Upload
others
View
14
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi [TAED] 54, ERZURUM 2015, 149-208
KAZAKÇADA RENK KAVRAMI VE RENKLER
Aşur ÖZDEMİR
Öz
Umumi Türk medeniyetinin bir parçası olan Kazak dili ile kültürü, renkler
ve bunlara yüklenen anlamlar açısından oldukça zengindir. Bu yazıda
Kazakçadaki renkler ile bu renklerin Kazak kültür ve medeniyetindeki
yansımaları ele alınmıştır. Yazıda öncelikle renk kavramını karşılayan
Kazakça kelimeler ile bunların Türk dillerindeki karşılıkları üzerinde
durulmuştur. Sonra renk adları harf sırasına göre anlam, köken ve kültür
bakımlarından incelenmiştir. Renk adları verilirken kelimenin Eski
Türkçeden günümüze değin Türk dillerindeki görünüşleri de ortaya
konmuştur. Renk adlarının yeri geldikçe Ural-Altay dillerindeki biçimlerine
değinilmiştir. Ayrıca akraba olan ve olmayan dillerdeki verintiler üzerinde
durulmuştur. Her renk adının köken bilgisini ortaya koymak için gayret sarf
edilmiştir. Yazıda renklerin Türkiye Türkçesindeki tam karşılıkları da tespit
edilmeye çalışılmıştır. Ayrı bir inceleme konusu olduğundan sadece belli
başlı at donları çalışmaya dâhil edilmiştir. Makale hazırlanırken bilhassa
Kazakça ve Rusça kaynaklardan faydalanılmış, bunun yanında Türkçe,
İngilizce, Özbekçe, Türkmence, Tatarca, Başkurtça kaynaklara da
başvurulmuştur.
Anahtar Sözcükler: Renk, Renk Kavramı, Kazakça, Türk Dilleri, Kazak
Kültürü, Kazak Medeniyeti, Türkçe.
COLOR CONCEPT AND COLORS IN KAZAKH
Abstract
Kazakh language and culture which is a part of General Turkish culture
and civilization is very rich about colors and the meanings of them. In this
article, colors in Kazakh language and their reflections on culture and
civilization are discussed. In the “introduction” of artcile Kazakh words that
meet “color” concept and their provisions in Turkish language are discussed.
In the section “colors in Kazakh” which is the basis of the research, the color
names according to the order of letters in terms of meaning, origin and
culture were studied. When the colors are given the names the appearance of
word is tried to be shown from old Turkish languages until today Turkish
language. Colurs name were tried to be studied both form perspective of
Ural-Altaic Languages and from the perspective of relative, non-relative
languages. It has been hard studied to reveal information the origin of the
name of each color. In this section special attention have been given to the
determination of the full meanings of colors in Turkish. Only certain horse
colors were included in the study since it is a separate review. When
preparing article in particular, applied from Kazakh and Russian sources,
besides, Turkish, English, Uzbek, Turkmen, Tatar written sources, have also
been consulted. In the section“Results” a general evaluation conducted.
Keywords: Color, The Concept “Color”, Kazakh, Turkic Languages,
Kazakh Culture, The Kazakh Civilization, Turkish.
Dr., Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, [email protected].
150* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
Giriş
Түс (Tüs): Kazakçada “renk” sözünü karşılamak üzere “түс/tüs” sözü kullanılmaktadır.
Kazakça sözlüklerde isim olarak umumiyetle dört “түс” kelimesi vardır. Bunlardan birincisine
“öğle”, ikincisine “düş”, üçüncüsüne “renk”, dördüncüsüne ise “görünüş, surat, bet beniz”
anlamı verilmiştir (Januzaqov, 2008, s. 835; Keñesbayev vd., 1961, s. 386; Isqaqov vd., 1986a,
s. 345-346; Isqaqov vd., 2011k, s. 507-510). Üçüncü ve dördüncü maddenin, “tüs”ün iki ayrı
anlamını ifade ettiği açıktır.
Moğolcada “зүс” (züs) şeklinde yer alan kelime (Bazılxan, 1977, s. 243) Kalmıkçada
“зүсн/züsn” (İlişkin, 1964, s. 763), Udmurtçada “тус/tus” (Butolin, 1942, s. 391), Mordovcada
“тюс/tüs” (Şşankina vd., 2001, s. 513) biçimiyle mevcuttur.
“Tüs” sözü Kutadgu Bilig’de “renk, güzel, koku, rayiha” anlamında kullanılmıştır
(Yusuf Has Hacib, 2006, s. 1257). Ancak şu beyitte kelimenin esas anlamının “tüy” olduğu
anlaşılmaktadır: “tegürdi man {ga elgin elig yaşım / ḳuġu ḳıldı ḳuzġun tüsi teg başım” (Yusuf
Has Hacib, 2006, s. 146). Reşit Rahmeti Arat, beyti günümüz Türkçesiyle ifade ederken “tüs”
sözüne “tüy” karşılığını vermiştir (Yusuf Has Hacib, 2006, s. 147). Bu da kelimenin asıl
anlamının “tüy” olduğunu göstermektedir. Diğer bir beyitte ise “tüs” sözü doğrudan “renk”
anlamında kullanılmıştır: “saçım boldı sun{gḳar tüsi teg şaşut / saḳal boldı yazḳı gülef teg orut”
(Yusuf Has Hacib, 2006, s. 938).
“Tüs” sözü Ḳıṣaṣü’l-Enbiyā’da “tüy” anlamıyla kullanılmıştır (Rabgūzµ, 1997, s. 769)
Ali Şir Nevâyî’nin Fevāyidü’l-Kiber’inde de kelime “tüy” manasıyla yer almıştır: “Oḳun{g
aġzıda ḳızıl tüs imes kön{glüm ara kim / Tan{g imes ağzı ḳızıl bolsa ġıdā çun an {ga ḳandur”
(Nevāyµ, 1996, s. 197). Çağataycanın tabii devamı olan Özbekçede “тус/tus” biçiminde yazılan
kelime “renk” anlamında kullanılmaktadır (Ma’rufov vd., 1981b, s. 230). “Tüs” Yeni
Uygurcada “renk, sima, görünüm, görüntü” manalarına gelmektedir (Necip, 1995, s. 432).
Karakalpakçada kelimenin yazılışı da anlamları da Kazakçadaki gibidir (Kamalov vd., 1992, s.
369). Kelime Kırgızcada da aynı yazılış ve anlamlarla yer almaktadır (Akmataliyev vd., 2011b,
s. 618).
“Tüs” kelimesi Tatarcada “төс/tös” şeklinde yazılmaktadır ve esas olarak “renk,
görünüş” anlamlarına gelmektedir (Abdullin, 1981, s. 266). Başkurtçada da temelde “renk,
görünüş” anlamları ifade eden kelime “төҫ/tös”̃ biçiminde yazılmaktadır (Agişev vd., 1993b, s.
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 151
391) Sözün Karaçay-Malkarcadaki anlamı “suret, görünüm” (Tavkul, 2000, s. 414);
Kumukçadaki anlamı ise “renk”tir (Pekacar, 2011, s. 346). Nogaycada “туьс/tüs” yazımıyla yer
alan söz, “renk” anlamında kullanılmaktadır (Baskakov, 1956, s. 689). Sözcük, Kırım
Tatarcasında da “тюс/tüs” yazımıyla mevcuttur ve “renk” anlamına gelmektedir (Useyinov vd.,
1992, s. 132). Kelime Çuvaşçada “тӗс/tĕs” şeklinde yazılmaktadır ve şu anlamlara gelmektedir:
“Renk, görünüş, biçim, tavır, hal, özellik.” (Bayram, 2007, s. 233).
Ölçünlü Türkmence, Azerice, Türkçe ve Gagavuzcada “tüs” sözünün yerini Farsçadan
geçen “renk” sözü almıştır. Ancak Tarama Sözlüğü’nde “tüyü düzelmemek” yani “işi yolunda
gitmemek” anlamına gelen “tüsü oñmamak” deyimi geçmektedir (TDK, 1971, s. 3876). Yine
Derleme Sözlüğü’ne göre Erzurum ve Kars ağızlarında “renk” anlamına gelen bir “tüs” sözü
vardır (TDK, 2009b, s. 4016). Bu iki kaynak, “tüs” kelimesinin Eski Türkiye Türkçesinde
kalıplaşmış ifadelerde “tüy” anlamıyla, Çağdaş Türkiye Türkçesinin bazı ağızlarında ise “renk”
anlamıyla kullanıldığını göstermektedir.
Ölçünlü Kazakçada “түс/tüs” sözünden түс+сiз/tüs+siz (renksiz, soluk, duru);
түс+сiз+де-н-/tüs+siz+de-n- (soluklaş-, saydamlaş-); түс+сiз+де+н-дiр-/tüs+siz+de-n-dir-
(soluklaş-, saydamlaştır-); түс+сiз+деу/tüs+siz+dew (renksizce, solukça);
түс+сiз+дiк/tüs+siz+dik (renksizlik, solgunluk, alımsızlık); түс+те-/tüs+te- (yüzünden tanı-);
түс+те-н-/tüs+te-n- (renklen-, renk al-); түс+тес/tüs+tes (renkli); түс+тi/tüs+ti (renkli) gibi
sözler türemiştir (Sızdıqova vd., 2008, s. 836).
Өң (Öñ): Kazakçada “renk” anlamı veren diğer bir kelime de “өң/öñ” kelimesidir.
Kazakça sözlüklerde “öñ” sözüne şu anlamlar verilmektedir: “1. Yüz, surat, görünüş. 2. Renk,
boya. 3. Kumaşın yüzü.”(Sızdıqov vd., 2008, s. 669). Kelime Moğolcada da “өнгө/öngö”
biçimiyle mevcuttur (Bazılxan, 1977, s. 319).
Drevnetyurkskiy Slovar’da “ö%” yazımıyla verilen kelimenin anlamı Kazakçadakiyle
hemen hemen aynıdır: “Renk, don, boya/renk.” (Nadelyayev vd., 1969, s. 385). “Öñ/öng”
kelimesi Eski Uygurcada “renk, şekil” anlamlarında kullanılmıştır (Eraslan, 2012, s. 595;
Caferoğlu, 2011, s. 151). Dîvânu Lugâti’t-Türk’te “tüs” sözü yer almazken “renk” anlamında
“ö%” sözü mevcuttur (Kâşgarlı Mahmut, 2012, s. 787). “Ön{g” kelimesi Kutadgu Bilig’de ise
“tüs” kelimesiyle birlikte “renk” anlamında kullanılmıştır: “ḳalıḳ bütrü tuttı ḳara ḳuş ön{gi / ajun
barça toldı ḳara ḳuş yün{gi” (Yusuf Has Hacib, 2006, s. 688). Bu beyti R. Rahmeti Arat
152* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
günümüz Türkçesine şöyle aktarmıştır: “Hava tamamen kara-kuş rengini aldı / Bütün dünya
kara-kuş tüyüyle doldu” (Yusuf Has Hacib, 2006, s. 689).
“Өң/öñ” Kırgızcada “yüz” ve “renk” anlamlarında (Akmataliyev vd., 2011b, s. 355);
Karakalpakçada “өң/öñ” imlasıyla “yüz, surat” anlamında (Kamalov vd., 1992, s. 58);
Kumukçada “оьнг/ö%” imlasıyla “deri, post” ve “meyve kabuğu” anlamlarında (Pekacar, 2011,
s. 223); Altaycada “öҥ/öñ” imlasıyla “kişilik”, “renk”, “cila” ve “kumaşın yüzü” anlamlarında
(Gürsoy-Naskali, 1999, s. 143); Tuvacada “өң/öñ” imlasıyla “renk” anlamında (Acaroğlu, 2003,
s. 85); Şorcada “öң/öñ” imlasıyla “renk” anlamında (Kurpeşko Tannagaşeva vd., 1995, s. 72);
Hakasçada “өң/öñ” imlasıyla “renk” anlamında (Subrakova, 2006, s. 324); Sahacada “өҥ/öñ”
imlasıyla “renk” anlamında (Vasiliev, 1995, s. 221) kullanılmaktadır.
Kazakçada “өң/öñ” sözünden өң+де-/öñ+de- (güzelleştir-, tekmil et-); өң+дес/öñ+des
(renktaş, benzer); өң+дi/öñ+di (güzel, görklü); өң+дi+леу/öñ+di+lew (görklüce, benzer);
өң+дi+лiк/öñ+di+lik (güzellik, görk); өң+ей-/öñ+ey- (renlen-, güzelleş-); өң+сiз/öñ+siz (rengi
kaçmış, renksiz, çirkin); өң+сiз+де-н- /öñ+siz+de-n- (rengi kaçmak, çirkinleş-); өңсiз+деу
(renksizce, çirkince, zayıfça) gibi sözler türetilmiştir. Söz “өң-түс/öñ-tüs” (görünüş, yüz, surat)
ikilemesinde de birinci unsur olarak kullanılmıştır (Januzaqov, 2008, s. 656).
Бояу (Boyaw): Kazakçada “бояу/boyaw” sözü hem “boya” hem de “renk, boya rengi”
anlamında kullanılmaktadır (Sızdıqova vd., 2008, s. 165). Kelime Moğolcada “будaг/budag”
şeklinde yer almaktadır (Bazılxan, 1977, s. 68). Dîvânu Lugâti’t-Türk’te de “boduġ” kelimesi
hem “boya” hem “renk” anlamında kullanılmıştır (Kâşgarlı Mahmut, 2014, s. 591). Karaçay-
Malkarcada ise “tüs”, “renk”, “öñ” sözleri bulunmamakta, dolayısıyla “бояу/boyaw” sözü
“бет/bet” sözüyle birlikte doğrudan “renk” karşılığında kullanılmaktadır (Süyünçulu vd., 1965,
s. 695).
“Бояу/boyaw” sözünden Kazakçada бояу+лы/boyaw+lı (boyalı, suni);
бояу+сыз/boyaw+sız (boyasız, samimi, temiz); бояу+лa- (boya-, süsle-) gibi kelimeler
türetilmiştir (Isqaqov vd., 2011c, s. 520).
Түр (Tür): Esas anlamı Türkçedeki gibi “tür” olan bu söz, Kazakçada “yüz, görünüş,
yüz rengi” anlamında da kullanılmaktadır (Sızdıqova vd., 2008, s. 834). Tatarcada “төр” (tör)
şeklinde yazılan kelimenin anlamlarından biri “dış görünüş”tür (Abdullin vd., 1981, s. 259).
Kazakçada “түр/tür” kelimesinden şu kelimeler türetilmiştir: түр+ле-/tür+le-
(güzelleştir-); түр+ле-н-/tür+le-n- (güzelleş-); түр+ле-н-дiр-/tür+le-n-dir- (güzelleştir-);
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 153
түр+ле-н-дiр-iл-/tür+le-n-dir-il- (güzelleştiril-); түр+ле-н-т-/tür+le-n-t- (güzelliştirmek,
çeşitlendir-); түр+лес/tür+les (türdeş, renkdaş); түр+ле-т/tür+le-t- (renklendir-); түр+лi/tür+li
(türlü, nakışlı), түр+сiз/tür+siz (çirkin) (Isqaqov vd., 2011k, s. 500-501). “Beyaz dışında başka
rengi veya renkleri olan.” (Akalın vd., 2011, s. 1974) anlamında “renkli” sözünü karşılamak
üzere Kazakçada “түрлi түстi/türli tüsti” sözü kullanılır (Sawranbayev vd., 2005, s. 1907).
Рең/реңк (Reñ/Reñk): Kazakçada hem “рең/reñ” hem de “реңк/reñk” yazımıyla
mevcut olan kelime “insanın yüzü, yüz rengi, bet beniz” anlamının yanı sıra “renk, ton,
görünüş” anlamlarında da kullanılmaktadır (Isqaqov vd., 2011, s. 474). Kutadgu Bilig’de “renk”
sözüne rastlanmaz. Türkçeye Farsçadan geçen “renk/رنك) on ikinci yüzyıldan sonraki eserlerde
kullanılmaya başlamıştır. Mesela Mukaddimetü’l-Edeb’de “renk” mevcuttur (El-»vārizmµ,
2014, s. 170). Türkçeye Farsçadan geçen “renk” sözü Kıpçakçada “rang/reng” (Toparlı vd.,
2007: 217-218) veya “räng/ränk” (Garkavets, 2010, s. 1193) imlalarıyla yer almıştır. Renk sözü
Tarama Sözlüğü’nde “reng” şeklinde verilmiştir (TDK, 2009b, s. 187).
Kelime Kırgızcada “ирең/ireñ” (Akmataliyev vd., 2011a, s. 673); Yeni Uygurcada
“рәң/ره ڭ/räñ” imlasıyla (Kibirov vd., 1961, s. 159); Karakalpakçada Kazakçadaki gibi
“рең/reñ” ve “реңк/reñk” imlasıyla (Kamalov vd., 1992, s. 148-149); Özbekçede “рaнг/rang”
(Ma’rufov vd., 1981a, s. 614); Türkmencede “реңк/reñk” imlasıyla (Hamzayev, 1962, s. 563);
Azericede “рәнҝ/rәng” imlasıyla (Axundov, 1999, s. 402), Kumukçada “ренк/renk” imlasıyla
(Pekacar, 2011, s. 280); Kırım Tatarcasında “ренк/renk” imlasıyla (Useyinov vd., 1992, s. 132),
Başkurtçada “рәнек/ränek” imlasıyla (Agişev vd., 1993b, s. 147), Gagavuzcada “ренк/renk”
imlasıyla (Gaydarci vd., 1973, s. 383) yer almaktadır.
Kazakçada рең (reñ) sözünden türetilmiş şu sözler mevcuttur: рең+де-н-/reñ+de-n-
(yüzüne renk gel, güzelleş-) рең+дес/reñdes (renktaş, benzer); рең+дi/reñ+di (görklü, nurlu,
güzel); рең+дi+лiк/reñ+di+lik (görk, nurluluk, güzellik); рең+сiз (çirkin, suratsız, renksiz)
(Januzaqov, 2008, s. 690).
Kazakçada Renkler
Amerikalı dil bilimciler Brent Berlin ve Paul Kay’ın doksan sekiz dilde tespit ettikleri
on bir temel rengin hepsi Kazakçada da bulunmaktadır: black (қара/kara), white (ақ/ak), red
(қызыл/kızıl), yellow (сары/sarı), green (жасыл/yeşil), blue (көк/gök), brown
(қоңыр/kahverengi), purple (алқызыл/mor), pink (қызғылт сары/pembe), orange (қызыл
154* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
сары/turuncu), gray (сұр/boz) 1 (Sadıqova, 2012, s. 38-39). Bu on bir temel renkten başka
Kazakçada farklı tonları belirten renk adları da mevcuttur.
Kazakçada açık renkleri belirtmek üzere Türkçede olduğu gibi “aшық/aşıq”,
(Januzaqov, 2008, s. 77) koyu renkleri belirtmek üzere de yine Türkçedeki gibi “қою/qoyuw”
(Keñesbayev vd., 1961, s. 75) sözü kullanılmaktadır. Eski Türkçeden beri “açık kızıl, parlak
kızıl” anlamında kullanılan (Nadelyayev vd., 1969, s. 31) ve Moğolcada da “aл/al” şeklinde yer
alan (Bazılxan, 1977, s. 22) “aл/al” sözü Kazakçada müstakil bir renk adı olarak kullanılmaz.
“Aл/al” sözü daha çok “жaсыл/jasıl, күрең/küren, қaрa/qara, қоңыр/qoñır, қызыл/qızıl”
renklerinin başına gelerek bunların “açık, parlak” olduklarını belirtir (Januzaqov, 2008, s. 36).
Qazaq Tiliniñ Tüsindirme Sözdigi’nde bunlardan sadece “aл қызыл/al qızıl” sözüne yer
verilmiştir (Keñesbayev vd., 1959, s. 28). Farsçada kelime “āl/ آل” imlasıyla kullanılmaktadır
(Etik, 1968, s. 17; Şükûn, 1984a, s. 72).
Kazakçada karışık rengi ifade etmek için yine “aлa/ala” (ala) (Keñesbayev vd., 1959, s.
28) sözünün yanı sıra “aлa-құлa/ala-qula” (alaca bulaca) ikilemesi de kullanılır (Isqaqov vd.,
2011a, s. 356). Eski Türkçede kullanıldığı gibi (Nadelyayev vd., 1969, s. 32) Dîvânu Lugâti’t-
Türk’te de geçen “ala” sözü (Kâşgarlı Mahmut, 2014, s. 547) Moğolcada “алаг/alag” şekliyle
yer almaktadır (Bazılxan, 1977, s. 22). O. Süxbaatar’a göre kelime Moğolcaya Türkçeden
geçmiştir: aлaг/alag <al+ag <al+aq (Süxbaatar, 1997, s. 16).
Kazakçada Renklerin pekiştirmeli şekli Türkçedeki gibi yapılır: қaп-қaрa/qapqara, сaп-
сaры/sapsarı, aп-aқ/ap-aq… Ancak pekiştirme yapan biçim birimin Türkçedeki gibi “m”li ve
“s”li şekilleri yoktur. Pekiştirmenin nadiren de olsa “шым ~ шымқaй /şım ~ şımqay” sözüyle
yapıldığı da görülür: шым қaрa/şım qara (çok kara, kapkara), шымқaй қызыл/şımqay qızıl (çok
kırmızı, kıpkırmızı) (Isqaqov vd., 2011l, s. 553)…
“Күлгiн/külgin” sözü ise esas olarak “soluk, solgun, uçuk” anlamında kullanılır: күлгiн
боз/külgin boz (soluk boz), күлгiн көк/külgin kök (soluk mavi), күлгiн қызыл/külgin qızıl
(soluk mavi) (Isqaqov vd., 2011g, 464)… “Күлгiн/külgin” sözü Kazakçaya Farsçadan
geçmiştir. Kelime Farsçada “gül renkli” anlamına gelmektedir (Şükûn, 1984c, s. 1692)
күлгiн/külgin <گلگون/gulgūn. İki dilli bazı sözlüklerde de “mor” kelimesinin Kazakça karşılığı
olarak “күлгiн/külgin” sözü verilmiştir (Çabdenova, 2013, s. 123; Musapirova vd., 2007b, s.
1 Burada bazı İngilizce renklere verilen Kazakça karşılıklar çok isabetli değildir.
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 155
509). “Солғын/solğın” “soluk” anlamında kullanılmaktadır (Isqaqov vd., 1985, s. 332).
Parlaklığı belirtmek içinse “жылтыр/jıltır” (parlak) (Isqaqov vd., 2011e, s. 698) sözü kullanılır.
Aқ (Aq): Qazaq Tiliniñ Sözdigi’nde “aқ (aq)” sözünün başlıca anlamları şunlardır: “1.
Karın, sütün rengi gibi apak renk. 2. Akı baskın renk. 3. Sadık, temiz. 4. Göze düşen ak leke. 5.
Gözün akı. 6. Yumurtanın akı. 7. Kır saç. 8. Ak toprak. 9. Hayvan sütünden yapılan gıdalar. 10.
Kızıllar/Bolşevikler karşıtı; Aklar.” (Januzaqov, 2008, s. 29). Kelimenin pekiştirmeli şekli
“appaq ~ äppaq <ap+aq sözüdür (Isqaqov vd., 2011a, s. 563; Isqaqov vd., 2011b, s. 469).
“Ağarmak” anlamında ise Kazakçada “aғaру/ağaruw <aқ+aр-у” sözü kullanılmaktadır
(Januzaqov, 2008, s. 15). Ölçünlü Kazakçada Arapça “beyaz” kelimesi yoktur, ancak Ürjar
ağzında bir kumaş türünün adı olarak “бaяз/bayaz” sözü mevcuttur (Sarıbayev, 2005, s. 132;
Änes vd., 2007, s. 153). Kazakçada “siyah beyaz” kavramını ifade etmek için “aқ-қaрa/aq-qara”
ikilemesi kullanılır (Isqaqov vd., 2011a, s. 251).
“Aq” kelimesi Eski Türkçede “1. Ak, beyaz. 2. Kır at.” anlamlarına gelmektedir (Von
Gabain, 1988, s. 259; Nadelyayev vd., 1969, 48). Eski Türkçede “ak, beyaz” karşılığı olarak
“aq” kelimesiyle birlikte “ürü%” kelimesi de kullanılmaktadır ve kelime “ak, temiz, kadirbilir”
anlamlarına gelmektedir (Nadelyayev vd., 1969, s. 627). Kelimenin Moğolca karşılığı
“цагаан/tsagaan” (Bazılxan, 1977, s. 21), Kalmıkça karşılığı ise “цaһaн/tsahan” sözüdür
(Mandjikova, 2002, s. 140).
Kâşgarlı Mahmut, “āk” sözü için şu açıklamayı yapmıştır: “Oğuzcada her şeyin beyazı.
Türklerde at için kullanılarak ‘kır at’ anlamında ‘āk at’ denir.” (Kâşgarlı Mahmut, 2014, s. 39).
“Aq” sözü Kutadgu Bilig’de kullanılmamıştır. Kelime küçük ses değişiklikleriyle bütün Türk
dillerinde kullanılmaktadır (Sevortyan vd., 1974, s. 116). Ancak “ak” sözünün Çuvaşça karşılığı
“шур ~ шурӑ/şur ~ şurӑ” (Dmitriyev, 1951, s. 32); Sahaca karşılığı ise “мaҥaн/mañan” veya
“үрүҥ/ürüñ”dür (Vasiliev, 1995, s. 6). E. V. Sevortyan, Türk dillerinde “ak” sözünün üç anlama
geldiğini belirtmiştir: “1. Ak, beyaz. 2. Temiz. 3. Harika, muhteşem, görkemli.” (Sevortyan vd.,
1974, s. 116-117). “Aq” sözünün gerçek anlamının “ak, beyaz” olduğu açıktır; Kazakçadaki
“temiz, muhteşem, görkemli” gibi anlamların rengin niteliğine bağlı olarak sonradan ortaya
çıktığı anlaşılmaktadır. “Aq” sözünün “sadık, doğru, temiz” gibi yan anlamlarının ortaya
çıkmasında Arapçadan geçen aқ/aq< xaқ/xaq< Ar. حق/√aḳḳ sözünün etkisi olduğu açıktır.
Dil bilimcilerin çoğu “aq/ak” sözünün Türkçe olduğu konusunda hemfikirdir.
