41
IL A HIYAT FAKÜLTESI ' ve Di bi im ve Hermenöt ik SEMPOZYUMU

ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

ILAHIYAT FAKÜLTESI

' • ve Di bi im ve Hermenöt ik SEMPOZYUMU

Page 2: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

'\

YÜZÜNCÜ YIL ÜNiVERSiTESi

İLAHİYAT FAKÜLTESi

17-18 MAYIS 2001

KUR' AN ve DİL -Dilbilim ve Hermenötik- SEMPOZYUMU

Sahibi

Yüzüncü Yıl Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dekan Vekili

Prof. Dr. Bekir TiLEKLiOGLU

Düzenleme Kurulu Başkanı

Doç. Dr. Necati KARA

(ilahiyat Fakültesi Temel islam Bilimleri Bölüm Başkanı)

Mizanpaj

Dr. Ömer KARA

Baskı

Bakanlar Matbaası 1 0.442 235 48 35 ERZURUM

Q i

Page 3: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESi

KUR' AN ve DİL -Dilbilim ve Hermenötik- SEMPOZYUMU

KUR' AN-I KERiM'İN GRAMER YAPISINA BİR BAKlŞ

Doç. Dr. Davut A YDÜZ'

Kur'an-ı Kerim'in ilk muhataplarından Mekke'li müşriklerin ve günümüzde de müsteşriklerin, Kur'an'ın Allah kelamı değil, Hz. Peygamber'in sözü olduğunu iddia etmeleri bilinen bir gerçektir. Bunun için de eskiden beri Kur'an'a değişik iftiralarda bulunmuşlar ve bulunmaya da devam etmektedirler. Bu iftiralardan birisi de "Kur'an'da Gramer Hatası"nın olduğu meselesidir'. Ortaya atılan bu iftira yeni bir iddia değildir. Eskilerin "müşkilat-ı nahviyye" dedikleri Arap sarf ve nahvinin Kur'an'a tatbikinden doğan kaide farklılıkları meselesi, daha önce de bazı islam alimleri tarafından dile getirilmiştir. Özellikle değişik kıraatların gramer kaidelerine ters düştüğü bazı müfessirler ve gramerciler tarafından dile getirilmiştir".

Müsteşrikledn içinde Arapça'yı iyi bilenler olabilir ve Kur'an'da, Arapça'nın gramerine ters zannettikleri yerleri hata olarak ileriye sürebilirler. Fakat gramer hatası olduğunu iddia ettikleri ayetler; daha çok İsHhni kaynaklardan bulup çıkardıkları ve ortaya attıkları, böylece güya Kur'an'da bir hata bulduklarım iddia ettikleri meselelerdir. Özellikle

Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Oryantalistlerin bu iddiaları için bkz. Z. Yelidi Togan, İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, Müdür Editör, İstanbul 1954, CildI, Cüz 1-4, s.142; John Burton'un "Linguistic Errors in The Qur'an", (Kur'iin'da Gramer Hataları) adlı makalesi, Journal of Senıitic Studies Dergisi'nin ı 988 Sonbahar sayısı. Bu hususta özellikle Ahmed Mekki el-Ensari'nin "ed-Defi' ani'I-Kur'an Dıdde'n­Nahviyyin ve'l-Müsteşrikin" (Mısır ı 973) isimli kitabından bakılabilir.

Page 4: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

328 1 Doç. Dr. Davut A YDÜZ

konumuz olan gramer hataları meselesinde, tefsir kitaplarına baktığımızda, müsteşriklerin hata dedikleri ayetlerin çok eski dönemden beri üzerinde tartışılan meseleler olduğu çok açık bir şekilde görülecektir.

Biz bu tebliğimizde, Kur'an'da gramer hatasmın olmadığmı ve olamayacağını göstermeye gayret edeceğiz. Bu arada üzülerek ifade etmek gerekir ki, kendilerinden müsteşriklerin iftiralarına cevap verıneleri beklenen bazı meslektaşlarımızın da, Kur' an' a iftira ni te liğindeki bu iddiaları

gündeme getirdiklerini görüyoruz. Bu vesileyle onlara da cevap vermiş olacağız.

Tebliğimizde; önce -değişik kıraatların gramer kihdelerine ters düştüğünü iddia edenleri de nazar-ı itibara alarak- kıraatlar hakkında kısa bir bilgi vermek istiyoruz. Ondan sonra ise, Arapça'nın özelliği, kıraatların Arap grameri ile olan irtibatından bahsedeceğiz. Daha sonra da gramer hatası olduğu iddia edilen ayetleri tetkik edeceğiz. Bu ayetler de; Londra Üniversitesinde Şark Dilleri Mektebinin Yakın Şark ve İslam Şubesinin Müdürü Prof. Alfred Guillaume'nin İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde 1953 senesi 11-17 Mayıs'ında "Garpta İslam Tedkikleri" ınevzuunda verdiği konferanslarında ortaya attığı şüpheler ve John Burton'un "Linguistic Errors in The Qur'an" (Kur'an'da Gramer Hataları) ismiyle Journal of Semitic Studies Dergisi'nin 1988 Sonbahar sayısında yayınlanmış makalesindeki ayetlerdir.

Son olarak da gramer hatası ile ilgili uydurma rivayetler hakkında islam alimlerinin görüşlerini vererek kritiğini yapacağız.

Tebliğime başlamadan önce şu hususu arz etmek istiyorum: Kur'an-ı Kerim'in ilk muhatapları Mekkeli müşriklerin, peygamberimizin peygamberliğine itiraz ederek; ona şair, sihirbaz, mecnun dedikleri, bizim gibi yiyip-içen, çarşıda gezip dolaşan bir insandan peygamber mi olur? dedikleri bilinen bir husustur. Aynı şekilde Kur'an'a da itiraz ederek; onu uydurduğunu, kendisine bir başka insanın öğrettiğini, bir başkasına

yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır. Bununla beraber yine bilindiği gibi Kur'an-ı Kerim, onlara meydan okumuş ve Kur'an'ın bir benzerini getirmelerini, buna güçleri yetmiyorsa on suresinin, buna da güçleri yetmiyorsa sadece bir suresinin benzerini getirmelerini istemiştir. Bunu yapaınazlarsa yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennemden korkınalarını söylemiştir. Bütün bunlara rağmen içlerinde fesahat ve belagatın zirvesinde olan kimselerin bulunduğu Mekkeli ınüşrikler Kur'an'a nazire getireınemişler, fakat Kur'an'da gramer hatası olduğunu da iddia etmemişlerdir. Eğer böyle bir şey mevzubahis olsaydı, Kur'an'ın meydan okumasına karşılık, ilk etapta peygamberimize; "sen daha doğru dürüst dilimizi bilmiyorsun, bir de kalkmış bize meydan okuyorsun" diye cevap verirler ve onu muhatap bile alınazlardı.

Oryantalistler, Kur'an'da gramer hatası var demekle, Kur'an'ın Allah

Page 5: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

Kur'an-ı Kerim'in Gramer Yapısına Bir Bakış 1329

kelaını değil, beşer kelamı olduğunu göstermek ve diğer iftiralarında olduğu gibi kafalara şüphe atmak isteınektedirler.

A.Kıdiat, Kıraat İlıninin Doğuşu ve .Sahih Kıraatlarda Aranan Şartlar

l.Kıraat

Kınl.at, el-Kırae kelimesinin çoğuludur3 • el-Kınl.e, tilavet ınanasındadır'. el-Kırae kelimesinin cemisi olan kıraat, ıstılah olarak; kıraat imamlarının rivayetleriyi e, onla,rdan gelen tarikiere denilmektedir'. Veya; kıraat imamlarından birin.in, rivayetler ve tarikler bir olmakla beraber, Kur'an-ı Kerim'in telaffuzunda kendisinden başkasına muhalif olarak -bu muhalefetin, harflerin telaffuzu yahut şekillerinin telaffuzunda olması

aynıdır- sahih olduğu mezhebidir".

İbnü'l-Cezeri'ye göre ise: "Kıraat, Kur 'an kelimelerinin edii keyfiyelini ve kelimelerdeki ihtilafi, nakledenlerine, nisbet ederek bildiren bir ilimdir"7

• Bu ilim, med, kasr, nakl vb. hususlarda Kur'an kelimelerinin okunuşlarını kendine konu edinmiştir".

Hz. Osman, mushafları yazdırıp bu hatta muhalif olan diğer şahsi nüshaları terketmeye çağırınca, bazı zatlar muhalif olanları bırakıp, imam mushafın9 hattına aykırı olmayan ve Hz. Peygamber' den tevatüren nakledilen diğer yerleri okumaya devam ettiler. Yedi harften geri kalan ve bazı kelimelerde rastlanan bu farklılıklara kıraat denilir10

2.Kıraat İlıninin Doğuşu

Önce Kıraat ilmini tarif ederek ve konusundan bahsederek başlayalım:

Kıraat ilminin tarifi: Kur' an-ı Kerim' in kelimelerinin edasının

keyfıyetini ve ihtilaflarını, nakledenlerine isnad ederek, bilmektir1'.

Diğer tarif: Kur'an'a mahsus kelimelerin telaffuz keyfiyetini ve eda yollarını, nakledenlerinin bütün vecihleriyle -ittifak ve ihtilafları yönünden­bilmektir'".

Muhammed Abdulaziın ez-Zerkani, Menahilü'l-İrf:ln fi Uh1mi'l-Kur'an, Beyrut 1988, I, 410.

4 Subhl es-Salih, Mebahls fi Ulumi'l-Kur'an, İstanbul ts., s.19. ez-Zerkiini, Menahil, 1,410.

6 Menahil, ı, 405. Ebu'l-Hayr Muhammed b. Muhammed el-Cezeri, Müncidü'l-Mukriin ve Mürşidü't­Talibln, Tahkik Ahmed Muhammed Şakir, Mısır 1931, s.3. Necati Tetik, Kıraat İlıninin Ta'limi, İst. 1990, s.7l. Hz. Ebu Bekr'in iki kapak arasında derletip Hz. Osman'ın çoğalttırdığı mushaf·ı şerife, alimlerimiz el-Mushafu'l-imam (imam mushaf) veya sadece el-imam derler.

10 Suat Yıldırım, Kur'an-ı Kerim ve Kur'an İlimlerine Giriş, İstanbul 1983, s.75. 11 İthaf, s.5. 12 Abdülfettah el-Kadi, ei-Büdfiru'z-Zahira fi'l-Kıraati'I-Aşarati'I-Mütevatira, Kahire,

1955, s. 5.

Page 6: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

330 1 Doç. Dr. Davut A YDÜZ

Kıraat ilminin konusu: Telaffuzlarındaki değişme ve edatarındaki keyfıyet bakımından, Kur'an'ın kelimeleridir13

Bu ilirnde Sünnet ve İcmadan faydalanılarak Medd, Kasr, Nakl... den bahsedildiği gibi, Kur'an-ı Kerim'in nazm şekillerinden ve zamanımıza kadar tevatüren gelmiş olan ihtWiflardan da bahsedilir. Aynı zamanda, mütevatir olmamakla beraber, en meşhur ihtilafların kelam şekillerinden

bahsetmek de bu ilmin mevzuuna girer14•

Hz. Osman (ra), mushafların istinsahından sonra, bu mushaflardan herbirini bir beldeye, o mushafın ihtiva ettiği kıraat veeibierini öğretecek bir zat iie göndermiştir. Kur'an-ı Kerim'in gönderildiği bu belde sakinleri, Kur'an'ın kıraatını -bizzat- Resuluilah (sav)'den öğrenmiş olan aslıabclan aldılar ve öğrendikleri gibi okudular".

Bu mushafların noktasız ve harekesiz olmaları ve kelimelerinin yazılış şekillerinin de muhtelif kıraat vecihlerini imkan dahiline alması hasebiyle, kıraat ve Kur'an'ı rivayet ve telakkide bir umde de, mushafların hattı

olmuştur'6 • Ekseriyetle Hz. Osman'ın mushaflarla gönderdiği kimselerin, götürdökleri mushaflarına uygun olan kıraatları, bulundukları beldede yayılmaya başlamıştır17 •

Bilindiği gibi Sahabe (ra)'ün Resulullah (sav)'den kıraatı elde ediş şekilleri çeşitli idi. Bunlar içerisinde, Resfılullah'dan bir kıraat alan olduğu gibi, iki ve daha fazlasını alanlar da vardı. İşte bu sebebe dayanarak denilebilir ki, kıraatı alan Tabiin ve Etbau't-Tabiln'in de kıniatlarındaki

farklılık devam etti. Zamanla kıraatlar arası ihtilaflar çoğaldı, zabt'8 da azaldı. Neredeyse sahih kıraat ile şaz ve diğer kıraatlar birbirine kanşacaktı'9 • Bu esnada İslam ümmetinin hazık alimleri ve yüce imamları harekete geçtiler, ellerinden geldiği kadar çalıştılar, sahih ile batılın arasını ayırdılar, harfleri ve kıraatları topladılar; vecihleri ve rivayetleri ait oldukları kişilere nisbet ettiler, meşhur ve şaz, sahih ve şaz kıraatların arasını, koydukları usul ve tercih ettikleri esaslara göre ayırdılar"0 • Neticede kıraat, kıraatların son bulduğu meşhur imamlara vasıl oldu. Onlar da bu kıraatları tesbit ettiler, tesbit ettikleri kıraatlarıyla isim aldılar ve mensub oldukları kıraatları

yaydılar".

13 Abdülfettah el-Kadi. el-Büdfiru'z-Zahira fi'l-Kıraati'l-Aşarati'I-Mütevatira, s.5. 14 İsmail Karaçam, Kur'an-ı Kerim'in Nüzfilü ve Kıraati, İst. 1995, s.235. 15 İbnü'I-Cezeıi, en-Neşr, I, 8; Tefsiru'l-Kasımi, I, 295. 16 Menahil, I, 406. ;; Menahil, I, 406. " Zabt; zabtetmek, iyice belleyip hıfzetmek, yani ezberlemek manasınadır. İşittiği kıraatleri

aradan uzun zaman geçtikten sonra bile işittiği şekilde ezberinde tutup ne eksik ne de fazla olarak okuyabilme yeteneğine den ilir.

19 İbnü'l-Cezeri, en-Neşr fi'I-Kıraati'I·Aşr, Mısır ts, !,9. 10 İbnü'l-Cezeri, en-Neşr, I, 9; ez-Zerkfml, Menahilü'l-İrfan, I,412. 2

' İsmail Karaçam, age., 244.

Page 7: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

Kur'an-ı Kerim'in Gramer Yapısına Bir Bakış 1331

İbnü'l-Cezer1(833/1429)nin22 de dediği gibi kmlatların bu imaıniara nisbet edilmesi, onların o kıraatı en çok zabteden, en çok okuyan ve okutan, ona en çok yönelip ilgilenen olmasındandır. O imam, o kıraatı tercih etmiş, ona devam etmiş, nihayet onunla tanınmış ve meşhur olmuş ve bu kıraat kendisinden alınır olmuştur. Bu bakımdan Q kıraat, başkasına değil de ona izafe edilmiştir. Ancak bu aidiyet ve nisbet, onun o kıraatı tercih edip ona devam ettiğini ifade eden izafettir; yoksa onun kendi icadı, re'y ve ictihadı manasma gelmez23

3. Kıraat İlıninin Gelişmesi

Kıraatlar konusunda., zamanının ünlü bilginlerinden olan Ebfi Bekr b. Mücahid(324/935), hicrl 300 yılı civarında, Kitabü's-Seb'a isimli eseriyle kıraatları yedi'ye tahsis etmiş ve onun bu tasnifı kabul görerek, Kıraat-ı Seb'a(Yedi Kıraat) tesbit edilmiştir. Daha sonra bu Yedi Kıraat'a ilave üç kıraatın da, aynen Yedi Kıraat'ta olduğu gibi meşhur ve mütevatir olduğu, ibnü'l-Cezerl tarafından isbat edilmiştir•. Esasen ondan önce Beğavi(Sl0/1116), İbnü's-Sübki(756/1355) de bu üç kıraatı sahih kabul etmişlerdir. Böylece bu üç kıraatla birlikte aşağıda kaydedeceğimiz On Kıraat (Kıraat-ı Aşere) bütün müslümanlar tarafından benimsenip meşhur olmuştur. Bu On Kıraat'ın imamlarının isimleri şöyledir:

1. Nafı' b. Abdirrahman(l69/785).

2. Abdullah b. Kesir(l20/738).

3. Ebu Amr b. el-Ala el-Basri (Zebban b. Ammar)(l54/771).

4. Abdullah b. Amir(ll8/736).

5. Ebubekr Asım b. Behdele(127/744).

6. Hamzetü'bnü Hab1b(l56/773).

7. Ali b. Hamze el-Kisal(l89/805)25.

8. Ebfi Ca'fer Yezid b. el-Ka'ka'(l32/749).

9. Ya'kfib b. İshak el-Hadrami(205/820).

10. Halefü'l-Aşir(Halefb. Hişam)(229/834). Bu on kişiye de daha sonra dört kişi ilave olunarak on dört kıraat hasıl

olmuştur ki, bu dört kişi de: Hasanü'l-Basrl (ll 0/728), İbn u Muhaysın (123/740), Yahya b. el-Mübarek el-Yez1d1 (202/81 7) ve Ebu'l-Ferec Muhammed b. Ahmed eş-Şenbuzi (388/998) dir26

Yukarıda ismi geçen büyük imamlar ve ravilerinin çalışmaları

22 İbnü'l-Cezerl, en-Neşr, 1,52. 23 Abdurrahman Çetin, Kıraatların Tefsire Etkisi, Bursa 1996, s. 70. 24 İbnü'l-Cezeri, en-Neşr 1,41-46. 25 Ebu Muhammed Ali b. Ahmed b. Sa'id İbnü Hazm, Cevami'u's-Sire, (thk. Dr. İhsan

Abbas ve Dr. Nasıru'd-Dln el-Esed), Mısır, ts .. s. 269-271; et-Teysir, s. 4-7. 26 İthiif, s.7; Mebahis, s.283-284.

