24
sosyalist isci www.sosyalistisci.org DEVRÝMCÝ ANTÝKAPÝTALÝST GAZETE 500. sayı özel ek n 18 Ekim 2014 İ İ ş ş ç ç i i s s ı ı n n ı ı f f ı ı n n ı ı n n k k u u r r t t u u l l u u ş ş u u k k e e n n d d i i e e s s e e r r i i o o l l a a c c a a k k t t ı ı r r ! !

İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

sosyalist isci www.sosyalistisci.org

DEVRÝMCÝ ANTÝKAPÝTALÝST GAZETE 500. sayı özel ek n 18 Ekim 2014

İİşşççii ssıınnııffıınnıınn kkuurrttuulluuşşuukkeennddii eesseerriioollaaccaakkttıırr!!

Page 2: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

2 Sosyalist İşçi

Sosyalist İşçi DoğanTarkan’ın ısrarı ve girişimiyleçok uzun yıllardır yayın haya-tına devam ediyor. 1980’lerdeillegal koşullarda çıktıSosyalist İşçi. Yurt dışındayayına hazırlanıp çok zorkoşullarda Türkiye’ye sokulupçoğaltıldı. El altından dağıtımıyapıldı.

12 Eylül 1980 darbesininardından işçi sınıfının müca-delesini hem teorisinin hemde eyleminin merkezine alandevrimci bir örgütün kurulma-sı hedefi, Sosyalist İşçi’ninzorlu koşullarda da olsa yayınfaaliyetini aksatmamasıylaönemli ölçüde başarıldı.

Sosyalist İşçi daima iki gör-evi aynı anda yerine getirmeyeçalıştı: Dünya işçi sınıfınıngeçmiş deneyimlerinin dersle-rini aktarmak ve bu deneyim-lerin ışığında bugüne, dünyakapitalizmine meydan oku-mak. Dünü bugüne bağlamak.Bugün kapitalizmi teşhir eder-ken, dün kapitalizme karşımücadele edenlerin deneyim-leri en önemli dayanak nokta-larımız. Diğer bir deyişle,Sosyalist İşçi hem anılarımızıntoplamı olan silahımızdır hemde bu silahın bugün kapitaliz-me karşı doğrultulmasınınaracıdır.

Sosyalist İşçi’nin çok basitbir pusulası var: Ezenle ezilenarasındaki ilişkide, asla amaasla tarafsız kalınamaz. Daimaezilenlerden yana tutum alı-nır. Ezilenden yana tutumalmadan ne demokrat, nesolcu ne de sosyalist olmakmümkündür. Dünya kapitaliz-mine karşı dünya işçi sınıfı,kapitalist devletlerin şiddetinekarşı bu şiddete maruz kalan-lar ya da karşı çıkanlar, ezilenhalklar, soykırıma maruzkalanlar, şiddete maruz kalankadınlar, hakları gaspedilenKürtler, Ermeniler, LGBTİ’ler,başörtülü kadınlar, kent yok-sulları, Aleviler, Yahudiler,Rumlar.

500 sayı boyunca, ezilenlerinsesi, kürsüsü, mücadelesininyankısı olan Sosyalist İşçibaşka bir basit kurala dahasahip: Sosyalist İşçi milliyetçi-liğe en küçük bir prim verme-yen çok az yayın organındanbirisidir. Gazetenin sayfaların-da Marx ve Engels’in şu tür-den cümlelerine defalarcatanık olundu: "Bütün ülkele-rin proleterlerinin çıkarları

aynı ve düşmanları ortaktır...Bir bütün olarak proleterleringelişmesi ve bütün eylemleriözünde insancıl ve anti milli-yetçidir". (Londra'da UluslarŞenliği makalesinden, 1845)Milliyetçilik, egemen sınıfınfikirlerinin en güçlüsü, en teh-likesidir. Bunun nedeni, milli-yetçi her fikrin, bu fikirlerinetkisi altındaki bir işçiyi kendiegemen sınıfına, kendi devle-tine bağlaması. Diğer birdeyişle, kölenin-köleliğinisonsuza kadar gönüllü birbiçimde sürdürmek için efen-disine bağlanması anlamınagelmesidir.

Sosyalist İşçi sayfaları, solgörünümlü milliyetçiliğe,yurtseverlik adı altında savu-nulan egemen sınıf fikirlerinekarşı da daima tartıştı.“Milliyetçilik, burjuvazinintemel fikridir. Burjuvaziyledoğmuş, ulusal pazarlarınulusal sınırlarla garanti altınaalınması için tek tek her ülke-de diğer etnik grupları imhaya da zorla ikna ederek ege-menliğini pekiştiren bir etnikgrubun kendisini meşrulaştır-ma ideolojisidir. Burjuva sını-fının herhangi bir fikri değil,

burjuva sınıfından kopartıla-mayacak, kapitalist sisteminyeniden üretiminin zorunlubir koşuludur milliyetçilik. Buyüzden burjuvazinin elindenalınacak bir oyuncak değildir.Bu yüzden adını değiştirincetadını değiştirmek mümkündeğildir milliyetçiliğin ya dayurtseverliğin.” (Sol milliyetçi-lik: Bir akıl hastalığı, Sosyalistİşçi 2 Şubat 2010)

Bu yüzden, gazetemizde, mil-liyetçi hiçbir fikir yanıtsız kal-maz, milliyetçiliğin bütüntezahürleri teşhir edilir.

Sosyalist İşçi, insanı doğanınmerkezi gören tüm sol anlayış-lardan farklı bir yayın çizgisiizledi. İnsan doğal tarihin birürünü ve ekosistemin bir par-çasıdır. Bu nedenle, kentseldönüşüme karşı mücadelenin,iklim krizine yanıt verme dire-nişinin, Dünya ve Türkiye’deegemen sınıfların gezegenitahrip eden enerji politikaları-na karşı eylemlerin megafonuolarak işlev görür Sosyalistİşçi.

Sosyalist İşçi aynı zamanda“demokrasi sosyalizmin kalbi-dir” diyenlerin gazetesidir.Demokrasinin her bir zerresi,

tüm işçi sınıfı için, tüm ezilen-ler için ekmek ve su kadarönemlidir, savunulmalıdır.Siyasal demokrasinin sınırları-nın genişlemesi, işçi sınıfınınve tüm muhalefetin örgütlen-me düzeyinin gelişmesidemektir. Sosyalist İşçi,demokrasiyi, ezilenlerin ege-men sınıflardan tırnaklarıylakoparttığı haklar toplamı ola-rak görenlerin gazetesidir vetam da bu nedenle, reformlariçin mücadelenin bayrağıolmaya çalışır.

Fakat reformlar tek başınayeterli değildir. Her reform, oreform için mücadele demektirve bu mücadele reform bir kezkazanılınca son bulmamalıdır.Reformu elde etmek kadarreformu elde tutmak da önem-lidir. Olağan dönemde “evren-sel bir değer” olarak görülebi-len her hak, devletler tarafın-dan olağanüstü dönemlerdeaskıya alınabilir. Reformmücadelesinin bir başkaönemli yanı ise haklarınıkazanmak için kolektif birmücadele veren işçilerin tamda bu mücadelenin içindeyaşadığı değişimdir. Tek başı-na hiçbir gücü olmadığını

düşünen insanlar, birliktemücadele ederken kolektifgücün egemenlerden haklarınıçekip kopartmaya muktedirolduğunu gördüğünde, değişi-min kendi eyleminin bir par-çası olduğu kolektif eyleminsonucunda gerçekleştiğinigördüğünde, reform mücade-lesinden devrimci mücadeleyedoğru bir sıçrama yaşar. Herreform mücadelesi, aynızamanda reformların ne kadaryetersiz ve kazanmamız gere-ken koskoca bir dünya oldu-ğunu da gösterir.

Sosyalist İşçi, 500 sayıdır,enternasyonalizmin sözcülü-ğünü yapıyor. “Uluslararasıdayanışma, işçi hareketi içeri-sinde gurur duyulacak eski birgelenektir. Bu aslında sosya-lizmin en merkezi fikridir.Marx’ın da 1848’de yazdığıgibi, işçiler egemen sınıfınmilliyetçi propagandasını aşa-rak aslında bir vatanları olma-dığını fark ederler. İşçilerinasıl ‘kan bağları’ dünyanın heryerindeki diğer işçilerledir.”(Colin Baker,Enternasyonalizm, Sosyalistİşçi, 21 Eylül 2010)

500. sayıyı arkamızda bırakı-yoruz, önümüzde kaç 500sayının daha bizleri beklediği-ni bilemiyoruz. Ama şunu bili-yoruz: Mücadele sürüyor,sürecek. Karl Marx ölmedenbirkaç sene önce kendisiyleröportaj yapan bir gazetecişunları yazıyor: "Bütün busöyleşi, yaşın ve çağların iziüzerine, günün konuşmalarıve akşam sahneleri, zihnimde,yanıtını bu bilgeden isteyece-ğim varlığın nihai yasasıylailgili sorusunu düşürdü aklı-ma. Dilin derinliklerine dala-rak ve vurgunun yükseklerineçıkarak, devrimciyi ve filozo-fun sözlerini şu vahim sözcük-lerle kestim: 'Nedir?'… 'Nedir?'diye sorduğum soruya, derinve ağırbaşlı bir tonla yanıtverdi: 'Mücadele!' Başta sankiçaresizliğin yankısını duymu-şum gibi geldi bana; ama olaki, bu yaşamın yasasıydı."

Evet! Mücadele! Sosyalistİşçi, 500 sayıdır yapmayaçalıştığı gibi, hem mücadele-nin kürsüsü, sesi olmaya çalı-şacak hem de bu mücadeleninaktivistlerinin örgütlenmesilahı olmaya devam edecek.

Şenol Karakaş

Sosyalist İşçi’nin 500 sayılık yolculuğu

10 işçinin öldüğü iş cinayeti ertesi günü Torunlar İnşaat’a yürüyüş, 8 Eylül 2014 Mecidiyeköy-İstanbul

Page 3: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

Sosyalist İşçi gazetesinin ilksayılarını düşündüğümde,tarih öncesi yılları hatırlargibi hissediyorum kendimi.

Dosya kağıdı boyunda kalınbeyaz bir kağıt, berbat birbaskı kalitesi, amatörce birmizampaj...

Üretim süreci ise daha dailkel. Daktilo görünümündeama çok daha büyük, kapka-ra, küçük bir bavul boyutla-rında IBM marka bir dizgimakinemiz vardı. Eşek ölüsüağırlığında. Tuşların üstünde10-15 santimlik, tek satır gös-teren bir ekran vardı. Sonyazdığımız birkaç kelimeyigörür ve düzeltebilir, dahaöncesini göremez ve düzelte-mezdik.

Bu makineden uzun sütun-lar halinde çıktı alır, makas-larla keser, biçer, yapıştırır,gazeteyi oluştururduk.Bugün gibi o gün de saplantı-lı olduğum için, ben tashihyapar, imla hatalarınındüzeltilmesine çalışırdım.Doğan “de, “da” eklerinin nezaman bitişik ne zaman ayrıyazılacağını bilmezdi, öldüğügüne kadar da öğrenmedi!Hata bulduğumda, hatalıkelimeyi makinede tekraryazar, çıktı alır, makasla keli-meyi küçücük keser, sayfada-ki hatalı kelimenin üzerinetutkalla yapıştırırdık.

Örgütü bir aradatutmak

Şimdi gülünç geliyor, ama omakine örgütün en önemliservetiydi herhalde! Kim bilirnereden, nasıl bulmuştuDoğan onu.

Londra’da ürettiğimiz gaze-tenin görünümü gazeteyepek benzemiyordu, amaTürkiye’ye ulaştığında neyebenzediğini bilemiyorum.Herhalde gazeteye daha daaz benziyordu! Bizim ürettiği-miz şekli küçültülür, minya-tür hale getirilir, memleketegönderilirdi. Burada, benimbilmediğim kişilerce çoğaltı-lır, benim bilmediğim kişileredağıtılırdı.

Sayı 1. Yıllardan 1984. 12Eylül dönemi.

Az sayıda insanı, o karanlıkgünlerde teslim olmayan,örgütlü kalmak, örgütübüyütmek, direnmek içinçabalayan bir avuç devrimci-yi beslemeye, bir arada tut-maya hizmet ediyordu gaze-te.

Hiç aksamadı. En zor, enparasız, en kaygılı zamanlar-da bile Sosyalist İşçi çıktı.Çıkmaması söz konusu bileolmazdı, olamazdı.Memleketten kötü haberler,tutuklanma haberleri geldi-ğinde, tutuklananları tanımı-yor da olsam, benim moralim

bozulur, şevkim kırılırdı.Doğan ise hilkat garibesigibiydi, makine gibiydi: Nebir moralsizlik, ne bir karam-sarlık. Tekrar toplanır, tekraryazılarımızı yazmaya, kağıtparçalarını tutkallamaya baş-lardık.

Kafamıza göre değilBilmem hatırlatmama gerek

var mı? Bilgisayarsız, inter-netsiz, mail’siz, akıllı veyaaptal cep telefonsuz günlerdeçıkıyordu gazete. Yazılardakiayrıntılı bilgiler için google’adeğil, kitaplara danışmak,oturup çalışmak gerekiyordu!

Daha önemlisi, Türkiye’dekiyoldaşlarla haberleşmek,gazetede neler görmek iste-diklerini öğrenmek, neler tar-tıştıklarını ve hangi konular-da bilgi istediklerini bilmek...Doğan bunu nasıl yapardı,bilmiyorum. Ama yapardı.Kafamıza göre çıkarmazdıkgazeteyi. HepTürkiye’dekilere yardımcıolmak amacımız vardı, neleryazılacağı ona göre saptanır-dı. “Şöyle bir tartışma var-mış, şunu ve şunu yazalım”derdi Doğan.

Şimdi bakıyorum da, bazıyazılar hayretler içinde bıra-kıyor beni. Örneğin, tam otuzyıl önce Ermeni soykırımıüzerine uzun ve kapsamlı biryazı yazmış Doğan. Çok iyihatırlıyorum, böyle bir konu-dan benim o zamanlar habe-rim bile yoktu. Ama belli ki

Türkiye’den sormuşlar;durup dururken “Haydi, birde şöyle bir şey yazayım”dememiş olduğu belli.

Etkili olmanın sırrıGazete çıkmasa ne olurdu?

Manyakça bir inat ve azimle,olumsuzlukların hiçbirinitakmayıp sürdürülmüş olma-saydı bir şey fark eder miydi?Değdi mi? İşe yaradı mı?

Bu soruların cevabı eliniz-deki gazetede ve bu gazeteyiüreten partinin varlığında.

Bugün DSİP küçük, amazaman zaman ülkenin siyasîgündemine damgasını vura-bilen bir örgüt. Küçük, amaSosyalist İşçi ilk çıkıpLondra’dan İstanbul’a gön-derildiği günlerde onu oku-yanların sayısına kıyasla katkat büyük, kat kat etkili.

Etkili olmanın sırrı, genişemekçi kitlelerin önündekisorunlara ve aklındaki soru-lara tatmin edici cevaplarverebilmektir. Etkili olmanınyolu, bu sorunlar ve sorularkarşısında birlikte tavır alıpbirlikte davranabilmektir.

Gazete, bir partinin iskeleti-dir. İnşaat halindeki binanınçevresindeki iskeledir.

Otuz yıl önce o gülünç görü-nümlü gazeteyi üreterek iske-leyi kurduk. Bina yükseliyor,iskele daha sağlam, ama aynıiskele.

Roni Margulies

İlk Sosyalist İşçi’ler 21. yüzyılda gazeteçıkartmak anlamsız mı?

Dünyada ve Türkiye’de bir çok gazete kapanıyor, yerleriniinternet sitelerine bırakıyor.

İnsanlar haberleri gazete bayilerine giderek değil cep tele-fonlarından, tabletlerden, bilgisayarlardan takip ediyor.

Twitter, Facebook, sosyal medya hem başlıca haber kay-nağı hem de bir çok protestonun örgütlenme aracına dönü-şüyor.

Neden hala Sosyalist İşçi’yi kağıda basarak sokakta,işyerlerinde, okullarda elden satmaya çalışıyoruz?

Kapitalist toplumun nesnel yapısı“Egemen sınıfın fikirleri her çağda egemen fikirlerdir.

Yani toplumun egemen maddi gücü olan sınıf aynı zaman-da egemen entelektüel gücüdür de.”

Karl Marx’ın dikkat çektiği bu nesnel durum günümüzkapitalizmi için de geçerli. Basılı medyada da sosyal med-yada da hakim egemen fikirler egemen sınıfın fikirleri. Vebu fikirler ancak mücadele içerisinde kırılabiliyor.

Kapitalist toplumun yapısını eşitsiz gelişme belirler.Eşitsiz gelişme işçi sınıfı kitlelerininin bilincindeki eşitsiz-liklerle kendini gösterir.

Mücadelenin büyümediği durumlarda büyük yığınlar ege-men sınıfın fikirlerinin etkisi altındayken, küçük bir azınlıkdevrimci fikirlerin taşıyıcısı olur.

Devrimci parti, devrim anına kadar bu azınlığın örgütlen-mesidir ve büyük çoğunluğu sosyalizme ikna etmeye çalı-şır.

Yayın ve örgütlenmeBu ikna, siyasi gerçekleri teşhir ederek (ajitasyon) ve ege-

men sınıfın yaydığı fikirlerle hesaplaşarak önerdiğimiz yenitoplumsal düzeninin temellerini her bir mücadele konusuüzerinden açıklayarak (propaganda) mümkün olabilir.

Marksistlerin silahı devrimci fikirlerdir. Bu yüzdenSosyalist İşçi gibi gazeteler çıkartırız. Sosyalist İşçi sattığı-mız herkese birlikte örgütlenme ve mücadele çağrımızıulaştırırız. Olan bitenler ve gelecek hakkında tartışma fırsa-tı buluruz. Devrimci gazete, işçi sınıfı ve ezilen bireyler ara-sında devrimci partinin ağlar kurmasının aracıdır. Bu ağlar,demokratik merkeziyetçilik yani her günkü sınıf mücadele-si içinde tartışma ve birlikte davranmayla birleşir. Sosyalistİşçi gibi devrimci gazeteler, bu yüzden masabaşlarındadeğil mücadelenin içinden gelir. Sadece bugünkü mücade-lelerden değil, 400 yıldır kapitalizme karşı uluslararası işçihareket mücadeleden de. Hareketin her seferinde sıfırdanbaşlamaması, sistemden devrimci kopuşun yenilmemesiiçin devrimci parti gerekir. Çünkü bir araç olan parti, işçisınıfının hafızasıdır ve devrimci gazete tam da bunu müca-dele eden kitlelere götürerek işçi sınıfı mücadelesinin geliş-mesine yardımcı olur.

İntenetin sınırlarıİnternet, yazılı basındaki burjuva sansürü kırdı. Dünyanın

en uzak köşesinde gelişen mücadeleleri anında öğreniyo-ruz. Kapitalizmin 7 milyar insana yaşattığı onca acıyı ve sis-temin acımasız işleyişinin sayısız göstergeyi ekranda oku-yabiliyoruz. Ancak sadece siyasi gerçekleri öğrenmek ya dabir çok sorun hakkında detaylı bilgi almak yetmiyor,çünkü:

- Türkiye’de nüfusun yüzde 50’si, dünyada ise 4.4 milyarinsanın internete erişimi yok.

- İnternette, sosyal medyada hakim fikirler egemen sınıfınfikirleri.

- Bu toplumdaki haksızlıklara karşı çıkan birey, kolektifmücadele öneren diğer bireylerle ve örgütlenmelerle değilekranla ilişki kuruyor.

- Facebook ve Twitter acil eylem çağrılarını yaygınlaştırsada mücadele internet üzerinden değil gerçek yaşamdamücadele eden aktivistler tarafından inşa ediliyor.

Her alanda hegemonya mücadelesi yürütmek zorundayız.Bizim de sosyalistisci.org ve marksist.org gibi internet site-lerimiz var. Ancak Sosyalist İşçi gazetesi olmadan fabrika-larda, işyerlerinde, okullarda, sosyal hareketlerin içindeörgütlenemeyiz.

Antikapitalist hareketin ve Arap Devrimleri’nin en önemlidersi, dünyanın her yerinde işçi sınıfının içinden destekbulan güçlü devrimci partiler inşa etmenin gerekliliği.Devrimin zaferine kadar Sosyalist işçi’yi çıkarmaya, sokak-larda satmaya ve partiyi inşa etmeye devam!

Volkan Akyıldırım

Sosyalist İşçi 3

Page 4: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

4 Sosyalist İşçi

Sosyalizm fikri, çok uzunzamandan bu yana insanlarınulaşmaya çalıştığı bir umutolarak var oldu. Tarihin çokeski dönemlerinde bile, insan-lar toplumun içindeki eşitsiz-liklerin ortadan kalkması içinmücadele etme çabası içindeoldu. Köleler efendilerinekarşı, plebler particilere karşı,köylüler derebeylerine karşıezen ve ezilenin olmadığı,daha özgür, daha güzel birdünyada yaşamak için savaş-lar verdiler. Spartaküs'tenŞeyh Bedrettin'e kadar uzananbir dizi önder, daha güzel birdünya kurmak için mücadeleettiler.

Kapitalizmin bir dünya siste-mi olarak ortaya çıkmasındanve bağrından işçi sınıfınıdoğurmasından sonra, aynımücadele var olmaya devametti. O güne kadar daha güzelbir dünya için mücadele eden-ler, bunun aydınlanmış birgrup seçkin tarafından ya daezilen kitleler adına hareketeden bir grup kahraman dev-rimci tarafından gerçekleştiri-leceğini öngördüler. İşçi sınıfı-nın iki büyük öğretmeni, KarlMarx ile Friedrich Engels iseişçi sınıfının bir grup aydın yada kahraman devrimci tarafın-dan kurtarılamayacağını, sos-yalizmin "yukarıdan" inşa edi-lemeyeceğini, işçi sınıfınınkurtuluşunun kendi eseri ola-cağını söylüyordu. İşçi sınıfımülkiyet prangalarıyla kapita-list düzene bağlı değildi,kolektif hareket etme ve üre-timde oynadığı rolden ötürükapitalizmin zincirlerini kıra-bilme yeteneğine sahipti.

