68
  K A R D E Ş L İ K  K A R D E Ş L İ K  .............................................................................................................. 1  Uhuvvet/Kardeşlik; Anlam ve Mâhiyeti  .................................................................. ............ 2  Kardeşliği Bozan Hususlar ...................................................................................... ............ 4  Kardeşlik Hukuku ................................................................................................................ 5  İslâm Hukukunda Nesep Yönüyle Kardeşlik Hukuku  ........................................................ 8  İslâm ve İnsan Kardeşliği  .................................................................................................. 10  şmanlık Nereden Doğuyor?  ........................................................................................ .. 14  Topluca Allah'ın ipine yapışın, ayrılmayın: ...................................................................... 18  Kardeşlik ve Beraberlik  ........................................................................................ ............. 19  Tasavvufta Kardeşlik (İhvân) Anlayışı ................................................................. ............. 23  Radâ; Süt Kardeşliği ve Süt Akrabalığı  ............................................................................. 24  Süt Hısımlığının Hükmü:................................................................................................... 27  Süt Hısımlığının İsbâtı: ...................................................................................................... 27  Kan Kardeşliği ve And İçme ....................................................................................... ...... 28  Muâhât; Ensâr ile Muhâcirler Arasında Kardeşlik  ............................................................ 29  Günümüzde Müslüman Bireyler ve Cemaatler Arasında Kardeşlik  ................................. 30  Müslümanlar Arasında Vahdet/Birlik  ............................................................................... 35  Farklı Metotlar: ............................................................................................................ ...... 38  Metot Farklılığı: ........................................................................................................... ...... 39  Vahdet; Özlenen Birlik ve Bütünlük Nasıl Gerçekleşir? .............................. ..................... 39  Vahdet Zarûrîdir. Çünkü; .................................................................................................. 39  Vahdet Nasıl Gerçekleşir? ................................................................................................. 41  Selâm; Kardeşliğin Göstergesi  .......................................................................................... 43  Îsâr; Kardeşini Kendine Tercih Edecek Özveri ................................................................. 45  Kur’ân- ı Kerîm’de Kardeşlik Kavramı .............................................................................. 46  Hadis-i Şeriflerde Kardeşlik Kavramı  .................................................................. ............. 52  Uhuvvet/Kardeşlik ve Görevlerimiz .................................................................................. 62  Kardeşlik Konusuyla İlgili Âyet-i Kerîmeler ....................................................... ............. 64  Konuyla İlgili Bazı Hadis-i Şerif Kaynakları .................................................................... 65  Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynakla r  .......................................................... 66  µ —DERLEME —  Ebû Abdûlmûmîn Tekin. bin Muhârrem el-Kayseri — E– M A İ L  [email protected]  BELÇIKA 2001 - 2015 Çalışmaları . 

K A R D E Ş L İ K__KAVRAMI = Ebu Abdulmumin Tekin Mıhçı =

  • Upload
    tekin

  • View
    36

  • Download
    2

Embed Size (px)

DESCRIPTION

K A R D E Ş L İ K__KAVRAMI = Ebu Abdulmumin Tekin Mıhçı =

Citation preview

K A R D E L K  .............................................................................................................. 1  
Uhuvvet/Kardelik; Anlam ve Mâhiyeti .............................................................................. 2  
Kardelii Bozan Hususlar .................................................................................................. 4  
slâm ve nsan Kardelii .................................................................................................. 10  
Dümanlk Nereden Douyor? .......................................................................................... 14  
Süt Hsmlnn Hükmü:................................................................................................... 27  
Süt Hsmlnn sbât: ...................................................................................................... 27  
Muâhât; Ensâr ile Muhâcirler Arasnda Kardelik  ............................................................ 29  
Günümüzde Müslüman Bireyler ve Cemaatler Arasnda Kardelik  ................................. 30  
Müslümanlar Arasnda Vahdet/Birlik  ............................................................................... 35  
Vahdet Zarûrîdir. Çünkü; .................................................................................................. 39  
Hadis-i eriflerde Kardelik Kavram ............................................................................... 52  
Uhuvvet/Kardelik ve Görevlerimiz .................................................................................. 62  
Konuyla lgili Baz Hadis-i erif Kaynaklar .................................................................... 65  
Konuyla lgili Geni Bilgi Alnabilecek Kaynaklar  .......................................................... 66  
µ
— E– M A L —  [email protected] 
 — BELÇIKA — 2001 - 2015 — Çalmalar . 


 
“Mü’minler ancak kardetirler. Öyleyse kardeler inizin arasn düzeltin ve Allah’tan ittika
edip korkun ki, merhamete ulaasnz.” (49/Hucurât, 10) 
Uhuvvet/Kardelik; Anlam ve Mâhiyeti
Karde, ayn anne ve babadan doan veya ortak deerlere sahip olan kimselere denilir. Arapça'da “ah(v)” kelimesiyle karlanmaktadr. Kardeler, arkadalar anlamna gelen ihve(h) ve ihvân kelimeleri ise “ah(v)” kelimesinin çouludurlar. Karde denildiinde, genellikle ayn anneden ve babadan dünyaya gelen kiiler akla gelmektedir. Bu soy-sop kardeliinin dnda bir de ayn dine ve dünya görüüne mensup olmay ifade eden akîde kardelii sözkonusudur. 
slâm dininde kardelik, bütünüyle akîde temeline dayanmaktadr. Allah (c.c.), Kur'ân- Kerîm'de öyle buyurmaktadr: "Mü'minler ancak kardetirler. Öyleyse kardelerinizin arasn bulup düzeltin ve Allah'tan ittika edip korkun; umulur ki merhamete ularsnz."  (49/Hucurât, 10). Âyet-i kerîmeden de açkça anlalaca üzere, ancak iman bayla biraraya gelenler karde olarak kabul edilmektedirler. Buna göre yeryüzünün neresinde yayor olurlarsa olsunlar, hangi dili konuuyorlarsa konusunlar, hangi kavme mensup olurlarsa olsunlar veya hangi renge sahip olurlarsa olsunlar bütün mü'minler kelimenin tam anlamyla birbirlerinin kardeleridirler, yani birbirlerinin sâdk dostlardrlar. Bu kardeler kendi aralarnda apayr bir topluluk olutururlar. Kendi akîdelerine saldran veya imana kar küfrü tercih eden kimselere -kendilerine ne kadar yakn olurlarsa olsunlar- asla sevgi beslemezler. Bu anlamda sadece akîde kardeliini esas tutarlar; Rablerinin u mealdeki uyarlarn asla unutmazlar: "Allah'a ve âhiret gününe iman eden hiçbir topluluk bulamazsn ki onlar Allah'a ve Rasûlüne kar bakaldran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) ba kurmu olsunlar. Bunlar ister, babalar, ister çocuklar, ister kardeleri, isterse kendi airetleri olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) onlarn kalplerine iman yazm ve onlar kendinden bir ruh ile desteklemitir" (58/Mücâdele, 22); "Ey iman edenler, eer imana kar küfrü sevip tercih ediyorlarsa, babalarnz ve kardelerinizi velîler/dostlar edinmeyin. Sizden kim onlar velî edinirse, ite zulme sapanlar bunlardr"   (9/Tevbe, 23). 
 
olmalar gerektiini zmnen öne çkartmaktadr. Dahas ve en önemlisi, insanla kumanda edecek mü'minlerin baarsn, Allah'n ipine smsk sarlp kardelik ban kuvvetlendirmek artna balamaktadr. 
slâm'da kardelik akîde temeline oturtulduu içindir ki, mü'minlerin arasn bozacak her türlü sun’î/yapay ayrmlar ve böbürlenmeler de haram kabul edilmitir. Irk, soy, cins vs. türünden câhilî   deerler yerine takvâ kriteri getirilmek sûretiyle toplumsal kardeliin ve âhengin bozulmamas salanmtr. Bu konudaki âyet-i kerîme her türlü tartmay sona erdirici niteliktedir: "... Hiç kukusuz, Allah katnda en üstün olannz, takvâca en ileride  olannzdr..."  (49/Hucurât, 13) 
Mü'min erkekler ile mü'min kadnlarn, akîde ve takvâ temelinde birbirleriyle yardmlamalar kardeliin bir gerei olarak zikredilmektedir. Bu yardmlama, bireysel ve toplumsal hayatta iman ve takvâ ilkesinin egemen olmasn salamak için gerekli görülmektedir. Nitekim bu amaçla biraraya gelen kimselere Allah'n rahmet edecei belirtilmektedir: "Mü'min erkekler ve mü'min kadnlar birbirlerinin velîleridirler. yilii emreder, kötülükten sakndrrlar, namaz dosdoru klarlar, zekât verirler ve Allah'a ve Rasûlüne itaat ederler. te Allah'n kendilerine rahmet edecei kimseler bunlardr..." (9/Tevbe, 71) 
Karde olmak, arkada ve sâdk dost olmak; sevinçte ve kederde beraber olmay göze almak; bunu fiilî olarak göstermek demektir; sevmek, saymak, güvenmek, merhamet etmek, yardmlamak ve dayanmak demektir. Bunlar olmadan kardelik iddiasnn bir anlam olmaz. Kur'ân'n öngördüü kardelik, bütün bunlar içeren bir muhtevâya sahiptir. Bir hayat biçimidir slâm'daki kardelik. Dinde kardeliin en güzel numûnesini Peygamber çanda Peygamber’le birlikte yaayan seçkin sahâbeler ortaya koymulardr. Muhâcir-Ensar ilikisi, kardeliin ne anlama geldiini bizlere gösteren son derece mükemmel bir örnekliktir. Medineli Ensar, Mekkeli Muhâcir kardelerinin nefislerini, kendi nefislerinden daha aziz tutmular, onlar hiçbir konuda yalnz ve yardmsz brakmamlardr. Hatta Ensâr'dan bir müslüman, muhâcir kardeine, âyet dilerse hanmlarndan birini boayp kendisine nikâhlayabileceini bile teklif etmekten kaçnmamtr. Bu davranlaryla Ensar, imanlarnda ne denli ihlâsl olduklarn göstermilerdir elbette. Âyette öyle buyurulmaktadr: "Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazrlayp iman (gönüllerine) yerletirenler ise, kendilerine hicret edenleri severler ve onlara verilen eylerden dolay da içlerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinde bir açklk (ihtiyaç) olsa bile (kardelerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin cimri ve bencil tutkularndan korunmusa, ite onlar, felâh bulanlardr" (59/Har, 9). Peygamberimiz (s.a.s.) bir hadisinde öyle buyurmaktadr: "Hiçbiriniz kendi nefsiniz için arzu ettiinizi kardeiniz için de istemedikçe iman etmi olmaz" (Buhârî, mân 7). Hz. Ali (r.a.) öyle demektedir: “Senin hakiki kardein seninle beraber olan, sana menfaat versin diye kendi nefsine zarar vermeye râz olan, zamann felâketleri kapn çald vakit, senin dank durumunu derlemek için kendi derli-toplu durumunu (gerekiyorsa) datan kimsedir.” 
 
