Upload
habil-karagoez
View
314
Download
2
Embed Size (px)
DESCRIPTION
AÖF öğrencileri, DHBT, MBSTS ve diğer sınavlara hazırlananlar için tekrar kitabı niteliğindedir. Medineweb forumdan alıntılanmış, yazın hataları kısmen düzeltilerek okumaya uygun hale getirlmeye çalışılmıştır.
Citation preview
M E D İ N E W E B F O R U M D A N A L I N T I L A N M I Ş T I R
2016
KELAMA GİRİŞ KONU
ÖZETLERİ ANADOLU ÜNİVERSİTESİ AÇIK ÖĞRETİM
FAKÜLTESİ MÜFREDATINA UYGUN
HABİL KARAGÖZ
DHBT, MBSTS VE DİĞER SINAVLARA
HAZIRLANANLAR İÇİN
1
kelama giriĢ dersi konu özetleri
KELAMA GĠRĠġTARĠF, ĠSĠM VE KAPSAM (1. ÜNĠTE)
Ġslam dininin konu ve muhtevasını iki temel alan oluĢturur. · Ameli· Ġtikadi
· Bu iki alanın hakiki anlamda gerçekleĢtirilmesiyle “ahlak “ oluĢur ki bu da dinin üçüncü esasıdır. ·
Din; özü itibariyle iman itikat dediğimiz teorik alt yapıya dayalı ve onun yönlendirmesiyle inanç ve
pratik bütünlüğünün adıdır.
Bu bütünlüğün kavranarak gerçekleĢtirilmesiyle ortaya çıkan ferdi ve toplumsal telakki ve kabuller ise
ahlak esaslarını oluĢturur. * din de bu üç esasın oluĢturduğu bütünün adıdır.
“Fıkıh “ ile “kelam” arasındaki fark:Ġnanç alanlarıyla ilgili hüküm ve delillerin K. K ve Sünnetten elde
eden ilim “kelam” ;ameli alanla ilgili hükümleri bilmeyi sağlayan ilim ise “fıkıh” tır . Kelamın kelime
anlamı: bir fikri tam olarak anlatan söz lafız konuĢma nutuk ibare anlamlarına gelir. Özel anlamda
kelam konusuna ve amacına göre iki Ģekilde tanımlanabilir.
Konusuna göre kelam: Kelamın konusu dinin inanç alanıdır. K. K ve vahyin bütünü konusudur.
Bunlar Usul-i selase dir. Usulü selase ; Ġlahiyyat ( Allah‟a iman) nübüvvat ( peygamberlere iman)
semiyyat (ahrete iman(duyularak bilinebilenlere iman ))
TANIM: Allah‟ın zatından sıfatlarından peygamberlere ait meselelerden mebde ve mead bakımından
yaratılmıĢların durumlarından Ġslam ilke ve esaslarına göre bahseden ilimdir. Diğer ilimlerden farkı
varlığın nedenlerini ve ölüm sonrasında olacakları Ġslam çerçevesinde incelemesidir. Felsefeden farkı
metodunda Ġslami ilke ve esaslara göre hareket etmesidir.
· Akıl vahyin kabulü için gereklidir. Akıl ve vahy arasında öncelik sonralık belirlemek değil birbirini
desteklemesini sağlamak amaçlanır. · Ġslam metodu Akıl ve vahyi bir arada tutmayı temel alır. Ġslam
dininin muhteva ve prensiplerinde selim akılla çatıĢan ve çeliĢen hiçbir Ģey yoktur.
Kelamın iki temel görevi ve gayesi;· Ġnanç esaslarını ispat· ġüpheleri izale· EleĢtirilere cevap·
Ġddiaları çürütme
Kelamın faydası ve gayesi:1. Ġmanı taklitten tahkike iletir. 2. Hurafelerden imanı korur. 3. Ġnançla
ilgili Ģüphelerden kurtulmaya yardımcı olur. 4. Samimi ya da kasıtlı itiraz ve Ģüphelere cevap verme5.
DĠĞER dini ilimlere temel oluĢturur. 6. Hakiki imana yönlendirerek dinin pratik yönünü destekler.
Kelamın konuları (makasıt ve mesail )
” vesail”: Ġlahiyat nübüvvat ve semiyyat ana konularını anlamaya YÖNELĠK ve yardımcı olan
konular· Ġlk dönemde vesail konuları varlığın ispatı üzerine idi. Bunda felsefi çalıĢmaların yoğun
oluĢu etkiliydi. · Müteahhirin döneminde is felsefenin yanında mantık ilminin de etkisiyle zihinde
bilinebilen dinle ilsi bulunan “malum bilgi” kelamın vesail konusu oldu. * Maturidiyye ve mutezile
vahy ulaĢmayan kiĢinin de akılla Allah inancına ulaĢabilir derler.
KELAM ĠLMĠ;· Kelam konu itibariyle en geniĢ ilimdir. · Gerçek ve evrenseldir. Vahyin değiĢmez ve
evrensel gerçeklerini konu ettiği için. · DĠĞER dini ilimlerin esas ve dayanağıdır. · Külli ilimdir.
2
Cüzzi ilimlere geçiĢ kelamdandır. · Ġslami ilimlerin en yüksek rütbelisidir.
Gazali ilim Tasnifi ĠLĠMLER
Akli ilimler· Riyazi ve mantık· Tabii ilimler· ****fizik
Dini ilimlerFeri ilimler· Fıkıh· Hadis· tefsirKülli ilim· KELAM· Kelam “eĢreful ilim”dir. (Sadüddin
et-Taftazani ve Adudiddin el- Ġcli böyle demiĢler)· Gazali Kelamın avama değil havasa özgü
entelektüel bir bilgidir . der. · Gazali kelamcının yetiĢtirilmesi toplum için kaçınılmaz bir zarurettir.
Onu yetiĢtirmeyen toplumun tamamı sorumludur.
Kelamın Ġsimleri* Fıkhul ekber Ebu hanife‟nin verdiği isim Kitabının adı)Ebu Hanife‟nin fıkıh tarifi:
* kiĢinin lehinde ve alehinde olan Ģeyleri bilmesidir. (selef yönteminden kelama geçiĢin ilk izleri Ebu
hanifede görülür. )* Akaid : ( Ġman esaslarını konu edinen ilimdir. Akideyi tespit vahyin iĢi onu
yorumlamak ise ehli ilmin iĢidir. )* Tevhid ve sıfatlar ilmi :* Ġbni Huzeyme : Kitabuttevhid ve
Ġspatussıfaturrab* Ebu Mansur el maturidiyye: Kitabuttevhid (Maturidi ekolun fikir önderi)*
Usuluddin kelam inanç meselesini ele aldığından dinin aslını ele almıĢ olur. Bu isim bundandır. )Feri ;
dinin amele iliĢkin yönünün hükümleridir.
Hükümler Asl; dinin imana inanca taalluk eden hükümleri· Usulud-din ; ( kitap) Abdülkadir el
Bağdadi Ebul Yusr Muhammed el Pezdevi· Usulu- diyane ; ( kitap) Ebul Hasan el eĢari El ibane·
Nazar ve istidlal ilmi: (Metod itibariyle düĢünmeyi akıl yürütmeyi esas aldığından böyle
adlandırĠLMĠĢtır. )·
Kelam : ( kelam ismi verilme nedenleri )
1:Ġlk asırda Allahın sıfatları anlaĢılması için kelam sıfatı etkili olmuĢtur. Bunun için kelam ismi
verilmiĢtir. 2. Ġnsanı etkileyen kuvvetli delillere dayanır. Bunun için yaralamak kökünden “kelm
“kökünden kelam kelimesiyle adlandırĠLMĠĢtır. 3. Ġnsana söz söyleme yeteneği kazandırır. 4. Öğretme
ve öğrenmede ilk metot konuĢmadır. 5. Kendini din alanında ifade ederken dikkatli ve iyi konuĢmayı
gerektirir. Bu da kelamdır. 6. “ĠĢte kelam dediğin budur” dedirttiği için . 7. Ġlimlerin ilk tasnif
zamanlarında hakkında konuĢulan her konunun baĢına “el- kelam fi feza “sözü yazılırdı. Hakkında söz
söylemeye değer en önemli konu itikaddıra dikkat çekmek için. 8. Selefin aksine itikadi konuların
hakkında konuĢmaya ve tartıĢmaya baĢlandığı için kelam denmiĢ. · Bu ilme kelam ilmi adının
verilmesinde en etkili sebep Kur‟an‟ın “Kelamullah” olmasıdır.
Diğer ilimlerle ĠliĢkisiFıkıh –Kelam: Allahın varlığı ve birliği ortak konudur. Bunun ispatı olmadan
ibadet ve muamelat olmaz. Tefsir –Kelam:· Kitabın Ġspatı· Ġçeriğinin Ġspatı· Peygamberliğin
ĠspatıHadis-Kelam: Peygamberliğin ispatı olmazsa sözleri de olmaz. Kelam-Felsefe: Ġkisi de varlıkla
ilgilenir. Farkları metotlarından kaynaklanır. *Felsefe yalnız aklı delil alır kelam ise nakli (K. K ve
hadisler ) de kaynak olarak kabul eder. Bulduklarını bunların da süzgecinden geçirerek değerlendirir. *
Din akıl ile vardır. Onunla bilinebilir inanılabilir. Aklı sınırlandırmaz. * Kısaca felsefe ile kelamın
konuları aynı; metot ve gayeleri farklıdır. Tabiat ilimleri ve Kelam:* Ġkisi de varlığı ve varlığın
özelliklerini konu alırlar. ü Fakat kelamın varlık perspektifi daha geniĢtir. Varlığın duyular âleminin
dıĢındaki haliyle de ilgilenir. * Kelam varlığı ele alırken ilk ve mutlak varlık olan Allah „tan duyular
âleminin dıĢında kalan gaip olana doğru alanını geniĢletir. * Nakille öğrenebildiğimiz (melek
Ģeytancin. . ) varlıkları da inceler. * Kelam tabiat ilimlerinin verilerinden yararlanır. * Kelam ilmi
çoğunlukla gözlem ve deneyle sonuçlara ulaĢır tabii kanunları keĢfe çalıĢır. *Kelam ise tüm varlık ve
3
olayların sebep ve nedenlerini sorar araĢtırır. * Allah‟ı tanımak için yarattıklarını tanımak bir yol
olduğundan tabiat ilimlerinden gereği kadar yararlanılır.
KELAMA GĠRĠġ KELAMIN DOĞUġU (2. ÜNĠTE)
Kelamın yöntemi iki bilgi kaynağından beslenerek geliĢmiĢtir. Bunlardan birincisi vahy ve nakil;
Vahyin eseri K. K ve ikincisi de akıldır.
Kelamın ana konularının ortaya çıkıĢı
· BeĢ döneme ayrılabilir: 1. Hz. Peygamber Dönemi: vahyin devam ettiği dönem. 2. Ġhtilaflar Dönemi:
kelami tartıĢmaların ortaya çıktığı ilk fikri hareketlerin baĢladığı dönem. 3. Mutezile mezhebinin
ortaya çıkıĢ dönemi. 4. Ehli kitap kelam mezheplerinin ortaya çıkıĢı. 5. Yeni ilmi kelam dönemi: On
dokuzuncu asrın sonundan baĢlayarak halen devam etmekte olan dönem.
Hz. Peygamber Dönemi
v Kur‟an vahyinin devam ettiği ve hz. Peygamberin vefatına değin süren dönem. § Bugünkü anlamda
herhangi bir Ġslami ilim olmadığı için kelam ilmi de yoktu.
Bütün bunlar bu dönemde hiç tefekkürün bulunmadığı veya itikadi problemin çıkmamıĢ olması
anlamına gelmez. Cennet cehennem hayatı konularında çok konuĢulup düĢünülmüĢ konuĢulmuĢtur ve
peygamber bunları yasaklamamıĢtır.
v K. K henüz tamamlanmamıĢtır. v Dönemde aykırı fikirler çıkmamıĢtır. v Akla takılanları Hz
peygambere sorma Ģansları vardı. v Peygamberimiz (SAV) DĠĞER dinlerin mensuplarının da kasıtlı
ya da iyi niyetle sorulmuĢ sorularını da cevaplamıĢtır. v Peygamber bunu yaparken vahy ve Allah‟ın
kendisine verdiği bilgi ile hareket ediyordu. v Peygamber insanlarla tartıĢmıĢtır. (Necran
Hıristiyanlarıyla Hz. Ġsa‟nın Ģahsiyet ve mahiyetini tartıĢması meĢhurdur)
Ġlk Ġhtilaflar Dönemi
Bu ihtilaflar dahili ve harici sebeplere dayanır.
DAHĠLĠ SEBEPLER v MüteĢabihatın direk olarak anlaĢılamaması v Siyasi nedenler
HARĠCĠ SEBEPELR v Tercüme faaliyetleri v Fetih ve baĢka sebeplerle baĢka kültürlerle
karĢılaĢılması
KIRTAS HADĠSESĠ
! ġia ekolünün önemli dayanaklarından biridir.
Peygamberin ölüm hali üzerindeyken “bana kağıt ve kalem getirin size yazı yazdırayım ki benden
sonra sapıklığa düĢmeyesiniz “ dedi. Bir kısım sahabe isteğini yapmak istedi hz. Ömerin de aralarında
bulunduğu grup ise bu bir vahy değil yorulmasın dediler ve kağıt getirilmesi. Bun da “kırtas hadisesi”
denildi.
Bütün bunlar bu dönemde hiç tefekkürün bulunmadığı veya itikadi problemin çıkmamıĢ olması
4
anlamına gelmez. Cennet cehennem hayatı konularında çok konuĢulup düĢünülmüĢ konuĢulmuĢtur ve
peygamber bunları yasaklamamıĢtır.
HĠLAFET MESELESĠ
! Aslında hilafet Ġslam hukukunun meselesidir. Burada konu edilmesi Ģia ekolunun konuya itikadi
muhteva kazandırması üzerine olmuĢtur.
v Aslında K. K halifenin kim olacağı ya da nasıl seçileceği konusunda bilgi yoktur. Hilafet meselesi
etrafında Ġslam düĢüncesinde ortaya çıkmıĢ fikirler Ø Ehlisünnet görüĢü: Hz. Peygamber kendinden
sonra kimin halife olacağı ile ilgili bir belirleme yapmamıĢtır. Dolayısıyla halifenin belirlenmesi
seçimle olmalıdır. Bu minvalde istiĢare ile Ashap HZ Ebu Bekir‟i halife seçmiĢtir. Ø ġia „nın görüĢü:
Halifelik meselesi seçime bırakılacak bir iĢ değildir. Halife nassla belirlenir. Hz peygamber Hz. Ali „yi
kendisinden sonra halife olarak tayin etmiĢtir. Ø Haricilerin görüĢü: Ehlisünnetle aynı görüĢtedirler.
Halifenin belirlenmesi seçimle olmalıdır.
Siyasi anlaĢmazlıklar ve Ġç savaĢ
Hz. Osman‟ın Ģehadeti Cemel ve Sıffın olayları sonucu ortaya çıkan kelami sorunalr : 1. Büyük günah
iĢleyenin durumu:
Hariciler e göre ; Adam öldürmek gibi büyük günah iĢleyen kiĢi dinden çıkar kâfir olur. Ölünce de
ebediyen cehennemde kalır ve azabı kâfirinkinden farksızdır. Mutezileye göre; Dinden çıkarsa da kâfir
olmaz. Ġman ile küfür arasında kalır. Ne mümin ne de kâfir sayılır. Ölünceye dek tövbe etmesi
beklenir. Tövbe etmeden ölürse ebedi olarak cehennemde kalır. Buna rağmen azabı kâfirlerinkinden
daha hafif olur. Mürciye‟nin görüĢü; konu hakkında hüküm verilmemelidir. Sorun ahrete ertelemek
uygundur. Ehli Sünnetin görüĢü; günahlar helal sayılarak iĢlenmedikten sonra kiĢiyi dinden çıkarmaz.
Bununla birlikte günahlar imana zarar verir ve sahibi ahrette cezalandırılır. Allah dilerse affedebilir.
2. Ġmanın tanımı mahiyeti iman –amel iliĢkisi meselesi: 3. Kader ve irade hürriyeti.
Kader ve irade hürriyeti Sorunu
Bu sorun etrafında geliĢen mezhep\ekoller: Cebriyye: Metinleri kendi fikirlerini onaylatacak Ģekilde
anlayan ve anlamlandıran ekoldür. Ġnsansın hareketlerinde yapıp ettiklerinde etkin olmadığını cebr
halinde olduğunu ileri sürer. Mutezile ve ehlisünnet de cebriye ye tepki olarak doğmuĢtur.
Müslümanların DĠĞER din mensuplarıyla karĢılaĢmaları
Ø Arabistan yarımadası sakinleri sade bir hayat ve pek karmaĢık olmayan bir din anlayıĢına sahiptiler.
Oysa yeni alınan topraklarda yaĢayanların din anlayıĢları daha farklı ve karmaĢık olur. Ø Suriye ile
Mısır‟da Hıristiyanlık ve Yahudilik yaygın dinlerdi. Ġran ve Irak „ta Mecusilik Sabilik Mazdekıyye
Seneviyye ve ZerdüĢtilik yaygın dinlerdi. v Dolayısıyla dine yeni girenlerin yeni görüĢler ortaya
çıkarması eski inanıĢlarının ve kültürlerinin tesiriyle farklı fikirler savunmaları doğal bir durumdu. Ø
Ayrıca yeni fethedilen yerlerde islam‟ı gerçekten kabul edenlerin yanında Ġslam akidesini bozmak
niyetiyle çalıĢanlar da vardı. (Batınıyye grubu buna örnektir. ) Ø Hıristiyanlarla (Suriye Mısır gibi
ülkelerde iran hint ve yunan felsefesinden etkilenmiĢ olan ) Müslümanların karĢılaĢması sonucu her iki
taraf da kendi dinlerinin savunusunu yapmıĢtır.
5
! Bu arada Müslüman Âlimler de Hıristiyanlık ve DĠĞER dinlere karĢı reddiyeler yazmıĢtır.
Er- Red alen –nasara Er-Red alel Mecus Er-Red aless Sümeniyye Er-Red aled Dehriyye Er-Red alet
Tabiyyin
Özellikle allah‟ın birliği zatı ve sıfatları teĢbih tescim konularında önemli tartıĢmalar yaĢanmıĢtır.
Hıristiyan ilahiyatçı Yuhanna ed-DımeĢki Allah‟ın birliği ve Hz Ġsa‟nın tabiatı hususlarında
Müslümanlarla nasıl tartıĢılması gerektiği üzerinde çalıĢıp metot belirlemeye çalıĢmıĢ Ġslam‟a karĢı
reddiyeler yazmıĢtır.
v Farklı dinlerle karĢılaĢılması sonucu tartıĢılan baĢlıca konular: Ø Tevhid Ø Teslis Ø TeĢbih Ø
Tescim Ø Kader Ø Cebir Ø Ġhtiyar Ø K. K Hakikatleri Ø Tevrat ve Ġncil‟in tahrif edilmiĢliği Ø
Nübüvvet Ø Mesih Ø Mehdi
Tercüme faaliyetleri
Fethedilen yerlerde Yunan felsefesinin ağırlıkla bilindiği ve kullanıldığı ve metodundun da faydalı
olacağı görülmüĢ böylelikle tercüme hareketleri baĢlamıĢtır.
