100
Konuk: ZEMZEM SUYU Su Vakfı Başkanı Zekai ŞEN Prof Dr. Recep İLERİ Kainatın Muhteşem Varlığı “SU” SU İSRAFINA “HAYIR” Ayşen KURAN AKYILDIZ Su’ya hasret kalmamak için Dr. Müh. Mustafa Dini Kaynaklarımızda “SU” Prof. Dr. Hacı Mehmet GÜNAY Kainat Kitabının Muhteşem Varlığı “SU” Prof. Dr. Recep İLERİ Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep ALTEPE Bursa’da “Su” Çeşmeden İçilir Görüş: ŞUBAT - MART 2013 YIL:2 SAYI:6 “Yediğimizin farkında mıyız?” SUYUN SAHİBİ KİM OLMALI? YA DA OLMALI MI? Ömer KIZILASLAN SUYUN SAHİBİ KİM OLMALI Gıda Hareketi Başkanı KEMAL ÖZER H 2 O su ise su H 2 O değildir

HELAL GIDA DERGİSİ SAYI: 6

Embed Size (px)

DESCRIPTION

yediklerimizin farkındamıyız?

Citation preview

Konuk:

ZEMZEM SUYU

Su Vakfı Başkanı Zekai ŞEN

Prof Dr. Recep İLERİKainatın Muhteşem Varlığı “SU”

SU İSRAFINA “HAYIR”Ayşen KURAN AKYILDIZ

Su’ya hasretkalmamak içinDr. Müh. Mustafa

DiniKaynaklarımızda “SU”Prof. Dr.Hacı Mehmet GÜNAY

Kainat KitabınınMuhteşemVarlığı “SU”Prof. Dr. Recep İLERİ

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı

Recep ALTEPEBursa’da “Su”Çeşmeden İçilir

Görüş:

ŞUBAT - MART 2013 YIL:2 SAYI:6 “Yediğimizin farkında mıyız?”

SUYUN SAHİBİ KİM OLMALI?

YA DA OLMALI MI?

Ömer KIZILASLANSUYUN SAHİBİKİM OLMALI

Gıda Hareketi Başkanı

KEMAL ÖZER H2O su ise su H2O değildir

1www.dunyahelalbirligi.org

WORLD HALALUNION ASSOCIATION

www.dunyahelalbirligi.org

Dünya Helal Birliği Derneği Adına Sahibi

Genel Başkan Ahmet GELİR

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüAhmet FERİK

Genel Yayın YönetmeniAyşen KURAN AKYILDIZ

Bilimsel Danışma ve Yayın Kurulu Prof Dr. Hamdi DÖNDÜREN

Doç.Dr. Serdar CEYLANERDoç. Dr. Ali KAYA

Doç. Dr. Ahmet Kamil BAYHANDr. Yusuf Ziya LEVENTOĞLU

Dr. Celal GİRGİNGıda Yük. Müh. Harun ŞİMŞEK

Ziraat Yük. Müh. Nebahat YÖRÜKGıda Yük. ve Ziraat Müh. Caner YILDIRIM

Gıda Müh. İlknur ÖZTÜRKDr. Müh. İrfan ÜNAL

YAYINA HAZIRLAYAN

Dünya Helal Birliği Derneği

EditörMevlüde AKGÜN KAPLAN

Görsel Yönetmen & Grafik Tasarım

TemsilciliklerimizAlmanya - Harun ŞİMŞEK (Avrupa Koordinatörü)

Caner YILDIRIM (Avrupa Koordinatörü)

Malezya - İrfan ÜNALTataristan - İrek Muhammed ZİGANSHİN

Endonezya - Mahmut Sami ÇİLDanimarka - Ayşe ÖZKAN

Dış İlişkiler KoordinatörüHabibe AJDEROĞLU

Şöhret ÖZCAN

BASKI GÜLMAT

Yavuz Selim Mh. Yılmaz Sk. No: 8Bursa / TÜRKİYE

Tel: +90 224 368 61 61www.gulmat.com

Mevlüde AKGÜNKAPLAN

Şubat-Mart 2013 Yıl: 2 Sayı 6 Uluslararası Süreli Yayın Bu dergide yayınlanan yazılardaki görüş ve fikirler yazarlarına, yayın hakları Dünya Helal Birliği Derneğine aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. Dergide ilanlarına yer verilen ürünlerin helal gıda sertifikalı olma zorunluluğu yoktur.Bu dergi 5000 adet basılmıştır.

Hayat kaynağımız “SU”‘Allah tüm canlıları sudan yarattı. Onlardan kimi-leri karnı üzerinde yürür, kimileri iki ayak üstünde yürür, kimileri de dört ayak üstünde... Allah dilediğini yaratır, Allah her şeye kadirdir.’ (Nûr Sûresi/ 45)

Ayette bahsedildiği gibi canlıların yapıtaşı sudur. Sudan yoksun bir hayat düşünülemez. Sanılanın ak-sine suyun sınırlı bir kaynak olduğunu düşünürsek, ihtiyaçlarımız için suyu daha dengeli bir şekilde kullanabiliriz. İsraf edilmediği sürece tüm canlılara yetecek su dünyamızda mevcuttur. İsraf su kaynaklarını hızla tükettiği gibi, susuzluktan ölen kardeşlerimizin ve gelecek nesillerin de hakkına girmemize yol açmaktadır. Önceleri sularımızı musluktan içerdik, sonra arıtma cihazları çıktı. Daha sonra damacana suları hayatımıza girdi ve artık musluktan su içemez olduk. Musluk suları bu kadar suçlamayı hakediyor mu yoksa bu su kaynakları üzerinde oynanan oyunun bir parçası mı? Ambalajlı sulara talep ne kadar fazla olursa çeşme sularının içilebilir kalitede olması için yapılan çalışmalar buna bağlı olarak azalmakta. Temiz suya erişimin bu şekilde kısıtlandığı bir dünyaya doğru gidiyoruz. Oysaki bu fakir zengin herkesin hakkı.

Bir bardak suda fırtınalar koparmak deyimi gerçek manasıyla günümüzde yerini alacak gibi. Küçüklüğümüzde oyun olsun diye su savaşları yapardık, şimdilerde ise ciddi su savaşlarına doğru yol alıyoruz. Savaş dediğin yer, yurt, cihat için olurdu. Ama öyle bir du-ruma geldik ki insan artık yaşamını sürdürmek uğruna su bulabilmek için savaşacak. Buna dur demeliyiz.

Tükenen ve kirletilen suya karşın hem mineral zenginliği hem de içerdiği eser miktarda kükürt açısından şifa olan, hergün yarım mily-on şişelenmesine rağmen tükenmeyen ve sadece 1,5 metrelik kaynak-tan çıkan, Allah’ın bir mucizesi olan zemzem suyu. Hz. Hacer akan suya ‘Zem!’ diyerek, suyun ırmak olup akmasını engellemiş, havuz yaparak suyu muhafaza etmiştir. Biz de israf edilen suya ‘Zem!’ di-yerek kendi su kaynaklarımızı kurutmadan, suyun sahibinin şahıslar değil Allah olduğunu bilerek ve herkesin suya eşit şekilde erişebilme özgürlüğünün olduğunu gözeterek sularımıza sahip çıkalım….

Kadir Bayrık

4 www.dunyahelalbirligi.org

Su kasidesi

Su ve Atık Su - Caner YILDIRIM

Azerbaycan’ın “ULDUZ”u

Bursa’da “SU” Çeşmeden içilir - Recep ALTEPE

H2O su ise su H

2O değildir - Kemal ÖZER

Gıda Katkı Maddelerinin Tanımı

Prof. Dr. Saffet KÖSE

Helal - temiz veya haram oluşuna göre Gıdanın insan üzerindeki etkisi

Dini Kaynaklarımızda SU

28

64 22 26Makale Fıkıh Sektörden

KAPAK 32

38

46

48

60

72

75

Kainat Kitabının Muhteşem Varlığı : SU

Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi DekanıProf. Dr. Hacı Mehmet GÜNAY

Bursa’da doğan,

“Bir lezzet öyküsü”

Suyun Sahibi Kim olmalı?Ya da suyun sahibiolmalı mı?!

5www.dunyahelalbirligi.org

Başkan’dan

Su israfına Hayır - Ayşen Kuran AKYILDIZ

Dünya Helal Birliği ‘SMIIC Forum 2012’ Antalya toplantısında

Helal Sertifikasyon’da yeni dönem

Dünya Helal Birliği Manisa’da

Etkinder “Helal Gıda Tüketimi” Semineri

Maden suyu

Su’ya hasret kalmamak için - Dr. Müh. Mustafa Uysal

Tüketilen suların içerik ve sağlık açısından değerlendirilmesi

İçeceklerde Kullanılan Berraklaştırıcılar

........................

........................

........................

........................

........................

........................

........................

........................

........................

........................

7

8

11

12

13

14

16

18

50

70

40İÇ

İND

EKİL

ER

50 18 54Sağlık Enverder Büyüteç

Müslümanlar için manevi değeri İslamiyet’in ilk çıktığı günden günümüze kadar sürege-len hizmeti ile en fazla heyecan ve bereket veren su “Zemzem” suyudur....

ZEMZEM SUYUÖZELLİK ve İLGİNÇ YÖNLERİ

BURSA KENTİNE İÇME VE KULLANMA SUYU TEMİNİ

BUSKİ Genel Müdürü

İsmail Hakkı ÇETİNAVCI

Tüketilen sularıniçerik ve sağlık açısından değerlendirilmesiFatih GÜLTEKİN

Su’ya hasretkalmamak için

ENVERDER, Bursa Şubesi Başkanı

Dr. Müh. Mustafa Uysal

Su Vakfı Başkanı Zekai ŞEN

7www.dunyahelalbirligi.org

Ahmet GELİRDünya Helal Birliği Derneği Başkanı

Ürün ve Hizmet Güvenliliği alanında İslam Coğrafyasının bir marka oluşturması için çıkılan bu yolda Rabbim bize bu çalışmaları nasip etti. Biz de bu faaliyet alanındaki boşlukları doldurduk.Bu işe başlarken yalnızca helal ve temiz gıdayı hayal ederken bugün helal temizlik ürünleri, kozmetik ve helal turizm alanlarınıda hizmetleri de alanımıza alarak yolu-muza devam ediyoruz.

BİR DEFA DAHA HELAL ÜRÜN ve HİZMET

2010 Şubat ayında bir grup akademis-yen ve gönüllü ile adım atıp başladı-ğımız Dünya Helal Birliği Derneği,

12.12.2012’de denetlediği alanların arasına temizlik ürünleri ve kozmetik ile turizmi de alarak hedefimimizi genişlettik. Bilindi-ği gibi, helal çalışmalarında dünya, üç mer-kezden yönetiliyordu; Dünya Helal Konseyi (Malezya), Dünya Helal Forumu (Endo-nezya) ve İkrik (İran). Dünya Helal Birliği, Türkiye merkezli çalışmalarıyla standartların kapsam alanını genişletti. Dünya Helal Bir-

liği, ürün, hizmetler ve personeli uluslararası kabul gören denetim, metod ve sonuçlarını hedeflerken, İslam inanç sistemine saygıyı öne almaktadır. Dünya Helal Birliği stan-dartlarına göre, ürünler ancak inanç hassa-siyeti garanti edilip hilesiz, zararsız ve hijyen kurallığına uygunluğu denetlenip onaylandı-ğında güvenilir hale gelir. İnsanımızın ürün ve hizmetlerden istediği, öncelikle inanç-larına saygılı olmasıdır. Dünyada var olan denetim kriterlerini reddetmeden, kısacası, bilim ve teknolojiyi uygulama sahasına alır-ken, inanç ve kültürümüzü terk etmeden bir çalışmayı hedefliyoruz.” Allah’ın rızasını kazanmayı umarak çık-tığımız bu yolda amacımız “yaratılana hiz-met, yaratan için” düsturu oldu. Her şeyin kirlendiği bu dünyada gayemiz temiz olanı koruyabilmek ve çocuklarımıza temiz bir dünya bırakabilmek. Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun .

8 www.dunyahelalbirligi.org

Ayşen KURAN AKYILDIZGenel Yayın Yönetmeni

Arapça bir kelime olan israf , lüzumsuz yere harcama yapmak, ihtiyaçtan fazla tüketip saçıp savurmak anlamına gelir.

SU İSRAFINA

“HAYIR”

Tüketim ve harcama da en aşağı derece cimrilik, ortası iktisat, aşırısı ise israftır. Allah israf ve

cimriliği haram kılmıştır. Bu konu da ki ayet ve hadisler baktığımız zaman şunları görebiliriz.1- Yiyiniz, içiniz; fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez (1)2-Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver. Fakat saçıp savurma.(2) Çünkü saçıp savuranlar şeytanın kardeşleridir. Şeytan ise rabbine karşı çok nankördür. (3)3- Rasulallah (S.A.V) abdest almakta olan Sad’a uğramıştı. “ Bu israf da ne? buyurdu. Sa’d “Abdestte israf olur mu? “ dedi. Rasulallah “Evet” cevabını verdi. Ona akan bir nehir kenarında bile olsan suyu israf etme ? buyurdu. (4) Dinimizin bu konudaki emirlerini hatırladıktan sonra gelelim asıl meselemize: Su evet su ! Hayat kaynağımız olan su.

BİLİYOR MUSUNUZ ?• Vücudumuzun %60’ı su• Beynimizin %70’i su• Kanımızın %80 ‘i su• Hiçbir şey yemeden bir

ay yaşayabileceğimiz halde vücüdumuz susuzluğa 1 hafta bile dayanamaz.

• Milyarlarca yıl önce dünya da var olan su bugün hala var. Bu sular gezegenin büyük kısmını kaplıyor, ancak %3’ü temiz ve içilebilir su ve büyük bölümü buz. Şu anda temiz suların %1’ine ulaşabiliyoruz ve başka açıdan bakarsak yeryüzünde ki bütün suların % 0007’sinden az bir kısmı içilebiliyor.

• Evimize giren temiz suların 1/4’ü

tuvaletin sifonu için kullanılıyor. Bir kez sifonu çekmek 10 litre suyu harcıyor.

• Bir kez çamaşır yıkamak 37 lt su• 10 dakikalı duş 132lt su• Musluğu kapatmadan diş fırçalamak 15 lt

su• Musluk kapalıyken fırçalamak 1 lt su Büyük bir su sıkıntısı bizi bekliyor. Su kaynaklarımız tehlikede. 20 yy. da Dünya nüfusu 3 katına çıktı. Su kullanımımız 6 kat arttı. Bu yüzyılın ortasında 3 milyar insan daha nüfusa eklenecek. Bir çok bebek su sıkıntısı çeken ülkelerde dünyaya gözlerini açıyor. Bu suyun kullanımı açısında ne anlama geliyor? İstanbul’un su havzaları 4 milyon kişinin su ihtiyacını karşılayabilir. 2020 yılında ise bu nüfusun 20 milyon olması bekleniyor. Ankara veya Konya önümüzdeki 10 veya 20 yıl içinde susuz kalabilir.A.B.D., Çin , Rusyada bazı merkezler 5 yıldan daha az bir sürede susuz kalabilir. Dünya da milyonlarca insan, günde 10 litrenin altında suyla yaşamak zorunda. Bir Amerika’lı günde ortalama 700 litre su kullanıyor. Geçen yıl 25 milyon mülteci, kirlenen nehirler yüzünden yer değiştirdi. Bundan daha fazlası savaşlar yüzünden kaçmaya zorlandı. Her üç insandan biri, sağlıklı koşullarda yaşamaktan mahrum. Her 5 insandan biri güvenilir su içmekten mahrum. Birleşmiş Milletler raporuna göre her 15 saniyede bir çocuk susuzluğun neden olduğu hastalıktan dolayı hayatını kaybediyor. Söylenenlere göre yakıtsız kalmadan önce susuz kalacağız. Fazla su tüketimi yüzünden birçok ülkede yeraltı suları tükenmiş durumda. Yeraltı su havzalarının tükenmesi tahıl hasadının düşmesine neden oluyor. Bu durum daha fazla yiyecek sıkıntısına ve yiyeceklerin aşırı fiyatlanmasına neden oluyor. Çin şu anda büyük bir tahıl krizi yaşıyor tıpkı Hindistan, Pakistan ve Mısır da olduğu gibi........

Kısaca ;• Susuz bir Dünya• ENDÜSTRİ susuz• TARIM susuz• BİZ Susuzuz.

Allah yeryüzünü insan için insanı ise kendisi için yaratmıştır. İnsanı yeryüzünün efendisi kılmış ve halife tayin etmiştir. Güneş bizi ısıtmak için yaratılmış,hayvanlar rızık için,ağaçlar oksijen ihtiyacımızı karşılamak için yaratılmıştır. Bize

hizmet için yaratılan bu dünyaya , havaya, suya sahip çıkmalıyız. Şu anda çeşmeden hesapsızca akıttığımız sularla beklide gelecekte ki çocuklarımızın su hakkını gasp ediyoruz.

Artık su hakkında yeniden düşünme zamanı. SUYU DAHA AZ KULLANMALIYIZ, DAHA ÇOK TASARRUF ETMELİYİZ, BİLİNÇLENMELİYİZ, BİLİNÇLENDİRMELİYİZ. SU İSRAFINA

"HAYIR" DİYELİM.DİPNOT:1. Araf Suresi 31. ayet 2. İsra Suresi 26. ayet3. İsra suresi 27. ayet4. İbn-i Mace

9www.dunyahelalbirligi.org

10 www.dunyahelalbirligi.org

• 15.05.2012 Ticaret Borsası’nda ‘Helal Gıda bilgilendirmesi’ yapıldı.

• Juss yetkilileri et sektöründe Helal Belgelendirmesi ile ilgili bilgi aldı ve geleceğe dönük Dünya Helal Birliği Derneği ile çalışmak istediklerini bildirdi.

• ‘Aile Bilinci ve Ailede Çocuğun Din Eğitimi’ seminer programında Dünya Helal Birliği Derneği temsilcilerinden Ziraat Mühendisi Güler Tali ve Gıda Mühendisi Nigar Şöhret Özcan, ‘Helal Gıda ve Beslenme Kültürü’ konulu sunumlarını Osmangazi’de Yeşilova Canlılar, Adnan Menderes ve Dikkaldırım Kuran Kursları’nda, Yıldırım’da Değirmenönü, Yeşilyayla Mevlana, Zümrütevler ve Aydınevler Kuran Kursları’nda gerçekleştirerek geniş bir kitleye seslendiler.

• Manisa’nın saygın derneklerinden olan MATED 26 Ocak 2013 tarihinde yapmayı planladığı ‘Gıda Güvenliği ve Helal Gıda Paneli’ ne Dünya Helal Birliği’nden destek alma kararı verdi.

• 16.06.2012 tarihinde Medeniyet Araştırmaları Merkezi (MAM)’ nde Helal Gıda’nın Türkiye ve Dünya’nın durumu ile ilgili program yapıldı.

11www.dunyahelalbirligi.org

Dünya Helal Birliği ‘SMIIC Forum 2012’Antalya toplantısında;

Dünya Helal Birliği 06-09 Kasım 2012’de Antalya’da düzenlenen ‘SMIIC Fo-

rum 2012’’ye katıldı. İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC)’nün 5. Yönetim Kurulu Toplantısı ve Forum 2012 Komi-teler Toplantısı Antalya Belek’te yapıldı.SMIIC’in Antalya’daki toplantısına 35 ülkeden 160 delege katıldı. Dün-ya Helal Birliği, Türkiye delegasyo-nuna sivil toplumun sesi olarak ka-tıldı. Türkiye’den TÜRKAK (Türk Akreditasyon Kurumu), TSE (Türk Standartları Enstitüsü), Tarım Ba-kanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’ndan gö-revliler katıldı. SMIIC kurulduğu günden beri büyümeye ve gelişmeye devam ederken üye ülkelerin kurum için-

de fikirlerinin oluşmasına kolaylık sağlıyor.Foruma katılan ülkelerin başlıcaları; Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan, Umman, İran, Mısır, Pakistan, Ma-lezya, Gabon, Ürdün, Güney Kore, Bosna Hersek, Rusya Federasyonu, Tataristan ve benzeri ülkelerdi.Dünya Helal Birliği ilk iki gün ya-pılan forumdan sonra, iki gün ko-mite toplantılarına da katıldı. Top-lantıya Dünya Helal Birliği’nden Eğitim Başkanı Erdal Eroğlu ve Belgelendirme Komite Başkanı Serkan Malhatun ile Genel Başkan Ahmet Gelir katıldı. Gıda, Kozme-tik ve Akreditasyon Komiteleri’nin yanında, yenilenebilir enerjinin de masaya yatırıldığı toplantı çok önemli kazanımlarla neticelendi.

SMIIC kurulduğu günden beri büyü-meye ve gelişmeye devam ederken üye ülkelerin kurum içinde fikirlerinin oluşmasına kolaylık sağlıyor.

12 www.dunyahelalbirligi.org

Dünya Helal Birliği 12.12.2012’de‘Helal Sertifikasyon’da Yeni Dönem’konulu program düzenledi

Ördekli Kültür Merkezi’nde düzenlenen ve sineviz-yon gösterisiyle başlayan

programda et sektöründe Bursam-Et’e, Süt ve süt ürünlerinde MBH Gıda’ya, unlu mamüller sektöründe Hacı Hasan Oğulları’na, çikolata sektöründe Türkiye’nin önde ge-len firmalarından Şölen’e, temiz-lik ürünleri sektöründe GOTO Kimya’ ya, tuz sektöründen Salina Tuz’a, zeytin sektöründe Siyah-Ye-şil Gıda’ya ‘Helal Sertifika’ları tak-dim edildi. Ayrıca denetimleri ger-

çekleşen Çimet, Evra Tur, Can Un, Bilken Yumurta ve Shazili gibi bazı firmalar da programda yerini aldı.Gaziantep temsilcimiz Moment FCF’in yetkilisi programda konuş-ma yaptı.Önce gıda sektörüyle başlayıp mev-cut gelişmelerle temizlik, kozmetik ve turizm sektörüne girmesiyle ala-nını genişleten Dünya Helal Gıda Birliği, yeni dönemde yeni adını Dünya Helal Birliği olarak açıkladı. Helal Olsun sloganıyla programını tamamladı.

Önce gıda sektörüyle başlayıp mevcut gelişmelerle temizlik, kozmetik ve turizm sektörüne girmesiyle alanını genişleten Dünya Helal Gıda Birliği, yeni dönemde yeni adını Dünya Helal Birliği olarak açıkladı. Helal Olsun sloganıyla programını tamamladı.

13www.dunyahelalbirligi.org

Manisa teknik Elemanlar Derneği, Celal Bayar Üniversitesi İslam Ül-

keleri standart ve Metroloji Ens-tütüsü ve Dünya Helal Birliği 26 Ocak 2013 cumartesi günü Ma-nisa Belediyesi Lale Salonunda Gıda Güvenirliliği ve Helal Gıda konulu panelde bir araya geldi. İki oturumda gerçekleşen panelde Dünya Helal Birliği Genel Başka-nı Ahmet Gelir ,Başkan Yardımcısı Ekrem Atar Belgelendirme Komi-te Başkanı Serkan Malhatun, Eği-tim Müdürü Erdal Eroğlu ,Ope-rasyonlar Müdürü Şöhret Özcan , Belgelendirme Teknik Kurul Başkanı Güler Tali katıldı. Panel saat 13 00 da başladı ve !8 ‘e kadar

sürdü. Dünya Helal Birliği Dün-yada ve Türkiye de Helal Gıda çalışmalarını anlattı. İslam Ülkeleri Standart ve Meteroloji Enstitüsü Genel Sekreteri Haluk Dağ Bey standartlar ve akreditasyon ko-nusunda doyurucu açıklamalarda bulundu.SMIIC Gnl. Sekreteri Haluk Dağ yaptığı konuşmada ortak standart ortak logo konusuna değindi. Dağ özellikle İslam Ülkelerinin tica-retlerinin arttırılması için gerekli çalışmalardan bahsetti.TSE Bel-gelendirme uzmanı ve Manisa TSE Koordinatörü de toplatılan belgelendirme prosedörü ile ilgili tebliğini sundular.

DÜNYAHELAL BİRLİĞİ

MANİSA’DA

14 www.dunyahelalbirligi.org

Program ETKİNDER Tanıtım filmiyle başladı ve ETKİNDER Mimarlık kulübü başkanı Betül Şanver açılış konuşmasında derneğin faaliyetleri hakkında katılımcılara bilgi verdi.

Seminer Dünya Helal Gıda Birliği Başkan Yardımcısı Ahmet Gelir tarafından verildi. Ahmet gelir, gıda tüketiminin önemini ve gıda da güvenilir tüketimin öneminden bahseden konuşmasında,

Bizim “Helal Gıda Standardı”

adında bir gıda standardımız var. Bu standart gıdaya üç pencereden bakıyoruz,

1) Gıdada, hammaddeden üretimine başlanmasından, üretim proseslerine, katkı maddelerine, varsa soğuk zincir, taşıma, depolama ve rafta tüketiciye sunulana kadar hileli bir yön bulunmaması,2) Gıdanın muhteviyatında laboratuar sonuçları alınmış, test edilmiş, Türk Gıda Kodeksi’ne ve Codex Alimentarius’a göre zararlı hiçbir madde bulunmaması,

ETKİNDER Mimarlık ve Mühendislik Kulübü,

Ördekli Kültür merkezinde

“Helal Gıda Tüketimi”Konulu seminer düzenledi.

3) Gıda üretiminde tüketicinin inanç hassasiyeti gözetilmiş olması standartlarımız arasında yer alıyor.

Tükettiğimiz gıdalarda kullanılan katkı maddeleri gıdaların ömrünü uzatması için kullanılıyor ve tüketicinin sağlığı ve bilgilendirilmesi göz ardı ediliyor. Örnek verecek olursak bugün

beyazlatılan unun beyaz olması içine katkı maddenin katılmasıdır. Fakat kullanılan katkı maddesinin undaki tüketiciye faydası olan proteinin azalması söz konusu oluyor. Güvenli vehelal gıda tüketiminin bilinmesi ve işletmelerin bu hassasiyete dikkat etmeleri için dernekteki çalışmalarımız devam ediyor.

Seminer esnasında katılımcıların sorularına cevap veren Sayın GELİR ETKİNDER’e davetinden dolayı memnuniyetini ifade etti.

Mimarlık ve Mühendislik kulübübaşkanı Betül Şanver tarafından çiçek takdimi yapıldı. Seminere katılan davetlilere sertifikaları verildi.

15www.dunyahelalbirligi.org

16 www.dunyahelalbirligi.org

Yemekten sonra hazmı ko-laylaştırması için ya da mide bulantısını önlemek için ne

içmeyi tercih ediyoruz? Soda mı yoksa maden suyu mu? Birçoğumuz ikisinin de aynı olduğunu düşünü-yor ve aradaki farkı bilmiyor. Oysa soda, maden suyu kadar masum de-ğil…Peki, maden suyu nedir? Maden suyu, magmadan aldığı karbondi-oksit gazın basıncıyla ve yerin en derinlerinden mineralleri alarak yeryüzüne çıkar. Tamamen doğal-dır. Mineralli suların kaynağından elde edildiği anda özel miktar ve oranlarda mineraller ve iz element-ler içermesi yönüyle diğer sulardan farklıdır. Soda Nedir?Soda ise su ve sudan yapılan içecek-lere üretim esnasında karbondioksit gazı basılmasıyla elde edilir. Kar-bondioksit gazı dilimiz ile temas ettiğinde geçici olarak tat algılayı-cılarını uyuşturduğu için içimi ko-laylaştırmaktadır. Maden suyunun aksine tamamen yapay bir içecektir. Mineral içermez.

Maden suyu ve sodanın mideyi ra-hatlatma özelliklerinin haricinde ortak özellikleri yoktur.Neden maden suyu içmeliyiz? Mineraller vücudumuz için temel düzenleyicilerdir. Mineral ihtiyacı-nı karşılamak için suyun alternati-fi olarak maden suyu tüketebiliriz. Maden suyu mineral bakımından çok zengin olduğundan insan vü-cuduna ve sağlığına sayısız fayda-ları vardır. Kalsiyum, çinko, flüorür, demir gibi minerallere her yaştan insanların ihtiyacı vardır. Bu yüz-den maden suyu çocuk, genç, yaşlı, hamile ayırt etmeksizin herkes için oldukça yararlı bir içecektir. Hazmı kolaylaştırması ve mide bulantısını önleme özelliklerinden dolayı bir-çoğumuzun sıklıkla tercih ettiği içe-ceklerdendir. Harici kullanımlarda cildin güzelleşmesinde etkili olur. Uygun fiyatlara bulunabilen maden sularının, aşırıya kaçılmadıkça uz-manlar tarafından tüketilmesi tav-siye edilir. Neden Soda tercih etmemeliyiz?Sodanın doğal olmaması, mineral içermemesi en büyük etkenlerden.

Özellikle kadınlar ve çocuklarının tercih etmemesi gereken bir içecek olan soda, ayrıca tansiyonu arttırır ve mide tembelliğine yol açar. Bi-linenin aksine hazmı kolaylaştırıp, mide bulantısını da önlemez. Mi-deyi rahatlatma özelliğinden başka hiçbir işlevi yoktur.Türkiye açısından maden suyu tü-ketimine bir göz atalım:Türkiye’de maden suyu tüketi-mi Avrupa’da tüketilenin yaklaşık 1/50’si kadar. Ülkemiz Avrupa’nın doğal mineralli sular açısından en zengin coğrafyasına sahip olmasına rağmen, kaynağın sadece %1 kada-rı şişeleniyor, %99’u boşa akıyor. Bu tablo ulusal beslenme kültürüyle doğrudan ilişkili. Avrupalı insan-ların beslenme kültürü sayesinde kemik erimesi gibi hastalıkların oranı düşük. Türkiye’de ise belirli yaş ve cinsiyet gruplarında bu oran %30’lara kadar çıkmaktadır. Bunun en önemli nedenlerinden biri de ha-yat boyunca tüketilen doğal suların miktarlarında ve bu yol ile alınan doğal kalsiyum takviyesindeki bü-yük farklılık.

MADENSUYU

Ne içtiğimizin farkında mıyız?

17www.dunyahelalbirligi.org

18 www.dunyahelalbirligi.org

Hidrojen atomları ile oksi-jen atomları gibi hayatın iki temel bileşiğini bir-

leştiren su aynı zamanda hayattır. Hayatın her kademesini su ile yı-karız. Su ile uyanırız, su ile doya-rız, su ile serinler, su ile büyürüz. Bitmez tükenmez bir kaynak gibi kullandığımız su’yu en rahat kul-lanan dünyanın eşsiz bir coğrafya-sındayız. Çok şükür susuzluk çek-miyoruz ama su zengini de değiliz. Bugünlerde dünyamızın gelece-ğine ilişkin en büyük kaygılardan biri sudur; hızlı nüfus artışı, bi-linçsiz tüketim, kuraklık ve kir-

lenmeyle azalan temiz su tüm dünyanın sorunu. Dünya nüfusu-nun altıda birinin temiz suya ula-şamadığı ve kentlerdeki su tüketi-minin tamamına yakını binalarda gerçekleştiği düşünüldüğünde, herkes seferber olup sürdürülebi-lir bir su arzı oluşturmada seferber oldu. Bunun için devlet başkanla-rının katıldığı toplantılar yapıldı. Yeşil bir bina adında bir kavram ortaya atıldı; kendi kendine yeten binalar. Bu binalarda enerjinin yanısıra su tasarrufu sağlamak ka-çınılmaz bir kriter olarak ele alını-yor.

