8
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ULUSLARARASI DİNÎ MÛSİKÎ SEMPOZYUMU FROM PAST TO PRESENT INTERNATIONAL RELIGIOUS MUSIC SYMPOSIUM 03-04 KASIM 2017 AMASYA BİLDİRİLER KİTABI Bu sempozyum T. C. Amasya Üniversitesi Rektörlüğü Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından desteklenmiştir. AMASYA 2017

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ULUSLARARASI DİNÎ MÛSİKÎ …isamveri.org/pdfdrg/G00310/2017/2017_VURALMA.pdf1 Yılmaz Öztuna,Türk Musıkisi Kavram ve Terimleri Ansiklopedisi ,Atatürk

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ULUSLARARASI DİNÎ MÛSİKÎ SEMPOZYUMU

FROM PAST TO PRESENT INTERNATIONAL RELIGIOUS MUSIC

SYMPOSIUM

03-04 KASIM 2017 ● AMASYA

BİLDİRİLER KİTABI

Bu sempozyum T. C. Amasya Üniversitesi Rektörlüğü Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından desteklenmiştir.

AMASYA ● 2017

HARFLERİN SESİ VE SESLERİN ÇİZGİSİ

Mehmet Arif VURAL

Özet

Mûsıkîde nağmenin temelini oluşturan unsur ses olduğu gibi, hat sanatında da harfi oluşturan unsur da

çizgidir. Sesin notasına karşı, harfi ölçülendiren nokta vardır. Güfteye karşılık hat sanatında yazılacak

olan metin yer alır. Sözsüz olan saz eserleri ve taksim ise metinsiz “karalama” dediğimiz şekle benzer.

Güftelerin bestelenmesi, metnin İstif yapılmasına benzer. Her güfte bestelenmeye elverişli olmadığı

gibi, her metin istif edilmeye elverişli olmayabilir. Nağme çeşitlerinin muntazam kısımlarına makam

denildiği gibi, harflerin farklı yazı türleri vardır. Nota sesleri ikilik, dörtlük, sekizlik şeklinde uzamaya

elverişli olduğu gibi, harfler de uzamaya elverişlidir. İcrada yorum, tavır olduğu gibi yazıda da tavır ve

tashih vardır. Ney ile kalem her ikiside kamıştandır. Meşk ve icazet her iki sanat için de geçerlidir.

Anahtar Kelimeler: Nağme, İstif, Meşk, İcazet, Makam.

Voice of Letters and Line of Sounds

Abstract

As well as the factor that constitutes the basis of tune is the sound in music, the factor that

constitutes the letter is the line in calligraphy. While a note measures the sound, a dot measures the

letter. Equal to lyrics, the text to be written in calligraphy is placed. The works of non-verbal

instrumentation and improvisation are similar to the textless figure that is called "karalama". The

composition of the lyrics is similar to the composition of the text. As well as every lyric is not suitable

for composing, every text may not be suitable for composing. As the regular parts of the tune types

are called mode, the letters have different writing styles. Letters are suitable for lengthening just like

that notes are suitable for lengthening in the form of half-note, crotchet and quaver. As well as there

is an interpretation and attitude in sing, there is attitude and arrangement. Both ney and kalem are

made of reed. Exercise and certificate are valid for both arts.

Keywords: Tune, Composition, Exercise, Certificate, Maqam.

Giriş

Geleneksel sanatlar denildiğinde ilk akla gelenel sanatlarından Hüsn-i Hat, ses sanatlarından

ise mûsikîdir. Hat sanatının özde mûsikî ile bir çok bileşenleri vardır. Biraz derinlemesine baktığımızda

bu iki sanatın ne kadar birbirine yakın olduğunu ve benzediğini farkederiz. Şimdi bu bileşenleri biraz

etraflıca düşünerek kaynaklar ve sanat esasları doğrultusunda bulmaya çalışalım.