 gibi görürsün. Ki vücudun bir organ arrsa, vücudunun kalan ksm uykusuzluk ve humma ile o organ için birbirini çarr." (Buhârî, Edeb 27, 41; Müslim, Birr 66, h. no: 2586) 
Bir mü'minin, dier bir mü'min kardeine her hâlükârda yardmc olmas gerekmektedir. Peygamberimiz bir hadisinde, "zâlim de olsa, mazlum da olsa mü'min kardeine yardm et!"   diye buyurmaktadr. Zulüm konusunda nasl yardm edileceini ise u çarpc sözlerle dile getirmektedir: "Onu zulümden el çektirirsin. Ona yapacan yardm ite budur"  (Buhârî, Mezâlim 4; Müslim, Birr 62). Kardeliin bir gerei de, zulme meyleden dier kardelerini uyarmak ve onlar hizaya getirmek için çalp durmaktr. Bu tür bir yardmlama fertlerin ve toplumlarn selâmeti için oldukça önem arzetmektedir. 
Allah Rasûlü Mescid-i Nebevî'nin inâsndan sonra Muhâcirler ile Ensâr'dan doksan sahâbe arasnda ikier ikier kardelik akdetti. Kendisi de Hz. Ali'yi karde edindi. Bütün mü'minler birbirinin din kardei olmakla birlikte, bu özel kardeletirme; yardm, ziyâret, ihsan, nasihat ve rehberlii, hatta zevi'l-erhamdan önce mirasç olmay kapsamna alyordu. bn Abbas anlatyor: "Muhâcirler Medine'ye geldikleri zaman aralarnda akrabalk ba olmakszn, Rasûlüllah'n ihdas ettii kardelik dolaysyla Ensara vâris oluyorlard. Âyette öyle buyruluyor: "O kimseler ki iman edip hicret ettiler ve mallaryla, canlaryla Allah yolunda mücâdele ettiler. O Ensar ki Muhâcirleri barndrdlar ve onlara yardm ettiler. Onlar birbirinin velîleridirler"   (8/Enfâl, 72). Burada velâyet;  yardm, yardmlama, öüt ve verâsetle tefsir edilmitir. Bedir savandan sonra Muhâcirlerin maddî durumlarnn düzelmeye balamas üzerine Muhâcirlerin Ensara mirasç olma hükmü u âyetle neshedilmitir: "Hsmlar (akrabâlar) Allah'n kitabnda birbirine daha yakndrlar"   (8/Enfâl, 75). Ensâr baz mallarn Muhâcir kardeleriyle bölümü, hurmalklar üzerinde onlarla ziraat ortakçl  yapmlardr (bn Sa'd, Tabakat, III, 396; Buhârî, II, 71, 111, 164). 
Bir mü'min kendi için arzu ettiini mü'min kardei için de arzu etmedikçe olgun mü'min olamaz. 
Kardelii Bozan Hususlar  
Kardelii bozan pek çok husus vardr. Kur'ân- Kerîm'de ve hadis-i eriflerde bütün bu hususlar açk bir biçimde belirtilmektedir. Bir âyet-i kerîmede, kardelii bozan ve dolaysyla bireysel ve toplumsal âhengin zedelenmesine yol açan kötü hususlardan bazlarna öyle deyinilmektedir: "Ey iman edenler! Zannn   çoundan (sûizandan) kaçnn, çünkü zannn bir ksm günahtr. Tecessüs etmeyin. Kiminiz de kiminizin gybetini yapp arkasndan çekitirmesin. Sizden biriniz, ölü kardeinizin etini yemeyi sever mi?"  (49/Hucurat, 12). Bu âyet-i celîlede Yüce Rabbimiz, mü'minleri açk bir biçimde sûizandan, kardelerinin gizli yönlerini aratrmaktan, gybet, dedikodu ve kulis  yapmaktan sakndrmaktadr. Peygamberimiz (s.a.s.) ise bu konuda öyle buyurmaktadr: "(Sebepsiz) zandan saknnz. Zira zan, sözlerin yalan çok olandr. Birbirinizin aybn görmeye ve duymaya çalmaynz. Birbirinizin mahrem hayatn da aratrmaynz" (Buhârî, Nikâh 45, Edeb 57, 58; Müslim, Birr 28-34). 
 
 
Kin, haset ve hakaret de kardelii bozan hususlar arasndadr. Kitab- Kerîm'de kendilerinden övgüyle bahsedilen mü'minlerin cennette her türlü kinden ve hasetten tümden arndrldklar belirtilmektedir: "Onlarn   göüslerinde kinden (ne varsa tümünü) syrp çektik, kardeler olarak tahtlar üzerinde kar karyadrlar"  (15/Hicr, 47). Enes b. Mâlik'in rivâyet ettii sahih bir hadiste ise Peygamberimiz (s.a.s.) u nasihatlerde bulunmaktadr: "Birbirinizle kinlemeyin, hasetlemeyin, birbirinizden yüz çevirmeyin. Ey Allah'n kullar karde olun..."  (Buhârî, Edeb 57; Ferâiz 2; Müslim, Birr 23; Tirmizi, Birr 24),  "Bir kiiye, müslüman kardeine hakaret etmesi kötülük olarak yeter." (Müslim, Birr 32). Mü'min kardeinin ufak-tefek kusurlarna ve eksikliklerine bakarak ona kin ve adâvet besleyen kii, gerçekte insafszca ve zâlimce davranan kimsedir. 
Grupçuluk, inhisar- zihniyet, benmerkezcilik vb. gibi kötü hasletler de kardelii bozan ve mü'minleri birbirine düüren hususlar cümlesindendir. Çünkü bu türden iddialar kaçnlmaz olarak beraberinde tefrikay, çekimeyi ve çatmay getirmektedir. Mü'minlerin birbirine dümesi veya düürülmesi ancak bu yollarla mümkün olabilmektedir. Nitekim bir hadis-i erifte, eytann bu  yönde daima bir umut beslediine iaretle öyle buyurulmaktadr: "eytan, Kbleye dönen (mü'min)lerin artk kendisine ibâdet etmesinden ümidini kesmitir; fakat onlar birbirine düürmekte (hâlâ ümitlidir)."  (Tirmizi, Birr 25; Müslim, Münâfkun 65) 
Bütün  bu kardelie zarar veren hususlar ve hasletler, tpk birer mikrop gibi, sirâyet ettii vücutlar hasta düürmekte ve tahrip etmektedir. Dinde kardelik rûhunu yeniden canlandrmak ve mü'minlere kaybettikleri kuvveti yeniden kazandrmak, ancak bu tür hasletlerin ortadan kaldrlmasyla mümkün olabilir. Kitab- Kerîm'in öngördüü kardeliin tesis edilmesi demek, slâm ümmetinin yeniden dirilmesi demektir. "Tarihî kinleri, kabilevî ihtiraslar, ahsî tamahlar, taassup ile kaldrdklar bayraklar bir kenara itip yok eden, Allah yolunda kardelik prensibinden baka hiçbir prensip, kalpleri birletiremez. Ancak bu kardelik prensibiyle saflar Yüce Allah'n sanca altnda birleebilir." 
Kardelik Hukuku
Shrî (nesep/soy yoluyla) kardelik, slâm'n kymet verdii önemli akrabalk münâsebetlerindendir. Kardelerin birbirleri üzerinde haklar ve vazifeleri vardr. Kardeler, aralarnda adâlet, iyilik ve dostlukla muâmele etmelidirler. 
Kur'ân- Kerîm’de, Hz. Âdem'in iki olu Hâbil ve Kabil'den öyle bahsedilir: "Ey Rasûlüm, Ehl - i Kitab'a, Adem'in iki olunun haberini hakkyla oku. Onlar Allah rzâsn kazanmak için kurban kesmilerdi de birisininki kabul edilmi, dierininki kabul olunmamt. Kurban kabul olunmayan (Kabil) dierine; ‘Seni muhakkak öldüreceim’ demiti. Kardei ona öyle cevap vermiti: ‘Allah, ancak takvâ sahiplerinin kurbann kabul eder. Yemin ederim ki, eer beni öldürmek için elini bana uzatrsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak deilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan   korkarm. Ben isterim ki sen kendi günahnla birlikte benim günahm da yüklenesin; böylece cehennemliklerden olasn. te zâlimlerin cezâs budur.’ Nihâyet (Kabil) hevesine uyarak kardeini (Habil'i) öldürmeye kalkm ve sonra onu öldürmütü. Böylece ziyana urayanlardan olmutu (5/Mâide, 27-30). 
 
dorusu (sana yaptklarmzda) suçlu idik" dedikleri; Hz. Yusuf'un da;  "Size, bu gün hiç bir baa kakma ve ayplama yok. Sizi Allah mafiret etsin. O merhametlilerin en merhametlisidir" (12/Yûsuf, 91-92) diyerek, onlar af ve müsâmaha ile karlad haber verilmektedir. 
Hz. Mûsâ (a.s.), kardeinin de kendisiyle beraber hayr ve iyilikte ortak olmasn Allah Teâlâ'dan öyle istemitir: "Mûsa dedi ki: ‘Ey Rabbim; benim gösüme genilik ver; iimi kolaylatr; dilimden de u düümü çöz ki, sözümü iyi anlasnlar. Bana kendi ailemden bir de vezir (yardmc) ver; kardeim Hârun'u... Onunla srtm kuvvetlendir. Onu iimde ortak kl. Tâ ki seni çok zikredelim, çok analm"   (20/Tâhâ, 25-34). Peygamberlerin kardelerine olan iyiliklerinin Kur'an'da anlatlmas müslümanlara öüt ve örnek olmas içindir. Kardeler, aralarnda u esaslara göre hareket etmelidir: 
1- Kardeler birbirlerine sevgi ve sayg beslemeli, küçükler büyüklerine kar saygsz davranlardan saknarak onlar anne ve babas gibi görmeli ve kendilerine (merû ve mâruf ölçüler içinde) itaat etmeli, büyük kardeler de küçüklerin kabahatlerini af ve hogörü ile karlamaldr. 
2- Kardeler, anne ve babalarn üzmeyecek, onlara huzur dolu bir hayat yaatacak davranlarla, birlik ve beraberlik içinde yaamaldr. Para, servet miras gibi maddî çkarlar dümanlk sebebi haline getirilmemeli ve birlik ruhu bozulmamaldr. 
3- an, öhret, makam, servet gibi eyler kskançlk sebebi olmamaldr. Kardelerden biri ilim, servet veya makam itibaryla yükselirse bu durum dierleri için ancak bir iftihar vesilesi saylmaldr. Maddî ve mânevî bakmdan güçlü olan da dierlerine hor bakmamal, onlara her konuda yardm elini uzatmaldr. 
4- Aralarndaki ileri ve fikir ayrlklarn zora bavurmadan, birbirlerinin fikirlerine sayg duyarak ve konuup anlaarak tatllkla halletmenin yollarn aramaldrlar. (1)
slâmî literatürde kardelik karlnda kullanlan Arapça uhuvvet, ayn ana babadan veya bunlardan birinden dünyaya gelenler arasndaki kan ban belirtmesi yannda; ayn sülâleye, kabile veya millete mensup olma, özellikle de ayn inanç ve deerleri, dünya görüünü paylama gibi ortaklk ve benzerlikleri bulunan kii ya da gruplar arasndaki birlik ve dayanma rûhunu da ifade etmektedir (Râgb el-sfahânî, el-Müfredât, "ah" md.). Kelime Kur'an ve hadislerle dier slâmî kaynaklarda, câhiliye telakkisinde soy birliine ve kan bana dayanan asabiyet kavramnn kart olarak tevhid inancn esas alan mânevî birlii, dayanma ve paylama sorumluluunu anlatmak üzere yaygn biçimde geçmektedir. Klasik sözlüklerde “uhuvvet” kelimesinin iki farkl çoulundan “ihve”nn daha çok kan/soy kardeleri, “ihvân”n ise kan ba olsun veya olmasn ayn inanç ve idealleri paylamaktan dolay aralarnda mânevî yaknlk bulunan kiileri ifade etmek için kullanld belirtilmektedir (Lisânü'l-Arab, "ahv" md.). Kur'ân- Kerîm'de ihvân, çou mânevî kardelik olmak üzere her iki anlamda kullanlrken, mü’minlerin birbirlerinin kardeleri olduunu bildiren âyet (49/Hucurât 10) dnda ihve kelimesi özellikle gerçek kardeleri ifade eder. Fahreddin er-Râzî'ye göre bu istisnaî kullanmdaki amaç, din kardeliinin en az kan kardelii kadar önemli olduunu vurgulamaktr (Mefâtihu’l-Gayb, XXVIII, 129). 
Kur'an'da kardelik kavramnn farkl iliki biçimlerini ortaya koyduu görülmektedir.  a
Nesep ilikisi: Miras, evlenme gibi fkhî düzenlemeler üzerinde durulurken kardelerden söz edilmesi yannda, ahlâk açsndan Hz. Adem'in oullarndan Kabil'in kskançlk ve menfaat duygularna malûp olarak kardei Hâbil'i öldürmesi (5/Mâide, 27-31), yine kskançlk yüzünden Hz. Ya'kub'un oullarnn, kardeleri Yûsuf'a ihânet etmeleri (12/Yûsuf, 8-1 5) anlatlr. Ayrca baz
 