Su’ya hasretkalmamak için

Dr. Müh.

Mustafa UysalENVERDER,Bursa Şubesi Başkanıwww.enver.org.tr

19www.dunyahelalbirligi.org

Yeşil binalarda su verimliliğiYeşil binalarda su tasarrufu, eko-nomik ve basit tedbirlerle sağlana-biliyor. Binalarda su verimliliğini iç mekanlarda ve dış mekanlarda sağ-layabilmek mümkün. Firmalar eko-lojiye duyarlı vizyonlar geliştirdik-çe, teknoloji bu yönde kullanılıyor, ürünler daha sürdürülebilir tasar-lanıyor. Banyo ve mutfaklarda çift kademeli rezervuarlar, susuz hijyen sağlayan pisuvarlar, düşük akımlı bataryalar, sensörlü armatürler, debi regülatörleri, muhtelif kartuşlar ve su ihtiyacını azal-tacak şekilde ken-di kendini temiz-leyebilen klozet, lavabo ve hatta seramik karola-rın envai çeşidini piyasada bulmak mümkün. Üstelik bu ürünler mevcut sisteme, sistemin yaşam döngüsü-nün herhangi bir aşamasında adap-te edilebiliyor ve yeşil tasarımlarda çokça karşılaştı-ğımız “ilk yatırım maliyeti” de yük-sek değil. Dış mekanlarda su’yun en cömert kullanıldığı alan-lar bahçeler. Bin-lerce bedel öde-yerek içme suyu haline getirilip evlerimize kadar ulaştırılan suyun bahçe sulamasın-dan kullanılması kadar müsrif bir davranış olamaz. Adeta toprakları-mızın kuraklaştırılması için yapı-lıyor şebeke suyuyla bahçe sulama. Halbuki çatılardan suların topla-narak depolanması ve daha sonra kurak günlerde bahçe sulamada kullanılması hem çok ekonomik hem de sağlıklı bir yöntemdir. İç

mekanlarda su tasarrufunu sağlama-ya beyaz eşya seçiminden başlamak lazım. Su tasarrufu sağlayan çamaşır ve bulaşık makinelerini hemen her markada bulabiliyoruz. Firmalar bu konuda adeta yarış halindeler.Yenilenebilir kaynaklara yönelmek su verimliliği için bir başka alter-natif. Örneğin Bursa Büyükşehir Belediyesi şebeke suyundan elektrik üretmeye başladı. Uludağ’ın zirve-lerinden şehre akın gelen sular ar-tık bir türbin ile enerjiye çevriliyor. Vatandaş su içtikçe elektrik oluyor.

Aynı şekilde küvet, lavabo ve duştan gelen ve kirli su olarak adlandırdı-ğımız suyun (bir evde kullanılan suyun %80’inin kirli su olduğu bi-liniyor) arıtıldıktan sonra çamaşır makinelerinde, tuvalet rezervuarla-rında, peyzaj sulamasında, genel te-mizlikte kullanılabilmesi mümkün görülüyor. Bugün itibariyle;-Her 15 saniyede bir çocuk, temiz

suya ulaşamamaktan kaynaklı has-talıklardan hayatını kaybediyor.-Ortalama bir Afrikalı ailenin gün-lük su kullanımı yaklaşık 18,5 lit-reyken, bu miktar Amerikan ailesi için 375-650 litreye çıkıyor.-Milyonlarca kadın ve çocuk, suya ulaşabilmek için her gün saatlerce yürüyor.-Dünyadaki hastalıkların yarısından fazlası kirli sudan kaynaklanıyor.-Dünyadaki 2,6 milyar insanın duş veya tuvalet imkânı bulunmuyor. ** (h t t p : / /www.ye s i l p l a t f o r m .

com/2012/03/30/yesil-binalarin-oz e l l ik l e r i - su-verimliligi)

Evinizde su’yu verimli kullan-mak ister misi-niz?• Banyo ya-parken, yüzümü-zü yıkarken, traş olurken, dişinizi fırçalarken, seb-ze ve meyveleri yıkarken su tü-ketimindeki alış-k a n l ı k l a r ı m ı z ı d eğ i ş t i r me miz gerekir. • Temiz suboşa akıtıldığı za-man atıksuya dö-nüştüğü unutul-mamalıdır. İçme suyu ve atık su

arıtma maliyetinin yüksek olduğu unutulmamalıdır. • Yeryüzünün üçte ikisi su olduğuhalde sadece %0.3 içilebilir su ol-duğu unutulmamalıdır. Yeryüzünde içilebilir suyun çok kısıtlı olduğunu unutmamalıyız. • Gelişmiş ülkelerin çoğunda bu-gün günlük su tüketimi kişi başına 75-125 litre iken İstanbul’da bu de-ğer 150-200 litredir.

20 www.dunyahelalbirligi.org

• Suyu verimli olarak kullanarakhem daha hijyenik ve temiz ortam-lar sağlanabilir hem de daha ekono-mik işletme yapılabilir. • Birçok evde gizli su kaçağı ola-bilir. Bunu tespit etmek için bütün muslukları kapatınız ve su sayacını okuyunuz. İki saat süre ile su kullan-mayınız. İki saat sürenin sonunda su sayacını tekrar okuyunuz. Böylece su kaçağı olup olmadığını öğrenebi-lirsiniz. • Tuvalet rezervuarınız su sızdıra-bilir. Bu miktar günde 700 litre suya ulaşabilir. Sızıntı suyunu kontrol etmek için rezervuara birkaç damla boyalı su ilave ediniz. Bu rengi 5-7 dakika içinde tuvalette görürseniz sızıntı var demektir bunu tamir et-tiriniz. • Banyoyerineduşalaraksutüke-timini %25 azaltabilirsiniz. Duş ala-rak 40-60 litre su tüketirken banyo yaparak su tüketimi 120-150 litre-dir. Klasik duş başlıkları dakikada ortalama 15-20 litre su akıtırken düşük akımlı aeratörlü duş başlıkla-rı dakikada 9-10 litre su tüketmek mümkündür. Böylece 5 –6 dakikalık duş esnasında 90-120 litre sıcak su yerine 45-60 litre sıcak su ile aynı işlemi yapmak mümkündür. Böyle-ce 4 kişilik bir aile günde 3 defa duş yapsa yılda 55 ton su tasarruf edebi-lir. • Sık aralıklarla açılıp kapatılanmusluklar için klasik musluklar ye-rine kolay açılıp kapatılan musluk-lar ile kullanarak su tüketimini %25 azaltabilirsiniz. • Dış fırçalama ortalama 3 dakikasüre alır. Eğer diş fırçalar iken mus-luk açık bırakılırsa her fırçalama es-nasında ortalama 15 litre suyu ziyan etmiş olursunuz. Günde iki defa diş fırçalanırsa yılda 10.950 litre su tü-ketirsiniz. Eğer fırçalanmış dişinizi bir bardak su ile çalkalarsanız yılda 9.100 litre su tüketimini önlersiniz. • Dişlerinizi fırçalarken,tıraşolur-ken ve yüzünüzü sabunlarken mus-

luğu kapalı tutarak günde 15-35 lit-re su tasarruf edebilirsiniz. • Musluğunuz dakikada bir dam-la su sızdırıyorsa yılda 12 500 litre boşa akmış demektir. Muslukların su damlatmasını önleyiniz. Dakika-da 50-100 damla su akıtan bir mus-luktan ayda 750-1500 litre suyun ziyan edildiğini unutmayınız. • Kirli kaplarınızı elle veya bula-şık makinesinde yıkamadan önce su dolu leğende ıslatınız ve kirleri gevşetiniz. Kirli kapları akar musluk suyu ile yıkamayınız. Leğen içindeki su ve deterjan yardımı ile bulaşıkla-rın kirlerini çıkardıktan sonra mus-luğu yavaşça açarak çalkalama ve durulama yapınız. • Normal musluklarda dakika-da 8-27 litre su tüketilirken düşük akımlı aeratörlü musluk kullanarak su tüketimi yarı yarıya düşürülebi-lir. Bu musluklara takılan aparatlar pahalı değildir. Doğrudan akan musluk suyu ile kaplarınızı durula-mayınız. Böylece günce 30-60 litre su tasarruf edilmiş olur. • Evlerdesuyun%35banyoda,%30tuvalette, %20 çamaşır ve bulaşık yıkamada, %10 yemek pişirme ve içme suyu ve %5 temizlik amacı ile kullanılmaktadır. * (Prof. Dr. Mus-tafa ÖZTÜRK, Çevre ve Orman Bakanlığı eski Müsteşar Yardımcısı)Unutmayın, dikkatli kullanım ile evlerinizde %50 daha az su kullanı-mı ile daha konforlu bir hayat sür-dürebilirsiniz.

Sürdürülebilir Su yönetimiSu, hizmet götürülen bireylerin te-mel ihtiyaçlarını karşılamaya yö-nelik tümüyle kamu veya tamamen sosyal yarar sağlayan bir olgu ola-rak algılanmıştır. 1992’da Dublin’de yapılan ilk Dünya Su Kongresinde suyun, ekonomik faaliyetlere katkı sağlayan ve bu bağlamda her farklı kullanım alanında ekonomik değeri olan bir yarar olduğu ortaya kon-muştur. Bu olgu iki önemli soruyu

gündeme getirmiştir;a) Su ekonomik bir meta olarak ele alınırken aynı zamanda yaşam, gıda, çevre ve sağlığa uygunluk için en te-mel bir kaynak olarak nasıl değer-lendirilecektir?b) Su yukarıda belirtilen şekilde hem ekonomik hem insan yaşamı ve kamu alanı için gerekli temel işlev-ler açısından değerlendirilirse; han-gi mekanizmalar suyun fiyatlandı-rılması ve farklı alanlara tahsisinde hakkaniyet, verimlilik ve sürdürüle-bilirliği sağlayacaktır? * (Yavuz Çu-bukçu, Dışişleri Bakanlığı Bölgesel ve Sınıraşan Sular Daire Başkanlığı, Su Danışmanı)Su, günümüzde serbest piyasalarda herhangi bir denetlemeye tabi ol-madan özel şahıs veya tüzel kişilik-ler tarafından alınıp satılan bir meta ya da bedelsiz ve sınırsız şekilde tümüyle kamunun kullanımına su-nulan sosyal bir doğal kaynak olarak görülebilir ancak bu durumun yanlış olduğu ardı ardına yapılan Dünya Su kongreleri bize göstermiştir.Suyun farklı kullanım şekilleri bu-lunmakta ve sözkonusu ihtiyaçlara göre kullanımının fiyatlandırılması gerektiği hususu bu konferanslarda dile getirilmiştir. Özellikle geliş-mekte olan ülkeler bu durumu kabul etmeyişi ile şu sorunlar oluşmakta-dır:

• Suya daha az ihtiyaç duyanlardaha çok su tüketmektedirler.• Su ekosistemleri korunamamak-tadır.• Temiz su ile sanayi/ticari su ta-lepleri planlanamamaktadır.Böyle olunca gelişmekte olan ülke-lerin giderek artan su ihtiyacı yöne-tilemez hale gelmektedir. Şehirlerde biriken toplulukların en önemli ih-tiyacı olan suyun olmadığı durumu kimse tahayyül etmemektedir. Fa-kat böyle bir durumun oluşmasına özellikle şehirleri yönetenler çanak tutmaktadır. Gün geldiğinde ihtiya-

21www.dunyahelalbirligi.org

cın planlanmaması ve kaynakların verimli kullanılamamasından dolayı oluşan sorunların çözümü için imkansız tedbirlere başvurmak durumunda kalabiliriz. İşte bunun için suyun yönetimine ihtiyaç bulunmaktadır.

Sonuç :Sonuç olarak giderek artan su ihtiyaçlarını karşılamak için her türlü su tüketimi gözden geçirilmelidir. Suyu yö-netmenin yöntemleri suyu saymakla başlar. Suyu saymak için bir yatırım ve planlama yapmak lazımdır. Bu da bir maliyet gerektirir. Bu maliyetin adil bir şekilde su tüketicilerine yansıtılması gerekir. Sanayiden konutlara, tarımdan enerjiye olmazsa olmaz olan suyun kullanımının öncelikle doğru modellenmesi gerekir. Ardından bu modelin ça-lışan bir model olduğunun tespiti ve bu model üzerinde ayar mekanizmaları bulunması gereklidir. Bugün ülkemizin en derin sıkıntısı artan enerji talebine karşılık enerji kaynaklarının bulunmayışıdır. Çok yakında bu sorunu çözemeden ikinci bir sorun olan Suyun gelmesi mukadderdir. İnsanımız bugün ödemiş olduğu su be-delinin 10 katını su için ödemeye hazır değildir. Buna gerek te bulunmamatadır. Ama bunun için bugünden suyun kıymeti ortaya konulmalı ve su yönetim planları oluşturulmalıdır.İhtiyaçları karşılamaya uygun su miktarı Dünya’daki toplam su stoklarının ancak % 0,25’ini (binde 25’ini) oluş-turmaktadır. Dünyadaki bütün suyu 4 litrelik bir bidona koyduğumuzu düşünürsek canlıların kullanabileceği su miktarı sadece 1 çorba kaşığı kadardır. Dünya’da kişi başına yılda 92.000 m3 suya sahip olan Kanada su zengin-liğinde 1.sırada yer alırken, ABD, Kuzey Avrupa Ülkeleri ve İzlanda 10.000 m3’ün üzerinde su potansiyeli ile su zengini ülkeler arasındadır.

Su Kaynaklarının Yeryüzünde Dağılımı (BM verilerine göre)

Kıtalar Nüfus % olarak Su Kaynağı % olarakKuzey Amerika 8 15Güney Amerika 6 26Avrupa 13 8Afrika 13 11Asya 60 36Avustralya ve Adalar 1 5

Az gelişmiş ülkelerde bir kişinin günlük içme, yemek pişirme ve te-mizlik için kullandığı su miktarı 10 litredir. Afrika ve Asya’daki bir ka-dın günde ortalama 6 km yol kat ederek evine 20 litre su taşımaktadır. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) `nın 2002 yılında yayın-ladığı 3. Küresel Çevre Raporu’na göre dünyada,2,4 milyar insan ise güvenli atıksu arıtma hizmetinden yoksundur. Hal böyle olunca su’ya hasret kalmamak için suyun kıymeti bilinmeli, suyu doğru kullanmalı ve adil dağıtmalıyız. Bize ait olmayanı hor kullanmakta mahir olan insanoğlu, suyu da bu şe-

kilde kullanmaya devam eder ise susuzluk bir kader olacaktır. Gelin Sürdürülebilir su yönetimi ile bu duruma fırsat vermeyelim, el birliği ile suyu her şeyimizin önüne koyalım.

22 www.dunyahelalbirligi.org

Bilindiği gibi kimyasal olarak hidrojen ve oksijen element-lerinden oluşan, yeryüzünde

sıvı, katı ve gaz halde bulunabilen ve oda sıcaklığında sıvı durumda bulunan renksiz, kokusuz, tatsız maddeye su adı verilmektedir. Yer-kürenin yapısı ve canlıların yaşa-ması için hayati bir öneme sahip olan su hayatın kaynağı ve bilinen tüm yaşam formlarının vazgeçilmez öğesidir.Kur’ân-ı Kerim’de “su” anlamına gelen “mâ” kelimesi 63 ayette geçer ve genellikle içilen, sulama ve temiz-likte kullanılan doğal su anlamında kullanılır. Bu ayetlerin bir kısmın-da Allah’ın insanı ve tüm canlıları sudan yarattığı, gökten rızık, rızık

sebebi ve temizlik aracı olarak te-miz ve bereketli su indirdiği, onun-la insan ve hayvanlara temiz ve tatlı sular içirdiği ve onunla yeryüzünü ölümden sonra diriltip insan ve hayvanlar için her türlü yeşil bitki, ekin ve meyveyi çıkardığı belirtiler. Bu şekilde suyun yeryüzündeki var-lıkların hayatı açısından önemine dikkat çekilir. Bazı ayetlerde suyun belirli bir tat ve ölçüde yeryüzüne indirilmesinde ilahi kudretin rolüne vurgu yapılarak susuz bırakılması halinde insanın nasıl bir çaresizlik içine düşeceği şükredilmesi ve ib-ret alınması gereken bir olay olarak tasvir edilir. Yine Kur’ân-ı Kerîm’de suyun asli temizlik aracı olduğuna ve bazı özelliklerine de değinile-

Sakarya Üniversitesiİlahiyat Fakültesi DekanıProf. Dr.

Hacı MehmetGÜNAY

23www.dunyahelalbirligi.org

rek onun genel anlamda temiz, bir kısmının tatlı-lezzetli, bir kısmının ise tuzlu-acı olduğu belirtilir. Bazı ayetlerde suyun ortak kullanımı ve paylaşımı ilgili bazı prensiplere de yer verilir.Hadis kaynaklarında da suyun öne-mi, kaynakları, korunması, kirletil-memesi, maddi ve hükmi temizlik-te, içme ve sulamada kullanılmasıyla ilgili ayrıntılı açıklamalar yer alır. Bazı hadislerde su insanlığın müşte-rek malı olarak sunulmakta ve onun ortak kullanımı ve hukuki işlemlere konu edilmesiyle ilgili düzenleyici bazı ilke ve ölçüler getirilmektedir. Aynı şekilde suyun israf edilmeme-si ve kirletilmemesi öğütlenmekte, su kaynaklarının kirletilmesi lanete sebep olacak davranışlar arasında sayılmaktadır. Hz. Peygamber do-

ğal niteliğini kaybetmediği sürece suyun temiz ve temizleyicilik özel-liğini koruduğunu belirterek, suyun kirlenmesinin arızi ve geçici bir durum olduğuna işaret etmiş ve bu konuda suyun özelliğine ve insanla-rın ihtiyacına uygun pratik ve kolay-laştırıcı bazı ölçüler koymuştur. Bu bağlamda Hz. Peygamber’in, deniz suyu, bazı kuyu ve göl suları, insanın ve bazı hayvanların artığı olan sular, kendisiyle maddi veya hükmi te-mizlik yapılan sular gibi birtakım su türleri ve kaynaklarının dini açıdan durumu ile ilgili özel açıklamaları ve uygulamaları rivayet edilmektedir.İslam dini temizliğe fevkalade önem atfetmiş ve onu başta namaz olmak üzere bazı ibadetlerin ön şartı say-mıştır. Bir fıkıh terimi olan taharet (temizlik) hem bedende, elbisede

ve çevrede bulunan maddi kirler-den (necaset) temizlenmeyi hem de abdest ve gusül gibi hükmi kirlilik halinden (hades) temizlenmeyi kap-sar. Her iki tür temizliğin tabii ve asli aracı ise sudur. Bu yüzden fıkıh eserlerinin “taharet” bölümlerinde maddi ve hükmi temizlikte kulla-nılmasının caiz olup olmadığı yö-nünden suların çeşitleri, nitelikleri ve hükümleri üzerinde önemle du-rulur. Ayrıca fıkıh eserlerinin çeşitli bölümlerinde suyun mülkiyet düze-ni ve buna bağlı olarak içmede, sula-mada, günlük yaşamda kullanımı ve hukuki işlemlere konu edilmesi de ayrıntılı olarak işlenir.Hanefi fıkıh kültüründe su, doğal su özelliğine sahip olup olmaması yö-nüyle mutlak ve mukayyet su, yeni-lenme ve akıcılık özelliğine göre de durgun ve akarsu kısımlarına ayrılır ve sularla ilgili fıkhî ve pratik bilgi-ler bu ayırım ve adlandırma içinde verilmeye çalışılır. Diğer mezheple-re ait eserlerde de tasnif, termino-loji ve görüşlerde bazı farklılıklarla birlikte aynı konular işlenir. Suların temiz ve temizleyici sayılması, kir-lenmesi ve temizlenmesi gibi konu-larla ilgili olarak fıkıh literatüründe yer alan ayrıntılı görüş ve yorum-lar, Hz. Peygamber’den nakledilen bazı hadislerin ışığında müslüman toplumların asırlar boyunca oluşan bilgi ve tecrübe birikimlerini yansıt-maktadır.Fıkıh literatüründe suyun, su kay-nak, yatak ve yollarının temizlik, bakım ve onarımı ile içine pislik düşen suların temizlenmesi usulleri üzerinde önemli durulmuştur. Bu konuda esas olan suyu, onun tabia-tını bozan, renk, tat ve koku özel-liklerini değiştiren maddelerden ve sağlığa zararla olan unsurlardan arındırarak normal hale getirmektir. Bunun akıtarak mı, su ilave ederek mi, yoksa başka teknikler kullanı-larak mı yapılacağı hususu fakihler arasında bazı görüş ayrılıklarına yol

24 www.dunyahelalbirligi.org

açmıştır. Fakihler suyun temizlen-mesi konusunda genellikle kendi dönemlerinin kültür, tecrübe, teknik ve imkânlarına dayalı bilgi ve gö-rüşlere dayanmışlardır. Bu yüzden günümüzde denizler, göller, akarsu-ların, kuyu, depo, çeşme, artezyen vs. sularının, sanayi bölgelerindeki yer altı ve yer üstü suları ile atık suların gerek insan sağlığı ve çevreye zararlı olacak derecede kirlenip kirlenme-diğinin tespitinde, gerek bunların temizlenmesinde teknolojik geliş-melerden, modern arıtma ve tahlil imkanlarından ve pozitif bilimin sonuçlarından yararlanmanın öne-mi ortaya çıkmaktadır.Suyun Mülkiyeti: İslam dini suyun mülkiyeti ve kullanımı hususunda onun canlılar için hayatî önemine uygun düzenlemeler yapmıştır. Hz. Peygamber “İnsanların ortak oldu-ğu üç şeyden birinin su olduğunu” belirtmiştir ((İbn Mâce, “Rühûn”, 16). İbn Hazm ve Şevkanî gibi bazı fakihler bu hadisin sözel/literal an-lamını dikkate alarak ister kayna-ğında ve yatağında bulunsun, ister bir kaba veya depoya alınarak ihraz edilmiş bulunsun, yine ister sahipli bir araziden isterse mübah arazi-den çıksın bütün suların herkes için ortak olduğunu ileri sürmüşlerdir. Fakihlerin geneli ise aralarında ay-rıntılarda bazı görüş ayrılıkları bu-lunmakla birlikte bu hükmü mutlak olarak kabul etmemiş, suların sahip oldukları özelliklere göre hukukî rejiminin de değişiklik arz ettiği kanaatine varmışlardır. Buna göre sular tek başına, kaynağı ve yatağı ile birlikte, üzerindeki arazinin hu-kuki durumuna ve suyun ihraz edi-lip edilmemiş olmasına göre mübah sular, kamu suları ve özel sular gibi kategorilere ayrılabilmektedir. Su-ların sahipli veya sahipsiz arazide bulunuşuna göre mülkiyet durumu ile ilgili görüşler şu şekilde özetle-nebilir:1. Yer altı suları, denizler ve büyük

göllerin suları, Dicle, Fırat, Nil gibi büyük ve genel akarsular, sahipsiz arazide kimsenin bir emeği olmak-sızın meydana gelmiş değir sular, insan emeği ile çıkartılıp kimin çı-karttığı bilinmeyen veya sahibi tara-fından terk edilen ya da kamu men-faatine vakfedilen kuyu ve kaynak suları fakihlerin ittifakıyla kimse-nin mülkiyetinde olmayıp herkesin edinme ve yararlanma konusunda ortak olduğu mubah mallardandır. Bu sulardan herkes zarar vermemek ve başkalarının kullanım hakları-nı engellememek şartıyla su almak, balık tutmak, gemi yüzdürmek gibi biçimlerde genel, eşit ve serbest bir

şekilde yararlanma hakkına sahip-tir. Bunlar insan emeği, yani ihraz ve istila ile özel mülkiyete geçebilir. Bu sulardan bir kısmı aktığı ve işgal ettiği ark, kanal ve yataklarla birlikte kamu malları sınıfına girmektedir-ler. İslam hukukçuları bu sulardan yararlanmayı bir taraftan hava ve güneşten yararlanmaya benzeterek bunların su açısından mubahlığı-na işaret ederken, diğer taraftan da cadde ve umumi yollardan yararlan-maya benzeterek genel olarak kamu malı özelliğini vurgulamaktadırlar. 2- Özel mülkiyetteki araziler üze-rinde bulunan kaynak, kuyu, dere gibi sular ile büyük nehirlerden ark

25www.dunyahelalbirligi.org

ve kanal açmak suretiyle arklara alı-nan sular kaynadığı yer veya içinden aktığı ark ve kanallar bakımından özel mülkiyet konusudur. Bu yer-lerde bulunan sular da bazı fakihlere göre yine özel mülk sayılmaktadır. Onlar kaynak ve yataklarının özel mülkiyette bulunmasını dikka-te alarak bunları bir bakıma ihraz edilmiş kabul etmektedirler. İslâm hukukçularının çoğunluğu ise Hz. Peygamber’in suyun herkesin ortak malı olduğu yönündeki beyanlarını, “suyun başkalarından esirgenme-mesi” yönündeki uyarılarını ve Hz. Hacer ve Zemzem Kuyusu’na iliş-kin bazı rivayetleri esas alarak bu

suların ilke olarak mubah olduğu ve sahiplerinin bunlar üzerinde sadece bir ihtisas ve öncelik hakları bulun-duğunu kabul etmişlerdir. Fakat bu görüşte olanların çoğunluğu sahipli sularda başkalarının hakkının, sade-ce kendisi ve hayvanları için içme suyu hakkı olup, bu sulardan ekin-lerini sulama hakkı olmadığını be-lirtmişlerdir.3. Bir kişinin mülk edinmek üzere sahipsiz arazide kazdığı kuyu veya çıkardığı kaynak ile bunların belli mesafedeki mücavir alanının mül-kiyeti bu kişiye aittir. Fakat bu ni-telikteki kuyu ve kaynaktaki suyun mülk mü, mubah mı olduğu konusu da fakihler arasında tartışmalıdır.4. Usulüne uygun olarak ihraz edilip kova, sarnıç, depo, havuz gibi kapla-ra alınan sular, mubah (serbest) mal statüsünde olmayıp tamamen özel mülkiyet rejimine tabidir. Bu sular-da başkalarının yararlanma hakkı zaruret durumuyla sınırlandırılmış-tır. Bu konuda İslam hukukçuları arasında görüş birliği bulunmakta-dır. Ancak bu nitelikteki suyun ça-lınması halinde, ortaklık şüphesi se-bebiyle hırsızlık haddi uygulanmaz.Suyun Satışı: İslâm bilginleri özel mülk haline gelse bile, suyu bir bedel almadan bağışlamanın müstehap ol-duğu konusunda görüş birliği için-dedir. Deniz suyu, büyük akarsular ve diğer mubah sular usulüne uygun olarak ihraz edilmedikçe (özel mülk edinilmedikçe) satış, kira, rehin, gibi işlemlere konu edilemez. Bun-ların kaynak ve yatakları da kamu mallarının hukuki rejimine tabi olduğundan bedelli veya bedelsiz olarak özel kişilere devir ve temlik edilemez. Hadis kaynaklarında Hz. Peygamber’in suyun satışını mutlak olarak veya bazı kayıtlarla yasakla-dığına dair rivayetler yer almaktadır. İbn Hazm, Kuşeyrî, Hattabî gibi bazı hadis ve fıkıh alimleri bu riva-yetleri, suyun herkesin ortak malı olduğu, başkasından esirgenmesinin

doğru olmadığı yönündeki rivayet-lerle birlikte değerlendirerek ihtiyaç fazlası tüm suların satılmasını ha-ram sayarlar. Ahmed b. Hanbel’den de genel olarak suyun satışın hoş görmediği yönünde bir rivayet ak-tarılır. Nevevî gibi bazı alimler de suyun satım yasağını, sahibinin ih-tiyacından fazla olması, suya başka insanlar ve hayvanların içme suyu olarak ihtiyacının bulunması ve bu ihtiyacı karşılayacak başka su kay-nağının bulunmaması gibi kayıtlara bağlamışlardır. Hanefiler, Şevkanî ve hadis alimlerinin büyük bir kısmı ise bu yasağı kaplara doldurularak ihraz edilenler dışında tüm sular için geçerli saymışlardır. Bunların dışın-da alimlerin çoğunluğu ise ihraz edilip kaplara alınan sular ile özel mülkte yer alan kuyu, kaynak, kanal vb. sularının satılmasını ilke olarak caiz görmüşlerdir. Onlar bu konuda Hz. Peygamber’in dağdan elde edi-len mubah odunun satılmasına onay vermesini ve Hz. Osman’ın Rûme kuyusunu satın alıp vakfetmesi ola-yını delil getirmektedirler.

26 www.dunyahelalbirligi.org

1995 yılında, Yönetim Kuru-lu Başkanı Yüksel AKTAŞ’ın önderliğinde, Yönetim Kurulu

Başkan Yardımcıları Aslı Ataş ve İbrahim Aktaş ile kurumsal kim-lik oluşumu ve kalite çalışmalarına ağırlık veren Hacı Hasanoğulla-rı, 2009 yılında aldığı üretim izni ile Yunusemre mahallesinde 2250 metre kare üzerine inşa edilmiş 4 katlı imalathanesiyle üretime de-vam etmiş, hem de ürün çeşitliliği konusunda bir dizi girişim başlat-mıştır. Aynı yıllarda yapılan dene-timlerde “hijyen” ve “üretim kalitesi” açısından Yıldırım Belediyesi’nce “Örnek İşyeri” ve “Beyaz Zambak” belgeleriyle ödüllendirilen firma, “standartlara uygun ve kaliteli üre-timi teşvik edecek her türlü çalış-mayı yapmak ve bunlarla ilgili bel-geleri düzenlemek” görevini yerine getirirken, standardizasyonun yanı sıra kalite konusuna da eğilmiş ve bu alanda yürüttüğü çalışmalarla sektörüne öncülük etmiştir. Günümüz ekonomik ve teknolo-jik gelişmeleri ve Avrupa Birliği’ne uyum süreci kapsamında Türk Standartları Enstitüsü TS-EN-ISO 9000 Kalite Yönetim ve ISO 22000 Gıda Güvenliği Yönetim

Sistemi belgeleriyle; uluslarara-sı standartlara sahip bir işletme olarak büyümeye devam eden Hacı Hasanoğulları, bu süreçte Yüksel Aktaş önderliğinde gece gündüz Ar-Ge çalışmalarına ağırlık vererek ürün çeşitliliğini arttırmış, 100’e yakın patentli ürü-nü ile ulusal ve uluslar arası fuarlar-da Bursa’yı başarı ile temsil etmiş, Bursa’nın yanı sıra İstanbul, Ankara ve Eskişehir’de açtığı şube ve bayi ağıyla gelişimini sürdürmüştür.Yaşanan ekonomik krizlere ve sek-tördeki olumsuzluklara rağmen; te-darikçiler, kullanıcılar, yasal otorite-ler, tüketiciler ve ilgili tüm birimler arasındaki koordinasyonu aksama-dan ve güvenli bir şekilde yürüten firmamız, Avrupa birliği ile enteg-rasyon sürecinde Gıda Güvenliği konusundaki hedeflerinden taviz vermemiş, 2012 yılının Aralık ayın-da aldığı Helal Gıda Sertifikası’yla da üretim felsefesi, yüksek kalite ve ticaret ahlâkını tescillemiştir. Hacı Hasan Oğulları markası al-tındaki üretimimiz, eşsiz kalitesi ve lezzeti ile ülkemiz ve yurtdışındaki sofralarda yer almaya devam ediyor. Hedeflerimiz, Hacı Hasanoğulları bayrağını ülkenin her bölge ve ken-

Hacı Hasan Oğulları 1970 yılında Hacı Zeki AKTAŞ

tarafından kurulmuştur. O dönem Gülbahçe

semtinde küçük bir imalathane ile faaliyete geçen

firma, kendisine emek ve sabrı sermaye edinerek

gün geçtikçe tanınmış ve 1985 yılında açılan Setbaşı

şubesiyle bu başarısını taçlandırmıştır.