Étimologiçeskiy Slovar’ Tyurkskix Yazıkov’da, K. H. Menges’in kelimenin Çinceden Türkçeye
156* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
geçtiği ihtimalini ifade eden şu izah da verilmiştir: “āk <* hāk < Çin. pāk” (Sevortyan vd.,
1974, s. 117).
“Aq” rengi Kazak kültür ve medeniyetinde çok önemli bir yere sahiptir:2
1. “Aq” Kazakçada “төрт түлiк/tört tülik” tabir edilen koyun, sığır, at ve deve sütünden
yapılan yoğurt, kurut, peynir, tereyağı, kımız, ayran, şubat/kımıran (ekşitilmiş deve sütü) gibi
hayvani gıdaların umumi adıdır (Qaydar, 2013, s. 554). Yirminci yüzyıla kadar büyük ölçüde
göçebe yaşayan Kazakların hayatında hayvani bilhassa sütten yapılan gıdaların çok büyük
önemi vardır. Dolayısıyla Kazaklar “aq” diye adlandırdıkları bu gıdalara karşı ayrı bir hürmet
gösterirler. Mesela sütü dökmek ve israf etmek, süt sağılan kapla su taşımak, süt kabını
akarsuda yıkamak, sütü yakmak veya ateşe dökmek yasaktır (Arğınbayev vd., 2005, s. 82-83).
2. “Aq” gücü, baylığı, asaleti, dolayısıyla hanlığı simgeler. Kazakçada
“soylu/asil/aristokrat” sözünün karşılığı “ak kemik” anlamına gelen “aқсүйек/aqsüyek” sözüdür
(Sızdıqova vd., 2008, s. 47). Hanlar ve bayların oturduğu eve/çadıra “aқүй/aqüy” (ak ev) denir
(Isqaqov vd., 2011a, s. 282). On dördüncü asrın birinci çeyreğinde Doğu Deştikıpçak’ta Cuci
Han’ın büyük oğulları Orda Ejen, Şayban, Şingkür ve Tuqa Temir uluslarının kurduğu devletin
adı da Aқ Ордa/Aq Orda’dır (Käribayev, 1998, s. 199). Ayrıca bayların ve hanların oturduğu en
az on iki kanattan oluşan ak keçeden yapılan çadıra da “aq aқ ордa/orda” denmektedir (Isqaqov
vd., 2011a, s. 223). Abılay Han’ın (1711-1781) savaşlarda kullandığı bayrağın rengi de aktır ve
“Abılaydıñ aq tuwı” diye adlandırılır (Isqaqov vd., 2011, s. 211). Kazakçada “aқ киiзге
көтеру/aq kiyizge köterüw” deyimi vardır (Keñesbayev, 2007, s. 31). Türkçeye kelimesi
kelimesine “ak keçeye/keçeyle kaldırmak” şeklinde aktarılabilecek olan deyim aslında han
seçilen kişinin tahta çıkış törenini anlatmak için kullanılır. Kazaklar han seçtikleri kişiyi özel
basılmış ak keçe üstüne oturtup kaldırırlardı (Aqbayev, 1998, s. 21-22). Böylece hana ak keçe
gibi apak yani adil, temiz, merhametli olması gerektiği hatırlatılırdı.
3. “Aq” sadakatin, masumiyetin, doğruluğun, temizliğin, paklığın simgesidir (Qaydar,
2013, s. 554): “Aqtıñ otın aqımaq öşire almaydı.” (Qaydar, 2002, s. 185) (Akın odunu ahmak
söndüremez.) atasözünde “aq” “doğru, dürüst, temiz” anlamında kullanılmıştır. Yine nikâhlı,
kanuni beraberliği anlatmak için Kazaklar “ақ неке/aq neke” (ak nikâh) ibaresini kullanırlar.
2 “Ak” rengi Moğollar için de çok önemlidir. Moğol şamanlarının inancına göre “ak” rengi başta Güneş ve Ay olmak
üzere bütün kutsal varlıkların simgesidir. Bütün Moğol ulusları tarafından kabul gören, yer ve üstündeki canlıların
piri, koruyucusu sayılan Şamanlık Tanrının adı “Цaгaн бугэн/Tsagan bugén” yani “Ak İhtiyar/Koca”dır. Ak donlu
hayvan da Moğollar için kutsaldır. Dokuz saçaklı ak bayrak, ayrıca yeni yılın “цаган сар/tsagan sar” yani “ak ay”
adıyla kutlanması Moğolların “ak” rengine verdikleri önemi göstermektedir (bk. Qaydar, 2013, s. 555).
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 157
“Aқ сөйлеу/aq söylew” (hak/hakikati söylemek) deyiminde ise “aq” sözü “hak, doğru, hakikat”
anlamındadır. “Aq” sözünün “hak, hakikat, doğru” anlamlarının ortaya çıkmasında “aq<√aḳḳ”
sözünün tesiri inkâr edilmez. Yeni evlenen çiftler için “aқ отaу/aq otaw” (ak otağ) dikilir
(Isqaqov vd., 2011a, s. 223).
4. “Aq” iyi dilek, iyilik ve baht anlamları ihtiva eder (Qaydar, 2013, s. 554). “Aқ
тiлек/aq tilek (iyi dilek), aқ бaтa/aq bata (hayır dua), aқ жaулық/aq jawlıq (karı, eş), aқ қaс/aq
qas,3 aқ ниет (iyi niyet) (Sızdıqova vd., 2008, s. 44) sözlerinde “aq” iyi dilek, iyilik ve baht
ifade etmektedir.
5. “Aq” sözü süreklilik ifade eder (Qaydar, 2013, s. 554). “Aқ жaуын/aq jawın (ak
yağmur) sözü yazın aralıksız uzun süre yağan yağmur (Isqaqov vd., 2011a, s. 241); “aқ
борaн/aq boran” ise uzun şiddetli tipi (Qaydar, 2013, s. 554) demektir.
6. “Aq” kut ve tazim ifade eder. “Aq jawıp, aruwlap kömüw” deyimi “ölüyü tazimle,
güzel bir şekilde defnetmek, öbür dünyaya uğurlamak” anlamında; “ananıñ aq süti” deyimi ise
“ana sütüyle insana geçen iyi özellikleri” anlatmak için kullanılır (Qaydar, 2013, s. 555).
Kazaklar yaşlılara “aқсaқaл/aqsaqal” derler. “Aqsaqal” sözü yaştan ziyade saygı ifade eden bir
sözdür. Rus Çarı da eskiden “büyük hükümdar” anlamında “aқ пaтшa/aq patşa” olarak anılırdı
(Isqaqov vd., 2011a, s. 224).
7. “Aq” kadına has güzelliği ve zarafeti ifade eder. Mesela aқ дидaр/aq diydar (ak yüz),
aқ жүздi/aq jüzdi (ak yüzlü), aқшa бет (akça yüz), aқ сұңқaрым (aksungurum), Aрқaның aқ
мaрaлы/Arqanıñ aq maralı (Arqa’nın4 ak maralı), Aқтоты/Aqtotı5 (Akdudu) (Qaydar, 2013, s.
555)…
8. “Aq” saf, katışıksız, halis anlamlarına da gelir. “Aқ aлмaс/aq almas” (ak elmas), “aқ
семсер/aq semser (ak pala), “aқ сaуыт/aq sawıt” (ak zırh), aқ берен (ak tüfek), aқ нaйзa (ak
mızrak), aқ мылтық (ak tüfek) tamlamalarındaki “aq” sözü rengi değil bu araçların
sağlamlığını, kaliteli ham maddesini belirtmek için kullanılmıştır (Qaydar, 2013, s. 554).
9. Kazakçada “serbest şiir” terimini karşılamak üzere Rusça “белый стиx” tamlamasını
doğrudan çevirisi ile elde edilen “aқ өлең/aq öleñ” (ak şiir) terimi kullanılmaktadır
(Äbilğaziyev, 2010, s. 26).
3 Hapşırana söylenen “ak kaş, kaşın ağarıncaya dek yaşa, çok yaşa” anlamında söz. 4 “Sarıarqa” bölgesinin kısaltılmış adıdır. 5 “Aqtotı” kız adıdır.
158* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
10. Kırmızı ve kara gibi ak da yas rengidir. Erkek öldüğünde karısı kara giysi giyer; kızı
ise ak giysi ve kırmızı börk giyer (Kadeşeva, 1996, s. 96). Güney Kazakistan’da bilhassa
Özbekler yas alameti olarak bellerine ak kuşak/bez bağlarlar.
Aқ aлa (Aq ala): Akı baskın ala renk anlamına gelen (Isqaqov vd., 1974, s. 128) “aq
ala” sözünü Türkçeye “akça ala/akçıl ala” şeklinde aktarmak mümkündür.
Aқ боз (Aq boz): Ak rengi baskın boz renk, akçıl, akşın (Isqaqov vd., 2011a, s. 215).
Daha çok at donu için kullanılır. “Aқ боз aт/aq boz at”, akı baskın kır attır (Isqaqov vd., 2011a,
s. 215).
Aқ бурыл (Aq buwrıl): “Akı baskın demir kırı.” (Isqaqov vd., 2011a, s. 216). Daha
çok at donu için kullanılır. Türkçeye “açık demir kırı” olarak aktarılabilir.
Aқ құбa (Aq quba): Ak tenli, ak yüzlü. “Aқ құбaқaн/aq qubaqan” da denir. İnsan için
kullanılır (Isqaqov vd., 2011a, s. 221).
Ақ сары (Aq sarı): “Sarışın” anlamına gelir (Musapirova vd., 2007a, s. 53).
Aқ сұр (Aq sur): Akı baskın kır renk, akçıl kır, akçıl boz. İnsan için de kullanılır
(Isqaqov vd., 2011a, s. 225).
Aқтaңдaқ (Aqtañdaq): Kahverengi veya kara dona ak beneklerin karıştığı at donudur
(Isqaqov vd., 1974, s. 149). Türkçe karşılığı “ak alaca”dır (Eminoğlu, 2013, s. 1379).
Aқ шегiр (Aq şegir): Ak karışmış kül rengi anlamına gelir. Kartal için kullanılır
(Isqaqov vd., 2011a, s. 228).
Aқ шулaн (Aq şuwlan): Akı baskın gök renk, akçıl gök/boz. Kurdun bu renkteki dişisi
için kullanılır (Isqaqov vd., 2011a, 228).
Aл (Al): Yukarıda da belirtildiği üzere “aл/al” sözü Kazakçada müstakil renk adından
ziyade bazı renk adlarının önüne gelerek onlara “açık, parlak, koyu” anlamları veren bir söz
olarak kullanılır. Türkmencede kullanılan “al ÿaşyl” (Nurmemmet, 1996, s. 76) ibaresinin de “al
ve yeşil” anlamı yanı sıra “açık/parlak yeşil” anlamı olduğu da düşünülebilir.
Kazakçada “al” renk adından türetilmiş bir fiil yoktur. “Moğolca “aл/al” şeklinde yer
alan kelime (Bazılxan, 1977, s. 22), Rusçaya “алый/alıy” olarak geçmiştir ve “parlak kırmızı”
anlamına gelmektedir (Ojegov vd., 2003, s. 22). Kelimeye Drevnetyurkskiy Slovar’da şu
anlamlar verilmiştir: “Al, parlak kızıl, açık kızıl, turuncu, kahverengi (göz).” (Nadelyayev vd.,
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 159
1969, s. 31-32). “Al” Dîvânu Lugâti’t-Türk’te “turuncu” anlamıyla (Kâşgarlı Mahmut, 2014, s.
546), Kutadgu Bilig’de “kırmızı” anlamıyla (Yusuf Has Hacib, 2006, s. 1097) kullanılmıştır.
“Al” hemen hemen bütün Türk dillerinde mevcuttur. Sevortyan “a:l” kelimesinin Türk
dillerinde “al, kırmızı, turuncu renkli ipek kumaş, karanfil” gibi anlamlara geldiğini belirtmiştir
(Sevortyan vd., 1974, s. 125-126). Birçok köken bilimciye göre “altın” sözü de “al” sözünden
türemiştir: altın~altun <al “al” +tun <(ton) “bakır” (Sevortyan vd., 1974, s. 142-143).
Aл күрең (Al küreñ): “Al küreñ” sözü Qazaqşa-Orısşa Sözdik’te “açık boz”
(Sızdıqova vd., 2008, s. 51), Qazaq Ädebiy Tiliniñ Sözdigi’nde “Canlı kızılımsı kahverengi, açık
kahverengi” (Isqaqov vd., 2011a, s. 309), Qazaq Tiliniñ Sözdigi’nde “açık kahverengi”
(Isqaqov vd., 1974, s. 178) açıklanmıştır. Kelimenin Türkçeye umumi anlamda “açık
kahverengi”, at donu olarak ise “açık doru, açık al” şeklinde aktarılması uygundur.
Aл қaрa (Al qara): “Aл қaрa/al qara”, Qazaq Ädebiy Tiliniñ Sözdigi’nde “koyu kara,
kapkara, saf kara renk” şeklinde izah edilmiştir (Isqaqov vd., 2011a, s. 309). “Al” sözünün
önüne geldiği renk adına esas olarak “açık, parlak” anlamı katarken “qara” sözüne “koyu”
anlamı katması ilginçtir. “Al qara” tamlamasındaki “al” sözünü “parlak, canlı” şeklinde
anlamak daha doğru olacaktır. Dolayısıyla “al qara” ifadesini Türkçeye “koyu kara” yerine
“parlak kara” veya “canlı kara” şeklinde aktarmak daha uygundur.
Aл қaрa көк (Al qara kök): Sözlükte “karası baskın gök/mavi renk” olarak
verilmiştir (Isqaqov vd., 2011a, s. 309). Söz Türkçeye “açık lacivert” veya “koyu mavi/gök”
olarak çevrilebilir.
Aл қоныр (Al qoñır): Açık kahverengi (konur) renktir (Isqaqov vd., 1974, s. 178).
Aл қызыл (Al qızıl): “Aл қызыл/al qızıl” Kazakça sözlüklerde “açık kızıl renk, canlı
kızıl renk” (Isqaqov vd., 2011a, s. 309; Isqaqov vd., 1974, s. 178; Keñesbayev vd., 1959, s. 34)
şeklinde izah edilmiştir. Kelimenin karşılığı Qazaqşa-Ağılşınşa Ağılşınşa-Qazaqşa Sözdik’te
“scarlet, vermilion, crimson, incarmadine” (al, parlak kırmızı, koyu kırmızı, kan kırmızı,
pembe) 6 olarak (Çabdenova, 2013, s. 29); Qazaqşa-Orısşa Sözdik’te ise “алый, ярко-
каркасный” yani “al, açık kızıl/kırmızı” olarak verilmiştir (Sızdıqov vd., 2008, s. 51). Ağılşın-
Qazaq Sözdigi’nde “pink” sözünün Kazakça karşılığı olarak “al qızıl” sözü verilmiştir
(Axmetova vd., 1974, s. 255). Hülasa “al qızıl” sözünü Türkçeye “açık kızıl/kırmızı, parlak
6 İngilizce kelimelerin Türkçe karşılıkları şu eserden alınmıştır: Atalay, H. (1999), İngilizce Türkçe sözlük 1-2,
Ankara: TDK Yayınları.
160* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
kızıl/kırmızı” şeklinde aktarmak mümkündür. Kelimenin “pembe” sözünü karşılamak için
kullanıldığı da unutulmamalıdır.
Боз (Boz): “Боз/boz” kelimesinin başlıca anlamı “akçıl kır renk”tir (Isqaqov vd., 1976,
s. 321; Januzaqov, 2008, s. 123). Daha çok at donu olarak kullanılır. Kelimenin Türkçe karşılığı
“boz”, “kül rengi”, “açık toprak rengi”dir. “Bozarmak, boz renk almak” anlamında
“бозaру/bozaruw <боз+aр-у” fiili kullanılır (Isqaqov vd., 2011c, s. 405). “Боз/boz” Moğolcada
“бор/bor” şeklinde yer almaktadır (Bazılxan, 1977, s. 65). “Boz” aynı anlamıyla Eski Türkçede
de vardır (Von Gabain, 1988, s. 269; Nadelyayev, 1969, s. 115). Kelime Dîvânu Lugâti’t-Türk
(Kâşgarlı Mahmut, 2014, s. 597) ve Kutadgu Bilig’de de geçmektedir (Yusuf Has Hacib, 2006,
s. 1128).
“Boz” Türk dillerinin hemen hepsinde kullanılmaktadır (Sevortyan vd., 1978, s. 171).
Bazı köken bilimciler “akçıl toprak” anlamına gelen “bor” kelimesi ile “boz” kelimesinin aynı
kökten geldiğini ifade etmektedir (Xasenov vd., 2012, s. 9; Sevortyan vd., 1978, s. 172).
Moğolcada “boz” kelimesinin karşılığı olarak “bor” kelimesinin kullanılması da bu görüşü
desteklemektedir.
Бозaй (Bozay): “Boz, bozca” anlamına gelmektedir (Isqaqov vd., 2011c, s. 403).
Kelimenin yapı izahı şöyle olmalıdır: бозaй/bozay *<boz+ay.
Бозaлaң (Bozalañ): “Bozca, bozumsu, göğümsü boz” demektir (Sızdıqova vd., 2008,
s. 157). Bozalañ sözünün köken bilimlik izahı şu şekilde olmalıdır: bozalañ *< boz+a-la-ñ.
Бозaмық (Bozamıq): “Bozca, bozumsu, akçıl” demektir (Januzaqov, 2008, s. 133).
“Bozamıq” sözünün yapısını şu şekilde izah etmek mümkündür: bozamıq *< boz+a-mıq.
Бозaң (Bozañ): Bu da “bozumsu, bozca, akçıl” demektir (Sızdıqova vd., 2008, s. 157).
Kelimenin yapı izahı şöyle olmalıdır: bozañ *<boz+a-ñ.
Бозғыл (Bozğıl): “Бозғыл/bozğıl” sözünün iki anlamı vardır: “1. Bozca, bozumsu,
akçıl. 2. Soluk yüz.” (Januzaqov, 2008, s. 133). Kelimenin yapı bakımından izahı şöyledir:
bozğıl <boz+ğıl.
Бозғылдaу (Bozğıldaw) ~ Бозғылттaу (Bozğılttaw): Akçıl, bozumsu, bozca
demektir (Isqaqov vd., 1976, s. 326; Isqaqov vd., 1976, s. 327). Kelimenin yapısı şöyle izah
edilebilir: bozğıldaw *<boz+ğıl+daw; bozğılttaw *<boz+ğıl+t+taw.
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 161
Бозғылт (Bozğılt): Bu da bozumsu, bozca, akçıl demektir (Januzaqov, 2008, s. 133).
Kelime yapı olarak şöyle izah edilebilir: bozğılt *<boz+ğıl+t.
Бозғылтым (Bozğıltım): Türkçe tam karşılığı “bozumsu” sözüdür (Januzaqov, 2008,
s. 133). Kelime, köken bilim açısından şöyle izah edilebilir: bozğıltım *<boz+ğıl+t+ım.
Боздaу (Bozdaw): “Боздaу/bozdaw” da “bozumsu, bozca, akçıl” demektir (Isqaqov
vd., 2011b, s. 411). Kelimenin yapısı “bozdaw *<boz+daw” şeklinde açıklanabilir.
Бозшa (Bozşa): bk. Бозғылт (Bozğılt). “Bozca, bolcul” demektir (Isqaqov vd., 2011c,
s. 413). Rengin Türkçe karşılığı “bozca”dır. Kelimenin yapı izahı şöyledir: бозшa/bozşa
<boz+şa <boz+ça.
Бөрте (Börte): “Çoklukla keçi ve atta olan boz karışmış gökçe dondur.” (Isqaqov vd.,
2011c, s. 564). Türkçe karşılığı “koyu boz” veya “börtü”dür (Eminoğlu, 2013, s. 1390, 1383).
Kelime Moğolcada “бөрт/bört” şeklinde mevcuttur (Bazılxan, 1977, s. 69).
Бурыл (Buwrıl): “1. Ak ile gök biraz da kara karışık. 2. Ağarmaya başlamış.”
demektir (Isqaqov vd., 2011c, s. 609-610). Daha çok at donu olarak kullanılır. Türkçe karşılığı
“demir kırı”dır.
Жaсыл (Jasıl): Sözlükte “жaсыл/jasıl” sözüne iki anlam verilmiştir: “1. Yaprağın, yaş
otun rengi gibi renk. 2. Otun, bitkinin kurumamış, sararmamış taze gök hâli.” (Isqaqov vd.,
1978, s. 725). “Жaсыл/jasıl” sıfatının pekiştirilmiş şekli “жaп-жaсыл/jap-jasıl”dır (Isqaqov vd.,
2011e, s. 54). “Yeşermek” anlamında Kazakçada “жaсaру/jasaruw <жaс+aр-у” fiili bulunmakla
birlikte (Isqaqov vd., 2011e, s. 157) daha fazla “жaсылдaну/jasıldanuw <жaс+ыл+дa-н-у”
(yeşillenmek) fiili kullanılmaktadır (Isqaqov vd., 2011e, s. 173).
“Жaсыл/jasıl” sözünün Türkçedeki şekli “yeşil”, Moğolca karşılığı ise
“ногоон/nogoon”dur (Bazılxan, 1977, s. 117). “Жaсыл/jasıl” Eski Türkçede “yaşıl” şeklinde
mevcuttur (Von Gabain, 1988, s. 309; Caferoğlu, 2011, s. 289; Nadelyayev vd., 1969, s. 264).
Dîvânu Lugâti’t-Türk’te “yaşıl~yāşıl” şeklinde yer alan kelime (Kâşgarlı Mahmut, 2014, s. 958)
Kutadgu Bilig’de “yaşıl” olarak geçmektedir (Yusuf Has Hacib, 2006, s. 1273).
“Jasıl<Yaşıl” sözü çağdaş Türk dillerinde bazı ses değişiklikleri ile kullanılmaktadır
(Levitskaya vd., 1989, s. 164). Çuvaşçada “ешӗл/yeşӗl” sözünün yanı sıra “симӗс/simӗs” sözü
de “yeşil” anlamında kullanılmaktadır (Dmitriyev, 1951, s. 206). “Yeşil” sözünün Sahaca
karşılığı ise “от күөx/ot küöx”tür (Vasiliev, 1995, s. 302). “Yeşil <yaşıl” sözünün
162* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
Étimologiçeskiy Slovar’ Tyurkskix Yazıkov adlı eserde kelimenin köken bilimlik izahları vardır:
yaşıl <yaş+ı-l; yaşıl <yaş+ıl<yaş+şıl<yaş+sıl; yaşıl <yaş-ıl vey <yaşı-l; yaşıl <yaş+ıl <yaş+qıl
(Levitskaya vd., 1989, s. 164-165). Tuncer Gülensoy’un izahı ise şöyledir: yeşil <yaşıl <yāş+(ı)l
(Gülensoy, 2007b, s. 1128).
Bazı Kazak dil bilimcilere göre “jas<yaş” sözünün ilk anlamı “yeni çıkmış gök/yeşil
bitki”dir. “Jas<yaş” sözünün “yeni gövermekte olan bitki” anlamı “büyüyüp gelişmekte olan
çocuğa” sonra da “kişinin yaşadığı yıl sayısına” dönüşmüştür. Muhtemelen gök/yeşil bitkinin
ıslaklığına bilhassa sabah çiyi düşmüş durumuna bağlı olarak “jas<yaş” sözü “gözyaşı”
anlamını da kazanmıştır. İşte “jasıl<yaşıl” sözü de bu “yaş<jas” kelimesinden türemiştir
(Xasenov vd., 2012, s. 8). Kazakçanın bazı ağızlarına “yıldırım” anlamında kullanılan “жaсыл”
sözünün kökeni de üzerinde durulmaya değerdir (Sarıbayev, 2005, s. 244).
“Жaсыл/jasıl” renginin Kazak kültür ve medeniyetinde mesela “aқ/aq, көк/kök,
қaрa/qara, қызыл/qızıl” renkleri kadar yer tutmadığı söylemek mümkündür. Çünkü “jasıl”
renginin anlamı çoklukla “kök” rengine yüklenmiştir.7 Buna rağmen “жaсыл/jasıl” sözünün
“жaсыл дaқылдaр/jasıl daqıldar” (yaprağı da yenen soğan, marul, ıspanak, dereotu, ravent,
kuzukulağı gibi sebzeler), “жaсыл дaлa/jasıl dala” (yeşil bozkır), “жaсыл желек/jasıl jelek”
(yeşil kuşak, yeşil urba, yeşillik), “жaсыл қосaқ/jasıl qosaq” (bir halı/kilim deseni) gibi bazı
deyimlerde ve söz öbeklerinde kullanıldığı görülmektedir (Isqaqov vd., 2011e, s. 171).
Maqsutbek Süleymen’e göre Deştikıpçak’ta yani Kıpçak Bozkırı’nda ak, temizlik ve adaletin;
kızıl, erliğin; yeşil ise yenilenmenin, gelişmenin hatta imanın ve inancın belgisi sayılmıştır.
Maqsutbek Süleymen, Abılay Han’ın (1711-1781) ve torunu Kenesarı Han’ın (1802-1847)
“жaсыл туы/jasıl tuwı” (yeşil bayrağı) olduğunu da söylemektedir (Süleymen, 2009). Umumi
Türk Türk kültür eve medeniyeti bakımından çok önemli olan “yeşil, sarı, kırımız” renkleri
(Genç, 1996, s. 41-48) Kazakistan’da da “нaурыз/nawrız” kutlamalarının ana renkleridir.
Жaсыл көк (Jasıl kök): bk. Көк жaсыл.
Жирен (Jiyren): Kazakça sözlüklerde “жирен /jiyren” sözü “қызғылт сaры” yani
“kızılımsı sarı” olarak açıklanmıştır (Keñesbayev, 1959, s. 234; Isqaqov vd., 1979, s. 128;
Isqaqov vd., 2011e, s. 424). Qazaqşa-Orısşa Sözdik’te “жирен /jiyren” sözünün karşılığı olarak
“рыжий” sözü verilmiştir (Sızdıqova vd., 2008, s. 328). “Жирен/jiyren” sözü daha çok at donu
7 Bu durum aslına birçok Türk dili için geçerlidir. Konuyla alalı olarak şu kaynağa bakılabilir: Çelik, M. F. (2009).
Türklerde dört yönün dört renkle adlandırılması II. Türk amacı, 81-84. Ankara: TDK Yayınları.
