164
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU Sempozyumu 12 Mayıs 2014 29 No’lu Mimarlık ve Mühendislik Komitesi

KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTUSempozyumu 12 Mayıs 2014

29 No’lu Mimarlık ve Mühendislik Komitesi

Page 2: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU
Page 3: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

SEMPOZYUM

İstanbul Ticaret Odası Meclis Salonu - Eminönü

12 Mayıs 2014Pazartesi

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Page 4: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Yayına Hazırlayanlar

Genel Yayın Yönetmeniİsmail Şaşmaz

EditörFatih Göksu

Görsel YönetmenErsan Topuz

Grafik TasarımElmira Girgin

YayıncıABE MEDYA Yayıncılık LTD. ŞTİ.

Kuştepe mah. Tomurcuk Sok. İzmen Sitesi A-1 BlokKat:11 D-50 Şişli / İSTANBUL

Tel: 0 (212) 273 27 50 Faks: 0 (212) 273 27 51

www.abemedya.comSertifika No: 31971

Baskı ve CiltBilnet Matbaacılık ve Ambalaj A. Ş.

ISBN 978-605-65722 Basım: Mayıs - 2015

Her hakkı saklıdır, alıntılar dışında izinsiz kopyalanamaz, çoğaltılamaz.

Bildiri kitabında yayınlanan yazıların tüm sorumluluğu yazarlara aittir.

Page 5: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

29 No’lu Mimarlık ve Mühendislik Komitesi

SEMPOZYUM

İstanbul Ticaret Odası Meclis Salonu - Eminönü

12 Mayıs 2014Pazartesi

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Page 6: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

4

Prof. Dr. Ali Osman ÖNCELProf. Dr. Erdal OSMANLIOğLU

Prof. Dr. Nazif GÜRDOğANProf. Dr. Kemal SAYARProf. Dr. Korkut TUNA

Prof. Dr. Nevin GÜNGÖR ERGANProf. Dr. Esra BURCU

Doç.Dr. Hatice AYATAÇDoç. Dr. Nail YILMAZ

Doç. Dr. Birsen ŞAHİN KÜTÜKDoç. Dr. Serdar SAğLAM

Abdurrahman GÜNER Yrd. Doç. Dr. Aynur CAN

Yrd. Doç. Dr. Erhan Berat FINDIKLIAraş Gör. Levent TAŞ

Araş. Gör. Çiğdem Sema SIRMAMazlum-Der Genel Başkanı Cüneyt SARIYAŞAR

Mimar Semih AKŞEKERAli ÖNERErhan ER

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTUSEMPOZYUMU BİLİM VE DANIŞMA KURULU

Page 7: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

5

Murat ÖZDEMİRMurat ÖZMEN

Ali Reyhan ESEN Ali Osman ÖNCEL

Murat ALPAY

SEMPOZYUM DÜZENLEME KURULU

Ali Osman ÖNCELNevin Güngör ERGAN

Ahmet Erdal OSMANLIOĞLUMurat ÖZDEMİR

EDİTÖRLER

Page 8: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

6

İÇİNDEKİLERPROGRAMAçılış KonuşmalarıMMG Genel Başkanı Murat ÖZDEMİRİTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Murat KALSINİBB Başkanı Dr. Kadir TOPBAŞÇevre ve Şehircilik Bakanı İdris GÜLLÜCE

BİRİNCİ OTURUM 24

Medeniyetlerin Şehir Algısı ve Kentsel Dönüşüm

OTuruM BAŞKAnı PrOF Dr. Ali Osman ÖnCEL

PrOF. Dr. Korkut TunA Tarihte Şehirler ve Dönüşümleri 26

PrOF. Dr. nazif GÜrDOĞAn Medeniyet Kaynağı Kutlu Şehirler 30

PrOF. Dr. nevin GÜnGÖr ErGAn Kentsel Dönüşüm Politikası ve Toplumsal Katılım 34

PrOF. Dr. Kemal SAYAr Şehir ve Ruh Sağlığı 54

Page 9: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

7

İKİNCİ OTURUM 56Kentsel Dönüşüm’den Sosyal dönüşüme

OTuruM BAŞKAnı Avni ÇEBİ

DOÇ. Dr. nail YıLMAZ Toplumsal Yapı Belediyeler ve Kentsel dönüşüm 58

YArD. DOÇ. Dr. Erhan Berat FınDıKLı Metropolde Mekansal ve Tinsel Ayrışmanın Çoğul Formları 62

YArD. DOÇ. Dr. Aynur CAn Turgut Cansever Düşüncesinde Şehir Tasavvuru 80

Cüneyt SArıYAŞAr Kentsel Dönüşümde İnsan Hakları İhlalleri 84

ÜÇÜNCÜ OTURUM 88Şehirleşmede Mekansal Dönüşümün Toplumsal Etkileri

OTuruM BAŞKAnı Y. Mimar Ali reyhan ESEn

DOÇ. Dr. Hatice AYATAÇ Şehirleşmede Mekansal Dönüşüm 90

Mimar Semih AKŞEKEr Şehir ve Kent Ayrımı 104

PrOF. Dr. Abdurrahman GÜnEr Kentsel Dönüşümde Mühendislik Ahlakı 110

DİĞER BİLDİRİMLER 118

Page 10: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

8

Page 11: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

9

AÇILIŞ KONUŞMALARI

SEMPOZYUM

İstanbul Ticaret Odası Meclis Salonu - Eminönü

12 Mayıs 2014Pazartesi

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Page 12: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

10

Sayın Bakanım, Büyükşehir Belediye Başkanımız, Esenler Belediye Başkanımız, Sektör Temsilcilerimiz ve kıymetli katılımcılar.İstanbul Ticaret Odası ile ortaklaşa düzenlediğimiz "Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu" başlıklı sem-pozyumumuza katılımınız için Mimar ve Mühendis-ler Grubu adına, sizlere teşekkür ediyor, hoş geldiniz diyorum. “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kö-tülüğü meneden bir topluluk bulunsun. " hükmünü meslek alanlarında da rehber edinerek 1996 yılında dernekleşen MMG hareketi bugün, 3000'e yaklaşan üyesi, 6.000 civarında takip edeni olan, İstanbul dı-şında Ankara, İzmir, Bursa, Kayseri, Sakarya, Kon-ya, Samsun ve son olarak da Diyarbakır’da şube-leşen ve bugünlerde Erzurum şubesinin de kuruluş çalışmalarına başlayan, camiamızın saygın bir STK’sı haline gelmiştir. Evet, teknik bir Sivil Toplum Kuru-luşu olan MMG olarak, ilgi alanımız içerisindeki konularda yaptığımız bu ve benzeri etkinliklerimiz-le, çıkardığımız dergilerimizle, meslektaşlarımızı ve kamu oyunu bilgilendirmeye, kanun koyucu ve uygulayıcılara destek olmaya, yol göstermeye, teşvik etmeye ve uyarıcı olmaya gayret ediyoruz. Bu kap-samdaki çalışmalarımızda Şehirleşme ve Kentsel Dö-nüşüm önemli bir yer tutmaktadır. Kentsel Dönüşüm kavramı, özellikle 23 Ekim 2011 tarihinde meydana gelen Van depremi sonrasında gündeme gelmiş ve 31 Mayıs 2012 tarihinde yürürlüğe giren, kamuoyunda Kentsel Dönüşüm Kanunu olarak bilinen 6306 sa-yılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki" kanun ile birlikte popülaritesini arttır-mışsa da bizim gündemimizde çok öncesinden beri

Açılış Konuşmaları

MMG GENEL BAŞKANI

MURAT ÖZDEMİR

Page 13: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

11

yer almaktaydı. Hatta bu konuda belki de ilk sayılabilecek bir sempozyumu 19 Kasım 2011 tarihinde, hemen Van depreminin ertesinde, Üsküdar Belediyesi ile ortaklaşa ger-çekleştirmiştik. “Şehirlerimizin Geleceği, Tehditler ve Fırsatlar” başlıklı o sempozyumu-muzda, Kamu, Üniversite ve Meslek mensuplarından uzmanlar bir araya gelerek “Afet, Deprem ve Risk Analizleri”, “Kentsel Dönüşüm Politikaları” ile “Şehir, İnsan ve Top-lum” başlıklı oturumlarda konunun teknik yönleriyle birlikte sosyal yönlerini de etraflıca değerlendirme imkanı bulmuştuk. Bir sempozyum düzenlemek aylar süren bir organizas-yon gerektirdiğinden böyle bir sempozyumu depremden hemen sonra yaklaşık 25 günde tabii ki organize etmemiştik. Bütün bu konular henüz kamuoyunun gündeminde değilken biz sempozyum hazırlığımızı yapmıştık, deprem ve gündem bizim hazırlığımızın üzerine gelmiş oldu. Şehirleşme kamu oyu gündeminde bu yoğunlukla konuşulmazken, gerek üniversitelerde yaptığımız panellerde gerekse çıkardığımız dergilerimizde şehirleşmeyle ilgili endişelerimizi sürekli gündemde tutmaya gayret ediyorduk.Bizim için önemli olan ve ülkemizde yaşanan bir çok problemin ana çıkış kaynağı olarak gördüğümüz şehirleşme sorunumuzu dergilerimizin52. Ocak-Şubat 2010 sayısında "ŞEHİRLEŞME AMA NASIL?"57. Kasım-Aralık 2010 sayısında "KENTSEL DÖNÜŞÜM"65. Mart-Nisan 2012 sayısında "ŞEHİRLERİMİZ DÖNÜŞÜRKEN BAŞKA BİR ŞE-HİRLEŞME MÜMKÜN MÜ?” ve 71. Mayıs-Haziran 2013 sayısında "ŞEHİRLERİMİZ NEREYE KOŞUYOR?" dosya konuları ile her açıdan işlemiştik ve bundan sonra da işlemeye devam edeceğiz. Dergilerimizin tüm sayılarına internet sitemizden ulaşılabilinir. Üniversitelerimizde gerçek-leştirdiğimiz paneller kapsamında da, 15.02.2012 tarihinde Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi'nde "Şehirlerin Kimliği ve Geleceğe Taşınması" 07.06.2012 tarihinde İTÜ'de "Medeniyet Kurucu Şehirler" 13.12.2012 tarihinde Sabahattin Zaim Üniversitesi'nde K.Çekmece belediyesi ile "Herkes için Şehir: Değişen Kentler Dönüşen Yaşamlar”27.02.2013 tarihinde Marmara Üniversitesi'nde "Şehir ve Medeniyet Tasavvurumuz" pa-nellerini gerçekleştirdik. Bunlardan, şehircilik konusuyla popüler olduğu için değil gerçek-ten önemsediğimiz için ilgilendiğimizi ifade etmek ve tabii ki biraz da MMG'nin reklamını yapmak için bahsettim. Aslında bütün bu dergilerimizde yazılanlar, sempozyum ve panel-lerde konuşulanlarla konu ile ilgili olarak söylenmesi gereken bir çok şey söylenmiş, yazıl-mış, çizilmiştir. Ama, sizlerinde bildiği gibi özellikle iyi ve faydalı şeylerin tekrar edilmesi teşvik edilmiştir. Ayrıca her defasında farklı uzmanlarla, gelişen şartları da dikkate alarak konuyu farklı yönleriyle değerlendirmek ve kamuoyunun gündeminde tutmak adına bu ve benzer faaliyetlerimize devam ediyoruz.Biz MMG olarak şehirlerimizin yapılanmalarını ve şehircilik uygulamalarını yakından takip etmeye çalışıyor ve şehirlerimizin insani ölçeklerde, herkes için huzur beldeleri ola-

Page 14: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

12

cak şekilde teşkil edilmelerinin önemini sürekli vurguluyoruz. Aslında şehirlerimizin birer "Dönüştürme Makineleri" olduğunu düşünüyoruz. İnsanı, aileyi ve toplumu dönüştür-me makineleri. Bizleri dönüştürmek üzere kendi ellerimizle inşa ettiğimiz, sonucunu sıcağı sıcağına belki hemen görüp anlayamayacağımız, anladığımızda da, geç kalmış olacağı-mızdan korktuğumuz, dönüştürme makineleri. Bu konu ile ilgili olarak hemen her de-fasında ifade ettiğim gibi, 1+1, 1+0 dairelerin, mahalleyi ortadan kaldıran, kendi içinde bir dünyası olan, çevresinden izole adeta gettolaşan, isimlerinde Türkçenin kaybolduğu, çok katlı korunaklı, havuzlu sitelerin, orta ve küçük ölçekli esnafı ortadan kaldıran dev market ve alışveriş merkezlerinin, çocuk, yaşlı ve engellilerin şehir içindeki varlıklarını önemsemeyen, doğayla ve coğrafyayla mücadele eden bir yapılaşma gerçeğinin bizleri ve toplumumuzu zamanla nasıl dönüştürebileceğini bugünlerden hesap etmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü etrafımızda birbiri ardına gerçekleştirilen projelerde işin bu kısmı-nın genelde göz ardı edildiğini düşünüyoruz. Şehircilik ve yapı yapmak sadece arsa bü-yüklüğü ile emsal değerini çarparak bulduğunuz alanı yapı olarak o arsaya yerleştirmek ve metrekare maliyeti ile satış fiyatı arasındaki farkı hesaplamak değildir, olmamalıdır.Bu anlayışın yerleşip hakim olmasında aslında hepimizin, yani vatandaşından mimar ve mühendisine, ve müteahhidine, idarecisinden STK'sına kadar hepimizin bir sorumluluğu ve vebali bulunmaktadır. Evet biraz önce bahsettiğin dönüşümün etkisinden olsa gerek daha tamahkar bir toplum haline gelmemizle birlikte, farklı konuları önceliklerimiz arası-na aldığımızdan, şehircilikle ilgili sağlıklı, içimize sinecek, bu coğrafyanın inanç ve kültür değerlerinin ürünü diyebileceğimiz şehircilik örnekleri ortaya maalesef koyamadık. Yanlışta ısrar etmemek ve yeni şehircilik kazalarına yol açmamak adına, çünkü bu süreçte maalesef yaşanan bir çok şehircilik kazası da olmuştur, öncelikle hepimizin bir öz eleştiri olarak bu durumu tespit etmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Tabii aslında, siz samimiyetle bir şeyler yapıyor ve doğruları dile getiriyorsanız, bu doğrular bir gün bir şekilde mutlaka bir yerlerde karşılık bulacaktır diye düşünüyor ve ümit ediyoruz. En azından şimdilik teorik de olsa, bu düşüncemizi doğrulayan gelişmelerde yok değil aslında.Kentsel dönüşüm ve bu vesile ile şehirlerimizin yeniden yapılanması kapsamında MMG olarak, gerek önceki başkanımız Avni bey'in gerekse benim muhtelif vesilelerle dile getir-diğimiz çekincelerimiz, endişelerimiz ve yapılması gerekenler hakkındaki düşüncelerimiz ortadadır.Bu kapsamdaki genel prensip ve yaklaşımlarımızdan bazılarını, 19 Kasım 2011 tarihinde düzenlediğimiz sempozyumun sonuç bildirgesinden aktarmak isterim:

1. Şehirlerimiz kurulduğu bölgenin kültürel ve topografik dokusuna uygun, bölgenin kendine has mimari özeliklerinin yansıtıldığı, yerel malzemenin kullanıldığı, mimari ve estetiğin öne çıktığı, sosyal donatı alanlarının geniş ve erişilebilir olduğu, birbirini tekrar etmeyen kimlikli şehirler olarak inşa edilmelidir.

Açılış Konuşmaları

Page 15: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

13

2. Yapılması gereken, şehirlerimizi, yoğunluğunu azaltarak mümkün mertebe az katlı ve bahçeli konutlardan müteşekkil, eskiden olduğu gibi zengini fakiri, doğulusu batı-lısı her bireyinin birlikte yaşadığı, paylaşmaktan ve diğerinin varlığından güç aldığı, sosyal barışını sağlamış medeni, mutlu birey ve ailelerin olduğu, çocuk, yaşlı, özürlü gibi tüm sakinlerinin çevre, estetik ve sosyal donatı imkanlarından istifade edebildiği, mekanlara dönüştürmektir.3. Şehri insana, doğaya saygılı bir şekilde onu bir rant aracı olarak değil Allah’ın bize bir emaneti olarak korumalı ve güzelleştirmeliyiz. O bizim ve bizden sonrakilerin ortak malıdır. Bizden sonraki nesillere imar edilmiş, huzurlu ve yaşanabilir şehirler bırakmak herkesin görevidir. Toplumsal barışımıza ve insanımızın huzuruna katkı sağlayacak şehirleri yeni bir idrak ile inşa ve ihya ederken, şehirlerimizi yeni bir mede-niyetin taşıyıcıları olarak geleceğe taşımalı, bugün yaptığımız şehirlerle yarınlarımızı belirlediğimizi aklımızdan çıkarmamalıyız.

Bunların yanı sıra teknik olarak üzerinde durduğumuz iki önemli husus daha var.

Bunlardan bir tanesi; Şehirlerimizin özellikle de İstanbul'un sorunlarını çözmek için tüm ülkenin kaynak ve imkanlarını birlikte değerlendirip ülkeyi top yekun planlamak ve çöz-mek gerekliliğidir. Anadolu'yu planlayıp çözmeden İstanbul'u çözmemiz mümkün ola-maz. Kırsalın, Anadolu'nun itim gücünü kırmadan İstanbul'a yapacağınız her yatırım bu-ranın çekim gücünü daha da arttıracaktır. Onu için kırsalın, Anadolu'nun çekim gücünü arttıracak yatırımlar yapılmalı ve teşvikler verilmelidir.

Diğer husus ise, daha önce de her vesile ile söylediğimiz gibi, gerek emsal artışlarıyla ge-rekse kamu yatırımlarıyla oluşturulan kent rantının bir şekilde kamuya geri dönüşünün sağlanmasıdır. Bu tabii siyasi olarak riskli ve sıkıntılı bir durum olabilir ama bunun kamu-oyu önünde anlatılması ve savunulması ile ilgili STK desteğini biz MMG olarak vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha ifade etmek isterim.

Şimdi ise Ak Parti'nin 30 Mart 2014 seçimleri öncesi yayınladığı seçim beyannamesinden bazı cümleleri aktarmak istiyorum:Kişinin yaşadığı çevre, binalar dünya ve yaşam tasavvuruna etki eder. Bu bilinçle uy-garlığımızın insan ölçekli, insan odaklı ve insan dostu şehir anlayışını ihya etmek temel misyonumuzdur.1. Şehirlerimizin her birini kendi tarihi, sosyal, ekonomik, kültürel değerleriyle marka şehir haline getirmeyi hedefliyoruz.Hedefimiz öncelikle insan dostu şehir anlayışımızı hâkim kılmaktır. “Kimlikli ve kişilikli

Page 16: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

14

şehirler” oluşturarak medeniyetimizin şehir tasavvurunu ihya etmektir. Güzel insan, güzel şehir demektir. Mekânın estetiği, insanın estetiği demektir. Çünkü mekân insanı, insan da mekânı şekillendirir. 2. Mahalleler şehirde dayanışma ve kaynaşmanın vuku bulduğu, toplumsal değerlerin yeni kuşaklara aktarıldığı yerlerdir. Bizim şehirlerimiz, sadece kendi insanımıza değil, her insana açık olmuştur. Bizim şehirlerimiz, sosyal ve iktisadi durumuna bakmadan, her insanı kuşatan, kucakla-yan mekânlar olmuştur. 3. Bizim anlayışımıza göre, Allah’ın yeryüzündeki halifesi olan insanın temel sorumluluk-larından bir tanesi de dünyayı, yani yaşadığı mekânı güzelleştirmektir.Her nesil, devraldığı çevreyi güzelleştirerek kendinden sonraki nesillere miras bırakmakla mükelleftir. Dolayısıyla insanın iki temel görevi vardır:

• Doğal çevrenin güzel muhafaza edilmesi• İnsan tabiatına uygun mimari eserlerin vücuda getirilmesi.

Bizim hedefimiz “huzurlu şehirler" dir. Hedefimiz; çocuklarımıza, torunlarımıza gurur duyacakları bir medeniyeti, şehirleri ve ülkeyi miras bırakmaktır.Şehir sadece insanın inşa ettiği değil, insanı da inşa eden canlı bir mekândır. İnsanı şe-killendirir, geçmişini olduğu kadar bugününü ve yarınını da belirler. Şehir mirasımız, aynı zamanda medeniyet birikimimizdir. Göç olgusunun, yasaklarla cebredici tedbirlerle önüne geçilemeyeceği aşikârdır. Göç, ancak taşranın güçlendirilmesi ile, yani cezbedici tedbirlerle azaltılabilir. Yeni dönemde teşvik politikalarımızı çeşitlendirip, daha yaygın hale getireceğiz. Böylelikle Anadolu’da yeni cazibe merkezleri oluşacağına ve alternatif şehirlerimizin ortaya çıkacağına inanıyoruz.Mevcut şehirlerin merkezlerini daha fazla yoğunlaştıracak mevcut yapılaşma eğilimini azal-tacağız. İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa gibi şehirleri daha da büyütecek gelişim planları yerine, sosyo-ekonomik gelişimi yeni şehirlere bir şehirleşme modeli uygulayacağız.Ve son olarak ta geçenlerde gazetelere yansıyan Kalkınma Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz'ın yaptığı açıklamaya göre, Temmuz ayına kadar görüşülmesi beklenen Gelir Vergisi Kanun tasarısı kapsamında Şehir Rantının Vergilendirilmesi ile ilgili bir çalışma da yürütülmekte-dir. Gerçi bakanımızın bu konunun kısa vadede akşamdan sabaha çözülebilecek bir konu olmadığı ancak orta vadede gündeme gelebileceği gibi bir beyanını da yine basından takip ettik ama böyle bir konunun gündeme alınmış olmasını bile önemsediğimizi ifade etmek isterim.

Evet, demin de dediğim gibi, bu görüşlerin seçim beyannamelerine girmesini düşünce-lerimizin doğru ve haklılığını gösteren gelişmeler olarak değerlendiriyoruz. Tabii ki bu saatten sonra bu ifadelerin teorik düzlemden pratik uygulamalara dönüştüğünü görmeyi

Page 17: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

15

de bir an önce beklemekleyiz. Kentsel dönüşüm yasasının esas çıkış maksadı risk taşıyan binaların dönüştürülmesi iken bugün geldiğimiz noktada risk taşıyan binalardan ziyade rant taşıyan binaların dönüştü-rüldüğünü görmekteyiz. Zira barınma hakkı temel insan haklarındandır ve rant konusu edilmemesi gerekir. Dönüşüm uygulamalarını, insanların kendi yaşayıp büyüdükleri, aidi-yet hissettikleri, komşuluk ilişkileri kurup geliştirdikleri ortamlarını muhafaza edecek bir kurgulamanın gereğine inanıyoruz.Bu maksatla Kentsel dönüşüm kanunu ve hamlesi, bir fırsat olarak görülmeli ama fırsat-çılığa dönüşmesine de meydan verilmemelidir. Sayın bakanımızın da konu ile ilgili hassa-siyetimizi paylaştığını biliyoruz. Tabii çok zor ve maalesef çoğunluğun tamahkarlıkla yaklaştığı bir konuyu değerlendiri-yoruz. Ama biz elimizden geldiğince öncelikle olması gerekenleri tespit ve ifade etmek, sonrasında ise eldeki imkanlarla bu olması gereken tespitlere ne kadar ulaşabileceğimizin mücadelesini vermek durumundayız. Burada herkes elini taşın altına koymalı ve gerekli fedakarlığı ve katkıyı yapmalıdır. Zira, Şehirlerde aslında insanlar gibi canlı organizma-lara benzerler. Şehirlerin de insanlar gibi doğumu, büyümesi, gelişmesi, hastalığı ve hatta ölümü söz konusu olabilir. Ancak şehirler insanlardan farklı olarak öldükten sonra hesap vermezler ama o şehirlerde yaşayanlar, yönetenler, yetkililer, aydınları, müteahhitleri, mi-marları, mühendisleri o şehirlerin de hesabını verirler... Evet, bu önemli konu yoğun bir gündemle uzmanları tarafından ele alınacağından, ben sözü daha fazla uzatmadan esas sahiplerine bırakmak istiyorum. Bu vesile ile de, Mimar ve Mühendisler Grubu olarak, her zaman ülkemiz adına değer üretmeye, dönemimize şahitlik yaparken olumlu gelişmeleri müjdelemeye ve duyurmaya, yanlış gördüğümüz uygulamalar hakkında da uyarıcı olmaya çalışırken her faaliyetimizde HİKMETİ gözeterek İMAR edici olacağımızı ve ürettiklerimizi toplumumuzla İHSAN’la paylaşacağımızı ifade etmek istiyor, bu sempozyumumuzun da hayırlara vesile olması duasıyla, İstanbul Ticaret Odasına ev sahipliğinden ve katkılarından, Sayın bakanımıza yoğun programı arasında bizlere değer verip vakit ayırdığından, sizlere de katılımızdan dolayı bir kez daha teşekkür ediyor saygılarımı sunuyorum.

Page 18: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

16

İTO YÖNETİM KURULU BAŞKAN YARDIMCISI

MURAT KALSIN

Çok kıymetli Bakanım, İBB Başkanım, Esenler Belediye Başkanım, MMG Değerli üyeleri, değerli konuklar sizleri İTO adına saygıyla selamlıyor ve bugünkü düzenlenen sempozyuma hoş geldiniz di-yorum. Konumuz kentsel dönüşümün sosyal boyu-tu. Burada bu konuda konuşacak çok önemli birey-ler var, umarım önemli meselelere parmak basarız.

Kentsel dönüşüm Türkiye’nin son yıllarında en önemli gündem maddelerinden birisidir. Şehirlerimizin imar ve inşası adına çok önemli süreçlerden geçiyoruz. Yapı stokumuz eski, deprem yönetmeliğimizde olmayan bina sayısı fazla ve şehirlerimizin estetik konusunda sıkıntıları var. MMG işte bu işlere gönlünü koymuş bir kurum. Daha evvel 4 yıl başkanlığını da yapma gururuna eriştiğim bu kurumu bir fikir ve imar potası olarak görüyorum. Kentsel dönüşümün sosyal boyutlarının da olduğunu bu sempozyumda her beraber izleyeceğiz. Değerli dostlar inşaat sektörü ülke ekonomisinin lokomotifidir. Başta imalat sektörü olmak üzere bir çok sektör iç içedir. Dolayısıyla bu sektörde yapılan harcamalar diğer sektörlere de ivme kazandırır. 2013 yılında 1 milyon 200 bine yakın Türkiye’de konut satıldı ve bunun 200 bine yakını tek başına İstanbul’da gerçekleşti. Diğer yandan 3. köprü, yeni havalimanı projesi, kanal İstanbul ve kentsel dönüşüm projeleri sektördeki hareketliliğe büyük bir ivme katıyor. Öte yandan sektörün istihdam konusunda da önde gittiğini görmekteyiz. 2 milyona yakın insan sektörde çalışmakta. Biz İTO olarak

Açılış Konuşmaları

Page 19: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

17

bu dinamizmin farkındayız. Bu yüzden göreve geldikten sonra mimar ve mühendisleri bir araya getirerek bir proje birliği kurduk. Komitelerimizi geniş paydaşlara açtık. Gerçekten de mimarlık ve mühendislik alanında birçok şehir yeniden kuruluyor. Bugün birçok ülke mimari ve teknik inşaat sayesinde büyüdü. Burada tarihi bir vakayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Süleymaniye Camii’nin açılışında Mimar Sinan altın bir tepsi üzerinde Süleymaniye Camii’nin anahtarını Kanuni Sultan Süleyman’a sunduğunda Padişah kendisine cevaben, “Ey Sinan bu ihtişamlı yapının açılışı bunu yapanlara düşer” der ve anahtarı açılışı yapması için Mimar Sinan’a verir. İşte ecdadın mimara ve mühendislere verdiği önem budur. Biz de bu değeri mimar ve mühendislere vermek için elimizden geleni yapmaktayız.

Değerli katılımcılar, kentsel dönüşüm sadece binaların güvenli hale gelmesi anlamına gelmez. Esasen kentsel dönüşüm tam anlamıyla bir dönüşümden bahsetmektir. Burada belki de en az kentsel dönüşümün sosyal boyutundan bahsedilecek. Kentsel dönüşüm ile yeni yaşam alanlarına kavuşacağımızın yanı sıra yeni sosyal ortamlara da kavuşacağız. Bu alanlar bize kendimizi daha iyi hissettirecek alanlar olmalıdır. Trafik sıkışıklığının bizlere sosyal yönden nasıl sorunlar çıkardığı ortadadır. Biz İTO olarak denizi daha yoğun olarak kullanılması konusunda çalışmalar yürütmekteyiz ve inşallah iyi sonuçlar almayı planlıyoruz.

Burada farklı bir konudan bakarsak, ülkemiz Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu vasıtasıyla Avrupa Birliği Kırsal Kalkınmayı destekleme fonlarında senelik 750 milyon TL para alıyor ve bu fondan şu ana kadar 1 milyar TL’nin üzerinde para dağıtıldı. Kasada da 2 milyar 600 bin TL dağıtılmak üzere duruyor. Bu paranın kırsal kesimlere dağıtılması neticesinde umuyoruz ki işsiz nüfusu tarıma çekip bu üretim alanını da tekrar harekete geçirmiş oluruz.

Büyük şehirlerde istediğiniz kadar yol yapın, istediğiniz kadar yol açın artan nüfus ile baş etmek mümkün değil. Bundan 30 yıl önceki kırsal-kentsel nüfus dengesini yakalamadan kentsel dönüşüm hamlesinin başarılı olması çok zor görünüyor. Ayriyeten dönüşüm projelerinin İstanbul’a uygun ve geleneksel mimari anlayışımız ile uyuşmasına çok önem vermekteyim. Bu vesile ile organizasyonda emeği geçen herkese teşekkür eder, saygılarımı sunarım.

Page 20: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

18

İBB BAŞKANI

DR. KADİR TOPBAŞ

Sayın Bakanım, Ticaret Odamızın Genel Başkan Yardımcısı., Mimar ve Mühendisler Grubu’nun Sayın Başkanı ve yöneticileri, değerli katılımcılar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Günümüzün önemli konularından birisi olan kent-sel dönüşümün gündeme alınmasının çok önemli olduğunu söylemeliyim. Bir yazarın güzel bir ifade-si var. Diyor ki; bundan 100-200 yıl önce biz insan-ların atları, bahçeleri, bağları vardı ve biz bunların hepsini teknoloji uğruna verdik. İnsanoğlu olarak şu an karda mıyız zararda mıyız değerlendirmek lazım ama bir gerçek var dünyanın hızla nüfusu artmakta. Şu an şehirlerin kara alanlarında işgal ettiği alan ise yer kürenin % 2.5’i durumunda. Yine 2005 yılında kırsal ve kent nüfus oranı dengelendi ve daha sonra kentsel nüfus oranı artışa geçti. Ya-kın bir gelecekte de kent nüfusunun % 60-70’inin şehirlerde yaşayacağı düşünülmekte. Bizler bu den-geleri kader olarak görmeyip ne yapmamız gereki-yorsa yapmak durumundayız. Şunu maalesef dile getirmek zorundayım. Ülkemizde yapılan 5 yıllık kalkınma planları var ama ulusal ölçekte yapılmış bir kalkınma planımız yok. Araziler nasıl gelişecek, bölgeler nasıl gelişecek gibi konular ne yazık ki ol-madı ve yöneticilere göre şehirler oluştu. Mutlaka ulusal planlar yapılmalı. Sayın Başbakan’ın talima-tıyla sanırım şu anda ulusal planlar yapılmakta.

Sanayileşme sürecinin Avrupa’da başlamasıyla daha sonra ülkemize sıçraması neticesinde göçle-rin kentlere doğru akışı maalesef bugün ki şikayet

Açılış Konuşmaları

Page 21: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

19

ettiğimiz kentleşmeyi ortaya çıkardı. Kentlilik aslında sosyolojik bir evrimdir. Kente gelen bir insan kenti yaşayamıyorsa o insan kentli olamaz. Ne yazık ki savaşlar sonrası yaşam mücadelesi veren insanlarımız temel ihtiyaçlarını karşılamak düşüncesiyle dar ufuklarla bakmak zorunda kaldı. İstanbul’un dün üzerinde biraz inceleme yaptığım bir kitapta 1930’ların İstanbul’una bakma fırsatına eriştim. Gerçekten sıkıntıdan dolayı çökmüş bir İstanbul vardı fotoğraflarda. Ama biliyoruz ki burası bir yeryüzü cenneti. Her alanıyla 4 mevsimi yaşayan bir nokta. Zaten bundan dolayı insanlar 8 bin 500 yıl önce burayı keşfedip yaşamını buraya kurmuş ama şu an hemen hemen 15 milyona gelmiş bir İstanbul’dan bahsediyoruz. Bu şehrin kullanma konusunda daha dikkatli olmalıyız. Ben çocukluğumdan İstanbul’u hatırlarım, Şehir Suriçi dolduktan sonra dışa taşmaya başladı. O dönemde yeni ihtiyaç alanları belirlenseydi bugün daha farklı bir İstanbul’u konuşuyor olurduk. Bir gerçek var, İstanbul’un 5 bin 400 km’lik alanının 2 bin 500 km’ si orman alanıdır. Geri kalanı ise yerleşim alanı. Hesap yaparsak kişi başı-na düşen alan İstanbul’da 160 metrekaredir. Siz bu alanı tek katlı yapılar ile yerleşim alanlarına dönderirseniz 4 kişilik bir aileye 560 metrekarelik bir alan, ki bu alanda yollar ve sosyal donatı alanları dahil olmak üzere nasıl bir ölçek ortaya çıkar, işte o yüzden çok katlı yapıları savunmasam bile böyle bir durum ortaya çıkmaktadır. Şu an Paris’te yapılan bir çalışma var. Geleceğin Paris’i isimli. 100 milyon nüfuslu bir Paris ve Rhen Nehri’ne kıyısı olan 3 kenti birleştirip yeni bir yönetim merkezi kuruyorlar. Diyorlar ki bizim şu an ihtiyaçlarımız farklı, tabiî ki eskiyi koruyoruz ama zaman değişiyor. Evet, artık çocukluğumuzdaki 1 milyonluk İstanbul yok, 15 milyonluk bir şehir var.

Şehirler inovasyon merkezlerdir. İhtiyaçlar doğurmaktadır. Atlı tramvaylar yerini met-rolara bıraktı. Tabii ki bu değişim talepler neticesinde oldu. Biz bugünün şartlarında kentin her noktasına birkaç kez ulaşabiliyoruz. İş alanları genişledi. İlişkiler arttı ve hızlı hareket etme mecburiyeti geldi. Aslında bizleri artık sistemler yönetir hale geldi. Bize bu kentlerde düşen, değerler konusunda hassasiyet göstermek, yeni yaşam alan-larında yaşam ilişkilerini doğru hale getirmek bizim için önemli olmalı. Londra’da şehrin en yüksek binası yapıldı. Projelendirmede şu düşünüldü. Biz diğer yüksek bina-larda insanları ayrıştırıyoruz. Bu binalarda her katmandan insan yaşamalı diyorlar. Bu çok önemli çünkü insan ilişkilerine değer veriyorlar. Biz de maalesef siteler ayrıştırma amacıyla yapılıyor. Aradaki uçurumlar artmakta. Bu mesafeler artmakta ve arttıkça tehlikeli hale gelmektedir. Bir de şunu iyi biliyoruz ki hareket halinde olan insanlar, göçmenler var. Bakın Yunanistan çitler inşa ediyor. Ama bu dengesizlik devam ederse en büyük problem güvenlik konusu olacaktır. Ben bunu Birleşmiş Milletler’deki bir konuşmamda da dile getirdim.

Page 22: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

20

Biz bir kere sosyalleşme adına ortak mekan sayısını artırmak zorundayız. Ötekini ka-nıksama yollarını açmalıyız. Bakın Sayın Başbakanımız Belediyelere ait olan Sosyal Tesisleri halka açtığında, toplumsal bir sosyalleşmeyi ortaya çıkardığını kendisi dile getirmiştir. İnsanlar sokağa çıktığı zaman aidiyet duyguları gelişiyor ve dolayısıyla sor-gulamaya başlıyor. Dahası talepleri dile getiriyorlar. Burada bize düşen gelir, rant gibi kavramlardan uzak sosyal gelişimleri ortaya koyacak çalışmalar yapmak zorundayız. Her daim dile getirdiğim gibi insanoğlunun kutsal olan bir hakkı; barınma hakkı var-dır. Yönetimlerin bu hak konusunda üzerine düşeni yapması lazımdır. Kira öder gibi yapıları, ucuz yapıları vermezseniz, çarpık, sakat yapılar ortaya çıkar. Son olarak dep-rem riski var, burada kentsel dönüşüm de bir şans getirmektedir, tabii ki rant ve kar amacı gütmeden yapılmalı, Sayın Başbakan’ın belediye başkanlarına ilk söyledikleri de budur. Sözlerime burada son verirken sempozyumun hayırlı ve başarılı geçmesini diliyor ve saygılarımı arz ediyorum.

Açılış Konuşmaları

Page 23: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

21

Günümüzün önemli konularından birisi olan kentsel dönü-şümün gündeme alınmasının çok önemli olduğunu söylemeli-yim. Bir yazarın güzel bir ifadesi var. Diyor ki; bundan 100-200 yıl önce biz insanların atları, bahçeleri, bağları vardı ve

biz bunların hepsini teknoloji uğruna verdik.

Page 24: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

22

ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK BAKANI

İDRİS GÜLLÜCE

Değerli Belediye Başkanları, İTO’nun değerli yöne-ticileri, Mimar ve Mühendisler Grubu’ndan değerli dostlarım, kıymetli misafirler; hepinizi saygıyla selam-lıyorum. Organizasyon için çok teşekkür ediyorum ve böyle organizasyonların devamlı olmasının çok fayda-lı olacağını düşünüyorum.

Kentsel dönüşüm bir mecburiyetten kaynaklandı. Hepimiz biliyoruz ki ülkemizin % 90’ı bir deprem alanı. Milletvekili iken ben deprem komisyon başkanıydım. Ayrıca deprem bölgelerinden birinde belediye başkanlığı yaptım. 17 Ağustos depremini de tecrübe edenlerden biriydim. Evet, böyle bir vaka var. Dahası yapılaşmamız çok çirkin olmuş. Bir anda % 60 köylü olan nüfusumuzun % 80’i şehirlere gelmiş. Bu kadar kısa zamanda nüfus katlandı ve mühendislik hizmetleri olmadan gecekondu ve benzeri olan binalar yapıldı. Bu binalar plan ve mühendislik görmeden yapılan binalardı. Ama artık ülkemiz eski Türkiye değil. Dünya ekonomisinde 16. sırayı zorlayan, 17 milyon öğrencisi olan, ileri teknoloji peşinde koşan, artık sanayi ürünleri satan bir ülkeye dönüşmüş durumda, o halde şehirlerinde bu çökmüş, riskli halden kurtarılıp çağdaş donatıları olan şehirlere kavuşması gerekiyor. Bu ve bunun gibi daha birçok nedenden dolayı da kentsel dönüşümün ortaya çıkması gerekiyor.

37 ilde 106 adet bakanlık, 148 farklı noktada 383 bin bağımsız birimin 81 ilde 106 binin üzerinde dönüşümünü başlattık. Tabi her işin başında eksik ve hatalar olabiliyor. Daha iyisi tecrübe ile kazanılıyor. Bazı belediye başkanlarımız yola çıkmış ama halkın % 70’i karşı bu duruma. Şikayet etmiyorum ama bazıları

Açılış Konuşmaları

Page 25: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

23

geliyor ve halkın karşı çıkması konusunda endişelerini anlatıyor. Ama zaman içerisinde işin pişmesi de gerekiyor tabi. Yapılması gereken yapılacaktır. Ama halka rağmen değil, halkla birlikte yapacağız. Kentsel dönüşüm konusunda da bu böyledir.Siyaset mümkün olanı yapmaktır. Mümkün olanlar da her zaman doğru olanlar olmuyor ve olması gerekenle olabilecek olan da her zaman örtüşmüyor. Bu durum şehircilikte de böyledir. İnsanın gönlünde geçenlerle gerçekler örtüşmüyor. İstanbul’un imarı Sivas’tan, Ardahan’dan, Sinop’tan, Kastamonu’dan başlıyor. Bu şehirler en fazla göç veren şehirler. Eğer siz buraların imarını yapamazsanız, o insanlar nerede iş bulabilirse oraya akıyor ve bu akış çok hızlı oluyor. Devletler bu hıza yetişememiştir ve bu çarpık şehirler ortaya çıkmıştır.

Ben bu tür binaları yapan vatandaşları da suçlamıyorum, artık ne yapılacağının konuşulma-sı lazım. Unutmamalıyız ki göç hiçbir gücün durduramayacağı bir olgudur. Avrupa yakın bir zaman içerisinde Afrika tarafından işgal edilecektir. Milyonlarca insan gelecektir. O za-manki İstanbul ile şimdiki İstanbul’un aynı olmadığı bu duruma da örnektir. Eski İstanbul’u artık bulamayız. Ahşap evleri artık bulamayız. Üsküdar buna örnektir. Artık Üsküdar’ın Marmaray’ı var. Bakın 3. Boğaz Köprüsü yapılan bir İstanbul var.

Evet, topraktan uzaklaştıkça insanın mutluluğu azaldığı şeklinde iddialar var ve evet ben de buna inanıyorum. İnsanları diğeri için dertlenme ihtiyacından alıkoyuyor ki biz mazlum halklar için uğraşan onlara dert yanan en büyük milletiz. Topraktan uzaklaştıkça insanlar kendileri için yaşamaya başlıyor ve bu gönül ile ilgili problemken ekonomik durumlar bunu gerektirmeye başlıyor.

Ekonomik-stratejik-mekansal planlamayı bakanlık olarak kararlaştırdık ve bunla ilgili olarak İTO’nun da içerisinde bulunduğu tüm Türkiye’nin stratejik planlamasını yapmaya çalışıyoruz. Herkesin karara etkisi olacağı çok ciddi bir projedir.Kentsel Dönüşümü hükümetimiz başka bir şekilde de yapıyor. Teşvik uygulaması denen olay da bana göre bir kentsel dönüşümdür. İnsanın bulunduğu yerdeki imkânları ile hayatını devam ettirmesi de bir kentsel dönüşümdür.

Şehrin büyümesinin insani ilişkileri nasıl etkilediği konusuna gelirsek; bu konu az dikkat edilen bir konudur. Şehircilik sadece mimarlık ve mühendislik yanı ile bakılamayacak kadar önemli bir konu. Bunun bir de insani, sosyal ve psikolojik yanı var. Çünkü bu tür olguların ölçülmesi çok kolay değil. Bulunduğu dükkanın karşılığında plaza verseler gitmeyen yani oraya aitlik hisseden bireyler var ve bunu ölçmek çok kolay değil. Bu yüzden kentsel dönüşümünde sosyal boyutlarının iyi incelenmesi lazım. Biz her zaman hem şehirleri yıkıp yaşanabilir, donatıları olan, metroları olan şehirler yapacağız hem de kalbi olan, gönlü olan, aşkı olan, insanı seven, komşuluk bağları olan şehirler yapmaya çalışacağız. Komşulukların önemli olduğu cenazelerin ortada kalmadığı şehirler yapılması için uğraşacağız. Hepinize muhabbetler ediyor, saygılar sunuyorum

Page 26: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

24

Page 27: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

25

1. OTURUMMedeniyetlerin Şehir Algısı

ve Kentsel Dönüşüm

Oturum Başkanı: Prof. Dr. Ali Osman ÖnCEL

SEMPOZYUM

İstanbul Ticaret Odası Meclis Salonu - Eminönü

12 Mayıs 2014Pazartesi

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Page 28: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

26

Prof. Dr. Korkut TUNA

TARİHTE ŞEHİRLER ve DÖNÜŞÜMLERİ

Kentsel dönüşüm konusunda kullanılan kavramlara bakarsak günümüzün meseleleri ile sınırlı ve tabii ki tayin edici bir tutumun öncesinde de belirli uygulamalar ile karşılaşıldığı anlaşılmaktadır. Bu bakımdan günümüz uygulamaları ve buna bağlı meseleler açısından konunun daha başka boyutları olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Kentsel dönüşüm kavramının yanında, yeniden oluşum, kentsel yenileme, sağlılıklaştırma, yeniden geliştirme, yeniden oluşum ve son zamanlarda kullanılmaya başlayan soylulaştırma kavramları meselenin boyutlarını bize gösteriyor. Daha çok günümüzdeki uygulamalarda ortaya çıkan ve şehrin değişim ve dönüşümünü açıklamaya çalışan bu ve benzeri kavramlaştırmalar, şehrin tarihi boyunca hep dönüştüklerini göz önüne almamızı gerektiriyor. Şehirlerin değişim ve dönüşümleri ve bir manada da belki de yok oluş süreçleri içerisinde de bakacak olursak şehirlerin tarihteki en büyük değişimlere karşılık olacak şekilde ortaya çıktıklarını unutmamamız gerekiyor.

Şehirlerin ortaya çıkmasından önceki yaşam koşulları nerdeyse 1 milyon yılı aşkın bir süreyle insanın var olabilme mücadelesini gösterir. Diğer canlıların yanında avcılık ve toplayıcılık gibi çabalar haricinde kendisinin bir toprak üzerine yerleşmesine izin verecek bir tarım faaliyetine girerek insan olarak büyük bir var olma mücadelesi içerisinde yer almıştır. Tarım faaliyetine bağlı yerleşme köyleri, köylerin tek başlarına

1. OTURUM Medeniyetlerin Şehir Algısı ve Kentsel Dönüşüm

Page 29: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

27

çözemedikleri açmazlar ise şehirlerin çıkmasına neden olmuştur. Şehir kır ile birlikte var olmakla birlikte, kırdaki siyasi, iktisadi, ekonomik ve dini açmazların çözüm yeri olarak mevcut üretimin devamlılığını sağlamış ve bu üretimden elde edilen artı değer ile şehirler kendi devamlılığını sürdürmüştür. Şehrin kırda oluşturulan artı ürünle beraber, üretim, yönetim, denetim merkezi olarak var olması yeni toplum kesimlerinin de gelişmesine yol açmıştır. Şehir kırdaki mevcut üretim ilişkileri ile toplum kesimlerinin değişimine bağlı olarak sürekli dönüşüm içerisinde olmuştur. Dönüşemeyen şehirler tarih sahnesinde çekilecek şehirler olmuşlardır. Şehri var eden artı ürün şehrin içinde yer aldığı toplumsal ve toplumlar arası ilişkilerin sürdürülmesi, el değiştirilmesi veya askeri müdahaleler gibi olaylar ile birlikte yeni dengelerin oluşmasıyla el değiştirdiği ölçüde şehirlerin dönüştüğü görülecektir. Başka bir değişle şehir varlığını ortaya koyan veya sürdüren toplum kesimleri ile etkileşim içerisinde olacaktır. Şehrin barındırdığı toplum kesimleri ve bunların üretim ve hayat şekilleri şehrin tüm özelliklerini ortaya çıkartacak ve şehrin değişimi bu unsunlar üzerinden takip edilebilecektir. Şehrin fiziki yapısı aynı zamanda sosyal yapısı, üretimi ve elinde tuttuğu bir manada ilişkiler çerçevesinde var olacaktır. Bir manada dönüşüm içerisinde olacaktır. Şehir artık sahip olmadığı ilişkiler kadar yeni boy gösteren ilişkilerin de izlerini taşıyacaktır. Bu izler bir taraftan dönüşümün nasıl olduğunu ortaya koyarken, o günlerde aldığı şekillerde aldığı dönüşümü işaretleyip belgeleyecektir. Tarihi süreç içerisinde sosyal değişiklikler kadar ortaya çıkan dış müdahaleler şehirdeki dönüşümün izlerine taşıyacaktır. Şehrin el değiştirmesi, fetih edilmesi dönemin dönüşümündeki unsurlarını ortaya koyacaktır. Mezopotamya şehirlerinin tarihine baktığımız da sadece din unsurunun kattığı özellikler bile başlı başına şehirdeki dönüşümü açıklayacak özelliklerdir. Gelişmeler Orta Doğu’daki şehirlerde mevcut Yahudi mahallesinin yanında bir Hıristiyan mahallesinin de oluşmasına, tapınağın kiliseye dönüşmesine yol açacak, ilerleyen zamanlarda Müslüman varlığının ortaya çıkması, hakim Hıristiyan özellikleri taşıyan şehirde yeni dönüşümler ortaya çıkmasına yol açacaktır.