Tercüme hareketleri yalnız felsefe değil tabii ilimler tıb kimya astroloji simya ahlak bilimleri eserlerini
de içermektedir.
Ø Emeviler‟in son zamanlarında baĢlamıĢ Abbasilerden Mansur Harun ReĢit ve Memun zamanında
devam etmiĢtir. Ġlk tercüme faaliyetleri Mansur zamanında mantık alanında gerçekleĢmiĢtir. Ø Ġlk
tercümeler pozitif BĠLĠMLERLE ilgilidir daha çok Ø Mantık alanındaki ilk tercümeyi Ġbn el-Mukaffa
yaptığı söylenir. Ø Sistemli olarak felsefe tercümeleri Memun zamanında yapılmaya baĢlanmıĢtır. Pek
çok “Darul Hikme “( felsefe akademisi ) kurulmuĢtur. § Yunan felsefesinin Ġslam dünyasına
aktarılmasında dönemin ilim merkezleri olan “Ġskenderiye” “CündiĢapur” “Harran” okullarının rolü
büyüktür. § Bu okullarda okutulan diller; Yunanca Süryanice Pehlevice „dir. KELAM –FELSEFE
yakınlaĢmasına en çok meyleden Mutezile Grubu olmuĢtur. Mutezile âlimleri önce felsefenin
yöntemlerini öğendiler sonra bu yöntemleri onlara karĢı kullanmaya baĢladılar.
Ø Bu felsefe faaliyetleri sonucu yetiĢen ilk Ġslam filozofları yetiĢmiĢtir; KINDĠ FARABĠ ĠBNĠ SĠNA
gibi.
Usuluddin de Ġhtilafın hükmü: Ø Ġdeolojik olan Ġslam toplumunu parçalamaya YÖNELĠK ihtilaflar
caiz görülmemiĢtir. Ø Dinin temel prensiplerinde ihtilaf etmek caiz görülmemiĢtir. Ø Birkaçı dıĢında
Ġslam âlimleri dinin ana prensipleri dıĢında itikadi bir konuda ihtilafları olan fırkanın tekfir
edilemeyeceğinde ittifak üzeredirler.
KELAMA GĠRĠġ ĠLK DÖNEM KELAMĠ ġAHSĠYETLER (3. ÜNĠTE)
MA’BED el- CÜHENĠ
Ø Kaderin olmadığı ezelde kulların fiillerinin belirlenmediği fikrini ilk olarak yüksek sesle
söyleyendir. Ø Ġnsanı fiillerinde hür kabul eder.
§ Kader konusunda ilk konuĢanlar Ma‟bed el- CÜHENĠ ve Gaylan ed- DIMAġKĠ „dir § Bu iki kiĢinin
6
görüĢleri doğrultusunda Kaderiye fırkası geliĢmiĢtir.
*Bu kiĢilerin fikirlerini açıklamasından evvel Ebu Zer el –Gıfari isimli zat Müslümanların mallarını
Allah‟ın malı ilan etti ve kendilerine yönetimin ve bu mallar üzerinde tasarruf etmenin ilahi kader ile
geçtiğini söyledi. Cüheni ve DımaĢki „nin fikirlerinde bu görüĢe karĢı çıkmanın da etkisi olmuĢtur.
Hayatta bulunan sahabe bunların görüĢlerine karĢı çıkmıĢtır. ( Selamlarını almayın selam vermeyin
cenaze namazlarını kılmayın demiĢlerdir. ) Ø Siyasi fikir ve faaliyetlerinden dolayı idam edilmiĢtir. Ø
Mutezilenin fikirlerini oldukça etkilemiĢtir. Bazıları onları mutezilenin Medine grubu olarak sayarlar.
Ø Yahya bin. Main Ebu Hatim darekutni Ġbni Hacer gibi âlimler ise onu hadis rivayetinde güvenilir
kiĢilerden kabul etmiĢtir. GAYLAN ed- DIMEġKÎ
! Gaylan Ma‟bed ile irade hürriyedi ile ilgili fikirleriyle Kaderiyye fırkasının temellerini atmıĢtır. !
BaĢlangıçta Emevi yönetimiyle arası iyiydi. Kaderi inkâra gidip halkı yönetime karĢı kıĢkırttı.
Emevilerin ekonomi politikasını eleĢtirdi. Emevi halifeliğini tanımadığını ilan etti. Bunların sonunda
idam edildi. § Gaylan çeĢitli kaynaklarda farklı gruplar içinde anĠLMĠĢtır. Bunlar ; Mürcie Kaderiyye
Mutezile dir. § Mürcie içinde anılmasının sebepelri
! Ġmanı kalbin tasdiki dilin ikrarı olarak kabul eder. ! Ameli imana dahil etmez. ! Büyük günah
iĢleyenin kâfir olmadığı görüĢündendir. Mutezile ile anılmasının sebepleri
! Mutezilenin “Usulü Hamse “prensiplerinin ilk dile getiren ilk Ģekillendiren kiĢidir. ! Ġlahi sıfatlar
zatın aynıdır fikri Mutezilenin TEVHĠD anlayıĢıyla bağdaĢır. ! K. K yaratĠLMĠĢtır fikri mutezileyle
aynıdır. ! Ġrade hürriyetiyle ilgili fikirleri Mutezilenin ADALET prensibinin Ģekillenmesinde önemli
olmuĢtur. Bu nedenle Kaderiyye „nin Ma‟bed El Cüheni‟den sonra ikinci önmli isim olarak
sayılmaktadır.
Ġmametle ilgili GörüĢü ! Ġmamet konusunda liyakat ve vasıf iilkelerine ağırlık vermiĢtir. ! Ona göre
halife K. K ve Sünneti iyi bilmelidir. ! Ümmet üzerinde ittifak ettiği takdirde KureyĢ dıĢından biri de
halife olabilir.
CA’D b. DĠRHEM: Ġlahi sıfatlar halkul Kur‟an insanların fiilleri konularını Ġslam düĢünce tarihinde
ilk konuĢan kelamcılardan biridir. Fikirleri ölümünden sonra yayĠLMĠĢtır. Cehmiyye olarak
anĠLMĠĢtır. Akılla nass çatıĢırsa akıl esas alınarak nass buna göre tevil edilmesi gerektiğini ilk
savunan kiĢidir.
Bazı Kelami GörüĢleri ! Alah‟ın zatı dıĢında kadim sıfatları yoktur. ! Allah yarattıklarına benzemez.
Yedvechayn ifadeleri tevil edilemez. ! K. K yaratĠLMĠĢtır. ! Ġnsan fiillerinde özgürdür.
Ca‟d inançla ilgili konuları aklın ıĢığında açıklamaya çalıĢan ilk kelamcılardan olduğuna Ģüphe yoktur.
CEHM b. SAFVAN: Ca‟d bin Dirhem‟den etkilenmiĢtir. Ø Ġlk kelamcılardandır. CEHMĠYYE
fırkasının kurucusudur.
GörüĢleri : ! K. K hadistir. (yaratĠLMĠĢtır. ) ! Ġnsanın iradesi yoktur. Olup olacaklar evvelden bellidir.
! Kadim sıfatları inkâr eder. ! Allah‟a subuti ve haberi sıfatlar nisbet edilemez. ! Allah yarattıklarına
benzemez. ! Allah‟tan baĢka her Ģey sonradan yaratĠLMĠĢtır. ! Allah‟ın ezelde âlim ve kadir sıfatları
yoktur. Çünkü ilahi kudrete konu olacak nesne yoktur. Yarattıklarını yaratmadan evvel onlarla ilgili
bilgisi yoktur. Çünkü var olmayanla ilgili bilgi sahibi olunamaz. ! Yed vech gibi ifadeler zahiren
7
alınamaz. Uygun Ģekilde tevil edilmelidir. ! Ġnsanın fiillerinde bir gücü yoktur. Mutlak olarak cebr
altındadır. ( Ġnsan fiilleriyle ilgili olarak Kaderiyyenin tam tersini savunur. ) ! Ġman Allah‟ı bilmek
küfür ise bilmemektir. (kiĢi Allah‟ı bilip tanıdıktan sonra diliyle inkâr ederse küfre girmiĢ olmaz.
Çünkü ilim ve marifet inkâr ile yok olmaz. ) ! Ġmanın mahiyeti gibi derecesi de değiĢmez. Peygamber
(SAV) ile DĠĞER müminler arsında iman bakımından bir fark yoktur. ! Allah ahrette görülmeyecektir.
! Kabir azabı sırat mizan yoktur. ! Cennet de cehennem de ebedi değildir. Ehli bir süre sonra yok
olacaktır.
Ø Emevilere karĢı isyan hareketlerine katĠLMĠĢtır. Siyasete dâhil olmuĢtur. Ø Ebu Hanife ve Vasıl b.
Ata ile karĢılaĢmıĢtır. Ø Tefsirci Mukatıl b. Süleyman ile münazaralar yapmıĢtır.
EBU HANĠFE: Akaid Konularında Ġstifade Ettiği Ehli Beyt Alimleri Hz. Ali Zeyd b. Ali
Muhammed el Bakır Cafer es Sıddık
GörüĢlerinin Ģekillenmesinde etkili olduğu kimseler Abdullah b. Mes‟ud Hasan Basri Ata b. Rebah
Sa‟id b. Müseyyeb Ömer b. Abdülaziz
GörüĢleri Ebu Yusuf Ebu Muti el Behli Ebu mukatil es Semerkandi tarafından kaleme alınmıĢtır.
El alim ve‟l müteallim
El Fıkhul Ekber
El fıkhul ebsat
Er risale
El vasiyye
Ø Ebu Hanife K. K „e ve ona aykırı olmayan sahih hadislere dayanarak Ġslam akaidini belirlemeye
çalıĢmıĢtır. O naklin yanında aklı ihmal etmemiĢ itikadi meseleleri açıklamak için aklî kıyas yapmıĢtır.
GörüĢleri :
Uluhiyet : ! Allah her Ģeyin yaratıcısıdır. ! Ġnsan davet almadan da Allah‟ı bulabilir. ! Allah‟ın zati ve
fiili sıfatları vardır. ! Allah‟ın zatı sıfatlarından ayrı düĢünülemez. Ġsim ve sıfatları ezelidir. ! Allah‟ın
kendisine nispet ettiği sıfatlardan baĢkası fikir yürütülerek nispet edilemez. ! Allah sayı itibariyle değil
eĢi benzeri olmaması ile birdir. ! Nassla Allah‟a nisbet edilen vech yed nefs nüzül gibi sıfatların
keyfiyeti bilinemez. Bunlar tevil de edilemez. Nasıllıkları sorulmadan öylece iman edilir. Halkul
Kur‟an : ! Kur‟an Allah‟ın kelamıdır ve mahlûk değildir. ! Kur‟an‟ı telaffuz ediĢimiz yazıĢımız
mahlûktur. Allah‟ın kelamı olan Kur‟a mahlûk değildir. Kader: ! Her Ģey Allah‟ın takdir ve kazasına
göre cereyan eder. ! Kullarda fiilleri serbestçe yapabilme iradesi vardır.
Peygamberlik: ! Peygamberlerin gösterdikleri mucizeler de haktır. !
Peygamberin Ayın yarılması miraç gibi mucizeleri de haktır.
! Peygamberler Ģirkten ve büyük günahlardan korunmuĢlardır. Sadece küçük zelleler iĢleyebilirler.
! Tüm peygamberler tevhid esasına dayalı bir din getirmiĢlerdir.
! Allah‟a inandığı halde peygamberin nübüvvetini benimsemeyen Allah‟a da iman etmiĢ olmaz.
Ahiret:
! Kabir azabı haktır
. ! Ġnsanların ölümden sonra dirilmesi ve amellerinin tartılması haktır.
! Müminlerin günahları sebebiyle görecekleri muamele Allah‟ın takdiridir.
8
! Sadece peygamberler ve hakkında nasslar bulunanlar doğrudan cennete gideceklerdir.
! Allah Teala keyfiyetini bilemeyeceğimiz Ģekilde müminlere görünecektir. Ġman Amel iliĢkisi:
! Ġmanın asli unsuru kalben tasdiktir. Artmaz ve eksilmez.
! Peygamberler ve melekler dahil bütün müminlerin imanı aynıdır veya birbirine benzer.
! Günah iĢlemek mümini imandan çıkarmaz. (Hz. Ali dekendisiyle savaĢanları mimin olarak
nitelendirmiĢ)
! Mümin kararlı olarak bn müminim demelidir. Ġman Ģüphe kaldırmaz.
Tekfir : Ø Ebu Hanife‟ye göre insanların kendi beyanları ibadet Ģekilleri dini alamet sayılan
kıyafetleri tekfir sebebi olabilir. Ø K. K tefsir ve te‟vil edip ümmetin çoğunluğuna aykırı da olsa
hükümler çıkaranlar yahut Hz peygambere nispet edilen hadislere dayalı bazı itikadi hususları
tevatüren gelmediği için kabul etmeyen kimseler tekfir edilemez.
Tekfir edilebilecekler; ! Allah‟ın sıfatlarını inkâr eden ! Allah Teâlâ‟yı yaratĠLMĠĢlara benzeten !
Kaderi inkar eden inanmayan ! K. K nın nasslarını inkâr eden kabul etmeyen ! Günah iĢlemeyi helal
sayan ! K. K nın bir harfini dahi inkâr eden
Ġmamet : ! Devlet baĢkanı müminlerin bir araya gelip istiĢarede bulunmalarıyla seçilmelidir. ! Hz. Ali
muhalifleriyle olan anlaĢmazlıklarında haklıdır. HASAN BASRĠTalebeleri ; Eyyub es Sahtiyani
Katabe b. Diame Amr b. Ubeyd Vasıl b. Ata Malik b. Dinar
GörüĢleri : Uluhiyet : ! Allah Teâlâ‟nın kemal sıfatları vardır onlarla nitelenir. ! Allah Teala ahrette
görülecektir. Kader : ! Kulların iradeleriyle yaptıkları fiillerin ilahi takdirin zorlayıcı tesirinde olmaz. §
Bu görüĢü Ehlisünnetle bağdaĢır. Peygamberlik: ! Kadından peygamber gönderilmemiĢtir. !
Peygamberin isra ve miracı bedenen değil ruhen olmuĢtur. Ahiret : ! Kalbinde iman bulunup da
günahlarını çekmek üzere cehenneme giren kimseler ilahi Ģefaat sayesinde oradan çıkacaktır. !
Ergenlik çağına girmeden ölen kâfir çocukları cehenneme girmeyecektir. Ġman –Amel ĠliĢkisi : !
Gerçek iman kiĢiyi dinin buyruklarına itaat etmeye sevk eder. ! Amelsiz imanın bir değeri yoktur. !
Dolayısıyla iman artar eksilir. ! Büyük günah iĢleyen kimse münafıktır. (kâfir anlamında değil) §
Hasan Basri ‟ nin büyük günah iĢleyeni mümin kabul ettiğini de nakledenler olmuĢtur.
Bu kıymetli özet çalıĢması için [ "krnfl" rumuzlu arkadaĢamıza teĢekkür ederiz. ]
************************************************** Aynı Ünite Farklı Bir Özet
MABED EL-CÜHENĠ: kaderi inkar eden ilk kelamcıdır. . .
GALYAN EL-DĠMEġKĠ: cüheninin fikirlerini savunmuĢtur. bu ikisi kaderiye ekolünün fikir alt
yapısını oluĢtururlar. . .
CAD B. DĠRHEM: halkul Kuran, ilahi sıfatlar ve insanın fiilleri konusunu tartıĢan ilk kelamcıdır. . .
inançla ilgili konuları aklın ıĢığında açıklayan ilk kiĢidir. . . görüĢleri: 1. allahın zatı dıĢında kadim
kabul edilebilecek sıfatı yoktur. . . 2. kuran mahluktur. . . 3. insanın fiilleri tamamen kendisine
bağlıdır… CEHM b. SAFVAN:1. cehmiyye mezhebinin kurucusudur… 2. cebrcidir. 3. subuti ve ilahi
sıfatlar Allah‟a atfedilemez… 4. vach, yed vb. gibi sıfatlar Allah‟ın zatına yaraĢır Ģekilde tevil
edilmelidir. . . 5. kuran mahluktur. . . 6. kader konusunda: Kullar fiillerinde mecburdur, hiçbir iradeleri
yoktur. . . 7. iman: Allah‟ın bilinmesidir, kim Allah‟ı bilir ve tanırsa daha sonra dille inkara giderse
kafir olmaz. Peygamberlerin ve diğer insanların imanları eĢittir. . . 8. rü'yetullahı inkar eder. Kabir
9
azabı, sırat, mizan yoktur, cennet ve cehennem ebedi değildir… 9. akla önem verir. Akıl ve nassın
çakıĢması sonunda akıl esas alınır. nassın tevili yapılır. Nakil olmasa da akıl yeterlidir… EBU
HANĠFE:KĠTAPLARI: el alim vel mütealim, el fıkhul Ekber, el fıkhul ebsad, er risale, el vasiye. 1.
akıl yürütmekle Allah‟a sıfat nispet edilemez sadece zatına nispet ettiği sıfatlarla nitelendirilebilir.
Allah‟ın vech, yed vb. gibi sıfatları tevil edilemez sorgulanmaksızın imam edilir. 2. Halkul kuran.
kuran Allah‟ın kelamı olup mahluk değildir. 3. Kader: Allah fiillerin yaratıcısıdır, kul ise o fiilleri
yapıp yapmamakta kendi iradesiyle hareket eder. 4. peygamberlik: Allah‟a iman eden Hz.