b  Ayn soya ve kavme mensûbiyet:  Özellikle Hûd, Sâlih, uayb gibi peygamberlerin kendi toplumlaryla ilikilerinden söz edilirken bunlar kavimlerinin kardeleri olarak takdim edilir. Kaynaklarda, bu balamda kardelik kavramnn soy birliini veya bütün insanlarn ayn atadan geldiini ifade etmesi yannda peygamberlerin kavimlerine duyduklar efkati, dolaysyla onlarn mânevî kurtulular için besledikleri arzuyu dile getirdii belirtilir (Râgb el-sfahânî, el-Müfredât, "ah" md.; Zemaherî, 11, 86; evkânî, II, 249).
c
nanç, amaç ve davran birlii:  Kur'an bu açdan müslümanlar birbirinin kardeleri olarak gördüü gibi (3/Âl-i mrân, 103; 9/Tevbe, 11; 49/Hucurât, 10; 59/Har, 10) müslümanlarn dnda kalan inanç gruplar arasndaki ortaklk ve i birliini de kardelik kavramyla ifade eder. Buna göre inkârclar ve münâfklar birbirinin kardeleridir (3/Âl-i mrân, 156, 168; 33/Ahzâb, 18). Hatta Kur'an münâfklarla Ehl-i kitap arasnda da bir kardelik ilikisi kurar (59/Har, 11). Fahreddin er- Râzî bu ilikiyi iki tarafn da Hz. Muhammed (s.a.s.)'in peygamberliini inkâr etmesine, ona  kar tutumlarnda ayn dümanca niyeti beslemesine balar (Mefâtîhu'l-ayb, XXIX, 288). Öte yandan mallarn benlik iddias uruna saçp savuran veya müslümanlar baarsz klmak için harcayan putperestler kastedilerek (a.g.e., XX, 194), "Savurganlar  (müsrifler) eytanlarn kardeleridir"  denil- mekte (17/srâ, 27), ayn iliki A'râf sûresinde de (7/202) yine kardelik kavramyla belirtilmektedir. 
Hz. Peygamber, kabileci asabiyetin bir sonucu olarak kan bana büyük deer veren bir zihniyet dünyasnda her türlü rkî yaknl deerler alannn dna atmak, bunun yerine din ve inanç birliini koymaya girimekle tamamen yeni bir toplum tesis etmek gibi güç bir ie teebbüs etmiti. Nitekim içlerinde Ebû Cehil'in de bulunduu putperest liderler grubunun Rasûlullah' Araplar içinde benzeri görülmemi bir ekilde halknn atalarn kötülemek, saygn kiileri aalamak ve toplumda ayrlk tohumlar ekmekle suçlamas (bn shak, s. 178), bunlarn neden Hz. Peygamber'in amansz dümanlar olduunu açklamaktadr. Rasûl-i Ekrem aile, airet, nesep, kavim gibi kan bana dayal birlik duygularnn ve ilikilerin önemini kabul etmekle birlikte, ilkel ekliyle ahsî veya rkî çkarlara  yönelik olan asabiyet kavramnn içeriinde köklü bir deiiklik yaparak bu kavram özellikle dinî öretilerin yaylmas, gerçein gün na çkarlmas, daha faziletli bir toplum kurulmas gibi yüksek hedefler için bir araç olarak deerlendirmitir. slâm'n temel toplumsal dinamii bandan itibaren inanç birlii etrafnda younlaan mânevî kardelik duygusu olmu, asabiyetten kaynaklanan farkllama ve çatma eilimleri yok edilerek; yerine, ilkelerini Kur'an'n belirledii inanç ve deerler birliine dayal bir kardelik ruhu konulmutur. Nitekim Âl-i mrân sûresinde (3/103), Câhiliye Araplarndaki kabilecilik çatmalar kendilerini bir ykm noktasna sürüklemiken onlarn gönüllerinde bar ve kardelik duygularnn gelimesi, bu sûretle de bir kardeler topluluu haline gelmeleri Allah'n onlara bir nimeti olarak nitelendirilir. Zemaherî, Araplar'n câhiliye döneminde ihânet ve dümanlk duygularyla sürekli sava halinde olduklarn hatrlattktan sonra âyetteki "kardeler"   kavramn bu balamda "birbirine kar efkat duyan, temel noktalarda uzlap anlaan 
 
Hucurât sûresinde (49/9-13), "Mü’minler sadece kardetirler"   eklinde kategorik bir hüküm konulmu ve bu hükmün gerektirdii ahlâkî ve insanî ödevler özetlenmitir. Hadislerde de müslümanlarn kardelii ilkesi üzerinde önemle durulmu ve ayn ödevlere daha ayrntl olarak yer verilmitir. bn Kuteybe'nin "Uyûnü'l-ahbâr' (IV, 3-134), Mâverdî'nin Edebü'd-dünyâ ve'd-dîn'’i (s. 148-226), Gazzâlî'nin hyâ'u Ulûmi'd-din’i (II, 157-221) gibi geleneksel slâm ahlâk literatüründe, müslümanlar arasnda kurulmas gereken kardelik ve dostluk ilikilerinin önemine, bu çerçevedeki hak ve sorumluluklara, muâeret kaidelerine geni yer verilmitir. Tasavvuf kaynaklarnda ilk zamanlarda sohbet ve müridliin âdâbna dair bölümlerde kardelik konusuna da yer verilirken tarikatlarn ortaya çkmasyla bir tarikata veya onun kollarna mensup olanlara ihvan denilmeye balanmtr. (2)
slâm Hukukunda Nesep Yönüyle Kardelik Hukuku
Karde:  Arapça'da erkek kardee ah, kz kardee uht denilir. Ayrca ayn kaynaktan (ayn) gelmeleri veya dier kardelere nisbetle daha asl ve önemli (ayn) olmalar bakmndan ana baba bir kardeler için benü'l-a'yân, ayn eyin parçalar olmalar dolaysyla da akik, annelerinin  birbirine kuma (aile) olmas sebebiyle baba bir kardeler için benü'l-allât, ayr babalarndan dolay farkl ekil ve özelliklere sahip olmalar (ahyâf) sebebiyle de ana bir kardeler için benü'l-ahyâf tabirleri kullan- lr. Kardeler arasndaki akrabalk ba, slâm hukukunun çeitli alanlarnda karlkl hak ve  yükümlülüklere ve baz özel hükümlere konu tekil eder. Sütkardeilii de özellikle evlenme engelleri bakmndan önem tar. 
Kardelik ilikisinin arlkl ekilde söz konusu edildii miras hukukunda kardeler erkek veya kz  yahut öz veya üvey olularna göre farkl hükümlere tâbidir. Ana baba bir veya baba bir erkek kardeler "asabe" sfatyla mirasç olup ashâbü'1-ferâizden artakalan paylarlar. Ancak asabe grubunda fürû (oul, olun  olu...) veya usûl (baba, babann babas...) varsa kardeler mirastan mahrum kalacaklar gibi, iki yönden kan bana sahip ana baba bir kardeler varken de baba bir kar - deler mirasç olamazlar. Ana baba bir veya baba bir kz kardeler ise asabe yahut ashâb- ferâiz olarak mirasa hak kazanrlar. Bu kz kardeler kendi erkek kardeleriyle birlikte bulunduklarnda "bi-gayrihî" asabe olur ve onlarn yars nisbetinde pay alrlar. Erkek kardeleri olmayp da ölenin kz veya olunun kz ile birlikte bulunan kz kardeler "maa'l-gayr" asabe olur ve onlardan artakalan miras alrlar. Bu durumda da ana baba bir kz karde varken, baba bir kz karde mirasç olamaz. 
Ana baba bir veya baba bir kz kardeler bakalar vastasyla asabe olduklar bu iki durum dnda ashâbü'l-ferâiz sfatyla miras alrlar. Bu ekilde mirasa hak kazanabilmeleri için erkek kardelerini de mirasçlktan düüren yakn asabeden kimsenin bulunmamas gerekir. Bu durumda ana baba bir kz karde bir tane ise mirasn yarsn alr; birden fazla ise mirasn üçte ikisini eit ekilde bölüürler. Ana baba bir kz kardeler bulunmaynca baba bir kz kardelerin hükmü de böyledir. Baba bir kz karde, ana baba bir tek kz kardele bulunursa pay altda bire düer; ana baba bir kz kardeler bir- den fazla olursa baba bir kz kardeler mirastan pay alamazlar. Ana bir karde, erkek-kz ayrm  yaplmakszn bir tane ise mirasn altda birini alr; birden fazla ise üçte birini eit olarak paylarlar. Bu kardeler ölenin olu, kz, olunun olu veya olunun kz, babas veya dedesiyle birlikte bulunduklarnda miras alamazlar. 
 
kardelerle sütkardei ve bunlarn çocuklar, çocuklarnn çocuklar ile evlenmenin haram olduunda ittifak etmilerdir. lgili âyette ayrca iki kz kardele ayn anda evli bulunmak da yasaklanmtr. ahsn hukuku bakmndan evlenmede velâyet konusunda erkek kardein rolü de tartlm, kadnn velîsi olarak Hanefî ve âfiîler baba ve dededen; Mâlikîler oul ve babadan; Hanbelîler baba, dede ve ouldan sonra kardee yer vermilerdir. Kardeler arasnda da önce ana baba bir, sonra baba bir kardeler gelir. Hanefîler'in aksine dier üç mezhebe göre nesep birlii olmadndan ana bir kardelerin velâyet yetkisi yoktur. Ebû Yûsuf ve Muhammed'e göre ana bir kardein velîlii için asabenin icâzeti gerekli iken Ebû Hanîfe buna gerek görmez. 
Küçüün velâyeti kural olarak babaya; bakm, gözetimi ve terbiyesi anlamndaki hidâne hak ve sorumluluu da anneye aittir. Anne olmaynca bu hak kadn akrabaya, onlar da bulunmazsa erkek akrabaya geçer. Çounluk bu hakkn anneden sonra anneanneye; Ahmed bin Hanbel ise babaanneye geçeceini belirtmitir. Bundan sonraki srayla ilgili çok farkl görüler ileri sürülmü olup baz hukukçular kz kardee, bazlar ise babaanneye, teyze veya babaya, daha sonra kz kardee  yer vermilerdir. Bazlarna göre ise bu sralama daha da karmaktr (geni bilgi için Hidâne kavram aratrlmaldr). Kz kardeler arasnda öncelik sralamas genel olarak ana baba bir, ana bir ve baba bir kardeler eklindedir. Kadn akrabann yokluunda hidâne sorumluluu asabe srasna göre erkeklere ve bu çerçevede erkek kardelere geçer. âfiîler kardeler arasndaki öncelik srasn ana baba bir, baba bir ve ana bir eklinde belirlerken; Hanefîler asabe olmadklar için ana bir kardelere bu hakk tanmaz. Hanbelîler de bu kardelere ancak zevi'l-erhâm akraba içinde belli bir sraya göre  yer verir. Mâlikîler ise ana baba bir kardeten sonra hidâne kavramyla balantl olarak ana bir kardee, sonra da baba bir kardee öncelik tanrlar. 
âfiî mezhebinde nafaka sorumluluu sadece usûl ve fürû; Mâliki mezhebinde sadece ana, baba ve çocuklarla snrl tutulurken; Hanefîler birbirleriyle evlenmesi yasak olan bütün akraba; Hanbelîler de ashâbü'l-ferâiz ve asabe sfatyla mirasç olanlar ve bu çerçevede kardeler arasnda karlkl olarak nafaka sorumluluunu gerekli görürler. Erkek veya kz kardeler birden fazla ise, bu mezheplere göre mirastaki hisseleri ölçüsünde sorumluluk yüklenirler. Hanbelîlere göre kardein mirasç olmasna engel tekil eden daha yakn birisinin bulunmas halinde (oul gibi) kardein nafaka sorumluluu kalkar. 
Yarglama hukuku alannda Hanefîler kardein kardee âhitlikte bulunabileceini kabul ederken âfiîler âhitlik yapana bir menfaat salayc veya ondan zarar önleyici bir durum söz konusu olma- dkça âhitlii geçerli sayarlar. Mâlikî ve Hanbelîlerin bu konuda ileri sürdükleri baz artlar da genel anlamda bu yaklama dayanmaktadr. 
 