Öncelikle bilindiği üzere mûsıkî ses temeli üzerine oturan bir sanattır. Mûsıkînin esası olan

nağmenin temelini oluşturan unsur ise sestir. “Ses: Mûsikînin üzerinde kurulduğu ve üzerinde

uğraşdığı sahadır.”1 Hat sanatında ise, esas ve temel öge harftir ve harfi oluşturan temel unsur ise

çizgidir. ”Yazı ilim ve san’atında hat denildiği zaman, çizgi veya çizgilerden yapılmış bir şekil veya

şekillerden mürekkep belirli bir suret de olabileceği unutulmamalıdır.”2

Bu durumda çizgi ile sesin temel taş olarak birbirine benzediğini ve nağme ile harfin de

bunlardan oluşan birer sanat malzemesi olduğunu görüyoruz.“İnsan seslerinin bir araya getirilmesiyle

en ince soprano sesinden en kalın bas sesine kadar olmak üzere 4,5 sekizliyi aşabilme imkânı yoktur.”3

Bu bilgiden hareketlesekizli ses aralığını oktav olarak düşündüğümüzde, kullanılabilen oktav

adedininde ortalama 3,5 olduğunu varsaydığımızda ses çeşitliliğinin yirmisekize kadar ulaştığını ve

İstanbul Recep Tayip Erdoğan Anadolu İmam Hatip lisesi Meslek Dersleri Öğretmeni, [email protected]. 1 Yılmaz Öztuna, Türk Musıkisi Kavram ve Terimleri Ansiklopedisi, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1994, s.

423. 2 Mahmut Bedreddin Yazır, Kalem Güzeli, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, 1981, s. 11. 3 Yılmaz Öztuna, Türk Musıkisi Kavram ve Terimleri Ansiklopedisi, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1994, s.

423.

312 | Geçmişten Günümüze Uluslararası Dini Mûsiki Sempozyumu

bunun da harf sayısına bire bir uyduğunu görmek bile mümkün. Mûsıkîde ses, birçok farklı seviyelerde

ve tonlarda yer alır. Hatta bu seslerin yerlerinin ve seviyelerinin tayin ve tesbit için bilindiği üzere nota

kullanılır.” Nota sesin çeşitli özelliklerini ifade etmeye yarayan özel şekilli ses yazısıdır. Müzik

yazılımında kullanılır.”4

Hat sanatında bu durumun karşılığı ise harflerin noktalamalarla ölçülendirilerek

konumlanmasıdır. Mahmut Yazır bu hususa şöyle dikkat çeker. “Yazı bu ölçülerle, sanatkâr elinden

kendine has fıtrat elbisesini giyerken veya giydirilmeye çalışılırken, bu elbisenin gerektirdiği biçimi ve

nizamı da almış bulunur.”5 Yani her bir harfin konumunu ve kimliğini ortaya çıkaran ölçüler vardır.

Örneğin “Nun” harfinin çanak kısmı çizginin altında kalır ve içi kalem kalınlığı nisbetinde beş nokta

gelir. Bu harf bu özellikleri ile tanınır. Bu durumda mûsıkîde nota ile sesin kimliği ve yeri ortaya nasıl

çıkıyorsa, hat sanatında da harfin kimliği ve yeri noktalamalarla ortaya çıkmış oluyor. (Resim 1)

(Resim 1)

Mûsıkî, güfte ile ve güftesiz olarak icra edilmesi yönüyle iki kısımda incelenir. Enstrümantal

olarak icra edilen kısmı ise bestelenerek notaya dökülür ki bunlara peşrev, saz semaisi gibi isimler

verilir. Serbest bir şekilde doğaçlama makam icralarına ise taksim adı verilir. “Söz müziği formları

sazlarla birlikte sözlü veya sazsız yalnız sözlü olarak uygulanır. Sözlü eserler güfteler esas alınarak

yapılır.”6 Aynı şekilde hat sanatında da güftenin yerini, yazılacak olan metin alır. Bu bir âyet olur hadis

olur veya bir şiir de olabilir. Örneğin resimdeki hat yazısı mûsıkî ile alakalı bir beyitin ta’lik yazı ile

yazılmış halidir. (Resim 2)

