95
i T.C. MALİYE BAKANLIĞI STRATEJİ GELİŞTİRME BAŞKANLIĞI ULUSLARARASI PİYASALARDA SPEKÜLATİF PARA VE SERMAYE HAREKETLİLİĞİ VE TOBİN VERGİSİ CARRY TRADE, HEDGE FONLAR VE DİĞER SPEKÜLATİF HAREKETLER MALİYE UZMANLIĞI YETERLİLİK TEZİ Hazırlayan Fecir ŞENGÖZ ÇELİK Danışman Doç. Dr. Ahmet KESİK Strateji Geliştirme Başkanı Ankara – 2008

Fecir ŞENGÖZ

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Fecir ŞENGÖZ

i

T.C. MALİYE BAKANLIĞI

STRATEJİ GELİŞTİRME BAŞKANLIĞI

ULUSLARARASI PİYASALARDA SPEKÜLATİF PARA VE SERMAYE HAREKETLİLİĞİ VE TOBİN VERGİSİ

CARRY TRADE, HEDGE FONLAR VE DİĞER SPEKÜLATİF HAREKETLER

MALİYE UZMANLIĞI YETERLİLİK TEZİ

Hazırlayan

Fecir ŞENGÖZ ÇELİK

Danışman Doç. Dr. Ahmet KESİK

Strateji Geliştirme Başkanı

Ankara – 2008

Page 2: Fecir ŞENGÖZ

ii

ÖNSÖZ

Günümüzde uluslararası özel sermaye, tüm dünyada hız kazanmış,

son yirmi yılda ise birbiri ardına finans piyasalarında serbestleşmeye giden

gelişmekte olan ülkelere yönelmiştir. Ancak uluslararası sermaye akımlarının

bu ülkelerde, büyümeyi finanse etmek, faiz oranlarını düşürmek, finansal

araçları çeşitlendirmek gibi kendinden beklenen faydaları sağladığı

kuşkuludur. Zira, finans piyasalarının küreselleşmesi ve özellikle bilgi-işlem

ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ile birlikte uluslararası sermayenin

artan hareket kabiliyeti, zaman içinde yatırımcılara, daha yüksek riske karşı

kâr oranlarını ayarlayabilme imkanı vermiş ve sermaye, spekülatif niteliğe

bürünmüştür. Böylece, serbestleşmeyle birlikte spekülatif sermaye

hareketlerine de açık hale gelen, ekonomik ve siyasi yapıları farklı bir çok

ülke 90’lı yıllar boyunca krizlere sahne olmuştur. Bu durum, finansal

serbestleşme ve sermaye kontrolü konularını yeniden gündeme getirmiştir.

Bu çalışmada, zaman içinde hacmi büyüyen, daha spekülatif ve kısa

vadeli hale gelen uluslararası sermaye hareketlerinin ekonomik etkileri

incelenmeye çalışılmış ve spekülatif sermaye hareketlerine karşı bir öneri

olarak Tobin Vergisi incelenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Uluslararası Sermaye Hareketleri, Spekülasyon,

Sıcak Para, Carry Trade, Hedge Fon, Tobin Vergisi

Page 3: Fecir ŞENGÖZ

iii

ABSTRACT

Today, net private capital flows picked up speed all over the world and

destined to the developing countries in which financial markets have

liberalized consecutively. However, international capital flows are unlikely to

reap expected benefits such as financing of growth, reducing of interest

rates, diversifying of financial instruments. Forasmuch as, globalization of

financial markets and delevopments in IT and Communication technologies

and the concomitant increasing mobility of international capital flows enabled

investors to adjust their profit rate against bigger risks, so capital has worn

quite another speculative aspect. Thus, both economically and politically

different countries which have become more open to the speculative capital

flows via liberalization witnessed crisis during 90s. In this regard, financial

liberalization and control of the capital flows have been mooted again.

This study tries to explain the economic effects of international capital

flows widening and becoming more speculative and short-term. Furthermore,

Tobin Tax is analysed as a proposal against speculative capital flows within

this study.

Key Words: International Capital Flows, Speculation, Hot Money,

Carry Trade, Hedge Funds, Tobin Tax

Page 4: Fecir ŞENGÖZ

iv

ÖNSÖZ ....................................................................................................................................................... i

ABSTRACT .............................................................................................................................................. iii

TABLO VE ŞEKİLLER ........................................................................................................................... vi

GRAFİKLER ........................................................................................................................................... vii

GİRİŞ .......................................................................................................................................................... 1

BİRİNCİ BÖLÜM

ULUSLARARASI FİNANSAL SERBESTLEŞME VE SERMAYE HAREKETLERİ ...................... 4

1.1 ULUSLARARASI FİNANSAL SERBESTLEŞME ...................................................................... 4 1.2 ULUSLARARASI SERMAYE HAREKETLERİ ........................................................................ 10

1.2.1 Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Sınıflandırılması .................................................. 10 1.2.1.1 Resmi Sermaye Akımları ........................................................................................................... 11 1.2.1.2 Doğrudan Yabancı Yatırımlar .................................................................................................... 11 1.2.1.3 Dolaylı Yabancı Yatırımlar ......................................................................................................... 13

1.2.2 Uluslararası Sermayenin Profili ......................................................................................... 16

İKİNCİ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE FİNANSAL SERBESTLEŞME VE SERMAYE HAREKETLERİ ........................... 19

2.1 TÜRKİYE’DE FİNANSAL SERBESTLEŞME ........................................................................... 19 2.2 TÜRKİYE’DE ULUSLARARASI SERMAYE HAREKETLERİ ................................................ 21

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

PARA VE SERMAYE PİYASALARINDA SPEKÜLASYON ........................................................... 28

3.1 ULUSAL VE ULUSLARARASI PARA VE SERMAYE PİYASALARI .................................... 28 3.2 SPEKÜLASYON .......................................................................................................................... 30 3.3 ULUSLARARASI PARA VE SERMAYE PİYASALARINDA SPEKÜLASYON .................... 31 3.4 SICAK PARA ................................................................................................................................ 34

3.4.1 Tanım .................................................................................................................................... 34 3.4.2 Türkiye’de Sıcak Paranın Gelişimi .................................................................................... 36

3.5 SICAK PARA, SPEKÜLASYON VE EKONOMİYE ETKİLERİ ............................................... 37 3.6 TÜRKİYE EKONOMİSİNDE YAŞANAN KRİZLERDE SPEKÜLATİF SERMAYENİN

YERİ VE ETKİLERİ ............................................................................................................................ 41 3.6.1 1994 ve 2001 Krizleri .......................................................................................................... 41 3.6.2 Krizler Sonrası Dönem ....................................................................................................... 43

Page 5: Fecir ŞENGÖZ

v

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ULUSLARARASI SPEKÜLATİF DÖVİZ VE SERMAYE HAREKETLERİNE ÖRNEKLER...... 45

4.1 CARRY TRADE ........................................................................................................................... 45 4.1.1 Şubat 2007 Dalgalanması ................................................................................................. 47 4.1.2 Mart 2008 Dalgalanması .................................................................................................... 48

4.2 HEDGE FONLAR ........................................................................................................................ 49 4.2.1 Hedging ve Hedge Fon Kavramları .................................................................................. 49 4.2.2 Hedge Fonların Tarihçesi................................................................................................... 51 4.2.3 Hedge Fon Piyasasında Gelişmeler ................................................................................. 52 4.2.4 Hedge Fonların Özellikleri ................................................................................................. 56 4.2.5 Hedge Fonların Kullandıkları Yatırım Stratejileri ............................................................ 59 4.2.6 Hedge Fonlar ve Krizler/ Yaşanmış Örnekler ................................................................. 63 4.2.7 Hedge Fonlarla İlgili Düzenlemeler .................................................................................. 65

4.2.7.1 Dünya’da Durum ......................................................................................................................... 65 4.2.7.2 Türkiye’de Durum ........................................................................................................................ 67

BEŞİNCİ BÖLÜM

SPEKÜLATİF HAREKETLERLE BAŞ ETMEDE BİR YÖNTEM: TOBİN VERGİSİ ................... 69

5.1 TOBİN VERGİSİ .......................................................................................................................... 69 5.2 TOBİN VERGİSİNDEN BEKLENENLER ................................................................................. 71 5.3 TOBİN VERGİSİ ALEYHİNDEKİ GÖRÜŞLER ........................................................................ 72

SONUÇ .................................................................................................................................................... 74

KAYNAKÇA ............................................................................................................................................ 77

Page 6: Fecir ŞENGÖZ

vi

TABLO VE ŞEKİLLER

Tablo 1: Finansal Serbestleşmenin Büyümeye Etkisi 8

Tablo 2: Dönemlere Göre Uluslararası Sermayenin Dağılımı 23

Şekil 1: 2002 ve Sonrasında Ekonomik Gelişmeler 44

Page 7: Fecir ŞENGÖZ

vii

GRAFİKLER

Grafik 1 : Yükselen Piyasalara Net Özel Sermaye Girişi 5

Grafik 2 : Ülke Gruplarına Göre Sermaye Akımları 16

Grafik 3 : Dönemlere Göre Sermaye Akımları 17

Grafik 4 : Ortalama Sermaye Girişleri 18

Grafik 5 : Türkiye’de Finansal Serbestleşme Sonrası Sermaye

Hareketleri 22

Grafik 6 : Türkiye’ye Net Sermaye Girişi 22

Grafik 7 : Türkiye’ye Giren Sermayenin Dağılımı 23

Grafik 8 : Türkiye’de Net Doğrudan Yatırımlar 24

Grafik 9 : Yerleşiklerin Yurtdışı Doğrudan Yatırımlarının Dağılımı 25

Grafik 10 : Yurtdışı Yerleşiklerin Türkiye’deki Doğrudan Yatırımları 25

Grafik 11 : Türkiye’de Portföy Yatırımları 26

Grafik 12 : Türkiye’de Diğer Yatırımlar 27

Grafik 13 : Türkiye’de Sıcak Paranın Gelişimi 36

Grafik 14 : Büyüme ve Yabancı Sermaye İlişkisi 39

Grafik 15 : Kısa Vadeli Faiz Oranları 47

Grafik 16 : Küresel Hedge Fonlar 53

Grafik 17 : Coğrafi Kaynağına Göre Hedge Fonlar 54

Grafik 18 : Asya Hedge Fonlarının Aktif Büyüklüğü 55

Grafik 19 : Asya Hedge Fonlarının Aktiflerinin Dağılımı 56

Page 8: Fecir ŞENGÖZ

1

GİRİŞ

Son yirmi beş yıldır uluslararası özel sermaye hareketleri tüm dünyada

hız kazanmış ve önemli miktarlara ulaşmıştır. 90’lı yıllardan itibaren ise

Türkiye de dahil bir çok gelişmekte olan ülkenin ardı ardına finansal

serbestleşmeye yönelmesi, uluslararası sermaye hareketlerini çekmeyi

hedefleyen istikrar programları uygulamaları ve küresel ekonomik

konjonktürün gelişmekte olan ülkeler lehine değişmesi, bu ülkeleri

uluslararası sermaye hareketlerinin baş aktörü haline getirmiştir.

Söz konusu finansal serbestleşme akımının hız kazanmasında

neoklasik temelli görüşler önemli rol oynamıştır. Bu görüşlere göre, sermaye

hareketlerinin serbestleşmesi sonucunda tasarruflar, yurt içi tasarrufları

yeterli olmayan gelişmekte olan ülkelere akacak; böylece yabancı sermaye,

gelişmekte olan ülkelerde büyüme için bir kaynak olarak kullanılacaktır. Bu

süreç, gelişmekte olan ülkelerdeki faiz oranları uluslararası faiz oranına inene

kadar devam edecektir. Ayrıca, sermaye hareketlerinin serbestliği,

hükümetleri daha disiplinli ve daha piyasa yanlısı politikalar izlemeye

zorlayacaktır.

Ancak, 1990’lı yıllarda, hem yurt içi finans piyasalarına hem de

uluslararası sermaye hareketlerine yönelik serbestleşme politikaları

uygulayan Türkiye de dahil bir çok ülkede ciddi krizler yaşanması, bu

görüşlerin geçerliliğini tartışmaya açmış, uluslararası sermayenin ülke

ekonomileri üzerindeki etkileri de yoğun olarak tartışılmaya başlanmıştır.

Uluslararası sermayenin, neoklasik teorinin öngördüğü şekilde, ülke

ekonomilerine yeterince olumlu katkıda bulunmaması; aksine, ülkeleri krize

götüren süreçte birincil ya da tetikleyici rol oynamış olmasının temel

nedenlerinden biri, kısa vadeli, spekülatif nitelikli olmasıdır.

Page 9: Fecir ŞENGÖZ

2

Zira, zaman içinde finansal piyasalar artan hızla derinleşirken, reel

ekonomi ile finans piyasaları arasındaki makas da giderek açılmıştır.

Küreselleşme ve bilgi-iletişim teknolojilerindeki gelişme ile birlikte uluslararası

sermayenin artan hareket kabiliyeti, yatırımcılara, daha yüksek riske karşın

kar oranlarını artırabilme şansı vermiş; böylece, uluslararası sermaye, yapı

olarak daha seçici, daha kısa vadeli, daha hareketli, daha tedirgin ve daha

spekülatif bir niteliğe kavuşmuştur. Uluslararası sermayeye hazırlıksız ve

denetimsiz şekilde hızla açılan ülkeler de, söz konusu spekülatif sermaye

hareketlerine açık hale gelmiştir.

Gerçekten de, gerek ülke deneyimleri, gerekse iktisat teorisi, spekülatif

nitelikli sıcak paranın ülke ekonomilerini olumsuz etkilediğini göstermektedir.

Sıcak paranın beklenmedik bir zamanda ülkeden kaçışı, krizlere neden

olmaktadır. Bu ani çıkışların yanı sıra, sıcak paranın kendisi de, ülkenin

ekonomik koşullarına ve yapısına göre başlı başına bir istikrarsızlık unsuru

olabilmektedir.

Bu nedenle iktisat yazınında, bir çok çalışma, spekülatif sermaye

hareketlerinin engellenmesi veya ekonomiler üzerindeki olumsuz etkilerinin

azaltılabilmesi amacına yönelik öneriler getirmektedir. Bu öneriler içinde en

çok tartışılan ve uygulanabilirlik açısından oldukça elverişli olan kontrol biçimi

Tobin Vergisi’dir. James Tobin’in, ilk kez 1972 yılında dile getirdiği bu öneri,

o yıllarda fazla önemsenmemiş olsa da, kısa vadeli sermaye hareketlerinin

günlük hacminin trilyon dolarlara ulaştığı günümüzde tekrar önem kazanmış

ve son yıllarda ulusal ve uluslararası platformlarda, ciddi biçimde ele alınıp

tartışılmaya başlanmıştır.

Günümüzde önemli büyüklüklere ulaşan, daha spekülatif ve kısa

vadeli hale gelen uluslararası sermaye hareketlerinin ekonomiye etkilerini

incelenmeyi ve bu bağlamda bir politika önerisi olarak Tobin Vergisinin

uygulanabilirliğini tartışmayı amaçlayan bu çalışmanın birinci bölümünde,

gelişmekte olan ülkelerde 90’lı yıllarda hız kazanan uluslararası finansal

Page 10: Fecir ŞENGÖZ

3

serbestleşme olgusu incelenmektedir. Finansal serbestleşmenin dayandığı

neoklasik temeller çerçevesinde uluslararası sermayeden beklenen

muhtemel faydalar tartışılmakta; serbestleşme sonrası dönemde uluslararası

sermayenin profili çıkarılmaktadır.

İkinci bölümde ise, birinci bölümdeki analizin benzeri Türkiye için

ortaya konulmaktadır. Bir başka deyişle, Türkiye’de finansal serbestleşme

süreci ele alınmakta; finansal serbestleşme öncesi ve sonrası dönemde

sermaye hareketlerinin miktarı ve kompozisyonu irdelenmektedir.

Üçüncü bölümde para ve sermaye piyasaları, sıcak para ve

spekülasyon kavramları açıklandıktan sonra, uluslararası spekülatif sermaye

hareketlerinin ülke ekonomilerine etkileri tartışılmaktadır. Bu amaçla,

uluslararası sermayenin ilgi odağı olan Türkiye’nin 1994 ve 2001 yıllarında

yaşadığı krizler de, spekülatif sermaye ve sıcak para açısından

irdelenmektedir. Bölümde son olarak Türkiye ekonomisinin krizler sonrası

dönemdeki gelişmelerine ilişkin bir saptama yer almaktadır.

Dördüncü bölümde ise, para ve sermaye piyasalarında spekülatif

hareketler, carry trade ve hedge fonlar çerçevesinde ele alınmaktadır. Özü

itibariyle hem arbitraja dayalı hem de spekülatif nitelikli bir pozisyon stratejisi

olan carry trade, son birkaç yıldır dünya piyasalarındaki likiditeyi belirleyen

temel stratejilerden biri olması; hedge fonlar ise uyguladıkları saldırgan ve

spekülatif stratejiler sonucunda piyasalarda dalgalanmalara ve likidite

sıkışıklıklarına yol açmaları ile son yıllarda sıkça gündeme gelmesi nedeniyle

incelemeye konu olmuştur.

Çalışmanın son bölümde, ilk kez 1972 yılında ortaya atılmış olan,

ancak spekülatif sermaye nedeniyle bir çok ülkede yaşanan krizler

sonucunda, son yıllarda tekrar gündeme gelen Tobin Vergisi’ne değinilmekte;

bu verginin olumlu ve olumsuz yanları anlatılmaktadır.

Page 11: Fecir ŞENGÖZ

4

BİRİNCİ BÖLÜM

ULUSLARARASI FİNANSAL SERBESTLEŞME VE SERMAYE HAREKETLERİ

1.1 ULUSLARARASI FİNANSAL SERBESTLEŞME

90’lı yıllar birçok gelişmekte olan ülke açısından uluslararası finansal

serbestleşmenin hız kazandığı bir dönem olarak kabul edilmektedir. Bu

dönemde, gelişmekte olan ülkeler, kaynak yetersizliğine dayanan istikrarsız

büyüme oranlarının çözümü olarak uluslararası sermaye hareketlerini

çekmeyi hedefleyen istikrar programları uygulamıştır. Bu da uluslararası özel

sermaye hareketlerinin başta yükselen piyasalar olmak üzere gelişmekte

olan ülkelere yönelmesine ortam hazırlamıştır.

