124
KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SOR ! Süleyman GÜNVER Ocak- 2011 ĠZMĠR

KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

  • Upload
    others

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

KĠM OLDUĞUNU

NEFSĠNE SOR !

Süleyman GÜNVER

Ocak- 2011

ĠZMĠR

Page 2: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

2

SUNUġ

Bilgilerini sizlerle paylaĢmak istediğim bu kitabı,

esasen iç dünyamı olgunlaĢtırması bakımından kendim

için yazdığımı söyleyebilirim. Ayrıca, hayli ilerlemiĢ yaĢımın verdiği deneyimlerin rehberliğinde dağınık

haldeki nefse iliĢkin bilgilerimi bir araya toplayarak oluĢturduğum bu kitabı, siz okuyucuların hizmetine

sunmaktan da onur duyarım.

Her Ģeyi maddi çıkarla değerlendiren bu günkü toplum içerisinde, bir menfaat beklemeden bilgi

paylaĢımı yapan öyle isimsiz fedakâr insanımız var ki, tutum ve davranıĢlarına imrenmemek gerçekte elde

değil; kendilerini gönülden kutlarım. Bunlar, Ġslâm din kardeĢliği gereklerini söz de değil, özde yaĢayarak

topluma yararlı olma gayretini sergilemekteler. Bunun somut örnekleri internet ortamında her zaman

görülebilir. Kitabı hazırlarken bu değerli insanlarımızın

oluĢturduğu “nefse” iliĢkin sitelerinden oldukça yararlandım. Hepsine teĢekkür borçluyum;

kendilerinden Allah razı olsun derim!

YaĢam boyunca nefsin aĢırı istekleri karĢısında Kur’an ve Hz. Peygamberimizin buyruklarını rehber

edinip sınavınızı baĢarmak dileğiyle siz okuyucuları “Kim Olduğunu Nefsine Sor!” isimli kitabımla baĢ baĢa

bırakıyorum. Umarım edineceğiniz bilgiler, takva merdiveni basamaklarını tırmanırken nefsin aĢırı ve

ısrarlı isteklerini bastırmada size yardımcı olur.

Süleyman GÜNVER

Page 3: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

3

ĠÇĠNDEKĠLER

ĠNSANIN YARATILIġI ............................................. 5

Hz. Âdem ve Hz. Havva’nın Cennetteki YaĢamları ...... 6

Hz. Âdem ve Havva’nın Cennetten ÇıkarılıĢı .............. 7 Ġnsanla ġeytan Arasındaki ĠliĢkiler ........................... 8

NEFĠS NEDĠR? ..................................................... 14

Nefsin Mahiyeti ................................................... 15

AĢırı Giden Nefis .................................................. 17 AĢırı Nefis Konularının Ayrıntıları: .......................... 22

1. Benlik duygusu: .............................................. 22

a. Büyüklenme, b. beğenilme, c. övünme, .............. 22

d. Kibir, gurur sahibi olmak .................................. 28

e. Alay etmek ve hatayı yüze vurmak .................... 33 f. Kıskanmak ...................................................... 35

g. Hırslı olmak .................................................... 36 h. Ġnatçı olmak .................................................... 41

ı. Savurgan olmak (israf) ...................................... 42 i. Kendi çıkarını gözetmek: ................................... 44

2. Mala, cana ve Ģehvete düĢkünlük duygusu: ........ 45

a. Cimrilik .......................................................... 45

b. Cana ( yiyip içme ) düĢkünlük: .......................... 48 c. Kazançta haram-helâl gözetmemek .................... 51

d. Zina ve zinaya yaklaĢmak ................................. 54

3. Öfkelenme Duygusu ......................................... 62

Page 4: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

4

a. Saldırganlık ..................................................... 63

b. Kin tutmak (husumet beslemek) ........................ 64 c. Hainlik yapmak ................................................ 67

4. Bozgunculuk Yapma Duygusu ............................ 68

a.Gıybet yapmak: ................................................ 69 b. Söz taĢıma (Koğuculuk yapma): ........................ 70

c. Fitne (bozgunculuk) çıkarmak ............................ 71 d. Yalan söylemek ............................................... 73

e. Ġftira atmak .................................................... 77 f. Ġkiyüzlü davranmak .......................................... 80

g. Aldatma (RüĢvet verme) ................................... 81

NEFSĠN OLGUNLAġMASI ...................................... 82

Nefis Terbiyesinde Uygulanması Gerekli Yöntem: .... 90

1. Eğitim metodu; ............................................... 90

2. Allah ve Rasûlünü çok sevmek metodu; .............. 96

OKUYUCU ĠLE SOHBET ....................................... 107

DÜġÜNCENĠN EYLEME DÖNÜġMESĠ ..................... 112

NEFSĠN AġIRI ĠSTEK KONTROL ÇĠZELGESĠ ........... 121

BĠBLĠYOGRAFYA ................................................ 122

BĠYOGRAFĠ ....................................................... 123

Page 5: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

5

İNSANIN YARATILIŞI

“Biz insanı kuru balçıktan; kararmıĢ, ĢekillenmiĢ

çamurdan yarattık.” (Hicr Sûr./26). “Rabb’in meleklere

Ģöyle demiĢti: Ben kuru balçıktan; kararmıĢ,

ĢekillenmiĢ çamurdan bir insan yaratacağım.” (Hicr

Sûr./28).

Yüce Rabbimizin peygamberleri aracılığı ile

bizlere ulaĢan haberlerine göre, önce melekeler ve

cinler, daha sonra insan yaratılmıĢtır. Ġlk yaratılan

insan, aynı zamanda peygamberlik özelliğini taĢıyan,

Hz. Âdem’dir. Kuran’da da açık ve seçik olarak

belirtildiği üzere Hz. Âdem, dünyaya ait toprak ve su

kullanılarak insan görünümünde biçimlendirilmiĢtir.

Daha sonra Allah Teâlâ ruh üflemek suretiyle canlı hale

gelmiĢtir.

Hz. Âdem’in yaradılıĢı esnasında üreme

hücresine bütün insanların bedeni karakterleri toplu bir

program halinde verilmiĢtir. Bu nedenle Hz. Havva,

ayrı bir balçıktan yaratılmamıĢ ve Hz. Âdem’in

vücudundan alınan örneklerle bedeni oluĢturulmuĢtur

(16). Nitekim Yüce Rab’im: “Sizi bir candan

(Âdem’den) yaratan ve bu candan da, gönlü kendisine

Page 6: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

6

meyledip huzur bulsun diye eĢini (Havva’yı) yaratan

O’dur….” (Araf Sûr./189) buyurmaktadır. Demek ki,

biyolojik ve genetik olarak Hz. Havva, Hz. Âdem’in

bedeninden yaratılmıĢtır.

Hz. Âdem ve Hz. Havva’nın Cennetteki Yaşamları

Hz. Âdem ve eĢi yaratıldıktan sonra Cennette ilk

yaĢamlarına baĢlarlar. Böylece, “nimet-külfet” dengesi

kurulur. Yani kiĢiye, verilen kolaylık ve olanaklar

karĢılığında sorumluluk görevi de yüklenir. Nitekim

Cennette çalıĢma ve meĢakkatten öte her türlü

nimetten yararlanıp yaĢamaları karĢılığında, yasak

ağacın meyvesinden uzak durmaları, kendilerine

düĢman olarak tanıtılan Ģeytana uymamaları istenir.

Böylece ilk insan, ilk imtihana tabi tutulur. Bu, nefis ile

akıl mücadelesinin de baĢlangıcı olur. ġeytanın

sözlerine aldanıp kural dıĢına çıkmamaları gerekirken,

baĢarılı olamazlar bu ilk deneyimlerinde. Nefis aklın

önüne geçip uzanır elleri yasak meyveye. Yemesi

kolay, fakat çıkarması sorun olur baĢlarına. Bakarlar

ikisi de birbirine; çünkü çıkmıĢtır edep yerleri

meydana. Her ne kadar ağaç yapraklarıyla örterlerse

üzerini, yine de görünür az da olsa birer yerleri.

Page 7: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

7

Utanırlar, sıkılırlar, yaptıklarına olurlar piĢman. Ancak,

iĢ iĢten geçmiĢtir artık; son piĢmanlık çare olmaz

kendilerine.

Hz. Âdem ve Havva’nın Cennetten Çıkarılışı

Bunun üzerine; Yüce Yaratan Âdem ile Havva’ya:

“……..Ben size o ağacı yasaklamamıĢ mıydım? ġeytanın

size apaçık bir düĢman olduğunu söylememiĢ miydim?”

diye seslendi. Âdem ve Havva, Allah’ın bu sesleniĢine

cevap olarak, <Rabb’imiz biz kendimize haksızlık ettik;

eğer bizi bağıĢlamaz ve bize acımazsan kuĢkusuz

zarara uğrayanlardan olacağız.> dediler.” (Araf

Sûr./22-23).

“Allah, piĢmanlık ve içten gelen samimi

yalvarıĢları iĢitti. Onların tövbelerini kabul etti ve

< Birbirinize düĢman olarak inin aĢağı. Sizin için

dünyada belli bir süreye kadar yerleĢeceğiniz bir yer ve

geçimlik vardır.> <Orada yaĢayacaksınız, orada

öleceksiniz ve tekrar oradan diriltilip çıkarılacaksınız.>

(Araf Sûr./24-25) diye buyurdu.

Böylece Hz. Âdem ve Hz. Havva, insan nesli için

yaratılan, birçok canlı ve cansız varlıklarla donatılıp

yaĢama uygun hale getirilen yeni mekânları dünyaya

Page 8: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

8

teĢrif ederler. Onlar ve onlardan sonra gelen insan

nesli için zorlu bir hayat, yaĢam mücadelesi de

baĢlamıĢ olur. Çünkü insan neslini kötülük iĢlemeye

iten nefis ve Ģeytan hiçbir zaman yakasını

bırakmayacaktır. Niçin ve nedenlere yanıt verebilmek

için insan ve Ģeytan iliĢkilerinin bilinmesinde yarar

vardır.

İnsanla Şeytan Arasındaki İlişkiler

Yüce Rabbim buyuruyor: “Ben cinleri ve

insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”

(51.Zariyat Sûr./56). Ġnsan topraktan, cinler de

ateĢten yaratılmıĢtır. ġeytan da, cin toplumundan bir

gruptur. Belirgin özelliği ise, Allah’ın emirlerine

uymayıp kötülük iĢlemeye meyilli bir tutum içinde

bulunmasıdır.

ġeytanlar neden insanlarla uğraĢıp kötü yola

yönelmesini ister?

Kuran’daki açıklamaya göre, Allah Hz. Âdem’i

yarattığı zaman melek ve Ģeytana Âdem’e secde

yapmalarını emretti; melekler emri yerine getirdikleri

halde Ģeytan secde yapmaktan kaçındı. ġeytana neden

secde yapmadığı sorulduğunda, Hz. Âdem’i topraktan,

Page 9: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

9

kendisini ise ateĢten yarattığını belirtip büyüklük

kibrine kapıldı. Bu tutumundan dolayı huzurdan

kovuldu; o da Allah’tan dilekte bulunup kıyamete

kadar insanoğlunu Allah’ın yolundan caydırabilmesi için

izin aldı. Bu olay üzerine Ģeytan da Cennetten çıkarılıp

dünyaya indirildi.

Madem ki dünya yaĢamında da Ģeytandan

kurtuluĢ yok; devamlı çevremizde ve zaman zaman da

– Hz. Peygamberimizin öğretisine göre (Buharı, Ġtikaf:

11) – insan vücudunda kanın deveranı gibi dolaĢtığına

göre istenmeyen bu yoldaĢı çok iyi tanımamız gerekir.

Gözle görülmeyen elle tutulmayan, ancak çoğu kiĢinin

düĢüncesinde taht kuran bu yaratık hakkında nereden

doğru bilgi edinebiliriz? ġüphesiz ki, Ģeytanı en çok

tanıyan, ancak onu yaratandır. Öyleyse kartvizitini

okumaya çalıĢalım; bakalım Yüce Rabbim nasıl

tanıtıyor ve onun düĢmanlığını önlemek için neler

yapmamız gerektiğini tavsiye ediyor:

Kuran’a göre Ģeytan, insana düĢmandır (35.Fatır

Sûr./5). Ġnsanı saptırır (28.Kasas Sûr./15), aldatır ve

vesvese verir (114.Nas Sûr./1-4). Ġnsanları doğru

yoldan ayırmak için her türlü çareye baĢvurur. Aldatıcı

(31.Lokman Sûr./33) özelliği ile insanları kıĢkırtır,

Page 10: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

10

unutturur, fitne ve fesadı körükler, korkutur ve yalan

konuĢturur. Buna karĢın Ģeytanın, inananlara ve

Allah’a sığınanlara karĢı hiçbir gücü yoktur (16.Nahl

Sûr./99). Onun gücü sadece kendisini dost tutanlara

ve Allah’a ortak koĢanlaradır (16.Nahl Sûr./100).

Öyleyse Ģeytanın etkisini önlemek için, Allah’a güvenip

dayanmak ve sık sık Felâk ve Nas surelerini okumak;

atılacak her adımda aklı nefsin önünde tutmak

gerekecektir.

ġeytan derken akla, cin Ģeytanı gelir. Hâlbuki bir

de insan Ģeytanları vardır. Bunun varlığını da Kuran’ın

Nas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın

aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir,

fakat tanınması her zaman kolay olmaz. Ancak,

baĢkalarını aldatıp kural dıĢı yöne çekince kendisini ele

verir. Cin Ģeytanı gibi kiĢiye vesvese verir, öfkesini

artırır, baĢkalarına karĢı kıĢkırtır, ibadet yapmasını

caydırır, iyilik yapmasını önler, bağıĢ yapmasına karĢı

çıkar, çeĢitli söz ve davranıĢlarıyla haram olan Ģeyi

helâl gösterip günah iĢlemesine aracı olur. Neden

böyle denirse, çünkü bu tip insanlar cin Ģeytanının

kontrolü ve yaptırımı altındadır. Nefis gücü, akıl ve

Page 11: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

11

iradesinin önüne geçip söz sahibi olmuĢtur. Ancak

böyle hareket ederlerse huzur bulurlar.

Sözün özü, insan Ģeytanları daha çok tehlikeli ve

etkilidir. Dikkat edilirse kötü alıĢkanlık hep arkadaĢ

çevresinde edinilmektedir. Sigara, alkol ve uyuĢturucu

alıĢkanlığı gibi... Cin Ģeytanının insanoğluna düĢman

oluĢu Hz. Âdem’den dolayı Cennetten ve huzurdan

kovulmuĢ olmasından kaynaklanmaktadır. Bu

madalyanın bir yüzü; diğer yüzünü çevirip baĢka

gerçekleri görmeye çalıĢalım:

Ġnsan yaratılıĢındaki özellik itibariyle melek ve

Ģeytandan farklı bir yapıdadır. Melek, iyilik, dürüstlük,

güzel davranıĢ sembolünü temsil eder. ġeytan ise,

kötülük ve düĢmanlık karakterini yansıtır. Ġnsan ise

yaratılıĢında her iki davranıĢı yapabilecek özellikleri

taĢır. ġöyle ki, Allah insana, akıl, hafıza, irade gücü ile

beraber beĢ duyu organını ve nefsi vererek yaĢam

mücadelesini kolaylaĢtırmıĢtır. Ayrıca peygamberler

aracılığıyla da neyin iyi (helâl), neyin kötü (haram)

olduğunu açıklayarak doğru yolu göstermiĢtir. Ancak,

bu olumlu olanakların karĢısına nefsini çıkararak

Ģeytanın yanıltmasına zemin hazırlamıĢtır. Niçin böyle

bir yol seçilmiĢtir diye kendimizi sorgularsak,

Page 12: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

12

ulaĢılacak sonuç, yaratılıĢ gerekçesini belirleyen ilâhi

irade olacaktır. Buradaki amaç, yaratana kulluk

(ibadet) yapmak olduğuna göre, her türlü kolaylığın

sağlandığı dünya ortamında özgür olarak yaĢayıp

aklının erdiği, iradesinin gerçekleĢtirdiği yaĢam tarzı

süresince Rabbine ne ölçüde kulluk görevini yerine

getirip getirmediğinin belirlenmesidir. Allah’a kulluk

denince, O’nun emir ve yasaklarına koĢulsuz uyulması,

yapılan samimi ibadetlerle saygıya dayalı bağlılığın

gösterilmesi, anlaĢılmalıdır.

Dünya yaĢamında her Ģey zıddı ile yaratılmıĢtır.

Yaratan Allah olduğuna göre, tabiî ki bunun da geçerli

ve değiĢmez bir nedeni olacaktır. Örneğin iyilik-

kötülük, gündüz- gece, beyaz- siyah, düz yol- eğri yol,

varlık- yokluk, açlık- tokluk biri diğerini gerekli kılan

veya farklılığını ortaya koyan değer ölçüleri gibi. Böyle

bir ölçü insan yaĢam tarzı ve davranıĢ biçimi için de

geçerlidir. Salih amel- kötü amel, edepli- edepsiz,

cömert- cimri, gibi..Aynı kuralı insanın yaratılıĢ

aĢamasında da görmekteyiz.

Bu konuda Cenab-ı Hak:” Nefse ve onu düzgün

bir biçimde Ģekillendirip ona kötülük duygusunu ve

takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene

Page 13: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

13

andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluĢa

ermiĢtir.(91.ġems Sûr/7,8,9) buyurdu. Niçin böyle bir

ayırıma gidildiğinin nedenini ise Ģu ayetle açıklıyor:

“Hanginizin ameli( ibadet ve davranıĢ biçimi) daha

güzeldir diye sizi imtihan yapmak üzere ölümü ve

hayatı yaratan O’dur.” (Mülk Sûr/2).

Demek ki insanoğlu, reĢit yaĢtan itibaren

ölünceye kadar ki yaĢam süresince, kimin amelinin

daha güzel ve makbul olduğunun belirlenmesi

yönünden devamlı bir sınav geçirmektedir. Önüne

konan ölçülere göre, yaĢamının her aĢamasında,

hareket tarzının hangisinin doğru, hangisinin yanlıĢ

olduğunu belirleme imkân ve kabiliyeti de kendisine

verilmiĢtir. Artık, bundan sonra kiĢiye düĢen görev,

akıl ve iradesini serbestçe kullanıp yararına en uygun

olanını seçmesidir. Buna karĢın Ģeytanın etkisindeki

nefsin de, kiĢinin tercihini yanlıĢ yöne çekme gayreti

güçlendirilmiĢtir. Yani akıl ile nefis, öne geçme

mücadelesini sürdürecektir. ĠĢte sınav da bu aĢamada

baĢlar. Ġmtihanını baĢarı ile sonuçlandıran, diğer bir

ifadeyle aklını kullanıp belirlenmiĢ kurallar içerisinde

Yaratan’ına yönelen, gerçek bir mümin, Cennet

ödülüne namzet kiĢi olacaktır. Nefsine uyup Ģeytanın

Page 14: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

14

vesvesesini çözüm yolu kabul edip tercihini yanlıĢ

yönde kullanan kiĢi de, Yüce Rabbinin isteklerine

uymadığı için hem sınavını kaybetmiĢ ve hem de

kendini ateĢe atmıĢ olacaktır(1). Bu bilgiden sonra asıl

konumuz olan “ Nefsi” tanımaya çalıĢalım.

NEFİS NEDİR?

Nefis kelimesi Türkçede birçok anlamda kullanılır.

Örneğin; kiĢi, can, ruh, benlik, büyüklük, manevi yapı

gibi kelimelerle ifade edilir. Fakat daha çok iki anlam

üzerinde durulur:

Birincisi, kiĢinin kendisini ifade eder. Örneğin,

Kur’an-ı Kerimde:”Ey huzur içinde olan nefis! Sen

O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!”

buyurulmaktadır (Fecr Sûr./27,28). Burada söz konusu

olan nefis, kiĢiyi ifade eden anlamdadır.

Ġkincisi, Allah ve Rasûlü’nün emir ve yasaklarına

uymayan, dini kuralları ret eden veya önemsemeyen,

toplumun kötü olarak nitelediği söz ve davranıĢları

yaĢam biçimi olarak seçen nefistir. Örneğin Ġslâm dini,

baĢkasını arkadan çekiĢtirmeyi haram sayar ve yapanı

hoĢ karĢılamaz. Buna rağmen birçok insan bu

hastalıktan kendisini kurtaramaz; yeri geldiğinde

Page 15: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

15

gıybetini yapar, hem de kötüler. Dahası bunu

yapmaktan da haz duyar. ĠĢte, genelde nefisten söz

edilirken bu anlamdaki nefis anlaĢılır.

Nefsin Mahiyeti

Ġnsanın maddi ve manevi olmak üzere iki yapısı

vardır. Maddi yapı bedeni oluĢturan iç ve dıĢ organlar;

manevi yapısı ise ruh ve onu destekleyen

yeteneklerdir. Bunlar gözle görülmez, elle tutulmaz;

ancak yaptığı iĢlev sonrasında varlığını hissettirirler.

YaĢantımızda akıl, kalp ve nefisin önemi

büyüktür. Akıl ve nefis beynimizde, kalp ise

yüreğimizde manevi cevher olarak saklanıp koordineli

iĢ görürler. Nefis, (iyi-kötü, yararlı-zararlı, helâl-haram

gibi konularda ayırım yapmaksızın) her türlü bilgiyi

algılayıp düĢünme sistemine sokarken akıl da gerekli

araĢtırmayı yapıp karar verme mekanizmasını çalıĢtırır.

Benimsenen karar da iradenin desteğiyle uygulamaya

konulur.

Kalp de yine nefisten gelen istekler

doğrultusunda korkmak, öfkelenmek, sevmek,

merhamet etmek ve yardımlaĢmak gibi yaĢamsal

duyguları geliĢtirir. Bu itibarla diyebiliriz ki nefis,

Page 16: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

16

yaĢantımızın bütünlüğünü sağlayan önemli bir

unsurdur. Diğer bir ifadeyle nefis olmadan insan

yaĢamından söz edilemez. Çünkü yaĢamın devamlılığı

için en önemli gereksinimler olan yiyip içmek, sevip

evlenmek, nesli devam ettirmek, sevgi ve saygıya

dayalı sosyal yaĢantıyı geliĢtirmek gibi hayatı

fonksiyonlar ancak nefisin ısrarlı istekleri sonucu

gerçekleĢir. Aile ve arkadaĢ ortamında hep söyleriz;

*Bugün canım Ģu, Ģu, yemekleri yemek istiyor! Veya

yazın sıcağın keskin olduğu bir zaman diliminde yaya

yürüyüĢ yapıyoruz. Buram buram ter akıyor, ağzımız

da kurumuĢtur. ArkadaĢa seslenerek;

*ġimdi buz gibi soğuk su olsa da Ģöyle kana

kana bir içsek ne iyi olur, değil mi?” Ģeklindeki

söylemler iĢte nefisten kaynaklanan isteklerdir.