Page 8: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

332 1 Doç. Dr. Davut A YDÜZ

sayesinde mütevatir, meşhur, şaz... kıraatlar tebeyyün etmiş ve kıraat vecihleri kitaplara naklolunmuştur'7 •

Kur'an-ı Kerim'in ihtiva ettiği sahlh kıraatların hepsi, aynı kuvvet ve aynı mahiyettedir. Onlardan birini, diğerine tercih etme kudret ve selahiyetinin sahibi değiliz28 •

Bu konudu İbnu'l-Cezerl'nin büyük ve kıymetli eseri en-Neşr de sunmuş olduğu malumatı buraya dere edelim:

İbnu'l-Cezeri diyor ki: "Nebl (sav)'den sahih olarak rivayet olunan bütün kıraatları kabul etmek vikibdir. Ümmetten hiçbir kimseye onu reddetmeye müsaade verilmemiştir, ona iman etmek farzdır. Onun hepsi Allah katından indirilmiştir. O kıraatlardan herbiri, diğeri ile, bir ayetle (diğer) ayet mesabesindedir, hepsine iman etmek vacibdir. Onların ilim ve amel yönünden tazammun ettikleri manaya uymak gerekir. Bunlar arasında birbirine zıt durumlar var zannederek, birinden dolayı diğerini terketmek caiz değildir."29

Binaenaleyh, sahllı kıraatlar arasında, herhangi bir şekilde, hata ihtimaline imkan olmadığı gibi, birini, diğerine tercih etmek de mümkün değildir.

CeHUüddin es-Suyuti, "el-İtkan"da, Ebu Ali el-Farisi'den, Mekkl b. Ebi Talib' den, el-Mehdevi ( 430/1 038)den aynı şekilde, "Mütevatir kıraatlardan birinin diğerine tercih edilemeyeceğini", Ebu Ömer ez­Zahid'den de: "Kıraatlarda bir i'rab değişikliği olduğu zaman, birini diğerine tercih etmem ... " dediğini; Ebil Ca'fer en-Nahhas (339/950)dan da -aşağı yukarı- aynı şeylerİ'0 dediğini zikrediyor31

3. Sahih Kıraatlarda Aranan Şartlar

Hz. Peygamber (sav)'den intikal eden sahih kıraatlar içerisine, bazı bid'at ebiinin kendi bid'atlarına göre Kur'an-ı Kerim'i tilavet etmeye koyuimalarına karşı, İslam Dini'nin her cihetten itimada şayan imamları, sahih ve doğru olan kıraatlarla, bozuk olan kıraatları birbirinden ayırmak için, belirli ölçüler koymuşlardır.

"Sahlh Kıraat"ların şartları dediğimiz bu esaslarla, Sahih Kıraat, Şaz ve Merdild olan kıraatlar, kesin olarak birbirinden ayrılmışlardır.

Büttin kaynakların ittifakla haber verdiğine göre bu şartlar üçtür:

a. Kıraat, bir vecihle de olsa milteber 6ir tarzda, Arap dilinin kaidelerine uygun olmalıdır.

27 İsmail Karaçam, age., s.246-247. 28 İsmail Karaçam, age., s.298. 29 en-Neşr, I, 51-52. 30 ez-Zerkeşi, eJ .. Bürhan, I, 339. 31 ei-İtkan, I, 84-85; ei-Bürhiin, I, 340.

Page 9: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

Kur'an-ı Kerim'in Gramer Yapısına Bir Bakış 1 333

b. Kıraat, sahih ve muttasıl bir senedie Hz. Peygamber (sav)'e ulaşınalı dır".

c. Kıraat, takdiren de olsa, Hz. Osman (ra)'a nisbet edilen mushaflardan birinin resm-i hattına uygu~ olmalıdır33 •

Bu üç şartı haiz kıraat, ister "yedi irnam"dan, ister "on imam"dan, isterse makbı11 olan diğer imamlardan sabit olsun, Kur'an-ı Kerim'in inzal olduğu "yedi harf'den olmaları hasebiyle, reddedilmez ve inkar edilemez'4

Şayet bu şartlardan birisi eksik olursa, ister "yedi imam" dan, isterse onlardan daha Qüyüklerinden rivayet edilmiş olsun, selef ve halefren olan imarnlara göre, ona zayıf, veya şaz veyahtıt da batı! kıraat denir35

Ayrıca yukarıdaki şartları taşıyan kıraatlarda gramer hatası olduğunu iddia etmek de doğru değildir. Çünkü bu kıraatler, Hz. Peygamber'e nazil olan ve O'nun da okuduğu ve ashabına öğretmiş olduğu okuyuş şekilleridir. Onun için inkarı ve onlara hata nisbeti helal r0lmaz. Öyleyse mü'minlere düşen, bu kıraatleri olduğu gibi kabul etmektir36

Birinci şart olan "Arab Grameri"ne uygunluk şartı, bazı alimierimize göre diğer iki şarttan daha kuvvetli olmasına rağmen, onların hiç bir zaman ihmiilini gerektirici mahiyet arzetmez. Nitekim Arab gramerine uygun olduğu halde, kuvvetli bir isnadı olmayan ve mushafın hattına da uymayan kıraatı tercih etmiş olan Ebfi Bekr b. Mıksem (354/965) hakkında, zamanın bilginleri toplanmışlar ve onu bu işden menetmişlerdir37 • Aynı şekilde İbnu Mes'fid ve Übeyy b. Ka'b'ın kıraatlarından bildiklerini, mushafın hattına göre (diğer iki şartı terkederek) okumaya yeltenen İbnu ŞenbUz (328/939) hakkında da alimler toplanarak onun bu işi terkederek tevbe etmesini temin etmişlerdir38 •

Biz burada, "Sahih Kıraat"ların şartlarının herbirisini ayrı ayrı

incelemeyeceğiz. Yalnız konumuzia irtibatından dolayı sadece birinci şartı kısaca tartışacağız.

32 "İbnü'l-Cezeri, isnadın sıhhati şartının, tevatür ifadesiyle değiştirilmesi gerektiğini belirtir. Çünkü Kur'an ancak mütevatir isnatla sabit olur. On Kıraat üzerine ilave edilen dört kıraat, sened bakımından sahih olmakla birlikte iihad haberlere dayanmaktadır.

Mütevatir değildir. Bu sebeple onunla ibadet edilmez ve namazda okunamaz. Ümmet tarafından kabul gören ve bize ulaşıncaya kadar bir nesilden diğerine aktarılarak teviitür derecesinde bulunan kıraatlar, on kıraattır. Bugün için bu on kıraatin dışında mütevatir kıraat yoktur" Bkz: Celaluddin es-Suyuti, el-İtkan fi Ulilmi'l-Kur'an, Beyrut 1987, I,239; Subhi es-Salih, Mebiihis s.255-256; "Kur'aniyyetin sübutu için, kıraatin aslının mütevatir olması gerekir". Suat Yıldırım, age., s.77.

33 İbni.i'l-Cezeri, en-Neşr, 1,9; es-Suyuti, el-İtkan, I,236-238; ez-Zerkanl, Menahilü'l-İrfan, I, 426; Subhi es-Salih, Mebiihis, s.255.

34 en-Neşr, 1,9; el-İtkan, 1,77; Mebiihis, s.290. 35 en-Neşr, I, 9; el-İtkan, I, 77. 36 Cemal Abdulaziz Ahmed, el-Kur'an a'la Müsteveyati'l-Fusha, el-Ezher Dergisi, s.888. 37 el-İtkan, I, 79; Mebahis, s.285. 38 Mebiihis, s.285.

Page 10: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

3341 Doç. Dr. Davut A YDÜZ

4. Kıd1at, bir vecihle de olsa muteber bir tarzda Arap dilinin kaidelerine uygun olmalıdır.

Birinci şarta göre; "Km1at, bir vecihle de olsa Arap dilinin kaidelerine uygun olmalıdır". Tarifteki 'bir vecihle de olsa' dan maksat, gramerin veeibierinden herhangi birisine uygunluktur. Bu vechin, fasih veya çok fasih olması, üzerinde fikir birliği edilen veya ihtilil.f edilen bir kaide olması, kıraata zarar vermez; yeter ki bu kıraat yaygın ve imamlar tarafından sahih bir senedie alınmış olsun.

Bazı kıraat imam ları, Kur' an' ın kıraatlarından herhangi birisin de, dilin yaygınlığına ve Arapça'daki kıyaslara uyguuluğuna itimad etmemişlerdir. Bilakis hadisin sübı1tuna, naklin sıhhatine önem vermişlerdir. Onlara göre ve bizim de kanaatimize göre; rivayet sabit olunca, Arapça'nın kıyası ve lügatın yaygınlığı onu reddedemez. Çünkü kıraat uyulması gereken bir sünnettir, onu kabul etmek lazımdır ve müracaat da onadır'•. İbnu'l- Cezeri'nin kanaatı budur. Fakat yukarıda· "şartlar içerisinde en büyük esas, en kuvvetli rükün kıraatın Arap dilinin kaidelerine uygunluğudur." demesi; böyle kabul etsek ve sahih kıraatları öylece tespit etsek bile, yine de bazıları inkar cihetine giderler ve gidiyorlar demek istemektedir.

Ebu Amr ed-Dani, Cami'u'l-Beyan isimli eserinde demiştir ki: "Kıraat imamları, Kur'an'ın kıraatı ile ilgili hususlarda, dilin yaygın oluşuna ve Arapçadaki kıyaslara göre amel etmemişlerdir. Bilakis hadisteki sübut, nakil ve rivayetteki sıhhati nazar-ı itibara almışlardır. Bu hususlar kendilerince sabit olunca, Arapça'nın kıyası ve yaygın oluşu, o kıraatı reddedemez. Çünkü kıraat, uyulan bir sünnettir, kabUl edilmesi gerekir ve ona müracaat edilir"•o.

ez-Zerkani de şöyle bir mütalaada bulunur: "Bazı gramercilerin mütevatir kıraatlardan bir kısmını, kendi koydukları kaidelerine uymadığı bahanesiyle inkara yeltenmelerindeki tutumları büyük bir cür'ettir. Nahiv alimleri, kılidelerinde Allah Teaiii'nın kitabından, Resulünün sözlerinden ve Arab'ın Kelamı'ndan faydalanırlar. Kur'an'ın Kur'an'lığı makbul rivayede sabit olunca, gramer alimlerine ve koydukları kaidelerine hakem olan, Kur' an' dır; ve kaideleriyle Kur' an' a müracaatları onların vazifeleri dir. Yoksa biz, Kur'an'ı kendileri hakkında hakem seçtiğimiz onların birbirine muhalif olan kaidelerine başvuracak değiliz. (Şayet biz, böyle yapmazsak), bu, ayete zıt olur ve uyulması gereken aslın ihmalimanasma gelir"41

Subhi es-Salih ise şöyle demektedir: " ... (kıraatlar) hususunda dayanağımız, nakildir. Arap dili kuralları değil. Çünkü biz, bu kuralları

Kur'an'a hakem değil, Kur'an'ı bu kurallara hakem kabul ediyoruz. Aslında

39 İbnü'I-Cezer!, en-Neşr, I, !O; ez-Zerkani, Menahilü'l-İrffin, !,420. 40 Muhammed Cemalüddin Kiisımi, Tefsiru'I-Kasirni Mehasinü't-Te'vil, Diiru İhyiii'l­

Kütübi'I-Arabiyye 1975, !,301. 41 ez-Zerkani, Menahilü'l-İrflln, I, 420.

Page 11: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

Kur'an-ı Kerim'in Gramer Yapısına Bir Bakış 1335

Nahivciler, kaidelerine temel kaynak olarak önce Kur' an ve Hadisi, ikinci planda da Arap sözünü kabul etmişlerdir"•'.

"Kıraat, bir vecihle de olsa, Arap dilinin kaidelerine uygun olmalıdır" şartı hususunda Abdurrahman Çetin de şöyle demektedir: " ... bizce böyle bir şart gerekli değildir; hatta sakıncalıdır. :zira, böyle bir şartın konulması sebebiyle, bazı gramerciler; mütevatir kıraatlardan bazısının, kaidelere uymadığını iddia ederek tenkid etmişler; bu da bir çok tartışmalara neden olmuştur. Oysa, diğer iki şartı taşıyan bir kıraat karşısında geçerli olan kurallar değil, kıraat olmalıdır. Çünkü gramercilere ve kurallara hakemlik edecek olan Kur' an' dır; kaideleriri ona uyması gerekir. Böyle bir ihtiiafa da, maalesef, bu kaideyi koyan kıraat alimlerimiz sebeb olmuş; sonra da bu tür iddialara cevap yetiştİnneye çalışmışlardı~3 •

Bu konuda dikkat edilmesi gereken husus; Arap dilinin kaideleri ile, Arapça'nın Grameri(sarf-nahiv) olarak yazılan kitaplardaki kilideler birbirinden farklıdır. Çünkü Arapça'mn çok geniş ve değişik veeibieri olmasına rağmen, gramer kitaplarında bunların sadece bazıları tesbit edilebilmiştir. Kur' an, Arap dilinin bu geniş ve değişik veeibierine göre nazil olmuş ve onlara uygundu~•. Nahivcilerin tesbit ettiği ve bu geniş ve değişik veeibierin hepsini tam olarak tesbit edemeyen kaidelere Kur'an'ın

uymaması, Kur' an' da gramer hatası olduğunu elbetteki göstermez. Bilakis tesbit edilen kaidelerin, Arap Gramerini bütün yönleriyle tam olarak aksettirmediğini, sadece birkaç vechinin tesbit edilebildiğini gösterir.

Konu ile ilgili Prof.Dr.Muhammed Hamidullah'ın Görüşleri:

"Kur'an'ın arapça asli metninin grameri üzerinde söz açmaya ve münakaşalar yürütmeye ihtiyaç bulunmamaktadır ve Kur'an'a has bu gramer esasıarım olduğu gibi kabul etmemiz gerekmektedir.-Gerçekten de arapça bilen ve Kur'an-ı Kerim'i asli metninden okuyup manasını takip edebilen kimseler, ResOluilah (sav) dan çok sonraları gelip Arap dilinin özellikleri ve gramer yapısı üzerinde eserler vermiş (Basra Dil Ekolü'ne mensup) Sibeveyh ve el-Esma'i gibi müelliflerin, Arap dilininin gramer yapısı

hakkında ileri sürdükleri müdaheleci görüşler ile kendilerini bağlı

saymamalıdırlar; aksine, bu gibi okuyucular Kur'an-ı Kerim'in vahyedildiği devirde Araplar arasında yaygın olarak kullamlan asıl dilin yapısı ve özellikleri ne ise bunları, olduğu gibi ve aynen kabul ve muhafaza etme durumundadırlar. Şayet vahyin tamamlanmasından sonra, arapçayı sonradan öğrenen nesiller, gramerle ilgili bazı usul ve kaideleri, pek az da olsa değiştirmeye müsaade edilmiş olsalar bile, bu durum, Kur'an'm asli metnine ve yapısma bir tesirde bulunmamalıdır!

Bilindiği gibi Kur'an-ı Kerim, Arap dilinde yazılmış ilk kitaptır;

42 Subhl es-Salih, Mebiihis, s.258. 43 Çetin, Kıraatların Tefsire Etkisi, s.73-74. 44 SuatYıldırım, şifahl bilgi. ·

Page 12: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

336 1 Doç. Dr. Davut A YDÜZ

ondan önce bu dilde yazılmış bir kitabın ne kendisi ve ne de sağlam bir mevcudiyet haberi bize kadar ulaşmıştır. Ayrıca bu dil, dikkati çekecek şekilde asırlar boyu istikrarlı ve sağlam bir halde kalmıştır. Ondöıi asırdan fazla bir zamandan beri, kelime hazinesi, imla tarzı, telaffuz şekli ve hatta gramer yapısı, gerçekte hiçbir değişikliğe uğramamıştır; Allah'ın bir hikmeti ve takdiri olarak bu durum, modern olsun, eski olsun, bütün dünyada gelmiş geçmiş hiçbir dilde görülmeyen bir durumdur. Böylece diyebiliriz ki, bu gibi önemli özelliklere sahip arapçadan başka hangi dil, Kıyamete kadar değişmemesi gerekli ilahi tebliğin (vahiylerin) muhafaza edilip ilerki nesillere aktarılmasında bu dilden daha elverişli ve daha uygundur?!. .. Mevcut lehçe ve ağız ayrılıkiarına ve dilin konuşulduğu bölge ve ülkelerin· birbirinden farklı bazı durumlara sahip olmasına rağmen, arapça konuşan bu milletierin yazı dili değişmeksizin günümüzde de aynı kalabilmiştir.

ResUluilah (sav)'ın konuştuğu arapça, günümüz radyo ve televizyonlarında konuşulan yahut modern gazete ve dergilerinde kullanılan dilin tamamen aynısıdır.

Gerçekte önem bakımından ikinci derecede kalınakla birlikte, ender bazı noktalarda Kur' an-ı Kerim' in kullanıldığı bir kısım gramer esasları, zaman ilerledikçe fasih veya halk arapçasında pratikte değişikliğe uğratılmış bulunmaktadır; daha açık bir deyişle, kullanılınası mümkün alternatiflerden sadece biri, daha sonraki İslami Asırlarda halk veya fusha kuilanıınında yerleşip istimal edilmesi kaide olarak kabul edilmiş ve halk ağzında veya yazı dilinde diğer alternatifterkedilip kuilanıından düşınüştür"45 •

5. Kur'an ve Arap Dili Arapça, Kur'an'ın nüzülu ile fesahat tarihinde en yüksek ınevkiye

yükseldi. Kur' an; alimlerin, beliğ ve fasih kimselerin kendisinden. istifade ve iktihas ettikleri en yüce bir örnek oldu. Hatipler, konuşmalarını Kur'an'la süslediler, içinde Kur'an ayetlerinin zikredilmediği hutbeleri de çirkin ve hayırsız olarak isimlendirdiler. Kur'an-ı Kerim, Arapça İliınierde ders ve araştırmaların, doğru ve yanhşın ınihveri oldu. Nahiv ve lügatçilere göre, bir şeyin doğru veya yanlış oluşunda istişhad/istidlal için en önemli ve birinci kaynak Kur'an oldu. Bir ibarenin doğru olup olmadığı Kur'an ile anlaşılıyordu. Çünkü Kur'an en doğru ve doğruların en doğrusu idi. Ondan sonra Hadis-i Şerif, daha sonra da derecesine göre şiir ve nesir olarak Arap Ketarnı gelir. Bütün bu saydıklarımız, nahiv ve lügatçılar gelmeden evvel de vardı. Çünkü Arap dilinin tedvininden sonra, lügat iki kısma ayrılmıştır: Birisi Fusha Lügat ~ 4.i.1 diğeri avam (cahil halk)ın lügatı. Fasih lügat Kureyş lügatıdır. Kur'an-ı Kerim bu lügatla nazil olmuş, Had'is-i Şerif, bu lügatla irad buyurulınuştur. Bunun için Iügatın tatbikatında Kur'an-ı Kerim,

45 Muhammed Hamidullah, Kur'an-ı Kerim Tarihi, (trcm. Prof.Dr.Salih Tuğ), İstanbul 1993, s. 76-77.

Page 13: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

Kur'an-ı Kerim'in Gramer Yapısına Bir Bakış 1337

Hadis-i Şerif ve cahiliye şiirleri birer merci'dir'".