 
slâm ve nsan Kardelii
 
eytanlarn vesveseleri sonucu ortaya çkan beerî ideolojiler, öylesine yaydlar ki kin ve dümanlk tohumlarn, müslüman zihinleri bile kasvet kaplad. Braknz insanlarn birbiriyle selâmlamasn, muhabbet etmesini, toplu tama araçlarnda bile birbirleriyle göz göze gelmemeye özen gösterir oldular. Ayn imana, ayn ideolojiye mensup insanlar dahi kendi aralarnda kaygszca konuamyor, birbirlerini dinleyemiyor. Âdeta iletiim özürlü bir hayat istemeye istemeye sürdü- rüyorlar. Sevgi, bar ve kardelik kelimelerinin en çok tüketildii bir memlekette insanlarn bazen birbirine "arkada", "karde" kelimesiyle hitap etmesine ramen, iletiimin dillerden gönüllere doru akmayp da el ve ayaklardan suratlara doru sçramas ne yaman bir dramdr! Neredeyse insanlararas ilikilerin en temel esprisinin dümanlk olduu tezi, savunulacak hale geldi. 
 
Bu yar ideolojik dinler, Hz. Mûsâ'y (s.a.s.) sa'ya (s.a.s.), Hz. sa'y (s.a.s.) Muhammed'e (s.a.s.) düman edemeseler de Mûsâ'nn (s.a.s.) ballarn (daha dorusu ona bal olduklarn iddia eden yoldan çkmlar) sa'ya, sa'nn ümmetini Muhammed'e düman edebilmektedirler. Oysa bütün peygamberler kendinden önceki peygamberleri tasdik etmi, kendinden sonrakileri müjdelemitir. Laf anlamayp da birbirini yiyenler ise peygamberlerinin dinini saptran, tahrif edenler olmal! En kutsal deer kabul ettikleri dini dahi bozanlar neyi bozmazlar ki? Dini, dünyay, insan, hereyi... 
Yaplmas gereken ey, insann kendi hayatn genel bir deerlendirmeye tâbi tutmas, kaybettii gayeyi ve kader çizgisini yeniden tesbit etmesidir. Böylece yaratl hikmetine uygun iirsel bir hayat  yakalayabilir ve dünyay kendi cehennemi yapmaya yönelik gayretlerinden vazgeçebilir. Aksi tak- dirde kendi amacndan uzaklam bir insan, el uzatt her eyi bozmaya devam edecektir. 
 
 
 yetmiyordu. âyet yetseydi bütün bataklklarn, insan oca olmas gerekirdi. Yaratan ona kendi ruhundan üfledi. Görme, duyma ve düünme gibi hasletler verdi (32/Secde, 7-9). Bu demektir ki insan aslnda tabiatn çocuu olduu kadar Allah'n yakn ve gözdesidir. 
Zayfl nedeniyle insan, sadece tabiata ve lâhî Rûha deil, ayn özden yaratld insan kardeine de bamldr. nsan insann hem sebebi hem sonucudur. Çünkü insann yaratld su, saf  yamur suyu veya dere suyu deil, baka iki insann özümsemesinden geçmi ve insan var klma akna dönümü bir sudur. Ve bu özel su, insana dönüürken soy sop sahibi olma vasflarn da kazanmaktadr (25/Furkan, 54). 
Daha da açk bir ifadeyle insann varoluu, Allah'n müdahalesini ve tabiattaki birçok etkenin reaksiyona girmesini ve de insann insanla ilikisini zorunlu klmaktadr. Âdem'in (s.a.s.) ilk çocuklar da bugünkü torunlar da bir anne ve babadan dünyaya gelmektedir. Bunun anlam, her çada insana "Âdemolu" diye hitab edilmesini mümkün klan bir akrabalk ilikisidir ki bu, en geni anlamyla dikey olarak bir dede-torun ilikisini ve yatay olarak da kardelik ilikisini gündeme ge- tirmektedir. Ayrca bu ilikiler a, bir defaya mahsus olmu bitmi bir olay deildir. Âdem ve Einin topraktan yaratlmas gibi bugün insann varl da toprak ve su ürünlerine bamldr. 
nsann; Allah, tabiat ve insana bamll, sadece varlk dünyasna çkma aamasyla snrl deildir. Varln devam ettirirken ve hayatnn öbür dünyadaki devamnda da bu yaknlk ve zorunlu iliki devam etmektedir. Tabiatla içice, insanla yanyana ve Allah'a muhtaç vaziyette sürüp gider bu serüven. Topraa tohum atar meyve alr, insana el uzatr gönül alr, Allah'a el açar sevap alrz. Topraktan el çeker yoksul, insandan el çeker yalnz, Allah'tan el çeker yarnsz kalrz. Her üçünün aleyhinde bulunmamz ise helâkimiz olur. Bu sebeple lâhî din, beerin Allah'la, tabiatla ve insanla bark olmasn istemektedir. Çünkü hayat, bu sulhun üzerine kurulmutur. Bunun zdd fesaddr, fesadn kökeninde ise eytanizme meyletme vardr. Akrabasna iyilik etmeyip de varln saçp savuranlar eytanla karde olurlar (17/lsrâ, 26, 27). Bu sorun insann en temel sorunudur. 
"nsanlar  sadece bir tek ümmetti fakat ayrla dütüler. Eer Rabbinden bir söz geçmemi olsayd ayrla dütükleri konuda hemen aralarnda hüküm verilirdi"   (10/Yûnus, 19). "nsanlar bir tek milletten baka bir ey deildi. Allah nebîleri müjdeci ve uyarclar   olarak gönderdi. Ama aralarndaki kskançlk yüzünden ayrla dütüler"  (Bakara/213). Bu âyetlerin açkça ifade ettii gibi insanlar tek toplumdu ve ilk ihtilâf insan balatt. Kendisini bir sudan yaratana hasm oldu (16/Nahl, 4). 
Gerek cennette ve gerekse cennet sonras dönemde Allah hem Âdem (a.s.)’i, hem de oullarn eytana kar dikkatli olmalar konusunda uyarm, eytann dümanlna dikkat çekmiti (20/Tâhâ, 117, 36/Yâsin, 60). Hatta cennetten dünyaya yolcu ederken onlara unu söylemiti: "Size Benden her hidâyet geldiinde kim Benim hidâyetime uyarsa o sapmaz ve skntya dümez. Ama kim Benim öüdümden yüz çevirirse onun için dar bir geçim vardr ve kyâmet günü kendisini kör olarak süreriz..."  (20/Tâhâ, 123, 124). Allah yaratt her insana yolu göstermi ve ükretme ile nankör olma arasnda imtihan için serbest brakmtr (72/nsan, 2, 3). Onlar iyilie tevik etmenin ötesinde bir baskda bulunmamtr (2/Bakara, 253). Ayrca iman ve kardelik yolundan sapacak olanlarn cezalandrlacan her çada insanlara iletmitir (4/Nisâ, 115, 116, 119). 
 
eer öldürmek için bana elini uzatrsan, seni öldürmek için ben sana elimi uzatmam. Çünkü ben âlemlerin Rabbinden korkarm. sterim ki sen benim günahm da kendi günahn da yüklenip cehennemlik olasn. Zâlimlerin cezas budur"   (5/Mâide, 27-31) demesi, çok ilginç bir kardelik göstergesidir. Allah'n her defasnda "Açk deliller geldikten sonra parçalanp ihtilâf eden muhâlif olanlar gibi olmayn..." uyarsna ramen (3/Âl-i mrân, 105), insanlar neredeyse küfür ve azgnlkta tek millet olma riskiyle kar karya kaldlar (43/Zuhruf, 33, 34). eytan onlar yoldan çkard halde kendilerini doru yolda sandlar (43/Zuhruf, 37). 
Böylece, kardelik dümanla dönümekle kalmad, ayn zamanda insanlkta aslolann kardelik deil de dümanlk olduu sanlmaya baland. nsanlar sadece Allah'a kul olsunlar diye  yaratlmken parçalama ve parçalanmann temsilcileri, Allah'a kullua çaranlar bölücülükle suçladlar (40/Mü’min, 26; 7/A’râf, 127). Oysa slâm'a çar, bir öze dönü çars-dr. Evi terketml kardee, "yuvaya dön" çarsndan baka bir ey deildir. Bölücülükse Allah'n kendisine biçtii misyonu terkeden, böylece blisin elinde oyuncak olan sapkn kardelerin zavall tavrdr. Bu sebeple zalime bile yol göstererek iyilik yapmamz istenmektedir (Buhârî, Mezâlim 4). 
Nasl Kardelik? Ne Türkçe'de ne de Arapça'da, karde kelimesi tek formlu ve tek anlamldr. Kullanld durumlara göre karde kelimesinin anlamnda genileme ve özellemeler görülmektedir. Türkçe'de karnda kelimesiyle eanlaml oluu nedeniyle kelimenin ayn annenin karnndan doan, ayn rahmi paylaan anlamndaki yaknl ve kan ban ifade için kullanldn sanyorum. Arapça'da karde anlamnda kullanlan (e.h.v.) kelimesi; hayvan balanan ip, düüm, kazk vs. an- lamnda kullanlmaktadr. Her iki dilde de kelime, sk iliki, yaknlk ve bal olmak anlamna gelmektedir. Hatta Arapça'da bu kelime ayn dizinde yer alan nesne ve olaylar için kullanlabilmektedir. Misal olmas bakmndan Mûsâ (a.s.)'ya verilen mûcizeler birbirinin kardei olarak nitelenmektedir (43/Zuhruf, 48). Hem bu, hem de zikredeciimiz örnekler, kelimenin anlamnn ayn anne veya babadan dünyaya gelen kan kardelerle snrl kalmadn göstermektedir. Hem Türk hem de Arap insan; kelimeyi arkada, dost ve yâran anlamlarnda kullanabilmektedir. Cehenneme giden ayn yolun yoldalarna da bu kelime kullanlyor (7/A’râf, 38). Yine Türk insa- nnn hiç tanmad yabanc bir insana, arkada anlamnda "karde" diye hitab ettiini yakînen bilmekteyiz. 
Öte yandan kelimenin arkadalk anlamna benzer ekilde, duygu ve düünce ball anlamnda kullanlmas da bir hayli yaygndr. u âyetler, kardeliin sadece kan ve süt bandan kaynaklanmadn, gönül bann da insan karde yaptn gösterir.  
"Ey iman edenler, Allah'tan gerei gibi korkun ve ancak müslümanlar olarak ölün. Hep birden Allah'n ipine (vahye) sarln ayrla dümeyin. Üzerinizdeki Allah’n nimetini düünün. Siz birbirinize dümanken kalplerinizi sndrd da onun nimeti sayesinde karde oldunuz. Ateten bir uçurumun kenarndayken sizi kurtard. Doru yolu bulmanz umuduyla Allah âyetlerini böyle açklyor" (3/Âl-i mrân, 103). 
Ksaca belirtmek gerekirse kardelik çeitleri u ekilde sralanabilir:  a
 