27www.dunyahelalbirligi.org

tinde dalgalandırırken, yurt dışına da açılarak, ekonomiye yön veren ihracatçılar arasında yer almaktır. MisyonGeleneksel, Osmanlı ve Türk Mut-fağındaki, Baklava, tatlı üretimi ve ülke tanıtımına katkısında rol alan, bu çerçevede; Doğal ve organik üre-tim şartları ile alanında standartları oluşturmak. VizyonAlanında bölgesinde şube ve bayi ağı en geniş işletme olarak; • Kendine has geleneksel lezzetleri

sürekli arttırmak, • Yasal, resmi beklentileri koşulsuz

karşılamak,• Müşteri beklentilerinin ötesinde

lezzetler sunmak.

Değerlerimiz• Önce insan olmak, insana saygı

duymak.• Sağlıklı beslenme dengesini boz-

mamak.• Ahlak kuralları ile güveni sürdür-

mek.• Terbiye ve saygı temellerine sadık

kalmak.• Doğal kaynak kullanımını esas

almak.• Yasal beklenti ve şartlardan şaş-

mamak.Kalite / Gıda Güvenliği PolitikasıGıda üretimi alanında; • Sağlıklı beslenme, hijyen şartla-

rından ödün vermeden müşteri beklentilerinin ötesine odaklan-mak.

• Organik ve doğal yollarla üretil-miş besin değeri yüksek gelenek-sel ve yenilikçi lezzetleri topluma sunmak.

• Stratejiye dayalı olarak, gelişimi-mizi izlenebilir kılmak. Sürekli gelişim ile liderliği tüm ekibe yansıtmak.

• Mesleki ve yönetsel eğitim ağını oluşturarak sunulan lezzet ve gü-vene çalışanlarımızı katmak. Yeni nesil ustalar yetiştirmek.

• Yeni ürün, Ar-Ge çalışmaları ile; unutulmaya yüz tutmuş lezzetleri gün yüzüne çıkartmak.

• Güveni her daim müşterilerimi-zin yüzünde hissetmek.

Helal kavramı ifade edildi-ğinde akla ilk olarak gıda geliyor. Diğer ürünlerin hellaliği bile daha yeni yeni konuşulur ve tartışılır hale

gelmeye başladı.Göz önünde olan her şey gibi tatlı sektörü de olumlu olumsuz eleşti-riler alıyor. Bu alanda üretim yapan firmalar ise bu eleştiriler ve yaşanan olaylardan nasibini fazlasıyla alıyor.Tatlı deyince aklımıza gelen ilk şey şeker oluyor. Şeker deyince de Şeker’in hellalliği boyutunun kri-terleri soruları kafamızı kurcalıyor. Çünkü helal kavramının tanımladı-ğımız zaman “helal”olan şekerin ön-celikle sağlıklı olması insana zarar vermemesi gerekiyor. Peki uygun şeker hangisidir?Hazır gıdalarda ve tatlılarda kul-lanılan glikoz şurubu nişastaların kimyasallar ile parçalanması yolu ile elde edilen yapay ve insan sağ-lığı açısından rafine şekerden daha risklidir .Mısır şurubu ise genetiği değiştirilmiş organizmalardan elde edilir. Fruktoz ise kimyasal yolla meyve değil mısırdan elde edilir. Aspartam ise tamamen yapay bir madde olup kansorejen bir etkiye

sahiptir.Hazır gıdaların bu kadar sorgulan-dığı ama bir o kadar da hazır gıda-lardan vazgeçemediğimiz bir dönem de yaşıyoruz. Kadının da dışarıda erkek kadar aktif rol alması bizi ha-zır gıdalara mecburen yönlendiriyor. Dolayısı ile yediğimiz, içtiğimiz her şeyin bilincinde olmayı hazır aldığı-mız her ürünü ince ince sorgulama-mızı gerekli kılıyor.Hacı Hasan Oğullarını Dünya He-lal Birliği olarak ilk girdiden son tüketilinceye kadar girdilerin ve son ürün özelliklerini, son tüketiciye kadar her aşamasının tek tek ince-leyerek denetimini gerçekleştirdik. Yapılan denetim sonucunda Hacı Hasan Oğulları’nın helal sertifikas-yon kurallarına uyarak üretimlerini gerçekleştirdiği yapılan denetim-lerde tespit edildi ve helal belgesi almaya hak kazandı. Hacı Hasan Oğullar’ının ürünlerinin üretimin-de girdilerin gıda güvenliği gıda hijyeni yanında helal sertifikasınıda irdeleyerek bu konuda hassasiyetle-rini göstermektedirler. Hacı Hasan Oğulları ürünlerinde gıda güvenli-ğinin yanında üretimin ve çalışma ortamının islami kurallar dahilinde

gerçekleştirerek helal ürünler üret-mektedir. Çünkü bu firma gerek hijyen konusunda gerek kullanılan yağlar konusunda, hiçbir ürünle-rinde alkol bulunmaması, alanında uzman kişiler ile çalışması ,kendi soframızda kullandığımız, kendi ellerimizle yaptığımız tatlıda ne kullanıyorsak onlarında bunu kul-lanması, geleneksel lezzetlere ve değerlere önem vermesi bu firmayı bizim için çok kıymetli kılıyor.Merkezi Bursa olup büyümesi ve Türkiye’yi 100 kadar olan patentli ürünüyle uluslararası alanda temsil etmesi bizim için oldukça gurur vericidir.Uluslararası alanda geçerliliği olan Helal Sertifikasyon Belgesi’ne sa-hip olan Hacı Hasan Oğulları ye-nilikçi uygulamaları helal olma kri-terlerinin hepsini yerine getirmesi, kalitesi ve hijyenik koşulları ile her konuda bize güven veriyor.

Hacı Hasan Oğulları’na yaptıkları tüm çalışmalardan dolayı ve bundan sonra üretecekleri ürünler için He-lal Olsun diyoruz.

Ayşen Kuran AKYILDIZ

28 www.dunyahelalbirligi.org

En hayati ihtiyacımız olan su, bütün toplumsal faaliyetleri-mizi yürütmemiz açısından

kritik bir öneme sahiptir. Dünyamı-zın %70’ini kaplayan suyun %2,53’ü tatlı sudur ve bu tatlı suyun ancak % 1’inden azı kullanılabilir ve içilebilir özelliktedir. İklim değişikliği, artan şehirleşme ve nüfus artışı nedeniyle temiz su kaynaklarının azalması ve tükenmesi son yıllarda uluslararası alanda üzerinde giderek daha fazla düşünülen ve tartışılan bir konu ha-line gelmiştir. Küresel su tüketimi-nin 20’nci yüzyılda 5 katına çıkması ve bu tüketimin 2025 yılına kadar %30 oranında artmasının beklen-mesi de konunun önemini ortaya koymaktadır.

Su konusu son yıllarda uluslara-rası gündemin üst sıralarında yer almaya başlamıştır. Suyun dünya kamuoyunun ilgisini giderek artan bir biçimde çekmesinin başlıca ne-denleri arasında nüfus artışı, hızlı şehirleşme ve sanayileşmenin yol açtığı su ihtiyacı ve iklim değişikliği yer almaktadır. Su sıkıntısının gele-cek 20-25 yıl içerisinde Orta Doğu dâhil bazı bölgelerde su krizine dö-nüşmesi ihtimali mevcuttur. Bu ne-denle, ikamesi mümkün olmayan bu doğal kaynağın, 21. yüzyılın strate-jik kaynaklarından biri olacağı genel kabul görmektedir.

Ortadoğu su sorununda üç kilit ülke, Sudan-Etiyopya-Türkiye’dir.

Ömer KIZILASLAN

SUYUN SAHİBİ KİM OLMALI?

YA DA SUYUNSAHİBİ OLMALI MI?

29www.dunyahelalbirligi.org

Etiyopya’nın İsrail güdümlü dış politikası, gözleri Türkiye ve Sudan üzerine çekmektedir. Bu durumda GAP da ayrı bir önem kazanmakta-dır. Güneydoğu’da Kudüs merkezli manevralara çık sık rastlanmaktadır. Sudan’ın İsrail açısından sahip ol-duğu stratejik önem ise, bu ülkede yaşanan sorunların son bulmasını da engellemektedir. Su sorununun Ortadoğu’da bir savaşa yol açabile-ceği ihtimali ilk olarak 1986 yılında CIA’in UluMerkezi Washington’da bulunan Uluslararası Stratejik Araş-tırmalar Merkezi, 1986’da durup dururken, ‘Ortadoğu’nun Su Soru-nu’ başlıklı bir rapor yayınlar. Ra-porda bölgedeki kuraklığın artacağı, nehir debilerinin azalacağı, günlük hayatta suyun petrolden daha de-ğerli olacağı gibi araştırma sonuçla-rına yer verilir ve bir de kehanette bulunulur: ... Nil, Ürdün ve Fırat... Ortadoğu’da, gelecekteki bir savaş, mutlaka bu üç nehrin sularının pay-laşılmasından çıkacak...Ortadoğu’da patlak veren su krizi-nin kilit ülkesi ise İsrail’dir. İsrail’in şu andaki su ihtiyacının büyük bir bölümü Taberiye Gölü’nden karşı-lanmaktadır. Oysa Taberiye Gölü’ne akan Litani Nehri Lübnan üze-rinden gelmektedir ve kontrolü İsrail’in sınırları dışındadır. İsrail’in Güney Lübnan’ı işgal etmesi ile bu sorun bir süreliğine ortadan kaldı-rılmıştır. Bu da İsrail’in su uğruna savaşmaktan kaçınmayacağını gös-termektedir.

İsrail’e sürekli Yahudi göçü devam ettiği ve yeni gelenler için her gün daha fazla yerleşim alanları açıl-dığı göz önünde bulundurulursa, gelecekteki İsrail Devleti’nin nü-fusuna yetecek kadar su kaynağı Ortadoğu’da bulunmamaktadır. İh-tiyaç duyulan suyun GAP’tan sağ-lanmasıyla, planlanan ‘Büyük İsrail’ projesinin kurak topraklarda değil ‘Barış Suyu’ projeleriyle verimli top-

raklarda gerçekleşmesine çalışıl-maktadır.Barış Suyu projesiyle Fırat’ın suyu-nun Suriye üzerinden önce Ürdün’e daha sonra İsrail’e aktarılması plan-lanmaktadır. İsrail’e gereken suyun gönderilmesi için bütün bu planlar yürütülürken, İsrail’in sessiz bir po-

litika izlemesi de dikkat çekicidir. Tarihte ne zaman İsrail’in büyük, fakat kamuoyuna hissettirilmeme-si gereken bir menfaati olsa, İsrail sessiz bir politika izler: Gelişme-ler hakkında doğrudan yorumda bulunmak yerine, kendi fikirlerini kontrolü altında olan ağızlardan söyleterek, arka planda kalmayı ter-cih eder.

İsrail’in Batı Şeria ve Güney Lübnan’ı işgal etmesinin en önem-li nedenlerinden biri de buraların zengin su kaynaklarına sahip olma-ları. Golan Tepeleri dağlık, yağışlı ve münbit bölgeler. Buraları gözden çıkaramıyor. Ayrıca İsrail Taberi-ye Gölü’nün Suriye’ye ait bölümü-nü de işgal etmiş durumda, bütün gölü kullanıyor. Çünkü denizden su arıtma çok masraflı bir işlem. Bu İsrail’in enflasyonunu bile etkiliyor...

Diğer yönden gelelim yerel bazda yani ülkemizde yanlış uygulanan su politikaları nedeni ile İsrail gibi yabancı sermayeli uluslararası mar-kaların her türlü kanuni kılıfı de-lerek bütün dünyaya paralel olarak ülkemizde de kullanımı hızla artan hazır ve ambalajlı su tedariki yapan firmaları ya satın alarak ya da hak-

İsrail'e sürekli Yahudi göçü devam ettiği ve yeni gelenler için her

gün daha fazla yerleşim alanları açıldığı göz

önünde bulundurulursa, gelecekteki İsrail

Devleti'nin nüfusuna yetecek kadar su

kaynağı Ortadoğu'da bulunmamaktadır. İhtiyaç duyulan suyun GAP'tan

sağlanmasıyla, planlanan 'Büyük İsrail' projesinin kurak topraklarda değil 'Barış Suyu' projeleriyle

verimli topraklarda gerçekleşmesine çalışılmaktadır.

30 www.dunyahelalbirligi.org

sız rekabetle Pazar paylarını ellerine geçirme sürecine;1990’lı yılların başından itibaren Türkiye’de özellikle büyük kentler-de ortaya çıkan içme suyu sorunu ile birlikte ambalajlı su tüketiminin arttığı gözlenmiştir.

2007 yılında 8,1 milyar lt2008 yılında 8,7 milyar lt2009 yılında 9,0 milyar lt2010 yılında 9,3 milyar lt2011 yılında 9,8 milyar lt

Türkiye’de 250’den fazla yerli ve ya-bancı firma ambalajlı su sektöründe pazar payını arttırmak için rekabet halinde. Yabancı firmaların payı %50’ye ulaşırken,pek çok sayıda marka da ithal su ile pazara girmeye çalışıyor.

Türkiye’de gıdaların denetiminde iki bakanlık faaliyette bulunmak-tadır; Sağlık Bakanlığı ve Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı. Ancak doğal kaynak suları, içme suları, maden suları ve tıbbi sularla ilgili üretim, ambalajlama ve satışına yönelik düzenlemeler, Sağlık Bakanlığının ilgili biriminin 14.04.1999 Tarih ve 4403 sayılı yönetmelik hükümleri gereği işletilmekteyken, Temmuza 2001’de bir Yönetmelik değişikliği-ne gidilmiştir[5]. Eski yönetmeliğe isterseniz bir göz atalım, bakalım neler göreceğiz?: “Her ne surette olursa olsun; a) Yönetmelikte belirtilen tanım ve niteliklere uygun olsa dahi, Yönet-melik hükümlerine göre izin alın-mamış suların ambalajlanarak veya herhangi bir kaba doldurularak sa-tılması. b- Dere, göl, nehir gibi yüzeysel su-ların ve kuyu sularının satışı. c- İzinli suların, izin verilen amba-

lajlar dışında veya başka firmalara ait ambalajlara dolumu ve satışı, ya-saktır ve bunlar için izin verilmez” biçimindeki hükümleriyle içme su-larının kodeksi açık bir şekilde be-lirlenmişti. Bu Yönetmeliğin geçerli olduğu bir tarihte O çok bildiğimiz marka nasıl oluyor da kuyu suyun-dan içme suyu elde edip, ambalajla-yarak satışa çıkarabiliyordu?

Yapılan tüm bu işlerin yasal kılıfı-na uydurulduğu gayet açık, bundan şüphe yok Ancak bu noktada önem-li bir hususun da altını çizmek la-zım. Tüm Türkiye’de yaklaşık 200’ü bulan doğal kaynak suyu üreticisi-nin Sağlık Bakanlığı’nın ilk yönet-meliğine göre yatırım yapması söz konusu. Doğal kaynak sularının dı-şında herhangi bir suyun ambalajla-narak satışına izin vermeyen bu yö-netmeliğin aksine, Temmuz 2001’de çıkarılan “İçilebilir Su Yönetmeliği” filtreleme sistemi ile kuyu sularının satılmasına olanak tanıyınca, haksız rekabetin feriştahı ortaya çıkıyor.

Uluslararası şirketler, su kaynakla-rımızı satın alıyor. “Hayati” önem taşıyan suyun “sicili” çok da temiz olmayan firmaların eline geçmesi sizce de tehlikeli değil mi? En çok ihtiyaç duyduğunuz şey ne-dir, bir düşünün... Evler, arabalar mı? Şan şöhret mi? Sakin bir dağ eteğinde huzurlu bir hayat mı? Et-rafta sevdiğiniz insanlar mı? Bolca para mı? Kim olursanız olun, hayat görüşünüz ne olursa olsun, cevap bunlardan hiçbiri değil.Çünkü kim olursak olalım, en çok ihtiyaç duyduğumuz şey “hava”. Her nefeste içimize çektiğimiz, Kanuni’nin “olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” dediği zaman teneffüs ettiği hava. Çok şükür, kirli ya da temiz, her yerde bol bol var. Şimdilik, kullandığımız hava için kimse bizden para da istemiyor.

Bir zamanlar “su” için de para isten-miyordu. Su, havadan sonra, gene kim olursak olalım, ihtiyacımız olan ikinci şey...

Bugün, su, iyi para ediyor. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan insanlar çeşme sularından soğudu. “Çeşme suyunu filtre edip için” diyen uz-manları duyan yok. Evlere plastik damacanalarla su alınıyor. Her eve haftada bir, iki veya daha fazla da-macana. Su satma işi büyük bir ti-caret haline geliyor. Su kaynakları alınıyor, satılıyor...Yeni su sahiplerinizle tanıştıralım: Adını telaffuz etmeye gerek yok hepimiz bu firmaların adını biliyo-ruz.Son günlerde, su konusunda, dik-kat çekici bir gelişme var. Dünyanın “gıda” “devleri” olan uluslararası şir-ketler, su kaynaklarımızı birer birer satın alıyorlar.

“21. yüzyılın en stratejik kaynağı su olacak”İnsan ister istemez bu dev gibi bü-yük “gıda” şirketlerinin, neden suyu-muzla bu kadar ilgilendiğini merak ediyor. Bu uluslararası şirketler, öyle

31www.dunyahelalbirligi.org

yaş tahtaya basmazlar, diye biliyoruz çünkü. Planlar dışarıdan yapılıyor, burada uygulanıyordur. Konunun uzmanları, verdikleri cevaplarla bu merakımızı gideriyorlar.Doç. Dr. Yücel Acer, bir makale-sinde şunları yazıyor: “Yerkürenin yüzde 70’i suyla kaplı olduğu halde, bunun yalnızca yüzde 2,5’i tatlı su olup, tatlı su kaynaklarının da yüz-de 70’i kutuplarda donmuş olarak bulunmakta. Tatlı su kaynaklarının yüzde 30’luk kesiminin büyük bölü-mü de ya toprakta nem, ya da yerin ulaşılması olanaksız derinliklerin-deki yeraltı su kaynakları halinde bulunmakta. Bir başka deyişle, dün-yanın toplam tatlı su kaynaklarının yüzde 1’inden az bir bölümü insan kullanımına elverişli durumda.”Her yerimiz suyla çevrili olsa da, içme suyu kısıtlı. 21. yüzyılın en stratejik kaynağının su olacağı söy-leniyor.Küresel ısınma, suyu daha da de-ğerli yapacakGebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü (GYTE) İşletme Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Cemal Zehir, dünyadaki mevcut şartlar de-vam ettiği takdirde 2025 yılında 37

ülkede çok ciddi kuraklık yaşana-cağının tahmin edildiğini söylüyor ve ekliyor “Dünyamızın yakın bir gelecekte biraz daha ısınması, ya-ğışsız kurak bir periyoda girilmesi, su tüketiminin de buna bağlı olarak artması söz konusudur. Bu sebeple bütün ülkeler, tatlı su kaynaklarını özel bir itinayla koruyacak tedbirleri almaktadırlar.”

2020’li yıllarda su sorunları yaşa-nabilir.Habercionline sitesinden Murat Dağdeviren’e yaptığı açıklamalarda Yrd. Doç. Dr. Cemal Zehir, hızlı nüfus artışı ve küresel ısınma dola-yısı ile 2020’li yıllarda su sorunları yaşanabileceğini ifade ediyor: “Tür-kiye ve Ortadoğu çevresindeki su kaynakları ihtiyaçları karşılamaktan uzak bulunmaktadır. Bölgede cid-di bir su sıkıntısı vardır. Bu durum gelecekte bölgede patlak vermesi muhtemel savaşların önemli po-tansiyel nedenlerinden biri olabilir. Ortadoğu, artan nüfus ve azalan kaynaklar nedeniyle su kıtlığından zarar görecek tüm bölgelerin en du-yarlılarından birisidir. Sıcak savaş ortamının eksik olmadığı Ortado-ğu bölgesinde su savaşları tezlerini eleştirsek bile, geleceğin bütün ça-tışmalarında etkili olacak faktörle-rin önemlilerinden birisi de su me-selesi olacaktır.”

Ambalajlı yalanlarSu şirketlerinin, ne kadar iyi pa-zarlayabilirlerse o kadar satacakları “karlarla örtülü dağlardan, buzullar-dan, yemyeşil ormanların arasında süzülüp en doğal halleriyle sofra-mıza gelen” suların; ekolojik, ekono-mik, sosyal sorunlara yol açtığı ve su krizini daha da derinleştirdiği ger-çeği her geçen gün biraz daha açığa çıkmakta.Ambalajlı suların zararlarına ilişkin kapsamlı araştırmalar yapılmakta. Ve bu araştırmaların sonuçları su

şirketlerinin ürünlerini ve hizmetle-rini satmak için ileri sürdükleri tüm argümanları bir çırpıda yok edecek nitelikte. Su şirketlerinin iddia et-tikleri gibi, şişelenmiş su, olmazsa olmaz bir ürün değildir. Ambalajlı su için ileri sürülen olumlu argümanla-ra karşı, ambalajı suyun musluk su-yundan çok daha pahalı olduğunu, şişe suyunun musluk suyundan daha kaliteli ve temiz olmadığını, plastik şişelerin doğada kirliliğe neden ol-duğunu, pet şişenin kendisinin üre-timi, suyun şişelere doldurulması, nakliyatı, depolanması için gerekli olan enerjinin büyüklüğünü, tatlı su kaynaklarının korunması bir yana, suların ambalajlamasıyla daha hız-lı tükendiğini yapılan araştırmalar göstermekte.

Şişe sularının satışı arttıkça, çeşme sularını içilebilir nitelikte olma-sı için ayrılan kamusal kaynakların oranı ise her geçen gün azalmakta. Şişelenmiş suları ancak parası olan-lar alabilir, bu bağlamda da amba-lajlı su, herkesin yeterli ve kaliteli miktarda suya erişiminin önünde engeldir… Su Hakkı Kampanyası olarak, su altyapılarına yatırım ya-pılmasını, çeşme sularının güvenilir hale getirilmesini, ekonomik ve çev-resel etkileri en az olan musluktan temiz içme suyu hakkımız oldu-ğunu savunuyor ve herkesin yeter-li kalite ve miktarda suya erişimin önünde engel olan, suların şişelenip satılmasına dayalı bu özelleştirme politikasına karşı durmak gerektiği-ni düşünüyoruz.

Su, hayatımız için en önemli ikinci şey... Birincisi hava. Suyun sahibi kim olmalı sizce?

32 www.dunyahelalbirligi.org

Kainat Kitabının Muhteşem

VarlığıSU

İnsan ve su ilişkisi muhteşemdir. Su muhteşem bir malzemedir. Biri yanıcı (Hidrojen, H2) ve

biride yakıcı (Oksijen, O) olmak üzere iki gazın 104.7 derecelik açı ile birleşmesinden oluşan ve Allah tarafından, canlıların hayat kaynağı olarak yaratılmış muhteşem bir sıvı-dır. İki gazdan, bir sıvının oluşması anacak bir yaratıcının mucizesidir. 30 yıldır, “Su ve Atıksu Mühendis-liği” üzerine çalışan bir Su ve Çevre Uzmanı ve Profesörü olarak suyu tam manası ile anladığımı söyliye-mem. Su hakkındaki bildiklerimiz olduğu gibi bazı bilmediklerimizde halen mevcuttur. Suyun beyinde bilgi depolamadaki rolünü henüz anlamış değiliz. Gerek insanoğlu

ve gerekse kainat üzerinde suyun çok önemli fonksiyonları mevcut-tur. Bir gezegende hayat varmıdır sorusunun cevabı için ilk bakılan kriter: Su kaynağı veya belirtisi var-mıdır, yani su varmıdır diye bakıl-maktadır. Çünkü su; hayat kaynağı ve en önemli belirtilerden birisidir. Suyun negatif ve pozitif enerjiler-den etkilendiğinin mekanizmasını anlamaya çalışıyoruz. Suyun birçok harika özellikleri bulunmaktadır. Bunlardan sadece birkaçını bu ma-kalemizde irdelemeye ve anlamaya çalışcağız.Bir su molekülü, çift kutupludur, aynı gezegenimiz Dünya’nın Kuzey ve Güney kutbu gibi. Bu şekilde, her su molekülünün de, elektromanye-

Bursa Orhangazi

Üniversitesi Rektörü

Prof. Dr.

Recep İLERİ

33www.dunyahelalbirligi.org

tik kuşakla çevrelenmiş, bir eksi ve bir artı kutbu vardır. Bedenimizde, suyun günlük olarak, aşağı ve yukarı canlı bir güç olarak aktığı, yaklaşık 90.000 km sıvı bant (kılcal damar-lar) vardır. İki aynı kar tanesinin, hiçbir zaman birbirine benzememe-si çok ilginçtir.Beyindeki su oranı %74.8’dir. Be-yin de, vücut ağırlığının %2’dir. Su mükemmel bir çözücü ve şifadır. Sağlıklı bir insan için, ve sağlıklı kalabilmek ve vücut su dengesi için ortalama 2-3 Litre/Gün, temiz su içilmelidir. Günde 3 litreden fazla su tavsiye edilmez. Ayrıca, günde 5 litreden fazla kesinlikle su içilme-melidir, çünkü bu miktardan sonra kandaki mineral seyrelmesi olaca-

ğından dolayı su zehirlenmesi olu-şabilir.Su ve kristalleri, ona verdiğimiz po-zitiv ve negativ enerjiden etkilenir-ler. Güzel ve teşekkür mahiyetinde sözler söyler isek, su kristalleri çok düzgün olurken, eğer kötü sözler ve anlamsız müzikler dinletirsek

su kristalleri bozulmaktadır. Temiz suya kirli su veya pislik bulaştığında da su kristalleri bozulmaktadır. Su sevgiden ve pozitiv enerjiden olum-lu etkilenmektedir. Su kristalleri meydana gelen titreşimlerin deseni ve görüntüleridir. Genelde positiv titreşimler güzel bir şekilde oluşmuş su kristalleri meydana getirirler ve kristalizasyon oranı negative titre-şimlerin meydana getirdiklerinden daha fazladır.Çevre kavramını oluşturan üç ana unsur su, hava ve topraktır. Yeryü-zünde katı, sıvı ve gaz halinde bu-lunan su, güneşin sağladığı enerji ile kesintisiz bir çevrim içersinde-dir. İnsanlar gerekli aktiviteleri için gerekli suyu bu döngüden sağlarlar.

Kullandıktan sonra aynı çevrime geri verirler. Bu çevrim içersinde insan aktiviteleri, sanayi ve tarımsal faaliyetler sonucu suya karışan mad-deler, suların fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerini değiştirerek su kirliliğine sebep olurlar. Su geç-mişte olduğu gibi bugün de insan ve

canlıların en fazla ihtiyaç duydukla-rı bir doğal kaynaktır. Bu kaynağın yerine geçebilecek yapay bir madde yapmak mümkün değildir. Teorik olarak su miktarı ne kadar azalırsa, kıymeti de o derece sınırsız olarak artar. Su, stratejik bir malzemedir. Temelde sanılanın aksine sınırlı bir kaynaktır. Su, insanlık tarihi boyun-ca hayat damarı ve tarihin devamı-nın sağlanmasına vesile olmuştur. Kentler büyüdükçe, yerel su kay-naklarının kapasitesini zorlamakta ve mühendisleri daha uzaklardaki kaynaklara yöneltmektedir. Günü-müzde su, ulusal ve uluslar arası po-litikaların belirlenmesinde önemli bir unsur haline gelmiştir. BM ta-rafından hazırlanan bir raporda, 21. yüzyılda, ülkelerin su yüzünden birbirleriyle çatışabilecekleri uyarı-sında bulunulmuştur. Dünya nüfu-sunun %40’ını barındıran yaklaşık 80 kadar ülkede ciddi su sıkıntısı çe-kildiği belirtilmektedir. Su sıkıntısı çeken insan sayısının günümüzde 1.2 milyara ulaştığı belirtilmekte-dir. Rapora göre, 2025 yılında dünya nüfusu 8.5 milyara ulaşacağı ve nü-fusun en az üçte biri su sıkıntısıyla karşı karşıya kalacaktır. 20. yüzyı-lın en stratejik ürünü, hammadde-si petroldü. 21.yüzyılda ise petrole ilave su gündeme gelmektedir. Su en stratejik madde, kaynak olurken; tarım da en stratejik sektör olmaya

34 www.dunyahelalbirligi.org

başlamıştır. 1994 yılında J. Bulloch ve A. Darwish tarafından kaleme alınan “Su Savaşları-Ortadoğu’da Beklenen Çatışma” adlı kitaba göre; Ortadoğu tarihi hep kuyular ve sular

üzerinde yoğunlaşmıştır (1).Su tabiatta katı, sıvı ve gaz olmak üzere her üç fazda da bulunur. Bu hali taşıyan yegane maddedir di-yebiliriz. Bütün maddeler katı hale geçtiğinde, moleküller arası mesafe-

nin azalmasına bağlı olarak yoğun-luğu artarken suda tamamen aksi olmaktadır. Su donunca yoğunluğu azalır. Böylece donmuş kütle, dibe çökme yerine yüzeye yükselir. Bu

buz tabakası dıştaki soğuk hava ile alttaki su arasında ısı transferine karşı bir engel oluşturur ve altındaki suyun donmasına mani olur. Böy-lece hava sıcaklığı -50 0C bile olsa, buzun altında sıcaklık daima sıfırın

üzerinde olur ve hayat devam eder. Bilinen bütün sıvılar içersinde en yüksek yüzey gerilimine sahip olan sudur. Bu özelliği yağmur damla-cıklarının oluşumu açısından önem taşımaktadır. Bütün sıvılar içinde buharlaşma ısısı en yüksek olan sudur. Bu sebepten kolayca buhar-laşarak kaybolmaz. Su, amonyaktan sonra en yüksek erime ısısına sahip olan bileşiktir. Yüksek özgül ısısı, yani bir gram suyun sıcaklığını bir derece arttırmak için gerekli enerji miktarının yüksekliği ile birlikte bu özellikler, suyu yeryüzündeki iklim farklılıklarını, belirleyici unsur du-rumuna getirir. Çünkü dünya yü-zeyinin dörtte üçü su ile kaplı olup, dünyadaki toplam suyun %97.6’sı denizlerde, %2.4’ü de karalarda bu-lunmaktadır. Böylesine büyük alana ve hacme sahip su, hayatın bir diğer temel kaynağı olan güneş enerjisi-nin yeryüzünde tutulmasında büyük rol oynamaktadır. Güneşten gelen toplam enerjinin %23’ü yeryüzün-deki suları buharlaştırmada ve su buharı ihtiva eden hava kütlelerini ısıtıp harekete geçirmede kullanılır. Böylece su, dünyanın yaşanılabilir bir iklime sahip olmasında önemli bir rol oynar.Suyun diğer bir özelliği hidrolojik döngü sayesinde yenilenebilen bir kaynak olmasıdır. Bu hadise suyun buharlaşma ve terleme ile atmosfere yükselmesi, oradan ihtiyaç duyulan yerlere taşınması ve yağış olarak tekrar yeryüzüne inmesi; böylece yeraltı sularının beslenmesi ve yüzey akışlarının oluşmasından ibaret olan büyük su hareketidir. Su ihtiyacının karşılanmasında hidrolojik döngü-nün büyük önemi vardır. Zira dün-yadaki toplam suyun ancak %2.4’ü karalarda bulunduğundan bu döngü büyük önem taşımaktadır. Diğer yandan karalardaki suyun ancak %10 kadarı teorik olarak kullanıla-bilir tatlı su potansiyelini oluştur-maktadır ki bu da 3-4 milyon km3 ‘tür. Günümüzde insanlığın toplam

35www.dunyahelalbirligi.org

su ihtiyacı yılda yaklaşık 5500 km3 olarak hesaplanmaktadır. Bu ihtiyaç, yeryüzündeki bütün akarsularda bir anda bulunan suyun üç katıdır. Bu ihtiyaç, bütün akarsularla birlikte karşılanamadığından, yeraltı suları ile birlikte karşılanabileceği anlaşıl-maktadır. Ancak bütün akarsuların taşıdığı yıllık 37 000 km3 ‘e karşılık gelen debi (yılda akan su miktarı) ile kıyaslandığında 5500 km3 ‘lük ihti-yacın, devridaim eden suyun %15’i gibi yüksek bir oranına ulaştığı gö-rülmektedir. Bu sonuç gittikçe artan su ihtiyacının karşılanmasında gide-rek daha büyük problemlerle karşı-lanacağının bir işaretidir.