(Resim 2)

Her hangi bir metin seçildikten sonra onun harflerinisıralı bir âhenkle değil dedoğaçlama olarak

istiflenip bir kâğıt üzerine en güzel haliyle altlı üstlü ters düz ve sık aralıklarla yazılarak oluşturulan

karalama dediğimiz eserler vardır ki bunlar da levha haline getirilirler.Ferid Edgü eserinde

“Karalamalar, bu spontene yapıtlar, hattat elinin bir özgürlük anıdır.” 7 der. İşte bu yazı türü de

mûsıkîde icra edilen güftesiz saz eserlerine benzetilebilir. Herikisinde de bütün unsurlar olup

mûsıkîde güfte, hat sanatında ise okunacak bir ibare bulunmamaktadır. Bu tür karalama dediğimiz

tarzın bir de hiç bir metin olmaksızın tamamen sanatkârın içinden geldiği gibi icra ettiği bir kısmı vardır

ki, bu kısmın mûsıkîde taksim dediğimiz icra şekliyle birebir benzeştiği görülür. Özellikle dînî

4 Ş. Şeref Çakar, Türk Müziği Teorisi ve Makamlar, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2004, s. 3 5 Mahmut Bedreddin Yazır, Kalem Güzeli, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1981, s. 107 6 Ş. Şeref Çakar, Türk Müziği Teorisi ve Makamlar, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2004, s. 39 7 Ferid Edgü, Türk Hat Sanatı (Karalamalar/Meşkler), Ada Yayınları, s. 15

Geçmişten Günümüze Uluslararası Dini Mûsiki Sempozyumu | 313

mûsıkîdeki güftelerle Hat sanatındaki metinlerin birbiriyle çok yakınlık arzettiğini zaten görmekteyiz.

(Resim 3)

(Resim 3)

Şimdi bu güfteler bestekârlar tarafından mûsıkî makamlarından her hangi birisi ile bestelenir.

Besteyi: “Bir durak ile bir güçlünün etrafında onlara bağlı olarak bir araya gelmiş seslerin umumi

hey’etidir.”8 şeklinde tarif ettiğimizde dikkat edildiğinde hangi makamda ise o makamın seyir, ahenk,

dörtlü-beşli kalıplar ve karar seslerine harfiyyen uyularak yapıldığını görürüz. Aksi takdirde istenilir

düzeyde güzel bir eserin vücuda gelmesi mümkün değildir.

Hat sanatında da hattat tarafından bir metin ele alınır ve yazı çeşitlerinden birisi ile İstif yapılır.

“Harf ve kelimelerin düzenli bir şekilde birleşmesi anlamına gelen “istif” levha yazılarında önemli olup

hattatın iradî olarak uzun müddet denemeleri sonunda meydana gelirler.”9 Hüsn-i hat literatüründeki

bu istif terimi, hangi yazı türünde yazılacaksa ona göre âhenk ve uyuma dikkat ederek harfleri ve

ondan da kelimeleri, okunmaya en elverişli olarak yerleştirerek güzel ve estetik bir şekil oluşturmaktır.

Bu şekil içinde yer alacak en küçük bir uyum ve kural hatası o eserin değerini düşürür.

Bu noktadan hareketle mûsıkîdeki beste nasılki belirli kâide ve usüller ile estetik olarak ve

denemeler sonucu meydana gelmiş bir eser ise, hat sanatında da istif aynı şekilde bir sanat eseri

olarak karşımıza çıkıyor. Bestedeki bir ses hatası kulağı, istifteki bir harf hatası da gözü rahatsız

etmektedir. Bu yönüyle beste ve istif benzerlik arzetmektedir. Örneğin resimde yer alan istifte “Güzel

Şehir İstanbul” yazmaktadır. İstifin şekli de İstanbul’un sembolü haline gelmiş olan altı minareli