Mıknatısı hepimiz tanırız. Özellikleri Ġlkokulda

öğrencilere öğretilir. Ġki kutbu vardır; biri pozitif (+),

diğeri negatif (-) olarak isimlendirilir. Ġki ayrı mıknatısı

yan yana getirirsek aynı kutupların birbirini ittiğini, ayrı

kutupların ise çektiğini görürüz. Bu iliĢkiye doğa

kanunu diyoruz. Kanunu gerçekleĢtiren güç ise “Mutlak

Ġradedir”. Tıpkı bunun gibi insan nesli de ayrı cinsler

(kadın- erkek) olarak yaratılmıĢ ve aralarında sevgiye

Page 17: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

17

dayalı çekim gücüne iĢlerlik kazandırılmıĢtır. Özellikle

buluğ çağına gelen gençlerin birbirlerini beğenip

sevmeleri ve sonuçta evlenip aile yuvası kurmaları

nefisten kaynaklanan birer istek olarak

değerlendirilmelidir. YaĢamı güzelleĢtiren ve insanı

mutlu eden bu faaliyetler nefsin iyilik yönünden

kaynaklanır. Bir de nefsin kötülüğü emreden tarafı

vardır. Ġnsanı alçaltan ve değersiz kılan isteklere

“Tasavvuf ehli” “Nefs-i emmare” yani aĢırı giden veya

emredici nefis demiĢlerdir.

Aşırı Giden Nefis

AĢırı giden nefis (Nefs-i emmare), kiĢiyi etkileyip

devamlı kötülüğe yönlendirmek ister. Bu nedenle

nefsin en aĢağıdaki basamaklarını oluĢturur. Nitekim

Yüce Allah “…… (Muhakkak ki) nefis, kötülüğü Ģiddetle

emreder.” (12.Yûsuf Sûr/ 53) buyurarak nefisten

gelecek kötülüklere karĢı hazırlıklı olmamız

öğütlemiĢtir.

Böyle bir nefse sahip insan aklına göre değil,

bedeninin istek ve arzularına göre hareket eder.

Söylem ve davranıĢlarına bakıldığında ilkel ve adi insan

karakterini yansıtır. Çünkü her iĢinde mantık dıĢı aĢırı

Page 18: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

18

istekler gözlenir. Bu tip insanlar helâl ve haram

gözetmeden yiyip içmek, hak ve adaletten uzak, zevk

ve Ģehvet düĢkünü olarak gününü gün etmek gayretini

sergilerler. Ne yazık ki insanların büyük bölümü böyle

bir yaĢam biçimini kendilerine hayat tarzı olarak

seçmektedirler. Bunun sonucu olarak da toplumda

kavga- gürültü, hırsızlık, yalancılık, sabotaj ve terör

gibi toplumsal kötü olaylar eksik olmaz.

Emmare nefsin, daha çok baskı yapıp kiĢiyi

kötülüğe ittiği konuları dört baĢlık altında

toplayabiliriz:

1. Benlik duygusu

2. Mala, cana ve Ģehvete düĢkünlük duygusu

3. Öfkelenme duygusu

4. Bozgunculuk yapma duygusu.

Bunlarla beraber dini kurallara ters düĢen her

türlü düĢünce ve davranıĢları da bu kapsamda

sayabiliriz. Bu özelliklerden birkaçı veya birini dahi

yaĢamında bulunduran kiĢi emmare nefis sahibi olmuĢ

olur. Tüm aĢırı nefis konuları kiĢiden kiĢiye değiĢir.

Bazısında daha az veya daha çok bulunabilir. Ayrıca

kiĢi üzerinde yaptırım gücü yönünden de farklılık

gösterir. Bazı konularda nefsin istekleri o derece

Page 19: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

19

Ģiddetli olur ki kiĢi buna karĢı koyamaz. Canı ve

huzuru pahasına da olsa nefsin isteklerini karĢılamaya

çalıĢır. Örneğin, Ġslâm Ģeriatı ile yönetilen ülkelerde

yasak olmasına karĢın, yine de aĢırı nefsine söz

dinletemeyip evlilik dıĢı cinsel iliĢkiye giren ve bundan

dolayı da ölüm cezasına çarptırılan kiĢilerin akıbetini

basından öğreniyoruz. Dahası, suçluların affı

konusunda dünya devletlerinin ısrarlı çağrıları da

maalesef sonuçsuz kalıyor.

Toplum arasında sohbet esnasında konuĢmalara

konu edilir. Örneğin,” ġu kiĢi midesine çok düĢkün,

doymak bilmiyor”. “ ġu da para canlısı kiĢi, para için

yapmayacağı dalavere yoktur!” “Hele Ģuna ne demeli,

yaĢından baĢından utanmadan Ģehvet tutkunu olmuĢ!”

gibi söylemlerle kiĢinin karakterinin zayıf yanlarına

vurgu yapılır. Ġnsan Ģeytanları, kiĢilerin bu zayıf

noktalarını belirlemeye çalıĢır; sırası gelince de Ģantaj

yapıp isteklerini kabul ettirirler. Mesela, devlet

dairesinde önemli bir iĢi var, fakat bazı pürüzler

sebebiyle onay çıkmıyor. Hemen iĢ baĢındaki adamın

zayıf yönlerini araĢtırırlar. Mal-mülk canlısı ise, iĢin

parasal değerine uygun hediyeler alınır; kadına düĢkün

ise o arzusu da karĢılanır; meyhane tutkunu ise o

Page 20: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

20

isteği de yerine getirilir. Böylece beklemede olan iĢi

kısa sürede sonuçlanır. Yani, bir nevi rüĢvetle iĢini

halleder.

Görsel ve yazılı basını takip edenler buna benzer

birçok olaylara tanık olmuĢlardır. ĠĢin ilginç yönü cahil

değil, eğitim görmüĢ nice üst makam sahibi kiĢilerin

nefislerinin aĢırı isteklerine uyup kural dıĢına çıktıkları

ve bunun sonucu olarak da kendilerini cezaevlerinde

buldukları, gözlenmektedir. Örneğin, bulunduğu

makamın dokunulmazlık zırhına bürünüp kendisi evli

ve çocuk sahibi olduğu halde, hoĢlandığı kadını

kocasından ayırarak evlilik dıĢı iliĢkide bulunmasına

nasıl hoĢgörü ile bakılabilir? Allah’ın kitabına uyar

tarafı var mı? Ġlâhi adaletin tecelli edeceğini hiç mi

düĢünmezler? Dürüst onurlu bir yaĢam varken nefsine

uyup alnına kara leke sürmek hangi akla hizmettir;

doğrusu ĢaĢılacak bir yaĢam tarzı! Çevresinde olup

bitenlere hiç bakmazlar mı bu tür insanlar? Yapanların

hangisinin yanına kâr kalmıĢ ki, kendilerini güvencede

görüyorlar! Oysaki harama eli uzananın eli yanar; ne

dünyada huzur bulur, ne de ahirette!

Bu zaman diliminde (Ekim 2010) basından

öğrendiğimize göre, devletin desteğini alarak okuyup

Page 21: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

21

kendini yetiĢtirmiĢ, cesur ve fedakâr atılımlarıyla

tanınmıĢ, görevindeki üstün baĢarısından dolayı “Ġl

Emniyet Müdürlüğü” makamına kadar yükselmiĢ bir

kiĢinin, evli olduğu halde baĢkasıyla aĢk yaĢaması,

kamuoyunda ĢaĢkınlık ve de üzüntüye yol açtı. Üstelik

kadının biz “fikir sevgilisiyiz!” diye beyanatta

bulunması baĢka bir garabet örneği oldu. ġimdi olup

bitenler karĢısında o kiĢinin ailesi ve akrabalarında

oluĢan travmayi düĢünebiliyor musunuz? Söylenecek

söz,” talihsiz ve üzücü bir olay!” demekten ibaret.

2010 yılında Türkiye ilginç bir Ģantaj olayıyla

yüzleĢti. Duyanlar, bu kadarı da olmaz, pes doğrusu

diyerek ĢaĢkına döndü! Çünkü olay, milletin göz bebeği

sayılan Türk Silahlı Kuvvetleri içinde meydana gelmiĢti.

Basından öğrendiğimize göre, Silahlı Kuvvetlerin bazı

birimlerinde oluĢan bu fuhuĢ çetesi, öncelikle

komutanları tuzağa düĢürüp çirkin iliĢkileri filme

çekmiĢler, ileride isteklerini yaptırmak amacıyla Ģantaj

hazırlıklarında bulunmuĢlardı. Yüksek makam sahibi

komutanlar ne yazık ki nefsin Ģehvet arzularına yenik

düĢüp çete elemanlarına yem olmuĢlardı. ġu anda olay

mahkemeye intikal etmiĢ olup duruĢmalar devam

etmektedir.

Page 22: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

22

Aşırı Nefis Konularının Ayrıntıları:

1. Benlik duygusu:

a. Büyüklenme, b. Övünme, c. Beğenilme,

d. Kibir- gurur, e. Alay etme ve hatasını yüzüne vurma

f. Kıskanma, g. Hırslı olma, h. Ġnatçı olma

I. Savurgan olma, Ġ. Kendi çıkarını gözetme,

ġimdi bu konuların ayrıntılarını irdeleyelim:

a. Büyüklenme, b. beğenilme, c. övünme,

Bazı insanlar yaradılıĢ gerekçesini düĢünmeden

kendisini diğer insanlardan üstün görme tutkusu

içindedirler. Kolaylıkla kimseyi beğenmezler, varsa

kusurlarını ortaya dökerler. Böylece kendilerini üstün

kiĢi olarak lanse etmeyi amaçlarlar. Böyle bir düĢünce

tarzı nefisten kaynaklanan kiĢisel noksanlıktır.

Bazı insanlar da beğenilme tutkusu hastalığına

yakalanmıĢ kiĢilerdir. BaĢkaları “ ne adammıĢ

desinler!” diye yapmayacağı hileler yoktur. Bazıları da

övünerek kendisini yüceltmek çabası içindedirler. Oysa

övünürken de ne yalanlar söylediğinin farkında

değildir.

Page 23: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

23

Konuya iliĢkin bir örnek de Din Görevlilerinin

hizmetinden verelim:

GeliĢen teknolojinin bugünkü nesle kazandırdığı

yeniliklerden birisi de “ses yayın cihazlarıdır”.

Belediyeler, eğitim kurum ve okulları, konferans

salonları, siyasi parti açık hava toplantıları gibi büyük

kitlelerle kurulan iletiĢimde ses yayın cihazlarından

yararlanmaya baĢlanıldı. Bu arada camilere de monte

edilip hizmet alanı geniĢletildi. Özellikle Cuma ve

Bayram namazlarında cemaatın bir bölümü cami

dıĢında namaz kılmak zorunda kalıyor ve imamın

okuduğunu iĢitemiyordu. Ses yayın cihazlarıyla bu

sorun aĢıldı. Ne var ki bu defa da daha büyük bir

sorunla karĢı karĢıya kalındı. ġöyle ki, sesin Ģiddetini

ölçen ve Din Görevlisini ikaz eden ikinci bir cihazın

devreye sokulmaması sonucu yüksek sesle yayın

yapılarak dinleyenlerin olumsuz yönde etkilenmesi

gündeme geldi. Bu konuda bilim adamlarının

yorumuna değinelim:

Prof. Dr. Mehmet C. Öz ve Prof. Dr. Michael F.

Roizen tarafından kaleme alınan “ Vücudumuzu Ne

Kadar Ġyi Tanıyoruz? Testi Çözün Siz Kullanım

Kılavuzu” isimli kitapta Ģu ifadelere yer verilmiĢtir:

Page 24: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

24

“Kulağımız vücudumuzun en hassas organlarından

biridir. Örneğin, tene sürülen parmak izi gibi en alçak

sesleri bile duyabilir. Ama öte yandan dünyamızdaki

sürekli yüksek seslere karĢı da savunmasızdır.

ĠĢitme duyumuzla ilgili en büyük tehdit yüksek sestir.

Çok çeĢitli araĢtırmalar göstermiĢtir ki, uzun süreler

boyunca fazla yüksek seslere maruz kalmak belirgin

derecede iĢitme kaybına yol açmaktadır.

Duyu organlarının iĢitme güçlerini belirlemek için

desibel tablosu kullanılır. Bu ölçümlere göre;

Tam sessizlik: 0 desibel (dB)

Fısıltı: 15 dB.

Normal konuĢma: 60 dB.

Horlama: 85 dB.

Çim biçme aleti: 90 dB.

Araba kornası:110 dB.

Havayı fiĢek sesi:140 dB. olarak belirlenmiĢtir. 85

desibelin üzerindeki ses Ģiddeti duyma kaybına yol

açabilir. (Bulunduğunuz ortamda yanınızdakiyle

konuĢurken gürültü yüzünden sesinizi duyurabilmek

için bağırmak zorunda kalıyorsanız, duyduğunuz ses

85 desibelin üzerinde demektir.)” (2)

Page 25: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

25

KBB uzmanı Op.Dr. Tamer Haliloğlu da Ģu

görüĢlere yer vermiĢtir: “ Yüksek ses, iĢitme

organımıza olan zararı yanında ayrıca insanda

yorgunluk ve sinirlilik gibi bir hal oluĢturup sağlıklı

yaĢamayı olumsuz yönde etkiler. Örneğin, yakınınızda

bir çocuğun ince sesli çığlık atmasının, sinirlenip

tepkinize yol açması gibi.(3 )

Ġbadet yerleri, maddi ve manevi temizliği

yanında huzur ortamının oluĢtuğu mekânlardır. Allah’ın

evi olarak da bilinir ve bu mekânlarda gürültü, kavga,

bağrıĢma, ticaret yapma (alıĢ-veriĢ) gibi davranıĢlar

hoĢ karĢılanmaz.

Hal böyle iken, bazı Din Görevlileri teknolojinin

yeniliklerinden yararlanıyoruz diye namaz kılma

dönemlerinde, mevlit ve hatım dualarında mikrofon

kullanarak yüksek sesle ibadet yapılmasını alıĢkanlık

haline getirmiĢlerdir. Dahası imamın arkasında saf

tutan 20-30 kiĢi olduğu halde mikrofon kullanıp yüksek

sesle namaz kıldıranlara tanık olunmaktadır. Bu gibi

davranıĢların ne ölçüde cami adabına uyduğu

tartıĢılabilir. Ancak, iĢin içine Allah kelâmı ve

Rasûlullahın sünneti girerse, baĢka bir yoruma itibar

Page 26: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

26

edilmez; bunlara uyulur. Esasen takvaya giden yol

da budur. Peki, Allah ve Rasûlu ne buyuruyorlar:

Tarlh, (milâdi) 628, aylardan Mayıs ayı, Hz.

Peygamberimizin komuta ettiği Ġslâm ordusu Yahudi

kolonisiyle çarpıĢmak üzere Hayber istikametine doğru

yürüyüĢ kolundadır. Mücahitler bir vadiye inince hep

birden yüksek ses ve coĢkuyla tekbir getirmeye

baĢlarlar. Peygamberimiz hemen müdahale ederek:

“Nefeslerinize acıyınız (sesinizi fazla yükseltmeyiniz).

Çünkü sizin dua ettiğiniz Allah, ne sağırdır ne de

gaiptir! Siz en çok iĢiten ve en yakın olan Allah’a dua

ediyorsunuzdur ki, O, her an yanınızda bulunuyordur!”

buyurdu.(6). (Ayrıca söz konusu bu olay, Sahih-i

Buhari, 8.ci cilt, Cihad bölümü, 1254 No.lu hadiste

kayıtlıdır)

Hz. Peygamberimiz neden mücahitleri ikaz

ediyor? Ordu açık alan ve kırsal bölgede yürüyüĢ

halinde, içten gelen coĢku ve yüksek sesle tekbir

getiriyorlar. Hem Allah’ı yüceltiyorlar hem de

kendilerini boĢ iĢleri düĢünmekten uzak tutuyorlar.

Bunun kime zararı olabilir! Evet, zararı vardır. Zararı,

Allah’ın emirlerine ters düĢmesidir! Peki, Allah’ın hangi

ermine ters düĢüyor? ĠĢte yanıtı:

Page 27: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

27

Yüce Allah da:

+Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak,

yüksek olmayan bir sesle sabah-akĢam zikret ve

gafillerden olma.(7.Araf Sûr/205)

+ De ki:”(Rabbinizi) ister Allah diye çağırın, ister

Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın,

nihayet en güzel isimler O’nundur.” Namazda sesini

pek yükseltme, çok da kısma, ikisi ortası bir yol

tut.(17.Ġsra Sûr/110)

+ YürüyüĢünde tabiî ol. Sesini alçalt. Çünkü

seslerin en çirkini, Ģüphesiz eĢeklerin sesidir!

(31.Lokman Sûr/19) buyuruyor.

ġimdi gerçeklerle yüzleĢelim: Namaz nedir?

Kuralları belirlenmiĢ bir ibadet Ģekli, değil mi? Ġbadet

kime yapılıyor? Elbette, yaratan, var eden, Ģekil veren

âlemlerin Rabbına. Allah’a nasıl yaklaĢıp istekte

bulunmak gerekiyor? Yukarda ki ayetlerde açıklandığı

gibi yüksek olmayan bir ses tonu ile ve de yalvararak.

Bu ses ölçümü ne olmalı? Ne az ve ne de çok,

müminlerin iĢitebileceği seviyede tutulmalı; yani,

normal konuĢmada uygulanan 40-60 desibel arasında

olmalıdır.

Page 28: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

28

Din Görevlileri, gerek minareden ezan okurken

gerek namaz ve Kur’an okumalarda hoparlör

kullanıldığı, camiin içi ve dıĢ mekânlarına aynı ölçüde

ses ulaĢtığı halde neden yüksek sesli yayını tercih

ediyorlar? Amaç cemaata duyurmak ise, zaten bunun

gereği yertine getiriliyor. Öyleyse, yanlıĢta ısrar

etmenin altında yatan gerçek sorun nedir?

Sorun, “Benlik duygusu! Nefse söz dinletme çaresizliği!

Beğenilmek tutkusu!” gibi aĢırı nefsin ısrarcı

istekleridir. Umarım bu bilgiyi edindikten sonra din

kardeĢlerimiz, yanlıĢ yöndeki ısrarlarından vaz geçip

Ģeytanın adımlarına uymazlar ve dolayısıyla da günah

iĢlemekten kendilerini korumuĢ olurlar. Günah iĢlemek

de nereden çıktı demeyin; iĢte Allah’ın buyruğu:

+ Allah ve Rasûlü bir iĢ hakkında hüküm

verdikleri zaman, hiçbir mü'min erkek ve hiçbir mü'min

kadın için kendi iĢleri konusunda tercih kullanma

hakları yoktur. Kim Allah'a ve Rasûlüne karĢı gelirse,

Ģüphesiz ki o apaçık bir Ģekilde sapmıĢtır.(Ahzab

Sûr/36)

d. Kibir, gurur sahibi olmak

Page 29: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

29

YaĢadığımız toplum düzenine göz atalım.

Ekonomik hayat standardı bakımından insanlar zengin,

orta halli ve fakir gruplar olarak bir görünüm

sergilerler. Buna paralel olarak kimisi öğretim görerek

üst makamlarda görev yaparken kimisi de yoksulluk

nedeniyle okuma fırsatını bulamamıĢ ve geçimini ancak

bilek gücüyle kazanmak zorunda kalmıĢtır. Ama hepsi

de yaĢamını devam ettirebilmek mücadelesi içinde

çalıĢmalarını sürdürürler.

Rızkı veren Allah olduğuna göre miktarının (az-

çok) takdirinde de elbette geçerli bir nedeni vardır.

Ancak bu nedeni görmemezlikten gelenler kendi

hallerinden dert yanarlar. Örneğin toplumun her

kesimi aynı seviyede zengin olmuĢ olsaydı, o zaman

meĢakkatli iĢleri gördürecek elaman nereden temin

edilirdi? DüĢünün, fırında çalıĢan iĢçiler geceden kalkıp

ekmek piĢirme çabası içindedirler. Zengin olsaydılar

gece uykusunun en tatlı olduğu anında kalkıp böyle bir

zahmete katlanırlar mıydı? Toplum hayatının sağlıklı

yürütülmesi yönünden Yaratıcının kiĢilere verdiği

değiĢik becerileri sebebiyle iĢ bölümü organizasyonu

oluĢmuĢtur. Örneğin, masa baĢında görev yapan kiĢi

80 kg ağırlığındaki un çuvalını sırtlayıp hamur

Page 30: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

30

teknesinin yanına götüremez; fakat bu iĢ orada

çalıĢan iĢçi için günlük rutin iĢlerden sayılır. Çünkü

devamlı yaptığı bir görevdir. Konuya bu açıdan

bakıldığında her mesleğin toplum için muteber ve

gerekli olduğu gerçeği görülür. Hizmet yönünden hiç

bir kimsenin diğerinden üstün tarafı yoktur.

ġimdi bu gerçekler karĢısında kiĢi, kendisine

verilen sağlık, makam, zenginlik, eĢ ve çocuklar gibi

olanaklarla gururlanıp kibre kapılırsa, Tanrı katında

hata etmiĢ, günah iĢlemiĢ olur. KiĢi kendine lütfedilen

imkânları bir imtihan vesilesi olduğunu bilmelidir.

Çünkü tek üstün olan Allah’tır. Hiçbir kimse kendini

üstün görüp Allah’a ait yetkileri paylaĢamaz. Öyleyse

her kim Allah’ın sevgili kulu olmak isterse, Tanrının Ģu

buyruğuna kulak vermelidir: “…. Allah, kendini

beğenen ve böbürlenen hiçbir kimseyi sevmez “

(57.Hadid Sûr/23). “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme.

Çünkü sen kesinlikle ne yeri yarabilirsin ne de dağların

yüksekliğine ulaĢabilirsin”(17.Ġsra Sûr/37).

Ġnsan her zaman ve her koĢul altında, kendisinin,

Allah’ın yarattığı bir kul olduğunu, dünyada geçici bir

süre yaĢadıktan sonra O’na döneceğini, sahip olduğu

güç ve kuvvetin Allah’tan olduğunu bilip hiç bir Ģekilde

Page 31: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

31

ne böbürlenmeli, ne de büyüklük psikolojisine

kapılmalıdır. Nitekim Hz. Peygamberimizin (s) bu

konudaki buyrukları Ģöyledir:

Ebu Said Hudri ile Ebu Hureyre (r.a.) dediler:

Rasûlallah (s): “Ġzzet (Ģeref, üstünlük) O’nun izârıdır

(özüdür, ruhudur) Kibriya (büyüklük, ululuk) da O’nun

ridasıdır. (örtüsüdür), Allah buyurdu ki: “Her kim bu

sıfatları huy edinip de, bunlarda bana ortak olmaya

çalıĢırsa, ona azap ederim.” (Müslim, Birr:2620).

Demek ki Yüce Allah, kendisine lütfedilen

nimetlerden dolayı çevresindekileri küçümseyen,

onlara karĢı böbürlenip büyüklük taslayan kimseleri

hem sevmiyor ve hem de kendine özgü üstünlük

sıfatlarını kullanmaya kalkıĢtığı için de azap edeceğini

açık olarak belirtiyor. Burada da Müslüman bir imtihan

geçiriyor. Bir tarafta Ģeytanın dürtüleriyle benliği saran

nefis kiĢiyi büyüklük psikolojisine sokarken, diğer

taraftan Allah ve Rasulü’nün ikaz eden buyrukları…

Aklını kullanıp iradesiyle Hak yolunu seçen kurtuluĢa

kavuĢmuĢ olur. Aksi halde kendisini Allah’ın çetin

azabında bulur!