Lügat ve nahivcilerin istifade edeceği en birinci kaynak, kendisine hiç bir şiiibe ve şüphenin karışmadığı Kur' an olmalıdır. Çünkü o, 'Apaçık

Arapça' olmanın yanısıra, yer ve göklerin ve bUtün lügatiarın yaratıcısının kelamıdır. Onun için alimler, -araştırma ve: ihtisaslarının farklılığına rağmen­Kur'an'ı, ihtilaflarında hakem olarak almışlar ve hep ona müracaat etmişlerdir. Onu asıl kabul etmiş ve hükümlerini onun üzerine bina etmişlerdir. Böylece, Arapça İlimler; lügat, nahiv, sarf, belağat hep Kur'an'dan ve Kur'an'ı anlamada yardımcı olmak için çıkmıştır. Çünkü Kur' an gelmeden önce sarf ve nahvin yazılı ve belli kilideleri yoktu. Alimler bu ilimleri Kur'an'ın feyzi ile sulayarak geliştirdiler. Ayrıca Arap Kelamı'ndan da istifade ettiler. Kur'an ve Arap KeHimını, kendilerinden istifade ile ortaya koydukları kaidelerde, doğru ve yanlış, kabul ve red hususunda ölçü kabul ettiler.

Öyleyse; Arap Gramerinin -sarf ve nahvinin- kaynağı olan Kur'an'da; gramer hatası var demenin tarihen ne kadar büyük bir hata ve iftira olduğu kendiliğinden ortaya çıkar. Arap Grameri'nin kaynağı olan ve olmasaydı, Arap Grameri'nin de olmayacağı Kur'an için böyle bir iddia nasıl ortaya atılıbilir?47

Biraz önce de söylediğimiz gibi, Kur'an gelmezden evvel arap grameri tedvin edilmemişti. Arap gramerinin tedvinini çeşitli sebeplere bağlamak mümkündür. Bunlardan bir kısmı dini, diğer bir kısmı da din dışı sebeplerdir. Dini sebep olarak, Kur'an'ı doğru ve fasih okumak sayılabilir.

Müslümanlığın arap olmayanlar arasında da yayılmasından sonra, arap dilinde yavaş yavaş bozulma başladı. Hatta bu dil hataları müslümanların hayatında en önemli yeri işgal eden Kur'an'ın okunuşuna da aksedince ileri gelen kişiler dillerini ve özellikle de Kur'an'ı koruyucu önlemler almanın gereğine inandılar ve böylelikle dilin kurallarını tesbit için kolları sıvadılar. Nahvi ilk tedvin eden kişi ve tarihi hakkında çeşitli fikirler ileri sürülmüştür. Bu görüşlerden kesin bir sonuca varılamamakla beraber, rivayetler Ebu'l­Esved ed-Düell üzerinde yoğunlaş-maktadır. Yine Ebu'l-Esved'i bu işe iten ve bu ilmin çekirdeğini oluşturan çabaları ile ilgili farklı rivayetler vardır.

Bunlardan konumuzia yakından ilgili olan ve mantıken Kur'an'ı

hatadan korumak gibi bir niyeti de beraberinde getiren bir rivayet önem kazanmaktadır. Bu rivayet şöyledir: "Bir gün Ebu'l-Esved birinin Kur'an okurken:U_,...._, 3 l#-~1 ı.J.- •<.;Y. .i:ıl ;)ayetinde (Tevbe,9/3) :u_,.._, .J kelimesini kesreli okuyarak mana açısından büyük bir hataya düştüğünü görür48 ve "İnsanların bu duruma düşebileceği aklıma gelmezdi" diyerek üzülür ve

46 İsmail Karaçam, Kur'an-ı Kerim'in Nüzfilü ve Kıraati, s.l6. 47 Cemal Abdulaziz, el-Kur'an, s.883. 48 Ayetin manası şöyledir: "Allah ve Rasfılü müşriklerden uzaktır". Hatalı okuyunca ise

manaşöyle olur: "Allah, müşriklerden ve Rasfılünden uzaktır".

Page 14: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

338 1 Doç. Dr. Davut A YDÜZ

derhal Basra valisi Ziyad b. Ebih'e gider. Ondan insanlarınuyacağı kaideler ortaya koymak hususunda izin ister"•9

• Böylece Kur' an ile ilgili gözüken bu gayretler, aslındanahiv ilminin ilk aşamasını oluşturmuştur50 •

Kur'an ile nahiv arasında karşılıklı bir etkileşim söz konusudur; bir yandan nahvin kaidelerini tespit etmek için kaynak olarak kullanılırken, öte yandan tespit edilen nahiv kaidelerinin uygulandığı ve çeşitli fikirlerin ortaya çıkmasına sebep olan bir metin olarak kabul edilmiştir. Ancak ortaya atılan ve Kur'an'a uygulanan bu kaideler bazan Kur'an'ın ortaya koyduğu gramer yapısı ile ters düşünce nahiv uleması çeşitli tevil yollarına kaçmıştır. Ancak bu hareket fesahat ve belagatm zirvesinde olan Kur' an ayetlerinin tevile kaçılmadan örnek alınmasını savunanlar tarafından tenkit edilmiştir. B una ek olarak Kur'an'ın kıraatları, birden fazla i'rab edilmeye müsait yerleri de farklı görüşlerin ileri sürülmesine sebep olmuştur51 •

Nahivcilerden bazıları bir kın'latın Arapça'ya uygun olduğunu kabul ederken, diğerleri uymadığını söyleyerek tenkit yoluna gitmişlerdir. Önceki nahivciler, kıraatları tenkit etmede katı davranırken, sonra gelenler daha da yumuşak ifadeler kullanarak nahvin sınırlarını geniş tutmuş ve tenkid edilen kıraatların arapça'ya uygunluğunu söylemişlerdir52 •

Bazı gramercilerin mütevatir kıraatlardan bir kısmını, kendi koydukları kaidelerine uymadığı bahanesiyle inkara yeltenmelerine ve özellikle Asım, Hamza ve İbn Amir'in kıraatlarının Arapça'dan uzak ve hatalı olduklarını iddia etmelerine şöyle cevap verilmiştir: "Bu zatlar hata ediyorlar. Çünkü hatalı olduğunu iddia ettikleri kıraatlar mütevatir sahih kıraatlardır. Müteviitir olması da Arapça'da caiz olduğunun delilidir. Onun için onlara hata isnad edilemez. Nahivciler, Arapça'nın fasih alanıyla ve olmayanıyla bütün yönlerini tesbit ettiklerini zannediyorlar. Halbuki bu mümkün olmamıştır"53 • Çünkü Ebu Hayyan'ın da dediği gibi, bu kaidelerin hepsini bilmek ve onları zabtetmek çok zor bir iştir: "Biz Basralıların söylediklerini veya onlara muhalefet edenlerin söylediklerini tek doğru olarak kabul edemeyiz. Çünkü Küfeiiierin araplardan naklettiği ve kabul ettiği nice gramer kilideleri var ki, Basralıların bunlardan haberi yoktur. Aynı şekilde Basralıların naklettiklerinden de, Kfifelilerin haberi yoktur. Bunların hepsini, ilirnde çok derinleşenler ancak bilebilir"54

• Öyleyse, Arapçanın

49 Bkz. İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, Ankara 1983, s.91; Cemaluddin Ebu'I-Hasan Ali b. Yusuf el-Kıftl, İnbahu'r-Ruvat ala Enbahi'n-Nuhat, (tah.Ebu'l-Fadl İbrahim) Kahire 1986, I,l50.

50 İsmail Güler, Kur'an'ın İrabı ve İbn Haleveyh'in Bu Sahaya Katkıları, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Ü. Bursa 1991, s.25.

51 İsmail Güler, Kur'an'ın İrabı, s.35. 52 İsmail Güler, Kur'an'ın İrabı, s.47. 53 CemiU Abdulaziz, el-Kur'an, s.888. 54 Ahmed Mekki el-Ensari. "ed-Difa' ani'I-Kur'an Dıdde'n-Nahviyyin ve'l­

Müsteşrikin", Mısır 1973, önsöz.

Page 15: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

Kur'an-ı Kerim'in Gramer Yapısına Bir Bakış 1 339

gramerini tamamen tesbit edemeyenlerin, kıraatlarda hata bulması, bu kıraat gramer kilidesine uymuyor, yanlıştır demesi hiç de akli ve mantık! değildir.

Arap dili, tesbit edilip kitaplara geçirilen gramer kaidelerinden çok daha geniştir. Arapça Grameri tesbit edenler, birçok kaideyi tesbit etmekle beraber birçoğunu da tesbit edememişlerdif. Çüukü arap cahiliyye şiirinin bir çoğu zayi olmuştur. Biz bunu ikinci halife Hz. Ömer (r)'dan öğreniyoruz: "(Arap şiirinin) azı ezberlendi, çoğu ise gitti, zayi oldu"". Bunu bilen bir kimse, 'bazı kıraatlar, gramer kaidelerine uymuyor, öyleyse yanlıştır'

demeye cesaret edemez. Çünkü Allah, Kur'an'ı apaçık bir arapça ile inzaJ etmiştir. Fakat arap gramerint tam olarak bilemeyen bazı kimseler, dolayısıyla kıraatları hatalı bulacaklardır. İnsaflı kimseler ise şöyle diyeceklerdir; her ne kadar bu kıniat, bugün elimizde bulunan ve nahiv alimleri tarafından tedvin edilen kurallara uymasa da doğrudur. Demek ki, nahiv alimlerinin ulaşıp bilemediği başka bir lehçede bu kaide var ki, kıraat ona göredir. Öyleyse, sahih kıraatlarda hata bulmak yerine, kıraatlara göre nahiv kaidelerini yeniden gözden geçirmek daha uygun olacaktır. Çünkü sahih kıraatların hepsi, arap gramerinin sahih bir kaidesine uymaktadır. İbn Teymiye ve el-Mehdi'nin de dediği gibi; 'Kur'an'da hiçbir kıraat yoktur ki, onun arap gramerinde sahih bir yönü bulunmasın' 56 • Nitekim nahiv alimlerinden İbn Malik gibi hak ve hakikata karşı insaflı olanlar da çıkmıştır. yani, koydukları kaideleri kıraatlara göre tekrar d üzelten alimler. yoksa, kıraatları kendi koydukları kaidelere uydurmaya çalışanlar değiP7•

Bazı kıraatların hatalı olduğunu idda eden nahiv alimlerinin hataya düşme sebeplerinden birisi de; gramer kilidelerini va'zederken, çok ciddi ve derin bir araştırma yapmadan kilide koymalarıdır. Daha sonra da bu konuda karşıianna çıkan, ister şiir isterse n esir olsun, hatta Kur' an ayeti olsun koydukları kaideye uymayınca hatadır deyip, onun arap gramerine uygun olmadığını söylemeleridir. Halbuki bu ilmi bir metod değildir58 .

Kıraatlarda hata bulduğunu söyleyen, kabih diyen, böyle okumak caiz değildir vs. diyenlere karşı el-Kuşeyri şöyle cevap veriyor: " ... bunların

sözleri kabul edilecek gibi değildir. Çünkü sahih kıraatlar, Hz. Peygamber (sav)'den tevatüren sabit olmuştur. Bunları reddeden, Hz. Peygamberin okuyuşunu da reddetmiş, çirkin görmüş olur. Bu da dinen tehlikeli bir durumdur"59

Nahiv kilidelerini vazeden ve bazı kıraatlarda hata var diyenlere karşı el-Fahru'r-Razi şöyle demektedir: "Ben, Kur'an'da bulunan sahih bazı

55 Ahmed Mekkl el-Ensiirl, a.y. 56 el-Ensari,"ed-Difii' ani'l-Kur'an", s.80. 57 el-Ensarl, "ed-Difii' ani'l-Kur'an", s. ı 06, İbn Malik'in Teshilü'l-Fevaid ve Tekrnilü'l­

Makasıd isimli eserinden naklen. 58 el-Ensarl, "ed-Difii' ani'l-Kur'an", s. 102. 59 Ebu Şame, İbrazü'I-Meani(Şerhu'ş-Şatıbiyye), s.275.

Page 16: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

340 1 Doç. Dr. Davut A YDÜZ

kıraatlarda hata bulan ve bu kıraatları koydukları kaidelere delil olarak almaktan çekinen nahivcilere hayret ediyorum. Çünkü onlar, çoğu kere söyleyeni meçhul arap şiiri ile istişhadda bulunuyorlar, fakat nedense kıraatların bazısını terkediyorlar. Halbuki sahih kıraatlar ile İstişbadda

bulunmaları daha doğru olurdu"60•

Meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için Arapça'nın i'rabı ve husfısiliği ile umumi bazı kaideler üzerinde kısaca duralım.

B.Arapça'nın İ'rabı ve Hususiliği

Arapça'da kelimelerin sonlarına, cümledeki yerlerine göre, verilen harekelere i'rab denir. İ'rab, ref, nasb, cer ve cezm halleri olup ötre, üstün, esire denilen harekelerle, bazen de harflerle gösterilir. Gayr-ı münsarif denilen bazı kelimelerin i'rabı başka türlü olur. Lafzi, takdir!, mahalli i'rablar vardır.

Gramerciler, bu kaideleri vaz ederken ayrı ayrı gruplara ayırmışlardır. Lisan kaidelerini inzibat altına alırken, lisanın bünyesi icabı, muhtelif lehçe ( diyalekt)lere göre muhtelif kaideler koymuşlardır. Arab nahivcileri, Kfıfeliler ve Basralılar mektebi olmak üzere iki büyük kola bölünmüştür. Birine göre gramer hatası sayılan bir husus, diğerine göre kaideye uygun düşebilmektedir.

Arapça kadar kaideleri bol, grameri müşkil bir lisan yoktur. Yığın yığın kaideler ve kaide-dışı haller, şazlar vardır. Kelimede bazen harf kaybolur, sonra yine meydana çıkar. İ'lilJ ve idgam balıisieri çeşitli kaidelerin kurulmasına rağmen, yine bir türlü bitmez. Müstesnalarla doludur. Bazan müstesnanın müstesnası da vardır.

Bu lisan, çöller kadar serazad, zapt ü Japt altına alınması güç bir kavmin lisanıdır. Edebiyat, hayatın ifadesi olduğuna göre bu hal, lisanda da kendini gösterir. Muhtelif kabilelerde lehçeler değişir. Kaideler de bittabi ona göre olur.

Göz önünde tutulması gereken diğer bir nokta daha var. Dil kaideden değil, kaide dilden çıkar. Şüphesiz ki kaide yokken lisan vardı. Kaideler lisanın kullanılışma bakılarak kurulmuştur. Münakaşa bile taşımayacak

kadar açık olan bu cihet anlaşıldıktan sonra, neden her lisanda müstesnaların, kuraldışı şazların bulunduğunun izahı kolaylaşır.

Allah kelamı kuralların kurdukları bir kaideye uymaya ne ile mecbur tutulacak? ilmi, herşeyi muhit olan Allah'ın kelamı, beşer idrakinin koyduğu kaidenin üstünde kalmaz mı? İnsanların sözlerinde bile herkesin kavrayamayacağı bir incelik gözetilerek, bir nükteye işaret edilerek bir kaide terk olunmuyor mu? Ve bunda edebi bir güzellik, bir zevk inceliği aranmıyor mu?.

60 Ahmed Mekki el-Ensiiri, "ed-Difil' ani'I-Kur'an Dıdde'n-Nahviyyln ve'I­M üsteşrikin", önsöz.

Page 17: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

Kur'an-ı Kerim'in Gramer Yapısına Bir Bakış 1341

Arap edebiyatının en yüksek zirvesine ulaştığı bir devirde, üstün i'cazıyle bütün bülağayı dize getiren Kur'an'da gramer hatası aramak, beyhude uğraşmak olur.

Bazan lisanın bünyesi, sun'! kaideleriri dar çerçevesini kırarak,

serpilip boy atmak ister. Bu hal lisanın yeni .bir devreye girmesine delil olabilir. Lisan tabilliğe doğrudur. Sun'lliğe değil. Her dilin kendine göre bir hususiyeti vardır. İşte gramer hatası gibi gösterilmek istenen misaller böyle bir incelik ve hususiyet için, umumi kaideden ayrılmış olabilir.

Arapça gayet geniş ve lehçeleri muhtelif bir !isan olduğundan onun derinliğine ve inceliğine tamamıyla vakıf olabilmek için, yıllarca uğraşanlar var. İmam eş-Şafii' den Flrı1zabadl'ye varıncaya kadar Arap edebiyatının ve lisanının söz sahibi selahiyedi edipleri, onun inceliğine hakkıyla vakıf

olabilmek için, yıllarca çöllerde dolaşıp bedevi kabileler arasında

kalmışlardır. Ve her gün yeni birşey işiterek hayretle tedkiklerine devam etmişlerdir.

Yüce Allah, en büyük kitabı olan Kur'an-ı Kerim'i, ilahl adetine uygun olarak, gerek Arapça lehçeler arasında üstün oluşunu hazırlayacak arniller yaratarak ve gerekse köklü medeniyetler yaşamış milletlerle komşu yaparak, tekamül ettirdiği lehçe üzerine indirmiştir. Böyle olmakla beraber, diğer fasih Arapça lehçelerin de -az da olsa- Kur'an-ı Kerim'de mevcut olduklarını inkara imkan yoktur'.