Sultanahmet Camii’ni gösteriyor. Tıpkı Münir Nurettin Selçuk’un Aziz İstanbul şarkısını anlamına uygun

olarak İstanbul ezanlarının hicaz makamındaki nağmelerini içerecek şekilde bestelediği gibi. (Resim 4)

(Resim 4)

8 Ş. Şeref Çakar, Türk Müziği Teorisi ve Makamlar, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2004, s. 228 9 Muhittin Serin, Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar, Kubbealtı Neşriyatı, İkinci Baskı, İstanbul, 2010, s. 30

314 | Geçmişten Günümüze Uluslararası Dini Mûsiki Sempozyumu

Bestesi yapılan eserin notasına bakıldığında o eserin karar sesi, seyri ve meyanı gibi hususların

eserin kimliğini ortaya koyması ve anlaşılması için öncelik-sonralık sırası takip edilerek gerçekleştiğini

görürüz. Aynı şekilde hat sanatında da eserin anlaşılması ve okunması için “teşrifat” diye tabir ettiğimiz

kelimelerin sırasıyla dizilmesi önemli bir esas olmuştur. Aksi takdirde eserin ne olduğu anlaşılmayacak

ve maksat hasıl olmayacaktır. (Resim 5)

(Resim 5)

Bilindiği gibi bestekâr her önüne gelen eseri bestelemez veya bestelemeyebilir. Örneğin

“Kâr’ların canlı ve dinamik bir yapısı ve icra tarzıvardır. Dörtlü, altılı ve sekizli vb. mısralardan kafiyeli

olarak meydana gelirler.” 10 Her güfte besteye uygun olmaz. Türk mûsıkîsindeki usüller ve ses

sürelerine uyumlu olup olmayışı ile güftelerin bestelenmesi mümkün olmaktadır. Buradan hareketle

güftelerin kendine özel formları oluşmuştur. Örneğin Kâr, Beste, Ağır Semaî gibi yada dînî mûsıkîdeki

formlardan Ezan, Tekbir, İlahî ve benzer formların oluştuğu söylenebilir.

Hat sanatında da benzer bir durum dikkati çeker. Her metin hemen istif edilir bir durum

arzetmeyebilir. Hattatın çabası doğrultusunda bazı ibareler biraz daha istife uygunluk kazandırılabilir,

bazıları ise daha zor olabilir. Ancak bu hususun önü açık olup hiç bir şekilde sınırlandırma kabul etmez.

Bazen en zor denilen metinler bile bir şekilde istif edilebilir. Hat ve mûsıkîde her güfte ve metnin aynı

seviyede sanat eseri hale gelmediği ve önü açık olup sonsuz imkanlarla denenebilir olması yönüyle de

benzeştiği söylenebilir. Hattat aynı güfte farklı bestekârlar tarafından aynı makamda ayrı ayrı

bestelenebildiği gibi aynı metin farklı hattatlar tarafından dairevî olarak farklı şekilde istif edildiği

görülmüştür.

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi beste yapılırken çeşitli makamların olduğundan söz etmiştik.

“Makam bir oluş tarzıdır. Kendisini teşkil edençeşitli nispetlerle ve aralıkların düzenlenmesi ile vasfını

belli eden mûsıkî skalasının hususî bir şeklidir. 11 Mûsıkîde nağme çeşitliliğinin karmakarışık değilde

muntazam bir biçimde kısımlandığını görüyoruz. Sesin başlangıç seviyesi ve seyrindeki farklılıklardan

dolayı bir kimlik kazanan nağme bütünlüklerinin her birisi bir makam olarak isimlendirilmiştir. Aslında

kullanılan unsur sadece ses olup bütünü oluştururken farklılık hasıl olmasıdır.