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 163
olarak kullanılmaktadır. “Kızıl saç”, “kızıl sakal” ifadelerindeki “kızıl” sözünü karşılamak üzere
de “жирен” sözü kullanılır (Isqaqov vd., 2011e, s. 424). Mudanyda Misebolu ağzında “doru at”
anlamında “cıran” sözü kullanılmaktadır (TDK, 2009a, s. 925). “Жирен/jiyren” sözünü
Türkçede saç, sakal rengi olarak “kızıl”, at donu olarak ise “al” sözüyle karşılamak mümkündür
(Eminoğlu, 2013, s. 1383).
Kelime bazı ses değişiklikleriyle birçok Türk dilinde mevcuttur (Levitskaya vd., 1989,
s. 23). “Жирен /jiyren” sözünün Moğolca karşılığı “зээрд/zéérd”dir (Bazılxan, 1977, s. 124).
“Жирен /jiyren” kelimesinin kökeni çok açık değildir. Étimologiçeskiy Slovar’ Tyurkskix
Yazıkov’da kelimenin değişik izahları verilmiştir. Aynı sözlükte Eski Moğolcada “ciġır, jiger,
jiġır” sözünün “antilop, geyik” anlamına geldiği belirtilmiştir (Levitskaya vd., 1989, s. 23).
Dolayısıyla kelimenin köken açıklaması şöyle olmalıdır: jiyren *<ciren <yeren <yegren
<yegir+en < jegir+en <jiger+en (Levitskaya vd., 1989, s. 23-24). Kelimenin “ceren” yani
“ceylan”, “karaca”, “ahu” rengiyle ilişkili olduğu açıktır. Nitekim Tuncer Gülensoy “ceren”
sözünü şöyle açıklamıştır: ceren <Moğ. cegeren8 ~ Tü. yégr-en (Gülensoy, 2007a, s. 200).
Зеңгiр (Zeñgir): “Зеңгiр/zeñgir” sözünün iki anlamı vardır: “1. Gök rengi, gök, gökçe.
2. Büyük, yüksek, yüce. 3. Açık, sakin.” (Isqaqov vd., 2011f, s. 131) İkinci anlamı karşılamak
üzere Kazakçada “зaңғaр/zañğar” sözü de mevcuttur (Isqaqov vd., 2011f, s. 75).
“Зеңгiр/zeñgir” kelimesinin ilk anlamının “gök rengi, gök, gökçe” olduğunu; ilkin
yüksekliğinden dolayı “gök”e “зеңгiр/zeñgir” dendiğini; sonradan örnekseme yoluyla “büyük,
yüksek, yüce” olan her şeyin “зеңгiр/zeñgir” diye tavsif edildiğini söylemek mümkündür.
“Зеңгiр/zeñgir” kelimesinin Farsçadan Kazakçaya geçmiş olması kuvvetle
muhtemeldir. Farsçada “ژنگ/jeng” ve “ژنگار/jengār” sözleri “pas, küf” anlamına gelmektedir
(Etik, 1968, s. 219). Osmanlı Türkçesinde “ژنگار/jengār” “pas, kir; bakır pası”;
jengārµ” ise “bakır yeşili, bakır pası renginde boya” anlamlarında kullanılmıştır/ژنگارى“
(Devellioğlu, 1993, s. 474). Kazakça “зеңгiр/zeñgir” sözü de göğümsü bir yeşil olan bakır pası
yeşiline bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Kelimeyi şöyle izaha etmek mümkündür: зеңгiр/zeñgir
<zeñger <jeñger <jengār <jengārµ. Kazakçada “pas” anlamında “тaт~дaт/tat~dat” (Isaqaqov vd.,
2011k, s. 35; Isqaqov vd., 2011ç, s. 514) ve “тот/tot” (Isqaqov vd., 1986a, s. 221) sözü ile
birlikte kullanılan “зең/zeñ” sözü (Isqaqov vd., 1979, s. 385); Kırgızcanın bazı ağızlarında “pas”
8 Kelimenin Eski Moğolcadaki biçimi “cegeren” değil “digheren” olmalıdır. (bk. Rajki, A., (2006). Mongolian
etymological dictionary, Budapest,).
http://web.archive.org/web/20080917115557/http://www.freeweb.hu/etymological/Mongol.htm (Erişim Tarihi:
17.05.2015).
164* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
anlamında kullanılan “зaң/zañ” sözü (Akmataliyev vd., 2011a, s. 637); Özbekçede “pas”
anlamına gelen “зaнг/zang” sözü (Ma’rufov, 1981a, s. 298); Yeni Uygurcada yine “pas”ı
karşılayan “зәң/zäñ/ ز ه ڭ” sözü (Kibirov vd., 1961, s. 81); Başkurtçada “yeşil ile gök
arasındaki renk” anlamında kullanılan “зәңгәр/zäñgär” sözü (Agişev vd., 1993a, s. 360),
Tatarcada yine “yeşil ile gök arasındaki renk” anlamında kullanılan “зәңгәр/zäñgär” sözü
(Abdullin, 1977, s. 354) bu izahı desteklemektedir.
Kazakçada “зеңгiр көз/zeñgir köz (gökçe göz, gök göz), зеңгiр көздi/zeñgir közdi (gök
gözlü), зеңгiр көк/zeñgir kök (yüksek gök), көк зеңгiр/kök zeñgir (gök yeşil, yemyeşil), зеңгiр
тaрту/zeñgir tartuw (yükselmek)” gibi kelime öbeklerinde “зеңгiр/zeñgir” sözü
kullanılmaktadır (Isqaqov vd., 2011f, s. 131).
Кер (Ker): Sözlükte “Kula ile doru arası hayvan rengi.” olarak izah edilmiştir
(Isqaqov vd., 2011f, s. 636) Bilhassa at donu olarak Türkçe karşılığı “kestane dorusu”dur
(Akalın vd., 2011, s. 1401). Кербұғы/kerbuğı” sözünün Türkçe karşılığı ise “alageyik”tir
(Çabdenova, 2013, s. 116).
Moğolcada “xээр/xéér” imlasıyla (Bazılxan, 1977, s. 150), Kırgızcada “кер/ker”
imlasıyla (Akmataliyev vd., 2011a, s. 837), Türkmencede “гәр/gär” imlasıyla (Hamzayev, 1962,
s. 232) kullanılan kelimenin Moğolcadan alıntı olması kuvvetle muhtemeldir.
Көгiлдiр (Kögildir): “Көгiлдiр/kögildir”, sözlükte “kögildir, kök tüsti” (gökçül, gök
renkli) şeklinde izah edilmiştir (Isqaqov vd., 2011g, s. 168). Qazaqşa-Orısşa Sözdik’te kelimeye
“голубоватый, синеватый” (göğümsü, mavimsi) karşılığı verilmiştir (Sızdıqova vd., 2008, s.
415). Renginden dolayı kuğunun yavrusuna “көгiлдiр/kögildir” denir (Januzaqov, 2008, s. 404).
“Көгiлдiр/kögildir” sözü “көгiлдiр тaрту/kögildir tartuw” (mavileşmek, gövermek,
gökçeleşmek), “көгiлдiр түлкi/kögildir tülki” (mavi tilki) söz öbeklerinde kullanılmaktadır
(Isqaqov vd., 2011g, s. 169).
“Көгiлдiр/kögildir” sözünün yapısı şu şekilde izah etmek mümkündür:
көгiлдiр/kögildir *<kök+i-l+dir.
Көгiлдiр көкшiл (Kögildir kökşil): “Gökçül ve gök/mavi renklerin karışımı.”
(Isqaqov vd., 2011g, s. 169) Mavi ile açık mavi karışım bir renk olduğu anlaşılan “kögildir
kökşil”i de Türkçeye “gökçül, gökçe” diye aktarmak doğru olacaktır.
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 165
Көгiлдiр күлгiн (Kögildir külgin): “Gökçül ve mor renklerin karışımı.” (Isqaqov vd.,
2011g, s. 169). Rengin Türkçe karşılığı “açık mor” olmalıdır.
Көгiлжiм (Kögiljim): “Gökçül, gökçe” demektir (Isqaqov vd., 1980, s. 94). Kazakçada
“gövermek, mavileşmek” anlamında “көгiлжi-/kögilji-” fiili vardır (Sızdıqova vd., 2008, s.
416). Buna göre “көгiлжiм/ögiljim” sözünün izahı şöyledir: көгiлжiм/kögiljim <kök+i-l+ji-m.
Көгiс (Kögis): Bu da “gökçül, gökçe” demektedir (Isqaqov vd., 1980, s. 94).
Kelimenin izahı şöyledir: көгiс/kögis *<kök+i-s.
Көк (Kök): Renk olarak “көк/kök” sözlükte şöyle izah edilmiştir: “1. Açık gökyüzü gibi
renk. 2. Yeşil.” (Isqaqov vd., 2011g, s. 221). Sözlükte bundan başka üç “көк/kök” kelimesi daha
yer almaktadır: “Kök I Derimi9 (Kaz. kerege) bağlamak veya bir şeyi dikmek için kullanılan
öküz derisinden yapılmış kayış. Kök II Gökyüzü, asuman. Kök III Göverip çıkan bitki, yeşillik.”
(Keñesbayev vd., 1959, s. 306). Kazakça sözlüklerde pekiştirme sıfatı olarak “көп-
көгiлдiр/köp-kögildir” sözü yer almasına rağmen (Isqaqov vd., 2001g: 322) “көп-көк/köp-kök”
sözü yoktur. Ancak bazı ağızlarda “gömgök, masmavi” anlamında “көп-көңiр/köp-köñir”
kelimesi mevcuttur (Sarıbayev, 2005, s. 340). Kazakçada “gömgök~masmavi” ibaresini
karşılamak üzere “көкпеңбек/kökpeñbek” kelimesi kullanılmaktadır (Xasenov vd., 2012, s. 5).
“Көк/kök” sözünden türemiş “көгеру/kögerüw <kök+er-üw” fiilinin şu anlamları vardır: “1.
Gök/mavi renk almak. 2. Yeşermek, güzelleşmek. 3. Yüz bozarmak; beti benzi atmak. 4.
Darbeden dolayı vücut gövermek, morarmak. 5. Gövermek, bozulmaya başlamak.” (Januzaqov,
2008, s. 404).
“Mavi” anlamında “көк/kök” kelimesi Moğolcada “xөx/xöx”, “kayış” anlamında
“көк/kök” kelimesi “xөг/xög” şeklinde, gökyüzü anlamında “көк/kök” kelimesi
“теэнгэр/téngér ~ огторгуй/ogturguy”, “yeşillik, yeşil bitki” anlamında “көк/kök” ise
“ногоо/nogoo ~ өвс/övs”tür (Bazılxan, 1977, s. 155). “Kök” (mavi) kelimesinin Kalmıkça
karşılığı da “көк/kök”tür (İlişkin, 1964, s. 644). Kelime Macarcada da “kék” imlasıyla yer
almakta ve “mavi, gök” anlamına gelmektedir (Tóth, 2007, s. 94, 515).
“Kök”, Köktürkçede “mavi” (Tekin, 2006, s. 154), Eski Uygurcada ise “mavi, gök
rengi; sama, gök; gece” anlamlarına gelmektedir (Caferoğlu, 2011, s. 114). Dîvânu Lugâti’t-
Türk’te Kazakçadakine benzer dört “kök” kelimesi vardır: “kök = gök, hava, sema. kök = gök
9 “Derim” sözü göçebe çadırının parçalarından biridir ve Kazakça “kerege” sözünü karşılamak üzere M. Eröz’ün
“Yörükler” adlı kitabından alınmıştır. “Derim” veya “kerege” baklava dilimi şeklinde ağaç kafestir (bk. Eröz (1991).
s. 109).
166* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
rengi, gök renk, lâcivet. kök = şehrin dört yanın saran yeşil bölge. kök = eyer bağı.” (Kâşgarlı
Mahmut, 2013, s. 356). Kelime, Kutadgu Bilig’de ise “mavi, yeşil” anlamlarında kullanılmıştır
(Yusuf Has Hacib, 2006, s. 1186). “Kök” kelimesi küçük ses değişiklikleriyle hemen hemen
bütün Türk dillerine mevcuttur. Étimologiçeskiy Slovar’ Tyurkskix Yazıkov’da kelimenin değişik
Türk dillerindeki şu anlamları verilmiştir: “1. Gökyüzü. 2. Yas (Koyu mavi veya lacivert yas
elbisesi). 3. Gök rengi, mavi, lacivert. 4. Yeşil. 5. Olgunlaşmamış meyve. 6. Ot, yeşillik. 7. Boz,
gri. 8. Kır saç. 9. Kıpkırmızı. 10. Kara. 11. Destan kahramanı sıfatı. 12. Tanrı. 13. Gece.”
(Sevortyan vd., 1980, s. 66-67). Sözcüğün Çuvaşça karşılığı “ҫутӑ/śutӑ”“кӑвaк/kӑvak” ve
“сенкер/senker” kelimeleri (Dmitriyev, 1951, s. 112); Sahaca karşılığı ise “xaллaaн
күөx/xalaan küöx”dür (Vasiliev, 1995, 99). Kelime Codex Cumanicus’ta da “gök” ve “mavi”
anlamıyla yer almaktadır (Grönbech, 1992, s. 117).
Arapça “مائى” sözü Türkçede “mavi” (Akalın vd., 2011, s. 1636), Özbekçede
“мовий/moviy” (Ma’rufov, 1981a, s. 469), Türkmencede “мaвы/mavy” (Baskakov vd., 1968, s.
437), Azericede “мaви/mavi” (Axundov, 1999, s. 228), Gagavuzcada “мaaви/maavi” (Gaydarci
vd., 1973, s. 230) şeklinde bulunduğu hâlde Kazakçada yoktur.
“Көк/kök” sözünün “gök, gökyüzü” anlamının mı, “gök, mavi” anlamının mı asli
olduğu tartışmalıdır. Ä. Qaydar, ilk insanların rengine bakarak gökyüzünü “kök/gök” diye
adlandırmış olabilecekleri gibi tam tersine yeryüzündeki “kök/gök/mavi” renkli her şeyi
“kök/gök/gökyüzü” ile karşılaştırıp “kök/gök” renk adını icat etmiş olabileceklerini de belirtir
(Xasenov, 2012, s. 5). İkinci görüş daha mantıklı görünmektedir.
İslamlıktan sonra “жaсыл/jasıl <yaşıl” rengi dinin simgesi olarak bilhassa Batı Türk
uluslarında öne çıkmıştır (bk. Kırımhan, 2001, s. 110) ancak Kazak kültür ve medeniyetinde
“жaсыл/jasıldan”dan ziyade “көк/kök” özel bir yer işgal etmeyi sürdürmüştür:
1. “Көк/kök” “gök, gökler, gök âlemi” dolayısıyla göğü tutan “Тәңiр/Täñir/Tanrı”dır
(Qaydar, 2013, s. 560). Altaycada da “kök” “Tanrı” anlamında kullanılmaktadır (Gürsoy-
Naskali vd., 1999, s. 121). Kazakçada kelime bu anlamlarıyla “төбесi көкке жету/töbesi kökke
jetüw” (başı göğe ermek/değmek), “көктен тiлегенi (iздегенi) жерден тaбылу/kökten 10
tilegeni (izdegeni) jerden tabıluw” (gökte aradığını yerde bulmak), көк соққыр (“Kök/Tanrı
çarpsın, Allah belanı versin!” anlamında kargış) gibi deyimlerde kullanılmaktadır (Qaydar,
2013, s. 560).
10 Burada “kökten” sözü “Tanrı’dan” anlamındadır.
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 167
2. “Көк/kök” “ot, yeşil bitki, sebze” demektir (Qaydar, 2013, s. 560). Kelime bu
anlamlarıyla “көк aту/kök atuw” (yeşermek, gövermek), “көк бaлaусa/kök balawsa” (taze ot,
yeşil or), “көк мaйсa/kök maysa” (yeşil ot, taze ot) (Isqaqov vd., 1980, s. 119-120), “көк
пияз/kök piyaz” (yeşil soğan) (Isqaqov vd., 2001g, s. 228), “көк шaлғын/kök şalğın” (otlu yer,
gür otlak) (Isqaqov vd., 1980, s. 122), “aузы көкке iлiну/awzı kökke ilinüw” (yeşil ota
doymak) (Isqaqov vd., 2011b, s. 187) gibi birleşik söz ve deyimlerde kullanılmaktadır. Yine
“көгеру/kögerüw” (gövermek, yeşermek, güzelleşmek) (Keñesbayev vd., 1959, s. 303),
“көкпек/kökpek” (karapazı), “көктем/kötem” (bahar, ilkyaz), “көктеу/köktew” (yeşermek, ot
kaplamak) (Keñesbayev vd., 1959, s. 307) gibi kelimeler de bu “көк/kök” sözünden
türetilmiştir.
Mite göre “Kök Täñiri/Gök Tanrı”, insanoğlunu yarattıktan sonra doğan çocukları
koruyup kollaması için “Umay”ı sık bir ormana, insanların içine indirir. Ormana gidip dilekte
bulunan kadınlara Umay Ana’nın çocuk verdiğine inanılır. Dolayısıyla insan ile
orman/yeşil/gök arasında bir kader birliği vardır. Kazaklar gök otu öylesine yolmayı, gök
çubuğu kırmayı, ormanı amaçsızca yok etmeyi yasaklamışlardır. Yine gök otu yolup göğe bakıp
kargımak çok büyük kargış sayılır (Qaybarulı, 2001, s. 37).
3. “Көк/kök” “olgunlaşmamış, olmamış, pişmemiş, ham” demektir (Qaydar, 2013, s.
561). Söz bu anlamıyla “көк aлмa/kök alma” (olmamış/ham elma), “көк aсық/kök asıq”
(kırılgan, dayanıksız, zayıf), “көк өрiк/kök örik” (yeşil/ham kaysı), “көк өрiм/kök örim” (yeni
yeşermiş; genç, taze), “көк сaбaқ/kök sabaq” (olgunlaşmamış, ham), “көк сaғaл/kök sağal”
(olmamış ekin), “көк түйнек қaуын/kök tüynek qawın” (olmamış/ham kavun, kelek) gibi söz
öbeklerinde kullanılmaktadır (Qaydar, 2013, s. 561).
4. “Көк/kök” “arık, yavan, yağsız, tatsız” demektir: “Көк бaқa қозы/kök baqa qozı”
(arık kuzu), “көк жaқсық/kök jasıq” (yağsız et, arık et), “көк қaрын/kök qarın” (arık, zayıf),
“көк шaлaп/kök şalap” (yağsız cıvık ayran) (Qaydar, 2013, s. 561).
5. “Көк/kök” “çıdamlı, dayanıklı, muti, itaatkâr, herhangi biri” demektir (Qaydar,
2013, s. 561). “Көк есек/kök esek” (boz eşek, muti adam, saf adam) (Isqaqov vd., 2012g, s.
223), “көк жұлын/kök julın” (kaslı at, dayanıklı at) (Qaydar, 2013, s. 561), “көлденең көк
aтты/köldeneñ kök attı” (rastgele biri, sıradan biri, sarı çizmeli Mehmet Ağa) (Sızdıqova vd.,
2008, s. 421)…
168* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
6. “Көк/kök” “öfkeli, hiddetli, gaddar, yavuz, cesur, cevval, şiddetli” anlamları ifade
eder (Qaydar, 2013, s. 561): “Көк aзу/kök azw” (hiddetli, yavuz) (Qaydar, 2013, s. 561),
“көкaйыл/kökayıl” (şirret kadın) (Isqaqov vd., 2011g, s. 231), “көкбет/kökbet” (asabi, hiddetli)
(Isqaqov vd., 2011g, s. 232), “көк дaуыл ~ көк долы /kök dawıl ~ kök dolı” (şiddetli, deli,
hiddetli) (Isqaqov vd., 2011g, s. 223), “көкжaл/kökjal” (zorba, güçlü) (Isqaqov vd., 2011g, s.
236), көкжендет (cesur, gözü pek) (Isqaqov vd., 2011g, s. 237), “көк мүйiз/kök müyiz”
(süseğen, çok süsen, geçimsiz) (Qaydar, 2013, s. 561), “көк түйнек/kök tüynek” (bağırsak
düğümlenmesi) (Isqaqov vd., 2011g, s. 227), “көк шешек/kök şeşek” (çiçek hastalığı) (Qaydar,
2013, s. 561), “көк шулaн/kök şuwlan” (yavuz, gaddar) (Isqaqov vd., 2011g, s. 249)…
7. “Көк/kök” “geveze, çenesi düşük, çok konuşan” anlamlarını pekiştirir (Qaydar, 2012,
s. 561): “Көк езу/kök ezüw” (geveze, çenesi düşük) (Isqaqov vd., 1980, s. 119), “көк мaлтaсын
езу/kök maltasın ezüw (çok konuşmak, gevezelik etmek) (Isqaqov vd., 1980, s. 120),
“көкмылжың/kökmıljıñ” (geveze, çenesi düşük) (Isqaqov vd., 2011g, s. 239)…
8. “Көк/kök” “gevşeklik, tembellik, miskinlik, bitkinlik, aptallık, beceriksizlik” ifade
eder (Qaydar, 2013, s. 561): “Көк жaлқaу/kök jalqaw” (çok üşengeç, çok tembel) (Isqaqov vd.,
1980, s. 119), “көк желке болу/kök jelke boluw” (çok yorulmak, bitmek, gücü tükenmek)
(Isqaqov vd., 1980, s. 120), “көк жұлын болу/kök julın boluw” (çok zayıflamak, güçten
düşmek, bitkinleşmek) (Isqaqov vd., 1980, s. 120), “көк иық болу/kök ıyıq boluw” (çok
yorulmak, hâlsiz düşmek, iflahı kesilmek) (Isqaqov vd., 1980, s. 120), “көк ми/kök mıy”
(ahmak, aptal) (Keñesbayev vd., 1959, s. 307), “көк тер болу/kök ter boluw” (kan ter içinde
kalmak) (Qaydar, 2013, s. 561), “көкбaрмaқ/kökbarma” (beceriksiz, elinden iş gelmeyen)
(Isqaqov vd., 1980, s. 124)…
9. “Көк/kök” “saflık, sağlamlık, berklik, tamlık” ifade eder: “Көк желке/kök jelke”
(ense kökü) (Isqaqov vd., 2011g, s. 224), “көк құрыштaй/kök qurıştay (sağlam, çelik gibi),
“көк нaйзa/kök nayza” (çelik mızrak) (Isqaqov vd., 2011g, s. 225), “көк сaуыт/kök sawıt (çelik
zırh), көк сүңгi (çelik süngü, çelik uç) (Isqaqov vd., 2011g, s. 226), “көк қaр, көк мұз/kök qar,
kök muz” (gerçek kış, haza kış) (Isqaqov vd., 2011g, s. 222)…
10. “Көк/kök” “varlık, zenginlik” ifade eder: “Көк етiктi/kök etikti” (gök çizmeli/bay,
varlıklı) (Isqaqov vd., 1980, s. 119), “тaмaқ тоқ, көйлек көк/tamaq toq, köylek kök” (durumu
iyi, karnı tok, sırtı pek) (Keñesbayev, 2007, s. 660)…
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 169
11. “Көк/kök” “ebediyet, kutsiyet” ifade eder: “Көк тaс/kök tas” (mezar taşı, hece taşı)
(Isqaqov vd., 2011g, s. 244), “Көк құс/ kök qus” (Gök Kuş; Kök Täñiri’nin/Gök Tanrı’nın
baharı kanatlarına iliştirip getiren kuşu) (Isqaqov vd., 2011g, s. 225), “көгaлa жaмшы
жaмылу/kögala jamşı jamıluw” (gök ala yamçı bürünmek/giymek; teberrüken kahramanların
giyimini giymek) (Keñesbayev, 2007, s. 340)…
12. “Көк/kök” “yokluk, kıtlık, yoksulluk” ifade eder: “Көк тиын/kök tıyın” (gök kuruş;
hiçbir şey, hiç) (Isqaqov vd., 2011g, s. 227), “көк жaмбaс/kök jambas” (yoksul, fakir)
(Keñesbayev, 2007, s. 342)…
13. Көк бөрi/Kök böri: Sözlükte iki anlamı verilmiştir: “1. Büyük erkek kurt. 2. Cesur,
yavuz, azılı, dediği dedik.” (Isqaqov vd., 2011g, s. 223). “Көкжaл/kökjal” da denir (Isqaqov vd.,
2011g, s. 236). Mitolojide Türkçedeki “bozkurt” karşılığı olarak kullanılır (Qondıbay, 2002, s.
682). Moğolcadaki karşılığı “араатан чоно/araatan çono”dur (Bazılxan, 1977, s. 155).
“Kök böri”nin bütün Türk ulusları tarafından kutlu sayılmasının asıl sebebi Bozkurt
Destanı’nda anlatılmıştır. Destana göre Türkler bir savaşta büyük katliama uğramış, sadece
elleri ve ayakları kesilmiş on yaşında bir çocuk sağ kalır. Bir dişi kurt çocuğu emzirir, yalayarak
yarasını iyileştirir. Çocuk delikanlı olunca düşman tarafından bulunup öldürülür. Kaçıp bir
“Goaçan” dağında bir mağaraya sığınan gebe dişi kurt burada on oğlan doğurur. On çocuğun en
güçlüsü olan “Aşina”nın adı sonradan onların umumi adına dönüşür. Zamanla çoğalan ulusu
önderleri “Asyan-Şad/Asyan-Şe” mağaradan çıkarır. Bu ulus “Türk” adı ile “Altay”da
yaşamaya başlar (Qondıbay, 2002, s. 682). İşte bundan dolayı “kök böri”nin Türk ulusları
kültüründe kutlu bir yere sahiptir.
“Bozkurt”a “kök böri” denmesinin sebebi sadece göğe çalan boz rengi değildir. Çin
kaynaklarında Mete/Möde Han’dan “Тәңiрқұрт/Täñirqurt” (Tanrı Kurt) diye bahsedilmiştir
(Qaybaruşlı, 2001, s. 33). Bazı kaynaklara göre “kök böri” sözü Türkçe “kök” sözü ile Üysünler
zamanında Saklar vasıtasıyla Türkçeye geçen “perµ>böri” sözünün bileşmesiyle oluşmuştur
(Qaybarulı, 2001, s. 36-37). Mite göre Qañlılar/Kanglılar, “böri” ile “peri”nin birleşmesi sonucu
oluşmuş bir ulustur. Yine inanışa nazaran “sadakat, adalet, hakikat, cesaret, birlik, insanlık,
temizlik” gibi yüksek değerlerin kaynağı “kök nur/gök ışık”tır. Eski Türklerin anlayışınca bütün
bunların simgesi ise “kök böri”dir (Qaybarulı, 2001, s. 38).