Arap edebiyatı kitapları, nice çekici kelimeler, istisna misalleri ile doludur. Bu lisanın hususiyetine çeşitli lehçe ve örneklerine en büyük edipleri ve beliğleri bile kolayca ve hakkıyla vakıf alamıyor. Nerede kaldı ki, sathl bir derecede Arapça öğrenenler bu lisanda hüküm vermek selahiyetini haiz olacaklar"'. Ayrıca Kur'an'ın yedi harf üzere nazil olduğu da düşünülecek olursa meselenin zorluğu daha iyi anlışılmış olur. Zira üzerinde durduğumuz konunun zorluklarından birisi de Kur'an'ın yedi harf üzere nazil olmasıdır. Kısaca bundan bahsederek bu bölümü bitirmek istiyoruz:

Diller her zaman kendi içlerinde lehçe ve ağız farklılıklarına sahip olmuşlardır: Aynı dili konuşan ülkelerde, bir bölgenin ahiilisi, diğer bir bölgeye mensup olanların dilini tamamen anlayamamaktadır. Kur'an-ı

Kerim'in nazil olduğu dil olan Arapça'da kelime, mana, telaffuz veya imla farklılığı gösteren çeşitli lehçeler vardır. Bunların içinde "Kureyş lehçesi fesahat, zenginlik ve incelik bakımından öbürlerine göre üstünlük kazanmıştır. Çünkü hac ve panayıdar vesilesiyle diğer kabilelere mensup kişiler Mekke'ye geliyor, Kureyşliler böylece onların lehçelerindeki güzellikleri duyma ve bunlardan istifade etme imkanına sahip

6 ı İsmail Karaçam, Kur'an-ı Kerim'in Nüzulü ve Kıraati, s.29. 62 Osman Keskioğlu, "Kur'an'da Gramer Hatası Yoktur" Ahmet Parlakışık'ın derlediği

Oryantalizmin Soruları isimli kitabın içinde bir makale, İstanl:iul 1995, II. Baskı, s.135-144.

Page 18: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

342 1 Doç. Dr. Davut A YDÜZ

bulunuyorlardı. Bütün insanlığa hitap edecek olan ilahi mesajda da Kureyş lehçesi esas alınmış'', Peygamber bu kabile içinden seçilmiştir: "Biz gönderdiğimiz her resulü ancak kendi kavminin dili ile göndeririz"(İbrahim, 14/4).

Kur' an-ı Kerim' de Kureyş lehçesinin esas alınması, aralarında

karşılıklı münasebetler bulunan ve aynı edebi dili besleyen diğer lehçelerden onun metninde kelimelerin bulunmasına mani olmayıp Kur'an'ın yedi harf (lugat, lehçe) üzere okunabileceği Hz. Peygamber tarafından açıklanmıştır. Bu ruhsatın verildiğini bildiren hadislerin senedlerinden, konunun yirmiyi aşkın sahabi tarafından rivayet edildiği görülür64

Yedi harfin hikmeti, Tirmizi'nin rivayet ettiği hadis-i şeriften de anlaşılacağı üzere, Kur'an okumayı kolaylaştırmaktır. Kur'an'ın ilk muhatapları, kabileler halinde dağılmış olduklarından aralarında telaffuz farkları vardı. Bu özür sebebiyle onlara bir ruhsat verildi. Ruhsat: "Asli hükmün sebebi devam etmekle beraber, bir özre binaen, şer'! hükmün daha kolaya doğru değişmesidir." Yedi farklı vecihle okuma (kıraat) izni verilmişse de, kitabet (hat, yazı) sadece Kureyş lehçesi üzere olmuştur. Bu da ihtilafı asgariye indirmiştir. Zira kolaylaştırmayı gerektiren özrün zail olmasından sonra, asli harfin kitabeti tilavet için de esas olmuştur.

Özrün zail olmasıyla, yedi harfe verilen muvakkat müsaade sona ermiştir. Zira lehçeler arasındaki ayrılık ve yaygın ümmllik, Kur'an'ın

toplayıcılığı ve ümmlliğin azalmasıyla giderilmiştir.

Mushafın hattına muhalif olan diğer harflerin okunmasına ne zaman son verildiği konusunda da iilimler farklı görüşlere sahib olmuşlardır.

M.Zerkani: "Alimlerin ekserisine göre bu, Resfılullah zamanında ve onun emriyle olmuştur" diyor. Hz. Osman da ümmeti, Kureyş harfi etrafında

toplama ve diğerlerini imha etme cesaretini, Resfılullah'ın bu tiHimatından almıştır. Sahabenin bu husustaki icmaı da bunu göstermektedir.

Hz. Osman'ın yazdırmasından sonra, telaffuz (nutk ve eda) bakımından farklı kıraatler, yedi harften bir cüz' olup icmaa mazhar olan imam mushafın hattına muvafık olduğundan, böylece kıraat caiz görülm üştüı-"5 .

Bu izahlardan sonra, müsteşriklerin değişik vesilelerle gramer hatası bulduklarını iddia ettikleri ayetleri'' birer birer tedkik edelim.

63 Bkz.Buhari, Fezailü'l-Kur'an, 3. 64 Suat Yıldırım, TDV. İslam Ansiklopedisi, el-Ahrufu's-Seb'a maddesi. 65 Suat Yıldırım, Kur'an-ı Kerim ve Kur'an İlimlerine Giriş, İstanbul1983, s.73-74. 66 Gramer hataları hususuı{da Osman Keskioğlu'nun cevap verdiği iddialar; Londra

Üniversitesinde Şark Dilleri Mektebinin Yakın Şark ve İslam Şubesinin Müdürü Prof. Alfred Guillaume'nin İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde 1953 senesi 11-17 Mayıs'ında "Garpta İslam Tedkikleri" mevzuunda verdiği konferanslarında ortaya attığı şüphelerdir. Bu ayetler için bkz. İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, Müdür Editör, Z.

Page 19: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

Kur'an-ı Kerim'in Gramer Yapısına Bir Bakış /343

C. Gramer Hatası Olduğu İddia Edilen Ayetler

ı.Taha 63: ı.....ı J'"-U'! ~) ı.J..o rS4-y..; ;) 01 .l:!.J:! Ui,_;::..LuJ 01 ~ ~ı 1 _,lt!

"Dediler ki: "Bunlar iki büyücü,' başka bir şey değil, istiyorlar ki büyüleriyle sizi yurdunuzdan çıkarsınlar.:.". '

Bu ayetin okunuşunda kıraat imamları ihtilaf etmişlerdir. Önce imamların okuyuşlarını verip, daha sonra da şüpheye cevap vermeye çalışalım:

Bu ayeti Ebu Amr: wıy.u 0.1:,.. u! şekiinde, u! şeddeli, eY.~ kelimesini de ya ile mansub olarak okumuştur.

Hafs, Zühri, Halil İbn Ahmed, Mufaddal, Eban, İbn Muhaysın: ul~ ul i.Jiy.luıl şeklinde, u) "in" hafif yani sakin nun ile, ul~ "hazani" kelimesini ise elif ile okumuşlardır.

İbn Kesir: uly.luıl ul~ u) "hiizanni"deki nun'u şeddeli okumuştur.

Çoğunluk, onlar da Nafi', İbn Amir, Şu'be, Hamza, el-Kisa!, Ebu Ca'fer, Yakub ve Halef el-Aşir: uly.luıl ul~ ul şeklinde ul şeddeli, tesniyeleri elif ile okumuşlardıı-"7 •

Şaz kıraatlar ise şunlardır:

İbn Mes'ud: uly.L..ı 'l'l ul~ ul Te'kid lamı yerıne istisna edatı ile okumuştur.

Übey kıraati:ui__;::..L..ı 'l') ul~ L. J uly.luJ Jı u) şekillerindediı-"8 •

Hafs'ın kıraatı olan ul__;::..luı.l ul~ ul kıraatinde hata olarak görülen husus şudur; ul~ "hazani" ism-i işareti, ismini nasbeden ve haberini ref'eden u) "in" edatı ile nasbedilmesi, yani Ja~ "hazeyni" şeklinde "ya"lı olması gerekirken, ul~ "hazani" olarak "elif''le merfü olarak gelmiştir. Müsteşriklere göre bu bir hatadır!

Medine ve Küfeiiierin kıraatİ olan ul~ "hazani"in "elif''le yazılış şekli

Yelidi Togan, İstanbul 1954, Cild 1, Cüz 1-4, s.l42. Keskioğlu, bu müsteşrikin hatalı olduğunu iddia ettiği dört (Maide 69, Yunus 22, Taha 63,Fussilet ll). ayete cevap vermiştir. Biz bu ayetlere ve Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi araştırma görevlilerinden M. Akif Koç'un, "John Burton'un 'Kur'an'da Gramer Hataları" adlı makalesine yazdığı ve Fakülte Dergisinin 1996 yılı, cilt 35, sayfa 553-559'da yayınlanan makalesinde zikrettiği üç (Bakara I 77, N isa I 62, Maide 69) ayete cevap vereceğiz. (John Burton'un makalesi, "Linguistic Errors in The Qur'an" ismiyle Journal of Semitic Studies Dergisi 'nin I 988 Sonbahar sayısında yayınlanmıştır).

67 Muhammed Salim Muhaysin, el-Mühezzeb fi'I-Kıraati'l-Aşr ve Tevc'ihuha min Tariki Tayyibeti'n-Neşr, Kahire 1978, s.20; Ahmed Mekkl el-Ens1hi, "ed-Difii' ani'I-Kur'an Dıdde'n-Nahviyyln ve'l-Müsteşrikin", s.56-58; Ebu'I-Hasen Tahir ibn Abdilmünim İbn Galbfin, Kitabu't-Tezkirat fi'l-kıraat, (tah.Abdulfettahh Buhayri İbrahim), Kah i re, 1988, II,534-535.

68 er-Razi, Tefslru'I-Keblr, Beyrut ts., XXII,74-75; Süleyman Ateş, Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, V,475-476, ( el-Mesahif, 60. 146'dan naklen).

Page 20: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

344 1 Doç. Dr. Davut A YDÜZ

Hz. Osman mushafının hattına uygundur. Bu kıraatın tevcihi hakkında

alimler, muhtelif vecihler zikrederek bunu halletmişlerdir. İbn Enbari, Nahhas, Kurtubi, Şevkani"9 ve diğer müfessir ve alimlerimiz bu hususta geniş ve etraflı bilgi vermekteler.

a. Beni Haris b. Ka'b (Belhiiris b. Ka'b), Kinane ve Has'am kabilelerinin lehçelerinde tesniyenin ref', nasb ve cer'i (ötre, üstün ve esre halleri) "elif'ledir. Bu kaideye göre, gramer hatası yoktur.

,.Ji..ı,ı)'-! l:ı_;y _, , 01..ı,ı)l G;l_; _, , 01..ı,ıjll •4-

Kureyş lehçesinde ise, nasb ve cer halleri "ya" iledir.

Yine bu hususta misal olarak şu beyitleri gösteriyorlar: lAW;t.c. ~~ ~~.ı! lA41 41 _, lA4\ u! Bir başka beyt: lA~ :.,W ().ı.~ l_,}..b ~y-:.. lAu:ıı ~u,.,:::_,_;,

İşte bu mısralarda: "ebiiha, gayetaha, uznaha, alahünne ve alaha" kelimeleri, "elif'ledir. Halbuki bunlar kaide gereği "ebeyha, gayeteyhii, uznayha, aleyhinne ve aleyhii"7

" olması gerekirdi. Sibeveyh, Ahfeş, Ebu Zeyd, Kisai', Ferra gibi Arap nahvinin en büyük alimlerinden olan gramerciler bu kıraatİn Beni Hiiris, Kinane ve Has' am lehçeleriyle olduğunu tasrih etmişlerdir. Bu lehçelerin hepsinde tesniyenin ref', nasb ve cer (ötre, üstün ve esre) halleri "elif'ledir71

b. Ayette u! "in", ~ "neam" anlamındadır72 • u! "in"in "neam" yahut J,.\ "ecel" anlamında kullanıldığını, Kisai ve Sibeveyh rivayet etmişlerdir. Buna misal olarak da şu beyti zikrederler:

~Wl\ uı ~ <S y;. u.- • ~ y.:...J.l JA t..f _yo.}:. w;ı

Kaide gereği u! kendisinden sonra gelen kelimeyi nasbetmeliydi. Fakat ~manasında olduğu için nasbetmemiştir.

Ben Arabın en fasihiyim diyen Hz. Peygamber (sav) bir hutbesine şöyle başlamıştır: ~-' o..l.=.i .ılı k.!\ u!

Hz. Peygamber, ())'den sonra kelimeyi merfı1 okumuştur. Çünkü burada u! neam, "evet" manasındadır73 •

c. Bir görüşe göre burada bir lA "ha" zaıniru' -şan gizlidir. Mana: ul1!. .U)

69 Muhammed b. Ali Şevkani, Fethu'l-Kadir, Mısır 1350h, III,360-361. 70 İbrahim es-Samerrai, Min Bedii Lügati't-Tenzil, Beyrut, 1984, s.214. 7 ı et-Taberi, Camiu'l-Beyan an Te'vili Ayi'l-Kur'an, Beyıut 1988, cüz 16, IX,180; İbn

Teymiyye, Mecmfiu'l-Fetava, Riyad, ts., XV,250; Artur, Cefri, Mukaddimetan fi ulfimi'l-Kur'an, Mukaddime Kitabu'l-mebani ve Mukaddime İbn Atiyye, Mısır, 1972, s.l09.

72 İbrahim es-Samerril.i, Min Bedii Lügati 't-Tenzll, s.214. 73 Ebu'I-Kasım Caru!lah Muhammed b. Ömer ez-Zemahşeri, el-Keşşiif an Hakaiki't· Tenzll

ve Uyfini'l-Ekavil fı Vücfihi't· Te'vll, H, 543; er-Razi, Tefsiru'l-Kebir, XXII,75-76; Ebu Hayyan, Bahru'l-Muhit, Dfuu'l-Fikr 1983, VI, 255; Tahir b. Aşur, Tefsiru't-Tahrir ve't-Tenvir, Tunus ts., XVI, 251-254.

Page 21: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

Kur'an-ı Kerim'in Gramer Yapısına Bir Bakış 1 345

,).;:.L...ıl demektir. U! "inne"in ismi olan "ha" gizlidir. ı.:ıı:ı..ı "hazani", u) "inne"nin haberidir. uly:.L...ıl ye gelince onu da gizli bir ~ "hüma" zamiri refeder. Cümlenin takdiri şöyle olur'•: ı.Jiy:.L...ı ~ ı.:ıı:ı..ı <G)

Buna delil olarak da şu hadis-i şe;if zil(redilir'5:

ÜJ.J~\ :;,..lfolı r >.! L,l~ LYUJI ..ı.:.\ ü-<ı U)­

Hadi'sini takdiri şöyledir: LYUJI :ı.;,\ ı.J.<ı .ıJ)

d. Suyutl bu saydığımız maddeleri sıraladıktan sonra şöyle der: "Bu konuda başka bir izah şekli aklıma geldi. 'J)I..t.\ (Dehr suresi, 4) ayetine uyarak~~ kelimesi tenvinlj,' !:;: (Neml,22) ayetine uyarak ).:w: kelimesi de esre okunduğu gibi, ı.:ıı:ı..ı ·kelimesi de ı.JI.l:lY- •ı.Jiy:.L...ı kelimelerine uyularak, elifle okunınuştur"'6 •

e. Bazı Küfeliler de ı.:ıı:ı..ı "hazani"deki elif, ~ "yef'alani" nin elifine benzer, değiştirilınez, deınişlerdir77 •

f. Bazılarına göre u) "in" edatı natiyedir, yani ı... manasındadır. ı.Jiy:.L...ıl

deki "lam" da 'll "illa" manasındadır. Yani ul y:.L...ı 'l) ı.:ıı:ı..ı ı... demektir. Böylece hem imam mushafa hem de i'raba uygun olur78

• Buna delil de 4.,ık. W~ JS U)

.1:.!6. (Tarık,4) ayetidir'9 •

g. Ebu'I-Hasen ibn Keysan' a bu ayet sorulunca: ı:ı..ı. "haza" ism-i işareti; ref, nasb ve cer hallerinde değişmiyor. Bana göre tesniyede de, yani

ı.:ıı:ı..ı "hazani" olunca da ref, nasb ve cer hallerinde değişıneınesi, ınüfredi gibi olması gerekir" diyerek cevap vermiştir.

h. Bazılarına göre ise, ayetin başındaki u! lafzı aınel etme bakımından zayıftır. Çünkü ul kelimesi fiile benzediği iç~n aınil olur. Halbuki fiil ile harf arasındaki benzerliğin zayıf olduğu ınaluındur. Bundan dolayı ı.:ıı:ı..ı mübteda olarak merfudur"0

ı. Ferra şöyle demiştir: Kelimenin sonunda değil, ortasında elif gördüm, ona bir nun ilave ettim ve şeklini değiştirınediın. İbn Teyıniye'nin rivayetine göre ise: ı.:ıı:ı..ı kelimesindeki el if, tesniye alaıneti olan elif değil, ı:ı..ı

nin elif'idir81• Ben buna bir nun harfi ilave ettim ve nasb halinde şeklini

değiştirınediın" şeklindedir. Mesela: 1.5ill kelimesine bir u "nun" ilave ettim ve şöyle dedim:

cll..ı.ic U!il'-! w .)Y' _J 'cll..ı.ic U:!ill w)_) _J 'cll..ı.ic U:!ill ~· \.;-.

74 er-Razi, Tefslru'l-Keblr, XXII,79; et-Tabresl/Tabersi Ebu Ali el-Fadl b. el-Hasen, Mecmau'l-Beyan fi Tefsiri'l-Kur'an, Beyrut, ts., IV, 112-115.

75 el-Ensari, "ed-Difil' ani'l-Kur'an, s.93. 76 es-Suyuti, el-İtkan, I, 589. 77 Kurtubi, el-Cami' li Alıkami'l-Kur'an, Beyrut 1985, Xl,216-219; eş-Şevkan'i, Fetlıu'l-

Kadlr, III, 373. 78 Ebu Hayyitn, Balıru'l-Mulılt, VI, 255; Şevkiini, Fetlıu'l-Kadir, III, 373. 79 Ahmed Mekki el-Ensitrl, "ed-Difil' ani'l-Kur'an", s. 69. 80 er-Razi, et-Tefslru'l-Kebir, XXII, 78. 81 İbn Teymiyye, Mecmfiu'l-Fetava, XV, 257.