Tıpkı bunun gibi hat sanatında da aynı harfler kullanılmasına rağmen farklı kimliklerde yazı

türlerinin varlığını görmekteyiz. Örneğin mûsıkîde Abdülkadir Meraği gibi üstadlar tabiattaki 12 burca

karşılık 12 makamı şu şekilde belirtmiştir. “Uşşak, Neva, Buselik, Rast, Hüseynî, Hicaz, Rehâvî,

Zengüle, Irak, Isfahan, Zirefkent, Büzürk.”12 Toplamda on iki makam oluyor. Zaten Basit makamların

adedi de kaynaklarda on üç olarak geçer.

Hat sanatında da; “Aklâm-ı sitte denilen yazı çeşitleri şunlardır: 1- Muhakkak 2- Reyhanî 3-

Sülüs 4- Nesih 5- Tevkii 6- Rikaa. Diğer yazı çeşitleri 7- Kûfî 8- Ta’lik 9- Divanî 10 Celî divanî 11-

10 Gülçin Yahya Kaçar, Türk Mûsıkîsi Rehberi, Akademi Yayınları, Ankara, 2009, s. 307 11 Rauf Yekta, Türk Mûsıkîsi, çev. Orhan Nasuhioğlu, Pan Yayınları, İstanbul, 1986, s. 67 12 Yakup Fikret Kutluğ, Türk Mûsıkîsinde Makamlar, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2000, s. 39

Geçmişten Günümüze Uluslararası Dini Mûsiki Sempozyumu | 315

Rik’a.”13 olmak üzere on bir adet yazı türü vardır. Bunlara Ma’kılî hattını da ilave edersek on iki olur.

Hatta musıkîdeki temel makam sayısı ile hat sanatındaki temel yazı çeşidinin adetleri bile neredeyse

aynıdır. Temel makam sayısı on üçtür. Temel yazı çeşidi ise ma’kılî yazıyı da sayarsak on ikidir. O halde

musıkîde makam ne ise hat sanatında yazı çeşidi odur denilebilir. (Resim 6)

(Resim 6)

Mûsıkîde her bir nota aralığına gerek makam farklılığını sağlamak ve gerekse zengin bir nağme

oluşturmak sebebiyle ses aralıkları vardır ki bunlara koma, diyez, bemol gibi isimler verilir. Bu unsurlar

ses aralıklarını doldurmakla adeta iskeleti kaplayan kas ve et gibi sanat eserini zenginleştirici,

doldurucu ve âdeta süsleyici bir misyon üstlenir.

İşte bu durumu hat sanatında da görmek mümkün şöyle ki: Bir istif yazıldığında onun önce

temel iskeleti olan harflerin dengeli dağılımı yapılır. Ancak yine de harf aralarında meydana gelen

boşluklar o bütünlüğü biraz olsun bozduğu doğal bir gerçektir. Bunu anlamak için hareke ve süsleme

işaretlerini koymadan o istifa bakmak yeterlidir. İşte bu boşluğu tamamlayıp istifi bütünleştirmek,

zengineştirmek ve süslemek için hareke, tirfil, tırnak dediğimiz tezyinî işaretler kullanılır. Bu itibarla

koma, diyez, bemol gibi unsurlar, hareke, tirfil, tırnak gibi unsurlarla benzetilebilir ancak burada

mûsıkînin koma ve diyez unsurları eserin kimliği üzerinde daha baskın bir göreve sahiptir. Çünkü onlar

olmadan eser büyük ölçüde değişir. Ancak yazıda o kadar değildir. (Resim 7), (Resim 8)

(Resim 7) (Resim 8)

Mûsikîde nağmedeki uzunluk ve kısalığına göre seslerin süreleri değişir. İkilik, dörtlük, sekizlik

gibi isimler alır. Bu durum usüldeki vuruş zaman aralığına göre farklılık arzeder. “Bir notanın belirli

zaman içindeki her uzunluğu farklı bir şekle sahiptir. Bir oktav içinde toplam yedi ses vardır ve her ses

yedi farklı zaman diliminde uzatılabilir.”14

Bu durum yazılan bir istif veya satır yazısında bazı harflerin kendi içinde bulunan ve

“cevherinden sonra devam eden düz veya düzümsü fazlalığa”15denen “keşîde”ile, uzamaya elverişliliği

sayesinde yazıdaki ahengi ve hatta mesafe ayarı yapılarak ritmik hareketi sağladığını görürüz. İşte bu

durum mûsikîde seslerin süresini belirleyen usül ne ise hat sanatında da harflerin ve çizgilerin

uzunluklarını belirleyen keşîde bu bakımdan birbiriyle benzerlik arzetmektedir.

