", 24: Müslim, " Şalatü'l­müsafırln", ı 99: Tirmizi, "Da<avat". 29) . Esasen Hz. Ömer dahil olmak üzere saha­bl ve tabillerden bazı alimierin Bakara ve AI-i imran surelerinde geçen kayyum is­mini kayyam şeklinde okudukları nakle-

dilmektedir (Şevkanl, ı. 243, 282). Sözü edilen metin bazı rivayetlerde "gözetip koruyan" anlamındaki "kayyim" şeklinde de kaydedilmiştir (Müsned, ı. 358; Buha­r!, "Teheccüd", ı, "Tevi:ıld", 8, 35).

Kıyam kökünden türeyip Kur'an ayet­leri ve hadis metinlerinde Allah'a nisbet edilen kelimelerden sıfat slgasında olma­yan makam istisna edilirse geride kaim. kayyim, kayyam ve kayyum isimleri kalır. Kaim süreklilik arzetmeyen, kayyim ise sebat ve devam özelliği taşıyan sıfatlar­dır. Kayyam ve kayyum hem süreklilik hem de mü balağa ifade eder. Bu kavram­ların tamamını göz önünde bulunduran alimierin zat-ı ilahiyye hakkında yaptıkları nitelemeleri üç noktada toplamak müm­kündür: Allah bizatihl ka im ve mevcut olup kimseye muhtaç değildir; bunun bir gereği olarak ezell ve ebedldir, her şeyin ibtidaen var olması ve mevcudiyetini sür­dürmesi ancak O'nun yaratması, maddi ve manevi ihtiyaçlarını giderip koruma­sıyla mümkündür. Hz. Peygamber'in ge­ce ibadetinde yaptığı." Allahımi Bütün övgüler sana hastır. Sen kainatı ve orada bulunanları yaratan ve yaşatansın (kay­yim). Her çeşit övgü sana layıktır. Sen göklerin, yerin ve orada bulunanların hü­kümranlığına maliksin" anlamındaki ni­yazı da bu anlayışı destekler mahiyette­dir.

Kayyum ismini tasawufi yaklaşımla yo­rumlayan Abdülkerlm el-Kuşeyri'ye göre Allah'ın bütün nesne ve olayları yönetimi altında bulundurduğunun bilincini taşı­yan kimse, sürekli tedbir alma endişesi ve başkasına boyun eğme zahmetinden kurtulup gönül rahatlığıyla yaşar, böyle bir kimse için dünya önemsenecek bir de­ğer taşımaz (et-Ta/:ıbfr fi't-te?kfr; s. 76).

"Bizatihl mevcut, ezell ve ebedl" şeklin­deki manasıyla kayyum ismi ewel, ahir ve baki isimleriyle muhteva beraberliği için­de olur. "Kainatı yaratan ve yöneten" an­lamı çerçevesinde ise kevnl isimlerle açık­layıcı ve tamamlayıcı münasebetine gi­rer. Kayyum "bizatihl var olma" manasıy­la sübütl, her şeyden müstağni oluş yö­nüyle selbl. kainatı yaratıp yaşatması açı­sından ise fiili sıfatlar grubuna girer.

BİBLİYOGRAFYA :

Ragıb eı-isfahani. el-Müfredat, "15vm" md.; Lisanü 'l-'Arab, "15vm" md.; Müsned, I, 298, 308, 358; Bu ha ri. "Teheccüd", ı, "TevJ:ıid", 8 , 24, 35; Müslim. "Şalatü'l-müsatirin", ı99; EbG Daviid. "Vitir", 26; İbn Mace, "Du'a'", ı O; Tir­mizi. "Da<avat", ı7, 29, 82; Ta beri. Cami'u 'i­beyan (Bulak). III , 4-5; Matüridi. Te'vllatü'l­lfur' an, Hacı Selim Ağa K tp., nr. 40, vr. 6ı •, 73•;