Suyun harika özelliklerinden birisi de ondaki hidrojen bağları sayesin-de ortaya çıkar. Bilindiği gibi suda bulunan iki hidrojen atomu bir ok-sijen atomu ile birleşirken, oksijenin her iki tarafında birer hidrojen ola-

cak şekilde bir çizgi halinde molekül teşekkül etmez. Aksine iki hidrojen atomu aynı tarafta yer alarak mo-lekülün bu kısmının pozitif yüklü oluşuna sebep olur. Diğer taraftaki oksijen ise negatif yüklüdür. Yükle-rin bu şekilde dağılımı suyu kuvvet-

li bir dipolar (iki kutuplu) molekül haline getirir. Bu sayede su mole-külleri birbirini çeker ve hidrojen bağları yardımıyla kümeleşme olur. Yüzey gerilimi ve dielektrik sabiti çok büyük olma özelliğinden dolayı su, iyi bir çözücü olmakta ve hayat için gerekli birçok bileşiği eriterek bünyesine almaktadır. Bu da suya bitkiler için gerekli birçok mineral gıda maddesini taşıyıcı özellik ka-zandırır (2). Suyun hayat için diğer bir önemi, atmosferdeki mevcudiyetiyle yeryü-zünün radyasyon yoluyla soğuma-sını önlemesidir. Yapılan hesaplara göre atmosferde su bulunmaması halinde yeryüzünün bugünkü orta-lama sıcaklığının 15 0C azalarak 0 0C’ye düşeceği tespit edilmiştir (3).Tabiî sular yer kabuğunda denizle-re ve göllere doğru akarken değişik kayaların içerisinden geçer ve bu kayalardaki bazı tuzları çözerler. Bu

nedenle suların geçtiği bölgelerde mağaralar ve oyuklar gibi değişik coğrafi şekiller oluşur. Su kaynakları bulundukları ve geçtikleri bölgele-rin jeomorfolojik özelliklerine göre, içerilerinde değişik iyonlar bulun-durur. İçerisinde kalsiyum, magnez-

yum ve demir iyonları bulunduran sular, sert su olarak tanımlanır. Ül-kemizin tatlı su kaynakları sınırlıdır. Yıllık yağış ortalaması 640 mm olan Türkiye’nin toplam kullanılabilir su potansiyeli yaklaşık 110 milyar m3/yıl civarındadır. Türkiye’nin yağış rejimi mevsimlere ve bölgelere göre çok büyük farklılıklar göstermek-tedir. 1000 mm dolaylarında olan dünya yağış ortalaması göz önüne alındığında ülkemizin su kaynak-ları yönünden çok zengin olmadığı ancak ihtiyaçlarını karşılayabilecek oranda yeterli suyu olduğu ortaya çıkmaktadır (4).

Bir ülkenin su zengini olabilmesi için yılda kişi başına 10000 m3’ün üstünde, su fakiri olabilmesi için yılda kişi başına 1000 m3’ün altında suyu olması gerekmektedir. Artan nüfusumuzla birlikte, gelişen sana-yimizin, büyüyen şehirlerimizin ve her geçen gün yenisi eklenen tarım-sal sulama şebekelerimizle gelecek-te daha çok suya ihtiyaç duyacağız. Ayrıca insanlarımızın hayat stan-dardı arttıkça tüketilen su miktarı da artmaktadır. Son yıllara kadar insan başına tüketilen su miktarı 20 lt/gün iken bugün 200-300 lt/gün’e kadar yükselmiştir. Türkiye’de zannedildiği kadar kişi başına düşen su miktarı yüksek değildir. Türki-ye’deki mevcut kullanılan su miktarı ortalama %72’si tarımsal sulama-da, %12’si sanayide ve %16’sı içme ve kullanmada tüketilmektedir. Su kullanımından oluşan atıksu kirlilik deşarjlarının kaynaklara göre dağı-lımı da yaklaşık sanayi %33, tarım %22, evsel %20, maden %8, ulaştır-ma %8 ve diğerleri %9 civarındadır (4, 5, 6).

Yağmur damlacıklarının oluşması ve atmosferdeki hareketleri esna-sında, havada bulunan oksijen, azot, karbondioksit gibi gazlar bu damla-cıklar içinde çözünürler. Atmosfer-

36 www.dunyahelalbirligi.org

Kaynaklar:1. Bulloch, J. ve Darwish, A. , Water Wars (Su Savaşları-Ortadoğuda Beklenen Çatışma), Tercüme, Mehmet Harmancı, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1994.2. www.science.uwaterloo.ca, 2006.3. Ayvaz, Z., Suyun Harika Özellikleri, Sızıntı, 216, 555-557, İzmir, 1997.4. İleri,R., Sümer, B., Şengil, A., Şengörür, B., Gemci, T., Su : Stratejik Malzeme ve Korunmasındaki Öncelikler, Türkiye’de Çevre Kirlenmesi Öncelikleri

Sempozyumu II, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Gebze, Kocaeli, 1997.5. Şen, Z., Su Kaynakları ve Önemi, Susuz Toplumlar İçin Su, 22 Mart Dünya Su Günü, Editörler: Zekai Şen, Abdüsselam Altunkaynak, Su Vakfı Yayınları,

İstanbul, 11-32, 2002.6. Zehir, C., Ortadoğu’da Su Medeniyetlerinden Su Savaşlarına, Su Vakfı Yayınları, İstanbul, 2003.7. Saatçi, A.M., Ropörtaj, Su Dünyası, Devlet Su İşleri, 22, Mayıs, 2005.8. İleri, R., Zaman Gazetesi, Yorum Sayfası, 16 Mart 2009.

de bulunan mikroskobik büyüklükte askıdaki katı maddeler de yağmur damlacıklarınca tutulurlar. Böylece su, havayı da temizlemiş olur. Kar-bondioksit sebebiyle hafif asidik özellik kazanan su, yeryüzünde daha eritici rol oynarken, havadaki kükürt dioksit oranının artması suyu daha da asidik hale getirerek bu avantajı dezavantaja çevirmektedir. Çünkü çok fazla asidik olan su, toprakta normalde çözünmeyen zararlı mad-deleri de eriterek bünyesine almakta

ve bitkilerin ve suda yaşayan canlı-ların zehirlenmesine yol açmaktadır. Asit yağmurlarının yapraklara doğ-rudan zararı da ilave edilirse orman-ların hava kirliliği sebebiyle nasıl yok oldukları kolayca anlaşılır. Tabii dengenin korunduğu bir ortamda hidrolojik döngü ile hayat kaynağı olan su, tabii denge bozulunca öl-dürücü tesir gösterebilmektedir. Su kirliliği, insanların hastalanması ve ölümlerin de nedenlerden birisidir. Temiz su için ilk şart, tabiatta zaten temiz olan suyu kirletmemektir (7).

Doğal Kaynak Suyu; yer kabuğunun çeşitli derinliklerinde, uygun jeolojik şartlarda doğal olarak oluşan, 1000 mg/L den az çözünmüş mineraller ve/veya eser elementler bulunduran, yeryüzüne kendiliğinden çıkan so-ğuk yeraltı sularıdır. D o ğ a l Mineralli Sular (Maden Suyu); yer kabuğunun çeşitli derinliklerinde, uygun jeolojik şartlarda doğal olarak oluşan, en az 1000 mg/L çözünmüş mineraller ve/veya eser elementler bulunduran, doğal yapısında kar-bondioksit ve radyoaktif elemente sahip olan, yeryüzüne kendiliğinden çıkan veya teknik usuller ile çıkartı-lan sıcak veya soğuk yeraltı suları-dır.

Su kaynaklarının kullanımı belir-lenirken öncelik kullanım sırala-ması şu şekildedir: 1. İnsani içme ve kullanım ihtiyacı,2. Hayvansal ihtiyaçlar, 3. Tarımsal sulama ihtiyacı, 4. Sanayi ihtiyacıdır.

Suyun ülkemizdeki durumu, gelece-ği, kullanım ve korunumu meselesi ciddiye alınmalı ve bu konuda çevre yönetim sistemleri içersinde su kul-lanım ve korunum stratejisi gelişti-rilmelidir. Öncelikle ülke içersinde su verimli kullanılmalı ve gelecek için planlamalar iyi ve akıllıca ya-pılmalıdır. Unutmayalım ki “plan yapmamak, başarısızlığı planlamak demektir”. Su savaşları senaryoları üretileceği yerde, muhakkak suyu verimli kullanma ve barış projele-ri üretilmelidir. Bütün işleri devlet eliyle yapmak yerine; artık devlet, özel ve sivil toplum unsurlarının iş-

birliği ile verimli ve tüm insanlığın barışı ve huzuruna hizmet edecek sonuç odaklı çalışmalar yapılmalıdır. Önemli sorulardan biri de İnsan-lığın ortak sorunları bugün nasıl çözülecektir?. Karnı aç ve susuz olanların karnını doyurmak ve onla-rın susuzluğunu gidermek kolaydır. Doğası itibari ile de dünyada her-kese yetecek kadar gıda potansiyeli ve su potansiyeli vardır. Fakat tarih boyunca gözü aç olanların karnını ve gözünü doyurmak ve susuzluğu-nu gidermek asla mümkün olama-mıştır. Medeniyetleri bu noktada ikiye ayırmak mümkündür: 1. Ya-şama Zevki İle Yaşayan Medeniyet-ler (bu medeniyetler tarih boyunca hep büyük savaşlara ve sıkıntılara sebep olmuşlardır ve bugünkü eko-nomik krizi çıkaranlarda bunlardır), 2. Yaşatma Zevki İle Yaşayan Me-deniyetler. Bence ikinci medeniyet (yaşatma zevki ile yaşamak, gerçek mutluluğu ve huzuru burada ara-mak ve bulmak, başkalarını düşüne-rek yaşamak, başkalarını kendisini yerine koymak)) dünyanın şu anda aradığı yeni medeniyettir (8). Su, barışa ve insanlığa hizmet et-melidir. Kavgalara ve savaşlara de-ğil. “Su gibi aziz olmak” deyimi ne kadar önemli bir deyimdir. Su kay-naklarına sahip çıkmak, ülkemize ve insanlığa sahip çıkmaktır.

www.dunyahelalbirligi.org

HELAL ÜRÜNve HİZMET

BELGELENDİRİLMESİNDE

YENİ BİR ANLAYIŞ

38 www.dunyahelalbirligi.org

"SU"kasidesi

“Allah tüm canlıları sudan yarattı. Onlardan kimileri karnı üzerinde yürür, kimileri iki ayak üstünde yürür, kimileri de dört ayak üstünde... Allah dilediğini yaratıyor, Allah her şeye kadirdir.” (Nûr Sûresi/ 45)

“Su Kasidesi” şairi Fuzulî, bu âyetten ilham almış olmalı. Su nasıl kâinatta önemli bir yere sahipse bu şiirin de temelini oluşturuyor. Şiir, adını “su” redifinden alır. Şair her beytin sonunda “su” kelimesini tekrarlayarak “su”yu redif olarak kullanmış. Böylelikle “su” dünyaya olduğu gibi bu şiire de hayat vermiş. Su Kasidesi Fuzulî’nin, Hz. Muhammed’i övmek amacıyla kalemi eline aldığı bir şiirdir ve kuru övgülerle, yapmacık sevgi sözcükleriyle yazılan kasidelerden çok farklıdır. Bunun nedeni Fuzulî’nin, Hz. Peygamber’e büyük bir aşkla tâbi oluşudur ve o “Su Kasidesi” ile Peygamber’e olan özlemini bir nebze olsun dindirmiştir. Ya da belki de onun için yanan aşk ateşini daha da büyütmüştür. Aşk ateşinin kavurduğu dünya çölünde suya hasretlerin “Su, su!” diye sayıklaması gibi Peygamber’i çeşitli vesilelerle zikredip ona olan özlemini hem dindiren ve hem arttıran Fuzulî her hâlükârda bu aşk ateşinden memnundur. “Su, su!” diye sayıklayanlar nasıl suya hasretse, nasıl su diliyorsa o da her beyitte “Su!” diyerek şefaat dilemektedir aslında Hz. Peygamber’den.

Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su

Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su

Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem

Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su

Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk

Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su

Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin

İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su

Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün

Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su

Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna

Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su

Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n'ola

Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su

Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ

Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su

İste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it

Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su

Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi

Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su

Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr

Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su

39www.dunyahelalbirligi.org

Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek

Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su

Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar

Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su

Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger

Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su

İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile

Gül budağınun mizâcına gire kurtara su

Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme

İktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr'a su

Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ

Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su

Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın

Mu'cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su

Mu'cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim

Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su

Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ

Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr'a su

Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât

Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su

Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz

El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su

Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl

Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su

Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr

Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su

Zikr-i na'tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ

Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su

Yâ Habîballah yâ Hayre'l beşer müştakunam

Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su

Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râc'da

Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su

Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner

Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su

Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma

Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su

Yümn-i na'tünden güher olmış Fuzûlî sözleri

Ebr-i nîsândan dönen tek lü'lü şeh-vâra su

Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr

Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su

Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam

Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su

40 www.dunyahelalbirligi.org

Özet

Müslümanlar için mane-vi değeri İslamiyet’in ilk çıktığı günden günümü-

ze kadar süregelen hizmeti ile en fazla heyecan ve bereket veren su “Zemzem” suyudur. Kökeni hazreti İbrahim aleyhisselama kadar yakla-şık günümüzden 4,000 yıl kadar ön-cesine dayanan bu su aslında İslami-yetin zuhur edişinden 2500 yıl kadar öncesine dayanmaktadır. Dünyada her alkolsüz su tuzlu veya acı bile olsa içebilene helal olmasına karşı-lık Zemzem suyunun görünüşünde, tadında, yudumlanmasında ve haz-minde olan helallik hem maddi ve hemde manevi açılardan bambaşka duygulara gark olarak zevk almak

her kişide bambaşka olması dolayısı ile de bir başka tükenmez kaynaktır. Dünyadaki tüm yiyecek ve içecek-lerden benzer şekilde helalliğin ol-masını acaba kim istemez. Zemzem suyunun bir başka manevi ilginçliği Peygamber Efendimiz’in sözlerine nail olmuşluğundan da gelmekte-dir. Bu yazıda Zemzem kuyusunun konumu, tarihi, suyunun kalitesi ve faziletleri hakkında kısa bilgiler ve-rilmeye çalışılmıştır.

Giriş Arap Yarımadası denince çoğu-muzun aklına suyun çok az veya hiç bulunmadığı çöller gelmektedir. Su-yun sadece kervanların gelip geçtiği yollarda bulunan vahaların dizilişi

Su Vakfı Başkanı

Zekai ŞEN

ZEMZEMSUYUÖZELLİK ve

İLGİNÇ YÖNLERİ

41www.dunyahelalbirligi.org

ile ilgili olduğu düşünülmektedir. Kurak bölgelerde hayata alışık ol-mayanlarımız buralarda yaşamanın çok zor olduğunu sanırlar. Halbuki insanoğlu yaradılış itibari ile bu-lunduğu çevreye uyum göstererek ve kendisine göre çözümler üre-terek hayatını sürdürebilmektedir. Allah’ın (c.c.) hemen bütün elçileri bu bölgelerde doğmuş, büyümüş ve yaşayarak davalarını yaymışlardır. Kurak bölgelerde suyun çok değerli olduğunu söylemeye gerek yoktur, çünkü dünyanı n her yerinde ilk akla gelen hayat maddesi sudur. İşte bu yazının konusu olan “Zemzem” su-yuda böyle bir kurak bölgede ortaya çıkmıştır. İslamiyetin ilk günlerin-den beri günümüze kadar durmak bilmeden dünyanın neresinde olur-

larsa olsunlar Müslü-manların dini duyar-lılıklarına Zemzem suyunun katkısı ol-muş ve olmaya devam edecektir. Kızıl Deniz sahi-linden yaklaşık 75 km kadar doğuda kalan Mekke şehrinin 50 km daha doğusunda denizden yüksekliği 2,200 m’ye kadar va-ran dağların üzerinde bulunan Taif şehri ve civarı sık yağışlara maruz kalmaktadır. Kızıl Deniz’den gün boyunca olan bu-harlaşmanın doğuya doğru rüzgarlarla ta-şınması sonrasında aniden yükselen bu dağlarının batı ya-maçlarına çarpan nem yüklü havanın yükselerek soğuma-sı yağmurlar ortaya çıkmaktadır. Bu yağ-murların yeraltı suyu-nu beslemesi sonu-cunda bölgenin yüzey

altı jeolojik yapısı da göz önünde tu-tularak Zemzem Suyu’nun da uzun vadede bu yağışlardan beslendiği söylenebilir (Şen, 2004). Özellikle yeraltındaki çatlakların birbirleri ile irtibatları sonucunda sular Kabe’nin içinde bulunan Zemzem kuyusu-na kadar ulaşabilmektedir. Taif ve Mekke arasında bulunan değişik büyüklükteki vadiler (Vadi Naman, Vadi İbrahim, vs.) yeraltında jeolo-jik kıvrımlar, faylar, çatlaklar ve yer yer yeraltı mağaraları ile birbirleri-ne bağlı olabilen bir yapıya sahiptir. Bunun doğal sonucu olarak Zem-zem Suyu’nun bu yüksek yerlerden gelen sulardan bile beslendiği fikri ihmal edilemeyecek derecede önem kazanır. Jeolojik yapı bakımından

Zemzem kuyusunun içinde bulun-duğu Hicaz bölgesinde su çevrimi dolayısı ile her yağmurdan sonra beslenen yeraltı suları çoğunlukla içilebilir nitelikte olmasına karşılık Zemzem kuyusuna ulaşan yeraltı suyunun kalite ve içimi bambaşka bir durum arz etmektedir. Hicaz bölgesinde yenilenebilir yeraltı su kaynakları bulunmasına ve Arap yarımadası’nın orta ve doğusundaki gibi sular ‘’fosil su’’ olmayıp, Zem-zem suyu yağışlara bağlı olarak ye-nilenebilen ‘’tatlı su’’dur. Kurak olan bu bölgedeki jeolojik tabakaların içindeki minerallerle karşılaşan ye-raltı suları bazı madenlerin çözül-mesi ile özellikle Zemzem Suyu’na bir ayrıcalık kazandırmaktadır (Şen, 2004). Hicaz bölgesinde bulunan Mekke, Medine ve Taif şehirleri Peygamber Efendimizin (s.a.v) biz-zat yaşadığı ve ziyaret ettiği yerle-rin başında gelmektedir. Özellikle Mekke ve Medine şehirlerinin İs-lam dininin ilk yayılma yıllarındaki önemleri hakkında sayısız ciltlerce kitaplar vardır. Bunlardan Mekke şehri içinde kutsal Kabe’yi ve diğer kutsal yerlerle Zemzem Suyu ve Kuyusu’nu içinde bulundurulma-sı bakımından önemlidir. Medine şehri Peygamberimizin (s.a.v) hicret ettiği ve rahatlıkla ibadetlerini yapa-bildiği ilk şehir olması bakımından İslam tarihinde eşsiz bir yeri bulun-maktadır. Mekke şehri Vadi İbrahim de-nilen vadinin en düşük kotlu orta yerinde tepeler arasında kurulmuş-tur. Bugün için şehir genişliyerek bu alanın dışına taşmıştır ama Kabe’nin içinde bulunduğu kutsal cami (Mescid-i Harem, Harem-i Şerif ) tepeler ve maalesef bunlar üzerin-deki yüksek katlı yapıların arasında kalmıştır. Volkanik kayalardan mey-dana gelmiş vadi temelinin üzerinde yer yer 15 – 20 m kalınlığında kum ve çakıllardan meydana gelmiş alü-viyum tabakası bulunmaktadır. Yıl-

42 www.dunyahelalbirligi.org

lar boyunca değişik kurak mevsim-lerde ortaya çıkan yeraltı suyundaki aşırı düşmeler sonrasında derinleş-tirilen Zemzem Kuyusu, bugün 17 m kadar vadi temel kayalarının içine girmiştir. Bu gelişmeler sırasında 13 m cıvarında kalınlığa sahip olan Zemzem Kuyusu yerindeki alüvi-yum tabaka harçlarla birleştirilmiş kayalardan örülerek kuyu yanal ci-darlarından alüviyumda olan suları doğrudan alamaz haldedir. Zemzem Suyu’nun ilk ortaya çıkışı Hz. İbrahim (a.s.) zamanında oldu-ğundan, Kabe’nin bulunduğu küçük

vadiye, Vadi İbrahim adı verilmiştir. Hemen bitişiğinde Hicaz bölgesi-nin Mekke’ye en yakın ve en büyük havzası olan Vadi Fatıma bulunur. Zemzem Kuyusu’nun Konumu Mescid-i Haram içindeki en önemli dini elemanlardan bir tanesi Zemzem Kuyusu’dur (Şekil 1). Bu kuyu suyunu Vadi İbrahim’in alüvi-yon, başkalaşmış ve çatlaklı tabaka-larından alır. Bunlardan alüviyon tabakası Dör-düncü (Kuaterner, son 1-1.5 milyon sene içinde meydana gelmiş kaya-lar) başkalaşmış ve çatlaklı tabaka

da Birinci jeolojik zamanda (Pre-kambrian, 4-4.5 milyar sene önce yaratılmış kayalar) ortaya çıkmış kayaçlardır. Buna göre Zemzem Suyu jeolojik yapıya (kıvrım, fay, çatlaklar, mağaralar, vb.) güncel ik-lim ve su çevriminin hareketine, ye-rel topografyaya ve Vadi İbrahim’in yüzey şekillerine bağlı olarak bes-lenmektedir. Bunlara ilave olarak yüzeyaltı jeolojik yapı ve kayaçla-rın Zemzem Suyu kalitesine doğ-rudan etkisi vardır. Karmaşık olan bu yapının ayrıntılı olarak ortaya konulması pek mükün değildir ama değişik konumlardan alınan zemin ve su nümunelerinin laboratuvar-larda incelenmesi ile bazı bulgula-rın ortaya çıkarılması mümkündür. Zemzem Suyu miktar ve kalitesinin anlaşılması için yeraltı topografyası, su akış hızı ve yönü, yapısal jeolojisi ile gözenekli ve çatlaklı ortam özel-liklerinin bilinerek bir model içinde değerlendirilmesi gereklidir. Ancak çevre, iklim ve hidrolojik şartlara göre değişebilen durumların takip edilebilmesi için Zemzem Kuyusu üst ve alt taraflarında değişik ku-yular açılarak buralardan alınan su nümunelerininde laboratuvarlarda incelenmesi söz konusudur. Ayrıca zaman zaman bu kuyularda yapılan yeraltı suyu seviyesi ölçümleri de Zemzem Kuyusu cıvarındaki duru-mun ne olduğu kontrol edilmekte-

Şekil 1 Zemzem kuyusununHarem-i Şerif içindeki konumu

43www.dunyahelalbirligi.org

dir.Zemzem Kuyusu’nunKısa Tarihi Zemzem suyu başlangıcı ile il-gili olarak her ne kadar değişik söy-lentiler varsa da bunlar içinde en güvenilir olanı Sahih Buhari’de Ab-dullah İbni Abbas (r.a.) tarafından açıklananıdır. Onun dediğine göre ilk fikir Hz. İsmail’in (a.s.) anne-sinden geldi. Hz. İbrahim’in (a.s.) ilk hanımı Sara’ya memnun etmek için, oğlunu ve onu henüz emdiren annesi Hacer annemizi de alarak Mekke mevkine ulaştıktan sonra onları şimdiki Zemzem kuyusu-nun yerinde bulunan bir ağa-cın gölgesinde bıraktı. İbrahim peygamber (a.s.) birçok tarihçinin ortak görüşü olarak yaklaşık milattan 1910 yıl kadar önce Şam bölgesinde yaşarken kendi-sine çocuğu ol-mayan Sara’nın tavsiyesi üzerine hizmetçileri olan genç Hacer anne-mizle evlenmiştir. Bir taraftan Sara an-nemiz Hz. İbrahim’e (a.s.) çocuk verememenin üzüntüsünü yaşarken kendi tavsiyesi üzerine evlendirdiği Hacer annemizden dünyaya gelen Hz. İsmail’in (a.s.) doğumundan sonra kıskançlık başlamıştır. Hacer ve Sara annelerimiz aynı evde otu-ramayacak hale gelince, Allah (c.c.) tarafından Hz. İbrahim’e (a.s.) oğlu Hz. İsmail (a.s.) ve hanımı Hacer’i yanına alarak Mekke bölgesine gitmesi söylenmiştir. Böyle bir yol-culuk için kendisine Burak adında bir merkep tahsis edilmiştir. Burak aslında eşek ile at arasında kuvvet-li bir manevi hayvan olarak tanım-lanmaktadır. Çok hızlı gittiğinden kendisine bu isim verilmiştir. Burak

Arapça dilinde ‘parlamak’ anlamına gelir. Bugün için en büyük fiziksel hızın bile ışık hızı olduğu düşünü-lecek olursa ‘parlamak’ kelimesinin böyle bir merkep için ne kadar uy-gun bir isim olduğu taktir edilebilir. Çünkü ışıkta parladığı zaman çok süratle her tarafa yayılır. Hz. İbra-him (a.s.) bu hayvanın üzerinde önünde oğlu İsmail ve arkasında da hanımı Hacer olmak üzere Mekke yöresine gelir. Burada Hz. İbrahim (a.s.) oğlu ve hanımını bir ağacın altına bı- r aka r ak

Şam’a g e r i dönmek için yola çıkar. İşte bu ağa-cın bulunduğu yer bugün Zemzem Kuyusu’nun konumudur. Zemzem Suyunun Kalitesi Önceden anlatıldığı üzere Arap Yarımadası’nın iklimi mevsimden mevsime ve yöreden yöreye değiş-mektedir. Bunun sonucunda çok değişik jeolojik kayaçlara sahip olan bu yarımadadaki yeraltı sularının kaliteleri de birbirinden farklıdır. Zemzem Suyu’nun kalitesi tüm

Arap yarımadasında bulunmadığı gibi Peygamber Efendimiz (s.a.s.) tarafından da belirtildiği gibi ‘’yer yüzünde eşi benzeri olma-yan’’bir sudur. Her ne kadar bu sadece dini açıdan algılanmakta ise ilave olarak bunun bilimsel gerçeklerle de uygunluk içinde olduğu Saudi Geological Survey raporlarında da gösterilmiştir (Şen, 2004). Zemzem suyu miktarı hakkın-da çok farklı ve çeşitli fikirler ileri-ye sürülmesine karşılık Zemzem’in tadı içen her kişi tarafından aşağı yukarı aynı şekilde değerlendirilir,

çünkü müslümanların fazla-ca alakadar oldukları konu

Zemzem Suyu’nun tadı ve içimidir. Müslüman-

ların hem fikir olduk-ları noktalardan en önemlisi Zemzem suyunun kutsal ol-duğu ve Peygam-ber Efendimiz’in (s.a.s.) sünneti ol-ması bakımından tadı ne olursa olsun

iyi niyetle Zemzem Suyu’nu içmektir.