Tarih; bir şehri oluşturan ana unsurların zaman içende uğradı dönüşümlerin bir serüveni olarak karşımızdadır. Şehir örgütlediği toplum ilişkileri çerçevesinde varlığını ve belki de kazandığı yeni kimliğini yaşadığı dönüşümlere göre sürdürmektedir. Şehir içinde yer aldığı toplumun her manadaki izlerini zamanın tahribatına rağmen taşımaktadır. Geçmişte ortaya çıkan dönüşümlerin izleri bu manada varlığını sürdürmektedir. İnsanın izlerine ulaştığımız 1 milyon yıllık serüveni sonrasında şehirlerin günümüzden 5-6 bin yıl önceye kadar geri götürdüğümüz varlıkları önemli ölçüde kentsel dönüşümü yaşamıştır. Şehirlerin din değiştirmeleri yeni siyasi birliklerin hakimiyeti altına girmeleri ve buna bağlı dönüşümlerinin yanında dünyada siyasi hakimiyetlerin sınırlarına

Page 30: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

28

ulaşması, el değiştiren şehirlerde gözlenen radikal değişimlerin giderek azalmasına ve bir manada dünyanın İslam ve İslam dışı, batı ve doğu gibi temel ayrımların yerleşmesi karşısında şehirlerin üretim yönetim biçimlerinin sağladığı refah ve çekicilik sayesinde artan nüfusları şehirlerde ek dönüşümlere yol açacaktır.

Az bir nüfusla yola çıkan doğu şehirlerindeki iç kale ve dış kale ayrımının ve üretim işlerinin sahibi olduğu itibara göre şehir içinden dışına doğru oluşmuş bir hiyerarşi çerçevesinde yer alması ilerleyen yıllarda İslamiyet’in de yaygınlaşması ile merkez cami etrafında etrafındaki külliyeler ile yeni bir boyut kazanmıştır. Yapılan medrese hamam vb. yapılar ile şehir mahalleleri yaygınlık kazanacaktır. Oluşan merkezi çekirdek etrafında çok unsurlu bir nüfus artışı dikkat çekecektir. Sağlanan güvenlik bazı bölgelerde kalelerin korunmasına olan ihtiyaç ortadan kalkınca şehrin çevreye doğru genişlemesi de ortaya çıkmıştır. Batı Avrupa’da yaşanan ve feodal dönemin getirdiği şehirsizliğin ardından ortaya çıkan sanayi devriminin getirdiği üretim ve sanayinin şehri ele geçirmesine yol açacaktır. Sanayi üretimini sürdürecek imalathanelerin şehrin merkezinde yer alması üretimin çektiği nüfusun şehrin çevresine savrulmasına yol açacaktır. Sanayi ile dönüşen batı şehrinin artık önemsizleşen eski dönemlerinden günümüze ulaşanlarının yer aldıkları bölgelerin tekrar önem kazanması ile yeniden onarılması sağlanmıştır. Sanayi ile canlanan şehirler sur engellerinden kurtulunca kırsal alanda kurulan yeni yerleşim alanları mahalleleri günümüzün tüm büyük şehirlerinde isimleri ile ele vereceklerdir. Şehir, sokak ve yer adlarının adeta bir sözlük gibi bizlere ip uçları verebileceği bir ortamda yer adlarının değiştirilmesi bizi farklı bir müdahale biçimine de götürmektedir. Şehirlerde olan tüm bu dönüşümler belli bir müdahaleye bağlı olarak çıkmışlardır ama işin içine belli hesaplar karışmaya başlayınca şehre yapılan müdahalelerin daha kapsamlı ve radikal bir biçim aldığı görülmektedir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı ardından bombalanarak Avrupa şehirleri bugünkü manada bir kentsel dönüşümün başlangıcını oluşturacaklardır. Bir taraftan mevcut şehrin tarihi yapıları yeniden canlandırılır ve şehrin konut stoku yeniden oluşturulurken sanayi döneminin başlangıcında yaşanan sorunlara da çözüm getirilmişti. İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa ve ABD’de ortaya çıkan üretim çeşitliliği ve artışı yeni durumları da yol açacaktır. Artan şehir nüfusları yeni bir alan oluşturmuştur. Bizde de gecekondu olarak zamanında adlandırılan yapılar nüfus artışıyla beraber gelişen ve büyüyen şehirlerin sorunları olarak ortaya çıkmıştır. Gecekondular; derme çatma, acele yapılmış ve altyapısı olmayan yerleşme türleriydi. Oturanlarının şehirde karşılaştıkları konut sorununu çözme biçimi olarak ortaya çıkmışlardı. Merkezi yönetimlerin ülke içi nüfus hareketliliğini oluşturduğu karmaşık

1. OTURUM Medeniyetlerin Şehir Algısı ve Kentsel Dönüşüm

Page 31: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

29

yapıya çare üretememeleri sonucu dünyanın farklı bölgelerinde benzer özellikler sonucu ortaya çıkmışlardı. Nüfus artışlarının zayıf, ekonomik gelişmenin güçlü olduğu toplumlarda söz konusu sorun daha çabuk çözüldü. Ailenin nüfus yapısına bağlı olarak eski şehrin büyük ölçüde muhafaza edilmesi yanında inşa edilen konutlar devlet destekli ve ucuz kiralarla ihtiyaç sahiplerinin kullanımına sunuldu. Asıl dönüşüm ise fabrika, kışla vb devrini tamamlamış büyük yapılarda ortaya çıktı. Önemli ölçüde yıkıldılar ya da işlevlerinin aksine kullanılmaya başlandılar. Bunun tersi ise özellikle Türkiye’de dışarıdan önemli bir müdahale olmadan kullanıcılarının imkanları ile apartmana çevrildi. Özellikle Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerimizde bu tür yapıların içerisinde yaşayan şehirli nüfusun % 60’ını oluşturmaktaydı. Yakın zamanlara geldikçe idari yapılanmalarla gecekondu mahallelerinin ilçeye dönüşmeleri ile belli bir kontrol altına alınmaları sağlanmıştır.

Görüldüğü gibi şehirler tarih boyunca dönüşümü bünyelerinde taşımışlardır. Dönüşüm nasıl adlandırılsa adlandırılsın kısmen kendiliğinden olduğu gibi bir yerden sonra bir müdahale sonucunda olmaktadır. Önemli olan ortaya konacak olan müdahalenin, şehrin tarihine, bütünlüğüne ve özellikle de geleceğine bir ipotek koymadan gerçekleşmesidir.

Page 32: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

30

Prof. Dr. Nazif GÜRDOĞAN

MEDENİYETLERİN AYNALARI KUTLU ŞEHİRLER

GİRİŞBir medeniyetin değerleri şehirlerin ekonomik, sosyal ve kültürel dokusunu oluşturur. Camiler, çarşılar, çeşmeler, dergahlar, meydanlar ve evler, kültürlerin şehirlerdeki elle tutulur, gözle görülür yansımalarıdır. Medeniyetleri diri tutan, her alanda güçlü kılan, onların ruhlarıdır. İç dünyaları canlı ve zengin olmayan medeniyetlerin, şehirlerinin bir şiir gibi, düzen ve uyum içinde olmaları beklenmez. Çünkü bir medeniyetin değerleri; ahlakı, sanatı ve düşünceyi biçimlendiren, bilim ve teknolojiyi yönlendiren, geniş bir çerçevenin sınırlarını ve kırmızı çizgilerini belirler. İslam medeniyeti, teori ve pratiğiyle bir inançlar bütünüdür. İslam medeniyetinin teorisini imanın, pratiğini de İslamın şartları oluşturur. İmanın çerçevesinde; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, öteki dünyaya, kadere, iyiliğin ve kötülüğün O’ndan geldiğine ve ölümden sonra dirilmeye inanmadır. İslamın şartları olan şehadet, namaz, oruç, hac ve zekat da pratiği oluşturur. İç ve dış dünya İslam medeniyetinde iç içe, birbirini besleyen ve zenginleştiren bir bütündür.İnsanın iç dünyası, dış dünyasına yansır. İç dünya dış dünyayı hayatın ölümü içinde taşıdığı gibi taşır.İslam medeniyetinin ortak noktaları, imanın ve İslamın şartlarıdır. Onları teori ve pratik gibi, bir bütün olarak ele alıp derinliğine kavramadan Müslümanları anlamak mümkün değildir. Şehirler

1. OTURUM Medeniyetlerin Şehir Algısı ve Kentsel Dönüşüm

Page 33: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

31

medeniyetin, camiler de şehirlerin ruhudur. İslam medeniyetinin özünü kavrama açısından, üç cami, yeryüzündeki mabetlerin başında gelir. Onlar, diğer mabetlerden daha anlamlı oldukları gibi, erdemlilikte de hiçbir mabet onlarla boy ölçüşemez. Bu mabetler, Mekke’nin, Medine’nin ve Kudüs’ün kalbinde yer alan mescitlerdir. Mekke’de Harem, Medine’de Peygamber ve Kudüs’te Aksa Mescitleri İslam Medeniyetinin köşe taşlarıdır. Onlar Mekke, Medine ve Kudüs’ün simgeleridir. Erdemli şehirlerin ve erdemli yönetimlerin bilgisi, İslam milletinin kalbi olan bu şehirlerdir. Mekke, ilk Peygamber’den son Peygamber’e kadar bütün peygamberlerden izler taşır. Malcolm X’in deyişiyle, Mekke zaman kadar eski bir şehirdir. Bu yüzden, şehirlerin Anası Mekke’ye, İslam milletinin başşehri gözüyle bakılır. Mekke İslam milletinin, Kabe de Mekke’nin merkezidir. Kur’an’da haber verildiği gibi, Kabe yeryüzünün ilk mabedidir. Kabe ilk defa melekler, sonra da ilk insan ve ilk peygamber Âdem tarafından inşa edilmiş. İslam medeniyetinde sürekliliğin, bütünlüğün ve değişmezliğin simgesi. Kabe’yi İbrahim Peygamber, oğlu İsmail ile birlikte, eski yerine yeniden yapmıştır. Son olarak Son Peygamber Hz. Muhammed (SAV) tarafından yenilenerek, putlardan temizlendi. Kabe ile Mekke, İslam kültür ve sanatında vazgeçilmez bir yer tutar.Kabe Müslümanların sanatında, Titus Burchart’un vurguladığı gibi, bir kutup yıldızı işlevi yüklenmiştir. Çevresinde toprağa verilmiş yüzlerce peygamberle birlikte bütün insanlığa yol gösteren Mekke’yi, Müslümanlar ömürlerinde en az bir kere ziyaret etmek zorundadır. İslamın şartlarından biri olan Hac, Mekke merkezli bir ibadettir.Medine Peygamber şehridir. Etrafı dağlarla çevrili olan Medine, Hz. Muhammed’in (SAV) ümmetinin başşehri konumundadır. Medine’nin merkezi Peygamber Mescidi’dir. Hz. Muhammed, dünya değiştirdiği evde toprağa verilmiştir. O toprak ki bütün insanlığa rahmet olarak gönderilmiş Son Peygamber’i bağrında taşımaktadır. Varoluşun kaynağı olmasıyla, Ravza yeryüzünün en aziz köşesidir. Ravza’yı ziyaretin, Son Peygamber’i sağlında ziyaret gibi olduğu, kendisi tarafında müjdelenmiştir. Kudüs, Yakupoğulları’ndan Peygamberlik ile Sultanlığı birleştiren Davut ve oğlu Süleyman’a başşehir olmuştur. Mukaddes Beyt, Musa Peygamber’den 5 asır sonra Süleyman Peygamber tarafından yapılmıştır. Seçilmiş Meryem, bu mescit çevresinde iç olgunluğa erişerek, İsa’yı babasız olarak doğurmuştur. İsa Peygamber ölüleri diriltme, doğuştan görmeyen gözleri açma gibi bütün mucizelerini bu şehirde göstermiştir. 30 yaşında peygamber olan İsa (AS) ile İslam Milletinin bayrağı Musa (AS)

Page 34: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

32

ümmetinden İsa (AS) ümmetine geçmiştir. Ancak üç yıllık peygamberlik süresinde kendisine yalnızca 12 kişi inanmıştır. İsa Peygamber havarileriyle son görüşmesinde, “Horoz ötmeden sizin biriniz beni inkar edecek ve pek az paraya satacak” demiştir. Yuda O’nu ele vermiş ancak onun yerine kendisi cezalandırılmıştır. Romalılar, İsa Peygamber’in göğe çekilişinden 40 yıl sonra Kudüs’ü ele geçirerek, yakıp yıkmışlar. Üç asır içinde imparator Konstantin eliyle de Hıristiyan olmuşlardır.Konstantin ikinci Roma olarak İstanbul’u kurmuştur. Kudüs Halife Ömer ile Müslümanlara geçmiş. Son Peygamber’in Miraç kenti, Mekke’den önceki kıble ve Halife Ömer’in yaptığı camiyle İslam kültüründe önemli bir yer tutar. Bu yüzden Kudüs, Hz. Muhammed (SAV), Musa (AS) ve İsa (AS) ümmetlerinin ortak başkentidir. İslam Milletinin erdemli şehirlerinin üçüncüsüdür. İslam kültürü içinde şehirlerin kurulmasında ana örnek, Peygamber şehri Medine olmuştur. Müslümanların kurdukları şehirlerin merkezinde Cami, çarşı ve okul bulunur. Şehri bu üçlünün çevresinde işyerleri, evleri, mektepleri, kütüphaneleri, hanları, hamamları ve çeşmeleriyle birlikte ezan sesinin duyulduğu sınıra kadar halka halka genişler. Ezan sesinin işitilmediği sınırdan sonra, başka bir yerleşim kümesinin çevresi başlar. Merkez ile çevre, çevre ile merkez yoğun bir alışveriş içindedir. Buhara’dan Saraybosna ve Kurtuba’ya kadar Müslümanların kurdukları bütün şehirlerde, söz konusu fiziksel gelişme bütün ayrıntılarıyla gözlenir. İstanbul’un eski merkezine bakıldığında İslam kültürü içinde oluşan şehirlerin ana özellikleri açıkça görülür. Beyazıt, Süleymaniye ve Nuruosmaniye camileri üçgenindeki yapılar, medrese, cami ve kapalıçarşıyı odak noktası alan mekansal bir bütünlük gösterir. Şehrin oluşumunda yapılar ve doğal çevre tatlı bir uyum ve düzen içindedir. Camiler, çarşılar, çeşmeler ve meskenlerle ağaçlar birbirini tamamlar. Mecidiyeköy ve Maslak sözkonusu olduğu zaman, gökyüzüne isyan edercesine çok katlı binalar ve onların arasında ezilen ağaçların oluşturduğu bir yapılaşma vardır. Eski İstanbul bir uyum ve düzeni yansıtırken, yeni İstanbul göklere başkaldıran bir yapılaşmayı sergiler. Eski İstanbul’un örneği Hz. Peygamber’in hicret yurdu Medine iken, yeni İstanbul’un örneği modern çağların Roma’sı New York’tur.Dünyadaki her şehir, Medine ile Roma’yı; gündüzün geceyi, gecenin gündüzü içinde bulundurması gibi yapısında taşır. Medine’ye özenenlerde hoşgörü ve güzellik öne çıkarken, Roma’ya özenenlerde isyan ve şiddet ağırlık kazanır. Geleceğin erdemli şehirlerinin örneği Medine’de, eski İstanbul’da ve eski Kurtuba’da, hiçbir yapı,

1. OTURUM Medeniyetlerin Şehir Algısı ve Kentsel Dönüşüm

Page 35: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

33

Yaratıcı ile yarış olabilir kaygısıyla, ağaçlardan büyük yapılmamıştır. Bu yüzden eski Şam, eski Konya ve eski Bağdat’ta doğal çevreyle, insan eliyle yapılanlar arasında eşsiz bir uyum ve düzen vardır. Çünkü onların mimari eserlerdeki örneği, hayatın olduğu kadar doğal çevrenin de benzersiz bir simgesi olan ağaçlarla birlikte tabiattır. Tabiat, Allah’ın sözsüz ayetleridir. İnananlar, Kur’an gibi tabiatı da okumak zorundadır. Şehirleşme olgusu, son yüzyılda ekonomik, sosyal ve kültürel yapıda ortaya çıkan en önemli gelişmelerden biridir. Nüfusun çoğunluğunun şehirlerde yaşamasıyla sosyal, ekonomik hayat köklü değişikliklere uğramıştır. İbn Haldun, şehirlerin büyümesiyle üretimin de kat kat artacağını söyler. Üretimin artmasıyla gelir ve bolluk da büyür. Şehirlerin yaşama düzeyi ve zenginliği de üretime paralel olarak gelişir. Ancak şehirleşmeyle insanların üretim düzeylerinden daha çok tüketim düzeyleri yükselirse, şehirler kültürlerin gerilemesine yol açar. Şehirler, ürettiklerinden daha çok tüketmeye heveslenirlerse, toplumların çökmesinin kaynağı ve hazırlayıcı olur.Bir ülkede şehirler, kültürlerin aynası oldukları kadar kültürlerin zenginleşmesinin de sürükleyici gücüdür. Bu yüzden Mevlana, köyde üç gün kalanın kırk gün aklı başına gelmez, diyerek merkez ile çevre arasındaki işlev farkını çarpıcı bir biçimde dile getirir.Şehirler tarih boyunca ekonomik ve kültürel canlılık kaynakları olmuşlardır. İslam medeniyetinin geleceği, Medine’yi örnek alan İstanbul, Buhara, Bursa, Bakü, Kazan, Saraybosna, Kayseri, Konya ve Maraş gibi şehirlerdir. Onlar ülkelerinden önce şehirlerini, gelecekte kaçınılması sözkonusu olmayan bir kültür ve medeniyet hesaplaşmasına hazırlıyor. Onların mayası Mekke, Medine ve Kudüs gibi erdemli şehirlerde yoğrulmuştur. Bütün dünyada inananlar, Medine’de Son Peygamber’in çevresinde halkalanan ilk Müslümanların coşkusunu taşıyor. İstanbul’u kuşatanlar gibi, Paris’i, Londra’yı, Berlin’i, Moskova’yı, Roma’yı ve New York’u kuşatmaya hazırlanıyorlar. Orduların yerini gönüllü kuruluşların, devletlerin yerini de şehirlerin aldığının bilincindedir.Duvarsız, kapısız ve sınırsız kare dünyada her şehir bir dünya, her dünya bir şehirdir.

Page 36: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

34

Prof. Dr. Nevin GÜNGÖR ERGANHacettepe Ü[email protected]

Doç. Dr. Birsen ŞAHİN KÜTÜKHacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakü[email protected]

Doç. Dr. Serdar SAĞLAMGazi Üniversitesi

KENTSEL DÖNÜŞÜM POLİTİKALARI VE TOPLUMSAL KATILIM

ÖZET:Son 5 yıldır hızı artan ve yeni düzenlemelerle farklı boyut kazanan kentsel dönüşüm projeleri Türkiye’de önemli bir değişime kaynaklık etmektedir. Ankara’da-ki kentsel dönüşüm projeleri ise bunun önemli uygu-lama alanlarından birini oluşturmaktadır. Bu nicel araştırmada Ankara’da kentsel dönüşüm alanlarından olan Mamak ve Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa bölge-leri incelenmiş ve kentsel dönüşüm projesi alanlarında yaşayan halkın bu projelere bakışları ele alınmıştır. Çalışmada anket tekniği ile toplam 374 kişiden veri toplanmıştır. Araştırma sonucunda kentsel dönüşüm projelerinde, halkın ihtiyaçlarının dikkate alınmasının son derece önemli olduğu görülmüştür.Anahtar kelimeler: Kentleşme, gecekondu, kentsel dö-nüşüm, kentsel dönüşüm projeleri, nicel araştırma.

ABSTRACT:Urban transformation projects that winning new regu-lations in different sizes for 5 years has been an impor-tant source of change inTurkey. The urban transforma-tion projects in Ankara constitutes one of the major

1 Bu çalışma Hacettepe Üniversitesi BAB desteği ile gerçekleştirilen “Kentsel Dönüşüm Projelerinin Gerçekleştirildiği Alanlarda Yaşanan Sosyal, Ekonomik ve Kültürel Değişmeler” isimli projenin verilerinden faydalanılarak oluşturulmuştur. Çalışmanın daha geniş kapsamlı hali daha önce VII. Sosyoloji Kongresinde sunulmuş ve kongrenin e-kitabında yayımlanmıştır.

1. OTURUM Medeniyetlerin Şehir Algısı ve Kentsel Dönüşüm

Page 37: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

35

GİRİŞGecekondulaşma ile kentleşmenin adeta birlikte geliştiği Ankara’da son yıllarda arka arkaya büyük ölçekli kentsel dönüşüm projeleri sürdürülmektedir. Bu projeler sadece bir ilçede değil aynı anda birden fazla ilçede devam etmektedir. Bu çalışmada gecekon-dulaşmanın ilk şekillendiği ve en geniş kapsamda gecekondu mahallelerine sahip olan Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa ve Mamak kentsel dönüşüm alanında yaşayan halkın bu projelere bakışları ele alınmaktadır. Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa, Cumhuriyet’in kuruluşunun sembolü olan Ulus bölgesindedir ve bu bölge 1950’li yıllardan bu yana Kale, Kale çevresi, Bentderesi ve karşısındaki gecekondu mahalleleri ile birlikte adeta Ankara’nın merkezinde hiç değişmeyecek ve yerleşik bir yapı olarak düşünülmekteydi. Ankara’da yaşayanlar, Ankara’nın tarihini bilenler belki de bu bölgenin değişeceğini şim-diye kadar hiç düşünmemiştir. Mamak bölgesi ise yine gecekondulaşma hikayesi Ulus ka-dar eski olan ve Ankara’nın gecekondu kenti manzarasına sahip olmasında büyük bir paya sahip ilçesidir. Şimdiye kadar kısmen apartmanlaşma olmuşsa da bunlar ya özel mü-teahhitler aracılığı ile ya da devletin, belediyenin sosyal sorumluluk kapsamında yaptırdığı konutlar şeklinde olmuştur. Bu araştırmada amaç gecekondulaşmanın ilk şekillendiği ve en geniş kapsamda gecekondu mahallelerine sahip olan Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa ve Mamak kentsel dönüşüm alanında yaşayan halkın bu projelere bakışlarını karşılaştırmalı olarak vermektir. Bu projelerden doğrudan etkilenen halkın, konuya ilişkin düşünceleri hem bu projelerin gerçekleştirilmesi hem de sonraki projeler yapılırken uygulamaya ilişkin fikir vermesi açısından önemlidir. Literatürde kentsel dönüşüm planları uygulamaların-da son dönemde en çok kabul gören ve daha insani olduğu düşünülen uygulama “katı-lımlı kentsel dönüşüm”dür. Bunun anlamı kentsel dönüşüm projelerinin hazırlık aşama-sında halkın da düşüncesini alarak, projenin bu doğrultuda şekillendirilmesidir. Böylece halk doğrudan etkileneceği projeyi, kendisi de etkileyebilmektedir. Bu nicel araştırma ile Ankara’da uygulanan projelerin ne derece katılımlı kentsel dönüşüm projesi olduğu ve halkın bu konudaki düşünceleri iki proje bölgesinde karşılaştırmalı olarak verilecektir. Te-

application areas of it. Mamak and Hıdırlık Tepe – Ismet Pasa regions which is the urban transformation areas in Ankara were examined in this quantitative research and the thoughts of the people living in the areas of urban transformation project about these projects are dis-cussed in this study. We collected data from 374 people with survey technique in this study. The results of this study showed that it is important to take the needs of the people who live in urban transformation project areas.

Key words: Urbanization, squatter, urban transformation, urban transformation project, quanti-tative research.

Page 38: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

36

mel amaç halkın kentsel dönüşüm projelerine bakışını, projelerden beklentilerini, memnun oldukları ve memnun olmadıkları alanları tespit ederek katılımlı kentsel dönüşüm projeleri için bir veri sağlamaktır.

ANKARA’DA KENTLEŞME, GECEKONDULAŞMA VE KENTSEL DÖNÜŞÜM PROjELERİTürkiye’deki imar ve konut sorunu öncelikle başkent olduktan sonra her yıl % 6’lık bir nüfus artışını gerçekleştiren Ankara’da (Tekeli 2011: 281) kendisini gösterdi. Ankara’da İmar Müdürlüğü’nün kurulması ile konut sorununu çözmek devlet politikası haline geldi. Ankara, 1928 yılında hazırlanan Jansen Planı ile Türkiye’de ilk şehir planının yapıldığı, ilk konut kooperatiflerinin doğduğu, daha sonra gecekondulara dönüşecek olan ilk barakala-rın inşa edildiği ve ilk konut affının çakarıldığı kentimiz oldu.

Türkiye’de hızlı kentleşme süreci ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlamıştır. Kırlardan kentlere yoğun göç hareketinin bir neticesi olarak doğan gecekondular ülkenin uzun bir dönemini kapsayan ekonomik, toplumsal ve kültürel bir sorun olarak devam etmiştir.

İlk barakalar Ulus’ta şehir merkezine yakın yerlerde, daha sonra Altındağ, Atıfbey ve Yeni-doğan üçgeninde yaygınlaştı. Ankara’da 1935’te 17 bin 372 yapıdan 937’sinin baraka ol-duğu tespit edilmiştir (Tekeli 1996: 55). 1940’lardan sonra gecekondu adını alan barakalar Hıdırlıktepe, Mamak, Gülveren, Cebeci, Yenişehir ve Seyranbağları semtlerinde artmaya başladı. Küçükesat, Çankaya ve Dikmen çevrelerinde seyrek bir yerleşim vardı. 1948’de çı-kan 5218 sayılı yasa ile gecekondular Topraklık, İncesu bölgelerinde (Şenyapılı 2004: 125-134), sonraki yıllarda da Ankara’nın neredeyse bütün bölge ve çeperlerine yayıldı.

Mamak’ta ilk gecekondular 1930’lu yıllara kadar uzanmaktadır. 1950’de şehir planlaması-nın gözden geçirilmesi ve Demirlibahçe’deki imarlı yapılaşmanın ardından Mamak bölge-sinde de hızlı bir gecekondulaşma süreci başlamıştır. 1990’lara gelindiğinde ise Mamak’ın % 90’ı gecekondulardan oluşmaktaydı (2013 Performans Programı 2013: 8).

İlk dönemlerde bir asayiş meselesi olarak algılanan gecekondu sorunu 1966 yılında “Gece-kondu Kanunu” ile birlikte hukuk literatürüne de girmiştir. Günümüze kadar 12 civarında imar affının çıkarılması ile devam eden süreç “kentsel dönüşüm projeleri” ile birlikte yeni bir aşamaya gelmiştir.

Kentsel dönüşüm, ekonomik, sosyal, mekansal ve çevresel dinamikleri ile “kentsel sorun-ların çözümünü sağlayan ve değişime uğrayan bir bölgenin ekonomik, fiziksel, sosyal ve çevresel koşullarına kalıcı bir çözüm sağlamaya çalışan kapsamlı bir vizyon ve eylem olarak tanımlanmaktadır (Turok, 2005,s.25’ten akt. Özdemir 2010: 1).

Bayraktar’a göre kentsel dönüşüm şu beş unsuru kapsamaktadır: Kaçak yapılaşmış alanla-rın; doğal afetlerden doğrudan etkilenecek alanların; kent içerisindeki kullanımı sakıncalı

1. OTURUM Medeniyetlerin Şehir Algısı ve Kentsel Dönüşüm

Page 39: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

37

alanların; kent içindeki niteliksiz, sağlıksız ve yaşanabilir kent standartları dışında kalan alanların ve işlevini yitirmiş tarihi mekânların, koruma alanlarının dönüştürülmesi (Bay-raktar 2006: 235).

2981 ve 6875 sayılı kanunlar gereğince gecekondular bazı haklara kavuşmuş ve kentsel dö-nüşüm projelerinin uygulanmasının önü açılmıştır (Resmi Gazete, 8.3.1984, Sayı: 18355). 5366 sayılı kanun ile kentsel dönüşüm projelerinin gerçekleşmesinde ilgili bakanlık, bele-diyeler, il özel idareleri ve TOKİ yetkili kılmıştır (Resmi Gazete, 14.2.2005, Sayı: 26023).

Kentsel Dönüşüm kavramının Türk hukuk literatürüne ve uygulama alanına girmesinin ar-dından konu ile ilgili birçok eser yayınlanmış, resmi yayınlar, hukuki derleme ve tartışmalar, yüksek lisans, doktora çalışmaları ve projeler yapılmıştır. Bu konuda en fazla yayınlanan eserler kanunlar, ilgili mevzuat, dünyadaki uygulama ve hukuki yapılara ilişkindir.

YÖK tez kataloğu incelendiğinde Türkiye’deki üniversitelerde artarak devam eden yoğun-lukta kentsel dönüşüm proje ve uygulamalarına ilişkin yüksek lisans ve doktora tezleri ha-zırlandığı görülmektedir. Bu tezler daha çok Şehir ve Bölge Planlama bölümünde yapılmış-tır, diğerleri ise Sosyoloji, Kamu Yönetimi ve Tarih bölümleri ağırlıklıdır. Bu çalışmalarda dikkati çeken bir başka husus ise bu tezlerin kentsel dönüşümün uygulandığı şehirlerdeki üniversitelerde ve özellikle kendi bölgeleri üzerine yapılan çalışmalar olduklarıdır.

Kentsel dönüşüm ile ilgili çalışmalarda ele alınan konular da kentsel dönüşüm alanlarında yaşayanların kent yaşamı ile entegrasyonları ve bunun mekanizmaları (Kahraman, 2008), kentsel dönüşüm alanlarının dönüşümünü, bölgelerin idari, demografik ve iktisadi yapısın-daki değişimi sağlayan unsurlar (Yenigül, 2009), kentsel dönüşüm projelerinin konut so-runu çözümündeki yeri (Kara, 2010), kentsel dönüşümde yeni politika, yasa ve eğilimlerin değerlendirilmesi (Kütük İnce, 2006), kentsel dönüşümün fiziksel ve sosyal mekana etkisi (Yüksel, 2007), kentsel dönüşüm alanlarında yaşayanların bu projelere bakışları (Güngör Ergan ve Şahin, 2007) ve projelere dirençleri (Deniz, 2010) vb. gibidir.

Kentsel dönüşüm çalışmalarının nasıl yapılması gerektiği konusunda çeşitli görüşler ol-masına rağmen sosyolojik açından en dikkat çekicilerinden biri şüphesiz ilk defa Sherry Arnstein(1969)’ın ‘Halk Katılımı Merdiveni’ isimli eserinde geçen katılımlı kentsel dö-nüşümdür. Daha sonra doğrudan kentsel dönüşümün katılımlı modelinden söz eden Atkinson (2004) ise bu projelerde halkın görüşünün önemine değinmiştir. Bir dönüşüm sürecinin aşamaları olan hazırlık, planlama ve uygulama aşamalarından özellikle ha-zırlık aşamasında halkın düşüncesinin alınması önemlidir. Bu diğer aşamaların şekil-lenmesine de yardımcı olacaktır. Böylece halk dönüşüm sürecine katılacak ve halkın ihtiyaçlarının belirlenmesi ve gerekiyorsa yerel halkın kişisel ve toplumsal kapasitesinin artırılması gibi konular proje kapsamına alınacaktır.

Page 40: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

38

Bu çalışmada ise Cumhuriyet sonrası Ankara’sı fotografının görünür alanlarından olan Mamak ve Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa bölgelerinde uygulanmakta olan kentsel dö-nüşüm projelerine halkın bakışı iki proje alanında yaşayan halkın düşünceleri karşılaş-tırılarak incelenmektedir.

YÖNTEMAnkara’da kentsel dönüşüm projesi kapsamındaki gecekondu mahallelerinde bu proje-lere ilişkin bakışın incelendiği bu çalışmada nicel yöntem kullanılmıştır. Anket tekniği ile veri toplanan araştırmada temel hipotezler aşağıda verilmiştir.

HİPOTEZLER:Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden aldığımız bilgilere göre, Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmet-paşa Projesi’nin uygulandığı alanda ev sahibi olanların Mamak bölgesindekilere oranla daha düşük oranda tapusu vardır ya da tapulu arazi miktarı daha düşüktür. Bu bağ-lamda tapulu ev sahibi olma oranı ve arsa miktarı düşük olan Hıdırlıktepe-Atıfbey-İs-metpaşa Projesi’nin bulunduğu alanda yaşayanların, kentsel dönüşüm projesine ilişkin düşüncelerinin Mamak bölgesindekilerden farklı olacağını düşünmekteyiz.

H1. Kentsel dönüşüme bakış, proje bölgesine göre değişir.

EVREN VE ÖRNEKLEM:Çalışmanın Evreni’ni Ankara’nın Mamak ve Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa kentsel dö-nüşüm projeleri oluşturmaktadır. Evren olarak Mamak ve Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmet-paşa Projeleri’nin alınma gerekçelerinden biri, Ankara’nın ilk gecekondu alanlarının bu bölgelerde şekillenmiş olmasıdır. Diğeri ise her iki proje alanında da bu derece kap-samlı bir kentsel dönüşüm projesinin ilk defa uygulanmasıdır. Proje alanı Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa’nın Ulus bölgesinin büyük bir kısmına yayıla n ve şehrin ortasında Ankara fotoğrafının önemli bir parçasını oluşturan bir yerdedir ve şimdiye kadar bu alanda ciddi bir dönüşüm projesi gerçekleşmemiştir. Ankara’nın gecekondu kenti gö-rüntüsüne neden olmasında büyük payı olan Mamak’ta da ilk defa bu derece büyük ölçekli bir proje ile dönüşüm hedeflenmektedir.

Bu kapsamda tesadüfi örneklem yöntemi ile iptal olabilecek anketler de düşünülerek Mamak Kentsel Dönüşüm Projesi için proje kapsamındaki mahallelerden (Araplar, Bo-ğaziçi, Büyük Kayaş, Küçük Kayaş, Derbent, Dostlar, Dutluk, Köstence, Şahap Gürler, Şirin Tepe, Tepecik, Yeşil Bayır mahallesi) toplam 12 mahallede 307 gecekonduludan, Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamındaki mahallelerden (Atıf Bey, Orhan Gazi, Yıldırım Beyazıt, Fatih, Gökçenefe, Öncüler ve Yenidoğan) ise

1. OTURUM Medeniyetlerin Şehir Algısı ve Kentsel Dönüşüm

Page 41: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

39

toplam 7 mahallede 67 gecekonduludan anket tekniği ile veri toplanmıştır. Toplamda ise 19 mahallede 380 gecekonduludan veri toplanmıştır.

VERİ TOPLAMA VE ANALİZ TEKNİKLERİ:Bu nicel araştırmada veri toplama tekniği olarak gözlem, görüşme ve anket kullanılmış-tır. Anket sorularının oluşturulması için gözlem ve görüşmeler yapılmış, bunlardan elde edilen verilere göre de araştırmanın anket soruları oluşturulmuştur.

Anket soruları demografik sorular, şehre geliş, yaşanan konuta ve mahalleye ilişkin dü-şünceler, kentsel dönüşüm projelerine ilişkin bilgi düzeyi ve kentsel dönüşüm projelerine ilişkin düşünceler ve beklentilerden oluşmaktadır. Düşünce ve beklentilerle ilgili bazı sorular açık uçludur. Hazırlanan anket 380 kişiye uygulanmıştır. 380 anketten 6 tanesi yarıda bırakılma ve çekindikleri için doğru bilgi vermeme ya da bilgi vermek istememe gibi nedenlerle iptal edilmiş ve toplam 374 anket üzerinden analizler yapılmıştır.

Açık uçlu soruların analizi için örneklemin orjinal söylemine bağlı kalınarak kategori ve temalaştırma yapılarak analiz edilmiştir. Diğer soruların analizinde ise SPSS20 kul-lanılmış ve 374 anketten elde edilen veriler, iki proje bölgesi için karşılaştırmalı frekans tabloları ve çapraz tabloları alınarak, hipotez testleri için ki kare analizi yapılmıştır.

BULGULARAraştırmanın bulgular bölümü örneklem grubunun sosyo-demografik özellikleri, ge-cekonduya yerleşme ve yaşanan mekanların özellikleri, kentsel dönüşüm projelerine ilişkin bilgi düzeyi ve kentsel dönüşüm projelerine ilişkin düşünceler ve beklentilerden oluşmaktadır.

1. ÖRNEKLEM GRUBUNUN SOSYO-DEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİSosyo-demografik özellikler cinsiyet, yaş, medeni durum, doğum yeri, kendisinin ve eşinin eğitim durumu, kendisinin meslek ve gelir düzeyinden oluşmaktadır.

Örneklem grubunun % 60’ını kadınlar (bunun % 69’u Mamak’ta, % 31’i ise Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa’da ikamet etmektedir), %40’ını ise erkekler ( bunun % 30’u Mamak’ta, % 70’i Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa’da ikamet etmektedir) oluş-turmaktadır. Kadın katılımcının fazla olmasının nedeni araştırmanın günün 10.00 ile 19.00 saatleri arasında yapılması ve bu saatlerde çalışan erkeklerin evde olmamasıdır. Bu veri evde çalışan kişiler sorusuna verilen cevaplarla birlikte düşünüldüğünde daha da anlam kazanmaktadır. Şöyle ki Mamak Kentsel Dönüşüm Projesinin olduğu alanda erkeklerin çalışma yüzdesi (% 70), Hıdırlıktepe Atıfbey-İsmetpaşa Kentsel Dönüşüm

Page 42: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

40

Proje alanındakinden (% 50) daha yüksektir.

Örneklem grubunun yaş dağılımı ise benzer şekildedir. Buna göre her iki proje alanında da 53 yaş ve üzerinde olanlar en yüksek orana sahiptir.

Medeni durum ise yine her iki proje alanında benzerdir. Buna göre her iki proje ala-nında evli olanların oranı % 75’in izerindedir. Eşi ölmüş olanlar % 10 civarında, hiç evlenmemiş olanlar % 4, boşananlar ise % 2 oranındadır.

Doğum yeri, eğitim düzeyi, eşin eğitim düzeyi konularında da örneklem grubu her iki proje bölgesinde de benzer özellikler göstermektedir. Örneklem grubunda en yüksek oran köy doğumlu olanlardır. Bunu şehir+büyükşehir doğumlular izlemektedir.

% 50

13-17

Mamak Kentsel Dönüşüm Projesi Hıdırlıktepe-Atıf Bey-İsmet Paşa Kentsel Dönüşüm Projesi

18-22 23-27 28-32 33-37 38-42 43-47 48-52 53 ve üstü

% 40

% 30

% 20

% 10

% 0

TABLO 1:

ÖRNEKLEM GRUBUNUN YAŞ DAğILIMI

1. OTURUM Medeniyetlerin Şehir Algısı ve Kentsel Dönüşüm

Page 43: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

41

Örneklem grubunun ve eşlerinin eğitim düzeyleri de proje bölgesine göre anlamlı dü-zeyde değişmemektedir (P>0.05). Hem kendileri hem de eşleri için iki proje bölgesinde de en yüksek oran ilkokul mezunu olmaya aittir.

KÖY Frekans 144 26 170 % Sütun % 47,1 % 38,8 % 45,6

KASABA Frekans 11 1 12 % Sütun % 3,6 % 1,5 % 3,2

İLÇE Frekans 60 15 75 % Sütun % 19,6 % 22,4 % 20,1

ŞEHİR Frekans 55 9 64 % Sütun % 18,0 % 13,4 % 17,2

BÜYÜKŞEHİR Frekans 36 16 52 % Sütun % 11,8 % 23,9 % 13,9

TOPLAM Frekans 306 67 373 % Sütun % 100,0 % 100,0 % 100,0

DOGUM YERİPROjENİN ADI

MAMAK KENTSEL DÖNÜŞÜM PROjESİ

HIDIRLIKTEPE-ATIFBEY-İSMETPAŞA KENTSEL DÖNÜŞÜM PROjESİ

TOPLAM

Mamak bölgesinde vasıflı işçi diğer meslek grupları içinde yüksek bir değere sahipken, Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa bölgesinde işçi yüksek orana sahiptir. Gelir durumu ise Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa bölgesinde 700 TL’den az ve düzenli bir geliri olma-yanların oranı (% 24), Mamak bölgesine göre (% 11) oldukça yüksekken, 700-2000 TL arasında geliri olanlar Mamak bölgesinde % 72 iken, bu oran Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa bölgesinde düşmektedir (% 50). Meslek ve gelir düzeyi proje bölgesi ile anlamlı düzeyde ilişkilidir (P<0.05).

2. GECEKONDUYA YERLEŞME VE YAŞANAN MEKANLARIN ÖZELLİKLERİGecekonduya yerleşme ve yaşanan mekanların özellikleri bölümü; kente geliş ve gece-konduya yerleşme nedeni, oturulan evin özellikleri, mahallesinde akrabasının hemşeri-

TABLO 2:

DOğUM YERİ

Page 44: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

42

OKUR-YAZAR DEĞİL Frekans 35 9 44 % Sütun % 11,4 % 13,6 % 11,8

OKUR-YAZAR Frekans 15 10 25 % Sütun % 4,9 % 15,2 % 6,7

İLKOKUL Frekans 158 26 184 % Sütun % 51,6 % 39,4 % 49,5

ORTAOKUL Frekans 36 8 44 % Sütun % 11,8 % 12,1 % 11,8

İLKÖðRETİM Frekans 11 2 13 % Sütun % 3,6 % 3,0 % 3,5

LİSE Frekans 39 7 46 % Sütun % 12,7 % 10,6 % 12,4

MESLEK LİSESİ Frekans 2 2 4 % Sütun % 0,7 % 3,0 % 1,1

YÜKSEKOKUL Frekans 3 0 3 % Sütun % 1,0 % 0,0 % 0,8

ÜNİVERSİTE Frekans 6 2 8 % Sütun % 2,0 % 3,0 % 2,2

LİSANSÜSTÜ Frekans 1 0 1 % Sütun % 0,3 % 0,0 % 0,3

TOPLAM Frekans 306 66 372 % Sütun % 100,0 % 100,0 % 100,0

EğİTİM DURUMUPROjENİN ADI

MAMAK KENTSEL DÖNÜŞÜM PROjESİ

HIDIRLIKTEPE-ATIFBEY-İSMETPAŞA KENTSEL DÖNÜŞÜM PROjESİ

TOPLAM

sinin olma durumu, oturulan evin mülkiyeti ve evin hane halkına yetme durumlarından oluşmaktadır.

Her iki proje bölgesinde de kente geliş ve gecekonduda yaşama nedeni iş bulmak (en düşük % 74) ve daha iyi yaşam koşullarına sahip olabilmektir (en düşük % 23).

Oturulan evlerin özellikleri ise şu şekildedir: Evlerin tamamında elektirik, su ve mut-

TABLO 3:

ÖRNEKLEM GRUBUNUN EğİTİM DURUMU

1. OTURUM Medeniyetlerin Şehir Algısı ve Kentsel Dönüşüm

Page 45: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

43

fark vardır. Tamamına yakınında (en düşük % 92) tuvalet ve banyo içeridedir. Mamak bölgesindeki evler daha çok (% 73.6 ) tek katlı iken, Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa Kentsel Dönüşüm Projesi alanındaki evler daha çok (% 51.5) iki katlıdır. Mamak’ta üç odalı ev oranı, Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa Kentsel Dönüşüm Projesi alanında ise iki odalı ev oranı daha yüksektir.

Evlerin bahçesinde sebze ekilen yer, kümes ya da ekmek yapılan yer olup olmadığı

Frekans 190 45 235% Sütun 64,8% 76,3% 66,8%Frekans 103 14 117% Sütun 35,2% 23,7% 33,2%

Frekans 6 2 8% Sütun 2,0% 3,4% 2,3%Frekans 287 57 344% Sütun 98,0% 96,6% 97,7%

Frekans 56 3 59% Sütun 19,1% 5,1% 16,8%Frekans 237 56 293% Sütun 80,9% 94,9% 83,2%

Frekans 18 1 19% Sütun 6,1% 1,7% 5,4%Frekans 275 58 333% Sütun 93,9% 98,3% 94,6%

Frekans 69 18 87% Sütun 23,5% 30,5% 24,7%Frekans 224 41 265% Sütun 76,5% 69,5% 75,3%

Frekans 39 7 46% Sütun 13,3% 11,9% 13,1%Frekans 254 52 306% Sütun 86,7% 88,1% 86,9%

İŞ BULMAK İÇİN

CAN VE MAL GÜVENLİGİ NEDENİYLE

AKRABALARIM VE YAKINLARIM OLDUĞU İCİN

DAHA İYİ YAŞAM KOŞULLARİ İÇİN

COCUKLARIN EĞİTİMİ İÇİN

EVLİLİK NEDENİYLE

EVET

EVET

EVET

EVET

EVET

EVET

HAYIR

HAYIR

HAYIR

HAYIR

HAYIR

HAYIR

EğİTİM DURUMUPROjENİN ADI

MAMAK KENTSEL DÖNÜŞÜM PROjESİ

HIDIRLIKTEPE-ATIFBEY-İSMETPAŞA KENTSEL DÖNÜŞÜM PROjESİ

TOPLAM

TABLO 4:

KENTE GELİŞ VE GECEKONDUYA YERLEŞME NEDENİ

Page 46: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

44

Frekans 181 42 223% Sütun % 59,9 % 64,6 % 60,8Frekans 121 23 144% Sütun % 40,1 % 35,4 % 39,2

Frekans 99 25 124% Sütun % 32,8 % 38,5 % 33,8Frekans 203 40 243% Sütun % 67,2 % 61,5 % 66,2

Frekans 10 0 10% Sütun % 3,3 % 0,0 % 2,7Frekans 292 65 357% Sütun % 96,7 % 100,0 % 97,3

Frekans 66 13 79% Sütun % 22,4 % 20,0 % 21,9Frekans 56 11 67% Sütun % 19,0 % 16,9 % 18,6Frekans 42 10 52% Sütun % 14,2 % 15,4 % 14,4Frekans 131 31 162% Sütun % 44,4 % 47,7 % 45,0

Frekans 76 13 89% Sütun % 27,0 % 19,4 % 25,5Frekans 40 14 54% Sütun % 14,2 % 20,9 % 15,5Frekans 39 11 50% Sütun % 13,8 % 16,4 % 14,3Frekans 127 29 156% Sütun % 45,0 % 43,3 % 44,7

SİZDEN ÖNCE BU MAHALLEDE

SİZDEN ÖNCE BU MAHALLEDE YERLEŞEN HEMŞERİNİZ VAR MIYDI?

ŞU AN KOMŞULARINIZDAN AKRABA OLANLAR VAR MI?

ŞU AN KOMŞULARINIZDAN HEMSERİLERİNİZ OLANLAR VAR MI?

SİZDEN ÖNCE BU MAHALLEDE YERLEŞEN TANIDIKLARINIZ ARKADAŞLARINIZ VAR MIYDI?

EVET

EVET

EVET

EVETBİR ÇOĞU

EVETBİR ÇOĞU

EvET BİRKaÇ TaNESİ

EvET BİRKaÇ TaNESİ

HAYIR

HAYIR

HAYIR

EvET BİR KıSMı

EvET BİR KıSMı

HAYIR yOK

HAYIR yOK

EğİTİM DURUMU

PROjENİN ADI

MAMAK KENTSEL DÖNÜŞÜM PROjESİ

HIDIRLIKTEPE-ATIFBEY-İSMETPAŞA KENTSEL DÖNÜŞÜM PROjESİ

TOPLAM

TABLO 5:

MAHALLESİNDE AKRABA/ HEMŞEHRİSİNİN OLMA DURUMU

1. OTURUM Medeniyetlerin Şehir Algısı ve Kentsel Dönüşüm

Page 47: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

45

konusunda elde edilen verilerde ise her iki proje alanında da en az % 50’sinin evi-nin bahçesinde bu tarz bir yapının olmadığı tespit edilmiştir. Ancak bunun olmadığını söyleyenlerin oranı Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa Kentsel Dönüşüm Projesi alanında yaşayanlarda daha yüksektir (% 70). Bahçesinde bu tarz yerler olduğunu söyleyenlerin içinde ise en yüksek oran sebze ekilen yerleri olduğunu söyleyenlere aittir.

Her iki proje bölgesinde de örneklem grubunun en düşük % 60’ı mahalleye taşınmadan önce o mahallede akrabaları olduğunu belirtmiştir. Bu oranlar şu an için sorulduğunda ise düşmüştür.

Her iki proje bölgesinde de oturulan ev örneklem grubunun yaklaşık % 50’sinin kendi evi, yaklaşık % 20’sinin anne–babasının evi, yine yaklaşık % 20’si ise kiracıdır. Örnek-lem grubunun oturduğu evin hane halkına yettiğini söyleyenlerin oranı Mamak’ta % 67, Hıdırlıktepe- Atıfbey- İsmetpaşa’da % 54’tür. Evin hane halkına yetme konusunda-ki düşünce proje alanına göre değişmemektedir.

Ev sahibi olma ile kentsel dönüşüm projesinin uygulanmasını isteme arasındaki ilişki incelendiğinde ise hem ev sahibi hem de kiracı açısından % 50’ye yakın bir kesimin bunu istediği, kalanın ise istemediği ve ev sahibi olmaya göre projeye ilişkin düşüncenin anlamlı düzeyde değişmediği görülmüştür.