Tarihi bir olayı örnek vererek kibir ve gururun

getirdiği felâketi gözler önüne serelim:

Page 32: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

32

Alp Arslan’ın Öldürülüşü (Mayıs 1072)

Sultan Alp Arslan, Karahanlı topraklarında yer

yer baĢ gösteren ayaklanmaları bastırmak üzere Mayıs

1072’de 200,000 kiĢilik ordusuyla Maveraünnehir’e

geçer. Ġsyancılardan Yusuf Harezmi adında bir kale

komutanı yakalanıp huzura getirilir. Alp Arslan, dört

kazık çaktırıp elleri ve ayaklarının bağlanmasını

emreder. Yusuf ona “Be korkak! Benim gibi yiğit böyle

mi katledilir?“ deyince Sultan, gazaba gelip yayını eline

alır ve “bırakın Ģunu“ der. Bırakırlar, Sultan ona bir ok

atar, fakat isabet ettiremez. Yusuf hemen Sultan’ın

üzerine sıçrayıp yanındaki bıçakla onu yaralar.

Mehterler koĢup kaçmasını önlerler ve Yusuf’u orada

katlederler.

Sultan Alp Arslan yaralı olarak kalkıp çadırına

döndüğünde “Her ne zaman düĢman üzerine

azmetsem Allah Taâlâ Hazretleri’nden yardım isterdim.

Dün, bir tepe üzerine çıktığımda askerimin

çokluğundan, ordumun ağırlığından bana ayağımın

altındaki dağ çalkalanıyor gibi geldi. Kuvvete mağrur

oldum. Kendi kendime: “Ben dünyanın padiĢahıyım.

Bana kim galebe edebilir? dedim. Bugün Cenab-ı Hak,

Page 33: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

33

en âciz bir kulu ile beni aciz kıldı.“ deyip tövbe edip

piĢmanlık duyar. On gün sonra da vefat eder(5)

e. Alay etmek ve hatayı yüze vurmak

Ġslâm dini toplum bireylerinin pozitif düĢünceye

sahip olmalarını öğütler ve bekler. Pozitif düĢünce

kavramı, müminlerin hep iyi yönlerini görmek, onlara

karĢı sevgi saygı beslemek, varsa hatalarını

bağıĢlamak, iliĢkileri din kardeĢliği çerçevesinde

yürütmek gibi güzel huy sergilemek demektir. Diğer

bir ifadeyle karĢılıklı iliĢkilerde bardağın dolu tarafını

görüp varsa kusur ve hatalarını görmezlikten

gelmektir.

Böyle bir huzur ortamını bozan davranıĢlardan

birisi de “alay etme” konusudur. Alay etme giriĢimi, iki

yönlü hasar yapan zehirli oka benzer. Girdiği yerde

manevi hasar oluĢturur. Bir insan diğer kiĢiyle neden

alay eder? KonuĢmasını veya beğenmediği baĢka bir

davranıĢını görmüĢtür. Bunu fırsat bilip o kiĢiyi

çevresinde küçük düĢürmek ve onurunu kırmak ister.

Alay edilen kiĢi de bu manzara karĢısında üzülüp

aĢağılık duygusuna kapılır. Ġster istemez karĢı tarafa

Page 34: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

34

düĢmanlık hisleri kabarır. Belki de nahoĢ olaylara

sahne olabilir.

Konuya alay eden tarafından bakınca, kendini

beğenmiĢ ve büyüklük psikolojisine kapılmıĢ bir kiĢilik

sergilediği görülür. Böyle bir yaklaĢım kiĢiye ne

kazandırır? Allah ve Rasûlünün emirlerini

önemsemediğinden dolayı ancak, kocaman bir günah!

BaĢka? Güvensizlik ve karĢı tarafın düĢmanca

yaklaĢımı! ĠĢte bu nedenle Allah Teâlâ Ģöyle

buyuruyor:

“Ey insanlar, hiçbir topluluk baĢka bir toplulukla

alay etmesin. Olur ki, alay edilenler onlardan daha iyi

olabilirler. Kadınlar da baĢka kadınlarla alay

etmesinler. Alay edilenler kendilerinden daha iyi

olabilirler. Birbirinizi ayıplamayın. Birbirinize kötü

lakaplar takmayın. Ġmandan sonra – yoldan çıkmıĢ –

diye anılmak ne kötüdür. Kim bu tür iĢlerden tövbe

edip vazgeçmezse iĢte onlar zalimlerdir.” (49.Hücürat

Sûr/11).

Bir de dinin getirdiği kurallarla alay eden,

hükümlerini küçümseyen insanlar vardır. Sözde

kendilerini hata ve kusurdan uzak mümtaz birer kiĢi

olarak görürler. Alaylı sözleriyle çevresinde destekçi

Page 35: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

35

bulduklarında Ģımarıklıkları daha da artar. Böyle bir

davranıĢ ne anlama gelir? Dini inkâr, değil mi? Sonuç

ne olacak? Orasını “MahĢer” belirleyecek!

Alaycı kiĢilerin bir özelliği de, muhatabının

herhangi bir hata veya beceriksizliğini yakaladığında

fırsat bilip hakaret edercesine yüzüne vurur.

Dolayısıyla o kiĢi de toplum içerisinde mahcup olup

eziklik duyar. Alaycı da yaptığı davranıĢıyla dost değil,

düĢman kazanmıĢ olur. Bu nedenle Ġslâm ahlakı, benlik

duygusundan kaynaklanan “Hatayı yüze vurma”

giriĢimini hoĢ karĢılamaz.

f. Kıskanmak

Kıskanmak kiĢinin içinde oluĢan duygusal bir

olaydır. Yani kiĢinin, karĢısındaki arkadaĢ veya

tanıdığının sahip olduğu maddi ve manevi her türlü

üstünlüğüne özenip “neden bende yok!” diye bir

düĢünceye kapılması, onda kıskançlık duygusunun

oluĢmaya baĢladığını gösterir. Diğer bir deyiĢle buna

“haset etme” olayı da denir. OluĢan bu duygusal olay o

haliyle normal karĢılanabilir; fakat kiĢiyi karĢı tarafa

kötülük yapmaya zorlama durumunda ise hoĢ

karĢılanmaz ve huzursuzluklara da yol açar. Nitekim

Page 36: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

36

Kur’anın Felâk sûresinde Yüce Allah:

“Deki,…kıskanan kiĢinin kıskançlığından tan yerini

ağartan Rabbe sığınırım. ” diye buyurmuĢtur. Ayrıca

Nisa Sûresinin 32.ci ayetinde de” Allah'ın, kiminizi

kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı Ģeyleri (haset

ederek) arzu edip durmayın. Erkeklere

kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da

kazandıklarından bir pay vardır. Allah'tan, onun lütfunu

isteyin. ġüphesiz Allah her Ģeyi hakkıyla bilendir.”

diyerek konuya açıklık getiriyor. Allah Teâlâ

belirttiğine göre elbette kıskançlığın topluma zararlı

yönleri de vardır. Göz değme olayında olduğu gibi.

Peki, kiĢinin nefsinin kabarmasını nasıl önlemesi

gerekir? Böyle bir hayranlık karĢısında “MaaĢallah!”

diyerek düĢüncesini olumlu (pozitif ) duruma çevirmesi

gerekir.

g. Hırslı olmak

Toplum düzeninin uyum içerisinde devam

edebilmesi için Allah her bireye değiĢik beceri ve

imkân vermiĢtir. Bu olanaklara iĢlerlik kazandırmak ve

onları geliĢtirmek için de hırsı yaratmıĢtır. Hırs olacak

ki, insan yaĢamı için gerekli olan çalıĢma ve gayretini

Page 37: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

37

sürdürebilsin. Demek ki hırs, insanı baĢarıya götüren

itici güç konumundadır.

Öğrencilik dönemini hatırlayalım: ArkadaĢların

hepsi aynı dersi okuyup öğretmenin anlattıklarını

dinledikleri halde, hafızada tutmak, elde edilen bilgileri

tekrarlamak veya sınavlarda baĢarı göstermek gibi

beceriler öğrenciden öğrenciye değiĢir. Kimisi tam not

alırken kimisi de zayıf veya orta notla yetinirdi.

Öğretmenin takdir edip verdiği notlar öğrencilerin

kabiliyetlerinin ölçüsü olurdu. Yeter ki, derslerin

hazırlanmasında tembellik yapılmıĢ olmasın. Böyle bir

ortamda arkadaĢının baĢarısına özenip mutlaka ben

onu geçmeliyim, sınıfın birincisi ben olmalıyım; herkes

beni kıskanmalı diye aĢırı hırsla hareket etmek, bir tür

yarıĢa girmek, kiĢiyi açmaza sokar. Fiziki ve ruhsal

olarak bunalıma girmesine neden olur. Bu arada sağlığı

da bozulur. Çünkü kiĢinin sahip olduğu kabiliyet ve

gücü, Allah tarafından takdir edilmiĢ olup sınırlıdır.

ÇalıĢmak ve gayret ancak bir seviyeye kadar

yükseltebilir. Sınırı aĢmayı zorlamak ise gereksiz bir

çaba olması yanında kiĢiyi yıpratan davranıĢ olur.

Kendi öğrencilik dönemimden size örnek

vereyim: Ġlkokulu pekiyi, ortaokulu orta, liseyi iyi,

Page 38: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

38

fakülteyi iyi, Silâhlı Kuvvetlerde görevde iken

katıldığım iki kursu da iyi derecelerle bitirdim. Aldığım

diplomalar benim becerimin derecesini gösteren

belgelerdir. Tüm çalıĢma ve gayretlerime rağmen

baĢarım ancak bu seviyeye çıkabildi; baĢka ne

yapabilirdim. Allah’ın takdiri zorlamayla aĢılmaz.

Elbette böyle olmasının tarafımdan bilinmeyen bir

nedeni vardır. ArkadaĢlarımın arasında vali,avukat,

öğretmen, profesör olanlar, dahası Üniversite

Rektörlüğüne atanan dahi vardı. Bunlara özenip

yaĢamı çekilmez hale sokmanın bana ne yararı

olacaktı? Olmadığına göre Ģöyle diyebiliriz: AĢırı hırsa

dayalı yaĢam insana ancak felâket getirir.

AĢırı hırslı olmak, yalnız öğrencilik dönemine

özgü bir düĢünce değil, yaĢamın her sahasında kendini

belli eden nefsi istektir. Daha çok mal- mülk edinme

isteği, baĢkalarını özendirecek tarzda giyim- kuĢamda

gösterdiği titizlik gibi davranıĢları sayabiliriz. Hırslı

olmak kiĢinin var ettiği bir olgu değil yaratılıĢtan gelen

duygusal bir olaydır. Nitekim yüce Allah: “ġüphesiz

insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıĢtır.

”(70.Meariç Sûr/19) buyurarak bu gerçeği

belirtmektedir.

Page 39: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

39

Ġnsana verilen görev, yaĢam mücadelesinde

çalıĢma ve gayret azmini devam ettirip kanaatkâr bir

tutumla kazandıklarıyla yetinmesidir. Daha fazlası aĢırı

hırsa girer ki, insanı bunalıma sokar. Konuya iliĢkin bir

öyküden bahsetmek istiyorum:

Zengin bir adam hayatı boyunca çalıĢıp elde

ettiği tasarrufunu altın olarak bir toprak küpecik içinde

biriktirir. Ne var ki, adam yaĢlanmıĢ, üstelik yemek

içmekten de kesilmiĢtir. Kazandıklarını harcayıp yemek

istiyor, fakat bu defa da iĢtahı yok, yiyemiyor. Bir gün

kendi kendine düĢünür, ”lokantaya gideyim orada

yemek yiyen müĢterileri görünce belki iĢtahım açılır”

diye içinden geçirir. Lokantaya gidip en leziz yemekleri

masasına sıralar. ĠĢtahı bir türlü gelmez ki yemeğe

baĢlasın. Etrafına bakınır herkesin büyük bir iĢtahla

yemek yediklerini seyreder. Bu esnada bir iĢçi kılıklı

kiĢi yandaki masaya oturup kendisine çorba

getirilmesini söyler. Yarım ekmekle çorbayı birkaç

solukta bitirip ağzını silerken zengin adam:

- Doydunuz mu bayım? diye seslenir. ĠĢçi:

- Elhamdulillâh! diye cevaplar.

- Bir tas çorba daha getirtsem yiyebilir misiniz, der?

Page 40: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

40

- Yerim, der ve gelen çorbayı da aynı iĢtahla bitirir.

Zengin adam:

- Masada ki yemekleri getirttim, fakat iĢtahım olmadığı

için yiyemedim. Yiyebilirsen bunlar da benim ikramım

olsun, der.

- ĠĢçi, zengin adamın gözlerine bakıp beyim neden

olmasın, der. Yemekleri yiyip bitirir. Biraz sohbetten

sonra zengin adam cebinden kartvizitini çıkarıp iĢçiye

uzatır:

- AkĢam iĢ çıkıĢında bu adrese uğrarsan seni

sevindirecek bir armağanım olacak, der ve masadan

kalkar. KararlaĢtırıldığı gibi iĢçi söylenen adrese gidip

kapıyı çalar. Zengin adam içeriye buyur eder ve diğer

odadan bir küpecik getirip iĢçinin eline tutuĢturur.

- Bu gördüğün küpecik altınla doludur. Yemedik

içmedik yaĢlılık dönemi için biriktirdik. YaĢlandık, bu

defa da iĢtahtan kesilip yiyemez duruma geldik. Senin

o iĢtahın varken bunları afiyetle ye; sana helâl

ediyorum, diyerek iĢçiyi uğurlar.

ĠĢçi eve gelip küpeciği karısına gösterdiği anda

kadın feryadı basar.”Sen bunları kimden çaldın”, diye

hayli öfkelenir. Adam durumu etraflıca anlatınca

kadının kızgınlığı gider yerine gülümseme gelir. Kadın:

Page 41: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

41

- Adamcağızım! Görüyorum ki, küpecikteki altınlar iki

parmak noksan, bunu dolduralım kara günler için

elimizde güvence olsun, der. Adam kabul edip her

günkü iĢine devam eder. Tasarruf edebilmek için yeme

içme masraflarını daha da kısar. Adam bu defa iĢini

yapmada zorlanır; çünkü yeterli beslenemediği için

zayıf düĢmüĢ, dahası iĢtahı da kesilmiĢtir. Fakat bütün

ısrarlarına rağmen kadına laf dinletemez, hâlâ

küpeciğin dolması için diretir, durur. ĠĢçi adam bakar

olacak gibi değil, küpeciği kaptığı gibi zengin adamın

kapısını çalar ve Ģöyle seslenir:

- Bayım! Seni bir deri bir kemiğe çeviren ve de iĢtahını

kesen Ģu altınları al, neredeyse beni de öldürecekti!

Bu bir öykü, doğruluğu tartıĢılabilir; elimde yazılı

kaynağı da yok, fakat gerçek olabileceği düĢüncesiyle

okuyucularla konuyu paylaĢmak istedim.

h. İnatçı olmak

Bazı insanlar benlik duygusundan kaynaklanan

bir duygusallık içinde inatçılık yapmayı kendilerine bir

marifetmiĢ gibi kabul ederler. Doğru ve gerçekleri

savunmak baĢka, yanlıĢ veya hatalı olduğu halde “

dediğim dedik, çaldığım düdük!” mantığıyla hareket

Page 42: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

42

edip ısrarını sürdürmek baĢka Ģeydir. Bunun örneğini

parti mensubu siyasilerin referandum kampanyası

dönemlerinde kıyasıya yaptıkları söz düellosunda tanık

olmaktayız. Ülke yararına olduğunu bildikleri halde inat

olsun diye karĢıt görüĢlerini söylemeyi sürdürürler.

Halbuki böyle yapmakla kendi siyası geleceklerini ne

denli tehlikeye soktuklarının farkında değillerdir.

Ürettikleri boĢ laflarla seçmeni kendi yanlarına

çektiklerini zannederler. Ancak gerçekler gösteriyor ki,

seçmenin büyük çoğunluğu, sergilenen inatçılık

duygusuna kapılmadan sağduyulu hareket edip oyunu

ülke yararına kullanmaktalar. Peki, inatçıların sonu ne

oluyor? GeçmiĢi hatırlayanların cevabı,” adı Ģanı

siyaset meydanından siliniyor!” Ģeklinde olacaktır.

Ġnatçılık, çoğu kez yalan söylemeyi de

beraberinde getirir. ĠĢin içine yalan ve aldatma girince

kiĢilere karĢı olan güven duygusu da sarsılır. Din

kardeĢliğinin yerini din düĢmanlığı alır. Ġslâm’ın

beklentisi ise elbette bu değildir!

ı. Savurgan olmak (israf)

Bazı insanların en zayıf yanlarından biri de

“savurgan” oluĢlarıdır. Ellerine geçen ekonomik

Page 43: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

43

edinimleri geleceğini gözetmeden anında harcamak

isterler. Onun için önemli olan yarın değil, bugündür.

Bu tutum ve davranıĢ, onun ileride zelil olacağının

iĢareti sayılır.

Basından öğrendiğimize göre, milli piyango veya

bağıĢlardan elde ettiği yüklü paraları barlarda harcayıp

sonra da çevresindekilerin merhametine sığınan o ünlü

isimler haberlere manĢet olmuĢlardır.

Bazıları yüzlerce çift ayakkabı, bazıları da

gardroplar dolusu giyim kuĢam elbise edinirler. Belki

de hayatı boyunca bir kez ya giymiĢ veya henüz

fırsatını dahi bulamamıĢtır. ġimdi denebilir ki, para

onun isteği gibi harcayabilir. Elbette harcamasında

özgürdür. ġunu da akıldan çıkarmayalım ki, insan

baĢıboĢ yaratılmıĢ değil” Yaratıcı Gücün” belirlediği

kurallara uymak zorunluluğu vardır. Aksi halde Allah’ın

sevmediği kiĢi olur ve de geleceğini karartır.

Nitekim;

+…Allah israf edenleri sevmez.(6.En’am Sûr/141,

7.Araf Sûr/31)

“+ Yakın akrabaya hakkını ver. Yoksula ve yolda

kalmıĢa da... Malını saçıp savurma.” (17.Ġsra Sûr/26).

Page 44: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

44

“+ Çünkü mallarını saçıp savuranlar,

Ģeytanların dostları olmuĢlardır. Oysa ki, Ģeytan

Rabbine karĢı son derece nankördür.” (17.Ġsra

Sûr/27).

ĠĢte, harcamada orta yolu takip etmede Allah’ın

buyruğu:

“+ Elini boynuna bağlı imiĢ gibi son derece cimri

olma ve malını büsbütün de saçıp savurma ki, bu

durumda yerilmiĢ ve piĢman olmuĢ olarak oturup

kalmayasın.” (17.Ġsra Sûr/29).

”+ Onlar, mallarını harcadıklarında ne saçıp

savururlar ne de kısarlar. Bu ikisi arasında orta bir yol

tutarlar.” (25.Furkan Sûr/67) buyurmuĢtur.

i. Kendi çıkarını gözetmek:

Benlik duygusunun etkin olduğu diğer bir konu

da çıkarcılıktır. Bu tip insanların odaklandıkları tek bir

nokta vardır; o da, kendi çıkarlarını her Ģeyin üzerinde

tutmak tutkusudur. Bunlar, menfaati olmayan hiçbir

iĢe yardımcı olmazlar. Oysaki böyle bir düĢünce tarzı,

Ġslâm’ın öngördüğü toplumsal paylaĢım ve

yardımlaĢma giriĢimlerine ters düĢer.

Page 45: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

45

Gerçek Müslüman, Ġslâm’ın getirdiği “ din

kardeĢliği” görüĢüne sıkı sıkıya bağlıdır. KomĢusu aç

iken kendisi tok olarak yatamaz. YardımlaĢma en

büyük emelleridir. Uzatılan her yardım elinde

nefislerinin tatmin olması değil, Allah rızası gözetilir.

Kendilerine örnek olarak da, hicret döneminde Hz.

Peygamberimiz ve sahabelere karĢı Medineli

Müslümanların sergiledikleri din kardeĢliği sosyal

dayanıĢma ve yardımlaĢma giriĢimlerini seçmiĢlerdir.

ĠĢte bu nedenle kendi çıkarını gözetme giriĢimleri

toplumda hoĢ karĢılanmaz ve nefsine uyanlar

kınanarak uyarılır.

2. Mala, cana ve şehvete düşkünlük

duygusu:

a. Mala (Cimrilik) düĢkünlük,

b. Cana (yiyip içme) düĢkünlük,

c. Kazançta haram- helâl gözetmemek,

d. Zinaya yaklaĢmak

a. Cimrilik

Her Ģeyi yoktan var eden Allah, dünya

yaĢamında bizleri de baĢıboĢ bırakmamıĢ, hem takdir

Page 46: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

46

ettiği rızkın elde edilebilmesi için çalıĢmayı ve hem

de koyduğu kurallara uyulmasını istemiĢtir. Böylece

eğitilip olgunlaĢmıĢ kiĢiler olarak bizler de nefsin aĢırı

isteklerini kontrol altında tutarak Allah’ın takdiriyle

Cennete girmeye hak kazanırız. Allah rahman ve

rahimdir, diyoruz. Yani rahman sıfatıyla dünya

yaĢamında bütün yaratıkların rızkını belirleyip

karĢılıksız herkese vermektedir. Konuya bu açıdan

bakarken aklımıza Ģöyle bir soru gelebilir: Niçin

herkese bol bol vermeyip, birini diğerinin yardım

anlayıĢına muhtaç kılmıĢtır? Allah Teâlâ buyuruyor:

“Allah rızk hakkında bir kısmınızı, bir kısmınızdan üstün

kıldı. Kendilerine fazla rızk verilenler de, rızkları elleri

altında bulunanlara vermiyorlar ki, onda eĢit olsunlar.”

(16.Nahl Sûr/71). Yüce Rabbim, bir kısım insanın

rızkını zenginin malında yaratmıĢ, zengin de bu

emaneti hak sahiplerine verecek ki, toplumda refah

düzeyi artsın ve kiĢiler arasındaki gelir dağılımı

eĢitlensin. Dikkat edilirse, toplum düzeninin sağlıklı

yürüyebilmesi için bireyler arasında “paylaĢım”

kuralına iĢlerlik kazandırılması istenmektedir. Yani

zekât, sadaka, faizsiz borç verme gibi sosyal

yardımlaĢma ve dayanıĢma hizmetlerinin

Page 47: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

47

yaygınlaĢtırılması öngörülmektedir. Zengin bu

düĢünce ile hareket ettiği sürece, hem nefsini eğitip

cimriliğe meyli önlenmiĢ olacak, hem de Allah’ın emrini

yerine getirmiĢ olmanın verdiği mutluluğu

yaĢayacaktır. Fakir de çalıĢarak rızkını arayacak ve

tevekkül edip sonucu Allah’tan bekleyecektir. Yoksa

Allah katında zengin ile fakir arasında (takva dıĢında)

her hangi bir üstünlük söz konusu değildir. Zengin

olsun, fakir olsun, kim Allah’ın koyduğu kurallara

uyarsa ancak o Tanrı katında muteber kiĢi sayılır.

KiĢideki cimrilik duygusu, toplumdaki sosyal

yardımlaĢma hizmetini aksatması, din kardeĢliği

iliĢkilerini olumsuz yönde etkilemesi yönünden Allah ve

Rasûlü tarafından hoĢ karĢılanmamıĢtır. Nitekim yüce

Allah:

“+ Elini boynuna bağlı imiĢ gibi son derece cimri

olma ve malını büsbütün de saçıp savurma ki, bu

durumda yerilmiĢ ve piĢman olmuĢ olarak oturup

kalmayasın.” (17.Ġsra Sûr/29) buyurmaktadır.