“Kök böri” (bozkurt) ile ilgili mitlerin Üysünler ve Kanglılardan sonra da Türkler
arasında yaygın olduğu bilinmektedir. Mesela Köktürklerde soylarının “böri” olduğunu belirten
170* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
mitler vardır. Korkut Ata’nın da “Benim bir tarafım börüdür.” dediği söylenir. Yine kurda saygı
ve tazim, Saha efsane ve mitlerinde de vardır (Qaybarulı, 2001, s. 39).
Bugün Kazaklarda kurdu kutsayan inanışlar hâlâ mevcuttur. “İyttiñ iyesi bolsa, böriniñ
täñiri bar.” atasözü “börü”nün “Tanrı” ile bağlantısını açıkça göstermektedir (Qaybarulı, 2001,
s. 36).
Kazak inanışına göre yeni doğan bebeğin sol kalçasında “Kök Täñiri/Gök Tanrı”nın
“kök nurı/gök nuru”ndan damlamış “kök mör/gök mühür” izi vardır. Bebeğin yakasız ilk
gömleği “kök şüberek/gök bez”den dikilir. Bebek ateşlendiğinde “kök şüberek”e yani gök beze
sarılır. İdareciye işi düşen kişi “gök bebek gömleği”ni koynuna salıp giderse işleri hallolur. Yeni
doğan oğlan çocuğuna Kazaklar “қaсқыр/qasqır” veya “бөрi/böri” derler (Qaybarulı, 2001, s.
37-38).
Bazı bölgelerde “құмалақ/qumalaq” (kamalak) denen kırk bir taşla fal açarken (Kaz.
құмалақ салу) birinci sırada yan yana gelen “üç kamalak” “üş böri/üç kurt” diye adlandırılır.
Sonra falı bakılan kişiye “Senin önüne üç börü/kurt çıktı, işin rast gidecek.” denir (Qaybarulı,
2001, s. 39).
14. Көк бaйрaқ ~ Көк ту / Kök bayraq ~ Kök tuw: Köktürklerin bayrağı gök renklidir
ve üstünde “kök böri” resmi vardır (Qondıbay, 2002, s. 682; Qaybarulı, 2001, s. 39). Kazak
Hanlığı’nın (1456-1847) bayrağının da “kök/gök” renkli olduğu söylenmektedir. 11 Bugün
Kazakistan Cumhuriyeti’nin bayrağı da “kök/gök” renklidir. “Kök/gök” rengi bulutsuz, açık
gökyüzünü ve Kazakistan halkının birliğini simgeler. Bulutsuz, açık gökyüzü daima barışın
remzi olmuştur. Bayrak biliminde de “kök/gök” renk ümit, emniyet ve insanlığın simgesidir
(Xalıyqov, 2003, s. 373). Bayrakta “kök/gök” rengin tercih edilmesi bu “gök”ün Eski Türklerde
hem yüceliği ve ulaşılmazlığı hem de Tanrı’yı ve ebediyeti temsil etmesinin de etkisi olması
kuvvetle muhtemeldir.
Көк aлa (Kök ala): “Gök ile ak renk karışık.” (Isqaqov vd., 2011g, s. 222) ala
demektir. Türkçeye “boz alaca” veya “gök alaca” şeklinde aktarılabilir.
Көкбaрқын (Kökbarqın): bk. Қaрa көк.
Көк бурыл (Kök buwrıl): “Göğe çalan, ağarmaya başlamış.” demektir (Isqaqov vd.,
2012, s. 223). Türkçeye “kırca, kırçıl” şeklinde çevrilebilir.
11 http://www.inform.kz/kaz/article/2385330 (Erişim Tarihi: 05.02.2015).
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 171
Көк жaсыл (Kök jasıl): “Жaсыл көк/jasıl kök” de denir. Sözlükte “Açık, çim gibi
yeşil, gök ile yeşil karışık.” (Isqaqov vd., 1978, s. 725) şeklinde izah edilmiştir. İzahtan da
anlaşıldığı üzere “жaсыл көк/jasıl kök” veya “көк жaсыл /kök jasıl” sözünün Türkçe karşılığı
“turkuaz, turkuaz yeşili, turkuaz mavisi”dir (Akalın vd., 2011, s. 2387).
Көкжiлтiм (Kökjiltim): “Gökçe, gökçül.” demektir. “Көкшiлтiм/kökşiltim” de denir
(Isqaqov vd., 1980, s. 126). Көкжiлтiм/kökjiltim *<kök+ji-l-t-im.
Көк зеңгiр (Kök zeñgir): “Berrak, gökçül renk.” demektir (Isqaqov vd., 1980, s. 126).
Dolayısıyla “көк зеңгiр/kök zeñgir” rengi Türkçeye “berrak mavi, su mavisi” şeklinde
aktarılabilir.
Көк пеңбек (Kök peñbek): İki anlamı vardır: “1. Açık gök renkli. 2. Yeşil yer, otlu
yer.” (Keñesbayev vd., 1959, s. 307). Kelime renk adı olarak Türkçeye “açık gök, gökçül”
şeklinde aktarılabilir.
Көк сұр (Kök sur): “Gök ile boz karışık, gökçül boz.” (Isqaqov vd., 1980, s. 121)
Renk Türkçede “gökçül boz” veya “hâkî” şeklinde karşılanabilir.
Көк теңбiл (Kök teñbil): Daha çok at donu olarak kullanılan bu söz “Her yerinde
gök/boz leke olan, gökçül kır.” (Isqaqov vd., 1980, s. 122) boz anlamına gelmektedir. Türkçeye
“boz kır” olarak aktarılabilir. көк теңбiл/kök teñbil <kök (gök, boz) + teñbil (ala, lekeli,
noktalı).
Көкше (Kökşe): “Gökçül renkli, göğe çalan.” (Januzaqov, 2008, s. 410) demektir.
Türkçe karşılığı “gökçe”dir (Akalın vd., 2011, s. 957). көкше/kökşe <kök+şe <kök+çe.
Көкшiл (Kökşil): “Açık gök, gökçül.” (Isqaqov vd., 1980, s. 132) demektir. Türkçe
karşılığı “gökçül” veya “gökçe”dir. көкшiл/kökşil <kök+şil <kök+çil.
Көкшiл күлгiн (Kökşil külgin): “Bozca gök” demektir (Isqaqov vd., 2011g, s. 249).
Türkçeye “solgun gök/mavi” veya “bulanık gök/mavi” olarak aktarılabilir. “Бозғылт
көк/bozğılt kök” de denir (Isqaqov vd., 1980, s. 123).
Көкшiлдеу сұрғылт (Kökşildew surğılt): bk. Көк сұр (Kök sur). Kelimenin izahı
şöyledir: көкшiлдеу сұрғылт/kökşildew surğılt <kök+şil+de-w + sur+ğıl+t.
Көкшiл сұр (Kökşil sur): bk. Көк сұр (Kök sur).
172* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
Көкшiлтiм (Kökşiltim): “Maviye çalan, mavimsi, gökçül” demektir (Isqaqov vd.,
2011g, s. 249). Türkçeye “gökçül” veya “gökçe” diye aktarılabilir. көкшiлтiм/kökşiltim
*<kök+şil+t+im *<kök+çil+t-im. bk. Көкжiлтiм.
Күлгiн (Külgin): Yukarıda da belirtildiği gibi Kazakça sözlüklerde “күлгiн/külgin”
sözüne “soluk, solgun” anlamı verilmiştir. Ancak kelime Rusça-Kazakça sözlüklerde
“фиолетовый” yani “mor” sözünün karşılığı olarak yer almaktadır (Sawranbayev vd., 2005, s.
1078; Musapirova vd., 2007b, s. 509). Qazaqşa-Ağılşınşa Ağılşınşa-Qazaqşa Sözdik’te ise
“күлгiн/külgin” sözünün İngilizce karşılığı olarak “violet; purple, blue red” yani “mor”
kelimeleri verilmiştir (Çabdenova, 2013, s. 123). Dolayısıyla “күлгiн/külgin” sözünün “soluk,
solgun” anlamının yanında “mor” anlamı da vardır.
Күрең (Küreñ): Qazaq Tiliniñin Tüsindirme Sözdigi’nde “Kızıl kahverengi,
kahverengimsi renk.” şeklinde izah edilmiştir (Isqaqov vd., 1980, s. 357). Daha çok at donu
olarak kullanılan kelimenin Türkçe karşılığı “kestane alı” olmalıdır.
“Күрең/küreñ” sözü Moğolcada “xүрэн/xürén” şeklinde kullanılmaktadır (Bazılxan,
1977, s. 165). Dîvânu Lugâti’tTürk ve Kutadgu Bilig’de bulunmayan kelime, bazı ses
değişiklikleri ve anlam ayırtılarıyla çağdaş Türk dillerinin çoğunda mevcuttur (Levitskaya vd.,
1997, s. 146). Tarama Sözlüğü’nde “küran” şeklinde yer alan kelimeye “al donlu at” anlamı
verilmiştir (Dilçin, 2009, s. 163). Kâmûs-ı Türkî’de ise “كران/كوران” imlasıyla yer alan ve “koyu
al donunda at” olarak izah edilen kelimenin kökeni belirtilmemiştir (Şemseddin Sami, 1317, s.
1155). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat’ta ise “كران” ve “كرنگ/كرند” imlalarıyla verilen
kelimenin kökeni Farsça olarak tespit edilmiştir (Devellioğu, 1997, s. 535-536). Étimologiçeskiy
Slovar’ Tyurkskix Yazıkov’da sözün Moğolcadan Türkçeye geçtiğine dair görüşlere yer
verilmiştir (Levitskaya vd., 1997, s. 147).
Күрең қошқыл (Küreñ qoşqıl): Sözlükte “Mora çalan koyu kızıl renk.” şeklinde izah
edilmiştir (Isqaqov vd., 1980, s. 358). “Küreñ qoşqıl”ın Türkçe karşılığı “morumsu al, morsu
al”, at donu olarak ise “koyu al/morsu al” olmalıdır.
Күрең қызыл (Küreñ qızıl): “Alı baskın kızıl renk.”tir (Isqaqov vd., 1980, s. 358).
Türkçe karşılığı at donu olarak “koyu al”dır.
Күрең сaры (Küreñ sarı): “Ala çalan sarı.”dır (Isqaqov vd., 1980, s. 358). At donu
olarak Türkçe karşılığı “altuni al”dır (Eminoğlu, 2013, s. 1381).
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 173
Қaн қызыл (Qan qızıl): “Kıpkızıl, kıpkırmızı” demektir (Isqaqov vd., 2011ğ, s. 206;
Isqaqov vd., 1980, s. 627). Türkçe karşılğı “kan kırmızı”dır (Akalın vd., 2011, s. 1299).
Қaрa (Qara): “Қaрa/qara” sözlükte şu anlamlara gelmektedir: “1. İsin, kurumun,
kömürün rengi gibi renk. 2. Ne olduğu belirsiz şey, karaltı. 3. Sayı, adet. 4. Tür, görünüş,
görünüm. 5. Dayanak, yoldaş, direk. 6. mec. Zulüm, kötü niyet, hinlik. 7. Yas giysisi. 8. Sıradan
adam, teba, halk. 9. Büyükbaş hayvan.” (Isqaqov vd., 1982, s. 36). Kazakçada “kararmak”
karşılığı olarak “қaрaю/qarayuw <qara+y-uw” (Januzaqov, 2008, s. 480), “kapkara, simsiyah”
karşılığı olarak da “қaп-қaрa/qap-qara” sözü kullanılmaktadır (Januzaqov, 2008, s. 475).
Farsçada “kara” anlamına gelen “siyāh/سياه” kelimesi (Şükûn, 1984b, s. 1245) Kazakçada
“сия/sıya” imlasıyla sadece “mürekkep” anlamında kullanılmaktadır (Isqaqov vd., 1985, s. 303;
Isqaqov vd., 2011j, s. 214).
“Қaрa/qara” sözünün Moğolca karşılığı Kalmıkça karşılığı da “xaр/xar”dır (Bazılxan,
1977, s. 177; İlişkin, 1964, s. 771). Rusçadaki “карагач” (karaağaç), “карагуш” (karakuş),
(Fasmer 1986: 191), “каракули” (bir ağaç türü), “каракуль” (karakul, karagül), “карамазый”
(kahverengi), “карандаш” <ḳaradaş (kurşun kalem) (Fasmer, 1986, s. 192), “каратай”
(Tatarlaşmış Mordvin) (Fasmer, 1986, s. 194) gibi kelimeler Türkçeden alıntıdır.
Köktürkçede biri “alelade, avam”, diğeri ise “kara, siyah” anlamında iki “kara” sözü
vardır (Tekin, 2006, s. 147). Kelime Eski Uygurcada ise “kara; halk, millet; hayvan sürüsü;
ehli hayvan” anlamlarında kullanılmıştır (Caferoğlu, 2011, s. 167). Dîvânu Lugâti’t-Türk’te biri
“siyah, kara”, ikincisi “karanlık” anlamında iki “kara” kelimesi vardır (Kâşgarlı Mahmut, 2014,
s. 684). Kutadgu Bilig’de de yine birincisi “kara”, ikincisi “halk” anlamına gelen iki “ḳara” sözü
vardır (Yusuf Has Hacib, 2006, s. 1167).
“Kara” sözü Türk dillerinin hepsinde küçük ses değişimleriyle kullanılmaktadır
(Levitskaya vd., 1997, s. 286). Kelime Çuvaşçada “xурa/xura” (Dmitriyev, 1951, s. 835);
Sahacada “xaрa/xara” veya “xaрaҥa/xaraña” (Vasiliev, 1995, s. 144) şeklinde mevcuttur.
Kelimenin kökeni hakkında kesin bir bilgi yoktur. Çağataycada “siyah” anlamında “ḳara”
sözüyle birlikte kullanılan “ḳaraġ”, “göz bebeği; gözün karası” anamındaki “karak” (Kâşgarlı
Mahmut, 2014, s. 685) sözlerinden örnekseme yoluyla ortaya çıktığı anlaşılmaktadır.
“Қaрa/qara” sözü dolayısıyla rengi Kazak kültür ve medeniyetinde önemli bir yer işgal
etmektedir.
174* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
1. “Aқ/aq” gündüzün ve aydınlığın remzi olduğu gibi “қaрa/qara” da gecenin ve
karanlığın remzidir (Aqberdiyeva, 2009, s. 91). Mesela “қaрa түн/qara tün” “Karanlık, zifirî
karanlık gece.” demektir (Isqaqov vd., 2011ğ, s. 298). “Қaрa түнек” sözü de aynı anlamda
kullanılmaktadır (Isqaqov vd., 2011ğ, s. 299)…
2. Yukarıda da belirtildiği gibi “қaрa/qara” “sığır, at, deve” gibi büyükbaş hayvandır
(Qaydar, 2013, s. 556): “iрi қaрa/iri qara” (at, deve, sığır; büyükbaş) (Isqaqov vd., 2011l, s.
725), “қaрa мaл/qara mal” (sığır, kara mal; at dışındaki üç evcil hayvan: koyun, deve, sığır)
(Isqaqov vd., 2011ğ, s. 290)…
3. “Қaрa/qara” “uzaktan görünen belirsiz nesne, canlı veya cansız varlık; karaltı,
silüet”tir (Qaydar, 2013, s. 556): “қaрaсы көрiну/qarası körinüw” (karaltısı görünmek,
belirmek), “қaрaсын көру/qarasın körüw” (karaltısını görmek, fark etmek), “қaрaсынaн
үрку/qarasınan ürküw” (boşuna korkmak, hayalinden ürkmek”, “қaрaсын көрсетпеу/qarasın
körsetpew” (gözden kaybolmak; yok olmkak, kayıplara karışmak), “қaрaсы өшсiн/qarası üşsin”
(boyu devrilsin, gebermek”, “қaрaсын үзбеу/qarasın üzbew” (uzaklaşmamak, göz önünde
durmak) (Keñesbayev, 2007, s. 424)…
4. “Қaрa/qara” “han ve asiller soyundan olmayan, halk” demektir (Qaydar, 2013, s.
556). Kelime bu anlamıyla Eski Türkçeden beri kullanılmaktadır (Von Gabain, 1988, s. 278;
Yusuf Has Hacib, 2006, s. 1167).
“Қaрaxaн/Qaraxan” (Halktan çıkmış bir hanın adı), “қaрa қaзaқ/qara qazaq” (sıradan
Kazak), “қaрa xaлық (halk, sıradan insanlar), “қaрa тобыр/qara tobır” (halk, çoğunluk), “қaрa
шaруa/qara şarwa (kara işçi), “қaрa жұрт ~ қaрa бұқaрa/qara jurt ~ qara buqara” (sıradan halk,
halk) sözlerinde ve “Jawdı qara qaşıradı / Batır ataq Baraqta qaladı” (Yağıyı kara/halk kaçırır /
Bahadır adı Baraq’ta kalır) (Qaydar, 2004, s. 320) atasözünde kelime “sıradan, asil olmayan”
anlamında kullanılmıştır (Qaydar, 2013, s. 556-557)…
5. “Қaрa/qara” “yoldaş, eş, yardımcı” demektir (Qaydar, 2013, s. 557): “Artında jalğız
qaranı / Köretuğın kün qayda” (Ardında biricik yoldaşını / Görecek gün nerede) (Qaydar, 2013,
s 557); “İyt te bolsa serik, qara ğoy.” (Köpek de olsa yoldaştır, eştir.); “Aldı-artında qara joq.”
(Önünde ardında hiç kimse yok.); “Aqıl öziñiz tabınız, bizdiki artıñızdan qara bolıp ere berüw
ğoy.” (Aklı kendiniz bulun, bizimkisi ardınızdan yardımcı olarak yürmektir.) (Isqaqov vd.,
2011ğ, s. 271); “қaрa болу/qara boluw” (yoldaş olmak, eş olmak) (Isqaqov vd., 2011ğ, s. 272);
“қaрa тұту/qara tutuw” (arka yaslamak, dayanak etmek) (Keñesbayev, 2007, s. 425)…
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 175
6. “Қaрa/qara” “yavan, yağsız, tatsız, katıksız, sütsüz hazırlanmış yemek” anlamına
gelir (Qaydar, 2013, s. 557): “қaрa сорпa/qara sorpa” (yağsız çorba) (Qaydar, 2013, s. 557);
“қaрa көже/qara köje”12 (besleyici olmayan, fakir fukaranın yemeği, katıksız köje) (Isqaqov vd.,
2011ğ, s. 285); “қaрa ет/qara et” (yağsız et) (Isqaqov vd., 2011ğ, s. 281); “қaрa шaй/qara şay”
(sütsüz çay, kuru çay) (Isqaqov vd., 2011ğ, s. 300); “қaрa су/qara suw” (sıradan su,
kaynamamış su; kuru su, sadece su) (Isqaqov vd., 2011ğ, s. 294)…
7. “Қaрa/qara” “kabahatli, kusurlu, suçlu, arsız” anlamarı ifade eder (Qaydar, 2013, s.
557): “жүзiқaрa/jüziqara” (arsız, utanmaz, insanlıktan çıkmış) (Keñesbayev vd., 1959, s. 247);
“Baqıt basta turğanda / Bilmeseñ de danasıñ / Baqıt qusı jönelse / Aq ta bolsañ qarasıñ” (Baht
[kuşu] başında iken / Bilmesen de dânâsın / Baht kuşu gidince / Ak da olsan karasın) (Qaydar,
2013, s. 557)…
8. “Қaрa/qara” “iftira, kara çalma” demektir (Qaydar, 2013, s. 557): “қaрa жaбу/qara
jabuw” (iftira atmak, kara çalmak) (Isqaqov vd., 2011ğ, s. 281); “Japtım jala, jaqtım qara.”
(İftira atıp, kara çalarak rezil ettim.) (Qaydar, 2013, s. 557)…
9. “Қaрa/qara” “insana zarar veren kötü mahluklar; cin, şeytan, alkarısı gibi
varlıklar”dır (Qaydar, 2013, s. 557): “қaрa бaсу/qara basuw” (alkarısı basmak, al basmak; işi
yolunda gitmemek) (Isqaqov vd. 2011ğ: 278); “сaғaн бiр қaрa көрiнер/sağan bir qara köriner”
(başına bir bela gelir); “қaрa бaсып, орнынaн тұрa aлмaй қaлу/qara basıp, ornınan tuta almaw”
(alkarısı basmak, karabasan basmak) (Qaydar, 2013, s. 557)…
10. “Қaрa/qara” “ölüm yitim, kaygı dert, kargaşa, fesat, zorluk” demektir (Qaydar,
2013, s. 557): “Ne qara körindi?” (Başına ne bela geldi?); “қaрaқaғaз/qaraqağaz” (cepheden
gelen ölüm haberi, ölüm kâğıdı, künye) (Isqaqov vd., 2011ğ, s. 326); “қaрa уaйымғa
түсу~бaсу/qara wayımğa tüsüw~basuw” (hüzne gark olmak, dert/kaygı çekmek); “қaрa
xaбaр/qara xabar” (kara haber) (Isqaqov vd., 2011ğ, s. 300); “қaрa күн/qara kün” (Isqaqov vd.,
2011ğ,. s 286); “қaрa жaмылу/qara jamıluw/kara bağlamak, kara giyinip yas tutmak” (Isqaqov
vd., 1982, s. 42), “қaрa бaйлaу/qara baylaw” (kara bağlamak; kara başörtü bağlayıp yas tutmak)
(Isqaqov vd., 1982, s. 39); “қaрa көңiл/qara köñil” (yaslı gönül, mahzun gönül) (Isqaqov vd.,
2011ğ, s. 286)…
11. “Қaрa/qara” “kalın, sık, yoğun” demektir (Qaydar, 2013, s. 557): “қaрa ормaн/qara
orman” (sık orman) (Isqaqov vd., 1982, s. 48); “қaрa түн/qara tün” (kara gece, kapkaranlık
12 “Köje” daha çok Nevruz kutlamalarında buğday, pirinç, süt, et vs. karıştırılarak pişirilen bir tür çorbadır.
176* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
gece) (Isqaqov vd., 1982, s. 52); “қaрa кеш~қaрa iңiр/qara keş~qara iñir” (geç vakit, akşam)
(Qaydar, s. 2013, s. 558)…
12. “Қaрa/qara” “renksiz, mat, duman rengi” anlamlarına gelir (Qaydar, 2013, s. 557):
“қaрa бaқыр/qara baqır” (basit metalden dökülmüş bozuk para; bakır kuruş) (Isqaqov vd., 1982,
s. 39; “қaрa метaлл/qara metall” (renksiz metal; demir, çelik) (Isqaqov vd., 1982, s. 49)…
13. “Қaрa/qara” “sıradan, basit” anlamı verir (Qaydar, 2013, s. 557): “қaрa
сөз/qarasöz” (basit söz, sıradan söz, nesir) (Isqaqov vd., 2011ğ, s. 294)…
14. “Қaрa/qara” “nobranlık, zalimlik, insafsızlık, kötülük” ifade eder (Qaydar, 2013, s.
558): “қaрa жүз/qara jüz (yavuz, zalim); “қaрa жүрек/qara jürek” (merhametsiz, acımasız)
(Isqaqov vd., 1982, s. 43); қaрa тaс (zalim, acımasız, merhametsiz) (Isqaqov vd., 1982, s. 51);
“қaрa жaу/qara jaw” (yavuz düşman) (Keñesbayev, 2007, s. 417); “қaны қaрa/qanı qara”
“zalim, yavuz” (Isqaqov vd., 2001ğ, s. 277)…
15. “Қaрa/qara” “yazı çizi, yazı, harf” demektir (Qaydar, 2013, s. 558): aқ-қaрaны тaну
(harfleri tanımak, okumayı öğrenmek) (Isqaqov vd., 2011a, s. 251); “қaрa тaну/qara tanuw”
(harf tanımak, okumayı öğrenmek) (Keñesbayev, 2007, s. 425)…
16. “Қaрa/qara” “yer, yerin katmanları, toprak” anlamında kullanılır (Qaydar, 2013, s.
558): “қaрa жер/qara jer (kara toprak, kara yer) (Keñesbayev, 2007, s. 417); “қaрa жер төсек
болу/qara jer tösek boluw” (eza cefa çekmek; ölmek); қaрa жол (toprak yol, patika); “қaрa
су/qara suw” (kara su; yer altı suyu) (Qaydar, 2013, s. 558); “қaрa топырaқ/qara toprak” (bitek
toprak, verimli toprak) (Isqaqov vd., 1982, s. 52)…
17. “Қaрa/qara” “güçlü, şiddetli, çakır pençe” anlamları ifade eder (Qaydar, 2013, s.
558): “қaрa дaуыл/qara dawıl (önü kattığını götüren şiddetli rüzgâr) (Isqaqov vd., 2011ğ, s.
280); “қaрa жел/qara jel” (kara yel; gündüzleri esen soğuk, kuru yel) (Isqaqov vd., 2011ğ, s.
281); “қaрa жорғa/qara jorğa” (kara yorğa; dayanıklı, güçlü, yürük at); “қaрa жұдырық/qara
judırıq” (kaba güç, bilek gücü) (Isqaqov vd., 2011ğ, s. 283); “қaрa күш/qara küş” (güç kuvvet;
kaba kuvvet) (Isqaqov vd., 2011ğ, s. 287); “қaрa нaр/qara nar” (güçlü deve) (Isqaqov vd.,
2001ğ, s. 291); “қaрa суық/qara suwıq” (kara soğuk; kuru soğuk); “қaрa aяз/qara ayaz” (çakır
ayaz; çınayaz) (Qaydar, 2013, s. 558); “қaрa күз/qara küz” (soğuk güz) (Isqaqov vd., 1982, s.
44)…
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 177
18. “Қaрa/qara” “yayan, atsız, yayan papıldak, yavaş” anlamı verir (Qaydar, 2013, s.
558): “қaрa жaрыс/qara jarıs” (ödülsüz at yarışı; deneme yarışı) “қaрa жaяaу/qara jayaw”
(atsız, arabasız, yayan yapıldak) (Isqaqov vd., 1982, s. 42); “қaрa желiс/qara jelis” (ağır
yürüyüş, tırıs) (Qaydar, 2013, s. 558)…
19. “Қaрa/qara” “en yakın, en kıymetli, en sevgili” anlamı ifade eder. Bu anlamda daha
ziyade “gözün karası” manasına gelen (Januzaqov, 2008, s. 484) “қaрaшық/qaraşıq <qara+şıq
<qara+çıq” şekli kullanılır. “Qaraşığım, janım-ay!” (Gözüm, camım benim!” (Isqaqov vd.,
2011ğ, s. 360).