olarak da kabile ve kavimleri meydana getiren insanlarn karde olduunu kantlamaktadr: "Kullarn hepsi kardetir"  (Ebû Dâvud, Vitr 25). "Allah'n birbirine karde kullar olun."  (Buhârî, Nikâh 45). Yine Hz. Peygamber’in Vedâ Hutbesinde "Ey insanlar, hepiniz kardesiniz. Hepiniz Âdem’in oullarsnz. Âdem de topraktandr..."   dediini bilmeyen yoktur. Hatta Kur'an birçok âyetinde insanlara hitab ederken “Ey Âdemoullar!”  diye hitab etmektedir (7/A’râf, 26, 27, 31, 35; 36/Yâsin, 60). Bu durum, kan bana dayal kardeliin arasnda, yaknlk ve uzakla göre bir derecelendirmeye tâbi tutulabileceini göstermektedir. Yakn kardelik miras doururken, uzak kardelik (akrabalk) mirastan pay alma hakk dourmamaktadr. 
b
 
Süt akrabalna dayal bir kardelik: Süt kardelii, evlenmesi haram olanlar balamnda sk gündeme gelir. Kan (soy) kardelii ile tamamen ayn olmasa bile slâm kültürüne göre hukukî sonuçlar dourabilmektedir. Süt karde, süt anne vs. ile evlenilemez. Ama sütten dolay mirasç da olunmaz (4/Nisâ, 23). 
c
Gönül bana dayal duygusal kardelik:  Dostluk ve din kardelii bunun iki örneini olutururlar. "Mü’minler, ancak kardetirler. Kardelerinizin arasn düzeltin ve Allah'tan saknn ki size rahmet edilsin."   (49/Hucurât, 9,10). "Mü’min, mü’minin kardeidir."   (Ebû Dâvud, Edeb 49). "Müslim, müslimin kardeidir."  (Tirmizî, Hudûd 3)
Âyet ve hadislerin açkça ifade ettii gibi din kardelii de kan/soy ve süt kardelii gibi bir kardelik dourmaktadr. Ancak bunun hukukî ve ahlâkî sonuçlar dier iki kardelik türünden farkldr. Din kardelii maddî miras hakk dourmaz. Ancak din ve devlet ayrl slâm hukukuna göre mirasa engel görülmütür. u iki âyet bu konuyu netletirmektedir: man ettii halde hicret etmeyenler mü’minlerden velâyet hakk elde edemiyor. Ancak kendilerine dinî yardm yaplabilir (8/Enfâl, 72). man etmeyenlerin velâyet hakk kendiliinden yok saylyor. Fakat iman edip hicret eden ve mü’minlerle birlikte savaa katlan karndalar (kan akrabalar), Allah'n kitabna göre birbirlerinin daha yakn dostudurlar (8/Enfâl, 75). slâm bu tür bir kardelii vâka olarak onaylamaktadr. Hatta sla- rahim diye bilinen akrabalk ilikilerini sürdürmeyi ve akraba haklarn gözetmeyi öngörmektedir (4/Nisâ, 1, 47/Muhammed, 22). Bu balamda u âyeti zikretmek çok  yerinde olacaktr: "Rahim sahipleri (karndalar), Allah'n kitabna göre birbirlerine öteki mü’min ve muhâcirlerden daha yakndrlar. Ancak dostlarnza bir iyilik yapmanz hâriç. Bunlar Kitapta yazlmtr."   (33/Ahzâb, 6). Hatta gönül ba olmas münasebetiyle din kardelii, din ayrl ile birlikte bulunan kan ve süt kardeliinden üstün kabul edilebilmitir (Buhârî, Ferâiz 9). Çünkü dinî kardelik irâdî bir tercihle gerçekleir, dierleri ise tabiî bir zorunluluktur. Kiinin sevdii ile daha çok beraber olmas daha doal bir sonuçtur. Celâleddin Rûmî'nin belirttii gibi: 
"Ayn dili konuma, hsmlk ve ballktr. nsan yabanclarla kalrsa mahpusa benzer.  Nice Hintli, nice Türk vardr ki düdetirler. Nice ki Türk de vardr ki birbirine yabanc
gibidirler.  u halde mahremlik dili, bambaka bir dildir. Gönül birlii dil birliinden daha iyidir.  Gönülden sözsüz, yazsz yüzbinlerce tercüman zuhur eder." (Mesnevi, I, 97) 
 
ideolojilerin insan önyarglara mahkûm etmesi nedeniyle din ve soy kardeliini sanki birbirinin zdd gibi sunan birtakm çarpk anlaylar, slâm toplumlarn maalesef bir takm lüzumsuz tartmalarn içerisine çekebilmitir. Çkarc liderler, zavall gençlie "Ne dininizden ne de kannzdan vazgeçmeniz gerekiyor" diyememilerdir. 
Dümanlk Nereden Douyor?
 
Kur'an; Allah'a, Rasûle ve mü’minlere dümanlk eden kâfirleri dost edinmeyi yasaklyor. Çünkü onlar dümanlk etmektedirler. Dümanlk edenleri dost kabul etmek mü’minleri hamâkate (ahmakla) sürükleyecektir (60/Mümtehne, 1). Fakat Kur'an, dümana bile saldrganca ve ölçüsüzce davranmay ho görmüyor. Muhammed (s.a.s.) ve arkadalarn Mekke'den sürüp çkaran ikenceci kâfirler hakknda mü’minlere u öüdü veriyor: “Sizi Mescid - i Haram'dan çevirdiklerinden dolay bir topluma kar beslediiniz kin, sizi saldrganla sevketmesin. yilik ve takvâ konusund a yardmlan, günah ve dümanlkta yardmlamayn. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'n azâb çetindir.” (5/Mâide, 2). 
Dümanca münasebetlerin ve savalarn sürdüü bir dönemde dahi müslümanlarn saldrgan olmamasn isteyen Kur'an, anlamazlklarn dümanla dönümesinin müslümanlarca balatlmasn asla istemezdi. nsanlara güzel söz söylemeyi prensip olarak belirleyen Kur'an, insanlara yanan bükmeyi (yüzünü çevirmeyi) bile ho görmüyor (2/Bakara, 83; 31/Lokman, 18). "yilikle kötülük bir olmaz. Kötülüü daha güzeliyle savutur. O zaman görürsün ki seninle aranda dümanlk bulunan kimse scak bir dost oluvermi. Buna ancak sabredenler kavuabilir. Ve buna en büyük pay alanlar eritirilir."  (41/Fusslet, 34, 35) 
 
Kardeler aras yaknlk veya uzaklk duygu ve davranlar deitirebilir, ama karde olduumuz gerçeini deitirmez. Bu genel durumu Kur'an'dan bir örnekle somutlatrmak istiyorum: Yusuf'un kardeleri kskançlklar yüzünden kendisini öldürmeye kalkyor ve sonunda ad kayplar listesinde çkyor! (12/Yûsuf, 9-10). Kendisini kuyuya atan kardelerine gün gelip yaptklarn söyleyeceini Yusuf, Allah'n lutfu ile biliyordu (12/Yûsuf, 15). Müjdenin tevili gerçekleip kardelerinin itiraf ve mahcûbiyetlerini görünce Yusuf, hakiki kardelik sözünü söylüyor: "Bugün size knama yok. Allah sizi balasn. Çünkü O merhametlilerin en merhametlisidir."  (12/Yusuf, 90-92). Bu örnek çerçevesinde bir noktay aydnlatmamz gerekiyor. Kuyuya atlrken de, onlar affederken de Yusuf (s.a.s.), onlarn kardeiydi. O halde, öldürmeye kalkan ile kendisine tuzak kuran affeden karde arasndaki fark ne? Biri, eytann propagandasna kaplarak kskançln ön plana çkaran karde, dieri de Allah'n vahyine uyarak kardeini eytann esâretinden kurtaran karde. O halde vahiy, gözard edilmi kardeliin hatrlatlmas; kin ve dümanlk ise eytan tarafndan kardelik duygusunun örtülmesi ve  yerine kskançln konmasdr. Bu gerçei baz insanlar, Yusuf gibi erken öreniyor, bazlar da onun kardeleri gibi oldukça geç anlyor. Tabiî bazlar da hiç örenmeden gidiyor. Yusuf gibi sabr örnei olmak için; geç örenenleri, hiç örenmeyecek olanlardan ayrmak lâzm. Bu da Allah'a bal bir gönül gerektirir. 
Burada asl ele alnmas gereken hususlardan birisi ve en önemlisi, evi terketmi Âdemoullarnn eve dönmesi için çar yaparken evdekilerin birbirini yememesidir. Dümana bile mert davranmay, kâfirlerin kötülüüne kar bile sabrl ve ümitvar olarak iyi davranmay öütleyen bir dinin temsilcileri, kendi aralarnda daha efkatli ve müsâmahal davranmas gerekir. Hata ile ma'lûl iki müslüman arasnda sorun çksa bile çözümsüz olmadn bilmek ve zamanla her eyin düzeleceine inanmak her müslümann göz önünde bulundurmas gereken bir zorunluluktur. Sorunsuz bir dünya olmadna göre, sorun çktnda nasl davranacan bilen insanlar, en iyi kardelii gerçekletirecek insanlardr. Üçüncü ahslarn yangna körükle gitme yerine slah ümidiyle yaklamas ve arabuluculuk giriimi de bir dier önemli görevdir (49/Hucurât, 9,10). slâm'n kardeler aras ilikilerdeki sorunlara nasl yaklalmas gerektii konusundaki öütlerini ksaca özetlemeye çalalm: 
Müslüman kardeini tahkir etmek kiinin er özelliini yanstr (Müslim, Birr 32). Çünkü kibir, küfrün de temelini oluturan en büyük günahlardan biridir (16/Nahl, 23). Kendisi için istediini kardei için istemek, imandandr (Buhârî, man 7; Müslim, man 71, 72). Fesadla bir insan öldürmek, bütün insanlar öldürmek; bir insan yaatmak, bütün insanlar yaatmak gibidir (5/Mâide, 32). Brakn öldürmesini, kiinin bir yerde oturan kardeini kaldrp yerine kendisinin oturmas bile çok çirkin bir davrantr (Buhârî, Cum’a 2). nsann kardeiyle alay etmesi, kusurunu aratrmas, kötü lakapla çarmas fsk ve zulümdür. Zann, tecessüs, arkadan çekitirme gibi davranlar, insann ölü kardeinin etini yemesi kadar çirkin huylardr (49/Hucurât, 11, 12). 
 