Peygambere(sav)de iman etmesi gerekir. Aksi takdirde iman etmiĢ sayılmaz… 5. Ahiret. kabir azabı,
sırat, mizan haktır. Allah Teâlâ dilediği bir Ģekilde kulları tarafından ahirette görülecektir… 6. imanın
aslı kalbidir. Dil ile ikrar da gerekir. Ġman artmaz ve eksilmez. Peygamber ve melekler dahil bütün
müminlerin imanı eĢittir. HASANI BASRĠ:1. allahın kemal sıfatları vardır, ahirette kullar tarafından
görülecektir. 2. kullar fiillerinde özgürdür. 3. hz. resulallahın(sav) isra ve miracı bedenen değil
ruhendir. 4. hz. isa kıyamet kopmadan evvel gelecektir. Cehenneme giren imam sahipleri ilahi Ģefaate
nail olup oradan tekrar çıkacaktır. 5. iman ile amel eĢittir. Amelsiz iman değersizdir. kebire iĢleyen biri
münafıktır. __________________
KELAMA GĠRĠġ Mu'tezile-Kelâmı (4. ÜNĠTE)
Ø Kelamın kurucusu olarak kabul edilen ekoldür. Ø Hatta ehlisünnet kelamının da fikri temellerinin
atılmasında bu ekolün etkisi olmuĢtur. Ø Mutezile kelam ilmini ilk olarak sistemleĢtiren ekoldür. §
Ġslam akaidini savunmada nakdin yanında akli ve felsefi delillerin kullanılmasını da gerekli gören
hatta nakli akli prensipler ıĢığında yorumlama ilkesini öne sürerek selefin metodundan farklı bir yol
izleyen Mutezilenin kullandığı yönteme KELAM denir. Mezhebin DoğuĢuv Kelime anlamı;”
ayrılanlar” “uzaklaĢanlar" “ bir köĢeye çekilenler “ dir. § Terim olarak; itikadi meselelerin yorumunda
akla ve insan iradesine öncelik veren kelam mezhebi dir. § Mutezile ismi Vasıl b. Ata nın büyük
günah hususunda hocası hasan Basri ile ayrı düĢmelerinden dolayı hocasının ona ayrılanlar anlamında
kullandığı kelimeden kaynaklanmaktadır. § Aslında itizal ve mutezile isimleri hz. Ali ile Hz. AiĢe ve
Hz muaviye arasındaki olaylarda hiçbir tarafa katılmayan çekimser bir tavır alanlara da
kullanĠLMĠĢtır.
· Bu bağlamda mutezilenin bazı ileri gelenlerinin iddia ettikleri gibi bazı sahabelerin mutezile olmaları
söz konusu değildir. v Mutezile kendisini tevhid ve adalet ehli olarak tanımlamaktadır. v Mutezile ismi
büyük günah iĢleyenlerin durumu tevhid adalet kader gibi itikadi kelami konularda onlardan farklı
düĢünen ehli sünnet\ümmetin çoğunluğu tarafından verilerek yaygınlık kazanmıĢtır.
§ Mutezilenin kendisine layık gördüğü isimler; “tevhid ve adalet ehli” “ehlüttevhid vel adl “ gibi
isimlerdir. Bunula birlikte mutezile ismini zamanla benimseyip kullanır olmuĢlardır.
· Onlar için “Ġtizal “ Ģirkten ve kötülükten ayrılan anlamındadır. Hz. Ġbrahim‟in tevhidden uzak
unsurlara karĢı kullandığı ifadedeki itizal sözcüğüne verilen manayı esas alırlar. MUTEZĠLENĠN
DOĞUġUNU ETKĠLEYEN UNSURLAR
1. Müslümanlar arasındaki ihtilaflara çözüm arayıĢları:· Cemel sıffın olayları hz. Ali ile ilgili çıkan
olaylar gibi… · Hariciler amellerin imandan bir parça olduğuna inanıyorlardı. Dolayısıyla Ģehadet edip
farzlardan birini yapmayan veya büyük günah iĢleyen kimse kâfir olur demiĢlerdir. · Mürcie imana
zarar vermediği sürece hiçbir günahın imana zarar vermeyeceği büyük günah iĢleyenin durumunun
Allah‟a havale edilmesi gerektiğini savunur. ü Mutezile hariciler kadar sert mürcie kadar hafif
bakmamıĢ ve “ el- menzile beyne‟l menzileteyn” prensibini ortaya atmıĢtır. ü “el vaad ve‟l vaid “
10
prensibi de bu olaylara karıĢanların ahretteki durumlarıyla ilgili ihtilaflara çözüm için geliĢtirilmiĢtir. ü
“adalet” ilkesi de kader tartıĢmaları etrafında geliĢmiĢtir.
2. Ġslam‟ı savunma:· fethedilen yerler dolayısıyla farklı din ve kültürlerle karĢılaĢıldı. Ġslamı kabul
edenlerin farklı soruları ve kabul etmeyenlerin saldırılarına karĢı savunma amaçlı çalıĢmalar . §
yabancılarla ilk mücadeleye giren Vasıl b. Ata dır. v Hariciler Ģia materyalistler tabiatçılar ve mürcie
niin görüĢlerini en iyi bilen kiĢi Vasıl b. Ata dır. v Düalistleri(seneviye) en iyi susturan kiĢi de Vasıl b.
Atadır.
Ø Mutezile âlimlerinin mücadele ettiği gruplar: · Hariciler · ġia · Materyalistler · Tabiatçılar ·
Düalistler ( seneviye) ……………………… · Budizmden => sümeniyye · Mecusiler · Mazdekiler ·
Sabiler · Maniheistler · Ġnkârcı filozoflar · Hıristiyanlar · Yahudiler · Hint dinleri mensupları v Ebu
Huzeyl el-allah çeĢitli din ve kültürlerden kiĢilerle tartıĢmalar yapmıĢtır. 3. Tercüme faaliyetleri ve
Felsefeye ilgi :ü Mutezili alimlerin Yunan felsefesine olan ilgisi Ġslam‟ı savunmak olmuĢtur. o Fakat
zamanla Felsefeyle ilgilenmek esas meĢguliyet haline dönüĢmüĢtür. o AĢırı hayranlık duyduğu Yunan
felsefenin tesiriyle itikadi konularda akla ve akılla çeliĢir gördükleri nakilleri akıl ıĢığında tevile
gitmiĢleridir. o Akla verilen bu önem hedeflerini saptırmıĢ ve nassla çeliĢen görüĢleri savunma
durumunda kalmalarına sebep olmuĢtur. § TartıĢma tecrübeleri ve elde ettikleri güç ile Abbasi
halifelerinden özellikle Me‟mun ve Mu‟tasım devirlerinde iktidarı da arkalarına alarak K. K
yaratĠLMĠĢ olduğu anlayıĢını zorla kabul ettirmeye çabalamıĢlardır. Birçok âlim eziyet görmüĢtür. Bu
döneme “mihne dönemi “denilmiĢtir.
§ Abbasi Halifesi Mütevekkil mutezileyi devlet çevresinden uzaklaĢtırmıĢ Onlara Kur‟an ve sünneti
öne çıkaran fıkıh ve hadis alimleri ile mücadele etmeye çalıĢmıĢtır. Zamanla etkisini yitirmiĢ
günümüzde kısmen ġii muhitlerde yoğun olarak da Yemendeki Zeydiyye Mezhebi içinde varlığını
devam ettirmektedir.
MUTEZĠLENĠN BEġ TEMEL ĠLKESĠ
Tevhid: ü Allah birdir ve eĢi benzeri yoktur. ü Allah‟ın bir ve kadim olması en özel sıfatıdır. ü
Allah‟ın kadim oluĢunun dıĢında ona sıfatlar atfetmek O‟ndan baĢka kadim varlıklar kabul edilmiĢ
olur. Bu Allah‟ın birliğine aykırı olacağından kabul edilemez. ü Allah‟ın zatı dıĢında kendisine isnad
edilecek baĢka bir sıfat yoktur. o Mutezile ehlisünnetin Allah‟a izafe ettiği sıfatları iki gruba ayırır.
Birincisi siga olarak da sıfat olanlar DĠĞERi hayat ilim kudret gibi masdar kalıbında olan sıfatlardır. o
Mutezileye göre ikinci kısım sıfatlar Allah‟a izafe edilemez. ü Allah zat ve sıfat itibariyle hiçbir
varlığa benzemez. o Mutezile “vahdaniyet “ve “kıdem” sıfatları dıĢında kalanları tevil yoluna
gitmiĢtir. o Onlar bu iki sıfat dıĢında Allah‟a kadim sıfatlar isnad edilmesini caiz görmezler. ü Allah‟ın
eli yüzü sureti gözü istiva etmesi gitmesi gülmesi haya etmesi gibi ifadeler mecazi ve tevil edilen
manalarıyla anlamak gerekir.
Selef âlimleri bu ifadeleri olduğu gibi kabul etmek ve mahiyetini anlayamayacağımızı kabul ederken;
Özelikle GAZALĠ ve sonraki dönem âlimleri Allah‟ın zatı ve kur‟an‟da zikredilen DĠĞER sıfatlara
uygun biçimde tevil edilmesi yoluna gitmiĢlerdir.
Allah‟ın kelam sıfatı da yoktur. o Kelam Allah‟ın sıfatı değil yarattığıdır. o Bu durumda Kur‟an
mahlûktur. ü Allah ahrette görülemez. o Çünkü Allah cisimlere benzemez. Adalet: ü Kul fiillerinin
yaratıcısıdır. BelirlenmiĢ yazĠLMĠĢ kader diye bir Ģey yoktur. ü Allah bir maslahat gözetmeden bir Ģey
yaratmaz. Hiçbir iĢi boĢuna yapmaz. ü Allah‟ın bazı yüce ve iyi prensiplere göre hareket etmesi
zaruridir. ü Kullun menfaatine olanı Allah‟ın yaratması üzerine vaciptir. Buna kelam ilminde “salah –
aslah meselesi “ denir. ü Allah‟ın kuluna gücünün yetmeyeceği Ģeyi teklif etmesi caiz değildir. ü Allah
11
itaatkâr kulunu cezalandıramaz. ü Ölen müĢrik çocuklarına azap etmesi caiz değildir. Ġnsana mutlak
serbesti verirken Allah‟ın iradesini sınırlayıcı fikirleri kaderi inkâr etmeleri Ehli sünnet âlimleriyle
aralarındaki en önemli tartıĢma konularıdır. VA‟D EL
VA’ĠDVa’d : iyi iĢler yapanın ahrette mükafatlandırılması; Va‟id : kötü iĢlerde bulunanların ahrette
cezalandırılmasıdır.
ü Allah Teâla Va‟idinden asla caymaz. ü Büyük günah iĢleyenler tevbe etmeden ölürse bağıĢlanmazlar
ve bunlara peygamberin Ģefaati söz konusu olamaz. § Bu bağlamda mutezile Ģu konuları ele almıĢtır:
Küfr Fısk Kebire Tevbe Sevap Ġkâb ġefaat Kabir azabı Cehennemliklerin durumu
EL MENZĠLE BEYNEL MENZĠLETEYN: Ġman ile küfür arasında bir mertebedir. ü Bu mertebe
mutezileye göre fasıklıktır. ü Bu kiĢi tövbe etmeden ölürse ebedi cehennemliktir. Azabı kafirinkinden
daha hafif olur. ü Tevbe ederse mümin olarak ölür. § Bu prensip mutezilenin amelin imana dahil
olduğu anlamına gelir.
Bunların fikrine göre büyük günah iĢleyene mümin denilemez. Müminlere yapılan övücü sıfatlar
bunlara kullanılamaz. Bunlara saygı gösterilemez. Bunlar sevilemez ve dost tutulamaz.
EMRĠ BĠL MARUF NEHY-Ġ ANĠL MÜNKER: Ġslami çağrının yayılması ve dalalette olanların
hidayete ermesi için her Müslüman‟ın iyiliği emredip kötülükten sakındırması mecburi bir görevdir. o
Bununla Mutezile toplum içinde sıkı bir denetim mekanizması kurmak istemiĢtir.
Mutezile kendi ilkelerini devlet eliyle zorla DĠĞER Müslümanlara kabul ettirmeye çalıĢırken yaptığı
sert çıkıĢlarla âlimler ve halk nezdinde kendi varlığının sonunu hazırlamıĢtır.
MUTEZĠLEDE AKIL NAKĠL MESELESĠ:Ø Kelam mezhepleri arasında en çok akla önem veren
Muteziledir. Ø Ġnandığı Ģeyin delillerini bilmeyen kiĢinin imanı geçerli değildir. Ø Vahy gelmeden de
insan aklıyla Allah‟ı bulabilir. Ø Allah ile ilgili belli prensip ve ilkeler konuluır; Kur‟an ya da hadis
metinleri eğer bu ilkelere uymuyorsa bu akli ilkler çerçevesinde tevil edilir. Uygunsa dokunulmaz
aynen bırakılır. § Bu nedenle mutezile kelamında akıl tevil ve mecaz kavramları çok önemlidir.
Sadece kelami konularda akli ilkelerin kur‟an veSünneti yorumlamada belirleyici olduğu hususu Kâdî
Abdülcebbar tarafından açıkça belirtilir. Mutezilenin DĠĞER GörüĢleri1. Katil tarafından öldürülen
kiĢi eceliyle ölmemiĢtir. Ecelinden once ölmüĢtür. 2. Haram yiyecekler rızık değildir. - rızkı Allah
verir ve Allah kötü fiil iĢlemez. bundan dolayı helal olan yiyecek ve gıdalar rızık olarak adalandırılır.
3. Ġtikadi konularda sahih bile olsa hadislere güvenmezler. 4. Ġyi ve kötü olan Ģeyler vahy gelmeden de
bilinebilir. 5. Evliyanın kerameti diye bir Ģey yoktur. 6. Sihrin aslı yoktur. Sihir göz boyamasıdır.
BASRA VE BAĞDAT MUTEZĠLESĠØMutezilenin ilk temsilcileri de aralarındadır. Ø Abbasilerle
sorun yaĢamamıĢlardır. Ø Kelami meseleleri teorik olarak ele almıĢlar. Dolayısıyla fikri mücadeleye
önem vermiĢlerdir. Ø Akla ve vahye aynı oranda önem vermiĢler Ø Ġslamın devamı için felsefeyi araç
olarak görmüĢler Ø KarĢılaĢtıkları farklı kültürleri felsefeyi iyice öğrenmeye çalıĢmıĢlardır. Ø Allah‟ın
sıfatlarını konu almıĢlardır.
BASRA EKOLÜ
Bağdat ekolü Ø Hz. Ali‟yi DĠĞER sahabeden üstün sayarlar. Ø Abbasilerle bundan dolayı sorun
yaĢamıĢlardır. Ø Daha çok ameli yönü ortaya çıkaran incelemelerde bulunmuĢlar Ø Mezhep
görüĢlerinin devlet eliyle yayılması taraftarı olmuĢ yönetimle arasını iyi tutmuĢtur. Ø Bu bağlamda
eserlerinde imamete vurgu yapmıĢlardır. Ø Varlık meselesini ele almıĢlardır. Ø Basraya göre yunan
12
felsefesinden daha çok etkilenmiĢler. Sebebi Halife Me‟mun‟un Bağdat‟ta baĢlattığı tercüme
faaliyetler
MUTEZĠLENĠN ÖZELLĠKLERĠ
1. Çok kültürlü bir ortamda ortaya çıkmıĢtır. 2. Islam!ı tenkid edenlere kültürleriyle bozmaya
çalıĢanlara çok ciddi karĢılıklar vermiĢtir. 3. Yunan felsefesinin tesirinde kalmıĢlar 4. Akılcıdır.
Bazıları Ġslam‟ın Rasyonalistleri olarak adlandırılır. 5. Akla aykırı nassları tevil etmekte akla uygun
Ģekilde tefsir etmektedir. 6. Özgürlükçüdür. Serbest düĢünce insane iradesine önem verir. 7. Kur‟an
mahluktur fikrini zorla Kabul ettirme çabaları özgürlükçülüklerine aykırı olmuĢtur. 8. Alimleri
ibadetlerine düĢkün zahit kimselerdir. 9. dini ve tabii ilimlerin geliĢmesine katkı yapmıĢtır. 10. Dini
ilimlerde akılcılığı tabii ilimler için ise deney ve gözlem metodunun kullanılmasına ön ayak olmuĢtur.
11. Kur‟an üzerinde yoğunlaĢmıĢlardır. 12. Nakli delil getirecekse Kur‟andan olmasına özen
gösterirlerdi. 13. Inanç konusunda sahih de olsa hadisler dikkate alınmamıĢ delil olarak ortaya
konmamıĢtır. 14. Dirayet tefsirine önem vermiĢ ve öncüleri olmuĢlardır. 15. Ehl-I sünnetle ihtilafları
olsa da sünni kelamı etkilemiĢtir.
Bu kıymetli özet çalıĢması için [ "krnfl" rumuzlu arkadaĢamıza teĢekkür ederiz. ]
************************************************** Aynı Ünite Farklı Bir Özet
MUTEZĠLENĠN ĠSMĠ VE MEZHEBĠN DOĞUġU: Mutezile; ayrılanlar, farklı görüĢ bildirenler,
uzaklaĢanlar, bir köĢeye çekilenler anlamına gelir. Kurucusu Vasıl b. Ata‟dır. Ata hasan Basri‟nin
öğrencisidir. bir adamın hasan Basri‟ye gelip kebire iĢleyen birinin durumu hakkında soru sorması
üzerine ata hocasının öncesinde farklı bir görüĢ öne sürmüĢtür. Ata ya göre kebair iĢleyen biri dinden
çıkmaz ama mümin de değildir. o ikisinin ortası bir mertebeye sahiptir. (el menzile beynel
menzileteyn) mutezile göre büyük günah iĢleyen fasıktır. . .
MUTEZĠLENĠN 5 TEMEL PRENSĠBĠ:1. adalet 2. tevhid 3. vad ve vaid 4. emri bil maruf nehyi
anil münker 5. el menzile beynel menzileteyn
MUTEZĠLE YUNAN FELSEFESĠNDEN NASIL ETKĠLENMĠġTĠR?yunan felsefesine ilgi duyan
mutezile gerçek amacı olan Ġslam‟ı savunma prensiplerinden uzaklaĢmıĢ ve neticede akla önem
vermiĢtir. Akılla çeliĢen nassları aklın ıĢığında tevil etmeye baĢlamıĢlardır. nasslarla çeliĢen görüĢleri
savunur olmuĢlardır. .
MĠHNE DÖNEMĠ NEYĠ ĠFADE EDER. Abbasi devletinin desteğini alan mutezileciler kuran mahlûk
olduğu görüĢlerini zorla benimsetme yoluna gitmiĢ araların Ahmet bin Hambeli‟nde olduğu birçok
alime zulüm ve iĢkenceler etmiĢlerdir. Bu döneme mihne dönemi denir.
MUTEZĠLE EKOLÜNÜ DEVLET ÇERÇEVESĠNDEN UZAKLAġTIRAN ABBASĠ HALĠFESĠ
KĠMDĠR. Abbasî halifesi mütevekkil döneminde mutezilenin üzerine gidilmiĢ, fıkıh ve hadis
âlimlerinin yardımıyla bu ekolün görüĢleri çürütülmeye çalıĢĠLMĠĢtır. günümüzde yemen de ġiilerin
bir kolu olan Zeydiye mezhebinde görüĢleri benimsetilmektedir. .
MUTEZĠLENĠN DĠĞER GÖRÜġLERĠ1. öldürülen birisi ecelinden önce ölmüĢtür. 2. haram
yiyecekler rızık değildir 3. kurana çok vurgu yaparlar. Ġtikadı konularda sahihte olsa hadisleri
benimsemezler 4. iyi ve kötünün bilinebilmesi için vahyin gelmesi gerekmez 5. evliyanın kerameti
diye bir Ģey yoktur. 6. sihrin aslı yoktur o sadece göz yanılgısıdır.