Sosyalist İşçi, Karl Marx'ın"işçi sınıfının kurtuluşu kendieseri olacaktır" önermesindeen billurlaşmış şekliyle ortayaçıkan aşağıdan sosyalizmdüşüncesinin en kararlı savu-nucusu oldu. Gazetenin Nisan1984'te çıkan ilk sayısının baş-lığında, bu ifade yer alıyordu.Zaman içerisinde bu düşünce-nin ne kadar doğru olduğu,işçilerin ancak yanılmasımümkün olmayan bir partideörgütlenen devrimciler tarafın-dan kurtarılabileceğini söyle-yen, aşağıdan değil, yukarı-dan sosyalizmin savunuculu-ğunu yapan stalinizm felake-tiyle çok açık bir şekilde orta-ya çıktı. Sosyalist İşçi, azınlı-ğın çoğunluğu demir yumru-ğuyla yönettiği sözde sosya-list, özde devlet kapitalistiSSCB ve diğer Doğu Blokuülkelerinin egemenlerinin,1989-91 devrimleriyle bizzatişçi sınıfının kitlesel eylemiyletarihin çöplüğüne atılmasınıselamladı.

Sosyalist İşçi,1999 yılında

ABD'de ortaya çıkan antikapi-talist hareketi, aşağıdan yük-selen yeni bir mücadele dalga-sı olarak selamladı. Kendisinisosyalizm olarak ortaya koyanstalinist devletlerin art ardayıkılmasıyla birlikte, kapitaliz-min teorisyenleri tarihin sonu-na gelindiği ve kapitalizminevrensel zaferini ilan ediyor-du. Bütün dünyada işçi sınıfı-nın mücadelesinde genel birgeri çekilme yaşandı, neolibe-ralizm yükseldi. Ancak kapita-lizmin bu sözde evrensel zaferisadece 10 yıl sürdü. 1999'daABD'nin Seattle şehrinde onbinlerce kişi kapitalizme karşıgösteriler düzenledi. Gösterilerkısa sürede bütün dünyayayayıldı, işçi sınıfının aşağıdanmücadelesine yeni bir esin veumut kaynağı oldu. Sosyalistİşçi, bütün bu aşağıdan müca-deleleri Türkiye'deki mücade-leyle birleştirmeye çalıştı.

Sosyalist İşçi, ‘ırkçılığa vemilliyetçiliğe dur de’ diyenle-rin sesi olarak, işçilerin aşağı-dan mücadelesini bölmeyiamaçlayan bu fikirlerle yaygınolarak mücadele etti. Irkçılıkve milliyetçilik, kapitalizminuluslararası işçi sınıfınınmücadelesini parçalamaktakullandığı en güçlü silahlar-

dan biri. Milliyetçilik, bir yan-dan işçileri vatan adı verilenbir toprak parçası üzerinde,kendilerini sömüren kapita-listlerle bir ve aynı çıkarlarasahip olduğunu ikna etmeyeçalışırken, öte yandan da işçi-leri milletlere bölerek, birlikteharekete geçmelerini önleme-ye çalışıyor. Sosyalist İşçi, ırk-çılığın ve milliyetçiliğin işçile-rin aşağıdan mücadelesi üze-rindeki bu yıkıcı etkisininbilinciyle, işçi sınıfının birliği-nin tavizsiz savunucusu oldu.

Sosyalist İşçi, Ermeni soykırı-mıyla yüzleşme faaliyetlerinesayfalarında daima yer verdi.1915 yılında başta Ermeniler,Süryaniler ve Rumlar olmaküzere Anadolu'nun kadimhalkları, tarihte eşi görülme-miş bir soykırımla ortadan kal-dırıldı. Türkiye Cumhuriyetibu kanlı temeller üzerinekuruldu, yeni ülkenin burju-vazisi, sermayesini soykırım-dan elde ettiği servetlerdenoluşturdu. Sosyalist İşçi, soy-kırımla hesaplaşmanın aynızamanda işçilerin aşağıdanmücadelesinin önünü açacağı,soykırımla hesaplaşmamış birişçi sınıfının devrim ve sosya-lizm için harekete geçmesininmümkün olmadığı bilinciyle,

sayfalarında geniş bir soykı-rım teşhiri ve soykırımlamücadelenin öncülüğünüyaptı.

Sosyalist İşçi, işçi sınıfınınörgütlü mücadelesinin içindeyer aldı. 12 Eylül darbesindensonra yeni kurulmaya başla-nan işçi örgütlerinin faaliyet-lerini destekledi, 1990 bahareylemlerinde, kamu çalışanla-rının 1995 yılında Kızılay'dagerçekleştirdiği 150.000 kişilikeylemde, bütün bunların öte-sinde, işçi sınıfının günlük enönemsiz görülen mücadelele-rin içinde yer almaya, müca-deleleri ileri çekmeye çalıştı,işçilerin taleplerinin sesi oldu.

Sosyalist İşçi, Kürt halkınınmücadelesini koşulsuz olarakdestekledi. Ulusal sorununçözümünü sosyalizme yabancıve onun dışında değil, aşağı-dan verilecek sosyalizm müca-delesinin ilerlemesi bakımın-dan merkezi bir mesele olarakele alan Sosyalist İşçi, Kürthalkının sesini batıda da yük-seltmeye çalıştı. Kürt halkınınmücadelesini ve talepleriniamasız ve fakatsız olarak des-tekledi.

Sosyalist İşçi, işçilerin ve ezi-lenlerin aşağıdan mücadelesi-ne sayfalarında yer verdi.

Devrimin hâlâ güncel ve müm-kün olduğunu anlattı. Bir yan-dan Tunus devrimiyle başla-yan Arap Baharı'nı, öte yan-dan kapitalizmin giderekderinleşen krizine bir cevapolarak Avrupa'da yükselen işçihareketini, genel grevleri,bunlarla birlikte özellikle ABDve İspanya'da kapitalist siste-min sarsılmasının an meselesiolduğunu ortaya koyan "İşgalet!" ve "Öfkeliler" hareketleri-ni, devrimleri ve kitle mücade-lelerini sayfalarına taşıdı.

Dünya işçi sınıfının devrimciönderlerinden RosaLuxemburg insanlığın önündeiki seçeneğin bulunduğunugörmüş, bu durumu "ya bar-barlık ya sosyalizm" olarakdile getirmişti. İşçilerin ve ezi-lenlerin aşağıdan verdiğibütün mücadelelere destekoluyor, bu mücadeleleri birleş-tirmeye, ileri çekmeye çalışı-yor, işçilerin, ezilenlerin, yok-sulların, ötekilerin sesini yük-seltiyor. Sosyalist İşçi'nin nekadar fazla sayıda insanlabuluşması, aşağıdan sosya-lizm fikrinin de aynı ölçüdeyaygınlaşması anlamına geli-yor.

Atilla Dirim

Aşağıdan sosyalizm

Paris Komünü, 1871. Aşağıdan sosyalizm bir partinin iktidarı değil işçilerin ve fakirlerin kendi doğrudan demokrasi organlarının iktidarıdır.

Page 5: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

Sosyalist İşçi 5

Sosyalist İşçi Karl Marx’ın“İşçi sınıfının kurtuluşukendi eseri olacaktır” sözü ileyola çıktı. Sosyalizm, ancakkapitalizmde merkezî bir rolüolan işçi sınıfının aşağıdaneylemiyle kazanılabilecek birmücadeleydi. Gazeteyi hazır-layan kadrolar bir yandanişçi sınıfının eylemini merke-ze almayan anlayışlara karşıteorik bir tartışma yürütüpMarksizm’in en temel ilkele-rinden birine, aşağıdan sos-yalizm anlayışına sahip çıktı-lar diğer yandan da işçi sınıfı-nın güncel mücadelelerineyön vermeye çalıştılar.

Sosyalist İşçi’nin gazete ola-rak yayımlanmaya başladığıyıllar da işçi sınıfının bittiğiyönündeki argümanlar çokrevaçtaydı. 1990’ların başın-da SSCB ve Doğu Bloğu ülke-lerinde işçi sınıfının iktidardaolduğu var sayılan rejimlerbizzat işçilerin eylemleriyleyıkılmış, bu ülkeleri sosyalistolarak gören solda büyük birmoral bozukluğu hâkimolmuştu. “Sosyalist” adı veri-len ülkelerdeki rejimleri dev-let kapitalisti olarak tespiteden Sosyalist İşçi bu moralbozukluğuna sahip olmayanaz sayıdaki sol çevreden biri-siydi. İşçi sınıfının mücadele-sinin hâlen belirleyici biröneme sahip olduğu kısa süresonra anlaşıldı.

Sosyalist İşçi’nin dergidengazeteye dönüştüğü 1995yılında Fransa işçi grevleriylesarsılıyor, işçi sınıfının tarihsahnesinden kolay kolay sili-nemeyeceğini gösteriyordu.Aynı sıralarda Türkiye’de deişçi sınıfının önemli bir par-çasını oluşturan kamu çalı-şanları hareketi öne çıkıyor-du. 1989’da Bahar Eylemleriile 12 Eylül’ün toprağını üze-rinden atan Türkiye işçi sını-fının motor gücü 1990’lı yılla-rın başından itibaren kamuçalışanları olmuştu.Sendikalaşma mücadelesiveren kamu çalışanları gide-rek kitleselliği artan eylemleryapmış, 1995 yılının 15-16Haziran’ında 150 bin kişi ileAnkara Kızılay Meydanı’ndamuazzam bir direniş göster-miş, aynı yılın Aralık ayın-daysa Türkiye’nin ilk kamuçalışanları sendikası KESK’ikurmuşlardı. Sosyalist İşçi,1990’larda kamu çalışanlarımücadelesinin sadece birdestekçisi değil organik birparçası olarak hareket etti.Sosyalist İşçi alanlarda kamuçalışanlarıyla beraber müca-dele ederken, dergi ve gazetebu hareketin aktivistlerininkürsüsüydü. Çok sayıda akti-vistin mektupları ve röportaj-ları gazetemizde yayımlandı.

Soyalist İşçi, sadece hareke-tin bir parçası değildi aynızamanda hareket içindekicanlı tartışmalara müdahiloluyordu. Dönemin en önem-li tartışmalarından birisikamu çalışanlarının ve daha

geniş bir düzeyde beyazyakalıların işçi sınıfının par-çası olup olmadığı tartışma-sıydı. Sosyalist İşçi, beyazyakalıların işçi olduğunusavundu. 1994 yılında yayım-lanan başyazılardan birininbaşlığı şuydu: “İşçiyiz,memuruz, sözleşmeliyiz, teksendika altında birleşmeli-yiz!”

1990’ların sonu ve2000’lerin başında DSP-ANAP-MHP hükümeti işçisınıfına dönük kapsamlı birsaldırı başlattı. Bu saldırılarınen büyüklerinden biri emekli-lik yaşını 58’e yükselten veemekçiler tarafından mezarda

emeklilik olarak anılanyasaydı. Sosyalist İşçi buyasaya karşı işçi sınıfının bir-liğini savunan hattını sürdür-dü ve tüm sendikaların eksik-siz biçimde bir araya gelmesi-ni savundu. 26 Temmuz1999’da Emek Platformu tümbileşenleriyle Ankara’dayasayı durdurmak üzere top-landı. Yüzbinlerce işçi KızılayMeydanı’nı doldurdu.Kazanmaya çok yaklaşanhareket 17 Ağustos 1999 dep-reminden sonra geriye çekildiancak işçi sınıfının birleşikmücadelesinin ne kadarönemli olduğunu gösteren birörnek oldu. 2001 yılında

hükümet Türkiye’yi en büyükkrizlerinden birine sürükledi,işçi sınıfına ağır bedellerödetmek üzere IMF ile yapı-lan anlaşmalara karşı gazete-nin sayfaları mücadeleninsesi oldu.

1999’da Seattle’da antikapi-talist hareket başladığındaSosyalist İşçi bu küresel hare-ketin parçası olmayı merkezi-ne aldı. Hareket pek çok bile-şenden oluşuyordu. Buradakitartışmalara da işçi sınıfınınmerkezi rolünü anlatarakmüdahil oldu. 2001 krizininardından iktidara gelenAKP’nin neoliberalizmi ilkgünlerinden itibaren

Sosyalist İşçi’de teşhir edildi.Solda genel tartışma siyasalİslamcı kadrolar tarafındankurulan AKP’nin gericiliğiiken gazetemiz hükümetinişçi düşmanı yönünü öneçıkardı. AKP’nin birinci yılın-da Sosyalist İşçi zenginlerindaha zenginleştiğini, yoksul-ların da daha yoksullaştığınıduyuruyordu. Sosyalistİşçi’ye göre AKP “yarınınöcüsü değil, bugünün işçidüşmanı” idi.

2000’li yıllarda sınıf müca-delesinin düzeyi oldukçadüşük oldu. AKP’nin sendika-sızlaştırma, güvencesizleştir-me ve özelleştirme saldırısınakarşı eylemlerin boyutu önce-ki dönemlere göre küçükkaldı. Ancak elbette direniş-ler yaşanıyordu. SEKA’nınözelleştirilmesine karşı2005’teki direniş ve TEKELdirenişi gibi eylemler görecekitleselleşebildi ancak ikiside yenilgiyle sonuçlandı.Sosyalist İşçi yenilginin ders-lerini çıkarmaya çalıştı.

AKP’nin en ciddi neoliberalsaldırılarından olan SosyalSigortalar ve Genel SağlıkSigortası Yasası’na karşıSosyalist İşçi yine tüm emekplatformunun birliğini savu-nan yayınlar yaptı. İşçi sınıfı-nın şeriatçı-laik eksenindebölünmesine karşı çıktı. 14Mart 2008’de tüm sendikala-rın katıldığı bir eylem oldu.Hükümet akşam saatlerindegeri adım attı ancak hükümethakkında açılan kapatmadavası sonrası sendikalar birkez daha bölündü ve hareketgeri çekildi.

2008’de neoliberalizmin kri-zinin açığa çıkması ile bera-ber işçi hareketinde kısa süre-li bir yükselme yaşandı. Busüreçte gazete, KESK veDİSK’in Türk-İş ile bir aradaolması gerektiğini, işçilerinbirliğini savunan hattını sür-dürdü.

Başından itibaren Sosyalistİşçi, işçi sınıfının aşağıdanmücadelesini öne çıkardıaynı anda milliyetçilik, cinsi-yetçilik gibi işçi sınıfını bölenfikirlere karşı mücadele etti.Güvencesizleştirmenin cina-yet olduğu ve iş cinayetleri degazetenin vurguladığı konu-ların başında geliyordu.

Bugün, sınıf mücadelesinde2000’lere göre daha büyükbir artış var. Yatağan,Paşabahçe, Greif işçilerinindirenişleri, Soma katliamısonrası artan taşeron işçilerinmücadelesi gibi irili ufaklıpek çok mücadeleye şahitoluyoruz.

Sosyalist İşçi, işçi sınıfınımerkeze almaya ve ancak bir-leşince kazanabilen işçi sını-fının birliğini savunmayadevam edecek çünkü gazete-mizde sıkça vurgulandığıgibi: Birleşen işçiler yenil-mezler!

Can Irmak Özinanır

İşçi sınıfınınmücadelesinimerkeze alan

bir gazete

Sosyalist İşçi, fabrikalardan, işyerlerinden mücadele haberlerine sayfalarında yer vererek işçile-rin birleşmesine yardımcı olmaya çalışır ve hareketin genel taleplerini savunur.

Page 6: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

6 Sosyalist İşçi

Dünyaya egemen olan kapi-talist düzende çok küçük birazınlık zenginliğin önemli birbölümüne sahip olurken,çoğunluğu oluşturan emekçi-ler zenginlikten çok az payalmaktadır. Zengin azınlığınaldığı pay arttıkça, emekçihalkın aldığı pay azalır.Zengin daha zengin olurken,yoksullar daha yoksul olur.

Birleşmiş Milletler KalkınmaProgramı (UNDP), dünyanüfusunun en zengin yüzde1’lik kesiminin toplam gelirinyüzde 40'ını aldığını söylüyor.Yüzde 50'lik yoksul kesim isetoplam gelirin yüzde birini alı-yor. Dünyanın en zengin 85kişisi, dünyanın yarı nüfusun-dan, yani 3,5 milyar kişidendaha fazla servete sahip.

Türkiye İstatistik Kurumu-TÜİK’in yayınladığı araştırma-nın sonuçlarına göre Türkiye,gelir dağılımı bozukluğundaŞili ve Meksika’dan sonradünya üçüncüsü. Türkiye’dezengin kesimle yoksul kesimarasında yaptıkları harcama-lar açısından uçurum var.Yoksullar en çok gıda, kira veyakıt için harcama yaparken,zenginler araba alımı, tatil veeğlence harcamalarına yoksul-ların ayırabildiğinden bin katdaha fazla para ayırabiliyor.

Türkiye büyüyor, yoksulluk artıyor

Türkiye’de ekonomi pek çokülkeye göre daha hızlı büyü-yor. 2002 yılında dünyanın 26.büyük ekonomisi durumundaolan Türkiye bugün 17. sırayayükselmiş durumda. YaniTürkiye’de kapitalistler 10yılda 9 basamak yükselirken,yoksulların payına yoğunsömürü düşmeye devam edi-yor.

Türkiye’de en zengin yüzde10’un toplam gelirden aldığıpay yüzde 31,3 iken, en yoksulyüzde 10’un aldığı payın oranıyüzde 2,3. Türkiye’de nüfusunyüzde 2’si yani 1.5 milyon kişigünde 2 liranın altında birgelire sahip, yüzde 5’i isegünde 5 liranın altında birgelire sahip. Nüfusun yüzde10’u sağlıklı içme suyuna ula-şamıyor. 5 yaşın altındakiçocukların yüzde 7’si yetersizbesleniyor. 15 yaş üstü nüfu-sun yüzde 5’i okuma yazmabilmiyor.

Türk İş’in yaptığı araştırmayagöre dört kişilik ailenin açlıksınırı 1190 lira. Yani sadece

sağlıklı ve dengeli beslenebil-mesi için gerekli harcamatutarı, geçen aya göre yüzde 3,geçen yıla göre ise yüzde 10arttı. Dört kişilik ailenin bes-lenmenin yanı sıra ulaşım,eğitimi, sağlık, kira, ısınma,kültür vb. temel ihtiyaçlarıiçin yapması gereken ve yok-sulluk sınırı olarak tanımla-nan harcamalarının tutarı ise3880 liraya yükseldi.

Açlık sınırının 1190 lira oldu-ğu Türkiye’de asgari ücret 950lira. Şu anda Türkiye’de asgariücretle geçinmek zorundaolan en az 10 milyon kişi var.Hükümet 2014 yılı enflasyonhedefini yüzde 5 olarak açıkla-mış ve ücretlere o şekilde zamyapmışken, bugün enflasyo-nun yüzde 10’dan aşağı olma-yacağı ortada. 900 liralık asga-ri ücretin satın alma gücühızla eriyor.

Devlet gelir vergisi adı altın-da çalışanlardan yüzde 18 ora-nında vergi alırken, sermayesınıfından yüzde 8 oranındavergi alıyor. Yani bütçeye ençok katkısı olan emekçileraynı oranda gelir elde edemi-

yorlar. Bütçeye daha az katkısıolan patron kesimi gelirden enyüksek payı alıyor. Devlet büt-çesinin en büyük payları sağ-lık ve eğitim gibi emekçilereyararlı olacak kalemler yerinesilahlanma, borç ödeme gibisermaye sınıfının çıkarları içinharcanıyor.

Yoksulluğun kaynağı kapita-lizmdir. Yoksulluğu ortadankaldırmak için kapitalizmiortadan kaldırmak gerekir.Kapitalizm kendi haline bıra-kılırsa, insanlığın yeni bir yüz-yılı olmayacak.

Doğayı ve çevreyi tahripeden kapitalizm, insanlığınsonunu getirecek.Yoksulluğun, çevre tahribatı-nın, savaşların durması içinişçi ve emekçi kitlelerin kapi-talizmi yıkması, sınıfsız sömü-rüsüz bir dünyayı kurmasıgerekir.

Sosyalist İşçi gazetesi herzaman yoksullardan yanaolmuştur.

Gazetemiz, kurulduğundanberi işçilerin, emekçilerin,yoksulların, ezilenlerin sesiolmuştur. 18 Mayıs 2005 tarihli

237.sayısındaki “IMF çek elini”cebimden, 264.sayısındakiYoksulluğa karşı çözüm:mücadele yazılarında kapita-lizme karşı her zaman yoksul-ların yanında olduğunu gös-termiştir.

Daha sonra yazılan pek çokyazıda da, hükümetlerin yok-sullaştırıcı politikalarına karşıişçi ve emekçi kitlelerin hakla-rı savunulmuş, mücadeleleri-ne destek olunmuştur.

472. sayıdaki AKP’nin yenigasp atağı; kıdem tazminatıyazısında kıdem tazminatıhakkına karşı hükümetin yap-mayı planladığı saldırıyı teşhiretmiş, 473. sayıdaki“Neoliberal saldırı altındataşeron işçiler” yazısında dün-yada ve Türkiye’de taşeronişçilerin nasıl bir sömürüaltında ezildiklerini ortayakoymuştur. Yine 473. Sayıdaki“Asgari ücret ve gerçekler”yazısında yoksulluk ve açlıksınırlarının altında yaşayaninsanların sorunlarını açıkla-mıştır.