Grafik 1’de son 20 yılda yükselen piyasalara yönelen sermaye

görülmektedir.

Page 12: Fecir ŞENGÖZ

5

Uluslararası sermayenin gelişmekte olan ülkelere doğru yönelmesinde

küresel ekonomik konjonktürün bu ülkeler lehine olması öncelikli rol

oynamıştır. Gelişmiş piyasalardaki fırsatların giderek azalması ve gelişmiş

ülkelerin büyüme hızlarının yavaşlaması, dış yatırımcıları yeni pazarlar

aramaya yöneltmiştir. Gelişmekte olan ülkelerin birçoğu ise liberal ekonomi

programlarına geçmiş, yabancı sermaye kısıtlamalarını kaldırmış veya

düzenlemiş, özelleştirmelere hız vermiş ve sermaye piyasalarında teknolojiye

önemli derecede yatırım yapmıştır. Bu nedenle yatırımcılar, daha dinamik

ekonomilere ve daha yüksek büyüme oranlarına sahip olan gelişmekte olan

ülkelere yönelmiştir.1 Ayrıca bu ülkelerde faiz oranlarının diğer ülkelere

kıyasla yüksekliği de kısa dönemli sermayenin ülke tercihini belirleyen

unsurlar arasında yer almıştır.

1 Erdem Sağlamer, Dolaylı Yabancı Sermaye Yatırımları ve Dış Yatırımcıların Türk Sermaye Piyasasına Çekilmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İşletmecilik Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2003 s.48

Page 13: Fecir ŞENGÖZ

6

1990’lardan sonra uluslararası finansal serbestleşmenin

yaygınlaşmasında özellikle neoklasik temelli görüşler rol oynamıştır.

Finansal serbestleşmeyi destekleyen bu görüşlerin temelinde tüm

dünyada yatırımdan elde edilen kazanç eşitlenene, bir başka deyişle

gelişmekte olan ülkelerdeki faiz oranları, uluslararası faiz oranı düzeyine

inene kadar sermayenin gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere akacağı

düşüncesi yatmaktadır. Zira uluslararası sermaye piyasaları, küresel

tasarrufları, nerede olursa olsun en üretken yerlerde değerlendirir ve bunun

için belirsizlikleri azaltacak bilgiyi sağlar. Dolayısıyla finansal piyasalar etkin

çalışır, tasarruflar küresel ölçekte dağılır ve faiz oranları ile yatırımların getiri

oranları eşitlenir.

Finansal serbestleşme taraftarı bu görüşlere göre ayrıca, finansal

piyasalar finansal araçları artırır, kredi maliyetlerini düşürerek yatırımlar için

kullanılacak kaynakları çoğaltır. Özellikle sermaye kıtlığı çeken gelişmekte

olan ülkeler bu vesileyle sermayeye kavuşur ve büyüme hızları artar. Bu

düşünceden hareketle yabancı sermayenin, gelişmekte olan ülkelerin

büyümelerinde kaynak teşkil edeceği görüşü 90’lı yıllarda yaygınlık

kazanmıştır. Bu dönemde IMF ve Dünya Bankası tarafından gelişmekte olan

ülkelere önerilen ekonomik programlar da bu düşünceyi yansıtmaktadır.

Uluslararası sermaye hareketlerinin serbestleşmesini savunanların bir

diğer argümanı ise, uluslararası sermaye piyasası yatırımcılarının herhangi

bir ülkedeki politika uygulamalarına anında tepki vererek, kötü politikaların

cezalandırılmasına ve iyi politikaların ödüllendirilmesine olanak

sağlayacağıdır. Dolayısıyla sermaye hareketlerinin serbestliği, hükümetleri

daha disiplinli ve daha piyasa yanlısı politikalar izlemeye zorlayacaktır.2

2 Nurhan Yentürk, Körlerin Yürüyüşü-Türkiye Ekonomisi ve 1990 Sonrası Krizler, 2. Baskı, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Ekim 2005, s.100.

Page 14: Fecir ŞENGÖZ

7

Ancak, 1990’lı yıllarda, bu ülkelerin birçoğu oldukça ciddi ekonomik ve

mali krizlerle karşı karşıya kalmıştır. Söz konusu ülkelerin aynı dönemlerde

hem yurt içi mali piyasalarına hem de uluslararası sermaye hareketlerine

yönelik serbestleşme politikaları uygulamaları, bu politikaların krizlerle ilişkisi

olabileceği düşüncesini yaygınlaştırmış; uluslararası sermaye hareketlerinin

serbest bırakılması taraftarı olan neoklasik görüşlerin geçerliliği de

tartışılmaya başlanmıştır.

Uluslararası sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesine getirilen

temel eleştirilerin başında finansal piyasaların etkin çalıştığı varsayımının

geçersizliği gelmektedir. Günümüz koşullarında özellikle gelişmekte olan

ülkelerde finans piyasaları etkin çalışmadığı gibi tasarruf ve yatırımlardan da

bağımsız hareket etmektedir. Finans piyasaları artan hızla derinleşirken, reel

ekonomi ile finans piyasaları arasındaki makas giderek açılmıştır.

Bir diğer eleştiri ise söz konusu hareketlerin özellikle gelişmekte olan

ülkelerin makro ekonomik dengelerini olumsuz etkileyebileceği yönündedir.

Zira, gelişmekte olan ülkelerde mali piyasalar sığ olup, sermaye hareketleri

serbestleştirilmeden önce ekonomik ve hukuki alt yapının hazırlanmış olması

gerekir. Ancak, 1990’larda görülen hızlı serbestleşme akımı sırasında bu

şartların Türkiye de dahil olmak üzere çoğu gelişmekte olan ülkede tam

anlamıyla sağlanamamış olduğu açıktır. Bu durum da söz konusu ülkelerde

yaşanan krizleri derinleştirmiştir.

Ayrıca, büyüme amacıyla uluslararası sermayeye kapılarını açan

gelişmekte olan ülkelerde, kısa vadeli sermaye akımlarının kesilmesi ve

sermaye çıkışlarının yaşanması sonucu, mali krizler meydana gelmekte ve

bu ülkelerin eskisinden daha fazla finansal kaynağa ihtiyaç duyduğu

görülmektedir.

Finansal serbestleşme ile büyüme arasındaki ilişkiyi açıklamaya

yönelik çalışmalarda da birbirinden farklı sonuçlara ulaşılması, uluslararası

Page 15: Fecir ŞENGÖZ

8

finansal serbestleşmenin büyümeye yol açacağı görüşünü zayıflatmıştır. Bir

başka deyişle, büyüme ile ülkenin dışa açık olması arasındaki bağlantı

konusunda tam bir fikir birliği oluşmamıştır. Söz konusu çalışmalar Tablo1’de

özetlenmiştir.

Çalışmaİncelenen Ülke Sayısı

İncelenen Dönem Büyümeye Etkisi

King ve Levine (1993) pozitif

Levine (1997) pozitif

Rajan ve Zingals (1998) pozitif

Beck,Levine ve Loayza (2000) pozitif

Edison (2004) pozitif

Carmignani ve Chowdhury (2005) pozitif

Alesina, Grilli ve Milesi-Ferretti (1994) 20 1950-89 etkisiz

Grilli ve Milesi-Feretti (1995) 61 1966-89 etkisiz

Ouinn (1997) 58 1975-89 Pozitif

Kraay (1998) 117 1985-97 etkisiz/her iki yönde

Rodrik (1998) 95 1975-89 etkisiz

Klein ve Olivei (2000) 92 1986-95 pozitif

Chanda (2001) 116 1976-95 her iki yönde

Arteta, Eichengreen ve Wyplosz (2001) 51-59 1973-92 her iki yönde

Bekaert, Harvey ve Lundblad (2001) 30 1981-97 pozitif

Edwards (2001) 62 1980'ler fakir ülkelerde etkisiz

O'Donnell (2001) 94 1971-1994 etkisiz/her iki yönde

Resien ve Soto (2001) 44 1986-97 her iki yönde

Edison, Klein, Ricci ve Slok (2002) 89 1973-95 her iki yönde

Edison, Levine, Ricci ve Slok (2002) 57 1980-2000 etkisiz

Tablo 1: Finansal Serbestleşmenin Büyümeye Etkisi

Kaynak: IMF Course on Financial Programming and Policies,Turkey, Şubat 2008 ve Maliye Dergisi, sayı 153,Temmuz-Aralık 2007

Son olarak, gelişmekte olan ülkelere sermaye akışının artması her

zaman faiz oranlarını düşürmemekte ve ülkelerarası yatırım oranlarının

Page 16: Fecir ŞENGÖZ

9

yakınsaması söz konusu olamamaktadır. Hatta, özellikle yurt içine sermaye

akışındaki aşırılık, kamu açığı ve kamu faiz ödemelerinin büyümesiyle ilişkili

olarak faiz oranlarını yükseltmektedir.3 Sonuçta, kamu tasarruflarında azalma

ve dış borç stokunda artışla birlikte faiz oranları tekrar artmaktadır. “Borç

ödemek için tekrar borçlanma” şeklinde özetlenebilecek olan bu döngü,

özellikle sermaye akımlarını cari harcamaları artırma amacıyla kullanan

gelişmekte olan ülkelerde daha güçlü olarak ortaya çıkmaktadır. Faiz

oranlarındaki artışın bir başka sebebi ise gelişmekte olan ülkelere sermaye

girişinin, esasen rantiyerlerin spekülatif hareketlerinden etkilenmesidir.

Spekülatif hareketler reel yatırım fırsatlarından çok, kısa vadeli kazançlara

yöneldiklerinden, yatırımın farklı ülkelerdeki getiri oranları arasındaki fark

azalmamaktadır.4

Finansal serbestleşmeyle birlikte özellikle gelişmekte olan ülkelere

yönelen sermaye akımlarının yönü ve düzeyi üzerinde, sermaye çeken

ülkedeki genel makroekonomik durum, siyasi istikrar, döviz kuru rejimi,

kambiyo rejimi, faiz oranları, finansal piyasaların yapısı gibi bir takım faktörler

etkili olmaktadır. Ülkenin iç koşulları kadar global likiditenin durumu ve

uluslararası yatırımcının risk iştahındaki değişmeler de sermaye

hareketlerinin miktarını belirlemektedir. Ayrıca uluslararası entegrasyonlara

üyelikler veya uluslararası anlaşmalara imza atılması, ülke riskini azaltmakta

ve yatırımcılara, uygulanacak ekonomi politikalarının kararlılığı konusunda

pozitif bir sinyal göndererek sermaye hareketlerinin yönü ve miktarında rol

oynamaktadır.

3 Yentürk, a.g.e., s 101-102. 4 Yentürk, a.g.e.,s 101-102.

Page 17: Fecir ŞENGÖZ

10

1.2 ULUSLARARASI SERMAYE HAREKETLERİ

1.2.1 Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Sınıflandırılması

Uluslararası sermaye hareketleri literatürde çeşitli şekillerde

sınıflandırılmaktadır. Ancak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ödemeler

dengesi sunumu kapsamında yapılan sınıflandırmaya göre uluslararası

sermaye hareketleri, doğrudan yatırımlar, portföy yatırımları ve diğer

yatırımlardan oluşmaktadır.

Bununla birlikte Avrupa Birliği direktiflerinde de bu konuya ilişkin resmi

bir tanım yer almıştır. Söz konusu 1988/361/EEC sayılı direktife göre

uluslararası sermaye hareketleri şu şekilde sınıflandırmıştır:5

1- Dolaysız yatırımlar

2- Gayrımenkul yatırımları.

3- Normal olarak sermaye piyasasında işlem gören senetlere ilişkin

transferler.

4- Kollektif yatırım şirketleri katılma belgelerine ilişkin transferler.

5- Normal olarak para piyasasında işlem gören senetler ve diğer araçlara

ilişkin transferler.

6- Finansal kurumlardaki cari ve mevduat hesaplarına ilişkin işlemler.

7- Toplulukta oturan bir kişinin taraf olduğu ticari işlemlere veya hizmet

edimine ilişkin krediler.

8- Ticari ikraz ve krediler.

9- Teminat mektupları, diğer garantiler ve rehinat

10- Sigorta sözleşmelerinin ifasına ilişkin transferler.

11- Kişisel sermaye hareketleri.

12- Mali kıymetlerin fiziki ithal ve ihracı. 5 Council Directive of 24 June 1988 for the Implementation of Article 67 of the Treaty (88/361/EEC) (Erişim) http://eur- lex.europa.eu/smartapi/cgi/sga_doc?smartapi!celexapi!prod!CELEXnumdoc&numdoc=31988L0361&model=guichett&lg=en

Page 18: Fecir ŞENGÖZ

11

13- Diğer sermaye hareketleri.

Bu çalışmada ise uluslararası sermaye hareketleri, temel olarak

ödemeler dengesi sunumunda yer alan tasnife uygun olmakla birlikte,

aşağıdaki şekilde sınıflandırılmıştır:

1- Resmi Sermaye Akımları

2- Doğrudan Yabancı Yatırımlar

3- Dolaylı Yabancı Yatırımlar

1.2.1.1 Resmi Sermaye Akımları

Uluslararası resmi sermaye akımları kredi ve hibe şeklinde, ekonomik

kalkınma amaçlı olarak ülkeye giren yabancı kaynaklı fonlardır. Krediler,

vadesi olan ve faiziyle birlikte geri ödenen fonlarken, hibeler bağış

niteliğindeki fonlardır. Resmi sermaye akımları içinde hibelerin payı göreceli

olarak düşük olduğundan resmi sermaye hareketi olarak öncelikle krediler

anlaşılmaktadır.

Uluslararası resmi sermaye akımları ekonomik kalkınma amacı ile

verildikleri için bunlara dış yardım da denilmektedir.6

1.2.1.2 Doğrudan Yabancı Yatırımlar

Doğrudan yabancı yatırım bir ülkede bir firmayı satın almak, yeni

kurulan bir şirket için kuruluş sermayesi sağlamak veya mevcut bir şirketin

sermayesini arttırmak yoluyla o ülkede bulunan şirketler tarafından diğer bir

ülkede bulunan şirketlere yapılan ve kendisiyle birlikte teknoloji, işletmecilik

bilgisi ve yatırımcının kontrol yetkisini de beraberinde getiren yatırımdır. Bu

niteliğinden hareketle, bir ekonomide yerleşik bir kuruluşun bir başka

6 Halil Seyidoğlu, Uluslararası İktisat, Teori Politika ve Uygulama, 14. baskı, İstanbul, 2001, s.696.

Page 19: Fecir ŞENGÖZ

12

ekonomide yerleşik bir şirkette uzun vadeli ve kalıcı yatırım yapmak,

yönetiminde söz sahibi olmak amacıyla, şirket hisselerinin yüzde 10’unu aşan

miktarda yaptığı yatırım doğrudan yatırım sayılmaktadır.7

Doğrudan yabancı yatırımlar, diğer uluslararası sermaye

hareketlerinden farklı olarak sadece sermaye değil, marka, teknoloji, üretim

faktörü, işletmecilik bilgisi, know-how gibi maddi ve maddi olmayan çeşitli

varlıkların transferini de içerir. Ayrıca bu yatırımlar, yatırımcıya yatırımını

yönetme ve kontrol etme yetkisi verir. Zira yatırımcı yurt dışındaki işletmenin

mülkiyetine kısmen veya tamamen sahiptir. Bu durum, doğrudan yatırımları

portföy yatırımlarından ayıran en temel özelliktir.

Doğrudan yatırımlar gittikleri ülkede sermaye miktarını artırmanın yanı

sıra, istihdam yaratmakta ve piyasada rekabeti artırarak yerli ekonomiye

dinamizm kazandırmaktadır. Ayrıca yatırımcı, sermaye ile birlikte işletmecilik

bilgisi ve teknoloji gibi faktörleri de getirdiğinden, ev sahibi ülkenin teknoloji

birikimine de katkıda bulunmaktadır.

Söz konusu yatırımlar, özellikleri gereği çoğunlukla çok uluslu şirketler

tarafından yapılır. Her ne kadar bir özel kişinin yurt dışında bir üretim tesisi

kurması veya satın alması düşünülebilirse de, asıl olarak bu yatırımları

gerçekleştirenler çok uluslu şirketlerdir. Ana merkezin denetimi altında yurt

dışında faaliyet gösteren işletmeye “yabancı sermaye şirketi, bağlı şirket,

şube, yavru şirket” gibi isimler verilmektedir. Yavru şirket genellikle ana

şirketin elindeki teknoloji, ticari sırlar, yönetim bilgileri, ticaret ünvanı ve

benzeri kolaylıklardan yaralanır. Karşılığında ise ona kısmen ya da tamamen,

kazanılan karı, hammaddeyi, yarı işlenmiş veya mamul malları aktarır. 8

7 “Ödemeler Dengesi İstatistikleri Tanım ve İlkeleri ile Türkiye Uygulaması”, s.17. (Erişim) http://www.tcmb.gov.tr/odemedenge/odemet.pdf 8 Seyidoğlu, a.g.e., s.664.

Page 20: Fecir ŞENGÖZ

13

Avrupa Birliğinin 1988/361/EEC sayılı sözkonusu direktifinde

doğrudan yatırımlar da tanımlanmıştır. Buna göre, doğrudan yatırımlar, dört

ana kategoriye ayrılmaktadır:9

1-Tümüyle sermaye sağlayan şahsa ait şubeler açmak, bunları genişletilmek

veya yeni firmalar kurmak ve mevcut firmaları bütünüyle satın almak,

2- Kalıcı ekonomik bağlar oluşturmak veya sürdürmek amacıyla yeni veya

mevcut bir firmaya iştirak etmek,

3- Kalıcı ekonomik bağlar oluşturmak veya sürdürmek amacıyla uzun vadeli

kredi açmak,

4- Mali kurumların kalıcı ekonomik ilişkiler kurmak ya da sürdürmek amacıyla

açtıkları krediler.

Tanımdan yola çıkarak doğrudan yatırımları portföy yatırımlarından

ayıran temel özelliğin “kalıcı ekonomik bağlar oluşturmak/yatırımlar yapmak

amacı” olduğu öne sürülebilir. Ortak girişimler, şirketler arası birleşmeler ve

stratejik iş birlikleri de doğrudan yabancı sermaye yatırımı içinde yer

almaktadır. Bütün bu girişim türlerindeki ortak noktanın yine kalıcı ekonomik

bağ oluşturmak veya sürdürmek olduğu açıktır.

