Upload
others
View
7
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ULUSLARARASI DİNÎ MÛSİKÎ SEMPOZYUMU
FROM PAST TO PRESENT INTERNATIONAL RELIGIOUS MUSIC
SYMPOSIUM
03-04 KASIM 2017 ● AMASYA
BİLDİRİLER KİTABI
Bu sempozyum T. C. Amasya Üniversitesi Rektörlüğü Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından desteklenmiştir.
AMASYA ● 2017
HARFLERİN SESİ VE SESLERİN ÇİZGİSİ
Mehmet Arif VURAL
Özet
Mûsıkîde nağmenin temelini oluşturan unsur ses olduğu gibi, hat sanatında da harfi oluşturan unsur da
çizgidir. Sesin notasına karşı, harfi ölçülendiren nokta vardır. Güfteye karşılık hat sanatında yazılacak
olan metin yer alır. Sözsüz olan saz eserleri ve taksim ise metinsiz “karalama” dediğimiz şekle benzer.
Güftelerin bestelenmesi, metnin İstif yapılmasına benzer. Her güfte bestelenmeye elverişli olmadığı
gibi, her metin istif edilmeye elverişli olmayabilir. Nağme çeşitlerinin muntazam kısımlarına makam
denildiği gibi, harflerin farklı yazı türleri vardır. Nota sesleri ikilik, dörtlük, sekizlik şeklinde uzamaya
elverişli olduğu gibi, harfler de uzamaya elverişlidir. İcrada yorum, tavır olduğu gibi yazıda da tavır ve
tashih vardır. Ney ile kalem her ikiside kamıştandır. Meşk ve icazet her iki sanat için de geçerlidir.
Anahtar Kelimeler: Nağme, İstif, Meşk, İcazet, Makam.
Voice of Letters and Line of Sounds
Abstract
As well as the factor that constitutes the basis of tune is the sound in music, the factor that
constitutes the letter is the line in calligraphy. While a note measures the sound, a dot measures the
letter. Equal to lyrics, the text to be written in calligraphy is placed. The works of non-verbal
instrumentation and improvisation are similar to the textless figure that is called "karalama". The
composition of the lyrics is similar to the composition of the text. As well as every lyric is not suitable
for composing, every text may not be suitable for composing. As the regular parts of the tune types
are called mode, the letters have different writing styles. Letters are suitable for lengthening just like
that notes are suitable for lengthening in the form of half-note, crotchet and quaver. As well as there
is an interpretation and attitude in sing, there is attitude and arrangement. Both ney and kalem are
made of reed. Exercise and certificate are valid for both arts.
Keywords: Tune, Composition, Exercise, Certificate, Maqam.
Giriş
Geleneksel sanatlar denildiğinde ilk akla gelenel sanatlarından Hüsn-i Hat, ses sanatlarından
ise mûsikîdir. Hat sanatının özde mûsikî ile bir çok bileşenleri vardır. Biraz derinlemesine baktığımızda
bu iki sanatın ne kadar birbirine yakın olduğunu ve benzediğini farkederiz. Şimdi bu bileşenleri biraz
etraflıca düşünerek kaynaklar ve sanat esasları doğrultusunda bulmaya çalışalım.