3. KENTSEL DÖNÜŞÜM PROjELERİNE İLİŞKİN BİLGİ DÜZEYİKentsel dönüşüm projelerine ilişkin bilgi düzeyi bölümü; mahallelerinin kentsel dönü-şüm projesi içinde yer alıp almadığı, kentsel dönüşüm projesini kimin yaptığını bilip bilmedikleri, proje hakkında onlara bilgi verilip verilmediği, kentsel dönüşüm projesi kapsamında kendilerine daire verilip verilmeyeceği, kentsel dönüşüm kapsamında yı-kım yapıldığında ne yapacakları, kentsel dönüşüm kapsamında kendilerine verilecek evlerle satılacak evlerin aynı olup olmadığı ve onlara verilecek evlerin nerede olacağın-dan oluşmaktadır.

Mahallelerinin kentsel dönüşüm projesi kapsamında olup olmadığı konusundaki bilgi-leri incelendiğinde, Mamak kentsel dönüşüm bölgesinde yaşayanların % 92’si, Hıdır-lıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa bölgesinde yaşayanların ise % 97’sinin mahallelerinin kentsel dönüşüm projesi içinde yer aldığını bildikleri görülmüştür. Durumdan haberdar olma açısından iki proje bölgesi arasında anlamlı bir ilişki yoktur.

Mahallerindeki kentsel dönüşüm projesini kimin yaptığını bilip bilmedikleri konusunda ise, örneklem grubunun % 30’u bunu büyükşehir belediyesinin, % 20’si belediyenin, % 10’u büyükşehir ve TOKİ’nin ortaklaşa yaptıkları, % 10’u TOKİ yanıtını verirken, % 30’u bunu bilmediklerini belirtmişlerdir.

Page 48: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

46

Proje hakkında size bilgi veriliyor mu sorusunda ise her iki proje bölgesinde de ör-neklem grubunun yaklaşık % 70’i kendilerine bilgi veren olmadığını % 10’u çeşitli kaynaklardan, % 10’u belediye ve TOKİ görevlilerin yaptıkları toplantılardan, % 10’u ise dernek, parti, avukat gibi yollardan bilgi aldığını söylemiştir.

Mamak kentsel dönüşüm projesi kapsamında kendilerine daire verilip verilmeyeceği konusundaki düşüncelerinin yaşadıkları proje alanı ile anlamlı düzeyde ilişkili olduğu görülmüştür (P<0.05). Kendisine daire verileceğini düşünme oranı Hıdırlıktepe-Atıf-bey-İsmetpaşa bölgesinde daha düşüktür.

Yıkım olduğunda ne yapılacağına ilişkin düşünce proje bölgesine göre değişmemekte-dir. Her iki proje bölgesinde de ne yapacağını bilmeyenler, kendi imkanları ile bir yer bulacağını düşünenler ve bunların dışında farklı bir şey yapacağını söyleyenler yaklaşık % 25 civarındadır.

Ancak, toprak sahiplerine verilecek evlerle, o toprak üzerinde yapılanlardan satılacak olan evler aynı mı sorusuna verilen cevaplar, proje bölgesine göre anlamlı düzeyde de-ğişmektedir (P<0.05). Şöyle ki kendilerine verilen evlerle satılacak evlerin aynı olma-yacağını düşünenlerin oranı Hıdırlıktepe-Atıfbey- İsmetpaşa kentsel dönüşüm projesi alanında yaşayanlarda (% 29.50), Mamak kentsel dönüşüm projesi alanında yaşayan-lardan daha yüksektir (% 17.90).

Yine kendilerine verilecek evlerin kendi topraklarının olduğu yerden mi yoksa başka yerden mi verileceği sorusunda verilen cevaplar da proje alanına göre anlamlı düzeyde değişmiştir (P<0.05). Hıdırlık tepe-Atıf bey-İsmetpaşa bölgesinde yaşayanlarda, kendi-lerine verilecek evlerin bir başka yerde olacağı düşüncesi (% 36.7), Mamak bölgesinde yaşayanlardakinden yüksektir (% 22).

4. KENTSEL DÖNÜŞÜM PROjELERİNE İLİŞKİN DÜŞÜNCELER VE BEKLENTİLERKentsel dönüşüm projelerine ilişkin düşünceler ve beklentiler bölümü; kentsel dönü-şüm projesinin uygulanmasını isteme durumu, kentsel dönüşüm projesinin kendileri için faydalı olup olmayacağı, kentsel dönüşüm projesinin uygulanmasını isteme ve istememe nedenleri, mahalleli bu konuyu kendi arasında konuşuyor mu, ortak karar alı-nıyor mu ya da ortak hareket ediliyor mu, mahallenin bu konuda bir temsilcisi ya da sözcüsü var mı, mahalle dışından gelip proje konusunda size yardımcı olanlar var mı (dernek vakıf gibi), kentsel dönüşüm projesi sizin için faydalı olur mu ve kentsel dönüşüm projelerinden beklentileriniz nelerdir sorularına verilen cevapları içermektedir.

Kentsel dönüşüm projesinin kendi mahallelerinde uygulanması konusundaki düşün-celeri ile proje bölgesi arasında da anlamlı ilişki yoktur. Her iki proje bölgesinde de

1. OTURUM Medeniyetlerin Şehir Algısı ve Kentsel Dönüşüm

Page 49: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

47

Frekans 79 17 96 % Sütun % 27,20 % 27,90 % 27,4

Frekans 26 3 29 % Sütun % 9,00 % 4,90 % 8,30

Frekans 29 9 38 % Sütun % 10,00 % 14,80 % 10,80

Frekans 79 10 89 % Sütun % 27,2 % 16,4 % 25,4

Frekans 3 0 3 % Sütun % 1 % 0 % 0,9

Frekans 74 22 96 % Sütun % 25,5 % 36,1 % 27,4

Frekans 290 61 351 % Sütun % 100,0 % 100,0 % 100

DOGUM YERİPROjENİN ADI

MAMAK KENTSEL DÖNÜŞÜM PROjESİ

HIDIRLIKTEPE-ATIFBEY-İSMETPAŞA KENTSEL DÖNÜŞÜM PROjESİ

TOPLAM

TABLO 6:

TABLO 6: KENTSEL DÖNÜŞÜM KAPSAMINDA YIKIM YAPILDIğINDA NE YAPACAKSINIZ?

BİLMİYORUM HERHANGİ BİR BİLGİ VERİLMEDİ

BELEDİYENİN ÜCRETSİZ VERECEĞİ YERLERDE OTURACAĞIZ

KENDİ İMKANLARIMIZLA YER BULUP, BELEDİYEDEN KİRA YARDIMI ALACAĞIZ

KENDİ İMKANLARIMIZLA YER BULUP KİRASINI ÖDEYEREK OTURACAZ

AKRABALARIMIZIN YARDIMI İLE BİR YERDE KALACAĞIZ

DİĞER

TOPLAM

% 60

EVET

Mamak Kentsel Dönüşüm Projesi

Hıdırlıktepe-Atıf Bey-İsmet Paşa Kentsel Dönüşüm Projesi

HAYIR BİLMİYORUM

% 50

% 40

% 30

% 20

% 10

% 0

TABLO 7:

KENTSEL DÖNÜŞÜM KAPSAMINDA KENDİLERİNE VERİLECEK EVLERLE SATILCAK EVLER AYNI MI?

Page 50: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

48

örneklem grubunun en az % 53’ü kentsel dönüşüm projesinin uygulanmasını iste-mektedir.

Aile fertlerinin bu konuda onlarla aynı fikirde olup olmama konusunda görüşleri so-rulduğunda her iki proje bölgesinden de örneklem grububun en az % 90’ı bu konuda ailelerinin kendileri ile aynı şekilde düşündüklerini ifade etmişlerdir.

Mahallelerinde kentsel dönüşüm projesinin uygulanmasını isteme ve istememe neden-leri sorulduğunda ise şöyle evaplar alınmıştır: Kentsel dönüşüm projesinin uygulanma-sını isteme nedeni sırasıyla, “çarpık yapılaşmanın ortadan kalkması, düzen ve temizlik gelecek olması, gelişmek (% 65), gecekondudan kurtulmak (% 15), apartmanın rahat olması ve doğalgazı olması, sobadan kurtulmak (% 15) ve evlerin bakımsızlıktan kur-tulmasıdır (% 5). Bu konuda örneklem grubundan bazı gecekondulular düşüncelerini şu şekilde ifade etmişlerdir:

“Her yerde olsun isterim, gecekondu sorununu çözsünler.” (Erkek, 53 yaşında,

Mamak)

“Herkes gidiyor ben de bu ortamdan kurtulmak istiyorum.” (Kadın, 37 yaşında,

Hıdırlıktepe-Atıf Bey-İsmet Paşa)

“Görünüm bakımından daha güzel olacak çocuklar için park olur, bahçe süpür-mekten kurtuluruz.”(Kadın, 56 yaşında, Mamak)

“Gecekondunun çilesinden bıktım. Her şey için Ulus’a iniyoruz. PTT uzak, kışın çok buz oluyor. köpekler çoğaldı, kadınları ısırdı”(Kadın, 47 yaşında, Hıdırlıktepe-

Atıfbey-İsmetpaşa)

“Güzelliği, evlerin rahatlığı var. Sobadan kurtuluruz, çok temiz. Kömürü yok, pisliği yok.”(Erkek, 29 yaşında, Mamak)

“Güzel çevre olur, insanlar tertemiz oturur. Elektrik koptu, hala bekliyoruz, yapılacak. Uzun süre yıkılmasa ben burada otururum, başka yere gücüm yetmez ama tuvalet dışarıda, koşullar kötü. TOKİ’ye 2 yıl önce başvurdum ama hala ses yok.” (Erkek, 48 yaşında, Mamak)

Kentsel dönüşüm projesinin uygulanmasını istememe nedeni ise sırasıyla, % 25’i hakkı-mızı vermiyorlar, % 15’i böyle mutlu ve memnunum, % 15’i borçlandırıyorlar, %10’u evimizi seviyoruz , % 10’u kalacak yerimiz yok, % 15’u bireysel müteahhite vermek istiyoruz, % 5’i kiracıym beni mağdur ederler, zor durumda kalırım, % 5’i bahçeli ev daha iyidir apartmanı sevmiyorum demiştir. Bu konuda örneklem grubundan bazı ge-cekondulular düşüncelerini şu şekilde ifade etmiştir.

“Çok rahatım, evim büyük. Beni borçlandırmadan hakkımı verirse isterim ama diğer

1. OTURUM Medeniyetlerin Şehir Algısı ve Kentsel Dönüşüm

Page 51: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

49

türlü istemem.” (Erkek, 63yaşında, Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmepaşa)

“Biz daireye gidemeyiz. Çünkü metre kare az. Borçlandırıyorlar ama kimsenin ödeye-cek parası yok. 150 metre kare tapuluya 80 metre kare ev verseler güzel olur. Tapu tah-sisliye de 250 metre kareye 80 metre kare ev verseler makbul olur.” (Erkek, 44 yaşında, Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa)

“Çok geç bitiyor, borçlandırma oluyor, müteahhit gibi olmuyor.” (Kadın, 52

yaşında, Mamak)

“Karşılığını alamıyoruz.” (Kadın, 38 yaşında, Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa).

“Müstakil evim olsun, sadece bizim burası kaldı değerli olduğu için vermek istemiyorum.”(Erkek, 65 yaşında, Mamak)

“Millet alt alta üst üsteler, ses yaparlar, gürültü olunca yaşayamam.” (Kadın, 57

yaşında, Mamak)

“Kimse evinin yıkılmasını istemez. Çoluğum çocuğum aç susuz kaldı ben bu evi-mi yapana kadar. Yıkılırsa ne gidecek yer var ne de yeniden yapacak güç.”(Erkek,

57 yaşında, Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa)

“Kötü evim ölene kadar bana yeter.” (Erkek, 50 yaşında, Mamak)

“Kiralar artacak, maddi durum iyi değil. Bizi mağdur edecekler.”(Kadın, 34 ya-

şında, Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa)

“Oturduğum evde kiram az, yıkılınca nereye giderim. Daireye gitsem gücüm yetmez.” (Erkek, 29 yaşında, Mamak)

“TOKİ az ev verir, daireyi az veriyor.”(Kadın, 44 yaşında, Mamak)

“Yaşlıyız belki göremeyiz. Hem kaç senede belli değil ama elden bir şey gelmi-yor. Bir daire verecek, müteahhite versem en az 2 daire alırım.” (Erkek, 62 yaşın-

da, Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa)

“Mahalleli toplanıp bu konuyu kendi aranızda konusuyor musunuz, ortak karar alını-yor mu, ya da ortak hareket ediliyor mu?” sorusuna her iki proje bölgesinde de örnek-lem grubunun yaklaşık % 50’si hayır, % 35’i konuşuluyor ama ortak karar alınmıyor; % 15’i evet konuşuyor ve ortak karar alıyoruz, yanıtını vermiştir.

Mahallenizin bu konuda bir temsilcisi ya da sözcüsü olup olmadığı sorusuna ise örnek-lem grubunun % 60’ı hayır yok, % 15’i evet var, % 15’i muhtarlık, % 10’u bilmiyorum demiştir.

Page 52: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

50

Mahalle dışından gelip proje konusunda onlara yardımcı olanların olup olmadığı soru-suna ise örneklem grubunun 80’i hayır yok; % 10’u bilmiyorum; % 5’i muhtar; % 3’ü Halkevleri, % 2’si Dikmen Vadisi Barınma Bürosu cevabını vermiştir.

Kentsel dönüşüm projesinin kendileri için faydalı olup olmayacağı konusunda ise her iki proje bölgesinde de örneklem grubunun yaklaşık %5 0’si faydalı olacağını, yaklaşık % 40’ı faydalı olmayacağını, kalanlar ise bir şey değişmeyeceğini belirtmişlerdir. Bu konudaki düşünce de proje bölgesine göre değişmemektedir.

Kentsel dönüşüm projesinin faydası olmaz, bir şey değişmez ve bilmiyorum diyenlere, neden sorusu sorulduğunda verilen cevaplarla, “Kentsel dönüşüm projelerinden beklen-tileriniz nelerdir?” sorusuna verilen cevaplar benzerdir. Örneklem grubunun % 20’si yüksek oranda borçlandırıldıklarını, bunun yerine arsası küçük de olsa en azından her-kese yaşayabileceği bir evin borçsuz verilmesini beklediklerini, % 20’si haklarının verilmediğini, daha az metre kareli arsalara ev verilmesini istediklerini, % 60’ı TOKİ değil, müteahhitlerin kentsel dönüşüm projesini yapmasını istediklerini belirtmişlerdir. Örneklem grubunun tamamına yakını ise bu tarz bir proje yapılmadan önce halkın düşüncesini almalarını, onlarla yapılacak toplantılarla halkın beklentilerini öğrenip halkı mağdur etmeden bu işi gerçekleştirmelerini istediklerini belirtmişlerdir. Örneklem grubuna göre halk kentsel dönüşüm projelerine karşı değildir, projelerin halka sorul-madan ani kararlarla uygulanmasına ve halkın mağdur edilmesine karşı olduklarını belirtmişlerdir.

SONUÇ VE TARTIŞMAGecekondular ilk yıllardakinin aksine artık bahçesinde sebze yetiştirilen, ekmek pişiri-len, kümesi olan, tuvaleti dışarıda olan mekanlardan; tuvaleti içeride olan, daha sağ-lamlaştırılmış ve düzenlenmiş, oda sayısı artmış ve bahçeleri ihtiyaçları karşılamakta kullanılan alanlar olmaktan çıkmış ve bir dönüşüm gerçekleştirmiştir. Her iki proje bölgesinde de örneklem grubunun en az % 60’ının mahalleye taşınmadan önce o ma-hallede akrabaları varken, bu oranlar şu an mahallerinde akraba ve hemşerilerin olması açısından çok azalmıştır. Yıllar içindeki değişime rağmen iki proje kapsamındaki örnek-lem grubunun eğitim düzeyinin yaşadıkları bölge ile ilişkisi bulunmamıştır.

Genel anlamda bir değişim geçiren gecekonduları bekleyen yeni değişim, kentsel dönü-şüm projeleridir. Bu projelerle sadece gecekonduların niteliği değil, aynı zamanda ge-cekondu mahallelerindeki sosyal ve kültürel ortamda da değişiklikler gerçekleşecektir. Halkın bu değişime hazır olup olmadığı ya da bunu isteyip istemediği konusunda ise aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır.

Her iki proje alanında da halkın neredeyse tamamına yakını yaşadıkları mahallenin

1. OTURUM Medeniyetlerin Şehir Algısı ve Kentsel Dönüşüm

Page 53: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

51

kentsel dönüşüm projesi alanında olduğunu bilmektedir. Bu konuda kendilerini kimin bilgilendirdiği konusunda ise yine büyük birkısmı belediye ya da muhtarlık aracılığı ile bilgilendirilmediklerini belirtmişlerdir. Yaşadıkları alanda başlayacak bir dönüşüm hakkında bilgilendirilmediğini söyleyen halkın yaklaşık yarısı, her iki proje bölgesinde de, bu projelerin uygulanmasını istemektedir. Gecekondudan kurtulmak, sobadan kur-tulmak, apartmanın rahat olması, doğalgazı olması ve evlerin bakımsızlıktan kurtulma-sı gibi nedenlerle bu projelerin hayata geçirilmesini isteyen halk, buna rağmen kendi-lerinin fikirlerinin alınmaması ve bilgilendirilmemeleri konularında belediyeye eleştirel yaklaşmaktadır. Örneklem grubunun yaklaşık diğer yarısını oluşturan ve projeye karşı olduklarını söyleyen grup ise proje bölgesine bağlı olmaksızın, yıllarca yaşadıkları, ço-cuklarını büyüttükleri ve bizim dedikleri evlerinin, alınan bir kararla kentsel dönüşüm içinde yıkılacak olması fikrinin her ne kadar kendilerini rahatsız etse de asıl sorunun bu yıkım sonrasında kendilerine haklarının verilip verilmeyeceği endişesi olduğu düşün-cesindedir. Arsa miktarı ve genişliği ne olursa olsun, yıllarca o alanda yaşamış, emek vermiş ve başka çaresi olmayan bu insanlar bir ev borçsuz verilsin ya da çok düşük aidatlarla uzun vadede ödensin istemektedir.

Halka danışılarak yapılsa, bu projelere halk büyük destek verirdi diyen örneklem grubu, gecekondunun olanaksızlıklarından bıktıklarını, kendilerinin de apartmanda yaşamak istediklerini ancak, proje bu hali ile uygulandığında halkın büyük kısmının mağdur olacağını belirtmişler. Bu sonuçlar, Ankara’daki sözkonusu proje alanlarındaki kentsel dönüşüm projesi uygulamalarının, Atkinson (2004)’un katılımlı kentsel dönüşüm pro-jeleri kapsamında değerlendirilemeyeceğini göstermektedir.

Kentsel dönüşüm projelerine ilişkin düşünceyi etkileyen değişkenler hakkında ise şu so-nuçlara ulaşılmıştır: Hıdırlıktepe-Atıfbey-İsmetpaşa Projesinin bulunduğu alanda yaşa-yanların sahip oldukları arsa miktarının Mamak bölgesindekilerden daha düşük olması nedeniyle, “Kentsel dönüşüme bakış, proje bölgesine göre değişir” şeklindeki Hipotez 1 ile ilgilidir. Araştırma kapsamında elde edilen verilere göre Hipotez 1 yanlışlanmıştır.

KAYnAKçASherry R. Arnstein, 1969. “A Ladder of Citizen Participation”, Journal of the American Institute of Planners, (35: July), s. 216-24.Rob Atkınson, “Kentsel Dönüşüm, Ortaklıklar ve Yerel Katılım: İngiltere Deneyimi”,Uluslararası Kentsel Dönüşüm Uygulamaları Sempozyumu, İstanbul, 2004.Erdoğan Bayraktar, Gecekondu ve Kentsel Yenileme, Ekonomik Araştırmalar Merkezi, Ankara, 2006.Mehmet Baki Deniz, Grasroots Action Against Gecekondu Renewal Projects: The Case

Page 54: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

52

of İstanbul Başıbüyük and Ankara Dikmen Vadi, Boğaziçi Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü (Yayınlanmamış Doktora Tezi), 2010.Nevin Güngör Ergan, Birsen Şahin, “Kentsel Dönüşüm Projesi Kapsamındaki Hacılar Mahallesinde Yaşayanların Bu Projeye Bakışları”, Edebiyat Fakültesi Dergisi, Ankara, 2007, Cilt 24, Sayı 1, s. 83-106Zerrin Ezgi Kahraman, The Relationship Between Squatter Housing Transformation and Social Integration of Rural Migrants İnto Urban Life: A Case Study in Dikmen, Ankara ODTÜ Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü (Yayınlanmamış Doktora Tezi), 2008.Mustafa Kara, Gecekondu Dönüşüm Projelerinin Konut Sorununun Çözümündeki Rolü: Ankara İli Gültepe ve Yatıkmusluk Mahalleleri Örneği, Süleyman Demirel Üniversitesi (Yayınlanmamış Doktora Tezi), 2010.Esra Kütük İnce, Kentsel Dönüşümde Yeni Politika, Yasa ve Eğilimlerin Değerlendirilmesi, Kuzey Ankara Girişi (Protokol Yolu) Kentsel Dönüşüm Projesi, Gazi Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü (Yayınlanmamış Y. Lisans Tezi), 2006.Mamak Belediye Başkanlığı 2013 Performans Programı. Ankara: Mamak Belediyesi Yayını, 2013.Dilek Özdemir, Kentsel Dönüşümde Politika, Mevzuat, Uygulama – Avrupa Deneyimi İstanbul Uygulamaları, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2010.Resmi Gazete, 14.2.2005, Sayı: 26023 Resmi Gazete, 8.3.1984, Sayı: 18355Tansu Şenyapılı, Barakadan Gecekonduya, İletişim Yayınları, İstanbul, 2004.İlhan Tekeli v.d. Ankara 1985’den 2015’e, Ankara Büyükşehir Belediyesi Yayını Ankara, 1996.İlhan Tekeli, Anadolu’da Yerleşme Sistemi ve Yerleşme Tarihleri, Tarih V a k f ı Yurt Yayınları, İstanbul, 2011.Sevinç Bahar Yenigül, Metropoliten Kent Etkisindeki Yerleşimlerin Dönüşüm Sürecinin Çözümlenmesi: Ankara Örneği, Ankara Gazi Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü (Yayınlanmamış Doktora Tezi), 2009.Özge Yüksel, Kentsel Dönüşümün Fiziksel ve Sosyal Mekana Etkisi: Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi, G.Ü. Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü (Yayınlanmamış Y. Lisans Tezi), 2007.

1. OTURUM Medeniyetlerin Şehir Algısı ve Kentsel Dönüşüm

Page 55: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

53

Gecekondular ilk yıllardakinin aksine artık bahçesinde sebze yetiştirilen, ekmek pişirilen, kümesi olan, tuvaleti dışarıda

olan mekanlardan; tuvaleti içeride olan, daha sağlamlaştırıl-mış ve düzenlenmiş, oda sayısı artmış ve bahçeleri ihtiyaç-

ları karşılamakta kullanılan alanlar olmaktan çıkmış ve bir dönüşüm gerçekleştirmiştir.

Page 56: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

54

Prof. Dr. Kemal SAYAR

ŞEHİR ve RUH SAğLIğI

Psikoloji ile şehir hayatını birleştiren çalışmalar bizlere çok temel olarak bir şey söylemektedir; insanın kullan-dığı yeşil alan miktarı arttıkça insanın mutluluğu artı-yor, bir insanın kullandığı oksijen miktarının metre-küpü arttıkça o insanın mutluluğu artıyor. Dolayısıyla şehir olgusunu insanın mutluluğu göz önüne alınarak yapılıyorsa, yeşil alana daha çok yer vermek gerekiyor. Yeşil alana bakmayan evlerde bakmayan çatışmaların daha fazla olduğuna dair çalışmalar vardır.

Modern hayat hız ve tempo üzerine kuruludur. Herkes bir telaş içerisindedir. Bütün bu telaşlar aslında bizim mutluluğumuzdan bir şeyler alıp götüren şeyler. Şe-hirleri dikey kurdukça hep insanların mutluluğundan bir şey çalmış oluyoruz. Maalesef İstanbul’u da bu ya-paylığa giderek teslim ediyoruz. Yöneticileri dinledi-ğimizde gayet güzel konuşmalar ortaya çıkıyor fakat uygulamaya baktığınız da bu söylemler ortaya çıkmı-yor. Bütün yanlış yapılanmaya karşı tedbirler alınmalı ve insan mutluluğu ön planda tutulmalı. Bizler şehir-leri kalkınmacı modele göre inşa edebiliriz, harikula-de gökdelenler yapabiliriz fakat insanların birbirini görmediği şehirde mutluluktan bahsedemeyiz. Mekan psikolojisi üzerine çalışan pek çok insan, mekanlar in-sanın ruhuna sirayet ettiğini söyler. Batı Ataşehir örne-ği verilirken, oradaki insanların çok bireysel ve yardım etmekten kaçınan insan tipleri olduğu söyleniyor, bun-lar tabi çalışmalarla desteklenerek ortaya konabilir.

Kurduğumuz şehirlerde belli bir insan tipini de üret-miş oluyoruz, bu yüzden TOKİ kurumunun felsefesi değişmeli çünkü TOKİ tarafından yapılan binalar insanların birbirine yabancılaşmasını hızlandıran bir etkiye sahip. Bu konuda daha fazla düşünmeli, bize ait

1. OTURUM Medeniyetlerin Şehir Algısı ve Kentsel Dönüşüm

Page 57: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

55

mahalleyi kurmaya çalışmalıyız. Bugün depresyon, uyuşturucu madde bağımlılığı gibi konu-lar şehir insanlarının sorunları olarak ortaya çıkıyor. Bugün İstanbul’un bazı mahallelerinde uyuşturucu maddeler leblebi gibi satılıyor. Bu ruh sağlığı açısından büyük bir problem. Varoş mahaller büyüyor ama bizler de oralara yeşil alanlar, insanların spor yapabileceği yerler yap-mazsak, bireylerin uyuşturucuya yönelmeleri daha kolay bir hale gelmektedir.

Modern şehirlerdeki bir başka problem de güvenlik konusudur. Baktığımızda büyük duvarla mahalleler, zenginler ve fakirler olara ayrılmakta. Bu insanların birbirlerini hissetmeleri çok zor çünkü insanın görülebilirliği azalmaktadır. Bir diğerkamlık ahlakı olmadan, narsist ve materyalist durumlardan kurtulmak çok zor. Batı toplumlarında da bu böyle ama onlar da rasyonellik ve planlama daha iyi. Biz de diğerkamlık ahlakını geliştirip şehirlerimizi merha-metli şehirler olarak tekrar kurmalıyız. Göçmenler üzerine yapılan çalışmalar şunu söylemektedir; bir göçmen geldiği şehirde ne ka-dar kabul görürse, ruhsal rahatsızlığa o kadar az yakalanıyor. Batı toplumlarında ırkçılık çok yüksek olduğu için buradaki göçmenler bu tür rahatsızlıklara çok yakalanıyor. Göçmenler buralarda şehir dışlarında veya ayrıştırılmış bölgelerde yaşadıkları için, şizofreni vb. birçok hastalığı yakalanıyor. Şehirlerimizin dışarıdan gelen insanları daha yumuşak biçimde bağrına basacak mekanizmaları da kurması lazım. Herkes aslında sorunu kolayca görebiliyor. Ben çok güzel bir günde Süleymaniye’yi büyük bir mutlulukla izlerken bir bakıyorsun hayalet gibi iki adet apartman arkadan beliriveriyor. Bu iki apartmanın benim ruhuma yaptığı te-cavüzün hesabını kim verecek, ya da göğe bakma hakkımın Ataşehir’de engellenmesinin hesabını kim verecek? Bu soruları hem de dostlarımıza sormamız lazım. Ne yaptıklarının farkında olmaları lazım. Psikolojik rahatsızlıkların önemli bir kısmı aslında güzelliği hayatı-mızdan kovmamız neticesinde oluyor. Bir güzel camiye baktıkça insanların endişesi azalıyor. O yüzden hepimizin şehirlerimiz de güzelliği isteme konusunda aktivistler olması lazım. Sorumluluk psikolojide en önemli kavramlardan biridir. Hiç kimse aynı anda hem umutsuz-luk hem de sorumluluk duygusuna sahip olamaz. Umutlu bir sorumludur. İnsanın şehirlerle alakalı bazı şeyleri de yapabilmesi için, yaşadığı şehrin sorumluluğunu duyması lazım. Ben yaşadığımız bu şehrin çok ciddi sağlık sorunlarına neden olduğunu düşünüyorum.

İnsanların şehirlerde geçişgenliğinin artırılması lazım. Merhametli şehirler aslında bu tür şe-hirlerdir. Farklı statükolardaki insanların bir arada, barış içerisinde yaşabilmesi lazım. Değişik toplumsal grupların bir arada okullarda olması A.B.D.’de ırkçılığı ortadan kaldıran en önemli deneyim olmuştur. Bu bizde de yapılabilir. Ayrıca mahaller yenilenirken o mahalle sakinlerinin Sulukule’de olduğu gibi başka yerlere gönderilmemesi lazım. Şehrin ruhunu öldürdüğümüz zaman depresyon, intihar, uyuşturucu bağımlılığı gibi durumlar da artmaktadır.

Son olarak şikayet etmeyelim artık, aktif olarak yol almaya, görev almaya başlayalım. Şehir için çalışmak herhangi bir partiye mensup olmakla alakalı değildir. Hepimizin çalışması ge-rekir. Bir Kızılderili sözü ile yazımı bitirmek istiyorum: “Biz bu dünyayı atalarımızdan miras almadık, çocuklarımızdan ödünç aldık”.

Page 58: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

56

Page 59: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

57

2. OTURUMKentsel Dönüşüm’den Sosyal Dönüşüme

Oturum Başkanı: Avni ÇEBİ

SEMPOZYUM

İstanbul Ticaret Odası Meclis Salonu - Eminönü

12 Mayıs 2014Pazartesi

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Page 60: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

58

Doç. Dr. Nail YILMAZ

TOPLUMSAL YAPI, BELEDİYELER VE KENTSEL DÖNÜŞÜM

Bugün kentleşme manasında karşılaşmış olduğu-muz problemin temelinde geçmişteki plansız kent-leşme politikaları vardır. Bu yüzden bundan sonra-ki yapacağımız kentleşme politikalarında geçmişte yapılanların doğru okunması gerekmektedir.

Genel olarak ifade etmek gerekirse, Türkiye’deki kentleşme olgusuyla alakalı ortaya çıkan genel so-runlar, çözülmesi zor sonuçlar doğurmuştur. Zira Türkiye’deki kentleşme batıdan biraz daha deği-şik şekilde yaşanmıştır. Batıda sanayileşmeye bağlı bir kentleşme durumu varken biz de hızlı ve kısa süreli bir kentleşme olmuş ve kentleşme politika-mız da bu hızlı ve kısa süreli kentleşmeye bağlı olarak dönemsel anlayışlar çerçevesinde gelişmiş-tir. Bilindiği gibi Türkiye’de kentleşme 1950’liler ile başlamaktadır. 1940’lardan itibaren batı ile bütünleşme girişimleri ancak sonuçlarını 1950’li yıllarda vermiştir. Bu dönemde 1930’ların devlet-çilik politikaları terk ediliyor, liberal ekonomiye önem veriliyor, tarımda da makineleşme başlıyor. Bu yüzden kırsal alanlarda toplumsa çözülme baş-layıp kentlere doğru kitlesel göçler yaşanmaya başlıyor. Kırdan kente göçenler kentteki siyasetin belirlenmesi konusunda da önemli bir yer tutu-yor zira kente gelen göçmen toplumsal durumları gereği siyasal partiler için bir oy kaynağı olarak görülüyor. Göçmenlerin de tabii ki oy verme karşı-lığında istekleri oluyor ve siyasal partiler bu istek-lerin karşılanması için daha fazla gayret içerisine

2. OTURUM Kentsel Dönüşüm’den Sosyal Dönüşüme

Page 61: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

59

giriyor. İşte bu durum bizim kentleşmemizde en önemli unsur olarak ortaya çıkıyor zira homojen bir şekilde gruplanan bu göçmen grupları, siyasal partiler için bir oy deposu olarak görülüyor. Dolayısıyla kentleşmenin seyri, göçmen-siyasetçi arasındaki ilişkiye dayanan bir seyir alıyor.

Dönemin şartlarına uygun olarak gelişen ve kentleşme konusunda önemli bir rol oy-nayan başka bir husus daha vardır. Bu da devletin konumuyla ilgilidir. Bu dönemde devletin refah devleti uygulamaları ortaya konuyor. Bu refah devleti uygulamasın-da devlet kırsal kente göçenlere sosyal imkanlar sağlayamadığı için onları sübvanse etmeye başlıyor. Bu anlamda özellikle hazine arazilerinin işgal edilmesi noktasında göçmenlere göz yumuyor. Burada başka bir durumda İstanbul-Ankara gibi kentlerde bulunan sanayi tesislerine ucuz iş gücü sağlama noktasında ortaya çıkıyor. Bu göç-menlerin aynı zamanda yerli malı tüketiminde etken olması durumu da hazine arazi-lerinin işgal edilmesi konusunu bir devlet politikası haline getiriyor. Uzun yıllar kentlerin şekillenmesinde etkili olan bu paradigma 1980’lerden itibaren değişmeye başlıyor zira devlet bu dönemden sonra daha liberal devlet politikalarını benimsiyor ve hakem rolünü terk etmeye başlıyor. Daha evvel yoksulların lehine or-taya koyduğu politikaları daha sonra zenginlerin lehine bir tavra dönüştürüyor zira bu koruyucu rolünü devletin terk etmesi, kentlerde bir ayrışma oluşmasını da zemin hazırlıyor. Kentlerin kenarlarında yoksul sınıflar yerleşirken aralarda bir yerlerde orta sınıflar yerleşmiş oluyor, daha prestijli yerler de ise zenginler yerleşmeye başlıyor. Tabi yeşil alanların yok edilerek zenginler için yeni yaşam alanları açılmasına devlet göz yumuyor.

Merkezi iktidarların anlayış ve yetkisi doğrultusunda biçimlenen kentsel politikalar 1990’lardan itibaren değişmeye başlıyor çünkü bu tarihten itibaren yerel yönetimlerin yetkilerinde yapılan genişlemeler bu durumu değiştiriyor. Zira yetkileri ve kaynakları artırılan yerel yönetimler görece itibarlı kurumlar halini almaya başlıyor. Böylece merkezi siyasetin vesayetinden kurtulma başlayan yerel yönetimler kentsel politikalarda daha önemli yer tutmaya başlıyor. Ancak bütün bunlara rağmen geçmişten süregelen yanlış anlayış çok kolay aşılamıyor zira her ne kadar belediyelerin yetki ve konumların değişiklikler olmuş olsa bile şehirlerin oluşturulmasında çok ciddi adımlar atamıyorlar.

Tam da bu noktada 1999’da yaşanan deprem bize başka bir açılım yapıyor. Bir zihniyet dönüşümü yaşandığı için belediyeler yapmak istediklerini daha rahat yapmaya başlıyor. Kent planlaması ve mimari anlayış kökten değişiyor. Yeni yasal düzenlemeler

Page 62: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

60

geliştiriliyor ancak hızlı ve modern konut üretme adına estetik kaygılar ve yerel özellikler göz ardı edilmeye başlanıyor. Bu anlayış ise kentleşme meselesinde başka problemlerin ortaya çıkmasına neden oluyor çünkü hızlı ve modern konutlar üretme farklılıkları sıfırlandırıyor, tek tip ve yüksek konut yapımını çoğaltıyor, geleneksel mimariyi yok sayıyor. TOKİ başta olmak üzere özel sektörün yap ve yapmaya devam ettiği yapılar aynı problemler ile devam ediyor. Dönemin kentleşmesinde rahatsızlık veren ve kentsel dönüşüm alanlarında ortaya çıkan başka bir rahatsızlık daha var. Bu da rantsal kaygılarla mahalle sakinlerinin yerinden edilmesi olayıdır. Sulukule bu konuda çok trajik örnektir. Kültürel değerler burada yok sayılmıştır. Bu durum travmatik sosyal problemleri de ortaya çıkarıyor dahası toplumsal emniyet bakımından son derece önemli olduğunu düşündüğümüz komşuluk kültürünü de yok ediyor. Sadece Sulukule örneği değil, gecekondular sayesinde oluşturulan komşuluk kültürünün de yok edildiği düşünülürse kentsel dönüşüme karşı çıkanların oranı % 40’ı buluyor. Burada altını çizmek istediğim bir başka husus da, başta İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerimizde fiziki ve demografik bakımlardan sınırların aşılması olayıdır. Bu nedenle hantallaşmış, yönetmesi zor yapılar haline gelen şehirler aynı zamanda sosyal problemlerin de çoğunluğuyla dikkat çekmektedir. Bu anlamda çöküntü alanları her geçen gün daha da çoğalıyor.

Aslında bugün karşı karşıya kaldığımız sıkıntıların temelinde plansız ve denetimsiz çarpık yapılaşmanın olduğunu ifade etmek mümkündür. Bu nedenledir ki kentsel dönüşümü insan yaşamanın gereklilikleri doğrultusunda yapmak gerekir. Uygulama da ise kent yönetiminde söz sahibi olan tüm kurum ve kuruluşları sürecin içerisine dahil ederek bu yapıların sorumluluk üstlenmesi konusunda çalışmalar yapılmalıdır. Kentlerin güçlü ve zayıf yönlerinin ortaya çıkarıldığı, yapılaşma ve planlamaların her kentin yerel özellikleri dahilinde yapıldığı, insan onuruna yakışır ve medeniyete saygılı, geçici değil, kalıcı değerlerin üretildiği, sosyal yönü ağır basan yeni bir olguya ihtiyaç vardır.

2. OTURUM Kentsel Dönüşüm’den Sosyal Dönüşüme

Page 63: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

61

Kentlerin güçlü ve zayıf yönlerinin ortaya çıkarıldığı, yapı-laşma ve planlamaların her kentin yerel özellikleri dahilinde yapıldığı, insan onuruna yakışır ve medeniyete saygılı, geçici değil, kalıcı değerlerin üretildiği, sosyal yönü ağır basan yeni

bir olguya ihtiyaç vardır.

Page 64: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

62

Yrd. Doç. Dr. Erhan Berat FINDIKLIİstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyoloji Bölümü

METROPOLDE TİNSEL VE MEKÂNSAL AYRIŞMANIN ÇOğUL FORMLARI

ÖZET: Kentsel dönüşümün önemli bileşenlerinden biri olan yol yapımı ve araç teknolojilerinin kullanımı, sadece yapı-lı çevreyi değil, bireylerin gündelik yaşam pratiklerini, kent algısını ve kavrayışını şekillendiren koşulsal ve ço-ğul bir olgular dizisidir. Kent içinde motorize hareketli-lik, bir noktadan diğerine gitmekle sınırlı bir eylem de-ğildir; toplumsal değerlerin, kültürel kodların, iletişimin, tinsel ve mekânsal ayrışmanın çoğul formlarının yeni-den üretilmesini ifade etmektedir. Bu makale İstanbul’da günün önemli bir bölümünü işle ev arasında trafikte geçiren “mesai yolcularının”, (commuter) sosyo-zaman-mekânsal deneyimlerinin bazı yönlerini, toplu taşıma araçları, otomobilizasyon, tüketim kültürü, bireysel stratejiler ve sınıf çatışması kavramlarının buluştuğu bir arakesit üzerinde yoğunlaşarak analiz ederken, söz ko-nusu sürecin insan davranışlarını nasıl etkilediği, hangi sosyal koreografileri, ritüel ve rutinleri ürettiği, özel ve kamusal alan kullanım biçimlerini ve talebini ne yönde şekillendirdiği sorularına cevap aramaktadır.

Anahtar Kelimeler: Kentsel çoğulluk, suskunluk, tin-sel ve mekânsal ayrışma, hareketlilik, otomobilizas-yon, ulaşım sosyolojisi, mesai yolcusu, sosyo-materyal melezlik, tüketim toplumu, güvenlikli siteler, mekânsal pratikler, kamusal ve özel alan.

ABSTRACTMultiple Forms of Mental and Spatial Segregation in the Metropolis Technologies of public transportation

2. OTURUM Kentsel Dönüşüm’den Sosyal Dönüşüme

Page 65: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

63

are important components of urban renewal which have not only a key role in redefining the built environment but also in forming the mental, social, economic and political life in cities. They also have a big impact on individual’s psychological and visual perceptions of urban texture. Mobility in the city is not only a movement from one point to another but also reproduction of cultural codes and social values, multiple forms of communication and of mental-spatial segregations. This article deals with several aspects of socio-spatio-temporal experience of commuters concentrating on intersectionality of public transportation, automobilisation and consumption culture of different social classes in today’s Istanbul. It tries also to answer the questions, such as how these multiple socio-spatio-temporal conditions effect human behaviours during the creation of spatial segregation, what type of class ritual and routines related to transportation develop, which type of social choreographies, spatial practices and cultural codes emerge, which mode of communications appear in public and private spaces and how ways of using and claiming the public space change in mobility.

Key words: Urban multiplicity, silencing, mental and spatial segregation, mobility, automobilisation, sociology of transportation, socio-material hybridity, commuters, spatial practices, reclaiming the public space.

Ulaşım teknolojileri, şehir planlama ve kentsel dönüşüm süreciyle iç içe geçerek gündelik yaşam pratiklerinin önemli bir bölümünü belirlemektedir. Tren yollarının, metro hatlarının, otobanla-rın inşası, kentin gelişim akslarını, çevreye yayılmasını ve saçaklanma süreçlerini şekillendiren, var olan saçaklanmaları ise farklı merkezlere bağlayan bir inşa faaliyetini işaret etmektedir. Ulaşım teknolojileri, kent içinde “motorize hareket” ve “otomobilizasyon”, bireylerin zaman ve mekân kavrayışlarını dönüştürmekte, toplumun sosyo-psişik altyapısının daha karmaşık hale gelmesinde, kültürel kodlarının farklılaşarak çoğalmasında önemli rol oynamaktadır.

Bu metinde, günün önemli bir kısmını işe gitmek ve eve dönmek için yolda geçiren bireylerin, “mesai yolcuları”nın (commuter) yapılı çevre ve toplumla kurduğu ilişki biçimleri, kentin kullanıcılarının kentsel dönüşüm mekânlarını birbirine bağlayan yol ağlarında deneyimledik-leri metropol, bu deneyim sırasında “suskunluk” ve “göz temasından kaçınma” aracılığıyla geliştirdikleri “mekânsal ve tinsel ayrışmanın çoğul formları” üzerinde durulurken, bu sürecin hangi savunma, direnme ve sınır aşımı deneyimlerine yol açtığı, ne tür rutin ve ritüeller üret-tiği ile “sözel ve metinsel olmayan yeni bir kent semiyotiğinin” nasıl geliştiği sorularına cevap aranmaktadır.

Kentin ulaşım konusundaki alt yapı hizmetleri, “zamansal coğrafya”yı belirlerken, farklı sos-yo-ekonomik sınıfların hareket güzergâhlarını da büyük ölçüde şekillendirir.1 Kent ekonomisi ve yönetiminin ürettiği genişleyen metropoliten alanlardaki iş imkânları ile konut alanları ara-sındaki mesafe ve uyumsuzluk, kent yoksulları, izole olmuş gençler, yaşlılar, engelliler, etnik azınlıklar ve kadınlar arasında yeni eşitsizlik ilişkilerine yol açmaktadır. Periferide yalıtılmış semtlerin, toplu konutların ve güvenlikli sitelerin, düzen, disiplin ve mekânsal ayrışma pratiği, özel ve toplu taşıma araçlarının içinde de nitelik değiştirerek yaşamaya devam eder. Devlet,

Page 66: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

64

sermaye, kültür endüstrisi, konut sahipleri, kiracılar, profesyoneller, işsizler, evsizler ve daha pek çok farklı kategoride yer alan toplumsal aktörler birbirlerine cad-deler, otobanlar ve zihin haritaları ile bağlanır ve ayrı-lırlar. Kent içinde hareketlilik olgusu eşitsizlik temelinde şekillenen bu karmaşık yapının sadece bir katmanına fakat en dinamik olanlarından birine işaret etmektedir.

Komşuluk ve cemaat gibi geleneksel dayanışma biçim-lerinin çözüldüğü, nostalji ve gelenek simülasyonlarının, geleneğin yerini aldığı bir kültürel atmosferde, bireyler kendilerine günün her saatinde sorumluluk yükleme-yecek, daha kontrol edilebilir ilişkiler geliştirme eğili-mi taşırlar. Mekânsal ayrışmanın kökeninde, yalıtım, atomizasyon, yabancılaşma gibi duyguların yanı sıra “mesafeli dayanışma”, “homojenlik arayışı” ve “yoğun bireyselleşme” gibi pek çok farklı motivasyon ve neden bulunmaktadır. Benzer sosyo-ekonomik ve kültürel ko-şullara sahip olan bireyler, birbirlerine zorunlu sorum-luluk bağlarıyla bağlı bulunmadıkları ortak bir hayali cemaat ve mekân tahayyülü geliştirmekte, aynı zaman-da bunu mümkün olduğunca dış dünyadan yalıtmayı tercih etmektedirler.

Fiziksel ve metaforik göndermeleri olan söz konusu mekânsal deneyim, mimarlık terminolojisinden esin-lenerek ifade edilecek olursa bir “parametrik tinsel ayrışma”dır. Parametrik ifadesi, koşulsallığa karşılık gelmektedir. Kimden, nelerden, hangi mekânlardan, hangi süreçlerden nasıl bir tinsel ve mekânsal ayrışma-nın gerçekleştirileceğini belirleyen pek çok faktör, ko-şul ve bağlam söz konusudur. Böyle bir yalıtımın arzu edilmesi, bunun rahatlıkla sağlanabileceği anlamına gelmemektedir. Mekânsal ve tinsel ayrışmanın sınırları sürekli yer ve nitelik değiştirmekte, hem genel bir eğilimi hem de o eğilim içinde sayısız tikel deneyimleri temsil etmektedir.

Geliştiği kültür coğrafyasının izlerini taşıyan kamusal ve özel alan ayırımının farklı ve yeni bir ilişkiselliğe girdiği,3 inşa edilmeye çalışılan bu alanların, kültürel ve teknolojik olarak aşındırıldığı, aşıldığı bir evrede

3 Uğur Tanyeli, “Kamusal İnsan Öldü mü, Kamusal İnsan Çöktü mü?”, Arredamento, Sayı. 100+95, Boyut, İstanbul, Ekim2006, s. 7.

2. OTURUM Kentsel Dönüşüm’den Sosyal Dönüşüme

Page 67: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

65

mekânsal ve tinsel ayrışmanın stratejileri de farklılaşır. Bu ayrışma, mimarlık ve şehir planlama gibi doğrudan somut mekânlar aracılığıyla olduğu gibi, kişinin zihin yapısı, psikolojik dinamikleri ve mekânsal pratiklerle de gerçekleşmektedir.

MESAİ YOLCUSU: SOSYO-MATERYAL MELEZLİğİN ÇOğUL FORMLARIFarklı teknolojilerin kent içinde ve uzak mesafeler arasında hareket kabiliyetini artırmasıyla, benliğini taşıt içinde deneyimleyen ve kurgulayan yeni bir insan tipi, “mesai yolcusu” doğmuştur. Ulaşım “düzen inşa eden bir araç”, iletişim ve aracılıktır.4 Söz konusu deneyimin gerçekleştiği ulaşım ağları, metropolü disipline ederken, kendisi de kentin kullanıcılarının, mesai yolcularının verdiği tepkilerle etkileşim halinde değişip, dönüşmektedir. Dolayısıyla otoban salt fiziki verileriyle değil, üzerindeki taşıt ve insan hareketliliği, bu insanların bireysel öyküleriyle birlikte var olur.5

Ulaşım sosyolojisi ve tarihinde motorlu araç teknolojisinin kullanılması, salt bir hareket değildir. Kentsel mekân içinde fiziksel, sosyal ve kültürel bir dönüşümler zincirini tetikleyen, çeşitli varoluş biçimlerinin görsel, bedensel ve zaman-mekânsal (spatio-temporality) deneyimlerinin bütünüdür. Bu süreç farklı özne ve nesneler yaratmıştır. Bu yeni motorize birey, yeni bir “sosyo-materyal melezliğin” (socio-material hybridity)6 oluşumunu işaret etmektedir. Bireyin bedeni mekân içinde farklı bir devinim ve zaman boyutuyla hareket etmekte, mesafeler kısalmakta, zamanın kullanım sürecinde verimlilik kavramı ön plana geçmektedir.

Burada tarih sahnesine “araçlı özne” (auto subject) denebilecek yeni bir insan modeli çıkmaktadır. Bu kavram, araç kullanan ya da hareket halindeki bir taşıtta bulunan bireylerin tümünü içermektedir. Ulaşım teknolojilerinin kültürel tarihinde değinilmesi gereken bir diğer kavram ise “taşıt nesnesi”dir (auto object). Söz konusu kavram taşıtlar, yollar, buna bağlı kurumlar, trafik kuralları, sürücü kurslarını vb. içerir. Bu bağlamda karşılaşılan bir diğer olgu ise (autoscape), araç içinden algılanan manzaradır. Yol filmleri, seyahatle ilgili görsel üretim, hareket saati panoları, grafikleri, mühendislik çizimleri, bunların metaforik izdüşümleri autoscape’in kültür tarihinde insan algısının yapılı çevreyi ve doğayı algılama biçimlerinin

4 ColinDivall ve George Revill, “Cultures of Transport: Representation, PracticeandTechnology”. TheJournal of Transport History. 1, March 2005,s. 105.