Allah Teâlâ, topluma örnek olmaları yönünden

bazı kimselere ihtiyaçları üzerinde servet vermiĢtir.

Servetini kendi bilek gücüyle elde ettiğini söyleyerek

hem cimrilik yapmıĢlar ve hem de gurura

Page 48: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

48

kapılmıĢlardır. Kur’anda belirtildiği üzere Hz. Musa

döneminde “Karûn” adındaki kiĢi ile Hz.

Peygamberimiz zamanında yaĢamıĢ “Salebe Ġbni

Hâtib”’in tutum ve davranıĢları bu konuya örnek teĢkil

eder. (Bak: Karûn için, Kasas Sûr/76-81;Salebe Ġbni

Hatib için,Tövbe Sûr/75-77)

b. Cana ( yiyip içme ) düşkünlük:

Bazı insanlar da nefsin aĢırı isteğine kapılıp

günlük beslenmede iĢtahına yenik düĢerler. Sağlıklı bir

beslenme rejimi yapması gerekirken, kuralları göz ardı

edip nefsi tatmin etme çabası güderler. Dengeli

beslenmede önemli olan, yenen besinlerin o gün içinde

sindirip yakılması gerekir. Hal böyle iken,

metabolizmada yakılmayan besinler glikoz ve yağ

olarak vücutta depo edilmekte ve sonra da bunlar

kiĢide ĢiĢmanlığa yol açmaktadır. Çevrenize bir bakın

ne kadar çok ĢiĢman (obezite) insanı göreceksinizdir.

Ne yazık ki hepside nefislerinin güdümünde yanlıĢ

beslenme sonucu bu hale dönüĢmüĢlerdir. Hiç biri de

hallerinden memnun olmayıp eski fiziki yapılarını

arayıp durmaktadırlar. Fakat geri dönüĢ hiç de

göründüğü gibi kolay olmayacaktır. Sabır ister, gayret

Page 49: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

49

ister; dahası disiplin ve irade gücünün devamlı

baskın çıkmasını gerektirir. Bu da bir nevi nefsine oruç

tutturmak veya diyet uygulatmak demektir. Geleceğini

düĢünen kiĢi sağlıklı yaĢam için bu tür beslenme

rejimine alıĢmalıdır. Aksi halde baĢına gelecek her

türlü rahatsızlık ve hastalıklara karĢı hazırlıklı olmalıdır.

YaratılıĢ gereği her insanda “doyma duygusu”

vardır. Yemek yiyen kiĢi bu hissi duyduğu anda elini

yiyecekten çekmelidir. Bu andan sonra alacağı her

lokma kendisi için zarardır. Peygamberimiz de bunu

tavsiye etmiĢtir:

Mikdam Ġbnu Ma'dikerb ( R ) anlatıyor:

"Resûlullah (S.A.V.) buyurdular ki: "Ademoğlu,

mideden daha Ģerli bir kap doldurmaz. Ademoğluna

belini doğrultacak birkaç lokmacık yeterlidir. Ancak

(nefsinin galebesiyle) illa da (mideyi doldurma iĢini)

yapacaksa bari onu üçe ayırsın: Üçte birini yemeğe,

üçte birini suya, üçte birini de nefesine (tahsis etsin,

üçte birden fazlasına yemek koymasın)."

Tirmizi, Zühd 47, (2381); Ġbnu Mace, Et'ime 50,

(3349).

Bir de haramı önemsemeyen bazı kiĢiler vardır

ki, fazladan yedikleriyle yetinmeyerek sigara, alkol ve

Page 50: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

50

uyuĢturucu kullanırlar. Bu kötü alıĢkanlık sonucu

nefisleri de öyle bir hal alır ki, bunları yaĢamları için en

önemli ihtiyaç maddesi kabul ederler. Ġhtiyacı

karĢılanmazsa kriz nöbetine girip canına kıymaya

kalkıĢırlar. Çünkü kiĢi artık ruhsal hasta olmuĢtur.

Tedavi görüp kötü alıĢkanlıklardan uzak durması

gerekir.

Allah ve Rasûlünün müminlerden beklediği bir

özveri de haram olan her Ģeyden uzak durmalarıdır.

Neyin haram ve neyin de helâl olduğu Kur’an ve Hz.

Peygamberimizin hadislerinde açıklanmıĢtır. Daha

sonra kullanılmaya baĢlanılan sigara ve uyuĢturucu

maddelerini de aynı kapsamda değerlendirme yetkimiz

yoktur. Çünkü bir Ģeyin haram veya helâl olduğuna

ancak Allah ve Rasûlü karar verir. Ġnsan sağlığına olan

zararları göz önüne alındığında yasaklanması

gerektiğine hemfikiriz. Bu nedenle Ġslâm alîmleri

“Ģiddetli mekruh” olarak kabul etmiĢler ve “harama

yakın olduğu” fıkıh görüĢünü benimsemiĢlerdir.

Yiyip içmesine dikkat etmeden bilerek harama

bulaĢmıĢ müminler hakkında Hz. Peygamberimizin

öğütlerine kulak verelim:

Page 51: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

51

Ebu Hureyre ( R ) Ģöyle dedi:………..Sonra

Rasûllah Ģunu zikretti:” Bir kimse ki Allah’a itaat

yolunda kirlenmiĢ ve tozlara karıĢmıĢ olarak uzun sefer

yapar, ellerini semaya uzatır:- Ya Rab!, ya Rab!-

diyerek dua eder. Halbuki yemesi haram, içmesi

haram, giymesi haramdır; haram ile beslenmiĢtir. ĠĢte

sıfatı Ģunlar olan böylesi için nereden ve nasıl dua

kabul edilir?”(Sahıh-i Müslim, kitabuz-zekât 65(1015).

ĠĢte nefsin, helâl haram ayrımı gözetmeden

beslenmedeki aĢırı isteğinin vahim sonucu, kiĢinin

günah yüklü kaderini belirlemektedir.

c. Kazançta haram-helâl gözetmemek

Genelde insanlar, yaratılıĢ gereği olarak mal-

mülk- kazanç elde edip biriktirme temayülü

içindedirler. Azla yetinmezler; birikimlerini daha da

çoğaltarak gelecekleri için güvence olarak görmek

isterler. Kazançlarını biriktirirken de helâl- haram

oluĢunu önemsemezler. Yeter ki, mal varlığı gün be

gün artsın. ĠĢin içine faiz mi giriyor, haram kaynaktan

mı geliyor, devlet malından haksız hortumlama mı

yapılmıĢ veya kul hakkı mı karıĢmıĢ, onlar için fazla bir

ayrıntı sayılmaz. Gelir gelsin de ister helâl, ister haram

Page 52: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

52

kaynaktan gelsin, fark etmez. Ancak iĢin bir de

manevi boyutu vardır. Bu cephede söz sahibi olan ise

bizzat Allah’ın kendisidir; O’nun koyduğu kurallar

geçerlidir. Peki, konulan kurallar nelerdir? ĠĢte Yüce

Allah’ın emri:

+ Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise

artırır (bereketlendirir). Allah hiçbir günahkâr nankörü

sevmez.(2.Bakara Sûr/276)

+ Ey iman edenler! Allah'a karĢı gelmekten

sakının ve eğer gerçekten iman etmiĢ kimselerseniz,

faizden geriye kalanı bırakın. (2.Bakara Sûr/278)

+ Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Rasûlüyle

savaĢa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız,

anaparanız sizindir. Böylece siz ne baĢkalarına

haksızlık etmiĢ olursunuz, ne de baĢkaları size

haksızlık etmiĢ olur.”(2.Bakara Sûr/279)

Bu âyetler dikkatlice okunduğunda Müslümanlara

verilen mesajın Ģu ayrıntıları görülecektir:

1- Faiz geliri karıĢmıĢ kazancınıza hiç de

sevinmeyin. Çünkü Allah onun bereketini gidermiĢtir.

Size yararı değil zararı dokunacaktır.

Page 53: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

53

2- Faiz almakla yapmıĢ olduğunuz iĢ, ne yazık

ki, Allah ve Rasûlüne karĢı savaĢ açma gibi düĢmanlık

duygusunu yansıtan bir giriĢimdir.

Allah ve Rasûlünü kendisine düĢman gören bir

kiĢi dünya ve ahırette nasıl mutlu olacaktır? Rızkı

veren Allah olduğuna göre neden kendisinden helâl

olanı değil de haram kazancı istiyoruz? Halbuki ikisini

de takdir edip veren Allah’ın kendisidir. Dua edip

istemek kuldan, takdir edip vermek Allah’tandır. Bu

gerçek neden göz ardı ediliyor!

2010 yılı Aralık ayı ikinci yarısında basında Ģu

habere yer verildi:

Ġstanbul Cağaloğlu semtinde ayakkabı boyacılığı

yapan Mustafa Savgan adındaki kiĢi, 1982 ve 1984

yıllarında aldığı Milli Piyango biletlerine büyük ikramiye

çıkmıĢ. Daha çok kazanırım ümidiyle paranın büyük bir

kısmını tekrar biletlere yatırmıĢ. Fakat elde avuçta

para kalmayınca 35 yıldır yapmakta olduğu eski

mesleğine dönmüĢ. Muhabirin,

-“Olup bitenlerden sonra kedinizi nasıl

hissediyorsunuz?” sorusuna:

-”O kadar mutluyum ki, çünkü param yok!”

Ģeklinde cevap vermiĢ. Verilen cevap belki okuyuculara

Page 54: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

54

garip gelebilir; ancak bir gerçeği yansıtması

bakımından önem arz ediyor. Ġnsanları mutlu eden, az

da olsa, kendi alın teriyle kazandıklarıdır. Adına ne

deseniz deyin, fark etmez! Haram gelirin bereketi de,

binası da olmaz. Emek harcamadan gelen bol para

beraberinde büyük sorunları da getirir. Paranın nasıl

kullanılacağına iliĢkin düĢünceler kiĢinin gece uykusunu

bile alıp götürür. Böylece, içinde fırtınalar esen kiĢi

kendini nasıl mutlu saysın? Hani ne demiĢler:” PiĢmiĢ

aĢım, dertsiz baĢım!”olduktan sonra gerisi sadece

teferruat!. ĠĢte huzura açılan bir pencere…

d. Zina ve zinaya yaklaşmak

”Allah’ın yarattığı her Ģeyde geçerli bir neden

(hikmet) vardır. Ġlkbaharla beraber tabiatın yeĢile

büründüğü, bitkiler ve ağaçların renk renk çiçekleriyle

insanların cazibe kaynağı olduğu görülür. Yalnız

insanların mı, hayır kanatlı böceklerinde! Özellikle arı

türü böcekler tek tek çiçekleri ziyaret edip bal özü ve

polen toplarlar. Ġyi de bunun çiçeğe bir faydası var mı?

Olmaz olur mu; elbette çok önemli bir yararı var:

ġöyle ki;

Page 55: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

55

Allah neslin devamlığı için her canlıyı (erkek-

diĢi olarak) çift yaratmıĢtır. Genelde ağaç ve bitkilerde

erkek ve diĢi organlar çiçeklerde bulunur. Ancak

döllenip meyve veya çekirdek oluĢması için aracı bir

etkene ihtiyaçları vardır. Bu görevi de, rüzgâr ve

kanatlı böcekler çiçek üzerinde gezinerek tamamlarlar.

Demek ki, çiçeklerin o büyüleyici güzelliğinin bir

nedeni de böcekleri kendine çekip döllenme iĢleminin

gerçekleĢmesine yardımcı olmasıdır.

Bunun gibi insan da (erkek- kadın olarak) çift

yaratılmıĢtır. Ancak, neslin çoğalıp devamlılığı için

yaratan güç, kadın- erkek iliĢkilerini belirli kurallara

bağlamıĢtır. ġöyle ki; reĢit yaĢa gelen kız ve erkek

çocuklarda cinsiyet hormonları salgılanmaya baĢlar.

Bunun etkisiyle de erkek ve kadınlara özgü fiziki ve

ruhsal geliĢmeler olur. Vücut güzelliğine, giyim kuĢam

ve süslenme de eklenince albenisi daha da çekici bir

görünüm alır. Bu aĢamada karĢı cinsler, birbirlerini

sevmek ve evlenip aile yuvası kurmak gibi içten gelen

dürtülerini gerçekleĢtirmek ister. Evlilik bağı da

böylece doğar ve nikâh aktı ile birbirlerine helâl olmuĢ

olur. Bu prosedür Allah ve Hz. Peygamberimizin (s)

belirlediği normal yoldur. Bunun dıĢındaki (nikâh dıĢı)

Page 56: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

56

iliĢkiler ise haram olarak nitelendirilmiĢ, cinsel iliĢki

de büyük günahlardan sayılmıĢtır.

Hal böyle iken, kabaran Ģehvet arzularını bir

türlü bastıramayan kiĢiler, anlık macera için Ģeytanın

peĢine takılıp bakıĢmak, sözle veya elle taciz, nikâh

dıĢı cinsel iliĢkide bulunmak, hele bulunduğumuz asrın

salgın hastalığı haline gelmiĢ “porno” film veya CD.leri

seyretmek gibi çirkinlikleri sergilerler. Olayın nedeni,

nefsin aklın önüne geçip sağlıklı karar vermesini

önlemesidir. Bir tarafta Allah ve Rasûlünün yasak

emirleri, öte tarafta nefsin yasak tanımayan baskın

istekleri. KiĢi böyle bir ruh haliyle Ģehvetin isteklerine

yönelirse, Allah’a değil, nefsine tapınmıĢ olur.

Peki, nefse değil Allah’a tapınmamız için Ģehvetin

etkisini yok etmenin çaresi var mı, varsa nasıl

önlenebilir, diye bir düĢünce içinde olabiliriz. Ancak

Ģunu akıldan çıkarmayalım ki Ģehvetin önü kesilmez;

kesilmesi de gerekmez. Çünkü normal ölçüler içinde

Allah öyle yaratmıĢtır. Onun esiri olmak baĢka, kontrol

altında tutmak baĢka Ģeylerdir. Doğru olan da kontrol

altında tutup aĢırı isteklerini yerine getirmemektir.

KurtuluĢ yolu olarak da, sahip olduğumuz her Ģeyden

daha çok “Allah sevgisini” kalplere yerleĢtirmeliyiz.

Page 57: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

57

Gerçekten Allah’ı sahip olduğumuz her Ģeyden daha

çok sevebilirsek, o zaman nefsin aĢırı isteklerini kontrol

altında tutmamız mümkün olur.

Konuya iliĢkin tarihi bir olayı sizinle paylaĢmak

istiyorum: Hicretin 9.ncu yılı idi. Kral hanedanından

Nûman b. Ebilcevn Hz. Peygamberimize gelerek kızı

Esma ile evlenmesini teklif eder. DeğiĢik zamanlarda

teklifini tekrar edince Hz. Peygamberimiz kabul edip

12,5 ukke mehir karĢılığında nikâhı gerçekleĢtirir. Bir

kiĢi gönderip Hz. Esma’yı Medine’ye getirtir ve kenar

mahallede konuk edilir. Peygamberimizin eĢlerinden

Hz.Hafsa ile Hz. AiĢe gelini hazırlamak üzere

Hz.Esma’nın yanına giderler. Onu fiziki yapı olarak çok

çok güzel ve cazibeli olarak görünce kıskanıp ”Hz.

Peygamber Esma’yı görünce bize olan sevgisi azalır,”

diye endiĢeye kapılırlar. Bunu önlemek için de, Hz.

Peygamberimizin naz edilmesinden hoĢlandığını, sen

de biraz naz- eda edersen daha çok hoĢuna gider,

kabilinden öğütte bulunurlar. Hz. Peygamber daha

sonra gelinin yanına girer ve:”Kendini bana bağıĢla!”

der. Hz.Esma da :” Ben kral hanedanındanım, sen ise

uydusun, bir kraliçe kendisini uydusuna bağıĢlar mı?”

der. Hz. Peygamberimiz hırçınlığını gidermek amacıyla

Page 58: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

58

elini üzerine koymak ister. Fakat bu defa Esma:”

Senden Allah’a sığınırım!” der ve üç kez tekrarlar.

Peygamberimiz de: “Sen yüce makama sığındın,

Allah’a sığınan emin olur. Gidip ev halkına kavuĢ!” der.

Daha sonra ailesine götürülüp teslim edilir. Hz. Esma,

Hz. Peygamberimizle nikâh akdi yapıldığı için

müminlerin annesi sayıldı ve ölünceye kadar baĢka

birisiyle evlenemedi (6)

Denebilir ki, O bir peygamber, elbette öyle

yapmalıydı! Fakat O’nun da melek değil insan

olduğunu, herkes de bulunan Ģehvet duygusunun

O’nda da var olduğunu göz ardı edilmemelidir.

ĠĢte bu olay, Allah sevgisi ve bağlılığının nefsin

Ģehvet isteğini nasıl önlediğinin bariz bir örneğidir.

Evet, Allah’ı her Ģeyden daha çok seven, ancak

O’nun öğüdüne uyan kiĢidir. Diğer bir ifadeyle Allah ve

Rasûlüllahın tavsiyelerine uyup belirlenen kuralları

kendisine rehber edinen mümin Ģehvetin aĢırı

isteklerini dizginleyebilir. Yani, evlenip Ģehvetin aĢırı

isteklerini bastırmak; diğer yönden evlât yetiĢtirip

insan neslinin devamlılığına katkıda bulunmak;

evlenme olanağından yoksun ise oruç tutmak gibi

yöntemler uygulanmalıdır.

Page 59: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

59

Buna rağmen Ģehvetin bataklığına batmıĢ öyle

insanlar var ki, evlilik dahi kendisine çare olmaktan

uzak kalıyor. Bu satırların yazıldığı zaman diliminden

(11-12-2010) yaĢanmıĢ bir örnek olay bilgilerinize

sunulur:

Basına yansıyan bir haberde” Ankara’da üç ayrı

evde biri nikâhlı, üç kadınla birlikte yaĢayan (Z.B…)

adında bir adamın foyasını, karısının sipariĢ ettiği

damacana suyunun yanlıĢ adrese götürülmesi ortaya

çıkardı.” baĢlığı ile olay duyuruldu.

Adamın nikâhlı karısı sucuya telefon edip bir

damacana su ister. Sucu damacanayı (Z.B.)’nin

kiralayıp üçüncü sevgilisiyle oturduğu yeni adrese

götürür. Nikâhlı eĢin, su gelmeyince tekrar telefon

etmesi, sucunun ise suyu götürdüğü adresi vermesi

üzerine iĢin sahtekârlığı ortaya çıkar.

(Z.B.) bekârım diyerek yalan- dolanla zengin bir

kadını aldatır. Bir miktar yüklü parasını alır, ayrıca lüks

dairesini de kendi üzerine geçirir. Bu ikisi ile

yetinmeyip üçüncü sevgili bulup ona da ayrı bir kiralık

ev tutar. Böylece üç kadınla iliĢkilerini devam ettirir.

Olayın açığa çıkmasıyla zengin kadın yasal yollara

Page 60: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

60

baĢvurur. Öte yandan nikâhlı eĢi de boĢanma

davasını açar ve bir celsede boĢanır.

Görüldüğü gibi Ģehvetine tutsak olan insanlar ar,

namus, Ģeref, dürüstlük gibi erdemli kavramlardan

uzak ve korkusuzca çirkinliklerini sergiliyorlar.

Peki, Ģehvetin tutsağı nefse karĢı alınacak önlemler

bakımından Allah ve Rasûl’ünün Müslümanlardan

beklentileri nelerdir:

Kuran’ın belirleyici hükümleri:

+ “Zinaya da yaklaĢmayın çünkü o pek çirkindir

ve kötü bir yoldur.” (17.Ġsra Sûr/32).

+ “Zina eden kadınla zina eden erkekten her

birine yüzer değnek vurun. Eğer Allah’a ve ahret

gününe inanıyorsanız, bunlara Allah’ın dinini tatbik

hususunda acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir

zümre de bunların azabına Ģahit olsun.” (24.Nur

Sûr/2).

Hz. Peygamberimizin (s) konuya iliĢkin

buyrukları:

-Ubâdetu’bnu Sâmit (r.a.) anlatıyor: Resulüllah

(s) Ģöyle buyurdu: “Benden alınız, benden alınız.

Muhakkak ki, Allah zina yapan kadınlar için bir yol

tayin etmiĢtir. EvlenmemiĢ olan, evlenmemiĢ olanla

Page 61: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

61

zina ederse bunların her birine yüz değnek ve bir

sene sürgün cezası vardır. Evli veya dul olan, evli veya

dul olanla zina ederse bunların her birine yüz değnek

ile taĢlama cezası vardır.” (Müslim, Hudud:1690).

-Ġbni Abbas (r.a.), Ebu Hureyre’den iĢittiğini

anlatıyor. Nebi (s) der ki: “Allah Âdemoğluna zinadan

nasibini takdir etmiĢtir. Hiç Ģüphesiz Âdemoğlu,

mukadder olan bu akıbete eriĢecektir. Ġmdi göz zinası

(mahremi olmayan kadına Ģehvetle) bakmasıdır. Dil

zinası da (zevkle) görüĢmektir. Nefsin de (zina)

temenni ve iĢtihası vardır (bu arzu da nefsin zinasıdır).

Tenasül uzvu ise bu organın hepsinin arzularını ya

gerçekleĢtirir yahut (bırakarak) yalanlar.” (Buharı,

Kitabu’l Ahkâm:2132).

Hadisin içeriğinde belirtildiği üzere göz, dil ve

nefis zinaları, küçük günah kapsamında; cinsel iliĢkinin

gerçekleĢmesi ise büyük günah olarak belirlenmiĢtir.

Zina, reĢit yaĢtaki erkek ve kadının nikâh akdi

olmadan cinsi iliĢkide bulunmalarına denir. Zina, evlilik

bağlarını çözdüğü, aileyi dağıttığı ve nesebi belirsiz

çocuk edinip nesli bozduğu için eski toplumlarda

olduğu gibi Ġslâm dininde de yasaklanmıĢ ve büyük

günahlardan sayılmıĢtır.

Page 62: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

62

Genelde zinaya yaklaĢtıran birinci yol,

bakıĢmadır. Bu nedenle Allah Teâlâ: “(Ey Resulüm!)

Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar.

Irzlarını korusunlar, bu kendileri için daha temiz

(davranıĢtır). “Ey Resulüm!) Mümin kadınlara söyle,

gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar…”

(24.Nur Sûr/30-31) buyurarak zinaya geçiĢ kapısını

kapatmıĢtır.

Günlük yaĢamımızda sokak, çarĢı, pazar, iĢyeri,

okul ve hastane gibi kadın-erkek bir arada, karĢılıklı iĢ

iliĢkilerinde bulunmak zorunluluğu vardır. Ġster istemez

bir birlerinin yüzüne bakacaktır. Ayet ve hadislerde ise

bakılmaması isteniyor. Bu sorun nasıl çözülmelidir,

diye bir düĢünce gelir akla. Bu konuda da dinimiz

kolaylık getirmiĢtir Müslümanlara. Nitekim Hz.

Peygamberimiz (s) bir hadisinde Ģöyle buyuruyor

:“BakıĢları art arda getirmeyin.” (Tirmizi, Edep:28).

Yani hadis-i Ģerif, ilk bakıĢta günah yoktur. KarĢı

tarafın cazibesine takılır tekrar tekrar bakıp nefsine

Ģehevi haz ikramında bulunursan günahı da yüklenmiĢ

olursun, anlamı ifade ediyor.