Öncelikle bilindiği üzere mûsıkî ses temeli üzerine oturan bir sanattır. Mûsıkînin esası olan
nağmenin temelini oluşturan unsur ise sestir. “Ses: Mûsikînin üzerinde kurulduğu ve üzerinde
uğraşdığı sahadır.”1 Hat sanatında ise, esas ve temel öge harftir ve harfi oluşturan temel unsur ise
çizgidir. ”Yazı ilim ve san’atında hat denildiği zaman, çizgi veya çizgilerden yapılmış bir şekil veya
şekillerden mürekkep belirli bir suret de olabileceği unutulmamalıdır.”2
Bu durumda çizgi ile sesin temel taş olarak birbirine benzediğini ve nağme ile harfin de
bunlardan oluşan birer sanat malzemesi olduğunu görüyoruz.“İnsan seslerinin bir araya getirilmesiyle
en ince soprano sesinden en kalın bas sesine kadar olmak üzere 4,5 sekizliyi aşabilme imkânı yoktur.”3
Bu bilgiden hareketlesekizli ses aralığını oktav olarak düşündüğümüzde, kullanılabilen oktav
adedininde ortalama 3,5 olduğunu varsaydığımızda ses çeşitliliğinin yirmisekize kadar ulaştığını ve
İstanbul Recep Tayip Erdoğan Anadolu İmam Hatip lisesi Meslek Dersleri Öğretmeni, [email protected]. 1 Yılmaz Öztuna, Türk Musıkisi Kavram ve Terimleri Ansiklopedisi, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1994, s.
423. 2 Mahmut Bedreddin Yazır, Kalem Güzeli, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, 1981, s. 11. 3 Yılmaz Öztuna, Türk Musıkisi Kavram ve Terimleri Ansiklopedisi, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1994, s.
423.
312 | Geçmişten Günümüze Uluslararası Dini Mûsiki Sempozyumu
bunun da harf sayısına bire bir uyduğunu görmek bile mümkün. Mûsıkîde ses, birçok farklı seviyelerde
ve tonlarda yer alır. Hatta bu seslerin yerlerinin ve seviyelerinin tayin ve tesbit için bilindiği üzere nota
kullanılır.” Nota sesin çeşitli özelliklerini ifade etmeye yarayan özel şekilli ses yazısıdır. Müzik
yazılımında kullanılır.”4
Hat sanatında bu durumun karşılığı ise harflerin noktalamalarla ölçülendirilerek
konumlanmasıdır. Mahmut Yazır bu hususa şöyle dikkat çeker. “Yazı bu ölçülerle, sanatkâr elinden
kendine has fıtrat elbisesini giyerken veya giydirilmeye çalışılırken, bu elbisenin gerektirdiği biçimi ve
nizamı da almış bulunur.”5 Yani her bir harfin konumunu ve kimliğini ortaya çıkaran ölçüler vardır.
Örneğin “Nun” harfinin çanak kısmı çizginin altında kalır ve içi kalem kalınlığı nisbetinde beş nokta
gelir. Bu harf bu özellikleri ile tanınır. Bu durumda mûsıkîde nota ile sesin kimliği ve yeri ortaya nasıl
çıkıyorsa, hat sanatında da harfin kimliği ve yeri noktalamalarla ortaya çıkmış oluyor. (Resim 1)
(Resim 1)
Mûsıkî, güfte ile ve güftesiz olarak icra edilmesi yönüyle iki kısımda incelenir. Enstrümantal
olarak icra edilen kısmı ise bestelenerek notaya dökülür ki bunlara peşrev, saz semaisi gibi isimler
verilir. Serbest bir şekilde doğaçlama makam icralarına ise taksim adı verilir. “Söz müziği formları