5 Mekânsal pratikler konusunda bkz. HenriLefebvre. TheProduction of Space, çev. Donald Nicholson-Smith, Blackwell, Oxford UK, Cambridge USA, 1996.

6 Divall ve Revill, age., 103.

Page 68: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

66

dönüşümü ile ilgili zengin bir alanı temsil eder.7

Richard Sennett, on dokuzuncu yüzyılda sıkış tıkış yolcularla dolu bir tren vagonunda seyahat eden insan manzarasının büyük bir toplumsal dönüşüme işaret ettiğini, bu vagonlarda sessizliğin bireysel mahremiyeti korumaya yarayan bir araca dönüştüğünü, bunu sağlamak için insanların kitap okuduğunu ya da sessizce dışarıyı seyrettiğini, benzer bir şekilde kent içinde yürürken de yabancıların kendileriyle konuşmasını özel alanlarının ihlali gibi görmeye başladıklarını belirtir.8

Şüphesiz Endüstri Devrimi’nin gerçekleştiği yıllardaki toplu taşıma aracını kullanan kitlelerin sosyo-psişik konumu ve kültürel kodlarıyla, günümüzde post-endüstriyel bir dünyada, neoliberal üretim ilişkileri ve istihdam koşullarında yaşayanlar arasında ciddi farklılıklar bulunmaktadır; fakat konuşmamayı ve sessizliği tercih etmenin jeneolojisi, Endüstri Devrimi’nin bir mirası olarak farklılaşarak günümüze kadar ulaşmış ve farklı formlarla yaşamaya devam etmiştir.9

İş piyasasında, dakiklik, profesyonellik ve verimlilik gibi taleplerin yoğunluğu ile alınan düşük gelir, sınırlı istihdam ve iş güvencesizliği arasındaki gerilim, yaygın prekarya yaşam biçiminin güçlükleri, bireyleri topluma ve üretim ilişkilerine yabancılaştırırken kendilerine ayıracakları zaman dilimini sınırlandırmaktadır. Bu duygusal yük, toplu taşıma araçlarının kullanım yoğunluğu ve koşullarıyla katlanarak artmakta, “suskunluk” bir hayatta kalma stratejisi olarak belirmektedir. Sennett’in mahremiyeti koruma olarak adlandırdığı toplu taşıma araçlarında suskunluk ve göz temasından kaçınma, “mekânsal bir ayrışma” biçimi olarak değerlendirilebilir.

Uzun süre trafikte kalmak, bir taraftan Simmel’in tanımladığı türden kentin uyarıcılarına karşı ilgisizlik ve bıkkınlığa sebep olurken,10 diğer taraftan kişinin farklı korunma ve kamuflaj teknikleri geliştirmesine yol açar. Kentin uyarıcılarına karşı ilgisizleşen birey, yanı başındakinin fiziksel

7 Age., s. 102 8 Sennett, age., s. 309.

9 Demir yollarının Avrupa’da ve Amerika’da yaygınlaşma sürecinde ortaya çıkan toplumsal imgelerle ilgili bkz. Wolfgang Schivelbusch. The Railway Journey, The Industrialization of Time and Space in the 19th century, The University of California Press, Berkeley and Los Angeles, California, 1986.

10 GeorgSimmel,“Metropol ve Tinsel Hayat”, Modern Kültürde Çatışma, içinde, çev. T. Bora, N. Kalaycı, E. Gen, 7. bs. İletişim Yayınları, İstanbul, 2011, s. 91.

2. OTURUM Kentsel Dönüşüm’den Sosyal Dönüşüme

Page 69: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

67

pozisyonuyla ilgisini sürdürmeye devam eder. Görmezden gelmek ve herhangi bir çatışmaya karşı hazırlık, birlikte yaşamayı mümkün kılan kültürel bir koda dönüşür. Yolculuk esnasında göz temasından kaçınma isteği, gözü meşgul edecek bir nesne ihtiyacının gelişimine, kitap, gazete, akıllı telefon, ipad, e-book gibi farklı teknolojilere başvurulmasına sebep olur. Bu teknoloji kullanımı, iş ve yolculuk sırasında, hayatın kaçırılmış alanlarına kavuşma, kurgusal bir telafi etme, zamanı olumlanan bir şekilde yeniden kazanma çabasının bir yansımasıdır. Kitap ya da akıllı telefonun kullanılmadığı durumlarda temel seçeneklerden biri, içe dönmek ve suskunluğu daha da derinleştirmektir. Bu defa bakışlar boşluğa yöneltilerek optik bir mimicry11 üretilir. Yolcuların birbirini ezdiği bir toplu taşıma aracında bu durum, fiziksel yakınlık gerçekliğini bir süreliğine askıya alma ihtiyacını doğurur. Gören, gözetleyen ama bunu inkâr eden zihinsel tutum yaygınlaşır.

BEDEN DİLİNİN FARKLI GÖNDERMELERİGüvenlikli sitelerde, toplu konutlarda karşılaşılan güvenlik talebi ve mekânsal ayrışma, toplu taşıma araçlarında devam eder. Can ve mal güvenliği kavramı, bireyin üzerindeki değerli eşyalar, çanta ve cüzdanlarla nesneleşir. Sınırlı bir suçluluk olgusu, orantısız bir kaygıya dönüşür. Yankesicilik ya da farklı bir biçimdeki hırsızlık paranoyasıyla birlikte yaşamak, benliğin sınırlarını ve özsaygıyı inşa etmede araçsallaştırılır. Toplu taşıma araçlarında, tesadüfi, anlık ve tedirgin bir göz temasının ardından kadın ve erkeklerin çantalarına daha sıkı sarılmaları veya arka ceplerindeki cüzdanlarını kontrol etmeleri doğal bir refleks haline geldiği gibi, bazı durumlarda da mekânsal yakınlıktan duydukları rahatsızlığı, duygusal şantaj aracılığıyla ifade etme biçimidir. Bu davranışla karşıdakine verilen mesaj, bir taraftan mekânsal farkındalık ve mekânsal hak talebiyken, diğer taraftan bakılan kişiye yönelmiş pasif-agresif bir psikolojik şiddet uygulama yöntemidir. Burada kişi, bir diğerini potansiyel suçlu olarak gördüğünü sözel olmayan yollarla, vücut diliyle ifade ederek, kendi mekânını genişletir. Çoğu örnekte bu duygusal şantaj, pragmatik bir çözüm ve iletişim biçimi halini alır. Söz konusu kaygının temelinde büyük ölçüde arzu edilmeyen fiziksel yakınlık ve birlikte uzun süreli yolculuk etme zorunluluğu yatmaktadır. Simmel bu duygu durumunu farklı bir bağlamda şu şekilde ifade etmektedir:

Biz farkına varmasak da, çoğu kez, nedeni ne olursa olsun yakın temas durumunda her an nefrete ya da kavgaya dönüşebilecek hafif bir hoşnutsuzluk, karşılıklı bir yabancılık ve tiksinme hissi de söz konusudur. Böylesine kapsamlı bir iletişimin söz konusu olduğu bir hayatın içsel düzeni, en kalıcısından en geçici olanına kadar, duygudaşlıklar, kayıtsızlıklar ve hoşnutsuzluklar arasındaki hiyerarşiye dayanır.

Gizli bir antipati, pratik bir uzlaşmazlığın hazırlık evresi, bu hayat tarzının sür-

Page 70: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

68

dürülebilmesi açısından zorunlu olan mesafe-leri ve hoşnutsuzlukları yaratır.12

Günün özellikle işe gidiş ve dönüş saatlerinde bu duygu durumu daha belirgin hale gelmektedir. Uy-kusuzluk ve yorgunluk gibi biyolojik faktörler, kat edilmesi gereken uzun mesafeler, yolcuların yaşa-dığı stres düzeyini artırarak, tolerans eşiğini dü-şürmektedir. Bu olumsuz koşullara, uzun sürecek yolculuk için yer kapma yarışı, rekabetin yarattığı öfke, fiziksel yakınlık ve mekânsal daralma eklen-diğinde, “pik saatler gerilimi” ortaya çıkmaktadır.

Yapılan bazı çalışmalar, işe gidiş dönüş yolculuğu-nun uzunluğu, hızı, coğrafi konumu, kentsel yo-ğunluğu ile bunun psikososyal sonuçları arasında-ki paralelliğe dikkat çekmiştir. Yolculuk uzadıkça, aile ve sosyal çevreyle ilişkiler azalmakta, evlilik stresi ve boşanma vakaları artmaktadır. Ayrıca kalabalık mekânlarda, aşırı trafik gürültüsüne maruz kalanlar arasında, stresle ilişkili psikoso-matik hastalıklarda artış görülmektedir. Trafikten kaynaklanan duygusal çöküntü psikolojik bir aşırı yüklemeye sebep olmakta, bu durum ise bireyin benlik duygusunu erozyona uğratmakta, daha geniş bir topluluğa ait olma duygusunu ortadan kaldırmaktadır.13

Ulaşım teknolojilerinin sunduğu hareket imkânları veya kesintileri, insan psikolojisini derinden etki-lediği kadar, anlık tepki ve davranış biçimlerini de şekillendirmektedir. Bireyin sosyo-materyal veriler tarafından koşullanmasını ve içindeki embriyonik şiddet ve rekabet potansiyelinin dışarı taşmasını gözlemlemede metrobüs ultrason işlevi görür. Ter-cihli yolda ilerleyen metrobüsün istisnai durumlar hariç trafiğe takılma riskinin bulunmaması, son derece seri ve hızlı bir ulaşım imkânı sunması, bu araca yönelen yolcu talebini artırmış, artan talep-le birlikte metrobüs duraklarında günün belirli saatlerinde izdiham yaşanması kaçınılmaz hale

11 Burada HomiBhabha’nınmimicry kavramından esinlenmekle birlikte farklı olgulara referans verilmektedir.bkz.Homi

12 K. Bhabha. TheLocation of Culture, Routledge, New York, 2006, s. 85-91.

13 Yago, age., s. 185.

2. OTURUM Kentsel Dönüşüm’den Sosyal Dönüşüme

Page 71: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

69

gelmiştir. Burada dikkat çekici nokta, bu sürecin daha önce benzeri görülmeyen bir yolcu agresyonunu tetikle-miş olmasıdır. Raylı sisteme geçmeden önce geçici ve acil bir çözüm olarak üretilen metrobüs, İstanbul’a özgü bir “metrobüs insan”ının doğmasına yol açmıştır. Kendini koruyabilmek için kentin uyarıcılarına karşı kayıtsız, ilgi-siz, bıkkın ve çoğu zaman mutsuzken, yaşadığı çöküntüye rağmen boş yer kapma yarışını, amok koşucusu olmaya kadar vardırabilen bir kişilik özelliği belirginleşmiştir. Zaman, hız ve hareketlilik talebi, panik halinde otobüslere sal-dıran ve başka yolcuları ezmekten çekinmeyen bir yolcu profilini ortaya çıkarmıştır. Benzer yoğunluğa rağmen, diğer taşıt kulla-nımlarında bu denli bir agresyonun üretilmiyor olması ayrıca üzerinde çalışılması gereken bir konudur.

VAKUMLANMIŞ KENTSEL DOKU: BİR OKSİjEN MASKESİ OLARAK AVM’LERToplu taşıma araçlarının ulaştığı kentin çeperlerinde yer alan di-sipliner bir koğuş sistemi ya da yatakhane süreklilikleri olarak beliren kentsel dönüşüm mekânları, kent merkezinin çeşitliliği-ni ve canlılığını üretmekten en azından şu an itibariyle uzak gö-rünmektedir. Kent merkezlerinin yoğunluğundan sonra varılan yerin, sessiz bekleyen binalar, devasa boşluklar, tarlalar, arsalar ve boş araziler olması, eriyen özel ve kamusal alan algısını da farklılaştırır. Kamusal alan daralarak iç mekânlara yönelirken14, öte yandan internet sayesinde tüm dünyayla irtibata geçerek yeni bir özel ve kamusal alan kavramı, güzergâhı ve melezliği yaratılır; “çoğul-mahremiyet kodları”nın geliştirilmesine yol açar. Sokakta yaşanabilecek karşılaşmalar ve sürprizler, disipliner kentsel dönü-şüm projeleriyle minimize edilmiş, bazı örneklerde ise sokak ta-mamen kaybolmuş, vakumlanmış yapılı çevreler ortaya çıkmıştır.

Eve ulaşmanın birkaç saatlik zorlu bir mücadeleden sonra müm-kün olduğu bir ortamda, insanların yaşadıkları bu vakumlanmış çevreye yorgunluk dışında sunacak çok az şeyleri kalmaktadır. İş dönüşünde akşam saatlerinin önemli bir kısmını yolda geçiren “mesai yolcusu”nun uyumadan önce kendisi için geçirebileceği sadece birkaç saati bulunmaktadır; yolculuk esnasında yaşamsal enerjisinin büyük bir kısmını tüketmekte, geri kalanını kendi iç dünyası ve bütünlüğünü korumaya ayırmaktadır. Bu zaman di-

14 Hanna Arendt. İnsanlık Durumu, Seçme Eserler 1, çev. Bahadır Sina Şener, 7. bs. İletişim Yayınları, İstanbul, 2013, s. 95. Kamusal alan, insan ve mimarlık ilişkileri için ayrıca bkz. Richard Sennett Kamusal İnsanın Çöküşü, çev. S. Durak, A. Yılmaz, 4. bs. Ayrıntı, İstanbul, 2013.

Page 72: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

70

limini evinde ya da AVM’lerde, kent fonksiyonlarının sunulduğu bir kutu içinde geçirmeyi tercih etmektedir.

Şehrin banliyölerinde bulunan AVM’ler kamusal alan ihtiyacını acilen karşılayan bir oksijen maskesi-ne benzemektedir ve yapılı çevrede üretilen “türdeşlik rejimi”nin15 yarattığı monotoniden kurtulma çabasının bir uzantısı olarak belirir. Halka açık olmasıyla kamu-sal alan işlevi gören AVM’ler, kontrol edilen seyirlik özel mülkiyet formlarının, pazarlama stratejilerinin bir araya gelmesiyle oluşur. Bu özel mülkiyet, bireylerin mekân içinde fiziksel ve duygusal sirkülasyonlarının farklı aşa-maları önceden en ince ayrıntısına kadar hesap edilerek tasarlanır.

AVM’lerdeki mağaza zincirlerinin vitrin düzenlemeleri, ürün tasarım ve sunumlarıyla, tüketicinin estetik uyarı-cı ihtiyacının karşıladığı gibi, aynı ürün ve hizmetin bir başka dünya kentinde de sunuluyor olduğunu hatırlat-malarıyla, vakumlanmış şehir mekânlarına farklı bir bo-yut katar. Toplu konutlar ve güvenlikli siteleri mekânsal ayrışma süreçleri üretirken, AVM’ler bu mekânsal ay-rışmayı, tüketim toplumumun alışveriş ritüelleriyle bel-li bir oranda birleştirir. Starbucks’ta içilen bir kahve, H&M’den alınan bir kıyafet, Ikea’dan alınan bir eşya, aynı şehirde, ülkede ya da dünyanın başka yerlerinde benzer tüketim alışkanlıkları ve zevkleri olan insanla-rın var olduğu bilgisiyle hareket edilmesine, onlarla bir bağ kurulmasına, dolayısıyla yalnızlığın azalmasına yol açar. Bütün dünyayı aynılaştırdığı savıyla eleştirilen bu markalar, aynı zamanda global bir tüketim evreni ya-ratmanın yapıtaşlarını oluşturarak, insanların farklı dü-şünce ve yaşam biçimlerini birbirine bağlamakta, canlı tutmaktadır.

Globalizm çağında iletişimin en önemli formlarından ve araçlarından biri, tüketimdir. Küresel tasarım süreçleri-nin yerel koşullara uyarlanmış görsel uyarıcı akışlarına konu olan birey, AVM’lerde tüketim aracılığıyla belli bir oranda sessizliğini bozma fırsatı yakalasa da, sosyalizas-yonunu büyük ölçüde tanıdığı ve tanıştırıldığı insanlarla gerçekleştirmektedir. AVM’ler bireyin görme ve görülme

15 Uğur Tanyeli’nin tercih ettiği “aynılık rejimi” kavramı için bkz. Tanyeli, 2012, age., s. 133.

2. OTURUM Kentsel Dönüşüm’den Sosyal Dönüşüme

Page 73: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

71

ihtiyacını karşılarken, tesadüfi tanışmaların mekânı olarak sınırlı bir imkân sunmaktadır.

AVM’lerdeki mekânsal, tinsel ve ekonomik ayrışma, kronik bir vitrinkolik olmakla yetinmek zorunda kalmakla, alışveriş yap-ma kapasitesi arasındaki farkta ortaya çıkar. Mekânın kullanıcı-ları, tüketim temelinde kurgulanan bir hiyerarşik performansın hem öznesini hem nesnesini oluştururlar. Tüketici AVM’de sa-dece alışveriş poşetleriyle değil, satın aldığı ürünlerin sembolik göndermeleriyle birlikte dolaşır. Burada fiziksel mesafe, alışveriş öncesi, süresi ve sonrasında ritüeli güçlendiren görsel bir mercek ayarına işaret eder. Göz teması kurmamak şartıyla, bütün bu sürecin birileri tarafından belli bir mesafeden görüldüğü hatta seyredildiği bilgisi, ritüel duygusunu güçlendiren duygusal bir fon sunar.

Satın alma, reklamlarda vaat edilen mutluluğun bir süreliğine yaşandığı andır. Tüketim toplumunda alışveriş, pek çok tüketici için bir mutluluk parodisi değil, mutluluğun kendisi, bir terapi, bir var olma biçimidir. Para ekonomisi ve tüketim, içeriği farklı olmakla birlikte bir din kadar güçlü sembolik, kültürel ve tinsel doyum aracıdır. Bir metayı belirleyen parametreler, sadece kulla-nım ya da değişim değeriyle değil, kelimelere ve yazıya döküle-meyen, rakamlarla ifade edilemeyen bir “tinsel dönüştürme” ve “haz değeri”yle de belirleyici olur. Alışveriş yaptıktan ya da sa-dece vitrinleri seyrettikten sonra, tüketiciler, tatmin edilmiş ya da ertelenmiş hazların mekânı olarak deneyimledikleri AVM’lerden özel arabaları ya da toplu taşıma araçlarıyla çıkarak, mal, hiz-met ve insan sirkülasyonuna katılarak dağılırlar. Işıltılı, güvenli ve simülakrlarla dolu bir kamusal alandan, yine hareket için-de ayrışarak, yalnızlaşarak farklı mekânlara doğru yola çıkılır. AVM’den ayrılmak, Baudrillard’ın tanımladığı türden bir tema parkı sonrası yalnızlığı ve terk edilmişlik duygusunu16 berabe-rinde getirir.

LÜKS MEKÂNA SIZAN SEFALET İstanbul’da idealize edilen lüks rezidans ve ofis kulelerinin etra-fı, söz konusu mekânın kullanıcılarının görmekten hoşlanma-dıkları bir sefaletle çevrilir. Richard Sennett’ten ödünç alınarak ve farklı bir bağlamda kullanılacak olursa, “bunlar zenginliğin çatlakları arasındaki yoksulluk dolguları”dır.17 Diğer bir deyiş-

16 Jean Baudrillard, Simulakrlar ve Simülasyon, çev. Oğuz Adanır, 6. bs. Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2011, s.29.

17 Sennett (2011), age., s. 249.

Page 74: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

72

le yalıtılmış zenginliğe fakirlik sızar, bu sızmanın en belirgin yaşandığı yerlerden biri ise AVM’lerdir. Servis sektörünün farklı kollarında çalışanların büyük bir çoğunlu-ğunun çıkıp geldiği yoksul semtler, o mekânların içinde yaşamaya devam eder. Lüks kavramı ve tüketim ilişkileri, güvenlik elemanları, tezgâhtarlar, garsonlar, temizlikçiler başta olmak üzere pek çok toplumsal aktör tarafından ortak katkıyla, kolektif bir şekilde üretilir.

Metropolde tinsel ayrışma, farklı sosyo-ekonomik ve kültürel temasların oluşturduğu tedirginliklerle uğraşmayı getirir. Birey öz güvenini ve kendine duyduğu saygıyı, tinsel ve fiziksel varlığını tehdit eden sayısız veriyle dolu bir şehir imgesi üzerinden inşa eder. Bütün kent aniden tekinsiz bir mekân haline gelir.

Düzensizlik, hijyenik olmama ve estetik yoksunluk söylemleri, disipliner bir kentsel dönüşüm sürecinin meşrulaştırılmasında araçsallaştırılır. “Çarpık yapılaşma” şeklinde kavramsallaştırılan kentsel doku yerle bir edilerek, daha sağlıklı, güvenli, estetik ve disiplinli bir kent görünümü oluşturulmaya çalışılır. Bunun yapılamadığı yerlerde, otobana bakan ve çirkin olduğu düşünülen yapılara en ucuz malzemeden yapılmış pasta görünümlü, rengarenk cepheler giydirilerek sefalet kamufle edilir. Sözde estetik ve zenginlik, o evlerde yaşayanlardan ziyade, otobanda bir araba manzarası ve hızıyla şehri algılayan özneler için tasarlanan çok eski bir uygulamadır. Bina kullanıcılarından çok Belediye çalışanlarının geliştirdiği “utanma kodu”yla ilintilidir. Kentle ilgili her türlü dönüştürme ya da üstünü örtme, kaplama refleksi, olgusal bir takım sorunlara çözüm bulma çabasının yanı sıra, bu fikrin sözcülüğünü yapan uygulayıcıları için kendilerini ayrıcalıklı ve seçkin hissetmelerine yol açan narsistik bir yatırım anlamı da taşımaktadır. Beş yıldızlı bir otelin lüksü nasıl vale hizmeti, şık resepsiyonistler ve garsonlar olmadan üretilemiyorsa, kentsel dönüşüm süreci de sefalet içinde yaşayan insan toplulukları ve bunların imgesel ve söylemsel röprodüksiyonları olmadan düşünülememektedir.

Kentsel dönüşüm, ileriki bir tarihe ertelenmiş yaşam konforunu imler. İskâna açılmış ıssız eski hazine arazilerinde henüz inşa edilmemiş konut projeleri, sundukları temel konforun yanı sıra, kent içinde hareket etme ve ulaşım imkânlarıyla birlikte pazarlanır. Söz gelimi, gerçekleşmesi belki gelecek on yıl içinde söz konusu olacak bir metro, kanal ya da hava alanı projesi, çok daha yakın bir gelecekte faaliyete geçecekmiş hatta bazı durumlarda ise faaliyetteymiş gibi sunulur. Burada önemli olan sadece nerede yaşanacağı değil, hangi güzergâhlar ve taşıtlarla kent içinde hareket halinde olunacağıdır.

Metronun, kanalın ya da dünyanın en büyük havalimanlarından birinin söz konusu semte gelecek olması, o yerin değerini artıracak bir veri olarak selamlanır; medeniyet, iktisadi kalkınma, teknolojik gelişme gibi pek çok ideolojik ve kültürel göndermeler eşliğinde bütün ülkeyle paylaşılır. Günün birinde her yere metronun ulaşacağı fikri, toplumca paylaşılan ortak bir hedefe, “arzu nesnesi”ne dönüştürülür. Kentsel

2. OTURUM Kentsel Dönüşüm’den Sosyal Dönüşüme

Page 75: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

73

dönüşüm sürecinin imlediği “soyut bir geniş zaman”ın içindeki boşluklar, inşası süren metro hatları, hızlı trenler, tüneller ve otobanlarla örülür. Modernite tam da bu tavır eşliğinde kendini sürekli üretir. Düşlemek bazı durumlarda düşlerin gerçekleşmesinden çok daha ödüllendirici bir deneyime dönüşür. Sözgelimi Başakşehir’deki Metrokent gibi, teknik bütün alt yapının sunulduğu bir yerin, renkli ve canlı bir kent parçası yaratmaya yetmediğini görmek yerine, kent içindeki caddelerde, otobanlarda, metro tünellerinde hareket halinde olan bedenler düşlemek ve coşkulu bir inşa faaliyeti sürdürmek, kentsel yaşamı geleceğe bağlayan yeni motivasyon kaynakları ve yaşam enerjisi üretir. Ortak hayallerin, metro ağlarının günün birinde başka bir sessizliğe ve yalnızlığa, hareketliliğe ve canlılığa açılacak çoğul merkezler ve çeperler yaratmak üzere inşa edilmesine devam edilir. Bütün bu süreçte beden A noktasından B’ye giderken, tin, her yöne savrulur.

RİTÜEL, RUTİN, SUSKUNLUK İNŞASI VE YIKIMITrafikte hareket halinde mekânsal ayrışmanın, toplu taşıma araçlarından çok daha konforlu bir formu taksi kullanımıdır. Bu tercih, anonim yolcularla fiziksel yakınlığın reddedildiği bireysel hareket talebi ve bunu gerçekleştirebilecek ekonomik güçle ilintilidir. Taksi, bir taraftan bireyi otobüs saatlerinin öngördüğü yaşama, mekân ve hareket düzlemine bağımlı olmaktan kurtarırken, diğer taraftan, istenildiği takdirde farklı bir sosyal deneyim imkânı sunabilmektedir. Siyasi ve kültürel gündem hakkında şoförlerin anlattıkları, o kentin farklı alt akımlarına, yer altına dair pek çok veriyi içinde barındırır.

Hareket halinde mekânsal ayrışmanın bir diğer biçimi özel otomobil kullanımıdır. Bu durum toplu taşımadaki ortak mekân paylaşımının reddine, daha etkin ve hızlı bir ulaşım talebine dayanır. Söz konusu deneyimin önemli bileşenlerinden biri, kullanılan taşıtın markasıdır. Sürücü, mekânsal ayrışmanın yansıra, ekonomik farklılaşma ve profesyonel statünün de bir simgesi olarak kent içinde kullandığı arabanın markasıyla birlikte hareket eder. Kentsel dönüşüm söylem başlıklarından biri olan estetik kaygısı, çok daha farklı bir içerikle burada da belirir. Otomobil bu anlamda hem estetik talebinin karşılanmasını hem de bunun teşhir edilmesini ifade etmektedir.

Otomotiv endüstrisinin gelişmiş olduğu ülkelerde banka kredileri aracılığıyla kolaylaştırılan otomobil satın alma, kişiyi aracın kullanımını mümkün kılacak maddi koşulların sürekliliğini sağlama sorumluluğuyla baş başa bırakır. Araç satın almak, ekonomik güçlükler yüzünden, kent içi ulaşım ihtiyacının sürekli aynı taşıtla karşılanması anlamına gelmemektedir. Bu durum, taşıt kullanımında zamansal ve mekânsal anlamda, karma ve etaplandırılmış bir çözümün üretilmesine yol açar. Çoğu örnekte özel taşıtlar hafta sonu kullanılan araçlar haline gelirler veya işe gidiş ve dönüş saatlerinde bir metro ya da otobüs durağı, tren istasyonu yakınlarına bırakılan özel taşıtlar halini alırlar.

Page 76: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

74

Hafta içi sınırlı ölçüde kullanılan taşıt, hafta sonu rutininin ve ritüelinin bir parçası olarak işlev görür; pek çok göndermelerinin yanı sıra, alt ve orta sınıf iş hayatı ve muhafazakârlığın ikonlarından biridir. Aileler için evlilik cüzdanının sözel ve metinsel ol-mayan bir formuyken, kullanıcı kombinasyonu, yaş aralığı ve meslek grubuna göre farklı toplumsal konsensüslerin kısa süreli hareketli haline dönüşe-rek kent içinde gezinir.

Uğur Tanyeli “ev insanın protezidir”18 demektedir; söz konusu kentsel dönüşüm ve toplu konutlar oldu-ğunda, bu protezi, bireyin bedeninden aileye doğru es-netmek ve bu proteze bir yenisini, özel aracı eklemek mümkündür. Konut ve araba, aile mahremiyetini koru-yan, inşa eden taşınmaz ve hareketli malvarlığı, diğer bir deyişle farklı protezlerdir. İlki bireyin yaşam alanını sabitlerken, diğeri dış dünyayla hareket halindeki iliş-kisini ve sosyalliğini bir dereceye kadar örgütlemesine yardım eder. Burada taşıtın ifade ettiği gönderen, sözel ve metinsel olmayan semiyotiğin alanına girmektedir.19

Gündelik yaşam pratiklerinin zamansal organizasyo-nunda, kültürel kodların yeniden üretilmesinde özel araç bir dizi ritüelin gelişimine öncülük etmiştir. Hafta sonu bu noktada önemli bir zaman aralığına işaret et-mektedir. Üretim ilişkileri ve çalışma düzeninin getirdiği bu zamansal denk düşme, ritüelin hem kitleselleşmesi hem de bireysel yaşanmasını beraberinde getirmiştir. Araba yıka(t)mak, AVM’lerde haftalık alışveriş ihtiya-cını karşılamak, boş zamanı değerlendirmek üzere kent merkezine ya da biraz daha dışındaki noktalara doğru gitmek, hafta sonuyla, bu zaman dilimi ise düzenli bir gelir ve iş kavramıyla iç içe geçmiş etkinliklerdir.

Otomobil, kent içindeki hareketliliğin, hem mekânsal ayrışmanın hem de görülme talebinin bir parçası haline gelir. Lüks otomobil sürücüsü kendini cadde ve otoban-larda kentsel bir sahnede olduğun hissederken, yaya ve motorlu taşıtları seyirci olarak görme eğilimi geliştirir. Toplu taşıma araçlarında yoğun şekilde ortaya çıkan göz teması kurmama, görmezden gelme pratiği, özel

18 Uğur Tanyeli, “Transformasyon/Malformasyon, Kitle Bezemeleri ve Protezler Üzerine”, Dosya, TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Sayı 28, Temmuz 2012, s. 131-136. 19 Divall ve Revill, age, s. 6-7.

2. OTURUM Kentsel Dönüşüm’den Sosyal Dönüşüme

Page 77: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

75

araçlarda yerini güçlü bir görme ve görülme arzusuna bırakabilir.

Elde edilen mekânsal ayrışma ve güven, yalnızlığı beraberinde getirme riski taşır. Bu durum, hareket halindeki sürücüyü farklı dolayımlarla kendini ifade etmeye götürür. Bireysel güvenlik ve mekânsal ayrışma imkânından vazgeçmeden fark edilme talebi, kendini çoğu zaman araba markalarıyla ifade eder. Farklı gelir ve zevk gruplarının göndermek istedikleri mesajlar, otomobil tasarımlarıyla üç boyutlu hale gelir. Söz gelimi aynı fiyata alınan siyah bir jeeple, üstü açık kırmızı bir spor arabanın göndermeleri aynı değildir. Siyah jeepler, yaşama, ölüme ve iktidarın ciddiyetine dair pek çok imgeyi bir arada barındırırken, kırmızı spor araba, erotizm, dinamizm, zenginlik ve hız gibi göndermelere sahiptir. Siyah jeepler, reel işlevlerinin dışında kullanıcılarının mekânsal ay-rışmayı daha masif hale getirme eğiliminin bir yansımasıyken, sadece estetik bir tasarım, konfor ve ekonomik alım gücüne değil, sürücünün kamusal alan talebini genişleten, yayılmacılığını artıran, trafikteki diğer taşıtların, yayaların tavrını da belirlemek isteyen ve bunda da bir ölçüde başarılı olan bir sürücü profiline işaret eder. Bütün bu imgeler ve göndermeler aynı zamanda reklam ve sinema filmleriyle manipüle edilmiş bir görme biçiminin yaygınlaşması, ortak kabul ve dil haline gelmesiyle de ilintilidir. “Autoscape” türevleri gözü belli açılardan eğitmekte, algıyı yönetmektedir. Araba gibi bir metanın rengi, formu, markası ve fiyatı, kullanıcısı hakkında beklentileri şekillen-dirir. Sözgelimi, sınırlı sayıda kişi, park eden sarı bir kaplumbağadan (Volkswagen) bir mafya babasının ya da bir devlet adamının çıkabileceğine ihtimal verir.

Görünürlük talebinin taşıtın lüksüyle gerçekleştiremeyenler veya gerçekleştirmesine rağmen bu-nunla yetinmeyenler, müziğin sesini açmayı bir çözüm olarak benimserler. Ses, hareket halindeki taşıtın gelişini haber veren titreşimden oluşan bir çeşit haleyle sarılır. Burada temel duygu, sürü cünün kişiliğine ait bazı bileşenleri, tercih edilen müzik aracılığıyla dışarıya duyumsatmaktır. Sü-rücü kimliğini etrafa yaydığı işitsel simülasyona verilen olumlu ya da olumsuz tepkiler üzerinden kurgular; iktisadi bir güç ve araba kullanmak gibi teknik bir bilgiyi uygulama yeteneğinin yanı sıra müzik zevkiyle de var olmak isterken, sokakta, caddede ya da otobanda hareket halindeki mekânsal ayrışmayı, yeni katmanlarıyla sürdürmeye devam eder. Teknoloji insanların tavırlarını dönüştürür, benzeştirirken, her bir birey bu teknolojik doku uyumunu bireysel tikelliği çerçeve-sinde deneyimler.

Hareket halindeki mekânsal ayrışma talebi, arzu edildiği ölçüde gerçekleşemez, kentin çoğul ko-şulları, bu talebi kısmen karşılarken pek çok yerde geri çevrir. Trafikte takılıp kalan özel bir araç ortak bir problemin parçası olarak bireysel, mekânsal ayrışması içindeki yalnızlığını otobanda kendisi gibi sıkışıp kalan insanlarla paylaşmak zorunda kalır. Olumsuz hava koşulları, gerçekleşen bir kaza ya da yol çalışmaları, kolektif bir tepkiselliğe yol açar. Burada kente ait bir rutin, hayatın hem otobandaki akışını hem de bu akışın ilintili olduğu diğer etkinlik alanlarını yavaşlatır.

Trafikteki rutinin ya da sorununun yarattığı sıkıcılığın diğer ucunda, hareket halinde olmanın hazzı, motoru çalıştırma ya da park etme ritüeli yer alır. Bu ritüelin sürücü sayısı kadar farklı biçimi ve yine benzer bir çoğullukla kesintiye uğrama riski vardır. Bunlar arasında görsel medyada en fazla karşılaşılanlardan biri, “tinerci dehşeti” manşetiyle verilendir. Marjinalleştirilmiş bir şehir sakinin yarattığı korku veya tehdit, reel boyutlarının çok ötesinde “dehşet” olarak tanımlanırken,

Page 78: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

76

söz konusu lüks bir araç, sürücüsü ise ünlü bir kişiyse, korku daha da abartılı bir dille ifade edilir. Sosyo-ekonomik asimetri ve zihinsel pozisyonların farklılığı, taşıt etrafında kurgulanan eşitsiz ve hiyerarşik dili güçlendirir. Özel taşıt sahipleri arasında üretilen şiddet “yol verme tartışması yüzün-den çıkan kavga” şeklinde formüle edilir, sürücü olağan ve öfkeli bir kişilik olarak betimlenirken, tinerci dehşet saçan bir ucubedir. Şehir, seçkinlerini ve meşru normları temsil eden sınıfları, toplu-lukları yaratabilmek için, kendi vahşilerini, korku nesnelerini üretir ve onları medya, sözel kültür ve efsaneler aracılığıyla linç eder.

Ritüelin ya da rutinin kesintiye uğrama biçimleri, söz konusu özel değil de toplu taşıma araçları olduğunda çok daha farklı ve öngörülemez formlar şeklinde ortaya çıkabilir. Bazı örneklerde ise kentin ideolojik çoğulluğu, çözülmemiş siyasi, ekonomik ve kültürel gerilimleri toplu taşıma ara-cının hareket imkânlarını belirleyen verilere dönüşür. Bir gösteriye denk gelen otobüsün, resmi otoriteyi ve onun söylemlerini temsil eden bir nesne olarak algılanarak camlarının kırılması, yol-cuların her türlü tinsel ve mekânsal ayrışmayı askıya aldıkları, önceliğin hayatta kalmak olduğu, yaşamı durduran ortak bir deneyime dönüşür.

Mekânsal ayrışma, ayrışmaya zemin oluşturan nesnenin tahrip edilmesiyle sonuçlanabilir. Sözgeli-mi, hareket halindeyken durdurulup yolcular indirildikten sonra ateşe verilen ya da içinde insanlar olduğu halde molotof kokteyli atılarak yakılan otobüsler, sadece araçtakilerin suskunluk zırhının kırılmasına değil, bütün toplumun güvenlik duygusunun sarsılmasına da yol açar. Bu eylemin gerçekleştirildiği yer, kent hafızasında söz konusu olayla anılan bir tekinsizlik mekânı olarak yerini alır. Mekânsal ayrışma sadece yapılı çevreyle değil, eylemler ve söylentilerle de inşa edilir.

Metropolde özgürlüğün bedeli olan yalnızlık, atomizasyon ve nihilizm, bazı durumlarda kendini alternatif kolektif yaşam biçimleri, etno-dinsel ve siyasi aidiyet duygularıyla kamufle ederek dışa vurur. Kimi istisnai örneklerde ise bu ideolojik adanmışlık agresif, yıkıcı ve öztahripkâr bir güdü-nün süblime edilmesinin aracı olur. Taşıta konan bir bombanın ya da yola konan bir düzeneğin patlaması ve bunun kimin tarafından yapıldığının bilin(eme)mesi, şiddet tarihinin yeni teknolojiler aracılığıyla kendine yeni mekânlar ve alacakaranlık kuşakları kurma biçimine işaret eder.

Özel otomobili ya da toplu taşıma aracını kullanırken gündelik bir rutinin akışı yıkıcı bir kesintiye uğrar. Birikmiş öfke, çözülmemiş siyasi ve kültürel sorunlar, iktisadi eşitsizlik, sessizce kitap oku-yan ya da dışarıyı seyreden insanların sadece iç dünyalarında değil bedenlerinde de kurban ayırt etmeksizin büyük bir gürültüyle patlar. Çoğu örnekte kent yoksulları bu şiddetin birinci dereceden mağdurları haline gelirler.

Sürekli sözü edilen güvenlik korkusu, siteleri çeviren duvarları ya da kapıları değil ara sokakları, caddeleri aşarak gelmiş, sürücü ve yolcuları hareket halindeyken yakalamıştır. Suskunluk, sessiz-lik, beden dili, vakumlanmış semtler ve yüksek duvarlarla oluşturulmaya çalışılan güvenlik ve mekânsal ayrışmanın koruyuculuğu fikri yara almış, bir yerde geçersiz kılınmış, sınır ihlalinin önü-ne geçilememiştir. Söz konusu ihlal imgesi, var olan bir korkunun derinleşmesini sağlar; şiddet gö-rüntüsünün röprodüksiyonu dalga dalga yayılarak gerçeğin kendisinden daha güçlü bir simülakra dönüşürken, seslerini ancak şiddet aracılığıyla duyurabileceğine inananların söylemini doğrular.

Semtler ideolojik olarak ayrışmaya başlar. Grup içi aidiyet duygusunu güçlendiren kurban verme

2. OTURUM Kentsel Dönüşüm’den Sosyal Dönüşüme

Page 79: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

77

ritüelleri, taraflarca agresif bir coşkuyla yaşanır; trafiğe kapatılan yollar, ana caddeler, otobanlar, taşıtların aktığı değil, cenaze alayla-rının geçtiği, hayatın tıkandığı, çatışma, yas ve öfke alanlarına dö-nüşür. Mal, hizmet ve insan sirkülasyonu durur. Molotof kokteyli, havai fişek, taş, sopa, sapan, cop, basınçlı su, plastik mermi, gaz bombası, panzer ve insan bedenlerinden oluşan bir şiddet toplamı, bazı medya organlarında karnavalesk bir kareografiyle, yüksek ses-le görselleştirilir, yıkıcı bir coşkuyla kutlanırken, kimisi ise otobüste olduğu gibi gözünü kaçırmayı ve suskunluğu tercih eder; konuştuğu zaman ise kente dair olağan bir demokratik katılım, kamusal alan talebini kriminalize ederek, atılan sloganları, silah ve şiddet kulla-nımıyla özdeş görerek marjinalleştirir. Bütün taraflar ve toplumsal aktörler, hem şiddetin hem de ses, ışık, yaralanmış ya da ölü insan bedenleriyle harmanlanan performatif gösteri kültürünün farkın-dadır; şiddetin estetizasyonu, hak arayışı ve ideolojik gerekçelerle inşa edilmiş kolektif bir baskı ve direnç, sado-mazoşistik bileşenlerle gelişerek kentin sokaklarında, caddelerinde, otobanlarında trafiği aksatarak gezinirken, “Dur!” demek çoğu zaman “devam” anla-mına gelebilir ya da kavram dağarcığı ve kodlar karıştığında agresif bir iletişim biçimi olmaktan da çıkarak kolektif bir yıkıma doğru evirilebilir.

Kentin bütün olağan rutinleri ve ritüelleri sadece tarafların değil kimsenin bir diğerine eşit olmadığı bir zeminde şiddet kullanılma-sıyla bozulur. Hayatın normale dönmesi demek ise hem reel hem de metaforik olarak trafik akışının sürmesiyle, kaos ise yolların trafiğe kapatılmasıyla özdeş algılanır. Demokrasi aynı zamanda bu çatışma ve çözüm kabiliyeti üzerinden sınanır ve inşa edilir.

SOnUçSuskunluk kendi içinde dışardan görünenden çok daha farklı bir oluşumu biriktirir.20 Simmel “Bir form gelişimini tamamladığında, bir sonraki form çoktan onun altında biçimlenmeye başlamıştır ve kısa ya da uzun bir mücadelenin ardından mutlaka onun yerini alacaktır”21 […]İçsel tutarlılığı ve kendine yeten anlamıyla bütün tasavvur dünyamız için sıkı bir çerçeve ya da yırtılmaz bir örtü oluşturan bilgi formları, hayatın akışı tarafından, hayatın akışı içinde çözülmektedir”22 diye yazar. Metropolde tinsel ve mekânsal ayrışmanın formları sınırsız kombinasyonlarla çoğalırken, disipli-ner pratiğin öznesi ve nesnesi olan bütün toplumsal aktörler, ken-

20 Form ve yaşam arasındaki ilişki için bkz. Georg Simmel, “Modern Kültürde Çatışma”, Modern Kültürde Çatışma, içinde, çev. T. Bora, N. Kalaycı, E. Gen, 7.bs. İletişim Yayınları, İstanbul, 2011, ss, 57-83.

21 Simmel, age., s. 58. s. 6-7.

22 Age., s. 73.

23 Marshall Berman, Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor, çev. Ümit Altuğ, Bülent Peker, 9. bs. İletişim Yayınları, İstanbul, 2005, s. 222.

Page 80: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

78

di tasarladıkları mekânsal kurguların her birinin dinamik, yüzergezer, koşulsal, rasyonel, duygusal, kontrol edilemez ve öngörülemez süreçlerle birlikte geliştiğini deneyimlerler.

Marshall Berman, “Bir aydınlanma anında, modern şehri oluşturan yalnızlıklar yığını yeni bir ilişkiyle bir araya gelerek bir halk oluşturur. ‘Sokaklar halka aittir’: şehir unsurlarına el koyar ve onu kendilerinin kılarlar.” diye yazar. Benzer bir şekilde İstanbul’da güvenlik kaygısı, tekinsiz mekân, narsistik yatırım, yalnızlık ve bunun yol açtığı suskunluk aracılığıyla geliştirilen tinsel ve mekânsal ayrışma biçimleri, farklı ve kitlesel bir sese dönüşerek bozulur. Karşıdakini potansiyel tehdit ve tedirginlik nesnesi olarak gören insanlar, mitinglerde, gösterilerde, protestolarda, konserlerde, büyük festivallerde bir araya gelir, yabancılaşmanın ve yalnızlığın ağırlığını bir süreliğine paylaşırlar. Bu festival, gösteri, ritüel, şiddet ve tehdit öğeleri içeren karnavalesk bir an da olabilir.

Bu devinim, kendi iç dünyası, bedeni ya da yaşadığı şehirle sınırlı kalmış değil, dünyayla global ölçekte eklemlenmiş bireylerin hareketliliğidir. Marshall Berman’ın belirttiği bir araya gelerek kendini bir halk gibi hisseden yalnızlıkları, 21.yüzyılda, internet çağının getirdiği farklı kamusal düzlemlerde insanlık için sorumluluk duyan dünya vatandaşlarına dönüşürler. Bu birliktelik ve sorumluluk duygusu, İstanbul’u New York’a, Tokyo’yu Londra’ya, Manila’yı Sydney’e, Cape Town’u Buenos Aires’e, dünyanın en ücra köşelerini merkezlere veya haritada kaybolmuş yerlere bağlar. Devletler, sınırlar, farklı nitelikteki iktidarlar ve disipliner pratikler, bunların hepsini tersyüz edecek ya da bir süreliğine geçersiz kılacak dinamik bir kamuoyu tarafından evcilleştirilirler. Yanı başındakine sesini duyuramayan, göz temasından kaçınan, suskunluğu sığınak haline getiren bireyler, yeterli mesafe ve güven oluştuğunda dünyanın öteki ucunda sesine kulak veren birilerini bulduğu gibi bir başkasının sesine de kulak verirler. Otobüste, metroda, toplu konutlarda, AVM’lerde yaşanan yalnızlık, izolasyon ve suskunluk aracılığıyla kurulan “tinsel ve mekânsal ayrışma”, ortak bir sese, polifonik bir koroya, dünya vatandaşlarının hayata dair ortak ve çoğul taleplerine dönüşür.

KAYnAKçAArendt, Hannah. İnsanlık Durumu, Seçme Eserler 1. çev. Bahadır Sina Şener. 7. bs. İletişim Yayınları, İstanbul, 2013.

Baudrillard, Jean. Simulakrlar ve Simülasyon. çev. Oğuz Adanır. 6. bs. Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2011.

Berman, Marshall. Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor. çev. Ümit Altuğ, Bülent Peker. 9. bs. İletişim Yayınları, İstanbul, 2005.

Bhabha Homi K., The Location of Culture Routledge. New York, 2006.

Divall, Colin., Revill, George. “Cultures of Transport: Representation, Practice and Technology”. Journal of Transport History. 1 March 2005, s. 99-111.

Lefebvre, Henri. The Production of Space. çev. Donald Nicholson-Smith. Blackwell,

2. OTURUM Kentsel Dönüşüm’den Sosyal Dönüşüme

Page 81: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

79

Oxford UK, Cambridge USA, 1996.

Schivelbusch, Wolfgang. The Railway Journey, The Industrialization of Time and Space in the 19th Century. The University of California Press, Berkeley and Los Angeles, California, 1986.

Sennett, Richard. Kamusal İnsanın Çöküşü. çev. S. Durak, A. Yılmaz. 4. bs. Ayrıntı, İstanbul, 2013.

____ Ten ve Taş, Batı Uygarlığında Beden ve Şehir. çev. Tuncay Birkan. 4.bs. Metis Yayınları, İstanbul, 2011.

Simmel, Georg. “Modern Kültürde Çatışma”. Modern Kültürde Çatışma. çev. T. Bora, N. Kalaycı, E. Gen, 7. bs. İletişim Yayınları, İstanbul, 2011.

____ “Metropol ve Tinsel Hayat”, Modern Kültürde Çatışma. İçinde. çev. T. Bora, N. Kalaycı, E. Gen, 7. bs. İletişim Yayınları, İstanbul, 2011, s. 85-102.

Tanyeli, Uğur. “Kamusal İnsan Öldü mü, Kamusal İnsan Çöktü mü?”. Arredamento. Sayı 100+95. Boyut, İstanbul, Ekim, 2006, s. 7.

____ “Transformasyon/Malformasyon, Kitle Bezemeleri ve Protezler Üzerine”, Dosya, TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Sayı 28, Temmuz, Ankara, 2012, s. 131-136.

Yago, Glenn. “The Sociology of Transportation”, Annual Review of Sociology, Vol. 9, 1983, s. 171-190.

Page 82: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

80

Yrd. Doç. Dr. Aynur CAN

TURGUT CANSEVER DÜŞÜNCESİNDE ŞEHİR TASAVVURU

Turgut Cansever için mühim bir noktada doğrulan münevver diyebiliriz. Türk toplumunun şehirle il-gili problemlerinde bu problemlerin adını koymuş ve şehirle ilgili düşünüp yayın vermiş, mimar ve düşünce adamı olarak entelektüel tarihimizde yer edinmektedir.