487. sayısında İş cinayetleri-ni durdurabiliriz, 488. sayıda

Özgürlük için sınıf mücadele-si, 489. sayıda Kazananakadar grev, yine aynı sayıdaİşçi sınıfının daha fazla ortakeyleme ihtiyacı var yazılarındaişçi sınıfının kazanmak içinbirleşik mücadeleye, kitleselgrevlere nasıl ve neden ihtiya-cı olduğunu anlatmıştır.

Sosyalist İşçi gazetesi yoksul-lardan emekçilerden ezilenler-den yana olduğunu her zamangöstermiştir. Kapitalizminyarattığı eşitsizlik, adaletsizlikve yoksulluğun emekçi kitle-lerde uyandırdığı isyan duy-gusu, toplumsal mücadelele-rin önünü açıyor.

Toplumsal sorunların çözü-mü dünyada kapitalizminyıkılması ve sosyalizmin ege-menliği ile gerçekleşecek.Ama bu sonuca kendiliğindenvarılmıyor. Yoksulların, ezi-lenlerin, emekçilerin, işçilerinbirleşik mücadelesi şart.Sosyalist İşçi bu mücadeledeişçilerin, yoksulların sesiolmaya devam edecek.

Faruk Sevim

Yoksulluk kader değil,kapitalizmin gerçeğidir

Yoksulluğun kaynağı kapitalizmdir. Yoksulluğu ortadan kaldırmak için kapitalizmi ortadan kaldırmak gerekir.

Page 7: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

Sosyalist İşçi 7

Sosyalist İşçi gazetesinindine, dindarlığa ve dindarla-ra yaklaşımı, Türkiye sosya-list yayıncılığında eşsizdir.Bu gazetenin tarihinde dindüşmanlığına, dinin gericilikolarak tanımlanmasına, din-dar insanların salt dindaroldukları için irticacı, şeriat-çı, düşman olarak gösterilme-sine rastlamak mümkündeğildir.

Bu yaklaşım tesadüfî değil-dir. Çok sağlam iki temelivardır.

Birincisi, Marksist din anla-yışı. İkincisi, gazetenin sos-yalizm anlayışı.

Ezilenlerin hareketiolarak din

Engels, “ErkenHıristiyanlığın TarihiHakkında” makalesindeşöyle yazar:

“Erken Hıristiyanlığın tari-hinin modern işçi sınıfı hare-ketiyle dikkate değer benzer-lik noktaları vardır. İşçi sınıfıhareketi gibi, Hıristiyanlık dabaşlangıcında ezilenlerinhareketiydi; ilk olarak kölele-rin ve özgürlüğünü kazanmışkölelerin, tüm haklarındanmahrum edilmiş yoksulların,Roma’nın işgal ettiği veyadağıttığı halkların diniydi.Hem Hıristiyanlık hem işçisınıfı sosyalizmi gelecektetutsaklıktan ve sefalettenkurtuluş vaad eder.Hıristiyanlık bu kurtuluşucennete, ölümden sonra birbaşka yaşama yerleştirir; sos-yalizm ise aynı kurtuluşu budünyaya, toplumun dönüştü-rülmesine oturtur. Her ikisinede baskı uygulanmış ve zul-medilmiş, taraftarları horgörülmüş ve Hıristiyanlarinsanlık düşmanı olarak, sos-yalistler ise devlet düşmanı,dinin, ailenin, toplumsaldüzenin düşmanı olarak özelyasalara tâbi tutulmuştur.”

Bütün büyük ve kitlesel din-ler, Engels’in dediği gibi,“gelecekte tutsaklıktan vesefaletten kurtuluş vaadeder”, insanlığın en temelözlemlerini dile getirir.

Nedir bu temel özlemler?İnsanca bir yaşam, adalet,eşitlik, refah ve huzur.

Sınıflı toplumların ortayaçıkmasından beri insanlıkaynı sorunlarla cebelleşiyor,aynı özlemler uğruna müca-dele ediyor. Ama kralların,mülk sahiplerinin, din adam-larının ve bunlara bağlı silah-lı güçlerin izin vermediği buözlemleri hayata geçirmekmümkün olmuyor.

Bütün dinler insanca yaşa-

yacağımız, eşit ve ölümsüzolacağımız adil bir “öbürdünya” tarif eder.Özlemlerimizin gerçekleştiği,kralların, mülk sahiplerinin,zenginlerin ve silahlı adamla-rın giremeyeceği bir dünyadıro.

Ve bütün dinler, ölüp odünyaya gittiğimiz günekadar bu dünyada birbirimi-ze nasıl davranmamız gerek-tiğini anlatır; adil ve dayanış-macı davranmazsak, birbiri-mizi sevmezsek öbür dünya-da cezalandırılacağımızı söy-ler.

Aç ve tokİslam’da “Komşusu açken

tok yatan bizden değildir”.Hıristiyanlık’ta “Zengin kişi-nin Cennet’e girme ihtimalibir devenin iğne deliğindengeçme ihtimalinden dahadüşüktür”.

Bu sözler tarihteki tüm yok-sulların, tüm açların, yaniinsanlığın büyük çoğunluğu-nun haykırışıdır: “Bugün kra-lımsın, ağamsın, patronum-sun, ama yarın ben Cennet’egideceğim, sen Cehennem’decayır cayır yanacaksın!”

Bu nedenledir ki, tarihtekibütün yoksul ayaklanmaları-nın dinî bir yanı da olmuştur,yöneticilerin adil olması, kut-sal kitaba uygun davranmasıtalep edilmiştir. Tesadüfolmasa gerek: yoksullar dinineşitlikçi yanlarını vurgular,zenginler o yanlarını görmez-den gelir!

Kısacası, dini ve dindarlığı“gericilik” olarak görmekKemalizm’e ve ondan etkile-nen Türk soluna aittir,Marksizm’e değil. Herkes içininsanca bir yaşam, adalet,eşitlik ve refah mücadelesin-de, kişinin dinle ve Tanrı ileilişkisi konu bile değildir.

Aşağıdan sosyalizmSosyalist İşçi gazetesinin

dine yaklaşımının ikincitemeli, gazetenin sosyalizmanlayışıdır.

Bu gazete, sosyalizmi ancakbüyük emekçi kitlelerin yara-tacağına ve ancak kendieylemleriyle yaratacaklarınainanır. Aşağıdan sosyalizmeinanır.

Türkiye’de “büyük emekçikitleler” demek, önemli birkısmı kendini Müslüman ola-

rak tanımlayan, şu veya buölçüde dindar olan insanlardemektir. Bugüne kadar yapı-lan her araştırma bununböyle olduğunu göstermiştir.İsteyen beğenir, isteyenbeğenmez, ama sonuç değiş-mez.

Sosyalizm büyük kitlelerineseri olacak ve bu kitlelerMüslüman olacak.Müslümanlığın “gericilik”olduğunu, Müslümanlarıngerici olduğunu düşünenler,ya Türkiye’de sosyalizm ola-maz diye düşünüyor olmalı,ya da sosyalizmi Ege kıyıla-rıyla Trakya’da oturan “laik”orta sınıfların yaratacağınainanıyor olmalı!

“Mürteci sürüsü”mü?

Emekçi kitlelerin çoğunlu-ğunu karşısına alan, “örüm-cek kafalı”, geri, iflah olmazbir mürteci sürüsü olaraktanımlayan, çoğunluğa“Aman benden uzak dursun”duygusuyla yaklaşan veçoğunluğun taleplerini hiçkaale almayan bir “sosyalist”siyaset olamaz.

“Bir ucu türban, bir ucuIŞİD” diye afiş asan, böyleceTürkiye’nin kadın nüfusununyüzde 70’ini düşman ilaneden bir “sosyalist” hareketolamaz.

Dindar olmamayı ve hattatanrıtanımaz olmayı önkoşulolarak dayatan, hemAmerikan emperyalizmininhem Kemalist devletinMüslüman düşmanlığınasürekli ödün veren bir “sol”,küçük ve güçsüz kalmayamahkûmdur. Dahası, laiklikadına sürekli devlet güçleri-nin yanında yer alan bir“sol”, tüm ezilenlerin ve tümmuhaliflerin gözünde anlam-sız olmaya da mahkûmdur.

Sosyalist İşçi gazetesi aşağı-dan sosyalizme inandığı için,İslam hakkındaki görüşleriniMustafa Kemal’e değil KarlMarx’a dayandırdığı için, 500sayı boyunca kimsenin dinîinançlarıyla ilgilenmemiştir,kimseyi dindarlığı nedeniyledışlamamıştır, İslam düş-manlığına ödün vermemiştir.

Roni Margulies

Din ve sosyalizm

Hükümet tarafından yasaklanan grev sırasında Beyoğlu’nda yürüyen Şişe Cam işçileri, 2014.

Page 8: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

8 Sosyalist İşçi

Komünistler, en başındanberi kapitalizmin yarattığı ulu-sal sınırları tanımamış ve“bütün ülkelerin işçileri, birle-şin” sloganı altında bir arayagelmişlerdir. Marx ve Engels,Komünist Manifesto’da bununarka planını, burjuvazinin,sürekli genişleyen pazar ihti-yacını karşılayabilmek içinyerkürenin bütününü işgaletmesine, yani tüm ülkelerinüretim ve tüketimini kozmo-politleştirmesine dayandırı-yorlar. Kapitalizm, küreselölçekte karşısına çıkan tümüretim araçlarını, dolayısıylatoplumsal ilişkileri ve değeryargılarını kökünden değiştir-mektedir. “Kapitalizm altındatüm yerleşik ve gelenekselsosyal ilişkiler, bu ilişkilerdenkaynaklanan eski değer yargı-ları ve görüşlerle birlikte çözü-lüp dağılmakta; bunların yeri-ni alan yeni sosyal ilişkiler isedaha yerleşmeden köhneleş-mektedir.” Bu dinamik yapıiçerisinde devinen üretim iliş-kilerinin, toplumun büyükçoğunluğunu oluşturan işçilerlehine yeniden düzenlenmesi,ancak küresel ölçekte başarı-labilir.

Dünya PartisiKlasik Marksist gelenek, bu

noktadan yola çıkarak, işçisınıfının enternasyonal birliği-ni inşa etmeyi önüne koydu.Farklı ülkelerde sürmekte olansınıf mücadeleleri arasındabağlar kuran ve geçmişin ders-lerini sürmekte olan mücade-lelere taşıyan bir dünya örgü-tü inşa etme perspektifi, sos-yalist hareketin gelişimindeönemli tarihsel kırılmalarınyaşanmasıyla bir arada ilerle-di.

Komünist Manifesto’yuyayınlayan KomünistlerBirliği, bundan yaklaşık yirmiyıl sonra kurulan ve ParisKomünü’ne giden süreçteönemli bir rol oynayan, yakla-şık 1,2 milyon üyeli“Uluslararası İşçilerBirliği”nin yani BirinciEnternasyonal’in oluşmasınısağladı.

20 farklı ülkeden gelen işçidelegasyonlarının 1889’dakurduğu İkinci Enternasyonal,1 Mayıs Uluslararası İşçi Günüve 8 Mart UluslararasıKadınlar Günü gibi semboledönüşen kampanyaların yanısıra, 8 saatlik iş günü mücade-lesini dünya işçi sınıfının gün-

demine soktu.Alman Sosyal Demokrat

Partisi’nin “milli çıkarlar”gerekçesiyle 4 Ağustos 1914’tesavaş bütçesini onaylayan iha-netinin ardından bölünen ve odöneme kadar muazzam birkitlesel güce ulaşanEnternasyonal, 1915’tekiZimmerwald Konferansı veardından devam eden girişim-lerin sonucunda KomünistEnternasyonal’e dönüştü.

Gerçek Marksist gelenek,1917 ve 1923 arasındakidönemde işçi sınıfının küçükbir azınlığını oluşturuyordu.Ancak yine de bu küçük azın-lık 1917 Ekim Devrimi ve 1918-1923 Alman Devrimleri gibiönemli altüst oluşların ortayaçıkmasında kritik bir işlevgördü.

Stalinizmin SovyetlerBirliği’nde gerçekleştirdiğitedrici karşı devrimin ardın-dan, yeni dünya partisi kurmamücadelesi Troçki’nin başınıçektiği bir dizi girişimle devametti. Ancak DördüncüEnternasyonal İkinci DünyaSavaşı sonrasında ortaya

çıkan yeni duruma kendisiniuyarlayamadı ve Troçki’nin1930’ların sonunda yaptığıyanlış öngörülere olan dogma-tik bağlılığını sürdürdü.Sosyalist İşçi’nin de parçasıolduğu Uluslararası SosyalistAkım, böylesi bir ortamdaTony Cliff’in etrafındaki biravuç sosyalist tarafındankuruldu.

Uluslararası SosyalistAkım

Marksist geleneğe karakteriniveren şey hiçbir zaman dura-ğanlık değil, canlı politik tar-tışmalar, polemikler ve işçisınıfı mücadelesini ileri götür-meye adanmış bir siyasi faali-yetler bütünü olmuştur.Sosyalistler için Marksizm,gerçeğin yerine başka bir şeyikame etmenin aracı değil,tam aksine gerçekleri anla-makta işimize yarayacak yön-temin adıdır.

Tony Cliff, bu geleneğin birdevamcısı olarak, savaş sonra-sı dünyanın analizineTroçki’nin 1930’larda ortaya

attığı öngörüleri tartışarakbaşladı. Troçki’yi bir dizi yan-lış analiz yapmaya götürentemel faktör, 1930’larRusya’sını işçi devleti olaraktanımlaması ve Stalinizmi birçeşit Bonapartizm olarak gör-mesiydi. Oysa StalinistRusya’nın ve İkinci DünyaSavaşı sonrası DoğuAvrupa’da herhangi bir sosyaldevrim olmaksızın ortayaçıkan “halk demokrasileri”ninsınıf karakteri ancak kapita-lizm ile açıklanabilirdi. Cliff,Marx’ın Kapital’de izlediğiyöntemi kullanarak Stalinistrejimlerde değer yasasının vesermaye birikiminin geçerliolduğunu ortaya koydu. Burejimler bürokratik devletkapitalistiydi ve doğu ile batıarasındaki askeri rekabet,SSCB’deki sermaye birikimidinamiğini harekete geçirentemel faktördü.

Savaş sonrası görülen kendi-ne has ekonomik istikrarınnedenlerini ortaya çıkaran birdiğer önemli teorik yaklaşımise Michael Kidron tarafındangeliştirilen ‘sürekli silahlanma

ekonomisi’ idi. Kapitalist blok-lar arasında silahlanma harca-maları üzerinden süren reka-bet sayesinde artı-değer üret-ken yatırımlardan uzaklaştırı-lıyor, uzun dönemli bir dur-gunluk yaratma pahasına eko-nomik bunalımların önünegeçiliyordu.

Cliff’in teorisini doğrulayanen önemli faktör, 1989-1991arasında işçi sınıfının Stalinistrejimleri tarihin çöplüğünegöndermesi oldu.

Türkiye’deUluslararasıSosyalizm

Sosyalist İşçi açısındanUluslararası Sosyalist Akım’ıntemel fikirleri, işçi sınıfınınküresel mücadelesiyle teorikve pratik bağlar kurmanın biraracıydı. Doğu Bloku’nunyıkılmasını sosyalizmin yenil-gisi olarak gören Türkiye solu,‘90’lı yıllarda gerçekleri analizetme yeteneğini önemli ölçüdekaybetmişti ve 1980 darbesi-nin ardından yaşanan çözül-me süreci hızlanmıştı.Sosyalist İşçi bu dönemde işçisınıfının dünya çapında hiz-met sektörüne doğru kaymak-ta olan yapısını analiz etti veTürkiye’de yükselmekte olankamu emekçileri mücadelesi-ne vurgu yaptı. Ufku Misak-ıMilli sınırlarının ötesine taş-mayan “Türk solu”, henüzkamu emekçilerini işçi sınıfınbir parçası olarak bile tanımla-mıyordu.

Sosyalist İşçi’nin UluslararasıSosyalist Akım sayesindekazandığı bir diğer yetenekise, işçi sınıfının küreselölçekteki mücadelesine gözle-rini dikebilmesi oldu.Sosyalist İşçi’yi takip edenler,Endonezya Devrimi’nin dersle-rinden Belgrat’ta Miloseviç’ideviren kitle mücadelesine,Seattle gösterilerinin ve anti-kapitalist hareketin ortayaçıkardığı yeni dinamiklerdensavaş karşıtı harekete kadarçok sayıda deneyimin kap-samlı analizini okudular. Tümbu faaliyetinin merkezinde iseişçi sınıfının kurtuluşununancak kendi eseri olabileceğiprensibi ve işçi sınıfının karşıkarşıya olduğu sorunlarayanıtlar üretme, dünyayıdeğiştirmek için devrimci fikir-ler etrafında örgütlenme ihti-yacı yer aldı.

Erkin Erdoğan

Enternasyonalle kurtulur insanlık

1947’de SSCB dünyanın üçte birini kontrol eden bir devlete dönüşmüşken Tony Cliff, Marx’ın yöntemiyleRusya’ya inceledi. Orada sosyalizm değil işçi devrimleriyle yıkılması gereken bürokratik devlet kapitalisti birrejimin varolduğu sonucuna ulaştı.

Page 9: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

Sosyalist İşçi 9

‘Kaplumbağa severler vekamyon şoförlerinin birliği’ifadesi 2000’li yıllar boyuncaSosyalist İşçi sayfalarındabolca atıfta bulunulan, tari-hin serüveninde yeni bir yolaçan, dünyayı sarsan hareke-tin iyi bir özeti.

Tüm dünyayı milenyum‘heyecanı’ sarmışken, ezilen-lerin tarihine yeni bir sayfaekleniyordu. Türkiye’de anaakım medyanın sonradanduble yollara kaynak olacakdeprem vergisini, 2000’leredamgasını vuracak saç moda-sını, AB’ye tam üyelik bek-lentilerini, Öcalan’ı idamkararına AİHM’in tepkisininne olacağını sayfalarına taşı-dığı günlerde Sosyalist İşçibir yandan İdama Hayır der-ken diğer yandan çeşitliliği,küreselliği ve politik taleple-riyle sonraki on yılı belirleye-cek olan yeni hareketi selam-lıyordu.

30 Kasım 1999’da ABD’ninSeattle eyaletinde sendikalar,öğrenciler, çevreciler, küreseladalet aktivistleri kısaca onbinlerce insan polis şiddetinerağmen Dünya Ticaret ÖrgütüZirvesi’nin açılış merasiminiengelledi. O zamanlar ulus-lararası sermayenin en önem-li kuruluşlarından biri sayı-lan DTÖ’nün toplantılarınındevam edebilmesi için soka-ğa çıkma yasağı ilan edilmiş-ti. Gösteriler ilk kez, 2 Aralıktarihindeki Sosyalist İşçi’de‘serbest ticaret sefalet getiri-yor’ başlığıyla haberleştirilir.Kapsamlı bir değerlendirmeyazısıysa 22 Aralık’ta çıkansayıda, Roni Margulies imza-sıyla ‘Seattle’da dönüm nok-

tası’ başlığıyla yer alır.Sosyalist İşçi sayfalarınınaktardığı gibi eylemde ‘kapi-talizme hayır’ sloganı en çokbağırılan slogandır.Pankartlar ‘Tibet’e özgür-lük’ten, ‘7 yaşında 70 saat iş:İşte globalleşme çocuğu’nakadar çok geniş politik baş-lıkları içererek hedefine tekbir şeyi, kapitalizmi alaraktaşınır.

Seattle neden dönümnoktasıydı

1970’lerde dünya ekonomi-sinin girdiği krizden çıkışyolu olarak sermayenin bul-duğu çözüm neoliberal politi-kalar oldu. Patronlar ve dev-letler 1980’ler boyunca sendi-kaları etkisizleştiren, her şeyiözelleştiren, sosyal devletiparçalayan politikalarla işçisınıfına saldırdı. İşçi sınıfınıngeleneksel liderlikleri bu sal-dırılara teslim olurken, ege-men sınıf ideolojik olarak dahegemonya kurmayı başardı.1989’da Sovyetler’in dağılma-sı ve ardından BerlinDuvarı’nın yıkılmasıyla bir-likte piyasa ekonomisi zaferi-ni ilan ederken, tüm dünya-daki sol da başka bir tartış-manın içine yuvarlandı.Sovyet’lerin dağılmasınıStalinizmin çöküşü olarakgörmeyen sol hareketler‘duvarın altında’ kaldılar.Kısaca 80’ler işçi sınıfı müca-delesi için uzun bir yenilgidönemiydi. 90’lı yıllarsapiyasanın zaferinin sorgulan-dığı, irili ufaklı kıpırdanmala-rın yaşandığı bir süreçti. İşteSeattle gösterileri tam da bu

dönemde işçi sınıfı mücade-lesinin uyanışıydı. Piyasanınzafer naralarına yanıt sokağaçıkan on binlerin ‘kapitaliz-me hayır’ sloganıydı. Ancakönemli olan sadece yeni birmücadele dalgasının başla-mış olması değildi, yeni vegenç bir kuşağın o güne dekalışılageldik muhalefet anla-yışını de değiştirmiş olması.Doğrudan demokrasi, yatayörgütlenme, karar almasüreçlerini demokratikleşti-ren konsensüs anlayışı,barışçıl eylemler, aktivizmgibi birçok başlık bu dönem-de hareketin örgütlenme tar-tışmalarını oluşturuyordu.Aynı zamanda yazının başın-da yer alan çeşitliliğin, birli-ğin sağlanabilmiş olması daçok önemliydi. Çevreciler,üçüncü dünya ülkelerininborçlarının silinmesini talepedenler, eşcinseller, genetiğideğiştirilmiş gıdalara karşıolanlar, anarşistler, feminist-ler, sosyalistler, kaplumbağaseverler gibi çok farklı kesim-lerin yanına 30 bin sendikalıişçi de eklenmişti. Liman,nakliyat, demir çelik, beledi-ye, sağlık ve Boeing işçileri-nin yanı sıra 25 ülkeden 55sendika delegesi de protesto-nun parçasıydı.