“Ey insanlar, sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eini yaratp ikisinden birçok erkekler ve kadnlar üreten Rabbinizden korkun; adna   birbirinizden dilekte bulunduunuz Allah'tan ve akrabalk (balarn bozmak)tan saknn. üphesiz Allah, sizin üzerinizde gözetleyicidir.”  (4/Nisâ, 1) 
Bu âyette geçen ‘el-erhâm’ ‘rahm’in çouludur. Rahim, kadnn döl yatana denir; fakat ayn rahimden çktklarndan dolay istiâre olarak akrabaya rahim ve ruhm dendii gibi, rahim sahipleri da denilir. Sla-i rahim akrabay ziyaret; kat'- rahim ise akraba ile ilgiyi kesmektir. Bu âyette erhâm hakkna ri'âyet edilmesi, kadnlara kar efkatle davranlmas, aile hukukunun gözetilip aralarnda rahim ba bulunan insanlarn, birbirlerine kar sevgi ve efkatle hareket etmeleri, akraba ile ilgiyi kesmemeleri emredilmektedir. 
Nisâ Sûresi'nin, erkek-kadn, bütün insanlarn ortak nitelii olan “en - nâs/insanlar” ta'biriyle balamas, insanlarn bir tek kökten geldiinin belirtilmesi ve akrabalk hakkna saygnn emredilmesi, bütün insanlarn ayn kökten gelmi, ayn atalardan türemi kardeler, köken bakmn- dan akraba olduklarna dikkati çekmektedir. Bu âyet; rk, dil, bölge ayrm gözetmeden bütün insanla hitabeden slâm'n evrensel, toplayc, birletirici ezelî prensiplerindendir. 
Kur'ân- Kerîm'in birçok yerinde bu köken kardelii ve özellikle de iman kardelii vurgulanmaktadr. Aadaki âyetler, kardelii vurgulayan en çarpc örneklerdendir: “Eer mü’minlerden iki grup vuruurlarsa, onlarn arasn uzlatrn; âyet biri ötekine saldrrsa, Allah'n buyruuna dönünceye kadar saldran tarafla vuruun (Allah'n buyruuna) dönerse artk adâletle onlarn arasn düzeltin ve dâima âdil olun. Çünkü Allah, adâlet yapanlar sever. Muhakkak mü'minler kardetirler. Kardelerinizin arasn düzeltin ve Allah'tan korkun ki size rahmet edilsin.”   (49/Hucurât, 9-10) 
Bu âyetlerde iman edenlere, iki mü'min cemâat arasnda çkan kavgay yattrmalar, bir cemâat dierine saldrd takdirde, saldrgan taraf Allah'n buyruunu dinleyinceye kadar onunla savamalar, Allah'n buyruuna râz olduu takdirde kavga edenlerin aralarn uzlatrmalar, adâletten ayrlmamalar buyurulmakta ve Allah'n, adâlet yapanlar sevdii; inananlarn karde olduklar, Allah'n rahmetine erebilmek için kardeler arasn uzlatrmalar gerektii vurgulanmaktadr. 
Âyetlerin hükmü geneldir. Buna göre iki müslüman grup veya toplum arasnda anlamazlk ve kavga çkarsa dier müslümanlarn seyirci kalmayp onlar uzlatrmaya çalmalar; bir taraf hakk kabule yanamaz ve öteki tarafa saldrmaya devam ederse bütün müslümanlarn, kuvvet kullanarak saldrgan hak çizgisine getirmeye ve iki taraf uzlatrp aralarnda adâletle bar kurmaya çalmalar gerekir. 
Kavga eden taraflar, bir devlet içinde iki aile, iki airet, iki kabîle, iki kent olabilecei gibi, 1980’li  yllarda ran'la Irak arasnda görüldüü üzere iki bamsz devlet de olabilir. Bir devlet içinde çkan olaylarda devlet, olay önler. Fakat devlet müdâhale edinceye kadar dier müslümanlarn olay  yattrmaya, saldrgana mâni olmaya çalmalar gerekir. 
 
Ayrca kar-koca arasn uzlatrmak için arabulucu tayinini emreden 4/Nisâ, 35. âyet de, iman eden gruplar arasnda çkan anlamazlklarn da yine arabulucu yoluyla çözülmesine iaret etmektedir. Nitekim mehur muhaddis el-Hâkim Ebû Abdillah bn el-Beyyi', o âyette, iki zümre arasnda çkan anlamazln çözümü için her iki taraftan birer hakem gönderilmesine iaret bulunduunu söylemitir. Gerçekten âyette tefrika ve fitneden endie eden herkesin, iki hakem (arabulucu) göndermesine delîl vardr. Nitekim mü'minlerin emîri Hz. Alî, Hâricîlerle kendisi arasnda çkan anlamazln çözümü için hakem tayin edilmesini, Nisa 35. âyetten çkarmtr. Demek ki müslümanlar arasnda anlamazlk çktnda çözüm için hakem tayin etmek uygun olur (Kasimî, Mehâsinu't-Te'vîl, 5/1226). 
Tabii slâm'da esas olan, bir tek devlettir. Fakat bugün için bu, mümkün görünmüyor. Çünkü her ulus kendisinin, dierlerine hâkim olmasn istiyor. Bu da slâm milletleri arasnda ayrlklara,  övünmelere, sürtümelere yol açmaktadr. Tarih boyunca da böyle olmutur. Peygamber (s.a.s.)’in, ilk üç halîfesinin dönemleri hâriç tutulursa, bütün müslümanlarn birlikte yaad bir devlet de kurulamamtr. Osmanl Devleti zamannda bu birlie doru yaklalm ise de yine de slâm milletlerinin tamam bir tek devletin çats altna alnamamtr. 
imdi bugün, slâm Konferans üyelerinin gittikçe aralarnda siyasî yaknlk kurarak, önce slâm Ortak Pazar, sonra iç ilerinde serbest, d ilerinde beraberlik esasna dayal bir Birleik slâm Dev- letleri Örgütü kurmalar mümkündür. Bu örgütün bakan da alfabetik sraya göre nöbetlee her üye devletten belli bir süre için seçilmelidir. Bu örgütün, slâm âlimlerinden oluan bir parlamentosu da olursa slâm'n arad sürekli ve istikrarl bir birlie yaklalm olur. Avrupa Birlii’nin nihaî hedefi böyle bir siyâsî birliktir ve onlarn parlamentosu da vardr. Neden müslümanlarn böyle bir örgütü, müterek konseyi ve parlamentosu olmasn? 
Böyle bir örgüt, slâm devletleri arasnda çkan anlamazlklar da karara balar ve karar da balayc olur. slâm devletleri arasnda çkan sorunlar çözmek, hakly, haksz ayrdetmek için Avrupa Adâlet Divânna benzer bir slâm Adâlet Dîvân oluturmak da gereklidir. 
Kur'ân'n bu âyetlerinde böyle bir adâlet dîvânnn nüvesi vardr. Çünkü Kur'ân, hakszln önlenmesini istiyor. Hakly ve haksz da ancak adâlet divan ayrdeder. Kur'ân, on dört asr önce en modern hukuk sistemine k tutmu iken müslümanlarn bu örgütü kurmakta gecikmeleri gariptir. 
Adâlet, slâm kardelii ve dayanmas konusunda bu âyetlerin yannda pek çok hadîs de vardr. Bunlardan birkaçna iaret edelim: 
"Dünyâda adâlet yapanlar, yaptklar adâletten dolay Rahmân'n önünde inciden minberler üstünde bulunacaklardr."  (Müslim, mâret 18; Nesâî, Kudât 1; Ahmed bin Hanbel, Müsned 2/159, 160, 203) 
 
Peygamber (s.a.s.): “Mü'minler, bir binann talar gibi birbirini tutar”   deyip parmaklarn birbirine geçirmitir (Buhârî, Salât 88, Edeb 36, Mezâlim 5; Müslim, Birr 65; Tirmizî, Birr 18; Nesâî, Zekât 67; Ahmed bin Hanbel, Müsned 4/104, 405, 409) 
“Birbirinize hased etmeyiniz, birbirinizin satna engel olmaynz, kzmaynz, srt çevirmeyiniz, ey Allah'n kullar, karde olunuz. Müslüman müslümann kardeidir, ona zulmetmez, onu rüsvây etmez, ona hakaret etmez.” (Devamnda Rasûlullah (s.a.s.) gösüne iaret ederek üç defa:) “Takvâ buradadr.” buyurdu. (Buhârî, Nikâh 45, Edeb 57-58, 62; Müslim, Birr 30-32) 
“(Hiçbir kötülüü olmasa dahi) kiinin, müslüman kardeine hakaret etmesi kendisine yeter. Her müslümann dierine kan, mal ve namusu haramdr.” (Müslim, Birr 32; Ebû Dâvûd, Edeb) 
“Müslümann, müslüman kardeiyle üç günden fazla küs tutmas helâl deildir. Öyle ki birbirleriyle karlarlar, biri bu tarafa, öbürü dier tarafa bakp geçer (birbirlerine selâm verip konumazlar). Onlarn en hayrls, ilk selâm verendir.” (Buhârî, Edeb 57, 62, sti'zân 9; Müslim, Birr 25; Tirmizî, Birr 21) 
Müfessirler Hucurât sûresi, 9-10. âyetlerden, müslümanlar arasnda çkan çarpmann, kendilerinden iman vasfn götürmeyecei, hattâ baînin dahi kâfir olmayaca kansna varmlardr. Çünkü Allah, âyette bâî (saldrgan) olduklar halde yine onlara: "ihveh/kardeler"  ve "mü'minler"   sfatn vermitir. Bu da onlarn, birbirleriyle çarpmalarndan dolay kâfir olmadklarn gösterir. Nitekim birisi Hz. Alî'ye, Cemel ve Sffîn olaylarnda kendisine kar savaanlarn mürik olup olmadklarn sormu, Hz. Alî: “Hayr, onlar irkten kaçtlar” demitir. Soran: “Peki onlar münâfk mdr?” demi. Hz. Alî: “Hayr, münâfklar, Allah' çok az anarlar” demi. Soran: “Öyleyse onlarn hali nedir?” diye sorunca Hz. Alî: “Kardelerimizdir, bize haksz yere saldrdlar (bâîdirler)” demiti (Beavî, Meâlimu't-Tenzîl, Hâzin kenarnda 6/225). 
Topluca Allah n ipine yap n, ayrlmayn:
“Allah'n size olan nimetini hatrlayn: Hani siz birbirinize düman idiniz, (Allah) kalplerinizi uzlatrd; O'nun nimetiyle kardeler haline geldiniz. Siz bir ate çukurunun kenarn da bulunuyordunuz, Allah sizi ondan kurtard. Allah size âyetlerini böyle açklyor ki yola gelesiniz.”   (3/Âl-i mrân, 103) 
Âyet, mü'minlere, Allah'n ipi olan Kur'an'a sarlmalarn, bölünüp ayrlmamalarn emrediyor. Ve daha önce, dümanln körükledii ate çukurunun içine dümek üzere olduklarn; ancak Kur'an'a sarlmalar sonucu bu dümanlk durumundan kurtarldklarn hatrlatp bir daha öyle bir duruma dönmemelerini öütlüyor. 
Gerçekten Allah'n ipi olan Kur'an'a sarlanlar birleirler. Daha önce birbirine düman olan, birbirlerine kar dümanlkla ate püsküren Medîne toplumu, nefret ve dümanlk ateiyle dolu bir çukurun kenarnda bulunuyordu. Neredeyse dümanlk atei içine düüp mahvolacaklard. Allah, hidâyetini lutfedip onlar helâkten kurtard. imdi hidâyete gelip kardelik içine girdikten sonra tekrar eski dümanlk durumlarna dönmek yakr m? 
 