1.2.1.3 Dolaylı Yabancı Yatırımlar

Dolaylı yabancı yatırımlar, portföy yatırımları, türev araçlara yapılan

yatırımlar, ticari ve nakdi krediler gibi sermaye hareketlerini içermektedir.

9 (Erişim) http://eur lex.europa.eu/smartapi/cgi/sga_doc?smartapi!celexapi!prod!CELEXnumdoc&numdoc=31988L0361&model=guichett&lg=en

Page 21: Fecir ŞENGÖZ

14

Kısaca menkul değerlere yapılan yatırımlar olarak tanımlanan portföy

yatırımları, genellikle devlet ya da özel kuruluşların bono ve tahvilleri ile hisse

senedi ve diğer para piyasası araçlarını içermekteyse de10 dolaylı yabancı

yatırımların bir çok kaynakta portföy yatırımları ile aynı anlamda kullanıldığı

görülmektedir.

Finansal türevler ise, bir dayanak varlığın değerine bağlı ancak bu

dayanak varlıktan bağımsız olarak alım-satımı yapılan finansal araçlardır.

Türev işlemler, ileri bir tarihte yapılacak alım-satımın şartlarını bugünden

belirleyen ve tarafları hukuki olarak bağlayan sözleşmeler ile gerçekleştirilir.11

Bu piyasalarda alım satımı yapılan enstrümanların türev ürünler olarak

adlandırılmasının nedeni, söz konusu finansal enstrümanların nakit

piyasalarda işlem gören hisse senedi, tahvil gibi temel yatırım araçları

kullanılarak oluşturulması; değerlerinin, dayandıkları nakit piyasada işlem

gören temel yatırım araçlarının değerlerinden türetilmiş olmasıdır.12

Türev işlemler, esasen vadeli işlemler (future) ve opsiyon

sözleşmelerinden oluşsa da swap ve forward işlemleri de türev araçlar olarak

işlem görmektedir.

Türev piyasaların temelini oluşturan future ve opsiyon işlemleri

çoğunlukla organize borsalarda yapılmakta, bunun doğal bir sonucu olarak

da, vade, sözleşme büyüklüğü, alınacak teminatlar, fiyat adımları gibi işlem

kriterleri ilgili borsalar tarafından belirlenmektedir. Organize borsalarda işlem

gören future ve opsiyon sözleşmelerinin standartlaştırılmasının en önemli

nedeni piyasanın likit olmasını sağlamaktır. Swap ve forward işlemleri ise

tezgahüstü piyasalarda gerçekleştirilmektedir.

10 “Ödemeler Dengesi İstatistikleri Tanım ve İlkeleri ile Türkiye Uygulaması”, s.7. (Erişim) http://www.tcmb.gov.tr/odemedenge/odemet.pdf 11 “Ödemeler Dengesi İstatistikleri Tanım ve İlkeleri ile Türkiye Uygulaması”, s.8. (Erişim) http://www.tcmb.gov.tr/odemedenge/odemet.pdf 12 Yücel Ayrıçay, “Türev Piyasaların Gelişmekte Olan Piyasalara Olası Etkileri” Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2003/1, s.2.

Page 22: Fecir ŞENGÖZ

15

Korunma, spekülasyon ve arbitraj amacıyla alıp satılan ve günümüzde

giderek talebi artan türev araçlar, bankalar, aracı kurumlar, yatırım fonları,

finansal olmayan şirketler ve bireysel yatırımcılar gibi çok geniş bir kesim

tarafından kullanılmaktadır.

Türev araçlar, geleneksel yatırım araçlarının sunamadığı bazı

özelliklere sahiptir. Bu özelliklerin başında geleneksek piyasalarda yatırım

için kullanılmayan emtianın, bu piyasalarda bir yatırım aracı olarak

kullanılması gelmektedir. Örneğin, Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsasında

işlem gören Egepamuk ve Anadolu Kırmızı Buğday Vadeli İşlem

Sözleşmeleriyle üretici, sanayici ve tüccarlar spot piyasadaki fiyat

dalgalanmalarından kendilerini korumak üzere önemli bir risk yönetim

aracına kavuştuğu gibi aynı zamanda finansal alanda faaliyet gösteren

kurumlar da yeni bir yatırım aracını portföylerine eklemektedir. Böylelikle

pamuk ve buğday sadece tarım ürünü olmaktan çıkarak bir yatırım aracına

dönüşmektedir.

Türev araçların bir başka özelliği ise, geleneksel yatırım araçlarında

bulunmayan yatırım şekillerinin türev piyasalarda söz konusu olabilmesidir.

Örneğin Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsasında İMKB 30 ve İMKB 100 Vadeli

İşlem Sözleşmeleriyle yatırımcılar herhangi bir hisse senedine değil de, İMKB

30 ve İMKB 100 endekslerine yatırım yapma fırsatına kavuşmaktadır.

Yatırımcılar endeksin yukarı gitmesi beklentisi karşısında uzun pozisyon

alabilecekleri gibi aynı zamanda endeksin aşağı yönlü hareketi için de kısa

pozisyon alarak kar elde edebilmektedir.

Son olarak, türev piyasalarda işlem maliyetleri de geleneksel

piyasalardan daha düşük olabilmektedir.

Portföy yatırımları ve türev araçların dışındaki ticari ve nakdi krediler,

banka mevduatları, bankaların yurtdışı muhabirleri nezdindeki döviz varlıkları

da dolaylı yabancı sermaye grubuna girmektedir.

Page 23: Fecir ŞENGÖZ

16

1.2.2 Uluslararası Sermayenin Profili

Son 20 yıldır uluslararası özel sermaye hareketleri tüm dünyada hız

kazanmış ve önemli miktarlara ulaşmıştır. Söz konusu sermaye akımlarının

temel özelliği, sermayenin önemli bir miktarının yükselen piyasalara yönelmiş

olmasıdır.

Bu dönemde yükselen piyasa ekonomilerinde iki büyük özel sermaye

dalgası yaşanmıştır. Bunlardan ilki 90’lı yıllarda yaşanmış ve 97-98 Asya

Krizi ile aniden sona ermiştir. İkincisi ise 2002’den itibaren dünya

ekonomisinde görülen likidite bolluğu sonucu ortaya çıkmıştır.

Bu iki dönemde sermayenin yöneldiği ülkeler farklılık arz etmektedir.

90’lı yıllarda uluslararası sermayenin öncelikli tercihi Latin Amerika ve

yükselen Asya iken; 2000’li yıllardaki dalgada Yükselen Avrupa ve

Türkiye’nin de içinde bulunduğu diğer yükselen piyasa ekonomileri başrolü

oynamıştır. Bu dönemde Brezilya hariç, Latin Amerika eski popülaritesini

kaybederken, Avrupa'daki gelişmekte olan ülkeler uluslararası sermayenin

ilgi odağı olmaya başlamıştır. Bu değişimde, Rusya ve Doğu Avrupa'daki eski

Page 24: Fecir ŞENGÖZ

17

sosyalist ülkelerin kapitalistleşme sürecine girmesi ve cari açıklarındaki artışa

paralel şekilde kaynak ihtiyacı içinde bulunmaları başlıca etkenlerdir.

Yükselen piyasalara yönelen sermayenin profili de dönemlere göre

farklılık arz etmektedir. Uluslararası sermaye akımları, 90’lı yıllarda uzun

dönemli yatırımdan ziyade portföy yatırımı ve kısa dönemli işlemler şeklinde

gerçekleşirken, 2000’li yıllarda gelişmiş ülkeler haricinde doğrudan

yatırımların arttığı görülmektedir.

Page 25: Fecir ŞENGÖZ

18

2002 yılından beri dünya piyasalarına hakim olan küresel risk iştahı ve

likidite bolluğu, 2007 ortalarından itibaren ABD mortgage krizi ve giderek

artan resesyon endişeleri nedeniyle azalmıştır. Sonuç olarak 2007 yılı

ortalarında yükselen piyasalara sermaye akımları bir süre durmuşsa da bu

duraklama, kısa süreli olmuştur. Yaşanan likidite sıkışıklığının asıl olarak

gelişmiş ülkeler -özellikle ABD- kaynaklı olması ve bu ülkelerin merkez

bankalarının likidite sıkışlığına karşı faiz indirimlerine gitmeleri bu durumda

temel etken olmuştur.

Page 26: Fecir ŞENGÖZ

19

İKİNCİ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE FİNANSAL SERBESTLEŞME VE SERMAYE HAREKETLERİ 2.1 TÜRKİYE’DE FİNANSAL SERBESTLEŞME

1980’lerin başından itibaren, gelişmekte olan ülkelerin birçoğunda

görüldüğü gibi, Türkiye’de de yeni bir ekonomik gelişim ve serbestleşme

programı uygulamaya konulmuştur. Bu dönemde, Türk sermaye

piyasalarında, sağlıklı sermaye hareketlerine yönelik olarak gerek mevzuat

değişiklikleri gerekse kurumların oluşturulması yönünde önemli gelişmeler

kaydedilmiştir. Bu çerçevede zaman içinde yabancı paranın yurt içi ve

dışında serbest dolaşımı sağlanmış, yabancı sermaye yatırımları teşvik

edilmiş, kar transferlerine kolaylık getirilmiş, sermaye piyasasına ilişkin

düzenlemeler yapılmıştır. 1981 yılında Sermaye Piyasası Kanunu yürürlüğe

konmuş, 1982 yılında ise menkul kıymetler piyasasının idaresinden,

kontrolünden ve mevzuatının düzenlenmesinden sorumlu olmak üzere

Sermaye Piyasası Kurulu kurulmuştur. Bu gelişmeleri müteakiben 1985 yılı

sonunda İstanbul Menkul Kıymetler Borsası faaliyete geçmiştir.

1980 yılında başlatılan liberalizasyon süreci Ağustos 1989’da

yayınlanan 32 sayılı karar ile güçlendirilmiştir. Söz konusu karar ile yabancı

sermaye ve döviz işlemleriyle ilgili olarak getirilen düzenlemelerin başlıcaları

şunlardır:

Türkiye'ye döviz ithali serbesttir. (madde 4-a)

Türkiye'de yerleşik kişilerin beraberlerinde döviz bulundurmaları,

bankalar, yetkili müesseseler, PTT ile kıymetli maden aracı kuruluşlarından

döviz satın almaları, dövizleri bankalarda açacakları döviz hesaplarında

tutmaları, efektif olarak kullanmaları, bankalar vasıtasıyla yurt içinde ve yurt

dışında tasarruf etmeleri serbesttir. (madde 4-b)

Page 27: Fecir ŞENGÖZ

20

Türkiye'de yerleşik kişiler ile dışarıda yerleşik kişilerin, bankalar

vasıtasıyla yurt dışına döviz transfer ettirmeleri serbesttir. (madde 4-e)

Yabancı yatırımcıların Türkiye’deki faaliyet ve işlemlerinden doğan net

kâr, temettü, satış, tasfiye ve tazminat bedelleri, lisans, yönetim ve benzeri

anlaşmalar karşılığında ödenecek meblağlar bankalar aracılığıyla yurt dışına

serbestçe transfer edilebilir. (Madde 12)

Menkul kıymetlerin ve diğer sermaye piyasası araçlarının yurda

getirilişi ve çıkışı serbesttir. (madde 15)

Dışarıda yerleşik kişilerin, (yurtdışındaki yatırım ortaklıkları ve yatırım

fonları dahil) her türlü menkul kıymetler ile diğer sermaye piyasası araçlarını

Sermaye Piyasası Mevzuatına göre yetkili bulunan bankalar ve aracı

kurumlar vasıtasıyla satın almaları, satmaları, bu kıymetler ve araçlara ait

gelirler ile bunların satış bedellerini bankalar aracılığıyla transfer ettirmeleri

serbesttir. (madde 15 d-i)

Bu kararla kambiyo kontrolüne son verildiği gibi, İstanbul Menkul

Kıymetler Borsası’na kote olan menkul kıymetler üzerinde işlem yapmak

isteyen yabancı kurumsal ve bireysel yatırımcılara getirilmiş olan bütün

sınırlamalar da kaldırılmıştır. Bu düzenlemeyle, Türk hisse senetleri ve tahvil

piyasaları, sermayenin ve karların yurtdışına çıkarılmasına hiçbir engel

getirilmeksizin yabancı yatırımcılara açık hale gelmiştir.

1991 yılında ise Türk Sermaye Piyasalarının Modernizasyonu Projesi

çerçevesinde Türkiye’de vadeli işlemler ve opsiyon sözleşmelerinin işlem

görmesi konusu gündeme gelmiş13 ve 2005 yılında Vadeli İşlemler ve

Opsiyon Borsası faaliyete geçmiştir. Bu borsa ile, finansal sistemin sunduğu

hizmetlerin kapsamının genişletilmesi, böylece hem finansal hem de reel

13 Vobjektif, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası Aylık Haber Bülteni, Sayı 4, Şubat 2005, s.4. (Erişim) http://www.vob.org.tr/VOBPortalTur/docs/VobjektifSubat2005.pdf

Page 28: Fecir ŞENGÖZ

21

kesime, spot piyasada ortaya çıkan risklere ve fiyat değişimlerine karşı

korunma imkanı sağlanması amaçlanmıştır. Ayrıca yabancı yatırımcıların

kendi ülkelerinde kullanmaya alışkın oldukları türev ürünlere VOB aracılığıyla

ulaşabilmesi de hedeflenen gelişmeler arasındadır.

Yapılan tüm bu düzenlemeler ile finans piyasası dünyadaki gelişmeler

paralelinde yapılandırılmış, gelişmekte olan diğer ülkelerdeki eğilime paralel

şekilde finansal serbestleşme tamamlanmıştır.

2.2 TÜRKİYE’DE ULUSLARARASI SERMAYE HAREKETLERİ

Türkiye’nin 80’li yıllarda başlayan dünya ekonomisi ile bütünleşme

süreci 2000’li yıllarda giderek hız kazanmıştır. Dünyada küreselleşmenin ve

rekabetin yoğun olarak gerçekleştiği bu dönemde, sermaye hareketleri tüm

ülke ekonomilerinde olduğu gibi Türkiye ekonomisinde de önemli gelişmelere

yol açmıştır.

Ancak sermaye hareketleri serbestleştirilmeden önce mali ve yapısal

reformlar gerçekleştirilmemiş ve gereken alt yapı hazırlanmamıştır. Söz

konusu dönemde yurt içi finans ve sermaye piyasaları ne nitelik ne de nicelik

bakımından uluslararası düzeydeki benzerleriyle karşılaştırılabilecek

durumdadır. Bu şartlar altında sermaye hareketleri, dış tasarrufların

ekonomik büyümeyi hızlandıracağı düşüncesi ve kamunun artan finansman

ihtiyacını karşılama gerekliliği ile serbestleştirilmiştir.

1989 sonrası finansal piyasalardaki serbestleşme ile birlikte sermaye

hareketlerinde görülen hareketlenme Grafik 5’te açıkça görülmektedir.

Page 29: Fecir ŞENGÖZ

22

(Milyon Dolar)

-25.000

-15.000

-5.000

5.000

15.000

25.000

35.000

45.000

1975

1976

1977

1978

1979

1980

1981

1982

1983

1984

1985

1986

1987

1988

1989

1990

1991

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

1999

2000

2001

2002

2003

2004

2005

2006

2007

Finans Hesabı+Net Hata Noksan Rezerv Varlıklar

Grafik 5: Finansal Serbestleşme Sonrası Sermaye Hareketleri

-5.000

0

5.000

10.000

15.000

20.000

25.000

30.000

35.000

40.000

1990

1991

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

1999

2000

2001

2002

2003

2004

2005

2006

2007

Grafik 6 :Net Sermaye Girişi

(Milyon Dolar)

2000’li yıllarda ülkeye giren yabancı sermaye akımlarında gözle

görülür bu gelişmenin ardında, sağlanan yüksek büyüme, para politikasının

artan kredibilitesi ve sıkı mali disiplin gibi ekonomik gelişmelere ek olarak,

Türkiye’nin AB ile tam üyelik müzakere sürecine girmesi ve bu süreçte

Avrupa Birliği standartlarına yönelik yapısal reformların gerçekleştirilmeye

başlanması gibi olumlu siyasi etmenler yatmaktadır. Bu gelişmeler Türkiye

ekonomisiyle ilgili beklentileri iyimser hale getirerek ekonomiye duyulan

Page 30: Fecir ŞENGÖZ

23

güveni artırmıştır. Artan güven ortamı, Türkiye’nin, uluslararası sermayenin

ilgi gösterdiği ekonomilerden biri haline gelmesini sağlamış ve Türkiye’ye

sermaye girişleri hızlanmıştır. 2002 sonrası dönemde küresel likidite bolluğu,

risk iştahındaki artış ve son yıllarda düşmeye başlamakla birlikte, dünya

ortalamasının üzerinde kalmaya devam eden reel faizler de bu gelişmeyi

desteklemiştir. Böylece 2002 yılından itibaren ülkeye sürekli net sermaye

girişi söz konusu olmuş, giderek artan ve 2002 yılında 1,4 milyar dolar olan

net sermaye girişi, 2007 yılında 38 milyar dolara yükselmiştir.

-10.000

-5.000

0

5.000

10.000

15.000

20.000

25.000

30.000

1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007

Grafik 7: Net Sermaye Girişinin Dağılımı

Doğrudan Yatırımlar Portföy Yatırımları Diğer Yatırımlar

(Milyon Dolar)

Böylece finansal serbestleşmenin başladığı 1989 ile 2007 yılı arası

dönemde ülkeye giren net sermaye toplamı 192,7 milyar dolara ulaşmıştır.