Direnişi küreselleştirSeattle dünyanın geri kala-

nındaki kapitalizm karşıtları-nı hızla etkilemişti. Fakirlik,çevre katliamı, eşitsizlik kısa-ca kapitalizmi doğrudanhedefine alan bir hareketdoğdu. Fransa’nın Millaukasabasında DTÖ’nün peynir

ithalatını yasaklamasınatepki duyan 10 tane çiftçinininşaat halindeki Mc Donaldsbinasını buldozerlerle yıkma-sının ardından hareketinikinci adresi belli olmuştu.Çiftçilerin mahkemesinin ola-cağı gün tüm Avrupa’dan 60bin aktivist kasabaydı.Sosyalist İşçi ‘mahkeme anti-kapitalist karnavala dönüştü’diyerek gösterilerin coşkusu-nu aktarırken bir sonrakidurağı da müjdeliyordu: IMFve DTÖ’nün ortak toplantısı-nın gerçekleşeceği Prag.Sosyalist İşçi sadece hareketiselamlamakla, haberleriniaktarmakla yetinen bir yayınorganı değildi. Aynı zamandahareketin bir parçası hattaörgütleyicisiydi. 9 Ağustos2000’de gazete‘Prag’da bulu-şalım’ çağrısıyla antikapita-list hareketin güç kazanması-nın önemini vurguluyordu.‘Uluslararası düzeyde yükse-len bu anti-kapitalist müca-dele ruhu ile birlikte oluşanmücadele odağının ve örgüt-lülüğün Türkiye’deki emekörgütleriyle bağını kurmayaçalışmak önümüzde duran enönemli görevlerden biri olma-lı’ diyen Sosyalist İşçiIMF’nin saldırı politikalarınınhedefi olan Türkiye işçi sınıfı-nın küresel anti-kapitalisthareketin parçası olmasınınönemini vurguluyordu.Prag’daki güçlü protestolarınardından sonraki durakCenova’ydı. ‘Kâr değil insan’diyen antikapitalist hareket,dünyanın yeni hayaleti, git-tikleri her yerde dünyanınefendilerinin yakasına yapışı-yordu. Antikapitalist hareket

2003’te ABD’nin Irak’ı işgaletmesinin ardından milyonla-rın sokağa döküldüğü savaşkarşıtı sürecin de zemininioluşturuyordu. Antikapitalisthareketin birikimi ve deneyi-mi küresel çaptaki savaş kar-şıtı mücadelenin örgütlenme-sini kolaylaştırdı.

Başka bir dünyamümkün

Sosyalist İşçi, 1 Mart 2003’tesavaş tezkeresinin onaylan-masını engelleyen büyükgösterinin odağını oluşturdu-ğu savaş karşıtı hareket, dire-nişteki Coca-Cola işçileriyledayanışarak yola çıkanBarışarock, dünya aktivistle-rini bir araya getiren SosyalForumlar, küresel ısınmayakarşı mücadele, G8 karşıtıkampanya gibi birçok eylem-lilikte ‘başka bir dünya müm-kün’ diyenlerin platformuolmayı başardı. Antikapitalisthareketin Türkiye’de güçlen-mesi, dünyadaki deneyimler-le bağ kurulması, hareketiniçindeki tartışmaların aktarıl-ması gazetenin temel dertle-rinden biri oldu. Onu aktiviz-min gazetesi yapan dabuydu. Bu yüzden Gezi dire-nişine yetiştirilen 7 Haziran2013 tarihli 467. sayısınınkapağı tesadüf değil. Anti-kapitalist hareketin deneyi-mini direnişe taşımak isterce-sine, parktaki ‘Anti-Capitalista’ pankartı altındadans eden aktivistlerle birlik-te bağırıyor Sosyalist İşçi:Özgürlük İstiyoruz!

Meltem Oral

Biz antikapitalistiz

Cenova, 2001. G-8 zirvesineküresel antikapitalist protesto.

Page 10: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

10 Sosyalist İşçi

Kadın özgürlüğüne dair tar-tışmalar ezilenlerin mücadele-sinin en çok konuşulan başlık-larından biri oldu. Kadınlarınezilmesine karşı sürdürülentartışmalar son dönemde dahageniş bir zeminde kendine yerbuluyor olsa da mücadele pra-tikleri açısından ne yazık kisıkıntılar yaşanmaya devamediyor.

Kadınların kurtuluşuyla ilgilitartışmalara baktığımızda çoksayıda teorik ayrım var gibigörünse de farklılıklar aslında3 temel nokta üzerinden şekil-leniyor.

Bunlardan birincisi bizeokullarda öğretilen ve egemensınıfın anlattığı yaklaşım. Buanlatıya göre kadınların ezil-mişliği biyolojik farklılıktankaynaklanıyor ve bu duruminsanlık tarihi kadar eski biryapı. Bugün bu fikir yenilmişve pratik hayatın içinde kadı-nın ve aile kurumunun geldiğiaşama bunu doğrulamıştır.

Kadın hareketi içinden üreti-len ikinci yaklaşımsa erkekle-rin ortak bir tutum ve çıkardoğrultusunda kadınları ezdi-ğini anlatır. Bu fikir kadınlarınezilmişliğini ‘erkek sorunu’olarak ortaya koyar. Bu fikrindoğal sonucu kadınlarınözgürlüğünün ‘erkeklere’ karşımücadeleden geçtiğidir.Sonuncu ve şüphesiz en çoktartışma yaratan yaklaşımsakadınların ezilmişliğinin sınıf-lı toplumların ortaya çıkışınınbir sonucu olduğunu anlatanmarksist tutumdur. Sosyalistİşçi’nin yayın hayatı boyuncaanlattığı bu marksist perspek-tif kadınların kurtuluş müca-delesinin sınıfların ortadankalkması için verilen toplum-sal mücadeleden bağımsızdüşünülemeyeceğini vurgular.

Sosyalist İşçi’nin 1995’teyayınlanan 28. sayısındakadınların özgürlüğüyle sınıfmücadelesi arasındaki ilişkişöyle özetleniyordu:“Devrimci sosyalistlere görenasıl ezen-ezilen ulus ayrımıoldukça sosyalizm olamaz ise,kadınların kurtuluşu olmadanda sosyalizm olamaz.”

Stalinist politikaları örnekgöstererek sosyalistlerin kadınsorununu ertelediğini önesüren tezlerin aksine devrimcimarksistler, kadınların kurtu-luşunu sosyalizmin ve devrim-ci mücadelenin temel bir soru-nu olarak görür ve ertelemez.

Kadınların kurtuluşu konu-sunda sürdürülen tartışmalar-da her zaman en önemli odak-lardan biri feminist hareketolmuştur. Sosyalist İşçi’de bir-çok kez kadınların ezilmesininkökeninde ne olduğu ve nasılbir mücadele yöntemi izlen-mesi gerektiği konularındafeminist hareketle de tartışanyazılar yer almıştır. Bu tartış-malar feminist hareketinkadın mücadelesine katkıları-nı görerek ve tepeden bir kur-tuluş mücadelesi anlatımıyapmadan sürdürülür. Birçoknoktada feminist hareket ilemücadele alanlarındaki kesişi-mi görmek mümkündür.

Feminizmin kadınların ezilme-sinin kaynağına dair yaklaşı-mı ve Marksizm’e yönelikgetirdiği eleştiriler Sosyalistİşçi’deki tartışmaların merke-zinde yer alır. Feminizminsahiplendiği patriyarka teori-sinin sorunun kaynağınıkadın ve erkek ikilemi olarakortaya koyması, sosyalizminkadına kurtuluş getirmediğinianlatması bizler açısından tar-tışılması ve kazanılması elzemkonulardır.

Sosyalizmden bahsederken1917 Ekim Devrimi deneyiminigörmezden gelip, Stalinistrejimden yola çıkarak mark-sizmin konuya yaklaşımına

dair eleştiri üretmek yanlıştır.Sosyalist İşçi sık sık ‘kadınla-rın kurtuluşu sosyalizmlemümkündür’ derken ParisKomünü, 1905 ve 1917’dekidevrimlerin deneyimlerini say-falarına taşır.

Sosyalist İşçi kadın kurtuluşmücadelesinin en nihayetindegücünü toplumsal dönüşüm-lerden ve sınıf mücadelesininyükselişinden aldığını anlatanpek çok makaleye yer vermiş-tir. 1999’da Seattle’daki göste-rilerle birlikte ortaya çıkanyeni antikapitalist hareket,tıpkı 1968’deki mücadele dal-gası gibi kadın özgürlüğü tar-tışmalarını en üst seviyelere

taşımıştır. Kadın mücadelesikendi taleplerini toplumungeniş kesimlerinin farklı talep-leriyle birleştirmeye çalışmışve şüphesiz büyük kazanımlarelde etmiştir.

1982’de İskoçya’da Lee Jeanfabrikasında greve çıkan veişgal yapan kadın işçiler koca-larına eve gitmelerini, yemekyapıp çocuklara bakmalarınısöylemişlerdi. Sosyalistİşçi’nin 19. sayısında okuyu-cularına hatırlattığı bu süreç-ten savaş karşıtı harekette öneçıkan, hareketin sürükleyicisiolan kadınların mücadeleleri-ne kadar birçok deneyim, bir-birlerine referans verilerekgazetenin sayfalarında yeraldı. Ama tarihle güncel olanarasında bağ kuran bu refe-ranslardan en çok öne çıkan-lar Paris Komünü ve 1917 EkimDevrimi’dir.

Kadının ezilmişliğinin temelnedenlerinden biri olan ailekurumunu ortadan kaldırma-sı, evlilik, zina, ensest gibikavramlar üzerinden kendiikiyüzlü ahlâkını kadın bede-nine hapseden egemen sınıfınuygulamalarına son vermesi,kadını eve tıkayan çocuk,yaşlı ve ev bakımı gibi işlerikolektifleştiren bir ortakyaşam anlayışını hayata geçir-mesiyle Ekim Devrimi kadınla-ra ve mücadelelerine inanıl-maz deneyimler katmıştır.Ezilenlere başka bir dünyaumudunu ve bunun içinmücadele etme inancını verenEkim Devrimi bir kadın ayak-lanması ile başlamış ve ezilen-lerin bütün mücadelelerineilham vermiştir.

Tarihsel deneyimler birleşikmücadelenin gerekliliğiniortaya koymaktadır.Kapitalizm işçi sınıfınınbütünlüğünü parçalamakister. Sınıfı cinsiyetlere, ulus-lara, mezheplere göre ayrıştı-rıp manipüle etmeye çalışır.İşçi sınıfını bölmek egemensınıfın sistemli bir politikası-dır. İşçi sınıfını bölen ırkçı,mezhepçi, cinsiyetçi, homofo-bik politikaların karşısındadurmak ve sınıfın birliğinisavunmak devrimci sosyalist-lerin en önemli görevidir.Sosyalist İşçi bu görevin icra-sında, tüm ezilenlerin özgür-lük savaşımında temel bir araçolma rolünü sürdürüyor.

Ayşe Demirbilek

Devrimci sosyalistlere göre nasıl ezen-ezilen ulus ayrımı oldukça sosyalizm olamaz ise, kadınların kurtuluşuolmadan da sosyalizm olamaz.

Sosyalist İşçi: Daimakadınların yanında

Page 11: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

Sosyalist İşçi 11

Sosyalist İşçi yayın hayatınagirdiği andan itibaren işçisınıfı mücadelesine merkezibir önem atfetti. Bu nedenleişçi sınıfının ekonomik vesiyasal haklarını kazanmasıiçin hareketin taleplerinigenelleştirdi. Kapitalizmin işçisınıfını bölen politikalarınakarşı işçi sınıfının her zamanbirliğini savundu. Sosyalizminişçi sınıfının aşağıdan müca-delesiyle elde edilebilecek birşey olduğunu düşünenSosyalist İşçi, hareket içinde-ki her türlü reformist, büro-kratik ve sekter eğilimler kar-şısında işçi sınıfının tabandakiörgütlenmesine ve mücadele-sine önem verdi. Küçük bir işyeri greviyle uluslararası işçihareketinin mücadele dene-yimleri arasında bağ kurdu.Sosyalist İşçi hareketin yay-gınlaşması ve büyümesi içinçaba harcarken diğer yandanhareketi bölen her türlü eğili-me karşı tartışma yürüttü. İşçisınıfının en temel gücününbirliğinden kaynaklandığınıher zaman vurgulayanSosyalist İşçi, sendikal müca-delede “tek sınıf” fikrindenhareketle tek tek sendika fikri-ni savundu.

Devrimci sendikaolmaz

Türkiye’de sendikal mücade-lenin ortaya çıkmasındangünümüze sendikal hareketeilişkin pek çok çeşitli yakla-şımlar mevcut: Sarı sendika-cılık, kızıl sendikalar, sınıfsendikacılığı, toplumsal sen-dikacılık gibi sendikalara iliş-kin pek çok tarif ve tanımlamayapılmakta. Ancak tüm bu tar-tışmalar sendikaların hareke-tin içindeki yerini doğru tarif

etmekten ne yazık ki çok uzak.Sendikalar işçi sınıfın eko-

nomik ve siyasi haklarınısavunmak, var olanları koru-mak ve kalıcı güvenceler eldeetmek için işçiler tarafındanoluşturulan örgütlenmeler.Rosa Lüksemburg “Kitle GreviParti ve Sendikalar” adlı kita-bında sendikaların işçi sınıfı-nın gündelik çıkarlarını, dev-rimci partinin ise işçi sınıfınıngelecekteki çıkarlarını kapsa-dığını belirtir. İşçiler daha iyiücret alabilmek, iş güvenliği,işçi sağlığı, kreş hakkı, demo-kratik haklar gibi listeyi dahada uzatabileceğimiz haklarelde edebilmek için sendikala-ra üye olurlar. Sendikalı birişçi ile sendikasız bir işçi ara-sındaki en önemli fark, biri-nin patronların ve devletinbaskıları karşısında yalnızolmasıdır. Diğerinin ise kolek-tif bir gücün, kitlesel birörgütlenmenin parçası olması-dır. Bir işçinin tek başına pat-ronla maaş pazarlığına girmeşansı yoktur. Sendikalar işçile-rin pazarlık araçlarıdır. Buaraç pazarlığı yapan iş gücün-den başka satacak hiçbir şeyibulunmayan ve ortak çıkarlarıdoğrultusunda hareket edenişçilerin birliğinin bir ifadesi-dir. Aynı zamanda hiçbirkesimde olmayan değiştirmeyeteneğinin de ortaya çıktığıalanlardır.

Sosyalizmin okuluSendikal mücadele süreci

aynı zamanda işçi sınıfınınsiyasal bilincinin oluşmasındaönemli bir rol oynar. Lenin deişçiler açısından sendikalarınsosyalizmin okulu olduğunusavunur. Örneğin grev yapanbir işçi karşısında sadece pat-ronu görmez. Polisi, ordu,

medyayı egemen sınıfa ait tümkurumları, burjuva partileri-nin, hukukun, hepsininbağımsız kurumlar olmadığınıve aslında hepsinin sömürümekanizmasın bir parçasıolduğunu mücadele içindegayet iyi anlar. İşçiler müca-dele içinde toplumsal düzenideğiştirme gücüne sahip ovekolektif bir yapının üyesiolduğunun bilincine varır. Herbir mücadele onlara güvenverir. Marks’ın da belirttiğigibi işçi sınıfı sendikal müca-dele içinde “kendi içinde sınıfolmaktan kendisi için bir sını-fa” dönüşür.

Sendikalar siyasipartiler değildir

Sosyalist İşçi, özellikleKESK’deki gibi sendikalarasiyasi parti muamelesi yapananlayışa karşı sendikal yöne-timlerinden ve siyasi görüşle-rinden bağımsız olarak taban-daki işçilerin en geniş birliğinisavunan bir perspektifi herzaman hareket içinde tartıştı.

Bu nedenle Memur-Sen, Türk-İş, Hak-İş gibi sendikalarınliderliğinin siyasi görüşlerinedeniyle bu konfederasyon-lara mesafeli yaklaşımlarakarşı tüm konfederasyonlarınbirlikte mücadelesini savun-du. Sendikaların niteliğini osendikanın liderliğinin siyasiyaklaşımları değil, o sendika-nın tabanında örgütlenen işçi-lerin mücadele azmi ve karar-lılığı oluşturur. İşçiler sendi-kaya ekonomik ve sosyaltaleplerini kazanmak için üyeolurlar. Günün sonunda dapatronla toplu sözleşme kap-samında uzlaşırlar. İşçiler desendikaya devrim yapacakdiye üye olmazlar. Bu nedenlepek çok farklı siyasi görüşesahip kişiler ortak çıkarlarekseninde çıkar birliği içinsendikalara üye olabilirler.

Ekonomik taleplerdensiyasi taleplere

Sendikalar devrimci örgütlerolmasa da işçi sınıfı eylemlerizaman zaman çapına göresendika çatısı altında giriştiğimücadeleyi hızla devrimcileş-tirebilir. Küçük bir zam müca-delesi büyük bir sınıf çatışma-sına dönüşebilir. Tıpkı 1905Rus Devrimi’nde görüldüğügibi sendikal mücadele,sokaklara, fabrikalarda bari-katların kurulduğu kitlesel birişçi ayaklanmasına evirilebilir.

Hareketi ileri çekmek Kapitalizmin son 30 yıllık

döneminde işçi sınıfı yeniliberalizme karşı mücadeleninön saflarında yer aldı. 1999yılında Dünya TicaretÖrgütünü basan antikapitalisthareketin en büyük parçasınıoluşturdu. Hareket özellikle

2008 finansal krizi sonrasındakrizin faturasını kendilerineödetmek isteyen patronlarakarşı dünya çapında mücade-lelerle cevap vermekte veyeniden şekillenmekte. İşçisınıfı 2011’de Tunus veMısır’da başlayan devrimlerin-de temel bir rol oynadılar.Tunus’da Bin Ali’yi, Mısır’daMübarek’i göndermek için kit-lesel grevler yapan hareketertesinde hızla bağımsız sen-dikalar kurmaya başladılar.Bu hareket İngiltere’denABD’de Wisconsin eyaletinde-ki işçilere kadar ilham verdi.Türkiye’de Gezi direnişininbüyük çoğunluğunu beyazyakalı işçiler oluşturdu. Gezisonrasında beyaz yakalı işçilerişyeri sorunlarından hareketleörgütlenmek için hamle yap-makta, örgütlenmenin yolları-nı aramaktalar. Sosyalist İşçikapitalizme karşı mücadele-nin dünya çapında yükselme-ye başladığı tüm zamanlarboyunca Türkiye’de sendika-ların hem uluslararası hareke-tin, hem de tüm güncel siya-sal mücadelenin bir parçasıolması için mücadele etti.Bazen ABD’nin Irak’ı işgalikarşısında ya da iklim değişik-liğine karşı mücadelede oldu-ğu gibi konfederasyonların biraraya getirilmesi suretiyle,bazen de darbe karşıtlığı, Kürtsorununun demokratik vebarışçıl çözümü, Ermeni soy-kırımının tanınması gibi siyasitalepleri kampanyalar yaparaktabandaki işçilerin bir arayagelmesini ve mücadele etmesi-ni sağlamak için çaba göster-di. Bundan sonra da yapmayadevam edecek.

Çağla Oflas

İşçi hareketinin dersleri

Sosyalist İşçi hareketinyaygınlaşması ve büyü-mesi için çaba harcar-ken diğer yandan hare-keti bölen her türlü eği-lime karşı tartışmayürüttü. İşçi sınıfının entemel gücünün birliğin-den kaynaklandığını herzaman vurgulayanSosyalist İşçi, sendikalmücadelede “tek sınıf”fikrinden hareketle tektek sendika fikrinisavundu.

1 Mayıs 2010, Taksim.

Page 12: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

500 sayı yetm kadar mücade

Page 13: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

mez! Kazanana eleye devam!

Page 14: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

14 Sosyalist İşçi

Sİ’nin 500’üncü sayısınaözel olarak gazetenin iklimdeğişikliği ile ilgili duruşunuanlatan bir yazı yazmam isten-diğinde internetteki arşivin-den tarama yaparak işe başla-dım. İklim değişikliği ile ilgiliilk yazı 220’inci sayı ve yayımtarihi 11 Haziran 2004’tü.Öncesi de olabilir ama inter-netteki arşiv nisan 2004’tenbaşlıyor. 2004’ten itibaren isegazetenin neredeyse her sayı-sında iklim değişikliği konu-sunda ya bir makale ya birhaber yer almış. Başka birdünyanın mümkün olduğu vebu dünyanın yaratılmasınında ancak ve ancak mücadeleile gerçekleşeceğini yılmadansavunan gazetenin birçoksayısının ön ve arka kapakla-rında iklim değişikliği ile ilgilieylemlere çağrı yapılmış.

İklim değişikliğiİklim değişikliğinin insani

faaliyetlerden kaynaklandığı-na ilişkin bilimsel verilerinkamuoyu ile paylaşılmasınıntarihi çok eski değil. Uzun yıl-lara dayana bilimsel araştır-maların sonuçlarının yaklaşıkotuz yıl öncesinde “fosil yakıt-ların kullanımı ve arazi yapı-sındaki radikal değişiminatmosferdeki sera gazlarınınoranını arttırdığını, artan seragazlarının ise sıcaklık artışınaneden olduğunu” net birbiçimde söyledi. Ve geçtiğimizotuz yıl boyunca sıcaklık artı-şının yaratacağı sonuçlar üze-rine sayısız rapor yayınlandı;yayınlanan raporlarda öngö-rülen felaketleri fazlasıylagündelik hayatımızda yaşama-ya başladık. Sosyalist İşçi,insanlığın ve tüm canlı yaşa-mının şimdiye kadar karşılaş-tığı en büyük tehlikeye ilişkinbilimsel verilere; yaşananinsani, ekolojik ve maddikayıplara, felaketlere sayfala-rında yer verdi. Bu haberlereyer verirken etrafa korku yay-mak ya da acilen devrim fikri-ne malzeme sağlamak amacıy-la yapmadı. İklim değişikliğinidurdurma konusunda vaktimi-zin azaldığını, eğer hızla hare-kete geçilmezse durdurmakonusunda yapılacak çok şeykalmayacağını anlatmak ama-cıyla yaptı.