3. Öfkelenme Duygusu

Page 63: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

63

a. Saldırganlık(Hakaret, kavga, mala-cana

zarar verme), b. Kin-husumet besleme, c. Hainlik

düĢünme,

a. Saldırganlık

Ġnsan yaĢamı, iki zıt kutup arasında dalgalı bir

serüven izler. Yani, huzur ortamı ile stres hali arasında

yer değiĢtirir. Bakarsın korku, heyecan, endiĢe, öfke

gibi psikolojik etkenlerden dolayı kiĢi huzursuz bir

yaĢam içinde sıkıntı çekmektedir. Yine, içten veya

dıĢtan gelen etkenler sayesinde kiĢi stresten kurtulup

huzurlu yaĢam ortamına geçmiĢtir. Bu defa kendisini

daha coĢkulu hisseder. Demek ki, insan yaĢam biçimini

Ģekillendiren etkenlerden biri de öfke halidir.

Öfke insan üzerinde iki tür değiĢikliğe yol açar.

Maddi olarak metabolizmada hareketlilik gözlenirken

duygusal yapıda da kızgınlık hisleri kabarır. O zaman

kiĢi saldırgan bir hal alır. KarĢı tarafa kızgınlığını

belirtmek amacıyla hakaret etmeye baĢlar. Normal

yaĢamda ağza alınmayacak aĢağılayıcı ve küfür

karıĢımı sözleri sarf eder. Sonuç kavgaya kadar uzanır.

Daha da ileriye gidilerek cana ve mala zarar verme gibi

Page 64: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

64

saldırgan bir tutum sergilenir. Atalarımız ne

demiĢler? “Öfke gelince göz kızarır; öfke gidince de

yüz kızarır!” Yüzün kızarmaması için o andaki nefsin

aĢırı isteklerini yapmadan “velâ havle velâ kuvvete

illâbillahil âliyyil azîm!” diyerek olay yerinden

uzaklaĢmak gerekir. Çünkü sonradan gelen piĢmanlığa

dayalı mahcubiyet sorunun çözümü olamaz.

Elbette din kuralarının kiĢiden beklediği erdemli

insan profili bu değildir. Bireysel ve toplum olarak

yaĢantımıza olumlu (pozitif) düĢünceler hakîm olmalı

ve bizleri mutlu yaĢamla taçlandırmalıdır.

b. Kin tutmak (husumet beslemek)

Ġslâm dininin getirdiği ve yapılmasını önerdiği

kurallar, bireysel olarak da toplumsal olarak da insanın

pozitif duruma yükselmesini, huzur ortamı içerisinde

Rabbına olan ibadet görevlerini yerine getirmesini

amaçlar. “Pozitif duruma yükselmek”, ne demektir? Bu

ifadeden üzüntü, sıkıntı, öfke gibi duygusal baskılardan

uzaklaĢıp huzurlu bir ortamda yaĢamak, anlaĢılmalıdır.

ĠĢte insanı huzursuz edip negatif yaĢam tarzına iten

etkenlerden birisi de “ kin tutmak veya husumet

beslemektir”. Eğer insanın içinde kin oluĢmuĢsa

Page 65: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

65

devamlı olarak kurt böceği gibi içini kemirir, sıkıntıya

sokar. Diğer bir ifadeyle her aklına geldiğinde kiĢiyi

strese sokup öfkesini kabartır. Böyle bir ruhsal havaya

giren müminin kıldığı namaz, yaptığı zikirler ne derece

makbul sayılır? Sayılmaya bilir! Çünkü kendisi

namazda dili Allah’ı zikrediyor; fakat aklı kin tuttuğu

kiĢiyle mücadele halinde, yani hayal dünyasında

yaĢıyor. Söyledikleriyle düĢündükleri uyumlu değil,

ters yönde tezat teĢkil ediyor. Bu sarmaldan çıkıĢ yolu

ise tek kelimeyle hoĢgörü gösterip “af etmek”,

olmalıdır. ĠĢte bunun içindir ki, büyük Türk düĢünürü

Hz. Mevlâna tüm insanlığa hoĢgörüyü öğütlemiĢtir.

YaratılıĢ gereği insanlar nefisten kaynaklanan

dürtülerle hata yapabilir, kusur iĢleyebilir, baĢkalarının

gönüllerini kırabilir. Eğer böyle bir tutumu olmasaydı, o

zaman imtihanın anlamı kalmazdı. Müslüman hiç hata

yapmayan değil; önemli olan hata yapınca piĢmanlık

duyup hem Allah’tan ve hem de karĢı taraftan af

dileyendir. Yani hoĢgörü gösterip af edip kin ve

husumetten uzak kalmalıdır.

Konuya iliĢkin tarihi bir olaydan bahsetmek

istiyorum:

Page 66: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

66

Olay Uhut savaĢı sırasında cereyan ediyor.

Uhut savaĢı, 23 Mart 625 tarihinde Mekkeli müĢrikler

ile Müslümanlar arasında Medine yakınında Uhut

bölgesinde yapılmıĢtı. SavaĢ sırasında Hz. Peygamberi

üzen en vahim olay, amcası Hz. Hamza’nın Ģehit

edildikten sonra uğradığı çirkin saldırı olmuĢtu. ġehit

eden, VahĢi adında HabeĢli bir köle idi. Önceden

hazırlanan çirkin planın cereyan tarzını VahĢi’den

dinleyelim:

“Herkesle birlikte harbe çıktım. HabeĢli bir

adamdım ve mızrak atmaya alıĢkındım. Ġsabet

ettirmediğim mızrak yok gibi idi. Muharebe baĢlayınca

Hamza’yı araĢtırdım ve onun insanlar arasında bir deve

gibi ilerleyerek karĢısına çıkanları teker teker yıktığını

gördüm. Mızrağımı niĢan aldıktan sonra Hamza’ya

attım. Mızrağım göbeği ile avret yeri arasına isabet etti

ve bacakları arasından çıktı. Ölmesini bekledim ve

daha sonra mızrağımı çıkarıp karargâha döndüm.

Zaten baĢkasıyla iĢim yoktu. Hamza’yı da azat

edilmem karĢılığı için yaptım. Mekke’ye dönünce azat

edildim.”Olay bununla bitmiyor.

Müslümanlar Ģehitlerini toplamaya baĢlayınca Hz.

Peygamber amcasını, karnı deĢilmiĢ ve iç organları

Page 67: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

67

kesilmiĢ olarak görür. Son derece öfkelenir ve

ömründe bu derece üzülmediğini söyleyerek onun

yerine Arapların görmediği Ģiddeti göstereceğine yemin

eder. Fakat Ġlâhi vahiy buna engel olur. Bu konuda

nazil olan ayette;

“Bir ceza verirseniz, size verilen cezanın

tıpkısıyla cezalandırınız. Sabrederseniz, sabretmek

daha hayırlı olur.” (16.Nahl Sûr/126) deniyordu.

Bunun üzerine Hz. Peygamber Ġlâhi buyruğa uyup

düĢmanlarını affetti; daha da ileri giderek ölülere

dokunulmamasını emretti.(7). Bu olay, bir türlü

içindeki kini ve husumeti söküp atamayan

Müslümanlara paha biçilmez bir öğüttür. Sözün özü:

Evet, “Ey Müslüman! Hz. Peygamberimizin Ġlâhi

kaynaklı öğüdüne uy ki, ömrün mutluluk içinde geçsin;

aksi halde içinde barındırdığın kin seni de kemirip

bitirir.

c. Hainlik yapmak

Her ne kadar iyilik ve kötülüğün yaratıcısı Allah

ise de, bizler için her zaman iyi olanların

gerçekleĢmesini arzu edip bekler. Gerek bireylerin

Page 68: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

68

gerek toplumun pozitif enerjilerinin huzur ortamının

oluĢmasında kullanılmasını ister. Çünkü huzurun

olmadığı yerde, bunun zıddı olan kargaĢa oluĢur. Bu da

kulluk görevinin gereği gibi yerine getirilmesini önler.

ĠĢte huzuru bozan etkenlerden birisi de nefisten

kaynaklanan “hainlik” duygusudur. Eğer bir kiĢinin

içinde hainlik duygusu oluĢmuĢsa, din kardeĢi olsa dahi

çevresindekilere her türlü zararı vermekten çekinmez.

Hatta bunu yaparken haz duyar ve öğünerek anlatır.

Sonra ne olur? Kural gereği “kötülük, kötülüğü,

düĢmanlığı getirir.” Yani huzur ortamını ve de kiĢiler

arasındaki güveni bozar. ĠĢte bu bakımdan Yüce

Rabbim: “Ey inananlar, Allah’a ve Peygamberine ihanet

etmeyin; bile bile emanetlerinize de hainlik etmeyiniz.”

(8.Enfal Sûr/27). “KuĢkusuz Allah insanları savunur,

kesinlikle hiçbir hain ve nankörü sevmez.” (22.Hac

Sûr/38) buyurarak nefse uyulup hainlik yapılmamasını

emrediyor. Nefse değil Allah’ın emrine uyan hem kendi

yaĢamını güzelleĢtirmiĢ ve hem de çevresindeki

insanlarla dostluk iliĢkilerini güçlendirmiĢ olur.

4. Bozgunculuk Yapma Duygusu

Page 69: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

69

a. Gıybet, b. Söz taĢıma, c. Fitne çıkarma, d.

Yalan söyleme, e. Ġftira atma, f. Ġkiyüzlü davranma, g.

Aldatma( rüĢvet alıp-verme, tartıda hile)

a.Gıybet yapmak:

Konuya Hz. Peygambrimizin (s.a.v) bir hadisiyle

baĢlayalım:

Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor: Rasulallah (s):

-“Gıybet nedir, bilir misiniz?” diye sordu.

Sahabeler:

-Allah ve Resulü (s) en iyi bilendir, dediler.

Resulallah (s):

-(Din) kardeĢini hoĢlanmayacağı bir Ģey ile

anmandır, buyurdu. Bu arada:

-“Ya söylediğim Ģey kardeĢimde var ise ne

dersiniz?”, denildi. Resulallah (s):

-Eğer söylediğin Ģey onda varsa sen onu gıybet

etmiĢ olursun. Ve eğer söylediğin Ģey onda yoksa o

vakit sen ona iftira etmiĢ olursun, buyurdu.

Ġnsanların pek önemsemediği fakat nefsin ısrarla

yapılmasını istediği bir konudur gıybet. Özellikle

arkadaĢ sohbetlerinde gıybet yapılır. Peki, niçin yapılır?

Page 70: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

70

O kiĢiyi hatırlamak için mi? Hayır! Yüceltmek için mi?

Hayır! Peki, ne için? Gıybet yapmak, yapan kiĢinin

nefsini tatmin eder; hoĢlanmasına neden olur! Sonra

ne olur? Hakkındaki konuĢmalar o kiĢiye ulaĢtığında

darılma, küsme, öfkelenme ve de düĢmanlığa varan

huzursuzluğa yol açar. Oysaki Ġslâm toplumu birlik

beraberliği, diğer bir ifadeyle din kardeĢliğini

pekiĢtirmek ister. Dahası olumlu (pozitif) düĢüncelerin

hakîm olmasını ister. Öyleyse diyebiliriz ki, nefisten

kaynaklanan bu tür söylem ve davranıĢlardan uzak

kalmak kiĢiyi daha erdemli yapar. Allah ve Rasûlüna

daha çok yaklaĢtırır. Gerçek Müslüman’ın istediği de bu

değil midir?

b. Söz taşıma (Koğuculuk yapma):

Ġnsanın bilerek veya bilmeden attığı yanlıĢ

adımlar, söz taĢıyanlar tarafından bazı ilâveler yapılıp

abartılmıĢ Ģekliyle karĢı tarafa aktarılır. Bu defa o da,

yeterli araĢtırma yapmadan haberin doğruluğuna

inanıp en çok sevdiği kiĢiye olumsuz tavır takınır;

hakkında çıkıĢlarda bulunur. Bakarsın ki, can ciğer iki

arkadaĢ olmuĢ sana iki düĢman. Veya karı – koca

arasını açıp evlilikleri boĢanmayla sonuçlanır. Nereden

Page 71: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

71

bakılırsa bakılsın, söz taĢımak, Ġslâm ahlâkı ile

örtüĢmeyen çok yanlıĢ bir davranıĢtır.

Konuya iliĢkin Cenab-ı Hak’kın, Hz. Peygamber

nezdinde tüm Müslümanları uyarısına kulak verelim:

”Sen alabildiğine yemin eden onuru bulunmayan daima

ayıplayan, laf getirip götürmeye koĢan, hayır

yapmasını daima engelleyen, aĢırı zalim, çok

günahkâr, kaba, haĢin, bütün bunlardan baĢka da,

kulağı kesik (damgalı soysuz) olan hiçbir kiĢiye ülfet

(dostluk, ahbaplık) etme!..” (68.Kalem Sûr/10-13).

Abdullah Ġbn Mes’ud (r.a.) anlatıyor: Muhammed

(s): “Haramlığı çok Ģiddetli olan çirkin iĢin ne olduğunu

size haber vereyim mi? O, insanlar arasında söz taĢıyıp

yaymaktır.” buyurdu (Müslim, Birr:2606). ĠĢte Hz.

Peygamberimiz (s) de böyle uyarıyor Müslümanları.

Amaç, huzurlu yaĢamın önündeki engellerin ortadan

kalkmasıdır.

c. Fitne (bozgunculuk) çıkarmak

Fitne çıkarmak, hem toplumsal ve hem de

bireysel olarak bozgunculuğun en etkili olduğu bir

olaydır. Ġçinde kötülüğe bulanmıĢ aĢırı nefsin

dürtüleriyle harekete geçen fitneciler, doğru olmayan

Page 72: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

72

ve abartılmıĢ haberleri ortalığa yaymak suretiyle

bozgunculuk yaparlar. KiĢileri birbirine düĢürüp

düĢman eder; toplumu isyana sürükleyip cana ve mala

zarar verdirir. Bunun canlı örneğini yakın tarihimizde

çok gördük. Örneğin, Ġmralı Ceza ve Tutuk evinde

müebbet hapse mahkûm” Abdullah Öcalan’ı

zehirlemiĢler” diye yalan haberi yayan fitneciler,

ülkenin değiĢik yörelerinde yandaĢ Kürt gençlerini

sokağa döküp olayı protesto ediyoruz görünümü

altında isyan çıkarılmasını sağladılar. Güvenlik

güçlerine saldırdılar ve çevrede tahribatlar yaptılar.

Sonradan yapılan araĢtırma sonucunda, yayılan

haberin yalan olduğu ve sergilenen protestoların ise

halkı isyana teĢvik amacı güttüğü anlaĢıldı. Netice

olarak denebilir ki bozgunculuk, din kardeĢliğinin

verdiği huzur ortamını bozup insanları karĢı karĢıya

getiren, toplumu düĢman kamplara ayıran bir

davranıĢtır. Bu nedenle, toplumda birlik ve beraberliğin

sağlanması yönünde Hz. Peygamberimizin Ģu öğüdüne

kulak vermemiz gerekiyor:

Enes Ġbn Mâlik (r.a.) anlatıyor: Resulallah (s):

“Birbirinize haset etmeyin, birbirinize kin tutmayın,

birbirinizden kesilip ülfeti terk etmeyin (birbirinize arka

Page 73: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

73

dönüp uzaklaĢmayın). Ey Allah’ın kulları! Birbirinizle

kardeĢler olunuz.” buyurdu (Müslim, Kitab’ul-Birr, Ves-

silâ, Vel âdâb:24). Cenab-ı Hakk’ın fitneye iiĢkin

buyruğu ise Ģöyledir:

“+ Kim bir hata iĢler veya bir günah kazanır da

sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, Ģüphesiz iftira

etmiĢ, apaçık bir günah yüklenmiĢ olur.(4.Nisa

Sûr/112)

d. Yalan söylemek

Hakça düzenin egemen olduğu toplumların en

belirgin özelliği, fertler arasında güven ortamının

oluĢmasıdır. Bireyler, din kardeĢliğinin sağladığı sevgi

ve saygıya dayalı dürüst iliĢkiler sayesinde

geleceklerinden ümitli olarak yaĢamlarını sürdürürler.

Ancak, az da olsa, bazı insanların nefislerinin aĢırı

isteklerine kapılıp yalan söz söyleyerek bu güveni

sarstığına tanık olunmaktadır.

Yalan niçin söylenir? Yalan, muhatabı olan kiĢi

veya kuruluĢu aldatmak ve bu vesileyle çıkar elde

etmek amacıyla söylenir. Aldatılan kiĢi, aldanmanın

verdiği sıkıntıyla aldatana karĢı hırçınlaĢır, psikolojisi

negatife dönüĢür, hemen tepki göstermek

Page 74: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

74

düĢüncesiyle hoĢ olmayan tartıĢmalara giriĢir. Yani

din kardeĢliği iliĢkileri zarar görür; güven duygusu

sarsılır. Yalancıyla bir daha iliĢkiye girmez veya girerse

de daha dikkatli hareket eder. Artık her söylediğine de

inanmaz. Oysaki böyle bir davranıĢ Ġslâm’ın

beklentilerine ters düĢer. Ġslâm, birlik beraberliği,

kardeĢçe iliĢkilerin yaygınlaĢmasını yeğler.

Sizlere de örnek olur düĢüncesiyle baĢımdan

geçen bir olaydan bahsetmek istiyorum. Otomobil

sürücü belgesinin fenni muayene onay hanesi dolduğu

için yenilenmesi gerekiyordu. Trafik Müdürlüğünden

belgenin boĢlarını aldım; daktilo ile nerede doldurayım

diye düĢünürken hemen yanıma yaklaĢan birisi,”Amca,

bu iĢleri biz yapıyoruz, buyurun gidip dolduralım” dedi.

Yakın çevrede arkadaĢı daktilo ile doldururken aracı

olan o genç kiĢi” Amca, bana 20._Tl. ver; ġoförler

Derneğinden makbuz almamız gerekiyor; aksi halde

iĢlem trafikten döner” dedi. Parayı alıp yanımdan

ayrıldı, bir müddet sonra geldiğinde ” Amca, derneğin

makbuzu bitmiĢ, biraz sonra gelecekmiĢ, sen iĢlemi

yaparken size getiririm” Ģeklinde söyleyip oracıktan

kayboldu. Söylediklerinin yalan olduğunu parayı

verdikten sonra anladım. Fakat iĢ iĢten geçmiĢti. Para

Page 75: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

75

için değil, aldatıldığımdan dolayı içimde sıkıntı oluĢtu.

Belleğimde öylesine yer etmiĢ ki, aradan yıllar

geçmesine rağmen unutamadım.

Yalan sözü, söylendiği amaca göre üç baĢlık

altında ifade edebiliriz. Birincisi, sonuçta bir çıkar

gözetmeden laf olsun diye söylenen yalan söz vardır;

kiĢinin benlik duygusundan kaynaklanıp yanlıĢ haberle

sınırlı kalır. Çevreye fazla zararı dokunmaz. Ġkincisi,

yalan yere yemin etmek ve dolandırmak tarzında olup

insan haklarının gasbı anlamına gelir. Üçüncü ise,

yalan Ģahitlik yapmaktır. Bu tür yalan ise, âdil karar

verme mekanizmasını yanılttığı için büyük günahlardan

sayılmıĢtır.

Yalan söz söyleyip insanları aldatmak konusunda

Allah, “ Ey iman edenler! Allah’a karĢı gelmekten

sakının ve yalan söz söylemeyin ki, Allah iĢlerinizi

baĢarıya ulaĢtırsın ve sizi bağıĢlasın.”(33.Ahzab

Sûr/70) buyurarak toplum için önemli olan insanlar

arasındaki güveni korumak istemiĢtir. Ġnsanlar

arasındaki güveni sarsan davranıĢın baĢında yalan söz

ve hileli aldatma gelir. Her ikisi de ahlâkın çirkin ve

kötü yönlerini oluĢturur. Toplumda hakça düzeni

bozar; huzurlu yaĢamı bitirir. Ġnsanlar birbirine Ģüphe

Page 76: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

76

ile yaklaĢır; iliĢkiler yara alır. ĠĢte bu nedenle, kendi

çıkarı uğruna karĢısındakini zarara sokacak Ģekilde

yalan söylemek ve yalan yere Ģahitlik yapmak büyük

günahlardan sayılmıĢtır. Nitekim Abdullah Ġbn Mes’ud

(r.a.) anlatıyor: Resulüllah (s) Ģöyle buyurdu:

“Doğruluğa sarılın. Çünkü doğruluk mutlak hayra

götürür; mutlak hayır da muhakkak cennete götürür.

KiĢi doğru hareket ede ede ve doğruluğu araya araya

nihayet Allah indinde bir sıddıyk (çok doğru kiĢi olarak

) yazılır. Sizleri yalan söylemekten Ģiddetle

sakındırırım. Çünkü yalan söylemek fâcirliğe (kötülüğe)

götürür. Fâcirlik de Cehenneme götürür. KiĢi yalan

söyleye söyleye ve yalanı araya araya nihayet Allah

katında eğitimli bir yalancı yazılır.” (Müslim, Kitabu’l-

Birr:105).

Ey Allah’a sadık dost, Rasûluna hayırlı ümmet

hazırlığı içinde olan benim din kardeĢlerim! Yalanın her

türlüsünden uzak durmaya gayret gösterelim, Ģeytanın

nefsimizi binek yapmasına izin vermeyelim, baĢımıza

gelen her “hayır ve Ģerrin” bir imtihan gereği tecelli

ettiğini hiç akıldan çıkarmayalım ki, umduğumuzu

bulabilelim! Yukarıdaki âyette belirtildiği üzere Allah da

iĢlerimizi düzene koyup hatalarımızı, kusurlarımızı

Page 77: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

77

bağıĢlasın! Anlayan için ne kadar güzel bir nimet!

HoĢumuza gitse bile yalan söz söylemekten kaçınalım;

çünkü yalanın Ģakası da yine yalandır.

e. İftira atmak

Diğer canlılarda olduğu gibi insanlar da kendi

türleriyle toplu halde yaĢar. Bu nedenle toplumun

birlik, beraberlik ve güvenli düzeninin devamlılığı her

zaman önem arz edip ön plana çıkar. Bunun

gerçekleĢebilmesi için de örf ve âdetlerin yanında

yasalar düzenlenip uygulamaya konulur. Bütün

bunlarda gözetilen amaç, insanın toplum içinde her

türlü korku, endiĢe, kuĢku, güvensizlik ve ahlâk dıĢı

davranıĢlar gibi olumsuzluklardan uzak huzurlu bir

ortamda yaĢayabilmesine olanak tanınmasıdır. Peki, bu

ortam nasıl oluĢturulabilir? Tabii, insan dünya

yaĢamında baĢı- boĢ bırakılmamıĢ, bireylerin toplum

düzenini bozucu söz ve davranıĢları belirlenen

kurallarla önlenmeye çalıĢılmıĢtır. Bunun ötesinde

uyulması gerekli Allah ve Rasûlü’nün (s) öğütleri

vardır. Demek ki, toplumda hakça düzenin egemen

olması yönünden belirleyici kurallar her zaman olmuĢ

ve olacaktır. ĠĢte Yüce Allah’ın buyruğu:

Page 78: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

78

“Ey iman edenler! Allah'a karĢı gelmekten nasıl

sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının ve siz ancak

Müslümanlar olarak ölün” (3.Ali Ġmran Sûr/102).

