K A R D E L
K ..............................................................................................................
1
Uhuvvet/Kardelik; Anlam ve
Mâhiyeti ..............................................................................
2
Kardelii Bozan Hususlar
..................................................................................................
4
slâm ve nsan
Kardelii ..................................................................................................
10
Dümanlk Nereden
Douyor? ..........................................................................................
14
Süt Hsmlnn
Hükmü:...................................................................................................
27
Süt Hsmlnn
sbât: ......................................................................................................
27
Muâhât; Ensâr ile Muhâcirler Arasnda
Kardelik ............................................................
29
Günümüzde Müslüman Bireyler ve Cemaatler Arasnda
Kardelik ................................. 30
Müslümanlar Arasnda
Vahdet/Birlik ...............................................................................
35
Vahdet Zarûrîdir. Çünkü;
..................................................................................................
39
Hadis-i eriflerde Kardelik
Kavram ...............................................................................
52
Uhuvvet/Kardelik ve
Görevlerimiz ..................................................................................
62
Konuyla lgili Baz Hadis-i erif
Kaynaklar ....................................................................
65
Konuyla lgili Geni Bilgi Alnabilecek
Kaynaklar ..........................................................
66
µ
— E– M A L —
[email protected]
— BELÇIKA — 2001 - 2015 — Çalmalar .
“Mü’minler ancak kardetirler. Öyleyse kardeler inizin arasn
düzeltin ve Allah’tan ittika
edip korkun ki, merhamete ulaasnz.” (49/Hucurât, 10)
Uhuvvet/Kardelik; Anlam ve Mâhiyeti
Karde, ayn anne ve babadan doan veya ortak deerlere sahip olan
kimselere denilir. Arapça'da “ah(v)” kelimesiyle karlanmaktadr.
Kardeler, arkadalar anlamna gelen ihve(h) ve ihvân kelimeleri ise
“ah(v)” kelimesinin çouludurlar. Karde denildiinde, genellikle ayn
anneden ve babadan dünyaya gelen kiiler akla gelmektedir. Bu
soy-sop kardeliinin dnda bir de ayn dine ve dünya görüüne mensup
olmay ifade eden akîde kardelii sözkonusudur.
slâm dininde kardelik, bütünüyle akîde temeline dayanmaktadr. Allah
(c.c.), Kur'ân- Kerîm'de öyle buyurmaktadr: "Mü'minler ancak
kardetirler. Öyleyse kardelerinizin arasn bulup düzeltin ve
Allah'tan ittika edip korkun; umulur ki merhamete
ularsnz." (49/Hucurât, 10). Âyet-i kerîmeden de açkça
anlalaca üzere, ancak iman bayla biraraya gelenler karde olarak
kabul edilmektedirler. Buna göre yeryüzünün neresinde yayor
olurlarsa olsunlar, hangi dili konuuyorlarsa konusunlar, hangi
kavme mensup olurlarsa olsunlar veya hangi renge sahip olurlarsa
olsunlar bütün mü'minler kelimenin tam anlamyla birbirlerinin
kardeleridirler, yani birbirlerinin sâdk dostlardrlar. Bu kardeler
kendi aralarnda apayr bir topluluk olutururlar. Kendi akîdelerine
saldran veya imana kar küfrü tercih eden kimselere -kendilerine ne
kadar yakn olurlarsa olsunlar- asla sevgi beslemezler. Bu anlamda
sadece akîde kardeliini esas tutarlar; Rablerinin u mealdeki
uyarlarn asla unutmazlar: "Allah'a ve âhiret gününe iman eden
hiçbir topluluk bulamazsn ki onlar Allah'a ve Rasûlüne kar
bakaldran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) ba kurmu olsunlar.
Bunlar ister, babalar, ister çocuklar, ister kardeleri, isterse
kendi airetleri olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) onlarn
kalplerine iman yazm ve onlar kendinden bir ruh ile desteklemitir"
(58/Mücâdele, 22); "Ey iman edenler, eer imana kar küfrü sevip
tercih ediyorlarsa, babalarnz ve kardelerinizi velîler/dostlar
edinmeyin. Sizden kim onlar velî edinirse, ite zulme sapanlar
bunlardr" (9/Tevbe, 23).
olmalar gerektiini zmnen öne çkartmaktadr. Dahas ve en önemlisi,
insanla kumanda edecek mü'minlerin baarsn, Allah'n ipine smsk sarlp
kardelik ban kuvvetlendirmek artna balamaktadr.
slâm'da kardelik akîde temeline oturtulduu içindir ki, mü'minlerin
arasn bozacak her türlü sun’î/yapay ayrmlar ve böbürlenmeler de
haram kabul edilmitir. Irk, soy, cins vs. türünden
câhilî deerler yerine takvâ kriteri getirilmek
sûretiyle toplumsal kardeliin ve âhengin bozulmamas salanmtr. Bu
konudaki âyet-i kerîme her türlü tartmay sona erdirici
niteliktedir: "... Hiç kukusuz, Allah katnda en üstün olannz,
takvâca en ileride olannzdr..." (49/Hucurât,
13)
Mü'min erkekler ile mü'min kadnlarn, akîde ve takvâ temelinde
birbirleriyle yardmlamalar kardeliin bir gerei olarak
zikredilmektedir. Bu yardmlama, bireysel ve toplumsal hayatta iman
ve takvâ ilkesinin egemen olmasn salamak için gerekli
görülmektedir. Nitekim bu amaçla biraraya gelen kimselere Allah'n
rahmet edecei belirtilmektedir: "Mü'min erkekler ve mü'min kadnlar
birbirlerinin velîleridirler. yilii emreder, kötülükten sakndrrlar,
namaz dosdoru klarlar, zekât verirler ve Allah'a ve Rasûlüne itaat
ederler. te Allah'n kendilerine rahmet edecei kimseler bunlardr..."
(9/Tevbe, 71)
Karde olmak, arkada ve sâdk dost olmak; sevinçte ve kederde beraber
olmay göze almak; bunu fiilî olarak göstermek demektir; sevmek,
saymak, güvenmek, merhamet etmek, yardmlamak ve dayanmak demektir.
Bunlar olmadan kardelik iddiasnn bir anlam olmaz. Kur'ân'n öngördüü
kardelik, bütün bunlar içeren bir muhtevâya sahiptir. Bir hayat
biçimidir slâm'daki kardelik. Dinde kardeliin en güzel numûnesini
Peygamber çanda Peygamber’le birlikte yaayan seçkin sahâbeler
ortaya koymulardr. Muhâcir-Ensar ilikisi, kardeliin ne anlama
geldiini bizlere gösteren son derece mükemmel bir örnekliktir.
Medineli Ensar, Mekkeli Muhâcir kardelerinin nefislerini, kendi
nefislerinden daha aziz tutmular, onlar hiçbir konuda yalnz ve
yardmsz brakmamlardr. Hatta Ensâr'dan bir müslüman, muhâcir
kardeine, âyet dilerse hanmlarndan birini boayp kendisine
nikâhlayabileceini bile teklif etmekten kaçnmamtr. Bu davranlaryla
Ensar, imanlarnda ne denli ihlâsl olduklarn göstermilerdir elbette.
Âyette öyle buyurulmaktadr: "Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi)
hazrlayp iman (gönüllerine) yerletirenler ise, kendilerine hicret
edenleri severler ve onlara verilen eylerden dolay da içlerinde bir
ihtiyaç duymazlar. Kendilerinde bir açklk (ihtiyaç) olsa bile
(kardelerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin cimri ve
bencil tutkularndan korunmusa, ite onlar, felâh bulanlardr"
(59/Har, 9). Peygamberimiz (s.a.s.) bir hadisinde öyle
buyurmaktadr: "Hiçbiriniz kendi nefsiniz için arzu ettiinizi
kardeiniz için de istemedikçe iman etmi olmaz" (Buhârî, mân 7). Hz.
Ali (r.a.) öyle demektedir: “Senin hakiki kardein seninle beraber
olan, sana menfaat versin diye kendi nefsine zarar vermeye râz
olan, zamann felâketleri kapn çald vakit, senin dank durumunu
derlemek için kendi derli-toplu durumunu (gerekiyorsa) datan
kimsedir.”
gibi görürsün. Ki vücudun bir organ arrsa, vücudunun kalan
ksm uykusuzluk ve humma ile o organ için birbirini çarr." (Buhârî,
Edeb 27, 41; Müslim, Birr 66, h. no: 2586)
Bir mü'minin, dier bir mü'min kardeine her hâlükârda yardmc olmas
gerekmektedir. Peygamberimiz bir hadisinde, "zâlim de olsa, mazlum
da olsa mü'min kardeine yardm et!" diye buyurmaktadr.
Zulüm konusunda nasl yardm edileceini ise u çarpc sözlerle dile
getirmektedir: "Onu zulümden el çektirirsin. Ona yapacan yardm ite
budur" (Buhârî, Mezâlim 4; Müslim, Birr 62). Kardeliin
bir gerei de, zulme meyleden dier kardelerini uyarmak ve onlar
hizaya getirmek için çalp durmaktr. Bu tür bir yardmlama fertlerin
ve toplumlarn selâmeti için oldukça önem arzetmektedir.
Allah Rasûlü Mescid-i Nebevî'nin inâsndan sonra Muhâcirler ile
Ensâr'dan doksan sahâbe arasnda ikier ikier kardelik akdetti.
Kendisi de Hz. Ali'yi karde edindi. Bütün mü'minler birbirinin din
kardei olmakla birlikte, bu özel kardeletirme; yardm, ziyâret,
ihsan, nasihat ve rehberlii, hatta zevi'l-erhamdan önce mirasç
olmay kapsamna alyordu. bn Abbas anlatyor: "Muhâcirler Medine'ye
geldikleri zaman aralarnda akrabalk ba olmakszn, Rasûlüllah'n ihdas
ettii kardelik dolaysyla Ensara vâris oluyorlard. Âyette öyle
buyruluyor: "O kimseler ki iman edip hicret ettiler ve mallaryla,
canlaryla Allah yolunda mücâdele ettiler. O Ensar ki Muhâcirleri
barndrdlar ve onlara yardm ettiler. Onlar birbirinin
velîleridirler" (8/Enfâl, 72). Burada velâyet;
yardm, yardmlama, öüt ve verâsetle tefsir edilmitir. Bedir
savandan sonra Muhâcirlerin maddî durumlarnn düzelmeye balamas
üzerine Muhâcirlerin Ensara mirasç olma hükmü u âyetle
neshedilmitir: "Hsmlar (akrabâlar) Allah'n kitabnda birbirine daha
yakndrlar" (8/Enfâl, 75). Ensâr baz mallarn Muhâcir
kardeleriyle bölümü, hurmalklar üzerinde onlarla ziraat ortakçl
yapmlardr (bn Sa'd, Tabakat, III, 396; Buhârî, II, 71, 111,
164).
Bir mü'min kendi için arzu ettiini mü'min kardei için de arzu
etmedikçe olgun mü'min olamaz.
Kardelii Bozan Hususlar
Kardelii bozan pek çok husus vardr. Kur'ân- Kerîm'de ve hadis-i
eriflerde bütün bu hususlar açk bir biçimde belirtilmektedir. Bir
âyet-i kerîmede, kardelii bozan ve dolaysyla bireysel ve toplumsal
âhengin zedelenmesine yol açan kötü hususlardan bazlarna öyle
deyinilmektedir: "Ey iman edenler! Zannn çoundan
(sûizandan) kaçnn, çünkü zannn bir ksm günahtr. Tecessüs etmeyin.