Hem yoksulluğu hemde iklim değişikliğinidurdurabiliriz

İklim değişikliğinin ana

nedeni fosil yakıtların (petrol,kömür, doğalgaz) kullanımı.Fosil yakıtlar yerine rüzgar,güneş, dalga enerjisi ile insan-lık enerji ihtiyacını karşılaya-bilir. Bu enerjileri hayata geçi-rebilecek teknolojik gelişimesahibiz. Enerjiyi verimli kul-lanmak adına atılabilecekonlarca adım var. Evlerin ısıyalıtımından tutun da, su ısıt-ma amaçlı sistemlerin çatılaradöşenmesi, tüm alanlarda ledampullerin kullanılması…Ulaşım alanında toplu taşıma-cılığın ve bisikletin birincilkonuma yükseltilmesi birbaşka önemli adım. Tüm buadımlar ve daha fazlası, hızlave büyük ölçeklerde yapılmasıdurumunda emisyon oranlarıradikal bir biçimde düşer. Buadım aynı zamanda milyonlar-ca insan için yeni iş alanıdemektir. Piyasa koşullarınınelvermesini beklemedenkamusal kaynaklarla kolektifçözümler üretebilir, tek birülke sınırları içinde değil tüm

dünyada dayanışma içindebüyük bir seferberlik halindehareket edilebilir. İklim deği-şikliğinin yarattığı yaşamkoşulları ve artan felaketler ilevar olan adaletsizlik, eşitsiz-lik, kaos ve savaş ortamı dahada şiddetlenecek. Sosyalistİşçi, bu koşulların oluşmamasıiçin iklim değişikliğini durdu-rulması konusunda atılanadımların reform ve devrimbağlantısı kurarak her zamandestekleyicisi oldu.

İklim değişikliğininsorumlusu kapitalizm

İklim değişikliğini durdura-bilmek için karbon salımları-nın %80 oranında düşürülme-si gerekiyor. Karbon salımları-nın %90’ından sorumlu; enkârlı, fosil yakıt sektörü veaynı zamanda dünyanın sayılızenginlerinin; kârlarlarındanve zenginliklerinden vazgeç-melerinden bahsediyoruz. Bukesimin kârlarından vazgeç-

memek için nasıl uğraştıklarımalum. Ekonomik büyükleriile politik güçlerini perçinle-yen devletlerin, hükümetlerinde şirketlerin kârlarını korumauğruna nasıl bir çaba içindeoldukları da malum. İklimdeğişikliğine karşı mücadele-de başta fosil yakıt şirketlerive onların sözcülüğüne soyun-muş hükümetler geliyor amasorunumuz sadece onlar değil.Küresel ekonomik sisteminişleyiş mantığı, dayandığıtemeller; sermaye birikimi,büyüme ve rekabet. Ekolojikkrize gerçek ve kalıcı bir yanıtüretmek istiyorsak asıl olarakkapitalist sistemi ortadan kal-dırmamız gerekiyor.Kapitalizm sadece insan eme-ğini sömürerek değil aynızamanda doğal varlıkları tüke-terek var oluyor ve bu işleyişartık toptan bir yok oluşunkapılarını açmış durumda.Kuzey kutup buzullarının eri-mesiyle deniz ulaşımında rota-ların kısılmasına sevinen ve

neden daha hızlı erimedikleri-ni dert edinen şirketler ve aynıbölgede “egemenlik hakkı”olan devletlerin şimdiye kadarulaşamadıkları fosil yakıtrezervleri için birbirlerine gir-melerinin makul kabul edil-mesini vaaz eden bir sisteminiçinde yaşıyoruz. Sermaye biri-kimi her geçen gün zorlaşır-ken birikim uğruna yıkımlarda büyüyor.

İnsan ve doğa iki ayrı şeydeğil. Biz doğanın bir parçası-yız ve doğamızla bağ kurma-dan var olamayız, hayattakalamayız. Oysa kapitalizm neinsan ne de ekosistemin çıkar-larını merkezine alan bir sis-tem. Kapitalist üretim biçimi-nin temeli kâra dayanıyor vekârın elde edilmesinin araçlarıiçinde hem insan hem de doğasıradan bir üretim aracıdanöte bir anlam ifade etmiyor.Her bir işçinin ölümünde, birağacın kesilmesinde birileri-nin ağzından “ocağımıza ateşdüştü” lafları dökülürken biri-lerinin ise “bu işin fıratındavar” diyebilmesi işte bu basitgerçeğe dayanıyor. Her bir şir-ketin diğer bir şirket ile reka-bet edebilmesinin koşulumaliyeti (insani ve ekolojik) neolursa olsun daha ucuza üret-mek. Bu işleyişe sahip siste-min yarattığı ekolojik krizekendi içinden çözüm üretmesiolanaksız. İnsan ve doğanınçıkarlarını kârın ve sermayebirikiminin önüne koyabilen;neyin, ne kadar ve nasıl üreti-leceğine kolektif olarak kararverebilen bir ekonomik ve top-lumsal işleyiş ancak bu ölüm-cül gidişatı durdurabilir.

Sosyalist İşçi’nin, uzun yıl-lardır anlattığı ve sadeceanlatmakla kalmadığı aynızamanda örgütleyicisi olduğumücadele iklim krizinin karşı-sında sadece şirketlerin veonların sözcülüğüne soyun-muş devletlerin teşhir edilme-sine dayanmıyor. Eşit, adil,savaş ve sömürünün olmadığı,özgür bir toplumun ancakhem insani hem de ekolojikkrize kalıcı bir çözüm oluştu-rabileceğini söylüyor. 500sayıdır tüm zorluklara rağmenbu işlevi yerine getiren gazete-mizinn savunduğu fikirleretrafında örgütlenmek, başkabir dünyanın kapılarının dahafazla aranmasına yol açacak-tır, omuz verin birlikte yükle-nelim.

Nuran Yüce

İklim değişikliylemücadele eden gazete

İstanbul’dan Halkların İklim Yürüyüşü, 20 Eylül 2014.

Page 15: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

Sosyalist İşçi 15

Faşizm, kapitalizmin savaş-lar ve krizlerle malul emper-yalizm aşamasına özgü birkitle hareketidir. Askeri dik-tatörlüklerden, serbest seçim-lerin yapıldığı otoriter rejim-lerden ve diğer baskı rejimle-rinden en ayırt edici yanıbudur. Diğer baskı rejimleri-nin aksine, sadece devletmekanizmasının üst kademe-lerinin ele geçirilmesi ileyetinmez, toplumun her kat-manında, faşist partinin yankuruluşu olarak görev yapangençlik örgütleri, dernekler,spor kulüpleri, meslek kuru-luşları ve sendikaları aracılı-ğıyla “krize karşı” örgütlenir.

Faşizmin bu kitle tabanı asılolarak küçük mülk (dükkân,atölye) sahiplerinden ve şir-ketlerde yönetici veya ayrıca-lıklı meslek sahibi olarakgörev yapan orta sınıflardanoluşur. Ekonomik kriz kapıyıçaldığında, büyük sermayekrizin faturasını diğer sınıfla-ra ödetmek için saldırıyageçer. İşçi sınıfı bu saldırıyakarşı sendikaları ve partilerivasıtasıyla direnir ve sınıfmücadelesini keskinleştirir.Ancak bu keskinliğin sonucugiderek kötüleşen ekonomikdurum, örgütsüz küçük bur-juva katmanları dehşetedüşürür. “Ayrıcalıklı” yaşam-ları çaresizce işçileşme / işinikaybetme tehdidi altına girerve giderek bu tehdit gerçekle-şir. Faşist parti işte bu çare-siz kitleleri örgütler. “Güçlüdevlet”, “üstün ırk” ve dema-gojik “anti-tekelci” söylemiile ideolojik açıdan kazanılankitleler, bayraklı / sopalı /silahlı gösteriler sayesinde“güç” ve “güce tapma”yaalıştırılır, bu sayede, işçi sını-fı ve büyük sermaye karşısın-da kendisini güçlü bir hare-ketin bir parçası olarak hisse-der.

Mevcut düzenin devamınısavunan diğer partilerdenfarklı olarak faşist parti iştebu çıldırmış kitleleri ve toplu-mun en altında yer alan lüm-pen kesimleri askeri temeldeörgütler ve en büyük düşma-nı işçi sınıfına karşı verilecekolan iç savaşa hazırlar. Enbaşta bir lider / führer / baş-buğ vardır. Faşist parti, lide-rin altında hiyerarşik birdüzende piramit şeklindeörgütlenir ve sokağı kontroletmek üzere paramiliter güç-ler oluşturur.

Tabanının aslen orta sınıf-lardan oluşması, faşizmin birorta sınıf iktidarı yaratacağıanlamına gelmez. Faşistparti, büyük sermaye sahiple-rini, diğer partilerin kriziçözme yeteneği olmadığına,

kendilerinin ise işçi sınıfınıve onun örgütlerini askeriolarak dağıtarak krizin büyüksermaye lehine çözülmesinisağlayacaklarına ikna etmeyeçalışır. Bu temelde faşistparti, kuruluşundan itibaren,büyük sermayeye bir alterna-tif olduğunu göstermek içinsürekli olarak teröre başvu-rur.

Faşist partinin terörününhedefi işçi sınıfı ile sınırlıdeğildir. Kadın hareketi akti-vistleri, LGBTİ bireyler,engelliler, azınlık ulusa /dine /mezhebe mensup olan-lar, tıpkı işçi sınıfı örgütlerigibi, faşistlerin düşmanıdır.

Büyük sermayenin çoğunlu-ğunun desteğini almayan birfaşist parti iktidara gelemez.Krizin derinleşmeye başladığıdönemlerde büyük sermayeöncelikli olarak parlamenteryolları, ardından askeri /bürokratik diktatörlükleri ter-cih eder. Kitle hareketlerininkolaylıkla, bir askeri cuntagibi kontrol edilemez oluşunedeniyle böyledir. Elbette,faşist partiyi daha kurulduğuandan itibaren destekleyensermaye grupları vardır, amaçoğunluğun desteği ancak“başka çare kalmadığı”zaman gelir. Faşist parti, ikti-dara geldikten bir süre sonrabu desteği “hak etiğini”kanıtlamak için ciddi tasfiye-ler yapar, tabanında “anti-tekelci” söylemde radikalle-şen unsurları imha eder.

Türkiye’de faşist hareketBirinci Dünya Savaşı sonra-

sında İtalya’da iktidara gelenMussolini’nin partisi ile faşiz-

min adı duyuldu. Faşist partiöncülüğünde katillerden olu-şan bu kitle hareketinin,ayaklanma halindeki işçisınıfını kanlı bir şekilde dur-durması ve atomize etmesi,krizden etkilenen diğer ülke-lerde de faşist hareketlerindoğmasına yol açtı.Almanya’daki faşist hareke-tin iktidara gelmesi ile dünyatarihinin en karanlık dönemiyaşandı. Nazi partisi ve onunyan kuruluşları dışında kalanbütün örgütler kapatıldı veyasaklandı. İşçi sınıfınınörgütlenmesi paramparçaedildi. Milyonlarca insan sos-yalist / komünist olduğu için,

Yahudi / Çingene olduğuiçin, eşcinsel olduğu için,engelli olduğu için, yaşlıolduğu için, önce sistematikolarak baskı altına alındı,ardından katledildi. İkinciDünya Savaşı sonundaNazilerin yenilmesi faşizminsonunu getirmedi. Dünyanınpek çok ülkesinde irili ufaklıfaşist hareketler ortaya çık-maya devam etti.

Türkiye’deki faşist hareketiyaratan Alpaslan Türkeş,İkinci Dünya Savaşı sonrasıortaya çıkan çoğu faşist lidergibi, kontrgerilla örgütlenme-si yapan bir NATO subayıydı.Liderliğini yaptığı ve tamanlamıyla bir Nazi partisi ola-rak örgütlediği MHP, 60’larınsonunda başlayan ve 12 Martaskeri diktatörlük dönemindedahi engellenemeyen işçihareketi ve sol yükselişe karşıkurulmuştu. 70’li yıllardasosyalist, sosyal demokrat,sendikacı, Alevi kimlikli bin-

lerce kişiyi katletti. Alevi veSünni nüfusun iç içe yaşadığışehirlerde Sünni esnaflarıkışkırtarak örgütlenen vekitle tabanı oluşturan MHP1978 yılına geldiğinde, yaygınsol – antifaşist direniş nede-niyle oy oranını % 7’nin üze-rine çıkaramayacağını anladı.Bu tarihten itibaren stratejisi-ni askeri darbe üzerindeniktidara gelmek şeklindedeğiştirdi. Darbeye zeminhazırlamak için paramiliterörgütü Ülkü Ocakları aracılı-ğıyla kitlesel katliamlarayöneldi. Bir yandan da orduve polis güçleri içindekiörgütlenmesini güçlendirme-

ye başladı. Fakat 12 Eylül’degerçekleşen darbenin liderli-ğini ele geçiremeyen MHP,diğer partiler ile birliktekapatılınca, bir süreliğinesiyaset sahnesinden çekildi.Ancak askeri diktatörlük,MHP’nin cinayet ve katliamkonusunda uzmanlaşmışkadrolarını devlet için kullan-maya başladı. Emrini bizzatAlpaslan Türkeş’in verdiği“16 Mart”, “Bahçelievler”,“Maraş”, “Çorum” gibi katli-amların, “Abdi İpekçi” ve“Kemal Türkler” gibi cinayet-lerin tertipçileri ve tetikçileriyeni kontrgerillanın has ele-manları oldular. 80’lerin ilkyarısında ASALA’ya, 80’lerinortalarından günümüzekadar ise PKK’ye karşı sürdü-rülen kirli savaşın kadrolarıhep bu ilk dönem ülkücüler-den devşirildi.

12 Eylül’ün siyaset yasağıkalkınca Alpaslan Türkeşliderliğinde yeniden örgütle-

nen MHP, devlet içinde kontr-gerilla faaliyetinde uzmanlaş-mış kadrolarının da yardımıy-la, Kürt Ulusal KurtuluşHareketine karşı faaliyetebaşladı. 90’lı yıllarda art ardagelen ekonomik krizler, yük-selen Kürt Ulusal KurtuluşHareketine yönelik faşistterörün yaygınlaşmasına veMHP’nin tarihinde hiç olma-dığı kadar kitleselleşmesineyol açtı. 1999 seçimlerinde %18 oy oranını yakaladı.İktidar ortağı olduğu budönemde patlayan 2001 krizi-nin ardından koalisyonundiğer partileri tarihin çöplüğegitmesine rağmen ayaktakaldı.

2004 yılından itibaren şekil-lenen darbe sürecine “ulusal-cı” kesimlerle ittifak yaparakkatılan, gayrimüslim azınlık-lara yönelik terör olaylarınıtertipleyen, Kürt UlusalKurtuluş Hareketi ile devletinsürdürdüğü görüşmelerisabote etmek için eylemlerörgütleyen MHP, aynıdönemde güçlenen ”esasfaşist parti AKP’dir” anlayışı-nın da katkısıyla, günümüzdeyeniden % 18’lik (yavrusuBBP ile birlikte % 20’lik) oygücünü yakalamış durumda.Böylelikle yeniden dünyanınen güçlü ve en tehlikeliörgütlerinden biri halinegelen bu “40 yıllık faşistbela”yı, durdurmak, gerilet-mek ve ezmek, işçi sınıfı vetüm ezilenler açısındanyaşamsal önem arz ediyor.

Faşist bir kitle hareketi hali-ne gelmiş MHP’yi engelleme-nin yolu, karşısına omurgası-nı işçi sınıfının oluşturduğudevasa bir kitle hareketi koy-maktan geçiyor. Dolayısıylafaşizmi geriletmek için özüitibarıyla anti-faşist olan bukitle hareketini inşa etmekgerekiyor. Kürt halkının haklıtaleplerini savunan devasabarış gösterileri; iş kazaları-na, sefalet ücretinin, çalışmakoşullarının kötülüğüne karşıkitle grevleri faşistleri aitoldukları karanlık inlerinedöndürmeye yeterlidir.Antifaşist kitlenin etkisiylebir kez sokaktan çekildiktensonra tekrar sokağa çıkmayaçalışan faşistlere, bireysel /dar grupsal sokak etkinliğiyledeğil, bu sefer doğrudan ken-dilerini hedef alan antifaşistkitle gösterileri ile yanıt veril-meli, bütün faşist örgütlen-meler dağıtılmalıdır. Bütünbunları yapabilmenin yoluise, Sosyalist İşçi’nin yıllar-dan beri yaptığı faşizm teşhi-rinin yaygınlaştırılmasındangeçiyor.

Kemal Başak

Faşizme karşı mücadele

Antalya’da Kürtçe konuştuğu için öldürülen Mahir Çetin için İstanbul’da protesto, 9 Eylül 2014

Page 16: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

16 Sosyalist İşçi

Bir kuşak sosyalist için kitle-sel ayaklanmalara, dünyayısarsan mücadelelere ve dev-rimlere tanıklık etmek pek sıkrastlanan bir durum değildi.1970’lerin sonundan itibarenyaşanan 20 yıllık süreç, işçisınıfı ve ezilenler için müca-delenin geri çekildiği, yenilgi-lerin yaşandığı ve elde edilenkazanımların geri verilmeyebaşlandığı bir dönemdi.

1990’ların sonuyla birliktebu durum değişti. DünyaTicaret Örgütü’nün toplantı-larının basılmasıyla patlakveren antikapitalist hareket,Filistin’de İkinci İntifada, G8ve IMF gibi küresel kapitaliz-min efendilerine yönelikyoğun protesto dalgası, Irakişgaline karşı sokaklara çıkanmilyonlar… Arap Baharı,böyle bir on yılın sonundapatlak verdi. Ortadoğu halk-ları, hayatlarının kaderiniellerine almak için görkemlibir mücadeleye girişti.

Tunus ve Mısır’da başlayıpbütün bölgeye yayılan ayak-lanmalara, solda duranlarınbir bölümü şüphelerle yaklaş-tı. Araplar hakkındaki yaygınırkçı önyargılar; eğitimsiz,geri, cahil ve yobaz olduklarıgibi fikirler birçoklarını etki-lerken, böyle denilen kitlelerbölgeyi isyanlarla sarsıyordu.Kimileri, Posta veya Hürriyetgibi egemen medyanın kul-landığı dile benzer ifadelerledevrimleri karalarken, olupbitenlerin “emperyalizminoyunu” olduğu sıklıkla dil-lendiriliyordu.

Ekim Devrimi’nin önderle-rinden Troçki’ye göre, genişhalk kitlelerinin ayaklanma-sı, başkalarının onu doğrula-masına, onay vermesinemuhtaç değildir.

Sosyalist İşçi, ilk günündenitibaren Arap halklarınınmücadelesinden yana tutumaldı. İlk olarak, 11 Ocak2011’de yayımlanan 405. sayı-sının dünya haberleri sayfa-sında Tunus ve Cezayir’deolup bitenleri “Yoksullarayaklandı” diye duyurdu.406. sayının manşeti ise“Özgürlük isteyenler kazandı!Tunus ayaklandı, diktatörkaçtı” idi. Bundan sonraki ikiay boyunca, Sosyalist İşçisayfalarının çoğunluğu böl-gedeki isyanlara, onlarınderslerine, devrime tanıklık

edenlerin hikâyelerine, geç-miş devrimlerle kurulan bağ-lara ve devrimlerin nasılkazanacağına dair analizlereayrılacaktı.

Gazetenin sayfalarında ArapBaharı’yla ilgili şu noktalaraözellikle vurgu yapılıyordu:n Burjuvazinin sözcülerinin

söylediklerinin aksine, dev-rimler mümkündür! Dünyayıdeğiştirmek için sıradaninsanların kolektif mücadele-si belirleyicidir ve muazzampotansiyelleri barındırmakta-dır.n Devrimleri geniş yığınlar

yapar. Ve kimsenin bekleme-diği anlarda yapar.Milyonlarca kişi, her şeyibilen bir partinin veya kahra-man bir komutanın işaretiyleayaklanmaz. Ancak kendili-ğinden gerçekleşen bu ayak-lanmaların içinde kitleseldevrimci partilerin bulunma-sı veya hızla inşa edilmesi,mücadelenin kaderini tayinetme açısından hayati önemesahiptir.n Ortadoğu’da İslamcı siya-

sal akımlar sosyalistlerin düş-manı değil rakibidir. Devrimsüreçlerine seküler sol güç-lerden daha örgütlü girdikleritakdirde, harekete yön verme

olanakları daha büyük olur.Ancak kitleleri onlardan gerikazanmak mümkündür.İslamcılar da yer alıyor diyedevrimlerden uzak durmanın,halka karşı diktatörlerdenyana tutum almanın solcu-lukla bir ilgisi yoktur.n Devrimler hızla yayılma

potansiyeline sahiptir.Sosyalist İşçi’nin sayfalarındabelirtildiği gibi, Arap Baharıbaşladığında egemen sınıflarpanik içindeydi. Arap ege-menleri korku ile Arap halk-ları sevinç ile Tunus’a bakı-yordu. Hepsi oradan cesaretaldılar ve ayaklandılar.n Arap Baharı,

Ortadoğu’nun kaderini birasırı aşkın süredir şekillendi-ren Batı emperyalizminevurulmuş korkunç bir darbe-dir. ABD ve müttefikleri BinAli ve Mübarek’i son anakadar çaresizce desteklediler,devrilmeleri kaçınılmaz oldu-ğunda ise “demokrasi”nutukları atarak halklarıselamladılar. Libya’da bizzataskeri müdahaleyle devrimiboğdular, Suriye’de ise“muhaliflere destek” kisvesialtında devrimin mezhepçibir iş savaşa dönüşmesini,Suriye halkının yaşadığı acıyı

ve çaresizliği keyifle izlediler.n Devrimlerde, yenilgilerle

dolu bir ortamda büyümemiş,genç ve mücadeleci bir akti-vist kuşağı ön plandaydı.Kadınların rolü büyüktü.Farklı mezhep ve dinlerdeninsanlar mücadele içinde bir-leşmişti. İşçi sınıfının güçlüolduğu yerlerde, örneğinMısır’da, diktatörleri devir-mek çok daha kolay oldu.n ABD ve müttefiklerini

değil ama bir başka emperya-list bloku, örneğin Rusya vemüttefiklerini destekleyenrejimler antiemperyalistdeğildir. Dolayısıyla, böyleülkelerde gerçekleşen ayak-lanmalar ABD bloku tarafın-dan kışkırtılmış veya onunsiyasi yörüngesinde olmakzorunda değildir. Esad veyaKaddafi gibi diktatörlerin kat-liamlarını “antiemperyalizm”adına desteklemek utançvericidir. Emperyalizm ancaksıradan insanların özgürlükmücadelesiyle yenilebilir.