kabîle birbiriyle dost ve karde oldular. Onlarn bu kardeçe yaaylar, aslnda ikisini de istemeyen  yahûdîleri son derece rahatsz ediyordu. Yahûdîlerden Kays olu âs, bir gün Evslilerle Hazreclilerin birlikte sohbet ettiklerini gördü, can skld: "Bunlar böylesine dost olduklar sürece bizim burada  yerlememize imkân kalmaz" diyerek bir yahûdî çocuunu onlarn arasna gönderdi ve onlara Bu'âs harbini, bu harbde Evs'in, Hazrec'i yendiini hatrlatmasn tenbihledi. Yahûdî çocuu, aralarna sokulup Bu'âs konusunu ortaya atnca hava deimee, eski gönüllerde dümanlklar canlanmaya balad. Evs ve Hazrecliler, birbirlerine laf atmaa baladlar ve: “sterseniz o günü tekrar edelim, haydi Harra'ya gidelim!” dediler. 
Bu'âs harbi Harra meydannda geçtii için oraya gidip vurumak istediler, silâhlarn almaa baladlar. Tam bu srada Allah'n Elçisi, durumdan haberdar olup geldi, onlar yattrmaa çalt: "Ben sizin aranzda iken câhiliyye dâvâsn m güdüyorsunuz?" dedi ve yukardka meali verilen 3/Âl-i mrân, 103 âyetinden balayarak okudu. ki kabile mensuplar yaptklarna piman oldular, bartlar, birbirlerine sarldlar (bn Kesir, Tefsir 1/389; Hüseyn Heykel, Hz. Muhammed Mustafa, Ö.R. Dorul çevirisi, Remzi Kitabevi, stanbul, 1948, s. 232). 
Âyette "Allah'n ipine yapn"   deyimi, isti'âredir. Allah'n ipi, insanlar sapklk bataklndan kurtarmak için gökten yere indirdii vahiyleri içeren Kitabdr. te Allah'n ipi durumundaki o Kitaba sarlp onun prensiplerini gönülden uygulayanlar, sapklktan çkarak dümanlk ateinde yanp mahvolmaktan kurtulurlar. 
nsanlar arasnda düünce ayrlklarnn olmas doaldr. Bu, Allah'n yasas gereidir: "Rabbin dileseydi, insanlar bir tek ümmet yapard. Ama ihtilâf edip durmaktadrlar."  (11/Hûd, 118). Allah insanlar zekâ, düünce ve yetenek bakmndan farkl yarattna göre onlar arasnda düünce ayrlklarnn olmas da doaldr. Fakat bu ayrlklarn, düünce düzeyinde kalmas, büyüyüp dümanla dönümemesi gerekir. Çünkü düünce fark, bir ölçüde insanlar rekabete, ilerlemeye sevk ederken; bunun büyüyüp dümanla dönümesi ykc olmaktadr. te düünce ayrlklarn snrlamak, dümanlk snrna vardrmamak için herkesin Allah'n snrlarnda durmas, Allah'n Kitabna sarlmas, o genel prensiplerin dna çkmamas gerekir. nsanlar o genel prensipler içinde kaldkça dost olurlar. Aralarnda baz düünce ayrlklarnn olmas; birbirlerini sevmelerine, anlayl davranmalarna engel olmaz. Hz. Muhammed Aleyhisselâm, Kur'ân ile böyle “dümanlarna kar cesur, iddetli; birbirlerine kar efkatli, birbirlerini seven” ideal bir toplum kurmutu. Kur'an her zaman böyle bir toplumun kurulmasn salamaya kadirdir. Yeter ki insanlar onun genel prensiplerine gönülden sarlsn, o prensiplerin dna çkmasnlar. (5)
Kardelik ve Beraberlik
 
Mü’minlerin önemli bir özellii de uhuvvet ve  tesânüttür (kardelik, dayanma, birliktelik). Kuran'da bildirilen hükme göre, tüm mü’minler birbirlerinin kardeidirler. Onlar ayn yola uymu, ayn Kitab’a tâbi olmu, ayn hedefe sahip, ayn duygular tayan insanlardr. Dolaysyla aralarnda büyük bir sevgi ve dayanma bulunur. Allah, bu durumu öyle tarif etmektedir: “üphesiz Allah, kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmi bir bina gibi saf balayarak çarpanlar sever.”  (61/Saff, 4). Bu âyette tarif edildii gibi bir tesânüt içinde Allah yolunda cehd etmek (çaba harcamak) kesin bir emirdir. Al-i mran Suresi'nde Allah öyle hükmetmektedir: “Allah'n ipine hepiniz smsk sarln. Dalp ayrlmayn...”  (3/Âl-i mrân, 103) 
 
 yönler vardr. Çünkü mü’minlerin yapabilecei çeitli yanllar, bu tesânüdün zedelenmesine ve mü’minler arasnda soukluk yaanmasna neden olabilir.
Bu yanl hareketlerin nedeni, mü’minlerin davranlarn gaflet anlarnda etkileyen nefstir. Mü’min fedâkâr, hogörülü ve scaktr; ama herkeste nefs bulunur ve insan dikkat etmezse bazen nefsine uyabilir. Kskanç, bencil ve hrsl olan nefsine uymas ise, bu kötü hislerin mü’mine etki etmesi demektir. te bu yüzden Kuran'da, mü’minler tesânüt (dayanma ve birlik) konusunda son derece dikkatli olmalar için uyarlmaktadrlar. Madem eytann insandaki tezâhürü olan nefsin hevâs, insan yanltabilmektedir, öyleyse kardaki mü’minin nefsini harekete geçirecek bir üslûp kesinllikle kullanlmamaldr. Bu yönde âyette öyle buyrulmaktadr: “Kullarma, sözün en güzel olann söylemelerini söyle. Çünkü eytan aralarn açp bozmaktadr. üphesiz eytan insann açkça bir dümandr.”   (17/srâ, 53). Âyette bildirilen emir, tesânüdün salanmas açsndan son derece önemlidir. Birincisi, mü’minlerin birbirlerine kar sürekli olan en güzel hitap eklini (yalnzca güzel deil, "en güzel") kullanmalar emredilmektedir. kincisi, eytann bir özellii aça vurulmaktadr: eytan, insanlarn ve özellikle de mü’minlerin arasn bozmak için uramaktadr.
eytann ve nefsin mü’minlerin arasndaki tesânüdü bozmak için en çok bavurduu yollardan biri ise, rekabet duygusudur. Eer mü’min gaflet halinde olursa, makam, mevki gibi konularda rekabet hissine kaplp kardelerini geçmeye, kendini onlardan daha ön plana çkarmaya çalabilir. Ayn ekilde kendisinden daha ön plandaki bir kardeine kar kskançlk hissedebilir. Aslnda gaflet halinde yaplan bu hareket, gerçekte Allah'a isyan anlamna gelmektedir. Çünkü, "Yoksa onlar, Allah'n kendi fazlndan insanlara verdiklerini mi kskanyorlar?" (4/Nisâ, 54) âyetine göre, insanlara verilmi olan nimetler Allah'tandr ve bunlar kskanmak Allah'n takdirine kar gelmek anlamna gelir. Bu nedenle mü’minlerin kskançlk gibi bir tavrdan kesinlikle uzak durmalar gerekmektedir. Eer böyle bir tavr ortaya konulursa, bu, hem Allah'n rzâsna muhâlif bir harekettir, hem de âyetin hükmüne göre, mü’minlerin gücünün azalmasna neden olur: “Allah'a ve Rasûlü'ne itaat edin ve çekiip birbirinize dümeyin, çözülüp ylgnlarsnz, gücünüz gider. Sabredin. üphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.”  (8/Enfâl, 46) 
Bu nedenle mü’min, kesinlikle kardeleri ile arasnda bir çekime, rekabet ortam olumasna engel olmaldr. Hem kendisi kskançlk gibi ilkel bir duyguya kaplmamal, hem de sahip olduu özellikleri ön plana çkartarak kardelerinin nefsindeki kskançlk damarn tahrik etmemelidir. Olabildiince mütevâzi, alçak gönüllü olmak, rekabet tehlikesini yok eder. Kuran'da bu konuda verilen bir dier kstas ise, kardelerinin nefsini kendi nefsine üstün tutmak, yani her durumda fedâkâr davranmak ve bundan zevk almaktr. Kur’an'da bu özellik öyle tarif edilir: “Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazrlayp iman (gönüllerine) yerletirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen eylerden dolay içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açklk (ihtiyaç) olsa bile (kardelerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin cimri ve bencil tutkularndan korunmusa, ite onlar, felâh (kurtulu) bulanlardr.”  (59/Har, 9) 
 
kardelerinin baarlarn kendi baarlarym gibi görürler. Bu, son derece önemlidir. Kuran'da mü’minlerin arasndaki tesânüt/dayanma ile ilgili çok sayda âyet vardr. Bir âyette, mü’minlerin dier mü’minlerle tesânütlerinin artmas için yaptklar bir duâ öyle aktarlr: “Bir de onlardan sonra  gelenler, derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmi olan kardelerimizi bala ve kalplerimizde iman edenlere kar bir kin brakma. Rabbimiz, gerçekten sen, çok efkatlisin, çok merhametlisin.”  (59/Har, 10) 
Mü’minler arasnda bir çekime ya da krgnlk yaanmas herkese zarar verir. Dolaysyla iman edenler böyle bir harekete tevessül etmezler. Nitekim bir Kur’an âyetinde, mü’minlerin birbirlerinin velîleri (dost ve koruyucular) olmadklar takdirde, fitne çkaca öyle haber verilmektedir: “nkâr eden kâfirler   birbirlerinin velîleridir. Eer siz bunu yapmazsanz (birbirinize yardm etmez ve dost olmazsanz) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.” (8/Enfâl, 73) 
Ayrca Kuran'da tesânütle ilgili açk hükümler vardr. Bu âyetlerden bazlar öyledir: “Kendilerine apaçk belgeler geldikten sonra, parçalanp ayrlan ve anlamazla düenler gibi olmayn. te onlar için büyük bir azap vardr.”   (3/Âl-i mrân, 105); “…Buna göre, eer mü’min iseniz Allah'tan korkup saknn, aranz düzeltin; Allah'a ve Rasûlü'ne itaat edin.”   (8/Enfâl, 1); “Gerçek u ki, dinlerini parça parça edip kendileri de gruplaanlar, sen hiçbir eyde onlardan deilsin. Onlarn ii ancak Allah'adr. Sonra O, ilemekte olduklarn kendilerine haber verecektir.”  (6/En’âm, 159) 
Mü’minler dier mü’minlere kar son derece merhametli ve alçak gönüllü olmakla  yükümlüdürler. Aksi bir tavr kesinlikle Kur’an'a uygun deildir. Kibir, kskançlk, çekememezlik, kötü söz söyleme, çekime mü’minlerin deil; inkârclarn/kâfirlerin özelliidir. Bu nedenle nefsi  yüzünden böyle bir küçüklük göstermi olan bir mü’min hemen kendini toparlamal, Allah'a snmal ve gerçek mü’min tavrn göstererek hatasn telâfi etmelidir. Aksi halde Allah o kiinin  yerine daha hayrlsn getireceini âyetlerinde haber vermitir. man eden her insan u âyetin hükmüne girmekten iddetle kaçnmaldr: “Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Allah (onun yerine) Kendisinin onlar sevdii, onlarn da Kendisini sevdii, mü’minlere kar alçak gönüllü, kâfirlere kar ise güçlü ve onurlu, Allah yolunda cihad eden ve knaycnn knamasndan korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah'n bir fazldr, onu dilediine verir. Allah (rahmetiyle) geni olandr, bilendir.” (5/Mâide, 54) (6) 
slâm ahlâken yükselmeyi, ilikileri gelitirmeyi hedefleyen ilâhi emirler manzumesidir. Bu dinin hedefi kardelii pekitirmek, sulh'u tesis etmektir. Bu münasebetle Kur'ân-i Kerîm'de "Ihveh" kelimesinin Önemli bir yeri bulunur. Hz. Peygamberin ilk günden itibaren önemle üzerinde durduu, inananlar arasnda lk yapt ilerin banda slâm kardeliini pekitirmesi gelir. Bu kardeliin özünü, Allah ve Peygamberine iman tekil eder. 
 