Page 22: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

346 1 Doç. Dr. Davut A YDÜZ

Araplar, c5:.l1 kelimesine, cemisinde bir l.ı "nfın" ilave ederek, ref, nasb ve cer hallerinde l.J:!:.l1 derler"'. Halbuki ref halinde l.J...ı:.l1 olması gerekirdi. Aynı şekilde u1:..ı. de ref, nasb ve cer halinde değişmez.

i. Diğer bazılarına göre ise u.1 kelimesi u! 'inne'den muhaffeftir'. Arnelden ilga edilmiştir. l.J1:..ı. mübtedadır ve merffıdur. l.J1~\.d haberdir. l.J1~\.d nin başındaki "lam" ise, u! 'inne'den muhaffef u! ile, nafiye u! 'nin arasını ayıran fiirika lam'ıdır84 •

Ebu Amr'in kıraatı olan: l.J1~\.d u,:..ı. şeklinde okuma, Hz. Osman, Hz. Aişe ve başka sabahllerden rivayet edilmiştir. Tabillerden Hasanü'l-Basri', Said ibn Cübery, İbrahim en-Nehai de böyle okuınuşlardır. Nehhas'ın zikrine göre İsa ibn Ömer, Asım Cahderl de böyle okumuştur.

Bu şekildeki kıraatın, dilbilgisi açısından tenkid edilecek hiçbir yönü yoktur. Çünkü tesniyenin mansub ve mecrur hali ya iledir. Ancak ilk bakışta bu kıraatın resm-i Osmaniye aykırı olduğu izieniınİ doğmaktadır, oysa böyle değildir. Çünkü bu liifız Mushafda l.ı:..ı. l.J1 şeklinde yazılmıştır. Yazıda ya bulunmadığı gibi, e lif de yoktur. Hazani okuyan e lif takdir ederek, Hazeyni okuyan da ya takdir ederek okumuş olmaktadır. Nitekim Kureyş suresindeki iliifihiın kelimesi de ya'sız yazılmış (bkz. ed-Dan!, el-Mukni, s.139), fakat ya'lı veya'sız olarak iki türlü okunmuştur(Dimyatl, İthiif, II,63 1)85

Görülüyor ki, müfessirler bu meseleyi her bakımdan inceleınişlerdir. Ortada gramer hatası denecek birşey yoktur86

• Fakat nahivciler gafletle ve ınüsteşrikler ise kasıtlı olarak hata vardır diyorlar. Müsteşrikler neyse diyelim, zaten kötü niyetleri belli. Fakat nahiv alimlerinin durumu hayret vericidir. Onların bu tutumianna Ahmet Mekkl el-Ensari de hayret ediyor ve şöyle diyor: "Gramer alimlerinin hali hakikaten şaşılaca bir durumdur. Kendi heva ve heveslerine göre bazı kıraatları hatalı buluyorlar. Bundan daha garibi de, Taha 63. CÜ ayette düştükleri durumdur. Çünkü l.JI:..ı. şeklinin nahiv kaidelerine muhalif olduğunu, l.ı:!:..ı. şeklinde olması gerektiğini söylüyorlar. Fakat l.ı:!:..ı. şeklindeki kıraatı da tenkit ediyorlar. Ne garib teviifuktur ki, bu iki kıraat da sahih kıraatlardandır. Fakat ikisi de nahivcilerin hücumundan kurtulamam ıştır7 •

82 Taberi, 16, IX, 180-181. 83 Muhyiddin ed-Derviş, İ'rabu'I-Kur'ani'l-Kerim ve Beyanuh, Beyrut 1992, VI, 207. 84 Muhammed es-Sadık Kamhiivl, Talaiu'l-Beşer fi Tevcihi'I-Kıraati'I-Aşar, Matbaatü'l-

nasr, ts. s.163. 85 Abdurrahman Çetin, şifahl bilgi. 86 Keskioğlu, agm. s.140. 87 Ahmed Mekki el-Ensiiri, "ed-Difii' ani'l-Kur'an", s.61. Müellif daha sonra bu kıraatlar

hakkında kim ne demiş uzun uzun anlatıyor. Riz yer darlığından dolayı zikredemiyoruz.

Page 23: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

Kur'an-ı Kerim'in Gramer Yapısına Bir Bakış 1347

2. Bakara 177. _?.'il 1"_;:.11 _; i.IL; w.ol 6-o ...):~-!\ WSJ J ":'~\ J J_y1...ll J,ı§ ~_p,._; l_;l_,:i 6i J:,lı ~ ıj:\ J ~1......4l\ J (J"'ü,ill J ı.r...)JI '.S _;:ı ~ ~ JWI _;i J ü,;,Ull J ":'üSJ\ J 4..s.lwı _;

ı_;~~ ı:ıı ~""~ c.ıj_,...ıı "'c.JSJll _;i"' c~ı '1'1..!\ "'..,..i.!)ı.)"' ü:!liL....II "'J,;,ı..Jı ()ji:WI rA clll) _; l_,i.~oo::ı ıj::ı.J\ clll_;\ V:t.,Jı ~ J ,-ly.::ı.J\ J ,-1......\.,ıll.) Ü:!...H~I J

"Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir. Asıl

iyilik, o (kimsenin iyiliği)dir ki, Allah' a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere inandı; Allah rızası için yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunan (köle ve esir)lere mal verdi; namaz kıtdı, zekatı verdi. Andiaşma yaptıkları zaman andlaşmalarını yerine getirenler; sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında

sabredenler, işte doğru olanlar onlardır, (Allah'ın azabından) korunanlar da onlardır".

Bu ayette hata olarak görülen husus şudur: U:!_;.ic.......ll lafzı, ü.;! _,..ll kelimesine matuftur. Onun için onun da merfı1 olması, yani ü.Jy\.....:JI şeklinde olması gerekirdi. Böyle olmadığına göre, öyleyse burada gramer hatası vardır!

Ferra'nın görüşüne göre: U:!yi......:JI lafzı, U:. 'in sıfatlarından biri olmakla beraber 'medh' üzerine mansubtur. Medhile söz uzadığı için, ü.;!_,..ll kelimesi merfü, Lı;y\.....:JI kelimesi de mansOb kılınmıştır. Çünkü Arap dilinde övgü şeklinde meydana gelen saymalarda -aynı şeyin sıfatı hususunda- söz aynı tertiple uzadığında, 'medh' ve 'zemm' den dolayı kelimeleri, mukadder medih!zemm fiiliyle mansub kılarlar88 • Ferra bu hususta şu beyti zikretmiştir:

~.ı j.JI c..-!~\ ~ .J l"l..6Ji CJ.!I 3 I":;JI 4-Ji ~~

'Ulu padişaha, İbnu'l-Hümam'a ve kalabalık içinde ordunun aslanına ... '. Kaide gereği ~şeklinde mecrOr olması gerekirken, medih üzere mansub olmuştur.

Alimler, y.bJI :Ub (Tebbet,4) ayetindeki, :Ub kelimesini mansub okuyanların bunu 'zemm' den dolayı mansub okuduklarını söylemişlerdir89 •

Kisal'ye göre ise U:!yWI kelimesi <.s~Yli r.;.J::, 'ye90, Taberi'ye göre ise

LJ:!l:ı\...JI kelimesine matuftur ki mana şöyle olur: U:!y\.....:JI u=;i .J " ... Allah rızası için yakınlara ... dilencilere ve (sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında) sabredenlere mal verdi ... 91

"

88 Ebu Muhammed Abdiilah b. Müslim b. Kuteybe, Te'vilü Müşkili'l-Kur'iin, Kahire 1973, 54; Kurtubi, Il,240; Artur, Cefri, Mukaddimetan fi Ulı1mi'l-Kur'iin, Mukaddime Kitabu'l-mebiinl ve Mukaddime İbn Atiyye, Mısır, 1972, s.105; Tahir b. Aşur, Tefsiru't­Tahrir ve't-Tenvir, II, 132-133; ed-Derviş, İ'riibu'I-Kur'iini'l-Kerim, 1,250; Ebi'l-Bika Abdullah b. e1-Hüseyn b. Abdiilah el-Ukberi, İmlaü ma menne bihi'r-Rahmiin min vücı1hi'l-İ'rab ve'l-Kıriiat fi cemii'I-Kur'iin, Mısır, 1961, I, 78; Elmalılı M.H. Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, adı geçen ayetin tefsiri.

89 Taberi, cüz.2, II,IOO; er-Razi, Tefsiru'l-Kebir, V,44-45. 90 e1-Ukberi, age., I, 78. 9 ı İbn Kuteybe, Te'vilü Müşkili'I-Kur'iin, s.54: Taberi, cüz.2, II, 100; Kurtubi, Il,240.

Page 24: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

348 1 Doç. Dr. Davut A YDÜZ

2. Nisa 162. ~ u.- Jj.li Lo j 4J! Jj.li ~ c)J.i...),ı c)J.i...)All j ~ ~1 ~ ~1.}1 USJ

~)1... cl.l.!ji .?-~1 r..,.JI J k4 ü..,ı...JAll J ~.JSJll üji.JAll J ~..,.ı...:ı.ı1 ~~ J

~~ i - .A-

"Fakat içlerinden ilirnde ileri gitmiş olanlar ve mü'minler, sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. O namazı kılanlar, zekatı verenler, Allah'a ve ahiret gününe İnananlar. .. İşte onlara büyük bir mükafat vereceğiz".

Bu ayette hata olarak görülen husus ise şudur: ;; _,L.Jı ~ı _, ayetinin ilk bakışta, uY..y..\1 _, •fi)\ l.J_,Jy..\1 .; atıflarıyla ahenk bakımından normalde .;1.; "vav" ile o_,L.J1 0~1 .; olması gerekirdi. Olmadığına göre -başa- hata var demektir!

Bu ayetteki ~1 .; kelimesi kurranın çoğunluğu tarafından mansub olarak okunmuştur. Ebu Amr, İbn Mes'ud, Hasanü'l-Basd, Malik ibn Dinar el-Cühderl ve bir cemaat tarafından ise u_,..fo..l1 şeklinde atf ile merfü olarak okunmuştur.

Her iki okuyuşun da; hem kıraat, hem de arap lügatı yönünden sahih ve fasih bir yönü vardır92 • Biz şimdi hata olarak görülen mansub okumanın i'rabı hususunda değişik veeibieri zikredelim: '

a. Bakara suresindeki ayette de -biraz önce- geçtiği üzere, bu gibi yerlerde Arap dili, fıkralardan herhangi birine bir özellik vererek dikkat çekmek istediği zaman i'rabı değiştirerek "şuna özellikle önem veriyorum, özellikle onları kastediyorum" manasma ~~ .J ~~ "a'nl veya ehussu" takdiriyle üstünlü olarak okur ki, buna "medh üzere nasb(mansub )" tabir olunur•'. Ve hatta mevsuf (nitelenen) ile sıfat arasında uygunluk zorunlu iken, bu üstün okuma bazan bir sıfatta bile yapılır da r:.fll ~Y. :::., .J..Y' "cömert olan Zeyd'e uğradım" diyecek yerde, r.ıfl1 sıfatı f.:ıfll diye üstünlü okunabilir. Hatta i-;fl1 _y, "O kerimdir" takdirinde düşünülerek, merfU da okunabilir. İşte bu ayette de salat (namaz)ın üstünlüğüne işaret ve namazın faziletini -açıklamak için namaz kılmaya özellikle önem verilerek o_,L.J1ı.J~1.;yerinde • _,L,.\1 ~1 .;buyrulmuştur ki, bunun sonucu • _,L,.\1 ~1 ~1 .J • _,L.l1 ı.J_,..fo..l1 .J

ofi)l ı.J_,Jy..\1 ~.; " ... Yani namazı dosdoğru kılanları kastediyorum. Hem onlar zekatlarını da verirler. .. " demek gibidir. Bu konuyla ilgili olarak Keşşiif sahibi ez-Zemahşerl: "Bazılarının, mushafın yazısında hata vuku bulduğuna ait tahminleri kat'iyyen iltifata değmez. Böyle bir fıkre saplananların,

92• ez-Zerkani, Menahilü'l-İrfiin, 1,388.

93 Artur, Cefri, Mukaddimetan fi ulı1mi'l-Kur'an, Mukaddime Kitabu'l-mebani ve Mukaddime İbn Atiyye, Mısır, 1972, s.l 06; Abdulfettah Abdilgınii el-Kadi, el-Kıraat fı Nazari'l-Müsteşrikin ve'l-Mülhidin, Medinetü'l-Münevvara ts., s.l73; el-Ukberi, age., I, 202.

Page 25: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

Kur'an-ı Kerim'in Gramer Yapısına Bir Bakış 1 349

Kur'an'ı görmeyen, Arabın (gramerine ait) mezhebierini ve "Nasb"ın ihtisasa delalet ettiği kaidesini bilmeyen kimseler" olduklarını söylüyor94

b.İmam Kisai'nin tercih ettiği görüş ise şudur; ~~ J kelimesi Jjit..., cill;! (>o J_yı L. J c!l,;ll ifadesindeki L. "ma" ism-i mevsfılü üzerine atfedilmiştir.

Buna göre m ana şöyle olur: "Onlar, h eni saria indirilen (Kur' an' a), hem senden evvel indirilen (kitaplara) ve namazlarını dosdoğru kılanlara iman ederler". Sonra öfijll üji.;.JI J "zekatı verenler" ifadesi de, u_,l...;.JI J üzerine atfedilmiştir. Namazlarını dosdoğru kılanlardan maksat, ahid lam'iyle peygamberler veya melekler dem~k olur.

Diğer görüşler de şöyledir:

c. ~~ J kelimesi, Jı! kelimesine matuftur, yani ~~ J.ı! (>o J

demektir. ~"kelimesi hazfedilmiş, muzafun ileyh olan ~~ J kelimesi yerine ikame edilmiştir.

d. cill;! (>o kelimesindeki u\S 'a matuftur. Takdiri şöyledir: ~~ (>o ~ ,;; _,L:Ji ~\ J.ı! (>o j

e. 41! kelimesindeki u\S 'a matuftur95• O zaman takdiri şöyledir96 :

~\ .• ·'- ~\..uj~\ . • ;; 1 lj ... ~ lj lj .&li J ··ı L..ı .. ' f' ~ .. (.)"'~ _,......,.. ~ ı.s-',J ,, y .(.)_Jl<OJ:

f. ~ kelimesindeki zarnire matuftur.

Medih olarak mansub olması görüşü daha tercihe şayan görülmüştür. Şu halde mana: "O sağlam ilim sahipleri, inananlar ve namaz kılanlar ki, özellikle önem verilmeye değer ve öğülmüşlerdir ... 97

"

4. Maide 69. ~ Wl.....:ı ~ J .>iı-~I!"'J:!ll J -14 u.oi 6-o ı.S.;L..:ı.lll J WJ.l:ı.-ll J IJ.ıi.A U:ılli J l_,l..i U:ılli 6!

UJ.'J.:ı.:ı ~ " J ~ u.,?

"İnananlar, yahudiler, sahiller ve hıristiyanlar( dan) Allah' a ve ahiret gününe inanan ve iyi işler yapanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir".

Maide suresinin bu ayetinde hata olarak görülen husus da şudur: u_Aıt.......ll kelimesi, ayetin başındaki ul edatının ismi olduğundan mansfıb

olması gerekirken, üfo.t.......ll şeklinde merfı1 olarak gelmiştir?

Ubeyy b. Ka'b, İbn Mes'ud ve İbn Kesir ~U\ bunların dışında kalan çoğunluk ise u.Aıt.......ıı şeklinde okumuşlardlr. İmam mushafta da u.Aıt.......ıt şeklindedir.

Müfessir ve nahivciler cumhurun kıraatının sebebi hususunda şu

izahları yapmışlardır:

94 ez-Zemahşeri, el-Keşşaf, I, 582; ed-Derviş, İ'rabu'l-Kur'fmi'l-Kerim, II, 377. 95 Kurtubi, VI, 14. 96 Ahmed Mekki el-Ensari, "ed-Difa' ani'l-Kur'an", s.17; el-Ukberi, age., I, 202. 97 Tefsiru'l-Keb'ir; Bahru'l-Muh'it; Mecmau'l-Beyan fı Tefsiri'l-Kur'an, Fethu'l-Kad'ir, Hak

Dini Kur'an Dili, adı geçen ayetin tefsiri. el-İtkan s.I,589.

Page 26: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

350 1 Doç. Dr. Davut A YDÜZ

a. Haberi mahzuf mübtedadzr. clllı ufo.L...:ı.ll "Sabifler de böyledir" şeklindedir. Sanki:

"Şüphe yok ki iman edenlerden, yahudi olanlardan ve hıristiyanlardan, kim Allah'a ve ahiret gününe iman edip salih arneller işlerse, artık onlar üzerine hiç bir korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değiller. Sabiiler de böyledir" denilmiştir. Binaenaleyh bu kelimenin haberi mahzüftur9

'.

Buna delil olarak da şu beyt zikredilmektedir99:

J~ ~ \.:ıfo.! L. o\.i.; ~i .J \.ii i _,..bl! 'll .J

Şiirin aslı şöyledir: ill\:ıs ~i .J o\.i.; wi veya ~~ ~ .J •J~ ~ \.:ıfo.! L. o\.i.; wi i _,..b\.!

Ayetteki u_AıUI kelimesinin daha önceki kelimelere atfedilmemesinin hikmeti şudur: Sabiiler, bu ayette zikredilen ümmetler içerisinde en sapık olanlardır. Buna göre sanki, "Bu fırkaların hepsi arnel-i salihte bulunarak iman ederlerse, Allah onların tevbelerini kabul eder ve günahlarını bağışlar. Sahiller bile, böyle iman ederlerse, onları da aynı şekilde bağışlar"

denilmektedir100•

b. ismiyle birlikte, ul nin mahalline matuftur. Çünkü ul ve isminin mahalli, mübteda olarak merfüdur.

c. ı.J~t..ı. fiilinin failine matuftur.

d. Ayetteki u! kelimesi ~ "nearnlevet" manasınadır. ı_,;..i ü.ı.)l\j "iman edenler" ve bundan sonraki cümle, merfü makamındadır. u.AıUI kelimesi de buna matuftur101

e. Kelimenin cem'i olan siygası, müfred yerinde tutularak, sonundaki 'nün'un i'rab harfi olduğu kabul edilmiştir102 •

Fena'nın görüşüne göre, ayetin başındaki ul lafzı amel etme bakımından zayıftır103 • Bunun izahı birkaç şekildedir:

., a. ul kelimesi fiile benzediği için amil olur. Halbuki fiil ile harf arasındaki benzerliğinzayıf olduğu malumdur.

b. ul harfi, amil olsa bile, sadece ismi üzerinde amildir. Haberine gelince, haber, mübteda'nın haberi olarak ref üzere kalmıştır. Bu harfin,

98 Kurtubi, VI, 246; Tahir b. Aşur, VI, 270; el-Ukberi, age., I, 221; İbrahim es-Samerrlli, age., s. 71.

99 ez-Zemahşeri, el-Keşşilf, I,69; Tabresi, II, 155-156. 100 er-Razi, Tefsiru'I-Kebir, XII, 51; ed-Derviş, İ'rabu'l-Kur'ani'l-Kerim, II, 526-527. 101 Ebu Hayyan, Bahru'l-Muhit, III, 53 1; Kurtubi, VI, 246; Şevkani, Fethu'I-Kadir, ll,

102

103

62. es-Suyutl, el-İtkan, I, 590. Kurtubi, VI, 246.