Ancak kişiden kişiye tadı bakımından özel-

likle yıllar sonrası yeniden içtiklerinde farklılıkların ol-

duğu yorumu da gerçektir. Ba-zıları Zemzem Suyu’na katkıların

olduğu veya Zemzem Suyu’nun ka-litesi ile yapay olarak oynandığı yo-rumlarını bile dile getirmektedir. Zemzem gerek dini önemi ge-rekse sahip olduğu kendisine has özellikleri dolayısı ile birçok araş-tırıcının ilgisini çekmiştir. İlk adım 1973 senesinde Zemzem Suyu kim-yasal terkibinin ne olduğunu araş-tırmak için uluslararası üne sahip firmalar tarafından kimyasal ve bak-toriyolojik tahliller yapılmıştır. Di-ğer taraftan, Cidde Kral Abdulaziz Üniversitesi Kimya Bölümü’ne de

44 www.dunyahelalbirligi.org

Zemzem Suyu terkibinin araştırıl-ması görevi verilmiştir. Yapılan bü-tün bu çalışmalardan çıkan sonuçlar özet olarak aşağıda sunulmuştur. Zemzem Suyu, 1) Saftır ve renksizdir. 2) Kokusuzdur. 3) Kendisine has tadı vardır. 4) Az tuzludur. 5) İçindeki tüm kimyasal iyon konsantrasyonları Dünya Sağlık Teşkilatı’nın öngördüğü tehlike sı-nırlarının altındadır. 6) Tüm mikroplardan aridir. 7) Tadının değişmesi için bir se-bep yoktur. 8) Bakteri ihtiva etmemektedir. 9) Sıhhate zararlı tüm unsurlar-dan aridir. 10) Hiç bulanıklık bulunma-maktadır.Zemzem Suyu’nun Hikmetleri Zemzem Suyu’nun çok fazla sayıda faziletleri mevcuttur. Şimdi-ye kadar Zemzem Suyu hakkında söylenen çeşitli cümleler aşağıda ve-rilmiştir. Okuyucunun bunların her birini düşünerek yavaş yavaş oku-ması tavsiye edilir. 1) Zemzem Suyu cennetteki kaynaklardan birisidir. İbni Abbas tarafından bir zencinin kuyuya dü-şerek öldüğünü gördükten sonra kuyuya adamlar inerek onu dışarıya

çıkardılar, sonrada suyun temizlen-mesi için bol bol su çekerek su sevi-yesini düşürdüler. Bu sırada kuyuda bulunanlar şöyle seslendi, ‘’Kabe tarafından gelen kaynağa bir kova indirin çünkü o cennetin kaynaklarından birisidir’’ Bu sözler Hacer-i Esved ta-rafından gelen çatlaklı ortam su-yunun kalite bakımından daha iyi olduğuna da delalet eder. O halde, Zemzem Kuyusu’ndaki su aslında değişik yön ve çatlaklıklardan gelen ve kaliteleri de farklı olan suların bir karışımından ibarettir. Zemzem Kuyusu’na en yakın dört değişik ku-yulardaki su kalitelerinin, Zemzem Suyu kalitesinden farklı olması do-layısı ile Zemzem Kuyusu suyu ka-litesinin değişik kaynaklardan gelen suların bir karışımı olduğu fikrini desteklemektedir. 2) Zemzem Suyu Allah’ın sev-gilisi Hz. İbrahim’e (a.s.) verdiği ilk meyvalardan (nimetlerden) birisidir. 3) Zemzem Suyu Mekke şehri-nin ortaya çıkması ve gelişmesi için yegane sebeptir. 4) Zemzem Suyu Allah’ın evi Kabe’deki en açık işaretlerden bir tanesidir. En yakınında bulunan Davudiye kuyusundaki (bugün için Harem-i Şerif hudutları içinde) su kalitesinin Zemzem Suyu’ndan

kötü olması Zemzem Suyu’nun ay-rıcalığına önemli bir işarettir. 5) Zemzem Suyu Allah’ın evi Kabe’deki en büyük nimet ve fayda-lardan birisidir. 6) Zemzem Suyu yeryüzünün en kutsal olan yerinde bir kaynaktır. 7) Zemzem Suyu Peygamber Efendimizin (s.a.s.) kalbinin birden fazla yıkandığı sudur 8) Zemzem Suyu Resul Allah (a.s.) tarafından kutsal kılınmış bir sudur ve yıldırım gibi şereflidir. 9) Zemzem Suyu tadların tadı-dır. 10) Zemzem Suyunda humma (aşırı hararetli hastalık) için şifa var-dır. 11) Zemzem Suyu baş ağrısını gidererek bakışların daha canlı ve kuvvetli (cilalı) olmasını sağlar. 12) Zemzem Suyu ne niyetle içilirse onun içindir. 13) Zemzem Suyunu kana kana içebilmek iman işaretlerinden biri-sidir ve nifaktan da temizlenmenin belgesidir. 14) Zemzem Suyu en iyi hedi-yedir. 15) Zemzem Suyu fazla içilse de insanı fena yapmaz. 16) Zemzem Suyu bedene yük-sek bir kuvvet kazandırır. 17) Zemzem Suyu alimlere, ki-tap ehli olanlara altından daha de-ğerlidir.KaynaklarŞen, Z., (2006). Manevi ve Bilimsel Açılardan Zemzem Suyu. Su Vakfı Yayını, 157 sayfaSaudi Geological Survey (2004). Zamzam water quality finger print (Basmah) models. Confidential Report, Zamzam Studies and Re-search Center, ZSRC-04, 58 sayfa (Editör: Zekâi Şen).

h3-control-groupHerr Yildirim, Canere-mail : [email protected] : +49 179 – 103 85 31

Unsere Leistungen :

Für Verbraucher:• Seminare über Lebensmittel (LM)-Zusatzstoffe und Halal-Lebensmittel• Seminare über gesunde Ernährung

Für Lebensmittel(LM)-Industrie: (LM-Hersteller, LM-Zusatzstoff-Hersteller, Gewürz-Her-steller)

• Hygieneberatung, Hygieneschulungen und Hygienekontrollen• Beratung über die gesünderen Lebensmittel• Beratung über Halal-Lebensmittel, Halal-Lebensmittel-Schulungen und Überwachung

der Halal-Lebensmittelproduktion• Beratung und Kontrolle der Reinigung vor Halal-LM-Produktion

Für Hotellerie:• Beratung über Halal-Lebensmittel, Halal-Schulungen und Halal-Überwachung

Für Gastronomie: (Restaurants, Kantine, Mensen, Fastfoodketten, Catering-Betriebe, Cafés, Eisdielen, Imbisse und Pizzerias)

• Hygieneberatung, Hygieneschulungen und Hygienekontrollen• Beratung über die gesünderen Lebensmittel• Beratung über Halal-Lebensmittel, Schulungen über Halal-LM und Halal-LM-Produktion

sowie

Für Handwerksbetriebe: (Bäckereien, Metzgereien, Schlachthöfe)• Hygieneberatung, Hygieneschulungen und Hygienekontrollen• Beratung über die gesünderen Lebensmittel• Beratung über Halal-Lebensmittel (LM), Schulungen über Halal-LM und Halal-LM-Pro-

duktion sowie Überwachung der Halal-Lebensmittelproduktion

Für Lebensmittel-Handel:• Hygieneberatung, Hygieneschulungen und Hygienekontrollen• Beratung über Halal-Lebensmittel, Schulungen über Halal-LM und Überwachung der

Halal-Lebensmittel

Für Lebensmittel-Erzeuger:• Beratung über Halal-Lebensmittel, Schulungen über Halal-LM-Erzeugung und Überwa-

chung der Halal-Lebensmittelerzeugung

46 www.dunyahelalbirligi.org

Su, insanlık tarihinde çok büyük bir rol oynamış, büyük mede-niyetler ırmak kenarlarında

veya deniz kıyılarında kurulmuştur. Vücudumuzun yüzde 60 ile 70ini su oluşturmaktadır. Su, insan ha-yatının varlığı için en önemli olan besin maddesidir. Suyun önemini sıcak yaz günlerinde hepimiz ya-şamışızdır. Böyle günlerde canımız yemekten ziyade su, sulu içecekler veya su oranı yüksek yiyecekler çe-ker. Su vücudumuzda farklı görevler üstlenir. Örneğin su, sıcak günlerde ter olarak vücut ısısını ayarlar, su, H2O olarak, vücudumuzda hidroje-ne ve oksijene ihtiyaç duyulan diğer besin maddelerinin sentezinde kul-lanılır ve en önemlisi de gıdaların ve besin maddelerinin ağızda başlayıp hücrelerde sona eren taşınmasında

ve çözülmesinde büyük rol oynar. Bizler ‘safsu’ içmediğimiz için su ile vucüdumuzda ihtiyaç duyulan mi-nerelleri de alırız. Şehirleşme ve en-düstriyelleşme ile birlikte kirlenen su ile vucüdumuza zararlı maddeler de girmektedir. Bunu en bariz örne-ği özellikle yaz aylarında, çocukları ve yaşlıları etkileyen mikrobiolojik kirlenmedir. Bunu önlemenin en kolay ve yaygın yolu içme suyunun klorlanmasıdır.Suyun sadece varlığı değil, yukarı-daki örnekte bahşedildiği gibi, te-miz olması da bizim için büyük rol oynar. Almanya ve Kuzey Avrupa ülkeleri su sıkıntısı çekmezler, ancak özelikle Almanya’da, endüstrinin hat safhaya ulaştığı bu ülkede, su kirlili-ği ve atıksu arıtma büyük rol oynar. Su kirliliğinin sebebi çok yönlüdür.

Gıda Yük. Ve Ziraat Müh.

Caner YILDIRIM

Bizim dinimizde su israfı haramdır ve israfın kültürümüz-de de yeri yoktur. Gelişmiş ülkelerde su tasarrufu sadece şahıslara bırakılma-mış, su israfını önle-yecek her yöntem ödüllendirilmekte ve özellikle yeni ya-pılan binalarda ör-neğin yağmur suyu kullanma tesisleri teşvik edilmekte ve su tasarruf edi-lebilen musluklar kullanılmaktadır.

Su veATIK SU

47www.dunyahelalbirligi.org

Bunlar fiziksel, kimyasal, biolojik/mikrobiyolojik ve hatta radyoaktif kirlilik altında toplanabilir. Dünya-da, 21. yüzyılın başlarında bulundu-ğumuz su zamanda, su kirliliğinin en önemli ve tehlikeli boyutunu hala malesef kimyasal kirlilik oluş-turmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, ekenomiye ana kat-kıda bulunan endüstriye önem veril-mekte, ama atık su ve diğer atıklar usulune uygun toplanmamakta ve arıtılmamakta, insanlara ve doğaya yıllarca büyük zarar vermektedir.Kimyasal kirlilikte sadece fabrikala-rın kullandığı su değil, tarımda kul-lanılan kimyasal gübreler ve ilaçlar da çok büyük rol oynar. Son yıllarda kimyasal kirliliğe tıbbı ilaçlar da ek-lenmiştir. Eğer su kirliliğinin sebebi veya menşei bilinir ise, arıtmak da kolay olmaktadır. En kolay arıtılan kirlilik evlerden toplanan kanalizas-yon suyudur. Bu atık su genellikle fiziksel ve organik kirlenmeden oluştuğu için mekanik ve mikrobi-yolojik yollarla, yani bakteriler tara-fından arıtılmaktadırlar. Su arıtımı

günümüzde bir branş haline gelmiş ve üniversite kürsülerinde yerini al-mıştır. Su arıtımında en yaygın olan arıtım metodu genel itibariyle me-kanik ve biyolojik arıtım olarak ele alınabilir. Kimyasal arıtım özellikle ağır sanayi firmalarının su arıtım sisteminin en önemli kısmını oluş-

turur. Su arıtımından maksimum fayda sağlamak ve arıtımdan geri kalan arıtma çamurunun zararlı maddelerinin minimuma indirgen-mesi için, bu çamurdan bakteriler vasıtasıyla metan gazı elde edilir. Geriye kalan arıtma çamuru ise ya-kılarak, depolanarak ve hatta tarım-da kullanılarak bertaraf edilir.Diğer ülkeleri bilemem ama Almanya’da, hem kullanılan temiz su için, hem de ortaya çıkan atık su için ücret alınmaktadır. Yani kulla-nılan bir ton su için iki ayrı ödeme yapılmaktadır. Böylece hem su kul-lanımı için, hem de kullanılan su-yun arıtımı için ücret ödenmekte ve belki de böylelikle vatandaşların su israfları minimuma indirilmesi sağ-lanmış oluyor.

Bizim dinimizde su israfı haramdır ve israfın kültürümüzde de aslında yeri yoktur. Ama bizlerin bunun bilincinde olduğumuz malesef pek söylenemez. Gelişmiş ülkelerde su tasarrufu sadece şahıslara bırakıl-mamış, su israfını önleyecek her

yöntem ödüllendirilmekte ve özel-likle yeni yapılan binalarda örneğin yağmur suyu kullanma tesisleri teş-vik edilmekte ve su tasarruf edilebi-len musluklar kullanılmaktadır. Su israfını sadece temiz su kullanımıyla sınırlamamak gerekiyor; eğer su arı-tılmadan doğaya, denize veya ırma-

ğa salınıyor ise, bunu da israf olarak görmek gerekiyor.

Konuyu tekrar su arıtımına bağlaya-rak bitireyim: Suyu endüstriyel kul-lanan her firmamın su arıtma tesisi bulunması gerekiyor ve böyle firma-larda arıtılan su, en az doğal “dere” suyu kalitesinde, firmanın su arıtma tesisini terk etmesi gerekiyor. Özel-likle de büyük firmaların arıtılmış suyunu ya endüsriyel su olarak tek-rar kullanması ya da çalışanlarının hijyen ihtiyaçlarının giderilmesinde kullanması gerekmektedir. Kuzey Avrupa, özellikle de Alman-ya su kıtlığı çekmemesine rağmen, kullanılan her türlü suyun, evsel veya endüstriyel atık olsun, arıtımı-na büyük önem vermektedir.

48 www.dunyahelalbirligi.org

Değerli Dostlarımız,Veyseloğlu Yaycılı Kardeşler Şirketinin Ulduz Çikolata ve Şekerleme Fabrikası 2001 yılında Bakü şehrin de üretime başlamıştır. Şirket olarak ana prensibimiz en yüksek kalite de Dünya Standartlarına uygun ürünler üretmek ve sunmakır. Tüm ortaklarımız ile kazan kazan prensibi doğrultusunda yola çıktık.Ürünlerimiz Dünya Helal Birliği'nce Helal Sertifikalıdır.Vizyonumuz bulunduğumuz pazarlarda kalıcı üstünlükler ortaya koyarak sürdürülebilir büyümeyi gerçekleştirmektir.Fabrikanin ana faaliyetleri gerçek çikolata kaplamalı ürünler ve şekerlemeli ürünler üretmektir. Tüm bu ürünlerimiz Bakü Ulduz Fabrikamızda üretilmektedir. Ulduz Çikolata ve Şekerleme Fabrikasında üretilen ürünlerimiz hem iç piyasaya hem de dış piyasaya sunulmaktadır. Dış piyasa olarak genellikle Rusya, Ukrayna, Bulgaristan, Romanya, Orta Asya Ülkeleri, Irak, Dubai, Filistin, ve Afrika Ülkelerine ihracatımız gerçekleşmektedir.Her gün yeni pazarlara açılmak için çalışmalarımız devam etmektedir. Özellikle kardeş ülke Türkiye pazarında yer almak için bugünlerde görüşmelerimiz devam etmektedir. Türk pazarını incelediğimizde bazı ürünlerin Türkiye’de üretilmediğini gördük. Türk halkına yeni lezzetler sunmaya hazırız.Ürünlerimiz üretilirken en iyi teknolojiyi kullanmaktayız, çalışan kalitesi ve tedarikçi seçiminde çok hassas davranmaktayız. Tesisimizi her yıl milyon $’lık yatırımlar ile hızla büyümektedir. Ürünlerimiz tedarikci seçiminden - sofraya kadar HELAL ve HACCP kuralları en yüksek seviyede uygulanmaktadır. Sahip olduğumuz HELAL,

Kalite, Gıda Güvenliği ve İş Güvenliği belgelerimiz ile bunu ispatlamış durumdayız. Üretimimiz AB Standartları, Azerbeycan Standartları, Rus Standartları ve ihraç ettiğimiz ülke standartlarına ve HELAL standartlarına uygun olarak gercekleşmektedir. Tüm ürünlerimiz HELAL Gıda’ya uygun olarak gözden geçirilmistir. Satın aldığımız hammadde, katkı firmaları ile bu doğrultuda çalışmalar yapılmıstır. HELAL belgelendirme bize sadece “Helal – Haram” kavramını öğretmeyip Ürun Güvenliği konusunda da katkı sağlamıstır. Bu kapsamda tüm gıda güvenliği kuralları (HACCP, GMP, GWP, GHP, GLP…) tekrar gözden geçirilmiştir.Azerbaycan’in ilk BRC (İngiliz Perakendeciler Birliği Sertifikası), IFS, özellikle Dünya’da büyük gıda üreticilerinin uyguladığı FSSC 22000/PAS 220 belgelerine sahip sirketizdir. Bunlara ilave olarak; HELAL, İSO 9001 – Kalite Yönetim Standardı, ISO 22000 – Gıda Güvenli Standardı, İSO 10002 – Müşteri Memnuniyeti Standardı ve İSO 18001- OHSAS – iş – İşçi Sağlığı ve Güvenliği Standartları ile yüksek standartlarda ürünlerimizi hem yerli hem de dış piyasaya özdeğerimiz olan çalışanlarımız ile sunmaktayız.Hedefimiz Sürdürebilir, Kaliteli Büyüme, en az Müşteri şikayeti ve iş kazasıdır. Ulduz Çikolata ve Şekerleme olarak, bu yüksek kapasitemiz, kaliteli ekibimiz ve sistemlerimiz ile müşterilerimize yeni lezzetler sunmaya devam edeceğiz. Saygılarımızla,

Vusal SHARIFOV - CEO

AZERBAYCAN’ın ULDUZ’UşimdiTÜM DÜNYA’da

50 www.dunyahelalbirligi.org

Fatih GÜLTEKİN

Her birey için temiz içme suyuna ulaşım. temel bir konudur ve insan hakları-

nın en önemli olgusudur. İçme suyu dar anlamıyla, herhangi bir kurum ya da kişi tarafından insan tüketimi, yiyecek veya içecek hazırlanması, bu hazırlık ve tüketim aşamasında kullanılan her tür malzemenin te-mizliğinde kullanılması amacıyla tedarik edilen su olarak tanım-lanabilir. Yeryüzünde ilk canlının oluşumundan bugüne canlıların kesinlikle vazgeçemediği şeylerden en önemlisi şüphesiz sudur. Dünya-nın üçte ikisi su olduğu gibi erişkin insan vücudunun da % 60-70.i su-dur. İnsan gıda olmadan yalnız su içerek yaklaşık 5-10 hafta haya-tını sürdürebildiği halde, susuzluğa ancak 4-10 gün dayanır. İnsandaki

sistemlerin, organların, dokuların ve hücrelerin normal işlevlerini yerine getirebilmeleri için bir insanın gün-de ortalama 1,5-2 lt. suya gereksini-mi vardır. İçilecek su hijyenik olma-lıdır. Hijyenik demek suyun sağlığa uygun olması anlamına gelmektedir. Su hijyeni, yalnız içme suyu için değil aynı zamanda kullanılacak su için de (yemek yapmak, temizlik ve benzeri) gereklidir.Suların içme, sulama veya kullanma suyu olarak kullanılabilmesi için, suyun içinde bulunan maddelerin belirli limitler arasında olması iste-nir. Birçok ülkede içme, kullanma, sulama suları ile ilgili standartlar ve kabul edilebilir sınır değerler belir-lenmiştir. İçme suyu amaçlı kullanı-lacak sular sağlığa zararlı etkenler-den arınmış olmalıdır.

Tüketilen suların

içerik ve sağlık açısından

değerlendirilmesi

51www.dunyahelalbirligi.org

Suyun çözünmüş oksijen içeriği kaynak dağıtım sistemi, suyun sı-caklığı ile kimyasal ya da biyolo-jik süreçler tarafından etkilenir. Oksitlenebilirlik suyun kirlenme derecesini, sudaki organik madde

konsantrasyonunu ve suyun kendi kendini ne derece temizleyebilece-ğini ifade eder. Çözünmüş oksijen azalması su kaynaklarında nitratın nitrite ve sülfatın sülfite indirgen-mesine, aynı zamanda çözünmüş oksijen miktarının artması sudaki demirin oksitlenmiş miktarının art-masına neden olur. Bundan dolayı da çok yüksek düzeyde çözünmüş oksijen suyun aktarım için kulla-nıldığı metal parçalarda korozyonu şiddetlendirebilir. Yüksek olan ok-sitlenebilirlik değerleri SDÜ suyu-nun taşınma ve aktarım yerlerinde korozyonun ortaya çıkmasına ve bu da suda bulunan diğer kimyasal parametrelerde değişikliklere ne-den olabilir. Yeraltı sularının özgül elektriksel iletkenliği bir santimetre küp suyun 25°C.de iletkenliği ola-rak tanımlanır ve sıcaklıkta her 1°C.lik artış elektriksel iletkenliği % 2 arttırır. Elektriksel iletkenlik suyun çözünmüş tuz içeriğine bağlı olarak artar. Spesifik iletkenlik (EC) mic-rosiemens/cm (ìS/cm) olarak ifade edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü 0 . 800 µS/cm arasındaki elektrik-sel iletkenlik değerini hiçbir organik kirlilik ve askıda çok kil malzeme

olmaması koşuluyla insanlar için iyi içme suyu olarak tanımlamıştır. ÜK1 ve ÜK2.nin sıcaklıklarının di-ğer üniversite su sıcaklıklarının or-talamasından yaklaşık 4 derece daha sıcak olduğu, bu sıcaklık

farkının da daha fazla çözünmüş maddenin oluşmasını sağlayarak EC değerinde fark oluşturduğu görülmektedir. Suların EC değer-leri suda çözünmüş olan mineralleri (TDS) özellikle de mineral tuzları gösterir. İçme suları açısından TDS.nin yüksek olması suyun bulanık-lığını arttırır ve ışık geçirgenliğini azaltır. Özellikle kalsiyum, mag-nezyum, potasyum, sodyum, bikar-bonatlar, kloridler ve sülfatlar gibi inorganik tuzlar ile az bir miktarda da suda çözünmüş olan organik madde tuzları TDS.yi oluşturur. Sulardaki TDS doğal kaynak-lı olabileceği gibi, kanalizasyon, yağmur suyu, endüstriyel atıksu ve su arıtımında kullanılan kimya-sallardan ya da şebeke sisteminde kullanılan boruların kalitesi ve ya-pısından kaynaklanabilmektedir. Ayrıca ambalajlı sularda coğrafi ola-rak farklı bölgelerden üretildiği için TDS miktarları da ona göre değişe-bilir. Hem üniversite sularında hem de ambalajlı sularda TDS düzeyleri ile EC düzeyleri birbirine paraleldir. Ayrıca Ca iyon miktarlarının suyun sertliğine etki ettiği buna istinaden Ca, TDS ve EC miktarlarının birbi-

rine paralel olarak değişim gösterdi-ği de görülmektedir. Suda bol mik-tarda bulunan Ca ve Mg iyonları mide ve barsak sistemi tarafından kolaylıkla emilebilmektedir. Diyet komisyonlarınca yapılan değerlen-

dirmeler sonucunda 1 günde vücu-da en az 800 mg Ca ve 350 mg Mg alınmasının zorunlu olduğu bildiril-mektedir. Ca kemik, kas, sinir sis-temi, hücre yapısı gibi vücudun her yerinde etkindir. Mg hücre içerisin-de çok bulunan bir katyon olup Mg alımı ile kalp hastalıkları arasında ters bir ilişki olduğu gösterilmiştir (27). Düşük Ca ve Mg içerikli sula-rın olduğu yerlerde yaşayan kişilerin yüksek Ca ve Mg içerikli suların ol-duğu yerlerde yaşayan kişilere göre kalp damar hastalıklarından ölüm oranı %10-30 daha fazla olmak-tadır. Sulardan alınan Mg yiyecek-lerden alınan Mg.a göre yaklaşık % 30 daha hızlı emilebilmektedir. Suyun sertliği; sudaki çok değerlikli metal iyonlarının sabunlarla (po-tasyum ve sodyumun yüksek yağ asitleriyle oluşturdukları organik tuzlar) çözünmeyen bileşikler mey-dana getirebilme özelliğidir. Sularda sertlik oluşturan en önemli tuzlar kalsiyum ve magnezyum iyonları-dır. Sabun, özellikle suda bulunan kalsiyum ve magnezyum iyonla-rı tarafından çökeltilir. Özellikle kalsiyum ve magnezyumun sülfat tuzları kalıcı sertlik nedenidir. Kal-

52 www.dunyahelalbirligi.org

siyum ve magnezyum bikarbonat tuzları ise geçici sertlik oluşturur. Sertlik, sabun köpüğü üretmek için çok daha fazla sabun gerektiren su ile reaksiyondur ve su kapasitesi-nin geleneksel ölçüsüdür. Su sertliği, aynı zamanda kirlenme indikatörü olarak da kullanılır. Suyun sertliği Fransız sertlik derecesi ile belirle-nir. 1 Fransız sertlik derecesi (FSD) 10 mg/l CaCO3 veya 8.4 mg/l MgCO3.a eşittir. 0-6 FSD tatlı su-lar, 7-13 FSD yumuşak sular, 14-28 FSD orta sert sular, 29 FSD üzerine sert sular denir. Sert sular doğrudan sağlığa zararlı olmasa bile yemek pi-şirmeye ve içmeye elverişli değildir. Borularda, kaplarda kireçlenmeye ve fazla sabun kullanımına neden olur. Na ve Cl sularda genelde be-raber bulunurlar. Oda sıcaklığında Na için tat eşiği olarak sınır değeri Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Ba-kanlığı tarafından 200 mg/l olarak belirlenmiştir. Klor iyonlarının mik-

tarları ise sağlıklı su için bir göster-gedir. Pek çok içme suyunda klorür miktarı 30 mg/l.yi geçmez. Deniz ve kaya tuzu yataklarına yakın yerler-den elde edilen sularda klorür kon-santrasyonu yükselir. Klorür.ün suda fazla miktarda bulunması suyun tadını bozar. Bundan dolayı klorür konsantrasyonu 250 mg/l.den fazla olmamalıdır. Bu miktarın aşılması halinde sağlık tehlikesi olmasa bile tat bakımından su içilemez hale gelir. Klor düzeylerinin çok düşük olmasından dolayı zararlı bir duru-mu söz konusu değildir. Bu da su-yun tadında değişikliğe gitmediğini gösterir. Ayrıca Cl düzeylerinin faz-la olması tadı bozmasının yanında dağıtım sistemlerinde korozyona da neden olabilir. Nitrit, amonyak azo-tunun gram negatif kemo-ototrofik aerobik bakteriler tarafından iki ba-samaklı oksidasyon olayı olan nit-rifikasyon olayının orta ürünüdür. Nitrit, ortamda birikim yapmaz ve ara ürün olduğundan hemen nitra-ta dönüşür. Doğal sulardaki nitrat, inorganik bileşik azotun yaygın formudur ve kirlenmemiş yüzey sularında bulunan nitrat nitrifi-kasyonun son ürünüdür. Amonyak, hayvansal atıklardan oluşan en te-mel azotlu atık üründür. Amonyak aynı zamanda azotlu organik mad-delerin ayrışması sonucu da açığa çıkar. Suda amonyak birikimi, sucul organizmalara toksik olduğundan istenmez ve toksik etkisi pH ve su sıcaklığı arttıkça artar. TOC ise su-daki organik karbonun okside ol-masıyla ortaya çıkan karbondiok-sit (CO2).in ölçümüdür. Organik madde miktarının artması sudakirliliğinin işaretidir. Organik mad-deler, bakteri ve mantarların suda çoğalmalarına sebep olur. İçme suyunda TOC aralık değeri 0.1 - 25 mg/l arasında olmalıdır. Hem SDÜ sularında hem de şişelenmiş sulardaki nitrit, nitrat ve TOC de-ğerlerinin uygun seviyelerde olduğu,

organik bir kirlenmenin olmadığı görülmektedir. Flor doğada, özel-likle suda, yöreye ve ısıya bağlı ola-rak değişen düzeylerde bulunur. İnsanın yapısında bulunan florun esas kaynağı yiyecek ve içeceklerdir. Endüstriyel maruziyet altındaki toplumlarda solunum yoluyla da alınabilir. Yiyeceklerdeki miktarı düşüktür, dolayısıyla asıl kaynağı sudur. Flor hem yüzey hem de yeraltı sularında mevcuttur. Yeraltı sularındaki doğal flor konsantras-yonu suyun kaynaklandığı böl-genin jeolojik, kimyasal ve fiziksel özellikleri, toprağın içeriği, pH.ı ve ısısı gibi faktörlere bağlı olarak lit-rede 0 ile 25 mg gibi geniş limitler içinde değişir. Sindirim ya da so-lunum yoluyla alınan florun hepsi absorbe edilemez. Absorbe edilen-lerin yarısı idrarla, diğer bir kısmı ise ter, feces ve tükrük ile atılır. İçme suyu kaynaklarındaki düşük flor düzeyi ile diş çürükleri arasın-da, yüksek flor düzeyleriyle ise flor konsantrasyonundaki artışa paralel olarak fluorosis arasında pozitif bir ilişki mevcuttur. İçme sularında olması istenen değeri 0,5-1,0 mg/l arasındadır. 0,5 mg/l.in altı diş çü-rüklerine daha kolay yakalanmayı, 1,5 mg/l in üzeri ise florozis denilen dişteki lekelenmelere yol açar. İçme sularında mikrobiyolojik kirlenme suyun kalitesi açısından önemli bir faktördür. Bu nedenle suyun bak-teriyolojik incelemesinde kirlenme kriteri olarak koliform bakteriler ve özellikle kirlilik kaynağının nede-nini anlamak için E. Coli (fe-kal koliform) araştırılır. İnsanlarda görülen önemli hastalıkların temel nedeni patojen mikroorganizmalar-la suyun kontamine olmasıdır. İçme suyunda bulunankoliformlar dezenfeksiyon işlemi sonrası yok edilmelidir. Bu mikro-organizmaların varlığı yetersiz de-zenfeksiyon işlemini gösterir.

53www.dunyahelalbirligi.org

54 www.dunyahelalbirligi.org

BURSA İÇMESUYU ARITMA TESİSLERİNİN ÜNİTELERİTESİSİN KURULUŞ AMACI: Doğancı Barajından gelen yüzeysel suyun çağdaş yöntemler ile Avrupa Topluluğu içme suyu standartları-na uygun hale getirerek sağlıklı bir şekilde Bursa halkının tüketimine sunmak.

Bu amaca yönelik yapılan işlemler;

1-Havalandırma ile suyun oksijen-ce zenginleştirilip tat ve kokusunun İyileştirilmesi.2-Su içinde bulunan askıdaki katı maddelerden kaynaklanan bulanık-lığın kimyasal yöntemler yardımı ile giderilmesi.3-Dezenfeksiyon ile suyun mikro-biyolojik açıdan temiz hale getiril-mesi.

ARITMA TESİSİ ÜNİTELERİ-NİN TANIMLANMASI

1- Giriş yapısıTesis giriş havuzuna alınan ham su-yun enerjisi kırılarak atmosfer ko-şullarına getirilir. Arıtım prosesini başlatmak amacı ile aşağıda tanım-lanan kimyasal maddeler suya ilave edilir.Alüminyum Sülfat: Suda bulanık-lığa sebep olan çeşitli maddelerin Ortamdan uzaklaştırılmasına yöne-lik kullanılan bir meddedir.Ön Klorlama: Barajdan gelen suda-ki mikroorganizmaları yok ederek tesis içindeki yosun oluşumunu ön-ler ve suda dezenfeksiyonu sağlar.

BURSA İÇMESUYU ARITMA TESİSLERİNİN ÜNİTELERİ2. Kaskadlar (Havalandırma yapı-sı)

Su toplama havzası Ülkemizin en iyi korunan havzalarından olan Nilüfer çayı havzasından gelen suların biriktirildiği (regüle edil-diği) Doğancı Barajından gelen su Dobruca semtinde bulunan ve Bursa kentinin ihtiyacı olan su-yun yaklaşık %90’nını karşılayan İçmesuyu Arıtma Tesislerinde arıtılmaktadır. İçme suyu Arıtma Tesisleri Dobruca semtinde 50 dönüm arazi üzerinde kurulmuş-tur.1985 yılında devreye alınan 1.Ka-deme ve 1994 yılında hizmete gi-ren 2.Kademe İle toplam 500.000 m3/gün kapasiteye sahip tesis, 2020 yılına kadar Bursa şehrinin ihtiyacına cevap verecek şekilde projelendirilmiştir. Halihazır-da Bursa şehrine günde yaklaşık 260.000 m3 su arıtarak verilmek-tedir.