“ Ey iman edenler! Allah'a karĢı gelmekten

sakının ve doğru söz söyleyin ki Allah sizin iĢlerinizi

düzeltsin ve günahlarınızı bağıĢlasın. Kim Allah'a ve

Resülüne itaat ederse, muhakkak büyük bir baĢarıya

ulaĢmıĢtır.”(33.Ahzab Sûr/70-71)

Kötülük, genel bir ifadedir. Ġnsanların huzurunu

bozan, birbirine düĢüren, zarar ve ziyan veren her söz

ve davranıĢ bu kelime ile ifade edilir. Allah Teâlâ da

bizleri uyarıp kötülükten uzak durmamızı öğütlüyor.

Nedeni? Toplumda hakça düzenin devamlılığı ancak bu

önlemlerle sağlanabilir, olmasıdır. Söz konusu

kötülüklerin birisi de “iftira atma” olayıdır. Nefsine

yenik düĢüp ahlâken zafiyet gösteren bazı insanlar,

muhatabını kötülemek ve diğer insanlar nezdinde

küçük düĢürmek amacıyla bu yola baĢvururlar.

Halbuki, iftira edilen kusur o kiĢinin üzerinde yoktur.

Maksat kusur aramak değil, o kiĢinin çevresiyle olan

iliĢkilerini kesmek ve güvensizlik ortamı oluĢturmaktır.

Hani ne demiĢler,” Çamur at, izi kalsın!” kabilinden

güveni sarsıp hedefe ulaĢmak istenmektedir.

Page 79: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

79

Ġftira etmek sonuç bakımından çok etkileyici bir

davranıĢ tarzıdır. GeçmiĢte olduğu gibi günümüzde de

birçok insanın eĢinden ayrılmasına, bulunduğu

makamdan uzaklaĢtırılmasına, evlilik niĢanın

bozulmasına sebep olmaktadır. Ġslâm ahlâkından

nasibini almamıĢ ve kendisine bozgunculuğu meslek

edinmiĢ kiĢiler aramızda dolaĢtığı sürece iftiraya

uğramaktan kaçınmak pek kolay değildir. Kimlere

atılmadı ki, müminlerin annesi, sevgili

Peygamberimizin muhterem eĢi Hz. AiĢe de bu

talihsizlikten nasibini aldı. Ġftiranın en çirkini de,

namuslu kadına “ zina yapıyor” diye haber yaymaktır.

Nitekim yüce Rabbim;

+“Zinadan haberi bulunmayan iffetli mümin

kadınlara zina istinat edenler, dünyada ve ahirette

lânete uğramıĢlardır. Onlara büyük bir azap vardır.”

(24.Nur Sûr/23) buyurmuĢtur.

Ġftira atmanın diğer bir boyutu da kusuru

olmayan bir kiĢiyi suçlu durumda gösterme giriĢimidir.

Cenab-ı Hakk’ın bu konudaki buyruğu ise Ģöyledir:

“+Kim bir hata iĢler veya bir günah kazanır da

sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, Ģüphesiz iftira

Page 80: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

80

etmiĢ, apaçık bir günah yüklenmiĢ olur.(4.Nisa

Sûr/112)

Bu nedenle bizlere düĢen görev, iftira olayına

karĢı gerekli inceleme yapmadan kötüleme haberine

kesinlikle inanmamak, olacaktır. Olay aydınlatılınca

müfteri kınanmalı ve ayrıca hakkında hukuku süreç de

baĢlatılmalıdır.

f. İkiyüzlü davranmak

Toplumda güven ortamını sarsan davranıĢlardan

birisi de ikiyüzlü hareket etmektir. Hz. Peygamberimiz

döneminde bu kavrama munafıklık denirdi. Yani,

söylemleriyle kendisini haktan yana gösterip içinde

bunun tersini yaĢatan kiĢi anlamını ifade ediyordu. O

dönemde munafıklar gelip Hz.Peygamberin irĢat

toplantılarına katılıyorlar, O’nu dinliyorlar ve kendi

yandaĢlarıyla beraber olduklarında da alay edip

eğleniyorlardı. Ayrıca savaĢa katıldıklarında da

bozgunculuk çıkarıp müminlerin sebat ve gayretleri ile

imanlarının zafiyete uğramasına çalıĢıyorlardı.

Kurdukları tuzakların, Cebrail’in Hz. Peygambere

Page 81: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

81

duyurmasıyla foyaları açığa çıkıyor, buna karĢın yine

de huylarından vazgeçmiyorlardı.

O dönemde olduğu gibi zamanımızda da bu

karaktere sahip insanlar aramızda dolaĢmaktadırlar.

Ġkiyüzlü hareket etmekten haz duyarlar. Bir farkla ki,

Ģimdiki ikiyüzlüler daha çok çıkar amaçlı davranırlar.

Bakarsın abartılı sözlerle senden yana gözükürler, çıkar

amaçlı beklentileri karĢılanmazsa bu defa baĢka bir

mekânda hakkınızda kötüleyici ve aĢağılayıcı sözler

sarf ederler. Bu nedenle, hoĢumuza gitse bile,

yüzümüze övgüler yağdıran kiĢilerin bu sahte samimi

yaklaĢımlarına aldanmamız gerekir. Aksi halde iliĢkiler

hüsranla sonuçlanır; üzüntüsü de yanımıza caba kalır.

g. Aldatma (Rüşvet verme)

Ġslâm kardeĢliğinde güveni sarsan diğer bir

davranıĢ tarzı da aldatma taktikleridir. Aldatma geniĢ

kapsamlı bir kelimedir. Sözle olur, yazıĢma ile olur,

tartıda olur, ölçüde olur, sahte sevgi, saygı ve

gülümseme ile de olur. Dahası, yalana bulanmıĢ her

vaat bir aldatmadan ibarettir. Örneğin, satıcı esnafın

defolu malı müĢteriye sağlam diye yutturmaya

çalıĢması bir aldatma giriĢimidir. BaĢka bir örnek,

Page 82: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

82

gününü gün etmek amacıyla bir kızla niĢan yapıp

amacına ulaĢınca niĢanı bozan delikanlının davranıĢı da

aldatma taktiğidir. KarĢı tarafla yapılan anlaĢma

sonunda vaat edilen istekler yerine getirilmezse, bu da

aldatmadır.

Aldatanın amacı çıkar elde etmektir. Aldatıcı,

beklediğini elde edince hemen dönüĢ yapıp yeni

tezgâhlara kendini hazırlar. Böyle bir yaĢam tarzını huy

edindikten sonra da nefsinin bu aĢırı isteğine karĢı

koyamaz hale gelir. Sonra ne olur? Varsa Ģeref

haysiyeti yerlerde sürünür; çevresini dostları değil

menfaat grupları sarar. Diğer bir ifadeyle – tabiri caiz

ise- insan müsveddesi olarak ortalıkta dolaĢır.

Oysaki, Allah inancını içinde yaĢatan gerçek kullar,

toplumun sosyal iliĢkilerini saygı, sevgi ve adalet

ölçülerinde devam ettirirken erdemli olmayı da

ellerinden bırakmazlar. Aldatma gibi ahlâk dıĢı

davranıĢla din kardeĢini üzmekten hem kaçınır ve hem

de utanç duyarlar.

NEFSİN OLGUNLAŞMASI

Page 83: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

83

Yukarıda da bahsedildiği üzere Cennette

yaratılan Hz. Âdem ile eĢi Hz. Havva’nın yasak meyve

yemeleri sonucu edep yerleri açılmıĢ ve bundan dolayı

da manevi olarak kirlenmiĢlerdi. Cennet yaĢamında ise

böyle yaĢam tarzının yeri yoktu; temizlenmeleri

gerekiyordu. ĠĢte bu nedenle, Hz. Âdem ile Havva

dünyaya indirilmiĢ ve burada kendilerinden nefislerini

kötülüklerden arındırmaları istenmiĢti. Diğer bir

ifadeyle nefislerinin terbiye edilip olgunlaĢması

öngörülmüĢtü. Ama bu oldukça meĢakkatli ve sabır

gerektiren bir iĢ, nasıl baĢarılacaktı?

Bu konu, insanoğlunun dünyaya ayak bastıktan

itibaren zamanımıza kadar geçen sürede tazeliğini

korumuĢ ve soruna iliĢkin çözüm yolları her devre ait

dinlerin Ģeriatlarında gösterilmiĢti. Örneğin;

Hz. Âdem’in iki oğlu, hoĢnutluğunu kazanmak

amacıyla Allah’a birer kurban sunarlar. Fakat birisinin

kurbanı kabul edilir, diğerininki ise edilmez. Kurbanı

kabul edilmeyen, kardeĢini kıskanarak onu öldürmek

ister. Bundan sonraki geliĢmeleri Kur’an-ı Kerimden

takip edelim:

+"Ey Muhammed, onlara Âdem'in iki oğlunun

gerçeğe dayalı hikâyesini anlat. Hani ikisi birer kurban

Page 84: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

84

sunmuĢlardı da birinin kurbanı kabul edilmiĢ,

öbürünün ki kabul edilmemiĢti. Kurbanı kabul

edilmeyen kardeĢine, "Yemin ederim ki, seni

öldüreceğim" deyince öbür kardeĢi Ģöyle dedi: "Allah

sadece takva sahiplerinin ibadetini kabul eder.

+ Eğer sen öldürmek amacı ile elini bana doğru

uzatacak olursan, ben öldürmek amacı ile elimi sana

doğru uzatacak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi

olan Allah'tan korkarım”(5.Maide Sûr/27,28).

Bir diğeri de Hz. Yusuf Peygamber ile Mısır âzizin

karısı Züleyha arasında geçen olaydır. Cenâb-ı Hak

âyet-i kerîmelerde bu olayı Ģöyle bildirir:

“+… Kadın, O’nun nefsinden murat almak istedi.

Kapıları sımsıkı kapattı ve: «– Sana söylüyorum; haydi

beri gel!» dedi. O ise; «(HâĢâ), Allâh’a sığınırım! Zîrâ

kocanız benim velînîmetimdir; o bana güzel davrandı.

(Bana güzel bir mevki verdi). Gerçek Ģudur ki, zalimler

asla felâh bulmaz!» dedi.”

+ “Andolsun ki kadın onu elde etmeye iyice

niyetlenmiĢti. Eğer Rabbinin iĢaret ve ikazını

görmeseydi, o da kadına meyletmiĢ olacaktı. ĠĢte

böylece biz, kötülük ve fuhĢu ondan uzaklaĢtırmak için

Page 85: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

85

(bürhânımızı gösterdik). ġüphesiz o, ihlâsa erdirilmiĢ

kullarımızdandı.” (12.Yûsuf Sûr/ 22-24)

Gerçekten bir erkeğin, hayatı boyunca

karĢılaĢabileceği imtihanların en ağırlarından biri;

gençlik, güzellik, servet gibi her türlü cazibe unsuruna

sahip bir kadından, üstelik tenhada gelen davet ve

iltifata karĢı iyice kabaran Ģehvet duygusunu bastırıp

“hayır!” diyebilmesidir. Bunu, Allah’ın yardımıyla Hz.

Yusuf Peygamber baĢarıp gelecek nesillere iyi bir örnek

bırakmıĢtır.

Demek ki, o dönemlerde nefsi kontrol altında

tutma (terbiye) metodu olarak, Allah’a sığınıp yine

ondan korkmak yaklaĢımı seçilmiĢti. Ġslâm dininde de

aynı yaklaĢım koruna gelmektedir. Allah ve Rasûlünün

buyrukları da hep bu yönde olup Müslümanların

nefislerinin kontrol altında tutularak günahlardan

arınması amaçlanmıĢtır.

Ġslâmiyet’in yayılmasıyla dil, din, ırk ve sosyal

yapı olarak değiĢik milletlerle komĢu olunmuĢ veya

Ġslâm Devleti yönetimi altına sokulmuĢtu. Dolayısıyla

onların yaĢam tarzları, örf ve adetleri ile dini görüĢleri

Müslümanları da etkilemiĢti. Bunlardan birisi de, nefsin

terbiyesinde uygulanan yöntemdi.

Page 86: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

86

Tibet Budizmi incelendiğinde görülecektir ki,

uygulanan metotların bir bölümü, Asya Ġslâm

devletlerinde zemin bulan “Tasavvuf” bilimine

aktarılmıĢ ve bazı dergâhların eğitim metotları buna

göre ĢekillendirilmiĢti. Tibet Budizm’inde nefsin

terbiyesi için “Buda”nın izlediği yöntem denenir. Yani,

kendini dine adamıĢ Budistler, Buda gibi halktan

uzaklaĢıp mağaralara sığınıp tefekküre dalarlar.

Münzevi denilen bu kiĢiler, düĢüncede, davranıĢta,

yiyip içmede itidalli hareket edip aĢırılıklardan

kaçınırlar. Olumlu (pozitif) düĢünmeyi kendilerine

prensip edinirler. Örneğin, birine bir tokat atsan,

dönüp sana teĢekkür eder. Sebebi sorulduğunda, “

daha kötüsü olabilirdi, mesela kolumu kırabilirdi,

kırmadığı için teĢekkür ettim” diye cevap verir. Her

öğün yemek yemezler, yedikleri zamanda da az ile

yetinirler. Nedeni, nefsin aĢırı isteğini- iĢtahı- kontrol

altında tutmakla izah ederler. Mabede mensup Lamalar

bir iĢ sahibi olup çalıĢmazlar; geçimlerini dilenerek

karĢılarlar. Böylece benlik duygularını bastırmak

isterler.(8)

Batılıların egzersiz, onların ise ayin dedikleri

günlük uyguladıkları beĢ hareketi vardır. Her bir ayin

Page 87: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

87

21 kez tekrarlanır. Ġlk ayin ayakta dik durup kollar

yana açılmıĢ olarak soldan sağa kendi etrafında

dönmekten ibarettir. Size bu hareket bir Ģeyi

hatırlatıyor mu? Mesela, “Mevlevilerin yaptığı

sema!”gibi dönme hareketini. Yine her hareket de 21

kez tekrarlanıyor. ĠĢin ilginç yönü “NakĢibendi

tarikatında” da müritlere, zikir amacıyla 21 defa

“kelime-i tevhit (lâ ilâhe illallah)” tekrarlatılır. Neden

19,20, değil de özellikle 21 sayısı seçilmiĢ? (9)

Budizm’de münzeviler halktan uzak yerleri tercih

edip yaĢamlarını sürdürüp dini inançlarının gereklerini

yerine getirirler. Müslümanların geliĢtirdikleri

tarikatlarda da çilehane oluĢturulmuĢtu. Çilehaneye

kapanan müritler, halktan kopuk olarak yaĢarken

nefislerini de kontrol altında tutmaya çalıĢırlardı. Benlik

duygularını etkisiz hale getirmek maksadıyla adi iĢler

gördürülürdü. Mesela, Aziz Mahmut Hüdaî hazretleri

Bursa kadısı iken görevi bırakıp tarikata girmiĢ ve

kendisine Dergâhın tuvalet temizliği görevi verildiği

söylenir. Ġbadetleri eĢliğinde nefislerinin eğitimini

baĢaran tarikat mensupları fizik kanunlarına ters

düĢecek bazı beceriler kazanırlardı. Adına da “evliyânın

kerâmeti” denirdi. Aynı olgu Budistler’ de de görülür.

Page 88: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

88

Onlar da uyguladıkları temrinler ve nefsin terbiyesi

sonucu beceri kazanırlar. Öyle ki, düĢünceyi okuyabilir,

hareket halindeki bir cismin yönünü değiĢtirebilir,

kontak anahtarı üzerinde park halindeki otomobili

sürücüsüz çalıĢtırıp hareket ettirebilirler.

Peki, bu benzerlikler vardır diye bir Budist keĢiĢi

ile Ġslâm evliyasını aynı kefeye koyup değerlendirebilir

miyiz? Kesinlikle hayır! Çünkü evliya, Ġslâm dininin

emir ve yasaklarına koĢulsuz uyarak; bu arada nefsini

de terbiye ederek o makama yükselmiĢ, kiĢidir. Hiçbir

evliya keramet sahibi olduğu için sevinmez, onlar

takva sahibi, yani dinin kurallarını yerine getirip biraz

daha Allah’a yaklaĢtıklarından dolayı mutlu olurlar.

Zorunlu olmadıkça da kerametini belli etmek

istemezler. DüĢüncelerini Ģekillendiren, davranıĢlarını

biçimlendiren yaĢam boyu uğraĢılarındaki gerçek

amaç, keramet sahibi olmak değil, günah ve

kusurlardan arınarak Allah’a dost, Hz. Peygamberimize

ümmet olabilme sevdasıdır. Bunun dıĢında çıkar amaçlı

herhangi bir eğilimine rastlanmaz.

Budistlerde ise, Tanrı bolluğu vardır. Üstelik

Tanrı inancı da zayıftır. Onlar için gerçek kurtuluĢ,

tenasüh çemberi denen ruh sıçramasından sonra

Page 89: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

89

dünya ıstıraplarından kurtulmaktır (günahkâr insanın

ölüm sonrası ruhunun, bitkiye, hayvana geçip böylece

günahtan arınma inancına ruh sıçraması denir). Bu

kurtuluĢa ulaĢan ruhun, kâinatı yaratan Brahman’dan

çok üstün olduğuna inanırlar. Bu nedenle Budistler ruhi

varlıklara inanır ve onlara dua ederler. Halbuki Ġslâm

inancına göre Allah’a ortak koĢan, hangi inançta olursa

olsun, ne kadar çok salih amel iĢlemiĢ olsa da

kurtuluĢa eremez; gideceği yer ancak Cehennem olur.

ĠĢte bu nedenle Budist keĢiĢi ile Ġslâm’ın evliyasına

aynı gözle bakılamaz. Fizik ötesi kazanımlar ise, nefis

terbiyesi için yapılan meĢakkatli, disiplinli ve gayretli

çalıĢmaların ürünüdür. Örneğin, Tıp Fakültesine yeni

kaydını yaptırmıĢ öğrenci ile yıllarını öğrenim ve

eğitime adayıp uzman doktor unvanını kazanmıĢ bir

kiĢinin hastalığın tedavisinde ki becerisi aynı olabilir

mi? Bunun gibi nefis terbiyesini baĢarmıĢ bir kiĢinin

yeteneklerine bir beceri daha eklenmiĢ olması, diğer

insanlardan farklı bir seviyeye çıkarır fakat onu

kutsallaĢtırmaz. Sirklerde trapezcilerin yaptıkları

Ģahane gösteriler, korku ve heyecan dolu bakıĢlarıyla

seyircileri ĢaĢkına çevirir. Çünkü her hareket

yaralanma veya ölümle sonuçlanması muhtemel bir

Page 90: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

90

konumdadır. Fakat deneyim kazanmıĢ o sportmen

göstericiler kendine güvenip her hareketi rahatlıkla

yapabiliyorlar. Demek ki her beceri, sabırlı, Ģuurlu ve

gayretli bir çalıĢmanın ürünüdür.

GeçmiĢ geçmiĢte kaldı. Bizim için önemli olan

yaĢadığımız asırdır. Öyleyse bu asrın toplumsal

yaĢamını ele alarak bugünkü koĢullara göre nefis

terbiyesi için ne gibi metotlar geliĢtirmek konusu

üzerinde durulması gerekir. Soruya yanıt teĢkil edecek

yöntemi iki baĢlık halinde toplayıp irdelemeye

çalıĢalım:

Birincisi, eğitim; ikincisi, Allah ve Rasûlünü her

Ģeyden çok sevmek duygusudur.

Nefis Terbiyesinde Uygulanması Gerekli

Yöntem:

1. Eğitim metodu;

Ġnsan yetiĢtirmek en meĢakkatli görevdir. Bakım

ister, Ģefkat ister, sabır ister, gayret ister, öğretim ve

eğitim ister. Bunları kim yapacak? Öncelikle anne ve

babası; ikinci aĢamada da öğretmenleri gelir. Her

insan doğumdan itibaren delikanlılık çağına kadar

anne, baba ve öğretmeninin merhametine muhtaçtır.

Page 91: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

91

Hani derler ya, ağaç yaĢ iken eğilir!. Bunun gibi

insan da çocukluk döneminde öğretilip eğitilmesi önem

arz eder; çünkü o dönemde verilen bilgiler daha kalıcı

ve etkileyici olur. Olgunluk yaĢından sonra edinilen

bilgiler ise zamanla unutulup gider. Özellikle yetmiĢin

üzerindeki yaĢ grubu kiĢiler devamlı olarak çocukluk

dönemlerini hayal edip hatıralarını yaĢarlar. Çünkü

yaĢamı hem sorumsuz ve hem de eğlenceli geçmiĢtir.

Belleğinde köklü yer etmiĢtir. Bu nedenle çocuklara

hem kendisi ve hem de toplum için yararlı bilgiler

verilerek eğitilmelidir ki, olgun insan seviyesine

yükselebilsin.

Peki, “ne gibi bilgiler verilmelidir?” Öncelikle

sağlığın korunması (temizlik), ikinci aĢamada ahlâkın

güzelleĢtirilmesi, üçüncü aĢamada da sosyal ve fen

bilimlerini içeren bilgiler gelir. Toplum için ahlâkın

önemi büyüktür. Toplumda birlik ve beraberliği

sağlayan etken güzel ahlâki davranıĢlardır. Ahlâka yön

veren faktör ise kiĢinin nefsidir. Demek ki, nefis

eğitilirse kiĢi güzel ahlâk sahibi olur. Bu nedenle

çocuklara güzellikler, doğrular ve yararlı olanlar

öğretilmelidir. Yalnız öğretmekle kalınmamalı, takip ve

kontrol edilerek eğitilmelidir. Bunları kim yapacak?

Page 92: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

92

Elbette öncelikle anne, baba; sonra da öğretmenler

gelir.

Lise öğretimini,1951- 1955 yılları arasında

aileden uzak baĢka bir Ģehirde tamamladım. Benim

gibi aileden uzak birkaç arkadaĢ kiralık evde

kalıyorduk. Bazı geceler öğretmenlerimiz tarafından

kontrol edilip kötü alıĢkanlıklardan uzak tutulurduk.

Sınıflara baskın yapılıp cepler ve eĢyalarımız

kontrolden geçerdi. Tüm öğretmenlerimiz bizler

nezdinde iyilik sembolleri idi; onları hem sever hem de

sayardık. Tıp ki, sanatçı Ali Rıza Binboğa’nın

“öğretmenim” türküsünde dile getirdiği “öğretmen

kutsaldır anne gibi, öğretmen kutsaldır baba gibi,

öpülecek elleri var!” dizesinin vurguladığı bir anlayıĢ

içerisindeydik.

Nefsin terbiye edilmesinde eğitimin etkinliğini

belirtmek üzere bir hatıramı sizlerle paylaĢmak isterim.

1978- 1979 yılları arasında sekiz ay süreyle Kıbrıs Türk

BarıĢ Kuvvetlerinde görev yaptım. Ġzinli olarak

Türkiye’ye gelirken eĢime hediye bir Ģemsiye aldım.

Beğenildi ve küçük yaĢtaki kızlarım için de almamı

ısrar etti. Kıbrıs’a dönünce aynı dükkâna gidip istekte

bulundum. Fakat fiyatı farklı idi. Sebebini sorunca:” Bu

Page 93: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

93

Ģemsiyeler yeni getirildi, fiyatı bundan dolayı farklı,

isterseniz vitrindekini eski fiyattan verelim” diye cevap

verdi.

Görev bitince tayinim Ankara’ya çıktı. Bir gün

Bakanlıklar semtinde bulunan kırtasiyeciye uğradım.