Page 27: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

Kur'an-ı Kerim'in Gramer Yapısına Bir Bakış /351

haberin merffi olmasında herhangi bir tesiri yoktur. Bu görüş, Kı1felilerin mezhebidir.

c. l.ıl lafzının aınelinin tesiri ancak bazı isimlerde görülür. Aınilleri değiştiği halde, durumları (harekeleri) değişmeyen isimlerde ise, bu lafzın tesiri görülmez. İşte bu ayette de böyledir. Çün~ü ayette, l.ı) harfinin ismi, LJ:1:ıll lafzıdır. Bu lafızda ise, ne ref, ne nasb, ne de cerr alaıneti görülmez. Bunun böyle olduğu sabit olunca biz deriz ki: LJ:1:ıll 'nin ismi, i'rab alametleri görünmeyen bir kelime olursa, o kelime üzerine atfedilecek kelimeye bu harfin amel ettirilınesine göre nasl;ı, ettirilıneınesine göre de ref hali diizdir. Binaenaleyh l.JWi..! J..JA"" _, l~j .l.ıl denilınez. Çünkü burada l.ıl kelimesinin ismi olan "Zeyd" kelimesi üzerinde i'rab aHimeti görülür. Fakat, ~..?! _, .. 'ly, U! li.i_,..~ "şüphesiz şunlar ve kardeşlerin, bize ikraın ederler", t~ .ı......ıii ı:ı..ı. l.ıl "şüphesiz şunun kendisi cesurdur" ve ü~ ~ _, ~tb! l.ıl "Muhakkak ki Katame ve Hind bizim yanıınızdadırlar" denilmesi caizdir. Bunun caiz oluşunun sebebi şudur: l.ıl kelimesinin aıneli aslında zayıftır. Bunun aınelinin tesiri ismi üzerinde görülemeyecek kadar zayıf olursa, bu durumda aınelinin tesiri iyice zayıf demektir. Böylece üzerine bu edatın dahil olmasından önce sabit olan hüküm gereğince, isminin ınerfı1 olması caiz olur. O gelmezden önceki hüküm ise, o isınin ınübteda oluşudur.

er-Razi'ye göre Perran'ın bu görüşü güzel bir izah olup, Basralıların görüşünden daha evladır. Çünkü Basralıların görüşleri, ilahi kelamın,

mevcud tertibinin doğru olmadığı neticesini gerektirir. Onlara göre tertibin doğruluğu, ayetin nazmının bozulmasıyla temin edilir. Ferra'nın görüşüne göre, böyle birşeye ihtiyaç yoktur. Şu halde bu daha uygundur'"•.

Bu ayetteki l.J_AJı.......li kelimesinin -ve diğer üzerinde durduğumuz kelimelerin- Izahı hususunda Tahir b. Aşur ise şöyle demektedir: "Şunu kesin olarak bilmeliyiz ki, Kur'an ü_Aıı.......ll şeklinde nazil olmuştur. Hz. Peygamber (sav) de böyle okumuş, sahabe ve diğer müslümanlar da O'ndan aynı şekilde almış ve okumuşlardır. Mushaflarda da aynı şekilde yazılmıştır. Onlar has arap idiler. Onların dil ve üsluplarında -izah ettiğimiz- kılideler

vardır ve kullanmaktadırlar. Her ne kadar bu kaidelerden bazısı az kullanılsa da, fesahat ve i'cazda belli bir yeri vardır"'"'.

5. Fussilet ll. ü,ıLi\b ü,ı:it üll.! lA_;. Jı ~ jl:2 4l'' .;::. yu J 4J Jili wU.J ~ J "'1.A....Jt ..,.ıı LS _,:ı.....ı ~

"Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi, ona ve arza: "isteyerek veya istemeyerek gelin" dedi. "isteyerek geldik" dediler".

Bu ayette hata olarak görülen husus ise şudur: Allah yer ve göğe hitap ederek: " .. .isteyerek veya istemeyerek gelin" dedi. Yer ve gök de cevap olarak: ~\.b üP "isteyerek geldik" dediler. Yer ve gök ikisi tesniye olduğu

104

105 er-Razi, Tefsiru'l-Kebir, XII, 51-52. Tahir b. Aşur, Tefsiru't-Tahrir ve't-Tenvir, VI, 270.

Page 28: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

352 1 Doç. Dr. Davut A YDÜZ

ıçın lafza riayetle ~u. veya manaya riayetle c.::ıwu. denilmedi de, ~u. şeklinde cem'i müzekker olarak geldi. Yani hem cem'i geldi hem de müzekker olarak. Onun için hatalıdır? 106

Müşkil ve hata gibi görünen bu duruma alimler şöyle cevap vermişlerdir:

Allah, yer ve göğü muhatab almış ve onlarahitapta bulunmuştur, onlar da cevap vermişlerdir. Burada istiarey-i mekniyye vardır. Yani Allah, onları akıllı varlık makamında kabul etmiştir. Onun için cevapları da müzekker lafızla gelmiştir. Cem'i oluşu ise, yer ve gökte bulunan bütün varlıkların hepsi adına yer ve gök biz "isteyerek geldik" demişlerdir107 •

Ayrıca bu iki kelimenin her ikisi de müennes-i semaidir. Müennes-i semallerin tezkir ve te'nisi (müzekker ve müennes olması) diizdir.

6. Yunus 22: 4-1 ly:o._) .J ~ i.::!Y. ('+! U-ı....r.- .J <2llill ~ fUS 1:01 ~~ı .J _Y.)i ~ r-S~ '-':o.\1 y.

~ ..lıll_,c.ı ('+!~\ riıllfo .J c.JlS... Js u-- c::_,..ll r-Aç\.;.. .J ı....A....b i.::!..J 4Jç.l;..

ü.ı.ft~\ u-- ı:Yfi..ll·."l.ı. u--~\ c;.J c.J:ı.ıli .;J

"Sizi karada ve denizde yürüten O'dur. Gemide olduğunuz zaman(ı düşünün): Gemiler, içinde bulunanların hoş bir rüzgarla alıp götürdüğü ve (onlar) bununla sevindikleri sırada, birden gemiye, şiddetli bir kasırga gelip de, her yerden gelen dalgalar onları sardığı ve artık kendilerinin tamamen kuşatıldıklarını (bir daha kurtulamayacaklarını) sandıkları zaman, dini yalnız Allah'a halis kılarak O'na yalvarınağa başlar: "Andolsun, eğer bizi bu (felaket)den kurtarırsan, şükredenlerden olacağız!" (derler)".

Burada muhataptan gaibe geçilmiştir. Muhataptan gaibe geçmek, bir gramer hatası değildir. Edebiyatta buna "iltifat" sanatı denir. Bu gibi bedi'i sanatlar, edebiyat kitaplarında izah olunur. Her birinin nice inceliği ve güzelliği vardır. Edebi zevki olanlar bunu anlar. Bu sanat Kur'an'da da, Kur'an dışındaki edebi arap edebiyatı metinlerinde de kullanılır108 • Arap dilindeki vukufu ve Kur'an'ın belağatım anlamadaki mallaretiyle meşhur olan Carullah Zemahşeri, Keşşaf adlı tefsirinde, burada muhataptan gaibe intikal edilmesi mübalağa içindir diyor. Fahreddin Razi ise, "Tefsir-i Kebir"inde bunun teb''id için olduğunu söylüyor. Maksat, "böyleleri benden uzak olsun" gibi ince bir nükteye işarettir Razi'nin görüşüne göre, Allah öylelerinin karşısında muhatap olmak bile istemiyor. Onun için muhataptan gaibe geçilmiştir.

106

107

108

Fatiha suresinde gaibten muhataba iltifat vardır. Çünkü orada

ed-Derviş, İ'rabu'I-Kur'ani'I-Kerim, VIII, 537. Taberi, cüz 24, XII, 99; Kurtubi, XV, 344; ez-Zemahşeri, ei-Keşşiif, III, 446; Ebu Hayyan, Bahru'l-Muhit, VII, 487; el-Ukberi, age., II, 221; İbrahim es-Samerrai, Min Bedii Lügati't-Tenzll, s. 276. es-Samerrai, age., s.l37.

Page 29: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

Kur'an-ı Kerim'in Gramer Yapısına Bir Bakış 1353

ibadetten bahis var. Abidler, Allah'ın has kullarıdır. ibadet huzur halidir. ibadet edenler "Rabbü'l-Alemin"in huzurunda bulunuyorlar. Allah huzurunda olanların şanı muhatab siygasıyla hitaptır'09 •

Konumuzcia muhataptan gaibe geçilme~inde şöyle bir ince nükteye de işaret vardır: Darda kalınca, herkes Allah'a yalvarır. Allah'a yalvarmak için Müslüman olmak şart değildir. Ona yalvaranın duası müstecap olabilir. Böyle gaib sigasıyla olunca Müslüman olmayanlar da, kafirler de ayetin şümülu dahiline girerler. Eğer muhatap sigasıyla olsa, yalnız mü'minler dahil olur, diğerleri mahrum, kalır. Halbuki Allah'ın rahmeti geniştir.

Mü' min, kafir herkes onun rahmetinden faydaianır.

Elmalılı'ya göre ise bu iltifatta(muhataptan gaibe geçişte) şöyle bir nükte vardır: " ... Gemide olduğunuz zaman(ı düşünün): Gemiler, içinde bulunanların hoş bir rüzgarla alıp götürdüğü ve (onlar) bununla sevindikleri sırada, .. " burada "sizlerle" yerine "onlarla" diyerek muhataptan gaibe bir iltifat nüktesi yapılmıştır ki, her insan içinde bulunduğu hali iyi düşünüp tartamayacağı cihetle, bundan hem muhataplara kendi hallerini soyutlayıp karşıdan bakar gibi seyrettirmek ve düşündürınek, hem de bunların hallerini başkalarına hatırlatıp seyrettirmek için gayet ince bir tasvir sanatı

bulunmaktadır. 110"

Burada ayrıca şöyle bir tevcih te hatıra gelir: Gemide bulunacaklar, yalnız muhatap olanlardan ibaret olmayacaktır. O itibarla gaib sigasıyla: İşte şimdi o gemidekilerin halini tasvir ediyor. Onlar şöyle oldu diye nakil eyliyor. Onun için Zemahşeri'nin dediği gibi, buradaki iltifat mübalağa için olur. İşte bu iltifatlar, böyle nükteleri ihtiva eder. Bu kadar güzel ve yerinde nüktelerde aykırı olacak ne var? Buna gramer hatası nasıl denir?"1

Görülüyor ki, gramer hatası diye ortaya sürülen iddialar, hiç bir esasa dayanmamaktadır. Kur'an'da değil hata, resm-i hattında bile tahrif narnma hiç birşey mevcut değildir.

Gerek nahiv alimlerinin, gerekse müsteşriklerin gramer hatası

olduğunu iddia ettikleri ayetler, bizim zikrettiklerimizden ibaret değildir. Bunun dışında başka ayetlerde de, kendi koydukları kaide ve kurallara uymuyor diye hatalı saydıkları ayetler vardır. Fakat biz, üzerinde çokça konuşulan ve yazılıp çizilen ve cevap vermeye çalıştığımız ayetlerle iktifa ediyoruz. Zikretmediğimiz diğer ayetler için, bibliyoğrafyada adı geçen kaynaklara bakılabilir.

D. iftiraların Kaynağı Uydurma Rivayetler.

Başta da söylediğimiz gibi, Kur'an'da gramer hatası olduğunu iddia eden nahiv alimleri ve oryantalistler genellikle aslı olmayan iki rivayete

109

110

lll

Tefsiru'l-Kebir, cüz. XVII, 69. Hak Dini Kur'an Dili, IV, 2699. Keskioğlu, agm. s.l42-143.

Page 30: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

354 1 Doç. Dr. Davut A YDÜZ

dayanmaktadırlar. Genellikle nahivciler, bu rivayetlerde zikredilmeyen başka ayetler hakkında da ileri geri konuşmuşlardır. Fakat oryantalistler genellikle, bu aslı olmayan rivayetlere dayanarak, Kur'an'da gramer hatasının olduğunu iddia etmektedirler. Bu aslı olmayan rivayetler nelerdir acaba?

Birinci rivayet: Ebu Ubeyd 'Fedailu'l-Kur'an' adlı eserinde şöyle der: Bize Ebu Muaviye, o Hişam b. Urve, o da babasının şöyle dediğini rivayet eder:

Hz. Aişe'ye: Nisa suresindeki rl-JI c) uY.....I)I l.fiJ Maide suresindeki: u_iı.!UI J I_JJlA ()!~1 J l_,l-.1 0.!~1 u! veTaba'daki ,jliı. u!

uly:.\....J ayetlerinin yazılışındaki hatayı sormuş. Hz. Aişe de: "Kardeşimin oğlu, bu tür yazışlar, yazanın hatasıdır" demiştirll2.

İkinci rivayet: Ebu Ubeyd, başka bir tarikle şu nakilde bulunur: Bize Hacdic, ona Harun b. Musa, ona Zübeyr b. Hirri't, o da İkrime'den rivayetle şöyle dediğini nakleder: Mushaflar yazılınca, Hz. Osman'a arzedildi, içinde bazı harf hataları bulundu. Bunun üzerine Hz. Osman da: "Mushafın

yazıınında gramer hatası vardır, fakat değiştirmeyin. Çünkü Araplar, onu okurken dilleriyle düzeltirler" demiştir1 ". Eban İbn Osman da: "Bu ayeti babam Osman ibn Affan'ın yanında okudum. Gramer hatası var, yanlıştır" dedi. Biri ona: "Öyle ise düzeltsenize!" dedi. (Babam): "Bırakınız, nasıl olsa (bunlar) bir helalı haram, bir haramı da helal kılınıyor" dedi. Başka bir rivayette ise: "N asıl olsa arap onu ileride dilleri ile düzelteceklerdir" demiştir.

Bu ve benzeri rivayetleri İbnu'l-Enbari "Kitabu'r-Redd Ala Men Halefe Mushafe Osman" adlı eserinde, İbn Eşte ise "Kitabu'l-Mesahif'inde nakletmişlerdir' 14 • Onlardan da, birçok islam alimi eskilere olan güvenlerinden dolayı sıhhatini araştırmadan bunları rivayet etmiştir. İslam düşmanları ve müsteşrikler de bu rivayetleri; İslam ve Kur'an'a saldırı ve müslümanların Rablerinden gelen Kitab'a karşı itimadlarını sarsmak için birer vesile edinmişlerdir115 •

E. Bu Uydurma Rivayetlere İslam ~limlerinin Verdiği Cevaplar

Bu uydurma rivayetlerin doğruluğu ile ilgili, eskiden beri İslam Alimleri ciddi tenkitler yaparak reddetmişler ve cevaplar vermişlerdir1 ' 6 • Biz

ll2

113

114

115

116

Ebu Bekir es-Sicistanf, ei-Mesahif, Müessesetü Kurtuba ts., cüz; I, s.33-34; Ebu Arnr Osman b. Said ed-Dani, el-Mukni fı Resmi Mesiiifı'l-Emsar, Kahire 1978, s.121; Menahll, I, 381. es-Sicistani, el-Mesahif, s.32; ed-Dani, ei-Mukm, s.119; Menahil, 1,379. es-Suyuti, el-İtkan, I, 584-585. Abdulfettah Abdilgınii el-Kadf, el-Kıraat fı Nazari'I-Müsteşrikin ve'I-Mülhidin, s.173. Mesela bkz. ed-Danf, el-Mukni, s.l19: Abdulaziz Çaviş, Esraru'I-Kur'an, Asitane 1331, I, 34.

Page 31: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

Kur'an-ı Kerim'in Gramer Yapısına B•r Bakış 1355

şimdi bu cevapların bazılarını nakledelim:

Enbari: "Sahabi efendilerimiz imam ve dilde önder kiınselerdi. Eğer Kur'an'da herhangi bir gramer hatası görselerdi, onun düzeltilınesini

kendilerinden sonra gelecek kimselere bırakmadan hemen kendileri düzeltirlerdi. Çünkü onlar, devamlı bid'atlardan sakınınış ve sakındırınışlar,

Kur'an ve sünnete tabi olmaya teşvik etınişl~rdi""7 • İmam Kuşeyri bu rivayetlerin batı! olduğunu söylüyor. Kuşeyri'ye

göre; Kur'an'ı cemedenler, dilde önder idiler. Onların nazil olmayan bir şeyi Kur'an'a sokacakları sanılamaz"'.

Fahruddin er-Razi ise: "Bütün müslümanlar, şu an iki kapak arasında elimizde bulunan Kur'an'ın Allah katından geldiğine, kendisinde herhangi bir hata ve yanlışın olmadığına inanırlar." diyerek, bu rivayetlerin batı! oluşu hakkındaki görüşünü beyan ediyor.