BASRA VE BAĞDAT MUTEZĠLESĠ. Kelama giriĢ-Sayfa2
A. BASRA MUTEZĠLESĠ; 1. ilk mutezileâlimlerinde aralarında bulunduğu bir ekoldür. Bu ekol
siyasal iktidar ve tartıĢmalardan uzak durmuĢtur. 2. kelami meseleleri teorik bir biçimde ele
almıĢlardır. 3. usul ve füruda hem akla hem de vahye önem vermiĢlerdir. 4. amaçları Ġslam‟a
yöneltilen eleĢtirilere cevap vermek olmuĢtur 5. felsefeyi dine hizmet eden bir araç olarak
görmüĢlerdir. 6. allahın sıfatları konusunu ele almıĢlardır. TEMSĠLCĠLERĠ: vasıl b. ata, amr b. Ubeyd,
13
EbuBekir el esam, abbad, hiĢam, nazzam, el-allaf, abbad, cahız, cübbai, ebu HaĢim cübbai, kadi
abdülcebbar, zemahĢeri. . . Basri
B. BAĞDAT EKÖLÜ; 1. ameli yönü ortaya çıkaran incelemelerde bulunmuĢlardır 2. görüĢlerin devlet
eliyle yayılması taraftarı olmuĢlardır 3. eserlerinde imamete daha çok vurgu yapmıĢlardır. 4. varlık
meselesini ele almıĢlardır 5. yunan felsefesinden daha çok etkilenmiĢlerdir.
TEMSĠLCĠLERĠ:biĢr b. mutemir, sümame b. eĢras, el-mübeĢĢir, harb, ebi Davud, el iskafi, el hayyat,
ka'bi. .
MUTEZĠLENĠN GENEL ÖZELLĠKLERĠ1. mutezile Basra ve Bağdat gibi eski ve kalabalık kültürlü
yerlerde zuhur etmiĢtir. 2. buradaki Ġslam a YÖNELĠK ELEġTĠRĠLERecevap vermiĢlerdir. 3. yunan
felsefesinin tesirinde kalmıĢtır 4. akla çok önem vermiĢlerdir. OnlaraĠslamrasyonalistleri
denilmektedir. 5. dini ilimlerde akılcılığı. Tabiat ilimlerinde deney ve gözleme önem vermiĢlerdir. 6.
dirayet tefsirine önem vermiĢlerdir.
KELAMA GĠRĠġEHL-Ġ SÜNNET KELAMI (EHLÜ’S-SÜNNET VE’L CEMAAT) (5. ÜNıTE)
Ehl-i Sünnet: Ehl-i nispet, sünnet ehli, sünnete mensup olan. . Sünnetullâh- Allah (cc) hükümleri, emir
ve yasakları. . Sünnetü‟n- Nebi – Hz. Peygamber‟in takip ettiği yol anlatılır. Ehl-i Sünnet;
Peygamber‟in yolunu ve dini anlama-uygulama biçimini takip edenlere denir. Ehl-i Sünn ve‟l- Cemâa
: Bir araya getirilmiĢ Ģey, Istılahta; Müslümanların çoğunluğu, ümmetin siyasi birliği ve bütünlüğü
anlatılır.
Bağdadî, el- Fark beyne’l-fırak eserinde Ehl-i Sünnetin 8 gup olduğunu söyler. 1) Allah‟ın
(teĢbih) yaratĠLMĠĢlara benzememe ve (ta‟lil) ılahi sıfatları yok sayma anlayıĢından uzak duran
Rafiziler, Hariciler, Cehmiyye, Neccâriyye ve DĠĞER bid‟at fırka dıĢındaki klemacılar 2) Ehl-i rey ve
Ehl-i hadise mensup Selef ehli. ımam Malik, ımam Ģafi, Evzâi, Ebu Hanife, Ahmed b. Hnabel vs. . 3)
Ehl-i bid‟atın inançlarına meyletmeyen muhaddisler 4) Ehl-i bid‟ata meyletmeyen sarf, nahiv, lügat
âlimleri 5) Kur‟an‟ı Ehl-i Sünnet anlayıĢına uygun anlayan kırâat âlimleri 6) Prensipleri Ģeriata ters
olmayan Suffiye 7) Ehl-i Sünnet itikadı üzere olan Cihad ehli 8) Ehl-i Sünnetin yayıldığı Memleket
ahalisi ıbn Hazm; 5 gruba yer verir. 1) Sahabe 2) Tabiun 3) Ashâbü‟l- hadis 4) Onlara tabi fakihler 5)
Müslümanlar ısferâyani ; 2 gruba yer verir. 1) Ehl-i Hadis 2) Ehl-i Rey Ehl-i Sünnetin bir arada
olmasını sağlayan 2 temel ilkesi vardır:1) Büyük günah iĢleyenlerin tekfir edilmemesi 2) Ehl-i
kıblenin tekfir edilmemesi. Ehl-i Sünnet kendisini fırka-ı nâciye olarak görmüĢtür. Nass ve lafza aĢırı
bağlıdır. Abbasiler Döneminde Halku‟l- Kur‟an meselesi mihneye dönüĢtümesi, Ashâbü‟l- Hadis‟in
önemli ismi Ahmed b. hanbel‟in iĢkencelere rağmen iktidara teslim olmaması , Ehl-i sünnetin fırka
olarak algılanmasına neden oldu.
Ahmed b. Hanbel; ılahi sıfatı ispat ve haberi olanın tevile tabi tutulmaması, Kur‟an‟ın ezeli olması,
ruyetullâh, inanç esaslarının nassla belirlenmesi konularına önem vermiĢtir.
Kelâm‟ın Öncüleri = ıbn Küllâb, Kalânisi, Muhâsibi‟dır. EĢ‟ari- Mâturudi Sünni ekolün oluĢmasına
zemin hazırlamıĢtır. Ehl-i Sünnet Ekolünün Temel GörüĢleri :Ehl-i Sünnet; Râfizileri reddetmek
konusunda ıMAMET, kaderi reddetmekle KADER ve ıNSAN FıLLERı konusunda , Hâricileri
reddetmekle BÜYÜK GÜNAH MESELESıNDE bu gruplardan ayrĠLMĠĢtır.
1-ĠMAMET = Hz. Peygamber‟den sonra ortaya çıkan devlet baĢkanlığı meselesidir. 2 görüĢ hâkimdir.
1-ımametin nass ve ittifakla olması esasını benimseyenler=Ehl-i Sünnet, Hâriciler, Mu‟tezile bu
görüĢü paylaĢan mezheplerdir. Ehl-i Sünnet, imamın KureyĢ‟ten olmasını Ģart koĢar. Hâriciler ve
Mu‟tezile imametin nass ve tayinle olması gerektiğinde ittifak etmiĢlerdir. 2-ımametin nass ve tayinle
14
olduğunu iddia edenler=Ģia ve Revafız , Hz. Ali ve çocuklarının nassla tayin edildiğini söyler.
Hilâfetin Hz. Ali ve çocuklarının tahsis edilmesi, ilk 3 halifenin hilâfetinin tartıĢmalı hale getirilmesi
konusunda Ehl-i Sünnet Ģia‟dan ayrılır.
2-BÜYÜK GÜNAH = (el- Mürtekibü‟l- Kebire) Cemel- Sıffin savaĢı sırasında Müslümanların
birbirini öldürmesiyle oluĢan problemlerdir. Hâriciler;Hem biribirini öldüren hem de hakem olayına
karıĢanlar büyük günah iĢleyip kâfir olmuĢtur. Mu‟tezile; el-Menziletü Beyne‟l- Menzileteyn
görüĢünü savunur. Ehl-i Sünnet; Günah iĢleyenkâfir değil, günahkârdır. Kâfir muamelesi yapılamaz,
durumu Allah cc. bağlıdır. Büyük günah meselesinde Hâricileri reddetmiĢlerdir.
3-KADER VE insanın ÖZGÜRLÜĞÜ = Kader konusu Hz. Ömer ve Hz. Ali‟nin hilâfeti döneminde
gündeme gelmiĢ, Müslümanları fırkalara ayırması Emeviler döneminde olmuĢtur. Ebu Hanife, Ömer
b. Abdülaziz, Hasan el- Basri kaderi kabul etmiĢler; ama kaderi anlama biçiminde ayrılığa
düĢmüĢlerdir. Hasan el- Basri; Kaderi inkar eden kâfir, günahı Allah‟a yükleyen zalimdir. Ömer b.
Abdülaziz ; Allah‟ın bir Ģeyi bilmesi o Ģeyin oluĢumunu zorunlu kılar. Ebu Hanife; Allah‟ın ilmi
tavsifidir, bir Ģeyi bilmesi oluĢumunu zorunlu kılmaz. Ehl-i Sünneti meydana getiren Ehl-i Hadis ve
Ehl-i Rey‟in inanç konusuna yaklaĢımı nasıldır? Ehl-i Hadis, nassları mümkün olduğunca yoruma
tutmaz ve kıyasa baĢvurmaz, amel-inanç konusunda nakle baĢvurur. Ehl-i Rey; Te‟vile baĢvurur,
konusunda akla, kıyasa, içtihada önem verir.
MÂTURĠDĠLĠK : Ebu Mansur el- Mâturidi‟idr. Semerkant‟ta ortaya çıkmıĢtır. ımanın tanımı ve
büyük günah meselesinde mürcie mezhebiyle benzerlik gösterse de Mürcie uluhiyet, nübüvvet ve
ahretle ilgili kapsamlı teori ortaya koyamaz. Mâturidiliğin görüĢleri kapsamlıdır. -Hanifliğin bu
bölgede yayılması Ebu Yusuf zamanında olmuĢtur. Mâturidiliğin geliĢip ekolleĢmesinde katkısı
olanlar;En baĢta öğrencileri ve taraftarlarının katkısı büyüktür. · Hakim es- Semerkandî – es-
Sevâdu‟l- a‟zam · Ebu Nasr el- ıyâzi‟nin oğulları Ebu Ahmed el- ıyâzi, Ebu Bekir el- ıyâzi ·
Rüstüğfani – ırĢâdu‟l- Muhtedi · Mâturudi‟nin Kitâbü‟t- Tevhid, Tevilâtü‟l- Kur‟an · Ebü „l- Yüsr el-
Pezdevi – Usulü‟d- Din · Ebü‟l- Muin en- Nesefi – Tebsıratu‟l- edille
Müteahhirin Dönemi: Ebu Ģekür Muhammed b. Abduseyyid el- KiĢi, Ali b. Osman el, UĢi, Ebü‟l-
Berekât en- Nesefi vs. ( sayfa 94‟e bakınız)
Ģerhçilik ve HaĢiyecilik Dönemi : Kemaleddin el- Beyâzi, Ali el- kari, Hayâli Ahmet Efendi, Davud
el- Kasri, Beyâzizâde (bakınız sayfa 94) Maturidi Ekolü ile Hanefilik ve Mürcie arasında ne tür
iliĢkiden söz edilebilir?Hanefilik- Mâturidilik arasında yakın iliĢki vardır. Mâturudi Hanefi
medresesinde yetiĢmiĢtir ; ama müstakil mezheptir, Hanefi mezhebinden ayrıdır.
MATURĠDĠLĠĞĠ TEMEL GÖRÜġLERĠ =
1) Uluhiyet : Allah‟ı aklen bilmek vaciptir. Peygamberler olmasaydı akılla Allah‟ın varlığı bilinebilirdi.
Allah‟ın isimleri vardır ve tevkifidir. Allah‟ın zati ve subuti sıfatları vardır. Zati Sıfatlar; Vücut,
Kıdem, Bekâ, vahdaniyet, Kıyam bi nefsihi Subuti Sıfatlar; Hayat, ılim, Basar, Sem‟, ırade, Kudret,
Kelâm, Tekvin Mâturidilere göre tekvin sıfatı diğer sıfatların ezelidir. EĢ‟ariler tekvin sıfatını kabul
etmezler. Ruyetullâh- Allah cennette görülecektir. 2)ınsanın Özgürlüğü : ınsan kendi eyleminin
sahibidir, insan fiileri cüzi iradenin sonucudur, Fiili seçme (kesb) yönü insana, yaratma yönü Allah‟a
aittir. 3)Büyük Günah: Bir insan dinden çıkmaz, kâfir olmaz. Dünyada hakiki mü‟mindir, iĢlediği
güneh yüzünden Fâsık diye nitelendirilir. Tevbe etmeyle günahı affedilir. 4) Amel- ıman ıliĢkisi: ıman
tasdikten ibarettir. ıman ve amel 2 ayrı olgudur. Namaz, oruç, zekat, hac iman değil, imanın dıĢındaki
farzdır. Namazın farz olduğuna inanmamak küfür, farz olduğu halde kılmamak küfür değildir. Böyle
15
kiĢi günahkar mü‟mindir. Mü‟min; ameli kaybederse imanı kaybetmez, tasdiki kaybederse imanı da
kaybeder. 5) Nübüvvet: Peygamberlerin sonuncusu; Hz. Muhammed‟dır ve en büyük mucizesi
Kur‟an‟ı Kerim‟dir.
Eġ’ARĠLĠK : Kurucusu Ebu‟l- Hasan el- EĢ‟ari‟dir. MüĢebbihe, mücbire, vs. anılır. Hayatını
Mutezile de geçirmiĢ hocası Ebu Ali el- Cübai ile girdiği 3 kardeĢ meselesi ( Allah‟a bir Ģeyin vacip
olup olmaması) Mu‟tezilenin izahının yeterli olmaması yüzünden ondan ayrĠLMĠĢtır.
KuruluĢ ve Mütekaddimin Dönemi : ılk zamanlar Ahmed b. Hanbel2in itikadına bağlı ortaya çıkmıĢ,
bunu da el- ıbâne an Usuli‟ddiyâneadlı eserinde ortaya koymuĢtur. -Hanbelilerin eleĢtirisine karĢı
Risâle fi istihsânu‟l- havd fi ilmi‟l- kelâm -EĢ‟ari birçok grupla birlikte polemiğe girmiĢ ve el- lüma ile
birlikte birçok eser yazmıĢtır.
EĢ‟ari‟nin yetiĢtirdiği öğrenciler; Ebu‟l- Hasan el- Bâhili, Bakıllâni, Ebu ıshak el- ısfereyâni,
Abdülkâhir el- Bağdâdi vs. . Gazzali‟nin yetiĢmesini sağlamıĢtır. Bâkıllâni;kelâm ilmine iliĢkin
yazdığı et- Temhid eserde kelamın ekolleĢmesini sağlamıĢtır. Cevher, araz, âdet gibi kavramlarla
mezhebin kozmolojik görüĢlerini temellendirmiĢtir. Tabiatçıları reddetmiĢtir. Cüveyni: eĢ- Ģamil fi
usuli‟d-Dinkelama iliĢkin sistemli eser vermiĢtir. Kitabü‟l- ırĢad Kelam konlarını derleyip EĢ‟ari
düĢüncesini yansıtan eseridir.
Müteahhirin Dönemi : EĢ‟ari‟nin Gazzali‟yle baĢlayan dönemidir. En önemli özelliği ; delilin geçersiz
olması ile medlûlunde geçersiz olacağı ( inikâs-ı edille) terk edilmesi ve Aristo mantığının kelâm
ilmine girmesi. Gazzali‟nin eserleri :· el- ıktisad fi‟l-i‟tikâd , ılcâmu‟l- avâm an ilmi‟l- kelâm ve
Kıstâsu sırati‟l- mutsakîm · Makâsıdu‟l- Felâsife ve Tehâfütü‟l- Felâsife adlı eserleri filozoflarla
tartıĢmalarını anlatır ve tanınmasını sağlayan en önemli eserdir. · Mihakku‟n- nazar, Mi‟yaru‟l-ilim
mantığa dair eserleridir. · El-Munkizu mine‟d-dalâl otobiyografik eseridir. Bu Eseriyle Ģüphecilik
metoduyla baĢta DESCARTES olmak üzere tüm filozofları etkilemiĢtir. · Gazali sayesinde MANTIK
müfredata girmiĢtir.
Gazali sonrası dönemdeġEHRıSTANı önemlidir. Onun Hâl teorisine yönelttiği eleĢtiri sayesinde
yeniden EĢ‟ariliğin sayısı arttı. ıbn Sina‟yı da eleĢtirmiĢtir.
Fahreddin er- Râzi; kelâm- felsefe evliliğini tamamlamıĢ, el- ımam olarak tanınmaktadır.
Teftazani ; Ģerh ve haĢiye dönemi önemli simâsıdır. ĢERHU‟L- AKÂıD ve ĢERHU‟L-
MEKÂSIDeseri ile Cürcâni : ġERHU‟L- MEVÂKIF
EĢ‟ariliğin tasavvufa meyleden yönü : er- Risâle „yi yazan KUĢEYRı, Celâleddin Devvani, Muhyiddin
Arabi‟nin vahdet-i vücut anlayıĢı ve EĢ‟ari kelam düĢüncesini uzlaĢtırmaya çalıĢmıĢtır. Kelâm ilminin
mütekaddimin ve müteahhirin 2 döneme ayrılmasının nedeni nedir?Kelâm ilminin gazzali‟ye kadar
geçirdiği dönem mütekaddimin, Gazali ile baĢlayan dönem Müteahhirin‟dır. Önemli özelliği ; inkıkâsı
edillanin terk edilmesi, Aristo mantığının kullanılmasıdır. EĢ‟ARıLığıN TEMEL GÖRÜĢLERı :1)
Uluhiyet: Allah‟ın varlığına ancak istidlal ( akıl yürütmeyle ) ulaĢılır. Allah‟ın varlığı konusunda araz
ve cevherleri , hudüs delilini kullanmıĢlardır. Müteahhirin kelamcıları hudüs delili, imkân delili ve
nizâm delilini kullanmıĢtır. Allah‟ın haberi sıfatları te‟vil etmeden Allah‟a izafe etmiĢtir. Ruyetullâh :
Allah‟ın ahrette görülemsi hem aklın hemde. . . . .
16
YENĠ ĠLM-Ġ KELAM (6. ÜNĠTE)
Kelâm‟ın temel konusu; Makâsıd, bunları temellendirmeye çalıĢan vesâildir. Vesâilin değiĢken olması
kelâmın esnek olmasını sağlamıĢtır. Kelâm ilmi esneklik özelliği sayesinde kendini yenileyebilmiĢtir.