Satıcı öfkelenip kendi kendine söylenip duruyordu.

Beni görünce sıkıntısını anlatmaya baĢladı:” Siz

gelmezden biraz önce Maliye kontrol elamanları

buradaydı. ġu defterleri yeni getirttim, önceden kalan

birkaç defteri bunların arasına katıp yeni fiyatından

satıyordum. Olmaz öyle Ģey diyerek ceza kestiler.

Adamlarda anlayıĢ yok ki, pahalı sattıysam vergisini de

ona göre devlete ödeyeceğim. Bunu dahi

anlamıyorlar.” ĠĢte Ankaralı satıcının anlayıĢı böyle;

peki, Kıbrıs’taki satıcının davranıĢına ne demeli!

Hangisi daha dürüst, Kıbrıslı değil mi? Peki, bu

dürüstlük nereden kaynaklanıyor? Benim kiĢisel

görüĢüm, uzun yıllar Ġngiliz yönetiminde kalmıĢ

olmaları ve aldıkları eğitim metodundan olsa gerek. Bir

defasında da LefkoĢa- Güzelyurt arasında ıssız bölgede

yolun kenarına bırakılmıĢ arızalı otomobil gördüm.

Kimse dokunmamıĢtı. O an düĢünceye daldım, eğer

Türkiye’de olsaydı, acaba arabadan hiçbir eser kalır

Page 94: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

94

mıydı? ĠĢte bu nedenle diyorum ki, nefsin

olgunlaĢması için öğretimle beraber bilinçli ve verimli

olmak koĢuluyla eğitim de gereklidir.

Eğitimden asıl kastım, önce anne- baba, sonra

okullarda öğretmenleri vasıtasıyla Ġslâm ahlâkının

güzellik ve doğruluklarnı çocuklara öğretilip

uygulamaları takip edilmelidir. Elbette gerek anne-

baba ve gerekse öğretmenler güzel ahlâkın gereklerini

bizzat yaĢayarak çocuklara örnek davranıĢ

sergilemelidir. Aksi halde çocuğa ne öğretirsen öğret

hiçbir yararı olmaz. Çünkü çocuk, gençik yaĢına kadar

büyüklerini taklit ederek büyür. Bu nedenle eğitimin

önemi göz ardı edilemez. Konuya iliĢkin bilimsel

verileri bilginize sunmak istiyorum:

1975 yılından günümüze kadar geçen sürede,

öğretimde büyük hamleler gerçekleĢtirilmiĢ ve 2010

yılında Üniversitesi olmayan Ġl kalmamıĢtır. Dahası

büyük Ģehirlerde birden fazla Üniversite hizmete

açılmıĢtır. Buna karĢın eğitime yeterli önem

verilemediğinden dolayı toplum güvenliği bakımından

hedeflenen güvenceye ulaĢılamamıĢtır. Bu konuda ki

örnek olarak seçilen veriler Ģöyledir:

Page 95: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

95

T.C. Ġstatistik Kurumu 1980-2010 Yıllarına Ait

Ġstatistik Yıllıkları (Kaynak)

K O N U

1975 YILI 2008 YILI FARK

Toplam

Nüfus

40.347.719 71.517.100 31.169.381

Cezaevine

Girenlerin

miktarı

44.548 76.807 32.059

Cezaevine

Girenlerin

Toplam

Nüfusa

Oranı ( % )

%0.11

%0.11

-

1975 yılı nüfus sayımına göre Türkiye’nin toplam

nüfusu 40.347.719’dur. Ayni yıl çeĢitli nedenlerle

Cezaevlerine girenlerin sayısı da 44.548’dir.

2008 yılında Türkiye’nin nüfusu 31.169.381

artarak 71.517.100 kiĢiye ulaĢmıĢtır. Aynı yıl

Cezaevlerine girenlerin sayısı da 76.607 kiĢidir. Bu

rakamların toplam nüfusa oranı ayni, yani % 0.11

olarak belirlenmektedir. Öğretim kurumlarının artarak

yaygınlaĢmasına rağmen suç iĢlemede azalma

Page 96: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

96

olmamıĢtır. Bu neyi ifade ediyor? Nefsin suç

iĢlemeye iten aĢırı isteklerinin bastırılmasında topluma

verilen eğitiminin noksanlığını, değil mi?

2. Allah ve Rasûlünü çok sevmek metodu;

Kendini Müslüman kabul eden her kiĢi Allah ve

Rasûlünü sevdiğini sözle ifade eder. Ancak sevgi

derecesi kiĢiden kiĢiye farklı olup değiĢkendir. Kimisi

çok çok sevdiğini zanneder; fakat gerçekle karĢılaĢınca

hiç de öyle olmadığına tanık olur. Bazıları da, Allah ve

Hz. Peygamberimiz söz konusu olunca hoĢuna gitse

dahi, yasak olan her Ģeyden uzaklaĢma özverisini

gösterir. Yani nefsin aĢırı isteklerini yapmayarak Allah

ve Rasûlüne yönelir ve bu yöndeki imtihanını da

baĢarır.

DüĢünmek, kiĢiyi insan yapan önemli bir

unsurdur. Ġnsan olarak yaratılmamızın bir özelliği de

düĢünüp karar verme ve verdiği kararını eyleme

dönüĢtürme isteğidir. Ayrıca bu özellik insanın Allah

katındaki sorumluluğunu da belirler.

Senaryo gereği insanı düĢünüp karar verme

zeminine çekerek kendi kendine konuĢturalım: Mesela

bir kiĢi, gittiği kırsal alanda doğanın güzelliklerini

Page 97: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

97

seyrederken derin düĢüncelere dalar ve belleğinde

oluĢan sorulara kendince yanıt bulmaya çalıĢır. ġöyle

ki;

*Sayısız ağaç, bitki, böcek ve hayvan türlerinin

yaĢamlarını sürdürdüğü doğayı imar edip güzelleĢtiren,

tahribatlara karĢı koruyan en etkili canlı türü acaba

hangisidir diye bir düĢünce aklına gelir. Hemen

cevabını bulur: Ġnsan!

*Neden insan? Çünkü insan bedeni topraktan

yaratılmıĢtır. Bu nedenle, nasıl kendisini koruyup

gözetiyorsa, öylece doğayı da koruyup gözetmek, yani

imar etmek insanın aslı görevidir. Ne de olsa ondan

oluĢmuĢ bir parçadır insan. Peki, bu sorumluluğu veren

kim? Her Ģeyi ölçü içinde yaratan ve var ettiğini güzel

eyleyen Yüce Allah’ın bizzat kendisidir! (11.Hud

Sûr/61)

*Ben kimim?

- Ġnsan türünün bir ferdi!

*Beni kim yarattı?

-Allah!

*YaĢam için gerekli olan yiyecek, içecek, giyecek

gibi geçim kolaylıklarını kim takdir edip veriyor?

- Allah!

Page 98: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

98

*Sahip olduğum güç ve kuvveti veren kim?

-Allah!

*YaĢlılık döneminde bu olanakları elimden alan

kim?

-Yine Allah!

*Huzurlu bir yaĢam için eĢ ve çocukları nasip

eden kim? Allah!

*Allah nasip etmedikçe kendi gayretimizle bir

gelir elde edebilir miyiz?

- Hayır!

*Mademki, her Ģeyimizi Allah’ın takdirine

borçluyuz; o zaman yaĢam süresince kimi daha çok

sevip ona uymamız gerekir?

- Vicdanın sesi diyor ki, Allah’a!

*Allah bizlerden ne bekliyor?

- Kendisine kulluk görevlerini yerine getirmemizi!

*Öyleyse, kulluk görevleri nelerdir?

- Kur’an-ı Kerimde belirtilen ve Hz.

Peygamberimiz tarafından tüm Müslümanlara tebliğ

edilen emir ve yasaklarla belirlenmiĢ kurallardır.

ĠĢte bu kurallara uyulduğu ölçüde kiĢinin Allah ve

Rasûlüne olan sevgi derecesi belli olur. O sevgi de

kiĢiyi güzel ahlâklı yapar. Güzel ahlâk da Cennete

Page 99: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

99

götürür. Peki, kurallara uymayan kiĢi ise ne kazanır;

nefsine yenik düĢtüğü için hem dünyasını ve hem de

ahretini lekeler. Dünya yaĢamında nefsinin aĢırı

isteklerine uyup kötülükler sergileyen kiĢiyi kim

sevebilir? Kimse sevmez; çünkü dünyası sevimsiz

olanın ahreti de bozuk olur.

Gerçekle yüzleĢebilmemiz için sizinle uzun bir

yolculuğa çıkmak istiyorum. Önceden görmediğimiz bir

ülkedeyiz; etrafımız tanımadığımız insanlarla dolu,

hepside günlük uğraĢılarıyla meĢguller. Ne kim

olduğumuzu öğrenen, ne de hal hatır soran var!

Yabancılığın verdiği burukluk neĢemizi de kaçırmıĢtı ki,

uzun zamandır görmediğimiz anne tarafında akraba bir

aile ile tanıĢmak fırsatını bulduk. Ġki gün evlerine

konuk ettiler. Ne var ki üçüncü günü bir kaza geçirdim;

yerimden kımıldayacak halim kalmadı. Misafirlik

uzayınca ailenin yüz hatları da değiĢti; davranıĢları “

yeter artık” dercesine belirgin hale geldi. Daha fazla

huzursuz etmemek üzere hastalığın verdiği ıstırap

içinde evlerinden ayrılırken gösterdikleri

konukseverlikten dolayı da kendilerine teĢekkür ettik.

Bu bir senaryo; olur da, olmayabilir de. Bizi

ilgilendiren taraf, anne baba dıĢında yakının da olsa

Page 100: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

100

konuk edip yiyip içirmek bir noktaya kadar. Ondan

sonra huzursuzluklar baĢlar. Buna karĢın verilen

hizmetten dolayı teĢekkür edip minnettarlığınızı

iletiyorsunuz. DüĢünün, hiçbir karĢılık beklemeden,

bizleri yaratan, yaĢamımızı düzenleyen, rızkımızı,

huzurumuzu veren, yaĢam boyu devamlı merhametine

borçlu olduğumuz Rabbimize karĢı tutumumuz nasıl

olmalıdır? Tüm yaĢantımız süresince O’na muhtaç

olduğumuzu nasıl göz ardı edebiliriz! Eğer

doğruluklarla yoğrulmuĢ bir vicdan sahibi isek, Allah’a

karĢı minnettar olmamız ve O’nu sahip olduğumuz her

Ģeyden daha çok sevmemiz gerekmez mi? O’nu

sevmek demek, emir ve yasaklarına uyup itaat etmek,

demektir. O’nu sevmek, sözde değil özde olmalıdır ki

semeresini görebilelim.

KiĢi arkadaĢ sohbetlerinde, kendini dindar

göstermek amacıyla “Ben Allah’ımı çok seviyorum,

ibadetlerimde O’nunla konuĢur gibiyim” tarzda

söylemleri olur. Elbette güzel bir düĢünce ve yaklaĢım

tarzı; fakat aynı kiĢiyi bu defa nefsine uyup haramla

haĢir neĢir halde görürüz. ġimdi bu kiĢinin

söylemlerinin samimiyetine nasıl inanılır? Hani, “Gülü

seven dikenine katlanır” diye bir deyim vardır. Bunun

Page 101: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

101

gibi Allah’ı gerçekten seviyor isen, nefsine zor da

gelse, O’nun emir ve yasaklarına koĢulsuz uymalısın.

ĠĢte gerçekle yüzleĢme budur. Söylediklerini,

yaptıklarından dolayı kalbin onaylamıyorsa, kendi

kendini aldatmıĢ olursun!

KiĢi yaĢam boyunca çeĢitli imtihanlar geçirir.

Nefsinin kabarıp helâl haram gözetmeden kiĢiyi

sıkıntıya soktuğu, karar vermede zorlandığı anlar olur.

Bu gibi durumlarda hemen Allah ve Rasûlünü aklına

getirip kendi kendine sormalıdır:

Nefsin isteği yönünde karar verirsem ne

kazanırım? Dünyanın gelip geçici bir menfaati; o da

birkaç gün sonra- unutulup- yok olup gider; geriye

kalan ise dağlar gibi günah yığını!

Peki, dinin emir ve yasaklarına uyarsam

kazancım ne olur? Dünyada erdemli bir yaĢam, ahrette

de Cennet ehli olmak mutluğu; ne dersiniz bu kadarı

yetmez mi? Sorunların çözümünde bu yöntem

kullanıldığı takdirde umarım kiĢide doğru karar verme

yeteneği ivme kazanacaktır. Doğru karar verdiği

sürece de Allah’ın mutlu kulları arasına girecektir.

Nefsin aĢırı ve ısrarlı isteklerini kontrol altında

tutmak bakımından Allah sevgisi ve korkusunun

Page 102: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

102

etkisini belirtmek üzere size üç ayrı örnekten

bahsetmek istiyorum:

Birincisi, ayrıntıları yukarıda anlatılan Hz.

Peygamberimiz ile nikâhlı eĢi Hz. Esma arasında geçen

konuĢmalar. Hz. Esma, “Senden Allah’a sığınırım!”

deyince, Hz. Peygamberimiz” Allah’a sığınan kurtuluĢa

erer!”deyip uzattığı elini geri çeker.

Ġkinci olayı, yine Peygamberimizden dinleyelim:

Abdullah Ġbn-i Ömer ( R )’dan Rasûlullah’ın (S.V.

S.) Ģöyle hikâye buyurduğunu iĢittim, dediği rivayet

edilmiĢtir:

*(Ashabım!) Sizden evvel gelip geçen

milletlerden üç kiĢilik bir cemaat sefere gitmiĢler ve

yağmura tutulup dağda bir mağaraya iltica etmiĢler.

Mağaraya girdikleri zaman dağdan bir kaya parçası

aĢağı düĢüp bunların üzerine mağarayı kapatmıĢ.

Bunlar görüĢürler (içlerinden birisi:) sizi bu kayadan

hiçbir Ģey kurtaramaz, ancak a’mâl-i salihanızı yâd

ederek Allah’a dua ve iltica halas eder, der. Bunlardan

birisi:

Ya Rab! Benim amcamın bir kızı vardı. O bana

insanların en sevimlisi idi. Ben ondan kendisine sahip

olmak istedim. Fakat o benden sakındı. Tâ ki yıllardan

Page 103: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

103

bir kıtlık yılı eriĢti. Amcamın kızı bana geldi, borç

para istedi. Ben de onunla bir haramgâhta (cinsel iliĢki

de) bulunmak koĢuluyla 120 dinar verdim. O da

sözünde durdu. Fakat ben onunla cinsel iliĢkiye girmek

üzeriyken o bana: Hayır, ey Allah’ın kulu, Allah’tan

kork! Kudret-i fâtıranın bu bekâret” mührünü senin

hiçbir sebeple açmanı helâl etmem, yalnız hakk-ı nikâh

ile helâl ederim, dedi. Artık ben de günah iĢlemekten

vazgeçip insanların bana en sevimlisi olan kızcağızın

yanından ayrıldım. Ve ona verdiğim altınları da

bıraktım.” Allah’ım! Ben bu günahtan, yalnız Senin rıza

ve muhabbetini kazanmak için vazgeçmiĢsem, içinde

kapandığımız Ģu kayadan bizi kurtar!” diye dua eder.

Kaya biraz daha açılır. ġu kadarki, bunlar için yine

çıkmak mümkün olmaz.

(Not: Hadis çok uzun olduğu için konuya iliĢkin yalnız

bu bölüm alındı. Diğer iki yol arkadaĢı da iĢledikleri

salih amelleri karĢılığında yaptıkları dua sonucu

mağaranın giriĢindeki kaya aĢağıya kayar ve bunlar da

mahsur kalmaktan kurtulurlar.). ( Sahih-i Buharı,

Ġcare, hadis No:1030 )

Üçüncü olay;

Page 104: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

104

ġehvet duygularını kontrol altında tutmak

giriĢimleri, sadece geçmiĢe dönük davranıĢ biçimi

olmadığını, zamanımızda da bunu baĢaran birçok

insanımızın bulunduğunu söyleyebiliriz. Bunlardan

birisi de kendisini çok sevdiğim ve sözlerine inandığım

bir yakın arkadaĢımdır. BaĢından geçen olayı bilginize

sunmak istiyorum. ArkadaĢım anlatıyor:

“Er Eğitim Merkezinde Tabur komutanı idim. O

zaman rütbem, BinbaĢı idi. Tabura katılan erlerden

birinin kolunun sarılı olduğunu gördüm. Çağırıp ne

olduğunu sorduğumda, bir kavgaya karıĢıp

dövüldüğünü ve bu hale geldiğini, söyledi. Hemen

hastaneye sevk ettim. Aradan 10-15 gün geçmiĢti ki,

nizamiyeden telefon geldi, bir bayan ziyaretçimin

olduğu söylendi. Ziyaretçi bekleme salonuna gidip

bayanla tanıĢtım. Kendisine çay ikram ettim. Benden

niĢanlısı erin baĢından geçenleri anlattıktan sonra

tedavisi için hastaneye gönderilmesi ricasında bulundu.

Ben de, birliğe ilk katıldı günde farkına varıp hastaneye

gönderdiğimi söyledim. Çok sevinip mutluluğunu

teĢekkürle ifade etti. KonuĢma esnasında, varlıklı bir

aileden olduklarını anlatıp ima ile niĢanlısının

askerlikten nasıl muaf tutulmasını sordu. O an tüylerim

Page 105: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

105

dikleĢti ve kendisine söylemlerim değiĢti. Ayağa

kalkıp kendisine yol gösterdim. VedalaĢmak üzere

bana yöneldiğinde gözlerini kapatarak sarılıp öpüĢme

pozisyonu aldığını farkettim. Ġki elimle iterek, ne

yapmak istiyorsun diyerek tepki gösterdim. Özür

dileyerk yanımdan uzaklaĢtı.”

Olayı anlattıktan sonra arkadaĢıma Ģöyle bir soru

yönelttim: Sana sarılmak isteyen bayana karĢı o

andaki tepkinizi hangi düĢünceyle yaptınız?

- Çevrenin etkisiyle mi?

- EĢinizden çekindiğiniz için mi?

Ne dese beğenirsiniz? Cevabı, “ Hiç biri değil,

sadece Allah korkusu ile yaptım!” oldu.

ĠĢte bu olaylar, Allah sevgisi ve bağlılığının

nefsin Ģehvet isteğini nasıl önlediğinin bariz bir

örneğidir.

Nitekim Allâh Rasûlü “sallâllâhu aleyhi ve selem”

de, bir hadîs-i Ģerîflerinde;

*Hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyametin o çetin

gününde, Allâh Teâlâ’nın yedi sınıf insanı, arĢın gölgesi

altında barındıracağını bildirdikten sonra, bu sınıflardan

birinin:

Page 106: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

106

“Güzel ve mevkî sâhibi bir kadının berâber

olma isteğini, «– Ben Allâh’tan korkarım.» diyerek

reddeden genç…” olduğunu, (Buhârî, Ezân, 36) ifâde

buyurmuĢlardır

Sonuç olarak Ģunu ifade edelim ki, nefsin terbiye

edilip olgunlaĢması bakımından en etkili yöntem, Allah

ve Rasûlünü her Ģeyden daha çok sevmek; diğer bir

ifadeyle buyruklarına koĢulsuz uymak duygusudur.

KiĢi, bu duygu ve düĢünceyle hareket ettiği sürece

hedefine kavuĢacağı umulur.

GeçmiĢ dönemdeki uygulamalar göz önüne

alındığında, kiĢinin rehberi (tarikat Ģeyhi) olmadan

kendi gayretiyle nefsin aĢırı isteklerini bastırıp takva

sahibi olabir mi, diye bir soru akla gelebilir. Evet,

olabilir! Ancak kiĢi önce sağlam bir niyetle iĢe

baĢlamalı ve iradesini sarsacak tepkilere karĢı da akli

selimle hareket etmelidir. Bu da oldukça zor ve

meĢakatlı bir yoldur. Bu maksatla hazırlanan “Nefsin

AĢrı Ġstek Kontrol Çizelgesi” Ek-1’ dedir. Allah’a sevgili

kul, Hz. Muhammede dost olmayı kendine hedef seçen

her Müslümanın kendi kendini kontrol ederek nefsini

olgunlaĢtırmasının mümkün olacağı düĢünülmektedir.

Çizelgede genel olarak, insanların günlük hayatta

Page 107: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

107

düĢünce ve davranıĢları dikkate alınarak nefsin aĢırı

istek konuları belirlenmiĢtir. KiĢi her akĢam yatağa

yatmadan önce çizelgeyi kontrol edip günlük

yaĢamında hata yapıp yapmadığını araĢtırmalı ve varsa

hatası ilgili kutucuğu iĢaretlemelidir. Ayrıca tövbe edip

Allah’tan bağıĢlanma dilemelidir. Böyle bir otomatik

kontrol sistemi devam ettirildiğinde zaman içerisinde

nefsin düzeldiği hayranlıka görülecektir.

OKUYUCU İLE SOHBET

Diğer kitaplarımda da belirttiğim üzere insanın

yaratılmasında ki asıl amaç, Allah’a karĢı kulluk

görevini yerine getirmesidir. Dünyada bulunmasının

nedeni ise, yaĢam boyu sınav geçirip ahret

yolculuğunun varıĢ yerini kendisinin belirlemesidir.

Demek ki, insanoğlu bu iki konuyu hiçbir zaman

aklından çıkarmayıp düĢünce ve davranıĢlarını buna

göre yönlendirmelidir.

Allah’ı gözle görüp buyruklarını kulakla

iĢitemediğimizden dolayı kendimizin özgür olduğunu

zannederiz. Oysaki insanoğlu zannettiği gibi serbest,

baĢıboĢ değildir; Allah’ın belirlediği kurallar

Page 108: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

108

çerçevesinde yaĢamını sürdürmek zorundadır.

Kurallara uyduğu sürece sevap, uymadığında da günah

yüklenerek imtihan geçirir. Buna göre ahiret hayatında

varacağı mekân ya Cennet, ya da Cehennem olur.

Allah Teâlâ dünya üzerindeki diğer canlılardan

farklı olarak insana, akıl ve irade gücü vermiĢtir. Her

nimetin bir külfeti olacağı kuralına göre insanoğluna da

sorumluluk keyfiyeti yüklemiĢtir. Ġnsanoğlunun

nelerden sorumlu tutulduğunu bilsin diye

Peygamberlerin tebliğinden ayrı olarak kutsal kitaplar

da vermiĢtir. Böylece insanoğlu nelerin kendi yararına

iyi, güzel, faydalı, helâl olduğunu; nelerin de kötü,

zararlı, faydasız ve haram olduğunu öğrenmek fırsatını

bulmuĢtur. Bundan sonra kiĢiye düĢen görev,

sorumluluğunun bilinciyle hareket edip kendi yararına

olanları seçmesidir. Rabbimizin bizlerden isteyip

beklediği de budur. Dikkat edilirse Allah’ın yapınız

dediği, diğer bir ifadeyle yapılmasını farz kıldığı

davranıĢlarda insan için sonsuz yararlar; yasakladığı

iĢlerde ise zarar vardır. Mesela, namaz ve orucu ele

alalım: Namaz kılan Müslüman, üç yönlü yarar elde

eder. ġöyle ki, Allah’ın emrini yerine getirmekle sevap

elde ederken namazın değiĢik hareketleriyle de

Page 109: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

109

vücuduna zindelik kazandırır. Ayrıca düĢüncelerini

namaza odaklamakla da kötü duygulardan uzak kalır.