Tablo 2: Dönemlere Göre Uluslararası Sermayenin Dağılımı

milyon dolar 1989-2000 2001-2007 toplam

Net Doğrudan Yatırımlar 6.867 54.784 61.651

Net Portföy Yatırımları 10.223 26.907 37.130

Net Diğer Yatırımlar 28.225 65.686 93.911Toplam 45.315 147.377 192.692Kaynak: TCMB, Ödemeler Dengesi İstatistikleri

Tablo2’ den de görüleceği üzere serbestleşme sürecini ifade eden

1989 yılından 2000 yılına kadar geçen dönemde daha çok ticari ve nakdi

Page 31: Fecir ŞENGÖZ

24

krediler, mevduatlar ve portföy yatırımları ön plandadır. 1989-2000 yılları

arasında ülkeye giren net portföy yatırımları 10,2 milyar dolar iken, net

doğrudan yatırımlar 6,9 milyar dolardır. 2000’lerden itibaren ise sermayenin

kompozisyonu değişmiş; 2001-2007 döneminde gerçekleşen net doğrudan

yatırım tutarı, net portföy yatırımlarının iki katını aşmıştır.

0

2.000

4.000

6.000

8.000

10.000

12.000

14.000

16.000

18.000

20.000

1990

1991

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

1999

2000

2001

2002

2003

2004

2005

2006

2007

Grafik 8: Doğrudan Yatırımlar

(Net, Milyon Dolar)

2000’li yılların başında doğrudan yatırım tutarında kaydedilen düzenli

artışların ardında, uluslararası arenadaki canlılığın devam etmesi ve Türkiye

ekonomisine olan güvenin artması yatmaktadır. Böylece 2000 yılında 112

milyon dolar olan net doğrudan yatırım girişi, 2007 yılında 19,8 milyar dolara

ulaşmıştır.

2007 yılında yurtiçinde yerleşik kişiler tarafından yurtdışında yapılan

yatırımlar, 2,1 milyar dolar düzeyinde olup, ağırlıklı olarak Avrupa ve Asya

ülkelerine yapılmıştır.

Page 32: Fecir ŞENGÖZ

25

Afrika4%

Amerika4% Asya

21%

Avrupa71%

Grafik 9: Yerleşiklerin Yurtdışı Doğrudan Yatırımlarının Dağılımı (2007 Yılı)

Kaynak: TCMB, Ödemeler Dengesi İstatistikleri

2007 yılında yurtdışında yerleşik kişiler tarafından yurtiçinde yapılan

net doğrudan yatırımlar ise, 21,9 milyar dolar olarak gerçekleşmiş ve

öncelikle Avrupa ve Asya’dan gelmiştir.

Afrika0%

Amerika25%

Asya7%

Avustralya0%

Avrupa68%

Grafik 10: Yurtdışı Yerleşiklerin Türkiye'deki Doğrudan Yatırımları (2007 Yılı)

Kaynak: TCMB, Ödemeler Dengesi İstatistikleri

Page 33: Fecir ŞENGÖZ

26

-10.000

-5.000

0

5.000

10.000

15.00019

90

1991

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

1999

2000

2001

2002

2003

2004

2005

2006

2007

Grafik 11: Portföy Yatırımları

(Net, Milyon Dolar)

Türkiye’nin yatırım profilinde dikkat çekici bir diğer husus ise portföy

yatırımlarındaki hareketliliktir. Portföy yatırımları, doğrudan yatırımların

aksine, yıllar içinde oldukça dalgalı bir seyir izlemiş; en yüksek net sermaye

girişi 13,4 milyar dolar ile 2005 yılında gerçekleşmiştir. 1998 yılı ise 6,7 milyar

dolarlık net menkul değer yatırımı çıkışı ile portföy yatırımları açısından en

kötü yıl olmuştur.

2001 krizi sonrasında ekonomide başlayan toparlanma ve istikrarla

birlikte doğrudan yatırımlara benzer şekilde portföy yatırımları da artış

trendine girmiş ancak, ABD mortgage krizi ve resesyon endişeleri sonucunda

dünya genelinde görülen likidite sıkışıklığının da etkisiyle, 2007 yılında

azalma görülmüştür. Böylece 2007 yılında gerçekleşen net portföy yatırımı

girişi 717 milyon dolar olmuştur.

2007 yılında yurtiçinde yerleşik kişiler tarafından yurtdışından 2,1

milyar dolar net menkul değer alımı gerçekleştirilirken; yurtdışında yerleşik

kişiler tarafından yurtiçinde 2,8 milyar dolarlık menkul kıymet alınmıştır.

Page 34: Fecir ŞENGÖZ

27

-10.000

-5.000

0

5.000

10.000

15.000

20.000

25.000

30.00019

90

1991

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

1999

2000

2001

2002

2003

2004

2005

2006

2007

Grafik 12: Diğer Yatırımlar

(Net, Milyon Dolar)

Ticari ve nakit krediler ile mevduatlar toplamında ise 2000 yılında 11,8

milyar dolar net giriş gerçekleşmişken, 2007 yılında 25,6 milyar ABD dolar

net giriş olmuştur.

Page 35: Fecir ŞENGÖZ

28

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

PARA VE SERMAYE PİYASALARINDA SPEKÜLASYON

Sıcak para ve spekülatif sermaye hareketlerinin ekonomiye etkilerini

tartışmaya başlamadan önce, sıcak para, para-sermaye piyasaları ve

spekülasyon kavramlarına açıklık getirmekte fayda bulunmaktadır.

3.1 ULUSAL VE ULUSLARARASI PARA VE SERMAYE PİYASALARI

Piyasa, arz ve talebin bir araya geldiği yer olarak tanımlanmakta olup,

her zaman fiziki bir ortam olması şart değildir. Piyasalar en genel tanımıyla

reel ve finansal piyasalar olarak ikiye ayrılır. Reel piyasalar, mal ve

hizmetlerin veya bunların üretiminde kullanılan üretim faktörlerinin alınıp

satıldığı piyasalar olup; bu mal, hizmet ya da faktörlere sahip olana doğrudan

fayda sağlar. Mali piyasalar ise finansal araçların el değiştirdiği, fon arz

fazlası olanların bu fonları ihtiyacı olanlara sunduğu piyasalardır. Zaman

içinde reel piyasaların finansal ihtiyaçlarını gidermeye yönelik olarak veya

reel piyasadaki riskleri azaltmak amacıyla kurulmuş olan mali piyasalar, para

ve sermaye piyasalarından oluşmaktadır.

Para ve sermaye piyasaları arasındaki farklar şu şekilde sıralanabilir:

Vade: Para piyasası bir yıldan az vadeli fon arz ve talebinin karşılaştığı

piyasalarken, sermaye piyasalarında orta ve uzun vadeli fonlar işlem

görmektedir. Bu genel tanımlamaya karşın uygulamada farklılıklar

görülebilmektedir. Örneğin finansman bonoları, varlığa dayalı menkul

kıymetler, banka bonoları da sermaye piyasası aracı sayılmaktadır.

Kullanım Alanı: Para piyasasında genellikle cari yani günlük ihtiyaçların

karşılanması amacı ön plandayken, sermaye piyasası araçları yatırım

amacıyla kullanılmaktadır. İşletmeler açısından düşünüldüğünde, para

Page 36: Fecir ŞENGÖZ

29

piyasasının döner varlıkların finansmanında, sermaye piyasasının ise duran

varlıkların finansmanında kullanıldığı görülmektedir.

Araçlar: Sermaye piyasası araçları sermaye piyasası kanunu ve ilgili

mevzuatta düzenlenmiş olan kıymetler olup; hisse senetleri, tahviller, katılma

intifa senetleri, kar ve zarar ortaklığı belgeleri, banka bonoları ve banka

garantili bonolar, finansman bonoları, kıymetli maden bonoları, varlığa dayalı

menkul kıymetler, gayrımenkul sertifikaları, ipotek teminatlı ve ipoteğe dayalı

menkul kıymetlerden oluşmaktadır. Para piyasası için ise bu tür özel bir

sınıflama olmamakla birlikte, nakit para, kısa vadeli krediler, mevduat gibi

bazı araçlar para piyasası araçları olarak sayılmaktadır.

Kurumlar: Sermaye piyasası kurumları Sermaye Piyasası Kanunu’nun

32. maddesinde sayılmış olup; bunlar, aracı kurumlar, yatırım fonları, yatırım

ortaklıkları ve sermaye piyasasında faaliyetine izin verilen diğer kurumlar

olarak tanımlanmıştır. Ticari bankalar, sigorta şirketleri, döviz büroları ve

benzeri kuruluşlar ise para piyasası kurumlarını oluşturmaktadır. Ayrıca

serbest piyasa kavramı da örgütlenmemiş para piyasasını ifade etmektedir.

Risk Unsuru: Parasını bankaya yatıranlar ya da hazine bonosu, mevduat

sertifikası gibi kısa süreli yatırım araçlarını satın alanlar için, bunları ihraç

eden banka, finansman şirketi ya da devletin güvenilirliği nedeniyle hemen

hemen hiçbir finansal risk söz konusu değildir. Bankaların doğrudan açtıkları

kredilerde de bu kredilerin tahsil edilememesi, o bankalara para yatıran asıl

tasarruf sahiplerini etkilemez. Çünkü kredi riskini üstlenen, doğrudan doğruya

bankanın kendisidir. Oysa bir şirketin çıkardığı tahvilleri satın alan kimse,

şirketin bu borçlarını ödeyememesinden doğacak tüm riskleri de üstlenmiş

olur.14

14 Halil Seyidoğlu, Ekonomik Terimler Ansiklopedik Sözlük, 3.Baskı, Haziran 2002, s.488.

Page 37: Fecir ŞENGÖZ

30

Günümüzde, fon talep edenler, aradıkları fonları daha uygun

koşullarda kendi ulusal piyasalarının dışındaki piyasalardan elde edebilme

imkanına da sahiptir. Aynı şekilde, fon arz edenler de yurtdışı piyasalara

yönelerek daha yüksek gelirler elde edebilmekte, daha etkin şekilde risk

yönetimi yapabilmekte ve farklı yatırım alternatiflerine sahip olabilmektedir.

Bu çerçevede, uluslararası para ve sermaye piyasaları, sınır ötesi fon

akımlarının yapılmasına olanak sağlamaktadır.

Ancak, son yirmi yılda, finans piyasalarının küreselleşmesi ve iletişim

teknolojisindeki gelişmeler sonucunda, uluslararası piyasalarda rahatlıkla

hareket edebilir nitelik kazanan sermaye, daha yüksek getiri sağlama

amacıyla spekülatif ve hatta manipülatif işlemlere yönelmektedir.

3.2 SPEKÜLASYON

Genel bir tanımlamayla spekülasyon, bir kimsenin kendi yaptığı

tahminlere dayanarak, fiyatında yükselme beklediği ekonomik varlığı satın

alması, fiyatında düşme beklediklerini ise satması yoluyla kar sağlama

faaliyetidir. Eğer tahminler doğru çıkarsa kar edilir, tersi durumda ise zarar

edilir. Alım satım konusu olan ve fiyatlarında iniş çıkışlar görülen, kolay

taşınabilen ve bozulmadan saklanabilen tüm mallar ve mali varlıklar üzerinde

spekülasyon yapılabilir.15 Spekülasyon, genel olarak riskten korunma ile

ilişkisi yönünde açıklanır. Bir başka deyişle spekülasyon, riskten korunanların

kaçındıkları ve transfer etmek istedikleri riskleri kazanç öngörüsüyle

üstlenmeyi ifade eder.

Bir çok kaynakta, spekülasyon ve arbitraj kavramlarının genel bir

bakış açısıyla aynı anlamlı kullanıldığı görülmektedir. Ancak esas olarak

spekülasyon, arbitrajın aksine, mevcut piyasa yapısının değerlendirilmesi

sonrasında oluşan beklentiler dikkate alınarak ve risk üstlenilerek kazanç

15 Halil Seyidoğlu, Uluslararası İktisat, Teori Politika ve Uygulama, s.304.

Page 38: Fecir ŞENGÖZ

31

sağlayabilme çabasıdır. Spekülasyonun ayırt edici özelliği, ilerideki fiyat

değişimlerinin bugünden tam olarak bilinememesi, yani geleceğe ait

belirsizliğin bulunmasıdır. Bu durumda herkes, tüm göstergeleri göz önüne

alarak tahminler yapar ve bu tahminlere göre de alım veya satım faaliyetine

girişilir.16

Arbitraj ise, bir döviz, menkul değer, mal veya üretim faktörünün belli

bir andaki fiyat farklılığından yararlanmak üzere, bu ekonomik varlığın eşanlı

olarak alınıp satılması şeklinde tanımlanabilir. Arbitraj, bir “ucuz al pahalı sat”

işlemi olmakla birlikte normal ticaret faaliyetlerinden tamamen farklıdır.

Burada alım ve satım birbirine bağlı tek bir işlem biçiminde yapılmakta, araya

bir zaman dilimi de girmediği için bir risk faktörü söz konusu olmamaktadır.

Yukarıdaki tanımdan da anlaşılacağı gibi arbitraj tüm ekonomik ve

mali varlıklara uygulanabilen geniş kapsamlı bir kavramdır. Ayırıcı özelliği,

aynı andaki fiyat farklılıklarından yararlanmak düşüncesidir. Bunu yaparken

hiçbir risk söz konusu değildir. Risksiz oluşu arbitrajı spekülasyondan ayıran

en önemli özelliğidir. Arbitrajın ekonomik açıdan en büyük etkisi aynı

ekonomik varlığın bütün piyasalarda aynı anda tek fiyatının oluşmasını

sağlamak olup, buna Tek Fiyat Kanunu adı verilmektedir.17

3.3 ULUSLARARASI PARA VE SERMAYE PİYASALARINDA SPEKÜLASYON

Küreselleşme ve bilgi-işlem ile iletişim teknolojilerindeki gelişme ile

birlikte uluslararası sermayenin artan hareket kabiliyeti, zaman içinde

yatırımcılara, daha yüksek riske karşı kar oranlarını ayarlayabilme şansını

vermiştir. Böylece, finansal piyasalardaki küreselleşme olgusu sonucunda

arbitraj kazancı kovalayan sermaye, 1990’larda artan ölçüde gelişmekte olan

ülkelerde ortaya çıkan yeni finans piyasalarına yönelirken, yapı olarak da

16 Seyidoğlu, a.g.e., s.300. 17 Seyidoğlu, a.g.e., s.300.

Page 39: Fecir ŞENGÖZ

32

daha seçici, daha kısa vadeli, daha hareketli, daha tedirgin ve daha

spekülatif bir niteliğe kavuşmuştur.18 1980’lerin sonunda günde yaklaşık

sadece 190 milyar dolar hacmi olan dünya döviz piyasası işlemleri,

günümüzde 1,7 trilyon dolara ulaşmış durumdadır. Söz konusu finansal

hareketliliğin dünya mal ticaretini finanse etmek gibi bir süreçle ilgisi

olmadığı, reel üretim ve fiziksel sermayenin yatırım gereklerinden kopuk bir

gelişme gösterdiği açıktır.19

Nitekim son yıllarda sermaye hareketleri ile ilgili ülke deneyimleri

üzerinde yapılan bir çok çalışma da gelişmekte olan ülkelere yönelen

sermaye hareketlerinin, kısa vadeli ve spekülatif nitelikli sermaye kimliğine

büründüğü gerçeğini desteklemektedir.20

Spekülatif sermayenin genel olarak krizlerin gelişiminde rol oynadığı

kabul edilmekle birlikte, bu rolün niteliği hakkında farklı görüşler de

bulunmaktadır. Milton Friedman gibi bazı ekonomistler spekülatörlerin, risk

sınırlandırmayı amaçlayan fon yöneticilerine piyasa yaratarak önemli bir

görev üstlendiklerini savunurken, bazı ekonomistler bu tür argümanların daha

çok politik nedenlere ve serbest piyasa ekonomisinin ilkelerine dayandığını

savunmaktadır. Gregory Millman, spekülatörleri, uluslararası anlaşmaların

uygulanmasını zorlayan, ekonomik "kanunları" öngören bir piyasa gücü

olarak görmekte; spekülasyonların ekonomide zaten önlenemeyecek olan

olumsuz bir gelişmeyi hızlandıracağını ve böylece karşılaşılacak zararının

daha az olacağını, hatta spekülasyonun zararların düzeltilmesini

kolaylaştıracağını savunmaktadır.21 Zira, para birimlerinin bir çoğu ancak,

spekülatif bir saldırıdan zarar göreceği aşikar olduktan sonra böyle bir

saldırıya maruz kalmaktadır. Bu durum, ekonomik yapıda sürekli bir bozulma

18 Şeyda İnandım, “Kısa Vadeli Sermaye Hareketleri İle Reel Döviz Kuru Etkileşimi: Türkiye Örneği,” s.13. (Erişim) http://www.tcmb.gov.tr/kutuphane/TURKCE/tezler/seydainandim.pdf 19 Erinç Yeldan, Küreselleşme Sürecinde Türkiye Ekonomisi, Bölüşüm, Birikim ve Büyüme, 12. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2006, s.19. 20 İnandım, a.g.m, s.8. 21 http://www.forex-turkce.com/ticaret_spekulasyon.htm

Page 40: Fecir ŞENGÖZ

33

yaşandığında tahmin edilebilir hale gelmekte, kurun çöküşü kaçınılmaz

olmakta ve krizden kar elde etmeyi amaçlayan büyük spekülatörlerin varlığı,

saldırının tarihini öne çekmektedir.22

Spekülasyonlar, teorik olarak krizlerin temel nedeni olabildiği gibi,

yaşanan krizlerde tetikleyici bir rol de üstlenebilmektedir. Özellikle sabit kur

rejimi uygulayan ülkelerde merkez bankaları, kuru savunma zorunluluğuyla

döviz rezervlerini kullandığından, rejimin daha fazla sürdürülemeyeceğini

düşünmeye başlayan spekülatörlerin dövize saldırısı krizlerin tetikleyicisi

olmaktadır.

Söz konusu hareketler, ülkelerin tamamen bağımsız bir iktisat

politikası izleme olanağını da azaltmaktadır. Nitekim, 90’lı yıllar boyunca

yaşanan krizler, bu duruma işaret etmektedir. Örneğin, ünlü para spekülatörü

Soros’un 1992 yılında İngiliz Sterlini’ne karşı aldığı pozisyon karşısında

İngiltere Merkez Bankası faizleri gün içinde birkaç kez artırmak zorunda

kalmış ve sonunda kur rejimini savunmaktan vazgeçmiştir. Böylece Sterlin,

Avrupa Döviz Kuru Mekanizmasının dışına çıkmıştır.