Yeni ılm-i Kelâm : Materyalizm ve pozitivizmi reddeden, dine karĢı yapılan saldırıları cevaplayan,
müsbet ilimden istifade edip Allah‟ın varlığını ispat eden , ıslam‟ın akâid konularını ispat edip
savunan ilim. Kelâmda Yenilik ArayıĢlarıBatı Bilim ve DüĢüncesindeki DeğiĢim : Batı, 19. yy ikinci
yarısındaki Rönesans ile yeni döneme girmiĢtir. DeğiĢimi sağlayan en önemli olay; 1) Kopernik‟in
güneĢ merkezli evren görüĢüAristo‟nun Dünya‟yı merkeze alan , tüm gezegen, yıldız, ay, güneĢin
Dünya‟nın etrafında dönmesini ele aldığı BATLAMYUSÇU evren görüĢü yerine Dünya‟da dahil tüm
gezegenlerin güneĢ etrafında döndüğünü ele alması. 2)Kepler ve Galile : Kopernik‟in görüĢünü
ilerlettiler. KEPLER; Astronomiyi fiziğin parçası olarak gördü ve fizik yasasını gök cismine
uygulayan ilk kiĢidir. GALıLE; teleskopla ilk yıldız gözlemi yapan kiĢidir. 3)Newton: gezegenleri
neyin yörüngede tuttuğuyla vs. uğraĢtı. Yerçekimi kanununu keĢfetti. Bu yasa sayesinde gezegenlerin
yeryüzünde hareket ettiğini düĢündü ve “evrensel çekim yasası” adını verdi. 4) Francis Bacon :
Tümdengelim yöntemini ve bu yöntemi kullanan Aristo, skolastik düĢünürleri eleĢtirdi. Bilimde
kullanılcak yöntemin gözlem ve tecrübe olduğunu ileri sürdü. 5)Descates : Kendinden öncekileri bilim
ve matematik bilmemekle suçladı, kendisi matematiği model aldı. O‟na göre iyiyi kötüden ayıran
yöntem Akıldır. KARTEZYEN FELSEFESı nin kurucusu, ilimde sekülerleĢmeye önderlik eden
kiĢidir. 6) David Hume : Duyuları bilgi elde etmenin tek vasıtası olarak gördü. ****fiziği yanlıĢ zihni
yanılma saydı. 7)ımanuel Kant : (Aydınlanma Felsefesinin kurucusudur) Aklın pasif olmadığını,
bilgileri kavramlaĢtırdığını savunur. Duyuların ötesindeki alana Numen, tecrübeyle bilinen dıĢ
dünyaya Fenomen demiĢtir. Numen dünyanın kesin olarak bilinemeyeceği, aklı prensipleri reddeder.
Ontolojik, kozmolojik ve teleolojik delillerle Allah‟ın varlığının ispat edilemeyeceğini iddia etti.
“ınanmaya yer bırakmak için bilgiyi inkar etmek zorunda kaldım” demiĢtir. Dünyada mutlak iyinin
olması ahlaka uygun güç (Tanrı) ile mümkündür. Batıda Ortaya Çıkan Akımlar :
1) POZıTıVıZM: Auguste Comte tarafından 19. yy‟da ortaya atılan düĢüncedir. ılk Fransa‟da ortaya
çıkmıĢtır. ınsanlık tarihini 3 evreye ayırır. 1. Dini Evre- Her Ģeyin din ile açıklandığı evre 2-****fizik
– Olaylar soyut kuvvetle açıklanır. EĢitlik, özgürlük vs. . 3- Pozitif Evre-ınsanın gözlemlenebilene
yöneldiği evredir. ınsan düĢünce ve geliĢiminin en yüksek basamağıdır. Bilim- dinin uyuĢmasının
mümkün olmadığını söyledi. Bütün dinleri inkar etti ve “ıNSANLIK DıNı “ adlı dini ortaya koydu.
Dinin esası bilim, hedefi düzen ve ilerlemedir.
2)DARWWıNıZM : Charles Darwin „in ortaya attığı görüĢtür. Tekâmül nazariyesi de denir.
Darwin‟in evrim teorisine katksı; ayıklama ( selection) fikrini eklemesidir. Darwin‟e göre, insanlar
arası mücadele vardır ve en güçlü olanlar hayatta kalır. ınsan dönüĢüm ve ayıklanma ilkesi gereğince
ınsanın TüreyiĢi adlı eserinde insanın maymundan türediğini iddia etmiĢtir. Darwin; Ayıklanma ilkesi
ve hayat mücadelesiyle Marx diyalektiğine · ınsanı değer- inancından uzaklaĢtırıp hayvana
indirgeyerek Materyalistlere · ınsanı Allah‟ın değerli kulu yerine tabiatın baĢarılı hayvanı görerek
Pozitivistlere örnek olmuĢtur. 3)MATERYALıZM : maddeyi değiĢmeyen aktif, dinamik kabul eden
ruh ve düĢüncenin maddenin parçası olduğıunu kabul- inkar eden düĢünce akımıdır. Tabiatı esas
aldığından TABıATÇILAR denir. Öncüsü; KARL MARX „tır. Marx tarihi düzeni; 1) ılkeltoplum 2)
Asyatik Toplum 3) Köle-toplayıcı toplum 4) Feodalizm 5) Kapitalizm Marx; Communist Manifesto ve
Das Kapital eserinde kapitalizmin yıkılıp komünizmin oluĢacağını dile getirmiĢ. Marx; ekonomi ve
araçlarını “ alt yapı” felsefe, ahlak, din “üst yapı” olarak değerlendirmiĢ, Üst yapının alt yapı
17
tarafından belirlendiğini söylemiĢtir. Kelâm iliminde yenilik arayıĢının sebepleri olarak baĢka ne
eklenebilir?ıslam‟ın sömürgeleĢmesine karĢı koymak, halkı uyandırmak, içtihat kapısını açıp ıslamın
dinamik yapısını ortaya koymaktır. Yeni ılm-i Kelâmın Öncülleriılim adamları ıslam dünyasının
gerilemesinin nedenini ilim ve eğitim sistemindeki eksikliklere buldu. Fıkıh, tefsir ve kelâmda yenilik
arayıĢına çıktılar.
OSMANLI
Abdüllatif el- Harputî (1842- 1914)
Tarih-i ilm-i kelâm , Tenkihu‟l- Kelâm fi akâdi ehl‟il-ıslam 2 eseri vardır. Tenkihu‟l-Kelâm fi akâid
ehl‟il- ıslam; bu eseri yazma nedeni;Darü‟l-Fünun ılahiyat Fakültesinde kelâm dersi okutulurken
bid‟at sahiplerini susturacak kelâm kitabı olmayıĢıdır. Harputi; bilim ve dinin objektif kriterler
kullanıldığında uzlaĢabileceğini savunmuĢtur. Bilimde yararlanılacak veri olduğunu, dinle
uzlaĢılmayanların da reddedilmesi gerektiğini savunarak “EKLEKTıK “ yöntem uygulamıĢtır.
Mütekaddimin ve müteahhrin döneminden sonra 3. kelâm dönemini baĢlattığını söylemiĢtir. *Hiçbir
Ģeyin madde ve maddiyatla sınırlı olmadığını, mana ve ruh alemi üzerinde de durulması gerektiğini
söylemiĢtir. ızmirli ısmail Hakkı
Buhrandan kurtulmak için 2 görüĢün ortaya çıktığını söyler. 1- ıhyacılık : Hedefi; Özüne dönerek
ıslam‟a sokuĢturulmaya çalıĢılan yabancı unsurları temizlemek. 2-Modernist Kanat : ıslam‟ın değer-
ilkelerini Batı‟nın düĢünce kriterlerine göre yeniden yorumlayıp Batı- ıslam‟ı kaynaĢtırmayı
hedefliyordu. Müslümanların saf inanç sahibi olmasını , eğitim, öğretim- tasavvur ıslahı, ıslam ahlak
anlayıĢını değiĢtirmek, cihat kavramını geniĢ kapsamlı anlamayı gerekli görüyordu.
Yeni ılm-i Kelâma olan ihtiyacı ; baĢta kelâm ilmi, Yunan Felsefesi, ıbn Sina gibi filozoflara, bid‟atçı
fırkalara karĢı ortaya konulmuĢtur. Kelâm ilminin muhatabı değiĢtiği için kelâm ilmi de yeni muhatap
ve yönteme göre değiĢmek zorundadır. ıslam akâidiyle bağdaĢmayan felsefi kanun kabul edilen bir
delille, reddedilen bir delille kabul- reddedilmelidir. Tabiat bilimini kelâma dahil etmek doğru
değildir.
MISIR
Napolyon‟un Mısır iĢgaliyle yani dönem baĢladı. Kavalalı Mehmet Ali PaĢa‟nın ilmi açıdan birçok
katkısı olmuĢtur. Muhammed Abduh
Tedrisatı yeniden düzenlemeye çalıĢmıĢtır. Abduh kendi dönemindeki kelâm eğitiminden memnun
değildi. · Öğrencilerin elleri ve kitapçılarda Mâturudi, EĢ‟ari, Bakıllâni kitapları görmemekten
yakınıyordu. · Öğrencilerin üretken olmayıp ezberle yetinmesi, · ınsanlara ait görüĢün nassla eĢdeğer
tutulup eleĢtirilmemesi. Abduh‟un ortaya koyduğu kelâm; Toplumsal konulara ağırlık vermesini
istemiĢtir. Yeni ılm-i Kelâm‟a karĢı çıkanların gerekçeleri ne olabilir?Eskide kalmıĢ Müslümanlar
arası ihtilâfı körükleyeceği, ıslam toplumunda fitneye dönüĢeceğini düĢünüp Müslümanların
inançalrını korumak için karĢı çıkmıĢlardır
. HıNDıSTAN
17. yy ıngilizler ıktisadi gayeyle Hindistan‟da EAST INDIAN COMPANY adlı Ģirket kurarak egemen
oldu. Âlimlerin bir kısmı Ģehri terk etti, bir kısmı beraber yaĢama ılımlı baktı. Seyyid Ahmet Han, Ģibli
Nu‟mani, Emir Ali, Muhammed ıkbal, Ebu‟l- Kelâm Azâd baĢlıca âlimlerdir. Seyyid Ahmed Han
18
*Kelâm ilminde yenilik ihtiyacını ilk dile getiren kiĢidir. *O‟na göre günümüz ilmi akli kıyasa değil,
tecrübe ve müĢahedeye dayanır. *Ortaya koyduğu kelâma TABıATÇI KELÂM denir. Yeni kelâm
anlayıĢını ortaya koyarken Ehl-i Sünnet kaynağından yetinmeyip Yeni Mu‟tezile ve filozof
görüĢlerinden de faydalanmıĢtır. Ģiblî Nu‟manî
*Yeni kelâm hareketinin Hindistan‟daki asıl teorisyenidir. *ılmu‟l- Kelâm eserinde eski kelâmın
faydasız olduğunu yeni kelâma olan ihtiyacı anlatmıĢtır. *ılm-i Kelâmı Cedid eseriyle ihtiyaç duyulan
kelâmı anlatmıĢtır. *Nedvetü‟l- Ulemâ kurduğu teĢkilatın hedefi ateizmin meydan okumasına karĢı
yeni kelâm ilmi kurmak. *Kelâm ilminde açık ve sade temel konuların yer alamsından yanadır. Ona
göre kelâm ıslam inanç esaslarını açıklamak için kullanılan metot. *ıslam‟ın sade itikat yönü değil,
tarihi, ahlaki, sosyal bir bütün olarak ele alınması gerektiğini düĢünür. * Mevlana'yı da kelâmcı sayar.
Yeni ılm-i Kelâm öncülerinden 5 âlim yazınız. 1) Ģiblî Nu‟manî2) Muhammed Abduh3) Muhammed
ıkbal4) Filibeli Ahmed Hilmi5) Muhammed Hamdi Yazır
YENĠ KONULAR VE YENĠ YAKLAĢIMLAR
Geleneksel kelâmdan farkı; ele aldığı konular ve öncelikleridir. Bilgi ve Varlık*Müteahhirin
döneminde fazlasıyla önem verilen bu konuya yeni dönem kelâmcıları girmeyi hoĢ karĢılamamıĢlar.
Bu dönem kitaplarının uzun giriĢ ve baĢlangıç ilkesinden oluĢuyor olması baĢlıca eleĢtiridir. *Varlık
konusu da detaylı biçimde ele alınmamıĢtır. Ģibli Nu‟mani varlık konusunda DĠĞERlerine göre farklı
biryerde durur. Ulûhiyet :Mutezile de tevhid temel prensiptir. Allah‟ın varlığı knousunda Mutezile,
EĢ‟ari, Mâturudiler hudüs, gaye, nizam ve imkan delilini kullanmıĢlardır. Muhammed Abduh; Allah‟ın
varlığını ispatta ımkan deliline baĢvurmuĢtur. Seyyid Ahmed Han ; felsefi delili kullanmıĢtır.
Muhammed ıkbal; Kant‟ın etkisinde kalıp hudus, imkân, gaye, nizam hiçbirinin Allah‟ın varlığını
ispat edemeyeceğini savunmuĢtur. Pozitivizmin duyuları esas alması, akıl- habere yer vermemesi
eleĢtirilmesine neden olmuĢtur. Peygamberlik : Ģibli Nu‟mani ve Seyyid Ahmed Han peygamberliği
Allah vergisi değil, çalıĢıp kazanmayla elde edileceğini savunmuĢlar. ızmirli ısmail Hakkı,
Muhammed Abduh, ReĢid Rıza Allah vergisi olduğunu savunmuĢlardır. Ģibli, Kur‟andaki olağanüstü
olayalrın akla aykırı olamdığını savunurken Seyyid Ahmed Han hadislerdeki hissi mucizeleri inkar
eder.
Yenilikler ve Farklılıklar Klasik Kelâm Konularının ıhmal Edilmesi :· Müslümana fayda
sağlayacak bilgiler aktarılmak istenilmiĢtir. · Gazali ve müteahhirin sonrası kelâmcılardaki bilgi ve
varlık konularına fazla yer verilmemiĢtir. · Aristo mantık- felsefesine yer vermeyip etkisi kırılmak
istenilmiĢtir. · Ulûhiyetle ilgili mezhepler arası tartıĢma konusu olan sıfatlar konusuna da girilmek
istenilmemiĢtir. · Kader konusundan da uzak durmak istemiĢlerdir. · Meâd ( ahret) konularına da az
girilmiĢtir. EleĢtirel Zihniyetin GeliĢmesi ve Mezhep Taassubunun Kırılması· ızmirli ısmail Hakkı dini
metin dıĢı hiçbir âlimin görüĢ ve sözünün eleĢtiri dıĢı olmadığını söyler. · Ģibli Nu‟mani fıkıhtakine
benzer içtihat kelâmda da yapılmalıdır. ınanç alanında taklit caiz değildir denildiği halde bu kural
uygulanmamıĢtır. Geleneksel Kelâmda Yer Alamayan Konulara Yer Vermesi:· ınançların yanı sıra
dinin bireysel ve toplumsal esaslara yer vermiĢlerdir. · Bu dönem kelâmcılar insan hakkına verdiği
önemi ortaya çıkarmaya bir yandan da ıslam imajını korumaya çalıĢmıĢlar. Yeni ılm-i Kelâm Dön. de
bu konuların ön planda olma nedeni?Materyalist ve ateist akımların ıslam‟ın bu yönüne saldırmaları.
Kelâmcılar; ınsan hayatı- yaĢama hakkına önem verir. Irk üstünlüğü gözetmeden bütün toplulukları
aynı statüde görür. ıslam Tarihi boyunca Müslümanları DĠĞER dinlere karĢı gösterdiği hoĢgörü . . bu
konular önceki kelâm kitabında yer verilmeyen konulardır. *Kadın hakları ve kadının sosyal
konumuna iliĢkin ELEġTĠRĠLERe de cevap vermiĢlerdir. Roma hukukunda kadın kocasının mülkü
olarak görülürdü. ıslam kadına her tür hakkı vermiĢtir. ıslam‟ın Allah- kul arası vasıta kabul etmemesi,
19
DĠĞER dinlerde de ruhbanlık olması, ıslam‟ın üstünlüğünü gösterir. ıslam‟ın nübüvvet anlayıĢı da
diğer dinlerin nübüvvet anlayıĢından üstündür
KELAMA GĠRĠġKELAMDA BĠLGĠ (7. ÜNĠTE)
Kelâmda bilginin önemi ilk inen ayetler; “Yaratan Rabbinin adı ile oku! O insanı rahim duvarına
yapıĢan bir nesneden yarattı. Oku! Rabbinin cömertliği sınırsızdır. O kalemle yazmayı öğretti. ınsana
bilmediğini öğretti. ( Alak-96/1-5) “De ki, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” ( Zümer 39/9)
“Allah‟tan hakkıyla sakınanlar ancak bilen insanlardır. ” (Fâtır 35/28) Bilgi : Arapça kelime olan
“ilim” in Türkçedeki karĢılığıdır. Bilme, biliĢ, tanıma anlamına gelir. Marifette bilgi yerine kullanılan
kavramdır. ılim, somut ve objektif gerçeğin bilgisi; marifet, soyut ve subjektif gerçeğin bilgisidir.
Kelâm âlimlerine göre ilmin tam olarak tarifi yapılamaz. Cüveyni ve Gazali ilmin tarifinin zor
olduğunu söyler, Fahreddin er- Râzi bilmin ancak mahiyetinin bilinebileceğini düĢünür.
__Felsefede bilgi, “bilen suje ile bilinen obje arası iliĢki” dır. __Kelâm bilginleri bilgiyi; bilen kiĢi ve
bilinen olay arasındaki irtibattır Ģeklinde tanımlar.
Kur‟an‟ da Bilgi: ınsanın özelliklerinin tümünü dikkate alan çerçevede incelenir. ( Secde 32/27) ve (
Bakara 2/171) ayetlerinde duyularını kullanmayanların akıllarını da gereği gibi kullanılamayacağına
iĢaret vardır. KiĢinin sağlam duyuları, kusursuz aklı ve haber ile gerçek bilgi elde edebileceğini
düĢünür. Kur‟an „da geçen kalp ve fuâd kelimeleri aklın değiĢik bilgi düzeyini ifade eden olumlu-
olumsuz kullanıma uygun kavramlardır. Kalbe sezgi de denilebilir. Basirette (öngörü, içgörü bir Ģeyi
önceden sezme)sezgi yerine kullanılabilir. Sezgide objektiflik, test edilme yoktur. Kur‟an‟da geçen
bilgi edinme yolları hakkında bilgi veriniz. Duyular, haber ve akıldır. Akıl yerine bazen basiret, kalp,
fuâd kelimeleri de kullanılır.
KELÂMDA BĠLGĠ Bilgi Edinme Yolları: Duyular, haber ve akıldır. KiĢinin duyu ve aklını
kullanarak kendi çabasıyla elde ettiği bilgi haber değildir. Bilginin haber olması için kendi dıĢındaki
aracı vasıtasıyla elde etmesi gerekir. -Vahiylerde haberdir. Dinin esasları haber türü bilgidir. Kelâmda
Haberler Kesinlik HiyerarĢisine Göre Sınıflara Ayrılır:1-Mütevatir: Yalanda birleĢmesi imkansız bir
topluluğun verdiği haberdir. Topluluk olması ve yalanda birleĢmemesi 2 Ģartı vardır. -Bu bilgiye
dayalı hükümler vacip, farz sayılır. 2-Âhâd Haber: Tek kiĢi ya da yalan üzerine birleĢmesi imkan
dahili olan topluluğun verdiği haberdir. Bu tür haberler delil kabul edilmez. Bir haberin mütevatir-
âhâd olması haberin gerçekliği ve gerçekleĢmiĢliğiyle ilgilidir. Haberin içeriği de açık ve anlaĢılır
olmalıdır. ıhlas Suresi “Allah birdir” hem açık hem de mütevatirdir.