Sosyalist İşçi, bundan son-raki dönemde de Arap halkla-rının mücadelesini, zaferleri-ni ve yenilgilerini dikkatletakip ederek okuyucularınaaktardı. Esad Suriye’ye, İsrailGazze’ye saldırıyorken

“Direnen Gazze’nin, Suriyehalkının yanındayız” dedi.Türkiye’de sayısı 2 milyonayaklaşan Suriyeli mültecilereyönelik ırkçılığa karşı müca-dele edenlerin sesi oldu, herfırsatta “Suriyeli mültecilerkardeşimizdir” dedi.

Devrimci bir gazete, hermücadelenin içindeki en ileriaktivistleri bir araya getirecekbir partiyi örgütlemede üst-lendiği rol kadar, farklı şehir-lerdeki ve ülkelerdeki işçile-rin mücadelelerinin deneyim-lerini birbirlerinden öğrene-bilmeleri için bir araç olduğuiçin de önemli.

500. sayıya ulaştığımızbugünden geriye dönüpbakınca, Arap Baharı özelin-de Sosyalist İşçi’nin bunufazlasıyla başardığı görülü-yor.

Bugün Arap devrimleri bir-çok farklı yönden tehdit altın-da. Yenilgiler ve geri çekiliş-ler yaşadı. Ancak dört yılönce Ortadoğu sokaklarınıinleten slogan hâlâ kulakları-mızda, talebimiz olmayadevam ediyor:

Halk, rejimin devrilmesiniistiyor!

Ozan Tekin

Halk rejimin devrilmesini istiyor!

Tunus’un ardından 2011’de Mısır’da gerçekleşen devrim, Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya rejimleri ve emperyalizmin hegemonyasını sarsarkendünyanın geri kalanındaki mücadelelere ilham kaynağı oldu.

Page 17: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

Sosyalist İşçi 17Sosyalist solda AKP'ye karşı

nasıl mücadele edilmesigerektiği konusunda bir kafakarışıklığı var.

Bir paranoyaSolun kafa karışıklığının

nedeni, 28 Şubat'ın pekiştirdi-ği "şeriat geliyor" paranoyası-na sahip olması. Bu paranoya,iki temel siyasal hatanın üze-rinden gelişiyor. Birisi, kema-list fikirlerin solda yankı bul-masına neden olan sol-milli-yetçi gelenek. Bu gelenekle,kemalizmin "laik-batı uygarlı-ğı" pusulasından sapma ola-rak görülen siyasal İslamiyükseliş, geniş emekçi yığınla-rın gündelik sorunlarınakimin yanıt verildiği dikkatealınmadan, aydınlanma proje-sinden bir sapma olarak görü-lüyor. Sol-milliyetçilik, kaçı-nılmaz bir biçimde egemenfikirlerin en köhne biçimleriy-le uzlaşıyor.

"Şeriat geliyor" paranoyasınaneden olan ikinci hata ise, gel-diği farz edilse bile, şeriatakarşı nasıl mücadele edileceğikonusunda devlete güvenme-nin dışında bir perspektifesahip olunmaması.

1994 yerel seçimlerindeRefah Partisi'nin oy patlaması,sadece egemen sınıf, merkezpartiler ve orduda şaşkınlık vepanik yaratmadı. Sol da buşaşkınlığı ve paniği yaşadı.Oysa, siyasal İslamın yükseli-şinin nedeni, krizin toplumunen büyük kesimini oluşturanalt tabakalarda, yoksullar veemekçiler arasında yarattığıtahribata sosyal demokrasininve solun veremediği politik veörgütsel yanıtı İslami hareke-tin vermeyi başarmasıydı.Hızla yoksullaşan ve uçurumayuvarlandığı hissine sahipolan kitleler, şeriat arzusun-dan değil, adil düzen istedik-leri için, adil düzen talebini evev, mahalle mahalle, işyeriişyeri, okul okul dile getirenve örgütleyen harekete yönel-diler. Sol seyretti. Ordu iseseyretmedi. Sol orduyu da sey-retti.

Sol, siyasal İslama akışı dur-duracak bir odak oluşturmakve adil düzeni ancak sermayesistemini toptan yok etmeyihedefleyenlerin kurabileceğiniev ev, mahalle mahalle, işyeriişyeri, okul okul anlatmakyerine, siyasal İslamı egemenburjuvazi lehine bastırmakiçin kemalizmi alabildiğinehortlatan ordunun müdahale-sine ya sessiz kaldı ya da bumüdahaleyi destekledi.

28 Şubat ve AKPOrdunun 28 şubat darbesi

milliyetçiliği yükseltti, bu mil-liyetçilik ise DSP-MHP- ANAPkoalisyonunu üretti.Koalisyon, işçi ve emekçilereeşi benzeri görülmemiş birekonomik saldırı başlattı.Milliyetçi hava, idam tamtam-larıyla, F tipi katliamlarla,Mezarda Emeklilik Yasası'yla,17 Ağustos depremiyle ve enönemlisi Şubat ekonomik kri-

ziyle birlikte gitti.Toplumsal huzursuzluk, her

an her şeyin daha kötüyegideceği hissi ve siyasal istik-rarsızlık 3 Kasım seçim ilanıy-la birlikte seçim yarışına yeri-ni bıraktı. 3 Kasım'da kitleler,milliyetçi partileri, eskiyisavunanları sandığa gömdü.Ne yazık ki toplumdaki yenilikarayışı AKP'yi en öne fırlattı.

Biraz din, biraz para, birazdemokrasi, biraz değişim,biraz…

AKP iktidarının yaptığı enönemli işlerden birisi, ortasınıflarla büyük sermaye ara-sında uzlaşma kayışlarınıyeniden yerine oturtmasıdır.Tayyip Erdoğan hem CocaCola'nın açılışlarına katılmak-

ta hem de küçük esnafın tem-silciliğini yapmaktadır.

Kuşkusuz AKP, siyasl İslamideğerlere yaslanmakta, cema-atlerle yakın ilişkisini sürdür-mektedir. Ama AKP liderliği-nin 28 Şubat'tan çıkarttığı enönemli ders, büyük sermayey-le iyi geçinmek zorunluluğu-dur. AKP hızla merkezin parti-si olma yönünde adım atmak-ta ve her geçen gün,TÜSİAD'ın arayıp da bulama-dığı bir parti haline gelmekte-dir.

Bu yüzden AKP'nin şeriatçıolduğunu düşünmek tümüyleyanlıştır. AKP, halkın genişkesimlerinden oy alan ve bukitlesel meşruluğunu egemensınıf lehine hırslı bir biçimde

kullanan merkezci bir partidir.Bu merkezcilik, küresel ser-

mayenin "Yeni AmerikanYüzyılı Projesi"yle de uyumlubir politik strateji anlamınageliyor.

Bush'un sözcülüğünü yaptığı"Yeni Amerikan YüzyılıProjesi" iki örgütün eylemle-rinde cisimleşmiş vaziyette.Birisi IMF diğeri ABD ordusu.

ABD ordusu bir yandan dün-yaya gücünü gösterir ve hege-monyasını kurmaya çalışır-ken, diğer yandan da bu aske-ri gücüyle IMF programlarınıharfiyen uygulayacak olan,devlet aparatının küçültüldü-ğü, küresel sermayenin birdediğini iki etmeyecek olansiyasal rejimlerin kurulmasını

garantiye almaya çalışmakta-dır.

İşte AKP bu politik rüzgarada yaslanıyor. Türkiye'de ege-men sınıf, ABD'nin "hegemon-ya demokrasisi"yle bütünleş-mekten başka bir stratejiyesahip değil. AKP, toplumdakideğişim ve yenilik isteğini,Türkiye'de büyük sermayeninbütünleşmek için yanıp tutuş-tuğu ABD'nin kurmak istediğidünya düzeninin izin verdiğikadarıyla demokratikleşmeninsınırlarında eritmek istiyor.

Bu yoksulluğun demokrasisi-dir. Bu savaş demokrasisidir.

Bu sermaye demokrasisidir,işsizlik demokrasisidir, F Tipidemokrasidir, bombardımandemokrasisidir.

Bu küresel sermayenin işinegeldiği kadar demokrasidir.IMF demokrasisidir.

Basın açıklaması özgürlü-ğüyle birlikte, kamu reformuadı altında her şeyi satmanındemokrasisidir.

Ekonomide büyük sermayeaçısından toparlanma olur-ken, işsizlik oranlarının art-maya devam etmesini sağla-yan demokrasidir. Kıbrıs hal-kının iradesini tanıyor görü-nürken adayı ABD'nin askeriüssüne çevirmenin demokrasi-sidir.

Bu, AKP'nin sınırını göster-mektedir. Emekçilerin, sosya-listlerin radikal demokrasiprogramını savunan, IMF poli-tikalarına karşı çıkan veABD'nin savaşını durdurmakiçin örgütlenen yaygın kitleselkampanyalar, sokak gösterile-ri ve grevler ve işçi eylemleriAKP'nin gerçek yüzünü mil-yonlarca insana gösterecektir.Yeter ki sabırlı, milliyetçiliğeve eski sloganlara saplanıpkalmadan mücadele etmesinibilelim.

Şenol Karakaş

Not: Sosyalist İşçi’nin 10mart 2004’teki saysında yayın-lanan bu yazı. Sosyalist İşçiAKP iktidar olduğu gündenberi, AKP’yi yenmek için taba-nını AKP’den kopartmakgerektiğini, AKP liderliğininburjuva politikalarıyla taban-daki yoksullar arasındakiçelişkinin derinleşmesi içinmücadele edilmesi gerektiğinianlatıyor. Ulusalcılar ise enbaştan itibaren AKP’nin dinedayalı bir rejim kuracağını, buadımı atmak için zamanınıkolladığını savunarak, laikle-rin ittifakını kurarak AKP’yigerileteceğini savundu.Ulusalcı muhalefet AKP’ninşansı oldu. AKP’ye oy verenkitlelere “bidon kafalı” diye-rek bu tabanı etkileme şansınıkaçırdı. AKP tabanına liderli-ğini teşhir etmeyi amaçlayanözgürlükçü sosyalistleri düş-manlaştırmaya çalıştılar.Sosyalist İşçi gazetesinin2002’den beri izlediği politika,patronların partisi olanAKP’nin yeni liberal politika-larının teşhir edilmesinin detarihidir.

AKP nasıl bir partidir?

Soma madenlerinde 302 işçininölümüyle sonuçlanan iş cinayeti,

AKP’nin kolladığı patronların işlediği sayısız suçtan biri.

Page 18: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

18 Sosyalist İşçi

18 Sosyalist İşçi

Sosyalist İşçi’de Ermenisorunuyla ilgili ilk yazı Nisan1985 tarihli 13. sayıda soykırı-mının 70.yıldönümü vesile-siyle Recep Gökırmak tarafın-dan kaleme alınan “Ermenikatliamı üzerine” başlıklıyazıdır. Yazı “ErmeniHalkının toptan imhası, kat-liamı yüzlerce yıldır sürege-len bir olgudur” cümlesiylebaşlıyor. Oldukça uzun olanyazıda Ermenilerin 4. yüzyıl-dan itibaren Anadolu toprak-larındaki tarihleri, Osmanlıyönetiminde uygulanan poli-tikalar, Hamidiye Alayları,Ermeni ulusal hareketininbaşlangıcı, 1915 te yaşanankatliam, Cumhuriyetin kuru-luş sürecindeki baskı ve asi-milasyon, dış politikadaErmeniler gibi sorunun çeşitliyönleri ayrıntılı bir biçimdedeğerlendirilmiştir.“Tutumumuz ne olmalı” arabaşlığı ile yazılan bölüm ise odönemdeki Türkiye solununkonuya ilişkin yaklaşımı gözönüne alındığında oldukçaçarpıcıdır.

Ermenilere uygulanan vah-şetin boyutları ve tarihselolgular hakkında daha fazlabilgilendirmeye ihtiyaçbulunduğu vurgulandıktansonra “Kürt ve Türk solununve bu arada örgütlenmemizinde bu konuda yeterli çabaiçinde olduğu söylenemez Bukonuda çabalar mutlaka arttı-rılmalı sistemli teşhire dönüş-

türülmelidir.” Bu teşhirinsadece tarihsel gerçekliklerinaçığa çıkması açısındandeğil, güncel ırkçılığa karşımücadelenin bir parçası ola-rak ele alınması gerektiği vur-gulanmıştır. Hem sunduğuperspektif hem de kendi tutu-muna ilişkin özeleştiri yapa-bilme becerisi o dönemdekisolun konuya ilişkin poziyo-nu göz önüne alındığındaSosyalist İşçi’yi radikal birbiçimde faklılaştırmıştır.

Sosyalist İşçi bu perpestifiniyayın hayatı boyunca koru-maya özen göstermiştir.Irkçılığa, milliyetçiliğe karşıyaşanan her gelişmede karar-lı bir biçimde tutum almıştır.

O dönemde tek tük yayınla-nan Ermeni edebiyatı dairkitaplar tanıtılmaya çalışıla-rak soykırımın kültürel boyu-tu dile getirilmiştir.Ermenilerin “kavaragan kra-ganutyan” dedikleri Türkçeyetaşra edebiyatı olarak çevrile-bilecek bir ekolün yaşayanson temsilcisi MıgırdiçMargosyan’nın “Söyle MargosNerelisen?”adlı kitabıSosyalist İşçi 13 Aralık 1995sayı 32’de kitap tanıtımı say-falarında yer almıştır.

Sosyalist İşçi’nin 24 Ocak1996 tarihli 35. sayısındaDadrian’ın BelgeYayınları’ndan çıkan“Jenosid” adlı kitabı tanıtıl-mıştır. Dadrian’ın soykırımıdaha önce yayınlanmamış

olgulara dayanarak anlatma-sına dikkat çekilerek okurlarabu tür vahşetlerle bir dahakarşılaşmamak ve mücadeleedebilmek açısından özellikletavsiye edilmiştir.

Soykırımın tanınmasıiçin mücadele

Ermeni sorununun uluslar-arası düzeyde gündeme gel-mesi ve çeşitli ülkelerin par-lamentolarında soykırıminkarının suç sayılması süreciSosyalist İşçi tarafındanyakından takip edilmiştir. Buvesileyle sokağa çıkan faşist-lere karşı amansız bir müca-dele verilmesi gerektiği vur-gulanmıştır. ÖrneğinSosyalist İşçi 4 Ekim 2000tarihli 142. sayıda “Ermenisoykırımını görmezden gele-mez” başlıklı yazıda resmiinkarcı tutuma karşı sosya-listlerin Ermeni soykırımıgerçeğini anlatması gerektiğivurgulanmıştır.

Sosyalist İşçi’nin 18 Ekim2000 tarihli 143, sayısında“soykırım tabusunu yıkalım”başlıklı yazıda ezilenlerintarihinin bir parçası olarakErmenilere yönelik kanlı geç-mişle hesaplaşmaya çağrı yeralmaktadır. Yazıda “bizlertabii ki ezilenlerin tarihinianlatmak ve resmi tarihi teş-hir etmekle yükümlüyüz amasorun sadece tarih anlatımıdeğil bugünü de belirliyorbugünkü ırkçılığın kökenleri-

ni oluşturuyor. Ermeni soykı-rımı yaşanmştır ve bununsorumlusu Türk milliyetçiliği-dir” denmektedir.

Sosyalist İşçi, 31 Ocak 2001tarihli 148. sayısında“Ermeni soykırımı gizlene-mez” başlıklı yazıda, Fransaparlamentosunda inkarın suçsayılması üzerine Türk ege-men sınıfı tarafından geliştiri-len tavırla tartışılmıştır. “Dışgüçler”, “herkes bize düş-man” argümanlarna karşısorun dışarıda değil içerdediyerek Fransız mallarınakarşı başlatılan boykot eleşti-rilmiştir. Sorunun nasıl içer-de olduğunu açıklamak içinbu toprakların kadim halkla-rından olan ErmenilerinOsmanlı döneminden itiba-ren neler yaşadıklarına vecumhuriyetin kuruluşuylabirlikte nasıl kıyıma uğratıldı-ğına ilişkin tarihsel gerçeklik-lere yer verilmiştir.

Sosyalist İşçi’nin 15 Şubat2001 tarihli 149. sayısındasorunu konuşmak için nispe-ten diyalog kapısının aralan-dığı koşullarda “Diyalogkuracaksak; siz haklısınızdiyen Ermenilerle ancak…”başlıklı yazıya yer vermiştir.Tarihsel ve güncel olarak kat-liamın sorumluluğunu taşı-yanlardan hesap sorulmasıgerektiğin vurgulayan yazıda“hangi durumlarda başkası-nın acılarını paylaşıyoruz,hangisinde kendi acımızı baş-

kalarına paylaştırmaya teşne-yiz? Ermenilerle paylaşmayaaçık olduğumuz sadece vesadece kendi acımız mıyoksa?”denerek yüzleşmekonusunda nasıl adm atılma-sı gerektiği vurgulanmıştır.

Sosyalist İşçi bundan sonra-ki sayılarında TCK 301.madde dolayısıyla Agos veHrant Dink’e açılan davalar,tehditler yer veren ve bu yazı-nın sınırlarını aşan pek çokhaber, yorum yer almıştır.Hrant’ın katledilmesininardından çıkan 269. sayınınkapağı “HepimizErmeniyiz”dir. 301. maddeninkaldırılması için Ermeni soy-kırımının tanınması ve milli-yetçilerden hesap sorulmasıiçin “yas tutma örgütlen”vurgusuyla yayınlanmıştır.Ve Sosyalist İşçi okurlarınaverdiği sözü tutarak HrantDink cinayeti davasının sıkıbir takipçisi olmuştur.

Ermeni soykırımının 70. yılıdolayısıyla yayınlanan ilkyazıdan bu yana 30 yıl geç-miş. Sosyalist İşçi sayfalarışimdi yüz yıllık inkar süreciiçin mücadele eden, devlet-ten hesap soran kampanyala-rın, aktivistlerin haberleriyledolu. Sosyalist İşçi yayınhayatında okurlarıyla birliktebir tabunun yıkılmasındamücadele etmeye devam ede-cektir.

Nurdan Tarkan

Ermeni Soykırımı’nınhesabını soran gazete

24 Nisan 2011, Taksim

Page 19: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

Sosyalist İşçi 19

Sosyalistlerin dünyayı kavra-yış biçiminin, uluslarla veuluslar üzerinden kurgulananherhangi bir görüşle hiçbirbağı yoktur. Bize göre, tarihinmotoru, farklı toplumsal sınıf-lar arasındaki mücadeledir.Üretim araçlarının mülkiyeti-ne sahip olan –farklı uluslar-dan- sınıfların çıkarları; vebunların sömürdükleri –farklıuluslardan- emekçilerin çıkar-ları birbirleriyle ortaktır. Ulusdediğimiz, kapitalizmin ihti-yaçları doğrultusunda yaratıl-mış bir kimliktir.

Ancak bu, ulus devletlerebölünmüş bir dünyada, ulus-ların temel alındığı siyasisorunlara kayıtsız kalacağımızanlamına gelmez. Sosyalistlertarih boyunca ulusal sorunlarıdikkatle ele alarak, işçi sınıfı-nın uluslararası birliğini en iyisağlayacak formülasyonu bul-maya çalıştılar.

Karl Marx’ın bu konudakigörüşleri, İngiltere ile İrlandaarasındaki ulusal sorun üzeri-ne yaptığı analizler sonucuolgunlaştı. Marx’a göre, 1870yılında, İngiltere’deki tümişyerleri İngiliz ve İrlandalıişçiler arasında iki düşmankampa bölünmüştü. Ve İngilizproletaryasının –örgütlüolmasına rağmen- güçsüzolmasının sebebi, İrlandalıişçilere duyduğu nefretten veonlara karşı kendisini egemenulusun bir bireyi olarakkonumlandırmasından geli-yordu. Kapitalist sınıf, iktida-rının sırrının bu olduğununfarkındaydı. Marx, buradanyola çıkarak “Başka bir ulusuezen ulus özgür olamaz”sonucuna vardı.