slâm kardeliinin tesisi iman ile mümkün olmakta, bu da, Kur'ân'a inanmaktan geçmektedir (3/Âl-i mrân, 103). Tarih, Hz. Peygamber’in slâm ile oluturduu kardeliin bir benzerini nakletmekten âcizdir. Evinde çocuunun yiyeceinden baka bir yiyecei olmayan Ebû Talha'nn, aç olan misafire o yiyecei yedirmesini haber veren Yüce Allah; "Kendileri zarûret içinde bulunsalar bile, (kardelerini) onlar kendilerinden önde tutarlar."   (59/Har, 9) ifâdeleriyle zamanmz insanlna önemli bir mesaj verilmitir. Zira, slâm'n dndaki hiçbir sistemde böyle bir ahlâk üstünlüünü bulmak mümkün olmamaktadr. 
Hz. Peygamber de bu meseleye u ekilde iaret etmektedir: "Allah'n öyle kullar vardr ki, onlar  peygamber ve ehid deillerdir. Fakat peygamberler ve ehitler kyamet gününde onlara gbta ederler.” Ashâbn: ‘Yâ Rasûlallah! onlar kimlerdir?’ sorusuna Hz. Peygamber; “onlar aralarnda aile ba olmad halde Allah için bir birini seven ve yardmlaanlardr. Vallahi onlarn yüzleri nurdur ve nurdan makamlar üzerindedirler" (eyh Mansur, el-Tâc el-Câmiu fi'l-Usûl. Kitabul Birr, V/83) (Remzi Kaya, Kur’an’da Dostluk likileri, Ay Kitaplar, Kitabevi Y.) 
Kardelik ibâdetimizin vakti geçmesin:  nanç birlii sosyal birliktelii gerektirir. Müslümanlarn her konuda birlik ve beraberlik içinde
olmalar, ortak dümana ortak tepki vermeleri, ortak problemlerini ortak katkl çözümlerle amalar, ortak projeler üretmeleri, ortak iler yapmalar emredilen, arzu edilen, olmas gereken ve olmadnda kesinlikle çaresizlik getiren, gözya getiren, dümana boyun ei getiren, can damar gibi önemli bir husustur. Kur’ân “Mü’minler kardetirler” diyerek mü’minleri kardelik ibadetine çarrken; Müslümanlarn kardelik ibadetinde snfta kalmalar günümüzdeki perianln da en korkunç müsebbiplerinden deil mi? Öyle ki, Irak kendi derdiyle kendisi bouurken, Filistin kendi derdine kendisi alyor, Endonezya bir bana çlk atyor, Afganistan kendi derdine kendisi yanyor. Kimse kimsenin derdine yanamyor. Dier yandan zenginlikten, keyiften, varlktan, rahattan kendinden bakasn görmeyen müslümanlarn says da az deil. Bunun maher gününde her halde hesab kolay olmayacak.
Müslümanlarn acda ve huzurda, iyi günde ve kötü günde birlik ve beraberlik içinde olmalar ve birlik ve beraberlik kurumlarn kurmalar gerekiyor. Tembellik mi, gaflet mi, dalâlet mi, vahî kapitalizmin oyunu mu, ruhsuz materyalizmin karanlk gölgesi mi, nedir üstümüzdeki ölü topra bilemiyorum. Fakat iki kiinin bir araya gelip irketletii, herkesin sada solda birlikler kurduu, dünya insannn asgarî mütereklerde birletii günümüzde, maalesef iki milyar mü’min kardelerden oluan müslüman âlem birlikte hareket etmeyi henüz baarabilmi deil. Arada mutlaka dehetli fitneciler var ki, müslüman âlem hakta ve hayrda birleemiyor.
Dier yandan herkes imtihandadr. Herkes kendi âhiretini dokuyor. Herkes kendi Cennetini imar ediyor veya ateini yakyor. Herkes Allah’n rzâ makamlarndan birinde, kendisine bir rzâ derecesi biçiyor. Kur’ân’ dinleyip kardelik yapan da, dümanla dost olup kardeini dlayan da kendi amel defterini yazyor. Herkes kendi amel yazlaryla doldurduu defterini maherde alacak. Elbette  ya gülecek, ya alayacak.
 
üphesiz kardelik ibâdetinin tesisi için hayrl admlar atlmyor deil. Ümitsiz olmayalm. Biz en azndan duâ edelim. nallah Müslümanlarn daha güçlü ve daha birlik ve beraberlik içinde günlere doru gideceklerini Rahmet-i lâhiye’den umalm ve duamz kesmeyelim. Çünkü kavgac ve gürültücü dünyamz böyle bir ortak sese, bir bar ve kardelik nefesine, bir adâlet eline ve nice muhabbet fedâisine muhtaç. (Süleyman Kösmene) 
Tasavvufta Kardelik (hvân) Anlay
Kardeler anlamna gelen ihvân kavram; tasavvufta, ayn eyhe bal olan müridleri, ayn tarikatn veya tarikat kolunun mensuplarn ifade eden bir terim olarak kullanlr. 
hvân; Sözlükte "erkek karde, arkada, yolda, dost, meslekta, ortak" anlamlarna gelen “ah” kelimesinin çoulu olup Türkçe'de daha çok tekil anlamnda yaygnlk kazanmtr. slâm dini mü’minlerin birbirinin kardei olduunu ilân etmitir (3/Âl-i mrân, 103; 9/Tevbe, 11; 49/Hucurât, 10; 59/Har, 10). Kur'an'da slâm'a kar oluturulan gruplarn da birbirinin kardei olduu belirtilmi (59/Har, 11), Hz. Peygamber müslümanlar din kardeliine bal kalmaya çarmtr (Buhârî, Nikâh 45, Mezâlim 3; Müslim, Birr 23, 32). Hadislerde geçen "din kardei, din ve dünya kardei" (Buhârî, Nikâh 11; Tirmizî, Menâkb 20) tâbirleri de bu hususun önemini ifade eder. Hiçbir ayrm  yaplmadan kadn-erkek bütün mü’minler birbirinin kardei kabul edilmekle beraber Rasûl-i Ekrem Medine'ye hicret ettiinde daha özel bir anlamda Mekkeli muhâcirlerle Medineli ensar birbirine karde yapm, böylece göçmenlerle yerlileri kaynatrmay amaçlamtr (Buhârî, Nikâh 7; Savm 51, Müslim, Fezâ'ilü'-sahâbe 203). 
Sûfîler ilk dönemlerden itibaren kendi aralarnda farkl gruplar oluturmaya, birbirine karde gözüyle bakmaya balamlardr. Tasavvufun giderek tarikat eklinde kurumsal bir yap kazanmasyla birlikte bu durum daha da gelimitir. Gazzâlî'nin kaydettiine göre sûfîler birbirinin yüzüne severek ve merhametle bakmay ibâdet sayyor (hya, II, 159), bazan aralarnda yaptklar sohbetlere yabanc- larn girmesine dahi izin vermiyorlard. Bu dönemde müridlerin birbirine hizmet etmeleri, gönül holuuyla birbirinin mallarn harcamalar, ihvâna kar fedakâr ve tahammüllü olmalar, özür dilemeyi gerektirecek davranlardan saknmalar, sevgi ve efkat duygularyla dolu olmalar öütleniyordu (Serrâc, el-Lüm’a, s. 234-237; Kueyrî, Risale Terc. Uluda, s. 433-439, 574-580, 746, 749). 
 
Ayn tarikatn mensuplar, kendi aralarnda srf Hak rzâsna dayanan samimi bir dostluun gereklerini yerine getirmenin yan sra tekke düzenine, tarikat kurallarna, eyhin öütlerine tam anlamyla uyar, büyüklerini baba, akrann karde, küçüklerini evlât olarak görürler. eyh baba, müridleri onun evlâtlardr. eyhin ei anne, birbirlerinin eleri ise hemiredir (bac) (Ebü'l-Mefâhir Yahya el-Bâharzî, Evrâdü'l-ahbâb ve fusûsü'l-âdâb (nr. Efâr), Tahran 1358 h., s. 106-127; Muhammed b. Abdullah el-Hânî, el-Behcetü's-seniyye, stanbul 1989, s. 27-29). Bu samimi dostluun hâtras ölümden sonra da devam eder. Vefat eden mensuplarnn geride brakt aile fertlerini korur, onlarla da dostça ilikiler kurarlar. Menâkb kitaplarnda ihvann sadâkatini, vefakârln ve fedakârln gösteren pek çok örnek kaydedilmitir. 
Ahîlik'te ve fütüvvet ehli arasnda da mânevî kardelik bana büyük önem verilmitir. ehâbeddin es-Sühreverdî el-Maktûl daima Allah' tebih, takdis ve zikreden tevazu ve huu sahiplerine "ihvân- basîret", "kün makam" denilen bir mertebede bulunan, irâdeleriyle sûrî eyleri icat etme gücüne sahip olanlara "ihvân- tecrid", beerî kir ve lekelerden kurtulup ruhlarn kemal halleriyle donatanlara da "ihvân- safa" demektedir (Mecmû'a, II, 242-245). Bu son tabirin bir fel- sefeciler grubu olan hvân- Safa ile ilgisi yoktur. (7) 
Radâ; Süt Kardelii ve Süt Akrabal
"Radâ"' veya "rdâ"; Arapça "radaa" kökünden masdar olup; annesini emmek demektir. Bir isim olarak ise, süt kardelii ve süt emme anlamna gelir. Kur'ân- Kerim'de çocuun kendi annesinden veya baka bir kadndan süt emmesiyle ilgili çeitli âyetler vardr: “Sizi emziren analarnz ve süt cihetinden kz kardeleriniz (size haram klnd)” (4/Nisâ, 23); “Emzirmeyi tam yapmak isteyen için anneler çocuklarn tam iki yl emzirirler”  (2/Bakara, 233); "Çocuklarnza süt anne istemenizde, bir saknca yoktur"  (2/Bakara, 233); “Boadnz karlarnz kendisinden olan çocuklarnz emzirirlerse, onlara ücretlerini verin. Bu konuda birbirinize danarak hareket edin. Eer güçlük meydana gelirse, çocuu baka bir kadn emzirecektir”  (65/Talâk, 6); "Kyâmetin koptuunu göreceiniz gün, emzikli her kadn emzirdiini unutup geçer"  (22/Hacc, 2); "Biz Mûsâ'nn annesine;  ‘Onu emzir, sana ona ait bir tehlike gelince, kendisini denize brak; korkma, kederlenme. Çünkü biz onu yine sana geri döndüreceiz. Hem onu peygamberlerden biri de yapacaz’ diye vahyettik"  (28/Kasas, 7); "Biz daha önce ona (Mûsâ'ya) süt analarn sütünü  emmeyi haram klmtk."  (28/Kasas, 12) 
slâm hukukçular diyâneten annenin çocuunu emzirmesi gerektii konusunda görü birlii içindedir. Çünkü anne, çocuunu korumak zorundadr. Ancak kadn emzirmek istemedii takdirde, kaza yoluyla zorlama yaplp yaplamayaca konusunda görü ayrl vardr. 
Çounluk fakihlere göre, kadnn çocuunu emzirmesi menduptur. Zarûret olmadkça emzirmeye zorlanamaz. Çocuun emzirilme ii çocuun babas üzerine v&aci