Akıl: Mutezile ve Mâturudi âlimler aklın iyi- kötüyü bileceği ve kendine yarar sağlayacak Ģeyi
seçebileceklerini söylemiĢlerdir. Mâturudiler bu bilginin tümel (külli) husus için olacağı tikel Ģeyler
hakkında mümkün olmadığını düĢünürler. KeĢif ve Rüyanın Bilgi Edinme Yolu Sayılması: KeĢif;
Allah‟ın bazı sevdiği kullarına ilham yoluyla bilgi vermesidir. Bu mertebeye ulaĢana Velî ( Allah‟ın
dostu) denilir. Bu olaylar baĢka Ģahıslarda da görülebilir.
ıbn „Arabi toplumda karıĢıklığa yol açacak keĢfin açıklanmasını sakıncalı bulur. ımam Rabbâni keĢfin
içtihat gibi değerlendirilmesini, müçtehidin hata yapması gibi velinin de yapabileceğini düĢünür. -
KeĢif- ilham yoluyla elde edilen bilgi kapalı ispatı imkansız olduğundan itikâdi- ameli konularda
bağlayıcı kabul etmemiĢlerdir. -Rüyalarda öznel ve test edilemez olduğundan bağlayıcı değildir. KeĢif
ve rüyanın bilgi aracı olamamasının nedenlerini DĠĞER bilgi elde etme araçlarıyla karĢılaĢtırarak
20
değerlendiriniz. Test edilme imkanının olmaması. Duyular, haber ve akıl objektif test edilmeye açıktır.
KeĢif ve rüya sübjektif ve test edilemez.
BĠLGĠ ÇEġĠTLERĠ
1. ayrım; Allah‟a ait bilgi de insana ait bilgi de içerik- mahiyet bakımından farklıdır. Allah‟a ait bilgi
öncesiz sonrasız anlamında (kadîm ) , insan bilgisinin bir öncesi olduğundan ( hadis bilgi) dir. 2.
ayrım; bilginin haber yoluyla elde edilmesi. ınsanın düĢünüp kendi aklıyla ürettiği bilgi akli bilgidir.
Allah‟ın Peygamberine bildirdiği bilgi aracı olduğundan nakli bilgidir. * Aklın hiçbir çaba
harcamadan elde ettiği bilgiye zarurî / Zorunlu bilgi denir. Son derece açık bilgi olduğundan bedihî
bilgi de denir. *ınsanın düĢünme sonucu elde ettiği bilgi kazanĠLMĠĢ anlamında ıktisâbi bilgi, kanıt-
delille ulaĢıldığından ıstidlalî bilgi, nazar- düĢünme yoluyla elde edildiği için Nazarî bilgi de denir. 3.
ayrım; Bilginin kesinlik ifade edip etmemesine göredir. Akli bilgi kesin, objektif delillere dayanıyorsa
Burhani bilgi, ( Kesin delil anlamında ) Ģüphe taĢıyan subjektif delillere dayalıysa Hatâbi bilgi (
hitabet gücüne dayanır. ) denir. Haber Yoluyla Elde edilenler ; Nakli Bilgi: Kesin bilgi anlamında.
Yakînî Ģüpheli bilgi anlamında Zannî Bilgi 2 gruba ayrılır.
* Nakli bilginin yakınî- zannî ayrımı ile akli bilginin burhanî- hatabî ayrımı kesinlik ayrımıdır. Yakınî
bilgi nakli bilginin kesin olanı, burhani bilgi de aklî bilginin kesin olanıdır. Nakli bilginin zanni kısmı
ve aklî bilginin hatâbi kısmı kesin olmayanlarıdır. hüküm koymada nakli – yakınî bilginin önceliği
vardır. Kelam ilminde bilgi konusunda bu kadar ayrıntılı yer verilmesinin nedeni ne olabilir?Kelâmın
sahip olduğu inancı ispat ve savunma amaçlı 2 görevi vardır. Bilgiyi tasnife tutarak kesinliğini
belirlemeye çalıĢmıĢlar.
Bilginin Değeri : ınanç alanında değerli olması için nakli ise yakınî, akli ise burhanî olmalıdır.
Bilginin değeri bilgi aracının değeriyle doğru orantıldır. Duyularla elde edilen bilgiyse duyuların
sağlam ve sağlıklı olmasına, akıl- düĢünmeyle elde edilen bilgiyse aklın sağlam ve sağlıklı olmasına ,
haber yoluyla elde edilen bilgiyse haberi getirenin güvenilir olmasına bağlıdır. DüĢünme biçimi ve
metodu ile haberin açık- anlaĢılır olması da önemlidir. Kur‟anda “Size bir Fâsık haber getirdiğinde
onu araĢtırın. ” ( Hucurât 49/6) emri verilmiĢtir. ınsanlar arasında meydana gelen farklı düĢünce ve
fikir ayrılıklarının sebebi?Akılların farklı yaratĠLMĠĢ olması, düĢünce takip yönteminin yeterli
olmamasıdır.
KELÂMIN KAYNAKLARI
Kur‟ân :Kur‟ânın 2 özelliği vardır. Vahiy meleği Cebrail aracılığıyla Hz. Peygamber‟e ulaĢması, bütün
insanları hükmüne yükümlü tutması. Kur‟an Cebrail vasıtasıyla ilâhi alandan beĢeri alana indirilmiĢtir
(ınzal- Nuzül) ılk muhatabı Hz. Muhammed‟dır. Peygamberimiz hertür tehlikeden korunmuĢtur.
(ismet sıfatına sahip) . Bakara 2/2, Kıyame 75/16-17 , Hicr 15/9 Kur‟an‟ ın korunduğuna iĢaret eder.
Sünnet: Kur‟an‟ın ilk ve en güvenilir yorumcusudur. Kıyame 75/18-19 , Necm 53/3 ayetleri
Peygamberlerin açıklamasının ilâhi kontrol altında olduğunu gösterir. Peygamberden gelen hadisin
akâid konusunda delil olması için güvenilir aktarma yoluyla ulaĢmıĢ olması gerekir. Zanni delillere
dayalı itikadi hükümler zanni hüküm olacağından, bu delillere inanmakta bir sakınca olmadığı gibi
inanmamakta küfür olmaz.
Akıl: Aklın kaynak olması istidlâl ve istinbât yollarının kullanılmasıdır. ılk dönem kelâmcıları
görünenden hareketle görünmeyen hakkında hüküm verdiler. Sonraki kelâmcılar mantık kıyasını
21
kullanmıĢlardır. Mantıki kıyas bilgiyi esas alır. Bu bilgide 2 öncül, bir sonuç ve öncüllerin sağlıklı
olması gerekir. Her insan ölümlüdür. Ahmet insandır. Ahmet ölümlüdür. . gibi . -ılk dönem ıslam
düĢünürleri aklın dinde hüküm vermede yetkli olmadığını ileri sürer. Aklın yetkisi sadece anlama ve
aktarmadan ibarettir. Kelâm âlimleri Kur‟an ve Sünnetten boĢ kalan yeri aklın dolduracağını düĢünür.
Kelâmda bilgi edinme yolu derken bilgi araçları, kelâmın kaynağı derken sadece kelâma has kaynaklar
anlaĢılır.
KELAMA GĠRĠġKELÂMDA VARLIK (8. ÜNĠTE)*
Varlık soyut kavram arasında yer aldığından tam tanımı yapılamaz.
*Fahreddin er-Râzî‟ye göre varlık; bilinen vasıtasıyla bilinmeyeni açıklamalı, tarif edilene iĢaret
etmelidir.
*Kelâm bilginlerinin çoğu varlığı varolan zatın sıfatı olarak kabul eder.
*Mu‟tezile kelâmcısı Kadı Abdülcebbâr ve EĢ‟ari kelâmcısı Fahreddin er- Râzî varlığı sıfat olarak
kabul eder. *Ebu‟l- Hasan el- EĢ‟ari, Bakıllânî, Cüveynî gibi EĢ‟ari âlimleri varlığın zatının aynı olan
nefsi sıfattan sayar.
*ılk devir Mu‟tezile- Sünni kelâmcılarda varlık/vücûd, varolan/mevcûd ayrımı söz konusu değildir.
Onların amacı; âlemin varlığının geçiciliğinden hareketle Allah‟ın varlığı ve birliğini ispatlamaktır.
*Varlık ve varolan kavramı Gazzali‟den sonraki kelâmcılar arasında tartıĢma konusu olmuĢtur. *ılk
dönem kelâmcıları “Allah nasıl varolandır?” “Allah‟ı DĠĞER varolanlardan ayıran temel özellik
nedir?” sorularıyla ilgilenmiĢlerdir. *Sünni kelâmcılar Allah‟ın sıfatlarını zihin dıĢı dünyada
gerçekliğinin var olduğunu savunur. *Kelâmcıların esas amacı Allah- âlem arasındaki ayrımı
göstermektir. *Varlığın ne olduğuyla değil, kaç kategoriye ayrıldığıyla ilgilenir.
*Onlara göre varlık kapsamındaki 3 Ģey cisim, cevher ya da arazdır.
*Varolan/mevcûd kelâm kitabında sâbit, kâin, Ģey olarak geçer. *Ebu Hanife el- Fıkhu‟l- Ekber adlı
eserinde Allah varolandır, O‟na Ģey denilebilir demiĢtir. Ģey kavramı yalnız baĢına kullanılabildiği gibi
kâin, sâbit sıfatıyla da desteklenebilir. Varolan:varlığından Ģüphe duyulmayan, algılayandan bağımsız
dıĢ dünyada gerçekliği olan Ģeydir.
*Yokolan/ ma‟dûm: Mu‟tezileye göre yokolan Ģeylerinde varlığından söz edilebilir. Sünnilere göre
yok olan Ģey yoktur. *Yokolan 3 kategoriye ayrılır:1)olması imkansız olan (muhal/imkansız) 2)Ģu
anda olmayan gelecekte gerçekleĢecek olan 3)GeçmiĢte olmuĢ ve bitmiĢ olan ( vuku bulmuĢ) *1. Ģık
mutlak yokluğu, 2. ve 3. Ģıklar göreceli yokluğu ifade eder. *Kıyametin kopması ve ıstanbul‟un fethi
gibi olaylar görecelidir. Hem varolanın hem de yokolanın Ģey kavramıyla tanımlanması ne anlama
gelir?Arap dilinde “Ģey” kavramı varolan için kullanılır, yokolan Ģey olamayandır. Arapçadan
Türkçeye aynı anlamında geçmiĢtir.
VARLIK ÇEġĠTLERĠ:
Gazali öncesinde varlık; Kadîm, hâdis diye 2‟ye ayrılırdı. Felsefenin etkisiyle kelâma vâcip, mümkün
terimleri girmiĢtir. *Hicri 4. asırda Mâturudi âlimi Ebu Seleme es- Semerkandî bu kavramları aklın
hükümleri olarak ele almıĢtır. *Kâdim ve hâdis kelimesinin kelâma uyum sağlamasında yaratma
düĢüncesinin etkisi vardır. Âlem yoktan yaratĠLMĠĢtır. Yaratılma- sonradan olma anlamını ifade eden
hâdis- muhdes kelimesidir. *Mümkin ve vâcip kelimesi felsefedeki anlamıyla Tanrı yoktan yaratan
değil, yokluk-varlık yönünü tercih edendir. Tanrı onun hangi tarafını seçerse o tarafı geliĢir. *Hâdis/
22
muhdes önceden yokken sonradan var edilmiĢ anlamındadır. *Kâdim, varlık ile sadece Allah‟ı ve zati
sıfatlarını ifade eder, hâdis, Alah‟ın dıĢındaki her Ģey ifade edilir. *Kâdim, öncesiz, kendinden sonra
baĢka varlığın olmaması anlamıyla felsefedeki vâcipten ayrılır. *Heyûlanın ezelliğinin kabulü, Tanrı-
âlem iliĢkisi, illet-ma‟lul iliĢkisi değerlendirmesi zorunluluğu gösterir. ılletin zorunlu ma‟lulu
gerektirmesi illet ve ma‟lulun birlikte olduğunu gösterir. *Bâkıllâni‟ye göre kâdim;1)Hâdis olmakla
beraber belli zaman diliminde var olup varlığını sürdüren varlıklar
2) Allah ( ezeli- ebedi olan) *Muhdes, sonradan olan, yoktan varlığa çıkarılan anlamındadır. *Kâdim
ve hâdis arasındaki fark;kâdim için önceden de sonradan da bahsedilmez, hâdis için ikisinden de
bahsedilir. kâdim zaman-mekandan bağımsız, hâdis zaman-mekan bağımlıdır. *Kâdim, Allah ve
O‟nun sıfatları, hâdis; cevher, cisim ve arazdır. Kelâcıların varlığı hâdis ve kâdim Ģeklinde tasnifiyle
vâcip-mümkin tasnifi sebebi ne olabilir? Kelâmcılara göre kâdim Allah‟tır, Allah dıĢındakiler hâdistir.
Felsefe madde- âlemi kâdim olarak düĢünür. Bu yüzden Kâdim- hâdis yerine varlık ve mümkünü
kullanır*Gazzali‟ye göre varlık ya yer kaplayandır ( mütehayyiz) ya da yer kaplamayandır ( gayr-ı
mütehayyiz). Yer kaplayan birleĢik ( mürekkep) değilse cevher-i ferd , birleĢikse cisimdir. *Yer
kaplamayan varlığı için baĢkasına ihtiyaç duyan araz, duymayan Allah‟tır.
*Gazzâli öncesi kelâmcılar Allah‟ın varlığını hudûs deliliyle ispat ettiğinden tikelden tümele giden
özellik taĢır. ”Allah vardır” hükmüne varmak için âlemin varlık ve mahiyetini bilmek gerekir. Kâdim
varlık- Allah ve Sıfatları: Allah‟ın zatı kendinden kâdim( lizâtihî kâdim), sıfatı zatına bağlı kâdim (
ligayrihî kâdim) dır. *Mu‟tezile âlimlerine göre Allah‟ın sıfatı zatının aynı, Sünni kelâmcılara göre
Allah‟ın sıfatı zatından tamamen ayrı ve bağımsız değildir. Allah‟ın kâmil olduğunu ıhlas Suresi ifade
eder. *Bakara Suresi 255 ayet ( Ayete‟l- Kürsî ) Allah‟ın ilmini ve özelliklerini çok iyi ifade eder.
Allah‟ın Selbi Sıfatları:Allah‟a nispet edilmesi yakıĢık almayan, eksikliği çağrıĢtıran sıfatlardır.
Vücud:Allah‟ın varolması, yok olmasının düĢünülememesi. Kıdem:Allah‟ın geçmiĢe doğru
baĢlangıcının bulunmaması. Bekâ:Allah‟ın gelecek yönünde sonunun bulunmaması. Vâdaniyet:Bir ve
tek-yegâne olması, 2 ve fazla olmaması. Muhâlefetün li‟l- havâdis:YaratĠLMĠĢ varlıklara
benzememesi. Kıyam bi nefsihî:BaĢka bir varlığa ihtiyaç duymaması. Subuti Sıfatları:Allah‟ın ne-
nasıl olduğunu anlatan sıfatlardır. Hayat:Allah‟ın diri ve canlı olması. ılim: Allah‟ın her Ģeyi bilmesi.
ırâde: Allah‟ın hiçbir sınırla kayıtlı olmayacak Ģekilde dilemesi. Kudret:Dilediği her Ģeye gücü
yetmesidir. Tekvin:Güç yetirdiği her Ģeyi yaratmasıdır. Kelâm:Allah‟ın yarattığı varlıklara vahiysi,
sözlü hitabı. Semi‟:Allah‟ın kainattaki her Ģeyi iĢitmesidir. Basar: Allah‟ın kainattaki her Ģeyi
görmesidir. Allah‟ın selbi sıfatları ve subuti sıfatları arasındaki fark?Selbi sıfatlar, Allah‟ta
bulunmayan, Ģanına yakıĢmayan sıfatlar, Subuti sıfatlar Allah‟ta bulunan, özelliğini yansıtan
sıfatlardır. *Mu‟tezile ve EĢ‟ari âlimleri Kudret sıfatını baz alıp Fiili sıfatlar diye kategori
oluĢturmuĢlardır. Bu sıfatlar hâdis, sonradan olmadır. Mâturudiler Tekvin sıfatı adı altında 8 grup
oluĢtururlar.
*MüteĢabih lafızları baĢta Hanbeliler ve Ehl-i Hadis grubu te‟vil etmemeyi uygun görmüĢ, Mu‟tezile
ve Sünni kelâmcılar te‟vil etmiĢler. Hâdis Varlık:Âlem:Allah‟ın dıĢında varolan her Ģeydir.
Mutezile‟ye göre Allah kâdim olduğundan O‟nun dıĢındaki varlıklar hâdis sayılmalı. *Mu‟tezileye
göre Kur‟an âlemin parçası, Allah‟tan baĢkadır, yaratĠLMĠĢ. *Ehl-i Sünnete göre Kur‟an Allah‟ın
kelâmıdır, kâdimdir. *Sünni kelâmcılara göre sıfatlar âlemin parçası değil, Allah‟ın nispetleridir.
Mu‟tezile‟ye göre Allah‟ın zatının aynıdır. *Âlem, cisim, cevher ve arazlardan oluĢur. Mâturudiler
âlemi aynlar ve arazlar diye 2 „ye ayırır. Aynları müfred (cevher)ve mürekkep(cisim). Araz aynlar ile
varlığı söz konusu olandır. Cevher:Ģahidde bulunan araz kabul edilen mütehayyiz akledilebilir
varlıktır. Kelâmcılar cüz ellezi lâ yetecezzâ da der.
Cevherin 3 özelliği; görünüĢte bulunan varlık, kendiyle birlikte araz bulunur, yer kaplar.
23
*1)GörünüĢte bulunan varlık olması Arapça c-h-r kökünden duyularla kavranan varlık anlamındadır.
2)Arazlardan ayrı olmaması, arazın cevherden ayrı olması da birlikte olması da cevherin özüne zarar
vermez. Araz geçici, cevher kalıcıdır.