Kiminiz de kiminizin gybetini yapp arkasndan çekitirmesin. Sizden
biriniz, ölü kardeinizin etini yemeyi sever
mi?" (49/Hucurat, 12). Bu âyet-i celîlede Yüce Rabbimiz,
mü'minleri açk bir biçimde sûizandan, kardelerinin gizli yönlerini
aratrmaktan, gybet, dedikodu ve kulis yapmaktan
sakndrmaktadr. Peygamberimiz (s.a.s.) ise bu konuda öyle
buyurmaktadr: "(Sebepsiz) zandan saknnz. Zira zan, sözlerin yalan
çok olandr. Birbirinizin aybn görmeye ve duymaya çalmaynz.
Birbirinizin mahrem hayatn da aratrmaynz" (Buhârî, Nikâh 45, Edeb
57, 58; Müslim, Birr 28-34).
Kin, haset ve hakaret de kardelii bozan hususlar arasndadr. Kitab-
Kerîm'de kendilerinden övgüyle bahsedilen mü'minlerin cennette her
türlü kinden ve hasetten tümden arndrldklar belirtilmektedir:
"Onlarn göüslerinde kinden (ne varsa tümünü) syrp
çektik, kardeler olarak tahtlar üzerinde kar
karyadrlar" (15/Hicr, 47). Enes b. Mâlik'in rivâyet
ettii sahih bir hadiste ise Peygamberimiz (s.a.s.) u nasihatlerde
bulunmaktadr: "Birbirinizle kinlemeyin, hasetlemeyin, birbirinizden
yüz çevirmeyin. Ey Allah'n kullar karde
olun..." (Buhârî, Edeb 57; Ferâiz 2; Müslim, Birr 23;
Tirmizi, Birr 24), "Bir kiiye, müslüman kardeine hakaret
etmesi kötülük olarak yeter." (Müslim, Birr 32). Mü'min kardeinin
ufak-tefek kusurlarna ve eksikliklerine bakarak ona kin ve adâvet
besleyen kii, gerçekte insafszca ve zâlimce davranan
kimsedir.
Grupçuluk, inhisar- zihniyet, benmerkezcilik vb. gibi kötü
hasletler de kardelii bozan ve mü'minleri birbirine düüren hususlar
cümlesindendir. Çünkü bu türden iddialar kaçnlmaz olarak
beraberinde tefrikay, çekimeyi ve çatmay getirmektedir. Mü'minlerin
birbirine dümesi veya düürülmesi ancak bu yollarla mümkün
olabilmektedir. Nitekim bir hadis-i erifte, eytann
bu yönde daima bir umut beslediine iaretle öyle
buyurulmaktadr: "eytan, Kbleye dönen (mü'min)lerin artk kendisine
ibâdet etmesinden ümidini kesmitir; fakat onlar birbirine düürmekte
(hâlâ ümitlidir)." (Tirmizi, Birr 25; Müslim, Münâfkun
65)
Bütün bu kardelie zarar veren hususlar ve hasletler, tpk
birer mikrop gibi, sirâyet ettii vücutlar hasta düürmekte ve tahrip
etmektedir. Dinde kardelik rûhunu yeniden canlandrmak ve mü'minlere
kaybettikleri kuvveti yeniden kazandrmak, ancak bu tür hasletlerin
ortadan kaldrlmasyla mümkün olabilir. Kitab- Kerîm'in öngördüü
kardeliin tesis edilmesi demek, slâm ümmetinin yeniden dirilmesi
demektir. "Tarihî kinleri, kabilevî ihtiraslar, ahsî tamahlar,
taassup ile kaldrdklar bayraklar bir kenara itip yok eden, Allah
yolunda kardelik prensibinden baka hiçbir prensip, kalpleri
birletiremez. Ancak bu kardelik prensibiyle saflar Yüce Allah'n
sanca altnda birleebilir."
Kardelik Hukuku
Shrî (nesep/soy yoluyla) kardelik, slâm'n kymet verdii önemli
akrabalk münâsebetlerindendir. Kardelerin birbirleri üzerinde
haklar ve vazifeleri vardr. Kardeler, aralarnda adâlet, iyilik ve
dostlukla muâmele etmelidirler.
Kur'ân- Kerîm’de, Hz. Âdem'in iki olu Hâbil ve Kabil'den öyle
bahsedilir: "Ey Rasûlüm, Ehl - i Kitab'a, Adem'in iki
olunun haberini hakkyla oku. Onlar Allah rzâsn kazanmak için kurban
kesmilerdi de birisininki kabul edilmi, dierininki kabul olunmamt.
Kurban kabul olunmayan (Kabil) dierine; ‘Seni muhakkak öldüreceim’
demiti. Kardei ona öyle cevap vermiti: ‘Allah, ancak takvâ
sahiplerinin kurbann kabul eder. Yemin ederim ki, eer beni öldürmek
için elini bana uzatrsan, ben seni öldürmek için elimi sana
uzatacak deilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan
Allah'tan korkarm. Ben isterim ki sen kendi günahnla
birlikte benim günahm da yüklenesin; böylece cehennemliklerden
olasn. te zâlimlerin cezâs budur.’ Nihâyet (Kabil) hevesine uyarak
kardeini (Habil'i) öldürmeye kalkm ve sonra onu öldürmütü. Böylece
ziyana urayanlardan olmutu (5/Mâide, 27-30).
dorusu (sana yaptklarmzda) suçlu idik" dedikleri; Hz. Yusuf'un
da; "Size, bu gün hiç bir baa kakma ve ayplama yok. Sizi
Allah mafiret etsin. O merhametlilerin en merhametlisidir"
(12/Yûsuf, 91-92) diyerek, onlar af ve müsâmaha ile karlad haber
verilmektedir.
Hz. Mûsâ (a.s.), kardeinin de kendisiyle beraber hayr ve iyilikte
ortak olmasn Allah Teâlâ'dan öyle istemitir: "Mûsa dedi ki: ‘Ey
Rabbim; benim gösüme genilik ver; iimi kolaylatr; dilimden de u
düümü çöz ki, sözümü iyi anlasnlar. Bana kendi ailemden bir de
vezir (yardmc) ver; kardeim Hârun'u... Onunla srtm kuvvetlendir.
Onu iimde ortak kl. Tâ ki seni çok zikredelim, çok
analm" (20/Tâhâ, 25-34). Peygamberlerin kardelerine
olan iyiliklerinin Kur'an'da anlatlmas müslümanlara öüt ve örnek
olmas içindir. Kardeler, aralarnda u esaslara göre hareket
etmelidir:
1- Kardeler birbirlerine sevgi ve sayg beslemeli, küçükler
büyüklerine kar saygsz davranlardan saknarak onlar anne ve babas
gibi görmeli ve kendilerine (merû ve mâruf ölçüler içinde) itaat
etmeli, büyük kardeler de küçüklerin kabahatlerini af ve hogörü ile
karlamaldr.
2- Kardeler, anne ve babalarn üzmeyecek, onlara huzur dolu bir
hayat yaatacak davranlarla, birlik ve beraberlik içinde yaamaldr.
Para, servet miras gibi maddî çkarlar dümanlk sebebi haline
getirilmemeli ve birlik ruhu bozulmamaldr.
3- an, öhret, makam, servet gibi eyler kskançlk sebebi olmamaldr.
Kardelerden biri ilim, servet veya makam itibaryla yükselirse bu
durum dierleri için ancak bir iftihar vesilesi saylmaldr. Maddî ve
mânevî bakmdan güçlü olan da dierlerine hor bakmamal, onlara her
konuda yardm elini uzatmaldr.
4- Aralarndaki ileri ve fikir ayrlklarn zora bavurmadan,
birbirlerinin fikirlerine sayg duyarak ve konuup anlaarak tatllkla
halletmenin yollarn aramaldrlar. (1)
slâmî literatürde kardelik karlnda kullanlan Arapça uhuvvet, ayn
ana babadan veya bunlardan birinden dünyaya gelenler arasndaki kan
ban belirtmesi yannda; ayn sülâleye, kabile veya millete mensup
olma, özellikle de ayn inanç ve deerleri, dünya görüünü paylama
gibi ortaklk ve benzerlikleri bulunan kii ya da gruplar arasndaki
birlik ve dayanma rûhunu da ifade etmektedir (Râgb el-sfahânî,
el-Müfredât, "ah" md.). Kelime Kur'an ve hadislerle dier slâmî
kaynaklarda, câhiliye telakkisinde soy birliine ve kan bana dayanan
asabiyet kavramnn kart olarak tevhid inancn esas alan mânevî
birlii, dayanma ve paylama sorumluluunu anlatmak üzere yaygn
biçimde geçmektedir. Klasik sözlüklerde “uhuvvet” kelimesinin iki
farkl çoulundan “ihve”nn daha çok kan/soy kardeleri, “ihvân”n ise
kan ba olsun veya olmasn ayn inanç ve idealleri paylamaktan dolay
aralarnda mânevî yaknlk bulunan kiileri ifade etmek için kullanld
belirtilmektedir (Lisânü'l-Arab, "ahv" md.). Kur'ân- Kerîm'de
ihvân, çou mânevî kardelik olmak üzere her iki anlamda kullanlrken,
mü’minlerin birbirlerinin kardeleri olduunu bildiren âyet
(49/Hucurât 10) dnda ihve kelimesi özellikle gerçek kardeleri ifade
eder. Fahreddin er-Râzî'ye göre bu istisnaî kullanmdaki amaç, din
kardeliinin en az kan kardelii kadar önemli olduunu vurgulamaktr
(Mefâtihu’l-Gayb, XXVIII, 129).
Kur'an'da kardelik kavramnn farkl iliki biçimlerini ortaya koyduu
görülmektedir. a
Nesep ilikisi: Miras, evlenme gibi fkhî düzenlemeler üzerinde
durulurken kardelerden söz edilmesi yannda, ahlâk açsndan Hz.
Adem'in oullarndan Kabil'in kskançlk ve menfaat duygularna malûp
olarak kardei Hâbil'i öldürmesi (5/Mâide, 27-31), yine kskançlk
yüzünden Hz. Ya'kub'un oullarnn, kardeleri Yûsuf'a ihânet etmeleri
(12/Yûsuf, 8-1 5) anlatlr. Ayrca baz
b Ayn soya ve kavme mensûbiyet: Özellikle Hûd, Sâlih,
uayb gibi peygamberlerin kendi toplumlaryla ilikilerinden söz
edilirken bunlar kavimlerinin kardeleri olarak takdim edilir.
Kaynaklarda, bu balamda kardelik kavramnn soy birliini veya bütün
insanlarn ayn atadan geldiini ifade etmesi yannda peygamberlerin
kavimlerine duyduklar efkati, dolaysyla onlarn mânevî kurtulular
için besledikleri arzuyu dile getirdii belirtilir (Râgb el-sfahânî,
el-Müfredât, "ah" md.; Zemaherî, 11, 86; evkânî, II, 249).
c
nanç, amaç ve davran birlii: Kur'an bu açdan müslümanlar
birbirinin kardeleri olarak gördüü gibi (3/Âl-i mrân, 103; 9/Tevbe,
11; 49/Hucurât, 10; 59/Har, 10) müslümanlarn dnda kalan inanç
gruplar arasndaki ortaklk ve i birliini de kardelik kavramyla ifade
eder. Buna göre inkârclar ve münâfklar birbirinin kardeleridir
(3/Âl-i mrân, 156, 168; 33/Ahzâb, 18). Hatta Kur'an münâfklarla
Ehl-i kitap arasnda da bir kardelik ilikisi kurar (59/Har, 11).