sazlarla birlikte sözlü veya sazsız yalnız sözlü olarak uygulanır. Sözlü eserler güfteler esas alınarak
yapılır.”6 Aynı şekilde hat sanatında da güftenin yerini, yazılacak olan metin alır. Bu bir âyet olur hadis
olur veya bir şiir de olabilir. Örneğin resimdeki hat yazısı mûsıkî ile alakalı bir beyitin ta’lik yazı ile
yazılmış halidir. (Resim 2)
(Resim 2)
Her hangi bir metin seçildikten sonra onun harflerinisıralı bir âhenkle değil dedoğaçlama olarak
istiflenip bir kâğıt üzerine en güzel haliyle altlı üstlü ters düz ve sık aralıklarla yazılarak oluşturulan
karalama dediğimiz eserler vardır ki bunlar da levha haline getirilirler.Ferid Edgü eserinde
“Karalamalar, bu spontene yapıtlar, hattat elinin bir özgürlük anıdır.” 7 der. İşte bu yazı türü de
mûsıkîde icra edilen güftesiz saz eserlerine benzetilebilir. Herikisinde de bütün unsurlar olup
mûsıkîde güfte, hat sanatında ise okunacak bir ibare bulunmamaktadır. Bu tür karalama dediğimiz
tarzın bir de hiç bir metin olmaksızın tamamen sanatkârın içinden geldiği gibi icra ettiği bir kısmı vardır
ki, bu kısmın mûsıkîde taksim dediğimiz icra şekliyle birebir benzeştiği görülür. Özellikle dînî
4 Ş. Şeref Çakar, Türk Müziği Teorisi ve Makamlar, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2004, s. 3 5 Mahmut Bedreddin Yazır, Kalem Güzeli, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1981, s. 107 6 Ş. Şeref Çakar, Türk Müziği Teorisi ve Makamlar, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2004, s. 39 7 Ferid Edgü, Türk Hat Sanatı (Karalamalar/Meşkler), Ada Yayınları, s. 15
Geçmişten Günümüze Uluslararası Dini Mûsiki Sempozyumu | 313
mûsıkîdeki güftelerle Hat sanatındaki metinlerin birbiriyle çok yakınlık arzettiğini zaten görmekteyiz.
(Resim 3)
(Resim 3)
Şimdi bu güfteler bestekârlar tarafından mûsıkî makamlarından her hangi birisi ile bestelenir.
Besteyi: “Bir durak ile bir güçlünün etrafında onlara bağlı olarak bir araya gelmiş seslerin umumi
hey’etidir.”8 şeklinde tarif ettiğimizde dikkat edildiğinde hangi makamda ise o makamın seyir, ahenk,
dörtlü-beşli kalıplar ve karar seslerine harfiyyen uyularak yapıldığını görürüz. Aksi takdirde istenilir
düzeyde güzel bir eserin vücuda gelmesi mümkün değildir.
Hat sanatında da hattat tarafından bir metin ele alınır ve yazı çeşitlerinden birisi ile İstif yapılır.
“Harf ve kelimelerin düzenli bir şekilde birleşmesi anlamına gelen “istif” levha yazılarında önemli olup
hattatın iradî olarak uzun müddet denemeleri sonunda meydana gelirler.”9 Hüsn-i hat literatüründeki
bu istif terimi, hangi yazı türünde yazılacaksa ona göre âhenk ve uyuma dikkat ederek harfleri ve
ondan da kelimeleri, okunmaya en elverişli olarak yerleştirerek güzel ve estetik bir şekil oluşturmaktır.
Bu şekil içinde yer alacak en küçük bir uyum ve kural hatası o eserin değerini düşürür.