Bilindiği gibi bir beste icra edileceği zaman bütün özelliklerine harfiyyen uyulması hem esere

hem de eser sahibine olan saygınlığın işaretidir. Ancak sanatkar eseri icra ederken o eseri sadece ana

13 Süleyman Berk, Hat Sanatı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları Yayınları, İstanbul, s. 59 14 Can Doğan, Türk Mûsıkîsi Nazariyatı, Türk Din Mûsıkîsi El Kitabı, Grafiker Yayınları, Ankara, 2017, s. 141 15 Mahmut Bedreddin Yazır, Kalem Güzeli, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1981, s. 186

316 | Geçmişten Günümüze Uluslararası Dini Mûsiki Sempozyumu

iskeleti olan notaya bağlı ve monoton bir biçimde icra etmesi eserin estetiğini ve gerçek sanat yönünü

tam ortaya çıkarmayabilir. Bu durumda sanatçı icrasında yorum, tavır ve vibriatolar ile aslına sadık

kaldığı eseri muhteşem bir sunumla dinleyiciye takdim edebilir. Zaten usta sanatçılar da bu şekilde icra

yapar.

Hat sanatında bu durumun karşılığı ise tavır ve tashih dediğimiz kavramlardır. Yani hattat

yazıyı ölçüsüne uygun bir biçimde kaleminden çıktığı gibi bırakmaz. Onu kendine özgü bir tavırla yazar

ve ince tahrir kalemleriyle tashihler yaptıktan sonra onu görücüye çıkarır. Bu noktadan da her iki

sanatın birbirine benzeştiğini görmekteyiz. Örneğin iki yazının birisi tashih edilmemiştir ve aradaki fark

hemen belli olmaktadır. (Resim 9)

(Resim 9)

Mûsikîde kullanılan ve insan sesine en yakın olarak kabul edilen müzik aleti Ney’dir. Ney’in ise

maddesi kamıştır. Bunun yanısıra birçok muamelelere tabi tutulmasının ardından iyi bir saz olması

mümkün olmaktadır.

Hat sanatının da temel malzemesi de kamış kalemdir. Öyle ki bu kamış kalem, kıvamı en iyi

kalem haline gelinceye kadar bir çok terbiye merhalelerinden geçmektedir. Hatta ilginçtir her iki

kamışın duruşlarındaki eğim ile de birbirine benzemektedir. İşte Ney denilen kamışın usta bir neyzenin

üflemesiyle ucundan adeta insanın kulağını büyüleyen o mûsikînin çıkışı gibi bir hattatın elinde bulunan

kamış kalemin ucundan çıkan o muhteşem harflerin insanın gözünü okşamasının benzerliğini

görmemek mümkün değildir.

Mûsikî tarihinde hoca talebe arasında meşk dediğimiz tedrisat bittiği zaman hocanın müsadesi

ile talebe artık bu işte ismini kullanıp talebe yetiştirme salahiyetine sahip olduğunu gösteren icazet

geleneği vardır. Bu icazetin aynısı hat sanatında da bulunmaktadır. “Bir üstaddan ders görmek, yazının

usül ve kaidelerini nazarî ve amelî olarak tehsil edip, yazdıklarına imzasını koymaya salahiyet

kazanmak 16 şeklinde tarif edilmiştir. Hoca talebesinin artık eser verebilecek seviyeye geldiğini

gördüğünde ona müsade anlamında bir diploma verir. Bu her iki sanatında usta-çırak münasebetiyle

bireysel olarak tedris edildiğini gösterir. Hatta her ikisinde de meşk adabı hususlarında ciddi

benzerlikler görülmektedir.