Fahreddin er- Râzî bu ilikiyi iki tarafn da Hz. Muhammed
(s.a.s.)'in peygamberliini inkâr etmesine, ona kar
tutumlarnda ayn dümanca niyeti beslemesine balar (Mefâtîhu'l-ayb,
XXIX, 288). Öte yandan mallarn benlik iddias uruna saçp savuran
veya müslümanlar baarsz klmak için harcayan putperestler
kastedilerek (a.g.e., XX, 194), "Savurganlar (müsrifler)
eytanlarn kardeleridir" denil- mekte (17/srâ, 27), ayn
iliki A'râf sûresinde de (7/202) yine kardelik kavramyla
belirtilmektedir.
Hz. Peygamber, kabileci asabiyetin bir sonucu olarak kan bana büyük
deer veren bir zihniyet dünyasnda her türlü rkî yaknl deerler
alannn dna atmak, bunun yerine din ve inanç birliini koymaya
girimekle tamamen yeni bir toplum tesis etmek gibi güç bir ie
teebbüs etmiti. Nitekim içlerinde Ebû Cehil'in de bulunduu
putperest liderler grubunun Rasûlullah' Araplar içinde benzeri
görülmemi bir ekilde halknn atalarn kötülemek, saygn kiileri
aalamak ve toplumda ayrlk tohumlar ekmekle suçlamas (bn shak, s.
178), bunlarn neden Hz. Peygamber'in amansz dümanlar olduunu
açklamaktadr. Rasûl-i Ekrem aile, airet, nesep, kavim gibi kan bana
dayal birlik duygularnn ve ilikilerin önemini kabul etmekle
birlikte, ilkel ekliyle ahsî veya rkî çkarlara yönelik olan
asabiyet kavramnn içeriinde köklü bir deiiklik yaparak bu kavram
özellikle dinî öretilerin yaylmas, gerçein gün na çkarlmas, daha
faziletli bir toplum kurulmas gibi yüksek hedefler için bir araç
olarak deerlendirmitir. slâm'n temel toplumsal dinamii bandan
itibaren inanç birlii etrafnda younlaan mânevî kardelik duygusu
olmu, asabiyetten kaynaklanan farkllama ve çatma eilimleri yok
edilerek; yerine, ilkelerini Kur'an'n belirledii inanç ve deerler
birliine dayal bir kardelik ruhu konulmutur. Nitekim Âl-i mrân
sûresinde (3/103), Câhiliye Araplarndaki kabilecilik çatmalar
kendilerini bir ykm noktasna sürüklemiken onlarn gönüllerinde bar
ve kardelik duygularnn gelimesi, bu sûretle de bir kardeler
topluluu haline gelmeleri Allah'n onlara bir nimeti olarak
nitelendirilir. Zemaherî, Araplar'n câhiliye döneminde ihânet ve
dümanlk duygularyla sürekli sava halinde olduklarn hatrlattktan
sonra âyetteki "kardeler" kavramn bu balamda "birbirine
kar efkat duyan, temel noktalarda uzlap anlaan
Hucurât sûresinde (49/9-13), "Mü’minler sadece
kardetirler" eklinde kategorik bir hüküm konulmu ve bu
hükmün gerektirdii ahlâkî ve insanî ödevler özetlenmitir.
Hadislerde de müslümanlarn kardelii ilkesi üzerinde önemle durulmu
ve ayn ödevlere daha ayrntl olarak yer verilmitir. bn Kuteybe'nin
"Uyûnü'l-ahbâr' (IV, 3-134), Mâverdî'nin Edebü'd-dünyâ ve'd-dîn'’i
(s. 148-226), Gazzâlî'nin hyâ'u Ulûmi'd-din’i (II, 157-221) gibi
geleneksel slâm ahlâk literatüründe, müslümanlar arasnda kurulmas
gereken kardelik ve dostluk ilikilerinin önemine, bu çerçevedeki
hak ve sorumluluklara, muâeret kaidelerine geni yer verilmitir.
Tasavvuf kaynaklarnda ilk zamanlarda sohbet ve müridliin âdâbna
dair bölümlerde kardelik konusuna da yer verilirken tarikatlarn
ortaya çkmasyla bir tarikata veya onun kollarna mensup olanlara
ihvan denilmeye balanmtr. (2)
slâm Hukukunda Nesep Yönüyle Kardelik Hukuku
Karde: Arapça'da erkek kardee ah, kz kardee uht denilir.
Ayrca ayn kaynaktan (ayn) gelmeleri veya dier kardelere nisbetle
daha asl ve önemli (ayn) olmalar bakmndan ana baba bir kardeler
için benü'l-a'yân, ayn eyin parçalar olmalar dolaysyla da akik,
annelerinin birbirine kuma (aile) olmas sebebiyle baba bir
kardeler için benü'l-allât, ayr babalarndan dolay farkl ekil ve
özelliklere sahip olmalar (ahyâf) sebebiyle de ana bir kardeler
için benü'l-ahyâf tabirleri kullan- lr. Kardeler arasndaki akrabalk
ba, slâm hukukunun çeitli alanlarnda karlkl hak ve
yükümlülüklere ve baz özel hükümlere konu tekil eder.
Sütkardeilii de özellikle evlenme engelleri bakmndan önem
tar.
Kardelik ilikisinin arlkl ekilde söz konusu edildii miras hukukunda
kardeler erkek veya kz yahut öz veya üvey olularna göre farkl
hükümlere tâbidir. Ana baba bir veya baba bir erkek kardeler
"asabe" sfatyla mirasç olup ashâbü'1-ferâizden artakalan paylarlar.
Ancak asabe grubunda fürû (oul, olun olu...) veya usûl (baba,
babann babas...) varsa kardeler mirastan mahrum kalacaklar gibi,
iki yönden kan bana sahip ana baba bir kardeler varken de baba bir
kar - deler mirasç olamazlar. Ana baba bir veya baba bir kz
kardeler ise asabe yahut ashâb- ferâiz olarak mirasa hak kazanrlar.
Bu kz kardeler kendi erkek kardeleriyle birlikte bulunduklarnda
"bi-gayrihî" asabe olur ve onlarn yars nisbetinde pay alrlar. Erkek
kardeleri olmayp da ölenin kz veya olunun kz ile birlikte bulunan
kz kardeler "maa'l-gayr" asabe olur ve onlardan artakalan miras
alrlar. Bu durumda da ana baba bir kz karde varken, baba bir kz
karde mirasç olamaz.
Ana baba bir veya baba bir kz kardeler bakalar vastasyla asabe
olduklar bu iki durum dnda ashâbü'l-ferâiz sfatyla miras
alrlar. Bu ekilde mirasa hak kazanabilmeleri için erkek kardelerini
de mirasçlktan düüren yakn asabeden kimsenin bulunmamas gerekir. Bu
durumda ana baba bir kz karde bir tane ise mirasn yarsn alr; birden
fazla ise mirasn üçte ikisini eit ekilde bölüürler. Ana baba bir kz
kardeler bulunmaynca baba bir kz kardelerin hükmü de böyledir. Baba
bir kz karde, ana baba bir tek kz kardele bulunursa pay altda bire
düer; ana baba bir kz kardeler bir- den fazla olursa baba bir kz
kardeler mirastan pay alamazlar. Ana bir karde, erkek-kz ayrm
yaplmakszn bir tane ise mirasn altda birini alr; birden fazla
ise üçte birini eit olarak paylarlar. Bu kardeler ölenin olu, kz,
olunun olu veya olunun kz, babas veya dedesiyle birlikte
bulunduklarnda miras alamazlar.
kardelerle sütkardei ve bunlarn çocuklar, çocuklarnn çocuklar ile
evlenmenin haram olduunda ittifak etmilerdir. lgili âyette ayrca
iki kz kardele ayn anda evli bulunmak da yasaklanmtr. ahsn hukuku
bakmndan evlenmede velâyet konusunda erkek kardein rolü de tartlm,
kadnn velîsi olarak Hanefî ve âfiîler baba ve dededen; Mâlikîler
oul ve babadan; Hanbelîler baba, dede ve ouldan sonra kardee yer
vermilerdir. Kardeler arasnda da önce ana baba bir, sonra baba bir
kardeler gelir. Hanefîler'in aksine dier üç mezhebe göre nesep
birlii olmadndan ana bir kardelerin velâyet yetkisi yoktur. Ebû
Yûsuf ve Muhammed'e göre ana bir kardein velîlii için asabenin
icâzeti gerekli iken Ebû Hanîfe buna gerek görmez.
Küçüün velâyeti kural olarak babaya; bakm, gözetimi ve terbiyesi
anlamndaki hidâne hak ve sorumluluu da anneye aittir. Anne olmaynca
bu hak kadn akrabaya, onlar da bulunmazsa erkek akrabaya geçer.
Çounluk bu hakkn anneden sonra anneanneye; Ahmed bin Hanbel ise
babaanneye geçeceini belirtmitir. Bundan sonraki srayla ilgili çok
farkl görüler ileri sürülmü olup baz hukukçular kz kardee, bazlar
ise babaanneye, teyze veya babaya, daha sonra kz kardee yer
vermilerdir. Bazlarna göre ise bu sralama daha da karmaktr (geni
bilgi için Hidâne kavram aratrlmaldr). Kz kardeler arasnda öncelik
sralamas genel olarak ana baba bir, ana bir ve baba bir kardeler
eklindedir. Kadn akrabann yokluunda hidâne sorumluluu asabe srasna
göre erkeklere ve bu çerçevede erkek kardelere geçer. âfiîler
kardeler arasndaki öncelik srasn ana baba bir, baba bir ve ana bir
eklinde belirlerken; Hanefîler asabe olmadklar için ana bir
kardelere bu hakk tanmaz. Hanbelîler de bu kardelere ancak
zevi'l-erhâm akraba içinde belli bir sraya göre yer verir.
Mâlikîler ise ana baba bir kardeten sonra hidâne kavramyla balantl
olarak ana bir kardee, sonra da baba bir kardee öncelik
tanrlar.
âfiî mezhebinde nafaka sorumluluu sadece usûl ve fürû; Mâliki
mezhebinde sadece ana, baba ve çocuklarla snrl tutulurken;
Hanefîler birbirleriyle evlenmesi yasak olan bütün akraba;
Hanbelîler de ashâbü'l-ferâiz ve asabe sfatyla mirasç olanlar ve bu
çerçevede kardeler arasnda karlkl olarak nafaka sorumluluunu
gerekli görürler. Erkek veya kz kardeler birden fazla ise, bu
mezheplere göre mirastaki hisseleri ölçüsünde sorumluluk
yüklenirler. Hanbelîlere göre kardein mirasç olmasna engel tekil
eden daha yakn birisinin bulunmas halinde (oul gibi) kardein nafaka
sorumluluu kalkar.