Zemahşeri ise bu rivayetler hakkında şöyle demektedir; "Kur'an'da hata olduğuna dair yapılan bu rivayetlere iltifat etmiyoruz. Bu rivayetlere ancak, arap dili ekallerini ve arapçadaki ihtisas kaidesini bilmeyen kimseler iltifat eder. Sahabe hakkındaki bu rivayet doğru değildir. Çünkü sahabe, Tevrat ve İncil 'de geleceği haber verilen insanlardır. Bu değerli insanların Kur'an'da gördükleri bir hatayı düzeltmeyecek kadar dini gayretlerinin olmaınaları mümkün değildir. 119"

Taberi', Nisa suresi 162. ci ayetin tefsirinde şöyle demektedir: "Eğer katibin hata ettiği söylenen bizim elimizdeki mushafta hata olduğu doğruysa, bunun dışındaki diğer bütün mushaflarda da hata olması gerekir. Bizim elimizdeki ınushaf ile Ubey b. Ka'b'ın mushafı aynı. O zaman, elimizdeki mushaflarm hatalı olmadığı, bilakis bunların doğru olduğu ortaya çıkar. Eğer biz hat cihetiyle hata olduğunu kabul edersek; Allah Resulu'nun bizzat kendisinden Kur'an'ı alan ashabının bu hataları bilmedikleri, kendilerinden sonra gelen müslümanlara hep hatalı öğrettikleri ortaya çıkar. Ayrıca bu hataları dilleri ile düzeltmedikleri, kendilerinden sonra gelenlere doğrusunu telkin etmedikleri anlaşılır. Bütün müslümanların ittifak halinde mevcut mushafı bugünkü hattıyla nakletmeleri, bu mushafın ve hattının doğruluğuna en büyük delildir. Bu da katiplerin hata etmediklerini gösterir. 120

"

EbU Hayyan da bu rivayetlerin sahih olmadığını, çünkü sahabe'nin fasih arapçayı bildiklerini ve lisanda meşhur olduklarını zikreder121

ıı7

ı ıs

ı 19

120

121

Mehdevi de bu rivayeti inkar etmekte ve sahih olmadığını

er-Razi, Tefslru'l-Kebir, XXII,74-75: Mecmau'l-Beyan fi Tefsiri'I-Kur'fin, ilgili ayetin tefsiri, II, 289; Tahir b. Aşur, Tefsiru't-Tahnr ve't-Tenvir, ilgili ayetin tefsiri, VI, 29. Bkz. Kurtubf, VI, 14-15; Şevkani, Fethu'l-Kadir, L 537. ez-Zemahşeri, el-Keşşilf, I,582. Taberi, cüz. 6, IV,26-27. Ebu Hayyfm, Bahru'l-Muhlt, adı geçen ayetin tefsiri.

Page 32: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

3Y61 Doç. Dr. Davut A YDÜZ

bildirmektedir. Mehdevi devamla şöyle der: "Kur'an-ı Kerim'deki her bir harfin Arap diline uygun bir yönü vardır. Çünkü Kur' an, yanlışlık, ziyadelik ve noksanlıktan korunmuştur. m"

Tahir b. Aşur'a göre, Kur'an'da hata olduğuna dair olan bu rivayetin sahih bir senedi yoktur. Bu rivayeti uyduranlar zannediyorlar ki müslümanlar Kur'an kıraatını sadece bu elimizde bulunan ınushaf'tan

almışlardır. Hayır bu büyük bir gaflettir. Mushaf, müslümanların 23 seneden beri Kur' an' dan oku ya geldikleri ve hiifızalarında olan şeylerin biraraya getirilmiş şeklidir. Mushafı yazanlar, diğer belgelerle birlikte bizzat hiifızların ağızlarından Kur'an'ı duyarak yazdılar. Eğer mushafda bir hata olsaydı, diğer kurra buna uyınazlardı 123 • Yine Tahir b. Aşur'a göre Hz. Osman'a atfedilen rivayet, onun adına uydurulan bir sözdür'".

Bu rivayetler, başkaları adına söz uyduranların Hz.Aişe ve Hz. Osman adına uydurdukları çirkin bir iftiradır. Alimler -gördüğümüz gibi- bu rivayetlerin sılılıatını kabul etmiyorlar. Çünkü Hz. Osman, Kur'an'ın

cemedilmesini tek başına yapmadı. Bilakis diğer sahabe de Kur'an'ın

toplanması ve yazılınasında ona yardımcı oldular. Yazılan Mushaflar, Hz. Ebu Bekir'in toplattığı Mushaf ile mukabele edildikten ve Hz. Peygamber (sav)'in son defa Cibrll ile mukabele ettiği Kur'an'a uygun olduğu

hususunda sahebenin muvafakatı alındıktan sonra neşredildi. Hz. Osman gibi üçünçü halife olan bir zatın, Kur'an'da, Allah'ın Hz. Peygamber (sav)'e indirdiğİnden farklı şeyler görüp; "bu hataları ileride araplar düzeltir" demesi ve hataları düzeltmeden öylece bırakması hiç düşünülebilir mi? Allah'ın dininin yardımcıları ve koruyucuları olan sahabe'nin huzurunda bunu yapması hiç mümkün müdür? Bu sözün Hz. Osman'a nisbetini Kurtubi, Zemahşeri, Ebu Hayyan, Allısi ve daha birçok alim kabul etmemişlerdir125 •

Bazı araştırmacılara göre; Hz. Osman' ın: "Mushaf' ın yazıınında

gramer hatası vardır, fakat değiştirmeyin. Çünkü Araplar, onu okurken dilleriyle düzeltirler" demesi, yanlış ve doğru meselesi değil, Kureyş

lehçesinin haricinde bir lehçe ile yazılmasıdır'26 •

Suyı1ti'ye göre bu rivayetlerde bazı ınüşkiller vardır. Onlar da:

1. Arapçayı en fasih konuşan ashab-ı kiramın, Kur'an-ı Kerim'de hata 'etmesi şöyle dursun, kendi dillerinde hata ettikleri nasıl düşünülür?

2. Kur'an-ı Keriın'i Resuluilah (sav)'den, nazil olduğu gibi öğrenen, onu ezberleyen, onu aynen koruyan ve üzerinde titizlikle duran sahabe-i kiramın Kur'an'da hata ettikleri nasıl söylenir?

122

123

124

125

126

Cemal Abdulaziz Ahmed, el-Kur'an, s.890. Tahir b. Aşur, Tefsiru't-Tahrir ve't-Tenvir, XVI,254. Tahir b. Aşur, Tefsiru't-Tahrir ve't-Tenvlr, II, 134. Kurtubi, Il,240. Dipnot; el-Ensari, "ed-Difil' ani'l-Kur'an", s.96. Ahmed Mekk1 el-Ensarl. "ed-Difa' ani'l-Kur'an", s.70; Cemal Abdulaziz Ahmed, el­Kur'an, s.887.

Page 33: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

Kur'an-ı Kerim'in Gramer Yapısına Bir Bakış 1 357

3. Bütün sahabenin, Kur'an'ın okunuş ve yazdışında aynı hatada birleştikleri nasıl düşünülebilir?

4. Böyle bir hatanın farkına varınamaları, bu hatadan dönmemeleri, nasıl söylenebilir?

5. Hz. Osman'ın görülen hatayı dilzeltmek isteyenlere mani olduğu, nasıl söylenebilir?

--6. Seleften halefe tevatüren rivayet edildiği halde, hatalı kıraatın sürüp gittiği, nasıl düşünülebilir? 127

Bütün bunlar ashiib-ı kira'ın için aklen, şer'an ve örfen muhaldir. Alimler buna -yukarıda zikrettikİerimize ilaveten- şöyle cevap vermişlerdir:

a. Hz. Osman'a iziife edilen sözler, doğru değildir. Bu rivayetin senedi zayıf, muzdarib ve munkatı' dır. Hz. Osman, kendisine uyulan bir imam olarak tayin edilmişti. O, nasıl olur da, Kur'an'da gördüğü bir hatayı

düzeltmek üzere, Arapların dil ınallaretine terkedebilir? Kur'an'ın cem'ini ve yazma işini üzerine alan seçkin kimseler bu hatayı düzeltıneınişse, başkaları bunu nasıl düzeltebilir? Ayrıca, bir tek ınushaf değil, belli sayıda ınushaflar yazılmıştır. Şayet bu ınushaflarda hata vaki olduğu söyleuse bile, hepsinin aynı hataya düşmeleri, uzak bir ihtimal olur. Şayet ınushaflardan bazılarında hata vaki olduğu söylense bile bu, diğerlerinin hatasız olduğunu itiraf etmektir. Hz. Osman' ın istinsah ettirdiği ınushafların bir kısmı hatalı, bir kısmı da hatasız diyen bir sahabe yoktur. Kıraat vecihleri dışında

ınushaflarda hiçbir ihtilaf da mevcut değildir. Kıraatlar ise, hata cinsinden değildir.

b. Ebu Bişr tarikiyle yapılan rivayette, okunuşu yazılışma uymayan bazı keliıneler, te'vil edilmiştir. Mesela: 1~_,\ 'i (Tevbe,47), ~:ı':/ (Nern1,21) ayetlerinde 'i dan sonra 'elif', ~\.1JI 1_;1_?.. -ill::ı (Maide,29) ayetinde 'vavla' birlikte 'e lif', ~'-! (Zariyat,4 7), ayetinde iki 'ya' harfinin yazı! ışı bu kabildendir. Şayet kelimeler yazıldığı gibi okunsaydı, hata sayılırdı. İbn Eşte, 'Kitabu'l-Mesahif' adlı eserinde, bu ve önceki cevaplara yer vermiştir.

c. İbnu'l-Enbari, 'Kitabu'r-Redd Ala Men Halefe Mushafe Osman' adlı eserinde bu konuda Hz. Osman'dan rivayet edilen haber hakkında şöyle der: "Bu haber hüccet (delil) olamaz. Zira ınuttasıl değil, ınunkatı'dır.

Zamanında müslümanların imamı ve önderi, devletin reisi olan, İmam Mushafı ortaya koyan, yazılan ınushaflar kendisine arzedilen, ınüstensihler arasında vuku bulan ihtilafı kaldırmak için kendisine müracaat edilen, onlardan doğru olanı ortaya koyması istenen Hz. Osınan'ın, bu ınushafta hataları görmesi, yanlış yazıldığı halde bunları düzeltmediği, göz yumduğu ve bunu başkalarının düzeltmesi için bıraktığı nasıl i.ddia edilebilir? Bu akıl ve mantığa sığacak bir şey değildir. Asla. Yemin ederim ki, akıl ve insaf

127 es-Suyuti, el-İtkan, I, 586-588; İbn Teymiyye, Mecmfiu'l-Fetava, XV, 250-256.

Page 34: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

358 1 Doç. Dr. Davut A YDÜZ

sahibi bir kimse, Hz. Osman hakkında böyle bir vehme kapılamaz128 •

Kur'an'da mevcut hatanın sonradan gelenlerce düzeltilmek üzere geciktirdiğine, inanamaz. Hz. Osman'ın 'Mushafta bazı hatalar gördüm' sözünden, 'yazısında bazı hata, i'rabı bozacak, kelimeleri tahrif edecek derecede hata sayılmadığını' iddia eden de, görüşünde haklı ve isabetli değildir. Çünkü yazı telaffuza bağlıdır. Yazıda hata eden, telaffuzda da hata eder. Hz. Osman'ın Kur'an'ın yazılışı ve okunuşunda ifsad derecesindeki hataları te'hir etmesi, imkansızdır. Bilindiği gibi o, Kur'an'ı devamlı okur, beldelere gönderilen mushaflardaki yazı şekline uyar, ayetlerdeki manayı yeterince kavrardı.

Ebu Ubeyd'in rivayet ettiği de bunu doğrular. Ebu Ubeyd, bize Abdurrahman b. Mekk'i, ona Abdullah b. Mübarek, bize Yemen şeyhi Ebu Vail, ona Hz. Osman'ın kölesi Hani el-Berberi rivayet ederek şöyle der: Hz. Osman'ın yanında bulunduğum bir sırada, sahabe mushafları

karşılaştırıyordu. Bu arada Hz. Osman beni, üzerinde ~ r-1 (Bakara,259), 'i Jl.:Jl c.l:ı4Rum, 30) ve u;.)lS.ll ~\.!(Tarık, 17) ayetleri yazılı bulunan koyunun

kürek kemiği ile, Ubey b. Ka'b'a gönderdi. Kendisine bu ayetleri gösterdiğİrnde kalem istedi, Jl.:;JJ kelimesindeki 'Him' harflerinden birini silerek ..lıl ~ J,ı~ 'i yaptı. ~\.!kelimesini silerek ~şeklinde yazdı, ~ r-1 kelimesinin sonuna da "lA. ilave etti 129

İbn Eşte'nin 'Kitabu'l-Mesahif' teki rivayetinde ise: Bize Hasan b. Osman, ona Rabi' b. Bedr, ona da Sevvar b. Şebib rivayet ederek şöyle dedi: Abdullah b. Zübeyr' e mushaflar hakkında soru sordum. Bana şöyle cevap verdi. Bir kimse Hz. Ömer' e giderek: "Ey Mü'minlerin emiri! Bazı kimseler Kur'an hakkında ihtilafa düştüler" dedi. Hz. Ömer o sırada Kur'an'ı, tek bir kıı·aat üzere toplama hazırlığı içinde iken ölümüne sebeb olan hançerle yaralama olayı cereyan etti. Aynı şahıs, Hz. Osman'ın bilafeti sırasında, bu durumu kendilerine arz etti. Hz. Osman da mushafların cem'ine başladı. Beni, sahifelerle birlikte Hz. Aişe'ye gönderdi. Bunları kendisine arzederek karşılaştırdık.

Hz. Osman, istinsah işini, sahabenin hayırlılarından, hafız ve sika olan dört kişiye tevdi etti. Bu dört kişiden yalnız Zeyd b. Sabit Ensardan, diğer üç tanesi Abdullah b. ez-Zübeyr, Sa'id b. el-As, Abdurrahman b. Hişam Kureyş kabilesinden idi 130

• Hz. Osman 'ın bu heyetten istediği, Kur'an-ı Kerim 'in istinsahında, hayatta bulunan bütün Ashab ve Tabii'nin fikirlerinden istifade etmekti. Bunun için şunlar yapılacaktır:

a. İstinsah yapılacak olan mushafın esası, Hz. Ebu Bekir'in zamanındaki mushaftır ve ona göre istinsah yapılacaktır.

128

129

130

b. Bu mushafta, son arzada, son şeklini bulmuş olan Kur'an tesbit

İbn Teymiyye, Mecmfiu'l-Fetava, XV,253; Sebilürreşad Mec., XIV, sayı. 349, s. 49. Sebilürreşad Mec., XIV, sayı. 345, s.49-50; Menahil, I, 380. el-Bürhan, I, 236: el-İtkan, I, 61.

Page 35: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

Kur'an-ı Kerim'in Gramer Yapısına Bir Bakış 1359

edilecektir, tilaveti mensuh olanlar bu mushafa alınmayacaktır.

c. Şayet lehçe itibariyle, aralarında bir ihtilaf çıkarsa, bunda esas, Kureyş lehçesi olacaktır. el-Buhari'nin rivayet ettiği hadiste, Hz. Osman'm, istinsah heyetinde bulunan Kureyşli üç kişiye, "Siz ve Zeyd b. Sabit, Kur'an'dan herhangi bir şeyde ihtiliif eôers~niz, onu Kureyş'in lügatı ile yazınız. Çünkü (Kur' an) onların diliyle inmiştir." şeklinde emir ve düsturları bunu göstermektedir.

d. Bir kaç nüsha mushaf yazılacak ve bunlar muhtelif İslam memleketlerine gönderilecek, Öl'l1ek olarak gönderilecek olan bu nüshaya uymayan sahifeler ve mushaflar" imha edilecektir.

e. Sureler malUm olduğu şekilde tertip edilecek. Çünkü Hz. Ebu Bekir zamanında toplanan mushafta sureler birbirelerinden ayrılmış, her süre ayetleriyle sıraya konulmuş, fakat süreler -malum olduğu şekilde- birbirlerini takip etmiyordu. Osman'ın istinsahında ise, sureler birbirlerini takip edecek şekilde tertip edilecekti.

f. İstinsah edilecek bu mushaflar, Kur'an-ı Kerim'in nazil olduğu harfleri ve çeşitli kıraat veeibierini toplayacak bir tarzda yazılacaktı.

g. Bu mushaflardan Kur' an olmayan -meseHi bazı sahabenin tefsir mahiyetinde yazmış oldukları veya nasih ile mensubu açıklamak için koydukları bazı ilaveler gibi- şeyler terkedilecektir.

İstinsah heyeti, işte bu söylenilen vasıflara uygun bir şekilde, mushafları istinsah işine koyulmuşlardır131 • Bu da gösteriyor ki sahabe, Kur'an'ın cem'inde büyük bir titizlik göstermiş, vahyi aynen zaptetmişler, tashih ve ısiaha muhtaç olacak durumda bırakınaınışlardır.

Ayrıca İbn Eşte şöyle der: Bize Muhammed b. Yakub, ona Ebu Davud Süleyman b. Eş'as, ona Ahmed b. Mes'ade, ona İsmail, ona Haris b. Abdirrahman, ona da Abdu'l-A'la b. Abdillah b. Amir rivayet ederek şöyle demiştir: Mushafın cem'i tamamlandığında Hz. Osman'a arzedildi. Hz. Osman elindeki nüshaya bakarak: "Aman ne güzel, ne hoş yapmışsınız! Küçük bir yanlışlık gördüm ki bunu ilerde düzeltiriz", şeklinde mukabelede bulundu. Bu rivayette, herhangi bir güçlük yoktur. Yukarıda geçeni açıklığa kavuşturmaktadır.

Bundan da anlaşılıyor ki, mushaflar yazılır yazılmaz kendisine sunulunca Kureyş lehçesi dışında yazılan ;;J-!\:i.\1 ve u>-'\:i.\1 kelimelerini görmüş, bunları ilerde bu lehçeye göre düzeltileceğini vaadetmiştir. Sonra da bu vaadi yerine getirerek, Mushafta herhangi bir hatalı kelime bırakmamıştır132 •

Bu rivayetleri nakleden, Hz. Osman'm sözünü tam olarak anlamadan, muhtemelen yanlış bir şekilde aktarmıştır. Bu durum, görülen zorluklara

131 İsmail Karacam, age, s.l9!-l92. 132 Tirmizi, Sünenü't-Tirmizi, Medine l 978. Tefsiru sure 9, 19.

Page 36: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

360 1 Doç. Dr. Davut A YDÜZ

sebeb olmuştur. Bu konuda verilen en uygun ve kuvvetli cevap budur133•

İbnu Ebi Davud'un bir rivayetine göre şöyle denmektedir: "Onlar, (dört kişilik yazı komisyonu) bir ayet hakkında ihtiliifa düştükleri zaman, 0

ayeti Resuluilah (sav)'den alan bir adamı hatırlarlar, o adam da orada bulunmaz veya Medine'nin dışında bir yerde ise, o ayetin evvelini ve sonunu yazarlar, o kimseyi yanlarına çağırırlar; o adama: "Resulullah (sav) sana bu ayeti nasıl okuttu?" diye sorarlar, o da öğrendiği şekilde haber verir ve o şekilde yazarlardı."