Kentlerin dönüşümü konusu çok travmatik bir konu. Batıdan gelen, kendi yaşam kurallarının sa-nayi kentleri dahilinde üretildiği mekanlardır. Bu mekanlar Londra ve Manchester’da şehircilik esas-ları korurken, yatay yapılar üretilirken Fransa’ya gelindiğinde dikey yapılara büründü. Viyana olsun Madrid olsun, bu şehirlerdeki gelişim kendi toplu-mu ile yüzleşen kentin değerinin adını koydukları gelişimler oldu. Biz de ise modernite ile tanışma-mız, adını koymamız ve sorunu tespit etmemiz başlı başına sisli bir ortama dönüşürken, Turgut Cansever’in katkısı ortaya çıkmıştır. 1997 ve 1998 arasındaki 4 aylık bir süreçte Türkiye’de henüz Kamu Reformu veya şu anda çok önemli konumdaki hukuksal mevzuatlar olmadan yerel yönetimler konusunda ilk okul denemesi ol-duğunda Turgut Bey rehberliğinde 8 derslik bir ide-al şehir modeli üzerine tartışmalar gerçekleştirdik. Bizi ondan ayıran şeyin aslında şu anda kendisinin sadece bilgi yüklü olması değil, aynı zamanda me-seleyi de dert edinmesi olmuştur. Kent en çok onun sırtında taşıdığı şeydi. Batı medeniyeti entelektüel birikimi itibariyle kendine çok vefa eden bir top-

2. OTURUM Kentsel Dönüşüm’den Sosyal Dönüşüme

Page 83: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

81

lum. Mesela Batıda Van Gogh’u veya Dostoyevski’yi tanımayan entelektüel bulmak zordur, biz de ise uçuşan şeyler vardır. Burada Turgut Cansever düşüncesini kentsel dönüşüm ile ilgili bir alanda öne sürmek gerekmektedir. Hocanın şehre bakışı, o mekanizmaya nasıl işleteceği ile ilgili öngörüler kentsel dönü-şüm manasında ve onun düşüncelerini diri tutma konusunda çok önemli bir noktada yer almaktadır. Meseleye nasıl bakmamız gerektiğini zaten yayınları ile ortaya koymuş-tur. Bunun haricinde kent meseleleri konuşulduğunda; batıda bu işin uzmanlarının bir araya gelmesiyle ortaya çıkan tartışmalar bulmak mümkün, biz de ise ya çok uzman ya da çok hamasi duygular söz konusu oluyor. Burada hocanın şehir tasavvuruna geri dönecek olursak, dimada mertebeler vardır, tahayyülden sonrakinden bahsederiz. Ha-yalden sonra gelen resim gibi. Aslında biraz bu noktalara dikkat etmeliyiz. Her zaman yeniden başlayan, eskiyi kesen bir anlayıştansa mevcut olanın üzerine koymak daha iyi olacaktır.

Şehir tasavvuru demek, medeniyet tasavvurunun alt alanı gibidir. Medeniyet bizim nasıl yaşacağımızı nasıl düşüneceğimizi ve nasıl hissedeceğimizi söyleşen bir olgudur. Modern durumda olduğu üzere yıkıp yenisini daha büyüğünü yapmakla mı ilgilenme-liyiz yoksa insanın fani olduğunu kabul edip ürettiklerimiz üzerinden mi gitmeliyiz, bunu düşünmek lazım. Turgut Cansever şehir sorunlarının adını koymuştur, zaten her zaman şehir meselesi diye konudan bahsetmiştir. Her medeniyet ailesi kendi tasavvuruna uygun şehirler inşa ederse sağlıklı ve mutlu şehirlere ulaşabiliriz demiştir. Turgut Hoca, “Şehir açmazların çözüm yeridir, iç çelişkilerin çözüldüğü yerdir” der. Bunu düşünürken burada real düz-leme ilişkin real analizler öneriyor. Buna bir tümevarım yaklaşımı da diyebiliriz. Bulu-nulan şehir nerede, ne üretiyor, topografik zenginliği nedir, sanayi yapılabilir mi, insan topluluğunun oradaki rengi nedir? Bütün bu real verileri aldığı bir noktadır burası. Bir de tümdengelim yaklaşımı ile, biz nasıl bir şehir tasarlayacağız, hangi kabulle olacak gibi ciddi soruları sormaktadır. Muhyiddin Arabi’nin bir kitabında bahsettiği “ferdiye” hikmeti yani insanın hayatı güzelleştirmesi fikrinin altını çizmektedir. Mesela bir bahçe düzenlemesinin insan hayatı ile olan ilişkisi gibi.

Kentin çarpıklaşması, düzenin bozulması üzerine de Turgut Cansever, ortak bir kaza-nım sağlama düşüncesinin herkes tarafından benimsenmesinden bahseder. Meteforlarla açıkladığı bu bozulmanın, herkesin maddi zenginliklerinin kazanımlarının kenti bozdu-ğundan bahseder, bu yüzden kentsel çarpıklaşma konusunda herkesin suçu olduğundan bahseder ve yaradılışın yapısına uygun çözümler üretmek gerektiğinden bahseder ve orta yol bulmanın öneminden söz eder. Kanun ve yasaların bu konularda bir kılıf olarak

Page 84: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

82

hazırlandığından dem vurur. Turgut Cansever, şehir ve toprak mülkiyeti ile alakalı sorundan da bahseder. Osmanlı zamanın da İngilizler’in baskısıyla değiştirilen iki kararnameden sonra şehirlerimiz aynı felaketleri her daim yaşamaya etmiştir der. Bu modernitenin ürettiği alınıp satılan bir olgu mu yoksa fani olan bizler için üretilen bir düzlem mi? Hangi insan için şehir ta-sarlaması sorusu burada önem kazanıyor. Bir şehrin ol diyince olmayacağı ve her şeyin adım adım olmaması durumunda bozulmanın kaçınılmaz olacağından bahsediyor.

Burada benim de kendi düşüncem olarak söylemek istediğim, İstanbul olarak New York’a ya da başka ünlü bir şehre benzeme düşüncemizden kurtulmamız gerektiği. Ken-dimize göre ülkeler üzerinden gidebilir ve daha mütevazi olarak düşünmeliyiz.

2. OTURUM Kentsel Dönüşüm’den Sosyal Dönüşüme

Page 85: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

83

Turgut Cansever, şehir ve toprak mülkiyeti ile alakalı sorundan da bahseder. "Osmanlı zamanın da İngilizler’in baskısıyla değiştirilen iki kararnameden sonra şehirlerimiz aynı felaketleri her daim yaşamaya devam etmiştir" der.

Page 86: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

84

Cüneyt SARIYAŞARMazlum-Der Genel Başkanı

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE İNSAN HAKLARI İHLALLERİ

Üniversite yıllarımız kim olduğumuzu idrak etme, kimliğimize sarılma yıllarıydı ama o yıllar esasında başka bir tefekkürün bizim hayatımıza değer kat-tığı yıllardı. Türkiye’de Müslüman kimliğimize sa-rılma yıllarıydı. O zamanlar başka şeyler düşünsek de askerlikten sonra bir baktık mühendis olmuşuz. İşte Mimar ve Mühendislik Grubu’nun kurulma sürecinde rol oynayan düşünce, kimlik bulma bu anlattığım şeylerdi ama bu işlerin demlenmesi 20 yıl sürüyor.

İnsan hakları dediğimiz konu ile bu kent sorun-ları dediğimiz konuların ortaya çıkış süreci bir-biriyle paraleldir. Burada Turgut Cansever’den bahsetmem lazım çünkü Turgut Cansever bizim mühendislik hayatımızda nesil olarak düşüncemizi öteleyip önümüze konan peşinden koşturmamızla ortaya koyduğumuz vahim sonuçları bize bağıra bağıra anlatarak emanet bıraktı. Eğer iyi idrak edi-lirse bu düşünceler bir dahaki nesil çok değerli bir nesil olabilir.

İnsan hakları kavramı modern bir kavram çünkü fıtrata rağmen olan bir hayat tarzının yeryüzünde oluşturduğu hegonomik süreçlerin ortaya koyduğu bir kavram. Bunun fıtrata uygun olan hali ise kul hakkıdır ama yaşadığımız sanayi devrimi ve sonra-ki süreçten gelen ismi insan haklarıdır çünkü bize kent olgusunu dayatan süreçler aslında devlet de-

2. OTURUM Kentsel Dönüşüm’den Sosyal Dönüşüme

Page 87: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

85

diğimiz aygıtın modern zamanda biçimini oluşturdu. İşte o çerçevede aslında atlıları ile yılda iki defa karşımıza çıkan devlet memurlarıyla haftada bire indirgedikten sonra bilişim çağı ile saniyelik olarak bize hükmetmeye ve bizi şekillendirmeye başladı. Ayrı bir yönü de bu devletin, insan olarak ürettiğimiz her üç değerin ikisinin birini direk birini de dolaylı olarak alan bir Deli Dumrul. İşte böyle bir devlet formatının karşısında sorunlarımızı konuşurken bu yaşamı, bu düşünceyi, bu hayat tarzını hangi aklın inşa ettiğine dönüp baktığımızda batıdaki seküler akıl karşımıza çıkar. İşte bu aklın bir yer-yüzü, bir insan düşüncesi var. Aslında hegamonik süreçlerinde bunu beslediği enerjiyle geliştirmiş bulunmakta dolayısıyla insanoğlu kendi emeğini sömüren bir canavar ortaya çıkardığının farkına varmadı. Bu süreçlerle mücadele etmeye başlaması gerektiğinin al-gısına vardığı zaman batı dünyası insan hakları diye bir kavramı önümüze koydu ama bu kavram esasında çok kadim iki kelimenin modern dünyadaki algılanmasıyla alakalı. İnsanın var olduğunu anladığımız Hz. Adem’den gelişinin hemen bir adım sonrası olan Habil ve Kabil ile ilgili olan hikaye. Yani yeryüzünde sadece iki kardeşin var olduğu andan itibaren hak kavramı hayatın okumasıyla ilgili konuşuyoruz.

Yeryüzünde özgürlüğü insan tanımı gereği sorumluluk çerçevesinde bir perspektife oturtmayan batı aklı sonuç itibariyle yeryüzünde hegonomik ve kapitalist bir sonucu inşa etti. Onun girdabında biz bugün kentleşme sorununu konuşuyoruz. Çok acı ve can yakıcı olayları hep beraber yaşadık. 1994 yılından itibaren kendisini neyle ifade ederse etsin muhatapları tarafından İslam ile ilintilendirerek ifade edilen bir iktidar İstanbul şehrini 20 yıldır yönetmekte. 20 yıl önce düşüncelerimizi arkadaşlarımızla paylaştığı-mız zaman, durduğumuz yerde duramayız. 20 yıldır biz planlıyoruz, biz inşa ediyoruz. Buradan baktığımız zaman, “günahsız olan taşı atsın” sözünü hatırlattı. Onun için bu kentin sakinlerinden, emanet ile sorumlu ama sorumluluğunu yerine getirmemiş bir insan olarak özür diliyorum. Çünkü biz ne mühendisler ne de yönetenler olarak sözleri-mizi yerine getiremedik. Bir farkındalık ve bir bilincin gelişmesi gerekmektedir. İşte biz bugün o noktada olduğumuzu görüyorum. Onun için bundan sonra daha sorgulayan bir toplum olmamız gerektiği kanaatindeyim.

Bu kent sorunları nelere sebep oluyor, çok hızlı bir şekilde iki acıya dikkat çekmek istiyorum. Kentsel dönüşüm özellikle 1999 depreminden sonra çok büyük bir enerjiyi arkasına aldı. Aslında o enerji planlama, tamamlama ve siyasetin önünü açması bakı-mından müthiş bir enerjiydi ama Turgut Cansever Hoca’nın medeniyete tekabül eden fikri kodlarıyla yapılmayan planlama ve bu medeniyeti sürdürme kaygısını henüz haya-ta aktaramayışımız bu konudaki yetersizliklerimiz, nefsimiz bizleri 20 yıl bekletti. Biz bir anda kimliğimizi, bizi biz yapan değerleri unutmuş görünüyoruz. Esas mesele daha

Page 88: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

86

önce üniversite sohbetlerinde konuştuğumuz konuları hayata getirmekte, getirmek için müdahil olabilmekte. Şimdi kentsel dönüşüm ile ilgili acı bir tecrübeyi ifade edeceğim. Cumhuriyet Mahallesi kentsel dönüşüm uygulamaları ile ilgili bir örnek var. Bu örneği şu yönüyle belirtmek istiyorum. Bu mahalle aslında 775 sayılı gecekondu yapılaşmasını önlemek amacıyla planlı, programlı üretilen bir şehir ve devletin kontrolündeki kooperatifler tarafından yapıldığı içinde iskanı da verilmiş gerekli mühendislik kontrolleri de gerçekleştirilmiş bir şehir ama kentsel dönüşüm denen bir haklılığın rantı nasıl arkasında sakladığının örnekliğini oluşturan bir tecrübe. İBB’nin Japonlar’ın yardımı ile oluşturduğu açık ra-porlarında iyileştirme gereken yerler arasında olmadığı halde sonra kentsel dönüşüm alanına alınarak orada yeni bir alan üretilmekte. Çünkü orada 18 hektarlık alanda 110 blokta 1168 daire ve 5 katlık yapılar olduğu halde hemen yanında 60 katlı devasa 5 lüks blok ve AVM yapılması insanları rant ile konuda iştahlandırmakta.

Biz hepimiz biliyoruz ki İstanbul’un pek çok yerinde sağlıksız yapılar var ama Turgut Hoca’nın söylediği şeytan yolumuzun üzerinde ve maalesef bugün sorunlarımız Türki-ye’deki siyasal ortamın oluşturduğu cepheden dolayı yüzyıllık derin, ideolojik ve halkı ötelemiş olan devlet aklının karşısında millet olarak kendi ifademizi ortaya koymak sorumluğundan dolayı çok kısıtlı bariyerlewr içerisindeyiz.

2. OTURUM Kentsel Dönüşüm’den Sosyal Dönüşüme

Page 89: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

87

20 yıl önce düşüncelerimizi arkadaşlarımızla paylaştığımız zaman, durduğumuz yerde duramayız. 20 yıldır biz planlıyoruz, biz inşa ediyoruz. Buradan baktığımız

zaman, “günahsız olan taşı atsın” sözünü hatırlattı. Onun için bu kentin sakinlerinden, emanet ile sorumlu ama

sorumluluğunu yerine getirmemiş bir insan olarak özür diliyorum. Çünkü biz ne mühendisler ne de yönetenler

olarak sözlerimizi yerine getiremedik.

Page 90: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

88

Page 91: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

89

3. OTURUMŞehirleşmede Mekansal Dönüşümün

Toplumsal Etkileri

Oturum Başkanı: Y. Mimar Ali reyhan ESEn

SEMPOZYUM

İstanbul Ticaret Odası Meclis Salonu - Eminönü

12 Mayıs 2014Pazartesi

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Page 92: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

90

İSTANBUL’DA KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN MEKANSAL PARÇALANMA VE SOSYAL AYRIŞMAYA ETKİSİ

ÖZETSon yüz yıl içindeki demografik değişim, kentlerde yaşayan nüfusun hızla artması karmaşık ve dinamik bir yapıya sahip olan kentlerde fiziksel, toplumsal, ekonomik, çevresel, siyasal faktörlerin etkisiyle de de-ğişim ve dönüşüme neden olmuştur. Mekanın kalite-sini artırmayı hedefleyen bu dönüşümler, kimi zaman mekanda parçalanmanın ve sosyal ayrışmanın da nedenidir. İstanbul, dünyanın en büyük metropolle-rinden biri, Türkiye’nin en büyük metropol kenti ola-rak son yıllarda hızla dönüşmektedir. Cumhuriyetten bugüne kent mekanında kentsel arazi kullanımı alan-sal, fonksiyonel ve yoğunluk olarak hızla değişmiştir. Kent mekanındaki bu değişimler sosyal ayrışmayla tanımlanması yanı sıra özellikle 1990’lardan itibaren literatüre giren kentsel mekanda parçalanma sürecini de getirmiştir. Bu bildirinin amacı, İstanbul kentsel mekanındaki dönüşümün sonucu olan mekânsal par-çalanmayı değerlendirmek ve kentin bugününe ve ge-leceğine etkilerini sorgulamaktır. Araştırma öncelikle dönüşüm, ayrışma ve parçalanma ana kavramaları-nın tanımlanması ile başlayarak, mekânsal parçalan-manın güncel literatürü üzerinden İstanbul kent me-kanındaki etkilerini değerlendirmektedir.

Anahtar Kelimeler: Kentsel dönüşüm, Kentsel parçalanma, Sosyal ayrışma, İstanbul.

Doç.Dr. Hatice AYATAÇİstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü

[email protected], [email protected]

3. OTURUM Şehirleşmede Mekansal Dönüşümün Toplumsal Etkileri

Page 93: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

91

GİRİŞKentler, içinde bulundukları tarihsel dönemin ve toplumsal koşulların belirleyiciliğiyle şekillenir. Kentin mekânsal örüntüsü, ekonomik ve toplumsal tabakalaşmayla bağıntılı olarak çehresini kazanır (Kurtuluş, 2009). Son yüz yıl içindeki demografik değişim, kentlerde yaşayan nüfusun hızla artması karmaşık ve dinamik bir yapıya sahip olan kentler de fiziksel, toplumsal, ekonomik, çevresel, siyasal faktörlerin etkisiyle de deği-şim ve dönüşüme neden olmuştur. Özellikle kentsel alanların politik ve yasal araçlarla dönüştürülmesi, kentsel saçaklanma bölgelerinin toplu konut alanı olarak geliştirilmesi, çöküntü bölgelerinin yeniden yapılandırılması veya tarihi kent merkezlerinin korunması ve canlandırılması gibi, gerek fiziksel gerek toplumsal boyutları birlikte içeren dönüşüm biçimleri tanımlanmaktadır (Kurtuluş, 2011). Mekanın ekonomik, toplumsal, çevresel kalitesini arttırmayı hedefleyen bu dönüşümler, kimi zaman mekanda parçalanmanın ve sosyal ayrışmanın da nedenidir (İçli, 2011).

Dünyanın en büyük metropollerinden birisi ve Türkiye’nin en büyük metropol ken-ti olan İstanbul’da bu dönüşüm sürecini her biçimiyle yaşamaktadır. Cumhuriyetten bugüne kent mekanında kentsel arazi kullanımı alansal, fonksiyonel ve yoğunluk ola-rak hızla değişmiştir. Kent mekanındaki bu değişimler sosyal ayrışmayla tanımlanması yanı sıra özellikle 1990’lardan itibaren literatüre giren kentsel mekanda parçalanma sürecini de getirmiştir. Bu bildirinin amacı İstanbul kentsel mekanındaki dönüşümün sonucu olan mekânsal parçalanmayı değerlendirmek ve kentin bugününe ve geleceği-ne etkilerini sorgulamaktır. Araştırma öncelikle dönüşüm, ayrışma ve parçalanma ana kavramalarının tanımlanması ile başlayarak, mekânsal parçalanmanın güncel literatürü üzerinden İstanbul kent mekanındaki etkilerini değerlendirmektedir.

KENTSEL DÖNÜŞÜM VE MEKANSAL PARÇALANMADA KAVRAMSAL ÇERÇEVEKentsel dönüşüm amacına, sürecine göre değişik biçimlerde tanımlanmaktadır. Don-nison (1993) kentsel dönüşümü, “kentsel çöküntü alanlarında yoğunlaşan sorunları, eşgüdümlü bir biçimde çözümlemek için ortaya konulan yeni yol ve yöntemler” olarak tanımlanmıştır. Roberts’a (2000) göre kentsel dönüşüm, “bütünleşik bir eylem olarak bir alanın toplumsal, fiziksel, ekonomik ve çevresel koşullarının sürekli iyileştirilmesini sağlamaya çalışmak”tır (İçli, 2011).

Kentsel dönüşümün birinci evresi, şehirlerdeki nüfus büyümesi ve yayılmasıdır. Nüfus arttıkça yoğunlaşmış ve daha fazla alan kullanmıştır. 19. yüzyılda modernitenin sanayi kapitalizmi ile birlikte işleyişiyle ortaya çıkan yeni kentsel işlevler, büyüyen sanayi ve

Page 94: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

92

artan kent nüfusunun etkin ve kontrollü bir biçimde düzenlenmesi amacıyla kentlerin bölgelere ayrılarak biçimlendirilmesine yöneliktir.

Kentsel dönüşümün ikinci evresi, İkinci Dünya Savaşı sonrası görülen yeni yerleşme alanlarının yer seçimine bağlı temel dönüşümdür. Bu evrede erken sanayileşmiş ülke-lerde sanayiler kent dışına çıkarılarak kentlerde geniş alanlar oluşturulmuş enerji, ucuz işcilik, piyasa ve ulaşım olanakları yer seçimini etkilemiştir. Kentlere göç edenlerin ürettikleri gecekondular bu dönemde yaygınlaşmıştır (Türkün-Kurtuluş, 2005). Üçüncü evre 1970’lerden itibaren küreselleşme süreciyle başlamıştır. Batıdaki sanayi kentlerinin çoğu sanayisizleşme olarak adlandırılan bu sürecin sonucunda üretim mekanı olmaktan çıkarak tüketim mekanı haline gelmiş ve hizmet sektörünün kazançlı olduğu mekanla-ra dönüşmüştür. Kentler, farklı biçimlerde pazarlanmaya, diğer kentlerle yarıştırılmaya başlanmıştır (Harvey, 1987; Storper 2004). Sanayi devrimiyle birlikte kentler büyük öl-çekli bir dönüşümün etkisindedir. Sosyal ve mekansal parçalanma ve ayrışma bu sürecin ardından gelmiştir (Altınok - Cengiz, 2008).

Son dönem araştırmalara göre, günümüz kentleri süregelen bir mekânsal parçalanma süreci içerisindedir. Mevcut literatür genelinde mekânsal parçalanma, kentlerimizde giderek artan, gelecekteki boyutları ve etkilerinin hesaplanması güç olan, sosyal ve mekânsal bir ayrışma olarak tanımlanır. Ayrışma ya da parçalanma, yeni bir kavram değildir. Kutuplaşma ve modern toplumlarda farklılaşma arasında tanımlanır.

Kelime olarak çoklu bir kullanımı vardır. Fragment (Latince Fragmentum) kırık par-çalar, To fragment (Latince frangere) parçalara ayrılmak basitçe kırılmak, ayrışmak olarak tanımlanır. Bu nedenle “fragmentation” hem bir ayrışma hem de parçalarına kı-rılma anlamında kullanılır. “Parçalanma-Fragmentation” üzerine yapılan araştırmalar üç temel konuya odaklanır. Eski durum, mevcut algı ve gelişen doku. Klasik sosyolojik yaklaşımda parçalanma düzen dışı bir durumdur (Deffner ve Hoerning, 2011).

Parçalanma-Fragmentation, kavram olarak değerlendiren çalışmalarda ise yeni bir pa-radigmadır (Menzel 1992). Coğrafyacı Fred Scholz bu terimi 1990’ların sonunda tanıt-mıştır. Scholz, Almanca konuşulan disiplinlerdeki parçalanma teorisi üzerinde çalışmış-tır. Ekonomi, politika ve sosyal dönüşüm sürecinde “ikinci modernite” (liberalleşme, kuralsızlaştırma, serbest piyasa ekonomisi, küresel kapitale bağlı kutuplaşma) olarak da adlandırılır (Scholz, 2004). Bu bakış açısıyla parçalanma ayrışmanın-segregation büyük ölçekteki yeni formu olarak görülür (Deffner ve Hoerning, 2011).

3. OTURUM Şehirleşmede Mekansal Dönüşümün Toplumsal Etkileri

Page 95: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

93

Parçalanma ekonomik, politik nedenlerle ortaya çıkan yeni bir yapılanma prensibi ola-rak algılanır (Kozak 2008). Parçalanma bu nedenle küreselleşmenin doğal bir karşılığı olarak da kabul edilir. Bu yüzden küreselleşmiş dünyanın dikkate almadığı bir yeniden entegrasyon yeniden dahil etme sürecidir (Tröger 2009). Özellikle mekansal ilişkiler doğru analiz edilmeli sosyal, ekonomik ve politik ilişkiler mekan ruhuyla değerlendiril-melidir (Scholz 2004) (Deffner - Hoerning, 2011). PARÇALANMANIN FARKLI BOYUTLARIGenel olarak bakıldığında literatürde parçalanma-fragmentation dört temel alanda de-ğerlendirilmektedir.

Mekansal parçalanma; arazi kullanımındaki koordinasyonsuzluk, kentle bütünleşememe, konut, çalışma, rekreasyon, alışveriş kullanımlarının kent mekanında dağılımı ve ayrış-ması önemli bir problem noktasıdır.

Doğal çevredeki etkiler ve parçalanma; kentsel yayılmayla yakın ilgi gösteren çoğunlukla kent-sel tarım alanları ve orman alanlarıyla ilgi kuran çalışmalardır.

Politik ve yönetsel bölünme; merkez ve yerel yönetimlerin ortak politikaları hedeflememesiyle gerçekleşir.

Sosyal parçalanma; mahrumiyet, ötekileştirme, azınlık olma, sosyal ve sınıfsal ayrışma te-rimleriyle açıklanır.

MEKANSAL PARÇALANMA-SPATIAL FRAGMENTATION VE SOSYAL AYRIŞMA-SOCIAL SEGREGATIONKentler bir yandan mekânsal olarak parçalanırken, diğer yandan toplum sosyo-eko-nomik ve kültürel ayrışmalarla çözülmekte; mekânda ve toplumsal yapıdaki bu iki çö-zülme süreci karşılıklı olarak birbirini belirlemektedir. Artan ekonomik gelir dengesiz-liği ile ayrışan toplum grupları mekânda kendi yaşam çevrelerine kapanırken, kentin mekânsal çözülmesi bu toplumsal ayrışmayı daha da güçlendirmektedir. Bu süreçler sonucunda kent tüm kentlilerce paylaşılan bir kamusal alan olmaktan çıkarak bir ara-ya gelemeyen toplumsal gruplar / kültür grupları tarafından bölüşülmüş bir “kentsel alanlar kümelenmesi”ne dönüşmektedir. Cana Bilsel’e (2006) göre; “Toplumsal ayrış-ma süreçlerinin mekânda somutlaşmasıyla kentlilerin kolektif olarak paylaştıkları bir kamusal alanın mekânda var olma zemini ortadan kalkmakta. Kolektif bir kentlilik duygusunun yerini giderek güçlenen bir toplumsal paranoyanın alması ise kaçınılmaz

Page 96: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

94

bir sonuç olarak ortaya çıkmaktadır.”

Kent bilimcileri yönüyle “parçalanmış şehir” “bölünmüş / ikili şehir” olarak kabul görür, fakat açık olmayan bu parçalanmanın yeni bir sosyo-mekansal formunun olup olmadığı ya da geçici bir süreç mi olduğudur. Küresel ve yerel arasındaki tanımlanan bir parçalanmadır (Harrison 2003). Sosyolojik bakış açısıyla parçalanma ayrışmadan fark-lıdır. Kent sosyolojisinde temel araştırma konularından birisi az çok homojen grupların birlikte olmasıdır. Francoise Navez-Bouchanine’nin bakış açısıyla parçalanmayı ayrış-madan ayıran iki temel eleman vardır. Birincisi, “parçalanma bir kırılmayı tarifler, sos-yal ve politik anlamda parçaların tekrar bir araya getirilebileceği bir kırılmadır, ayrışma ise hiyerarşik bir ilkedir fakat bütün bir organizasyondur. İkincisi; farklı parçalar ara-sındaki sınırlar belirlenir. Sosyal olarak özelleşmiş mekanlardır. Diğer bir bakış açısıyla kentsel formun parçalanması farklı kentsel mekanların bir kentsel mozaik oluşturduğu düzensiz fakat çok kutuplu bir morfolojinin oluşturduğu düzendir. Parçalanma konut alanlarındakinden çok kamusal mekandaki dönüşümün karşılığıdır” (Navez-Bouchani-ne 2002) (Michelutti, E., 2005).

Kentsel parçalanma süreci son yıllarda kent yönetimi ve kent planlama alanında önemli bir gündem olmuştur. Tartışmaların tümü sosyo-mekansal etkileri üzerine yoğunlaş-maktadır. Sosyal olarak homojen olan bir kentsel yerleşim dokusunda ayrışmadan çok parçalanmadan bahsedilir.

PARÇALANMIŞ ŞEHİRLER/KENTLER/METROPOLLER-FRAGMENTED CITIES/ METROPOLISD.Graham Shane’in (2011) kentsel tasarımın değişimi üzerine yazmış olduğu kitabında “Parçalanmış Şehirler-fragmented cities” olgusunu üçüncü bir kentsel model (Şekil 1) olarak tanımlamaktadır (Shane, 2011). Kentsel yönetim ile ilgi kuran bu modelde özel-likle kentliler kentsel ekonomik değerin daha düşük olduğu çeper alanlarda üretilen nis-peten daha ucuz ve toplu konut mantığıyla gelişen yerleşim alanlarına yönelmektedir.

İlk olarak New York kenti için J.Barnett (1996) tarafından bir çözüm olarak önerilen bu modelde, kentsel ulaşım akslarına bağlı bir gelişmeyle birlikte ünlü mimarlarca ta-sarlanan dünya ticaret merkezi, gökdelenler, alışveriş merkezleri ve kentsel konut alan-ları önerilmiş ve geliştirilmiştir. 1964 yılında Kopenhag kentinde kent yönetimi merkezi yaya akslarıyla belirlerken, 1980 yılında Londra parçalanmış metropol şemasını bir kentsel gelişme modeli olarak önermiştir. 2000’li yıllardan sonra ise karma kullanımlı konut alanlarının, alışveriş merkezlerinin rezidansların bir eleman olarak kullanıldığı

3. OTURUM Şehirleşmede Mekansal Dönüşümün Toplumsal Etkileri

Page 97: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

95

*Şekil1 Graham Shane’in Şehir model şeması (2011). Parçalanmış Metropol şemasının diğer kent şemalarıyla tarihsel süreçteki ilişkisini örneklerle ve tarihsel kırılma noktalarıyla açıklamaktadır. Bu şemaların üst üste çakışmasıyla bir parçalı kent dokusunun oluştuğunu gösterir.

Page 98: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

96

ve transit ulaşıma bağlı kentsel gelişme modeli (TOD - A transit-oriented development) kullanılmaktadır. Bu modelde otobüs, metro, metrobüs gibi her bir ulaşım durağını merkez alan ve 400 ila 800 m çapında bir alanda yayaların yürüyerek erişebildikleri mahalle birimleri geliştirilir (Shane, 2011).

İSTANBUL’DA KENTSEL DÖNÜŞÜM VE MEKANSAL PARÇALANMA & SOSYAL AYRIŞMA İstanbul, dünyanın en büyük metropollerinden biri, Türkiye’nin en büyük metropol kenti olarak son yıllarda hızla dönüşmektedir. İstanbul 2013 ADNKS verilerine göre nüfusu yaklaşık 14 milyon kişidir. Ülke nüfusunun % 18.46’sını barındırmakta ve 5 bin 400 km2 bir alana yayılmaktadır. Kilometrekareye 2 bin 725 kişiyle nüfus yoğunluğun-da en yüksek kentleri arasında 1. sırada yer almaktadır (tuik.gov.tr, 2014).Kentsel arazi kullanımındaki değişim köprü ve otoyol projeleriyle gelişmiştir. 1973 yı-lında hizmete giren Boğaziçi Köprüsü, Asya’yı Avrupa’ya bağlama ve transit trafiği kent

*Şekil 2 1955-2007 yerleşim alan sınırları (Taşdemir-Batuk, 2009)

3. OTURUM Şehirleşmede Mekansal Dönüşümün Toplumsal Etkileri

Page 99: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

97

içi trafikten ayırma amacıyla yapılmıştır. 1988 yılında Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve takip eden yıllarda ikinci kuşak çevre yolları hizmete açılmıştır. Ancak her iki köp-rüde şehrin kuzeye doğru gelişmesini tetiklemiş, kuzeyde bulunan orman ve su havza alanlarını büyük bir tehlikeyle karşı karşıya bırakmıştır. (Şekil 2) (Taşdemir-Batuk, 2009)

Yapılaşma değişimleri gösterilen 540 bin ha büyüklüğündeki İstanbul ilinin % 53’ünün su toplama havzaları ve % 48’inin orman alanları ve % 19’luk bir yapılaşmadır. İdari sınır değişiklikleri ve arazi kullanımının değişimlerinde boğaz geçişlerinin etkisi önem-lidir (Taşdemir - Batuk, 2009).

İstanbul’da kentsel dönüşümü tarihsel süreçte kentsel mekana etkisiyle değerlendiren farklı araştırmaların bulgularıyla karşılaştırmalı bir değerlendirme yapıldığında kentsel mekandaki yer değiştirmelere bağlı bir mekânsal ayrışma ve bölünmede açıkça görül-mektedir.

1950 ve 1980 yılları arasında ekonomik büyüme ve sanayileşme politikası bir sanayi kenti oluşumunu ortaya çıkartırken, kırdan kente göçü ve hızlı bir kentleşmeyi de beraberinde getirmiştir. Bu kent çevresindeki kırsal veya boş alanların kentsel alana dönüşümü ile sonuçlanmıştır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1980’li yıllara kadar, ülke ekonomisinde büyüme politikası izlenmiş ve kent nüfusu hızla artmıştır. Ekono-mik büyüme ilk 10 yılda sanayileşmeyi, dış yardımları, liberal ekonomi modelini ve tarımsal modernleşmeyi beraberinde getirmiştir (Şenyapılı, 2007). Dönemi belirleyen

*Tablo.1 Yıllara göre yapılaşma büyüklükleri ve oranları (Taşdemir-Batuk, 2009)

YıL YERLEŞİM ALANI(M2) YERLEŞİM / TOPLAM ALAN (%)

1955 71320403,26 11965 113929792,26 21975 171567415,42 31987 384666727,21 71997 737071536,85 142007 1050286231,52 19

Page 100: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

98

yapısal değişimlerle beraber, büyük kentlere göç başlamıştır. Bu dönemde büyük kentler doğal nüfus artışlarının üç katı oranında göç alarak büyümüşlerdir. Kentsel nüfus 1950 ve 1960 yılları arasında toplam ülke nüfusuna oranla % 80’e varan bir artış göstermiştir. Bu oran en yüksek değerine 1965 ve 1970 arası ulaşmıştır. Örneğin, kent nüfusu artışı 1950’de % 19’dan 1970’de % 36’ya çıkmıştır (Ataöv-Osmay, 2007)1950 ve 1980 yılları arasında topografik eşiklere referansla organik olarak şekille-nen gecekondu yerleşmeleri, ana yollara yakın kümeler halinde oluşmuştur. Zaman içinde bu kümelerin aralarındaki boş alanlar da dolmuş ve birbirleriyle bütünleşen yerleşimler giderek ilçeler oluşturmaya başlamışlardır (Şenyapılı, 1996).Kooperatifler 1983-1990 arasında büyük bir atılım yapmıştır. Büyük inşaat firmaları ve Toplu Konut İdaresi yeni yerleşmeleri ve uydu kentleri gerçekleştirmiştir. Üst-Orta gelir grubuna hitap eden bu konutların yanı sıra gündelik kullanımda “site” olarak anılan toplu konutların hedefi de üst gelir grubuydu. Önce kent içinde büyük boş alanlarda ve korularda yer alan bu siteler giderek kentin çevresindeki yeşil alanları kullanmaya başladı. Kendi içine kapalı, özel sosyal tesislerle desteklenmiş bu yerleş-meler, bir prestij ve sembol olarak günümüzde de hızla artmaktadır (Şekil 3) (Ayataç, 2012).

Şekil 3 İstanbul uydu fotoğrafları ve internet üzerinden tespit edilen lüks/kapalı konut sitesi sayısı 2 bin 290’dır. Bu siteler İstanbul geneline yayılmış olmakla birlikte belirli yerlerde yoğunlaşmakta, kümelenerek bölgeler ve koridorlar oluşturmaktadır (Çalışkan ve diğ., 2010). (http://istanbuldonusumcografyasi.wordpress.com/donusum-haritalari/)

3. OTURUM Şehirleşmede Mekansal Dönüşümün Toplumsal Etkileri

Page 101: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

99

Bu sitelerin ilk örneği olan Kemer Country’nin bir broşüründe yapılan şu alıntı, site-lerin ne türden bir ihtiyaca, seçkinci bir yaklaşımla nasıl yanıt vermeyi amaçladığını açıkça göstermektedir: “Bir zamanlar her İstanbullu’nun sahip olup sonradan yitir-diği bir yaşama biçimini geri kazanmak. Gelenekten geleceğe uzanan bir vizyondu bu: Meydanı, dükkânları, okulu, toplantı salonu, spor ve sosyal kulüpleri ile birlikte, toplum ruhunun ve komşuluk ilişkilerinin de serpilip gelişeceği bir yaşama mekânı kurmak. Mahalleyi, mahallelilik kimliğini yeniden oluşturmak ve yaşatmak. Kaçmak değil buraya varmaktı hedef. Ana kavram, o bilinen banliyö ve site anlayışından çok farklıydı. Toplumsal değerlere hem fiziksel hem de ruhsal anlamda bir dönüşü içeriyordu: Birbirini tanıyan, birbiriyle görüşen aileler, sık sık rastlanan “aşina” çeh-reler, merhabalar, günaydınlar, çocukların sokakta yaşadıkları o inanılmaz büyük-lükteki evren... İnsanlara, hem sağlıklı bir ‘kamusal’ yaşama katılma olanağı veren hem de canları istediğinde kendi ev ve bahçelerinde özel yaşantılarına çekilmelerini mümkün kılan bir ortam. Mahalle işte! Hayali cihan değecek bir vakitte, geçmişte, Erenköy’de, Bostancı’da ya da Yeşilköy’de, Fatih’te, Nişantaşı’nda olduğu gibi...” (Bali, 1999) (Akman, 2009).

Diğer üç dönüşüm süreci, ruhsatsız konut alanlarına yönelik olmuştur. Birinci sü-reçte, gecekondu mahallelerine altyapı hizmetleri götürülmüş ve yeni kurulacak gecekondu yerleşimleri için düzgün ve düşük yoğunluklu alanlar gecekondu islah alanı olarak planlanmıştır. Bu yapılanma mahalle ölçeğinde yapılan ilk sağlıklaştırma (upgrading) uygulaması olarak tanımlanabilir. İkinci tür dönüşüm kent çeperindeki gecekonduluların kendi sınırlı olanaklarına dayanarak çok katlı binalar üretmesi ve taşınmasıyla oluşmuştur. Bu bir yeniden yapılandırma (redevelopment) süreci olarak tanımlanabilir. Üçüncü tür ise büyüyen kentin çeperinde orta ve üst gelir grubuna konut üretim talebi doğrultusunda, mevcut gecekonduluların bedel ödenerek kentin diğer alanlarına gitmelerinin sağlanması ve bu yerleşim alanlarının örgütlü büyük inşaat şirketleri tarafından geliştirilmesiyle oluşmuştur. Bu tür gecekondu dönüşüm süreci özel sektör girişimiyle yapılan kentsel yenileme (urban renewal) olarak nitelen-dirilebilir. Son olarak, bu dönemde kent merkezinin geçiş ve çöküntü bölgelerine dönüşüm süreci yaşanmıştır. Dördüncü dönüşüm biçimi üst gelir kesimin kent mer-kezindeki tarihi veya eskimeye yüz tutmuş konutları satın alarak ve restore ederek soylulaştırdığı (gentrification) uygulamalardır. İstanbul’da Cihangir ve Kuzguncuk’ta bir önceki dönemde başlayan dönüşüm biçimi bu dönem de benzer mahallelerdeki gelişimlerle birlikte devam etmektedir (Ataöv-Osmay, 2007).Bu dönemde, ayrıca, ulaşılabilirlik ve yeni iletişim teknolojisi ilişkisiyle çevre yolları

Page 102: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

100

boyunca ‘yeni finans merkezleri’nin oluşumuna rastlanmaktadır (Şekil 4). İstanbul’da İkitelli böyle bir ticaret ve medya merkezi gelişimine örnektir. Buna karşılık, kentin eski ticaret merkezinde yüksek yoğunluğa doğru bir dönüşüm de devam etmektedir. Diğer yandan tarihi kent merkezleri - İstiklal Caddesi’nde ve Tarihi Yarımada’da olduğu gibi - turizm ağırlıklı işyerlerinin ve hizmetlerin yoğunlaştığı alanlara dönüşmektedir (Ataöv - Osmay, 2007) (İçli, 2011), Gelişen Merkezi İş alanı, çok merkezli büyüme ve turizm alanlarının ilanı. 1984-1993 arasında 40 alan turizm alanı olarak ilan edilmiştir (En-lil, 2011).

4. Levent’te inşa edilen bu ofis kulesi, alışveriş merkezi ve internet bağlantılı daireler-den oluşan site (Fotoğraf 1); kentten kaçanları İstanbul’a, aynı site kompleksi içinde hem işyeri hem de ev sahibi olmaya çağırıyor. Metrocity Millenium projesi de digger toplumsal elitleri hedef alan bir vurguyla sunulmuştu: “İstanbul’da; hayatın, işin, pres-tijin, konforun, alışverişin, Boğaz’ın, yeşilin, mutluluğun, güvenliğin, eğlencenin, spo-run, sağlığın, huzurun ve kültürün tam ortasında bizim gibi düşünen tüm özel kentliler için...” (Bali, 1999) (Akman, 2009).

Şekil 4 Avrupa yakasında Beşiktaş-Şişli-Maslak ve Beylikdüzü bölgesinde, Anadolu yakasında ise MİA niteliği taşıyan ve Finans Merkezi olması beklenen Ataşehir bölgesinde en yoğun kümelenmeler yer almaktadır. Bu kümelenmeler, rezidanslarla ofis ve iş merkezleri alanları arasındaki yüksek ilişkiyi ortaya koymaktadır. Buna bağlı olarak metro hatları ile de güçlü bir ilişki tespit edilmiştir (Çalışkan ve diğ., 2010). (http://istanbuldonusumcografyasi.wordpress.com/donusum-haritalari/)

3. OTURUM Şehirleşmede Mekansal Dönüşümün Toplumsal Etkileri

Page 103: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

101

Fotoğraf 1. Levent Mahallesi ve çevresindeki ofis ve gökdelenlerin kullanım ilişkisi (http://www.panoramio.com/photo/45159870, 2010)

SOnUç Günümüzde mekansal parçalanma ve sosyal ayrışmaya uğramış alanlar kent mekanın-da bir arada bulunmaktadır. Kentsel mekanda planlanmış lüks konut alanları ile gece-kondu alanları ya da yasadışı gelişen alanlar hatta dönüşüm amaçlı üretilen yeni konut modeli ve kültürü yanyana görülmektedir.

Kentsel mekanda parçalanma literatüründe tanımlanan evrelerin İstanbul için hızla ve durmaksızın sürdüğü açıktır. Neo-liberal ekonomilerin, gereği olan küresel kapitale bağlı kutuplaşmalar ve kamusal mekanın hızla dönüşümü bu sonuçları kaçınılmaz hale getirmektedir. İstanbul için GIS ortamında hazırlanan dönüşüm haritalarından (Çalış-kan ve diğ, 2010) da izlendiği gibi İstanbul için gelişmenin yönünün tanımı kalmamıştır. Kent lineer olarak doğu-batı yönünde gelişirken özellikle son dönemde kentin koruma kuşaklarına doğru sorgusuzca büyümektedir. 2000’li yıllardan sonra ise karma kulla-nımlı konut alanlarının, alışveriş merkezlerinin rezidansların bir eleman olarak kullanıl-dığı ve ulaşım odaklı kentsel yayılma hedefleriyle kent mekanında ki parçalanma açıkça görülmektedir (Şekil 5). Bütüncül bir kent hafızasının kaybolmakta, kentliler için bü-tünsel bir kamusal mekan algısı ve kimliği “dönüşüm” kimliğinde tanımlanmaktadır.

Page 104: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

102

Şekil 5 Sentez haritasında İstanbul kentinin gelişim/yayılım dinamikleri ve mekânsal kümelenmelerin kent makroformunun şekillenmesinde belirleyici rolü gösterilmektedir. http://istanbuldonusumcografyasi.wordpress.com/donusum-haritalari/

İstanbul’a önerilen projelerin fiziksel, doğal, beşeri, yapılaşmış ve ekolojik çevredeki kayıpları ve katacakları tartışılmış ve uzman görüşleriyle sunulmuştur (Gülersoy Zeren, 2014) ancak burada yadsınmayacak bir diğer gerçeklik mekânsal parçalanmanın kent morfolojisine ve geleceğine etkisi olmalıdır. Kentsel ulaşım altyapısı güçlendirilmeli, özel araç özendirilmemeli, sadece kentsel eko-nomi değil, doğal, ekolojik, mekansal, sosyal kültürel çevre de dikkate alınmalı, ulusla-rararası sözleşme yükümlülükleri düşünülmeli gibi geleceğe dair bir çok öneri yazılabi-lir. Ancak bunları yazmak yerine önce içimize sindirmeli ve en önemlisi herkes için yeni bir İstanbul var etmek yerine İstanbul’u hepimize var etmeliyiz.

KAYNAKLARAkman, K., 2009, “İstanbul’da kentsel farklılaşmalar ve mekânsal yansımaları”, ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 5, sayı 9, ss.117-127. Ayataç, H., 2012, “The International Diffusion of Planning Ideas; Influence on İstanbul’s urban fabric”, LAMBERT Academic publishing, ISBN 978-3-8484-2797-0.Altınok E., Cengiz, H., 2008, “The effects of urban sprawl on spatial fragmentation and social segregation in İstanbul”, 44th ISOCARP Congress, 2008. Ataöv A., ve Osmay, S., 2007, “Türkiye’de kentsel dönüşüme yöntemsel bir yaklaşım”, METU JFA 2007 /2 (24:2) 57-82.

3. OTURUM Şehirleşmede Mekansal Dönüşümün Toplumsal Etkileri

Page 105: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

103

Bilsel, C., 2006, “Kentsel Dönüşüm, Çözülen Kentler ve Parçalanan Kamusal Alan”, Mimarlık Dergisi, 327. Sayı Ocak-Şubat 2006. Coy, M., 2006, “Gated communities and urban fragmentation in Latin America: the Brazilian experience”, GeoJournal, June 2006, Volume 66, Issue 1-2, pp 121-132. Çalışkan, Ç.O., Çılgın, K., Dündar, U., Yalçıntan, M.C., (2010) İstanbul Dönüşüm Coğrafyası, http://istanbuldonusumcografyasi.wordpress.com/donusum-haritalari/Deffner,V., Hoerning,J., 2011, “Fragmentation as a Threat to Social Cohesion? A Conceptual Review and an Empirical Approach to Brazilian Cities”, RC21 Conference, Amsterdam 7-9 July 2011. Enlil, Z. 2011, “The neoliberal agenda and the changing urban form of İstanbul”, IPS-International Planning Studies, vol. 16, no 1, 5-25, February 2011. Erkip, F., 2000, “Global transformations versus local Dynamics in İstanbul-planning in a fragmented metropolis”, Cities, vol.17, no.5., pp. 371-377. Gülersoy Zeren N., (Ed) 2014, İstanbul’da yapılması planlanan projelerin demografik ve sosyo-ekonomik Etkileri, İstanbul’un Geleceğini Etkileyecek Üç Proje; 3. Köprü – 3. Havalimanı- Kanal İstanbul, TEMA Vakfı Uzman Görüşleri, Mart 2014, İstanbul. www.tema.org.trİçli, G., 2011. Kentsel dönüşüme ilişkin sosyolojik bir değerlendirme-Denizli örneği, Sosyal ve beşeri bilimler dergisi, Cilt 3., no 1., 2011. Kurtuluş, H., 2011, Gated Communuties as a representation of new upper and middle classes in İstanbul, İÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No 44 (Mart 2011), ss.49-65. Kozak, D. (2008): Assessing Urban Fragmentation: The emergence of new typologies in central Buenos Aires. In: Jenks, M., D. Kozak and P. Takkanor (ed.): World Cities and Urban Form. Fragmented, polycentric, sustainable? London: Routledge, 239-258.Michelutti, E., 2005 “An Analtical framework for urban fragmentation analysis in the Global South city” , XI N-AERUS, Urban Knowledge cities of the South, (www.n-aerus.net/.../PAPER_michelutti_e.pdf)Öktem, B., “The role of global city discourses in the development and transformation of the Büyükdere-Maslak axis into the ınternational buisness district of İstanbul”, International Planning Studies (IPS), vol, 16, no 1, 27-42, February, 2011. Shane, D.G., 2011 “ Urban Design Since 1945 A Global Perspective”, Wiley publication, 2011. Schafran, A., 2013. Rethinking mega-regions: sub-regional politics in a fragmented metropolis, Regional Studies, http://www.regionalstudies.org. Taşdemir, İ., Batuk, F., 2009 Boğaz Geçişlerinin İstanbul’un Mekânsal Gelişimine Etkileri www.hkmo.org.tr/resimler/ekler/5f66a7cda623915_ek.pdf

Page 106: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

104

Semih AKŞEKERMimar

ŞEHİR VE KENT AYRIMI

ÖZET:Şehir ve kent kavramları; aralarında herhangi bir fark yok gibi özensizce daha doğrusu bilinçsiz bir şekilde birbirinin muadili olarak kullanılmaktadır, tıpkı me-deniyet ve uygarlık kavramlarının birbirinin muadili olarak kullanılması gibi. Oysa bu iki kavram iki farklı dünyanın iki farklı me-kân anlayışına işaret ediyor. Şehir; din ile aynı kökten gelen ve din-dünya ayrımı yapılmayan yerleşimlerin adı, kent ise tek kutuplu/dünyevî yerleşimlerin adıdır. Bu karakteristik ayrım sebebiyledir ki medeniyet şehirlerde ve uygarlıklar kentlerde ortaya çıkmıştır. Diğer yandan şehir ve kent ayrımını en başta Kur’an-ı Kerim yapmaktadır. Kur’an’-ı Kerim’de şehir/medi-ne, Lütfi Bergen’in tespitine göre dinî ahkâmın hem va’z hem tatbik edildiği yerleşimlerin adı, karye ise dinî ahkâmın yaşan/a/madığı yerleşimlerin adıdır. Bu yerleşimler teknik/sanat/nüfus/bina/yol/eşya çokluğu gibi uygarlığa ait vasıflara sahip bile olsalar sonuç yine değişmemektedir. Kur’an-ı Kerim içinde Kâbe olmasına ve bir Peygamber’in görev yapmasına rağmen Mekke’yi karye/kent, dinî ahkâmın yaşandığı yerleri medine/şehir olarak isimlendirmesi üzerinde daha çokça durmalıyız, şehir/mimâri/medeniyet meselelerinde uğraş veren bütün Müslüman âlim ve münevverler-imizin bu hususta dikkatini çekerim.Müslüman zihnin bundan böyle din/medine/medeni-yet davasında kente/karyeye değil şehre/medineye yönelmek zorundadır. Zîra üçü bir arada olmaksızın/düşünülmeksizin İslâm toplumu ve adalet ülküsü asla gerçekleşmeyecektir.