Doğancı barajı

BURSA KENTİNEİÇME VE KULLANMA

SUYU TEMİNİ

BUSKİ Genel Müdürü

İsmail Hakkı ÇETİNAVCI

55www.dunyahelalbirligi.org

5 basamaktan oluşan kaskad siste-minde, su ve hava ile geniş temas yüzeyi meydana getirerek akışı sıra-sında; oksijence zenginleşir, karbon-dioksit ve hidrojen sülfür gibi isten-meyen gazlar uzaklaştırılır. Demir ve Mangan iyonları oksitlenerek bir sonraki aşamada çöktürülecek hale getirilir.

3. Multised Durultucu3.1 Giriş Yapısı ve Hızlı Karıştır-ma Odaları;Multised giriş odası Alüminyum Sülfatın suya iyice karıştığı bölüm-dür. Hızlı karıştırma ünitelerinin esas görevi ham suya katılan kim-yasal maddelerin en iyi şekilde suya karışmasını, böylelikle flokülasyo-nun (yumaklaşma) başlamasını sağ-lamaktır.

3.2 Flokülasyon (Yumaklaşma) Hücreleri: Yumaklaşma işlemi; Elektrik yüklü suda yüzen maddelerin yüklerinin boşaltılarak sıfırlanması ve bunu takiben bir araya gelerek yumaklar teşkil etmesidir. Flokülasyon hücre-sinin görevi su arıtımında bağlayıcı madde olarak kullanılan polielekt-rolitin suya karışmasını sağlamaktır.

3.3.4. Biriken çamurun belli bir kısmın dışarı atılması. Durultma aşaması içme suyu arıt-ma prosesinin en önemli bölümü-dür. 550 açı ile yerleştirilen birbirine paralel plakalar sayesinde etkili bir çökeltme temin edilir. Zira plakalı durultma sisteminde çamur flokları iki plaka arasındaki bölümden alt-taki plaka üstüne düşmekte ve bu-radan aşağıya doğru kayarak durul-tucu tabanındaki çamur haznesinde toplanmaktadır. Bu durum hızlı bir çökeltme sürecini de beraberinde getirir.

3.3 Multised Durultucular:Durultucular suya bulanıklık veren

maddelerin çökeltme prosesinin ya-pıldığı yerdir. Bu proses esnasında aşağıda belirtilen işlemler uygulanır.

3.3.1. Suyun içerdiği Askıdaki mad-delerin çöktürüldüğü bölümdür. Buradaki önemli mekanizma flok-ların büyüyerek ağırlaşması ve çöke-bilecek hale gelmesidir.

3.3.2. Çamurdan ayrılan suyun du-rulmuş olarak ana kanallarda top-lanması.

3.3.3. Flok çamurunun geri döndü-rülerek giriş bölmesine verilmesi.

4. Hızlı Kum FiltreleriDurulmuş suyun içinde halen mev-cut olan çok küçük parçacıkların 90 cm’lik bir kum yatak içinden geçi-rilerek süzülmesi işlemine filtreleme denir. Bu arada su içindeki bakteri kolonileri de büyük ölçüde tutulmuş olur.

Filtreler çift gözlü (double) olarak projelendirilmiştir. Tesiste toplam 28 adet çift gözlü filtre vardır. Her bir filtrenin verimli çalışma süre-si 36 saat olup bu sürenin sonunda yıkanmaları gerekmektedir. Geri yıkama esnasında çıkan çamurlu su çamur tutma deposunda toplanır ve durultucu sistemine geri döndürü-lür. Filtreleri geri yıkama periyodu filtrelerin kirlenme sürelerine bağlı olarak farklılık gösterir.

5. Temiz Su TanklarıTemiz su tankları filtrelerden çıkan suyun depolanması, buradan tüketi-ciye iletilmesi amacıyla yapılmıştır. Temiz su tankları filtre havuzlarının altına yerleştirilmiş olup filtrelerden çıkan borular vasıtasıyla doğrudan beslenmektedir. Sistem içinde bir-birine vanalarla bağlı iki temiz su tankı bulunmaktadır. Filtrelerden toplanan süzülmüş suya dezenfeksi-yon amacıyla klor verilir. Bu işleme

56 www.dunyahelalbirligi.org

son klorlama denir. Temiz su tank-larında toplanan su depolara oradan da şehre gönderilir.

6. KlorlamaHer bir kademeye ait 28 edet 1’er tonluk gaz klor içeren variller mev-cuttur. Klor varilleri 7’şerli batarya-lar halinde sisteme bağlı olup, oto-masyonla kumanda edilir. Sisteme 5 bar basıncında su sağlayan enjeksi-yon yöntemiyle alınan gaz halindeki klor, su ile karıştırılarak sıvı halde dozlama noktalarına gönderilir; klorlama ön ve son klor olmak üzere suyun giriş ve çıkış noktalarında ya-pılır. Klorlama dozajını tespit pren-sibi temiz suda serbest klorun 0.5

ppm olması esasına göre düzenlenir.

7. Dengeleme OdasıDengeleme odası, filtre tesisinin yerleşim olarak alt kotunda olup temiz su tanklarından gelen suların dağıtımı görevini yapmaktadır.

8. Çamur KoyulaştırıcıSulu çamurun konsantrasyonunun artarak içindeki katı madde mikta-rının çoğaldığı yapıdır. Koyulaştırıcı tankına gelen sulu çamurun bura-da uzun süre alıkonulması böylece kendi kendine çökerek koyulaşması öngörülmüştür. Yani çamur koyulaş-tırıcıda dinlendirme ile durultucuda toplanan çamurdan daha konsant-

re bir çamur elde edilir ve nispeten durulmuş bir su sağlanır. Bu su ham suya, konsantre çamur ise filtre pre-se gönderilir.

9. Filtre PresFiltre pres konsantre çamuru presle-mek sureti ile (içindeki kuru madde miktarı % 35–40 olan) çamur keki adı verilen atık çamuru oluşturur. Çamurundan ayrılan su ise çamur koyulaştırıcının durulmuş su tankı-na gönderilerek ham suya geri veri-lir. Böylelikle su kaybı en aza indi-rilmiş olur.

10. LaboratuarLaboratuarda 24 saat su analizi ya-pılmaktadır. Çeşitli noktalardaki numune musluklarından gelen su örnekleri üzerinde saatlik, günlük ve haftalık analizler yapılarak suyun kimyasal ve mikrobiyolojik para-metreleri tespit edilmektedir.

Son olarak su, tüketiciye var-madan önce bütün kontrolle-ri tamamlanmış,İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik ve Avrupa Topluluğu İçme Suyu Standartlarına getirilmiş olarak gü-venli bir şekilde kullanıma arz edilir.

Laboratuarda; Barajda oluşabilecek herhangi bir olumsuzluğu belirle-mek amacıyla İçinden Baraj suyu geçen , indikatör balıklar bulunan ve 24 saat izlenen bir akvaryum bu-lunmaktadır.

11. Trafo BinasıTesisimize gelen şebeke gerilimi trafo öncesi 34.500 volt’tur. Yük-sek gerilim, trafolardan geçerek 380 volta indirilir ve bu voltajla tesis pa-nolarından dağıtım yapılır. Enerji kesilmesi durumunda ise otomatik olarak devreye girerek sistemi besle-yen 1000 KVA’lık bir dizel jeneratör mevcuttur.

57www.dunyahelalbirligi.org

10.Nötralizasyon Sistemi Klorlama sisteminde oluşabilecek gaz kaçağı durumunda bu sistem otomatik olarak devreye girerek ka-çak gazı toplayıp Kostik le nötralize edip çevreye ve insanlara zararsız hale getirmektedir.

12. Güvenlik:Tesis güvenliği 24 saat süresince eğitimli güvenlik görevlileri tarafın-dan sağlanmakta, çağdaş bir kame-ra ve kayıt sistemi de bu güvenliği desteklemektedir.

Bursa kentine sağlıklı su temin ede-bilmek için içmesuyu arıtma tesis-lerinde anlık iki saatlik günlük haf-talık aylık ve yıllık olarak analizler

sürekli olarak yapılmaktadır.bu ana-lizler akredite diğer laboratuarlarda da yaptırılarak güvenirliği artırıl-maktadır. Ayrıca sağlık Bakanlığı da Buskiden bağımsız olarak Buskinin ürettiği suları sürekli kontrollerle denetlemektedir. Tesisimizde yapı-lan analizler ve sıklıkları aşağıdaki tabloda görülmektedir.Bütün bunların yanında Kurumu-muz ürettiği suyun son kullanıcı

olan vatandaşlarımıza ulaşana kadar Klorlama birimi ile sürekli klor dü-zeylerini kontrol etmektedir.ihtiyaç olan yerlerde derhal ara dozlama istasyonları kurularak suyun kirle-ticilere karşı korunması sağlanmak-tadır. Bu kapsamda 2012 yılında şebekedeki klor düzeylerinin tespiti için temsil oranı yüksek değişik noktalardan 36921 adet ölçüm iş-lemleri yapılmış ayrıca ara dozlama-larda da 151595 kg kimyasal (Klor)kullanılmıştır.

Bunların yanında 2012 yılında va-tandaşlarımızdan gelen şikayetler değerlendirilmiş ve sonuçlandırıl-mıştır.

Bu işlemler için de 6 adet tam do-nanımlı mobil ekip sürekli denetim-lerini yapmaktadır.

İÇME SUYU DENETİMİ Su Kaynağından Alınan Bakteriyolojik Numune Sayısı 140 Şebekeden Alınan Bakteriyolojik Numune Sayısı (Adet) 5790 Toplam Bakteri Bakteriyolojik Analizi ( Adet ) 1233 E.Coli Bakteriyolojik Analizi ( Adet ) 4557 Su Kaynağından Alınan Kimyasal Numune Sayısı (Adet) 575 Kimyasal Analiz (Ağır Metaller) (Adet/Parametre ) 3670 Kimyasal Analiz (Diğer Parametreler) (Adet/Parametre ) 11253 Dezenfeksiyon Yan Ürünleri (Trihalometanlar) (Adet) 92 Radyoaktivite Ölçümleri (Adet) 30Pestisit Analizi (Adet) 148

SU KALİTESİ ŞİKAYETİ Alınan Numune Sayısı (Adet) 88İçme suyu (Adet) 82 Atıksu (Adet) 6

Ayrıca 2012 yılında şehre verdiği-miz sularda 3 adet mobil ekiple aşa-ğıda miktarları belirtilen denetimler yapılarak su kalitesinin sürekli iyi durumda olması sağlanmıştır.

Buski genel Müdürlüğü Kurum olarak vatandaşlarımıza her zaman

sağlıklı suyu temin etmek için bu sayılan çalışmaların aynılarını Dob-ruca İçme Suyu Arıtma tesislerin-den su verilmeyen yerleşim yerleri için de yapmaktadır.

Bütün bunların yanında Kurumu-muz en iyi suyun iyi korunmuş bir

su toplama havzası sayesinde elde edileceğinin bilincinde olarak Su toplama havzalarını yüksek bir has-sasiyetle korumaya çalışmaktadır. Bu amaçla kurulan mobil ekipleri-mizle yılın 365 günü sürekli dene-timler yapılmakta ve kirliliğe mey-dan verilmemektedir.

Hızlı kum filtreleri

Filtre pres

Çamur koyulaştırıcı

Flokülasyon (Yumaklaşma) Hücreleri Ultised Durultucular

58 www.dunyahelalbirligi.org

İndikatör balık akvaryumu bunlar 24 saat kamera ile izlenmektedirler.

Laboratuvar

Güvenlik

59www.dunyahelalbirligi.org

60 www.dunyahelalbirligi.org

Bursa’da

“Su”Çeşmeden

İçilir

www.dunyahelalbirligi.org 61

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı

Recep ALTEPE Bursalılara, çeşmelerinden akan suyu gönül rahat-lığıyla içebilmeleri için

Dünya Sağlık Örgütü’nün belir-lediği kalite standartları ölçüsün-de yoğun bir çalışma sergiliyoruz.

BUSKİ Genel Müdürlüğü’mü-zün Dobruca İçme Suyu Arıtma Tesisleri’nde, yılda ortalama 95 milyon metreküplük içme suyu-nu arıtıyoruz.

24 saat boyunca laboratuardaki numune musluklarından akmak-ta olan su, haftalık, günlük ve ikişer saatte bir yapılan kimyasal ve mikrobiyolojik analizlerle in-celenmekte ve denetim altında tutulmaktadır.

Bununla birlikte şehrin muhte-lif noktalarından alınan günlük numunelerle, içme suyunun ka-litesinin, sürekli denetim altında bulundurulduğunu da önemle vurgulamak isterim.

Bursa’nın suyu, TS 266 standardı ve İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik şartlarına uygun, sağlıklı, güvenle içilmeye

hazır olarak kent içme suyu şe-bekesine verilmektedir.

Bardağa dökülmeden önce her türlü kontrolden geçirilen içme suyunun analiz ve raporlama so-nuçları, Bursa’da çeşmeden akan suyun, ‘Dünya Sağlık Örgütü’ standartlarına uygun kriterlere sahip bulunduğunu göstermek-tedir.

İçme suyumuz, BUSKİ Genel Müdürlüğü’müze bağlı ekip-lerin yanı sıra Bursa Sağlık Müdürlüğü’nce de denetlenmek-tedir.

Bütün bunlar, çeşmeden akan suyun gönül rahatlığıyla içilebi-leceğinin açık birer kanıtını oluş-turmakta.

Çok değerli Bursalılara hizmetin en iyisini sunabilmek, bizim var-lık nedenimiz.Bu kapsamda, içilebilir ve kaliteli su teminine yönelik çalışmala-rımızın, bundan sonraki süreçte de devam edeceğini belirterek değerli hemşehrilerime en derin saygılarımı sunarım.

Hayatın sürekliliği ve devamı noktasında, günlük yaşamın ayrılmaz parçaları arasında yer alan ‘su’, Bursa’nın kent kimliğinde çok önemli bir konuma sahiptir. Evliya Çelebi’nin, ‘velhasıl Bursa sudan ibarettir’ sözü, Bursa’nın bilinen pek çok özelliğinin yanı sıra ‘su şehri’ olduğunu da kanıtlar nitelikte.

isteyin yeter...

Reklam Danışmanlğı, Kurumsal Kimlik ve Marka, Grafik Tasarım, Matbaa hizmetleri, Katalog, Broşür, El ilanı, Bülten, Gazete, Dergi, Davetiye, Sertifika, Ajanda, Kutu, Ambalaj, Fotoğraf çekimi, Gazete reklamları, Web tasarımı, Plaket, Kupa, Promosyon Ürünleri, Blok Not, Küp Blok Not, Defter, Unutmayınız Kartları, T-Shirt Baskı, Şapka, Bardak, Kalemlik, Masa Üstü Takvim, Tabak, CepheTabela, Totem, Ayaklı Totem, Yol Tabelası, Germe Vinil, Fuar - Stand Uygulamaları vb.

0.535552 34 66

www.beshgrafik.com

64 www.dunyahelalbirligi.org

Kul hakkı bilincini oluşturmak ve helal kazancı hayat tarzı haline getirmek, İslam ah-

lakının pratik hayattaki önemli he-deflerindendir. Bu sebeple Kur’ân-ı Kerîm’de bütün peygamberlere, bü-tün insanlara ve bütün mü’minlere helal ve temiz kazanç peşinde koş-maları, helal yemeleri emredilmiş-tir. Esasen bu iki husus da birbirine bağlıdır:“Ey Peygamberler! Temiz ve he-

lal olan şeylerden yiyin; güzel amel ve hareketlerde bulunun. Çün-kü ben sizin yaptıklarınızı bilirim” (Mü’minûn, 23/51). “Ey insanlar! Yeryüzündeki nimet-lerden helal olmak, temiz olmak şartıyla yiyin. Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o size apaçık bir düşmandır” (Bakara, 2/168). “Ey iman edenler! Size kısmet etti-ğimiz rızıkların hoş ve temiz olan-larından yiyin ve Allah’a şükredin,

Prof. Dr.

Saffet KÖSE

HELAL - TEMİZVEYA HARAM OLUŞUNA GÖRE

GIDANIN İNSAN ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

65www.dunyahelalbirligi.org

eğer yalnız O’na kulluk ediyorsanız” (Bakara, 2/172). Kur’ân-ı Kerîm’e paralel olarak Hz. Peygamberin: “Helal kazanç peşinde koşmak farz üstüne farz-dır” (Taberânî, el-Kebîr, nr. 9993; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ (nşr. M. A. Atâ), Beyrut 1414/1994, VI, 128; Heysemî, Mecma‘u’z-zevâid, Bey-rut 1412, X, 520) hadisi de konu-nun hassasiyetine vurguda bulunur. Bu noktada Rasûl-i Ekrem bir de

uyarıda bulunur: “İnsanlar, kişinin elde ettiği malın helalden mi yoksa haramdan mı geldiğine aldırmadığı –bütün derdi yeter ki o malı elde et-sin- mutlaka bir zamanı yaşayacak-lardır” (Buhârî, “Büyû‘”, 7, 23; Nesâî, “Büyû‘”, 2). Bu hassasiyetin bir gös-tergesi olarak da Rasûlullah, şüphe bulunan şeylerden bile kaçınılmasını istemiş ve şüpheli şeyi almanın ha-

ram olduğunu bu hususta duyarlılık gösterenlerin dinini, namus ve hay-siyetini korumuş olduklarını haber vermiştir (Ebû Dâvûd, “Büyû‘”, 3; Tirmizî, “Büyû‘”, 1; Nesâî, “Büyû‘”, 2). Bizzat kendisi de bu konuda duyarlı davrandığını şöyle ifade bu-yurmuştur: “Bazen eve geldiğimde yatağın üzerine düşmüş bir hurma bulurum ve yemek için onu alırım. Sonra onun zekat malından olabile-ceği ihtimaline karşılık hemen elim-den çıkarırım” (Buhârî, “Lukata”, 6; Müslim, “Zekât”, 162, 163).İbadetlerin esas amaçlarından bi-risi de hem helal kazanç hem de helal yeme bilincinin oluşmasını sağlamaktır. Mesela namaza baş-lama tekbirine haram kılan tekbir anlamında tahrîme (Allâhu ekber) denir. Tahrîme, namaz dışında helal olan mübahların namaz içinde ha-ramlığının başladığı (namazı boz-duğunu) süreci belirtir. Bir başka ifadeyle helal eğitiminin başladığını gösterir. Bu andan itibaren kişi ken-disine normal hallerde helal olan işleri yapamamakta söz gelimi yiyip içememekte ve bir nefis terbiyesi sü-reci yaşamaktadır. Oruç ibadetinde de aynı şekilde kişi, kendisine helal olan en küçük bir yiyecek parçasını imsak vaktinden akşam namazı vak-ti girinceye kadar yiyememekte, bir yudum suyu içememektedir. Kelime olarak tutmak anlamına gelen imsak, kişinin normal hallerde kendisine helal olan şeylerden oruç sürecince kendisini tutacağı sürecin başlangıç zamanı demektir. Keza hacc için gi-yilen ihram da bu noktada güçlü bir terbiye sürecidir. İhram da kelime olarak haram kılmak, yasaklamak demektir. İhrama giren bir Müs-lüman kendisine normal şartlarda helal olan bazı şeyleri haram kıl-maktadır. Bu dönemde, belirlenen yasakları çiğneyen ağır sayılabilecek cezalara maruz kalmaktadır. İhlâl da ihramdan çıkmak demektir ve ke-lime manasıyla da bağlantılı olarak

helalde kalmaya verilen güçlü sözü ifade etmektedir. Buna göre ihram, sonrasında haramlar konusunda daha da hassas olmayı sağlayan bir eğitim sürecidir. Namazı tamamla-dıktan sonra selam vererek çıkmak, akşam ezanıyla birlikte orucu aç-mak, hacc menasikini bitirdikten sonra ihramdan çıkmak (ihlâl) iba-det boyunca elde edilen sorumlu-luk bilinciyle insanların içine girip helalde sabit kalma kararlılığının uygulanmasına geçmek anlamı taşır. İbadet süresince helal olan en kü-çük şeylerin bile haram hale gelmesi [burada haramdan maksat o şeyle-rin haram olması değil o ibadeti ge-çersiz hale getiren eylem demektir] sonrasında harama el uzatmama-nın garantisi olmak durumundadır. Çünkü helale sabreden harama ev-leviyetle sabretmesi gerekir. İbadet bunları sağlamıyorsa ortada sadece bir görüntü ve şekli olarak bir va-zifenin ifası vardır. Dolayısıyla kişi açısından ibadetin değeri ona ka-zandırdığı ahlak ve bilinçle ölçülür. İmâm Gazâlî’nin dediği gibi: “Ha-ram yemekle beraber ibadet etmek deniz dalgalarının üzerine bina yap-maya benzer” (İhyâ’, Beyrut/Dâru’l-Ma‘rife, III, 89).Gerçek anlamda ibâdetler insan-daki şeytanî duyguları, nefsânî ar-zuları engelleyici, olumlu yönde davranış değişikliği sağlayıcı işlev görür, maddi zaaflardan kurtuluşa yardımcı, melekleşme sürecinin bir aracı olur. Bu sebeple ibadetlerde şeklî şartların yanında bir de onun ruhunu/özünü ilgilendiren şartları vardır. İbadet bilinci diyebileceği-miz bu ruh onun kabulünün en te-mel kriteridir. Ruhu olmayan ibadet cansız bedene benzer ki bu ibadetin meşru kılınış amacıyla bağdaşan bir husus değildir (bk. Ankebût, 29/45). Bu sebeple Hz. Peygamber: “Nice oruç tutanlar vardır ki onun yanına kalan açlık, nice gece namazı kılan-lar vardır ki onun yanına kalan da

66 www.dunyahelalbirligi.org

uykusuzluktur” buyurur (İbn Mâce, “Sıyâm”, 21).Helal dini bir kavramdır ve bu yö-nüyle Müslümanı ilgilendirmekte-dir. Temel kaynaklar ve bu çerçeve-de oluşan kültürel miras bağlamında bir Müslüman açısından helal üze-rinde bu kadar hassasiyetle durul-masının ana sebeplerini şu şekilde hulasa edebiliriz:

1-Hem kazanç yolu hem de mad-

desi itibariyle helal gıda ibadetin kabulünün şartıdır. Şu nasslar (ayet-hadis) buna açıkça delalet eder: “Ey İnsanlar! Allâh Te‘âlâ tertemiz-dir/pâktır (tayyib). Ancak tertemiz olanı kabul eder. O peygamberle-re neyi emretmişse mü’minlere de onu emretmiştir. Peygamberler için buyurmuştur ki: “Ey Peygamberler! Temiz/helâl (tayyib) olan şeylerden yiyin, salih amel işleyin. Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilmekteyim” (Mü’minûn, 23/51); insanlarla ilgili

olarak da buyurmuştur ki: “Ey İna-nanlar! Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz/helal olanlarından yiyin. Eğer siz sadece Allâh’a kulluk ediyorsanız O’na şükredin” (Bakara, 2/172) Bu ayetlerin peşinden Hz. Peygamber saçı-başı dağılmış, yüzü-gözü toz toprak içinde perişan bir vaziyette yoldan gelmiş ellerini se-maya açıp Ey Rabbim! Ey Rabbim! şeklinde dua eden bir adamı anlata-rak şöyle buyurmuştur: “Bu adamın

yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, haramla beslenmiş. Allâh neden onun kabulü için dua ettiği ibadetlerini makbul saysın” (Müs-lim, “Zekât”, 65; Tirmizî, “Tefsîr”, 2/36). Hadisi açıklayan (şerheden) âlimlerin ifadelerine göre Allâh’a dua eden kişi cihad, hacc, sıla-i ra-him, ilim tahsili gibi ibadet değeri taşıyan oldukça yorucu, sıkıntılı, meşakkatli, tehlikeli, uzun bir yol-culuktan salimen dönmüş ve bu

ibadetlerinin kabulü için ellerini se-maya açıp Allâh’a dua-niyazda bu-lunmaktadır. Allâh Te‘âlâ ise hara-ma-helale dikkat etmeyen bu şahsın ibadetini ve duasını reddetmektedir. Bunu destekleyen bir başka hadis daha vardır ki o da şudur: Sa‘d b. Ebî Vakkâs Hz. Peygamber’e: “Yâ Rasûlallah! Allâh’a dua et de dua-sı makbul olanlar arasında olayım” dediğinde Hz. Peygamber ona: “Ey Sa‘d! Yiyeceğin temiz ve helal olur-

sa duası makbul kullardan olursun. Allâh’a yemin derim ki bir kul mide-sine haram bir lokma indirirse Allah kırk gün onun amelini kabul etmez. Bedeni haramdan oluşan bir kul için en layık olan şey ateştir” (Taberânî, el-Evsat, nr.6495; Heysemî, X, 521) buyurmuştur.Şu husus açıktır. Haram yollardan elde edilmiş mali ibadetlerin kabu-lü söz konusu değildir. Mali ibadet kişinin kendisine ait helal kazanç-lardan olmalıdır. Haram yoldan elde

67www.dunyahelalbirligi.org

edilen bir mal onu elinde tutana ait değildir ki onunla zekat verebilsin, kurban kesebilsin ya da hacca gide-bilsin. Bunları yapsa bile kendi adına olamaz. “Ey İnananlar! Kazandıkla-rınızın helal ve temiz, kaliteli (tay-yib) olanlarından infakta bulunun. Haram ve kötüsünü (habîs) vermeye kalkmayın…” (Bakara, 2/267) ayeti bunu gösterdiği gibi hadislerde de açık ifadeler vardır. Mesela hacc ile ilgili olarak bu husus şu hadiste ifa-

de edilir:Bir kişi hacca niyetlenip yola çıkmak üzere ayağını bineğinin üzengisi-ne koyup: “Lebbeyk! Allâhümme lebbeyk! (Buyur Allahım buyur! Emrine amadeyim!)” şeklinde nida ettiğinde helal kazanç ile yola çı-kıyorsa gökten kendisine şöyle bir karşılık gelir: “Haccın mübarek ol-sun, mutluluklar sana! Kazancın ve yolculuğun helale dayalı, haccın da makbul.” Kirli kazançla hacc yol-culuğuna çıkıyorsa tam tersi bir

cevap alır: “Seni kabul etmiyorum, mutluluk da dilemiyorum, kazancın haram, haccın da makbul değil / al haccını başına çal…” (Taberânî, el-Evsat, nr. 5228; Heysemî, III, 210; X, 292). Hz. Peygamber’in hadislerine göre makbul bir haccın karşılığı cen-nettir (Buhârî, “Umre”, 1; Müslim, “Hacc”, 437) ve kişi hacdan döndü-ğünde anasından doğduğu gün gibi tertemiz bir biçimde yuvasına gelir

(Bu¬hârî, “Muhsar”, 9-10; Müslim, “Hac”, 438). Ama hadisten anlaşıl-dığı kadarıyla haccın kabulünün en temel şartı hem saf niyetle (riya ve gösterişten uzak) hem de saf (temiz ve helal) kazanç ile yapılmasıdır. Haramdan kazanan ya da kazancı-na haram katmış bir müslümanın bedenî ibadetlerinin makbul olup olmadığı konusunda bazı tartışma-lar vardır. Ahmed b. Hanbel gibi bazı âlimler Hz. Peygamber’in: “Kim on dirheme bir elbise alır da içinde bir

dirhem haram para bulunursa Allah o elbiseyle kıldığı namazı kabul et-mez” (Müsned, II, 98) gibi hadisle-rine dayanarak haramdan kazanan bir kimsenin ibadetlerinin dünyevi hükümler bakımından da geçerli ol-madığı görüşünü dile getirirler. Bu sebeple Hanbelî mezhebine göre haramdan kazanılan para ile ya da içinde haram bulunan elbise ile na-maz kılan kişinin o namazı kaza et-mesi gerekir. Sonuç olarak Allah katında amelin kabul şartı helal kazanmak ve helal yemektir, haram yemek ameli ifsad eder ve kabulüne engel olur. Gıda helal ise usulüne uygun yapılan amel de makbuldür (İbn Receb, Câmi‘u’l-‘ulûm, İskenderiye, ty. s. 86). 2- Bir mü’mine helal kazanç ve he-lal gıda huzur verir. Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirmek bir Müslümanı mutlu eden, ona huzur bahşeden bir nitelik arzeder. Bu durumda kişi, din, ahlak (toplum) ve fıkhî hükümler itibariyle meşru bir iş yapmış olmanın mutluluğu-nu kuşanmış demektir. Tersinden bakıldığında inanan insan için ha-ramlar dolayısıyla günahlar vicdani olarak da rahatsız edici bir özelliğe sahiptir. Bu sebeple kişinin yaptığı işlerde sadece şekil şartlarını yerine getirmekle yetinilmemiştir. Tam ak-sine Hz. Peygamberin hadislerinde, söz ve eylemlerin kişinin içine sin-memesi, gönlüne yatmaması ve ken-disini huzursuz etmesi günahın öl-çüsü olarak belirlenmiştir (Müslim, “Birr”, 14, 15; Tirmizî, “Zühd”, 52). Buna göre haramın, günahın insa-nı huzursuz eden, mutsuz kılan bir yönü ve helalin de iç rahatlığı, gönül huzuru veren bir özelliği vardır. Diğer taraftan insanoğlunun ya-saklara karşı daha fazla meyli hat-ta hırsı vardır (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, Beyrut 1421/2000, XXIII, 117). Bir başka ifadeyle insan nefsi açısından yasağın bir cazibe-

68 www.dunyahelalbirligi.org

si / çekiciliği söz konusudur (Hicr, 15/39). Nefis de insanı bunlara karşı yönlendirmektedir (Yusuf, 12/53). Bu insanın imtihanın bir sonucu-dur. Eğer bir mü’min duyarlılığını kaybetmemişse yasaklardan birisini çiğnemiş olmanın vicdani olarak ra-hatsızlığını / huzursuzluğunu çeker (Kıyâme, 75/2). Bu imanın bir gere-ği olduğu gibi aynı zamanda onun yaratılış gerçekliği (fıtrat) ile de ilgi-lidir. Burada önemli olan şudur. Bir mü’mini huzursuz eden sırf yasak-

lanmış eylemi yapması değil aynı zamanda Allâh Te‘âlâ’nın yasakların cazibesinden korunmak için onlar-dan müstağni kılan ve o haramdan elde edeceği zevkin, şevkin çok daha fazlasını sağlayan alternatif helallere / mübahlara iltifat etmemesi, bun-dan gafil bulunmuş olmasıdır. Bu durumun mazereti ortadan kaldı-rıyor oluşu vicdanı yaralayan da bir husustur. Zira burada bir nankörlük de sezilmek-

tedir. Esasen utanç verici, olan da budur. Oysa helalde hassasiyet bü-tün bu sıkıntılardan, huzursuzluk-lardan, kederden kurtaran bir özelli-ğe sahiptir. Sonuçta da helal yollarla hem istenilen elde edilmekte hem de emre imtisal ya da haramdan uzak durmanın hazzı yaşanmakta, nefis mücadelesi kişinin lehine so-nuçlanmaktadır. Dünyada helal ve mübah yoldan ihtiyaçlar temin edi-lirken ahiret yurdundaki büyük ni-metler de bu yolla kazanılmaktadır. 3-Helal iyiye, haram kötüye yön-lendirir. İslami literatürde özel-likle tasavvufi eserlerde bu konu üzerinde durulmaktadır. Gerçek-ten Peygamberlere önce helal ve temiz olan şeylerden yemeleri sonra salih amel işlemelerinin emredilmiş olmasında buna da bir işaret gözükmektedir. Hz. Mevlana konuyu oldukça veciz biçimde şöyle özetlemektedir: “Nuru ve olgunluğu arttıran lokma, helal kazançla elde edilen lokmadır. Bir yağ ki gelip kandilimizi söndürü-yor, öyle kandil söndürene yağ değil su adı verilir. İlim ve hikmet helal lokmadan doğar. Aşk ve merhamet de helal lokmadan meydana gelir. Bir lokmadan sen, haset, tuzak, cehalet ve gaflet doğarsa onun ha-ram olduğunu anla. Hiç buğday ekilip de arpa çıktığını gördün mü? Atın sıpa doğurduğunu gördün mü? Lokma to-humdur, ürünü düşün-celer; lokma denizdir, incisi de düşünceler. Ağızdaki helal lokma-dan gönülden kulluğa bir akış, öbür dünyaya gitme azmi doğar” (Mesnevi, trc. Göl-pınarlı, II, 336-337;