20. “Қaрa/qara” “fakirlik, fukaralık, yoksulluk, köylülük” belirtir (Qaydar, 2013, s.
558): “қaрa борбaй/qara borbay” (yoksul, fakir) (Isqaqov vd., 2011ğ, s. 279); “қaрa кедей
(fukara, yoksul); “қaрa қaзaқ/qara qazaq” (fakir Kazak) (Qaydar, 2013, s. 558); “қaрқa
сирaқ/qara sıyraq (yoksul, baldırı çıplak) (Isqaqov vd., 2011ğ, s. 294); “қaрa тaбaн/qara taban”
(yoksul) (Qaydar, 2013, s. 558); “қaрa үй/qara üy” (fakir fukara evi~çadırı; kara ev; kahvrengi
keçeden yapılmış çadır) (Isqaqov vd., 2011ğ, 300)…
21. “Қaрa/qara” “büyük, kıymetli, kutlu, kutsal” manaları ifade eder (Qaydar, 2013, s.
559): “қaрa шaңырaқ/qara şañıraq” (kutlu ocak, baba ocağı, ana vatan) (Isqaqov vd., 2011ğ, s.
300-301); “қaрa қaзaн/qara qazan” (eski kara kazan) (Isqaqov vd., 2011ğ, s. 287); “қaрa
aруaқ/qara arwaq” (kutlu ruh/kutsi ruh) (Isqaqov vd., 2011ğ, s. 277); Қaрaтaу/Qarataw
(Karadağ),13 Қaрa теңiз (Karadeniz), “қaрa домбырa/qara dombıra” (kutlu dombıra)…
Қaрa aлa (Qara ala): “Ak ile kara renkler karışık.” demektir (Isqaqov vd., 2011ğ, s.
277). Türkçeye “ala” veya “kara ala” diye aktarılabilir.
Қaрa бурыл (Qara buwrıl): “Ağarmaya başlamış kara renk.” anlamındadır (Isqaqov
vd., 2011ğ, s. 279). Türkçeye “koyu demir kırı” olarak çevrilebilir.
Қaрa кер (Qara ker): “1. Tüyünde kara kıllar baskın olan kula ile al arasındaki at
donu. 2. Kestane alı renkli.” (Isqaqov vd., 2011ğ, s. 284-285). At donu olarak kullanılan söz
Türkçeye “koyu al” veya “kestane dorusu” şeklinde çevrilebilir.
Қaрa көк (Qara kök): Sözlükte üç anlamı vardır: “1. Kara ile gök/mavi arası renk. 2.
Kahverengiye çalan at donu. 3. Eskiden soyluların bindiği at.” (Isqaqov vd., 2011ğ, s. 285).
Kelimenin renk olarak karşılığı “lacivert”tir. Ağılşın-Qazaq Sözdigi’nde “navy blue” sözünün
13 Kazakistan’ın güneyinde dağ silsilesidir. Tanrı Dağlarının bir kolu sayılan Qarataw (Karadağ), Kızılorda, Güney
Kazakistan ve Jambıl vilayetleri boyunca uzanır, sonra Tanrı Dağları ile birleşir.
178* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
Kazakça karşışığı “қaрa көк/qara kök” olarak verilmiştir (Axmetova vd., 1974, s. 218). Қaрa
көк/qara kök”ün at donu olarak karşılığı ise “koyu kır” veya “koyu boz” olmalıdır.
Қaрa күрең (Qara küreñ): “Kahverengimsi, kahverengine çalan, karaya çalan
kavrengi” anlamlarına gelir (Isqaqov vd., 1982, s. 45). Daha çok at donu olarak kullanılan “қaрa
күрең/qara küreñ”in Türkçe karşılığı “koyu al”dır.
Қaрa қожaлaқ (Qara qojalaq): “1. Kara ile başka renklerin düzensiz karışık olduğu
ala. 2. Kirli, kirli paslı; yağlı kara. 3. Dünyaperest, malın gözü.” anlamlarına gelir (Isqaqov vd.,
1982, s. 46). Renk olarak Türkçeye “kirli siyah” veya “kirli ala” olarak çevrilebilir.
Қaрa қоңыр (Qara qoñır): “1. Kara ile konur/kahverengi karışık renk. 2. Ortaca,
orta hâlli.” (Isqaqov vd., 1982, s. 46). At donu olarak Türkçeye “atkestanesi dorusu” olarak
aktarılabilir (Eminoğlu, 2013, s. 1381).
Қaрa қошқыл (Qara qoşqıl): Sözlükte “Kızıla veya kahverengiye çalan kara renk.”
olarak izah edilmiştir (Isqaqov vd., 1982, s. 47). Türkçe karşılığı “mor” olmalıdır. Nitekim
Ağılşın-Qazaq Sözdigi’nde “purple” (mor) sözünün karşılığı olarak “қaрa қошқыл/qara qoşqıl”
sözü verilmiştir (Axmetova vd., 1974, s. 273).
Қaрa сұр (Qara sur): “Kahverengi ile bozca rengin karışımı”dır (Keñesbayev vd.,
1961, s. 37). Türkçe karşılığı renk olarak “esmer, yağız”; at donu olarak ise “sarı yağız”dır
(Akalın vd., 2011, s. 2500-2501).
Қaрa торы (Qara torı): “Ne tam kara ne de tam doru, ikisinin karışımı renk.”
(Keñesbayev vd., 1961, s. 37). Daha çok at donu olarak kullanılan kelimenin Türkçe karşılığı
“koyu kestane” veya “yağız doru”dur. Kelimenin insan rengi olarak karşılığı ise “esmer”dir.
Қaрaшa (Qaraşa): “Tam kara değil, karaya yakın, kahverengiye çalan kara.”
(Isqaqov vd., 2011ğ, s. 359) demektir. Türkçe karşılığı “karaca” veya “esmer”dir. Kelimenin
yapı izahı şu şekildedir: қaрaшa/qaraşa <qara+şa <kara+ça.
Қоңыр (Qoñır): “Қоңыр/qoñır” sözlüklerde şöyle izah edilmiştir: “1. Kara ile kızıl
arasındaki koyu al renk. 2. mec. Yoksul, yoksulca. 3. Hoş, sevimli, latif. 4. Soğuk, isteksiz,
ihlassız.” (Isqaqov vd., 2011h, s. 48; Januzaqov, 2008, s. 519; Isqaqov vd., 1982, s. 328).
Kelimenin Türkçe karşılığı “kahverengi, konur”dur; at donu olarak karşılığı ise “demir boz”dur
(Eminoğlu, 2013, s. 1395). “Kahverengi renk almak, kahverengine dönmek” anlamında
Kazakçada “қоңырaю/qoñırayuw <qoñır+ay-uw” (Isqaqov vd., 2011h, s. 51) ve
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 179
“қоңырлaну/qoñırlanuw <qoñır+la-n-uw” (Isqaqov vd., 2011h, s. 56) kelimeleri
kullanılmaktadır. “Қоңыр/qoñır” sözünün pekiştirmeli biçimi “қоп-қоңыр/qop-qoñır”dır
(Isqaqov vd., 2011h, s. 63). Ölçünlü Türkçede “ḳo%ur >konur”un yerini alan “kahverengi” sözü
Kazakçada yoktur.
Kutadgu Bilig’de geçmeyen kelime, Dîvânu Lugâti’t-Türk ve Drevnetyurkskiy
Slovar’da “ko%ur” (Kâşgarlı Mahmut, 2014, s. 728; Nadelyayev vd., 1969, s. 456), Tarama
Sözlüğü’nde ise “ḳo%ur” (Dilçin, 2009, s. 156) biçiminde yer almaktadır. “Қоңыр/qoñır”
kelimesi bazı ses değişiklikleri ve anlam ayırtılarıyla Türk dillerinin çoğunda mevcuttur
(Levitskaya vd., 2000, s. 61-63). Kelimenin Çuvaşça karşılığı “xӑмӑр/xӑmӑr” (Dmitriyev, 1951,
s. 260); Sahaca karşılığı ise “xоҥор/xoñor”dur (Vasiliev, 1995, s. 139). Bazı Anadolu
ağızlarında “koğur, konur, kongur, konğur, konkur” (Gülensoy, 2011a, s. 539) biçimleriyle
yaşamasına rağmen Ölçünlü Türkçede “konur” sözü yoktur. T. Gülensoy “kumral” sözü
“kongur + al” sözlerinin büzüşmesiyle meydana geldiğini belirtmiştir (Gülensoy, 2011a, s. 568).
S. Nişanyan kelimenin köken izahını “ko%ur+ıl” şeklinde yapmıştır (Nişanyan, 2012, s. 353).
“Қоңыр/qoñır” sözünün Moğolca karşılığı “xaр xүрэн/xar xürén”dir (Bazılxan, 1977, s.
188) veya “xүрэн/xüren”dir (Kruçkin, 2006, s. 172). “Xaр xүрэн/xar xürén” Kazakçadaki “қaрa
күрең/qara küreñ” yani “koyu al, yağız doru” sözünün karşılığıdır. Kelime, Kalmıkçada
“күрң/kürñ” imlasıyla (İlişkin, 1964, s. 250); Udmurtçada “курень~курен/kuren’~kuren”
imlasıyla (Butolin, 1942, s. 185) yer almaktadır. Rusçada “açık doru” anlamında kullanılan
“каурый/kaurıy” (Fasmer, 1986, s. 211) sözü ile Farsçada “koyu kırmızı at” (Şükûn, 1984c, s.
1619) anlamına gelen “کهر/keher” sözü Türkçeden alıntıdır (Karaağaç, 2008, s. 522).
Étimologiçeskiy Slovar’ Tyurkskix Yazıkov’da “qoñır~qoñur” sözünün kökeni ile ilgili
değişik görüşler verilmiştir (Levitskaya vd., 2000, s. 61-63). Bazı Türk dillerinde (Levitskaya
vd., 2000, s. 57-58) ve Kazakçada kullanılan “қоң/qoñ” sözü “hayvanın sağrısı, sağrı eti, insan
kalçası” (Isqaqov vd., 2011h, s. 40) anlamına gelmektedir. Dolayısıyla “qoñır” sözünü şu
şekilde izah etmek mümkümdür: qoñır *<qoñ+ġır.
Kazakçada “қоңыр/qoñır” sözüyle kurulmuş birçok deyim ve öbek bulunmaktadır:
“aғaйынды қоңыр қaз/ağayındı qoñır qaz (çok yakın arkadaş, sıkı fıkı dost); қaрa қоңыр
тaрту/qara qoñır tartuw (rengi kararmaya başlamak); қойдaн қоңыр/qoydan qoñır (saf, safdil);
қоңыр aң/qoñır añ (geyik, dağ keçisi, elik gibi avlanması hoş karşılanmayan hayvanlar); қоңыр
aю/qoñır ayuw (boz ayı); қоңыр ән~қоңыр әуен/qoñır än~qoñır äwen (hoş şarkı, ruh okşayıcı
180* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
ezgi); қоңыр әңгiме/qoñır äñgime (hoş sohbet, muhabbet, yârenlik); қоңыр бұйрa шaй/qoñır
buyra şay (demli, koyu çay); қоңыр дaуыс қоңыр~үн/qoñır dawıs~qoñır ün (kadife ses);
қоңыр жел/qoñır jel (latif yel, serin yel, imbat); қоңыр кеш/qoñır keş (serin akşam); қоңыр
көмiр/qoñır kömir (linyit); қоңыр көру/qoñır körüw (hoşlanmamak, hazzetmemek); қоңыр
күз/qoñır küz (ılık güz, ılık sıcak güz); қоңыр күй~aлa қоңыр күй/qoñır küy~qoñır ala küy
(orta hâlli); қоңыр қaбaқ/qoñır qabaq (soğuk yüz), қоңыр қaз (yaban kazı), қоңыр қозым/qoñır
qozım (konur kuzum, kuzum, canım); қоңыр рaушaн/qoñır rawşan (itburnu); қоңыр сaз/qoñır
saz (hoş ezgi); қоңыр сaмaл/qoñır samal (esinti, meltem); қоңыр тaрту/qoñır tartuw (kararmak,
koyulaşmak); қоңыр топырaқ/qoñır topıraq (çöl toprağı); қоңыр төбел/qoñır töbel (akıtmalı al
donlu hayvan); қоңыр тiрлiк/qoñır tirlik (sıradan hayat, basit geçim); қоңыр ұйық/qoñır uyıq
(boz bataklık); мaйдa қоңыр/mayda qoñır (hoş, latif) (Isqaqov vd., 2011h, s. 48-51)
Қоңыр aлa (Qoñır ala): “Konur ve ak renkler karışık ala” anlamına gelir (Isqaqov
vd., 2011h, s. 49). Hayvan donu olarak Türkçeye “doru ala” şeklinde aktarılabilir.
Қоңыр күрең (Qoñır küreñ): “Konur/kahverengi ile kestane alı karışımı renk.”tir
(Isqaqov vd., 2011h, s. 50). Türkçeye “açık kestane”, “kula” şeklinde aktarılabilir.
Қоңырқaй күрең (Qoñırqay küreñ): bk. Қоңыр күрең.
Қоңырқaй (Qoñırqay): bk. Қоңыр күрең.
Қоңыр қошқыл (Qoñır qoşqıl): Koyu kahverengi demektir. At donu olarak Türkçe
karşılığı “koyu kestena dorusu”dur (Eminoğlu, 2013, s. 1390).
Қошқыл (Qoşqıl): “Koyu kahverengi, koyu doru” demektir (Isqaqov vd., 1982, s.
375). Türkçe karşılığı renk olarak “koyu kahverengi”dir (Akalın vd., 2011, s. 1492), at donu
olarak da “kestane dorusu”dur (Eminoğlu, 2013, s. 1381). “Koyulaşmak, dorulaşmak,
kahverengiye dönmek” anlamında Kazakçada “қошқылдaну/qoşqıldanuw” fiili kullanılır
(Isqaqov vd., 1982, s. 375). Kelimenin izahı şöyledir: қошқылдaну/qoşqıldanuw <qoşqıl+da-
n+uw.
“Қошқыл/qoşqıl”, Kırgızcada “кочкул/koçkul” (Akmataliyev vd., 2011b, s. 27);
Başkurtçada “ҡусҡыл/qusqıl” (Agişev vd., 1983a, s. 708); Tatarcada “кучкыл/kuçkıl”
(Abdullin vd., 1979, s. 179) şeklindedir. Dolayısıyla kelimeyi şu şekilde izah etmek
mümkündür: қошқыл/qoşqıl *<qoş+qıl <qoç+qıl.
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 181
Rengin Moğolcadaki karşılığı “өтгөн xaр/ötgön xar” ve “xaр xүрэн/xar xüréen”dir
(Bazılxan, 1977, s. 192). Bu sözler “ koyu kara” ve “koyu al, koyu kırmızı”dır.
Қошқылдaу (Qoşqıldaw): bk. Қоңыр күрең. Kelimenin izahı şöyle olmalıdır:
қошқылдaу/qoşqıldaw *<qoş+qıl+daw <qoç+qıl+daġ.
Қошқылт (Qoşqılt): “Kahverengiye çalan, kahverengimsi” demektir (Isqaqov vd.,
1982, s. 375). Türkçe karşılığı renk olarak “açık kahverengi” (Akalın vd., 2011, s. 17), at donu
olarak ise “kestane dorusu”dur (Eminoğlu, 2011, s. 1388). Kelimenin yapı izahı şöyledir:
қошқылт/qoşqılt *<qoş+qıl+t <qoç+qıl+t.
Қошқылтым (Qoşqıltım): bk. Қошқылт (Qoşqılt). Kelimenin izahı şöyle olmalıdır:
қошқылтым/qoşqıltım *<qoş+qıl+t+ım <qoç+qıl+t+ım.
Құбa (Quba): Sözlükte “Akçıl sarı, soluk boz.” şeklinde izah edilmiştir (Keñesbayev
vd., 1961, s. 80). Türkçe karşılığı renk olarak “açık sarı, sarışın” (Akalın vd., 2011, s. 19, 2038),
at donu olarak ise “açık al” veya “kuba”dır (Eminoğlu, 2013, s. 1377, 1390). Kazakçada
“bozarmak, açık sarıya dönmek” anlamında “құбaлaну/qubalanuw <quba+la-n-uw” fiili
kullanılmaktadır (Isqaqov vd., 1982, s. 417).
“Құбa/quba” sözünün Moğolca karşılığı “цайгар~цайвгар/staygar~tsavgar”dır
(Bazılxan, 1977, s. 194). Maricede “kahverengi, açık kahverengi” anlamına gelen “увa/uva
*<xova” sözü de “quba” sözüyle alakalıdır (Levitskaya vd., 2000, s. 94).
“Kuba/Quba” sözüne Dîvanu Lugâti’t-Türk’te “kuba” sözüne “doru ve sarı arasında
olan” anlamı (Kâşgarlı Mahmut, 2014, s. 744), Derevnetyurkskiy Slovar’da ise “kızıl ile sarı
arasındaki renk” anlamı verilmiştir (Nadelyayev vd., 1969, s. 462). Kelime Kıpçakçada “toprak
rengi” (Toparlı vd., 2007, s. 161) anlamında kullanılmıştır. “Quba/kuba” kelimesi bazı ses
değişiklikleri ve anlam ayırtılarıyla bugün de birçok Türk dilinde kullanılmaktadır (Levitskaya
vd., 2000, s. 93). Kelime Oğuz öbeği dilleri içinde ise “kızılımsı kahverengi kaz ve deve rengi”
anlamında “губа/guba” yazımıyla sadece Türkmencede kullanılmaktır (Hamzayev, 1962, s.
200; Baskakov vd., 1968, s. 205). Étimologiçeskiy Slovar’ Tyurkskix Yazıkov’da kelimenin
köken izahları yapılmıştır (Levitskaya vd., 2000, s. 94): quba *<qub+a <quw (ak, boz) +a; quba
*<quba+qay <xubaxai (Moğ. kuru, solgun). Kazakçada da “boz, kır, bozca, açık kahverengi”
anlamına gelen “құбaқaй~құбaқaн” sözü vardır (Isqaqov vd., 2011h, s. 222-223).
182* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
Kazakçada “құбa/quba” sözüyle kurulmuş söz öbeği ve deyim “aq, qara, qızıl”a göre
oldukça azdır:
Құбaқaй~құбaқaн (Qubaqay~qubaqan): bk. Құбa (Quba).
Құбaң (Qubañ): “Boz, bozca” demektir (Isqaqov vd., 2011h, s. 223): qubañ
*<qub+a+ñ.
Құбaшa (Qubaşa): bk. Құбa (Quba). Kelimenin izahı şöyledir: құбaшa/qubaşa
<quba+şa <quba+ça.
Құлa (Qula): “Sarı ile al arasındaki at donudur.” (Isqaqov vd., 2011h, s. 281). Türkçe
karşılığı “kula”dır. “Kulaya dönmek, kula rengi almak” anlamında Kazakçada
“құлaлaну/qulalanuw <qula+la-n-uw” fiili kullanılmaktadır (Isqaqov vd., 2011h, s. 292).
“Құлa/qula” sözünün Moğolca karşılığı “xул/xul”dur (Bazılxan, 1977, s. 196). Rusçada
“yüz va kasıkları soluk sarı renkli olan kula at donu” anlamında kullanılan “караковый”
kelimesi Türkçeden alıntıdır: караковый/karakovıy < каракулой < каракулой <kara + kula
(Fasmer, 1986, s. 191). Karaağaç, “kula” kelimesinin değişik biçimlerde Farsça, Arapça,
Bulgarca ve Sırpçada da mevcut olduğunu belirtmiştir (Karaağaç, 2008, s. 540).
Kelime Dîvânu Lugâti’t-Türk’te “kula” (Kâşgarlı Mahmut, 2014, s. 745);
Derevnetyurkskiy Slovar’da “qula” (Nadelyavev vd., 1969, s. 464) şeklinde geçmektedir.
Kelime küçük ses değişiklikleri ve anlam ayırtılarıyla birçok çağdaş Türk dilinde mevcuttur
(Levitskaya vd., 2000, s. 120). Aynı sözlükte qulan/kulan kelimesiyle alakalı olabileceği
belirtilmiştir: құлa/qula < qulan < qula+n (Levitskaya vd., 2000, s. 121).
“Құлa дaлa (~түз, жaпaн, медиен, мекен)/qula dala” “ıssız bozkır” demektir (Isqaqov
vd., 2011h, s. 281). “Құлa жылқы/qula jılqı” ise “başı ile vücudu parlak sarı veya koyu al
renkli, ayakları ile yelesi ve kuyruğu kara, sırtından kuyruğuna değin kara bir çizgi uzanan
at”tır (Isqaqov vd., 2011h, s. 281). Sözün Türkçe kaşılığı “kula at”tır.
Құлa жирен (Qula jiyren): “Kula ile al karışık at donu”dur (Isqaqov vd., 2011h, s.
281). Türkçe karşılığı “pekmez al”dır (Eminoğlu, 2013, s. 1391).
Құлa кер (Qula ker): “Kula ile kestane karışımı renktir.” (Isqaqov vd., 2011h, s. 281).
At donu olarak Türkçe karşılığı “kurt kula” olmalıdır (Eminoğlu, 2013, s. 1391).
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 183
Құлa қaсқa (Qula qasqa): “Akıtmalı kula donlu at” anlamına gelir (Isqaqov vd.,
2011h, s. 281). Türkçeye “aktımalı kula” veya “sakar kula” diye çevrilebilir.
Құлa төбел (Qula töbel): “Töbelli/sakarlı kula at” anlamında kullanılır (Isqaqov vd.,
2011h, s. 281). Türkçe karşılığı “töpel14 doru” veya “sakar doru”dur.
Құрым сaры (Qurım sarı): bk. Күрең қызыл (Küreñ qızıl).
Қызғыл (Qızğıl): bk. Қызғылт (Qızğılt).
Қызғылт (Qızğılt): “Soluk kızıl renk.” demektir (Keñesbayev vd., 1961, s. 99). Türkçe
karşılığı “pembe”dir. Nitekim Russko-Kazaxskiy Slovar’da Rusça “розовый” yani “pembe”
sözünün Kazakça karşılığı “қызғылт/qızqılt” olarak verilmiştir (Musapirova vd., 2007b, s. 300).
“Қызғылттaну/qızğılttanuw” “pembeleşmek, pembe hâl almak” demektir (Isqaqov vd., 1982, s.
552). Kelime birçok çağdaş Türk dilinde bazı ses değişiklikleri ve anlam ayırtılarıyla yer
almaktadır: Kırgızca “кызгылт/kızgılt” (Akmataliyev vd., 2011b, s. 157); Karakalpakça
“қызғылт/qızğılt” (Kamalov vd., 1988, s. 205; Kumukça “qızğılt” (Pekacar, 2011, s. 265);
Özbekçede “қизғиш/qizg’ish” (Ma’rufov, 1981b, s. 537); Türkmence “гызгылт/gyzgylt”
(Hamzayev, 1962, s. 221); Karaçay-Malkarca “kızgıl” (Tavkul, 2000, s. 264); Başkurtça
“ҡыҙғылт/qıźğılt” (Agişev vd., 1993a, s. 715); Tatarca “кызгылт/kızgılt” (Abdullin vd., 1979,
s. 207).
Kazakçada “1. Koyun tezeğinin yığılıp yakıldığı ocak gibi çukur yer. 2. Bu çukurdan
çıkan is, duman.” anlamlarına gelen “мор/mor” sözü (Isqaqov vd., 2011ı, s. 292) ve “çürüyüp
eskimek” anlamına gelen “мору/morıw” sözünün (Isqaqov vd., 2011ı, s. 297) Türkçedeki “mor”
sözüyle bir ilişkisi olması muhtemeldir. “Қызғылт/qızğılt” sözünün Moğolca karşılığı
“улaaвтaр/ulaavtar”dır (Bazılxan, 1977, s. 202). Dîvânu Lugâti’t-Türk’te “kül rengi ile alaca
arasında donu olan at” şeklinde izah edilen “kızgul” sözü (Kâşgarlı Mahmut, 2014, s. 718) ile
“қызғылт/qızğılt” sözü ve Derevnetyurkskiy Slovar’da “pembe” anlamı verilen “qızπu” sözüyle
(Nadelyayev vd., 1969, s. 450) “қызғылт/qızğılt” sözü arasında bir yapı ve anlam ilişkisi olduğu
açıktır.
Қызғылт күрең (Qızğılt küreñ): “Pembemsi al, pembemeye çalan kestane alı”
demektir (Isqaqov vd., 2011g, s. 551). Türkçeye “açık al”, “açık kestane [rengi]” olarak
aktarılabilir.
14 “Töpel” alnı akıtmalı at demektir: bk. Dilçin, 2009, s. 224.
184* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
Қызғылт сaры (Qızğılt sarı): “Pembe karışık sarı renk” demektir (Isqaqov vd.,
2011i, s. 705). Russko-Kazaxskiy Slovar’da “оранжевый” sözünün Kazakça karşılığı “қызғылт
сaры/qızğılt sarı” olarak verilmiştir (Musapirova vd., 2007b, s. 12). Dolayısıyla rengin Türkçesi
“turuncu”dur.
Қызғылтым (Qızğıltım): bk. Қызғылт (Qızğılt). Kelimenin izahı şöyledir:
қызғылтым/qızğıltım <qız+ğıl+t+ım.
Қызыл (Qızıl): “Қызыл/qızıl” sözüne sözlükte şu anlamlar verilmiştir: “1. Kan rengi,
kırmızı. 2. Ak ile karışık gökçül at donu. 3. Açık kahverengi sığır ve deve donu. 4. mec. İnsan
yüzünün kan kırmızı, al rengi. 5. Çayın açık al rengi. 6. Sosyalist Devrim ve Sovyet Hükûmeti
taraftarı. 7. mec. Evcil hayvan, kuş ve yabani hayvan eti. 8. mec. Harmandaki savrulup
temizlenmiş tahıl. 9. mec. Meyve suyundan hazırlanmış şarap.” (Isqaqov vd., 1982, s. 564).
Kazakçada “kızarmak” anlamında “қызaру/qızaruw <qız+ar-uw” ve “қызылдaну/qızıldanuw
<qızıl+da-n-uw” fiilleri kullanılır (Isqaqov vd., 1982, s. 548, 569). Kelimenin pekiştirmeli
biçimi “қып-қызыл/qıp-qızıl”dır (Januzaqov, 2008, s. 559). “Қызыл/qızıl” sözünün Türkçe
karşılığı renk olarak “kızıl” ve “kırmızı”; at donu olarak ise “kızıl kır” (Eminoğlu, 2013, s.