Yarglama hukuku alannda Hanefîler kardein kardee âhitlikte
bulunabileceini kabul ederken âfiîler âhitlik yapana bir menfaat
salayc veya ondan zarar önleyici bir durum söz konusu olma- dkça
âhitlii geçerli sayarlar. Mâlikî ve Hanbelîlerin bu konuda ileri
sürdükleri baz artlar da genel anlamda bu yaklama
dayanmaktadr.
slâm ve nsan Kardelii
eytanlarn vesveseleri sonucu ortaya çkan beerî ideolojiler,
öylesine yaydlar ki kin ve dümanlk tohumlarn, müslüman zihinleri
bile kasvet kaplad. Braknz insanlarn birbiriyle selâmlamasn,
muhabbet etmesini, toplu tama araçlarnda bile birbirleriyle göz
göze gelmemeye özen gösterir oldular. Ayn imana, ayn ideolojiye
mensup insanlar dahi kendi aralarnda kaygszca konuamyor,
birbirlerini dinleyemiyor. Âdeta iletiim özürlü bir hayat istemeye
istemeye sürdü- rüyorlar. Sevgi, bar ve kardelik kelimelerinin en
çok tüketildii bir memlekette insanlarn bazen birbirine "arkada",
"karde" kelimesiyle hitap etmesine ramen, iletiimin dillerden
gönüllere doru akmayp da el ve ayaklardan suratlara doru sçramas ne
yaman bir dramdr! Neredeyse insanlararas ilikilerin en temel
esprisinin dümanlk olduu tezi, savunulacak hale geldi.
Bu yar ideolojik dinler, Hz. Mûsâ'y (s.a.s.) sa'ya (s.a.s.), Hz.
sa'y (s.a.s.) Muhammed'e (s.a.s.) düman edemeseler de Mûsâ'nn
(s.a.s.) ballarn (daha dorusu ona bal olduklarn iddia eden yoldan
çkmlar) sa'ya, sa'nn ümmetini Muhammed'e düman edebilmektedirler.
Oysa bütün peygamberler kendinden önceki peygamberleri tasdik etmi,
kendinden sonrakileri müjdelemitir. Laf anlamayp da birbirini
yiyenler ise peygamberlerinin dinini saptran, tahrif edenler olmal!
En kutsal deer kabul ettikleri dini dahi bozanlar neyi bozmazlar
ki? Dini, dünyay, insan, hereyi...
Yaplmas gereken ey, insann kendi hayatn genel bir deerlendirmeye
tâbi tutmas, kaybettii gayeyi ve kader çizgisini yeniden tesbit
etmesidir. Böylece yaratl hikmetine uygun iirsel bir hayat
yakalayabilir ve dünyay kendi cehennemi yapmaya yönelik
gayretlerinden vazgeçebilir. Aksi tak- dirde kendi amacndan uzaklam
bir insan, el uzatt her eyi bozmaya devam
edecektir.
yetmiyordu. âyet yetseydi bütün bataklklarn, insan oca olmas
gerekirdi. Yaratan ona kendi ruhundan üfledi. Görme, duyma ve
düünme gibi hasletler verdi (32/Secde, 7-9). Bu demektir ki insan
aslnda tabiatn çocuu olduu kadar Allah'n yakn ve
gözdesidir.
Zayfl nedeniyle insan, sadece tabiata ve lâhî Rûha deil, ayn özden
yaratld insan kardeine de bamldr. nsan insann hem sebebi hem
sonucudur. Çünkü insann yaratld su, saf yamur suyu veya dere
suyu deil, baka iki insann özümsemesinden geçmi ve insan var klma
akna dönümü bir sudur. Ve bu özel su, insana dönüürken soy sop
sahibi olma vasflarn da kazanmaktadr (25/Furkan, 54).
Daha da açk bir ifadeyle insann varoluu, Allah'n müdahalesini ve
tabiattaki birçok etkenin reaksiyona girmesini ve de insann insanla
ilikisini zorunlu klmaktadr. Âdem'in (s.a.s.) ilk çocuklar da
bugünkü torunlar da bir anne ve babadan dünyaya gelmektedir. Bunun
anlam, her çada insana "Âdemolu" diye hitab edilmesini mümkün klan
bir akrabalk ilikisidir ki bu, en geni anlamyla dikey olarak bir
dede-torun ilikisini ve yatay olarak da kardelik ilikisini gündeme
ge- tirmektedir. Ayrca bu ilikiler a, bir defaya mahsus olmu bitmi
bir olay deildir. Âdem ve Einin topraktan yaratlmas gibi bugün
insann varl da toprak ve su ürünlerine bamldr.
nsann; Allah, tabiat ve insana bamll, sadece varlk dünyasna çkma
aamasyla snrl deildir. Varln devam ettirirken ve hayatnn öbür
dünyadaki devamnda da bu yaknlk ve zorunlu iliki devam etmektedir.
Tabiatla içice, insanla yanyana ve Allah'a muhtaç vaziyette sürüp
gider bu serüven. Topraa tohum atar meyve alr, insana el uzatr
gönül alr, Allah'a el açar sevap alrz. Topraktan el çeker yoksul,
insandan el çeker yalnz, Allah'tan el çeker yarnsz kalrz. Her
üçünün aleyhinde bulunmamz ise helâkimiz olur. Bu sebeple lâhî din,
beerin Allah'la, tabiatla ve insanla bark olmasn istemektedir.
Çünkü hayat, bu sulhun üzerine kurulmutur. Bunun zdd fesaddr,
fesadn kökeninde ise eytanizme meyletme vardr. Akrabasna iyilik
etmeyip de varln saçp savuranlar eytanla karde olurlar (17/lsrâ,
26, 27). Bu sorun insann en temel sorunudur.
"nsanlar sadece bir tek ümmetti fakat ayrla dütüler. Eer
Rabbinden bir söz geçmemi olsayd ayrla dütükleri konuda hemen
aralarnda hüküm verilirdi" (10/Yûnus, 19). "nsanlar bir
tek milletten baka bir ey deildi. Allah nebîleri müjdeci ve
uyarclar olarak gönderdi. Ama aralarndaki kskançlk
yüzünden ayrla dütüler" (Bakara/213). Bu âyetlerin açkça
ifade ettii gibi insanlar tek toplumdu ve ilk ihtilâf insan balatt.
Kendisini bir sudan yaratana hasm oldu (16/Nahl, 4).
Gerek cennette ve gerekse cennet sonras dönemde Allah hem Âdem
(a.s.)’i, hem de oullarn eytana kar dikkatli olmalar konusunda
uyarm, eytann dümanlna dikkat çekmiti (20/Tâhâ, 117, 36/Yâsin, 60).
Hatta cennetten dünyaya yolcu ederken onlara unu söylemiti: "Size
Benden her hidâyet geldiinde kim Benim hidâyetime uyarsa o sapmaz
ve skntya dümez. Ama kim Benim öüdümden yüz çevirirse onun için dar
bir geçim vardr ve kyâmet günü kendisini kör olarak
süreriz..." (20/Tâhâ, 123, 124). Allah yaratt her insana
yolu göstermi ve ükretme ile nankör olma arasnda imtihan için
serbest brakmtr (72/nsan, 2, 3). Onlar iyilie tevik etmenin
ötesinde bir baskda bulunmamtr (2/Bakara, 253). Ayrca iman ve
kardelik yolundan sapacak olanlarn cezalandrlacan her çada
insanlara iletmitir (4/Nisâ, 115, 116, 119).
eer öldürmek için bana elini uzatrsan, seni öldürmek için ben sana
elimi uzatmam. Çünkü ben âlemlerin Rabbinden korkarm. sterim ki sen
benim günahm da kendi günahn da yüklenip cehennemlik olasn.
Zâlimlerin cezas budur" (5/Mâide, 27-31) demesi, çok
ilginç bir kardelik göstergesidir. Allah'n her defasnda "Açk
deliller geldikten sonra parçalanp ihtilâf eden muhâlif olanlar
gibi olmayn..." uyarsna ramen (3/Âl-i mrân, 105), insanlar
neredeyse küfür ve azgnlkta tek millet olma riskiyle kar karya
kaldlar (43/Zuhruf, 33, 34). eytan onlar yoldan çkard halde
kendilerini doru yolda sandlar (43/Zuhruf, 37).
Böylece, kardelik dümanla dönümekle kalmad, ayn zamanda insanlkta
aslolann kardelik deil de dümanlk olduu sanlmaya baland. nsanlar
sadece Allah'a kul olsunlar diye yaratlmken parçalama ve
parçalanmann temsilcileri, Allah'a kullua çaranlar bölücülükle
suçladlar (40/Mü’min, 26; 7/A’râf, 127). Oysa slâm'a çar, bir öze
dönü çars-dr. Evi terketml kardee, "yuvaya dön" çarsndan baka bir
ey deildir. Bölücülükse Allah'n kendisine biçtii misyonu terkeden,
böylece blisin elinde oyuncak olan sapkn kardelerin zavall
tavrdr. Bu sebeple zalime bile yol göstererek iyilik yapmamz
istenmektedir (Buhârî, Mezâlim 4).
Nasl Kardelik? Ne Türkçe'de ne de Arapça'da, karde kelimesi tek
formlu ve tek anlamldr. Kullanld durumlara göre karde kelimesinin
anlamnda genileme ve özellemeler görülmektedir. Türkçe'de karnda
kelimesiyle eanlaml oluu nedeniyle kelimenin ayn annenin karnndan
doan, ayn rahmi paylaan anlamndaki yaknl ve kan ban ifade için
kullanldn sanyorum. Arapça'da karde anlamnda kullanlan (e.h.v.)
kelimesi; hayvan balanan ip, düüm, kazk vs. an- lamnda
kullanlmaktadr. Her iki dilde de kelime, sk iliki, yaknlk ve bal
olmak anlamna gelmektedir. Hatta Arapça'da bu kelime ayn dizinde
yer alan nesne ve olaylar için kullanlabilmektedir. Misal olmas
bakmndan Mûsâ (a.s.)'ya verilen mûcizeler birbirinin kardei olarak
nitelenmektedir (43/Zuhruf, 48). Hem bu, hem de zikredeciimiz
örnekler, kelimenin anlamnn ayn anne veya babadan dünyaya gelen kan
kardelerle snrl kalmadn göstermektedir. Hem Türk hem de Arap insan;
kelimeyi arkada, dost ve yâran anlamlarnda kullanabilmektedir.
Cehenneme giden ayn yolun yoldalarna da bu kelime kullanlyor
(7/A’râf, 38). Yine Türk insa- nnn hiç tanmad yabanc bir insana,
arkada anlamnda "karde" diye hitab ettiini yakînen
bilmekteyiz.
Öte yandan kelimenin arkadalk anlamna benzer ekilde, duygu ve
düünce ball anlamnda kullanlmas da bir hayli yaygndr. u âyetler,
kardeliin sadece kan ve süt bandan kaynaklanmadn, gönül bann da
insan karde yaptn gösterir.
"Ey iman edenler, Allah'tan gerei gibi korkun ve ancak müslümanlar
olarak ölün. Hep birden Allah'n ipine (vahye) sarln ayrla dümeyin.
Üzerinizdeki Allah’n nimetini düünün. Siz birbirinize dümanken
kalplerinizi sndrd da onun nimeti sayesinde karde oldunuz. Ateten
bir uçurumun kenarndayken sizi kurtard. Doru yolu bulmanz umuduyla
Allah âyetlerini böyle açklyor" (3/Âl-i mrân,
103).