Benzer biçimde spekülatörler, Arjantin krizinde de, Arjantin’in yüksek

oranlara ulaşan işsizliği azaltmak için para kurulunu terk edeceğinden

şüphelenerek, Arjantin Pesosuna karşı pozisyon almışlardır.23

Asya krizinde de yine spekülatör ve manipülatörlerin çok önemli

etkileri olduğu tartışılmıştır. Hızla artan cari işlemler açığına aldırış etmeyen

Tayland, para birimi olan Baht'ın dolar karşısındaki değerini korumak adına

spekülatörlerin hücumlarına direnmeye çalışmış; ancak döviz rezervleri

bittiğinde, baskılara dayanamayarak Baht’ın dalgalanmasına izin vermiştir. Devalüasyonun ardından finans sistemi çökmüş, likidite sıkıntısına düşen

bankalar müşterilerine karşı yükümlülüklerini karşılayamaz; reel sektör ise

22 www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/KonjokturIzlemeDb/blm21.doc 23 www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/KonjokturIzlemeDb/blm21.doc

Page 41: Fecir ŞENGÖZ

34

döviz borçlarını ödeyemez duruma düşmüştür. Bu durum diğer krizlerde

olduğu gibi bölgedeki diğer paralara karşı spekülatif hareketleri artırmış ve

Baht’taki değer kaybını Malezya, Endonezya ve Filipinler’deki devalüasyonlar

izlemiştir.

3.4 SICAK PARA

3.4.1 Tanım

Sıcak paranın iktisat yazınında genel kabul gören kesin bir tanımı

olmamasına rağmen, “spekülatif”, “kısa-dönemlilik” ve “aşırı dalgalanma ve

akışkanlık” gibi unsurlar içerdiği ve yol açtığı iktisadi istikrarsızlıkların da özü

itibariyle bu öğelerden kaynaklandığı bilinmektedir. 24

Bu özelliklerden hareketle sıcak para, bazı kaynaklarda kısa vadeli

spekülatif sermaye hareketi şeklinde tanımlanmakla birlikte, hesaplamalarda

çoğunlukla hisse senedi ve tahvilden oluşan portföy yatırımları da yer

almaktadır. Ayrıca, kısa vadeli sermaye hareketleri, reel sektör kredi

işlemlerini de içerebilmekte, ancak ticari krediler benzeri kalemler sıcak para

tanımına girmemektedir.

Benzer şekilde, Merkez Bankası da 2005/1 sayılı para politikası

raporunda sıcak parayı, Chang, Claessene ve Cumby’nin 1997 tarihli

“Conceptual and Methodolojical Issues in the Measurement of Capital Flight”

adlı makalesinden hareketle tanımlamıştır. Buna göre sıcak para kavramı,

genel kabul görmüş bir tanım olmamakla beraber beklenen getiri oranları ve

risklerdeki değişimlere hızlı tepki veren sermaye akımları olarak ifade

edilebilir. Dolayısıyla, sıcak paranın miktarından ziyade, ani hareketi

önemlidir.

24 Yeldan, a.g.e., s.122.

Page 42: Fecir ŞENGÖZ

35

Bu tanımlamada net hata ve noksan kalemi de sıcak para tanımına

dahil edilmektedir. Net hata ve noksan kaleminin sıcak para olarak

nitelendirilmesi yaklaşımı, söz konusu kalemin kayıt dışı sermaye akımlarını

gösterdiği varsayımına dayanmaktadır. Diğer taraftan, banka

muhabirlerindeki döviz hareketleri yoluyla bankaların döviz varlıklarındaki

değişim; benzer şekilde, Merkez Bankası muhabirlerindeki döviz hareketleri

yoluyla da resmi rezervlerdeki değişim ödemeler dengesi istatistiklerinde

izlenebilmekte ancak, bankacılık dışı özel sektörün döviz varlıklarındaki

değişim tam olarak izlenememektedir. Dolayısıyla, bankacılık dışı özel

sektörün döviz varlıklarındaki değişimin de büyük ölçüde net hata ve noksan

kalemine yansıdığı düşünülmektedir. Bu olguya dayanarak, net hata ve

noksan kaleminin yerleşikler kaynaklı olduğu varsayılmaktadır. 25

Sıcak para, bu tanımlamadan hareketle şu şekilde formülize

edilmektedir:

Sıcak Para =

Portföy Yatırımları

• Yabancıların yurt içinde hisse senedi alım/satımları,

• Yabancıların yurt içinde Hükümete ait iç borçlanma senetleri

alım/satımları,

+ Kısa Vadeli Sermaye Akımları

• Bankaların yurt dışında kullandırdıkları kısa vadeli krediler,

• Yurt içinde yerleşik bankaların ve bankacılık dışı özel sektörün yurt

dışından kullandıkları kısa vadeli krediler,

• Yabancıların yurt içinde yerleşik bankalarda tuttukları kısa vadeli

mevduatlardaki değişim,

+ Net Hata Noksan

25 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Para Politikası Raporu 2005/I, s.28.

Page 43: Fecir ŞENGÖZ

36

3.4.2 Türkiye’de Sıcak Paranın Gelişimi

Genel olarak Türkiye ekonomisinin uluslararası sermaye profiline

bakıldığında sıcak para girişlerinin ekonomideki gelişmeler paralelinde dalgalı

bir seyir izlediği; kriz veya dalgalanma dönemlerinde de büyük çaplı sermaye

kaçışları yaşandığı görülmektedir.

2002 yılı sonrasında bu dalgalı seyir, yerini önemli miktarlardaki sıcak

para girişlerine bırakmıştır. Gerek dünyada görülen likidite bolluğu, gerekse

ekonomide başlayan normalleşme sürecine rağmen hala yüksek seyreden

reel faizler, ülkeye giren sıcak para miktarını artırmıştır.

Ancak 2006 yılı sonrasında doğrudan yatırımlarda kaydedilen artışla

birlikte, sıcak paranın cari açığın finansman yapısı içindeki payı giderek

azalmaktadır.

10212469

-279 9272161

-4056

60464063

443

-2613

4774

-3052

-14714

-1369

10257

14826

18324

9627

-1308

-15.000

-10.000

-5.000

0

5.000

10.000

15.000

20.000

1989

1990

1991

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

1999

2000

2001

2002

2003

2004

2005

2006

2007

Grafik 13: Türkiye'de Sıcak Paranın Gelişimi

Page 44: Fecir ŞENGÖZ

37

3.5 SICAK PARA, SPEKÜLASYON VE EKONOMİYE ETKİLERİ

Günümüzde, sınırların kalkması, gümrüklerin ve yasakların

azaltılması, para ve sermaye piyasalarının liberalleştirilmesi anlamındaki

küreselleşme en çok uluslararası sermayeye fayda sağlamakta, bu sermaye

bütün dünya mali piyasalarını gözetleyerek, karlı an ve alanlara ani giriş ve

çıkışlar yapmaktadır. Bu giriş ve çıkışlar spekülatif olduğu gibi manipülatif de

olabilmekte ve ilgili ülkelerin önce mali piyasalarında daha sonra da reel

piyasalarında dalgalanmalar yaratmaktadır. Ülkenin finansal aktiflerinin

yüksek getirisinden ve faiz-kur arbitrajından yararlanmak amacıyla gelen bu

tür sermaye sıcak para özelliği taşımaktadır.

Küreselleşme ve finansal serbestleşme neticesinde yabancı

sermayeye açılan ülkeler, yabancıların beklentilerine de açık hale gelmekte

ve bu beklentiler kolaylıkla yönetilememektedir. Böylece finansal

serbestleşme, ülkeleri spekülatif sermaye hareketlerine ve bu hareketlerden

istifade etmek isteyen sıcak paraya açık hale getirmektedir. Küreselleşme ile

birlikte gelen bu hızlı değişime hazır olmayan finansal piyasalar ise,

beklenmedik bir zamanda olumsuz bir gelişmeden etkilenerek spekülatif

nitelikli sıcak paranın aniden kaçışı ile krizlere sahne olmaktadır.

Araştırmalar sıcak parayla "saadetin" bir çok ülkeyi dört aşamada

krize götürdüğünü göstermektedir.26 Birinci aşamada, kronik hale gelmiş

bütçe açıkları borçlanmayla finansa edilmekte, bu zorunluluk faizler üzerinde

baskı yaratarak yükselmesine yol açmaktadır. İkinci aşamada, kamu

kağıtlarının faizleri bankalar açısından çekici hale gelmekte ve bankalar

Hazine'ye borç verebilmek için kısa vadeli dış borçlanmaya yönelmektedir.

Bu yolla ülkeye gelen döviz nedeniyle yerli para değerlendiği için ithalat ucuz

hale gelmekte, dış ticaret açığı ve dolayısıyla cari işlemler açığı

büyümektedir. Üçüncü aşamada, kamu kesiminin mali sistemde yarattığı

26 Ankara Ticaret Odası, Sıcak Paranın Türkiye Serüveni Raporu (Erişim) http://www.atonet.org.tr/yeni/index.php?p=793&l=1

Page 45: Fecir ŞENGÖZ

38

baskı giderek, piyasada kamu borçlarının çevrilemeyeceğine ilişkin bir hava

oluştururken, cari işlemler açığı nedeniyle artan dış borçlar da dış borçların

çevrilemeyeceğine yönelik bir beklentiye yol açmaktadır. Dördüncü aşamada

ise belirsizliğin döviz ve faiz üzerinde yarattığı baskı sonucu kriz

oluşmaktadır.27 Sonuçta sıcak paranın ülkeden hızla kaçması ile ekonomide

ciddi sorunlar yaşanmaktadır.

Ülkeye akmakta olan yabancı sermayenin aniden kesilmesi ve hemen

sonrasında hızlı bir sermaye çıkışı görülmesini ifade eden bu duruma

ekonomi literatüründe ani duruş adı verilmektedir. Mali piyasaları yeterince

gelişmemiş, istikrarlı bir büyüme sağlayabilecek kadar yurt içi kaynağa sahip

olmayan gelişmekte olan ülkeler için bu durum, diğer yapısal sorunlarla da

birleşince yüksek oranlarda ekonomik daralmalara yol açabilmektedir.

Sermaye girişlerinin arttığı dönemlerde geçici büyüme dönemine giren

ekonomi, kısa vadeli sermaye akımlarının çıkışlarıyla birlikte mali krizlere

sahne olmakta ve eskisinden daha fazla finansal kaynağa ihtiyaç

duymaktadır. Bir başka deyişle, spekülatif sermayeye, büyüme umuduyla

sınırsız şekilde açılan ekonomiler sermayenin kaçışı ile birlikte eski

durumlarından daha kötü bir hale gelmekte, sıcak para bağımlılığı bir kısır

döngüye yol açmaktadır.

Türkiye’de de 1990-2006 arası gelişme süreci incelendiğinde

spekülatif fonların çıkışıyla yaşanan krizlerin büyümeyi olumsuz etkilediği

görülmektedir. Türkiye, bir çok gelişmekte olan ülkede olduğu gibi uzun yıllar

cari açık vererek büyümeye çalışmış, bu durum sürdürülemez hale gelince

krizler veya dalgalanmalar yaşanmış; özellikle spekülatif nitelikli sıcak paraya

dayanan sermayenin ani çıkışları ile birlikte ekonomide ciddi daralmalar

yaşanmıştır. 1994, 1998 ve 2001 yıllarında belirginleşen bu durum, Grafik

14’te görülmektedir.

27 Ankara Ticaret Odası, Sıcak Paranın Türkiye Serüveni Raporu

Page 46: Fecir ŞENGÖZ

39

-10

-5

0

5

10

15

20

25

1990

1991

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

1999

2000

2001

2002

2003

2004

2005

2006

Grafik 14: Büyüme- Yabancı Sermaye İlişkisi

Büyüme (GSMH) Net Sermaye Girişi/ GSMH

Kaynak: TCMB, Hazine Müsteşarlığı

Sermaye akımlarının aniden durması veya çıkması ile birlikte

ekonomide ortaya çıkan problemlerle baş edebilmek için ülkelerin kendini

garantiye alacak politikalar uygulaması gerekmektedir. Bunların başında

sağlam ekonomi politikaları, güçlü bir finansal sistem ve yeterli döviz rezervi

gelmektedir.28 Sermaye kontrolleri, döviz kurunun esnekliği, finans sektörüne

yönelik düzenlemeler de ani sermaye çıkışlarının yarattığı sorunlara karşı

ekonomilerin önündeki politika tercihleri arasındadır.

Spekülatif nitelikli sıcak paranın ani çıkışlarının yanı sıra, kendisi de

ülkenin ekonomik yapısına ve koşullarına göre başlı başına bir istikrarsızlık

unsuru olabilmektedir. Nitekim 1990’lı yıllar boyunca Latin Amerika’dan

Rusya’ya ve Güneydoğu Asya’ya kadar farklı ekonomik yapıya sahip, farklı

güçlü ve zayıf yanları bulunan bir çok gelişmekte olan ülkede yaşanan krizler,

spekülatif karakterli finansal sermaye akımlarının ülkelerin ekonomik

28 Tolga Dağlaroğlu, “Sermaye Akımlarının Aniden Durması / Tersine Dönmesi Problemine Karşı Yurtiçi Makro Ekonomi Politikaların Rolü” Gazi Üniversitesi, İktisat Bölümü Bölüm Söyleyişleri, Ankara 2008.

Page 47: Fecir ŞENGÖZ

40

yapılarını istikrarsız ve kırılgan hale getirdiğini göstermiştir.29

Bu kırılganlıkların başında iç piyasada aşırı ısınma ve yerli parada

aşırı değerlenme ile birlikte artan cari açıklar gelmektedir.

Sermaye girişlerinin reel sektör üzerindeki en önemli etkisi, dış ticaret

alanında görülmektedir. Aşırı sermaye girişi sonucunda yerli para yabancı

paralar karşısında değer kazanmakta, bu durum ihracatı pahalı hale getirerek

ihracatçı sektörlerin rekabet gücünü azaltmakta, ucuzlayan ithalat nedeniyle

ekonominin ithalata bağımlılığı artmaktadır. Hızla büyüyen dış ticaret açıkları,

ülkelerin cari açıklarının da artmasına yol açmakta, ancak sermaye girişi

sürdükçe bir ödeme sorunu ortaya çıkmamaktadır.30

Sermaye akımlarının reel sektör üzerindeki temel etkilerinden bir

diğeri ise, özel sektöre verilen kredileri artırarak harcamaların genişlemesine

neden olmasıdır.31 Spekülatif sermayenin hızla girdiği ülkelerde gözlenen

karakteristik özelliklerin başında ekonominin önce hızla büyümesi ve bu

büyümenin özellikle özel tüketim harcamalarındaki artışlarla tetiklenmesi

gelmektedir. Değerli yerli para sonucu, ucuz ithal tüketim mallarının hızla

artması ve bunun pahalı ve kısa dönemli borca karşılık gelen sermaye

girişleri ile finanse ediliyor olması da krize elverişli ortamı

güçlendirmektedir.32

Son olarak, finansal sermayenin kısa vadeli akışkanlığı, merkez

bankalarının bağımsız para, faiz ve döviz kuru politikası izleme olanağını

azaltmaktadır. Merkez bankaları, bir yandan sermaye girişlerinin ulusal para

piyasalarında yarattığı baskıları hafifletmek için sterilizasyona giderken, bir

29 Yentürk, a.g.e., s.2. 30 Aysu İnsel, Nesrin Sungur, “Sermaye Akımlarının Temel Makroekonomik Göstergeler Üzerindeki Etkileri: Türkiye Örneği – 1989: III-1999: IV”, Türkiye Ekonomi Kurumu Tartışma Metni, 2003/8, Aralık 2003, s.27. 31 İnsel, Sungur, a.g.m., s.27. 32 Yentürk, a.g.e., s.104-105.

Page 48: Fecir ŞENGÖZ

41

yandan da spekülatif sermayenin çıkış tehdidine karşı, yüksek döviz rezervi

bulundurmak zorunda kalmaktadır.

Özetle, arbitraj ve spekülasyonlarla beslenen sıcak para, ilk etapta

ekonomide bir bahar havası yaratarak, likidite ihtiyacına cevap verse de,

özellikle faiz ve döviz kuru başta olmak üzere ülke içinde ekonomik ve siyasi

gelişmeler ile yurtdışında ortaya çıkan kar fırsatlarına son derece duyarlıdır.

Bu nedenle sıcak para, ülke ekonomisine ilişkin herhangi bir olumsuz

sinyalde veya yurt dışında daha karlı alanlar gördüğünde aniden

kaçabilmekte ve ülke içinde önce finansal piyasalarda ve daha sonra reel

piyasalarda ciddi sorunlara yol açabilmektedir.

3.6 TÜRKİYE EKONOMİSİNDE YAŞANAN KRİZLERDE SPEKÜLATİF SERMAYENİN YERİ VE ETKİLERİ

3.6.1 1994 ve 2001 Krizleri

Türkiye’de 1980 sonrası uygulanan liberalizasyon programı ile

kambiyo rejimi serbest bırakılmış, yabancı sermayeyi teşvik edici

düzenlemelere gidilmiş, dünya ekonomisine artan şekilde entegre

olunmuştur. 1980’lerin ikinci yarısında hızlanan ve 1989’da tam konvertibilite

kararına kadar ulaşan finansal serbestleşme süreci, 90’lardan itibaren

gelişmekte olan ülkelere yönelmiş olan spekülatif sermaye hareketleri ile

karşı karşıya bırakmıştır. Gelişmiş ülkelere nazaran çok yüksek düzeyde olan

faiz oranları da bu süreci hızlandırmıştır.

Yüksek faiz-düşük kur politikalarıyla Türkiye ekonomisi, 1990'lı

yıllarda, sermaye akımlarını teşvik ederek, kamu kesimi açıklarını finanse

etmeye çalışmıştır. Söz konusu politika, büyük ölçüde bankacılık sektörüne

Page 49: Fecir ŞENGÖZ

42

dayalı olarak yürütülmüştür.33 Sermaye girişleri sonucunda artan likidite, kısa

dönemli iç borçlanma yoluyla kamu sektöründe harcamaların finansmanı için

kullanmıştır.34

Bu süreçte bankacılık sisteminin işlevi, uluslararası arbitraja dayalı

kısa vadeli dış finansmanı yurt içinde kamu iç borçlanma senetlerinde

değerlendirerek reel kazanç elde etmeye yöneltmesi haline dönüşmüştür.