Anahtar Kavramlar: Şehir Kent Medeniyet Kur’an-ı Kerim Kapitalizm

3. OTURUM Şehirleşmede Mekansal Dönüşümün Toplumsal Etkileri

Page 107: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

105

DEğERLİ HÂZİRUN;Şehir ve kent kavramları özensiz bir şekilde birbiri yerine kullanılmaya devam etmekte-dir ne yazık ki. Buna sempozyumda tekrar şahit oldum. Oysa şehir ile kent arasında çok mühim bir fark var. Dücane Cündioğlu’nun çarpıcı ifadesi ile söylersek bu fark, fark-ı azîmdir, yani pek büyüktür. Şehir ile kent arasındaki fark elbette nüfus, topoğrafya veya coğrafya ile alâkalı değil, fark sosyolojik bir gerçeğe dayanmaktadır.

Şehir ve kent ayrımını en başta Kur’an-ı Kerim yapmaktadır. Kur’an, yerleşimler için üç farklı kelime kullanır, belde, karye ve medine. Belde kelimesi toplam 14 defa, karye 56 defa, medine 13 defa geçmektedir. Şimdi Kur’an’daki bu kullanıma rağmen Türkçe me-allerde farkların hiçe sayıldığını ve bu üç kavramın umumiyetle tek bir şehir kelimesiyle tercüme edildiğini görüyoruz. Doğrusu Kur’an-ı Kerim bir olgu için farklı kelimeler kul-lanmışsa bize düşen vazife bu farkları yok saymak değil anlamaya çalışmak olmalıydı.

Kur’an-ı Kerim Mekke için karye’den başka bir kelime kullanmaz. (6/92) Oysa Hz. Peygamber (s) henüz Mekke’de görev yaptığı sırada bile nazil olan (mekkî) surelerde medine/şehir kelimesi kullanılmaktaydı. (7/111, 19/82…) Burada dikkat çekici husus, içinde Kâbe olmasına ve Hz. Peygamber’in (s) görev yapmasına rağmen Mekke’ye kar-ye dışında bir kez olsun medine/şehir denmemiş olmasıdır.

O halde Medine ne idi ve karyeden farkı ne idi? Bu kelimeleri Arapça bilenlere sordum, ancak aldığım cevapların hiçbiri beni iknâ etmedi. En muknî izaha Lütfi Bergen Bey’in bir makalesinde rastladım.

“Medeniyet, dinin iktisadî ve sosyal pratiğidir. İslam şehrinin özellikleri nedeniyle or-taya çıkmıştır. Tüm nebevî dönemleri muhtevidir. Başka bir ihtimal hiç bir şekilde Hz. Peygamber’in (s) Yesrib’e “Medine” adını vermesini anlamlandır mayacaktır. Mede-niyet kavramı, Kur’an’da bu telaffuzla yer almamış olmakla beraber “medinetî” şek-linde bir kavramın (şehir anlamında) Müslüman toplulukların iktisadî/içtimaî/ahkâmî yükümlülüklerini yansıtacak şekilde kullanıldığını görüyoruz. Bu kavram A’râf 123; Tevbe 101, 120; Yusuf 30; Hicr 67; Kehf 19, 82; Neml 48; Kasas 15, 17, 20; Ahzap 60; Yasin 20; Münafikun 8 ayetlerinde geçmektedir. Buna göre, “medîneti” kavramının geçtiği ayetlerde resuller kavimlerine tevhid inancını anlatmaktan ziyade ahkâmı emret-mektedir. Kur’an Medine’de de ahkâm olarak inmiştir.”(1)

Kur’an’da “karye” geçen yerlerde topluma tevhid-risalet-ahiret gibi imanî mesajlar ve-rilirken “medine” geçen yerlerde mü’minlere/İslâm toplumuna ahkâm ayetleri emredil-mektedir. Şimdi bu çerçeveden bakıldığında karye/lerin dinin tebliğ edildiği fakat dinî ahkâmın tebliğine henüz hazır olmayan yer/ler olduğu anlaşılmaktadır. Diğer yandan

Page 108: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

106

peygamberlerin bütün gayretlerine rağmen her ümmetin medine/şehir/medeniyet seviye-sine terakkî edemediği bir başka gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.

Şimdi kendi ifademle söylüyorum, Hz. Peygamber (s) daha Mekke döneminde karye-medine arasındaki farkı kendine mahsus bir idrâk ile fehmetti ve hicret ettiği Yesrib’e Kur’an’dan ilhamla Medine adını verdi.

-- -- --

Evet tarihî seyir kısaca böyle. Şimdi devrin bir site-kent devleti Mekke ile bugünkü kentlerin ortak özellikleri nelerdir ona bakalım.

1- Öncelikle o günün Mekke’si para merkezli dünyevî bir kent. Din yok değil, var fakat o bile ticarete alet edilmiş. Bu kentte âdeta paraya tapılıyor. Buna kapitalizm diyoruz bugün. Kapitalizm sermaye hâkimiyetinin güncel adı ve gerçekte bugüne mahsus bir şey değil. Mesela geçmişte Karun para sihirbazı mühim bir kapitalistti. Şimdi geçmişteki bir realiteyi bugünkü kavramlarla ifade ettiğimizde garip gelebiliyor ama form değişse bile özde bir değişiklik yok bence. Geçmişte de para, altın, gümüş, mal biriktiren insanlar vardı, bugün de. Böyle insanların Kur’an’da prototip adı Karun. Karun öldü, cehennemi boyladı, ama başka ad ve ünvanlarla bugün de yaşıyor. Mekke adaletten mahrum bir kent. Parası ve gücü olanın hep haklı çıktığı, paranın kimdeyse onun sözünün geçtiği bir kent, tıpkı bugünkü kentler gibi. Bugün de kentlerde parası olanın sözü geçmiyor mu?

Mekke’de dostluk, yardımlaşma, paylaşma gibi şehre/medine’ye ait değerlerin hükmü yok. Zaten bunun için Mekke’ye karye/kent diyoruz. Medine’de paraya ve güce dayalı bu hegemonik yapı kırılıyor ve ahlâk hayatın merkezine yerleşiyor.

2- Mekke az sayıda zengin egemenin, bugünkü lisanla söylersek tekelci kartelin hâkim olduğu bir kent. Mekke’yi 9-10 kişilik bir çete (Ebu Leheb, Ebu Cehil, Velid b. Mugiyr, Utbe, Şeybe... lanetullahi aleyh) kendi menfaatlerine göre yönetiyor. Mekke’de bu çeteden habersiz ticaret yapmak, mal satmak mümkün değil, kervanların panayırların hâkimi hep bunlardı. Bugün de kapitalizmin yuvalandığı kentler o günkü Mekke’ye benziyor. Tekelci kartel kentte ne mal sokuyor ne sattırıyor. Şimdi şâhidi olduğum bir olayı anlatmak istiyorum: Bir akrabam vardı, terlikçi. Bir hevesle terliklerini zincir markete koymak istedi. Önce malını almadılar, ısrar edince alalım ama haraç vermen lazım dediler. Haracı verdi bu sefer stand koy dediler. Stand koydu, kirasını istediler. Kira verdi, bu sefer standın ba-şına satıcı kız istediler. Sonra şu kadar indirim yap, şu kadar vadeli çek, derken adam battı gitti. Şu zulme bir bakar mısınız?

3. OTURUM Şehirleşmede Mekansal Dönüşümün Toplumsal Etkileri

Page 109: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

107

Bugün de kentlerde en büyük zulüm köylü/esnaf/zanaatkâr üreticinin pazara mal sü-rememesi ve ürününü değerine satamaması değil mi? Gazetelerde her yıl “-domates üreticileri ürününü denize döktü, karpuz üreticileri otoyola döktü” haberleri yapılır. Bunun nedeni görünmez bir elin fiyatları kırarak küçük üreticiyi yıldırması ve işinden soğutmak istemesidir. Sermaye sahipleri istiyor ki kendileri hariç iş sahibi kimse kalma-sın, herkes onlara çalışan birer işçi olsun.

Şimdi görünmez eller kimlerdir derseniz; uluslararası zincir marketler (gıda/inşaat/teks-til/mobilya…) tedarikçiler, bayiler, kabzımal-tüccarlar ve hallerdir. Mekke’de kılıç gü-cüyle sağlanan pazar hâkimiyeti bugün kentlerde siyasî ve yerel iktidarların çıkardığı yasalarla sağlanıyor. Marketleri şehir dışına çıkarmak isteyen hükümetin 2004 yılında bu yasayı çıkaramadığını ve geri attığını bilmem hatırlayanınız var mı?

Evet çarşılar, AVM’ler, marketler, zincir mağazalar bugün kentlerde mevzilenmiş tekel-lerdir. Markalı ürünleri satan marketlerin kendileri de birer marka olduğundan it itin kuyruğunu ısırmıyor tabi. Avcılar’da 1995 yılında Carrefour isimli bir hipermarketin açılmasıyla bölgede birkaç yüz küçük esnafın kapandığını gazetelerden okuduğumu ha-tırlıyorum. Kentleri(n ticârî hayatını) ele geçiren zincir marketler, AVM sahipleri gibi büyük sermaye grupları son 10 yılda 360 bin esnafın işini kaybetmesine neden oldu.(2)

Feryadım şu ki, halkımız işçileştiriliyor, proleterleştiriliyor. Kent ve tekelci kapitalizm evlatlarımızı esir alıyor.

Yok mu şu zalimlere bir tokat atacak yiğit bir Anadolu evladı?

İslâm şehrinde tekelcilik olmaz daha doğrusu tekelciliğe müsaade edilmez. Tekelciliğe ve sermaye hegemonyasına müsaade etmeyen İslâm’ın pazar anlayışıyla kapitalizme büyük bir darbe indirebileceğine inanıyorum.

3- Mekke gibi karye/kentlerin karakteristik özelliklerinden üçüncüsü tefeci/faizci yapısıdır. Mekke tefecileri (ki elebaşıları Ebu Leheb’ti) öyle merhametsizdi ki sözgelimi bugün kredi borcunu ödeyemeyen bir adamın evine mahkeme kararıyla icra memurları gelirken, Mekke’de faizini ödeyemeyen yoksulun evine silahlı adamlar dayanıyor ve evin genç kızına el koyuyorlardı. Mekke’de tefecilere kolunu kaptıran yoksulların kız evlatlarını doğar doğmaz ya da küçük yaşlarda toprağa diri diri gömmeleri, ileride geneleve düşme ihtimaline karşı bir tedbir maksadını taşıyordu aslında. Bunun, elbette sorunlu ama özünde bir o kadar da onurlu bir davranış olduğunu söylememiz gerekiyor. Oysa bize bu kızların kız babası olma utancı yüzünden öldürüldüğü söylenmişti ki bu doğru değildir.4- Karye ve kentlerin bir diğer ortak özelliği sınıflı toplum yapısıdır. Mekke’de bir özgürler, bir

Page 110: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

108

de köleler vardı. Egemenler bir tarafta, marabalar bir taraftaydı. Bugünkü kentlerdeki patron-işçi, iktidar-vatandaş, beyaztürk-kavruktürk… sınıfları gibi.-- -- --

Evet, geçmişte ticâret yoluyla eski karye/kentler ve şimdiler de endüstri ve hizmet sek-törleriyle bugünkü kentler işçi/proleter/esir üretmeye devam etmektedir. Hürriyetimizi elimizden alan kentlere ve kapitalizme karşı çıkmayacaksak insanlıktan çıkacağız. Bunu anlamak zorundayız, dertleneceğimiz asıl konu budur. Hiç kimse ben mühendisim, ben beyaz yakalıyım diye kendini kandırmasın. Eskiden kölelerin prangaları vardı, şimdiki-lerin kravatları ve tulumları.

Şehirler ise hür insanların hürriyet içinde yaşadıkları ve çalıştıkları yerlerdir. Hz. Peygamber’in (s) köleliği, marabalığı bitiren uygulamaları hayata geçirilmelidir.

-- -- --

Kent ve kapitalizm ilişkisini Mekke metaforu üzerinden konuştuk. Hz. Peygamber (s) ancak Medine’ye hicretle bu iktisadî yapının belini kırabilmiş, fıkha/hukuka dayalı bir İslâm toplumu meydana getirmiştir.

Peki bugün ülkemizde yapılanlara ne demeli? Bugün şehirlerimiz, geleneksel iktisadî yapıları bozularak iktidar-sermaye-banka sacayağıyla kentleştirilmektedir. Sanayileşme yatırımlarıyla halkımız topraklarından koparılmakta, kentlerde maaşa mahkûm işçi-ler haline getirilmektedir. Yüzbinlerce tektip apartman toplu konutları yapılarak kırlar kent lehine boşaltılmaktadır. Tüketimi körüklemek, büyümenin önünü açmak üzere bütün ülke otoyol ağıyla örülmektedir. Türkiye bugün kapitalizm bataklığında boğu-lurken münevverlerimize soruyorum, niçin suskunsunuz?

-- -- --

Efendim son olarak Mekke/kentten sonra Medine’yi/İslâm şehrini konuşup sözümü ta-mamlıyorum.

Hz. Peygamber (s) Yesrib’e hicret ettiğinde yaptığı ilk iş ensar ve muhacir arasında kar-deşlik tesisi idi. Bu kardeşlik tesisi ile aynı zamanda muhacirlerin ev sorunu çözülmüş oluyordu. Sonra mescit inşa edilmiştir. Peki sıra itibarıyla sonraki iş ne idi? Bu husus İslâm şehir pratiği açısından hayatî öneme sahiptir.

Hz. Peygamber’in (s) “ev” ve “mescit” meselesini hallettikten sonra yaptığı üçüncü iş Müslüman “pazar”ını kurmasıdır. Pazar, üretilen malların değiş-tokuş edildiği veya satışa arz edildiği yegâne yerler olması sebebiyle şehrin vazgeçilmezidir. Bununla birlikte pazarın da varlığı yeterli olmuyor, ayrıca bu pazarın ahlâkî temellere sahip olması

3. OTURUM Şehirleşmede Mekansal Dönüşümün Toplumsal Etkileri

Page 111: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

109

gerekiyor. Peki Medine’de mevcut bir pazar yeri varken Peygamber’i (s) yeni bir pazar arayışına iten sâik neydi? Hz. Peygamber (s) yalanın, hilekârlığın, faizin ve mülkleştirmenin hâkim olduğu Yahudi pazarını gördüğünde “burası asla bizim pazarımız ola-maz” buyurmuş (3) ve başka bir yerde Müslü-man pazarını kurmuştur.(4) Pazar kurallarını da şöyle belirlemiştir. 1-Kimseden vergi/haraç alın-mayacak, 2-Sabit yer edinilmeyecek, 3-Pazar yeri daraltılmayacaktı. Zira sabit yer mevzuu ileride mülkleştirmeye ve o da emeksiz-haksız kazançlara sebep olabilirdi.

Bu uygulamadan da anlaşılıyor ki bir İslâm toplu-mu ve şehrinin (ikisini birbirinden ayırmıyorum) kurulması ve yaşaması ancak geçimliğin/iktisadı-nın da ilkeli/hukukî/ahlâkî temellere oturmasına bağlıdır. Kur’an ahlâkı yaşanmadan Müslüman şehri kurulamaz. Şehrin tanımı şöyle verilmiştir: “Cum’a kılınur, Pazar kurulur.” Her iki şehir tanı-mında da şehir fıkıh (kad’ı) ile Cum’a-Pazar yani din-iktisat ilişkisini tesis etmektedir.

Dinleyenlere teşekkür ederim.(1)Lütfi Bergen, Ferdin Dini İslâm Toplumun Dindarlığı Medeniyet, lütfibergen.blogspot.com, 24.06.2013

(2)TÜİK-2013

(3)Sünen-i İbn-i Mace, Ticârât, 40

(4)Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, 2/957-958Kendi notum: Pazar yeri kurulması ile sadece yer tespiti ve arazide tümseklerin düzlenmesi, çukurlukların tesviye edilmesi kastedilmektedir. Yani pazar yerinde bir bina inşa edilmemiştir. Pazar yeri boş bir alandan ibarettir, hatta sonraki yıllarda yapılan bir bina bile yıkılmıştır.

Page 112: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

110

Prof. Dr. Abdurrahman GÜNER İnşaat Mühühendisi

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE MÜHENDİSLİK AHLÂKI

ÖZET:“İyi” meslek ahlâkı sâhipliğinin göstergesi, hizmet verilen kişilerin haklarını yasal sınırların ötesinde fazlasıyla aldıklarına hiç tereddütsüz inanmalarını temin edebilmektir. Bunun gerçekleşebilmesi için gerekli ilk adım tarafların haklarını gözeten bir yasal düzenleme ve bu yasal düzenlemenin taraflarca ayrıntılarıyla bilinmesidir. Günümüzde her türlü kuruluşun nitelik belgelenmesi için yönetiminde Bütüncül Nitelik Yönetimi (BNY) aranmaktadır. BNY’nin ana amacı iç ve dış müşterilerin bütününün tam memnûniyetidir. Meslekî hizmette esas “insanlara faydalı olmak” ve “zararlı olmamak”tır. İnsanları memnûn etmek, eşdeyişle “gönül yapmak”, “kendisi için istediğini başkaları için de istemek, kendisi için istemediğini başkaları için de istememek” ile kısacası insanları sevmekle başlar. Kendisi için iyiyi, güzeli, doğruyu isteyip elde edebilmek, kötüyü, çirkini, yanlışı istemeyip reddedebilmek için öncelikle bunları “bilmek”; cehâletten kurtulmak gerekir. Bunun için doğru, güvenilir, güncel bilgi kaynağı, sürekli eğitim-öğretim, bilgiye ve bunların öğrenildiği bilgi sahibi “öğretici-eğitici-önder”e saygı ile “iki günü bir olan zarardadır” ilkesine uygun sürekli iyileştirme gerek şarttır. Bunları gereği gibi yapabilmek için sabrın ve muhabbetin dayanağı olan “samîmiyet”, “ihlâs” gerekir. Verilen hizmetin yeterli, tatmîn edici olmaması durumunda karşılıklı insan hakları ortaya çıkar. İnsanların haklarının

3. OTURUM Şehirleşmede Mekansal Dönüşümün Toplumsal Etkileri

Page 113: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

111

mutlaka teslim edilmesi gerektiğine, insan hayatının ölümle bitmediğine, bir gün mutlak adâletin tecellî edeceğine, haksızlardan hakların alınıp hak sâhiplerine teslim edileceğine tereddütsüz inanarak gereğini yapmakla “iyi” meslek ahlâkı gerçekleşebilir.

Anahtar kelimeler: Ahlâk, Yasa, Bilim, Uygulama, Mühendislik

ABSTRACTThe indication of “good” professional ethics is the ability of the service presented being able to convince those served to believe without any doubt that they have got more than what they had been promised, beyond legal regulatory terms. The prerequisite for this to be realized is constitution of an explicit legal regulation guaranteeing the rights of the parties involved, and its full recognition by them. Today, adoption of Total Quality Management (TQM) system is a requirement for accreditation of all types of organizations. The ultimate objective of TQM is full satisfaction of all internal and external customers. The main aim of any professional service is “to be beneficial” and “not to be harmful” to the human beings. The attempt towards satisfying the needs of the human beings, in other words, “making up hearts”, begins with “wishing for others that one wishes for oneself, rejecting for others that one rejects for oneself”. To be able to wish and acquire what is good, nice, correct, and to be able to reject and drive away what is bad, ugly, and wrong for oneself, firstly, one has to “know” them, and get rid of the ignorance. To this end, continuous improvement in compliance with the principle of “the one with two days without any progress is in loss” is necessary condition, accompanied with correct, reliable, up-to-date knowledge source, continuous learning and training, “aspiration for knowledge from cradle to grave”, respect for the knowledge and the teacher-trainer-leader source of the knowledge. To accomplish these, “sincerity”, “earnestness”, that is, purity of intention, the basis for patience and love is needed. Otherwise, there will arise mutual infringement of human rights. “Good” professional ethics requires belief and compliant action that the rights that the human beings are entitled to are to be ultimately given in; that the human life does not end with death, that absolute justice will one day certainly come about, that the rights of those deprived will be taken from those who misappropriated them, and will be given to the true owners.

Keywords: Ethics (morals), Law, Science, Application, Engineering

Page 114: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

112

İNSAN İLİŞKİLERİ - AHLÂK VE ETİK İnsanlar bir arada, topluluklar hâlinde birbirlerine hizmetler sağlayarak yaşamak-tadır. Birlikte yaşamakta, hizmet ve mal alışverişlerinde yerleşmiş, toplumca bilinen belirli kurallara uygun davrandıklarında rahatsızlık oluşmaksızın ihtiyaçlarını te-min edebilmektedirler. İnsan hayatının rahat ve huzur içerisinde devamı için ge-rekli kuralların kaynağı dinler olmuştur. Dînleri getiren peygamberler toplumlarda “ahlâk-ı hamîde” denilen güzel ahlâkı, merhamet ve muhabbeti yerleştirme görevini yapmışlardır. Ancak insanların bu kuralları, dîni, kendi uygunsuz isteklerini haklı göstermek için kullanmaya çalıştıkları da bilinmektedir. İnsanda mevcut olan, ona yaşama isteği, erki veren nefsi veya “ego”su, isteklerini elde etmek için bu kuralla-rın dışına çıkma eğilimi gösterebilmektedir.

Toplumlar nefsin bu zararlı eğilimini dizginlemek, zararlarını engellemek için her türlü insan ilişkileri ile ve özelde de meslek uygulamalarıyla ilgili insan ilişkilerini düzenleyen kurallar koymaktadır. Bilim ve insan hayatına uygulanmasındaki ilerle-melere, gelişmelere bağlı olarak bu kurallarda değişiklikler, ilâveler yapılmaktadır.

Özel olarak çeşitli meslek erbâbı toplum kesimlerinin bu meslek erbâbından hizmet alanları ve meslek erbâbının saygınlığını, dolayısıyle varlığının sürdürülebilirliğini korumak için yasalar ve “meslek ahlâkı” kuralları geliştirildiğini görmekteyiz.

TÜRK DİL KURUMU BÜYÜK TÜRKÇE SÖZLÜK’TE VERİLEN TANIMLAR AŞAĞIDADIR:“ahlak 1. Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları, aktöre, sağtöre. 2. Huylar.“etik 1. Töre bilimi. 2. Çeşitli meslek kolları arasında tarafların uyması veya kaçın-ması gereken davranışlar bütünü. 3. Etik bilimi. 4. sf Ahlaki, ahlakla ilgili.” Wikipedia’da bulunan açıklamalar, tanımlamalar tam onaylanmış olmamakla bir-likte şu şekildedir:

“Etik: Grekçe “ethos, ήθος, έθος” kökünden “ethicos, ήθικός”, kişilik, davranış öze-liği, ahlak, iyi davranış anlamında kullanılan bir kelimedir

[http://en.wikipedia.org/wiki/Ethos#Etymology_and_origin]

“Mühendislik etiği kavramı mühendislerin halka, müşterilere, işçilere ve meslektaş-larına karşı uymaları gereken kuralları anlatır. Mühendislik etiğinin tek bir standar-dı yoktur, dallara göre değişen değişik kuralları vardır

[http://tr.wikipedia.org/wiki/M%C3%BChendislik_eti%C4%9Fi].”

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası meslek mensuplarının “Mühendisin Yemini” meslekle ilgili ahlâkî ilkeleri içermektedir. Yetkileri “iyiye” ve insanların “yararına”

3. OTURUM Şehirleşmede Mekansal Dönüşümün Toplumsal Etkileri

Page 115: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

113

kullanmaya, kişisel ve meslekî saygınlığı yükseltmeye yönlendirmektedir:

“Mühendisin Yemini: Bana verilen mühendislik unvanına daima layık olmaya, onun bana sağladığı yetki ve yüklediği sorumluluğu bilerek, hangi şartlar altında olursa olsun onları ancak iyiye kullanmaya, yurduma ve insanlığa yararlı olmaya, kendimi ve mesleğimi maddi ve manevi alanlarda yükseltmeye çalışacağıma namusum üze-rine yemin ederim.” [http://www.imo.org.tr/imo_hakkinda/muhendisin_yemini.php#.U2_e-IKKDaY].”

Bu ahlâkî yönlendirmelerde “iyi” ve “yararlı” olma, “kötü” ve “zararlı” olma-ma öne çıkmaktadır. Meslek ahlâkının temelini şimdiki zamanda ve gelecek için “doğru”nun “yanlış”tan, “iyi”nin “kötü”den, “faydalı”nın “zararlı”dan ayırt edil-mesi ve ona göre hareket edilmesi oluşturmaktadır.

HUKUK - İNSAN HAKLARI“Hukuk” kelimesi Arabî “hak” kelimesinin çoğuludur; insanların karşılıklı hakları anlamını taşımaktadır.

Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük’te “Toplumu düzenleyen ve devletin yaptı-rım gücünü belirleyen yasaların bütünü, tüze” olarak açıklanmaktadır.

“Çerçevesi yasalarla oluşturulmuş, birey, toplum ve devletin hareketlerini, birbir-leriyle olan ilişkilerini; yetkili birimler tarafından usulüne uygun olarak çıkarılan, kamu gücüyle desteklenen, muhatabına genel olarak nasıl davranması yahut nasıl davranmaması gerektiğini gösteren ve bunun için ilgili bütün olasılıkları yürürlükte olan normlarla düzenleyen normatif bir bilimdir. Hukuk, birey-toplum-devlet ilişki-lerinde ortak iyilik ve ortak menfaati gözetir” [http://tr.wikipedia.org/wiki/Hukuk].

Birleşmiş Milletler Genel Kurulun’nun 10 Aralık 1948 tarih ve 217 A (III) sayılı ka-rarı ile benimsenmiş ve ilan edilmiş olan (Resmi Gazete: 27 Mayıs 1949-7217) İnsan Hakları Beyannamesi’nin meslek ahlâkı açısından anlamlı olabilecek

“Madde 1 Tüm insanlar özgür; onur ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdanla donatılmış olup birbirlerine karşı bir kardeşlik anlayışıyla davranır.” ...

“Madde 29 “1. Herkesin, kişiliğinin özgürce ve tam gelişmesine olanak veren topluma karşı ödevleri vardır. “2. Herkes, hak ve özgürlüklerini kullanırken, ancak başkalarının hak ve özgür-lüklerinin tanınması ve bunlara saygı gösterilmesinin sağlanması ve demokratik bir toplumda genel ahlak ve kamu düzeniyle genel refah gereklerinin karşılanması ama-

Page 116: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

114

cıyla yasayla belirlenmiş sınırlamalara bağlı olabilir.”

“3. Bu hak ve özgürlükler, hiçbir koşulda Birleşmiş Milletler’in amaç ve ilkelerine aykırı olarak kullanılamaz.”

maddeleri insanların birbirlerine “kardeş” gibi davranmalarını, özgürlüklerin sınır-larının bu anlayışla çizilmesini, yorumların amaçlanan ilkelere ters düşecek şekilde yapılamayacağını hükme bağlamaktadır.

Ancak bilindiği üzere, özenle bir araya getirilmiş olan bu insancıl, çevrecil kurallar güç sahiplerinde samîmiyet yetersizliği veya yokluğu sebebiyle çoğunlukla işlevsel olamamakta, beklenen sonuçlar elde edilememektedir.

YASAL DÜZENLEMELER - ADÂLETİN TESİSİİş ahlâkı kavramından kaynaklanan hakların ve bunun sonucunda kişilerin çatışmasını önlemek, anlaşmazlık durumlarında hakların doğru, âdil biçimde paylaşılmasını sağ-lamak üzere toplumu temsil eden toplumsal kuruluşlar tarafından yasal düzenlemeler yapılmakta ve uygulanmaktadır. Örnek olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Türk Medeni Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, İcra ve İflas Kanunu ve benzerleri sayılabilir. Kişiler yasalarla verilen haklarını alamadıklarını, haksızlığa uğradıklarını düşündük-lerinde bütün taraflara devletin yükümlülüğündeki adâlete başvurarak haklarını mah-kemeler aracılığıyla aramak ve almak yolu açıktır. Bu durum insan egosunun zararlı davanışlarına açıkça görünen bir engel olmak yanında mağdurlara da hakkını arama cesareti veren bir toplumsal güven kaynağıdır.

Yasaların amaca uygun şekilde ve düzeyde etkili olabilmesi de yine uygulamaya bağlıdır. Adâletin yerine getirilmesini sağlayan muhâkeme, ilgili usuller çerçevesinde, tanıklara ve belgelere dayanmak zorundadır. Kararların gerçek anlamda hukuka uygunluğunu tanık ve belgelerin doğruluğu belirlemektedir.

Konumuzla ilgili 29.06.2001 tarihli 4708 Sayılı Yapı Denetim Kanunu “3194 sayılı İmar Kanunu’nun 26’ncı maddesinde belirtilen kamuya ait yapı ve tesisler ile 27’nci maddesinde belirtilen ruhsata tâbi olmayan yapılar hariç, belediye ve mücavir alan sı-nırları içinde ve dışında kalan yerlerde yapılacak yapıların denetimini kapsar.” Res-mi Gazete Tarihi: 05.02.2008 Resmi Gazete Sayısı: 26778 Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği’nin amacı, “29/6/2001 tarihli ve 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanu’na göre faaliyet gösteren Merkez ve İl Yapı Denetim Komisyonları’nın, yapı de-netim kuruluşlarının ve laboratuvarların kuruluş ve çalışmaları; yapı denetim kuruluş-larında ve laboratuvarlarda görev alacak denetçi mimar ve mühendisler ile diğer görev-lilerde aranacak nitelikler; ilgili idare, proje müellifi, yapı müteahhidi, şantiye şefi, yapı

3. OTURUM Şehirleşmede Mekansal Dönüşümün Toplumsal Etkileri

Page 117: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

115

sahibi ile yapı denetim kuruluşu ortaklarının görev ve sorumlulukları; yapı denetimi hizmet sözleşmesinin düzenlenmesi ve hizmet bedellerinin ödenmesi; yapılara sertifika verilmesi ve kanunun uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemektir.”

Günün gereklerine göre her türlü uygulama yönetmeliklerinde değişiklikler yapılarak kanunun uygulanabilirliği iyileştirilmeye çalışılmaktadır. Ancak bilinmelidir ki sürekli değişen uygulama şartları ve insan etmeni sebebiyle iyileştirmeye yönelik bu çalışmalar “devamlı olmak” durumundadır. İnsanların memnûn, mutlu olacağı durumlar büyük ölçüde uygulamacıların tutumlarına bağlı olmaktadır.

MÜHENDİSLİK MESLEK AHLÂKI - MESLEKÎ DAVRANIŞ İLKELERİMühendislik meslek ahlâkı uygulama ilkeleri TMMOB 38. Genel Kurul Kararıyla TMMOB Mesleki Davranış İlkeleri genel çerçevesiyle bir giriş bölümünden sonra

- Topluma ve Doğaya Karşı Sorumluluklar,

- Hizmet Verilen Gerçek ya da Tüzel Kişilere Karşı Sorumluluklar,

- Mesleğe ve Meslekdaşa Karşı Sorumluluklar,

- Kendilerine Karşı Sorumlulukları

başlıkları altında ayrıntılandırılmaktadır.

Giriş bölümünde insan egosunun istekleri uğruna kendisine, meslekdaşlarına, diğer insanlara ve çevreye verebileceği zararlara karşı sorumluluklarının önüne geçme-mesi için ayrıntılandırılan uygulama ilkelerine uymalarının ve uyulmasını sağla-malarının görevlerinin, verdikleri hizmetin parçaları olduğu vurgulanmaktadır. Bu ilkelerin başında bilim ve mühendislik bilgi ve deneyimlerini toplum ve çevrenin yararına kullanmaları, bütün müşterilere ve meslekdaşlarına karşı dürüst davra-narak kendi ve özellikle meslekdaşlarının güvenilirliklerini titizlikle korumaları, uzmanlık alanlarını gözetmeleri, meslekî bilgilerini güncel ve gelişkin tutmaları gelmektedir (Etik, 2003; TMMOB Mesleki Davranış İlkeleri, 2014).

Topluma, doğaya, iç ve dış müşterilere (hizmet tâliplerine) karşı sorumluluk duy-gusu bu varlıklara karşı sevgi ve onun ötesinde saygı gerektirir. Kendisinin ve gele-cek nesillerin hayatı bu varlıklarla ilişkilerinin sürdürülebilirliğine bağlıdır.

BÜTÜNCÜL NİTELİK YÖNETİMİ Mükemmel bir yasal ve yönetsel düzenleme olması halinde dahî mal ve hizmet talep eden her türlü ve düzeyde hizmet sağlayıcının ve müşterinin ortaya koyulan muame-

Page 118: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

116

leden memnun olmaları ahlâk kurallarına ek olarak “samîmiyet” bulunması ile müm-kün olabileceği bilinmektedir. İnsanın elde ettiğinden râzı veya memnûn olması, bu memnûniyetin kalıcılığı, yasa ve yönetmelik maddelerinin ötesinde ve bu yasal düzenle-meler ve meslekî ahlâk ilkelerine ilâveten, büyük ölçüde ilişki ve etkileşimdeki karşılıklı güvene, itimâda ve bunu ortaya çıkaran dürüst ve samîmî davranışa bağlıdır (Besterfi-eld, 2001; Feigenbaum, 1991; Günaydın, 1997; Soylu vd, 1998).

Öncelikle tarafların yapılacak iş ve birbirlerinin durumu hakkında yeterli düzeyde yasal, parasal ve teknik bilgi sâhibi olmaları gerekmektedir. Müşteriye anlayabileceği biçimde yapılacak işin ne olduğu kısaca anlatılabilmelidir. Müşterinin veya müşteri temsilcisinin de anlamak için çaba sarfetmesi gerekecektir. Karşılıklı bilgilenmeden sonra söz konusu işin kurallarına uygun olarak yapılması gelmektedir. Kurallara en üst düzeyde uygun-luğun sağlanması ise ancak karşılıklı dürüst ve samîmî uygulamayla gerçekleştirilebi-lir. Taraflar birbirlerinin güvenini kazanmak ve bunu ömürleri boyunca sürdürülebilir yapmak için Bütüncül Nitelik Yönetimi (BNY) (Total Quality Management) ilkelerine uygun hareket etmek durumundadır [Feigenbaum, 1991; Besterfield, 2001; Soylu vd. 1998; Günaydın, 1997; Dellen et al., 1998].

BNY ilkeleri kısaca “kendisi için istediğini başkaları için de istemek, kendisi için iste-mediğini başkaları için de istememek”, dergâha götürmek için “eğri odun kesmemek” veya iki kelimeyle “kalb kırmamak”, “gönül yapmak”, bunları samîmî inanç hâline getirmek olarak özetlenebilir. Bu istenenlerin gerçek anlamda iyi, doğru, güzel, istenme-yenlerin kötü, yanlış, çirkin olabilmesi için taraflarca kabul gören güncel ve doğru bilgi gerekir. Bu bilginin edinilebilmesi ve canlı tutulabilmesi için ise sürekli, günün özelikle-rini yansıtan öğretim ve eğitim gerekir. Böyle bir öğretim ve eğitimin yapılabilmesi için tarafların bilgi ve uzmanlığa saygılı olması ve eğitim-öğretimi gerçekleştirecek, saygın, “gönüllere dokunabilen” öğretici-eğitici-öncüler veya -rehberler gerekir (Feigenbaum, 1991; Besterfield, 2001). “Gönüllere dokunan öğretici-eğitici-öncü” yüksek bir düzey-den etrafına bilgi saçan konumda değil, bilgiye talep oluşturabilen, bilgiyi talep edenler arasında bilginin nasıl edinileceğini gösteren, edinilen bilgiyi uygulayan konumdadır.

TARTIŞMA VE SONUÇLAR Kentsel dönüşümde kurulan ilişkilerin sorunsuz yürütülüp tamamlanabilmesi için taraflar bütün iletişim ve öğretim-eğitim yolları kullanılarak öncelikle her düzeyde bilgilendirilmelidir. Meslek erbâbı meslek içi eğitimle, dış müşteri yaygın iletişim araçları kullanılarak bilgilendirilebilir. Meslek odaları, merkezî ve yerel yönetimler bu amaca yönelik çalışmalar yaparak kötüye kullanıma karşı tarafları bilinçlendire-bilir. Tarafların parasal fazla kâra değil öncelikle işin doğru yapılmasına, asıl ama-

3. OTURUM Şehirleşmede Mekansal Dönüşümün Toplumsal Etkileri

Page 119: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

117

cın gerçekleştirilmesine yönelmeleri sağlanmalıdır. Ancak burada da muhayyilenin erişebildiği mükemmeli ararken mevcut şartlar çerçevesinde iyiyi elden kaçırmamak gerektiği bilinmelidir.

KAYNAKLAR------ “Etik”, TMH Sayı: 423 48-2003-1. Erişim tarihi: 2014-05-12, http://www.imo.org.tr/yayinlar/dergi_goster.php?kodu=172&dergi=13#.U3CCbYKKDaY )------ “TMMOB Mesleki Davranış İlkeleri”, (Erişim tarihi: 2014-05-12, http://www.tmmob.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=3246&tipi=16)Feigenbaum A. V., (1991) “Total Quality Control”, McGraw-Hill.Besterfield D. H., (2001), “Quality Control”, Prentice-Hall.Soylu F., Soylu K., Suer A., Suer E. Ö., (1998), “Toplam Kalite Yönetimi Sözlüğü”, Beyaz Yayınları.Günaydın H. M., (1997) “İnşaat Sektöründe Toplam Kalite Yönetimi”, İMO Teknik Dergi, No:1, Cilt 8 1327-1342Dellen R., Uhlmann E., “Kalite Yönetimi - İnşaat Sektöründeki İşveren Planlamacı ve Müteahhitlik Firmalarına Yönelik - İşletme ekonomisi ağırlıklı optimal bir çözüm” Cemre Basın Yayın Hizmetleri Ltd. Şti., 1998.

Page 120: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

118

Page 121: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

119

DİğER BİLDİRİLER

Page 122: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

120

Ebru AYDINDAĞİstanbul Üniversitesi, Mühendislik Fakü[email protected]

Prof. Dr. Ali Osman ÖNCELİstanbul Üniversitesi, Mühendislik Fakü[email protected]

Seda TEMELİstanbul Üniversitesi, Mühendislik Fakü[email protected]

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE RİSKLİ ALANLARIN İZLENMESİNDE SOSYAL KATILIM: 101 DEPREM EVİ PROjESİ

ÖZETAfet Risk Yönetimi çalışmalarında sosyal katılımın sağlanmasıyla ilgili olarak geliştirilen pek çok proje bulunmaktadır; fakat ev merkezli sürekli risk izlenmesi ve yönetimiyle ilgili çalışmalar yeni gelişmeye başlamış-tır. Bu çalışma kapsamında markalaşma ve farkında-lık sağlamak amacıyla geliştirilmiş ‘101 Deprem Evi Projesi’ mevcut makalede açıklanacaktır. Makalenin amacı önerilen Proje ile İstanbul’da yıkıma neden olma-yan orta büyüklüklü (4.5<M<6.0) uyarıcı depremlerin mahalle ölçekli izlenmesi ve yer tepkisinin ölçülmesi-nin hangi şekillerde yapılacağı açıklanacaktır. Uyarıcı depremlerin Yer Titreşim İvmelerini (PGA) doğru elde etmek ve deprem sonrasında oluşan tehlikeyi daha hızlı değerlendirmek için önceden seçilmiş bölgelerde dep-rem ivme ölçüm istasyonlarının arttırılmasını, bu cihaz-ları arttırırken de ivme ölçüm cihazlarının yerleştirme standartlarına uygun olacak sayıda ve yerlerde Deprem Evi Gönüllüleri gerekmektedir.Önerilen projeden beklenen sonuçlar uyarıcı deprem-lerden sonra yapılaşma ve yapı jeofiziği incelemelerinde referans fiziksel büyüklük olarak PGA değişimleri esas

Diğer BilDiriler

Page 123: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

121

ABSTRACTThere are a lot of projects about the seismic hazard and earthquake risk management with social participation. Although home based continuous risk monitoring and urban management researches have been developed recently. In this study, in order to provide enhanced public awareness ‘101 Earthquake House Project’ will be described in the present article. The aim of the article with the scope of this project is monitoring local based non-destructive earthquakes (4.5<M<6.0) and to evaluate the site effect, in Istanbul. To get the exact Peak Ground Accel-eration (PGA) measures the ground response due to earthquake loading and to consider the policiy of hazard management faster in which earthquakes occur, it is necesarry to increase the Strong-Motion Stations through at determined district, during these it is need to search for standarts such as confirming volunteer houses, which have to be enough to install the accelera-tion measurement devices.The expected results of the proposed project are to show rapid changes of PGA that will be used as the reference construction and building seismic hazard map based on geophysical monitor-ing after the stimulatory earthquakes can be made on the basis of risk areas and the risk clas-sification of structure. After the devastating earthquake, it can make contribution to planning emergency response during the critical 72 hours.

Key Words: İstanbul, earthquake, volunteer of earthquake houses, acceleration changes of ground,

emergency response.

GİRİŞDepremi oluşturan kaynaktan çıkan dalgaları yerel deprem istasyonlarıyla kaydederek, olu-şan depremin yeri, dış merkezi, derinliğini, iç merkezi, büyüklüğünü ve depremi oluşturan fay düzlemindeki kayma miktarı dağılımlarını sismik istasyonlarla toplanan verilerin analizleriyle bulmaktayız. Sismik dalgaların yayılma hızları malzemelerin fiziksel özellikleriyle ilişkili olarak yüksek dayanımlı malzemelerde yüksek hızlı ve düşük dayanımlı malzemelerde ise düşük hızla hareket etmektedir. Malzeme içerisinde geçiş hızının düşmesi hasarı yükselten faktörlerin en başında gelir. Kentlerin deprem odaklı planlanması veya deprem sonrasında kurtarma çalışma-larının doğru yapılabilmesi için Kuvvetli Yer Hareketleri İstasyonlarının sayıları çoğaltılmalıdır. Böylelikle sismik risk hakkında gerçek zamanlı ve yüksek doğrulukta bilgiler elde edilecektir. Türkiye’nin deprem bölgesi olduğu düşünülünce deprem sonrası oluşan tehlikeyi en hızlı ve doğru biçimde belirlemek için yapılması gerekenin Yer Titreşim İvmeleri (PGA)’ni ölçecek Kuv-

alınarak Riskli Alan ve Riskli Yapı sınıflandırılması yapılabilir. Yıkıcı depremlerden sonra ise kritik 72 saatte acil müdahale amaçlı planlamalara büyük katkı sağlayabilir.Anahtar Kelimeler: İstanbul, deprem, deprem evi gönüllüleri, zemin ivme değişimi, acil müdahale.

Page 124: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

122

vetli Yer Hareketi Sismometre (Strong-Motion Seismometer) sayısının arttırılması olduğu açık-tır. Bir sismik istasyonun kurulması için yer hareketini kayıt edecek sensör, veriyi kayıt edecek bilgisayar, kayıt zamanını ve istasyonun lokasyonunu doğrulayacak GPS, bu bilgileri merkeze gönderecek internet bağlantısı ve akü gerekmektedir. Ancak geleneksel deprem ivme ölçüm istasyonlarının sensör ve kayıtçı ile birlikte 5.000-15.000$ aralığında değişen maliyetlerde ol-masından dolayı Türkiye’deki istasyonların dağılımı ve sayısı yeterli düzeyde artmış değildir. “101 Deprem Evi Projesi: DEP101” internet üzerinden düşük maliyetli deprem ivme ölçüm cihazlarını yerleştirecek Deprem Evi Gönüllülerinin arandığı bir ‘Vatandaş ve Bilim Odaklı Sos-yal Sorumluluk’ projesidir.

Şekil 1. 1994-2014 yılları arasında İstanbul (41.02 K ve 29.06 D) merkeze alınarak 300 km bir yarıçap seçilerek meydana gelen depremler Kandilli Deprem Rasathanesinin web sitesinden 4.5<M<6.0 depremleri incelenmiştir. 20 yılda meydana gelen uyarıcı deprem sayısı 104 bulunmuş ve bunun anlamı İstanbul’da Yer Titreşimi Meydana getirecek uyarıcı kaynak deprem sayısı yılda ortalama 5 gibi bir sayıdır. http://udim.koeri.boun.edu.tr/zeqdb/

Diğer BilDiriler

Page 125: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

123

Şekil 2:Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması, 2014 (TÜİK)

DEP101 ile beklenen büyük - yıkıcı - İstanbul depremleri öncesinde İstanbul’da yıllık ortalama sayısı 5 olan orta büyüklüklü - uyarıcı - depremlerin neden olacağı mahalle ölçekli ölçülen ivmelerden hesap edilecek şiddet değişim haritalamasının yapılması hedeflenmektedir. Benzer şekilde meydana gelebilecek hasar ve yıkıma neden olabilecek bir İstanbul depreminin sonrasında, ilk kritik 72 saat içinde acil müdahale ve kurtarma planlamasına da katkı sağlanacaktır. Bu proje sayesinde elde edilen ölçümlerle orta büyüklükte uyarıcı PGA değişimlerinin hızlı şekilde yerel deprem evi kontrol noktalarında ölçülmesi ve sınıflandırılmasıyla kentsel dönüşüm çalışmalarına temel olarak alınacak ve gerekli olan riskli alanların tespiti çalışmalarına katkı sağlanacaktır. Yıkıcı bir deprem sonrasında Acil Müdahale ve Yardım Planlamalarına mahalle ölçekli katkı verilecektir.Bu proje kapsamında deprem istasyonlarının mahalle bazında oluşturulması ile deprem sonrası oluşan potansiyel tehlikenin ve tahribatının boyutlarının hızlı ve güvenilir bir şekilde belirlenmesi amaçlanmaktadır. Uyarıcı depremler sonrasında belirlenecek Mahalle Ölçekli Yerel PGA değişimleriyle riskli alanların/yapıların belirlenmesi ve yıkıcı deprem sonrasında yapılacak ilk yardım çalışmalarının kalitesinin arttırılarak daha doğru ve güvenilir seviyelere ulaştırılması sağlanacaktır. Bunun yanı sıra ‘101 Deprem Evi’ projesi ile deprem tehlike çalışmalarında vatandaş ve kurumlar aktif özne haline gelecek, halkın deprem konusunda daha da bilgilenmesi, bilinçli hazırlanması ve gönüllü katılımı sağlanacaktır.

PROjENİN AMAÇLARIDEP101 projesi ile amaçlananlar aşağıda liste olarak verilmiştir.

• Deprem Evi Gönüllülerinin katılımıyla mahalle tabanlı izleme yapılarak deprem riskini azaltma çalışmalarında vatandaş ve kurumlara aktif rol yüklemek,• Depremin mahalle ölçeğinde zemin kalitesine bağlı olarak şiddetini düşük maliyetle hızlı ve doğru şekilde belirlemek,• Büyük bir deprem sonrasında acil kurtarma çalışmalarının hızlandırılmasını sağlamak,• Orta büyüklükte bir depremden sonra yapı hasarı oluşmuş ise bu hasarın izlenmesidir.