1389) veya “kızıl”dır (Küçük, 2009, s. 1838).
“Қызыл/qızıl” renginin Moğolca karşılığı “улаан/ulaan” (Bazılxan, 1977, s. 203);
Kalmıkça karşılığı ise “улан/ulan”dır (İlişikin, 1964, s. 255). Eski Türkçede “ḳızıl” biçiminde
yer alan kelime (Von Gabain, 1988, s. 281), Dîvânu Lugâti’t-Türk (Kâşgarlı Mahmut, 2014, s.
718) ve Kutadgu Bilig’de (Yusuf Has Hacib, 2006, s. 1179) de geçmektedir. “Қызыл/qızıl” ses
değişiklikleri ve anlam ayırtılarıyla birçok çağdaş Türk dilinde kullanılmaktadır (Levitskaya vd.,
2000, s. 196-197). Sözcüğün Çuvaşça karşılığı “хӗрлӗ/хӗrlӗ (Dmitriyev, 1951, s. 266); Sahaca
karşılığı ise “кыһыл/kıhıl”dır (Vasiliev, 1995, s. 157).
“Қызыл/qızıl” sözünün yapısını Kemal Eraslan şöyle izah etmiştir: ḳızıl <ḳız+sıl
(Eraslan, 2012, s. 580). Tuncer Gülensoy’un izahı daha farklıdır: kızıl <kız-ıl (Gülensoy, 2011a,
s. 524). Étimologiçeskiy Slovar’ Tyurkskix Yazıkov’da ise birkaç izah vardır: qızıl <qız-ıl; qızıl
<qızzıl <qız+sıl; qızıl <kız+ı-l (Levitskaya vd., 2000, s. 197).
“Қызыл/qızıl” sözü tıpkı “aq, qara ve kök” sözleri gibi Kazak kültür ve medeniyetinde
çok mühim bir yere sahiptir:
1. Yukarıda da belirtildiği gibi “қызыл/qızıl” et demektir. “Tisime qızıl bastırmağalı
köp boldı.” diyen bir Kazak, uzun zamandır et yemediğini ifade etmektedir (Qaydar, 2013, s.
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 185
559). Bunu ifade etmek için Kazakçada “қызыл көрмеу/qızıl körmew ~ қызыл тiстемеу/qızıl
tistemew” (uzun zaman et yememek) deyimi de vardır (Keñesbayev, 2007, s. 487). Yine
avcıların dilinde “қызылғa отырғызу/qızılğa otırğızuw” deyimi vardır. Bu deyim “avlanacak
hâle getirmek için kartala yeni kesilmiş kanlı et yedirmek” anlamında kullanılır (Qaydar, 2013,
s. 559).
2. “Қызыл/qızıl” harmanda yığılı tahıl anlamına gelir (Qaydar, 2013, s. 559) ki bunun
Türkçedeki karşılığı “çeç”tir (Akalın vd., 2011, s. 509): “қырмaн толы қызыл/qırman tolı qızıl
(bir harman çeç/tahıl), қызыл тaзaлaу/qızıl tazalaw (tahıl savurmak), қызыл қырмaн
қылу/qızıl qırman qıluw (kırıp geçirmek, altını üstüne getirmek)…
3. “Қызыл/qızıl” rengi mutluluğun simgesidir. Mesela yeni kocaya varan kız, hâlini
işleyip babaevine gönderdiği başörtü ile anlatıyordu. Kız başörtüyü kızıl/kırmızı iple işlemişse
mutlu olduğunu, sarı iple işlemişse mutsuz olduğunu, ana babasını özlediğini belirtmiş oluyordu
(Xasenov vd., 2012, s. 5).
4. “Қызыл/qızıl” sözü sosyalizmin, Ekim İhtilali’nin ve Sovyet cemiyetinin simgesidir
(Qaydar, 2013, s. 559). Bu bağlamda Kazakçaya Rusçadan dorğudan çeviri yoluyla birçok söz
öbeği geçmiştir: Қызыл aлaң/Qızıl alañ (Rus. Красная площадь, Kızıl Meydan) (Isqaqov vd.,
20l11h, s. 500); Қызыл aрмия/Qızıl aramiya (Rus. Красная армия, Kızıl Ordu); қызыл
әскер/qızıl äsker (Rus. красный солдат, kızıl asker); қызыл бұрыш/qızıl burış (Rus. красный
угол, kırmızı köşe: kurumlarda kültür ve eğitim faaliyetleri için ayrılmış özel oda) (Isqaqov vd.,
2011h, s. 501), қызыл жaлaу/qızıl jalaw ~ қызыл ту/qızıl tuw (Rus. красный флаг, kızıl
bayrak: Sovyet Bayrağı); қызыл керуен/qızıl kerwen (Rus. красный караван, kızıl
kervan/karavan: siyasi propaganda yapmak için özel hazırlanmış karavan) (Isqaqov vd., 2011, s.
502); қызыл отaу/qızıl otaw (Rus. красная юрта, kızıl otağ: halk kültür ve eğitim kurumu);
Қызыл Ресей/Qızıl Resey (Rus. Красная Россия, Kızıl Rusya: Sovyet Hükûmeti) (Isqaqov vd.,
2011h, s. 504); қызыл тaқтa/qızıl taqta (Rus. красная доска, kızıl tahta: kurumda başarılı
kişilerin adının asıldığı tahta, pano) (Isqaqov vd., 2011h, s. 505)…
5. “Қызыл/qızıl” “şarap” anlamında kullanılır. Ä. Qaydar “қызыл шaрaп/qızıl şarap”
(kırmızı şarap) sözünün bulaşma (contamination) yoluyla “қызыл/qızıl” olarak da söylenidiğini
belirtmiştir (Qaydar, 2013, s. 559): “Erkekke aq, äyelderge qızıl quydıq.” (Isqaqov vd., 1982, s.
564) cümlesinde “aq” “rakı, votka” anlamında, “qızıl” ise “şarap” anlamında kullanılmıştır.
186* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
6. “Қызыл/qızıl” tabiattaki bazı değişimleri ve durumları ifade eder (Qaydar, 2013, s.
559): қызыл aрaй/qızıl aray (gün doğumu ve gün batımında oluşan kızıllık; kızıl şafak, kızıl
gurup) (Isqaqov vd., 2011h, s. 501); қызыл жел/qızıl jel (kızıl yel; sıcak yel) (Isqaqov vd.,
2011h, s. 502); қызылсу/qızılsuw (ırmaktaki buz üstüne, kar üstüne yayılan su) (Isqaqov vd.,
2011h, s. 509); қызыл шұнaқ aяз/qızıl şunak ayaz (yakıcı ayaz, çınayaz) (Isqaqov vd., 2011h, s.
505); қызыл iңiр/qızıl iñir (karanlık çöküp suların karardığı vakit; alacakaranlık) (Isqaqov vd.,
2011h, s. 505)…
7. “Қызыл/qızıl” söz ustalığını, söz güzelliğini, konuşma maharetini anlatmak için de
kullanılır (Qaydar, 2013, s. 559): қызыл сөз/qızıl söz (ustaca söylenmiş boş ve lüzumsuz söz)
(Isqaqov vd., 2011h, s. 504), қызыл тiл/qızıl til (konuşma ustalığı, belagat, hitabet ustalığı)
(Isqaqov vd., 2011h, s. 505); қызыл сөзден бaл жaғу/qızıl sözden bal jağuw (abartmak,
mübalağa etmek) (Keñesbayev, 2007, s. 488)…
8. “Қызыл/qızıl” insan tabiatının ve davranışlarının bazı olumsuz yanlarını belirtir
(Qaydar, 2013, s. 560): қызыл aуыз/qızıl awız (çok konuşan geveze); қызыл езу/qızıl ezüw
(çok konuşan, geveze); қызылиек болу/qızıliyek boluw (dişleri dökülmek) (Keñesbayev, 2007,
s. 486); қызылкеңiрдек~қызылөңеш болу (çıngar çıkarmak, çekişmek); қызылкөз/qızılköz
(belalı, kavgacı, şirret) (Qaydar, 2013, s. 560); қызылөңеш/qızılöñeş (belalı, şirret, kavgacı)
(Isqaqov vd., 2011h, s. 509); қызылтұмсық болу/qızıltumsıq boluw (kavga etmek, çekişmek
(Qaydar, 2013, s. 560); қызылшеке болу/qızılşeke boluw (öldüresiye dövüşmek) (Keñesbayev,
2007, s. 488)…
Қызыл aлa (Qızıl ala): “Aklı kızıllı” demektir (Isqaqov vd., 2011h, s. 500).
Қызыл көк (Qızıl kök): “Kırçıl boz at donu”dur (Isqaqov vd., 2011h, s. 502).
Türkçedeki karşılığı “kızıl kula”dır (Eminoğlu, 2013, s. 1389; Küçük, 2009, s. 1841).
Қызыл күрең (Qızıl küreñ): “Keçisakalı renkli kızıl” demektir (Isqaqov vd., 2011h,
s. 503). Türkçe karşılığı “açık kestane alı” olmalıdır.
Қызыл қоңыр (Qızıl qoñır): “Kızıl ile konur/kahverengi karışık kestane rengi”
demektir (Isqaqov vd., 2011h, s. 503). Türkçe karşılığı “kızıl doru”dur (Eminoğlu, 2013, s.
1389; Küçük, 2009, s. 1832).
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 187
Қызыл қошқыл (Qızıl qoşqıl): “Kestane rengine çalan koyu kızıl renk” demektir
(Isqaqov vd., 2011h, s. 503). Türkçe karşılığı “koyu kızıl” veya “kestane kızıl” olmalıdır
(Eminoğlu, 2013, s. 1390).
Қылaң (Qılañ): “Akçıl, bozcul, bozca” demektir (Keñesbayev vd., 1961, s. 102).
Türkçe karşılığı “bozca”dır.
Қырмызы (Qırmızı): Kelimeye sözlüklerde şu anlamlar verilmiştir: “1. Açık kızıl
renkli. 2. Çok güzel, alımlı. 3. Mutlu mesut, dertsiz kaygısız zaman dilimi. 4.Kaliteli kırmızı ipek
kumaş.” (Keñesbayev vd., 1961, s. 107; Isqaqov vd., 1983, s. 7; Isqaqov vd., 2011h, s. 603;
Musapirova vd., 2008, s. 584). Kelimenin Türkçe karşılığı “kırmızı, kızıl”dır. “Qırımızı” sözü
renk olarak Kazakçada sadece edebî metinlerde kullanılmaktadır.
Arapça asıllı olan “қырмызы/qırmızı <Ar. قرمزي” sözü Codex Cumanicus’ta “kırmızı”
(Grönbech, 1992, s. 103), Tarama Sözlüğü’nde “ḳırmızµ” biçiminde ye almaktadır (Dilçin,
2009, s. 150). “Qırmızı/kırmızı” sözü Kırgızcada “кырмызы/kırmızı” (Akmataliyev vd., 2011b,
s. 182); Karakalpakçada “қырмызы/qırmızı” (Kamalov vd., 1988, s. 217); Özbekçede
“қирмиз/qirmiz” veya “қирмиз(и)/qirmiz(i)” (Ma’rufov, 1981b, s. 581); Yeni Uygurcada
“ḳirmizi/қирмизи/قىرمىزى” (Necip, 1995, s. 237); Türkmencede “гырмызы/gyrmyzy”
(Baskakov vd., 1968, s. 234); Azericede “гырмызы/qırmızı” (Axundov, 1997, s. 261);
Tatarcada “кырмaзый/kırmazıy” (Abdullin vd., 1979, s. 227); Başkurtçada “ҡырмыҙы/qırmıźı”
(Agişev vd., 1993a, s. 736); Kumukçada “qırmızı” (Pekacar, 2011, s. 261); Gagavuzcada
“кырмызы/kırmızı” (Gaydarci vd., 1973, s. 310); Kırım Tatarcasında “къырмызы/qırmızı”
(Useyinov vd., 1992, s. 56) şeklinde yer almaktadır.
“Kırmız böceğinden çıkarılan parlak al boya, çiçek boyası” anlamındaki “kırmız” sözü
ses ve anlam değişiklikleriye Türkçeden Rusça (кaрмaзин/karmazin), Romence (cărmiz,
cârmîz cârmăz, cărámiziu), Bulgarca (kırmíz, kırmízen), Sıprça (kŕmêz, gŕimiz, hŕizma),
İtalyanca (cremesi, chermisi), Arnavutça (kërmëz, kërmës, kermez, këmré), Makedonca
(kirmiz) ve İngilizceye (carmine) geçmiştir (Karaağaç, 2008, s. 501). Kelime Farsça ise
qırmız” şekillerinde yer almaktadır (Şükûn, 1984c, s. 1461)/قرمز“ qırmızµ” ve/قرمزى“
Сaрғыл (Sarğıl): bk. Сaрғылт (Sarğılt).
Сaрғылт (Sarğılt): “Sarıya yakın soluk renk” demektir (Isqaqov vd., 1985, s. 175;
Isqaqov vd., 2011i, s. 684). Türkçe karşılığı “sarıca, sarımsı”dır.
188* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
Kelimenin Moğolca karşılığı “шaрaвтaр/şaravtar”dır (Bazılxan, 1977, s. 264). Сaрғылт
(sarğılt) Kırgızcada “сaргыч/sarğıç” (Akmataliyev vd., 2011b, s. 420); Karakalpakçada
“сaрғылт/sarğılt” ve “сaрғыш/sarğış” (Kamalov vd., 1992, s. 180); Özbekçede
“сaрғилт/sarg’ilt” ve “сaрғиш/sarg’ish” (Ma’rufov, 1981b, s. 26); Yeni Uygurcada
“sarπiş~sarπuş / сaрғиш~сaрғуш /سارغۇش ~ سارغىش ” (Necip, 1995, s. 342); Türkmencede
“сaргылт/sargylt” (Hamzayev, 1962, s. 584); Tatarcada “сaргылт/sargılt” (Abdullin vd., 1979,
s. 631); Başkurtçada “һaрғылт/harğılt” (Agişev vd., 1993b, s. 575) şeklinde mevcuttur.
Kelimeyi yapı bakımından şu şekilde izah etmek mümkündür: сaрғылт/sarğılt
*<sar+ğıl+t. Bazı araştırmacılar “sar” sözünün “sarı” ve “sa:rıπ” sözü ile ilişkili olduğunu
belirtmektedir (Dıbo vd., 2003, s. 213). Kazakçada “сaры/sarı” sözünün “сaр/sar” şeklinde
kısaltılması (Isqaqov vd., 2011i, s. 673) bu görüşü desteklemektedir. Diğer yandan “sarğılt”
hatta “sarı <sarıπ” sözünün “qız+ğıl+t”, “qız+ıl”, “jas+ıl <yaş+ıl” sözlerindeki gibi bir “*sar”
köküne dayandığı düşünülebilir.
Сaрғылт қоңыр (Sarğılt qoñır): bk. Сaрғыш қоңыр (Sarğış qoñır).
Сaрғылт қызыл (Sarğılt qızıl): bk. Қызғылт (Qızğılt).
Сaрғылт сұр (Sarğılt sur): “Soluk sarı karışık boz renk.” demektir (Isqaqov vd.
2011i: 685). Türkçeye “sarımsı boz”, “sarıca boz” diye aktarılabilir.
Сaрғыш (Sarğış): bk. Сaрғылт (Sarğılt). Kelimenin yapı bakımından izahı şöyledir:
сaрғыш/sarğış *<sar+gıç.
Сaрғыш жaсыл (Sarğış jasıl): “Көкшiл сұр/kökşil sur” da denen15 rengin Türkçe
karşılığı “hâkî”dir.
Сaрғыш күрең (Sarğış küreñ): “Soluk sarı tonlu al renk”tir (Isqaqov vd., 2011i, s.
685). Rengin Türkçedeki karşılığı “sarımsı al”dır.
Сaрғыш қоңыр (Sarğış qoñır): “Sarımsı kahvrengi renk”tir (Isqaqov vd., 2011i, s.
685). Türkçe karşılığı “sarımsı kahverengi”dir.
Сaрғыш қызыл (Sarğıs qızıl): bk. Қызғылт (Qızğılt).
15 http://sozdik.kz/ru/dictionary/translate/ru/kk/хаки/
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 189
Сaршa (Sarşa): “Açık sarı, akçıl sarı” demektir (Isqaqov vd., 2011i, s. 704). Türkçe
karşılığı “açık sarı” veya “sarıca”dır. Kelimenin yapısı iki şekilde izah edilebilir: сaршa/sarşa
*<sar+şa <sar+ça; сaршa/sarşa *<sar+şa <sar+ça <sarı+ça <sar+ı-π+ça.
Сaры (Sarı): “Сaры/sarı” kelimesine sözlüklerde şu anlamlar verilmiştir: “1. Olgun
ekin veya portakal rengi gibi renk. 2. Mec. Uzun, kesintisiz, süreğen. 3. Ak ve sarı insanların
akça deri rengi. 4. Aklın, ferasetin bazen de kaygı ve derdin simgesi kabul edilen renk.”
(Isqaqov vd., 1985, s. 187; Isqaqov vd., 2011i s. 704). Kelimenin Türkçe karşılığı renk olarak
“sarı”dır. Kazakçada “sararmak” anlamında “сaрғaю/sarğayuw <sar+ı-π+ay-uw” kelimesi
kullanılır (Januzaqov, 2008, s. 710). “Сaры/sarı” sıfatının pekiştirmeli biçimi “сaп-сaры/sap-
sarı”dır (Sızdıqova vd., 2008, s. 707).
“Сaры/sarı” Eski Türkçede “sarıπ” biçiminde kullanılmıştır (Von Gabain, 1988, s. 292;
Caferoğlu, 2011, s. 197). Kelime Dîvânu Lugâti’t-Türk’te “sarıg ~ sārıg” (Kâşgarlı Mahmut,
2014, s. 805), Kutadgu Bilig’de “sarıπ” (Yusuf Has Hacib, 2006, s. 1223) şeklinde geçmektedir.
“Sarı” kelimesi Kıpçakçada ise “sarı ~ sarıπ” olarak kullanılmıştır (Toparlı vd., 2007, s. 227).
“Сaры/sarı” kelimesi bazı ses değişiklikleri ve anlam ayırtılarıyla birçok çağdaş Türk
dilinde mevcuttur (bk. Dıbo vd., 2003, s. 220). Sahacada “aрыы/arıı” ve “сыa/sıa” sözleri “yağ”
anlamında kullanılmaktadır (Vasiliev, 1995, s. 293; Dıbo vd., 2003, s. 221). Dolayısıyla “sarı”
sözü ise “aрaңaс/arañas” ve “сaһaрxaй/saharxay” sözleri ile karşılanmaktadır (Vasiliev, 1995, s.
230). Sözcüğün Çuvaşça karşılığı “сaрӑ/sarӑ”dır (Dmitriyev, 1951, s. 164). “Sarı” sözünün
köken izahı şu şekildedir: sarı <*sar+ı <sar+ı-π. Bazı araştırmacılar “sarı kamış” anlamındaki
“saz” sözünün “*sar” ile ilgili olduğu görüşündedir (bk. Dıbo vd., 2003, s. 221).
“Сaры/sarı” sözünün Moğolca ve Kalmıkçadaki karşılığı “шaр/şar”dır (Bazılxan, 1977,
s. 265; İlişkin, 1964, s. 160), Evenkicedeki karşılığı ise “сиңaрин/siñarin” (Boldırev, 1994, s.
109). “Sarı” kelimesi Macarcada “sárga” (sarı) (Tóth, 2007, s. 125) biçiminde yer almaktadır.
Rusçada “sarımsı boz” anlamına gelen “сaврaсый/savrasıy ~ соврaсый/sovrasıy” sözü de
Türkçe “sapsarı” sözünden alınmıştır (Fasmer, 1987, s. 542). Yine Rusçada “bir tür çaylak”
anlamında kullanılan “сарыга/sarıga ~ сарыч/sarıç” kelimeleri de Türkçe “sarıπ” (Fasmer,
1987, s. 564) sözünün ses ve anlam değişikliğine uğramış şekilleridir. Çincedeki “xîla” (sarı,
yumurta sarısı); Farsçadaki “saru-aslani” (sarı aslan gibi, yürekli), “sārca” (sarıca doğan, sarıca
hastalığı); Ermenicedeki “sarí” (sarı), “sarímtírak” (sarımtırak); Bulgarcadaki “saricá” (sarı,
190* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
sarışın); Arnavutçadaki “sari” (madeni para); Makedoncadaki “şara” (boya), “sarisabor”
(sarısabır)” kelimeleri de Türkçe asıllıdır (Karaağaç, 2008, s. 731).
Umumi Türk kültüründe güneşin rengi olan (Heyet, 1996, s. 60) ve Şamanlık
geleneğinde dünyanın merkezi olan sarı (Nerimanoğlu, 2004, s. 210) Kazak kültüründe de
önemli bir yere sahiptir:
1. “Сaры/sarı” “engin, uçsuz bucaksız, geniş” anlamına gelmektedir (Qaydar, 2013, s.
562). Bu anlamda kelime “сaр/sar” biçiminde de kullanılır: сaры aңыз/sarı anız (sarı anız; geniş
anız); Сaрыaрқa/Sarıarqa (Sarıarka; Orta Kazakistan Bozkırı), сaры бел/sarı bel (Qaydar, 2013,
s. 562); сaры~сaр дaлa/sarı~sar dala (sarı bozkır; uçsuz bucaksız bozkır) (Isqaqov vd., 2011i, s.
709); сaры дүз/sarı düz (sarı düz), сaры жaзық/sarı jazıq (sarı ova; uçsuz bucaksız ova), сaры
құм/sarı qum (sarı kum; uçsuz bucaksız kum) (Qaydar, 2013, s. 562).
2. “Сaры/sarı” “süreklilik, müzminlik, uzunluk, tamlık, kâmillik” ifade eder (Qaydar,
2013, s. 562): сaры жaз/sarı jaz (yazın en sıcak vakti, yaz ortası) (Isqaqov vd., 2011i, s. 709);
сaры күз/sarı küz (sarı güz; hakiki güz) (Isqaqov vd., s. 2011i, s. 710); сaры~сaр жол/sarı~sar
jol (uzun yol) (Keñesbayev, 2007, s. 604); сaры тaң/sarı tañ (uzun yaz tanı) (Isqaqov vd., 2011i,
s. 711); сaрыжaмбaс болу/sarıjambas boluw (uzun müddet yatmak, yatağa bağlı kalmak)
(Keñesbayev, 2007, s. 605); сaры aяз/sarı ayaz (uzun süren ayaz, çın ayaz) (Keñesbayev, 2007,
s. 605); сaрғaя күту/sarğaya kütüw (uzun zaman beklemek; beklemekten sararıp solmak)
(Qaydar, 2013, s. 562)…
3. “Сaры/sarı” “kaygı, dert, perişanlık” belirtir. “Қызыл/qızıl” rengini anlatırken
değinildiği üzere yeni kocaya varan kız, babaevine kızıl/kırmızı iple işlenmiş başörtü gönderirse
mutlu olduğunu, sarı iple işlemiş başörtü gönderirse mutsuz olduğunu, ana babasını özlediğini
belirtmiş olurdu (Xasenov vd., 2012, s. 5). Yine сaрыуaйым/sarı wayım veya
сaрықaйғы/sarıqayğı (büyük kaygı, dert, sıkıntı) (Isqaqov vd., 2011k, s. 644); сaры жұрт/sarı
jurt (birliği bozuk, perişan il/oba) (Isqaqov vd., 2011i, s. 710) deyimlerindeki “sarı” sözü
“kaygı, dert, perişanlık” ifade etmektedir.
4. “Сaры/sarı” “yaşlı, tecrübeli, büyük, iri” anlamları verir: сaры aяқ/sarı ayaq (büyük
ayağ; büyük tabak); сaры aю/sarı ayuw (büyük ayı) (Isqaqov vd., 2011i, s. 708); сaры
қaмыс/sarı qamıs (sık kamışlık); сaры қaсық/sarı qasıq (büyük kaçık; kepçe); сaры мaя/sarı
maya (büyük maya; büyük dişi deve); сaры обa/sarı oba (eski ziyaret, eski türbe); сaры
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 191
өзен/sarı özen (büyük/uzun ırmak)16 (Isqaqov vd., 2011i, s. 710); сaры сaлық/sarı salıq (büyük
vergi, ağır vergi); сaры су (büyük su); сaры тiс/тiстi/sarı tis/tisti (sarı dişli; görmüş geçirmiş,
yaşlı) (Isqaqov vd. 2011i: 711); сaрыжiлiк/sarıjilik veya сaрықaрын/sarıqarın (yaşlı kadın)
(Isqaqov vd., 2011i, s. 716); сaрыгiдiр/sarıgidir (yaşlı erkek) (Isqaqov vd., 2011i, s. 717)…
5. “Сaры/sarı” sözü “toyluk, yaşça küçüklük” anlamları belirdir (Qaydar, 2013, s. 562):
сaрыaуыз/sarıawız (körpe kuş yavrusu, civciv); сaрыaуыз бaлaпaн/sarıawız balapan (sabi,
küçük çocuk) (Isqaqov vd., 2011i, s. 712); сaрыезу/sarıezüw (yumurtadan yeni çıkmış yavru;
tecrübesiz, toy) (Isqaqov vd., 2011i, s. 715)...
6. “Сaры/sarı” “uzun süre saklanmış, olgunlaşmış” anlamında kullanılır:
сaрымaй/sarımay (tereyağı; saklanmış tereyağı); сaры сaбaн/sarı saban (sarı saman; saklanıp
iyice kurumuş saman); сaрытaбaн қaр/sarıtaban qar (uzun zaman erimeyen kar) (Qaydar, 2013,
s. 562)…
7. “Сaры/sarı” “alışmış, usta, kaşarlanmış” anlamlarına da gelir: сaрытaбaн/sarıtaban
(uzun yola dayanıklı); сaрытaқым/sarıtaqım veya сaрытоқым/sarıtoqım (at üstünde gezmeye
alışmış); сaрыaуыз/sarıawız (herkese sulantı olan erkek); сaрытоқым ұры (at üstünde gezen
usta hırsız) (Qaydar, 2013, s. 562; Isqaqov vd., 2011i, s. 726)…
Сaры aлa (Sarı ala): “Alacalı sarı renk” demektir (Isqaqov vd., 2011i, s. 706).