Bu noktadan hareketle mûsıkîdeki beste nasılki belirli kâide ve usüller ile estetik olarak ve
denemeler sonucu meydana gelmiş bir eser ise, hat sanatında da istif aynı şekilde bir sanat eseri
olarak karşımıza çıkıyor. Bestedeki bir ses hatası kulağı, istifteki bir harf hatası da gözü rahatsız
etmektedir. Bu yönüyle beste ve istif benzerlik arzetmektedir. Örneğin resimde yer alan istifte “Güzel
Şehir İstanbul” yazmaktadır. İstifin şekli de İstanbul’un sembolü haline gelmiş olan altı minareli
Sultanahmet Camii’ni gösteriyor. Tıpkı Münir Nurettin Selçuk’un Aziz İstanbul şarkısını anlamına uygun
olarak İstanbul ezanlarının hicaz makamındaki nağmelerini içerecek şekilde bestelediği gibi. (Resim 4)
(Resim 4)
8 Ş. Şeref Çakar, Türk Müziği Teorisi ve Makamlar, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2004, s. 228 9 Muhittin Serin, Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar, Kubbealtı Neşriyatı, İkinci Baskı, İstanbul, 2010, s. 30
314 | Geçmişten Günümüze Uluslararası Dini Mûsiki Sempozyumu
Bestesi yapılan eserin notasına bakıldığında o eserin karar sesi, seyri ve meyanı gibi hususların
eserin kimliğini ortaya koyması ve anlaşılması için öncelik-sonralık sırası takip edilerek gerçekleştiğini
görürüz. Aynı şekilde hat sanatında da eserin anlaşılması ve okunması için “teşrifat” diye tabir ettiğimiz
kelimelerin sırasıyla dizilmesi önemli bir esas olmuştur. Aksi takdirde eserin ne olduğu anlaşılmayacak
ve maksat hasıl olmayacaktır. (Resim 5)
(Resim 5)
Bilindiği gibi bestekâr her önüne gelen eseri bestelemez veya bestelemeyebilir. Örneğin
“Kâr’ların canlı ve dinamik bir yapısı ve icra tarzıvardır. Dörtlü, altılı ve sekizli vb. mısralardan kafiyeli
olarak meydana gelirler.” 10 Her güfte besteye uygun olmaz. Türk mûsıkîsindeki usüller ve ses
sürelerine uyumlu olup olmayışı ile güftelerin bestelenmesi mümkün olmaktadır. Buradan hareketle
güftelerin kendine özel formları oluşmuştur. Örneğin Kâr, Beste, Ağır Semaî gibi yada dînî mûsıkîdeki
formlardan Ezan, Tekbir, İlahî ve benzer formların oluştuğu söylenebilir.
Hat sanatında da benzer bir durum dikkati çeker. Her metin hemen istif edilir bir durum
arzetmeyebilir. Hattatın çabası doğrultusunda bazı ibareler biraz daha istife uygunluk kazandırılabilir,
bazıları ise daha zor olabilir. Ancak bu hususun önü açık olup hiç bir şekilde sınırlandırma kabul etmez.
Bazen en zor denilen metinler bile bir şekilde istif edilebilir. Hat ve mûsıkîde her güfte ve metnin aynı
seviyede sanat eseri hale gelmediği ve önü açık olup sonsuz imkanlarla denenebilir olması yönüyle de
benzeştiği söylenebilir. Hattat aynı güfte farklı bestekârlar tarafından aynı makamda ayrı ayrı
bestelenebildiği gibi aynı metin farklı hattatlar tarafından dairevî olarak farklı şekilde istif edildiği
görülmüştür.
Yukarıda ifade ettiğimiz gibi beste yapılırken çeşitli makamların olduğundan söz etmiştik.
“Makam bir oluş tarzıdır. Kendisini teşkil edençeşitli nispetlerle ve aralıkların düzenlenmesi ile vasfını
belli eden mûsıkî skalasının hususî bir şeklidir. 11 Mûsıkîde nağme çeşitliliğinin karmakarışık değilde
muntazam bir biçimde kısımlandığını görüyoruz. Sesin başlangıç seviyesi ve seyrindeki farklılıklardan
dolayı bir kimlik kazanan nağme bütünlüklerinin her birisi bir makam olarak isimlendirilmiştir. Aslında
kullanılan unsur sadece ses olup bütünü oluştururken farklılık hasıl olmasıdır.
Tıpkı bunun gibi hat sanatında da aynı harfler kullanılmasına rağmen farklı kimliklerde yazı
türlerinin varlığını görmekteyiz. Örneğin mûsıkîde Abdülkadir Meraği gibi üstadlar tabiattaki 12 burca
karşılık 12 makamı şu şekilde belirtmiştir. “Uşşak, Neva, Buselik, Rast, Hüseynî, Hicaz, Rehâvî,
Zengüle, Irak, Isfahan, Zirefkent, Büzürk.”12 Toplamda on iki makam oluyor. Zaten Basit makamların
adedi de kaynaklarda on üç olarak geçer.