Ksaca belirtmek gerekirse kardelik çeitleri u ekilde
sralanabilir: a
olarak da kabile ve kavimleri meydana getiren insanlarn karde
olduunu kantlamaktadr: "Kullarn hepsi kardetir" (Ebû
Dâvud, Vitr 25). "Allah'n birbirine karde kullar
olun." (Buhârî, Nikâh 45). Yine Hz. Peygamber’in Vedâ
Hutbesinde "Ey insanlar, hepiniz kardesiniz. Hepiniz Âdem’in
oullarsnz. Âdem de topraktandr..." dediini bilmeyen
yoktur. Hatta Kur'an birçok âyetinde insanlara hitab ederken “Ey
Âdemoullar!” diye hitab etmektedir (7/A’râf, 26, 27, 31,
35; 36/Yâsin, 60). Bu durum, kan bana dayal kardeliin arasnda,
yaknlk ve uzakla göre bir derecelendirmeye tâbi tutulabileceini
göstermektedir. Yakn kardelik miras doururken, uzak kardelik
(akrabalk) mirastan pay alma hakk dourmamaktadr.
b
Süt akrabalna dayal bir kardelik: Süt kardelii, evlenmesi
haram olanlar balamnda sk gündeme gelir. Kan (soy) kardelii ile
tamamen ayn olmasa bile slâm kültürüne göre hukukî sonuçlar
dourabilmektedir. Süt karde, süt anne vs. ile evlenilemez. Ama
sütten dolay mirasç da olunmaz (4/Nisâ, 23).
c
Gönül bana dayal duygusal kardelik: Dostluk ve din kardelii
bunun iki örneini olutururlar. "Mü’minler, ancak kardetirler.
Kardelerinizin arasn düzeltin ve Allah'tan saknn ki size rahmet
edilsin." (49/Hucurât, 9,10). "Mü’min, mü’minin
kardeidir." (Ebû Dâvud, Edeb 49). "Müslim, müslimin
kardeidir." (Tirmizî, Hudûd 3)
Âyet ve hadislerin açkça ifade ettii gibi din kardelii de kan/soy
ve süt kardelii gibi bir kardelik dourmaktadr. Ancak bunun hukukî
ve ahlâkî sonuçlar dier iki kardelik türünden farkldr. Din kardelii
maddî miras hakk dourmaz. Ancak din ve devlet ayrl slâm hukukuna
göre mirasa engel görülmütür. u iki âyet bu konuyu
netletirmektedir: man ettii halde hicret etmeyenler mü’minlerden
velâyet hakk elde edemiyor. Ancak kendilerine dinî yardm yaplabilir
(8/Enfâl, 72). man etmeyenlerin velâyet hakk kendiliinden yok
saylyor. Fakat iman edip hicret eden ve mü’minlerle birlikte savaa
katlan karndalar (kan akrabalar), Allah'n kitabna göre
birbirlerinin daha yakn dostudurlar (8/Enfâl, 75). slâm bu tür bir
kardelii vâka olarak onaylamaktadr. Hatta sla- rahim diye bilinen
akrabalk ilikilerini sürdürmeyi ve akraba haklarn gözetmeyi
öngörmektedir (4/Nisâ, 1, 47/Muhammed, 22). Bu balamda u âyeti
zikretmek çok yerinde olacaktr: "Rahim sahipleri (karndalar),
Allah'n kitabna göre birbirlerine öteki mü’min ve muhâcirlerden
daha yakndrlar. Ancak dostlarnza bir iyilik yapmanz hâriç. Bunlar
Kitapta yazlmtr." (33/Ahzâb, 6). Hatta gönül ba olmas
münasebetiyle din kardelii, din ayrl ile birlikte bulunan kan ve
süt kardeliinden üstün kabul edilebilmitir (Buhârî, Ferâiz 9).
Çünkü dinî kardelik irâdî bir tercihle gerçekleir, dierleri ise
tabiî bir zorunluluktur. Kiinin sevdii ile daha çok beraber olmas
daha doal bir sonuçtur. Celâleddin Rûmî'nin belirttii
gibi:
"Ayn dili konuma, hsmlk ve ballktr. nsan yabanclarla kalrsa mahpusa
benzer. Nice Hintli, nice Türk vardr ki düdetirler. Nice ki
Türk de vardr ki birbirine yabanc
gibidirler. u halde mahremlik dili, bambaka bir dildir. Gönül
birlii dil birliinden daha iyidir. Gönülden sözsüz, yazsz
yüzbinlerce tercüman zuhur eder." (Mesnevi, I, 97)
ideolojilerin insan önyarglara mahkûm etmesi nedeniyle din ve soy
kardeliini sanki birbirinin zdd gibi sunan birtakm çarpk anlaylar,
slâm toplumlarn maalesef bir takm lüzumsuz tartmalarn içerisine
çekebilmitir. Çkarc liderler, zavall gençlie "Ne dininizden ne de
kannzdan vazgeçmeniz gerekiyor" diyememilerdir.
Dümanlk Nereden Douyor?
Kur'an; Allah'a, Rasûle ve mü’minlere dümanlk eden kâfirleri dost
edinmeyi yasaklyor. Çünkü onlar dümanlk etmektedirler. Dümanlk
edenleri dost kabul etmek mü’minleri hamâkate (ahmakla)
sürükleyecektir (60/Mümtehne, 1). Fakat Kur'an, dümana bile
saldrganca ve ölçüsüzce davranmay ho görmüyor. Muhammed (s.a.s.) ve
arkadalarn Mekke'den sürüp çkaran ikenceci kâfirler hakknda
mü’minlere u öüdü veriyor: “Sizi Mescid - i Haram'dan
çevirdiklerinden dolay bir topluma kar beslediiniz kin, sizi
saldrganla sevketmesin. yilik ve takvâ konusund a yardmlan,
günah ve dümanlkta yardmlamayn. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'n
azâb çetindir.” (5/Mâide, 2).
Dümanca münasebetlerin ve savalarn sürdüü bir dönemde dahi
müslümanlarn saldrgan olmamasn isteyen Kur'an, anlamazlklarn
dümanla dönümesinin müslümanlarca balatlmasn asla istemezdi.
nsanlara güzel söz söylemeyi prensip olarak belirleyen Kur'an,
insanlara yanan bükmeyi (yüzünü çevirmeyi) bile ho görmüyor
(2/Bakara, 83; 31/Lokman, 18). "yilikle kötülük bir olmaz. Kötülüü
daha güzeliyle savutur. O zaman görürsün ki seninle aranda dümanlk
bulunan kimse scak bir dost oluvermi. Buna ancak sabredenler
kavuabilir. Ve buna en büyük pay alanlar
eritirilir." (41/Fusslet, 34, 35)
Kardeler aras yaknlk veya uzaklk duygu ve davranlar deitirebilir,
ama karde olduumuz gerçeini deitirmez. Bu genel durumu Kur'an'dan
bir örnekle somutlatrmak istiyorum: Yusuf'un kardeleri kskançlklar
yüzünden kendisini öldürmeye kalkyor ve sonunda ad kayplar
listesinde çkyor! (12/Yûsuf, 9-10). Kendisini kuyuya atan
kardelerine gün gelip yaptklarn söyleyeceini Yusuf, Allah'n lutfu
ile biliyordu (12/Yûsuf, 15). Müjdenin tevili gerçekleip
kardelerinin itiraf ve mahcûbiyetlerini görünce Yusuf, hakiki
kardelik sözünü söylüyor: "Bugün size knama yok. Allah sizi balasn.
Çünkü O merhametlilerin en merhametlisidir." (12/Yusuf,
90-92). Bu örnek çerçevesinde bir noktay aydnlatmamz gerekiyor.
Kuyuya atlrken de, onlar affederken de Yusuf (s.a.s.), onlarn
kardeiydi. O halde, öldürmeye kalkan ile kendisine tuzak kuran
affeden karde arasndaki fark ne? Biri, eytann propagandasna
kaplarak kskançln ön plana çkaran karde, dieri de Allah'n vahyine
uyarak kardeini eytann esâretinden kurtaran karde. O halde vahiy,
gözard edilmi kardeliin hatrlatlmas; kin ve dümanlk ise eytan
tarafndan kardelik duygusunun örtülmesi ve yerine kskançln
konmasdr. Bu gerçei baz insanlar, Yusuf gibi erken öreniyor, bazlar
da onun kardeleri gibi oldukça geç anlyor. Tabiî bazlar da hiç
örenmeden gidiyor. Yusuf gibi sabr örnei olmak için; geç
örenenleri, hiç örenmeyecek olanlardan ayrmak lâzm. Bu da Allah'a
bal bir gönül gerektirir.
Burada asl ele alnmas gereken hususlardan birisi ve en önemlisi,
evi terketmi Âdemoullarnn eve dönmesi için çar yaparken evdekilerin
birbirini yememesidir. Dümana bile mert davranmay, kâfirlerin
kötülüüne kar bile sabrl ve ümitvar olarak iyi davranmay öütleyen
bir dinin temsilcileri, kendi aralarnda daha efkatli ve müsâmahal
davranmas gerekir. Hata ile ma'lûl iki müslüman arasnda sorun çksa
bile çözümsüz olmadn bilmek ve zamanla her eyin düzeleceine inanmak
her müslümann göz önünde bulundurmas gereken bir zorunluluktur.
Sorunsuz bir dünya olmadna göre, sorun çktnda nasl davranacan bilen
insanlar, en iyi kardelii gerçekletirecek insanlardr. Üçüncü
ahslarn yangna körükle gitme yerine slah ümidiyle yaklamas ve
arabuluculuk giriimi de bir dier önemli görevdir (49/Hucurât,
9,10). slâm'n kardeler aras ilikilerdeki sorunlara nasl yaklalmas
gerektii konusundaki öütlerini ksaca özetlemeye çalalm:
Müslüman kardeini tahkir etmek kiinin er özelliini yanstr (Müslim,
Birr 32). Çünkü kibir, küfrün de temelini oluturan en büyük
günahlardan biridir (16/Nahl, 23). Kendisi için istediini kardei
için istemek, imandandr (Buhârî, man 7; Müslim, man 71, 72).
Fesadla bir insan öldürmek, bütün insanlar öldürmek; bir insan
yaatmak, bütün insanlar yaatmak gibidir (5/Mâide, 32). Brakn
öldürmesini, kiinin bir yerde oturan kardeini kaldrp yerine
kendisinin oturmas bile çok çirkin bir davrantr (Buhârî, Cum’a 2).
nsann kardeiyle alay etmesi, kusurunu aratrmas, kötü lakapla çarmas
fsk ve zulümdür. Zann, tecessüs, arkadan çekitirme gibi davranlar,
insann ölü kardeinin etini yemesi kadar çirkin huylardr
(49/Hucurât, 11, 12).
“Ey insanlar, sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eini yaratp
ikisinden birçok erkekler ve kadnlar üreten Rabbinizden korkun;
adna birbirinizden dilekte bulunduunuz Allah'tan ve
akrabalk (balarn bozmak)tan saknn. üphesiz Allah, sizin üzerinizde
gözetleyicidir.” (4/Nisâ, 1)
Bu âyette geçen ‘el-erhâm’ ‘rahm’in çouludur. Rahim, kadnn döl
yatana denir; fakat ayn rahimden çktklarndan dolay istiâre olarak
akrabaya rahim ve ruhm dendii gibi, rahim sahipleri da denilir.
Sla-i rahim akrabay ziyaret; kat'- rahim ise akraba ile ilgiyi
kesmektir. Bu âyette erhâm hakkna ri'âyet edilmesi, kadnlara kar
efkatle davranlmas, aile hukukunun gözetilip aralarnda rahim ba
bulunan insanlarn, birbirlerine kar sevgi ve efkatle hareket
etmeleri, akraba ile ilgiyi kesmemeleri
emredilmektedir.
Nisâ Sûresi'nin, erkek-kadn, bütün insanlarn ortak nitelii olan
“en - nâs/insanlar” ta'biriyle balamas, insanlarn bir tek
kökten geldiinin belirtilmesi ve akrabalk hakkna saygnn
emredilmesi, bütün insanlarn ayn kökten gelmi, ayn atalardan türemi
kardeler, köken bakmn- dan akraba olduklarna dikkati çekmektedir.