Bir çok kaynağın haber verdiğine göre, bu dört kişilik komisyon, yalnız bir kelimede ihiilaf etmişlerdir. O da wy,till kelimesidir. Zeyd b. Sabit, oy,till şeklinde yuvarlak te ile, diğer Kureyşli olan Abdullah b. ez-Zübeyr, Sa'id b. el-As, Abdurrahman b. el-Haris b. Hişam ise wy,till açık Ta (w) ile okunmasını istediler. Aralarındaki bu ihtilafHz. Osman'a intikal edince, Hz. Osman ı..::.ıy,tillşeklinde açık ta (w) ile yazın ız, çünkü Kur' an, Kureyş lisanı üzerine inmiştir." demiştir134 •

ed-Dan! de Hz. Osman rivayetiyle ilgili olarak şöyle demiştir: "İki nedenden dolayı bu rivayet doğru olamaz;

a. İsnadında bir karışıklık vardır. Zira, rivayetin senedinde yer alan İkrime ve Yahya b. Ya'mer, Hz. Osman'ı hiç görmemişler ve ondan hiç birşey işitmemişlerdir. Öyleyse isoadındaki karışıklık ve liifzındaki inkita' sebebiyle bu haber, delll getirmeye yetecek kuvveti haiz değildir.

b. Bu haberin zahiri de bunun Hz. Osman'dan varid olmasına manidir. Çünkü o, bulunduğu dini mevkii, ictihadının kuvveti ve ümmetin kurtuluşu hususunda, ortaya çıkan ihtilafları önlemek için, diğer hayırlı sahabe ile mushafın toplanması vazifesini üzerine almıştı. Böyle olunca, toplanan mushafta bir hatayı gördüğü halde, onlara göz yumması aklın kabul edeceği bir şey değildir.

Ayrıca rivayetin ifadelerinde gariplik ve Hz. Osman'a duyulan kin hissedilmektedir1

''''

İbn Teymiyye de, bu rivayetin doğru olmadığını 136 ve bir kaç yönden sahih olamıyacağını belirtir:

a. Sahabe efendilerimiz en küçük bir kötülüğü bile düzeltmede yarış yapıyorlardı. Kur'an'da hatanın bulunuşunu nasıl kabul ederler ki? Halbuki bunu düzeltmek hiç te zor olmayan bir şeydir.

ı33

134

ı35

136

b. Araplar, normal konuşmalardaki hataları bile çirkin görürlerken,

es-Suyuti, el-İtkan, I, 586-588. el-Mukni, s.l21; Askalani, Ebu'l-Fadl Şilıabuddin Muhammed b.Hacer, Fethu'l-Bar! bi Şerh ı Sahihi'I-Buhari, Mısır 130 ı, IX,l7; Kitabü'l-Mesahif, Cüz.l ,s.20; İbn u Keslr, İsmail b. Kesir, Tefsiru'I-Kur'ani'I-Azim, İbni Kesir Zeyli, Mısır, 1952, s. ll. ed-Dani, el-Mukni, s.ll5-117. İbn Teymiyye, Mecmfıu'l-Fetava, XV, 248-264.

Page 37: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

Kur'an-ı Kerim'in Gramer Yapısına Bir Bakış 1361

Mushaftaki bir hatanın kalmasına nasıl müsamaha ederler?

c. "İleride bu hatayı araplar dilleri ile düzeltecekler" denmesi de hatalı dır. Çünkü Kur' an arap ve acem herk~sin önünde ve elinde olduğu halde o günden bu güne aynı durmaktaçlır. Eğer hata olsaydı şimdiye kadar düzeltilirdi.

d. Hz. Osman, Kureyş lehçesi dışında yazılan wY.I:llı kelimesini görmüş, onun bile düzeltilmesini istemiş. Hata sayılan diğer yerleri düzeltınemesi düşünülebilir mi? 137

Menahilü'l-İrfan fi. Ulufni'l-Kur'an sahibi ez-Zerkani, bu uydurma rivayetler hakkında şöyle demektedir:

İslam düşınanları bu ve benzeri uydurma rivayetlerle, Kur'an'a olan itimadı sarsmak istemektedirler. Halbuki bu rivayetlerin senedi zayıftır.

Çünkü senedde karışıklık ve kesiklik vardır.

Hz. Osman'ın, Kur'an'ı istinsah eden ve hata edenlere hitaben: "Aman ne güzel, ne hoş yapınışsınız!" sözü de anlaşılacak gibi değildir.

Çünkü hata eden kimselere böyle söylenmez. Bu da rivayetin yanlışlığını veya hata kelimesinin başka bir anlamda kullanıldığını gösterir.

Hz.Osman'a nisbet edilen rivayet eğer doğru ise, biz onu şöyle te'vil ederiz: Rivayette geçen lahn kelimesi, hata manasında değil, kıraat ve lügat ınanasındadır. Bu takdirde Hz.Osınan'ın sözü şöyle anlaşılır; Kur'an ve onun yazılışında öyle kelimeler var ki, arapların hepsi onları kolayca okuyamayacaktır. Fakat alıştırma ve çok okuma ile pek yakında hepsinin dili buna yatar hale gelecektir. Bazı büyük alimler buna misal olarak .1.\y.=-ll

kelimesini zikrederler. Bu kelimenin aslı .1.\y.JI 'dır. Onun için araplar, ınushafın hattına uyarak .1.\y.JI asla riayet ederek de .1.\y.JI şeklinde okurlar'38

ez-Zerkani, Hz. Aişe'yle ilgili rivayet için de şöyle der:

Bu rivayet sahih olsa bile, mütevatir ve kat'i' olan(kıraat)a muhiiliftir. Mütevatir ve kat'i'ye muhalif olan ise reddedilir, iltifat edilmez ve onunla amel de edilmez.

Hz. Aişe'ye nisbet edilen rivayetteki ~.:ıı:~ liifzı, Mushafda 0~ l.JI

şeklinde yazılmıştır. Diğer kıraatlara da uygun olsun diye yazıda ya bulunmadığı gibi, elif de yoktur. Hazani okuyan elif takdir ederek, Hazeyni okuyan da ya takdir ederek okumuş olmaktadır. Onun için yazıda hata yapma mevzubahis değildir. Belki Hz. Aişe, kendisinin okuduğu kıraatla okumayanın, yani l.JI~ u) şeklinde okuyanın hata ettiğini söylemiş olabilir. Fakat ne Hz. Aişe'den ve ne de başkasından böyle okuyanın hata ettiğine dair bir rivayet yoktur139

137

138

. 139

Ahmed Mekkl el-Ensari, "ed-Difii' ani'I-Kur'an", s. 94. ez-Zerkani, Menahil, I, 386-387 . ez-Zerkani, Menahil, I, 392-393.

Page 38: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

362 1 Doç. Dr. Davut A YDÜZ

Aynı şekilde Hz. Aişe'nin, u~uı kelimesinde, vav'lı okuyanın hatalı okuduğunu söylediği nakledilınemektedir. Kendisinin de vav'lı değil, yil'lı u.ı:ı;uı şeklinde okuduğu da rivayetler arasında yoktur. Öyleyse onun, ü~UI şeklinde yazan katibin, hata ettiğini söylemesi de düşünülemeZ140 •

ed-Dani: "Urve, Hz. Aişe'ye hatda (yazıda) mevcut olan, ziyade ve eksik harfleri değil, Allah'ın Hz. Peygamber'e izin verdiği lügatlar üzerine muhtelif kıraat vecihlerini sorınuştur. O da, resm-i hattı kastetmeksizin, mecazen kıraatlardaki veeİlıleri kastetmiştir" demektedir. Yine aynı eserde, bir grup alirnin, Hz. Aişe'nin bu sözünü, sahabenin ittifak ettiği 'yedi harf den birini seçerek ve insanları onun üzerinde toplamakla hata ettiler, bu yazdıkları ise hata değildir şeklinde anladıkları söylenmektedir141

• Bu da bağışlanmayacak derece bir hata değildir. Çünkü büyük hatalar reddedilmiştir. Katibin hatasıdır sözü, yazanın lehçesi ve kıraatı budur, başka bir kıraat daha vardır, demektir142

Abdül Aziz Çaviş, şu sebeblerden dolayı Hz. Aişe'ye isnad edilen bu haberin zayıf olduğunu söylüyor:

a. Bu haberi aynı ibare ile sahlh müsnedlerin hiçbiri rivayet etmemiştir.

b. Böyle bir hatanın mevcut oluşu kendi tarafından biliniyor idiyse, bunun tashihi cihetine gitmesi için hiçbir mani yoktu.

c. Allah'ın kitabını hatadan korumaya en ziyade layık olan o idi.

d. Kur'an-ı Kerim'in hafızasında olduğu ve kendi de yazı yazmasını bildiği halde, şayet bir hata varsa, bunları nasıl ibka cihetine gitti?

e. Kur'an'ın, ResUluilah (sav) zamanında, aynı harflerle tilavet edildiğini bildiği halde, Hz. Aişe bu harflerin hata olduğuna nasıl kail olabilir?143

Netice

Kur'an'da Gramer Hatası iddiaları, yeni bir adla eski iddialarm tekranndan başka birşey değildir. Kur'an-ı Kerim'e hücum için vesile arayanlar, eski bazı sözleri alıp ve onları yanlış te'vil edip ortaya atıyorlar. Gramer hatası meselesi daha çok uydurma ve batı! bir rivayetten kaynaklanmaktadır. Bu rivayetin sahih olmadığını ve islam alimlerinin bu rivayeti kabul etmediklerini ve buna cevap verdiklerini gördük. Fakat bu rivayetlere dayanarak Kur'an'da gramer hatası var diyenler, nedense bu rivayet hakkında söylenenleri görmezlikten geliyor ve sadece şüpheyi ortaya atmakla yetiniyorlar. Böylece birçok kimsenin zihnini karıştırıyorlar.

140

141

142

143

ez-Zerkani, Menahil. I, 393. Sebllürreşad Mec., c. XIV, sayı: 345, s. 50. Ebu Amr Osman b. Said ed-Dani, el-Mukni' fi Ma'rifeti Mersumi Mesahifi Ehli'l­Eınsar, Dımeşk 1940, s.l22. Sebilürreşad Mec., XIV, sayı: 345, s. 50.

Page 39: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

Kur'an-ı Kerim'in Gramer Yapısına Bir Bakış 1 363

Gramer hatası meselesinde bir diğer amil de başta söylediğimiz sahih kıraatın şartlarmdan birisi olan "Kıraat, bir vecihle de olsa mfıteber bir tarzda, Arap dilinin kaidelerine uygun olmalıdır" meselesidiL Her nekadar alimler arasında ittifakla sahih kıraatın şartlınından sayılsa da, bunu kabul etmeyenlerin de var olduğunu zikrettik. Kabtıl etmeyeniere göre Kur'an veya sahih kıraat, gramere değil, gramer kaideleri Kur'an'a ve sahih kıraata

uymalıdır. Böyle olunca da Kur'an'da gramer hatası diye bir şey söz konusu olamaz. "Kıraat, bir vecihle de olsa müteber bir tarzda, Arap dilinin kaidelerine uygun olmalıdır" çliyenlere göre de, Kur'an'da gramer hatası olmadığını gösterdik. Netice .itibariyle, Kur'an'da gramer hatası meselesi; müsteşriklerin iftira ve boş iddialarından başka bir şey değildir.

KAYNAKLAR

Ahmed, Cemal Abdulaziz: el-Kur'an A'la Müsteveyati'l-Fusha, el­Ezher Dergisi.

Artur, Cefri, Mukaddimetan fi ulfımi'l-Kur'an, Mukaddime Kitabu'l-mebani ve Mukaddime İbn Atiyye, Mısır, 1972.

Ateş, Süleyman: Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, İstanbul.

Çaviş, Abdulaziz: Esraru'l-Kur'an, Asitane 1331.

Çetin, Abdurrahman: Kıraatların Tefsire Etkisi, Bursa 1996.

Cerrahoğlu, İsmail: Tefsir Usulü, Ankara 1983.

ed-Diini, Ebu Amr Osman b. Said: el-Mukni' fi Ma'rifeti Mersumi Mesahifi Ehli'l-Emsar, Dımeşk 1940.

ed-Derviş, Muhyiddin: İ'rabu'l-Kur'ani'l-Kerim ve Beyanuh, Beyrut 1992.

Ebu Hayyiin, Muhammed b. Yusuf el-Endelüsi: el-Bahru'l-Muhit, Daru'l-Fikr 1983.

el-Ensari'nin, Ahmed Mekki: ed-Difii' ani'I-Kur'an Dıdde'n­

Nahviyyin ve'l-Müsteşrikin, Mısır 1973.

Güler, İsmail: Kur'an'ın İrabı ve ibn Haleveyh'in Bu Sahaya Katkıları, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Ü. Bursa 1991.

Hamidullah, Muhammed ·Kur' an-ı Kerim Tarihi, (trcm. Prof.Dr.Salih Tuğ), İstanbul 1993

İbnü'l-Cezeri, Ebu'l-Hayr Muhammed b. Muhammed: en-Neşr fı'l­Kıraati'l-Aşr, Mısır ts

....... , Müncidü'l-Mukriin ve Mürşidü't-Talibin, Tahkik Ahmed Muhammed Şakir, Mısır 1931.

Page 40: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

364 1 Doç. Dr. Davut A YDÜZ

İbn Galbun, Ebu'I-Hasen Tahir ibn Abdilmünim, Kitabu't-Tezkirat fi'l-kıraat, (thk.Abdulfettahh Buhayri İbrahim), Kahire, 1988

İbnü Hazm, Ebu Muhammed Ali b. Ahmed b. Sa'id, Cevami'u's-Sire, (thk. Dr. İhsan Abbas ve Dr. Nasıru'd-Din el-Esed), Mısır, ts.

İbn Kuteybe,Ebu Muhammed Abdiilah b. Müslim, Te'vilü Müşkili'l­Kur'an, Kahire 1973.

İbn Teymiyye, Ahmed: Mecmuu'l-Fetava, er-Riyad ts.

el-Kad1, Abdulfettah Abdilgına, el-Kın1at fi Nazari'l-Müsteşrikin ve'l­Mülhidin, Medinetü'l-Münevvara ts .

......... , el-Büduru'z-Zahira fi'l-Kıraati'l-Aşarati'l-Mütevatira, Kahire, 1955.

Kamhavl, Muhammed es-Sadık: Talaiu'I-Beşer fi tevcihi'l-kıraati'l­aşar, Matbaatü'l-nasr ts. ve ys.

Karaçam, İsmail: Kur'an-ı Kerim'in Nüzfılü ve Kıraati, İst. 1981.

Kasım!, Muhammed Cemalüddin: Tefsiru'l-Kasiınl Mehiisinü't­Te'vil, Daru İhyai'l-Kütübi'l-Arabiyye 1975

Keskioğlu, Osman: Kur'an'da Gramer Hatası Yoktur, Ahmet Parlakışık'ın derlediği Oryantalizmin Soruları isimli kitabın içinde bir makale, İstanbul 1995.

el-Kıfti, Cemaluddin Ebu'I-Hasan Ali b. Yusuf: İnbahu'r-Ruvat aHi Enbahi'n-Nuhat, (tah.Ebu'l-Fadl İbrahim) Kahire 1986.

Kurtubi, Muhammed b. Ahmed: el-Oimi' li Ahkami'l-Kur'an, Beyrut 1985.

Muhaysin, Muhammed Salim: el-Mühezzeb fi'l-Kıraati'l-Aşr ve Tevclhuhii min Tariki Tayyibeti'n-Neşr, Kahire 1978

Parlakışık, Ahmet: Oryantalizmin Soruları, İstanbul I 995.

er-Razi, Fahruddin Muhammed b. Ömer: Mefiitlhu'l-Gayb (et-Tefslru'l-Keblr), Beyrut ts.

Said, Edward:Oryantalizm, Sömürgeciliğin Keşif Kolu.

es-Samerrai, İbrahim: Min Bedii Lügati't-Tenzll, Beyrut, 1984.

es-Sicistani, Ebu Bekir: el-Mesahif, Müessesetü Kurtuba ts.

Subhi es-Salih: Mebahis fi Ulfimi'l-Kur'an, İstanbul ts.

es-Suyuti, Celaluddin Abdinahman: el-İtkan, Beyrut ts.

Şevkanl, Muhammed b. Ali: Fethu'l-Kadir, Mısır 1350h.

Page 41: ILAHIYAT FAKÜLTESI ve - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D083494/2002/2002_AYDUZD.pdf · 2012-11-26 · yazdırdığını, geçmişierin masalı dedikleri de yine bilinen hususlardandır

Kur'an-ı Kerim'in Gramer Yapısına Bir Bakış 1 365

et-Taberi, Muhammed b. Cerir: Camiu'l-Beyan an Te'vili Ayi'l­Kur'an, Beyrut 1988.

et-Tabresi, Ebu Ali el-Fadl b. el-Hasen:.Mecmau'l-Beyan fi Tefsiri'l-Kur'an, Beyrut ts.

Tahir b. Aşur: Tefsiru't-Tahrir ve't-Tenvir, Tunus ts.

TDV. İslam Ansiklopedisi

Tetik, Necati:Kıraat İlıninin Ta'limi, İst. 1990

Tirmizi, Ebu İsa Muhammed b. İsa b. Sevra: el-Camiu's-Sahih (Sünenü't-Tirmizi), Medine 1978.

Togan, Z. Velidi: İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, Müdür Editör, İstanbul 1954, CildI, Cüz 1-4.

el-Ukberi, Ebi'l-Bika Abdullah b. el-Hüseyn b. Abdillah, İmlaü ma menne bihi'r-Rahman min vücuhi'l-İ'rab ve'l-Kıraat fi cemii'l-Kur'an, Mısır, 1961.

Yazır, Elmalılı M. H.: Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul1979.

Yıldırım, Suat: Kur'an-ı Kerim ve Kur'an İlimlerine Giriş, İstanbul 1983

Zakzuk, M.Hamdi, Oryantalizm veya Medeniyet Hesaplaşmasının Arka Planı, ( terc. Abdülaziz Hatip), İzmir 1993.

ez-Zemahşeri, Ebu'l-Kasım Carullah Muhammed b. Ömer: el-Keşşiif an Hakaiki't-Tenzil ve Uyüni'l-Ekavil fi Vücuhi't-Te'vil.

ez-Zerkani, Muhammed Abdulazim: Menahilü'l-İrfan fi Ulümi'I­Kur'an, Beyrut 1988.