Talebelikten çıkmış icâzetini almış olan bir mûsikî erbabı artık bestelediği eserin kendisine ait

olduğunu ifade anlamında ismini eserin bir tarafına yazar. Aynı şekilde bir hattat eğer icazetini almış

ise yazmış olduğu bir yazının veya istifin uygun bir yerine imzasını atar ve eserin kendisine ait

olduğunu ispat eder.

Mûsikî ve hat sanatı her ikiside sanat olması dolayısıyla tedrisat şekli de birbirine

benzemektedir. Bu sanatların ta’limi ancak meşk etmekle mümkündür. Örneğin hat sanatında hocanın

gösterdiği bir kalem hareketini talebe bir hafta boyunca tekrar tekrar yazarak meşk eder, en sonunda

da yazdığını getirip hocasına takdim eder. Benzer durum mûsikîde de vardır. Her iki sanatta da

öğrenirken taklit ve tekrar etmenin ne kadar önemli olduğu bilinen bir gerçektir.

Bu sanatların her hangi birisini öğrenip iyi bir sanatkar olmak için sadece talip olmak tabiki

yetmiyor. Mûsikîde müzik kulağının olması olmazsa olmaz bir özelliktir. Aynı şekilde hat sanatında da el

becerisi olmazsa olmaz bir özelliktir. Bu hususiyetler tabiki olması lazım ancak her iki sanat için de

istikrarlı, yılmadan, çok çalışmanın gerekliliği bilinen bir gerçektir.

16 Mahmut Bedreddin Yazır, Kalem Güzeli, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1981, s. 128

Geçmişten Günümüze Uluslararası Dini Mûsiki Sempozyumu | 317

Tarihe ve günümüze göz attığımızda bu sanatların birisiyle uğraşanların çoğunun diğerine de

yeteneği olduğu görülür. Bu ise bu iki sanatın kaynaklarının aynı olduğuna bir ipucu olarak

değerlendirilebilir.

Aynı isimle gerek mûsikîde ve gerekse hat sanatında tarihe damgasını vuran bazı sanatkarlar

vardır. Örneğin Hat sanatının Hafız Osman’ı mûsikînin Osman Dede’si. Hat sanatının Bakkal Ârif’i

mûsikînin Hacı Ârif Bey’i. Hat sanatının Şevki Efendi’si mûsikînin Şevki Bey’i. Hat sanatının Rakım

Efendisi mûsikînin Rakım Elkutlu’su. Kaderin güzel bir takdiri olarak bu gibi isim benzerlikleri ile de iki

sanatın bir kardeş olduğuna hükmedilse yanlış olmaz diye düşünüyorum.

Kaynakça

Berk, Süleyman, Hat Sanatı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları Yayınları,

İstanbul, 2006

Çakar, Ş. Şeref, Türk Müziği Teorisi ve Makamlar, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2004.

Doğan, Can, Türk Mûsıkîsi Nazariyatı, Türk Din Mûsıkîsi El Kitabı, Grafiker Yayınları, Ankara, 2017.

Edgü, Ferid, Türk Hat Sanatı (Karalamalar/Meşkler), Ada Yayınları.

Kaçar, Gülçin Yahya, Türk Mûsıkîsi Rehberi, Akademi Yayınları, Ankara, 2009.

Kutluğ, Yakup Fikret, Türk Mûsıkîsinde Makamlar, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2000.

Öztuna, Yılmaz, Türk Musıkisi Kavram ve Terimleri Ansiklopedisi, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı

Yayınları, Ankara, 1994.

Serin, Muhittin, Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar, Kubbealtı Neşriyatı, 2. bs., İstanbul, 2010.

Yazır, Mahmut Bedreddin, Kalem Güzeli, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1981.

Yekta, Rauf, Türk Mûsıkîsi, Çev. Orhan Nasuhioğlu, Pan Yayınları, İstanbul, 1986.