Dolayısıyla bankacılık sistemi, doğrudan doğruya spekülatif finansman

biçimlerine yönelirken, reel sektöre kaynak sağlama işlevini de ikinci plana

itmiştir.35 Böylece bankalarca yüksek açık pozisyon ile ülkeye akıtılan kaynak

reel sektöre yönlendirilerek yatırıma dönüşememiş, aşırı dolarlaşma ve

likidite riski yaratarak kırılganlığı artırmıştır.36

Döviz kurlarının, dış ticaret rejiminin ve dünya ekonomisinin istikrarlı

seyrettiği 1990’lı yıllarda yüzde 5-6’lık büyümenin ılımlı cari açıklarla

sürdürülebildiği Türkiye ekonomisi, önemli boyutlarda “sıcak” öğeler taşıyan

sermaye hareketlerinin katkısıyla dış borçlarını hızla artırmış, gelişmekte olan

ülkeler arasında dış borç düzeyi bakımından ilk sıralara yerleşmiştir.37

Spekülatif sermaye akımları, bir yandan ekonominin dış açıklarını finanse

ederken, diğer yandan da ulusal tasarruf eğilimini düşürerek tüketim ve

ithalat hacmini genişletmiştir.38

Sonuçta, ticarete açık, üretici sektörlere dönük sabit sermaye

yatırımları yerine, spekülatif nitelikli kazançların öncelik kazanmasına dayalı

yapay büyüme süreci, 1993’ün son çeyreğinde güven eksikliğinden

kaynaklanan bir finansal krize dönüşmüştür.39

33 Dr. Nejla Adanur Aklan, “Uluslararası Sermaye Akımları: Etkileri; Sterilizasyon Politikaları ve Değişen Yapısı”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, s.45. 34 Yentürk, a.g.e.,s.141-152. 35 Yeldan, a.g.e, s.144. 36 Yeldan,a.g.e., s.64. 37 Korkut Boratav, Türkiye İktisat Tarihi 1908-2005, İmge Kitabevi, 11.Baskı, 2007, s.172. 38 Yeldan, a.g.e., s.40. 39 Yeldan, a.g.e., s.51.

Page 50: Fecir ŞENGÖZ

43

Benzer şekilde artan cari açık, bankacılık sistemindeki riskler, siyasi

alandaki belirsizlikler ve dış borç göstergelerindeki bozulmalar; sıcak paranın

ani çıkışları neticesinde 2000-2001 yıllarında da krizlere yol açmıştır.

Bankaların hızla yükselen likidite ihtiyaçları ve bunun için yüksek faizle likidite

arayışı içine girmeleri sonucu döviz talebi artarken, yabancı bankalar da

hazine kağıtlarını hızla satarak Türkiye’den çıkmaya başlamıştır.40 Türkiye

dövize yönelen yoğun spekülatif saldırıyı çok yüksek faiz ve önemli döviz

rezervi kayıplarıyla geri püskürtebilmiştir.

3.6.2 Krizler Sonrası Dönem

2001 yılında yaşanan krizin ardından Türkiye, kur rejimini değiştirmiş,

yeni ekonomik programını mali ve parasal disiplin çerçevesine oturtmuştur.

Özelleştirmelere ağırlık verilmiş, düşük enflasyon-yüksek büyüme

hedeflenmiştir. Böylece ekonomide kaydedilmeye başlanan gelişmeler

Türkiye’ye giren sermaye miktarını artırmıştır. 2002’den bu yana geçen

dönemde YTL reel olarak değer kazanmış ve faizler düşmeye başlamıştır.

Faizlerin düşmeye başlaması, bir yandan iç piyasayı canlandırırken, bir

yandan da hazinenin düşük maliyetli borçlanmasına imkan vermiştir.

YTL’deki değerlenme ise enflasyonun düşmesine katkıda bulunmuştur.

2002 sonrası ekonomide yaşanan gelişmeler Şekil 1’de

gösterilmektedir.

40 Yrd. Doç. Dr. Zeynep Karaçor, “Öğrenen Ekonomi Türkiye: Kasım 2000-Şubat 2001 Krizinin Öğrettikleri” s.387. (Erişim)http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/sos_mak/makaleler%5CZeynep%20KARA%C3%87OR%5CKARA%C3%87OR,%20ZEYNEP.pdf

Page 51: Fecir ŞENGÖZ

44

Kriz sonrası dönemde ekonomide kaydedilen olumlu gelişmeler

sonucunda doğrudan yabancı yatırımlarda önemli artış kaydedilmiştir. Ancak

gelinen noktada reel faizler düşmekle birlikte hala birçok ülkenin çok

üzerindedir. Ülkedeki göreceli yüksek reel faiz ve istikrar, spekülatif nitelikli

sermaye için cazip bir ortam oluşturmaya devam etmektedir.

Page 52: Fecir ŞENGÖZ

45

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ULUSLARARASI SPEKÜLATİF DÖVİZ ve SERMAYE HAREKETLERİNE ÖRNEKLER

4.1 CARRY TRADE

Carry trade, elde edilen karın ve yatırımcı kitlesinin büyüklüğü

nedeniyle son yılların en çok kullanılan ve en çok konuşulan finansal yatırım

stratejisidir. Özellikle Japon ev hanımlarının gözdesi haline gelmesiyle

ünlenen carry trade işlemleri, hem uluslararası piyasaları, hem de Japonya

ekonomisini önemli ölçüde etkilemektedir.

Carry trade bir yatırımcının yatırım yapacağı ülkedeki faiz oranından

daha düşük faiz oranı olan bir ülkeden borç alıp bu borcu, yaptığı yatırımda

kullanması şeklindeki bir pozisyon stratejisi anlamına gelmektedir.41 Başka

bir deyişle carry trade, bir yatırımcının düşük bir faiz oranından belli miktarda

bir yabancı parayı borçlanması ve bu fonları yüksek faiz veren başka bir para

birimine çevirerek borsada veya faizde değerlendirmesidir. Carry trade işlemi

basitçe şu şeklide yapılmaktadır: Carry trade yapan yatırımcı, dünya

piyasalarında başta Japonya olmak üzere düşük faizin olduğu bankalardan

aldığı krediyi dolara çevirip, ardından da Türkiye ve Yeni Zelanda gibi yüksek

faiz veren ülkelerin para birimlerine çevirmekte ve parayı, bu ülkelerin yüksek

faizli hazine kâğıtlarına yatırmaktadır. Vade sonunda ise hazine kağıtlarını

satıp dolara, ardından da Japon Yeni'ne çevirmekte, borçlandığı parayı da

faiziyle birlikte borç aldığı bankaya ödemekte ve sonuçta bu işlemden kar

sağlamaktadır. 42

Daha az risk almak isteyen carry trade yatırımcıları ise daha makul

faizlerin bulunduğu ancak yine de Japonya'dan daha çok getiri elde edilen

41 http://www.dunyagazetesi.com.tr/news_display.asp?upsale_id=301955

42 http://www.milliyet.com.tr/2007/08/25/son/soneko02.asp

Page 53: Fecir ŞENGÖZ

46

ABD ve Avrupa piyasalarını tercih etmekte; ancak daha az risk alındığı için

getiri de daha az olmaktadır.

Bu çerçevede carry trade işlemleri, çoğunlukla Japon Yeni ve İsviçre

Frangı üzerinden borçlanmak ve bu parayı ABD, Avustralya ve Yeni Zelanda

Doları ile Sterlin ve Euro cinsinden yatırımlara aktarmak şeklinde

yapılmaktadır.

Söz konusu finansal işlemin yapılabilmesi için borçlanılan para

biriminin düşük faizli ve oynaklığı az olan bir para birimi olması ve yatırım

yapılan piyasanın istikrarlı olması gerekmektedir. Çünkü carry trade, getirisi

kadar riski de yüksek olan bir finansal harekettir. Carry trade, borçlanarak

yapılan bir yatırım şekli olduğundan paranın değerinde söz konusu olacak en

ufak değişiklik zarara neden olabilmektedir. Örneğin yen üzerinden

borçlanarak dolar cinsinden yapılan bir yatırımda doların yen karşısında

değer kaybetmesi durumunda yatırımcı zarar edecektir. Bununla birlikte,

dünya piyasalarında son bir buçuk yıldır yaşanan gelişmeler neticesinde

yatırımcıların risk algılamaları bozulmuş, para birimlerinin oynaklığı artmış ve

2002’den beri sürmekte olan likidite bolluğu yerini likidite sıkışıklığına

bırakmıştır. Bu da carry trade işlemlerini daha da riskli hale getirmiştir.

Carry trade işlemleri, özellikle gelişmekte olan ülkelerde sıcak para

kaynağı olarak kullanılmakta; göreceli olarak sığ finans piyasaları ve kırılgan

ekonomileri nedeniyle pozisyonlardaki değişiklikler, piyasaları etkilemektedir.

Türkiye de gelişmekte olan ekonomisi ve yüksek faiz oranları ile ekonominin

istikrara kavuşmaya başladığı 2002 yılından beri carry trade işlemleri için en

çok tercih edilen ülkeler arasında yer almaktadır. Faiz oranları düşmekte

olmasına rağmen hala birçok ülkeye göre daha yüksek olduğundan daha

fazla kar etmek isteyen yabancı yatırımcı için hala cazip bir ülke

konumundadır. Grafik 15’te carry trade işlemlerine olanak sağlayan faiz

yapısı görülmektedir.

Page 54: Fecir ŞENGÖZ

47

0

5

10

15

20

25

2004 2005 2006 2007

Grafik 15: Kısa Vadeli Faiz Oranları

Türkiye Yeni Zelanda Avustralya ABD

İngiltere Euro Bölgesi İsviçre Japonya

Kaynak: OECD

4.1.1 Şubat 2007 Dalgalanması

2007 Şubat ayının son günlerinde Şanghay borsasında spekülasyona

dayalı haksız kazanç sağlandığından dolayı hükümetin soruşturma

başlatacağı haberinin duyulması üzerine panik yaşanmış; borsada bir günde

fiyatlar %8,8 oranında gerileyerek yatırımcılara 140 milyar dolar

kaybettirmiştir. Aynı günlerde eski ABD Merkez Bankası Başkanı

Greenspan’in, Amerikan ekonomisinde 2007 yılı için durgunluk işaretleri

bulunduğuna dair yorum getirmesi de global piyasalardaki panik havasını

arttırmıştır. IMF başkanı Rato’nun Japonya’da faiz oranlarındaki düşüklüğün

sorun yaratacağını açıklaması, Avrupa Merkez Bankalarının faiz artırımı

beklentisi, petrol fiyatlarındaki artış, İran nükleer krizinin yarattığı stres

olumsuz havayı besleyen diğer faktörler olmuştur.43

Şubat 2007’de aniden beliren bu dalgalanma dikkatleri, yen üzerinden

yapılan carry trade işlemlerine toplamış; çalkantıda en çok suçlanan, yen

üzerinden carry trade yapan yatırımcılar olmuştur. Yen carry trade’ine ortam

43 BDDK, Finansal Piyasalar Raporu, Aralık 2006 , s.8.

Page 55: Fecir ŞENGÖZ

48

oluşturan ekonomik gelişmeler 1990’lı yıllarda Japon ekonomisinin

durgunluğa girmesiyle başlamıştır. Japonya Merkez Bankası 1999'da

yatırımları ve tüketimi artıracağı ümidiyle faizi sıfırlamak zorunda kalmıştır.

Uzunca bir süre gevşek para politikası uygulanması ve faizlerin yüzde 0

seviyelerinde seyretmesi yen'in diğer para birimleri karşısında zayıf

seyretmesine neden olmuş, ancak piyasadaki bol ve ucuz yen, iç piyasada

yatırım ve tüketimi canlandırmak yerine kar fırsatını fark eden yabancılar

tarafından alınmaya ve daha sonra dolar ve diğer yabancı paralara çevrilerek

daha yüksek getiri oranlı menkul kıymetlere yatırılmaya başlanmış; böylece,

önemli karlar edilmiştir. Ancak 1999'da yatırımları ve tüketimi artıracağı

ümidiyle sıfırlanan faiz ve değeri düşük yen, beklenenden geç de olsa

ekonomiyi hareketlendirmeye başlamış; istihdamda ve ücretlerde artış

görülmüş; tüketim artmış ve Japon ekonomisi hızla büyüme sürecine

girmiştir. Bu durumda gelişmeleri değerlendiren Japonya Merkez Bankası

faizi 2000 yılından beri geçerli olan sıfır düzeyinden, önce Şubat 2006’da

yüzde 0,25'e sonra Şubat 2007’de yüzde 0,50'e yükseltmek durumunda

kalmıştır. Ayrıca ekonomideki bu canlanma ve Japon ekonomisine yönelik

olumlu sinyaller yen'in daha fazla zayıf kalmasını da imkansızlaştırdığından,

sonunda yen dolar karşısında yaklaşık yüzde 5 değer kazanmış, ve bu iki

durum yen borçlanan yatırım kesiminin bu stratejiden kazandığı getirinin

cazibesinin azalmasına neden olmuştur. Nihayetinde zarardaki pozisyonlarını

kapatma telaşındaki yen borcu taşıyan yatırımcılar hisse senetlerini satmak

suretiyle borsaların gerilemesine neden olmuştur.

4.1.2 Mart 2008 Dalgalanması

ABD kaynaklı mortgage krizinin ivme kazanması ve resesyon riskinin

artması ile beraber dolar, 2007 ortalarından itibaren birçok para birimine karşı

değer kaybetmeye başlamış; en büyük düşüşünü de Mart 2008’de Japon

Yeni karşısında yaşamıştır. Doların önlenemez düşüşü, Yenin hızla değer

kazanmaya başlaması ve Japonya faiz oranlarının eskisine göre daha

Page 56: Fecir ŞENGÖZ

49

yüksek olması sonucu, uluslararası piyasalarda yen carry trade işlemleri

azalmıştır.

Bu gelişmeler, carry trade işlemlerinin, dolarla borçlanmak suretiyle

yapılması konusunu gündeme getirmiştir. Bir çok ekonomist, uzun vadede,

dolardaki düşüşün, doları carry trade işlemlerinin yeni para birimi haline

getirebileceğini düşünmektedir. Bazı yatırım kuruluşları da yayınladıkları

raporlarda, birkaç yıl içerisinde carry trade işlemlerinde Japon Yeni ve İsviçre

Frangı'nın yerini ABD Dolarının alacağını öngörmektedir.44

4.2 HEDGE FONLAR

İlk kez yaklaşık 60 yıl önce kurulan hedge fonlar, 90’lı yıllarda hızlı bir

büyüme sürecine girmiş; günümüzde ise 10.000’e yaklaşan sayıları ile 1,5

trilyon doların üzerinde bir aktif büyüklüğe ulaşmıştır.

Hedge fonlar, yatırımcılara sağladıkları büyük karların yanı sıra,

uyguladıkları saldırgan ve spekülatif stratejiler sonucunda piyasalarda

dalgalanmalara ve likidite sıkışıklıklarına yol açmaları ile son yıllarda sıkça

gündeme gelmiştir.

4.2.1 Hedging ve Hedge Fon Kavramları

Hedging, döviz, menkul kıymet veya mal piyasalarında belirli bir süre

sonra alım ve satım işlemi yapacak olan işadamlarını ve üreticileri bu süre

içinde fiyatlarda olası bir değişmenin doğuracağı zararlara karşı korumak

üzere başvurulan bir yöntem; riski giderme; güvence sağlama işlemidir.45

Hedging kavramını açıklamak için, bugünden sipariş veren ancak yaklaşık üç

ay sonra ödeme yapacak bir ithalatçının, bu süre zarfında döviz kurunun

yükselme olasılığına karşın, vadeli döviz piyasası hizmetlerinden

44 http://img.sabah.com.tr/2007/11/27/haber,DC000B6B9C724967A265952875E1ACE8.html 45 Seyidoğlu, Ekonomik Terimler Ansiklopedik Sözlük , s.256.

Page 57: Fecir ŞENGÖZ

50

yararlanması örnek olarak verilebilir. Şöyle ki; kişi, gerekli miktarda dövizi bu

piyasadan sözleşmede bugünden belirlenen bir kurdan üç ay sonra teslim

kaydıyla satın alır; dolayısıyla süre dolduğunda ithalatçı gerekli Türk Lirasını

ödeyerek bu dövizi devralır ve kur riskinden korunmuş olur. Menkul kıymet

piyasalarında hedging işlemleri de buna benzerlik göstermektedir. 46

Hedging işlemine başvurmayan bir kişi, ileride ortaya çıkabilecek fiyat

değişimlerinin bütün risklerini üstlenmiş olduğu için bir tür spekülasyon

yapmış olur. Bu nedenle bir çok kaynakta spekülasyon, riskten kaçanların

riskini üstlenerek kar elde etmek olarak da tanımlanır.

Hedging kavramı gerçekte “finansal riskten korunma” anlamına gelse

de hedge fonlar aslında yüksek risk alarak yüksek getiri amaçlayan fonlardır.

Finansal riskten korunma (hedge) fonları, kişi ve kuruluşların finansal

piyasalardaki işlemlerinden kaynaklanan risklerin, ilave bir takım finansal

işlemlerin gerçekleştirilmesi ya da araçların kullanılması suretiyle

azaltılmasına duyulan ihtiyaçtan doğmuştur. Önceleri, “finansal korunma”

sağlamaya yönelik yapılan işlemler, zaman içerisinde başlı başına getiri elde

edilen işlemlere dönüşmüştür. Yaşanan bu dönüşüm sonucunda ortaya çıkan

yüksek getiriler, bu fonları zamanla finansal korunma sağlama amacından

uzaklaştırmış ve dünyadaki spekülatif fon hareketlerinin en önemli aktörleri

arasına yerleştirmiştir.

Hedge fon kavramının, söz konusu fonların çok esnek hareket

edebilmeleri ve izledikleri stratejiler açısından farklılık arz etmeleri nedeniyle

tam bir tanımı bulunmamaktadır.