Türkçeye “alacalı sarı” olarak aktarılabilir.
Сaры күрең (Sarı küreñ): “Sarıya çalan küren/al renk” demektir (Isqaqov vd., 2011i,
s. 551). Türkçe karşılığı “sarımsı al” olmalıdır.
Сaры шегiр (Sarı şegir): “Teleklerine sarı karışmış kartal rengidir.” (Isqaqov vd.,
2011i, s. 707). “Шегiр/şegir” hem göz rengi hem de kuş rengi olarak “çakır” anlamında
kullanılmaktadır (Sızdıqova vd., 2008, s. 911). Burada kartal söz konusu olduğuna göre “сaры
шегiр/sarı şegir” Türkçeye “sarı çakır” veya “çakır sarı” olarak çevrilebilir.
Сaры шұбaр (Sarı şubar): “Çaparlı/benekli sarı renkli” demektir (Isqaqov vd.,
2011i, s. 707). Türkçeye “çapar sarı” olarak aktarılabilir.
16 Buradaki “sarı” sözünün “merkez, merkezî” anlamında kullanılmış olması da muhtemeldir. Türk dörtlü sisteminde
“kök/gök” doğuyu, “qızıl/kızıl” güneyi, “aq/ak” batıyı, “qara/kara” ise kuzeyi simgelemektedir. Bunlara ek olarak
“sarı” ise merkezin simgesidir. bk. Çelik, M. F. (2009). Türklerde dört yönün dört renkle adlandırılması I. Türk
amacı, 38-41. Ankara: TDK Yayınları.
192* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
Сусыл сaры (Suwsıl sarı): “Tüyü parlak, sarısı baskın açık al at donu”dur (Isqaqov
vd., 2011i, s. 707). Türkçe karşılığı renk olarak “açık/parlak sarı”dır, at donu olarak ise “açık al”
veya “akkanat al”dır (Eminoğlu, 2013, s. 1387).
Сұр (Sur): “Сұр/sur” sözlüklerde şu anlamlara gelmektedir: “1. Nesnenin, varlığın
bozca/bozumsu rengi. 2. mec. Keyifsiz, neşesiz, kasvetli.” (Isqaqov vd., 2011j, s. 375). Kazakça-
Rusça sözlüklerde “сұр/sur” kelimesine “1. серый. 2. перен. мрачный, смутный,
тревожный. 3. Бледный.” yani “1. Boz, kır. 2. Kasvetli, keyifsiz, mahzun. 2. Soluk, solgun.”
anlamları verilmiştir (Sızdıqova vd., 2008, s. 740; Maxmudov vd., 1988, s. 312). Aynı
sözlüklerde “боз/boz” sözüne ise şu karşılıklar verilmiştir: “1. севтло-серый; белый; сивый. 2.
светлый, белесый; светло-серый, сизый.” yani “Açık boz, bozca; ak, kır. 2. Açık, parlak,
beyazımsı; açık boz; mavimsi kır.” (Sızdıqova vd., 2008, s. 157; Maxmudov vd., 1988, s. 85).
Görüldüğü gibi “сұр/sur” ile “боз/boz” renklerinin ayırtısını tam olarak tespit etmek oldukça
zordur. Ancak “сұр/sur”un “karası belirgin bir boz/kır”, “боз/boz”un ise “göğü/mavisi belirgin
bir boz/kır” olduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla “сұр/sur” renginin Türkçe karşılığı
bağlama göre “bozca, boz/kır”dır. Kelimenin at donu olarak karşılığı ise “gök kır” olmalıdır
(Küçük, 2009, s. 1836-1837).
Kazakçada “bozarmak, bozca bir renk almak, ‘sur’ rengine dönmek; rengi kaçmak”
anlamında “сұрлaну/surlanuw <sur+la-n-uw” fiili kullanılmaktadır (Keñesbayev vd., 1961, s.
286). “Сұр/sur” sıfatının pekiştirmeli hâli “сұп-сұр/sup-sur” (Isqaqov vd., 2011j: 374; Isqaqov
vd., 1985, s. 394); bu ifadenin Türkçe karşılığı ise bağlama göre “bomboz” veya “bembeyaz”dır.
“Сұр/sur” sözü Eski Türkçede bulunmadığı gibi Orta Türkçe dönemine ait Dîvânu
Lugâti’t-Türk ve Kutadgu Bilig gibi eserlerde de yoktur. Kelime birçok çağdaş Türk dilinde
anlam ayırtılarıyla mevcuttur (Dıbo vd., 2003, s. 360). “Сұр/sur” Kırgızcada “сур/sur” (kır, boz)
(Akmataliyev vd., 2011b, s. 459); Karakalpakçada “сур/sur” (boz, kahverengi; yeşil renkli
astragan) (Kamalov vd., 1992, s. 226); Özbekçede “сур/sur” (boz, kır) (Ma’rufov, 1981b, s.
85); Yeni Uygurcada “сур/sur” (boz, kır) (Kibirov vd., 1961, s. 167); Türkmencede “сур/sur”
(açık kahverengi renkli kaliteli astragan ve bunun rengi) (Baskakov vd., 1968, s. 594;
Hamzayev, 1962, s. 613); Azericede “сургуч/surquç <*sur+quç” (mektubu mühürlemek için
kullanılan kolayca eriyen ve çabucak katılaşan renkli sert katran veya mum) (Axundov, 2000, s.
72); Karaçay-Malkarcada “сур/sur” (açık kahverengi üstün kaliteli kuzu derisi) (Tavkul, 2000,
s. 356); Tatarcada “соры/sorı” (sarıdan koyuca renk) (Abdullin vd., 1979, s. 662); Başkurtçada
“һор~һоро/hor~horo” (kara ile akın karışımından oluşan boz renk, kül rengi; al) (Agişev vd.,
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 193
1993b, s. 593, 594); Altaycada “сур/sur” (açık boz at donu) (Gürsoy-Naskali vd., 1999, s. 158);
Şorcada “сур/sur” kız böceği) (Kurpeşko Tannagaşeva vd., 1995, s. 97); Sahacada “сур/sur”
(boz, toprak rengi) (Speltsov, 1972, s. 344); Türkçenin Pötürge ağzında ise “sur” (kırmızı, al)
(TDK, 2009, s. 3700) biçimindedir.
“Сұр/sur” kelimesinin Moğolca karşılığı “сaaрaл/saaral” (Kruçkin, 2006, s. 777);
Kalmıkça karşılığı ise “saarl”dır (Muniyev, 1977, s. 434). Rusçadaki “серо-синий/sero-siniy”
(bozumsu mavi) sözünün G. Karaağaç’ın Dorfer’den alıntılayarak belirttiğinin (Karaağaç, 2008,
s. 772) aksine “сұр/sur” sözü ile bir köken ilişkisi yoktur. Farsça “kırmızı” anlamına gelen
“sûr/سور” ve “sûrµ/سورى” (Şükûn, 1984b, s. 1232, 1233) sözleri de “сұр/sur” sözü ise alakalı
olmalıdır. Yine Mançu-Tunguz dillerinde “akbalık” (Rus. сиг/sig) anlamında kullanılan
“сури/suriy, һури/huriy, шури/şuriy” sözlerinin de (Tsintsius, 1975, s. 129) Türk dillerindeki
“сұр/sur” sözüyle ilişkisi olması kuvvetle muhtemeldir.
G. Dörfer, Tatarcadaki “sorı”, Başkurtçadaki “horo” biçimlerini de göz önünde
bulundurarak “сұр/sur” kelimesinin “doru <toru <toruπ” sözüne örnekseme yoluyla ortaya
çıktığını belirtmiştir (Dıbo vd., 2003, s. 360). Bazı araştırmacılar ise kelimenin Eski
Moğolcadaki “buwrıl (demir kırı) <*buπurıl <*buπur+ıl” kelimesini örnek göstererek “sur”
kelimesinin de bir “*saπur” kelimesine dayandığı görüşünü benimsemişlerdir. Eski
Moğolcadaki “πu” ses birimi Yeni Moğolcada “u” ses birimine tekabül etmektedir: sur <*suπur
(Sevortyan vd., 1978, s. 228; Dıbo vd., 2003, s. 361).
Сұрғыл (Surğıl): bk. Сұрғылт (Surğılt).
Сұрғылт (Surğılt): “Boza çalan, bozca” demektir (Isqaqov vd., 1995, s. 397). Türkçe
karşılığı “bozca” veya “kül rengi”dir. Perşembe’nin Ekinciler köyünde kullanılan “küllemen
*<kül+le-men” sözü tam bu renge karşılık gelmektedir. Kelimenin yapısını şu şekilde izah
etmek mümkündür: сұрғылт/surğılt <sur+ğıl+t.
Сұрқaй (Surqay): bk. Сұрғылт (Surğılt).
Сұрқыл (Surqıl): bk. Сұрғылт (Surğılt).
Сұршa (Surşa): İki anlamı vardır: “1. Bozca, bozumsu. 2. mec. Soluk kahverengi.”
(Sızdıqova vd., 2008, s. 741). Kelimenin yapı izahı şöyledir: сұршa/surşa <sur+şa <sur+ça.
194* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
Сүлiк қaрa (Sülik qara): “İnce, toparlak kara donlu at.” demektir (Isqaqov vd., 1985,
s. 417). Sülük gibi ince, kıvrak ve toparlak aynı zamanda kara/yağız anlamına gelmektedir.
Fiziki görünüş ile renk birleşerek bir at cinsine ad olmuştur.
Сылыңғыр қaрa (Salıñğır qara): “İnce, parlak kara” demektir (Isqaqov vd., 2011ğ,
s. 303). İnsan için kullanılan bu ifade Türkçeye “kara kuru” olarak aktarılabilir.
Тобылғы күрең (Tobılğı küreñ): bk. Тобылғы торы (Tobılğı torı).
Тобылғы торы (Tobılğı torı): “Tavulga rengi gibi doru renk.” demektir. (Isqaqov
vd., 1986a, s. 153). At donu olarak Türkçe karşılığı “kızıl doru” olmalıdır (Eminoğlu, 2013, s.
1389).
Торы (Torı): “Çoklukla atta görülen kahverengimsi al renk”tir (Isqaqov vd., 2011k, s.
304). At donu olarak Türkçe karşılığı “doru”dur. “Doru renk almak, doruya dönmek” anlamında
Kazakçada “торылaну/torılanuw <torı+la-n-uw” fiili kullanılmaktadır (Isqaqov vd., 2011k, s.
305).
Eski Türkçede “toruπ ~ toruḳ ~ torıπ” (Von Gabain, 1988, s. 301; Caferoğlu, 2011, s.
247) şeklinde mevcut olan “torı” sözü Dîvânu Lugâti’t-Türk’te “torug ~ torıg” olarak
kaydedilmiştir (Kâgarlı Mahmut, 2014, s. 893). Kelime, Kıpçakçada “doru ~ †orı ~ †oru ~ toru”
(Toparlı vd., 2007, s. 64, 281) imlasıyla yer almıştır. “Torı” sözü Kırgızcada “тору/toru”
(Aqmataliyev, 2011b, s. 577); Karakalpakçada “торы/torı” (Kamalov vd., 1992, s. 348);
Özbekçede “тўриқ/to’riq” (Ma’rufov, 1991b, s. 253); Yeni Uygurcada “торуқ/toruq/تورۇق”
(Kibirov vd., 1691, s. 188); Türkmencede “дор/dor” (Baskakov vd., 1968, s. 279); Karaçaycada
“тору/toru), Malkarcada “тор/tor” (Süyünçulu, 1965, s. 120); Nogaycada “торы/torı”
(Baskakov, 1956, s. 131); Tatarcada “туры/turı” (Abdullin vd., 1981, s. 174); Başkurtçada
“туры/turı” (Agişev, 1993b, s. 416); Şorcada “тор/tor” (Kurpeşko-Tannagaşeva vd., 1993, s.
85); Hakasçada “торығ/torığ” (Subrakova, 2006, s. 653); Sahacada “турaҕaс/turağas”
(Pekarskiy, 1959, s. 2839-2840); Çuvaşçada “турӑ/turӑ” (Dmitriyev, 1951, s. 109) biçiminde
kullanılmaktadır.17
“Torı/toru/doru/tor/dor” sözü yerine Azericede “шaбaлыд/şabalıd” (Axundov, 2000, s.
317), Kırım Tatarcasında “къумрaл/qumral” (Useyinov vd., 1992, s. 29), Kumukçada
17 Ayrıca bk. Sevortyan vd., 1980, s. 268-269.
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 195
“гюрен/güren” (Sayidov, 2008, s. 17), Altaycada “чaлдaр/çaldar” veya “кер/ker” Gürsoy-
Naskali vd., 1999, s. 69, 105) sözü kullanılmaktadır.
Kelimenin Moğolcadaki karşılığı “xээр/xéér” veya “xaлтaр/xaltar” (Bazılxan, 1977, s.
310; Kruçkin, 2006, s. 70); Kalmıkçadaki karşılığı “кер/ker”dir (İlişkin, 1964, s. 117);
Evenkicedeki karşılığı “aлa ~ aлaг/ala ~ alag” (Boldırev, 1994, s. 79); Udmurtçadaki karşılığı
“тöри/töri” (Butolin, 1942, s. 81); Macarcadaki karşılığı “öböl” (Tóth, 2007, s. 446) sözüdür.
“Doru/torı <torıπ” kelimesi Farsçaya “torug”; Bulgarcaya “doríya”; Sırpçaya “dórat, dorin,
doruša, dóratast”; Arnavutçaya “dori”; Makedoncaya “doriya”; Yunancaya “durin” şeklinde
geçmiştir (Karaağaç, 2008, s. 258).
“Torı >doru” kelimesinin bir “tor” köküne dayandığını söylemek yanlış olmaz. Bazı
Türk dillerinde kelimenin “tor/dor” şeklinde kullanılması da bu görüşü desteklemektedir: doru
<dorı <torı *<tor+ı-π (bk. Sevortyan vd., 1980, s. 268-269).
Шaбдaр (Şabdar): Kelimenin iki manası vardır: “1. Tüyleri akçıl sarı, yelesi ve
kuyruğu demir kırı olan kula veya al at. 2. Sapsarı, çiğ sarı adam.” (Isqaqov vd., 2011l, s. 183).
“Шaбдaр/şabdar” sözü Kırgızcada “чaбдaр/çabdar” (Akmataliyev vd., 2011b, s. 690); 18
Tatarcada “чaптaр/çaptar” (Abdullin vd., 1981, 409); Başkurtçada “сaптaр/saptar” (Agişev,
1993b, s. 172) biçiminde yer almaktadır. Kelimenin at donu olarak Türkçe karşılığı “akkanat al”
veya “inek tüylü” olmalıdır (Eminoğlu 2013, s. 1379, 1387). Kelime Moğolcada
“цaвьдaр/tsav’dar” olarak mevcuttur (Bazılxan, 1977, s. 343).
Шaғыр (Şağır): “Шaғыр/şağır” sözüne sözlüklerde iki anlam verilmiştir: “1. Akı ile
alası fazla (göz). 2. mec. Kötü huylu, huysuz. 3. mec. Huysuz, yabani, torlak.” (Isqaqov vd.,
2011l, s. 192; Isqaqov vd., 1986b, s. 85). Renk olarak kelimenin Türkçe karşılığı “çakır”dır.
Dîvânu Lugâti’t-Türk’te “çakır” imlasıyla “mavi, gök gözlü” anlamıyla kaydedilen
kelime (Kâşgarlı Mahmut, 2014, s. 612), Kıpçakçada da aynı imlayla ve aynı anlamda
kullanılmıştır (Toparlı vd., 2007, s. 45). Tarama Sözlüğü’nde ise “çaḳır” sözüne “bir gözü mavi,
bir gözü siyah olan” anlamı (Dilçin, 2009, s. 61); Codex Comanicus’ta ise “çağır” sözüne “şarap
anlamı verilmiştir (Grönbech, 1992, s. 47). Kelime renk adı olarak Altaycada “чaҥкыр/çañkır ~
чеҥкир/çeñkir ~ чиҥкир/çiñkir” imlalarıyla (Gürsoy-Naskali vd., 1999, s. 70, 71, 75);
Gagavuzcada ise “чaкыр/çakır” imlasıyla (Gaydarci vd., 1973, s. 525); Tatarcada “чaгыр/çağır”
18 S. Küçük’ün “çabdar/şabdar”ın Kırgızca karşılığı olarak verdiği “çaar” sözü (Küçük, 2009, s. 1844) “çabdar”ın
değil “çapar/şubar”ın karşılığıdır.
196* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
imlasıyla (Abdullin vd., 1981, s. 399) mevcuttur. Diğer Türk dillerinde kelimenin “içecek,
şarap” anlamının öne çıktığı görülmektedir. Kırgızcada “boza katılmış rakı; kımız, yoğurt ve
süzme katılmış çorba; ayran” anlamında “чaгыр/çagır” sözü (Akmataliyev vd., 2011b, s. 692);
Özbekçede “şarap” anlamında “чaғир/chag’ir” (Ma’rufov, 1981b, s. 361); Türkmencede “şarap”
anlamında “чaкыр/çakyr” sözü (Hamzayev, 1962, s. 735); Azericede “şarap” anlamında
“чaxыр/çaxır” sözü (Axundov, 2000, s. 272); Kumukçada “şarap” anlamında “чaгъыр/çağır”
sözü (Pekacar, 2011, s. 96); Karaçay-Malkarcada “şarap” anlamında “чaгъыр/çağır” sözü
(Tavkul, 2000, s. 166); Nogaycada “şarap” anlamında “шaгыр/şagır” sözü (Baskakov, 1956, s.
78); Başkurtçada “rakı/içki katılmış boza” anlamında “сaғыр/sağır” sözü (Agişev, 1993b, s.
157) mevcuttur.
“Шaғыр/şağır” sözünün Moğolca karşılığı “xөx сaaрaл/xöx saaral” veya “xөx бор/xöx
bor” (Bazılxan, 1977, s. 344); Kalmıkçası ise “көк сaaрл/kök saarl”dır (Muniyev, 1977, s. 313).
“Şağır <çakır” kelimesi hem renk (çakır) hem de içki (şarap) anlamıyla değişik imlalarla Farsça,
Rusça, Ermenice, Macarca, Romence, Çekçe, Bulgarca, Sırpça, Arnavutça, Makedonca ve
Yunancada da kullanılmaktadır (bk. Karaağaç, 2008, s. 167).
S. Nişanyan “çakır” kelimesini “çak-” fiiline dayandırmaktadır: şağır <çak-ır (Nişanyan
2012, s. 102).
Шaңқaй (Şañqay): bk. Шaңқaн (Şañqan).
Шaңқaн (Şañqan): Daha çok at donu olarak kullanılan kelime “ak süt gibi, apak,
bembeyaz” anlamına gelmektedir (Isqaqov vd., 1986b, s. 135). Kelime Kırgızcada “чaңқaн
çañqan” (Akmataliyev vd., 2011b, s.706); Yeni Uygurcada “чaңқaй/çañqay/چاڭقاي” (çalı
horozu) (Kibirov vd., 1961, s. 214); Karakalpakçada “шaңқaй/şañqay” (Kamalov vd., 1992, s.
506) biçiminde mevcuttur. “Шaңқaй/şañqay”ın at donu olarak Türkçe karşılığı “ak kır” veya
“sütkırı” olmalıdır (Eminoğlu, 2013, s. 1379; Küçük, 2009, s. 1834).
Шегiр (Şegir): Sözlükte “шaғыр/şağır” sözü izah edilirken “шегiр/şegir” sözüne de
gönderme yapılmıştır: “Ağı men alası köp, şegir (köz).” (Isqaqov vd., 2011l, s. 192).
“Шегiр/şegir” kelimesinin izahı şöyle yapılmıştır: “Sarğılt, sarğış tüsti / Sarıca, sarımsı
renkli.” (Isqaqov vd., 2011l, s. 319; Isqaqov vd., 1986b, s. 189). Görüldüğü gibi “шaғыр/şağır”
sözü “шегiр/şegir” sözü anlamca örtüşmemektedir. Qazaqşa-Orısşa Sözdik’te de “шaғыр/şağır”
sözünün karşılığı “светло-серый” (açık boz) (Sızdıqova vd., 2008, s. 898), “шегiр/şegir”
sözünün karşılığı olarak da “серый” (boz) şeklinde verilmiştir. Qazaqşa-Ağılşınşa Ağılşınşa-
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 197
Qazaqşa Sözdik’te ise her iki söze de “grey” karşılığı verilmiştir (Çabdenova, 2013, s. 256,
261).
Her iki kelime de göz rengini ifade etmek için kullanılmaktadır. Dolayısıyla
“шaғыр/şağır” sözünün Türkçe karşılığı yukarıda da belirtildiği gibi “çakır”, “шегiр/şegir”
sözünün Türkçe karşılığı ise “ela” olmalıdır.
Kelime Kırgızcada “чекир/çekir” (Akmataliyev vd., 2011b, s. 720); Yeni Uygurcada
“чекир/çekir/چېكىر” (Kibirov vd., 1961, s. 216) biçiminde yer almaktadır.
“Şegir <çekir” kelimesinin biçimce “şağır <çakır” kelimesinin bir değişkesi olması
kuvvetle muhtemeldir.
Шикiл (Şiykil): bk. Шикiл сaры (Şiykil sarı).
Шикiл сaры (Şiykil sarı): “Oldukça sarı, sapsarı, çiğ sarı” demektir (Isqaqov vd.,
1985, s. 192; Isqaqov vd., 2011l, s. 363). Шикiл/şiykil sözünün izahı şöyledir: шикiл/şiykil
<şiy+kil. “Шикiл сaры/şiykil sarı” rengin Türkçe karşılığı “çiğ sarı”dır.
Шұбaр (Şubar): Kelimeye sözlükte iki anlam verilmiştir: “1. Evcil veya vahşi
hayvanların benekli, alacalı rengi. 2. Çiçek hastalığından kalan iz, çiçek bozuğu. 3. Bulutlu,
kapalı.” (Isqaqov vd., 2011l, s. 441). Kelimenin renk olarak karşılığı Türkçe karşılığı “çapar”dır
(Akalın vd., 2011, s. 494; Eminoğlu, 2013, s. 1383); fiziki bozukluk olarak karşılığı ise “çapar”
ve “akşın”dır (Akalın vd., 2011, s. 494). “Шұбaр/şubar” kelimesinin Moğolca karşılığı
“цооxор/tsooxor”dur (Bazılxan, 1977, s. 357).
Шым жaсыл (Şım jasıl): “Yemyeşil” demektir. (Isqaqov vd., 2011l, s. 553).
Шымқaй қaрa (Şımqay qara): “Шым/şım ~ шымқaй/şımqay” “sert, berk, saf, koyu”
alamlarına gelmektedir (Isqaqov vd., 2011l, s. 553, 555). Dolayısıyla “шымқaй қaрa/şımqay
qara” “Kapkara, çok para” demektir (Isqaqov vd., 2011ğ, s. 303). Türkçe karşılığı “kapkara”
vaya “simsiyah”tır.
Шым қaрa (Şım qara): bk. Шымқaй қaрa (Şımqay qara).
Шымқaй қызыл (Şımqay qızıl): “Kıpkızıl, kıpkırmızı” demektir (Isqaqov vd., 2011l,
s. 533).
Шым қызыл (Şım qızıl): bk. Шымқaй қызыл (Şımqay qızıl).
198* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
Sonuç
1. Kazakçada “renk” anlamında kullanılan esas söz “түс/tüs” sözüdür. “Түс/tüs” sözü
bu anlamıyla ilk Kutadgu Bilig’de kullanılmıştır. Kelimenin gerçek anlamının “kuş tüyü”
olması, “renk” anlamının bu anlamından hareketle ortaya çıkmış bulunması kuvvetle
muhtemeldir. “Түс/tüs” sözü Oğuz Öbeği’nde “renk” anlamıyla çok yaygın değildir. Kelime
Ölçünlü Türkiye Türkçesinde bazı ağızlarda ve Tarihî Türkiye Türkçesinde ise kimi deyimlerde
kalmıştır. Diğer yandan kelimenin Özbekçe, Uygurca ve Kırım Tatarcasında “renk” sözüyle
birlikte ikinci derecede; Kırgızca, Karakalpakça, Nogayca, Tatarca ve Başkurtçada “renk”
sözüyle birlikte birinci derecede kullanıldığı görülmektedir.
2. Kazakçada “түс/tüs” sözüyle birlikte ikinci, üçünce, dördüncü derecede bağlama göre
“өң/öñ”, “бояу/boyaw”, “түр/tür”, “рең/reñ”veya “реңк/renk” sözlerinin de “renk” anlamında
kullanıldığı görülmektedir. Sibirya Türk Dilleri, Eski Türkçeden beri mevcut olan “өң/öñ”
sözünü doğrudan “renk” anlamında kullanmaktadır. Karaçay-Malkarcada ise “boyaw” sözünü
“bet” sözüyle birlikte “renk” anlamında kullanılmaktadır. Uygurca, Özbekçe, Türkmence,
Azerice, Türkçe, Gagavuzca ve Kırım Tatarcası birinci derecede Farsçadan geçen “renk”
kelimesini kullanmayı tercih etmektedir.
3. Kazakçada açık renkleri belirtmek üzere Türkçede olduğu gibi “aшық/aşıq”, koyu
renkleri belirtmek üzere de yine Türkçedeki gibi “қою/qoyuw” sözü kullanılmaktadır. “Aл/al”
sözü de çoğu zaman “açık” anlamı ifade etmektedir.
4. Kazakçada karışık rengi ifade etmek için yine Türkçedeki gibi “aлa/ala” (ala)
sözünün yanında “aлa-құлa/ala-qula” (alaca bulaca) ikilemesi de kullanılır.
5. Renklerin pekiştirmeli şekli Türkçedeki gibi yapılır: қaп-қaрa/qapqara, сaп-
сaры/sapsarı, aп-aқ/ap-aq… Ancak pekiştirme yapan biçim birimin Türkçedeki gibi “m”li ve
“s”li şekilleri yoktur. Pekiştirmenin nadiren de olsa “шым ~ шымқaй /şım ~ şımqay” sözüyle
yapıldığı da görülür: шым қaрa/şım qara (çok kara, kapkara), шымқaй қызыл/şımqay qızıl (çok
kırmızı, kıpkırmızı)…
6. “Күлгiн/külgin” sözü ise esas olarak “soluk, solgun, uçuk” anlamında kullanılır:
күлгiн боз/külgin boz (soluk boz), күлгiн көк/külgin kök (soluk mavi)… Rengin solukluğunu
ifade etmek için “солғын/solğın” (soluk) sözü de kullanılır. Parlaklığı belirtmek içinse
“жылтыр/jıltır” (parlak) sözü kullanılır.