Page 126: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

124

Şekil 2’de gösterilen araştırma tablosuna göre Türkiye’de hanelerdeki internet erişim oranı 2014 yılı itibariyle %60 civarındadır ve son 5 yılda %30’lardan %60’lara yükselmesi internet kullanımının hızla yükseldiğini gösterir. Bu projenin uygulanması aşamasında kullanılan yöntemlerde gerekli olan araçların başında internet bağlantısı yer almaktadır. İnternet erişim oranına bakıldığında bu sistemden yararlanabileceğimiz açık şekilde görülmektedir.

YAKLAŞIM VE YÖNTEMLER

I. STANDFORD ÜNİVERSİTESİ DEPREM YAKALAMA AĞI QUAKE CATCHER NETWORK Deprem ivme ölçüm cihazı kurulumu için gerekenler; * Bilgisayar * Güç kaynağı * İnternet bağlantısı Sensörün yerleştirilmesi ve bilgisayara BOINC (Berkeley Open Infrastructure for Network Computing) yazılımının yüklenmesi ile deprem sırasında kayıt edilen veri internet aracılığıyla sistemin veri merkezine iletilir.

II. NETQUAKES (USGS) Deprem ivme ölçüm cihazının kurulumu için gerekenler: * WIFI bağlantısı * Bilgisayar * Güç kaynağıCihaz WIFI aracılığıyla yerel ağa bağlanır ve deprem sırasında kayda alınan veriler geniş bant bağlantısı kullanılarak sistemin veri merkezine iletilir.

Şekil 3: Quake Catcher Network (solda) ve Netquakes(sağda) deprem şiddet ölçüm cihazları

Diğer BilDiriler

Page 127: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

125

Amerikan Jeoloji Servisi (USGS) ve Pasifik Kuzey Sismik Ağı (PNSN) tarafından 2009 yılında Kaliforniya Menlo Park’ ta uygulanmaya başlanan ‘Netquakes’ bir “vatandaş-bilim” projesidir. Geliştirilen dijital deprem ivme ölçüm cihazlarının kamu binalarına, evlere veya okullara yerleştirilmesiyle magnitüdü 3’ten büyük olan (M>3) depremlerin sonrasında kaydedilen verilerin internet üzerinden iletilmesi ve işlenmesini gerçekleştirmektedir. Elde edilen bu veriler daha sonra internet sitesinde yayınlanmaktadır. New York, Boston, Alaska, Hawaii, San Francisso gibi Amerika’nın birçok eyaletinde bu program uygulanmakta ve genişletilmeye devam etmektedir. Aktif deprem bölgelerini çoğaldığı düşünülünce kentsel alanlara geleneksel deprem ivme ölçüm istasyonlarını kurmak pahalı ve karmaşık olacaktır.

Şekil 4: Quake Catcher Network deprem şiddeti belirleme ağının interaktif haritası

Şekil 5: Deprem Acil Müdahale Sistemi kapsamında İstanbul ve çevre illere yerleştirilen deprem istasyonları (KRDAE)

Page 128: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

126

Şekil 5’teki haritada bu zamana kadar uygulanan standart izleme sistemi ile İstanbul ve çevresine yerleştirilen sensörler gösterilmektedir. Haritada görüldüğü gibi sistemin yaygın olmadığı, İstanbul’un en batısında - Avcılar, Beylikdüzü, Büyükçekmece ve Silivri - kalan yerleşim alanlarında yüksek katlı yapılaşmaya bağlı olarak nüfus artışında büyümenin çok hızlı devam etmesinden dolayı bu alanların depremde zemin davranış (şiddet) özelliklerinin belirlemesi yapılmalıdır.

İstanbul Deprem Acil Müdahale Sistemi ile yerleştirilen istasyonlar sayesinde yukarıdaki gibi ivme haritaları elde edilmektedir.

Şekil 6: İstanbul Deprem Acil Müdahale Sistemi kapsamında yerleştirilen istasyonlar ile bir depremden sonra elde edilen ivme haritası (KRDAE) örneği.

Şekil 7: İstanbul Üniversitesi Teknokent’te bulunan deprem laboratuvarı

Diğer BilDiriler

Page 129: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

127

İstanbul’da erken uyarı sisteminde kullanılan cihazların bir benzeri İstanbul Üniversitesi Teknokent binasındaki deprem laboratuvarında bulunmaktadır. Bu cihaz maliyeti yüksek olan standart bir yapısal hasar izleme sistemidir. Proje kapsamında yapılmak istenen ise; maliyeti düşük, kurulumu hızlı yapısal hasar izleme sistemi kurulmasıdır.

ÖRNEK UYGULAMA ALANI

Beylikdüzü İstanbul gibi kozmopolit bir şehrin deprem fayına yakın olması, yerin dayanım özelliklerinin farklı olması ve yüksek yapılaşmanın yoğun olması gibi farklı yer ve yapı karakterlerine sahip olmasından dolayı güzel bir örnek olup, yerleşim ve yaşam alanı bakımından oldukça gelişmiş ve halen gelişmeye açık bir ilçemizdir. Şekil 8’de gösterilen ilçe-şehir haritasına göre seçilen yerlere ivme ölçüm istasyonlarının yerleştirilmesiyle elde edilen ivme değerleri kullanılarak Beylikdüzü ilçesinin mahalle tabanlı deprem şiddet değişim haritası oluşturulacaktır. Bu sayede bölgedeki riskli alanların belirlenmesi, meydana gelebilecek herhangi bir deprem sonrasında oluşan tehlike ve tahribatın hızlı ve güvenilir şekilde belirlenmesi ile ilk yardım çalışmalarının daha etkili şekilde yürütülmesi sağlanacaktır.

Gönüllü deprem istasyonlarının yer seçimi yapılırken yerin yapısını dikkate almamız daha doğru sonuçlar elde etmemizi sağlar. Şekil 10’daki haritada çalışma alanı olarak kabul edilen Beylikdüzü’ndeki eski ve yeni heyelan bölgeleri mahalle bazında gösterilmektedir. Proje

Şekil 8: Beylikdüzü ilçe haritası ve mahalle sınırları

Page 130: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

128

Şekil 9: Beylikdüzü Cumhuriyet Mahallesi bölgesine üçgen modeli ile yerleştirilen ivmeölçerlerin temsili gösterimi

Şekil 10: Beylikdüzü ilçesindeki eski ve yeni heyelan alanları (MTA,2014)

zayıf bölgelere uygulanırken mahallelerin belirlenmesi aşamasında eski heyelanlı bölge, yeni heyelanlı bölge veya heyelan görülmeyen bölge dikkate alınmalıdır. Böylelikle seçilen mahallelere yerleştirilen ivmeölçerlerden elde edilen veriler ile heyelan faktörünün yerin salınım şiddetine etkisi belirlenebilecektir.

Diğer BilDiriler

Page 131: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

129

BEKLENEN SONUÇLARDEP101 Projesi ile kurulan istasyonların ölçümleri kullanılarak;

• Depremin mahalle ölçeğinde Yer Jeolojik Özelliklerindeki DEĞİŞME (Eski veya Yeni Heyelan) ve şiddet dağılımında büyüklük değişimleri hızlı, ekonomik ve güvenilir biçimde belirlenebilecektir.• 2014 MTA Heyelan Haritasında önerilen potansiyel kayma ve zayıflık bölgelerine bağlı olarak farklılık gösteren deprem şiddet büyüklüklerindeki değişime göre deprem sonrası yapılacak afet ve ilk yardım çalışmaları daha da verimli hale getirilebilecektir.• Depremden en fazla etkilenecek ve etkilenmesi beklenen kayma potansiyeli yüksek alanlardaki şiddet büyütme değerlerindeki değişimine göre riskli alanlara/yapılara bağlı olarak risk büyüklük değerleri tespit edilebilecek ve inşaat-mühendislik standartlarının sürekli gelişim içerisinde olmasına katkı sağlanacaktır.

YARARLANILAN KAYNAKLAR Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, http://www.koeri.boun.edu.tr/ArastIrma/%20Erken%20UyarI%20%20SIstemI_3_66.depmuh Cochran E., Lawrence J., Christensen C., and Chung A. “A Novel Strong-Motion Seis-mic Network for Community Participation in Earthquake Monitoring”Earth The Science Behind The headlines, http://www.earthmagazine.org/SeismicitizensKanamori H., Hauksson E. , Heaton T. “Real-time Seismology and Earthquake Haz-ard Mitigation”MTA, http://www.mta.gov.tr/v2.0/index.phpStanford Üniversitesi, http://qcn.stanford.edu/?lang=trUSGS, http://earthquake.usgs.gov/monitoring/netquakes/map/USGS, http://www.usgs.gov/blogs/features/usgs_top_story/bringing-earthquake-sci-ence-into-your-home/?from=titleUTKUCU. , BUDAKOĞLU E., DURMUŞ H. Marmara Bölgesinde (KB Türkiye) Depremsellik ve Deprem Tehlikesi Üzerine Bir Tartışma ,Yerbilimleri,32(3),187-212 Hacettepe Üniversitesi Yerbilimleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Bülteni

Page 132: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

130

Araş. Gör. Seda TEMELİstanbul Üniversitesi, Mühendislik Fakü[email protected]

Prof. Dr. Ali Osman ÖNCELİstanbul Üniversitesi, Mühendislik Fakü[email protected]

Öğr. Ebru AYDINDAĞİstanbul Üniversitesi, Mühendislik Fakü[email protected]

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE YAPILAŞMA jEOFİZİğİ VE SOSYAL RİSK BOYUTUNUN DEğİŞİMİ

ÖZETTürkiye’nin Kentsel Dönüşüm sürecinden geçtiği bu dö-nemde Kentsel Dönüşüm kavramı yaşam alanlarımızda hem fiziki hem de sosyal açıdan değişimlere neden ol-maya devam edecektir. Ülkemiz içerisinde barındırdığı eşsiz doğal kaynakları, güzelliği, birçok kültürü bir ara-da toplayışı bakımından dünya üzerindeki sayılı görül-meye değer coğrafyalardan biridir. Yurdumuzun bütün bu artılarının yanında aktif fay hatlarının etkin olduğu bir bölgede yer alması deprem gerçeğini unutmamamızı, depremin yaratacağı maddi ve manevi kaybı minimuma indirmek için hem sosyal bilincin yaratılması gerektiği-ni hem de bilimin konuya daha çok dâhil olması zo-runluluğunu bize göstermektedir. Kentsel dönüşüm ile herhangi bir afet sonrasında (deprem, sel, heyelan vb.) yaşadığımız yapıların ve alanların zarar görüp görmeye-ceği, zarar görecekse ne tür ve nasıl bir tehlike ile karşı karşıya kalacağımız konusu ile yüzleşmekteyiz. Çıkan yasa öncesi birçok belediyemizde aslında yapılması gereken her türden konut için zorunlu olması gereken zemin/yer incelemesi ya bilimsel standartlara uygunsuz yapılmış ya da sadece çok katlı binalar için jeofizik, jeo-

Diğer BilDiriler

Page 133: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

131

lojik ve jeoteknik anlamda incelemelerden tamamı yerine birisinin yapılması gerekli görülmüş-tür. Dönüşüm ile birlikte zeminlerin hasarsız bir şekilde incelenmesi için Yapılaşma Jeofiziği (YJ) standartları devreye girmiştir. Makale kapsamında yasa öncesi zemin etüdünün kanunlar-da ve yönetmeliklerde her tür koşulda gerekli görülmemesi durumunun neden olduğu sonuçlar incelenecektir. Ayrıca bütün gelişmiş ülkelerde olduğu gibi YJ uygulamalarının artık ülkemizde de gerekli değeri görmesi hakkında görüşlere yer verilecektir.

Anahtar kelimeler: Kentsel Dönüşüm, Yapılaşma Jeofiziği, Zemin İnceleme Standartları

GİRİŞKentsel Dönüşüm uygulaması vatandaşların konutlarda, hastanelerde, okullarda, idari ve özel kuruluşlarda, alışveriş merkezlerinde vb. yaşam alanlarında kısacası her türden yapı ve alan çeşidinde ülkede oluşabilecek en başta deprem olmak üzere afetler karşısında başta can güven-liğini sağlamak ve ayrıca maddi zarara uğramalarını önlemek için hayata geçirilmeye başlanmış cumhuriyet tarihinin en büyük devlet projelerinden biridir.Ülkemizin Kentsel Dönüşüm uygulamalarının başlanıp uygulandığı bir süreçte Kentsel Dönü-şüm projesi yaşam alanlarımızda hem fiziki yenilenmelere hem de sosyal açıdan değişimlere ne-den olmuştur. Bu projenin öncesi ve sonrasının yaşam alanlarımızda yaratacağı fiziki ve sosyal değişiklikler şüphesiz çok önemlidir ve üzerinde durulmalıdır.Ülkemizde yapılan deprem yönetmelikleri (1947,1953,1961,1968,1975,1997 (1998) ve 2006 (2007))incelendiğinde büyük depremlerden sonra mevcut yönetmeliğin güncellenmesine ve ye-niden hazırlanmasına zemin hazırlamıştır. Dünyadaki örnekleri de incelediğimizde her yönet-melik ve kapsamı (yapı ya da zemin sınıflaması); bilimsel ve aletsel gelişmelere bağlı olarak ince-leme ve sınıflama yapılan alanlarla ilgili ölçme ve veri (jeolojik, jeofizik ve jeoteknik) toplanması ile kendini yenilemiştir. Kentsel Dönüşüm (KD) ile birlikte zeminlerin hasarsız bir şekilde incelenmesi için Yapılaşma Jeofiziği (YJ) standartları devreye girmiştir. KD kapsamında yapılacak yeni binaların zemin-lerinin incelenmesi, dünya standartlarına uygun zemin etütleri yapılması için jeofizik, jeoloji ve jeoteknik alanında uzmanlaşmış mühendislerin birlikte çalışması ve 3J değerlendirmeli ra-por esaslı inceleme yapılması gerekmektedir. Bu üç mühendislik alanından birinin eksik olması yapılacak olan Yer İnceleme Projesinin (Zemin Etüdünün) ve yapı tasarımının güvenilirliğini azaltmaktadır.Yapılaşma Jeolojisi çalışmalarında zeminlerden alınan numunelerin laboratuvar ortamında çeşitli zemin testlerinden geçirilerek zeminlere ait çeşitli mühendislik parametrelerin hesaplan-ması yapılmaktadır. Bayındırlık ve İskan Bakanlığını 2005 yılında yayınladığı “Zemin ve Te-mel Etüdü Genel Formatında” üçüncü bölümde “Laboratuvar Deneyleri ve Analizler” başlığı altında yapılaşma jeolojisi kapsamında yapılması zorunlu olan laboratuvar ve arazi deneyleri

Page 134: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

132

yer almaktadır. Laboratuvar çalışmaları zeminlere ait fiziksel (Boşluk oranı ve ya porozite, su içeriği, tabi birim hacim ağırlığı, elek ve hidrometre analizleri vd.) ve mekanik (serbest basınç dayanımı, kesme dayanımı, konsolidasyon vb.) özelliklerin belirlenmesiyle ilişkilidir. Arazide yapılan SPT uygulaması 76 cm yükseklikten 63.5 kg ağırlığındaki bir yük bırakılır ve 45 cm’lik penetrasyon borusunun 15 cm’lik kısmının zemine sokulması sırasında gereken darbe sayısı sa-yılır. Bu değer zemin sınıflamasında kullanılan bir parametredir. SPT-N değeri yerinde malzeme dayanım testi olarak bilinir. SPT deneyi ile alınmış örselenmiş zemin numuneleri laboratuvar ortamından çeşitli testlerden geçer. SPT deneyi ayrıca zeminin sıvılaşma potansiyelini de ortaya koyan önemli bir çalışmadır. Bu yüzden açılan sondaj kuyularının derinliğinin en az 20 metre olması gerekmektedir.

Kentsel dönüşüm ve şehirleşme sürecinde planlama (eni inşa edilecek yapıların “nerede konum-landırılması) ve yapı tasarımı ( kat sayısı) yeraltı sığ malzeme dayanımının uluslararası stan-dartlara göre belirlenmesiyle ekonomik ve güvenli bir şekilde belirlenir. (Öncel, A.O. 2013http://www.slideshare.net/oncel/standardzasyonun-kresel-etm-ve-mhendslk-uygulamalarina-etkler.)Yapılaşma Jeofiziği kavramı bu nokta da devreye girer. Yapılaşma Jeofiziği (Ercan, A. “Yapı-laşma Jeofiziği” kitabından) yer altı tabakalarının durumlarını, konumlarını, hangi tür jeolojik yapıdan oluştuklarını, derinliklerini, kalınlıklarını, yoğunluklarını, elektrik özdirençlerini, sis-mik hızlarını, ivmesini, yeraltı suyu derinliğini ve bu tabakaların diğer dinamik parametrelerini, bir doğal afet karşısında (deprem, heyelan gibi) gösterecekleri davranışları, tespit etmek ama-cıyla yapılmaktadır. Kentsel dönüşümde standart yapı ve yapılaşma jeofiziği mühendisliğinin kullanımıyla hem binalara şiddet uygulanmadan ve riskli duruma neden olmadan incelemeleri yapılabilmekte hem de zemine ait parametreler daha düşük maliyetle hızlı ve güvenli sapta-nabilmektedir. Yapılaşma jeofiziği çeşitli jeofizik yöntemlerin birlikte kullanılması ve bütünsel yorumlamaya dayanır. Bir sonraki başlıkta değinilecek olan Türkiye’de kullanılan Zemin İnce-leme Standartları başlığı altında ilk 30 metreye kadar derinlikte S kayma dalgası (shear waves) hız büyüklüğünün çoklu değişiminden bulunan bir ortalama hız büyüklüğü risk odaklı zemin sınıflamasında kullanılır. Burada S dalgası (Kayma Dalgası) hızının tercih edilmesinin nedeni depremde S dalgasının ve yüzey dalgalarının zeminde ve yapıda daha fazla hasara neden ol-masıdır. S dalga hızına göre zemin sınıflamasının yapılması ilk önce Borcherdt ve diğ. (1994) tarafından yapılmıştır. Bu sınıflamayla ilgili yapılan yeni çalışmalarda zayıf ve kuvvetli yönleri araştırılmıştır. Örneğin derin basenler, hızın aniden düştüğü alanlar, tektonik olarak aktif böl-gelerin bir tek VS30 parametresi esas alınarak sınıflandırılmasının hatalı olduğu görülmüştür Bugün Dünya’da kullanılan NEHRP (National Earthquake Hazard Risk Programme), EU-ROCODE-8, NBCC (National Building Code of Canada), Standart 2080 (İran’da kullanılan yapı kodu), NTC (İtalyan yapı kodu) vb. yapı kodlarının temelini oluşturmuştur. Tabakalar hakkında bilgi sahibi olmak için sondaja başvurulması hem ekonomik açıdan maliyeti arttır-

Diğer BilDiriler

Page 135: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

133

makta hem de bilgi alınan bölgeyi daraltmaktadır. Sondaj ile sınırlı bir derinliğe inilebilirken örneğin jeofizik yöntemlerden biri olan REMI (Refraction Microtremor) yöntemi ile 100 metre derinliğin S dalga hız yapısı analiz edilmektedir. Yine jeofizik yöntemlerden biri olan çevresel gürültüyü veri olarak kullanıp bunu veri işlem sonrasında yapının ve ya zeminin titreşim pe-riyodunu veren Mikrotremör yöntemini örnek olarak verebiliriz. Bu yöntemin arazi maliyeti düşük olup zemin etüdü yapılırken zamandan da kazanılmasını sağlayan, kolay uygulanan yöntemdir. Bu yöntem ile elde edilen zemin hakim titreşim periyodu ve bina salınım periyodu bize ileri de olabilecek bir deprem sonrası oluşacak hasar hakkında önemli bir bilgi vermekte-dir. Depremler sonrası ağır hasar gören bölgelerdeki binalar incelendiğinde zeminin ve binanın titreşim periyodunun birbirine yakın olduğu bu durumunda rezonansa yol açtığı görülmüştür. Yapılaşma Jeofiziği zemin türünün ve yer altındaki yapıların tahribatsız bir şekilde ekonomik olarak saptanmasını, sosyal açıdan da bu standartlar ile incelenen yerleşim alanlarında yaşayan insanların bir afet sonrasında can kaybına uğramamalarını, maddi hasarın en aza indirgenme-sini sağlamaktadır.

Şekil 1. Yapılaşma Jeofiziği Mühendisliği Çalışmaları. Üstteki sol şekilde Yapılaşma İncelemeleri Uluslararası Standartlara göre yapıldığında oldukça emek harcandığını ve buna bağlı olarak ta standart hesaplanması gerekli VS30 hesaplaması için yeterli derinliğe ulaşıldığını göstermektedir. Altta verilen ve KAUST sitesinden alınmış şekillerde taban fayı araştırılmasında kullanılan çok boyutlu yapılaşma jeofiziği araştırma sonuçlarıyla afet riskinkinin büyütecek kırık geometrilerinin bulunmasına ilişkin örnekleri vermektedir.

ÜLKEMİZDE VE DÜNYA’DA YAPILAŞMA jEOFİZİğİ STANDARTLARI2012 yılında yürürlüğe giren Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların dönüştürülmesi hakkındaki kanunda Afet riski bulunan bölgelerde güvenli ve sağlığa uygun yaşama alanları oluşturmak amacı ile binaların iyileştirme, tasfiye ve yenilenmelerine ait usuller belirlenmiştir. Çıkan bu yasa ile başta İstanbul olmak üzere diğer afet riski taşıyan

Page 136: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

134

Diğer BilDiriler

şehirlerimizde mevcut yapı stokunun incelenmesi bu yapıların üzerinde bulundukları zeminlerin herhangi bir afet durumunda gösterecekleri tepkilerin belirlenmesi için zemin parametrelerinin yapılaşma jeofiziği yöntemleri ile saptanması gerekmektedir. Yapılaşma Jeofiziği ile zemin para-metrelerinin hesaplanmasında ilk 30 m’ nin kayma dalgası hızı hesaplanmalı arazi çalışması sı-rasında sondajda SPT testi yaptırılmalıdır. Özdirenç yöntemi ile yer altı su seviyesi ve zemin türü belirlenerek zeminin sıvılaşma potansiyeli ortaya konmalıdır. Bu yöntemlerin uygulamalarının esaslarına uygun olarak yapılması gerekmektedir. Örnek verilecek olursa 30 metre derinlikten S dalga hız bilgisinin alınması için yöntem olarak mesela “Çok Kanallı Yüzey Dalgalarının Analizi” yöntemi seçilmişse profil boyu 30 metreden bilgi alınacak şekilde düzenlenmelidir. Ya da sondajda SPT testi yapılırken istenen derinliğe kadar kuyu açılmalıdır. Fakat yapılan uygulamalarda ilk 30 metrelik kısma inilerek yapılan çalışmaların denetiminde eksiklik olduğu görülmektedir. Zemin etüdü inşaat masrafının çok küçük bir miktarını kapsamaktadır. Kent-sel Dönüşüm sürecinde Yapı Denetim ve Jeofizik firmalarının yönetmeliklerde istenen esaslara göre çalışmamaları olması beklenen afet sonrası can ve mal kaybını azaltmaya yeterli olmamak-la birlikte devletin ve vatandaşın parasının çöpe atılmasına neden olacaktır.

TÜRKİYE’DE KULLANILAN ZEMİN İNCELEME STANDARTLARITürkiye’de kullanılan zemin inceleme standartları gelişmiş ülkelerin zemin inceleme standart-larını da inceleyerek oluşturulmuş ve Türk Standartları Enstitüsü çatısı altında yer almaktadır. Depremin yaratacağı hasarın miktarında etkili olan en önemli faktörlerden biri yerel zemin sınıfıdır. Yapıların üzerinde bulundukları yerel zemin sınıflarına göre uğrayacağı tahribat değiş-mektedir. Örneğin alüvyon bir zemin üzerine dikilmiş bir yapı deprem olduğunda kaynaktan çıkan sismik dalgalar bu zeminde büyütmeye uğrayacağından önemli ölçüde hasar görür. Yerel Zemin Sınıfının bulunması için önce deprem gibi dinamik kuvvetlerin yapıya aktaracağı kuvveti belirlemede elastik tasarım ivme spektrumu kullanılmaktadır (Sae). Yapıya etkiyen yatay ivme yani at’ nin bulunması güç olduğundan Sae’ nin yerçekimi ivmesine (g) bölümü ile elde edilen A(T) spektral ivme katsayısı kullanılır. Spektral ivme katsayısı etkin yer ivme katsayısı A0, yapı önem katsayısı I ve spektrum katsayısının S(t)’nin çarpımına eşittir. Etkin yer ivme katsayısı A0 1996 yılında hazırlanan “Türkiye Deprem Bölgeleri” haritasından elde edinilen bilgilere göre tablodan seçilmektedir. Yapı önem katsayısının da hazırlanan tablodan seçimi kolay ve basittir. Spektrum katsayılarının hesaplanmasında önce zemin grubu sınıflaması yapılır. Bu sınıflama da sondajda yapılan SPT-N sayısı, Yapılaşma jeolojisi kapsamında laboratuvarda yapılan testler-den elde edilen serbest basınç ve Relatif sıklık parametreleri ve arazide uygulanan jeofizik yön-temlerden biri (örneğin MASW) ile elde edilmiş Vs30 değeri göz önünde tutulur. Zemin grubu sınıflamasından sonra Yerel zemin sınıflaması basamağına geçilir. Burada yüzeyden itibaren ilk tabakanın derinliği seçilen jeofizik yöntem ile hesaplanır bulunan zemin grubu ile birlikte çalışma alanının tablodan hangi yerel zemin sınıfına dahil olduğu saptanır. Bundan sonra yerel

Page 137: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

135

zemin grubunun Ta ve Tb periyotları çizelgeden belirlenir. Yapı doğal salınım periyodu da zayıf ya da kuvvetli hareket ölçen sismometreler yardımıyla ölçülerek bulunur. İlgili aralığa gelen değer bize spektrum katsayısını vermektedir. Buradan ilgili değerler yerine konduktan sonra spektral ivme katsayısı (A0) hesaplanmış olur.

A(T)=A0*I*S(T)Sae=A(T)*g

S(T)=1+1,5 T/TA (0≤T≤TA)S(T)=2,5 (TA<T≤TB)S(T)=2,5 (T/TB)0,8 (TB<T)

Deprem Bölgesi A0

1 0.4

2 0.3

3 0.2

4 0.1

Bina Kullanım amacı veya Türü Bina önem

1.Deprem sonrası kullanımı gereken binalar ve tehlikeli madde içeren binalara)Deprem sonrasında hemen kullanılması gerekli binalar (Hastaneler, dispanserler, sağlık ocakları, itfaiye bina ve tesisleri, PTT ve diğer haberleşme tesisleri, ulaşım istasyonları ve terminalleri, enerji üretim ve dağıtım tesisleri; vilayet, kayma-kamlık ve belediye yönetim binaları, ilk yardım ve afet planlama istasyonları )b)Toksik, patlayıcı, parlayıcı, vb. özellikleri olan maddelerin bulunduğu veya depolandığı binalar

0.4

2.İnsanların uzun süreli ve yoğun olarak bulunduğu ve değerli eşyanın saklandığı binalara)Okullar, diğer eğitim ve bina tesisleri, yurt ve yatakhaneler, askeri kışlalar, cezaevleri vb.b)Müzeler 0.3

3.İnsanların kısa süreli ve yoğun olarak bulunduğu binalarSpor tesisleri, sinema, tiyatro ve konser salonları, vb. 0.2

4.Diğer binalarYukarıdaki tanımlara girmeyen diğer binalar(Konutlar, işyerleri, oteller, bina türü endüstri yapıları, vb.) 0.1

Page 138: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

136

Zemin gruBu

Zemin grubu Tanımı stand. penetr. (n/30)

relatif sıklık (%)

Serbest Basınç

Direnci (kpa)

Kayma Dalgası Hızı (m/s)

(A)

1.Masif volkanik kayaçlar ve ayrışmamış sağlam meta-morfik kayaçlar, sert çimentolu tortul kayaçlar

2.Çok sıkı kum, çakıl3.Sert kil ve siltli kil

-----

>50>32

-

85-100-

>1000-

>400

>1000>700>700

(B)

1.Tüf ve aglomera gibi gevşek volkanik kayaçlar, süreksiz-lik düzlemleri bulunan ayrışmış çimentolu tortul kayaçlar

2.Sıkı kum, çakıl3.Çok katı kil ve siltli kil

-

30-5016-32

-

65-85-

500-1000

-200-400

700-1000

400-700300-700

(C)

1.Yumuşak süreksizlik düzlemleri bulunan çok ayrışmış metamorfik kayaçlar ve çimentolu tortul kayaçlar

2.Orta sıkı kum, çakıl3.Katı kil ve siltli kil

-

10-308-16

-

35-65-

<500

-100-200

400-700

200-400200-300

(D)

Yer altı su seviyesinin yüksek olduğu yumuşak kalın alüvyon tabakaları

2.Gevşek kum3.Yumuşak kil, siltli kil

-

<10<8

-

<35-

-

-<100

<200

<200<200

yerel Zemin sınıfı Zemin gruBu ve en üsT Zemin TaBaKası Kalınlığı (H1)

Z1 (A) grubu zeminler h1≤15 m olan (B) grubu zeminler

Z2 h1>15 m olan (B) grubu zeminler h1≤15 m olan (C) grubu zeminler

Z3 15 m<h1 ≤50 m olan (C) grubu zeminler h1≤10 m olan (D) grubu zeminler

Z4 h1>50 m olan (C) grubu zeminlerh1>10 m olan (D) grubu zeminler

Şekil 2:Ülkemizde kullanılan Zemin inceleme tablo ve parametreleri

YAPILAŞMA jEOFİZİğİ DÜNYA STANDARTLARI ÖRNEKLERDünya’daki zemin inceleme standartları incelendiğinde hemen hemen hepsinin temek olarak Vs30 parametresinden yararlanarak zemin sınıflama yoluna gittikleri görülmektedir. Giriş kısmında da söz edildiği üzere Vs30 parametresine dayalı zemin sınıflama NEHRP zemin sınıflama kriterleri tarafından benimsenmiş daha sonra ABD için yapılan bu sınıflama Di-ğer ülkelerde de benimsenerek alınmıştır. İtalya’da yapılan çalışma makaleleri incelendiğinde NEHRP zemin sınıflamasının İtalya gibi karmaşık jeolojiye sahip ülkelerde yeterli olmadığı yapılan araştırmalarla Vs30 parametresinin yanında en azından zeminin doğal periyodunun da esas alınması gerektiğini savunmaktadırlar. İran’da yapılan bir çalışma da zemin sınıf-lamasında kullanılan “2080 Standardının” sadece Vs30 ve yüzey jeolojisi inceleyerek ze-min tanımlaması yaptığını bunun eksik olduğu buna ek olarak zemin doğal periyodunun da işin içine katılması gerektiği sonucu elde edilmiştir. Kanada’da kullanılan yapı koduna göre (NBCC) Vs30 parametresi kullanımı uygun değilse, serbest basınç dayanımı ya da SPT-N sayısına bağlı olarak zemin sınıflamasına gidilmektedir.Diğer ülkelerin yapı kodları incelenirken dikkat çeken en önemli nokta gelişmiş ülkelerin

Diğer BilDiriler

Page 139: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

137

Zemin Grubu

Zemin Grubu Tanımı

ilk 30 m derinlik için zemindeki ortalama kesme dalgası vs hızı

feet /saniye metre/saniye

A Sert Kaya Vs>5000 Vs>1524

B Kaya 2500<Vs≤5000 762<Vs≤1524

C Çok yumuşak toprak ve ya yumuşak kaya 1200<Vs≤2500 366<Vs≤762

D Sıkı toprak zemin 600<Vs≤1200 183<Vs≤366

E Yumuşak toprak zemin Vs<600 Vs<183

Şekil 3:NEHRP(ilk sıradaki çizelge) ve EUROCODE-8 ‘e göre zemin sınıflaması

meydana gelen büyük depremlerden ders çıkartmış olmaları ve deprem kayıtçı cihazlarını (sismometre ve ivme ölçer) sayılarını giderek arttırmışlardır. Örneğin sismik olarak aktif bir bölge olan Japonya 1995 Kobe depreminden sonra ülkeye yüzlerce sismometre ve ivme ölçer yerleştirilmiştir. Sismik alıcı sayılarında yükseliş zemin ve yer altı hakkında daha da fazla bilgi sahibi olmamız anlamına gelmektedir.

Zemin gruBu Zemin grubu Tanımı stand. penetr.

(n/30)relatif sıklık

(%)serbest Basınç Direnci (kpa)

Vs30 NOPT CW (kPa)

A Yüzeyden en fazla 5 m zayıf malzeme içeren kaya ya da kaya benzeri jeolojik formasyonlar >800 - -

B Kalınlığı 10 metreden fazla mekanik özellikleri derinlik ile artan taşınmış kum, çakıl, kil 360-800 >50 >250

C Kalınlığı yüzlerce metreyi bulabilen taşınmış yoğun ya da orta yoğunlukta kum, çakıl, sert kil 180-360 15-50 70-250

D Taşınmış gevşek kohezyona uğramış zemin ya da yumu-şaktan serte doğru geçiş yapan kohezyonlu zemin <180 15-50 <70

E

Bu zemin türünde alüvyon tabakası C ve D türü zemin-lerdeki Vs hızına sahip, zemin kalınlığı 5 ile 20 metre arasında değişen altta bulunan sert malzemenin hızı

Vs>800 m/sn.

S1 Taşınmış zemin plastisite indeksi yüksek (PI>40) ve yüksek oranda su içeren yumuşak kil ve ya kum <100 - 10-20

S2 Taşınmış, sıvılaşma gözlenebilecek zemin türü

SOSYAL RİSK BOYUTUNDA DEğİŞİM VE YAPILAŞMA jEOFİZİğİKentsel Dönüşüm yasasının çıkış noktası incelenecek olursa dönüşümün amacı afet riski ta-şıyan alanlarda halkın güvenli bir şekilde yaşayacağı konutların iyileştirilmesi ya da yeniden inşa edilmesidir. Bunun yolu Avrupa’da 1998 yılında çıkan deprem riskini azaltıcı Yapılaşma Mühendisliği Standartlarının (EUROCODE) uygulanmasının yasa ve yönetmeliklerde zorunlu uygulama olarak yazılmasıdır. İlave olarak Profesyonel Mühendislik uygulamasına ivedilikle

Page 140: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

138

SOnUçKentsel Dönüşümün sağlıklı bir şekilde ilerlemesi ve verimli sonuçlar alınabilmesi için çıkan yasadaki eksiklikler hızlıca giderilmeli yer araştırmaları çalışmaları mevzuata uygun bir şekilde dikkatli ve özenli bir şekilde yapılmalıdır. Dönüşüm kapsamında Avrupa Birliği’nde kullanılan zemin sınıflama ölçütleri göz önünde bulundurulmalı zemin parametrelerinin belirlenmesin-de zamandan ve maliyetten tasarruf için yapılaşma jeofiziğinden yararlanılmalıdır. Ancak bu şekilde Kentsel dönüşüm için gerekli süre kısaltılabilir ve dönüşüm daha güvenli ve sağlam adımlarla ilerleyebilir.

Şekil 4. Kayseri ve civarının afet riski bakımından incelenmesi (Kaynak: MTA)

Diğer BilDiriler

geçilerek, Kuzey Amerika Mühendislik Standartları örneğinde olabileceği gibi en az dört yıl deneyime sahip, iletişimde yeterli ve etik olarak düzgün oldukları belgelenmiş mühendislere imza yetkisi verilmesi zorunluluktur. (http://www.apega.ca/applicants/Engineers/peng_general.html )Konu ile ilgili örnek vermek için Kayseri ilimizi ele alınmıştır. Kayseri’de belediyeler 2012 yılı öncesinde sadece 8 kat ve üzeri binalar için Yapılaşma Mühendisliği Projesi - Zemin Etüdü - gerekliliği getirmekte idi. 2012 yılından sonra kat sınırlaması kaldırılmış bütün yapılar için zemin etüdü yaptırılması zorunluluğu gelmiştir. 2012 yılı öncesi yapılaşma çalışmalarında Av-rupa Mühendislik Kriterlerine (Eurocode) uygun yapılması istenmemiş zemin etüdü eksikliği sosyal açıdan depreme karşı kentsel yapı dokusunda güvenirliğin azalmasına, deprem odaklı riske açık yapılaşmanın bilinir varlığından kaynaklı olarak deprem öncesi veya sonrası onarım ve etüt için geriye dönük daha fazla kaynak harcanmasını mecbur kılacaktır. Geriye dönük yapılaşma amaçlı Jeofizik Mühendisliği çalışmaları yapılarak Yer-Yapı uyumsuzluğuna bağlı olarak meydana gelecek rezonans etkisiyle oluşabilecek afete maruz kalacak yapıların tespitinin yapılmaması durumunda sosyal yapının önemli bir kısmı riskler – heyelan veya deprem – açı-sından afete açık kalacaktır. Kentsel Dönüşümün sağlıklı bir şekilde ilerlemesi ve verimli sonuç-lar alınabilmesi için çıkan yasadaki eksiklikler hızlıca giderilmeli, yer araştırmaları çalışmaları mevzuata uygun bir şekilde dikkatli ve özenli bir şekilde yapılması sağlanmalıdır. Dönüşüm kapsamında Avrupa Birliği’nde kullanılan zemin sınıflama ölçütleri göz önünde bulundurul-malı zemin parametrelerinin belirlenmesinde zamandan ve maliyetten tasarruf için yapılaşma jeofiziğinden yararlanılmalıdır.

Page 141: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

139

KAYnAKçA*Adams J., Atkinson G. “Development of seismic hazard maps for the proposed 2005 edition of the National Building “Code of Canada1,2 Can. J. Civ. Eng. 30: 255–271 (2003)*AKDENİZ E.-MUTLU S.-GÜNEY Y- ÖZDEMİR V. “Zemin Etüt Raporlarının Esaslara Uygunluğunun Değerlendirilmesi: Eskişehir Örneği” Yapı Teknolojileri Elektronik DergisiCilt: 8, No: 2, 2012 (26-37)*Bayındırlık Ve İskân Bakanlığı Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik, 2007 *“Bina Ve Bina Türü Yapılar İçin Zemin Ve Temel Etüdü Raporu Genel Formatı” Bayındırlık Ve İskan Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü 2005*Cassidy J.F. - Mucciarelli M. “THE IMPORTANCE OF GROUND-TRUTHING FOR EARTHQUAKE SITE RESPONSE” Proceedings of the 9th U.S. National and 10th Canadian Conference on Earthquake Engineering Paper No 758*Ercan A.,Oncel A.O.,Goren S.,Tank S.,Özdemir T.,Mart-Nisan 2012 ,”Kentsel Dönüşüm Işığında Jeofizik”,Mimar ve Mühendisler Dergisi 96-98Eurocode 8: Seismic Design of Buildings Worked exampleshttp://eurocodes.jrc.ec.europa.eu/ *Gallipoli M.R – Mucciarelli M. “Comparison of Site Classification from VS30, VS10, and HVSR in Italy” Bulletin of the Seismological Society of America, Vol. 99, No. 1, pp. 340–351, February 2009, doi: 10.1785/0120080083*Ghasemia H- Zarea M.- Fukushimab Y,-Sinaeian F“ Applying empirical methods in site classification, using response spectral ratio (H/V): A case study on Iranian strong motion network (ISMN)” Soil Dynamics and Earthquake Engineering 29 (2009) 121–132*Kanlı A.İ- Tildy P-Pr´onay Z.-Pınar A.-Hermann L. “VS30 mapping and soil classification for seismic site effect evaluation in Dinar region, SW Turkey” Geophys. J. Int. (2006) 165, 223–235*Luzi L. · Puglia R. · Pacor F. · Gallipoli M. R. ·Bindi D. · Mucciarelli M. “Proposal for a soil classification based on parameters alternative or complementary to Vs,30” Bull Earthquake Eng (2011) 9:1877–1898*NEHRP(National Earthquake Hazard Reduction Programme )Amerika Birleşik Devletleri Zemin Sınıflama Kriterleri *Özçep F. ,Aşçı M. , Alpaslan N. ,Yas T. ,Gündoğdu D.,”Statik Ve Dinamik (Deprem) Etkiler Altında Zemin Davranışı” Deprem Sempozyumu Kocaeli 2005,1123-1129Özcep T- Özcep F.- Özel O. “VS30, site amplifications and some comparisons: The Adapazari (Turkey) case” Physics and Chemistry of the Earth 63 (2013) 92–101*Sandıkkaya M.A· Yılmaz M.T- Bakır B.S.- Yılmaz Ö “Site classification of Turkish national strong-motion stations” J Seismol (2010) 14:543–563DOI 10.1007/s10950-009-9182-y*Thitimakorn T., Channoo S. ” Shear Wave Velocity of Soils and NEHRP Site Classification Map of Chiangrai City, Northern Thailand” EJGE 2891-2903

Page 142: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

140

FARKLI YÖNLERİYLE KENTSEL DÖNÜŞÜM SÜRECİ

GİRİŞKentsel dönüşüm, yıkılma ve bozulma riski olan kent-sel mekanların, ekonomik, toplumsal, fiziksel ve çev-resel koşullarını kapsamlı bir şekilde iyileştirmeye yö-nelik uygulamalardır. Bu nedenle, kentsel dönüşüm, yeni kentsel alanların planlanması ve geliştirilmesin-den ziyade, var olan kentsel alanların planlanması ve yönetimi ile ilgilidir. Projeler geliştirilirken ve uygula-maya alınırken, altyapı çalışmaları, toz emisyonları, doğal kaynakların verimli kullanımı, atık yönetimi, gürültü kirliliği gibi birçok çevresel parametre ile kül-türel ve sosyal faktörler ayrı ayrı değerlendirilmeli ve uygun çözümler bulunarak süreç işletilmelidir.

Ülkemizde kentsel dönüşüm süreci, özellikle Van depremi sonrasında 6306 sayılı Afet Riski Altında-ki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile hız kazanmış, birçok belediyenin çalışma gündemi-ne alınarak bu doğrultuda planlama ve uygulamalar başlatılmıştır. Kentsel dönüşüm sürecine birkaç farklı pencereden bakarak değerlendirmek gerekirse;

ÇEVRESEL AÇIDANYıkım ve inşaat aşamasında başta inşaat atıkları ve toz emisyonu olmak üzere birçok çevresel problem de kaçınılmaz hale gelmektedir. Hafriyat atıkları-nın depolama alanlarına nakledilmesi iyi bir şekilde planlanmalı, yıkım sırasında toz emisyonlarına ön-lem olarak ıslatma çalışmaları ihmal edilmemelidir. Kentsel dönüşüm şehir yerleşkelerinde yürütülen bir

Erhan ER

Diğer BilDiriler

Page 143: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

141

süreç olduğundan, şehir şantiyeciliği kavramı önem kazanmaktadır. Batılı ülkelerde, şehir şantiyeciliği; şehirde yaşayan insanların yaşam konforunu en az düzeyde etkilemek üzere planlanmakta ve inşaat süresi uzun zamana yayılmaktadır.

200 konut ve üzeri projeler ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) Yönetmeliği kapsamında değerlendirilmekte iken, 200 konut altı projeler ise yönetmelik kapsamı dışında kaldığından, birçok çevresel etken göz ardı edilmektedir.Süreci bir de teknik boyutu ile ele almak gerekir. Yeni inşa edilecek binalarda şu hususlara dikkat edilmesi gerekir;1. Doğal kaynakların israf edilmemesi adına yapılan sitelerin çatılarında biriken yağmur suları toplanarak, daha sonra, araç yıkamalarında, çimlendirme ve ağaçlandırma faali-yetlerinde kullanılmak hatta klozet haznelerine geri besleme yapmak üzere, site bahçesinde yeraltına veya uygun bir yere inşa edilecek su depolarında biriktirilmelidir.

2. Eğer mümkün ise konutlardan çıkan atık sular 3 farklı gider kanalı ile toplanmalıdır. Bunlardan 1. Kanala mutfaklardan gelen atık sular bağlanmalı ve şehir kanalizasyon kanalına bağlanmadan önce yağ speratörü ile bitkisel atık yağlar ayrılmalıdır. 2. kanala duş, el yıkama lavaboları ve küvetlerden gelen atık sular bağlanmalı ve küçük bir arıtmadan geçtikten yağmur sularının biriktirildiği depoya gönderilmelidir. Böylece içme suyu standartlarındaki suların klozetlerde kullanılmasının önüne geçilecektir. 3. kanala ise diğer atık su boruları bağlanmalı ve bu atık sular direk şehir kanalizasyon sistemine gönderilmelidir.

3. Geri dönüşümü mümkün olan atıkların kaynağında ayrı toplanmasına uygun sistemler belirlenmeli, elektronik atıklar, atık piller, bitkisel atık yağlar, günü geçmiş ilaçlar ve tehlikeli atıkların ayrı olarak atılabileceği toplama alanları oluşturulmalıdır.

4. Binalar, enerji verimliliği yönetmeliğine uygun inşa edilmelidir. Böylece hem enerji tasar-rufu sağlanacak, hem de karbon emisyonları azaltılarak küresel ısınma ve iklim değişikliği ile mücadele anlamında önemli bir adım atılacaktır.

ALTYAPI SORUNLARINA ÇÖZÜMYeni bir kent inşa edilirken altyapı sorunun çözülmesi, hiç şüphesiz sürecin önemli gündem maddeleri arasında olmalıdır. Gelişmiş ülkelerde altyapı, içme suyu ve atık su tesisleri projelendirilirken 500 yıllık nüfusun baz alınırken, ülkemizde bu tesisler maalesef 50 yıllık nüfus hesapları üzerinden projelendiriliyor. Bu süreçte belediyeler, sular idareleri ile beraber hareket etmeli, altyapı sistemlerini en az 500 yıl, bir daha

Page 144: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

142

asfalta kazma vurmayacak şekilde planlamalı ve uygulamaya koyması arzu edilirken; ülkemizdeki nüfus artışı ile gelişmiş ülkelerdeki nüfus artışını da göz önünde tutarak, uygulanabilir projeleri yapmak oldukça önemlidir.

Galeri sistemi olarak adlandırılan, caddenin altında cadde genişliğinde, sokağın altında sokak genişliğinde, araçların belki de kamyonların gidebileceği tüneller inşa edilmeli, elektrik hatları, doğalgaz hatları, telekomünikasyon hatları, su ve atık su hatları gibi tüm hatlar bu tünel yapının içerisinden geçirilmedir.

Öyle ki; herhangi bir arıza durumunda, hiçbir yer kazılmadan, teknik ekibin aracı ile gidip müdahalesini gerçekleştirebileceği imkanlar oluşturulmalıdır. Bu sayede sürekli altyapı ve asfalt yapımı gibi işler maliyet ve enerji kaybı olmaktan çıkacak, sistem biraz uzun zaman alsa da kendini amorti edecektir. Hatta söz konusu galeri sistemi daha en başından iyi projelendirilebilirse, belirli yerlerden giriş çıkışı sağlanabilen (özellikle 112 ambulansları için hastane önlerinden) yer altı yollarına dönüşür ve acil müdahale ekipleri şehir trafiğine takılmadan bu yolları kullanarak gerekli müdahaleleri gerçekleş-tirebilir. Toprağın üzerini kullanıyoruz ancak, toprağın altını yeterince kullanamıyoruz.

İŞ SAğLIğI VE GÜVENLİğİ AÇISINDANKentsel dönüşüm gerçekleştirilirken, şüphesiz en önemli konulardan biri de İş Sağlığı ve Güvenliğidir. Her şey insanlarımızın daha iyi şartlarda yaşaması için yapılırken, bu esnada işi gerçekleştiren kişilerin iş kazalarına uğramalarını veya meslek hastalıklarına yakalanmalarını önlemek üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konudur. Yıkımı gerçekleştiren ekibe verilecek eğitimlerle, yıkılan eski binalardaki tehlikeli atıkların var-lığına dikkat çekilmeli, olası kazalardan korunmak için kişisel koruyucu donanımların kullandırılması dikkatle takip edilmelidir. Hiçbir şey insan hayatın ve sağlığından daha önemli değildir.

Ülkemiz bu konuda gelişmiş ülkelerden oldukça geride görünse de 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle iyi bir mesafe kat ettiğimizi söyleyebilirim. Neredeyse bütün inşaatlarda tehlike sınıfına uygun İş Güvenliği Uzmanı görevlendi-rilmiştir.

Ancak inşaat işlerinde çalışan işçilerin İş Güvenliği kültüründen yoksun olarak yetiş-mesi süreci olumsuz etkileyen bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle inşaat-larda görevlendirilen İş Güvenliği uzmanlarının işlerini çok iyi yapmaları beklenirken, firma üst yönetiminin de uzmana gerekli desteği sonuna kadar vermesi gerekir. İş gü-

Diğer BilDiriler

Page 145: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

143

venliği kültürünün oluşması için uygulamalı eğitimler periyodik olarak devam ettirilme-li, yaşanmış iş kazalarından örnekler verilerek durumun ciddiyeti iyi anlatılabilmelidir.