Bir hedge fon, yerel ülkenin kanunlarına uygun olarak

yapılandırılmışsa “yerel hedge fon”, yerel ülke sınırları dışında kurulmuş ve

yabancı ülkenin kanunlarına uygun olarak yapılandırılmışsa “offshore hedge

46 Seyidoğlu, a.g.e., s.256.

Page 58: Fecir ŞENGÖZ

51

fon” olarak adlandırılmaktadır. Bir hedge fonun offshore’da kurulmasının en

temel nedeni, elde edilen getirilerin kurulduğu yerdeki vergi rejimleri

nedeniyle ya hiç vergiye tabi olmaması ya da çok az vergiye tabi olmasıdır.47

4.2.2 Hedge Fonların Tarihçesi

Hedge fonların tarihi 1940’lı yıllara uzanmaktadır. İlk hedge fon, 1949

yılında Alfred Winslow Jones tarafından kurulmuştur. Jones yatırımcılardan

topladığı ve kendi tasarruflarını da dahil ettiği fonlarla hisse senetlerinden

müteşekkil bir portföy oluşturmuştur. Oluşturduğu portföydeki riskleri finansal

korumaya almak (hedge etmek) amacıyla Jones’un geliştirdiği yatırım tekniği,

uzun pozisyondaki hisse senetlerine karşılık diğer hisse senetlerini açığa

satış yapmak suretiyle karşı kısa pozisyon oluşturmak ve bu şekilde elindeki

hisse senetlerinin genel piyasa riskini finansal koruma altına alarak ortadan

kaldırmak şeklinde olmuştur. 48

Söz konusu fonun bir özelliği de müşterilerin maktu bir ücret ödemek

yerine, gerçekleşen karın veya kazancın yüzde 20’si oranında bir ücret

ödemeleridir.49

Jones’un geliştirdiği yatırım stratejileri ile sağladığı finansal korunma

ve yatırım fonlarının gösterdiği yüksek performans uzunca bir süre kimsenin

dikkatini çekmemiş, ancak 1966 yılında “Fortune Magazine” adlı dergide

yayımlanan ve Jones’un fonunun son on yıldaki yüksek getiri performansıyla

bunun dayandığı yatırım stratejilerini anlatan bir makale ile finansal korunma

fonları, finans dünyası gündemine girmiştir. Bu makalenin yayımının ardından

Jones’un yatırım stratejisi birçok yatırımcı için ilham kaynağı olmuş, bu

47 Tuba Ertugay Yıldız, Hedge Fonların İşleyişi, Sermaye Piyasası Kurulu Denetleme Dairesi, Yeterlilik Etüdü, İstanbul, 2004, s.4. 48 C.Coşkun Küçüközmen, Murat Mazıbaşı, “Finansal Riskten korunma Fonları (Hedge Funds)”, Kasım 2005. (Erişim)http://www.makalemiz.com/gorsel/dosya/1176114721Hedge_Funds_28_Kasim_2005%5B1%5D.pdf 49 Ertugay Yıldız a.g.e, s 2.

Page 59: Fecir ŞENGÖZ

52

tarihten itibaren benzer şekilde faaliyet gösteren fonların sayısı hızla artmaya

başlamıştır.50

Fakat Alfred Winslow Jones’un şöhretinin en büyük sebebi, komandit

ortaklıkların doğru bir şekilde organize edildiklerinde Yatırım Şirketleri

Kanunu’ndan muaf olabileceğini keşfetmesidir. Söz konusu muafiyet, diğer

yatırım fonlarını veya ortaklıklarını kısıtlayan kredili alım, açığa satış gibi

tekniklerin kullanılmasını sağlamıştır.51

Genel olarak, klasik yatırım fonu ya da özel şirket yapısında kurulan52

hedge fonların en büyükleri ABD, Avrupa, Hong Kong ve Japonya’da yer

almaktadır.

4.2.3 Hedge Fon Piyasasında Gelişmeler

Hedge fon sektörü, son yıllarda hem sayıca hem de aktif büyüklüğü

itibariyle giderek genişlemiştir. 2006 yılı itibariyle dünya genelinde 9000

civarındaki hedge fonun toplam aktif büyüklüğü, 1,4 trilyon dolara ulaşmıştır.

Söz konusu varlık büyüklüğünün önemli bir kısmı, kurumsal yatırımcılarca

fonlara tahsis edilen sermayeden oluşmaktadır.

50 Küçük Özmen, Mazıbaşı, a.g.e., s 3. 51 Ertugay Yıldız, a.g.e., s 7. 52 Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği Aylık Bülten , Kasım 2003, s 1.

Page 60: Fecir ŞENGÖZ

53

Hedge fonlara yatırılan sermayenin coğrafi orijini gittikçe

genişlemektedir. Son yıllarda Avrupalı ve Asyalı yatırımcılarca hedge fonlara

yapılan yatırımlarda artış görülmekte, ancak bu varlıkların büyük çoğunluğu

ABD ve İngiltere’deki danışmanlarca yönetilmektedir. Bu fonların ilk ortaya

çıkışı ve hızla büyümesi ABD’de gerçekleştiğinden, bu alanda ABD kökenli

firmaların belirgin bir ağırlığı bulunmaktadır.

Page 61: Fecir ŞENGÖZ

54

Ancak, son yıllarda yükselen piyasalarda da çok sayıda Hedge fon

kurulmaktadır. Özellikle Asya’da yerel hedge fon piyasası hızla gelişmektedir.

100 milyarı doları geçen varlıkları ile yükselen Asya hedge fonları tüm

dünyadaki yükselen piyasa fonlarının neredeyse yüzde 60’ını

oluşturmaktadır. Kore, ülkeyi finans merkezi haline getirme planının bir

parçası olarak hedge fonlara 2012’den itibaren izin vermeyi öngören bir yol

haritası çizerken; Hong Kong, hedge fonları teşvik edebilmek için

prosedürlerini basitleştirmiştir.53

Asya merkezli hedge fonlardaki bu gelişme, küresel hedge fonlardaki

hızlı gelişmeyi geride bırakmıştır. Zira bu fonların varlıkları, 2001 yılında 22

milyar dolar iken 2007’nin ilk çeyreği itibariyle yaklaşık yedi kat artarak 146

milyar dolara yükselmiş; küresel fonlar ise aynı dönemde 6 kat artışla 1,5

trilyon dolara ulaşmıştır.54

53 IMF, Global Financial Stability Report, October 2007, s.32. 54 IMF, Global Financial Stability Report, October 2007, s.34.

Page 62: Fecir ŞENGÖZ

55

Asya hedge fonları, yatırımları için ağırlıklı olarak ABD ve İngiltere’yi

tercih etmektedir. Elverişli bir düzenleyici ortam, sınır ötesi sermaye

işlemlerinin kolaylığı, derin bir ticari yapı gibi faktörler bu tercihin nedenleri

arasındadır.55

55 IMF, Global Financial Stability Report, October 2007, s.34.

Page 63: Fecir ŞENGÖZ

56

4.2.4 Hedge Fonların Özellikleri Hedge Fonların temel özellikleri aşağıda sıralanmıştır.

1. Belirli hedge fonlar belirli yatırım araçlarını tercih etse de, genel olarak

hedge fonlar çok sayıda varlık türüne birden yatırım yaparlar. Hisse senedi,

sabit getirili veya değiştirilebilir menkul kıymetler, döviz, türev araçlar vb.

çeşitli ürünler ile finansal piyasalarda olduğu kadar mal piyasalarında da

faaliyette bulunabilir; bu pazarlarda açık, kapalı pozisyon veya opsiyon

pozisyonları alabilirler. Nitekim, hedge fonların risk çeşitlendirmesine gitmek

için son yıllarda sanat eseri, şarap, tarihi posta pulları hatta futbolculara bile

yatırım yapmaya başladığı yönünde gazete haberleri yapılmaya

başlanmıştır.56 Yatırım fırsatlarının bu kadar geniş olması, geleneksel hisse

senedi, tahvil veya gayrimenkul stratejileriyle gerektiği kadar çeşitlendirme

yapamayan portföylere, hem portföy çeşitlendirmesi ile piyasa hareketinden

56 http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=73104&DSP_KOD=6&ForArsiv=1

Page 64: Fecir ŞENGÖZ

57

bağımsız olarak riski azaltma hem de karı önemli ölçüde artırma olanağı

sağlamaktadır.

2. Hedge fonlar her türlü yatırım aracını kullanabildikleri gibi, mümkün

olan her tür yatırım stratejisini de benimseyebilirler. Seçim kararları

tamamıyla sistematik veya ihtiyari olabilir. Bir başka deyişle seçim, tamamıyla

fon yöneticisinin inisiyatifine bağlı olabileceği gibi, bilgisayar modellemesine,

makro ve mikro ekonomik araştırmalara, istatistiki, matematiksel veya teknik

analizlere dayanan işlemler sonucunda da yapılabilmektedir. Hedge fonlar,

kendilerini fonlamak ve riskten korunmak için yeni türev ürünleri geliştirmekte

ve satmaktadırlar. Aynı yatırım stratejisini kullanan veya aynı varlık sınıfına

yatırım yapan hedge fonlar arasında dahi farklı yatırım faaliyetleri,

performans ve risk seviyeleri bulunmaktadır.

3. Hedge Fonlar, klasik fonlara kıyasla daha az şeffaftır. Çünkü

çoğunlukla ülke dışında (offshore) çalışan bu fonlar hakkında yeterli istatistiki

bilgi olamadığı gibi, kamuyu aydınlatma kapsamında da son zamanlara kadar

yeterli sorumluluk üstlenmemişlerdir.

4. Yatırımlarda kullandıkları ürünlerin ve stratejilerin esnekliği ve

şeffaflığın daha az olması nedeniyle ülkelerin sermaye piyasasını düzenleyici

kurumları, diğer yatırım fonlarına uyguladıkları denetimleri hedge fonlar için

genellikle uygulayamamaktadır. Bu durumda denetim kurumları, riski

yatırımcıya bırakmakta ve bu yatırımcıların nitelikli olduklarını ve riskleri iyi

hesapladıklarını varsaymaktadır.57

Hedge fonlar, diğer yatırım fonlarından farklı olarak tam anlamıyla

denetlenemediklerinden, ülkelerin piyasaları düzenleyici kurumları ve parasal

otoriteleri için risk teşkil etmektedir. Bu husus, ilk kez 1994’te uluslararası

tahvil piyasalarındaki dalgalanmalar ile fark edilmeye başlanmış; ardından

57 Soner Ülgen, Hedge Fonlar-Yüksek Riskli Yatırım Fonları, s.2. (Erişim) www.dorukkayadanismanlik.com/makaleler/8918.doc

Page 65: Fecir ŞENGÖZ

58

1998’de yönetim kurulunda Nobel ödüllü iki ekonomistin de bulunduğu Long

Term Capital Management’ın, Eylül 2006’de Amaranth ve Pirate Capital adlı

hedge fonların batışı ile dikkatleri iyice çekmiştir. Son olarak ise Temmuz

2007’de ABD mortgage piyasasında yaşanan batık kredi sorunu, hedge

fonların panik satışına gitmesiyle bütün dünyayı etkileyen bir krize

dönüşmüştür. Bu gelişmeler sonucu hedge fonlar ile ilgili olarak küresel veya

yerel bazda düzenlemeler yapılması gerekliliği tartışılmaya başlanmıştır.

5. Hedge fonların bir diğer özelliği ise, çoğunlukla 1 milyon dolardan

başlayan miktardaki yatırımlarla kurulup, yüksek gelirli yatırımcılara yönelik

hizmet sunmalarıdır. Hedge fonların en büyük müşteri kitlesini yüksek gelirli

bireysel yatırımcılar ile bireysel emeklilik şirketleri, bankalar, sigorta şirketleri,

vakıflar gibi kurumsal yatırımcılar oluşturmaktadır. Bu nedenledir ki, hedge

fonlar geleneksel yatırım fonları gibi reklam, ilan vermek veya internet

sitelerinde hizmetlerine ilişkin bilgi vermek gibi satış yöntemlerine

başvurmamaktadırlar. Ancak, sayılarının artması ile yoğunlaşan rekabet

sonucunda, fonların yatırımcılardan istedikleri tutarlar da azalmış, müşteri

profili küçük yatırımcıya doğru kaymaya başlamıştır. Bu da hedge fonlarla

ilgili küresel kaygıların artmasına sebep olmuştur.

6. Pek çok hedge fonda, ilk yatırım yapıldıktan sonra belirli bir süre

yatırılan tutar geri çekilememektedir. Bir çok fon parayı, belirli bir süre fonda

tutma zorunluluğu uygulamakta olup, bu süre çoğunlukla 1 yıldır.

7. Hedge fon kurucuları çoğunlukla kendi paralarını da aynı fonda

değerlendirmektedir. Yatırımcılar genellikle, danışmanın da fona önemli

miktarda finansal yatırım yapmasını şart koşmakta;58 böylece hedge fon

yöneticileri gereksiz risklerden kaçınarak yüksek kar sağlamak için tüm bilgi

ve becerisini kullanmak zorunda kalmaktadır.

58 Ertugay Yıldız, a.g.e., s.15.

Page 66: Fecir ŞENGÖZ

59

8. Hedge fon yatırım danışmanları, verdiği hizmetler karşılığında toplam

portföy büyüklüğüne dayanan bir yönetim ücreti ile beraber, performans

üzerinden teşvik primi almaktadır. Yatırımcıları korumak amacıyla bazı

ortaklık sözleşmelerinde yatırım danışmanının teşvik primi alması; fonun

basamak şeklinde düzenlenmiş eşik getiri oranlarını aşması koşuluna

bağlanmış olup, kötü performans gösteren danışmanların teşvik primi

almasının önüne geçilmiştir. Hedge fonların faaliyetlerine devam edebilmesi

için sürekli olarak pozitif performans göstermeleri, konulan eşik değerleri

aşmaları gerekmektedir.59

Hedge fonların, performansa dayalı olan ücretlendirmeye verdikleri

önem, sektörün en iyi yöneticilerini çalıştırmalarına; farklı getiri fırsatları

yakalamayı bilen eğitimli ve genellikle deneyimli fon yöneticilerini istihdam

etmelerine olanak sağlamaktadır

4.2.5 Hedge Fonların Kullandıkları Yatırım Stratejileri

Hedge fonlar, fon yönetimi ile yatırımcılar arasında anlaşılan

sözleşmede yer alan temel stratejiler çerçevesinde yönetilir.60 Hedge fonların

kullandıkları yatırım stratejileri, piyasanın yönünü tahmin etmeye çalışarak

pozisyon alan stratejiler olabildiği gibi kısa dönemli fiyat veya piyasa

etkinsizliklerinden faydalanarak riski ortadan kaldırmayı hedefleyen ve piyasa

şartlarına bağlı olmaksızın pozitif getiri sağlayan yatırım stratejilerini de

içerebilmektedir.

1. Konvertibl Arbitraj: Genellikle tahviller olmak üzere, konvertible

menkul kıymetlerden oluşan bir portföyü satın almak ve adi hisse senetlerini

açığa satış yaparak riski azaltmayı içeren bir stratejidir. Düşük değerlenmiş

olduğu düşünülen değiştirilebilir menkul kıymetlerde ise uzun pozisyon

59 Ertugay Yıldız, a.g.e., s.15. 60 Ekin Fıkırkoca, “Alternatif Yatırım Araçları”, Sermaye Piyasasında Gündem, Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği, Sayı 41, Ocak 2006, s.9.

Page 67: Fecir ŞENGÖZ

60

alınmaktadır. Böylece hisse senedine dönüştürülebilir menkul kıymetlerin

fiyatlarında, hisse senedi fiyatına göre gerçekleşen sapmalardan

faydalanmak amaçlanır.61

2. Sabit Getirili Menkul Kıymet Arbitrajı: Hedge fonlar bu stratejiyi

kullanarak; sabit getirili finansal araçların fiyatlarındaki küçük farkılılıklar ya

da fiyatlama hatalarından yararlanarak sabit pozitif bir kazanç sağlamaya

çalışırlar. Örneğin; henüz yeni ihraç edilmiş 10 yıl vadeli bir tahvilin fiyatı,

daha önce ihraç edilmiş 10 yıl vadeli bir tahvilin fiyatından biraz daha yüksek

olacaktır. Bir hedge fon; aradaki küçük fiyat farklılığından kazanç sağlamak

için daha önce ihraç edilmiş olan tahvili alıp, yeni ihraç edilmiş olanı ise açığa

satar.62

3. İstatistiki Arbitraj: Fon yöneticisi, belirli menkul kıymetlerin tarihi fiyat

verilerini göz önüne alarak matematiksel bir model oluşturur. Menkul kıymetin

piyasa fiyatı ile modelin hesapladığı “olması gereken” fiyat arasında oluşan

farka göre alım/satım kararı verir.63

4. Nötr Piyasa Stratejisi: Genellikle aynı ihraççının farklı menkul

kıymetlerinde birbirini karşılayan pozisyonlar alarak piyasa riskinin önemli bir

kısmını hedge etmeyi amaçlayan stratejilerdir. Bu stratejiyle, hisse senedi ve

tahvil piyasası ile korelasyonu sıfır ya da çok düşük olan getiriler elde

edilmeye çalışılır ve bu nedenle beta sıfır olacak şekilde strateji kurulur.64

5. Olay Bazlı Stratejiler: Bu yatırımlara şirket yaşam devri yatırımları da

denilmektedir. Bu tür stratejiler; iflas, birleşme, ele geçirme, yeniden

yapılanma, sermaye yapısının yeniden düzenlenmesi, hisselerin geri

alınması, kredi notu değişimi gibi tahmin edilen bir takım olaylar sonucunda

oluşacak fırsatlardan yararlanmak üzerine kurulmuştur. Oluşturulan portföyler 61 https://www.hedgefundresearch.com/index.php?fuse=hfrx-str&1206993764 62 Ertugay Yıldız, a.g.e., s.18. 63 Fıkırkoca, a.g.m., s.9. 64 Ertugay Yıldız, a.g.e., s.18.

Page 68: Fecir ŞENGÖZ

61

çok çeşitli yatırım araçlarını içerebilmektedir. Bu stratejide olayların doğru

tahmin edilememesi temel risk unsurudur.

5a. Sorunlu Menkul Kıymetlere Yatırım: Bu stratejide fon, bir şirketin

içinde bulunduğu iflas ya da benzeri bir zor durumdan fiyatı etkilenmiş ya da

etkilenmesi beklenen menkul kıymetlerine yatırım yapar, bunları açığa satış

yapmak suretiyle fiyat sapmalarından kazanç elde etmeye çalışır. Fon

yöneticisinin stiline bağlı olarak şirket borçlarına, ticari haklara, adi veya

imtiyazlı hisse senetlerine, emtia senetlerine yatırım yapılabilmektedir.