Benzer şekilde, halklarhapishanesi olan ÇarlıkRusya’sında, BolşevikParti’nin liderlerinden Leninde ulusal sorun konusundaMarx’ın tutumunu izliyor vehatta geliştiriyordu. Lenin’egöre, ülkedeki bütün siyasalortamı baştan aşağıya zehirle-yen Büyük Rus milliyetçiliğiy-di. Ve Rus işçi sınıfı, eğer sos-yalizm için mücadele edecek-se, Çarlık’ın ezilen uluslarüzerindeki baskısına ortak

olmayı derhal reddetmeli; sos-yalistler bir ulusun diğeri üze-rindeki ayrıcalıklı durumunakarşı mücadele etmeli ve dola-yısıyla tüm ezilen uluslarınkendi kaderlerini tayin etmehakkını, ayrılma hakkı dahil,savunmalıydı. Bu, yeni ulusaldevletlerin kurulmasındanyana olmak değil; farklı ulus-ların işçileri arasındaki güvenive mücadele birliğini tesisetmenin tek yoluydu.

Troçki ise, 1913’te ekonomik,dilsel veya coğrafi bazı kıstas-larla bir “ulus” tanımı yapma-ya çalışan Stalin’in anayışınakarşı, “Bu sorunda [ulusların‘tanımlanması’ sorununda]soyut bir kıstasın fazla anlamtaşımaz, çok daha önemlisi[siyahların] tarihsel bilinci,duyguları ve dürtüleridir”

diyordu. Hatta, sürekli devrimteorisinin geliştirilmesi ileLenin’in yöntemini tamamlı-yor, geri kalmış ülkelerdekiulusal bağımsızlık mücadele-lerinin, ancak işçi sınıfınınmücadelenin önderliğinialması ve durumu işçi sınıfı-nın iktidarı için bir mücadele-ye dönüştürerek sosyalist dev-rimi başka ülkelere yaymaamacını gütmesi ile başarılıolabileceğini söylüyordu.

Sosyalist İşçi etrafında oluş-turulan siyasi gelenek,Türkiye devletininKürdistan’daki sömürgeciliği-ne ve Kürt halkı üzerindeuyguladığı baskı politikaları-na böyle bir geleneğe yaslana-rak yanıt verdi. Kürt halkınınmücadelesini her zaman, eleş-tirel fakat koşulsuz bir biçim-

de destekledi.Bu, şu anlama gelir: Ezilen

ulusun içinde o halkın ulusalhakları için mücadele yürütenen kitlesel siyasi örgütlenmehangisi ise, onun taleplerini, oulusun kendi kaderini tayinetmesi açısından destekler vekendi programımız sayarız.Bunu, bu ulusal kurtuluşhareketinin sosyalist olupolmaması, barıştan yana olupolmaması veya bizim beğendi-ğimiz mücadele yöntemlerinikullanıp kullanmaması gibişartlara bağlamayıp, koşulileri sürmeden yaparız.

Sosyalist İşçi, savaşın en sertnoktaya ulaştığı ve Türk milli-yetçiliğinin en saldırgan oldu-ğu dönemlerde de, barış veçözüm sürecinin geliştiğidönemlerde de Kürt halkınınözgürlük taleplerini Batılıemekçilere anlatmak içinmücadele etti. Öcalan yaka-landığında, şovenizme hiçbirtaviz vermeden önce “İdamahayır” dedi, daha sonra PKKliderinin İmralı’dan yaptığıbarış çağrısını destekledi ve

Öcalan’ın özgür bırakılmasınısavundu. “Terörle mücadele”kapsamında çıkarılan GüneyKürdistan’a yönelik savaş tez-kerelerinin tamamının karşı-sında durdu. Manşetlerinde“Ölüm değil çözüm”,“Hepimiz Kürdüz hepimizDTP’liyiz”, “Artık yeter!Silahlar sussun barış konuş-sun” ve “Sınırötesi değil barış-çı çözüm” gibi ifadelere yerverdi. DTP’nin kapatıldığısüreçte, “KCK” tutuklamala-rıyla binlerce Kürt siyasi akti-vist hapse atılırken dayanışmaçağrısını yükselttik, Kürt hare-keti demokratik özerkliği gün-deme getirdiğinde derhal des-teğimizi sunduk, açlık grevlerisürerken “Barış için ölümleridurdurun” dedik.

2008 yılı sonundaki açılımgünlerinde de, 2013 yılındabaşlayan çözüm sürecinde de,tıpkı savaş sürecinde olduğugibi barış masasında da Kürthalkının yanında olduk.Çözümü kararlı bir biçimdesavunduk ve Batı’da hükümetüzerinde basınç oluşturacakkitlesel bir barış hareketiniinşa etmek için çabaladık.

Bu dönemde Sosyalist İşçi’deher zaman olduğu gibi barışbayrakları yer alıyordu,Öcalan’ın Newroz’a yolladığımesajla açtığı döneme“Barışın baharı” diyorduk,manşetlerimizde “Irkçılığıyeneceğiz! Barış kazanacak”,“Barış için sen de bir şey yap”,“Çözüme evet” ve “Savaş değilbarış” yazıyordu.

Bunun dışında, elbette Kürthareketine eleştirilerimiz deoldu. Örneğin, "milliyetçi lobi-ler" adı altında Yahudileri,Rumları ve Ermenileri hedefhâline getiren anlatılara ben-zer açıklamalar yapıldığında,bunun ortak mücadelemizezarar vereceğini yoldaşça tar-tıştık.

Sosyalist İşçi tüm bunlarıyaparken, ulusal eşitsizliğiortadan kaldırmanın yanı sıra,Batı’daki emekçileri Türk ege-men sınıfına bağlayan Türkmilliyetçiliğinin geriletilmesiiçin mücadele ediyordu. İşçisınıfının kendi çıkarları içinbağımsız bir siyasi hareketinşa edebilmesinin yolu,emekçilerin saflarında milli-yetçi fikirlerin mağlup edilme-sinden geçiyor.

Ozan Tekin

Kürt halkına özgürlük ve barış mücadelesi“Ezen ulusun mülksüz, yoksul sınıfı olarak Türkiye işçi sınıfı,Kürdistan halkının kendi kaderini tayin hakkını, ayrılma hakkı dadahil olmak üzere tanır ve bu mücadelesinde kayıtsız şartsızKürdistan halkını destekler.” (Sosyalist İşçi, sayı: 1, Nisan 1984)

1 Mayıs 2011, Taksim.

Page 20: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

20 Sosyalist İşçi

Darbeye Karşı 70 MilyonAdım, beklenin ötesinde birgücü harekete geçirerek ilkadımını attı ve Taksim"Darbeye dur de!" sloganlarıy-la sallandı.

Şimdi yapacak işlerimiz var.Sadece Taksim'i değil, tümmeydanları sallamak müm-kün. 21 Haziran gösterisi dar-beyi durduracak geniş bir halkhareketi yaratmanın mümkünolduğunu gösterdi. Çünkü 21Haziran gösterisinin en önemliözelliği, katılan binlerce insa-nın darbe girişimlerine karşıduyduğu öfkeydi.

İki hafta içinde örgütlenenbir yürüyüşün hem bu kadaryığınsal, hem bu kadar öfkelihem de tek pankart/tek sloganaltında yan yana sorunsuz birbiçimde gerçekleşmesi, hare-ketin sahip olduğu genişpotansiyeli gösteriyor.

Şimdi, bu potansiyeli örgüt-lemek ve darbecilerin gözünüdaha da korkutacak adımlarıatmaya devam etmek gerek.

Şimdi, yapacak işlerimiz var.Bu işlerin birincisi, 70 Milyon

Adım'ın yaygın bir koalisyonolarak her şehirde inşa edil-mesidir. Her şehirde toplantı-lar, basın açıklamaları ve aklagelecek her türden etkinlikle70 Milyon Adım örgütlenebilir.

Bu kampanyanın yaygınlaş-ması için ikinci ve en az birin-cisi kadar önemli olan işimizise darbeye karşı mücadeleninönemini solun, sendikalarınve kitle örgütlerinin içindekazanana kadar yapmayadevam etmektir.

Siyasal demokrasinin daral-tılması yönündeki müdahale,

27 Nisan muhtırasından beritırmanan darbeci tahakkümengellenmek zorunda. Bu bir-kaç kötü niyetlinin demokrasigıcıklığından kaynaklanan birsüreç değil çünkü. Bu aynızamanda Ergenekon'dur, buaynı zamanda Hrant yoldaşıöldüren iklimin sürmesidir, buaynı zamanda ırkçılık ve milli-yetçiliğin güvenli bir iklimdeyaygınlaşmasıdır. Içinden geç-tiğimiz sürecin bir darbe süre-ci olmadığını düşünenler 27

Nisan e-muhtırasını görmez-den geliyor ve darbe sürecininhangi güçle hesaplaştığını daunutuyor. 27 Nisan muhtırası,"Ne mutlu Türk'üm demeyen-leri" nasıl tanımlıyordu.Sonuna kadar mücadele edil-mesi gereken düşmanlar ola-rak.

Mevcut demokrasinin sınırla-rını beğenmeye biliriz.Beğenmiyoruz da. Ama"Hepimiz Hrant'ız" sloganınıata- bildiğimiz koşulları, kısıtlı

demokrasinin tüm mekaniz-malarını dağıtırken "HepimizErmeniyiz!" sloganını atanlarıdüşman ilan edenlerin yöneti-me el koyduğu koşullarlakıyaslayamayız. Darbe süreci-ni durdurmak bu yüzden çokönemli.

Darbeye karşı mücadeleyiAKP'yi desteklemekle eştutanlar, tam tersine, AKP'nindemokrasi ufkunun darlığınıaşacak mücadelenin de aşağı-dan darbeye karşı örgütlenen

hareket oduğunu görmedikleriçok açık. Aşağıdan mücadeledarbecileri ne kadar geriletir-se, bujuvaziyi de o kadar geri-letir, onun demokrasi alayışınıda o oranda dağıtır ve AKP'yiteşhir eder. Darbeye karşımücadele de bir tartışmanınise hiçbir faydası yok.Türkiye'nin Iran olup olmaya-cağı tartışması bu. Böyle birtehlike yok, çünkü AKP şeriat-çı bir parti değil. Bu statüko-cuların iddiasıdır. AKP, burju-vazinin yeni liberal politikala-rını dakik bir biçimde savunanpartisidir. Amacı bugün ya dagelecekte bir gün mollalar reji-mi kurmak değil, bugün vegelecekte sermayenin kamusalalanı kendi lehine dağıtma vedüzenleme sürecini tamamla-maktır. Bu yüzden Iran örneği-ni bugün tartışanlar, YargıtayBaşsavcısı'nın iddianameleri-nin doğruluğunu daha iddia-name yayınlanmadan kabuleden bir illüzyon dünyasındayaşıyor.

Sendikaların, solun tabanın-da bu tartışmaları ne kadargüçlü yapabilirsek ama biryandan da sokağa, 21Haziran'ı gerçekleştiren öfke-ye, sokağa bakıp hareketi inşaetmeye devam ede- bilirsek,aşağıdan bir hareket demokra-sinin burjuva sınırlarını zorla-yacağı gibi emek hakları içinde mücadelenin kanallarını daaçacaktır.

(Bu sayfadaki yazılarSosyalist İşçi’nin 27 Haziran2008 tarihinde yayınlanan329. sayısında yayınlandı)

2007 yılında 27 Nisan muhtı-rası verildiğinde, Sosyalistİşçi hemen bir özel sayıyla,darebeye karşı tepkiyi örgüt-lemeye çalıştı.

“Sözde değil özde demokra-si istiyoruz/ Darbeye geçityok!” manşetiyle çıkan yayın-da, “Bugün tek ama tek birgörev var: Darbeye karşı çık-mak! 12 Mart’a, 12 Eylül’edönüş yok. İşkencehanelere,idam sehpalarına dönüş yok.28 Şubat’a dönüş yok. Herkestavrını belirlesin.Demokrasinin çifte standardı

yok. Ya seçilenlerin yanında-sınız ya da darbecilerin, derindevletin yanındasınız. Yaözgürlükleri savunursunuz yada darbeleri ve diktatörlüğü.Ya ırkçılardan ve milliyetçi-lerden yanasınız ya da özgür-lüklerden yanasınız. Ortasıyok!” deniyordu.

2007 yılında 28 Nisan’dagerçekleşen darbeye karşı aniverilen yanıt tesadüf değildi.Sosyalist İşçi 1997 yılında ger-çekleşen 28 Şubat darbesinede cepheden karşı çıkmıştı.28 Şubat darbesinden hemen

sonra yayınlanan sayısınınmanşeti, “Darbeye geçit yok!Çözüm sol blok” diyordu. 28Şubat’ın ardından Sosyalistİşçi sol içinde darbeye amasızfakatsız karşı çıkanların kür-süsü haline geldi. AmaSosyalist İşçi asıl rolünü,2008 yılında yerine getirdi.Sosyalist İşçi etrafında örgüt-lenen kadrolar başk bir dizigüçle beraber darbecilerekarşı sokaktaki ilk etkin eyle-mi örgütlediler.

Eyleme binlerce insan katıl-dı. 21 Haziran 2008’de gerçek-

leşen eylemden sonra çıkanilk Sosyalist İşçi’de, “darbeyekarşı ilk ses” manşeti atılmış-tı. Eylemler arka arkaya geldi,Ergenekon tutuklamaları,Balyozcuların teşhir edilmesiarka arkaya geldi ve 28 Şubat2010’da Türkiye’nin hemenhemen tüm şehirlerinde dar-becilere karşı on binlercekişinin katıldığı eylemlerörgütlendi.

Darbecileri gerileten, işte busokak eylemleridir.

Darbeye karşı ilk adımıattık devamı gelecek

Darbe karşıtlarının megafonu

21 Haziran 2011, İstanbul İstiklal Caddesi’nde 10 bin kişinin katıldığı, gerçekleşmekte olan birdarbeye karşı ilk yürüyüş.

Page 21: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

Sosyalist İşçi 21

“Batıda yetmez ama evet,Kürdistan’da boykot!”

Sosyalist İşçi’nin bu özelekinde, ‘aşağıdan mücadele’vurgusunun gazetenin 500sayılık serüveninin vazgeçil-mezlerinden olduğunu akta-ran pek çok yazı yer alıyor. Budurum gazetenin dünyanıntemel çelişkisini nasıl açıkla-dığıyla ilgili bir mesele. Temelyarılmanın ezen ve ezilenlerarasında olduğu kapitalizmdeSosyalist İşçi’nin pusulası herzaman işçi sınıfı oldu.

Bu yüzden Sosyalist İşçi say-faları için işçi sınıfının ekono-mik, politik haklarını genişle-ten her türlü mücadele çokönemli oldu. Kürt halkınınözgürlüğünü savunmak da işgüvencesi için mücadele debir ve aynı şeye hizmet edenpolitik tutumlar oldu. Yani işçisınıfı mücadelesinin gelişme-sinin sadece ekonomik talep-lerin kazanılmasından ibaretolmadığını politik kazanımla-rın da mücadelenin ayrılmazbir parçası olduğunu savunanbir yayın çizgisi izledi.

Bu hattın savunulduğu biryayında darbecilerden hesapsorulması ve Ergenekon’undağıtılması gibi taleplerin işçisınıfının mücadelesiyle bağınıkurmak doğal olandı. NitekimSosyalist İşçi darbelere karşımücadelenin de megafonuoldu.

2008’de başlayan Ergenekonsoruşturmaları aynı zamanda

büyük bir darbe karşıtı hare-ketin sokağa çıkmasının dafişekleyicisi oldu. Askerinsiyasete müdahalesinden bez-miş olanlar güncel darbe teh-ditlerine karşı çıkmakla yetin-meyip 27 Mayıs, 12 Mart, 12Eylül, 28 Şubat gibi bütün‘demokrasiye balans ayarları’çekenlerden hesap sormayıhedefledi. Bu hareketindönüm noktası 2010’daki ana-yasa referandumu oldu.Referanduma sunulan anaya-sa değişikliği paketi birçokaçıdan yetersizdi ama uğrunamücadele edilen maddeleri dekapsıyordu. Sosyalist İşçi refe-randumda “Yetmez Ama Evet”diyenlerin platformu oldu. 12Eylül anayasasından darbeci-leri koruyan maddelerin çıkar-tılmasının önemli olduğunuama AKP’nin demokrasimücadelesinin bayrağını taşı-yamayacağını anlattı Sosyalistİşçi. Bu yüzden yolsuzluksürecinde Sosyalist İşçi’nintavrı kendi yolsuzluğununüzerini örtmek için darbecilerisokağa salan AKP’ye karşı‘yetti artık’ demek oldu.

Ama gazetenin politikasınınbir diğer unsuru, bir yandan“yetmez ama evet” derken,aynı anda, “Kürdistan’da boy-kot” tutumunu benimemişolmasıydı. Çünkü,Kürdistan’da referandumda yada her hangi bir gelişmedenasıl bir tutum alacağına, Kürthareketi kendisi karar verir.

Batıda yaşayanlar, bu kararıdesteklemek, karara dair eleş-tirileri varsa bu eleştirileri deKürt hareketinin kendisineyapmak durumundadır.

Bu çerçevede Sosyalist İşçi2010 referandumunda, ‘Bizeyeni, demokratik, özgürlükçübir anayasa gerek dedi’ amageçici 15. maddenin kaldırıl-masını küçümsemedi.Ergenekon davaları önemlidirdedi ancak darbelerle gerçekbir hesaplaşmanın ancak top-lumsal bir gücün AKP’yebasıncıyla mümkün olduğunuanlattı.

458. sayısında yayınlanan‘Başbakan’a açık mektup’taşöyle sesleniyordu Sosyalistİşçi: Darbe tehdidiyle hesabı-nızın, hükümetinize yönelipyönelmediğiyle belirlendiğinide en başından beri biliyoruz.

Devletle anlaştığınızı, hattabizzat devlet haline geldiğinizidüşünüyor olabilirsiniz.Tehdit size yöneldiğindedemokrat, sizin de tehdit ola-rak görüdüklerinize yöneldi-ğinde baskıcı uygulamaları birpolitik enstrüman olarak kul-lanacak kadar nobran olduğu-nuzu da biliyoruz.Darbecilerle mücadelenin sizehavale edilemeyecek kadarciddi bir iş olduğunu da bili-yoruz. Bu yüzden, Balyozcularhakkında suç duyurusundabulunduk. Bu yüzden, 12 Eylülreferandumunda “Yetmez amaEvet” dedik ve bu yüzden, dar-belere, Ergenekon’a, cuntacı-lara, Hrant’ın katillerini besle-yen derin karanlığa karşısokaklara çıktık.

Sosyalist İşçi için referandu-mun sonucunun Türkiye’dekiekonomik, politik, demokratiksorunların çözümü için birsihirli değnek işlevi görmeye-ceği açıktı. Bu yüzden önemliolan paketin yetersiz bulunankısımları için yani daha fazlademokratik reform talebinikazanmak için mücadeleyedevam etmekti. Kürt halkınınözgürlüğü, işçi sınıfının hakla-rı, kadınların özgürlüğü, nef-ret suçlarının önlenmesi,Ermeni soykırımının tanınma-sı gibi bir dizi başlıkta 12 Eylül2010’da oylanan paket ‘yet-mezdi’. Haftanın en önemlipolitik gelişmesine gazeteninbakışını aktaran ‘Sosyalist İşçi

Diyor Ki’ köşesindeki analizgazetenin Yetmez Ama Evetkampanyasına nasıl bir mis-yon biçtiğini ve işçi sınıfınınmücadelesinde nereye konum-landırdığını gayet net açıklı-yor. “Bu ne referandum son-rası yeryüzü cennetine ulaşa-cağımız anlamına geliyordune de AKP’nin oylanması. Birreform kazanıldığında, yenireformları kazanmak içinmücadele etmek, hem eldeedilen reformları kalıcı halegetirmenin hem de özgürlükle-rimizi kendi mücadelemizlekazanabileceğimiz bilinciningelişmesi anlamına gelir.”

Yetmez Ama Evet kampanya-sı etrafında birçok tartışmayürütüldü. Sosyalist İşçi butartışmalardaki rolünü önem-siz görmedi, kendini demokra-si mücadelesinin bir mevzisiolarak konumlandırdı.Özgürlükleri savunurkentutarlı olmanın başka bir yoluda yok zaten. Kampanyayasaldıranların Ergenekoncular,ulusalcılar ve ulusalcı sosya-listler olması, yolsuzluk dos-yalarının açığa çıkmasındansonra Erdoğan’ın derhal yet-mez ama evet kampanyasıylaelde edilen kazanımları gaspetmek için düğmeye basması,2010 kampanyasının ne kadardoğru ve yaşamsal bir önemesahip olduğunu da gösteriyor.

Meltem Oral

Sosyalist İşçi referan-dumda Yetmez AmaEvet diyenlerin platfor-mu oldu. 12 Eylül anaya-sasından darbecilerikoruyan maddelerinçıkartılmasının önemliolduğunu ama AKP’nindemokrasi mücadelesi-nin bayrağını taşıyama-yacağını anlattı.

“Batıda yetmez ama evet,Kürdistan’da boykot!”

Page 22: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

22 Sosyalist İşçi

27 Mayıs akşamı GeziParkı’nda ağaçların sökülmesigirişimine karşı 10 aktivistGezi Parkı’nda oturma eylemi-ne başladı. Bir hafta içinde70’i aşkın ilde 300’den fazlagösteriye yaklaşık 1 milyonkişinin katılnasıyla, AKPhükümetini tarihinin enönemli siyasi kriziyle karşıkarşıya kaldı.

Türkiye’ye yayılarak sürenhareket tüm siyasi dengelerisarsan büyük bir hareket. Buhareketin bir günde şekillen-medi. AKP’nin neoliberalkibri, toplumda büyük bir tep-kiyi biriktirdi. Tepkinin ilknedeni, başbakanın üslubu.Dışlayan, %50’lik oy desteği-ne yaslanarak “dediğimdedikçi” olan, “aşağılayan”,umursamayan, kendisi gibidüşünmeyen insanları böcekyerine koyan tavrı. Bu tavır,yasakçı ve toplumun çeşitlikesimlerinin yaşam biçimleri-ne müdahale eden tutumlarlael ele gitti. Kürtaj yasağı,çevre katliamı, kentsel dönü-şüm, HES’ler, nükleer santral,3. Köprü, Taksim projesi,kamusal alanların özel serma-yeye devri, toplu ulaşım alan-larının otellere satılması, alkol

yasağı, Çamlıca’ya cami yapıl-ması, ertesi gün hapının reçe-teye bağlanması, 3. KöprüyeAlevilerin katili Yavuz SultanSelim adının verilmesi, EmekSineması’nın yıkımı, kömürlütermik santral yapma çılgınlı-ğı...