Bu âyet; rk, dil, bölge ayrm gözetmeden bütün insanla hitabeden
slâm'n evrensel, toplayc, birletirici ezelî
prensiplerindendir.
Kur'ân- Kerîm'in birçok yerinde bu köken kardelii ve özellikle de
iman kardelii vurgulanmaktadr. Aadaki âyetler, kardelii vurgulayan
en çarpc örneklerdendir: “Eer mü’minlerden iki grup vuruurlarsa,
onlarn arasn uzlatrn; âyet biri ötekine saldrrsa, Allah'n buyruuna
dönünceye kadar saldran tarafla vuruun (Allah'n buyruuna) dönerse
artk adâletle onlarn arasn düzeltin ve dâima âdil olun. Çünkü
Allah, adâlet yapanlar sever. Muhakkak mü'minler kardetirler.
Kardelerinizin arasn düzeltin ve Allah'tan korkun ki size rahmet
edilsin.” (49/Hucurât, 9-10)
Bu âyetlerde iman edenlere, iki mü'min cemâat arasnda çkan
kavgay yattrmalar, bir cemâat dierine saldrd takdirde, saldrgan
taraf Allah'n buyruunu dinleyinceye kadar onunla savamalar, Allah'n
buyruuna râz olduu takdirde kavga edenlerin aralarn uzlatrmalar,
adâletten ayrlmamalar buyurulmakta ve Allah'n, adâlet yapanlar
sevdii; inananlarn karde olduklar, Allah'n rahmetine erebilmek için
kardeler arasn uzlatrmalar gerektii vurgulanmaktadr.
Âyetlerin hükmü geneldir. Buna göre iki müslüman grup veya toplum
arasnda anlamazlk ve kavga çkarsa dier müslümanlarn seyirci kalmayp
onlar uzlatrmaya çalmalar; bir taraf hakk kabule yanamaz ve öteki
tarafa saldrmaya devam ederse bütün müslümanlarn, kuvvet kullanarak
saldrgan hak çizgisine getirmeye ve iki taraf uzlatrp
aralarnda adâletle bar kurmaya çalmalar gerekir.
Kavga eden taraflar, bir devlet içinde iki aile, iki airet, iki
kabîle, iki kent olabilecei gibi, 1980’li yllarda ran'la Irak
arasnda görüldüü üzere iki bamsz devlet de olabilir. Bir
devlet içinde çkan olaylarda devlet, olay önler. Fakat devlet
müdâhale edinceye kadar dier müslümanlarn olay yattrmaya,
saldrgana mâni olmaya çalmalar gerekir.
Ayrca kar-koca arasn uzlatrmak için arabulucu tayinini emreden
4/Nisâ, 35. âyet de, iman eden gruplar arasnda çkan anlamazlklarn
da yine arabulucu yoluyla çözülmesine iaret etmektedir. Nitekim
mehur muhaddis el-Hâkim Ebû Abdillah bn el-Beyyi', o âyette, iki
zümre arasnda çkan anlamazln çözümü için her iki taraftan birer
hakem gönderilmesine iaret bulunduunu söylemitir. Gerçekten âyette
tefrika ve fitneden endie eden herkesin, iki hakem (arabulucu)
göndermesine delîl vardr. Nitekim mü'minlerin emîri Hz. Alî,
Hâricîlerle kendisi arasnda çkan anlamazln çözümü için hakem tayin
edilmesini, Nisa 35. âyetten çkarmtr. Demek ki müslümanlar arasnda
anlamazlk çktnda çözüm için hakem tayin etmek uygun olur (Kasimî,
Mehâsinu't-Te'vîl, 5/1226).
Tabii slâm'da esas olan, bir tek devlettir. Fakat bugün için bu,
mümkün görünmüyor. Çünkü her ulus kendisinin, dierlerine hâkim
olmasn istiyor. Bu da slâm milletleri arasnda ayrlklara,
övünmelere, sürtümelere yol açmaktadr. Tarih boyunca da böyle
olmutur. Peygamber (s.a.s.)’in, ilk üç halîfesinin dönemleri hâriç
tutulursa, bütün müslümanlarn birlikte yaad bir devlet de
kurulamamtr. Osmanl Devleti zamannda bu birlie doru yaklalm ise de
yine de slâm milletlerinin tamam bir tek devletin çats altna
alnamamtr.
imdi bugün, slâm Konferans üyelerinin gittikçe aralarnda siyasî
yaknlk kurarak, önce slâm Ortak Pazar, sonra iç ilerinde serbest, d
ilerinde beraberlik esasna dayal bir Birleik slâm Dev- letleri
Örgütü kurmalar mümkündür. Bu örgütün bakan da alfabetik sraya göre
nöbetlee her üye devletten belli bir süre için seçilmelidir. Bu
örgütün, slâm âlimlerinden oluan bir parlamentosu da olursa slâm'n
arad sürekli ve istikrarl bir birlie yaklalm olur. Avrupa
Birlii’nin nihaî hedefi böyle bir siyâsî birliktir ve onlarn
parlamentosu da vardr. Neden müslümanlarn böyle bir örgütü, müterek
konseyi ve parlamentosu olmasn?
Böyle bir örgüt, slâm devletleri arasnda çkan anlamazlklar da
karara balar ve karar da balayc olur. slâm devletleri arasnda çkan
sorunlar çözmek, hakly, haksz ayrdetmek için Avrupa Adâlet Divânna
benzer bir slâm Adâlet Dîvân oluturmak da gereklidir.
Kur'ân'n bu âyetlerinde böyle bir adâlet dîvânnn nüvesi vardr.
Çünkü Kur'ân, hakszln önlenmesini istiyor. Hakly ve haksz da ancak
adâlet divan ayrdeder. Kur'ân, on dört asr önce en modern hukuk
sistemine k tutmu iken müslümanlarn bu örgütü kurmakta gecikmeleri
gariptir.
Adâlet, slâm kardelii ve dayanmas konusunda bu âyetlerin yannda pek
çok hadîs de vardr. Bunlardan birkaçna iaret edelim:
"Dünyâda adâlet yapanlar, yaptklar adâletten dolay Rahmân'n önünde
inciden minberler üstünde bulunacaklardr." (Müslim,
mâret 18; Nesâî, Kudât 1; Ahmed bin Hanbel, Müsned 2/159, 160,
203)
Peygamber (s.a.s.): “Mü'minler, bir binann talar gibi birbirini
tutar” deyip parmaklarn birbirine geçirmitir (Buhârî,
Salât 88, Edeb 36, Mezâlim 5; Müslim, Birr 65; Tirmizî, Birr
18; Nesâî, Zekât 67; Ahmed bin Hanbel, Müsned 4/104, 405,
409)
“Birbirinize hased etmeyiniz, birbirinizin satna engel olmaynz,
kzmaynz, srt çevirmeyiniz, ey Allah'n kullar, karde olunuz.
Müslüman müslümann kardeidir, ona zulmetmez, onu rüsvây etmez, ona
hakaret etmez.” (Devamnda Rasûlullah (s.a.s.) gösüne iaret ederek
üç defa:) “Takvâ buradadr.” buyurdu. (Buhârî, Nikâh 45, Edeb
57-58, 62; Müslim, Birr 30-32)
“(Hiçbir kötülüü olmasa dahi) kiinin, müslüman kardeine hakaret
etmesi kendisine yeter. Her müslümann dierine kan, mal ve namusu
haramdr.” (Müslim, Birr 32; Ebû Dâvûd, Edeb)
“Müslümann, müslüman kardeiyle üç günden fazla küs tutmas helâl
deildir. Öyle ki birbirleriyle karlarlar, biri bu tarafa, öbürü
dier tarafa bakp geçer (birbirlerine selâm verip konumazlar).
Onlarn en hayrls, ilk selâm verendir.” (Buhârî, Edeb 57, 62,
sti'zân 9; Müslim, Birr 25; Tirmizî, Birr 21)
Müfessirler Hucurât sûresi, 9-10. âyetlerden, müslümanlar arasnda
çkan çarpmann, kendilerinden iman vasfn götürmeyecei, hattâ baînin
dahi kâfir olmayaca kansna varmlardr. Çünkü Allah, âyette bâî
(saldrgan) olduklar halde yine onlara:
"ihveh/kardeler" ve "mü'minler" sfatn
vermitir. Bu da onlarn, birbirleriyle çarpmalarndan dolay kâfir
olmadklarn gösterir. Nitekim birisi Hz. Alî'ye, Cemel ve Sffîn
olaylarnda kendisine kar savaanlarn mürik olup olmadklarn sormu,
Hz. Alî: “Hayr, onlar irkten kaçtlar” demitir. Soran: “Peki
onlar münâfk mdr?” demi. Hz. Alî: “Hayr, münâfklar, Allah' çok az
anarlar” demi. Soran: “Öyleyse onlarn hali nedir?” diye sorunca Hz.
Alî: “Kardelerimizdir, bize haksz yere saldrdlar (bâîdirler)”
demiti (Beavî, Meâlimu't-Tenzîl, Hâzin kenarnda 6/225).
Topluca Allah n ipine yap n, ayrlmayn:
“Allah'n size olan nimetini hatrlayn: Hani siz birbirinize düman
idiniz, (Allah) kalplerinizi uzlatrd; O'nun nimetiyle kardeler
haline geldiniz. Siz bir ate çukurunun kenarn da
bulunuyordunuz, Allah sizi ondan kurtard. Allah size âyetlerini
böyle açklyor ki yola gelesiniz.” (3/Âl-i mrân,
103)
Âyet, mü'minlere, Allah'n ipi olan Kur'an'a sarlmalarn, bölünüp
ayrlmamalarn emrediyor. Ve daha önce, dümanln körükledii ate
çukurunun içine dümek üzere olduklarn; ancak Kur'an'a sarlmalar
sonucu bu dümanlk durumundan kurtarldklarn hatrlatp bir daha öyle
bir duruma dönmemelerini öütlüyor.
Gerçekten Allah'n ipi olan Kur'an'a sarlanlar birleirler. Daha önce
birbirine düman olan, birbirlerine kar dümanlkla ate püsküren
Medîne toplumu, nefret ve dümanlk ateiyle dolu bir çukurun kenarnda
bulunuyordu. Neredeyse dümanlk atei içine düüp mahvolacaklard.
Allah, hidâyetini lutfedip onlar helâkten kurtard. imdi hidâyete
gelip kardelik içine girdikten sonra tekrar eski dümanlk durumlarna
dönmek yakr m?
kabîle birbiriyle dost ve karde oldular. Onlarn bu kardeçe yaaylar,
aslnda ikisini de istemeyen yahûdîleri son derece rahatsz
ediyordu. Yahûdîlerden Kays olu âs, bir gün Evslilerle
Hazreclilerin birlikte sohbet ettiklerini gördü, can skld: "Bunlar
böylesine dost olduklar sürece bizim burada yerlememize imkân
kalmaz" diyerek bir yahûdî çocuunu onlarn arasna gönderdi ve onlara
Bu'âs harbini, bu harbde Evs'in, Hazrec'i yendiini hatrlatmasn
tenbihledi. Yahûdî çocuu, aralarna sokulup Bu'âs konusunu ortaya
atnca hava deimee, eski gönüllerde dümanlklar canlanmaya balad. Evs
ve Hazrecliler, birbirlerine laf atmaa baladlar ve: “sterseniz o
günü tekrar edelim, haydi Harra'ya gidelim!” dediler.