Hat sanatında da; “Aklâm-ı sitte denilen yazı çeşitleri şunlardır: 1- Muhakkak 2- Reyhanî 3-
Sülüs 4- Nesih 5- Tevkii 6- Rikaa. Diğer yazı çeşitleri 7- Kûfî 8- Ta’lik 9- Divanî 10 Celî divanî 11-
10 Gülçin Yahya Kaçar, Türk Mûsıkîsi Rehberi, Akademi Yayınları, Ankara, 2009, s. 307 11 Rauf Yekta, Türk Mûsıkîsi, çev. Orhan Nasuhioğlu, Pan Yayınları, İstanbul, 1986, s. 67 12 Yakup Fikret Kutluğ, Türk Mûsıkîsinde Makamlar, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2000, s. 39
Geçmişten Günümüze Uluslararası Dini Mûsiki Sempozyumu | 315
Rik’a.”13 olmak üzere on bir adet yazı türü vardır. Bunlara Ma’kılî hattını da ilave edersek on iki olur.
Hatta musıkîdeki temel makam sayısı ile hat sanatındaki temel yazı çeşidinin adetleri bile neredeyse
aynıdır. Temel makam sayısı on üçtür. Temel yazı çeşidi ise ma’kılî yazıyı da sayarsak on ikidir. O halde
musıkîde makam ne ise hat sanatında yazı çeşidi odur denilebilir. (Resim 6)
(Resim 6)
Mûsıkîde her bir nota aralığına gerek makam farklılığını sağlamak ve gerekse zengin bir nağme
oluşturmak sebebiyle ses aralıkları vardır ki bunlara koma, diyez, bemol gibi isimler verilir. Bu unsurlar
ses aralıklarını doldurmakla adeta iskeleti kaplayan kas ve et gibi sanat eserini zenginleştirici,
doldurucu ve âdeta süsleyici bir misyon üstlenir.
İşte bu durumu hat sanatında da görmek mümkün şöyle ki: Bir istif yazıldığında onun önce
temel iskeleti olan harflerin dengeli dağılımı yapılır. Ancak yine de harf aralarında meydana gelen
boşluklar o bütünlüğü biraz olsun bozduğu doğal bir gerçektir. Bunu anlamak için hareke ve süsleme
işaretlerini koymadan o istifa bakmak yeterlidir. İşte bu boşluğu tamamlayıp istifi bütünleştirmek,
zengineştirmek ve süslemek için hareke, tirfil, tırnak dediğimiz tezyinî işaretler kullanılır. Bu itibarla
koma, diyez, bemol gibi unsurlar, hareke, tirfil, tırnak gibi unsurlarla benzetilebilir ancak burada
mûsıkînin koma ve diyez unsurları eserin kimliği üzerinde daha baskın bir göreve sahiptir. Çünkü onlar
olmadan eser büyük ölçüde değişir. Ancak yazıda o kadar değildir. (Resim 7), (Resim 8)
(Resim 7) (Resim 8)
Mûsikîde nağmedeki uzunluk ve kısalığına göre seslerin süreleri değişir. İkilik, dörtlük, sekizlik
gibi isimler alır. Bu durum usüldeki vuruş zaman aralığına göre farklılık arzeder. “Bir notanın belirli
zaman içindeki her uzunluğu farklı bir şekle sahiptir. Bir oktav içinde toplam yedi ses vardır ve her ses
yedi farklı zaman diliminde uzatılabilir.”14
Bu durum yazılan bir istif veya satır yazısında bazı harflerin kendi içinde bulunan ve
“cevherinden sonra devam eden düz veya düzümsü fazlalığa”15denen “keşîde”ile, uzamaya elverişliliği
sayesinde yazıdaki ahengi ve hatta mesafe ayarı yapılarak ritmik hareketi sağladığını görürüz. İşte bu
durum mûsikîde seslerin süresini belirleyen usül ne ise hat sanatında da harflerin ve çizgilerin
uzunluklarını belirleyen keşîde bu bakımdan birbiriyle benzerlik arzetmektedir.