3)Cevher boĢlukta değil, kendinin iĢgal ettiği mekandadır. Hayyiz-yer kaplayanın kapladığı yer,
hayyiz cismin ayrılmaz unsuru olduğundan onsuz cevher cevhersiz hayyiz olmaz. Bâkıllâni
Hristiyanların Allah‟ı cevher olarak gördüğünü söyler. *Âlemin en temel unsuru cevher, cisim
cevherlerin birleĢimiyle oluĢur. Araz cisim- cevherde bulunup onlarla varlığını sürdürür. Cisim:
Cevher düĢüncesini ilk savunan Mu‟tezile „ye göre cisim olma özelliği veren boyutlarıdır. En az 6-8
cevhere ihtiyaç vardır. Sünnilere göre boyutun önemi yok, en az 2 cevherin birleĢmesi yeter. Sünniler
birleĢik olma özelliğine önem verirler. Nazzam‟a göre cisim birleĢik-sonsuz bölünebilen varlık;Dırâr,
cisim arazların toplamıdır. Bâkıllânî „ye göre cisim âlemi Allah‟ın yarattığını hudûs deliliyle
kanıtlamaktır. Araz: (Enfâl 8/67), (Ahkâf 46/24) ayetlerinde belli zaman diliminde oluĢup kaybolan
vasıf olarak belirtir. En temel özelliğidir. Geçicidir, cevher ve cisme değiĢime uğrama özelliği
kazandırır. Arazların sürekli her bir zaman diliminde benzerinin yaratılmasına teceddüd-i emsâl denir.
KELAMA GĠRĠġ KELÂM ESERLERĠ (9. ÜNĠTE)
*Peygamberimizin 23 senelik Peygamberliğinde vahiy art arda devam ettiğinden kelâm, akâid gibi
ilimler yoktu. *Hz. Peygamber‟den sonra hilâfet konusundaki anlaĢmazlıklar ve Müslümanların
arasındaki iç savaĢlar nedeniyle itikâdi-kelâmi problemler yüzünden fikir üretimi baĢlamıĢtır.
*Hâricilerin kolu ıbâziliğin kurucusu Abdullah b. ıbâz „ın Emevi halifesi Abdülmelik‟e yazdığı
mektubu, Hasan-ı Basri‟nin Abdülmelik‟in sorusuna yazdığı Risalesi bunlara örnektir. *Hz. Ali‟nin
torunu Hasan b. Muhammed ıbnü‟l- Hanefiyye‟ye yazdığı 2 risale;Kitâbü‟l-ırcâ ( Cemel ve Sıffin
savaĢlara katılanları küfürle suçlamak yerine hükmün tehir edilip Allah‟a bırakılmasını anlatır.
)DĠĞERi de kaderi inkâr edenlere karĢı yazılır. *Bu risalelerin ortak özelliği, dönemindeki ihtilaflı
meseleleri ele alan, küçük hacimli olan ve tartıĢma ( cebel) metodunu kullanmayan eserler. Kelâmın
TeĢekkül Dönemi Eserleri: Hicri 1. asır sonu ve 2. asır baĢı fikir hareketinden Mu‟tezile doğdu.
Kurucuları Vâsıl b. Atâ, Amr b. Ubeyd‟dır. Ebu Hanife iman esasları için akâid konularını incelemeyi
zorunlu görmüĢ. Eserleri; el- Fıkhu‟l- Ekber, el- Fıkhü‟l-Ebsat, el-Âlim ve‟l-müteallim , er- Risâle ve
el- Vasiyye‟dır. El- Fıkhü‟l-Ekber; Ehl-i Sünneti ilgilendiren konuları ihtiva etmiĢ, konuları ayrıntılı
biçimde tartĢmamıĢ, delil vermemiĢtir.
MU’TEZıLE’NıN SıSTEMLEĢME DÖNEMı ESERLERı
Erken Dönem Mu‟tezile Eserleri: Vâsıl ve Amr b. Ubeyd‟den sonra BiĢr b. Mu‟temir, Nazzam, Ebü‟l -
Hüzeyl el- Allâf , Câhız vs. . âlimler öncülük etmiĢ. *Câhız- Kitâbü‟d-delâ‟il ve‟l-itibâr, el- Osmaniye,
er-Red ale‟n-nasârâ ve‟l-yehûd, Ebû Cafer el- ıskâfi-el- Mi‟yâr ve‟l-muvâzanesi meĢhur. *Bilgi
teorisi, hilâfet meselesi, Mu‟tezile‟nin 5 temel esasını iĢler. Bütün kelâm sistemine YÖNELĠK eser
verirler. *Ebü‟l- Hüseyin el- Hayyât- el- ıntisâr eseri daha önceki Mu‟tezili görüĢleri yetkin Mu‟tezili
eliyle günümüze aktarma açısından önemli. Kelâm alanında ilk sistemli eserlerin Mu‟tezile
mensuplarının vermesinin edenleri? Mu‟tezile‟nin tarihsel olarak eski olması. Abbasi halifesi
döneminde Mu‟tezile‟nin resmi mezhep olması neden olmuĢtur. Sünni Kelâmın Öncülleri ve Eserleri:
ıbn Küllâb el- Basrî, Haris el- Muhasibi, Ebü‟l- Abbas el- Kalânisi meĢhur âlimleridir. Selef inancını
desteklemiĢlerdir. *ıbn Küllâb‟ın Mu‟tezile‟yi red için yazdığı Kitâbü‟s-sıfât, , Kitâbü halki‟l-ef‟âl ve
Kitâbü‟l- red ale‟l-Mu‟tezile dır. *Kalânisi‟ nin eserleri günümüze ulaĢmamıĢtır. *Muhâsıbî Fehmü‟l-
Kur‟an , Mâhiyetü‟l- akl, Fasl Min Kitâbi‟l-azame *Ahmed b. Hanbel; itikâdi meselede aklın
kullanımına mesafeli yaklaĢmıĢ, kelâm metodunu kullanıp Ehl-i Sünnetin savunmasını yapmıĢ.
24
Eserleri; Kitabü‟s- Sünne ( ı‟tikâdü Ehli‟s- Sünne ) , er- Red ale‟z- zenâdıka ve‟l-Cehmiye ilk dönem
inanç yapısını yansıtır.
EHL-ı SÜNNET KELÂMININ DOğUĢ DÖNEMı ESERLERı
*Hicri 4. asır baĢında ımam Ebu‟l-Hasan el- EĢ‟arî kelâm ilminin öncüsü olarak ortaya çıkmıĢtır.
*EĢ‟ari, el-ıbâne an usûli‟d- diyâne eserinde Ahmed b. Hanbel‟e bağlılığını dile getirmiĢ, Risâle ilâ
ehli‟s- Seğr Demirkapı ahalisine gönderdiği risaledir. Risâle fi ihsâni‟l-havz fi ilmi‟l-kelâm ( el- Has
ale‟l-bahs) itikâdi mesele ve kelâmla ilgilenmeyi bid‟at olarak görenlere karĢı yazmıĢtır. Selef
metodundan uzaklaĢıp kelâmcılığını sergilemeye baĢladığını gösterir. El- Lüma akıl-nakil arası denge
kurmaya çalıĢmıĢtır. Makâlatü‟l-ıslamiyyîn Mezhepler tarihine dair yazdığı eseridir. *ıbn Fürek-
Mücerredü makâlati‟l-EĢ‟arî EĢ‟arî‟nin temel itikâdî meselelerin tamamını kapsar. *Mâturudî kelâmı
Mâveraünnehir‟de doğdu, Mâturudi kelâmı daha kapsamlıdır. Mâturudi‟nin eseri; Kitâbü‟t-Tevhid‟in
özelliği bilgi üzerinde durup bilgiyi teori olarak ele alan ilk eserdir. Kitabü‟t-Tevhid‟in konuları: 5‟e
ayrılır:1) ılâhiyyât: Allah‟ın varlığı, birliği, sıfatları vs. 2) Nübüvvet: Peygamberliğin akâiddeki yeri,
önemi 3)Kaza ve kader 4-5) Büyük günah, Ģefaat, iman vs. . *Mâturudi- Te‟vilâtü Ehli‟s-Sünne,
Te‟vilâtü‟l- Mâturudiyye ( Te‟vilâtü‟l- Kur‟an tefsiri)fıkıh ve usulü açısından önemli kaynaktır. Ehl-i
Sünnet görüĢü doğrultusunda kelâmi metotları kullanan eserlerin yazılmaya baĢlanmasında hangi
hususlar etkilidir?ılk eseri Mu‟tezile vermiĢ, Selef eserlerinde kelâm metodu kullanılmayıp ayet-
hadisle açıklama yapĠLMĠĢtır. Sünnilerin nassları temel alan akılcı metotları sayesinde bu eserlerin
yazımı baĢladı. Hakîm es- Semerkandî-es- Sevâdü‟l-a‟zam Mâturudiliğin baĢlangıç dönemi eseridir.
*Mu‟tezile, Ebû Ali el- Cübbâi, Ebû HaĢim el- Cübbâi, Ebü‟l- Kâsım el-Kâ‟bî el- Belhî Sünni kelâmın
doğuĢ dönemini temsil etmiĢtir. *Kâ‟bî- Kitabü‟l- Makâlat- mezhepler tarinide dair eseridir. *Selef
çizgisinde verilen eserlerden Ebu Ca‟fer et- Tahâvî- el- Akidetü‟t-Tahaviyye‟sidir. *Hanbeli
temsilcilerinden Hasan b. Ali el- Berbehâri-Ģerhu Kitâbü‟s-Sünne-bidatın reddedilmesi, kelâm
yöntemini benimseyen hiçbir yöntemi tasvip etmemiĢtir. ıbn Batta el-Ukberî- el- ıbânetü‟l-kübra ve el-
ıbânetü‟s- Suğra kelâmcıların felsefeyle ilgilenip bunları dini esas haline getirdiği anlatılır. *Ģia‟ya ait
ilk eserler Ehl-i Sünnet döneminde ortaya çıkmıĢtır. *Sa‟d b. Abdullah el- Kummî- el- Makâlat ve‟l-
fırak , Hasan b. En- Nevbahtî‟-Fıraku‟Ģ- Ģia Ģia‟nın itikâdi görüĢünü ilk kez derli toplu ortaya koyan
eser; Ģeyh Sadûk(ıbn Bâbeveyhel-Kummî )-Risâletü‟l-ıtikât veya Kitabü‟l-ı‟tikâdât‟tır.
MÜTEKADDıMıN DÖNEMı ESERLERı
*En önemli EĢ‟ari kelâmcısı Ebu Bekr el-Bâkıllânî‟dır. Kitabü‟t-Temhid, el-ınsaf eserlerinde bilgi
problemi üzerinde durmuĢtur. *Cevher, araz vs. konuları sistemleĢtirip Uluhiyet anlayıĢının temeline
yerleĢtirmiĢtir. ı‟cazü‟l-Kur‟an-Kur‟an‟ın mucize oluĢ yönlerini inceler. el-Beyân-mucize ve
olağanüstü olaylar arası farkı inceler. *Abdülkâhir el- Bağdadî- el-Fark beyne‟l-Fırak ( ıslam
Mezhepler Tarihi kaynağı) Usulü‟d-Din bu hususları ayrıntılı inceler. *ımâmü‟l-Haremeyn Ebü‟l-
Mealî el- Cüveynî- eĢ-Ģâmil- fi usûli‟d-dîn , el-ırĢâd-Aristo mantığına yer vermesi, kelâmın geliĢimine
katkı sağlaması açısından Mütekaddimin döneminden Müteahhirin dönemine geçiĢe zemin
hazırlamıĢtır. *el-ırĢâdın konuları:1) GiriĢ: nazar bahsi, ilmin hakikati 1. bölüm ılahiyyât, 2. bölüm
Nübüvvât 3. bölüm Sem‟iyyât Hâtime: ımamet meselesi. *Ebu Seleme es- Semerkandî- Cümelü
usûli‟d-dîn Ebü‟l-Yüsr el-Pezdevi – Usûlü‟d-Dîn Ehl-i Sünnet çizgisini muhkem hale getirmek için
yazmıĢtır. *Mu‟tezile‟nin bu dönem temsilcisi Kâdî Abdülcabbar-el- Muğnî fî ebvâbi‟t-tevhid ve‟l-
adl‟dır. el-Muhtasar fi usûli‟d-din el-Muğni‟nin özetidir. Tesbîtü delâili‟n-nübüvve muhalif dinlere
karĢı ıslam‟ın nübüvvet anlayıĢını savunmak amacıyla yazĠLMĠĢtır. Fazlü‟l-i‟tizâl ve tabakatü‟l-
Mutezile Mu‟tezile âlimleri hakkındaki biyografik eser. ıbn Metteveyh-et Tezkire fi ahkâmi‟l-cevâhir
ve‟l a‟râz tabiat felsefesine iliĢkin eserleridir. *Ebu ReĢid en-Nîsâburî- el-Mesâil fi‟l-hilafa beyne‟l –
25
Basriyyin ve‟l- Bağdadiyyin ve fi‟t- Tevhid *Ebu Abdullah ıbn Mende- Kitâbü‟l-ımân, Kitâbü‟t-
Tevhid, er-Red alle‟l- Cehmiyye Allah‟ın varlığı sıfatları gibi konuları iĢler. *Hâce Abdullah Herevî-
Zemmü‟l-kelâm ve ehlihî kelâmı eleĢtirir, itikâdi konu tartıĢmasının helâka götüreceğini düĢünür.
*Ebû Ya‟lâ el-Ferrâ-el-Mu‟temed fi usûli‟d-dîn eserinde Selef metodunu ve kelâm metoduyla
uzlaĢtırma yoluna gitmiĢtir. *ıbn Hazm bağımsız Ģahsiyet el- Fasl fi‟l-milel ve‟l-ehvâ ve‟n-nihâl
(Mezhepler tarihi alanında), el-Usûl ve‟l-fürû tüm bilgilerin nasslar ıĢığında değerlendirilmesini
savunur. *Ģiî müellif Ģeyh Müfîd-Evâilü‟l-makâlât fi‟l-mezâhibi‟l-muhtârât, Tashîhu‟l- ı‟tikâd, el-
Emâlî eserleri meĢhurdur. Mütekaddimin dönemi kelâm eserinde felsefi bahislere yer verilmeme
nedeni?Mu‟tezile‟den itibaren felsefi kavramlar kelâm ilmine girdi, Farabi, ıbn Sina, Aristoteles gibi
felsefecilerin ıslam inancına uygun olmayan fikirleri olmasından kaynaklanmıĢtır.
MÜTEAHHıRıN DÖNEMı ESERLERı
*Gazzali-eserleri; Makâsıdu‟l-Felâsife, Tehâfütü‟l-Felâsife, Batınilere karĢı yazdığı Fedâihu‟l-
Bâtıniyye, Esmâ-i Hüsna meselesini ele aldığı el-Maksadü‟l-esnâ, el- Hikme fi mahlûkatilllâh insan-
âlemdeki hikmetle Allah‟ın varlığını ortaya koymak. ılcâmü‟l-avâm an ilmi‟l-kelâm eserinde kelâmın
halk için faydalı olmadığını ele alır. Halkın Selef inancını takip etmesini ister. *el-ıktisad‟daki
konular;giriĢ kısmı kelâmın önemi, farz-ı kifâye oluĢu, sistematik kısmında Allah‟ın zatı, fiilleri vs. .
*Mâturudi kelâmı Ebü‟l-Muîn en-NesefîTebsıratü‟l-edille fî usûli‟d-dîn Mâturudiinin eserini
tamamlayıcı mahiyettedir. Et-Temhîd fî usûli‟d-dîn DĠĞER eseridir. Mu‟tezile etkinliğini
sürdürmemektedir. *ZemahĢerî- el- Minhâc fî usûli‟d-dîn kelama dair eseridir. el-KeĢĢaf Mu‟tezili
fikrini yansıtır. *Ebu‟l-Ferec ıbnu‟l-Cevzî- Def‟u Ģübheti‟t-teĢbih eseri MüĢebbihe ve Mücessimeye
reddiye olması açısından önemlidir.
FELSEFıLEĢMıĢ KELÂM DÖNEMı ESERLERı:
*Ģehristâni-Nihâyetü‟l-ikdâm fî ilmi‟l-kelâm , Musâraatü‟l-felâsife ıbn Sinâ‟nın kelâma dair görüĢünü
eleĢtirir. el-Milel ve‟n-Nihal Mezhepler tarihinin temel kaynaklarıdır. *Fahreddin er-Râzî (felsefi
kelâmı baĢlatan isim) el-Metâlibü‟l-âliye, Kitâbü‟l-erbâin, vs. (bakınız syf-167) *Kâdî Beyzavî-
Tavâliu‟l-envâr, Envâru‟t-tenzîl ve esrâru‟t-te‟vîl *Nureddîn es- Sâbûnî el-Kifâye, el-Bidâye fî
usûli‟d-dîn *Mâturudî müelliflerden Ebü‟l-Berekât en-Nesefî el-Umdesi *Seyfeddin el-Âmidî-
Ebkâru‟l-efkâr‟ı kelâm- felsefenin birleĢtiği ilk dönem eserlerindendir. Tertibi;Kelâmın önemi ve
öğrenme gerekliliği 1-3. bölüm bilgi problemi, 4. bölüm insan bilgisine konu hususlar 5. bölüm
Nübüvvet 6. bölüm ahiret 7. bölüm iman-küfür kavramı 8. bölüm imamet/hilâfet meselesi
*Muvaffakuddîn ıbn el-Makdisî – Lüm‟atü‟l-i‟tikâd eserinde Selef anlayıĢını ortaya koymuĢtur.
*Hanbelî temsilcisi Takiyyüddîn ıbn Teymiyye Selefi düĢünceyi sistemleĢtirmiĢtir. el-Âkidetü‟l-
Vâsıtiyye, Minhâcü‟s-sünneti‟n-nebeviyye eserinde Ģia va kaderiyye kelâmi düĢüncesini reddetmiĢ.
Muvâfakatü sahîhi‟l-menkûl li sarîhi‟l-ma‟kûl( Der ü teâruzi‟l-akl ve‟n-nakl) doğrulukta Ģüphe
olmadığı takdirde akıl ve naklin çatıĢmayacağını göstermek için yazmıĢtır. *Ģia temsilcisi Nasîruddîn
et- Tûsî - Tecrîdü‟l-akâid ve Kavâidü‟l-akâid‟dır. *Ģii müellif ıbnü‟l-Mutahhar el-Hillî Minhâcü‟l-
Kerâme ve KeĢfu‟l-murâd, Menâhicu‟l-yakîn fî usûlü‟d-dîn vs.
. ĢERH VE HAĢıYECıLıK DÖNEMı ESERLERı
*Hicri 8. asırdan baĢlayıp 19. asrın yarısına kadar devam eder. Duraklama ve gerileme dönemidir.
Allah‟ın varlığı, kader, küfür konularında bağımsız risaleler yazĠLMĠĢtır. *ılk temsilci Adudüddîn el-
Îcî – el-Mevâkıf fî ilmi‟l-kelâm , Cevâhiru‟l-kelâm, el-Akâidu‟l-Adudiyye gibi Ģerhleri vardır.