Bunların üstüne, hükümetingösterilere sık sık, aşırı birşekilde gaz bombasıyla müda-hale etmesi, tepkiyi biriktirdi.

Taksim’deki gösteri yasağı,Erdoğan’ın yine küçümseyicitavırla, toplumsal öfkeninbirikmesini hızlandırdı.

Çoğunluğunu gençlerin oluş-turduğu ve her hangi bir kalı-ba sığması mümkün olmayanharekete hareket Taksim GeziParkı’nı yeniden kazandığıandan itibaren ulusalcılar daharekete müdahale etmeyebaşladı.

Şimdi, hem hareketin talep-lerini kazanması için hem debu hareketten milliyetçiözlemleriyle cuntaya davetiyeçıkartmaya çalışanları gerilet-mek için mücadeleye devamedeceğiz. Erdoğan’ı da gerile-teceğiz, milliyetçileri de. Neoliberal kibri de yeneceğizdarbe severliği de.

Önce ağaçları korumak içinparkta oturma eylemi başla-tanlara polis hunharca saldır-dı ve bugün hükümetin yenil-gisi ile biten süreç başladı.Direniş giderek GeziParkı'ndaki ağaçların kesilipkesilmemesinden çıkarakpolisin şiddetine karşı birharekete dönüştü.

Gezi Parkı direnişini hiçbirsiyasi örgüt düzenlemedi,aylardır süren bir sessiz dire-nişin sonucunda eylem başla-dı ve hızla büyüdü. Bütünbüyük eylemler böyle başlar

ve sürer.Gezi Parkı direnişine çeşitli

güçler müdahale etti.Bunlardan birisi de ulusalcı-lardı. Zaman zaman 10. YılMarşı söylendi, "MustafaKemal'in askerleriyiz" sloganıatıldı. Kimileri bu direnişibarış ve çözüm sürecini kara-lamak için kullandı. Kimilerihareketin içinde Kemalistler

de var diye hareketi karala-maya çalıştı, ama hareketbütün bu müdahaleleri aştıve kazandı.

Gezi Parkı direnişi, AKPhükümeti için ilk büyükyenilgidir. Hükümet, halkınmücadele gücünü küçümsedive polisin bütün şiddetinerağmen yenildi.

Eğer hareket Gezi Parkı dire-

nişindeki özelliklerini korur-sa; sekter olmazsa, birleştiriciolabilirse, AKP tabanının bazıbölümlerini de kazanabilirse,şiddete karşı yılmadan dire-nirse, AKP sokakta yeni yenil-giler alır.

Şurası açık ki, Gezi Parkıdirenişi AKP seçmenlerini deetkiledi, kısmen hareketgeçirdi. İşte AKP için belki de

sonun başlangıcı bu olabilir.Devrimci Sosyalist İşçi

Partisi, Gezi Parkı direnişineilk gününden itibaren katıldı,diğer güçlerle birlikte müca-delede aralıksız yer aldı.

Şimdi görevimiz, bu direni-şin özelliklerini daha çok tar-tışmak ve yerleştirmektir.

Barış ve çözüm sürecininbaşlaması bir dönemeçti,Gezi Parkı direnişi ile birlikteözgürlükler mücadelesindede bir yeni döneme girildi.

Hepimize kolay gelsin.

Taksim eylemleri sırasındave eylemler mahalle forumla-rı şeklini aldıktan sonra, sıksık bir parti ihtiyacından sözedilmeye başlandı. Partileri,bürokratik formları dışındaele alacak olursak, aslolanfikirlerdir. Partiden söz eden,fikilerden de söz etmelidir.

Gezi eylemleri sırasında,geniş kitleler arasında hemfarklı partiler hem de doğalolarak sayısız fikir tartışmahalindeydi.

Fikirler sadece farklı değil-di, bazı siyasi eğilimler ara-sında uzlaşmaz bir karşıtlıkda vardı. Bu, yüz binlerceinsanın katıldığı her hareket-te olağan bir durum. Ama bu

durumun olağan olması,duruma teslim olmak anlamı-na gelmemeli.

Hareketin en önemli adımı,özellikle mahalle forumların-da, özgürlükçülerin, darbekarşıtlarının, antikapitalistle-rin, İslam düşmanı olmayan-ların, homofobik, milliyetçi,Kürt ve Ermeni düşmanıolmayanların bir araya gel-mesini ve hareketin bütünü-ne birlikte müdahale etmesi-ni sağlamak.

Hareket içinde, çözüm vebarış sürecini savunanlar yanyana gelmeli.

Hareket içinde, Gezi Parkıeylemleri sırasında ve tümTürkiye'deki eylemlerde ırkçı-

lığa, milliyetçiliğe karşı sesçıkartanlar yan yana gelmeli.

Hareketin içinde, Kürt hare-ketiyle eşitlik içinde birköprü kurmasını savunanlaryan yana gelmeli.

Harekette, bu müthiş sosyalpatlamaya damgasını vurangençlerin ve kadınların siya-sal alanın doğrudan sözcüleriolması gerektiğini düşünen-ler, her türden ayrımcılığa,cinsel yönelimler üzerindekibaskılara, İslamofobik yakla-şımlara, ana dilini konuşmakisteyen halklar üzerindekişiddete karşı olanlar bir arayagelmeli.

Hareket içinde, iklim değişi-mine karşı mücadeleyi, nük-

leer santrallara karşı,HES'lere, kömürlü termiksantrallara karşı mücadeleyi,kapitalizme karşı mücadele-nin kopmaz bir başlığı olarakgörenler yan yana gelmeli.

Harekette, kadınlar özgürolmadan hiçbirimiz özgürolamayız diyenler bir arayagelmeli. Gezi direnişini seçimşakşakçılıklarını, milliyetçiillüzyonlarını, darbe severlik-lerini dile getirebilecekleri biralan olarak görenlere karşı,Gezi'yi küresel antikapitalistdirenişt alanı olarak görenleryan yana gelmeli.

Arap Baharı'nı, Tunus, Mısırdevrimlerini savunan,Suriye'de Esad'ın katliamları-

na karşı Suriye halkınınyanında tutum alanlar, hızlayan yana gelmeli.

Gezi direnişinin omurgasını,tüm özgürlükleri savunan kit-leler, genç erkek ve kadınlaroluşturdu. Bu direnişin için-de tüm özgürlükleri ''ama''sızsavunanlar, özgürlükçü birantikapitalist alternatifiyaratmak için yan yana gel-meli. AKP’nin neoliberal poli-tikalarına karşı direnişin ilkgününden beri harekette yeri-ni alan ve “AKP neolibera-lizm ne CHP kemalizmi” slo-ganıyla mücadele eden DSİP,bu hattı savunmaya devamedecek. Gelin dünyayı birlik-te değiştirelim.

Bu sayfadaki yazılar Gezi direnişi sırasında yazılmış, Sosyalist İşçi’nin 7 Haziran 2013’teyayınlanan 467. sayısında yeraldı ve parkta dağıtıldı.

Gezi direnişi ve kitlesel bir parti ihtiyacı

Korku duvarını aşan hareket

AKP’nin ilk büyük yenilgisi

Page 23: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

Sosyalist İşçi 23

İllegal ve legal Sosyalistİşçilerin sayfalarına bakıldı-ğında önemli bir kısmınınsavaşa karşı mücadeleye ayrıl-dığı görülür.

1984’ten 2013’e Türkiye’dedevletin PKK ile savaşı; korsandevlet İsrail’in işgal ettiğiFilistin’de yarım yüzıldan faz-ladır devam eden savaşı; 1980-1998 İran-Irak, 1990’larBalkanlarda, 1994’teRuanda’da süren savaşlar;1991’de ABD’nin Irak’a açtığıilk savaştan 2003’te işgallesonuçlanan dokuz yıl sürensavaş. 2001’den bu yanaAfganistan’da hala devameden NATO’nun savaşı.

Son otuz yılda dünyanın birçok yerinde patlak savaşlarınkapitalist düzenin yapısındankaynaklandığını anlatanSosyalist İşçi, emperyalistmüdahalelere, yerel egemensınıfların çıkarları için yürütü-len bölgesel savaşlara, işgalle-re, silahlanmaya, zorunluaskerliğe, militarist tüm politi-kalara karşı çıkan bir gazeteolarak yayın hayatını sürdür-dü.

Şimdi 500. sayıyı çıkarırkenABD kendi savaşıyla yarattığıIŞİD’i bahane ederek, petrol

ve hegemonya için Irak veSuriye’de yeni bir savaşa baş-ladı. Bu savaşın içinde Kürtlerkendi özgürlükleri içinRojava’da ayrı bir savaş yürü-tüyor. Ukrayna krizi, emperya-list devletler arasındaki çeliş-kilerin sıcak savaşa dönmepotansiyelini gösterirken,Asya Pasifik’te ABD ile Çinarasındaki ekonomik rekabe-tin yerini askeri rekabetebıraktığını görüyoruz.

20. yüzyılın başında Iskragazetesini çıkaran Lenin veBolşevikler, Rota Fahne gaze-tesini çıkartan RosaLuxemburg ve Spartakistlerindevrimci geleneği 1. DünyaSavaşı’na karşı mücadele için-de şekilllenmişti.

Bu geleneğin Türkiye’dekidevamcısı olan Sosyalist İşçi,asıl düşmanın dışarıda değiliçerde olduğunu hep göstere-rek “kendi hükümetinin”savaşta yenilmesi, emperyalistdevletlerin kendi savaşlarındayenilmesi, gelişmekte olansavaşların durdurulması içinmücadele etti. Emperyalizminkapitalizmin bir ürünü oldu-ğunu düşündüğümüz içinantikapitalist bir antiemperya-lizmi savunduk.

Savaş karşıtıhareket

Sosyalist İşçi’nin savaş karşı-tı çizgisi iki önemli savaş kar-şıtı mücadeleye damgasınıvurdu.

1 Mart 2003’te Ankara’dahükümetin Irak savaşı tezkeri-sini durduran savaşa karşıtıhareket, Sosyalist İşçi ile inşa

edildi. Sosyalist İşçi, bu hare-ketin omurgası, sözcüsü oldu,hareketin bir dizi adımı önceSosyalist İşçi sayfalarında tar-tışılmaya başlandı.

Irak’a saldırının ilk işaretlerigeldiği andan itibaren bunugazetemizde yazdık ve bulun-duğumuz her yerde Savaşa

Hayır Platformları kurduk.2003’e gelindiğindeTürkiye’nin her yerindeSavaşa Hayır Platformlarıkurulmuş, bunların üst yapı-lanması olan Irak’ta Savaşahayır Koordinasyonu farklıkesimlerden 200’e yakın örgü-tü bir araya gelmişti. ABD’ninTürkiye üzerinden Irak’ıkolayca işgal etmesini önleyenbu hareket, izleyen yıllardadevleti NATO ve emperyaliz-min çıkarları doğrultusundaaskeri maceralara girmektenbugüne kadar alıkoydu.

Sosyalist İşçi, Türkiye devle-tinin PKK’ye karşı savaşınabaşından beri karşı çıkarak,demokratik çözümü ve barışısavundu. Savaşın en karanlıkdönemlerinde siyasi çözümüsavunarak Kürt mücadelesinedestek verdik. Kürdistan halkı-nın aşağıdan mücadelesini herseferinde vurguladık ve bumücadelenin düzeyine baka-rak çözümün yakın olduğunusöyledik. Bu tutumumuzyüzünden Türkiye’deki tümsavaş karşıtı yayınlar gibi bizde bir çok kez kapatıldık, yar-gılandık ve ceza aldık. Ancakkazanan barış mücadelesioldu. Kürtlere karşı savaşta

devletin yenilmesi gerektiğiniTürkiye işçi sınıfına durmadananlatan Sosyalist İşçi, barışsürecinin gelişmesine yardım-cı oldu ve dün sayfalarımızdayazanlar bugün milyonlartarafından savunuluyor.

Barış için devrimcimücadele

Sosyalist İşçi savaşlaradünya işçi sınıfının çıkarlarınımerkeze alarak baktı. BugünOrtadoğu’da ve dünyada olupbitenlerin yayın çizgimiz olanbarış mücadelesinin devrimcibir politika olduğunu gösteri-yor. İnatla barışı savunmayadevam ederken, asıl savaşınkapitalist sınıf ile işçi sınıfıarasında verilmesi gerektiğinianlatmaya devam edeceğiz.

Rojava ile dayanışma! ABDemperyalizminin Irak veSuriye savaşına hayır! Türkiyekalıcı barış için eşit kardeşlik!Türkiye’nin ABD’nin savaşkoalisyonda yer almasını önle-mek, Türk askerlerinin işgalciolduğu Kıbrıs’tan,Afganistan’dan,Kürdistan’dan geri çekilmesiiçin kitlesel mücadele!

Volkan Akyıldırım

Kimsenin askeri olmayanların gazetesi

Sosyalist İşçi, emperya-list müdahalelere, yerelegemen sınıfların çıkar-ları için yürütülen bölge-sel savaşlara, işgallere,silahlanmaya, zorunluaskerliğe, militarist tümpolitikalara karşı çıkanbir gazete olarak yayınhayatını sürdürdü.

1 Mart 2003, Ankara’da Iraksavaşa tezkeresini

çöpe atan büyük yürüyüş

Page 24: İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriayrıntılı bilgiler için google’a değil, kitaplara danışmak, oturup çalışmak gerekiyordu! Daha önemlisi, Türkiye’deki yoldaşlarla

Sosyalist İşçi, soldan kendisi-ni iki temel noktada ayırdedenbir geleneğe sahip. Teorik ola-rak tepeden sosyalizm anla-yışlarına karşı aşağıdan sosya-lizmi savunuyor ve pratik ola-rak da leninist parti anlayışı-nın Stalinizm tarafındanamorflaştırılan yapılarınakarşı özgürlükçü, demokratikbir parti anlayışını savunuyor.

Adı üzerinde Türk solu,sahip olduğu stalinist gelene-ği, kemalizmden aldığı nos-yonlarla pekiştirerek, sosya-lizm geleneğiyle uzaktanyakından ilgisi olmayan partianlayışlarını lenisinist olarakadlandırarak, esas olarakbürokratik aygıtların soldenince akla gelen örgütlen-me biçimi olarak algılanması-na neden oldu.

Bu sol anlayışlar hem savun-dukları politikalarla hem deinsanları dışında tutan büro-kratik, emir komuta zinciriyleçalışan yapılarıyla hegemonikbir anlayışın kök salmasınaneden oldu. Sosyalist İşçi iseen baştan itibaren yeni birsolun gerekli olduğunu savun-du. Bu yenilik hem politikalarıitibarıyle yeni olana hem deörgütlenme anlayışı açısındanyeni olana tekabül ediyordu.Ama Sosyalist İşçi, yeni veantikapitalist bir solun gerekliolduğunu, 1999 yılındaSeattle’da patlayan antikapi-talist hareketin dünya çapındayarattığı etkiyle daha sık birşekilde vurgulamaya başladı.

Antikapitalist hareket savaş

karşıtı harekete dönüşürken,dünyayı sarsan dev kampan-yaların örgütlenmesinde“Birlik, çeşitlilik, direniş” slo-ganı hakim hale gelmişken,bu hareketin aktivistleriyleörgütlü işçi sınıfının öncüleri-ni aynı siyasal partinin pota-sında birleştirmek çok önemlibir görev haline gelmişti.

Daha 2004 yılında, 28 Martseçimlerinde solun aldığı ağıryenilgiden sonra, Sosyalistİşçi, “yeni bir sol mümkün”manşetiyle çıkmıştı. Kapakyazısında “Aşağıdan yukarıaçık politikalara sahip, büro-kratik olmayan” bir solun nekadar önemli olduğunu vur-guluyordu. Üç dört partininşefleri düzeyinde kurulan itti-faklar, dünyadaki savaş karşı-tı, antikapitalist harekettenkopukluk, köhnemiş solunaldığı seçim mağlubiyetiniaçıkmalakla kalmıyor amaaynı zamanda nasıl bir solaihtiyaç duyduğumuzu da anla-tıyordu.

Hareketin içindendoğan alternatif

Sosyalist İşçi’de defalarcayeni bir solun neden gerekliolduğunu vurgulayan yazılaryayınlandı. Ama bu açıdan enönemli sayılardan birisi, 28Temmuz 2007’de yayınlanan292. sayıdır. Bu sayının man-şetinde “İlk adımı attık: Yenisol geliyor” yazıyordu. UfukUras ve Baskın Oran seçimkampanyalarını değerlendirenyazılarda şu vurgular vardı:

“Benzer bir gelişme ‘MecliseUfuk gerek’ kampanyasındada yaşandı. Uzun bir süredirsavaşa, küresel ısınmaya, dar-belere ve yoksulluğa karşıkampanyalar yapan aktivistlerUfuk Uras kampanyasında daçok aktif bir rol oynadılar.Kürt halkının oyları dışındakalan oylar, oluşan genel poli-tik havanın etkisi ve kampan-yaların vurucu gücü sayesindebir araya geldi.” (Sosyalist İşçisayı 292, Sosyalist İşçi Diyorki)

Yazı şu vurgularla devamediyordu: “Şimdi hareketi inşaedeceğiz. Hareketi inşa etme-ye devam edeceğiz. Savaşakarşı Küresel BAK kampanya-larına ara vermeyeceğiz, küre-sel ısınmaya, sağlıkta yıkımyasasına ve ırkçılığa karşıkampanyalara ara vermeyece-ğiz. Tersine Baskın Oran veUfuk Uras kampanyasında bir-leştiğimiz on binlerce gerçeksolcuyla hem hareketi hem deyeni bir solu inşa edeceğiz.”

Sosyalist İşçi, bürokratikolmayan, kitlesel, aşağıdanyukarı örgütlenen, aktivistle-rin çok rahat bir şekilde ken-diini parçası hissedebileceği,demokratik, çoğulcu yeni birsol partinin hem çok büyükbir şansa sahip olduğunu hemde sol hakkında oluşan bütünhaklı ön yargıları kırmak içinelzem olduğunu düşünenlerinçıkarttığı bir yayın organı ola-rak aynı vurguyu sürekli ola-rak yapttı.

Daha yakın bir zamanda bu

yılın Haziran ayında yayınla-nan 489. sayısında Sosyalistİşçi’de şunlar söyleniyordu:Gezi direnişinin açığa çıkarttı-ğı en önemli ihtiyaç ise, özgür-lükleri hiyerarşik bir şekildesıralamayan, bir özgürlüğügörmezden gelip başka birözgürlüğü savunuyormuş gibiyapmayan, hiçbir özgürlüğünsavunulmasını ertelemeyen,savaşlara karşı olan, tüm dün-yanın ezilenlerinin çıkarınınbir ve aynı olduğunu savu-nan; iklim kriziyle, ekonomikkriziyle, yarattığı yoksulluk,yolsuzluk ve adaletsizliklegezegeni yaşanmaz hale geti-ren kapitalizme karşı olan,Ermeni soykırımıyla hesaplaş-madan demokrat olunamaya-cağını bilen, Kürtlerin özgür-lüğünü ve kendi kaderinitayin hakkını koşulsuz savu-nan kitlesel bir partidir. Böylebir kitlesel sol parti, emekçile-rin kurtuluşunun ve özgürlü-ğünün, emekçilerin kendieylemlerinin, mücadelesininve direnişinin ürünü olacağıyaklaşımına sımsıkı sahip çık-malıdır. DSİP’in attığı her poli-tik ve örgütsel adım, bu hede-fe yöneliktir.” (Kitlesel yeni birsol için, Şenol Karakaş)

Sosyalist İşçi’nin 309 sayısın-da yayınlanan yazısındaDoğan Tarkan yeni bir sol ihti-yacıyla ilgili şunları yazıyor-du: “Bugün siyasi iktidarakarşı işçi sınıfının birliği gere-kiyor. Bunun gerçekleşmesiise ancak yeni aktivist kuşak-larının harekete geçirilmesi ile

mümkündür. Bizim öncelikleyapmaya çalıştığımız budur.Yeni aktivistleri hareketegeçirmek ve bir dizi kampan-yada birleştirmek.

Ne var ki ihtiyaç bundandaha ötededir. Bir siyasal olu-şum bütün bu kampanyalarınaktivistlerini bir araya getir-melidir. 2007 seçimlerindeBaskın Oran ve Ufuk Uraskampanyaları bunu sağladı.Bugün de ihtiyaç benzer biradımın örülmesidir. Bu doğ-rultuda bir dizi adım atılmak-tadır. Ama bu adımlarınhemen hepsi yeni aktivistlerideğil var olan solu veya dahadoğrusu bir kısmını birleştir-me-ye çalışmaktadır. Var olansolun birliğinin anlamsızlığıçeşitli seçimlerde defalarcakanıtlandı. Defalarca Türksolu Kürt hareketine eklemle-nerek birleşti ve her defasındaçok kötü sonuçlar aldı vehatta her defasında bir önce-kinden geriye düştü. Öyleysebu tutumun bir anlamı yok.Bizim ihtiyacımız sokakta,mücadele içinde inşa olan biryeni harekettir. Sadece örgü-tün kendisi değil, bütünunsurları, hareketin içindengelen yeni aktivistler olmalı-dır.”

Bu ihtiyaç, bugün de tünyakıcılığıyla ortada duruyor.Sosyalist İşçi etrafında biraraya gelen bizler, yeni birsol, kitlesel antikapitalist biroluşum için harekete geçtik.

Yıldız Önen

Bize yeni bir sol gerek!