Bilindiği gibi bir beste icra edileceği zaman bütün özelliklerine harfiyyen uyulması hem esere
hem de eser sahibine olan saygınlığın işaretidir. Ancak sanatkar eseri icra ederken o eseri sadece ana
13 Süleyman Berk, Hat Sanatı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları Yayınları, İstanbul, s. 59 14 Can Doğan, Türk Mûsıkîsi Nazariyatı, Türk Din Mûsıkîsi El Kitabı, Grafiker Yayınları, Ankara, 2017, s. 141 15 Mahmut Bedreddin Yazır, Kalem Güzeli, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1981, s. 186
316 | Geçmişten Günümüze Uluslararası Dini Mûsiki Sempozyumu
iskeleti olan notaya bağlı ve monoton bir biçimde icra etmesi eserin estetiğini ve gerçek sanat yönünü
tam ortaya çıkarmayabilir. Bu durumda sanatçı icrasında yorum, tavır ve vibriatolar ile aslına sadık
kaldığı eseri muhteşem bir sunumla dinleyiciye takdim edebilir. Zaten usta sanatçılar da bu şekilde icra
yapar.
Hat sanatında bu durumun karşılığı ise tavır ve tashih dediğimiz kavramlardır. Yani hattat
yazıyı ölçüsüne uygun bir biçimde kaleminden çıktığı gibi bırakmaz. Onu kendine özgü bir tavırla yazar
ve ince tahrir kalemleriyle tashihler yaptıktan sonra onu görücüye çıkarır. Bu noktadan da her iki
sanatın birbirine benzeştiğini görmekteyiz. Örneğin iki yazının birisi tashih edilmemiştir ve aradaki fark
hemen belli olmaktadır. (Resim 9)
(Resim 9)
Mûsikîde kullanılan ve insan sesine en yakın olarak kabul edilen müzik aleti Ney’dir. Ney’in ise
maddesi kamıştır. Bunun yanısıra birçok muamelelere tabi tutulmasının ardından iyi bir saz olması
mümkün olmaktadır.
Hat sanatının da temel malzemesi de kamış kalemdir. Öyle ki bu kamış kalem, kıvamı en iyi
kalem haline gelinceye kadar bir çok terbiye merhalelerinden geçmektedir. Hatta ilginçtir her iki
kamışın duruşlarındaki eğim ile de birbirine benzemektedir. İşte Ney denilen kamışın usta bir neyzenin
üflemesiyle ucundan adeta insanın kulağını büyüleyen o mûsikînin çıkışı gibi bir hattatın elinde bulunan
kamış kalemin ucundan çıkan o muhteşem harflerin insanın gözünü okşamasının benzerliğini
görmemek mümkün değildir.
Mûsikî tarihinde hoca talebe arasında meşk dediğimiz tedrisat bittiği zaman hocanın müsadesi
ile talebe artık bu işte ismini kullanıp talebe yetiştirme salahiyetine sahip olduğunu gösteren icazet
geleneği vardır. Bu icazetin aynısı hat sanatında da bulunmaktadır. “Bir üstaddan ders görmek, yazının
usül ve kaidelerini nazarî ve amelî olarak tehsil edip, yazdıklarına imzasını koymaya salahiyet
kazanmak 16 şeklinde tarif edilmiştir. Hoca talebesinin artık eser verebilecek seviyeye geldiğini
gördüğünde ona müsade anlamında bir diploma verir. Bu her iki sanatında usta-çırak münasebetiyle
bireysel olarak tedris edildiğini gösterir. Hatta her ikisinde de meşk adabı hususlarında ciddi
benzerlikler görülmektedir.