69www.dunyahelalbirligi.org

trc. T. Mevlevî, III, 832-834; trc. A. Karaismailoğlu, I, 90-91). Şerhleri ışığında bu ifadeleri şu şe-kilde açmak mümkündür. Gıda-nın helal ve haram oluşunun insan davranışlarına etkisi vardır. Hem kazanç yolu hem de özelliği itiba-riyle helal ile beslenmeyen bir müs-lümanın salih ameli yaşam biçimine dönüştürmesi pek mümkün gözük-memektedir. Çünkü helal yoldan kazanılmış ve kendisi de helal olan gıda ancak insan vücudunda güzel fikir ve güzel fiil / eylem zuhuruna sebep olur. Zira insan vücudunda gıda tohum gibidir, fikir ve fiil onun meyveleridir. Tohum kötü olursa meyvesi de ona göre olur (bk. A. A. Konuk, Mesnevî-i Şerîf Şerhi, haz. S. Eraydın-M. Tahralı, İst. 2004, I, 495). Hz. Mevlana yukarıda yer verilen ifadelerinde helal gıdayı aynı za-manda yağa benzetmektedir. Saf yağ kandile konduğunda onu yakar ve ışık verir. Işık da aydınlatır. Tıp-kı bunun gibi helal gıda da kişinin nurunu arttırır, yolunu aydınlatır, iyiye yönlendirir, ona kâmil insan olma vasfı kazandırır. Ancak kan-dile yağ yerine su konulursa ya da yağa su karıştırılırsa kandili söndü-rür. Suyun kandili söndürdüğü gibi haram lokma da mü’minin basireti-ni, firasetini, nurunu söndürür, onu manevi seferinde karanlıklar içinde bırakır, kişi nefsine teslim olur. Bu-rada ortaya çıkan şey şudur ki su yanmayacağı için ona yağ deneme-diği gibi haram lokma da bir insan için gıda olamaz (bk. Konuk, I, 495; T. Mevlevî, III, 833).Suyun zeytinyağını bozduğu gibi helale karışan haram da onu bütü-nüyle bozan bir özelliğe sahiptir. Az ama helalinden kazanılmış mal, çok ama haramdan kazanılmış ya da içine haram katılmış maldan daha değerlidir. Mesela bir bardak temiz su, içine bir damla necis maddenin karıştığı bir tanker sudan daha de-

ğerli değil midir!. Kişinin işlediği günahlara karşılık tövbe etmesi gerekir. Tövbenin ka-bulünün birinci şartı can u gönül-den pişmanlık ise diğer şartı da ha-ram lokmadan sakınmaktır. Çünkü haram lokma mideye girince kalbe

kasvet / sıkıntı verir, insanı güna-hı kanıksar hale getirir. Fakat helal lokma ilim, hikmet, aşk, rikkat / incelik, nezaket, merhamet husule getirir. Bundan dolayı insan kazan-cının helal yoldan olmasına hassa-siyet göstermeli, işinde dürüst ve iffetli şekilde çalışmalı, az ya da çok hiç kimsenin hakkına tecavüz et-memelidir. Aslı temiz olan bir şeyin neticesi de temizdir. Aslı pis (habîs) olan bir şeyin neticesi de onun gibi pistir (T. Mevlevî, III, 833). Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurulur: “Rabbinin izniyle güzel memleketin / arazinin bitkisi, gü¬zel çıkar; kötü olandan ise faydasız bitkiden başka bir şey çıkmaz.” (A‘râf, 7/58). Buna göre gıda insan davranışlarına yön verir. Helal gıdadan beslenen kalp insanı iyiliklere, haram gıdadan bes-lenen de kötülüklere kılavuzlar. Her şeyden kendi cinsi doğar. Buğday ekilen yerden arpa alınmaz. Buna göre helal olan lokma latiftir, onun

meyvesi olan söz ve fiiller de latîf olur. Haram lokma habistir, seme-resi olan söz ve fiiller de onun gibi olur (bk. Konuk, I, 496).Hz. Mevlânâ’nın kişinin gıdasının helal veya haram olduğunu anlamak isteyene davranışlarına bakmasını

tavsiye etmesi de bu açıdan ilginçtir. Helal ve haram lokmanın insana kendi özelliğine göre yön verdiği-ne dair inancın toplumumuzda da yaşadığı görülmektedir. Toplumsal hayatta bireyin davranışlarının yeri-ne göre helal süt, haram süt ya da helal lokma veya haram lokmaya bağlanması da halkın helal kazanç ve helal yiyecek hususundaki hassa-siyet kültürüne işaret olarak değer-lendirilebilir.

70 www.dunyahelalbirligi.org

Bazı meyve sularındaki fenolik bileşikler, pektin ve ortam-daki proteinlerin etkisi ile

zamanla tortu ve bulanıklık oluş-maktadır. İçeceklerdeki bu kusurları önlemek için enzimler, aktif kömür, bentonit, silisyum dioksit, poliamid, polivinil polipirrolidon(PVPP), ba-lık tutkalı, jelatin, kazein ve tannik asit gibi berraklaştırıcı maddeler kullanılmaktadır.

Aktif KarbonAktif karbon(aktif kömür) gıda sa-nayinde saflaştırma işlemlerinde, su ve atık su arıtımında kullanılmak-tadır. Aktif karbon üretiminde en çok kullanılan hammaddeler odun,

odun talaşı, turba, meyve çekirdek-leri, Hindistan cevizi, fındık, ceviz kabukları, linyit ve fosil kaynaklı kömürdür. Bu maddeler 800 ˚C ile 1200 ˚C arasında yakılarak kömür-leştirilir. Aktif karbon endüstriyel olarak gıda sanayinde 1794 yılında İngiltere’de şeker üretiminde renk giderici olarak kullanılmıştır. İlk toz aktif karbon 1909 yılında Avrupa’da üretilmiştir. Aktif karbon, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra suların saflaştırıl-masında ve şeker pancarının rafine edilmesinde kullanılmıştır.

Jelatin ve EnzimlerÖzellikle berrak meyve suları ve konsantrelerinde berraklaştırma iş-

lemi için jelatin ve enzimler kulla-nılabilmektedir. Elma suyunda gele-neksel olarak berrak, kehribar rengi elde temek ve bulanıklık oluşumunu önlemek için amilaz ve amilogliko-zidaz enzimleri kullanılmaktadır.

Polivinil pirrolidon- PVP(E 1201), Polivinil polipirrolidon-PVPP(E 1202)Meyve sularında bulanıklık yapan maddeleri uzaklaştırmak için kulla-nılmaktadır. PVP ve PVPP sentetik yapıda olan teknik yardımcı madde-lerdir. Bu katkı maddeleri filtreleme işlemiyle meyve suyundan geri alın-dığından etiketin üzerinde yazılma-maktadır.

İçeceklerde Kullanılan

Berraklaştırıcılar!

71www.dunyahelalbirligi.org

Gıda Katkı Maddeleri Reh-beri” kitabı ile Avrupa’da ve Türkiye’de yakından tanı-

nan Harun ŞİMŞEK, “A’dan Z’ye Hayvansal Kaynaklı Gıda Katkı Maddeleri” , “Alkol İçeren Yiyecek ve İçecekler” ve “Gıda Katkı Mad-deleri” isimli üç kitabıyla okuyucu-suyla buluştu. Bu kitaplar özellikle insanımızdan tükettiği gıda maddelerinin muh-teviyatıyla alakalı geniş bilgiler vermektedir. Yazar, teknik ifadeler yanında, herkese hitap etmek adına sadeleştirilmiş bir üslupla yazdığı

eserlerini, görsellerle süslemiş bir şekilde karşımıza çıkıyor.

Kitapları temin etmek isteyen oku-yucularımız;www.lemiyayinlari.com,www.helal-gidalar.com,www.SFQS.de veyaDerneğimiz genel merkezindentemin edebilirler.Yazarımıza yayın hayatında başarı-lar dileriz.

“A’dan Z’yeHayvansal KaynaklıGıda Katkı Maddeleri”

“Alkol İçerenYiyecek veİçecekler”

“Gıda Katkı Maddeleri Rehberi”

DÜNYA HELAL GIDA BİRLİĞİAVRUPA KORDİNATÖRÜGıda Yüksek Mühendisi

HARUN ŞİMŞEK BEY’denÜÇ KİTAP BİRDEN

72 www.dunyahelalbirligi.org

Bütün canlıların en temel be-sini olan su, dile ve gönle sığ-maz bir maddedir. Her canlı-

nın temiz suya bedelsiz erişebilmek, yaşama hakkının en temel parçala-rından biridir. Her ne kadar beledi-yelerin kadirşinassızlığının kurbanı olsalar da Osmanlı’nın dağlara taş-lara, yollara, şehirlere benzersiz su hayratları yaptığını görürüz. Ivan Illich, İslam ve Osmanlı arşivlerin-de suya dair bilgi ve belgeleri incele-yenlerin küçük dilini yutacağını dile getirir.

Suyu H2O’ya indirgeyen ve her şeyi met’alaştırıp sıradanlaştıran günü-müz küresel düzeni, suya da aynı muameleyi yaptı. Üstelik endüstri-yel, tarımsal ve evsel atıklarla kir-lettiği suyun az sayıdaki temizi için

insanlıkla savaşmaya çoktan hazır.

Bazı güçler, tüm dünyada su kay-naklarını ele geçirmek için yoğun bir mücadele içindeler. İlaç, aşı ve gıdaları tehlikeli bir silaha dönüştü-ren bu güçler şimdi de suyu silaha dönüştürüyor. Bu nedenle su, bütün dünyanın en önemli gündemlerin-den biri olmaya mecburdur.

Bütün canlıların yaşam kaynakla-rının en önemlilerinden biri olan suyun, niceliği/çokluğu kadar nite-liği/kalitesi de çok büyük önem arz ediyor. Ülkemizde su kaynakların-dan ‘Orman ve Su İşleri Bakanlığı’ sorumlu. Belediyeler veya büyük-şehirlerdeki 2560 sayılı yasayla ku-rulan su idareleri ise şehirlerin su-larını teminle sorumlular. Yasanın

Gıda Hareketi Başkanı

Kemal ÖZER

H2O su ise

su H2O değildir

73www.dunyahelalbirligi.org

âmir hükmüne karşın belediyelere kaynak temin eden kuruluşlara dö-nüşen bu yapıların birçoğu için, su kaynaklarını koruduğu ve halkın sağlığını bozmayacak nitelikte su temin edebildiklerini söylemek ne yazık ki imkânsız.

Türkiye’de sular ‘Doğal Mineral-li Sular’, ‘Kaynak Suları’, ve ‘İçme Suları’ şeklinde ruhsatlandırılıp pa-zarlanıyor. Mineralli sular ise ‘Doğal Mineralli Sular’ ve ‘Maden Suları’ olmak üzere ki başlıkta pazarlanı-yor. Bunların yanı sıra ithal yabancı suların da su pazarında arz-ı endam ettiğini görmekteyiz. Suların ruh-satlandırma ve denetiminden ise Sağlık Bakanlığı sorumlu. Sağlık Bakanlığı yayınladığı ‘İnsani Tüke-tim Amaçlı Sular Hakkında Yönet-melik’ ile konuyu düzenlemiş ve bu mevzuat çerçevesinde de denetler gibi yapmaktadır.

Su, sadece susuzluğumuzu gide-ren bir madde değil, aynı zamanda vücudun bazı ihtiyaçlarını gideren mineralleri de barından bir besindir. En azından böyle olması beklenir. Ancak suların çok sayı kimyasal, radyoaktif kirlilik barındırdıkları da görülür. Yani su alırken farklı oran-larda da olsa kimyasal ve radyoaktif kirlilik de satın almış oluyorsunuz.

Bir televizyon programında, bazı

marka sularda ciddi oranlarda kir-lilik olduğu dile getirilmişti. Bu önemli çalışma sularda kimyasal kir-liliği değil, sadece biyolojik kirliliği ele almıştı. Yayın sonrasında köşeye sıkıştığını düşünen Sağlık Bakan-lığı, sektörün tümünü kapsamlı bir incelemeye tabi tutmak yerine, günü

kurtaracak bir hamle yaptı. Bakanlık 3 ayrı açıklama yaparak bazı marka-larda kirlilik olduğu iddiasıyla sek-törün yarıya yakınını teşhir etti.

Bakanlık bu teşhirlerden birkaç gün sonra ise “…markalarına ait numu-neler İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkındaki Yönetmeliğe uygun bulunmuş ve üretim izni verilmiş-tir” şeklinde açıklama yaparak kendi kendini tekzip etmişti. Birçok kişi de ‘madem sular kirliydi, bu mar-kalar 5 gün içerisinde nasıl temiz hale geldiler? Kirli değil idiyseler bu firmalar kurban mı seçildiler’ türün-den sorular yöneltildi ve bu sorular ve daha fazlası basında da dile ge-tirildi. Bu sürecin en dikkat çeki-ci yönü ise, bu firmaların mevzuat gereği düzenli denetlendiği(!) halde bugüne kadar hiçbir teşhirin yapıl-mamış olmasıydı. Diğer bir önemli çelişki ise su firmalarının bazı iller-deki damacana numunelerinin kirli, bazı illerdeki numunelerin ise temiz olduğu, petlerin ise tümünün ‘temiz’ olduğu açıklamasıydı. Bu açıklama-lar sürecinde sektöre yeni oyuncu-

ların girdiği bile iddia edildi. Hatta öyle iddialar dile getirildi ki; bir bü-yük grubun yüz binlerce damacana sipariş vererek sektördeki dengeleri değiştirdiği dâhi dilden dile dolaş-tı. Bazı büyük su firmaları ile sektör derneklerinin Bakanlık koridorla-rında sık sık görülmeye başladığı ve

toplantılar yaptıkları notunu da ilet-mekte mahsur olmasa gerek.

İddialar gerçek miydi, değil miy-di bilmiyoruz. Ama bildiğimiz şey, hem teşhirlerin doğru olmadığı, hem kirli ve temiz iddialarının ger-çeği yansıtmadığı, hem de sektörün diğer gıda sektörleri gibi ciddiyet-ten hayli uzak olduğu. Sektördeki dengeler bizim konumuz olmasa da Sağlık Bakanlığı’nın süreci yö-netemediği, ‘kirli’ diye teşhir etti-ği markalara ait birkaç gün sonra yayınladığı yeni raporlarda ‘temiz’ olduğunu duyurması güvensizliği azaltmayıp bilakis artırmıştır. Üste-lik bu kez şaibe sektörün yanı sıra Bakanlığa da taşınmıştır.

Biz değişik platformlarda, Sağlık Bakanlığı ismini taşıyan Bakan-lığın sağlığımızın sadece ‘tedavi boyutu’yla ilgilendiği bu nedenle de adının Sağlık Bakanlığı değil, ‘Tedavi Bakanlığı’ olarak değiştiril-mesini önermiştik. ‘Su krizi’ süreci bizi bir kez daha haklı çıkararak, Bakanlığın içme sularının temizliği

74 www.dunyahelalbirligi.org

ve kalitesinden çok niceliği ile ilgi-lendiğini bir kez daha göstermiştir.

Bu vesileyle görüşümüzü bir kez daha tekrarlamak isteriz ki; ne ‘Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’, ne de ‘Sağlık Bakanlığı’ ne yazık ki ülkemizde ‘önleyici’ veya ‘koruyucu hekimlik’ faaliyetinin hiçbir yerinde değildirler. Mevcut yapının sürme-si durumunda, sağlığımızı koru-yucu bir faaliyet içinde olmaları da mümkün gözükmemektedir. Çünkü modern devletin bu bakanlıkları da insan odaklı değil, ekonomi ve çıkar grupları odaklı çalışırlar. Zihin, algı ve anlayış değişmeden pek bir şey beklemek hem zaman kaybı, hem de bu makamları işgal edenlere haksız-lık olacağı kanaatindeyiz. Bu süreçte kendi başımızın çaresine bakmadı-ğımızda da kaybedenin hem bizler, hem gelecek nesiller, hem de ülke olacağı açıktır.

Pet ve damacana pazarı 10 milyar litre su hacmi ile 4 milyar TL ticarî hacme ulaşan, yabancı küresel tröst-

lerin de pazarda önemli oyuncular haline geldiği bir sektör. Belediyele-rin festival yapmaktan, asli görevleri olan içme sularıyla ilgilenmeye va-kitleri olmadığı için bu pazar hayli büyüyecek. Dağı taşı su ve her köşe başında bir çeşme hayratı olan bu ülkede artık bu kıymet ve değerlere hasret bir haldeyiz. İstanbul başta olmak üzere, dünyada bir benzeri olmayan ve taklitlerinin bile yapıl-ması imkânsız sultan çeşmeleri bile artık öksüzler. Kornalarına takılan kör tıpalar, bu şaheserleri çöp atılan mezbelelikler haline getirdi. Oysa tam karşısındaki gece kondu büfede 500 ml’si 1 liraya su satılıyor. Henüz parayla tanışmamış olan kurt kuş, kesi köpek özellikle yaz sıcakların dilleri bir metre sarkmış bir şekil-de çeşme kenarlarında, parklarda gözümüzün içine bakarak adeta bir yandan ‘su veren yok mu’ dercesine yalvarıyor, diğer yandan da ‘Allah’ım bu çeşmeleri gözlerini göz edenle-rin gözlerini de sen kör et’ dercesi-ne bakıyorlar. Bazı su hayratlarında, piyango satıldığını görünce ecdatla

aramızdaki farkı daha iyi anlıyorsu-nuz.

Ve yine ne kimse bir çeşme yaptır-manın özlemini taşır için de ne de yaptıracağı çeşmeye Fuzuli’nin su kasidesinden bir beyit yazdırmayı düşler. Fuzuli’nin bu kasidesini bi-len kaç kişi kaldı aramızda yahut da kaçımız anlayabilir su nâtı! Su, şimdi midesi, kalbi, ruhu hâsılı her şeyiyle aç firmaların iştahını kabar-tan bir savaş aracı. Varlık nedenle-rini şeytanî düşünceler ve amaçlara mahkûm eden ve bu uğurda dünya-yı kan ve gözyaşına boğan bazı gece kondu devletler veya teb’aları temiz su kaynaklarını parselliyor tüm dün-yada. Mesela Hindistan’da halkın ezici çoğunluğu içilebilir sudan yok-sun iken bir şirket bu kaynakların yüzde 40’nı ele geçirmiş durumda. Dünya su kaynaklarının yüzde 25 kadarı sadece iki kola şirketine ait. Ülkemizde de bir bardak kola için 7 litre su heba ediyor bu güçler, üstelik bedavadan daha ucuza. Bizse temiz bir yudum suysa hasretiz.

75www.dunyahelalbirligi.org

16 kasım 1997 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği’nde

gıda katkı maddeleri; “Tek başına gıda olarak tüketilmeyen, gıda ham-maddesi ve/veya yardımcı maddesi olarak kullanılmayan, tek başına besleyici değeri olan veya olmayan; seçilen teknoloji gereği kullanılan işlem sırasında kalıntı veya türevleri mamul maddede bulunabilen, gıda-nın hazırlanması, tasnifi, işlenmesi, ambalajlanması, taşınması , depo-lanması ve dağıtımı sırasında gıda maddesinin tat, koku, görünüş, yapı ve diğer niteliklerini korumak, dü-zeltmek veya istenmeyen değişiklik-lere engel olmak amacıyla kullanıl-masına izin verilen maddeler” olarak tarif edilmektedir.Gıda katkı maddeleri, kendi gıda

olmayan ancak gıdalara uygulanan teknolojik işlemler gereği zorunlu olarak katılan maddelerdir. Katkı maddeleri gıdaların duyusal özellik-lerini geliştirmek , kalitelerini koru-mak, hazırlanmalarına yardımcı ol-mak, besleyici değerlerini korumak gibi amaçlardan dolayı kullanılır. Gıda katkı maddeleri kötü kalite ve bozulmuş gıdaları maskelemek, taklit gıda yapımı, üreticiyi aldatma gibi nedenlerle kullanılmazlar.

Gıda Katkı Maddelerinin Kulla-nım NedenleriGelişen gıda sanayisi ve nüfusun artmasıyla beraber gıdaları büyük hacimde üretmek ve uzun süre da-yanıklı kalmasını sağlamak ihtiyacı, gıda katkı maddelerinin sayısının da hızla artmasına neden olmuştur.

GIDA KATKIMADDELERİNİNTANIMI

76 www.dunyahelalbirligi.org

Beslenme alışkanlıklarının değiş-mesi, ev dışında çalışanların sayısı-nın gün geçtikçe artması ve bunun paralelinde de besin hazırlama için az zaman kalması, tüketicinin kat-kı maddeleri içeren hazır gıdalarla beslenmesine neden olmaktadır. Gıda katkı maddeleri sayesinde bir çok gıdalar bozulmadan uzun süre

saklanabilmekte ve çeşit çeşit gıda-lar üretilebilmektedir. Mesela sucuk, sosis gibi et ürünlerinde kullanılan antimikrobiyal koruyucular saye-sinde gıda zehirlenmesine neden olabilecek Clostridium botulinum bakterisinin üremesi engellenmek-tedir. Mayonezdeki yağ ve suyun birbirinden ayrılmaması, toz gıdala-rın suyun içinde homojen dağılma-sı, içeceklerin kalorisinin azaltılması gibi her gıdada farklı nedenlerden dolayı katkı maddelerinden yarar-lanılmaktadır. Ayrıca insanların yaşam standartlarının yükselmesi, tüketici beğenisinin değişmesi, yeni üretim tekniklerinin gelişmesi ve

mevsimlik gıdaların yılın her döne-minde tüketilme isteğinin artması gıdalarda katkı maddelerinin kulla-nımını da arttırmıştır. Gıda katkı maddelerinin en önemli kullanım nedenleri şun-lardır:• İnsan sağlığını korumak• Gıdanın besin değerini korumak

ve arttırmak• Gıdanın dokusal özelliklerini

geliştirmek • Gıdanın dayanıklılığını artır-

mak ve raf ömrünü uzatmak• Gıdanın lezzetini ve rengini çe-

kici hale getirmek ve korumak• Gıdanın hastalık yapıcı mikro-

organizmaların gelişmesini ve gıdaların bozulmalarını önle-mek

• Gıdada lezzet kayıplarını önle-mek

• Gıdanın işlenmesi sırasındaki teknolojik problemleri gidermek

• Gıda çeşitliliğini sağlamak• Gıdalarda kalite standardizas-

yonunu sağlamak•Gıda Katkı MaddelerininTarihçesiGıda katkı maddelerinin yiyecekler-de kullanılması insanlık tarihi kadar eskidir. Gıda biliminin ve teknolo-jinin olmadığı dönemlerde dahi gı-dalarının tat-koku ve görünüşlerini

çekici hale getirmek ve uzun süre saklamak için katkı maddelerinden yararlanılmıştır. Tuz, odun tütsü ve baharatlar insanoğlunun kullandığı ilk doğal katkı maddeleridir. Gü-nümüzde 3000 yıl önceki insanlar etleri tuzlayarak bozulmalarını ön-lemiş ve dayanıklılığını artırmıştır. Tarihi kaynaklarda Orta Asya’da ya-şayan Türkler’in kışa hazırlık olarak çeşitli şekilde tuzlamış, kurutulmuş ve dumanlanmış et ürünleri yaptık-ları belirtilmektedir. Günümüzde teknik sistemlerin olmadığı zaman-larda tuz ve baharat kullanılarak et, balık, sebze ve tereyağı gibi gıdalar belli bir süre bozulmadan muhafa-za edilmiştir. Gıdalarda koruyucu olarak kullanılan tuz, sirke ve tütsü aynı zamanda lezzete de katkı sağ-lamıştır.İnsanlar yiyecek ve içecekleri, bit-kileri veya böcekleri ezerek elde ettikleri doğal boyalarla renklendir-mişlerdir. Kurkuma, çivit otu, saf-ran mürver ağacının çiçeği, pancar kökü ve kadife çiçeği gibi bitkiler gıda boyası olarak kullanılmıştır. Tarihsel gelişmeler incelendiğin-de gıda boyaları yaklaşık 3500 yıl önce Mısırlılar tarafından renk-lendirici amaçla kullanılmıştır. “Khand” adı verilen boyanmış şeker, Hindistan’dan Avrupa’dan döndü-ğünde Büyük İskender’e hediye

77www.dunyahelalbirligi.org

edilmiştir. Günümüzdeki kadar çe-şitli hidrokolloidlerin olmadığı za-manlarda arap zamkı ile beslinlerin kıvamı arttırılmıştır.On dokuzuncu yüzyıla gelindiğinde ise insan nüfüsunun artması ve tü-ketimde grülen artışla beraber yeni gıdalar üretilmiş, bunun paralelinde de gıda katkı maddelerinin kulla-nımı hızla yaygınlaşmıştır. Günü-müzde bir çok gıda katkı maddesi gelişen teknolojiyle beraber 19.y.y. başlarında bulunmuştur. Katkı mad-delerinin ticari anlamda işlem gör-mesine dair ilk kayıt 1800’lerde kal-siyum fosfatlarla olmuştur. Wilhelm Haarman ise 1874 yılında “vianili-ni” bulmuştur. 1956 yılında Dünya Sağlık Örgütü 40 ülkeyi kapsayan,

50 doğal ve 114 yapay renk madde-sini kapsayan listeyi yayınlayarak gı-dalarda kullanımına izin verilmiştir.

Gıda Katkı Maddelerinin Üretim Piyasası Gıda katkı maddelerinin üretimi ve tüketimi her geçen sene artmakta-dır. 1968 yılında 50.000 ton ve 1987 yılında 350.000 ton olan sitrik asit üretimi 2005 yılında 1 milyon tona yükselmiştir. Üretilen sitrik asitin %60 ‘ı gıda endüstrisinde kullanıl-maktadır. Ayrıca 2005 yılında dün-yada 750.000 ton tatlandırıcı ve 300.000 ton koruyucu madde üre-tilmiştir. 2004 yılı itibariyle aspar-tam üretimi ise 14.000 tondur. 2004 yılında AB Ülkelerinde gıdalarda

190.000 ton, Almanya’da ise 36.000 ton aroma maddesi kullanılmıştır. 1986 yılında 360.000 ton olan glu-tamat üretimi 2005 yılında1,7 mil-yon tona ulaşmıştır. Dünyada yıllık gıda katkı maddeleri piyasasının 18 milyar eurodan fazla olduğunu be-lirlemektedir. 2005 yılı için dünya-daki enzim piyasasının ise yaklaşık 2 milyar Amerikan doları olduğu ve bunun da 0,6 milyar dolarının gıda endüstrisi için kullanıldığı tahmin edilmektedir. Gıda katkı maddeleri üretiminde teknoloji geliştikçe ve üretim arttıkça maliyetler düşmüş-tür. Roche firması 1936 yılında 1 kg askorbik asiti 1140 İsviçre Frankı’na satarken günümüzde bu , 20 İsviçre Frank’ının altına düşmüştür.

78 www.dunyahelalbirligi.org

The Magnificent Affluence of the Book of Creation WATER

The relation between man-kind and water is profo-und. Water is a magnificent

substance in itself. It is an incredible liquid that was created by Allah as the source of life to all living beings and is composed as a result of the unification two gases -one combus-tible (Hydrogen, H2) and one in-cendiary (Oxygen, O)- at an angle of 104.7 degrees. The formation of a liquid out of two gases could only be a miracle of a creator. As a professor and Expert of Water and Environ-ment who has been studying ‘Water and Waste Water Engineering’ for 30 years now, I cannot really say that I have been able to fully compre-hend water so far. We do know spe-

cific things about water, yet there is still more to learn. For instance, we are still to understand water’s role of storing knowledge in the brain. Water offers some very substantial functions for both mankind and the entire creation. When we inquire whether life exists on a planet or not, we consider the existence of water or at least indications of such existence as the very first criterion to decide. This is because water is the very source of life and one of the most significant indicators of it. We are trying to understand the mec-hanism in which water is influen-ced by negative and positive energy. Water does have a lot of noteworthy features, yet I will be trying to probe

Academician of Bursa

Orhangazi University

Prof. Dr.

Recep İLERİ

EN

79www.dunyahelalbirligi.org

on and define only several of these points in this article. A water molecule is a bipolar just like the Northern and Southern po-les of our Earth. Similarly, each wa-ter molecule has one negative and one positive pole, each surrounded by an electromagnetic field. Our bo-dies contain liquid conveyors (capil-laries) with a total length of appro-ximately 90.000 km, in which water flows upwards and downwards like a living force every day. It is quite fascinating that no two snowflakes are ever alike. The ratio of water in the brain is 74.8%. The brain itself constitutes 2% of the total body weight. Water is a great dissolvent and source of

healing. To maintain health and the bodily balance, a healthy person ne-eds to drink 2-3 liters of clean water a day on average. Consuming more than 3 liters of water is not advisab-le. Also, one should absolutely not drink more than 5 liters a day, beca-use that would cause water-induced intoxication due to dilution of mi-nerals present in the bloodstream.

Water and its crystals are influen-ced by the positive and negative energy that we transmit. If we say nice words or words of appreciation, water crystals become very smooth, but they will get disrupted, if foul words are said or some nonsensical music is played. Water crystals will also suffer from disruption, if conta-minated water or dirt is mixed up in clean water. In fact, water is positi-vely influenced by love and positive energy. Water crystals are the motifs and visual reflections of the reso-nance on surface. In general, positi-ve resonance creates fine motifs and the rate of crystallization is higher than what the case is with negative resonance.