SOSYOEKONOMİK VE KÜLTÜREL AÇIDANGecekondu bölgeleri yıkıldıktan sonra yerlerine lüks binaları inşa edip sonrasında kül-türel ve sosyoekonomik yapıları birbirlerinden çok farklı olan gece kondu sahipleri ile bu lüks konutları satın alan yüksek gelirli insanları, bir arada yaşamaya zorlamak, kentsel dönüşümü üzerinde düşünülmesi gereken boyutlara götürecektir.

Yıkılan gecekondu bölgelerinde, hak sahiplerine cüzi miktar ödemeler yaparak başka yerlere göndermek ne kadar yanlışsa, yeni inşa edilen lüks konutlara yerleştirmek de o ölçüde hata olacaktır. Gecekondu sahiplerinin, ilçe veya il dışına göndermemek kaydıy-la, ekonomik anlamda daha mütevazi siteler inşa edildikten sonra, sosyal kaynaşmanın sağlanması da hedeflenerek bu sitelere yerleştirilmeleri, daha olumlu neticeler verecek-tir. Bu insanların site kültürüne alışmaları çok da kolay olamayacağı için, profesyonel site yönetimleri oluşturulmalıdır. Bu yönetimlerin organize edecekleri; gerek site yaşamı gerekse geri dönüşüm ve çevre konulu eğitimler verilmeli, bu sayede yeni bir kültür inşa edilmeye çalışılmalıdır.

Kentsel dönüşüm alanı ilan edilen semtlerde ikamet eden vatandaşlarımızın, bu süreçte-ki beklentileri ise işin bir başka boyutunu oluşturmaktadır. 4-5 katlı binalar yıkıldıktan sonra, yeşil alan ve otopark gibi sosyal yaşam alanları açmak için, yerlerine yapılacak sitelerin yüksek katlardan ibaret olması kaçınılmaz bir durumdur. Ayrıca evleri yıkılan insanların yeni binalar inşa edilene kadar aldıkları kira ve taşınma yardımları, hiç de küçümsenmeyecek meblağlar oluşturmakta iken, vatandaşın bire iki, hatta üç istemek gibi talepleri de işi zora sokan önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Şüphesiz kentsel dönüşüm beraberinde belli oranda ekonomin kazanç da getirecektir. Asıl önemli olan bu kazancın paylaşımının nasıl olacağıdır. Konut sahibi mi yoksa mü-teahhit mi bu kazançtan daha çok pay almalı? Bu süreci başlatan, imar planlarını oluş-turan ve uygulamaya koyan kamu yönetimlerinin hiç mi payı olmayacak bu kazanç paylaşımında? Adil bir paylaşım olması gerekirse, ortaya çıkan bu ekonomik getiri, konut sahibi, müteahhit ve kamu yönetimleri arasında dengeli bir şekilde paylaşılmalı ki kentsel dönüşüm sağlıklı bir şekilde devam etsin.

Kentsel dönüşüm bütün yönleri ele alınarak, süreç tarihi bir fırsata dönüştürülmelidir. Tüm bu faktörler göz önüne alınarak yarınlara daha modern ve daha yaşanabilir bir Türkiye bırakmak süreçte görev alan tüm yöneticilerin görevi olmalıdır.

Page 146: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

144

Ali ÖNER

MEKÂN İNSAN İLİŞKİSİNİN SOSYO-PSİKOLOjİK DEğERLENDİRİLMESİ

GİRİŞMekân, insan gereksiniminin vazgeçilmez bir unsuru-dur. Mekân, ihtiyaçları ve öncelikleri belirler.“İnsan ve mekân ilişkisi”nin çok boyutlu yapısı, kaçınılmaz olarak insanların gereksinimlerine “fiziksel” çözüm-ler üretmekten ve yön vermekten önce, “fikirsel” me-sajlar içerir ve giderek “bir yaşam biçimi” tanımlar. “Yaşam biçimi”, öncelikle düşünsel bir kavramdır. Değerler dünyasına aittir ve yaşamın niteliklerine yönelir.”1 Bu nitelikler düşüncenin ne kadar oturdu-ğuyla alakalı olarak ilerler ve durur. İnsanın değerler dünyası kendisini şekillendirdiği gibi, yaşadığı ve dü-zenlediği yerin kavramsal düzlemde bir mekân mantı-ğını da ortaya koyar.

MEKAN İNSAN İLİŞKİSİ VE DEğERLENDİRMESİ“Kentsel ve mekânsal dönüşüm süreçleri tarih bo-yunca, toplumsal yaşamdaki gelişmelere ve bunların nedenledikleri parametrelere bağlı olarak değişmek-tedir. Geçmişten günümüze uzanan süreçte, her türlü insan yerleşmesi farklı bir “insan-mekân” ilişkisi söz konusu kıldığı ve bunların farklı kimlikler oluşturmuş oldukları söylenebilir. Bugün bunlar mimarlık araştır-malarının önemli başlıkları olarak kurumsal anlam-da “kimlik”, “özgünlük”, “yerellik” vb. temalarla sıklıkla tartışılmaktadır.2 Bu tartışmalarda insanlar bulundukları yerde değerlendirmelerde bulunmak-tadır. Çünkü mekânın inşası belli bir perspektiften bakılarak gerçekleşmektedir. İnşa edilen şeye bir isim

1 Deniz İncedayı, “Tasarım Felsefesinde Farklıyı Algılama Biçimi Üzerine”, Mimar.ist, sayı. 16, yaz 2005

2 Deniz İncedayı, “Tasarım Felsefesinde Farklıyı Algılama Biçimi Üzerine”, Mimar.ist, sayı. 16, yaz 2005

Diğer BilDiriler

Page 147: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

145

vermeniz ve bir kimlik kazandırmanız gerekir ki yapılan iş anlamlı kılınsın. Kimlik mekânın ruhunu şekillendirir. Duruşu ve şehir sakinlerinin ilişki biçimlerinde rol alır. Alış-verişlerin-den okuma biçimlerine, yemek kültürlerinden giyim kültürlerine kadar her şeylerine karışır. Adınız kadar oturduğunuz mekânda sizi ele verecektir çünkü…Bu nedenle mekânlar, yaşamsal dönüşümün izdüşümleri olarak, çok boyutlu ve çok disiplinli olarak ele almayı gerektirir. Böylece doğru bir okuma doğru bir değerlendirmeyi beraberinde getirmiş olsun.Yaşam duyumlara göre biçimlenir. Duyumlar ne kadar iyi beslemişse, mekan o kadar estetik kazanır. Duyumların aşkınlığı kadar, mekânların mükemmelliği ortaya çıkar. Çünkü mekan insanın içindeki ritmi konuşturur. Şehrin tüm dokusuna işlediği bu insani ritim bazen siluet olarak dışa yansıdığı gibi, bazen de bir şiirin mısrası olarak öne çıkar. Mekanlar duyumlarla beslendiğinden kimi zaman şairin şiiri kimi zaman da mimarın elinde titrek bir nağme olur. İnsan estetiğinin, mekâna yansıması okunur gözbebeklerinde bakanın. Mekan, mimar için parmak ucuyla beslenecek bir çocuk gibi görülmektedir. Onun için bütün hüner ve gizemini mekanın görünen ve görünmeyen dokusuna işler. Bu sır, kimi yerde bir mabedi süsleyen bir rik’a, kimi yerde üzerine mavi bir lale düşmüş çinidir.Mekân ve insan birbirinden ayrılmaz. Birini diğerinden soyutlayarak, kültürün tek parçasıymış gibi yazamaz/konuşamazsın. Birinin elinden tutarak, diğerini yerde süründüremezsin. Birini tuttuğunda diğerini de tutmuşsun demektir. Biri kendini harflerle besleyerek sözcüğe, oradan alarak bir anlamlı cümleye dönüştürdüğünde, diğerini ruhsuz diye adlandırdığın taşları alıp şekillendirmeye ve onları üst üste koyarak anlamlı bir yapıya dönüştürürsün. Her iki duruma da ruhunu katmak zorundasın. Yoksa çok yavan kalır ve ona yönelenin boğazına takılır, rahatsız edici, yapay bir şey olur. Onun için iki ayrılmaz şey bir elde tutularak anlatılmaya çalışılmaktadır. Demir nasıl anlatılacaksa, kemikte aynı şekilde anlatılmalıdır. Demiri giydirdiğin gibi, kemiği giydirirsin. Demiri büktüğün ve anlam kattığın gibi, insanı da eğer büker bir düzene getirirsin.Mekânın yansıması, mukiminin iç dünyasını yansıtır. Mekânın haleti ruhiyesi, içinde yaşayanın ruhunu ele verir. Birini ötekinden farklı değerlendiremezsin. Birini ele aldığında ötekini de ele almışsın demektir. Birinin bir tarafı yıkıldığında diğerinin de bir tarafı yıkılmaktadır. Birini tarif ederken belki çok teknik ve mimari kavramlar kullanırsın. Diğerini daha çok sosyolojik ve psikolojik kavramlarla anlatmaya çalışırsın. Birini diğerinin üzerinden anlatmak pek işimize gelen bir şey değildir. Genelde insan var olduğu durumdan soyutlayarak tanımlanmaktadır, bu da insanı yanlışa sürüklemektedir. Çünkü oturduğun yerden alarak başka mekânlarda ve masa başı mühendislikleriyle insan tanımlanamaz. Tanımladığını söyleyenler sürekli yanılmışlardır. Yürekleri bir tarafa bırakılmış insanın yüreği üzerinden ne kadar yol alınabilir.İnsanın tanımlamasından önce mekânın tanımlanması gerekir. Nerede, nasıl ve hangi

Page 148: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

146

şartlarda bir yapı inşa edilmiştir. Bu binanın temeli atılırken, hangi ihtiyaçlar öncelenmiştir. Bu ihtiyaçların kaçı maddi kaçı manevi yönü tatmine yöneliktir? soruları sorulmalıdır. Böylece taş veya beton yığını diye baktığımız şey, bir nebze de olsa duygusal bir bağ kurularak yanaşmış oluruz. Bir şehir için ise bize en ücra köşesinde ve gecekondu diye tabir edilen bir yapının taş, tuğla, beton, teneke her ne ile yapılmışsa, onunla duygudaşlık kurarak içinde barınana ulaşmaya çalışacağız.Buna yapı denecekse ki ufakta olsa bir kuruma sağlayan, insanın başını içine soktuğu her şey yapı olarak isimlendirilmektedir, o zaman bunu sağlayan ilk bilginin derecesi yapının şeklini ve şemalını belirlemektedir. İlk insanın yaşadığı yer, kullandığı alet düşünülerek hareket edildiğinde, bunun abece biçiminde başladığı görülecektir. Viktor Hugo’nun deyişiyle. “Her yazı nasıl doğduysa, mimarlıkta öyle doğmuştur. Önce abece biçimindeydi. ‘Bir taş ayağa dikiliyordu’ (çıkış xx, 25)( ve eğer benim için taştan mezbah yapacaksan; onu yontma taştan yapmayacaksın, çünkü eğer üzerinde kalemini vurursan onu murdar edersin). İşte o bir harfti ve her harf bir hiyeroglifti, her hiyeroglife de bir düşünce öbeği bağlanıyordu, örneğin sütun üzerinde sütun başlığı, (Tekvin 31/45: “ve Yakup bir taş alıp onu direk olarak dikti”) işte böyle yapmıştı ilk ırklar her yerde, tüm dünya düzeyinde aynı anda. Sözgelimi, Keltler’in ayaktaki taşı Asya’nın Sibirya’sında da karşımıza çıkar, Güney Amerika’nın bozkırında da.”3 Düşünce mi taşı oydu, yoksa taş mı düşünceyi geliştirdi? Yoksa insan yürürken ayağı taşa takıldı da düştü ve bir tarafını kanatıp bundan hıncını almak için taşı kaldırıp diğer taşlara vurunca, onun parçalanışını ve bir tarafların keskinliğini görünce mi taşla tanışmaya ve ilgilenmeye başladı? Bunun üzerinde çokça akıl yürütülebilir. Ama insanın taşla

3 Viktor Hugo, Kentlerin Felsefesi, Cogito, Yaz, 1996

Diğer BilDiriler

Page 149: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

147

hemhal olmasıyla birlikte estetik ve mimari bir taraf geliştirdiği de inkâr edilemeyecek kadar karşımızda durmaktadır. Bu ilk karşılaşma ve ilk tanışma bir daha kopmamacasına günümüze kadar devam etmiştir. Bugün de taş üzerinden düşünceler okuyor ve yine taş üzerinden bir medeniyetin nasıl kurulduğunu konuşuyoruz. Mesela taş evlerdeki mimari özelliklerden bahsediyoruz. Bir depremde yeni beton evler yerle bir olurken binlerce yıl önce taştan yapılmış surlara, evlere ve kutsal mabetlere bir şey olmadığını görüp hayretlerimizi gizlemiyoruz. Bunun üzerine düşünüyoruz.

Mekân algısı, insanı içinde gözünü açtığı yerin, zihninde oluşturmuş olduğu girdilerin, yaşamı boyunca imgelerini renklendirmesidir. Böylece yaşama, bugün nerede durduğuyla ilgili sorulardan çok, nasıl ve nerede başladığıyla ilgili soruların sorulması gerekir. Mevcut bulunmuşluğun sorunsallığında çözümün paradigması ortaya çıksın. Fakat rastlantısal algının zaman sınırlamasında ayniliğin ortaya çıkması beklenmemelidir. Onun için aynı mekân içinde gözlerini açanların, aynı şeyleri düşünmemeleri ve zihinlerindeki yapıları farklı şekil ve renge boyamaların nedeni ise farklı algılama ve imgelemlere sahip olmalarından kaynaklanmaktadır. Aynı şeye bakanların, farklı şeyler anlatması gibi.

Mekânı çözümleme ve okuma bir ruhun açılımıyla alakası olabileceğini düşündüğümüzde, olayın boyutu da ortaya çıkacaktır. Her bireyin derinlik algısı farklılık göstermektedir. Aynı yolu yürüyenlerin yolda bırakacak izlerinin aynı olamayacağı gibi. Aynı taşı aynı zaman ve mekânda işleyen iki ustanın farklı şekillerde taşı şekillendirmeleri bunu belki biraz açacaktır. Çünkü her bireyin yaşam serüveni farklı bir mecrada akmayı sürdürmektedir.

Yukarıda anlatmaya çalıştığımız şeyi bir psikiyatr olan Jung diliyle ifadelendirmeye çalışırsak; “Önümüzde keşfedilmesi ve açıklanması gereken bir yapı var. Bu yapının en üst katı 19. yy’da inşa edilmiş, giriş katı 16. yy.dan kalma ve konstrüksiyonuyla ilgili titiz bir inceleme bu yapının 2. yy’dan kalma bir kulenin üzerine inşa edildiğini ortaya koyuyor. Mahzende, Romalılar’dan kalma temellere rastlıyoruz; mahzenin altındaysa içi toprakla dolmuş bir mağara var; bu toprağı kazdığımızda, üst katmanda sileksten yapılma aletlere, daha derindeki katmanlarda da buzul çağına ait bitki örtüsünün kalıntılarına rastlıyoruz. Ruh yapımızın yaklaşık olarak bu işte bu özellikleri gösterdiği düşünülebilir.”

Bu konunun anlaşılması için yeterli kanıt oluşturmayabilir. Ama bundan hareketle mekan, insan ruhunun çözümleme aracı olabilir. “Bu ‘aracın’ yardımıyla basit mekanımızda düşler kurarken, kendi içimizde mağara avuntularını yeniden bulmayacak mıyız? Ruhumuzdaki kule bir daha dikilmemek üzere yıkıldı mı? Bizler, o ünlü yarım dizeye göre, sonsuza kadar “kulesi yıkılmış” varlıklar mıyız? Yalnızca anılarımız değil, unuttuklarımız da içimizde

Page 150: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

148

‘barındırılmıştır’. Bilinçsizliğimiz ‘barındırılmıştır’. Ruhumuz bir oturma yeridir. Ve ‘evleri’, ‘odaları’ sürekli anımsayarak kendi içimizde oturmayı öğreniriz.”4 Hangi kopmaz bağlarla bağlandığımızı bilmeden bir yola çıkılmıştır. İşin ilginç yanı yolculuğa çıkıp çıkmadığımızın dahi farkında değilizdir. Ama gözlerimiz dışarıda olduğu anların çoğunda, o yerlerle ilgili zihnimizde şimşekler çakılıp durmaktadır. Her seferinde farklı resimler ve onlara giydirilmiş farklı tonlarda renklerle karşılaşmaktayız.

Gözlerimizi bir mekânın içinde açışımız, insanı ondan bağımsız kılmamaktadır. Psikolojik olarak bir bağımlılık meydana getirmektedir. Kullanacağınız kavramlarının büyük yekûnunu bu süreci yaşamanızdan gelmektedir. İçinde oturduğunuz şeyi, günü geldiğinde içinizde yer aldığını hissedeceksiniz. Hem de öyle az buz değil, kocaman bir yer edindiğini ancak derinliklerde seyredenler anlayacaktır. Zihnimiz bu yere ait o kadar fazla imge barındırmaktadır ki onların ifadelendirilmesi bile bir güçlülük oluşturmaktadır. Çünkü burada ortaya çıkan ve resimlenen şeylerin bazıları ifadelerini bulmuş olmazsa da çoğu fenomenolojisinin çok ötesinde imgeleri kullanmaktadır. Bu gerçeklikle olan ilk ilişkide gerçekliği farklı bir yere çekerek mekân/ev algısı üzerinde nasıl bir seyrüseferin gerçekleşeceğini de bize göstermektedir.İçinde doğduğumuz ev, birey için zihinsel sığınak oluşturur. Bu, onun için hem fiziksel hem de ruhsal bir barınaktır. Bu köşeye çekildiğimiz zaman kendi geçmişimizi resimlerini peşi sıra sıralarken ve gelecekle ilgili düşleri kurarken, bir sonraki adıma dair imgeler oluştururuz. İlk edinimlerimizden yoksun yola çıkışların nasıl havada kaldığını ve düşten arındırılmış ve temelsiz bir bakışı barındırdığını anlamayız bile. Onun için “içinde gerçekten oturulan

4 GastonBachelard, MekanınPoetikası, çev. Aykut Derman, kesit yayınları, İstanbul 1996, s.28

Diğer BilDiriler

Page 151: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

149

her mekân, ev kahramanının özünü kendi içinde barındırır. Varlık, kendine en küçük bir barınak edindiğinde, imgelemin bu yönde nasıl çalışmaya başladığı… (görülecektir. aö). İmgelimin, elle tutulamaz gölgelerden ‘duvarlar’ ördüğünü, korunma sanrılarıyla kendini rahatladığını- ya da tersine, kalın duvarların ardında tittir titrediğini, en sağlam surlardan kuşkulandığını göreceğiz. Kısacası, barınak varlık, barınağının sınırlarını, diyalektiklerin en bitip tükenmezi içinde duyarlılaştırır. Evi gerçekliği içinde; düşünceleriyle ve düşleriyle sanallığı içinde yaşar.”5

Onun için de “bir evin içinde, düşler aracılığıyla bütünüyle bir geçmiş yaşar. ‘insan gittiği her yeni eve ocak tanrılarını da beraberinde götürür’ deyişinin binlerce çeşitlemesi vardır. Bu kurulan düşler derinleştikçe derinleşir, öyle ki evle ilgili düş kuranın önünde en uzak belleğin ötesinde, düşünülmeyecek kadar eskiye uzanan bir alan açılır.” 6 İnsanın kendini kayıt dışı olarak algılamasına imkan görünmemektedir. Köksal Alver;“Mekân, tıpkı zaman gibi, insanın yapıp etmelerini kayıtlayan temel bir kategoridir. İnsan, zaman ve mekân iletişiminde yahut geriliminde kendini inşa eder. Zaman ve mekân kategorisinin dışında insanın var olma imkânı yoktur. İnsanın kadim yürüyüşü zamanın ve mekânın sınırlarında gerçekleşmektedir. Yürüyüşünün bıraktığı iz ise insanın tarihini, dönüşüm hikâyesini yani bizzat insanın yapıp etmelerini içermektedir. İnsan kendini zamanlara ve mekânlara işlemektedir. İnsanlar zamanları ve mekânları bir gergef gibi işlemektedir. İnsan zaman ve mekân aynasında yansımaktadır.” 7

Ev/mekân insanı soğuk ve fırtınalı havalardan koruduğu gibi, insanın içinde kopardığı ve yaşadığı fırtınaları karşısında da ayakta tutar. Kişi eve karşı minnet borcunun yükünü üzerinde hissederek ona karşı duygular geliştirir. Bu duyguların olumsuz olması beklenmemelidir. Onu bir koruyucu olarak sürekli gözetlenmesi ve korunması gereken şey olarak algılarda yer almasını sağlamaktadır.

5 GastonBachelard, MekanınPoetikası, çev. Aykut Derman, kesit yayınları, İstanbul 1996, s. 33

6 GastonBachelard, MekanınPoetikası, çev. Aykut Derman, kesit yayınları, İstanbul 1996, s. 33

7 Köksal Alver, “Mekan Tartışmaları ve Değişen Mekan Algısı”, Hece Dergisi, özel sayı 16,yıl 12,

Page 152: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

150

O zaman nasıl bir mekân tarifi, bizi nasıl bir kişiye götürecek. Bu yolculuk bizi kişi ile karşı karşıya getirdiğinde onu tanıyabilecek miyiz ve yine ona göre davranışlarımızı düzenleyebilecek miyiz?Mekân, insan yaşamında kazanılmış ve kaybedilmiş şeylerin bıraktığı izleri taşımasını sağlamaktadır. Bu kazanılmış ve kaybedilmiş şeylerin insan üzerinde bıraktığı izlerin derinliği, yaşamın bundan sonra sürdürülecek olan anlarının şeklini belirleyecektir. Öyle ise bu izlerin derinliği mekânın inşasında veya orada yaşanan anların travmaya maruz kalan yönünün ne olduğu belirleyecektir. Eğer mekân kişinin yaşamında kazanılmış iyi şeylerin varlığına karşılık geliyorsa, bunun korunmasını ve sürekliliğinin devamı için uğraşır. Mekân onun dağılıp gitmesini engelleyen, onu bir bütün olarak kalmasını sağlayan sağlam bir imge olarak zihninde yer edinmiştir. Onu sürekli bir kazanç olarak görecektir. Bu kazancın kaybolmaması için de mutlaka çaba sarf edecektir.Buradan yola çıkacak olursak, mekân insan için hem beden vazifesi gören bir koruma hem de ruhunu tüm baskılardan koruyan bir koruyucu vazifesine de taliptir. Çünkü insanın gözünü açtığı ve tabanını, köşelerini saydığı ve tabanda ya da duvarda oluşmuş olan çatlağın veya düzlüğün zihne işlediği ilk evredir. Bu ilk evrenin insandan koparılıp atılması ne kadar kolay olabilir. Onun için bu ilk karşılaşma, ilk resim insan düşündüğünde hep gözlerinin önünde olacaktır. Attığı her ilk adımda, düşlediği her anıda, hazırladığı gelecek yaşama dair slaytta bu ilk çekilen resmi yerleştirme ihtiyacını hissedecektir. Hem de adımın ilk başına. Öyleyse bu ilk evre bundan sonra atılacak olan adımların belirleyicisi olma vazifesini yüklendiği gibi, adımlara müdahale görevini de yüklemiş durumdadır. Bundan sonra sürdürülecek olan yaşamında merhamet ve gaddar sahibi olmayı belki bu ilk evre belirleyecektir.

Ev iyi varlığa tekâmül eder. İnsan iyi bir varlığın içine yerleşmiş olduğundan varlıkla içlenmiş olarak yoluna devam eder. Zamanla bu evde gerçekleşecek olan arızalar kime zaman ev ahalisi üzerinde etkili olacak ve ev ahalisi üzerinde de arızaların doğmasına sebep olacaktır. Onun için evin insan üzerindeki etkisi ve psikolojisinin belirleyici konumu rahatlıkla görülebilir.

Arkeolojik kazılar salt geçmişte ne yaşandığının merakı değil, geçmişten bugüne ne taşındığının merakını da kendinde bulma çabasıdır da. Onun için mekânın nasıl kurulduğundan, nasıl kullanıldığına kadar her şey insanın merakını celbeden durumlardır. Dünü yaşamayanın bugünü nasıl konuşacağını ve kelime dağarcığının zayıflığı ele verecektir. Kendini ele vermeyen şey ise mekâna deruni bir bağla bağlanarak, ortak kelimeler bulmaktır.

Diğer BilDiriler

Page 153: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

151

Mekân çözümlemesi, “özel yaşamımızla ilgili mekânların dizgesel ruhsal çözümlemesi olacaktır.”8 Geçmişe dair algılara kazınmış olan dekor, zaman içinde gezindiği yerlerde gözüne tanıdık olarak yansıyan dekoratif görüntülerin zihninde çizilmiş olan resimlere benzerliklerinden dolayı tanıdık olarak görünmektedir. Tanıdık denen şey yaşanmışlığın, yaşanmaya devam etmesinde gizlidir. Bu bazen gizil bir örtüyle kendini bir tarafta zamanı gelene kadar bekletebilir. Sonra mutlak anlamda meydana inecek ve avazı çıktığı kadar bağırıp ben buradayım diyecektir.

“Oysa tanıdığını sandığı şey, varlığın durağanlık kazandığı mekânlar içindeki bir dizi bağlamalardır yalnızca; geçip gitmek istemeyen varlığın, geçmişte bile, yetirilen zamanın peşine düştüğünde, zamanın akışını durdurmak isteyen varlığın.”9 Bu med cezir olayı insanın peşini bırakmadığı, kimi zaman zevk, kimi zaman hüzün damıttığı anlardır.

Böylece soyut mekân, kelimelerle somut bir fosilmiş gibi gözlere boca edilecektir. Böylece ruh çözümleyici kendini mekânın içinde bulacaktır. Bilinçdışı diye tarif edilen olmuş olanlar yanı başında oturmuştur artık. Fakat bunun kelimelere ne kadar yükleneceği tartışması başlayacaktır. Şiir burada devreye girerek, insanın önüne koca bir alan açarak, düzlemde yeni ufuklar açarak, mekâna karşı farklı özlemler dillendirilecektir. Şiir anıya dönüşerek, uzun ömürlü bir giysiye kavuşacaktır.Anılar hareketsiz bir şekilde bulundukları yerlerini korur; her bir anı, zihinde bıraktığı izin derinliğince tutunur yerine. Onun için kişisel serüvenler dikkate değer tutulmaktadır. Bu kişinin yaşam öyküsünden hareketle bir döneme ışık tutulmaya çalışılır. Böylece yeni ve farklı bir tarih algısıyla karşı karşıya kalınır.

Bu, bir başkasının hayat serüveninin dışında bir şeydir. Bir yaşam öyküsünden hareketle tüm mekânlar bir elekten geçirilemez. Çünkü eleklerin dokusundaki farklılık ve ustalığın

8 GastonBachelard, Mekânın Poetikası, çev. Aykut Derman, kesit yayınları, İstanbul 1996, s.36

9 GastonBachelard, Mekânın Poetikası, çev. Aykut Derman, kesit yayınları, İstanbul 1996, s.36

Page 154: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

152

ayrılığı mekânın ayrılığına da sirayet etmiştir. İç yaşamın dokusu nasıl avuçlanabilir ki, buna ait mekân saptanabilsin. Anı bir şeyin kişi üzerinde bıraktığı etki ve bu etkinin anında resminin çekilmesidir.

Böylece hareketsizlik sağlanmış olacaktır. Bir ruh çözümlemesine kalkışıldığında, ruh çözümcüye değişkenlik arz eden şeyler değil, değişmez anılar gerekmektedir. Bundan hareketle varmak istediği yere varsın. Geçmişin kalıntılarına ulaşabilsin. Çünkü muhatabının zihnindeki köşelerde neler yaşandığını öğrenebilmesi için, yaşanan yerin nasıl olduğu da önemli yer edinmektedir.Bugün o iz bırakan yerler geriye dönmemek üzere, yetirilmiş olsalar da yazarın “geleceğin tüm vaatlerine bundan böyle yabancı da olsa, bir tavan aramız artık olmasa, çatı katımızı artık yetirmiş de olsak, bir tavan arasını sevmişliğimiz, bir çatı katında yaşamışlığımız içimizde hep yaşayacaktır.”10 Demesi ve bunu özlem ve duygu dolu cümlelere dökmesi, gözden kaçırılmaması gerekmektedir. Çünkü bu özlem çoğu zaman şiirlerin mısralarında karşımıza çıkmaktadır.

“Bu yaşamışlıkta, gece düşlerimize döneriz. Bu kovuklar bizim için, hayvanların içinde yaşadığı kabuk değerindedir. İnsan bekli de uykunun labirentlerinin sonuna vardığında, derin uyku bölgelerinin sınırına yaklaştığında, insan öncesi dinginlikleri tanır. İnsan öncesi burada, anımsanmayacak kadar eski zamanlara dokunur. Ne var ki gündüz yaptığımız düş kurmalarda, yakın, basit, sıkışık yalnızlıkların anısı bizim için, rahatlık veren, yayılmak istemeyen, buna karşılık daha çok sahip olunmak isteyen mekânın deneyimleridir. İnsan vaktiyle oturduğu çatı katını çok dar bulabilir, kışın soğuk yazın sıcak bulabilir. Ama şimdi, düş kurmayla yakalanan o anın içinde, hangi bağdaştırmacılarla olduğu bilinmez, çatı katı

10 GastonBachelard, Mekânın Poetikası, çev. Aykut Derman, kesit yayınları, İstanbul 1996, s.38

Diğer BilDiriler

Page 155: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

153

ister küçük, ister büyük, ister soğuk ve serin olsun, her zaman rahatlatıcıdır.”11

“Mekân bir zemine yerleştirdiği insana, belli bir tarz, yol-yordam ve üslup sunar. İnsan, kendisini inşa ederken, bir kimlik ve kültür ortaya koyarken, bir zeminden hareket etmesini kavrar. Sanki zemin yoksa seyyaliyet hâkimse, her şey olabilecektir. Yani hiçbir şey esaslı bir şekilde ortaya konamayacaktır. Zemin, insanın yapıp etmelerine anlam katar, adeta bir anlam duvarı örer. Ve insan ancak bir zemine sahip olursa, hayata kendini kazayacağını bilir. Ancak kendisine bahşedilen hayatı sürdürürken mutlaka bir zemine basması gerektiğini, aksi takdirde yersiz-yurtsuz kalacağının farkındadır. Bu açıdan mekân bilinci, bir zemin belirleme işidir ve insanın kendini bulma eylemidir.”12

Ruhların esir edilmesinden önce, mekânlar esir alındığına göre, bu iki unsurun birbirinden ne kadar ayrılmaz parçalar olduğu ortaya çıkar. Mekâna sahipseniz, kendinize sahipsiniz. Kendinize güveniniz tamdır ve içinizde sizin kontrol dahi edemediğiniz özgürlük rüzgârları esmektedir. Bu rüzgârları estiren mekânın özgürlüğüdür.

11 GastonBachelard, Mekânın Poetikası, çev. Aykut Derman, kesit yayınları, İstanbul 1996, s.38

12 Köksal Alver, “Mekân Tartışmaları ve Değişen Mekân Algısı”, Hece Dergisi, özel sayı 16,yıl 12,

Page 156: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

154

Araş Gör. Levent TAŞHacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakü[email protected]

Araş. Gör. Çiğdem Sema POLATHacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakü[email protected]

Prof. Dr. Esra BURCUHacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakü[email protected]

SOSYO-MEKANSAL AYRIŞMANIN ÖZNELER/BİREYLER ÜZERİNDEN İNŞASI

ÖZET:Günümüz kentlerinin mekânsal görünümü hızla değişmektedir. Bu değişim kentlerde mekânsal ve toplumsal bir dönüşümün yaşandığının bir gösterge-sidir. Kentlerin mekânsal görünümünde yaşanan değişiklikler sosyal ilişkilerden hem etkilenmekte hem de sosyal ilişkileri etkilenmektedir. Mekân-to-plum arasındaki karşılıklı etkileşimin en iyi örnekler-inden biri sosyo-mekânsal ayrışmadır. Bu nedenle sosyo-mekânsal ayrışma mekân-toplum arasındaki etkileşimin anlaşılması açısından önem taşımaktadır. Sosyo-mekânsal ayrışma hem makro hem de mikro boyutlarıyla incelenmektedir. Ancak sosyo-mekansal ayrışmayı küreselleşme, neo-liberal politikalar ve refah devleti gibi makro boyutlarıyla inceleyen araştırmalar literatürde daha yaygın olarak yer almaktadır. Bu açıdan sosyo-mekânsal ayrışmanın ortaya çıkmasında öznelerin rolünün yeterince vurgulanmadığı söylenebilir. Bu çalışmada sosyo-me-kânsal ayrışmanın anlaşılmasında mikro boyutların da önemli olduğuna dikkat çekilerek öznenin / birey-lerin inşa edici rolü vurgulanmıştır.

Diğer BilDiriler

Page 157: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

155

Ayrıca bu çalışmada sosyo-mekânsal ayrışmanın önüne geçilmesinde özneyi merkeze alan ve sürece dahil eden sosyal politikaların geliştirilmesi yönünde bir gereklilik olduğuna da dikkat çekilmiştir.

Anahtar kelimeler: Mekânsal dönüşüm, globalleşme, sosyal-mekânsal ayrışma, özne, kent

GİRİŞ: SOSYO-MEKANSAL AYRIŞMA NEDİR?20. yüzyılın ortalarından itibaren küreselleşmeyle birlikte yaşanan ekonomik yeniden yapılanmanın kentlerde büyük mekânsal dönüşümlere neden olduğu bilinmektedir. Bu dönüşümler sosyolojik açıdan önemli toplumsal sonuçlar doğurmaktadır.

Sosyo-mekânsal ayrışma kentlerde yaşanan mekânsal dönüşümlerin en çok tartışılan sonuçlarından bir tanesidir (Musterd ve Ostendorf: 1998 1-2). Sosyo-mekânsal ayrış-ma; mekânsal ayrışma, sosyal ayrışma, kentsel sosyal ayrışma, mekânsal farklılaşma, mekânsal yarılma gibi farklı şekillerde kavramsallaştırılmaktadır. Çalışmada, mekân ile sosyal olan arasındaki ilişkinin karşılıklı etkileşimi göz önünde bulundurularak sosyo-mekânsal ayrışma kavramı benimsenmiştir.

Toplumda var olan gelir, tüketim, statü, etnisite gibi sosyal faktörlere bağlı olarak or-taya çıkan eşitsizliklerin ve farklılıkların mekâna yansıması sosyo-mekânsal ayrışma olarak tanımlanabilir. Sosyo-mekânsal ayrışma, kentlerin temel işlevlerinden biri olan farklı bireylerin bir arada yaşamasına imkan tanımasının günümüz kentlerinde yerine getirilmediğinin bir göstergesi olarak görülmekte ve çözülmesi gereken bir problem ola-rak ele alınmaktadır.

Sosyo-mekansal ayrışma genellikle küreselleşme ve neo-liberal politikalar gibi makro etkenler bağlamında tartışılmaktadır. Oysa ki özne/bireyi dikkate alan sosyo-mekansal ayrışmanın mikro boyutlarının da tartışılması gerekmektedir.

Mikro yaklaşımla sosyo-mekânsal ayrışma, hem bireyler ya da gruplar arasındaki sos-yal ilişkilerin zayıflamasını hem de söz konusu bireylerin ya da grupların mekânsal olarak da farklı bölgelerde kümelenmelerini ifade eder (Caldeira: 2000: 213; Roitman 2005: 306). Bu bağlamda Roitman (2005:306), ‘kentsel sosyal ayrışma’ kavramını kul-lanarak sosyo-mekânsal ayrışmayı belirli bireylerin ya da grupların toplumun geri ka-lan kesimiyle ilişkisinin sınırlı ya da hiç olmaması olarak tanımlamaktadır.

Sosyo-mekânsal ayrışma kentlerde her zaman var olmuş bir olgudur (Roitman: 2005: 306). Ancak sosyo-mekânsal ayrışmanın ortay çıkışı farklı görünümlere sahiptir. Kur-tuluş (2003:75)’un vurguladığı gibi sosyo-mekânsal ayrışmanın derecesi ve biçimi kent-

Page 158: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

156

teki üretim ilişkileri, sınıfsal, kültürel, etnik yada dinsel güç ilişkilerine bağlı olarak farklılaşmaktadır.

Günümüz kentlerinde sosyo-mekânsal ayrışma kentsel dönüşüm, soylulaştırma ve ka-palı sitelerin yaygınlaşması gibi üç olgu üzerinden gözlenebilir. Bu üç süreç, sosyo-eko-nomik statüye göre farklı tabakalarda bulunan bireylerin kentin farklı mekânlarında kümelenmelerine yani sosyo-mekânsal ayrışmaya neden olmaktadır (Alver 2010: 43).

Sosyo-mekânsal ayrışma, sosyal izolasyon ve sosyal dışlama/dışlanma gibi sonuçlara neden olduğu için toplumsal bağlılık, toplumsal bütünlük ve toplumsal eşitlik açısından olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bu bağlamda sosyo-mekânsal ayrışmayı kentlilerin gelir, statü, sınıf ve etnik farklılıklara göre kentsel mekân üzerinde kümelenmeleriyle ortaya çıkan ve sosyal dışlanma yada izolasyona neden olan bir süreç olarak tanımla-yabiliriz.

SOSYO-MEKÂNSAL AYRIŞMAYI AÇIKLAMAYA YÖNELİK ÇABALARSosyo-mekânsal ayrışma yeni bir olgu değildir. Örneğin, Engels’in İngiltere’de işçi sınıfının durumunu incelediği çalışmasında sosyo-mekânsal ayrışmanın 17. yüzyıl İngiltere’sinde çok belirgin olduğu belirtilmiştir. Engels’in yaptığı tespitler günümüzde yapılan tartışma-lara referans olacak niteliktedir. Engels sosyo-mekânsal ayrışmanın sınıfsal farklılıkların bir görünümü olarak ortaya çıktığına dikkat çekmekte ve sosyo-mekânsal ayrışmayı ka-pitalizmin (sermaye ilişkilerinin) bir sonucu olarak değerlendirmektedir (Pınarcıoğlu ve diğerleri 2010: 75-76).

Bauman (2006:7) sosyo-mekânsal ayrışmayı, küreselleşmenin bir sonucu olarak değerlen-dirir. Bauman mekân üzerindeki hareketliliği artan elit bir tabaka ile mekâna hapsedilmiş yereller arasındaki iletişim kopukluğunun neden olduğu dışlanma ve ayrışmanın günü-müz toplumlarının vazgeçilmez bir özelliği olduğuna dikkat çeker.

Günümüzde sosyo-mekânsal ayrışma genellikle küreselleşme ve neo-liberal politikalar bağlamında açıklanmaktadır. Neo-liberal politikaların uygulanmasının ekonomik yeni-den yapılanmayla birlikte kentsel mekânda büyük bir değişime neden olduğu ve bu de-ğimin de toplumsal yansımalarına dikkat çekilmektedir. Ekonomik yeniden yapılanma toplumdaki gelir ve eğitim durumunda farklılaşmalar ve kutuplaşmalara neden olmak-tadır. Bu yaklaşıma göre sosyo-mekansal ayrışma gelir ve eğitim durumuna bağlı meslek farklılaşmalarına dayanmaktadır.

Sassen’e göre özellikle 1970’li yıllarla birlikte yaşanan ekonomik yeniden yapılanma kentli-lerin gelir ve meslek açısından farklılaşmalarına neden olmuş ve bu farklılaşmaların mekâna yansımasıyla sosyo-mekânsal ayrışma ve kutuplaşma yaygınlaşmıştır (Hamnett 1998: 18).

Diğer BilDiriler

Page 159: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

157

Sosyo-mekânsal ayrışmanın açıklanmasında küreselleşme ve neo-liberal politikalara dikkat çeken küresel şehir hipotezini eleştiren Hamnett (1998:17) sadece küresel et-kenlere bağlı olarak sosyo-mekânsal ayrışmayı açıklamanın indirgemeci bir yaklaşım olduğuna dikkat çekmekte ve refah devleti politikalarının sosyo-mekânsal ayrışmanın ve sosyal kutuplaşmanın ortaya çıkmasındaki etkili olduğunu dile getirmektedir.

Kentsel bir olgu olarak sosyo-mekânsal ayrışma makro ve mikro etkenlerin karşılıklı etkileşimiyle ortaya çıkmaktadır. Sosyo-mekânsal ayrışmada küreselleşme, neo-liberal politikalar, refah devleti politikaları gibi makro etkenlerin yanında bireylerin tercihle-rinin, taleplerinin ve eylem biçimlerinin de etkili olduğunun dikkate alınması gerek-mektedir. Friedrichs (1998:169-170) sosyo-mekânsal ayrışmanın makro yada mikro boyutlara indirgemenin yanlışlığına dikkat çekerek bağlamsal etkiler kavramıyla çok boyutlu bir yaklaşım önermektedir.

MAKRO-MİKRO BÜTÜNLÜğÜ VE SOSYO-MEKÂNSAL AYRIŞMADA ÖZNELERİN İNŞA EDİCİ ROLÜSosyo-mekânsal ayrışmanın açıklanmasında öznelerin inşa edici rolünün yeterince vur-gulanmaması kent sosyolojisinin temel problemlerine dayanır. Bu problemlerden birin-cisi mekân ile toplum arasındaki karşılıklı etkileşimin açıklanması; ikincisi ise makro et-kenler ile mikro etkenlerin ilişkilendirilmesidir. Flanagan (2010:3) kent sosyolojisindeki yaklaşımlarda bireyler arası etkileşim ve bireylerin günlük yaşamının ihmal edildiğine dikkat çekmekte ve klasik yaklaşımları birleştiren bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu ifade etmektedir. Makro ile mikro arasındaki karmaşık ilişkiye dikkat çeken Soja (2002:289-290) da günümüz kentlerinin anlaşılmasında makro ve mikro boyutların bir arada dü-şünüldüğü bütünsel bir yaklaşıma ihtiyaç olduğuna dikkat çekmektedir.

Gottdiener ve Hutchison (2011:19-21), kentsel yaşamı anlamak için öncelikle mekân ile toplum arasındaki karşılıklı etkileşimin, indirgemeci yaklaşımların düştüğü hata-ya düşmeden bütünsel olarak düşünülmesi gerektiğini vurgular. Ayrıca Gottdiener ve Hutchison kentsel yaşamın analizinde küresel etkenler, yerel etkenler ve bireysel etken-leri birleştirebilen bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu vurgular. Gottdiener ve Hutchison’ın yaklaşımı mekân-toplum bütünlüğüne dikkat çekmesi ve bireysel eylemin yapısal sü-reçler karşısında pasif olmadığı aksine belirleyici olabildiğini vurgulaması açısından önemlidir.

Bu tartışmalara Bourdieu’nun yapı ile özne arasındaki ilişkiselliğe yaptığı vurgu katkı sağlayabilir. Bourdieu yapı-özne etkileşiminde yapısal unsurların yeniden üretiminde öznenin rolüne dikkat çekmektedir. Bireyler yapının pasif taşıyıcıları değildir (Grenfell 2008:44-45). Bourdieu’nun bu yaklaşımına dayanarak öznelerin bilinçli ve bilinçsiz ey-lemleriyle sosyo-mekânsal farklılaşmanın üretilmesinde aktif rol oynadıkları söyleyebi-

Page 160: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

158

lir. Örneğin, elitlerin bilinçli olarak kent merkezlerinden uzaklaşmayı ve kendileri gibi olanlarla birlikte yaşamayı tercih etmeleriyle ortaya çıkan ‘sosyal dışlama’ bireylerin bilinçli eylemlerine örnek olarak düşünülebilir. Buna karşın yoksulların hemşehrilik sosyal sermayesini kullanarak kendileri gibi olan yoksullarla bir arada yaşamayı tercih etmeleri ‘zorunlu yada bilinçsiz eylemlere’ örnek olarak düşünülebilir.

Sonuç olarak küreselleşme ve neo-liberal politikalar gibi makro etkenlerin oluşturduğu şartlar altında özneler, bilinçli (isteyerek) yada bilinçsiz (zorunlu) yaptıkları tercihlerle sosyo-mekansal ayrışmanın ortaya çıkmasında rol oynamaktadır. Özellikle orta sınıflar sosyo-mekansal ayrışmanın taşıyıcısı ve yeniden üreticisi konumundadır. Hatta toplu-mun en alt tabakasını oluşturan yoksunları hariç tutarsak, ‘ideal ev mitosuna’ sahip yoksulların da, sosyo-mekansal ayrışmanın yeniden üretilmesinde etkili oldukları söy-lenebilir.

SONUÇ YERİNEMakro ve mikro etkenlerin kompleks ilişkisinin önemine rağmen, küreselleşme, neo-liberal politikalar, medya, yerel ve ulusal yönetim mekânizmaları gibi makro etkenlere daha çok vurgu yapılması öznelerin inşa edici gücünün (mikro boyutun) yeterince tar-tışılmasını engellemektedir. Oysa toplumsal olguların ve problemlerin daha iyi anlaşıl-ması için makro ve mikro etkenlerin bir arada değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan toplumsal problemler sadece makro boyutlarıyla değerlendirildiğinde üretile-cek çözüm önerileri de makro boyutlu politikalarla sınırlı kalacak ve makro çözüm önerileri birey odaklı olmaktan uzaklaşacaktır. Bu nedenle bireyleri mutlu edecek çö-zümlere odaklı ve dolayısıyla bireyi sürece dahil eden politikaların üretilmesinde mikro yaklaşımın katkısı olacaktır.

KAYnAKçAChris Hamnett, “Social Polarisation, Economic Restructuring and Welfare State Regimes”, Urban Segregation and Welfare State içinde, ed.Sako Musterd ve Wim Ostendorf, pp: 15-27, Routledge, London, 1998Edward Soja, ‘Postmetropolis Üzerine Altı Söylem’, içinde 20. Yüzyıl Kenti,der. Bülent Duru ve Ayten Alkan, Ankara: İmge Kitabevi, 2002.Hatice Kurtuluş, “Mekânda Billurlaşan Kentsel Kimlikler: İstanbul’da Yeni Sınıfsal Kimlikler ve Mekânsal Ayrışmanın Bazı Boyutları”, Doğu-Batı: Kimlikler, 2003, ss. 75-98Jürgen, Friedrichs, “Social Inequality, Segregation and Urban Conflict: the case of Hamburg”, Urban Segregation and Welfare State içinde, ed. Sako Musterd ve Wim Ostendorf, ss. 168-190, Routledge, London, 1998

Diğer BilDiriler

Page 161: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

Kentsel Dönüşümün Sosyal Boyutu

159

Köksal Alver, Siteril Hayatlar:Kentte Mekânsal Ayrışma ve Güvenlikli Siteler, 2.b., Hece Yayınları, Ankara, 2010Mark Gottdiener ve Ray Hutchison, The New Urban Sociology, 4.b., Westwiev Press, 2011 Michael Grenfell, “Field Theory: Beyond Subjectivity and Objectivity”, içinde, Pierre Bourdieu: Key Consepts, ed. M. Grenfell, Stocksfield: Acumen Publish, 2008Nihan Şirin Pınarcıoğlu, Ayşegül Kanbak ve Makbule Şiriner, ‘Kent Kuramları’, içinde Türkiye Perspektifinden Kent Sosyolojisi Çalışmaları, der. Örgen Uğurlu, Nihan Şirin Pınarcıoğlu, Ayşegül Kanbak ve Makbule Şiriner, İstanbul: Örgün Yayınevi,2010.Sako Musterd ve Wim Ostendorf. “Segregation, Polarisation and Social Exclusion in Metropolitan Areas”, Urban Segregation and Welfare State içinde, ed., Sako Musterd ve Wim Ostendorf, pp: 1-14, Routledge, London, 1998Sencer Ayata, Yeni Orta Sınıf ve Uydu Kent Yaşamı. Kültür Fragmanları: Türkiye’de Gündelik Hayat (der. Deniz Kandiyoti ve Ayşe Saktanber) içinde. Metis Yayınları, İstanbul, 2005Sonia Roitman “Who Segregates Whom? The Analysis of a Gated Community in Mendoza, Argentina” Housing Studies, Vol. 20, No. 2, March, 2005, pp: 303–321.Teresa Caldeira, City of Walls: Crime, Segregation and Citizenship in Sao Paulo.,CA: University of California Press, Berkeley, 2000 William G. Flanagan, Urban Sociology: Images and Structure, 5.b., Rowman & Littlefield Publisher, 2010Zygmunt Bauman, Küreselleşme: Toplumsal Sonuçları, 2.b, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2006http://d24w6bsrhbeh9d.cloudfront.net/photo/3915476_700b.jpg erişim tarihi 5 Mayıs 2014http://www.complexcity.info, erişim tarihi 1 Mayıs 2014

Page 162: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU
Page 163: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU
Page 164: KİTAP: KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU

29 No’lu Mimarlık ve Mühendislik Komitesi