Talebelikten çıkmış icâzetini almış olan bir mûsikî erbabı artık bestelediği eserin kendisine ait
olduğunu ifade anlamında ismini eserin bir tarafına yazar. Aynı şekilde bir hattat eğer icazetini almış
ise yazmış olduğu bir yazının veya istifin uygun bir yerine imzasını atar ve eserin kendisine ait
olduğunu ispat eder.
Mûsikî ve hat sanatı her ikiside sanat olması dolayısıyla tedrisat şekli de birbirine
benzemektedir. Bu sanatların ta’limi ancak meşk etmekle mümkündür. Örneğin hat sanatında hocanın
gösterdiği bir kalem hareketini talebe bir hafta boyunca tekrar tekrar yazarak meşk eder, en sonunda
da yazdığını getirip hocasına takdim eder. Benzer durum mûsikîde de vardır. Her iki sanatta da
öğrenirken taklit ve tekrar etmenin ne kadar önemli olduğu bilinen bir gerçektir.
Bu sanatların her hangi birisini öğrenip iyi bir sanatkar olmak için sadece talip olmak tabiki
yetmiyor. Mûsikîde müzik kulağının olması olmazsa olmaz bir özelliktir. Aynı şekilde hat sanatında da el
becerisi olmazsa olmaz bir özelliktir. Bu hususiyetler tabiki olması lazım ancak her iki sanat için de
istikrarlı, yılmadan, çok çalışmanın gerekliliği bilinen bir gerçektir.
16 Mahmut Bedreddin Yazır, Kalem Güzeli, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1981, s. 128
Geçmişten Günümüze Uluslararası Dini Mûsiki Sempozyumu | 317
Tarihe ve günümüze göz attığımızda bu sanatların birisiyle uğraşanların çoğunun diğerine de
yeteneği olduğu görülür. Bu ise bu iki sanatın kaynaklarının aynı olduğuna bir ipucu olarak
değerlendirilebilir.
Aynı isimle gerek mûsikîde ve gerekse hat sanatında tarihe damgasını vuran bazı sanatkarlar
vardır. Örneğin Hat sanatının Hafız Osman’ı mûsikînin Osman Dede’si. Hat sanatının Bakkal Ârif’i
mûsikînin Hacı Ârif Bey’i. Hat sanatının Şevki Efendi’si mûsikînin Şevki Bey’i. Hat sanatının Rakım
Efendisi mûsikînin Rakım Elkutlu’su. Kaderin güzel bir takdiri olarak bu gibi isim benzerlikleri ile de iki
sanatın bir kardeş olduğuna hükmedilse yanlış olmaz diye düşünüyorum.
Kaynakça
Berk, Süleyman, Hat Sanatı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları Yayınları,
İstanbul, 2006
Çakar, Ş. Şeref, Türk Müziği Teorisi ve Makamlar, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2004.
Doğan, Can, Türk Mûsıkîsi Nazariyatı, Türk Din Mûsıkîsi El Kitabı, Grafiker Yayınları, Ankara, 2017.
Edgü, Ferid, Türk Hat Sanatı (Karalamalar/Meşkler), Ada Yayınları.
Kaçar, Gülçin Yahya, Türk Mûsıkîsi Rehberi, Akademi Yayınları, Ankara, 2009.
Kutluğ, Yakup Fikret, Türk Mûsıkîsinde Makamlar, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2000.
Öztuna, Yılmaz, Türk Musıkisi Kavram ve Terimleri Ansiklopedisi, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı
Yayınları, Ankara, 1994.
Serin, Muhittin, Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar, Kubbealtı Neşriyatı, 2. bs., İstanbul, 2010.
Yazır, Mahmut Bedreddin, Kalem Güzeli, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1981.
Yekta, Rauf, Türk Mûsıkîsi, Çev. Orhan Nasuhioğlu, Pan Yayınları, İstanbul, 1986.