Air, water and soil are the three main elements forming the con-cept of environment. Present on the earth in the solid, liquid and gaseous form, water is always following an uninterrupted circulation fueled by the energy provided by the sun. Hu-mans procure the water they need to carry out specific activities through this very circulation. They return it

to the same circulation after use. The substances dispersing into wa-ter as a result of human activities as well as industrial and agricultural operations taking place within this circulation modify the chemical and biological characteristics of water and pollute it. As was in the past, water is still a natural resource nee-ded the most by humans and living beings today. It is impossible to cre-ate an artificial substance to replace this source. Theoretically, the lesser the amount of water, the indefini-tely higher its value will be. Water is a strategic material. Contrary to the common idea, it is an finite resour-ce. Throughout history, it has been the sap of life that has insured the continuation of existence. As cities keep expanding, they are putting an increasing level of strain on the capacity of local water resources, prompting engineers to look for remoter sources. Today, water has become an outstanding element im-pacting issuance of national and in-ternational policies. There is a war-ning in an UN report that nations might battle each other in the 21st century because of water. It is repor-ted that there is a severe shortage of water in about 80 countries, which include 40% of the overall world population and that the number of people suffering from such shortage has reached the level of 1.2 billion. According to the report, the world

80 www.dunyahelalbirligi.org

population will have increased to 8.5 billion by 2025 and at least one third of the entire population will be suffering from water shortage. Oil was the most strategic product and raw material of the 20th cen-tury. And water is now yet another item on the agenda in addition to oil in the 21st century. While wa-ter is becoming the most strategic substance and resource on one hand, agriculture is also rising as the most strategic sector on the other. Accor-ding to the work titled ‘Water Wars: Coming Conflicts in the Middle East’, which was written in 1994 by

J. Bulloch and A. Darwish, history of the Middle East has always con-centrated on wells and water (1).Water exists in the nature in all three states: Solid, liquid and gaseous. It is safe to claim that it is the only substance that exists in this man-ner. Whereas density increases in all substances when they transition to the solid state due to the reduced distance between molecules, the case is entirely the opposite with water. When frozen, the density of water decreases, thus the frozen mass rises above surface instead of sinking to the bottom. This layer of ice forms

a barrier against heat transfer bet-ween the cold water outside and the water below, preventing the water from freezing. So, even if the exter-nal temperature is -50 0C, the tem-perature below the ice will always remain above zero and life goes on. Water has the highest surface ten-sion of all known liquids. This fea-ture of it is quite important for the formation of raindrops in particular. It also has the highest evaporation temperature of all liquids. Therefo-re, it does not easily evaporate and vanish. Following ammonia, water is the compound with the highest meltdown temperature. Together with these characteristics, water’s high specific heat -namely the amo-unt of energy required to increase the temperature of a gram of water by one degree- renders it the de-termining element dominating all climatic differences on earth, beca-use three fourth of the earth’s face is covered with water and 97.6% of the total water available is contained in the seas and 2.4% on land. With such huge volume and coverage of space, water plays a great role in re-taining solar energy on the earth. Of the total energy provided by the sun, 23% evaporates water and heats and mobilizes masses of air containing water vapor. This is why water is a key element in terms of surrounding the earth with a climate fit for inha-bitation. Another notable feature of water is that it is a renewable resource thanks to the hydrological circula-tion. This is the major movement of water which involves evaporation, transpiration into the atmosphere, being moved to the necessary pla-ces, dropping down onto the earth through precipitation, feeding un-derground water resources and lea-ding to emergence of surface flows. The hydrological circulation indeed plays a big role in terms of meeting the need for water. As a matter of

81www.dunyahelalbirligi.org

fact, the importance stems from the fact that only 2.4% of the total water on earth is available on land. On the other hand, only 10% of the water available on land offers the theoreti-cal potential of being used as potab-le fresh water, which corresponds to a volume of 3-4 million km3. Cur-rently, the total water need of man-kind is calculated to be approxima-tely 5500 km3 a year. This is three times the water available in all rivers on the earth at a time. As not even all rivers suffice to meet this need, it becomes obvious that it can be met by utilizing underground wa-ter too. However, when compared to the annual flow rate of all rivers (amount of water flowing annually) -which is 37 000 km3-, the needed amount of 5500 km3 constitutes as high as 15% of the circulating water. This is an indication that there will an increasing range of problems as

we try to meet the ever-increasing need for water.

Hydrogen bonds maintain one of the most wonderful characteristics of water. As it is known, when two hydrogen atoms merge into one

oxygen atom, they do not form a linear molecule that has one hydro-gen atom on each side of the oxygen. Contrarily, both hydrogen atoms are attached to the same side, resulting in that side of the molecule being positively charged. On the other side, oxygen is negatively charged. This allocation of charges makes water a strong bipolar (consisting of two poles) molecule. Thus water molecules attract each other and clustering takes place via the hydro-gen bonds. As surface tension and the dielectric constant are too high, it is a fine dissolvent that dissolves and contains many compounds ne-cessary for life. In turn, this means that water has in it many mineral nutrients plants need (2). Present in the atmosphere, water prevents the earth from cooling through radiation, which is another notable feature. According to cal-

culations, if water did not exist in the atmosphere, the current avera-ge temperature of the earth would decrease by 15 0C and go down to 0 0C (3).Naturally, when flowing along the earth’s crust into seas and lakes, wa-

ter goes through various types of rocks and dissolves some salts they contain. Therefore, it ends up lea-ding to the creation of different ge-ographical shapes in its wake such as caverns and recesses. Depending on the geomorphologic features present in the environment it exists or on the routes it passes through, water contains different ions. Water that contains calcium, magnesium and ferric ions is named as hard wa-ter. Our country has limited fresh water resources. The potential of usable water is approximately 110 billion m3/year in Turkey, where the annual average precipitation rate is 640 mm. Turkey’s precipitation regime varies vastly in accordance with climates and mainly regions. Considering the global average precipitation rate, which is around 1000 mm, it can be understood that our country is not so rich in terms of water resources, but has only eno-ugh water to meet the needs (4).

In order for a nation to be conside-red rich in terms of water, it should be able to offer more than 10000 m3 of water per person annually and in order for it to be considered poor in this regard; the same amount should be below 1000 m3. We will be nee-ding more water in the future with our growing population, developing industry, expanding cities and agri-cultural irrigation networks which keep increasing in number day by day. Water consumption also keeps increasing as the living standards of our citizens are improved. While water consumption per person was 20 lt/day until recently, it has gone up as far as 200-300 lt/day now. However, water consumption per person is not as high as it is belie-ved to be in Turkey. Of the current water consumption in Turkey today, approximately 72% is allocated to agricultural irrigation, 12% to in-

82 www.dunyahelalbirligi.org

References:1. Bulloch, J. and Darwish, A., Water Wars (Su Savaşları-Ortadoğuda Beklenen Çatışma), translated by Mehmet Harmancı, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1994.2. www.science.uwaterloo.ca, 2006.3. Ayvaz, Z., Suyun Harika Özellikleri, Sızıntı, 216, 555-557, İzmir, 1997.4. İleri, R., Sümer, B., Şengil, A., Şengörür, B., Gemci, T., Su: Stratejik Malzeme ve Korunmasındaki Öncelikler, Symposium on Prioritized Aspects of Environ-

mental Pollution in Turkey II, Gebze Institute of High Technology, Gebze, Kocaeli, 1997.

dustry and 16% to drinking and uti-lization. And of the polluted waste water discharge resulting from uti-lization of water, about 33% comes from industry, 22% agriculture, 20% domestic use, 8% mining operati-ons, 8% transportation and 9% mis-cellaneous activities (4, 5, 6).

During the formation of raindrops and their movement in the atmosp-here, gases present in the air like oxygen, nitrogen and carbon dio-xide get dissolved in them. Solid substances of microscopic dimensi-ons are also absorbed by raindrops. Thus water cleans the air. Having gained slightly acidic properties be-cause of carbon dioxide, water gains a higher dissolvent nature on the earth. When the amount of sulfur dioxide in the air increases, water becomes even more acidic; conver-ting the advantage into a disadvan-tage this time. This is due to the fact that too acidic water dissolves and absorbs harmful substances in soil which would otherwise not be dis-soluble, eventually poisoning plants and living beings inhabiting water. How air pollution obliterates fo-rests is understood better when one considers the direct harm dealt on leaves by acid rains. A source of life as long as the natural balance is pre-served, the hydrological circulation and water might come with mortal impacts, if this natural balance is disturbed. Water pollution is one of the reasons to human diseases and deaths. The primary prerequisite to having available clean water is not to pollute water, which readily exists in clean form in the nature (7).

Natural spring water is cold underg-round water that is naturally for-

med at various layers of the earth’s crusts under convenient geological circumstances, contains dissolved minerals and/or trace amounts of other elements less than 1000 mg/L and rises to the earth’s surface spon-taneously. Natural mineral water (or just mineral water), on the other hand, is warm or cold underground water that is also naturally formed at various layers of the earth’s crusts under convenient geological cir-cumstances, contains dissolved mi-nerals and/or trace amounts of ot-her elements less than 1000 mg/L, has carbon dioxide and radioactive elements in its natural composition and either rises to the earth’s surface spontaneously or is extracted using technical methods.

Below is the rank of priority for utilization when classifying water resources: 1. Human need for drinking and

utilization,2. Animal needs, 3. Need for agricultural irrigation, 4. Industrial needs.

The current status, future and pre-servation of water in our country should be taken seriously, and water utilization and preservation strate-gies should be developed within the framework of environmental ma-nagement systems. As a first step, water should be used efficiently and well-though plans should be made for the future within the country. We should bear in mind that ‘lacking a plan means planning failure’. Inste-ad of producing scenarios of water wars, we should be using water ab-solutely in an efficient manner and producing projects of peace. Result-oriented projects of efficiency sho-

uld now be drafted to serve peace and welfare of the entire mankind by establishing collaboration among the state, private sector and non-governmental organizations instead of expecting the government to take care of everything. Here is an important question to ask ourselves: How can the com-mon problems of mankind be sol-ved today? It is easy to quench the thirst and appease the hunger of those in need. Due to its nature, the earth already has enough potential of food and water for basically ever-yone. Throughout history, though, it has never been possible to quench the thirst or appease the hunger of the greedy. It is possible to divide civilizations into two categories at this point: 1- Civilizations living on the joys of life (these are civilizati-ons which have always caused great wars and trouble throughout his-tory, and they are also responsible for the current economic recession); and 2- civilizations living on the joy of keeping alive. In my opinion, the second type of civilizations (living on the joy of keeping alive, seeking true and finding happiness and well-being in this objective, walking in others’ shoes) are the civilizations the world longs for today (8). Water should be serving peace and mankind, not conflicts and war. Our saying that reads ‘May you be as graceful as water’ is quite an essenti-al saying. Standing up for water re-sources is standing up for our nation and mankind.

83www.dunyahelalbirligi.org

ARAB

84 www.dunyahelalbirligi.org

85www.dunyahelalbirligi.org

www.dunyahelalbirligi.org

“Yediğimizin

farkında mıyız?”

86 www.dunyahelalbirligi.org

Abstract‘Zamzam’ water is the valued and blessed source of water for the Mus-lims and has been used since the first days of the emergence of Islam. While roots of this water go back as far as 4.000 years ago -the era of Hazrat Ibrahim-, it became known 2500 years before Islam emerged. Although any kind of water is ha-lal to the drinker as long as it is al-cohol-free, regardless of whether it is salty or sour in taste, Zamzam is an unending source of halal water which will offer seamless taste and indulge the drinker both spiritually and materially with its look, taste and quenching effect. Who would not like to feel the assurance of halal

in any worldly drink or food in this manner? Zamzam water also once became the subject of our Lord Prophet’s words. In this article, the scope covers brief information on the location of the Zamzam well, its history, quality of this water and its merits.

Introduction When the Arab Peninsula is mentioned, many of us will instantly think about the deserts where water is either scarce or non-existent. It is commonly believed that water fo-und only in the range of oases lined up along caravan routes. Those of us who are not accustomed to life in arid lands think that living un-

Water Foundation President

Zekai ŞEN

ZAMZAMWATER

PROPERTIES AND

INTERESTING

ASPECTS

EN

87www.dunyahelalbirligi.org

der such conditions is quite tough. Nevertheless, humans adapt to their environment by nature and are able to sustain their lives by producing relevant solutions. Almost all prop-hets of Allah (c.c.) were born, rai-sed and spread their causes in such regions. It goes without saying that water is precious in arid regions, because it is basically the primary source of life practically in all parts of the world. And Zamzam water, which is the topic of this article, surfaced in an arid region as desc-ribed above. Since the initial days of Islam, Zamzam water has always contributed and will continue to contribute to the religious senses of Muslims, regardless of where they may be located.

The surrounding area and the city of Taif, which is located on mountains with a height of up to 2.200 meters from the sea level 50 km to the east of Mecca -which is also 75 km to the east of the shores of the Red Sea-, recei-ves frequent precipi-tation. As a result of the constant evapo-ration from the Red Sea being moved to the east by the wind during the day, the ri-sing humid air meets the western hillsides of these mounta-ins and goes down in the form of rain. These rains feed the underground water network. Considering the geological struc-ture in the undergro-und, it could be noted that the source of Zamzam water is fed by this precipitation

in the long run (Şen, 2004). Especi-ally as a result of contact among un-derground fractures, water is able to flow along all the way to the Zam-zam well inside Kaaba. Vales of var-ying sizes located between Taif and Mecca (Vale Naman, Vale Ibrahim etc.) are connected to the geological curves, fault lines, fractures and ca-verns in the underground. As a na-tural result of this structure, the idea that Zamzam water might be fed by water flowing from higher grounds becomes somehow important. In terms of geological composition, alt-hough the underground water sour-ces included in the water circulation in the Hedjaz region together with the Zamzam well are mainly potab-

le and fed regularly after each run of precipitation, the drinking qua-lity of the water that seeps into the Zamzam well is of exclusive quality. The water resources in the Hedjaz region are renewable underground springs and not ‘fossil water’ sources like the ones found in the middle and eastern parts of Arabian Penin-sula. Zamzam water is also a rene-wable source ‘fresh water’ that de-pends on precipitation for renewal. The water that goes through various geological layers of this arid region dissolves minerals, thus enhancing Zamzam water with particular taste (Şen, 2004). Inside the Hedjaz regi-on, the cities of Mecca, Medina and Taif were locations where our Lord Prophet (s.a.v.) had personally lived and visited. There are volumes of books out there especially about the importance of the cities of Mecca and Medina in terms of the initial times of spreading Islam. Mecca is especially important as it includes the holy Kaaba, other holy locati-ons and the Zamzam well. On the other hand, Medina holds unique significance for the history of Islam too as it was the destination of our Prophet’s (s.a.v.) hegira, where he was able to practice religious servi-ces in comfort. The city of Mecca was establis-hed in between hills of the Vale Ib-rahim at the lowest grade level. For the time being, the city has already expanded out of these boundari-es. Sadly, though, the holy mosque (Masjid al-Aqsa, Harem al-Sharif ) are now stuck in between hills and tall buildings built on those hills. There is a layer of alluvium compo-sed of sand and pebbles with a he-ight of 15-20 m on the valley base, which is made of volcanic rocks. Throughout the years, the Zamzam well deepened due to the abrupt re-ductions in the underground water level as a result of various arid sea-

88 www.dunyahelalbirligi.org

sons. Today, the well extends 17 me-ters into the rock formation on the valley’s base. During this process, the alluvium layer around the Zam-zam well got surrounded by rocks fused tight into each other by soil and the lateral walls of the well will not allow intake of the water contai-ned in the mentioned alluvium layer directly. As Zamzam water first surfaced during the era of Hz. Ibrahim (a.s.), the small valley in which the Kaaba is located is called the Vale Ibra-him. Juxtaposed is the Vale Fatima,

which is the largest water basin of the Hedjaz region and also the clo-sest to Mecca. Location of the Zamzam Well The Zamzam Well is one of the most significant religious elements found within Masjid al-Harem (Figure 1). This well receives its water from the alluvial, metamorphic and fractu-red layers of the Vale Ibrahim. The alluvium layer emerged during the fourth geological era (quaternary, rock formations which emerged within the last 1-1.5 million years), while the metamorphic and fractu-

red layer emerged during the first era (precambrian, rock formations which emerged within the last 4-4.5 billion years). According to this, the Zamzam well is fed due to the geo-logical structure (curves, faults, frac-tures, caverns etc.) and through the actual climatic and hydraulic circu-lation, local topographic structure and the surface formations on Vale Ibrahim. Additionally, the subsur-face geological structure and rock formations have a direct impact on the quality of Zamzam water. It is not quite possible to describe this complex structure in detail, yet some findings could be obtained by examining surface and water samp-les in a laboratory environment. In order for us to better understand the total amount and quality of Zam-zam water, an evaluation needs to be made on the basis of knowledge of the underground topography, water flow rate and direction, structural geology and features of the poro-us and fractured layers. On the ot-her hand, in order to keep track of changes taking place in accordance with environmental, climatic and hydrological conditions, wells are drilled by the upper and lower secti-ons of the Zamzam well and water samples are taken and analysed in labs. Additionally, underground wa-ter levels are measured in these wells

Figure 1- Location of the Zamzam well within Harem al-Sharif

89www.dunyahelalbirligi.org

occasionally to check the status of the areas surrounding the Zamzam well. Brief History of the Zamzam Well While there are numerous stori-es about the first time the Zamzam water surfaced, the most reliable one seems to have been told by Ab-dullah Ibn al-Abbas (r.a.) as was ci-ted by Sahih. According to what he told, the first idea was related to the mother of Hz. Ismail (a.s.). In order to make his first wife -Sarai- happy, Hz. Ibrahim (a.s.) left with his son and his still breastfeeding mother -Hajar- for Mecca. Upon arri-val, he left them under the shade of a tree which sto-od by the current loca-tion of Zamzam well. As many histo-rians collectively agree, prophet Ib-rahim (a.s.) was living in the Da-mascus region about 1910 years B.C. and married young Hajar, who was their maid, upon the recommendation of Sarai who was suffe-ring from infertility. On one hand Sarai was feeling sad as he was unable to bear a child for Hz. Ibrahim (a.s.), and on the other hand, she grew jealo-us when Hz. Ismail (a.s.) was born to Hajar, who the prophet married upon her own recommendation. When Hajar and Sarai eventually could not live together in the same house, Allah (c.c.) spoke to Hz. Ib-rahim (a.s.) and told him to leave for Mecca together with his wife Hajar and son Hz. Ismail (a.s.). For this journey, he was given a donkey named Burak. As a matter of fact, Burak means ‘to shine’ in Arabic and is the name given to an other-

worldly animal that is something between a donkey and horse. Due to its high speed, this name was gi-ven to it. When one considers that the highest known speed is the spe-ed of light in the physical sense to-day, why this animal got this name could be understood better. When light shines, it moves towards all di-rections at incredible speed. Moun-ting this animal -with Ismail sitting on the front and Hajar on the back, Hz. Ibrahim (a.s.) arrives at Mec-ca. There he left his

s o n H z . Ibrahim (a.s.) and wife under a tree, after which he returned to Damas-cus. The location of that tree is the current location of the Zamzam well. Quality of Zamzam Water As was told in the past, the cli-mate of the Arab Peninsula varied from season to season and region to region. As a result of this, quality of underground waters is also variab-le in this peninsula where there are

different rock formations present. While the quality of Zamzam wa-ter is not common throughout the entire Arab Peninsula, it is a water ‘that is unique on the earth’, as was stated by our Lord Prophet (s.a.s.). Even though the perception of this statement is mainly religious, re-ports of the Saudi Geological Sur-vey also indicate that it is aligned with scientific facts too (Şen, 2004). There are numerous different opinions about the available quan-tity of Zamzam water, yet the taste is bound to be described more or less the same way by anyone who

drinks it, because Muslims are mainly interested in the tas-

te and delight of Zamzam water. The most impor-

tant point on which all Muslims agree is that Zamzam water is a holy water and should be drunk in goodwill regardless of how the taste might be as it is a sunnah of our Lord Prophet (s.a.s.).

Still, it is a fact that comments as to the

taste seems to be dif-ferent to various people

who have taken another sip years later. Some even claim

that there are additives mixed in Zamzam water and the quality is artificially intervened with. Due to both its religious signifi-cance and intrinsic qualities, Zam-zam water has been attracting at-tention of many scientists. The first step was taken by internationally re-nowned firms in 1973, which carri-ed out chemical and bacteriological tests in order to find out its chemi-cal composition. On the other hand, the Chemistry Department of King Abuldaziz University in Jeddah has also been particularly charged with

90 www.dunyahelalbirligi.org

the task of researching the compo-sition of Zamzam water. Below is a summarization of the conclusions drawn from all research conducted. Zamzam water: 1) is pure and colorless; 2) is odorless; 3) has an authentic taste; 4) is mildly salty; 5) maintains chemical ionic concentrations below the threat le-vels outlined by the World Health Organization; 6) is free of all microbes; 7) will not display changes in taste due to lack of any applicable reasons; 8) does not contain bacteria; 9) does not contain any elements that are harmful for health; and 10) features no turbidity. Aspect of Profundity attributed to Zamzam Water Zamzam water is a source of many graces. Below are the various statements made about Zamzam water so far. The reader is advised to take time to read and reflect on each of them. 1) Zamzam water is one of the resources available in heaven. Ibn al-Abbas once noticed that a black man had fallen into the well and gathered men to pull his body out. After that, in order to cleanse the water, they drew plenty of water and

reduced the water level. Meanwhile, those who were present were heard saying: ‘’Drop a bucket into the spring that starts from the direction of Ka-aba for that is one of the springs of heaven.” These words indicate that the water seeping into the well from grounds with fractured layers on the side of Hajar al-Aswad was of bet-ter quality. This is to say that the wa-ter in the Zamzam well is actually a combination of waters with diffe-rent quality coming from different directions where fractured layers existed. The fact water quality in the four wells which stood in the closest proximity to the Zamzam well was variable further supports the idea that the quality of the water in the Zamzam well was also a combinati-on of the quality of waters coming from different sources. 2) Zamzam water is one of the first fruits (boons) entrusted by Al-lah to his beloved envoy, Hz. Ibra-him (a.s.). 3) Zamzam water is the sole re-ason why the city of Mecca emer-ged and flourished. 4) Zamzam water is one of the clearest indications of Kaaba, the house of Allah. The fact that water quality is inferior to that of Zam-zam water in the nearest well that

is the Davoodiyah well (located wit-hin the borders of Harem al-Sharif today) further indicates the exclusi-vity of Zamzam water. 5) Zamzam water is one of the greatest blessings and boons present in Kaaba, the house of Allah. 6) Zamzam water is a resource that is located on the holiest gro-unds of the earth. 7) Zamzam water is where the heart of our Lord Prophet (s.a.s.) was abluted more than once. 8) Zamzam water was blessed by the Prophet of Allah (a.s.) and is as illustrious as lightning. 9) Zamzam water is the delight of delights. 10) Zamzam water offers hea-ling against fever (diseases accom-panied with excessive fever). 11) Zamzam water eliminates headaches and ensures that visu-al sight becomes more vibrant and stronger (fortified). 12) Zamzam water is good for the drinker’s intentions, regardless of what they may be. 13) Being able drink Zamzam water to one’s heart’s content is a sign of faith and cleansing discord away. 14) Zamzam water is the best gift to give. 15) Zamzam water will not ca-use a sense of ill health regardless of how much of it has been drunk. 16) Zamzam water enhances the body with a high level of strength. 17) Zamzam water is more pre-cious to scholars and wise men than gold.

ReferencesŞen, Z., (2006). Manevi ve Bilimsel Açılardan Zemzem Suyu. Su Vakfı Yayını, 157 pagesSaudi Geological Survey (2004). Zamzam water quality finger print (Basmah) models.Confidential Report, Zamzam Stu-dies and Research Center, ZSRC-04, 58 pages (edited by: Zekâi Şen).

91www.dunyahelalbirligi.org

ARAB

92 www.dunyahelalbirligi.org

Water, the most funda-mental nutrition to all living beings, is a subs-

tance that cannot be described by words or heart. Having access to clean water free-of-charge is one of the basic elements of the right to exist that every living being has. Even though they have been victi-mized to the ignorance of munici-palities, the Ottoman State once built unique drinking fountains on mountains, by roadsides and cities for charity. Ivan Illich states that those who take a look at the infor-mation and documents on water available in Islamic and Ottoman archives will get flabbergasted. The current global order that demo-tes water to H2O while commo-ditizing and banalizing everything

else out there did the same to water. What is more, it is already prepa-red to wage war on the mankind to claim what little clean water is ava-ilable in the midst of the streams it polluted with industrial, agricultural or domestic waste. Some powers are involved in an in-tense battle to capture water resour-ces on the entire earth. These forces which have turned medicine, vacci-ne and foodstuff into a dangerous weapon are now converting water into yet another weapon. This is why water is bound to be one of the most important items on the entire global agenda.One of the most essential sources of life for all living beings, water matters in terms of not only abun-dance/availability but also quality.

President of the FoodSafety Movement

Kemal ÖZER

If H2O is water,

then water is not H2O

EN

93www.dunyahelalbirligi.org

The ‘Ministry of Forestry and Wa-ter’ is responsible for the water re-sources found in our country. The water administrations founded in municipalities and metropolitan municipalities in accordance with the law number 2560 are, in turn, in charge of providing water in the-

ir cities. Sadly enough, it is impos-sible to say that water resources are protected and citizens are provided with water that does not threaten health by many of these administ-rations, which seem to have turned into organizations merely providing water to municipalities despite what the governing provisions of the law stipulate. Water in Turkey is licensed and mar-keted in the form of ‘natural mine-ral water’, ‘spring water’ and ‘potable water’. Mineral waters are marketed under two categories, namely ‘natu-ral mineral water’ and ‘soda water’. In addition to these, imported water of foreign origin is also available in the water market. The Ministry of Health is the body responsible for licensing and controlling water. The issue was regulated by the Ministry of Health through the ‘Regulation on Water offered for Human Con-sumption’ and pretends that it ful-fills the controlling function within the framework of this legislation. Water is not just a substance that quenches one’s thirst. At the same

time, it is a source of nutrition that contains minerals meeting some specific needs of the body. At least, that is what is expected of it. Ho-wever, water may come with various chemical and radioactive contami-nations. This means, when you buy water, you also buy different doses

of chemical and radioactive conta-mination as well. It was stated on a television show that water marketed by some speci-fic brands contains serious levels of contamination. This essential rese-arch focused on not only chemical contamination, but also biologi-cal contamination too. Convinced that it had gotten cornered by the end of the broadcast, the Ministry of Health made a move to save the day instead of subjecting the entire sector to a comprehensive inspecti-on. The Ministry made 3 separate statements and exposed half of the sector based on the claim that some brands posed the threat of contami-nation. A few days after this exposition, the Ministry refuted itself by making another statement which said: “Wa-ters with the brands … are found to be in compliance with the Regula-tion on Water offered for Human Consumption and granted permis-sion for production.” Many peop-le naturally asked questions like ‘if these waters were contaminated,

how could the brands in question clean them in just 5 days?’ and ‘if their water was not even contami-nated anyway, were they just pos-sibly chosen as victims?’ These and further questions resounded in the media too. The most striking detail about this process was that there had

not been any expositions up until that time despite the fact that those firms had been regularly audited (!) as made necessary in the legislation. Yet another strong contradiction was that carboy bottles of the wa-ter bottling firms were exposed to be contaminated in some provin-ces and clean in others, while it was also declared that all plastic bottles strangely contained ‘clean’ water. During the course of these consecu-tive statements, it was claimed that new players were about to enter the sector. There were even some claims that a large group ordered hundreds of thousands of carboy water bottles and caused a shift of balance in the sector. It should also be duly noted that some large water bottling firms and sectoral associations began to be spotted on the Ministry’s floors quite too often and conducted me-etings too. Whether the claims were true is not known to us. However, what we know is that the expositions were not true, claims regarding both cle-an and contaminated water samples

94 www.dunyahelalbirligi.org

did not reflect the truth, and the sector itself was too far away from being serious just like other foods-tuff sectors. Whereas the balances established in the sector are not our subject matter, it is for sure that the distrustfulness did not vanish but got further consolidated when the Ministry of Health failed to ma-nage the process and acquitted the brands to be ‘clean’ in the new re-ports published just a few days after exposing them to be ‘contaminated’. Furthermore, the doubt was now not only on the sector, but also on the Ministry itself. So far, on numerous occasions, we have underlined the fact that the Ministry that is named the ‘Mi-nistry of Health’ is concerned with only the ‘medical treatment’ part of our health, and proposed that its name should be changed to the ‘Ministry of Treatment’. The ‘water crisis’ process proved us right once again and made it obvious that the Ministry was concerned with the quantities of potable water rather than its quality and state of being clean. On this occasion, we would like to repeat our opinion once again: “Un-fortunately, neither the ‘Ministry of Food, Agriculture and Livestock’ nor the ‘Ministry of Health’ has ta-ken a position anywhere within the boundaries of ‘preventive’ or ‘protec-tive medical measures’. If the current state of affairs goes on as it is, it does not seem possible for them to be in-volved in any activities whatsoever aimed at protecting our health. This is because these ministries of the

modern state are not human-orien-ted; they operate with an emphasis on economic gains and interest. We opine that it is just a plain waste of time injustice to those who occupy the respective positions to expect anything to happen without a chan-ge in mentality, perception and un-derstanding taking place first. It is crystal clear that the losing side will be us, the next generations and our nation, if we ever fail to take care of ourselves. The market of bottled and carboy bottled water is a sector that has re-ached an overall commercial volume of 4 billion TL with a physical volu-me of 10 billion liters of water whe-re global trusts of foreign origin are steadily becoming important pla-yers in the market. As municipali-ties neglect one of their original du-ties -concerning potable water- due to being too busy with organizing festivals, this market will grow quite a lot. In these lands where you can find drinking fountains erected for charity around any corner and any-where you may roam, we now yearn for such values. Even the sultan’s fo-untains, unique works without a se-cond sample anywhere on the word which are mainly found in İstanbul and are impossible to imitate, are now literally orphaned. The blunted plugs clogging their taps have tur-ned these masterpieces into derelict dumps actually used for dropping litter. Right past them, however, there are those kiosks selling 500 ml of water for 1 Lira. Birds, dogs and cats, which do not yet know what money is, are waiting by fountains

with their tongues sticking out es-pecially under the heat of the sum-mer sun, looking into our eyes and literally begging for ‘some water’. On the other hand, their looks are like muttering words of jinx: “May Allah blind the eyes of those who have blinded the eyes of these foun-tains.” When you see lottery ticket stalls being placed in some of these fountains, you get to understand the difference between us and our an-cestors better. And now nobody bears inside the longing of building a fountain, nor does anybody dram of having a verse of Fuzuli’s eulogy for water inscribed on such a fountain. How many of us still know and unders-tand Fuzuli’s eulogy for water? With stomach, heart, soul and everything alike, water is now a weapon of war that works up the appetites of hungry firms. All around the world, water resources are being pillaged either by some shanty states which have entrusted their reason for be-ing to devilish ideas and ambitions, and do not refrain from drowning the world in blood and tears to pursue this goal, or by their vassals. For example in India, while a big majority of the people is devoid of potable water, a company has alre-ady captured 40 percent of all water resources. About 25 percent of all water sources on the earth belong only to two coke companies. These powers waste 7 liters of water per every glass of coke in our country, and they get it for cheaper than free. And we, on the other hand, miss a drop of clean water now.

95www.dunyahelalbirligi.org

ARAB