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 199
7. Kazakçadaki renk kavramı ile renk adları bilhassa Ural-Altay dilleri ile önemli
koşutluklar göstermektedir. Mesela Kazakçada ve birçok Türk dilinde “renk” anlamına gelen
“түс/tüs” sözü Moğolcada “зүс/züs”, Mordovcada “тюс/tüs”, Udmurtçada “тус/tus”;
Kazakçada ve birçok Türk dilinde “gök/mavi” anlamına gelen “көк/kök” sözü Kalmıkçada
“көк/kök”, Macarcada ise “kék” şeklinde mevcuttur.
8. Kazakça renk adlarının tamanına yakınının Eski Türkçeden tevarüs edildiği veya
Türkçe kelimelerden türetildiği görülmektedir. Elbette Kazakçada “кер/ker, қырмызы/qırmızı,
күлгiн/külgin” az sayıda alıntı renk adı da mevcuttur.
9. “Mor, turuncu, pembe” gibi renklerin Kazakça karşılıkları sözlüklerde açık değildir.
Mesela bazı sözlüklerde “mor” renginin Kazakça karşılığı “қaрa қошқыл/qara qoşqıl”
bazılarına ise “күлгiн/külgin” olarak verilmiştir.
10. Kazakçadaki bazı renk tonlarınının Türkçede tam karşılığını bulmak çok zordur.
Mesela “көкше/kökşe, көкшiл/kökşil, көкшiлдеу/kökşildew, көкжiлтiм/kökjiltim” tonlarının
tam ayrımını tespit etmek oldukça güçtür.
11. Kazak kültür ve medeniyetinde “aқ/aq, көк/kök, қaрa/qara, қызыл/qızıl, сaры/sarı”
renklerini önemli bir yere sahiptir. Kazaklar bu renklere bazen birinie zıt da olsa dinî, içtimai,
medeni anlamlar yüklemişlerdir. Buna mukabil temel renklerden olmasına rağmen
“жaсыл/jasıl” renginin rolünü çoklukla “көк/kök” rengi üstlenmiştir.
12. “Құлa/qula, торы/torı, жирен/jiyren, қылaң/qılañ, шaңқaн/şañqan” gibi renkler
daha çok at donu olarak öne çıkarken "көк/kök, қaрa/qara, aқ/aq, боз/boz, қызыл/qızıl,
сaры/sarı" gibi renkler at donu olarak da kullanılmıştır.
13. “Шaғыр/şağır, шегiр/şegir” kelimeleri Türkçedeki “çakır” gibi daha ziyade göz
rengi olarak kullanılmıştır.
14. Kazakçada renklerin küçük tonlarını ve ayırtılarını ifade eden kelimeler Türkçedeki
kadar fazla değildir.
Kaynaklar
Abdullin, İ. A. vd. (1977). Tatar teleneñ añlatmalı süzlege I. Kazan: Tatarstan Kitap Näşriyatı.
Abdullin, İ. A. vd. (1979). Tatar teleneñ añlatmalı süzlege II. Kazan: Tatarstan Kitap Näşriyatı.
200* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
Abdullin, İ. A. vd. (1981). Tatar teleneñ añlatmalı süzlege III. Kazan: Tatarstan Kitap Näşriyatı.
Äbilğaziyev, B. (Red.) (2010). Qazaq ädebiyeti: éntsiklopediyalıq anıqtamalıq. Almatı:
“Arwana” Baspası.
Acaroğlu, E. vd. (2003). Tuva Türkçesi sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları.
Agişev, İ. M. vd. (1993a). Başqort teleneñ hüz̃lege I. Mäskäw: İzdatel’stvo Russkiy Yazık.
Agişev, İ. M. vd. (1993b), başqort teleneñ hüz̃lege II. Mäskäw: İzdatel’stvo Russkiy Yazık.
Akalın, Ş. H. vd. (2011). Türkçe sözlük. Ankara: TDK Yayınları.
Akmataliyev, A. vd. (2011a). Kırgız tilinin sözdügü I. Bişkek: Avrasya Press.
Akmataliyev, A. vd. (2011b). Kırgız tilinin sözdügü II. Bişkek: Avrasya Press.
Änes, Ğ. vd. (Red.) (2007). Dialektologiyalıq sözdik. Almatı: “Arıs” Baspası.
Aqbayev, N. (1998). Ata saltıñdı ayala. Almatı: “Ana Tili” Baspası.
Aqberdiyeva, B. (2009). Kognitivti lingvistika. Almatı: “Arıs” Baspası.
Arğınbayev, X. vd. (2005). Qazaqtıñ mal şarwaşılığına baylanıstı nanım-senimderi. Qazaq
xalqınıñ dästürleri men ädet-ğurıptarı I, 73-93. Almatı: “Arıs” Baspası.
Axmetova, S. G. (1974). Ağılşın-Qazaq sözdigi. Almatı: “Mektep” Baspası.
Axundov, A. (1997). Azәrbaycan tilinin izahlı lüğәti I. Bakı: “Çıraq”.
Axundov, A. (1999). Azәrbaycan tilinin izahlı lüğәti II. Bakı: “Çıraq”.
Axundov, A. (2000). Azәrbaycan tilinin izahlı lüğәti III. Bakı: “Çıraq”.
Baskakov, N. A. (1956). Rusşa-Nogayşa slovar’. Moskva: Tıs Eller Em Natsional’nıy
Slovar’lerniñ Gosudarstvennıy İzdatel’stvosı.
Baskakov, N. A. vd. (1968). Türkmençe-Rusça sözlük. Moskva: “Sovetskaya Éntsiklopediya”
Neşriyatı.
Bayram, B. (2007). Çuvaş Türkçesi-Türkiye Türkçesi sözlük. Konya: Tablet Yayınları.
Bazılxan, B. (1977). Qazaqşa-Moñğolşa sözdik. Ulanbatır: Moñğol Xalıq Respublikası Ğılım
Akademiyasınıñ Til Men Ädebiyet İnstitutı.
Boldırev, B. V. (1994). Russko-Évenkiyskiy slovar’. Novosibirsk: VO “NAUKA”.
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 201
Butolin, A. (1942). Russko-Udmurdskiy slovar’. İjevsk: “UDGİZ”.
Caferoğlu, A. (2011). Eski Uygur Türkçesi sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları.
Çabdenova, S. D. (2013). Qazaqşa-Ağılşınşa Ağılşınşa-Qazaqşa sözdik. Almatı: “Arwana”
Baspası.
Çelik, M. F. (2009). Türklerde dört yönün dört renkle adlandırılması I. Türk amacı, 38-41.
Ankara: TDK Yayınları.
Çelik, M. F. (2009). Türklerde dört yönün dört renkle adlandırılması II. Türk amacı, 81-84.
Ankara: TDK Yayınları.
Devellioğlu, F. (1997). Osmanlıca-Türkçe ansiklopedik lûgat. Ankara: Aydın Kitabevi
Yayınları.
Dıbo, A. V. vd. (2003). Étimologiçeskiy slovar’ Tyurkskix yazıkov. Moskva: İzdatel’stvo
“Vostoçnaya Literatura RAN”.
Dilçin, C. (2009). Yeni tarama sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları.
Dmitriyev, N. K. (1951). Russko-Çuvaşskiy slovar’. Moskva: Gosudarstvennoe İzdatel’stvo
İnostrannix i Natsionalnix Slovarey.
El-»vārizmµ (2014). Mukaddimetü’l-Edeb (Haz. Nuri Yüce). Ankara: TDK Yayınları.
Eminoğlu, H. (2013). Tarihî lehçelerden günümüze at donları ve nişane adları. Turkish Studies,
8/9, 1371-1412.
Eraslan, K. (2012). Eski Uygur Türkçesi grameri. Ankara: TDK Yayınları.
Eröz, M. (1991). Yörükler. İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları.
Etik, A. (1968). Farsça-Türkçe lügat. İstanbul: Salâh Bilgi Kitabevi Yayınları.
Fasmer, M. (1986). Étimologiçeskiy slovar’ Russkogo yazıka II. Moskva: İzdatel’stvo
“Progress”
Fasmer, M. (1987), Étimologiçeskiy slovar’ Russkogo yazıka IIIi Moskva: İzdatel’stvo
“Progress”
Garkavets, A. (2010). Kıpçakskoye pis’mennoye naslediye, tom III Kıpçakskiy slovar’. Almatı:
Baur-Kasean Baspası.
202* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
Gaydarci, G. A. vd. (1973). Gagauzça-Rusça-Moldovanca Laflık. Moskva: “Sovetskaya
Éntsiklopediya” İzdatel’stvosu.
Genç, R. (1996). Türk Kültüründe Renkler. Nevruz ve Renkler (Haz. Sadık Tural vd.), 41-48.
Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayını.
Grönbech, K. (1992). Kuman lehçesi Sözlüğü Codex Cumanicus’un Türkçe sözlük dizini (Çev.
Kemal Aytaç). Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Gülensoy, T. (2007a). Türkiye Türkçesindeki Türkçe sözcüklerin köken bilgisi sözlüğü 1.
Ankara: TDK Yayınları.
Gülensoy, T. (2007b). Türkiye Türkçesindeki Türkçe sözcüklerin köken bilgisi dözlüğü 2.
Ankara: TDK Yayınları.
Gürsoy-Naskali, E. vd. (1999). Altayca-Türkçe sözlük. Ankara: TDK Yayınları.
Hamzayev, M. Y. (1962). Türkmen Diliniñ sözlügi. Aşgabat: Türkmen SSR Ilımlar
Akademiyası Neşriyatı.
Heyet, C. (1996). Türklerin tarihinde renklerin yeri. Nevruz ve renkler (Haz. Sadık Tural vd.),
55-61. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayını.
Isqaqov, A. I. vd (1985). Qazaq tiliniñ tüsindirme sözdigi VIII. Almatı: Qazaq SSR-niñ “Ğılım”
Baspası.
Isqaqov, A. I. vd. (2011c). Qazaq ädebiy tiliniñ sözdigi 3. Almatı: A. Baytursınulı Atındağı Til
Bilimi İnstitutı.
Isqaqov, A. I. vd. (1974). Qazaq tiliniñ tüsindirme sözdigi I. Almatı: Qazaq SSR-niñ “Ğılım”
Baspası.
Isqaqov, A. I. vd. (1976). Qazaq tiliniñ tüsindirme sözdigi II. Almatı: Qazaq SSR-niñ “Ğılım”
Baspası.
Isqaqov, A. I. vd. (1978). Qazaq tiliniñ tüsindirme sözdigi III. Almatı: Qazaq SSR-niñ “Ğılım”
Baspası.
Isqaqov, A. I. vd. (1979). Qazaq tiliniñ tüsindirme sözdigi IV. Almatı: Qazaq SSR-niñ “Ğılım”
Baspası.
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 203
Isqaqov, A. I. vd. (1980). Qazaq tiliniñ tüsindirme sözdigi V. Almatı: Qazaq SSR-niñ “Ğılım”
Baspası.
Isqaqov, A. I. vd. (1982). Qazaq tiliniñ tüsindirme sözdigi VI. Almatı: Qazaq SSR-niñ “Ğılım”
Baspası.
Isqaqov, A. I. vd. (1983). Qazaq tiliniñ tüsindirme sözdigi VII. Almatı: Qazaq SSR-niñ “Ğılım”
Baspası.
Isqaqov, A. I. vd. (1986a). Qazaq tiliniñ tüsindirme sözdigi IX. Almatı: Qazaq SSR-niñ “Ğılım”
Baspası.
Isqaqov, A. I. vd. (1986b). Qazaq tiliniñ tüsindirme sözdigi X. Almatı: Qazaq SSR-niñ “Ğılım”
Baspası.
Isqaqov, A. I. vd. (2011a). Qazaq ädebiy tiliniñ sözdigi 1. Almatı: A. Baytursınulı Atındağı Til
Bilimi İnstitutı.
Isqaqov, A. I. vd. (2011b). Qazaq ädebiy tiliniñ sözdigi 2. Almatı: A. Baytursınulı Atındağı Til
Bilimi İnstitutı.
Isqaqov, A. I. vd. (2011ç). Qazaq ädebiy tiliniñ sözdigi 4. Almatı: A. Baytursınulı Atındağı Til
Bilimi İnstitutı.
Isqaqov, A. I. vd. (2011d). Qazaq ädebiy tiliniñ sözdigi 5. Almatı: A. Baytursınulı Atındağı Til
Bilimi İnstitutı.
Isqaqov, A. I. vd. (2011e). Qazaq ädebiy tiliniñ sözdigi 6. Almatı: A. Baytursınulı Atındağı Til
Bilimi İnstitutı.
Isqaqov, A. I. vd. (2011f). Qazaq ädebiy tiliniñ sözdigi 7. Almatı: A. Baytursınulı Atındağı Til
Bilimi İnstitutı.
Isqaqov, A. I. vd. (2011g). Qazaq ädebiy tiliniñ sözdigi 8. Almatı: A. Baytursınulı Atındağı Til
Bilimi İnstitutı.
Isqaqov, A. I. vd. (2011ğ). Qazaq ädebiy tiliniñ sözdigi 9. Almatı: A. Baytursınulı Atındağı Til
Bilimi İnstitutı.
Isqaqov, A. I. vd. (2011h). Qazaq ädebiy tiliniñ sözdigi 10. Almatı: A. Baytursınulı Atındağı Til
Bilimi İnstitutı.
204* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
Isqaqov, A. I. vd. (2011ı). Qazaq ädebiy tiliniñ sözdigi 11. Almatı: A. Baytursınulı Atındağı Til
Bilimi İnstitutı.
Isqaqov, A. I. vd. (2011i). Qazaq ädebiy tiliniñ sözdigi 12. Almatı: A. Baytursınulı Atındağı Til
Bilimi İnstitutı.
Isqaqov, A. I. vd. (2011j). Qazaq ädebiy tiliniñ sözdigi 13. Almatı: A. Baytursınulı Atındağı Til
Bilimi İnstitutı.
Isqaqov, A. I. vd. (2011k). Qazaq ädebiy tiliniñ sözdigi 14. Almatı: A. Baytursınulı Atındağı Til
Bilimi İnstitutı.
Isqaqov, A. I. vd. (2011l). Qazaq ädebiy tiliniñ sözdigi 15. Almatı: A. Baytursınulı Atındağı Til
Bilimi İnstitutı.
İlişkin, İ. K. (1964). Russko-Kalmıtskıy slovar’. Moskva: İzdatel’stvo “Sovetskaya
Éntsiklopediya”
Januzaqov, T. (2008). Qazaq tiliniñ tüsindirme sözdigi. Almatı: “Dayk-Press” Baspası.
Kadaşeva, K. (1996). Kazak medeniyetindeki semboller. Nevruz ve renkler, 95-97. Ankara:
Atatürk Kültür Merkezi Yayını.
Kamalov, S. K. vd. (1988). Qaraqalpaq tiliniñ tüsindirme sözligi III. Nökis: Qaraqalpaqstan
Baspası.
Kamalov, S. K. vd. (1992). Qaraqalpaq tiliniñ tüsindirme sözligi IV. Nökis: Qaraqalpaqstan
Baspası.
Karaağaç, G. (2008). Türkçe verintiler sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları.
Käribayev, B. (1998). Aq Orda. Qazaqstan: ulttıq éntsiklopediya 1, 199. Almatı: Qazaq
Éntsiklopediyasınıñ Bas Redatsiyası.
Kâşgarlı Mahmut (2013). Divanü lûgat-it Türk (Dizin) (çev. Besim Atalay). Ankara: TDK
Yayınları.
Kâşgarlı Mahmut (2014). Dîvânu lugâti’t-Türk (haz. Ahmet B. Ercilasun, Ziya Akkoyunlu).
Ankara: TDK Yayınları.
Keñesbayev, İ. (2007). Frazeologiyalıq sözdik. Almatı: “Arıs” Baspası.
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 205
Keñesbayev, İ. vd. (1959). Qazaq tiliniñ tüsindirme sözdigi I. Almatı: Qazaq SSR Ğılım
Akademiyasınıñ Baspası.
Keñesbayev, İ. vd. (1961). Qazaq tiliniñ tüsindirme sözdigi II. Almatı: Qazaq SSR Ğılım
Akademiyasınıñ Baspası.
Kırımhan, N. (2001). Türk kültüründe yedi rengin anlamı. Türk dünyasında nevruz dördüncü
uluslararası bilgi şöleni bildirileri, 107-111. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi
Başkanlığı Yayınları.
Kibirov, Ş. vd. (1961). Uyğurçä-Rusçä luğät. Almuta: Qazaqstan Pänlär Akademiyasiniñ
Näşriyati.
Köktekin, K. (2007). Yusuf Emirî divanı. Erzurum: Fenomen Yayınları.
Kruçkin, Y. (2006). Bol’shoy sovremennıy Russko-Mongol’skiy Mongol’sko-Russkiy Solvar’.
Moskova: “Vostok-Zapad”
Kurpeşko Tannagaşeva, N. N. vd. (1995). Şor Sözlüğü. Adana: Türkoloji Araştırmaları.
Kurpeşko-Tannagaşeva, N. N. vd. (1993). Şor-Qazaq Pazok Qazaq-Şor ürgedig söstük.
Kemerovo: “Kemerovskoe Knijnoe İzdatel’stvo”
Küçük, S. (2009). Türk kültüründe donlarına döre atlara berilen adlar ve nişanları. Turkish
Studies, 4/8, 1830-1855.
Levitskaya, L. S. vd. (1989). Étimologiçeskiy slovar’ Tyurkskix yazıkov. Moskva: İzdatel’stvo
“Nauka”.
Levitskaya, L. S. vd. (1997). Étimologiçeskiy slovar’ Tyurkskix yazıkov. Moskva: “Yazıki
Russkoy Kul’turı”.
Levitskaya, L. S. vd. (2000). Étimologiçeskiy slovar’ Tyurkskix yazıkov. Moskva: “İndirk”.
Ma’rufov, Z. M. vd. (1981a). O’zbek tilining izohli lug’ati I. Moskva: Rus Tili Nashriyoti.
Ma’rufov, Z. M. vd. (1981b). O’zbek tilining izohli lug’ati II. Moskva: Rus Tili Nashriyoti.
Mandjikova, B. B. (2002). Tolkovıy slovar’ Kalmıtskogo yazıka. Élista: APP “Djangar”.
Maxmudov, X. vd. (1988). Qazaqşa-Orısşa sözdik. Almatı: Qazaq Sovet Éntsiklopediyasınıñ
Bas Resaktsiyası.
206* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
Muniyev, B. D. (1977). Kalmıtsko-Russkiy slovar’. Moskva: İzdatel’stvo “Russkiy Yazık.”
Musapirova, M. vd. (2007a). Russko-Kazaxskiy slovar’ I. Almatı: “Arıs” Baspası.
Musapirova, M. vd. (2007b). Russko-Kazaxskiy slovar’ II. Almatı: “Arıs” Baspası.
Nadelyayev V. M. vd. (1969). Drevnetyurkskiy slovar’. Leningrad: İzdatel’stvo Nauka
Leningradskoe Otdeleniye.
Necip, E. N. (1995). Yeni Uygur Türkçesi sözlüğü (çev. İklil Kurban). Ankara: TDK Yayınları.
Nerimanoğlu, K. V. (2004). Politik süreçlerde nevruz. Nevruz ansiklopedisi, 205-210. Ankara:
Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları.
Nevāyµ (1996). Fevāyidü’l-kiber (haz. Önal Kaya). Ankara: TDK Yayınları.
Nişanyan, S. (2012). Sözlerin soyağacı çağdaş Türkçenin etimolojik sözlüğü. İstanbul: Everest
Yayınları.
Nurmemmet, A. (1996). Türkmenlerde renk dünyası ve nevruz. Nevruz ve renkler, 75-83.
Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayını.
Ojegov S. İ. vd. (2003). Tolkovıy slovar’ Russkogo yazıka. Moskva: İnstitut Russkogo Yazıka
İmeni V. V. Vinogradova.
Pekacar, Ç. (2011). Kumuk Türkçesi sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları.
Pekarskiy, É. K. (1959). Slovar’ Yakutskogo yazıka tom III. Leningrad: Akademiya Nauk SSSR.
Qaybarulı, A. (2001). Köne ädebiyet kögindegi kök böri. Qazaq ädebiyetiniñ qısqaşa tarıyxı 1-
kitap, 31-41. Almatı: “Qazaq Universiteti” Baspası.
Qaydar, Ä. (2004). Xalıq danalığı. Almatı: “Toğanay T” Baspası.
Qaydar, Ä. (2013). Qazaqtar ana tili äleminde: étnolingvistikalık sözdik 3-tom: tabıyğat.
Almatı: “Sardar” Baspası.
Qondıbay, S. (2002). Kök böri. Qazaqstan: ulttıq éntsiklopediya 4, 682. Almatı: Qazaq
Éntsiklopediyasınıñ Bas Redaktsiyası.
Rabgūzµ (1997). Ḳıṣaṣü’l-enbiyā I giriş-metin-tıpkıbasım (haz. Aysu Ata). Ankara: TDK
Yayınları.
Kazakçada Renk Kavramı ve Renkler TAED 54* 207
Sadıqova, R. (2012). Tür-tüs kontseptisinde Qazaq xalqınıñ mädeniyetiniñ körinisi. Vestnik
KazNPU im. Abaya, 3 (41), 38-41.
Sarıbayev, Ş. (Red.) 2005. Qazaq tiliniñ aymaqtıq sözdigi. Almatı: “Arıs” Baspası.
Sawranbayev, N. T. vd. (2005). Russko-Kazaxskiy slovar’. Almatı: A. Baytursınulı Atındağı Til
Bilimi İnstitutı.
Sayidov, A. M. (2008). Giççirek Qumukça-Orusça temalar sözlük. Mağaçqala: İzograf İPKPK.
Sevortyan, E. V. vd. (1974). Étimologiçeskiy slovar’ Tyurkskix yazıkov. Moskva: İzdatel’stvo
“Nauka”.
Sevortyan, E. V. vd. (1978). Étimologiçeskiy slovar’ Tyurkskix yazıkov. Moskva: İzdatel’stvo
“Nauka”.
Sevortyan, E. V. vd. (1980), Étimologiçeskiy slovar’ Tyurkskix yazıkov. Moskva: İzdatel’stvo
“Nauka”.
Sızdıqova, R. Ğ. vd. (2008). Qazaqşa-Orısşa sözdik. Almatı: İzdatel’stvo Dayk-Press.
Speltsov, P. A. (1972). Yakutsko-Russkiy slovar’. Moskva: İzdatel’stvo “Sovetskaya
Éntsiklopediya”.
Subrakova, O. V. (2006). Xakassko-Russkiy slovar’. Novosibirsk: İzdatel’stvo “Nauka”.
Süleymen, M. (2009). Köterilis qaharmandarınıñ tuwı qayda?! Tarıyxıy qujattar ol tuwralı ne
deydi? Astana Aynası Gazeti, 13.11.2009. http://www.info-
tses.kz/red/article.php?article=64442 (02.01.2015).
Süxbaatar, O. (1997). Mongol xélniy xar’ ügiyn tol’. Ulaanbaatar: Mongol Ulsın Şinjléx Uxaanı
Akademi Xél Zoxiolın Xüréélén.
Süyünçulu, X. vd. (1965). Orus-Qaraçay-Malqar sözlük. Moskva: “Sovetskaya Éntsiklopediya”
İzdatel’stvo.
Şemseddin Sami (1317). Kâmûs-ı Türkî. Dersaadet: İkdam Matabaası.
Şşankina, A. İ. vd. (2011). Russko-Mokşansko-Erzyanskiy slovar’. Saransk: Povoljskiy Tsentr
Kul’tur Finno-Ugorskix Narodov.
Şükûn, Z. (1984a). Farsça-Türkçe lûgat gencinei güftar ferhengi ziya 1. İstanbul: MEB
Basımevi.
208* TAED 54 Aşur ÖZDEMİR
Şükûn, Z. (1984b). Farsça-Türkçe lûgat gencinei güftar ferhengi ziya 2. İstanbul: MEB
Basımevi.
Şükûn, Z. (1984c). Farsça-türkçe lûgat gencinei güftar ferhengi ziya 3. İstanbul: MEB
Basımevi.
Tavkul, U. (2000). Karaçay-Malkar Türkçesi sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları.
TDK (1971). Tarama sözlüğü V. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
TDK (2009a). Derleme sözlüğü II. Ankara: TDK Yayınları.
TDK (2009b). Derleme sözlüğü V. Ankara: TDK Yayınları.
Tekin, T. (2006). Orhon Yazıtları. Ankara: TDK Yayınları.
Toparlı, R. vd. (2007). Kıpçak Türkçesi sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları.
Tóth, A. (2007). Etymological dictionary of Hungarian. The Hague, Holland: Mikes
International.
Tsintsius, V. İ. (1975). Svarnitel'nıy slovar' Tunguso-Man’chjurskiy yazıkov II. Leningrad:
İzdatel’stvo “Nauka” Leningradskogo Otdeleniye.
Useyinov, S. M. vd. (1992). Russko-Krımskotatarskiy slovar’. Simferopol’: İzdatel’stvo
“Tavriya”.
Ünlü, S. (2013). Çağatay Türkçesi sözlüğü. Konya: Eğitim Yayınevi.
Vasiliev, Y. (1995). Türkçe-Sahaca (Yakutça) sözlük. Ankara: TDK Yayınları.
Von Gbain, A. (1988). Eski Türkçenin grameri (çev. Mehmet Akalın). Ankara: TDK Yayınları.
Xalıyqov, K. (2003). Qazaqstan Respublikasınıñ memlekettik tuwı. Qazaqstan: ulttıq
éntsiklopediya 5, 373. Almatı: Qazaq Éntsiklopediyasınıñ Bas Redaktsiyası.
Xasenov, B. R. vd. (2012). Tür-tüs atawlarınıñ şığuwı tuwralı. Qarağandı Universitetiniñ
Xabarşısı, 4 (68), 5-11.
Yusuf Has Hacib (2006). Kutadgu Bilig (çev. Reşid Rahmeti Arat). İstanbul: Kabalcı Yayınevi.