Bu'âs harbi Harra meydannda geçtii için oraya gidip vurumak
istediler, silâhlarn almaa baladlar. Tam bu srada Allah'n
Elçisi, durumdan haberdar olup geldi, onlar yattrmaa çalt:
"Ben sizin aranzda iken câhiliyye dâvâsn m güdüyorsunuz?" dedi ve
yukardka meali verilen 3/Âl-i mrân, 103 âyetinden balayarak okudu.
ki kabile mensuplar yaptklarna piman oldular, bartlar, birbirlerine
sarldlar (bn Kesir, Tefsir 1/389; Hüseyn Heykel, Hz. Muhammed
Mustafa, Ö.R. Dorul çevirisi, Remzi Kitabevi, stanbul, 1948, s.
232).
Âyette "Allah'n ipine yapn" deyimi, isti'âredir.
Allah'n ipi, insanlar sapklk bataklndan kurtarmak için gökten yere
indirdii vahiyleri içeren Kitabdr. te Allah'n ipi durumundaki o
Kitaba sarlp onun prensiplerini gönülden uygulayanlar, sapklktan
çkarak dümanlk ateinde yanp mahvolmaktan kurtulurlar.
nsanlar arasnda düünce ayrlklarnn olmas doaldr. Bu, Allah'n yasas
gereidir: "Rabbin dileseydi, insanlar bir tek ümmet yapard. Ama
ihtilâf edip durmaktadrlar." (11/Hûd, 118). Allah
insanlar zekâ, düünce ve yetenek bakmndan farkl yarattna göre onlar
arasnda düünce ayrlklarnn olmas da doaldr. Fakat bu ayrlklarn,
düünce düzeyinde kalmas, büyüyüp dümanla dönümemesi gerekir. Çünkü
düünce fark, bir ölçüde insanlar rekabete, ilerlemeye sevk ederken;
bunun büyüyüp dümanla dönümesi ykc olmaktadr. te düünce ayrlklarn
snrlamak, dümanlk snrna vardrmamak için herkesin Allah'n snrlarnda
durmas, Allah'n Kitabna sarlmas, o genel prensiplerin dna çkmamas
gerekir. nsanlar o genel prensipler içinde kaldkça dost
olurlar. Aralarnda baz düünce ayrlklarnn olmas; birbirlerini
sevmelerine, anlayl davranmalarna engel olmaz. Hz. Muhammed
Aleyhisselâm, Kur'ân ile böyle “dümanlarna kar cesur, iddetli;
birbirlerine kar efkatli, birbirlerini seven” ideal bir toplum
kurmutu. Kur'an her zaman böyle bir toplumun kurulmasn salamaya
kadirdir. Yeter ki insanlar onun genel prensiplerine gönülden
sarlsn, o prensiplerin dna çkmasnlar. (5)
Kardelik ve Beraberlik
Mü’minlerin önemli bir özellii de uhuvvet ve tesânüttür
(kardelik, dayanma, birliktelik). Kuran'da bildirilen hükme göre,
tüm mü’minler birbirlerinin kardeidirler. Onlar ayn yola uymu, ayn
Kitab’a tâbi olmu, ayn hedefe sahip, ayn duygular tayan insanlardr.
Dolaysyla aralarnda büyük bir sevgi ve dayanma bulunur. Allah, bu
durumu öyle tarif etmektedir: “üphesiz Allah, kendi yolunda, sanki
birbirlerine kenetlenmi bir bina gibi saf balayarak çarpanlar
sever.” (61/Saff, 4). Bu âyette tarif edildii gibi bir
tesânüt içinde Allah yolunda cehd etmek (çaba harcamak) kesin bir
emirdir. Al-i mran Suresi'nde Allah öyle hükmetmektedir: “Allah'n
ipine hepiniz smsk sarln. Dalp ayrlmayn...” (3/Âl-i
mrân, 103)
yönler vardr. Çünkü mü’minlerin yapabilecei çeitli yanllar,
bu tesânüdün zedelenmesine ve mü’minler arasnda soukluk yaanmasna
neden olabilir.
Bu yanl hareketlerin nedeni, mü’minlerin davranlarn gaflet anlarnda
etkileyen nefstir. Mü’min fedâkâr, hogörülü ve scaktr; ama herkeste
nefs bulunur ve insan dikkat etmezse bazen nefsine uyabilir.
Kskanç, bencil ve hrsl olan nefsine uymas ise, bu kötü hislerin
mü’mine etki etmesi demektir. te bu yüzden Kuran'da, mü’minler
tesânüt (dayanma ve birlik) konusunda son derece dikkatli olmalar
için uyarlmaktadrlar. Madem eytann insandaki tezâhürü olan nefsin
hevâs, insan yanltabilmektedir, öyleyse kardaki mü’minin nefsini
harekete geçirecek bir üslûp kesinllikle kullanlmamaldr. Bu yönde
âyette öyle buyrulmaktadr: “Kullarma, sözün en güzel olann
söylemelerini söyle. Çünkü eytan aralarn açp bozmaktadr. üphesiz
eytan insann açkça bir dümandr.” (17/srâ, 53). Âyette
bildirilen emir, tesânüdün salanmas açsndan son derece önemlidir.
Birincisi, mü’minlerin birbirlerine kar sürekli olan en güzel hitap
eklini (yalnzca güzel deil, "en güzel") kullanmalar
emredilmektedir. kincisi, eytann bir özellii aça vurulmaktadr:
eytan, insanlarn ve özellikle de mü’minlerin arasn bozmak için
uramaktadr.
eytann ve nefsin mü’minlerin arasndaki tesânüdü bozmak için en çok
bavurduu yollardan biri ise, rekabet duygusudur. Eer mü’min gaflet
halinde olursa, makam, mevki gibi konularda rekabet hissine kaplp
kardelerini geçmeye, kendini onlardan daha ön plana çkarmaya
çalabilir. Ayn ekilde kendisinden daha ön plandaki bir kardeine kar
kskançlk hissedebilir. Aslnda gaflet halinde yaplan bu hareket,
gerçekte Allah'a isyan anlamna gelmektedir. Çünkü, "Yoksa onlar,
Allah'n kendi fazlndan insanlara verdiklerini mi kskanyorlar?"
(4/Nisâ, 54) âyetine göre, insanlara verilmi olan nimetler
Allah'tandr ve bunlar kskanmak Allah'n takdirine kar gelmek anlamna
gelir. Bu nedenle mü’minlerin kskançlk gibi bir tavrdan kesinlikle
uzak durmalar gerekmektedir. Eer böyle bir tavr ortaya konulursa,
bu, hem Allah'n rzâsna muhâlif bir harekettir, hem de âyetin
hükmüne göre, mü’minlerin gücünün azalmasna neden olur: “Allah'a ve
Rasûlü'ne itaat edin ve çekiip birbirinize dümeyin, çözülüp
ylgnlarsnz, gücünüz gider. Sabredin. üphesiz Allah, sabredenlerle
beraberdir.” (8/Enfâl, 46)
Bu nedenle mü’min, kesinlikle kardeleri ile arasnda bir çekime,
rekabet ortam olumasna engel olmaldr. Hem kendisi kskançlk gibi
ilkel bir duyguya kaplmamal, hem de sahip olduu özellikleri ön
plana çkartarak kardelerinin nefsindeki kskançlk damarn tahrik
etmemelidir. Olabildiince mütevâzi, alçak gönüllü olmak, rekabet
tehlikesini yok eder. Kuran'da bu konuda verilen bir dier kstas
ise, kardelerinin nefsini kendi nefsine üstün tutmak, yani her
durumda fedâkâr davranmak ve bundan zevk almaktr. Kur’an'da bu
özellik öyle tarif edilir: “Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi)
hazrlayp iman (gönüllerine) yerletirenler ise, hicret edenleri
severler ve onlara verilen eylerden dolay içlerinde bir ihtiyaç
(arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açklk (ihtiyaç) olsa bile
(kardelerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin cimri ve
bencil tutkularndan korunmusa, ite onlar, felâh (kurtulu)
bulanlardr.” (59/Har, 9)
kardelerinin baarlarn kendi baarlarym gibi görürler. Bu, son derece
önemlidir. Kuran'da mü’minlerin arasndaki tesânüt/dayanma ile
ilgili çok sayda âyet vardr. Bir âyette, mü’minlerin dier
mü’minlerle tesânütlerinin artmas için yaptklar bir duâ öyle
aktarlr: “Bir de onlardan sonra gelenler, derler ki:
"Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmi olan kardelerimizi bala ve
kalplerimizde iman edenlere kar bir kin brakma. Rabbimiz, gerçekten
sen, çok efkatlisin, çok merhametlisin.” (59/Har,
10)
Mü’minler arasnda bir çekime ya da krgnlk yaanmas herkese
zarar verir. Dolaysyla iman edenler böyle bir harekete tevessül
etmezler. Nitekim bir Kur’an âyetinde, mü’minlerin birbirlerinin
velîleri (dost ve koruyucular) olmadklar takdirde, fitne çkaca öyle
haber verilmektedir: “nkâr eden kâfirler birbirlerinin
velîleridir. Eer siz bunu yapmazsanz (birbirinize yardm etmez ve
dost olmazsanz) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk
(fesat) olur.” (8/Enfâl, 73)
Ayrca Kuran'da tesânütle ilgili açk hükümler vardr. Bu âyetlerden
bazlar öyledir: “Kendilerine apaçk belgeler geldikten sonra,
parçalanp ayrlan ve anlamazla düenler gibi olmayn. te onlar için
büyük bir azap vardr.” (3/Âl-i mrân, 105); “…Buna göre,
eer mü’min iseniz Allah'tan korkup saknn, aranz düzeltin; Allah'a
ve Rasûlü'ne itaat edin.” (8/Enfâl, 1); “Gerçek u ki,
dinlerini parça parça edip kendileri de gruplaanlar, sen hiçbir
eyde onlardan deilsin. Onlarn ii ancak Allah'adr. Sonra O, ilemekte
olduklarn kendilerine haber verecektir.” (6/En’âm,
159)
Mü’minler dier mü’minlere kar son derece merhametli ve alçak
gönüllü olmakla yükümlüdürler. Aksi bir tavr kesinlikle
Kur’an'a uygun deildir. Kibir, kskançlk, çekememezlik, kötü söz
söyleme, çekime mü’minlerin deil; inkârclarn/kâfirlerin özelliidir.
Bu nedenle nefsi yüzünden böyle bir küçüklük göstermi olan
bir mü’min hemen kendini toparlamal, Allah'a snmal ve gerçek mü’min
tavrn göstererek hatasn telâfi etmelidir. Aksi halde Allah o kiinin
yerine daha hayrlsn getireceini âyetlerinde haber vermitir.
man eden her insan u âyetin hükmüne girmekten iddetle kaçnmaldr:
“Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat
eder)se, Allah (onun yerine) Kendisinin onlar sevdii, onlarn da
Kendisini sevdii, mü’minlere kar alçak gönüllü, kâfirlere kar ise
güçlü ve onurlu, Allah yolunda cihad eden ve knaycnn knamasndan
korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah'n bir fazldr, onu
dilediine verir. Allah (rahmetiyle) geni olandr, bilendir.”
(5/Mâide, 54) (6)
slâm ahlâken yükselmeyi, ilikileri gelitirmeyi hedefleyen ilâhi
emirler manzumesidir. Bu dinin hedefi kardelii pekitirmek, sulh'u
tesis etmektir. Bu münasebetle Kur'ân-i Kerîm'de "Ihveh"
kelimesinin Önemli bir yeri bulunur. Hz. Peygamberin ilk günden
itibaren önemle üzerinde durduu, inananlar arasnda lk yapt ilerin
banda slâm kardeliini pekitirmesi gelir. Bu kardeliin özünü, Allah
ve Peygamberine iman tekil eder.
slâm kardeliinin tesisi iman ile mümkün olmakta, bu da, Kur'ân'a
inanmaktan geçmektedir (3/Âl-i mrân, 103). Tarih, Hz. Peygamber’in
slâm ile oluturduu kardeliin bir benzerini nakletmekten âcizdir.