*Sadeddîn Mesud b. Ömer et-Teftâzânî –Ģerhu‟l-Akâid EĢ‟ari müellefin Mâturudî eser üzerine yazdığı
Ģerh olmasından dikkat çeker. el-Makâsıd Ģerhler döneminin ilk eserleri saylır. *Seyyid Ģerîf el-
26
Cürcânî „nin Mevâkıf üzerine kaleme aldığı Ģerhu‟l-mevâkıf kelâmın felsefeleĢme sürecine geldiğini
gösterir. *Celâleddin ed- Devvâni- Ģerhu‟l-Akâidi‟l-Adudiyye, Risâle fî ısbati‟l-vâcip Allah‟ın
varlığını ispat etmiĢtir. *Kemâleddin ıbnü‟l-Hümmâm – el-Müsâyere özgün fikirler koyması açısından
orijinal bir eserdir. ıstanbul‟un ilk kadısı Hızır Bey- el- Kasîdetü‟n-nûniyye „si meĢhurdur. *Hocazade
Muslihuddîn Mustafa- Tehâfütü‟l-felâsife vs. *Ali el-Kârî‟nin – Minehu‟r-ravzi‟l-ezher fî Ģerhî‟l-
Fıkhî‟l- ekber‟dır. *Kemâleddin el-Beyâzızâde Ahmed Efendi- el-Usûlü‟l-münîfe li‟l-ımâm Ebî
Hanîfe *Ebû Mansur el-Mâturudiyye ye nispet edilen Risâle fî‟l-akâid *ıbn Kayyim el- Cevziyye- el-
Kasîdetü‟n-nûniyye *Ģerhu‟l-Makâsıd ve Ģerhu‟l-Mevâkıf bölümleri; 1. bölüm ilkeler 2. bölüm genel
meseleler 3. bölüm arazlar 4. bölüm cevherler 5. bölüm ılâhiyyât bahisleri 6. bölüm Sem‟iyyât
bahisleri
YENĠ KELÂM ĠLMĠ DÖNEMı ESERLERı
*Metot olarak kısa, sade ve anlaĢılırdır, Müslümanlar arasında ayrıĢma ve tartıĢma yapacak
hususlardan ısrarla kaçınmıĢtır. *Dini bütün olarak değerlendirmiĢ, insan hakları, kadın hakları vs.
ilgilenmiĢtir. *ılk temsilcisi Abdüllatif Harpûtî‟dır. Tenkîhû‟l-kelâm fî akâidi ehli‟l-ıslâm , Tarih-i ılm-
i Kelâm „dır. *Ģehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi- Üss-i ıslâm- Hakâik-i ıslâmiyye Müstenid Yeni
Akâid , Allah‟ı ınkâr Mümkün mü? , Huzûr-ı Akl ü Fende Maddiyyûn Meslek-i Dalâleti materyalist
görüĢü eleĢtirir. *ızmirli ısmail Hakkı – Yeni ılm-i Kelâm giriĢ- ilâhiyat kısmına dayalı ilk kısmı
tamamlamıĢ, nübüvvet kısmı telife muvaffak olamamıĢtır. *Giritli Sırrı PaĢa- Nakdü‟l-kelâm fî
akâidi‟l-ıslâm *Arapkirli Hüseyin Avni- ılm-i Kelâm Dersleri , Cerîde-i ılmiye *Ģeyhülislâm Mustafa
Sabri Efendi- Mevkıfü‟l-akl ve‟l-ilm ve‟l-âlem *Muhammed Abduh- Selefî düĢünceye yakın
durmasıyla çağdaĢlarından ayrılır. Risâletü‟t- tevhîdeserinde geçmiĢ kelâm kitaplarının çağına uygun
olmadığını eleĢtirir, mezhepler arası tartıĢmalarla ilgilenmenin gereksizliğine vurgu yapar. *Mevlânâ
Ģiblî Nu‟manî –el-Kelâm eserinde ulûhiyet ve peygamberlikle ilgili konularda ayrıntılı durur, ıslama
yönelen eleĢtirileri cevaplama amacı taĢır. El-Kelâm „ın içeriği: GiriĢ: Yeni ilimler ve din , ıslam dini
akıl ve din 1. bölüm: Allah‟ın varlığı ispatında Kur‟an metodu, itirazcıların itirazına cevaplar. 2.
bölüm: Nübüvvet, Hz. Peygamber‟in nübüvveti 3. bölüm: Akâid, ruhaniyyât, vahiy ve ilham 4. bölüm:
Din ve dünyanın birlikteliği Ekler: ımam Râzi ve ımam Gazzâli‟nin nübüvvetle ilgili görüĢleri. Yeni
kelâm ilmi ve sonrasındaki dönemde yazılan eserlere 5 örnek?1-Cemâleddîn Efgânî- er-Red ale‟d-
Dehriyyûn2-Hüseyin el-Cisr-el-Husûnü‟l-Hamîdiyye li- muhâfazati‟l-akâid‟l-ıslâmiyye3-Muhammed
ıkbal- The Reconstruction of Religious Thought in ıslam4- ısmail Fenni Ertuğrul- Maddiyyûn
Mezhebinin ızmihlâli5-Muhammed Ferîd Vecdî- el-ıslâm fî asrî‟l-ilm
KELAMA GĠRĠġ KELÂMIN KONUMU VE KELÂM ELEġTĠRĠSĠ (10. ÜNĠTE)
Geleneksel ılim AnlayıĢında Kelâmın Yeri: ıslam felsefecileri ilimleri sınıflarken 3 ölçütü esas alır.
1)varlık sahası 2)ilimlerdeki yöntem 3) gayedir. Filozoflar sınıflarken; ilmin ele aldığı varlığın yüce
olup olmaması, metot önemlidir. *ılimlere YÖNELĠK en erken sınıflamayı Fârâbî yapmıĢtır Kelâmı
siyaset, fıkıh gibi amelî (pratik) ilimler içinde değerlendirmiĢtir. Kelâmı dini savunacak araç olarak
görmüĢtür. *Âmirî ilimleri dinî- felsefî olarak 2‟ye ayırır. Dinî ilimler felsefi ilimlerden üstündür, dinî
ilimlerin kaynağı Peygamberler, felsefi ilimlerin kaynağı filozoflardır. *Felsefeciler dıĢındakiler kelâm
ilmine önem vermiĢlerdir. *Gazzâlî ilimleri aklî ve naklî diye 2‟ye ayırmıĢ, sonra her birini küllî ve
cüzî diye ayırmıĢ, kelâmı küllî olarak görmüĢtür; çünkü kelâm varlıkla ilgilenmektedir. Kelâmın üstün
ilim olduğuna dair gerekçeler: 1) Kelâmın geniĢ konuyu ele alması, Allah‟ın zatı-sıfatlarıyla
ilgilenmesi 2)Dünya-ahiret mutluğunu elde etme gayesini hedeflemesi 3)Delillerinin hem aklın kabul
edeceği hem de ayet ve hadislerle sabit olduğu deliller olması 4)ınanç konusunda tüm Peygamberler
ittifak ettiği için dinî ilimlerin kelâm ilmine dayanması 5)Allah‟ın varlığı ispat edilmedikçe tefsir,
27
hadis vs. ilimlerin varlığından söz edilemez. 6)Kelâmın kiĢiye dinî ilmi araĢtırma ve ispatında kiĢiye
söz söyleme imkânı vermesidir. *Gazzâli kelâmın inançla ilgili problemleri çözmede tek baĢına yeterli
olmadığı , avamın ilgilenmesinin sakıncalı olabileceği, bu kültürü almıĢ kiĢilerin ilgilenmesi
gerektiğini savunmuĢtur. Kelâm ilmiyle ilgilenmeyi farz-ı kifâye olarak görmüĢtür. Her beldede
bid‟atçılara karĢı koyup Ehl-i Sünnetin kalbini Ģüpheden temizleyeceklere ihtiyaç vardır.
KELÂMIN DĠĞER BĠLĠMLERLE ĠLĠġKĠSĠ
Felsefe ve Kelâm: Her ikisi de Allah‟ın zatı ve sıfatlarından, baĢlangıç ve son itibariyle varlıklardan
bahseder. Felsefe konuları ele alırken aklı temel alır, ayet ve hadisi kabul etmez. Kelâmvahyi esas alır,
bu yönüyle felsefeden ayrılır. Kur‟an, Hadis ve Kelâm: Dinin temel kaynağı bunlar olduğu için kelâm
ilmi için de bunlar önemlidir. Kur‟an; inanç esasları ve iman edilecek hususları bize bildirir, bunların
doğruluğunu belirleyen ölçüttür. *Kelâm-Hadis , hadis tamamen haber ve rivayete dayanır. Kelâmın
ilgi alanına giren Ģefaat, cennet, cehennem, kabir azabı vs. . hadisler delil olarak kullanĠLMĠĢtır. Fıkıh
ve Kelâm: Ebu Hanife fıkhı “ kiĢinin lehine ve aleyhine olan Ģeyleri bilmesi” Ģeklinde tanımlar. Fıkhın
inançla ilgili kısmı için fıkh-ı ekber ( en büyük fıkıh)tabirini kullanır. *Fıkıh ve fıkıh usûlü fillerde
iyilik- kötülük özelliği, irade, adalet, fiillere karĢılık ceza- mükâfat vs. pek çok konuda kelâm ilminden
yararlanmıĢtır. Ahlâk, Siyaset ve Kelâm: Kelâm; insan-Allah iliĢkisinde gözeltilemsi gereken hususları
sunar. ınsanın mahiyeti, yükümlülük- ceza, fiillerindeki hürriyeti vs. konular ortaklaĢa ele alınır.
*Siyaset Haricîler ve Ģiâ‟nın imâmet meselesinde önemle durması, inanç esası haline getirmesi
yüzünden kelâm ilmi siyasetle ilgilenmiĢtir. Tabiat ılimleri, BeĢerî ılimler ve Kelâm: Kelâmın konuları
2‟ye ayrılır. 1) Doğrudan dini esasları oluĢturan mesâil- Makâsıd ya da bunları ispat etmede kullanılan
vesâil „dır. *BeĢerî ilimler özellikle fizik, cebir, geometri, astronomiden yararlanĠLMĠĢtır. *BeĢerî
ilimler varlığı incelerken duyu organlarına giren yönleriyle ele alırlar; kelâm olayı baĢlangıç, son ,
yaratılıĢ, ahret açısından değerlendirir. Kelâmcıların dini esasları ispat noktasında pozitif bilimlerin
verilerinden yararlanması hususuna örnek ver? Kelâmcıların Allah‟ın varlığını ispat için Hudûs delili
kullanması (atomculuk düĢüncesi) cevher-araz teorisi oluĢturur. Tüm âlem cevherdenoluĢmuĢtur,
ayartĠLMĠĢtır, yaratılmayan tek Ģey Allah‟tır.
KELÂMA YÖNELĠK ELEġTĠRĠLER
Selefiler ve Sufîlerin EleĢtirileri: Aklî tefekkür yani kelâma karĢı çıkanların nedeni Âl-i ımrân Suresi
7. ayettir. *ık 2 halife döneminde Kur‟an yoruma tabî tutulmamıĢ, nasslar olduğu gibi kabul edilmiĢtir.
*Selef âlimleri “ Dinî konuda bir kimseyi örnek almak istiyorsanız Resulûllah ve ashâbını örnek
alınız. ılim ve âhlâk açısından en temiz onlardır…” ılk müstakil eser; Ebû ısmail Hâce Abdullah b.
Muhammed el- Herevî – Zemmü‟l-Kelâm ve ehlihî ıbn Kuddâme- Tahrîmu‟n-nazâr fî kütübî ehli‟l-
kelâm ve Zemmü‟t-te‟vîl , ıbn Teymiyye ve ıbn Kayyim el-Cezviyye‟de o dönem meĢhurdur. Selef ve
Selef Çizgisindekilerin ELEġTĠRĠLERi:1-(Mâide 5/3) “ Bugün size dininizi tamamladım” dinin
kaynağının Kur‟an ve hadis olduğunu net açıklar, nakil dıĢındaki her Ģey aslı olmayan Ģeydir, bid‟attır.
2)Kelâm hakikat araĢtırması olmaktan çıkıp toplumdaki husumet ve fitneyi körüklemeye YÖNELĠK
amaca bürünmüĢtür. Dinî-ahlâkî hayatın zayıflamasına, Müslümanların tekfir etmesine vs. neden
olmuĢtur. 3)ıtikâda iliĢkin meselede Kur‟an esas alınmalı, anlaĢılmayan hususlarda yine Kur‟an‟da
araĢtırılmalıdır. HerĢeyi akılla kavramaya çalıĢmak (Mutezile gibi) yanlıĢtır. 4)Kelâm hitabet ve cedele
dayandığı için Kur‟an ve Sünnet uslûbuna uygun değildir. 5)Kelâmın baĢ konusu Allah‟ın zatı-
sıfatlarıdır, ama bu konularda nassla yetinmeyip yoruma gitmiĢlerdir. 6)Kelâmcılar itikâdî meseleyi
tartıĢırken muhaliflerinin yanlıĢ fikirlerini naklederler. 7)Kelâm dinî meseleyi akıl ve kıyasla çözmeye
çalıĢırken cevher, araz, tevellüd vs. kesin ilkeler gibi görür. 8) Kelâm insanın psikolojik duygu yönünü
ihmal ettiğinden iman hayatını benimseyememiĢtir. 9)Ortaya çıkan siyâsî kargaĢa her fırka tarafından
28
menfaati doğrultusunda kullanılmıĢtır. Selef düĢüncesini benimseyenler kelâmı eleĢtirirken neyi
gözden kaçırmıĢlardır? Zamanla değiĢen toplumsal yapı ve Ģartları doğru değerlendirememiĢlerdir,
Allah aklı yasaklamamıĢ, Kur‟an‟da da aklı kullanmaya vurgu yapmıĢtır. .
Sufîler: Maadi âlem ve dünyevî iĢlerde akıl-tecrübenin rehberliğini kabul etmiĢlerdir, kelamcıların
akla dayanarak Allah‟ın isim ve sıfatları üzerinde konuĢmalarını değersiz görürler. Onlara göre; dinî
hakikatler akılla anlaĢılamayacak kadar gizlidir. Akıl- nakil dinî bilginin kaynağı olsa da duyu bilgisi
yanıltıcı, aklî bilgi sınırlıdır bunların verilerine güvenilemez.
*Sufîlere göre; insanı hakikate ulaĢtıracak tek bilgi kaynağı keĢf ve ilham yöntemidir. Buna ilim
yerine, marifet, irfan gibi isim verirler. ılimden daha değerlidir. . ”Kalbi arındırma” dediği samimiyetle
yönelme sonrasında kalbin saf, berrak hale gelip Allah ve gayb âlemine iliĢkin bilgilere ulaĢacağıdır.
*Kelâmcılar keĢf ve ilhamı kabul etmezler; çünkü 1) kontrol edilmesi mümkün değildir, 2) ancak
sahibini bağlar. *Mutasavvıfların kelâma YÖNELĠK ELEġTĠRĠLERi bilgi kaynakları ve konu
değerlendirmeleri konusundadır.
*Ebü‟l-Hasan el-EĢ‟arî eleĢtirilere itirazı; 1)ıtikâdî meseleleri ele alıp sapkınlıkla suçlamak, cevher,
araz vs. hakkında konuĢmanın temeli yok. 2)Bu meseleler Kur‟an ve Sünnette yer almamıĢsa da genel
prensipleri bu kaynaklarda mevcuttur. 3)Miras, cezalar, boĢanma vs. fıkhî meseleler hakkında Hz.
Peygamber‟den nass gelmemiĢtir, buna rağmen fıkıh âlimleri içtihatta bulunmuĢlardır. ıslam
Felsefecilerinin EleĢtirileri: Felsefe varlığın ontolojik ve statüsünü bağımsız ele alır. Dinin hedefi
ahlâkî ve pratik karakterdir. Felsefe zihinsel ve felsefî doğruluğu öncelikli hedef olarak belirler.
*Fârâbî ve ıbn Sinâ ılâhiyyât, Nübüvvet ve meâd (ahret) temel meseleleri konu edinselerde
Arsitotelesçi-Yeniplatoncu geleneği benimsemiĢlerdir. Âlemin meydana geliĢini yaratma değil, sudûr
nazariyesiyle açıklamıĢlardır. Yoktan yaratmayı kabul etmedikleri için atomcu anlayıĢı reddederler.
*Fârâbî kelâmcıların duyu, haber, akıl yoluyla elde edilen veriyi inceleyerek dini destekleyenleri
kullandıklarını, çeliĢenlerin de yanlıĢlarını göstermeye çaılĢtıklarını dile getirir.
*ıbn Sinâ da atom teorisini reddeder, sistemli eleĢtiri yapmaz. *Felsefeden kelâma köklü eleĢtiriyi ıbn
RüĢd yapmıĢtır. ıbn RüĢd felsefesinde felsefe-din arasında uzlaĢma vardır, felsefe ve dinin kendine
özgü prensipleri vardır ve birbirinden farklı olmak durumundadır. ( Nahl 16/125) ayetine dayanarak
tasdik açısından insanları 3‟e ayırır.
1) hükmü kesin aklî delillerle tasdik eder, felsefe buna hitap eder. 2)cedelî sözlerle tasdik eder. 3)ıknâî
sözlerle tasdik eder. Bu tasif açısından kelâmcıların tutumu cedel- mücadeleye, Selefiyye‟nin metodu
güzel öğütle davete karĢılık gelir. *Cedelî metot insanlara fayda sağlamaz, her zaman geçerli değildir.
ıbn RüĢd‟ün kelâma metot açısından yönelttiği EleĢtirilerin hareket noktaları?1)aklî delille
dayanmayan hükümlerle dini anlamaya çalıĢmaları 2)cedel-hitâbet Kur‟an uslûbuna uymayan bahisleri
avama açması 3) vahyin tevile açık manalarını halka açıklamalarıdır*ıbn RüĢd‟e göre hudûs delili zor
anlaĢılır yapı sergiler. Kur‟an‟da âlemin yaratılmasıyla iliĢkin hususlarda hudûs delili kullanılmamıĢ,
kullanmak bid‟attır. *5. ve 11. yyda akaid risalesi mahiyetindeki eserler yaygınlık kazanmıĢtır.
Günümüzde Kelâma Yöneltilen EleĢtiriler: ınsan davranıĢını biçimlendirecek pratik etki koymamıĢ
olmasıdır. Kelâmın amacı Kur‟an‟da “takvâ” olarak isimlendirilen Allah ve insana karĢı duruĢu sevk
etmeye çalıĢmaktır. EĢ‟arî kelamcıları bu konuda baĢarılı olamamıĢlardır. ınsan hürriyetini neredeyse
yok saymıĢlardır. *Kelâmda belli öğretiyi desteklemek için delil getiren nass yorumlanıĢ haliyle
mutlaklaĢıp sorgulanmaz hale gelmiĢtir. *Kelâmcılar âlemden hareketle Allah‟ın varlığını bulmayı
amaçladılar. Pozitif bilimler alanında çalıĢma yapılmadığı yalandır, ıslam‟ın geri kalma nedeni
yalnızca kelâm ilmi değildir. Kelâm; dinin değiĢmez ilkelerini ortaya koyup DĠĞER bilim dallarına
temel oluĢturmak ve problemler- EleĢtirilere karĢı ıslam‟ı savunmaktır.
29
Dilara'dan alıntıdır