Yani pozitif düĢünmenin avantajını yaĢar. Dahası

sağlıklı yaĢamını devam ettirir. Oruç da kiĢiyi disiplinli,

sabırlı, merhametli ve güzel anlayıĢlı yaparken diğer

taraftan sağlıklı bir beden de kazandırır. Sağlıklı beden

için pozitif düĢünmenin önemini belirtmek üzere

konuya ilĢkin bilimsel verileri bilginize sunmak isterim:

Bedenimizdeki hücrelerin (alyuvarlar hariç) her

birinin çekirdeğinde 23 çift halinde toplam 46

kromozom bulunur. Bunların ikisi cinsiyet kromozomu

olarak bilinir. Erkekte biri erkekliğe, diğeri de diĢiliğe

özgü özellikleri taĢır.

Kromozomların görevi, canlıya ait irsi özellikleri

taĢıması ve bunu kendisinden sonra gelecek nesillere

iletmesi; ayrıca hücre içi faaliyetlerin düzenlenmesini

sağlamasıdır. Kromozomların içinde çift Ģeritli spiral

yapıda uzun moleküller bulunur. Bu moleküllere “DNA”

adı verilir. Bunlar, canlının türüne göre ĢifrelenmiĢ

değiĢik özellikleri içerir. Bazen, basın-yayın

organlarında yer alan haberlere göre, çocuğun

kendisinden olup olmadığını belirlemek üzere “DNA”

Page 110: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

110

testi yapıldığından söz edilir. ĠĢte bizler de “DNA”nın

ne iĢe yaradığını böylece hatırlamıĢ oluruz.

DNA, çok ince ve uzun bir çift iplikçikten oluĢur.

DNA’yı sarmal biçimde bükülmüĢ bir ip merdivenine

benzetebiliriz. Bu merdivenin basamaklarını “baz” adı

verilen kimyasal maddeler oluĢturur. DNA’da dört çeĢit

(Adenin, Timin, Sitozin, Guanin) baz bulunur. Bu

bazlar DNA üzerinde belli bir biçimde sıralanarak geni

oluĢturur. Bir hücrede 35,000 civarında gen bulunur.

Genler, protein üretmek için gerekli bilgileri taĢır. Her

bir gen, tek bir proteinin üretilmesinden sorumludur.

(10).

“GENETĠK ZEKÂ-YaĢamın Ġlâhi Sırları” isimli

kitabın yazarı Japon Dr.Kazuo MURAKAMĠ anlatıyor:

”Ġnsanda bulunan genler olumlu ya da olumsuz (iyi

huylu- kötü huylu) değerlendirilmesiyle ikiye ayrılır.

Yapılan araĢtırmalar, olumlu düĢünmenin iyi huylu

genleri harekete geçirip (açma mekanizmasını)

devreye soktuğu, (kapama mekanizmasıyla da) kötü

huylu genlerin faaliyetlerini durdurduğu gerçeğini

ortaya koymuĢtur. Böylece kiĢi sağlıklı yaĢamını

sürdürür. Negatif düĢünce ise kötü huylu genleri

faaliyete geçirip kiĢinin hastalığa yakalanmasına neden

Page 111: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

111

olur. Örneğin, doktorun hastasına kanser olduğunu

söylemesi, kiĢi üzerinde travma etkisi yapar. Hastalığın

seyri daha da hızlanır. Bu nedenle, hastaları olumsuz

yönde etkileyecek bilgi verilmesinden prensip olarak

kaçınılır.”(11)

Bu açıklamanın eĢliğinde Ģunu söyleyebiliriz ki,

olumlu düĢünme, kiĢinin hücre içi faaliyetlerini pozitif

etkinliğe yönlendirir. Böylece hem sağlık ve hem de

ruhsal alanda iyimserlik belirtileri oluĢur. Nefsin

kötülüğe iten aĢırı dürtülerini de önlemiĢ olur. Bu

değiĢimden kim fayda görür; kiĢinin hem kendisi ve

hem de toplum, değil mi?

Bilmiyorum hiç düĢündünüz mü, Müslüman

abdest almaya baĢlarken niyet eder, namaza baĢlarken

de yine niyet eder, oruç tutarken de niyet eder, zekât

ve sadaka verirken de niyet eder. Yine tedbirli her

Müslüman akĢam yatağa yatarken, sabah uyandığında

dua ve niyet edip Allah’tan hayırlar diler. Günlük

yaĢamında yapacağı her iĢe dua ve niyetle baĢlar.

Peki, niyetin ne özelliği var ki, kiĢinin yapacağı her iĢe

niyetle baĢlanıyor?

Japon Dr. MURAKAMĠ’nin yukarıdaki

açıklamasını hatırlayalım: Ġyi huylu genlerin baskın

Page 112: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

112

çıkması için ne yapılması gerekiyordu? Olumlu

düĢünme, değil mi? Ġyi huylu genlerin baskın çıkası

kiĢiye ne kazandırıyordu, sağlıklı bir beden, değil mi?

Demek ki niyet etmek, düĢünceyi bir konu üzerinde

toplayıp iyi huylu genlerin hareketliliğine ivme

kazandırmaktır.

Televizyon canlı yayınlarında, bazı ünlü kiĢilerin

yakalandıkları kanser hastalığını moral gücüyle nasıl

yendiklerine iliĢkin sevinç dolu beyanlarına tanık

olmaktayız. Bu da, hastanın “ iyileĢeceğim, kendimi

bırakmamam gerekir, ha gayret!”tarzındaki inancını

devamlı canlı tutup sonuç almanın somut örneğidir.

Okuyucular bu defa diyecekler ki niyeti anladık,

peki, dua yapılmasının ne gibi önemi vardır. Dua da

kiĢiyi pozitif düĢünmeye götüren bir araçtır. KiĢi dua

süresince düĢüncesini bir noktaya odaklayıp iyi huylu

genlerin baskın çıkmasına yardımcı olur. Ayrıca duanın

bir de “Tanrı katında kabul edilmesine iliĢkin” manevi

boyutu vardır. Bu konunun özünü anlayabilmek için

“düĢüncenin eyleme nasıl dönüĢtüğünü” öğrenmemiz

gerekecektir. Çünkü her iĢi, her fiili yaratan Allah’tır.

DÜŞÜNCENİN EYLEME DÖNÜŞMESİ

Page 113: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

113

DüĢünce eyleme dönüĢürken üç aĢamadan

geçer. ġöyle ki;

*Birinci aĢama, doğuĢ safhası,

*Ġkinci aĢama, düĢünüp karar verme safhası,

*Üçüncü aĢama ise, alınan kararın uygulanması,

yani eyleme dönüĢme safhasıdır. Bunların ayrıntılarına

değinerek konuya açıklık getirelim:

Birinci aĢama, her türlü bilgi veya haberin

beyinde doğuĢu ile baĢlar. Beyinde bilgi oluĢunca

hemen insanın nefsi devreye girip, yararlı- zararlı, iyi-

kötü, helâl-haram gibi ayrıntılara bakmaksızın gerekli

veya gereksiz bilgileri düĢünme sistemine sokmaya

çalıĢır. Örneğin kiĢi hayal dünyasında yaĢarken, gerçek

hayatın ahlâki kural ve yasaklarıyla örtüĢmeyen tarzda

düĢünme sistemine sokulan bilgilere tanık olur. Bunun

somut örneğini de çoğu kez Ģu söyleĢide duyarız: Ġki

kiĢi topluluk ortamında tartıĢırken “ ġeytan diyor ki,

suratına iki yumruk indir, ağzı burnu kan içinde

kalsın!”Ģeklindeki öfkeye dayalı tepki, nefsin düĢünce

sistemine soktuğu bir haberdir. Oysaki, pek zorunlu

olmadıkça kimse bu davranıĢa yaklaĢmaz.

ĠĢte, bu tür bilgileri düĢünce sistemine sokan

etken, insanın nefsidir. Bu bilgilerin bir bölümü,

Page 114: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

114

bilinçaltından çıkarılıp düĢünme sistemine sevk

edilirken bir bölümü de, hayal edilen kaynaklardan

aktarılır veya kiĢinin her hangi bir istek ve gayreti

olmadan kendiliğinden oluĢur. Her halükârda bu

bilgilerin düĢünme sistemine sokulması, doğuĢ

safhasını oluĢturur. Genelde bilgilerin doğuĢ safhası,

kiĢinin akıl ve iradesi dıĢında geliĢmesi nedeniyle bu

aĢamadaki oluĢumdan insan sorumlu tutulmaz.

Ġkinci aĢama, düĢünce sistemine sokulan bilgiler

üzerinde düĢünmeyi yoğunlaĢtırıp eyleme dönüĢmesi

yönünde karar verme safhasıdır. Bu aĢamada nefsin

belirleyip önerdiği bilgi veya istekler akıl süzgecinden

geçirilir, yararlı- zararlı, iyi veya kötü yönleri değiĢik

alternatiflere göre tartıĢılarak seçim yapılır. Eğer

yapılması yönünde bir karar alınmıĢ ise irade gücü ile

uygulamaya konulur. ĠĢte, insanın eylemlerinden

sorumlu tutulduğu aĢama da bu safhadır. Ġslâm fıkhı

bunu” Cüzi irade” olarak tanıtmaktadır.

Üçüncü aĢama ise, alınan kararların eyleme

dönüĢme safhasıdır. Bu aĢamada kiĢinin herhangi bir

etkinliği söz konusu değildir. Yetki, tamamen “Mutlak

Ġrade de” yani yaratıcı Güçtedir. Diğer bir ifadeyle, bir

iĢin gerçekleĢmesi yönünde kiĢinin aldığı karar, Allah’ın

Page 115: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

115

o fiili yaratmasıyla ancak eyleme dönüĢür. Bunun

doğruluğunun örneklerini her zaman yaĢantımız ve

çevremizde görmek olağandır. Bu nedenle,

yapılmasına karar verilen bir iĢin mutlaka istek

doğrultusunda gerçekleĢecektir, diye kesin bir beklenti

içinde bulunmak bazen yanıltıcı olmaktadır. Çünkü

Allah dilemedikçe o iĢi yapmamız mümkün değildir.

Kanıtı mı isteniyor? ĠĢte yanıtı:

+ “Ve bir Ģey hakkında, ben bunu elbette yarın

yapacağım, deme. Ancak, Allah dileyecek olursa,

yapacağım de...” (18.Kehf Sûr./23-24).

+ “...ĠĢlerde onlara danıĢ. Bir Ģeye kesin karar

verince de artık Allah’a güven. KuĢkusuz Allah kendine

güvenenleri sever.”(3. Al-i Ġmran Sûr./159).

+. (Bedir savaĢı ile ilgili ayet):” O gün siz onları

öldürmediniz. Fakat Allah onları öldürdü. Ey

Muhammed, attığın zaman sen atmadın, fakat Allah

attı. Müminleri güzel bir Ģekilde imtihan etmek için

bunu yaptı. KuĢkusuz Allah her Ģeyi iĢitir ve bilir.”

(8.Enfal Sûr/17)

+ (Hz. Yusuf Peygamberin gençlik döneminde

baĢından geçen olaya iliĢkin ayetler)” Yusuf’un

bulunduğu evdeki kadın, Yusuf’un kendisine

Page 116: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

116

yaklaĢmasını istedi ve bütün kapıları kapattı (Haydı

gel! ) dedi. Yusuf ise: ( Allah’a sığınırım. Doğrusu o

(kocan) benim efendimdir. Bana güzel bakmıĢtır.

Gerçek budur ki, zalimler ( zina yapanlar)

kurtulmazlar, dedi.

+ “ Kadın, gerçekten ona niyetlenmiĢ ve o da

ona niyetlenmiĢti. Eğer Yusuf, Rabb’inin burhanını

(Ġlâhi ihtarını) görmemiĢ olsaydı, olacak olan olurdu.

ĠĢte biz, ondan fenalığı ve fuhĢu gidermek için böyle

yaparız. Çünkü o, bizim ihlasli kullarımızdandır.”

(12.Yusuf Sûr/ 23-24)

+ De ki: "Allah dilemedikçe, ben kendime bile ne

bir zarar, ne de fayda verme gücüne

sahibim…………(10.Yunus Sûr/49)

Konuyu aĢağıdaki örnek olay üzerinde

irdeleyelim:

DanıĢtay BaĢkanlığı üyelerine saldırı olayı:

Tarih 17 Mayıs 2006, günlerden ÇarĢamba…

Türkiye, DanıĢtay’a saldırı terör olayı ile sarsıldı.

Anında Ġstanbul Menkul Kıymetler Borsası iniĢe geçti.

Faizler yükseldi; enflasyon tekrar iki haneli rakama

döndü. Ġç politikada gerginlik ve karĢılıklı ithamlar

yaĢandı. Muhalefet partileri ve onların destekçisi

Page 117: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

117

kuruluĢlar sistemli olarak, saldırganı

azmettirmekten Ġktidarı sorumlu tuttular. Cenaze

töreninde çirkin sloganlar atıldı. Peki, kamuoyunu bu

kadar geren olay neydi?

Basından öğrendiğimiz kadarıyla, Ġstanbul

Barosuna kayıtlı Alpaslan Aslan adında genç bir

avukat, türban konusunda DanıĢtay’ın önceden verdiği

ve dindar kesimi inciten kararını gerekçe gösterip önce

Cumhuriyet gazetesinin Ġstanbul’daki tesislerine

bombalı saldırıda bulundu; sonra da DanıĢtay’a…

Alpaslan Aslan, bir gün önceden iĢ takibi görüntüsü ile

DanıĢtay binasına girip türban kararını veren Dairenin

odalarını inceler. Ertesi gün çantasına yerleĢtirdiği -

hayalet marka tabir edilen tabancasını-güvenlik

sisteminden geçirmeyi baĢarıp doğruca Ġkinci Daire

bölümüne yönelir. Daire baĢkanı ve üyelerini toplantı

halinde iken yakalar. Hedef alarak her birine tabanca

ile ateĢ etmeye baĢlar. Kimisi ĢaĢkınlık ve heyecanı

yenip masanın altına sığınmaya çalıĢır. Yine de beĢ

kiĢiyi yaralar. ĠĢini bitiren saldırgan binadan çıkıĢ

esnasında güvenlik elamanlarınca etkisiz duruma

getirilir.

Page 118: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

118

Yaralılar hastaneye kaldırılır. BaĢına mermi

isabet eden bir üye ameliyat sonrası hayata veda eder.

Diğer yaralılar ise kısa sürede iyileĢerek hastaneden

çıkarlar.

ġimdi, özet olarak bilginize sunulan bu olayı,

sorumluluk yönünden inceleyelim:

Saldırgan günler öncesi olayın cereyan tarzını

enine boyuna düĢünerek planlar. Herhangi bir yanlıĢ

adım atılmasın diye bir gün önceden olay yerinde

incelemede bulunur. Tesadüf o ki, dairenin tüm

üyelerini toplantı halinde bir arada bulma fırsatını elde

eder. Öldürmek kastıyla her birini hedef alıp ateĢ

etmeye baĢlar. Bu ana kadarki geliĢme,”düĢüncenin

eyleme dönüĢmesinin ikinci aĢamasını” oluĢturuyor.

AteĢ edip yaralama olayı ise, üçüncü aĢama safhasıdır.

Olay, saldırganın niyet ve kastine göre değil, Allah’ın

takdiri doğrultusunda sonuçlanır.

ĠĢte bu ve buna benzer olaylar gösteriyor ki,

düĢüncenin eyleme dönüĢmesinde üçüncü aĢama,

Allah’ın takdirine kalmıĢtır. Dilerse, karar aĢamasına

gelmiĢ kiĢiye eylemi gerçekleĢtirecek olanağı sağlar;

dilerse, o fiili yaratmaz ve istek de eyleme dönüĢmez.

Konuya iliĢkin olarak Yüce Rabbim ne buyuruyor;

Page 119: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

119

” Allah dilemedikçe hiçbir kimseye ölüm yoktur.

Ölümün vakti, Allah’ın ilminde belirlenmiĢ bir yazıdır.

Kim dünya nimetini isterse ona ondan veririz. Kim de,

ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz.

ġükredenleri müjdele.”(3.Al-i Ġmran Sûr/145). Yüksek

yargıcın ömrü o zaman dilimine kadarmıĢ. Ömür

denilen sayılı günler, ne azalır ne de uzar. Katilin

sorumluluğu ise, ölüm olayına aracılık etmesinden

kaynaklanıyor. Gerçek böylece bilinirse, hayal mahsülü

yanlıĢ düĢünceler ve nefsin kötü duygularından uzak

kalınır.

Sonuç olarak Ģunu söyleyebiliriz ki, kiĢinin

sorumluluğu, isteklerinin yapılması yönünde karar

verip irade gücüyle uygulamaya koymasından ibarettir.

Kötülüğü gerektiren istek, eğer Allah tarafında kabul

edilip fiil olarak yaratılırsa kiĢi cezalı veya günahkâr

olur. ġayet fiil yaratılmazsa, bundan dolayı manevi

sorumluluk yüklenmez.

Olay, nasıl düĢünülüp planlanmıĢ ve nasıl bir

sonuca ulaĢmıĢ; hayli ilginç değil mi?

KiĢi Ģöyle de düĢünebilir, devamlı dua ediyorum

fakat istediklerime kavuĢamıyorum; duaya devamın bir

yararı olacak mı? Elbette olacak, karĢılığında ödülünü

Page 120: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

120

elde edeceksin! Nasıl mı? Anlatayım: Ġnsanoğlunun

yaratılmasının esas amacı, Allah’a kulluk görevini

yerine getirmek olduğuna daha önce değindik. Kulluk

demek, Allah’ı en büyük bilip O’nun emir ve

yasaklarına uymaktır. Bunlara uyan ne kazanır? Dünya

yaĢamı için geçimlik, ahireti için de sevap kazanır.

Sevabı bol olanda Cennetle ödüllendirilir. Peki, dua

etmek nedir? Allah’ın biz Müslümanlara emri olup bir

tür ibadettir. Öyleyse dua edip Allah’tan istekte

bulunan Müslüman, bizim bilmediğimiz nedenlerden

dolayı, her ne kadar isteği gerçekleĢmezse de, ibadet

yapmıĢ olma sevabını kazanmıĢ olur.

Page 121: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

121

EK- 1

NEFSİN AŞIRI İSTEK KONTROL ÇİZELGESİ

AĢırı Nefis Konuları

Pazart

esi

Salı

ÇarĢ

am

ba

PerĢ

em

be

Cum

a

Cum

art

esi

Pazar

1.Büyüklenmek

2. Övünmek

3. Kıskanmak

4. Kibir-gurur

5. Alay etmek

6. Cana düĢkünlük

7. Mala düĢkünlük

8.ġehvet(cinsel istek)

9. Kötü söz- hakaret

10. Saldırganlık

11. Kin tutmak-Haset

12. Hainlik (düĢünmek)

13. Gıybet etmek

14. Söz taĢımak

15. Fitne çıkarmak

Page 122: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

122 16. Ġkiyüzlü davranmak

17. Yalan söz-iftira

BİBLİYOGRAFYA

1.GÜNVER Süleyman, Ġslâm’da YaĢam Yolunun Sınav

Basamakları, Ġzmir- 2005

2.ÖZ Prof. Dr. Mehmet, Vücudunuzu Ne Kadar Ġyi Tanıyorsunuz?

Testi Çözün Siz Kullanın Kılavuzu, Koridor Yayıncılık, Ġstanbul-

2008

3. HALĠLOĞLU, Dr. Tamer(KBB.Uzmanı), Gürültü Kirliliği Sağlığa

Yol Açabilir, 1 Ocak 2006 Bugün Gazetesi Melodi Eki.

4. KÖKSAL M. Asım, Ġslâm Tarihi, ġamil Yayınları/ Ġstanbul,

Cilt:16,Sf:96/

5.Ahmet Cevdet PaĢa, Kısas-ı Enbiya ve Tevarihi Hulefa.

2.cilt,sf:243. Bedir Yayınları

6.KÖKSAL M. Asım, Ġslâm Tarihi, ġamil Yayınları/ Ġstanbul,

Cilt:14,(Medine devri Sf:141)

7.Mehmet HÜSEYĠN Heykel, Hazreti Muhammed Mustafa, Çev:

Ömer Rıza DOĞRUL, Ahmet Halit Kitabevi, 1948/Ġstanbul

8. KELDER Peter, Tibetin Gençlik Pınarı (Ġkinci kitap),

Çev:Esra Özgen, DharmaYayınları, Cağaloğlu/Ġstanbul

9. KAYAHAN Ahmet,” Ruh ve Beden”,Sf:156, Ġlya Ġzmir Yayinevi

Matbaası, 2006/Ġzmir

10. ZÜLÂL Aslı, Kök Hücreler, Döllenme, Kromozom, DNA, Genler,

TÜBĠTAK Bilim ve Teknik Dergisi, Mart 2001 sayısı eki

Page 123: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

123 11. MURAKAMĠ, Dr. Kazuo, “Genetik Zekâ-YaĢamın Ġlâhi

Srları- Kozmik kitaplar, Ġstanbul -2007

BİYOGRAFİ

Süleyman GÜNVER

Ġlâhiyatçı - Yazar

22 Eylül 1935 doğumlu olarak Artvin ili- Ardanuç

ilçesi- Bereket köyü nüfusuna kayıtlıdır.

Ġlköğretimini 1945 yılında doğduğu köyde, ortaokul

öğretimini 1950 yılında Artvin il merkezinde, lise

öğretimini 1955’de Rize Lisesinde tamamladı. Aynı

yıl A.Ü.Ġlâhiyat Fakültesine askeri öğrenci

statüsünde kaydını yaptırdı. 1959 yılında mezun

olduktan sonra TSK’nın değiĢik birimlerinde

personel, moral ve sosyal hizmetlere yönelik görev

Page 124: KĠM OLDUĞUNU NEFSĠNE SORNas Suresi’nde Yüce Allah bildiriyor. Cin Ģeytanın aksine, elle tutulur gözle görülür, söyledikleri iĢitilir, fakat tanınması her zaman kolay

124

yaptı. 30 yıllık fiili çalıĢma hizmetini tamamladığı

1989 yılında Öğr.Kd.Albay rütbesinde iken

kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayrıldı.

Makale ve araĢtırma yazıları Türk Silahlı

Kuvvetleri dergisi, Kara Kuvvetleri dergisi ile Zafer

ve Fidan dergilerinde yayınlandı. 2002 yılında” Siz

Hangi Kulvarda KoĢuyorsunuz?”, 2003 yılında “

Kendimizi Ne Kadar Tanıyoruz?”, 2005 yılında

ise”Ġslâm’da YaĢam Yolunun Sınav Basamakları”

isimli kitaplarını özel olarak bastırıp tanıdık çevre ve

okumak isteyenlere ücretsiz dağıttı. 2009 yılında

< Ġslâm’ın BarıĢ, Stres ve Mutluluğa BakıĢı > isimli

kitabı ve 2011 yılında da « Kim Olduğunu Nefsine

Sor ! » kitabını yazıp internet aracılığıyla sayın

okuyucuların hizmetine sundu.

Tüm uğraĢı ve gayretlerindeki asıl amacı, “ halka

hizmetin Hakka hizmet” olacağı varsayımı ile

Tanrı’ya yaklaĢabilmenin huzurunu yaĢamaktır.

(E-posta:[email protected])