Evinde çocuunun yiyeceinden baka bir yiyecei olmayan Ebû Talha'nn,
aç olan misafire o yiyecei yedirmesini haber veren Yüce Allah;
"Kendileri zarûret içinde bulunsalar bile, (kardelerini) onlar
kendilerinden önde tutarlar." (59/Har, 9) ifâdeleriyle
zamanmz insanlna önemli bir mesaj verilmitir. Zira, slâm'n dndaki
hiçbir sistemde böyle bir ahlâk üstünlüünü bulmak mümkün
olmamaktadr.
Hz. Peygamber de bu meseleye u ekilde iaret etmektedir: "Allah'n
öyle kullar vardr ki, onlar peygamber ve ehid deillerdir.
Fakat peygamberler ve ehitler kyamet gününde onlara gbta ederler.”
Ashâbn: ‘Yâ Rasûlallah! onlar kimlerdir?’ sorusuna Hz.
Peygamber; “onlar aralarnda aile ba olmad halde Allah için bir
birini seven ve yardmlaanlardr. Vallahi onlarn yüzleri nurdur ve
nurdan makamlar üzerindedirler" (eyh Mansur, el-Tâc el-Câmiu
fi'l-Usûl. Kitabul Birr, V/83) (Remzi Kaya, Kur’an’da Dostluk
likileri, Ay Kitaplar, Kitabevi Y.)
Kardelik ibâdetimizin vakti geçmesin: nanç birlii sosyal
birliktelii gerektirir. Müslümanlarn her konuda birlik ve
beraberlik içinde
olmalar, ortak dümana ortak tepki vermeleri, ortak problemlerini
ortak katkl çözümlerle amalar, ortak projeler üretmeleri, ortak
iler yapmalar emredilen, arzu edilen, olmas gereken ve olmadnda
kesinlikle çaresizlik getiren, gözya getiren, dümana boyun ei
getiren, can damar gibi önemli bir husustur. Kur’ân “Mü’minler
kardetirler” diyerek mü’minleri kardelik ibadetine çarrken;
Müslümanlarn kardelik ibadetinde snfta kalmalar günümüzdeki
perianln da en korkunç müsebbiplerinden deil mi? Öyle ki, Irak
kendi derdiyle kendisi bouurken, Filistin kendi derdine kendisi
alyor, Endonezya bir bana çlk atyor, Afganistan kendi derdine
kendisi yanyor. Kimse kimsenin derdine yanamyor. Dier yandan
zenginlikten, keyiften, varlktan, rahattan kendinden bakasn
görmeyen müslümanlarn says da az deil. Bunun maher gününde her
halde hesab kolay olmayacak.
Müslümanlarn acda ve huzurda, iyi günde ve kötü günde birlik ve
beraberlik içinde olmalar ve birlik ve beraberlik kurumlarn
kurmalar gerekiyor. Tembellik mi, gaflet mi, dalâlet mi, vahî
kapitalizmin oyunu mu, ruhsuz materyalizmin karanlk gölgesi mi,
nedir üstümüzdeki ölü topra bilemiyorum. Fakat iki kiinin bir araya
gelip irketletii, herkesin sada solda birlikler kurduu, dünya
insannn asgarî mütereklerde birletii günümüzde, maalesef iki milyar
mü’min kardelerden oluan müslüman âlem birlikte hareket etmeyi
henüz baarabilmi deil. Arada mutlaka dehetli fitneciler var ki,
müslüman âlem hakta ve hayrda birleemiyor.
Dier yandan herkes imtihandadr. Herkes kendi âhiretini dokuyor.
Herkes kendi Cennetini imar ediyor veya ateini yakyor. Herkes
Allah’n rzâ makamlarndan birinde, kendisine bir rzâ derecesi
biçiyor. Kur’ân’ dinleyip kardelik yapan da, dümanla dost olup
kardeini dlayan da kendi amel defterini yazyor. Herkes kendi amel
yazlaryla doldurduu defterini maherde alacak. Elbette ya
gülecek, ya alayacak.
üphesiz kardelik ibâdetinin tesisi için hayrl admlar atlmyor
deil. Ümitsiz olmayalm. Biz en azndan duâ edelim. nallah
Müslümanlarn daha güçlü ve daha birlik ve beraberlik içinde günlere
doru gideceklerini Rahmet-i lâhiye’den umalm ve duamz kesmeyelim.
Çünkü kavgac ve gürültücü dünyamz böyle bir ortak sese, bir bar ve
kardelik nefesine, bir adâlet eline ve nice muhabbet fedâisine
muhtaç. (Süleyman Kösmene)
Tasavvufta Kardelik (hvân) Anlay
Kardeler anlamna gelen ihvân kavram; tasavvufta, ayn eyhe bal olan
müridleri, ayn tarikatn veya tarikat kolunun mensuplarn ifade eden
bir terim olarak kullanlr.
hvân; Sözlükte "erkek karde, arkada, yolda, dost, meslekta, ortak"
anlamlarna gelen “ah” kelimesinin çoulu olup Türkçe'de daha çok
tekil anlamnda yaygnlk kazanmtr. slâm dini mü’minlerin birbirinin
kardei olduunu ilân etmitir (3/Âl-i mrân, 103; 9/Tevbe, 11;
49/Hucurât, 10; 59/Har, 10). Kur'an'da slâm'a kar oluturulan
gruplarn da birbirinin kardei olduu belirtilmi (59/Har, 11), Hz.
Peygamber müslümanlar din kardeliine bal kalmaya çarmtr (Buhârî,
Nikâh 45, Mezâlim 3; Müslim, Birr 23, 32). Hadislerde geçen "din
kardei, din ve dünya kardei" (Buhârî, Nikâh 11; Tirmizî, Menâkb 20)
tâbirleri de bu hususun önemini ifade eder. Hiçbir ayrm
yaplmadan kadn-erkek bütün mü’minler birbirinin kardei kabul
edilmekle beraber Rasûl-i Ekrem Medine'ye hicret ettiinde daha özel
bir anlamda Mekkeli muhâcirlerle Medineli ensar birbirine karde
yapm, böylece göçmenlerle yerlileri kaynatrmay amaçlamtr (Buhârî,
Nikâh 7; Savm 51, Müslim, Fezâ'ilü'-sahâbe 203).
Sûfîler ilk dönemlerden itibaren kendi aralarnda farkl gruplar
oluturmaya, birbirine karde gözüyle bakmaya balamlardr. Tasavvufun
giderek tarikat eklinde kurumsal bir yap kazanmasyla birlikte bu
durum daha da gelimitir. Gazzâlî'nin kaydettiine göre sûfîler
birbirinin yüzüne severek ve merhametle bakmay ibâdet sayyor (hya,
II, 159), bazan aralarnda yaptklar sohbetlere yabanc- larn
girmesine dahi izin vermiyorlard. Bu dönemde müridlerin birbirine
hizmet etmeleri, gönül holuuyla birbirinin mallarn harcamalar,
ihvâna kar fedakâr ve tahammüllü olmalar, özür dilemeyi
gerektirecek davranlardan saknmalar, sevgi ve efkat duygularyla
dolu olmalar öütleniyordu (Serrâc, el-Lüm’a, s. 234-237; Kueyrî,
Risale Terc. Uluda, s. 433-439, 574-580, 746, 749).
Ayn tarikatn mensuplar, kendi aralarnda srf Hak rzâsna dayanan
samimi bir dostluun gereklerini yerine getirmenin yan sra tekke
düzenine, tarikat kurallarna, eyhin öütlerine tam anlamyla uyar,
büyüklerini baba, akrann karde, küçüklerini evlât olarak görürler.
eyh baba, müridleri onun evlâtlardr. eyhin ei anne, birbirlerinin
eleri ise hemiredir (bac) (Ebü'l-Mefâhir Yahya el-Bâharzî,
Evrâdü'l-ahbâb ve fusûsü'l-âdâb (nr. Efâr), Tahran 1358 h., s.
106-127; Muhammed b. Abdullah el-Hânî, el-Behcetü's-seniyye,
stanbul 1989, s. 27-29). Bu samimi dostluun hâtras ölümden sonra da
devam eder. Vefat eden mensuplarnn geride brakt aile fertlerini
korur, onlarla da dostça ilikiler kurarlar. Menâkb kitaplarnda
ihvann sadâkatini, vefakârln ve fedakârln gösteren pek çok örnek
kaydedilmitir.
Ahîlik'te ve fütüvvet ehli arasnda da mânevî kardelik bana büyük
önem verilmitir. ehâbeddin es-Sühreverdî el-Maktûl daima Allah'
tebih, takdis ve zikreden tevazu ve huu sahiplerine "ihvân-
basîret", "kün makam" denilen bir mertebede bulunan, irâdeleriyle
sûrî eyleri icat etme gücüne sahip olanlara "ihvân- tecrid", beerî
kir ve lekelerden kurtulup ruhlarn kemal halleriyle donatanlara da
"ihvân- safa" demektedir (Mecmû'a, II, 242-245). Bu son tabirin bir
fel- sefeciler grubu olan hvân- Safa ile ilgisi yoktur.
(7)
Radâ; Süt Kardelii ve Süt Akrabal
"Radâ"' veya "rdâ"; Arapça "radaa" kökünden masdar olup; annesini
emmek demektir. Bir isim olarak ise, süt kardelii ve süt emme
anlamna gelir. Kur'ân- Kerim'de çocuun kendi annesinden veya baka
bir kadndan süt emmesiyle ilgili çeitli âyetler vardr: “Sizi
emziren analarnz ve süt cihetinden kz kardeleriniz (size haram
klnd)” (4/Nisâ, 23); “Emzirmeyi tam yapmak isteyen için anneler
çocuklarn tam iki yl emzirirler” (2/Bakara, 233);
"Çocuklarnza süt anne istemenizde, bir saknca
yoktur" (2/Bakara, 233); “Boadnz karlarnz kendisinden
olan çocuklarnz emzirirlerse, onlara ücretlerini verin. Bu konuda
birbirinize danarak hareket edin. Eer güçlük meydana gelirse, çocuu
baka bir kadn emzirecektir” (65/Talâk, 6); "Kyâmetin
koptuunu göreceiniz gün, emzikli her kadn emzirdiini unutup
geçer" (22/Hacc, 2); "Biz Mûsâ'nn
annesine; ‘Onu emzir, sana ona ait bir tehlike gelince,
kendisini denize brak; korkma, kederlenme. Çünkü biz onu yine sana
geri döndüreceiz. Hem onu peygamberlerden biri de yapacaz’ diye
vahyettik" (28/Kasas, 7); "Biz daha önce ona
(Mûsâ'ya) süt analarn sütünü emmeyi haram
klmtk." (28/Kasas, 12)
slâm hukukçular diyâneten annenin çocuunu emzirmesi gerektii
konusunda görü birlii içindedir. Çünkü anne, çocuunu korumak
zorundadr. Ancak kadn emzirmek istemedii takdirde, kaza yoluyla
zorlama yaplp yaplamayaca konusunda görü ayrl vardr.
Çounluk fakihlere göre, kadnn çocuunu emzirmesi menduptur. Zarûret
olmadkça emzirmeye zorlanamaz. Çocuun emzirilme ii çocuun babas
üzerine v&aci