Örneğin fon, iflas beklentisi olan bir şirketin borcunu belli bir iskontoyla satın

alıp, şirketin tasfiyesinde bu borcu aldığından daha yüksek bir değerle

elinden çıkarabilir.65 Şirket iflas etmeyerek finansal durumunu düzelttiğinde

ise fon, yine getiri elde etmektedir.

5b. Birleşme Arbitrajı: Bir şirketin satın alınması, ele geçirilmesi,

borçlanarak satın alınması gibi bazı durumlara yatırım yapılması anlamına

gelen bu stratejiye risk arbitrajı da denilmektedir. Devralınan/ele geçirilen

şirketin hisse senetlerinde uzun pozisyon alınırken, devralan/ele geçiren

şirketin hisse senetlerinde kısa pozisyon alınmasıyla oluşturulan bir arbitraj

stratejisidir. Bu stratejiyi uygulayan yöneticiler, çoğunlukla hisse senetlerinin

kesin alım satımı yerine opsiyon sözleşmelerini kullanmaktadır.

6. Makro Stratejiler: Bu stratejide fon yöneticisi, global ekonomik

beklentiler çerçevesinde yatırım kararı almaktadır. Hisse senedi ve tahvil

piyasalarına; türev araçlar, faiz oranları, yabancı paralar ve emtia gibi çeşitli

araçlar üzerine yatırım yapılabilmektedir. Bu şekilde yatırımlar, global

piyasalardaki beklenen gelişmelere dayanılarak global sermaye

piyasalarında spekülatif amaçlı uzun veya kısa pozisyon almak şeklinde

gerçekleştirilmektedir.

65 Fıkırkoca, a.g.m., s.9.

Page 69: Fecir ŞENGÖZ

62

7. Vadeli İşlemler: Bu stratejiyi uygulayan fonlar, future veya opsiyon

sözleşmelerine yatırım yapmaktadır. Çoğunlukla odaklandıkları alanlar, ABD

devlet tahvilleri, yabancı para birimleri, pamuk, kahve, şeker, kakao gibi ticari

mallar, altın ve gümüş gibi madenler, tarım ürünleri, S&P endeksi, Dow

Jones ve Nasdaq endeksleridir. Fon yöneticisi, global hisse senedi, faiz,

döviz ve emtia piyasalarının yönü hakkında tahminlerde bulunmakta;

beklentileriyle uyumlu olarak vadeli işlem kontratlarını kullanarak pozisyon

almakta ve kar etmeye çalışmaktadır.

8. Piyasa Zamanlaması: Bu strateji, varlıkları, yükselmekte olan

yatırımlara aktarmak ve düşüş trendinde olan yatırımları bırakmak şeklinde

yapılmaktadır. Fon yöneticisi, genel piyasanın yönüne göre yatırımlarını,

çeşitli piyasalar veya piyasa bölümleri arasında değiştirmektedir. Bu iş için

çoğunlukla trend takip eden teknik göstergeler kullanılmaktadır.

9. Açığa Satış: Bu stratejide, fon yöneticisi, düzenli olarak aşırı

değerlenmiş hisse senetlerini tespit etmeye çalışmakta ve fiyatının

düşeceğini tahmin ettiği menkul kıymetleri açığa satarak kar elde etmeyi

hedeflemektedir.

10. Agresif Büyüme: Bu stratejide hisse başına karlılığını hızla artıran

veya artırması beklenen şirketlerin hisse senetlerine yatırım yapılmaktadır.

Yatırım kararı temel analiz bazlıdır, fakat yatırım zamanlamasında teknik

analiz de kullanılabilmektedir.66

11. Fırsatçı Stratejiler: Fırsatçı strateji uygulayan fon yöneticisi, sabit bir

yatırım politikası ve hisse senedi seçme prosedürüne bağlı kalmaz. Mevcut

piyasa koşullarından ve yatırım fırsatlarından azami derecede faydalanmayı

amaçlar. Bunun haricinde, yatırım yapılacak araç kısıtı da bulunmaz.67

66 Fıkırkoca, a.g.m., s.10. 67 Fıkırkoca, a.g.m., s.10.

Page 70: Fecir ŞENGÖZ

63

12. Gelişmekte Olan Piyasalara Yatırım: Bu stratejide fon yöneticisi,

gelişmekte olan ülkelerin piyasalarında yatırım yapmaktadır. Gelişmekte olan

piyasalarda açığa satış kısıtlamalarının bulunması ya da gelişmiş türev

araçların bulunmaması gibi nedenlerle genellikle sadece uzun pozisyon

alınarak yatırım yapılmaktadır.

13. Değer Bazlı Stratejiler: Bu stratejide fon yöneticisi, kendi değerleme

modelini kurar ve hisse senetlerinin “olması gereken” değerini hesaplar. Buna

göre, değerinin artacağını düşündüğü menkul kıymette uzun, değerinin

düşeceğini düşündüğü menkul kıymette kısa pozisyon alır. 68

14. Sektör Bazlı: Bu stratejide fon yöneticisi, belirli bir sektöre

yoğunlaşarak, bu sektörde bir çok yatırım aracıyla işlem yapmaktadır. Hedge

fonların yatırım yaptığı başlıca sektörler enerji, sağlık, gayrimenkul, teknoloji,

eğlence sektörleri ya da şirketler, bankalar, sigorta şirketleri, mortgage

bankaları vb kuruluşları içeren finans sektörüdür.

4.2.6 Hedge Fonlar ve Krizler/ Yaşanmış Örnekler

Hedge fonlar, giderek artan sayıları, ulaştıkları portföy büyüklüğü,

yüksek risk almaları, tam anlamıyla denetlenememeleri ve spekülatif

hareketlere açık olmaları nedeniyle son dönemlerde küresel ekonomideki bir

çok dalgalanma ve krizin nedeni ya da tetikleyicisi olarak gösterilmektedir.

“Hedging” terimi her ne kadar riskten korunma anlamına gelse de, hedge

fonlar diğer fonların tabi olduğu sınırlamalara tabi olmadan portföyünü

oluşturup yönetebildiklerinden daha fazla risk üstlenebilmektedir.

Hedge fonlar, şeffaflığın az olması ve esnek yapıları nedeniyle zaman

zaman yolsuzluklara da konu olabilmektedir. Şeffaflığın sınırlı olduğu bu

alanda, kötü niyetli fon yöneticileri “Ponzi oyunu” olarak tabir edilen saadet

68 Fıkırkoca, a.g.m., s.10.

Page 71: Fecir ŞENGÖZ

64

zinciri tipi yapılanmalara başvurabilmektedir. Diğer bir deyişle, fona yeni para

girişleri eski yatırımcılara getiri olarak sunularak, fon başarılı

gösterilebilmektedir.69 Fakat etkin biçimde denetlenemediklerinden bu

yolsuzluklar çoğunlukla zamanında tespit edilememekte, hem yatırımcıyı

hem de piyasayı uğrattıkları zarar ancak fonların çöküşü ile gün yüzüne

çıkmaktadır.

Ayrıca hedge fonlar genellikle kaldıraç etkisinden azami ölçüde

yararlanabilmek için sermayelerine oranla yüksek tutarlarda borçlanarak

yatırım yapmaktadırlar. Bu nedenle, fonun ana sermayesine oranla taşıdığı

borç yükü arttığı için, olası piyasa dalgalanmaları fonun iflasına ve dolayısıyla

yatırımcıların ciddi zararlarla karşı karşıya kalmalarına yol açabilmektedir.70

Hedge fonların yol açtığı riskler ilk kez 1998 yılında yönetim kurulunda

Nobel ödüllü iki ekonomistin (Robert Merton ve Myron S. Scholes) de

bulunduğu Long-Term Capital Management adlı hedge fonun 1998 Rusya

krizinin ardından 4,6 milyar dolar kaybetmesi ile fark edilmeye başlanmıştır.

İki Nobel Ödüllü finans profesörünün fonlarını batışa sürükleyen riskleri

öngörememeleri finans piyasasında şaşkınlık yaratmıştır.

Bu zararın finansal sistemi tehdit etmemesi için, ABD Merkez Bankası

öncülüğünde Amerikan bankaları, 3,65 milyar dolarlık bir kredi paketiyle

fonun ayakta kalmasını sağlamış, Long-Term Capital Management, 2000

yılında tasfiye edilmiştir.

Dünya finans piyasaları 2006 Eylül’ünde de Amaranth adlı hedge

fonun batış haberiyle çalkalanmıştır. Amaranth, NYMEX borsasında işlem

gören vadeli doğalgaz kontratlarına yatırım yapmış, ancak doğalgaz

fiyatlarının düşüşüyle yatırımcılarını 6 milyar dolarlık zarara uğratmıştır.

Başarılı hedge fon yöneticisi Brian Hunter geçmişte çok önemli finansal

69 Fıkırkoca, a.g.m., s.11. 70 Soner Ülgen, Hedge Fonlar-Yüksek Riskli Yatırım Fonları, s.8.

Page 72: Fecir ŞENGÖZ

65

yatırım başarılarına imza atmış olsa da emtia fiyatlarındaki ani düşüşün

yatırım portföyünde oluşturacağı zararları öngörememiştir. Kısa bir sürede

Amaranth fonlarındaki varlıkların yüzde 65’i erimiştir. Olayın hemen ardından

BIS (Bank for International Settlement) ve İngiltere Merkez Bankası başta

olmak üzere bir çok düzenleyici otorite hedge fonlar hakkında düzenlemeler

yapılması konusunu tekrar gündeme getirmişlerdir.71

Doğalgaz fiyatlarının düşüşe geçmesiyle 6 milyar dolar kaybeden

Amaranth'tan sonra başka hedge fonlar da tehlike sinyalleri vermeye

başlamıştır. Çoğunlukla kötü durumdaki şirketlerin hisselerine yatırım yapıp

daha sonra yönetimi şirketin piyasa değerini artırmaya zorlamasıyla tanınan

Pirate Capital adli hedge fon ise uğradığı gelir kaybından 10 yatırım uzmanını

sorumlu tutmuş, yeni yatırımcı da kabul etmeyeceklerini duyurmuştur.

2007 Temmuz’unda da ABD mortgage piyasasında yaşanan batık

kredi sorunu, 2002’den beri süren likidite bolluğu ve yüksek risk iştahı

sayesinde 2 trilyon dolara yakın parayı döndüren hedge fonların panik

satışına gitmesiyle tüm dünyayı saran bir krize dönüşmüştür. Hedge fonlar ve

girişim sermayesi şirketleri, spekülatif yatırımları ile piyasalardaki balonu

körüklerken, ortaya çıkan likidite krizi bu fonlara yatırım yapanlara ciddi

zararlar getirmiştir. Subprime kredilerine dayanan tahvillerde yüklü yatırımları

bulunan hedge fonlar, kriz sonrası ardı ardına iflas etmeye başlamıştır.72

4.2.7 Hedge Fonlarla İlgili Düzenlemeler

4.2.7.1 Dünya’da Durum

Hedge fonların hem yatırımcılar hem de ekonomiler açısından risk

teşkil ettiği görüşünün nerdeyse tüm ekonomistler tarafından kabul edilmeye

başlanması, zaman içinde bu fonların küresel veya yerel düzenlemeler ile

71 http://www.ntvmsnbc.com/news/402188.asp 72 http://www.patronlardunyasi.com/news_detail.php?id=34444

Page 73: Fecir ŞENGÖZ

66

denetim altına alınması fikrinin tartışılmaya başlanmasına yol açmıştır. Söz

konusu fikir hem yurt içi hem de yurtdışında bir çok kişi ve kurum tarafından

dile getirilmiş; bu durum da bu konuda birtakım önlemlerin alınmaya

başlanması sonucunu getirmiştir.

Avrupa Merkez Bankası yayımladığı Finansal İstikrar Raporu'nda

dünya ekonomik istikrarının karşı karşıya olduğu en büyük tehlikelerden

birisinin, yüksek kar için piyasadan piyasaya dolaşan, yüksek getiri gördüğü

yere hızla girip çıkan "hedge fonlar" olduğunu açıklamış; hızla büyüyen,

çoğunlukla toplu olarak hareket eden ve trilyon dolarlık büyüklüğe ulaşan

hedge fonların yol açabileceği zararların belirli bir çaresinin bulunmadığını,

bu nedenle dikkatle takip edilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Bu konuda yapılan ilk düzenleme, hedge fonların ABD'nin finans

piyasasını düzenleyici kurumu olan SEC’e (Securities and Exchange

Commission) kaydının zorunlu hale getirilmesi olmuştur. 2006 yılında

getirilen bu düzenleme, hedge fonların muhasebe kayıtlarının SEC tarafından

incelenmesini sağlamaktadır.73

Hedge fonlar, Almanya’nın başkanlığında Ocak 2007’de toplanan G8

zirvesinde de tartışılmıştır. Zirvede, Avrupa Birliği dönem başkanı Almanya

Başbakanı Angela Merkel'in ısrarlı çabalarına rağmen hedge fonların

denetimine ilişkin mekanizma oluşturulması konusunda anlaşma

sağlanamamıştır. Bunun üzerine hedge fon ve girişim sermayesi

yatırımlarının risklerini kontrol altına almak için ABD Merkez Bankası Başkanı

Ben Bernanke ile Avrupa Birliği Merkez Bankası Başkanı Jean Claude

Trichet yeni bir girişimde bulunmuş ve bu amaçla Bank of International

Settlements’a yeni roller verilmesi planlamıştır.74

73 http://www.ekocerceve.com/haberDetay.asp?kategori=5&HaberID=11017 74 http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=71432&ForArsiv=1

Page 74: Fecir ŞENGÖZ

67

Başta Almanya olmak üzere önde gelen sanayi ülkelerinin oluşturduğu

G8 grubunun ve finansal denetleme kuruluşlarının baskısı üzerine hedge

fonlar, otokontrol girişimi ile sektöre standartlar getirilmesi konusunda gönüllü

olarak harekete geçmiş; Avrupa'nın en büyük 13 hedge fonu bir grup

oluşturarak, denetim ve düzenlemeye tabi olmaları yönündeki baskıları

azaltmak için kendi aralarında bir usul hukuku kanunu oluşturma kararı

almıştır.

4.2.7.2 Türkiye’de Durum

Nasıl kontrol edileceği dünyada hala tartışma konusu olan Hedge

fonlara karşı önlem alınması gerekliliği, özellikle 2006 Mayıs dalgalanması

sonrasında Türkiye'de de tartışılmaya başlanmıştır.

Mart 2007’de İstanbul’da yapılan Risk Zirvesi toplantısında, BDDK

Başkanı Tevfik Bilgin “bir global takip ve düzenleme yapılmaması halinde,

haklarında detaylı çok zor bilgi edinilen, şeffaflığın az olduğu, sınırlı resmi

düzenlemelere tabi olan, genelde off-shore ve daha çok yüksek kar amacı ile

çalışan hedge fonlar nedeni ile dünyadaki merkez bankaları ve bankacılık

otoritelerinin piyasaları yönlendirmedeki güçlerini kaybedeceklerini"

söylemiştir.

Küresel dalgalanmalarda adı sıkça anılan hedge fonların, Türkiye’de

de yatırımları bulunmaktadır. Bununla birlikte, ülkede kurulmuş olan bu tür bir

fon bulunmamaktadır. Ancak, bu fonların Türkiye’de kurulabilmesine

olanak sağlamak üzere SPK tarafından Yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar

Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: VII, no: 29)

hazırlanmıştır. Bu tebliğ çerçevesinde hedge fonlar “serbest yatırım fonu” adı

altında yapılandırılmış olup, fonların, dünyadaki örneklerine paralel şekilde

sadece nitelikli yatırımcıya satılabileceği öngörülmüştür. Nitelikli yatırımcı

kavramı ise söz konusu tebliğin 1. maddesinde, "Yerli ve yabancı yatırım

fonları, emeklilik fonları, yatırım ortaklıkları, aracı kurumlar, bankalar, sigorta

Page 75: Fecir ŞENGÖZ

68

şirketleri, portföy yönetim şirketleri, ipotek finansmanı kuruluşları, emekli ve

yardım sandıkları, vakıflar, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20

nci maddesi uyarınca kurulmuş olan sandıklar, kamuya yararlı dernekler ile

nitelikleri itibariyle bu kurumlara benzer olduğu Kurulca belirlenecek diğer

yatırımcılar ve fon katılma paylarının halka arz tarihi itibariyle en az 1 milyon

YTL tutarında Türk ve/veya yabancı para ve sermaye piyasası aracına sahip

olan gerçek ve tüzel kişiler” şeklinde tanımlanmıştır.

Ayrıca, yurt dışındaki gelişmelere paralel şekilde, fonun türev araç

yatırım stratejisine, kullanılan türev araçların karmaşıklık ve risk düzeyine

uygun bir risk yönetim sistemi oluşturulması amacıyla, rehber niteliği taşıyan

düzenleme çalışmaları tamamlanmıştır. Hedge fonların, Türkiye’de 2008

yılının ilk yarısında faaliyete başlaması beklenmektedir.

Page 76: Fecir ŞENGÖZ

69

BEŞİNCİ BÖLÜM

SPEKÜLATİF HAREKETLERLE BAŞ ETMEDE BİR YÖNTEM: TOBİN VERGİSİ

1990’larda ekonomik yapıları ve temel göstergelerinde farklılıkları

bulunan bir çok gelişmekte olan ülkenin ardı ardına kriz yaşaması ve söz

konusu krizlerle ilgili yapılan çalışmaların sermaye hareketlerindeki

serbestliğin kriz üzerindeki katkısına işaret etmesi, sermaye hareketlerinin

kontrolü konusunda tartışmaların başlamasına neden olmuştur. Artan

sermaye hareketlerinin neden olduğu ekonomik dalgalanmalar ve krizlerin

yarattığı olumsuz etkilerin giderilebilmesi için sermaye hareketlerinin

kısıtlanmasına yönelik bir çok öneri getirilmiştir. Bu öneriler içinde en çok

tartışılan ve uygulanabilirlik açısından oldukça elverişli olan kontrol biçimi

Tobin Vergisi’dir.

5.1 TOBİN VERGİSİ

Amerikalı Nobel ödüllü iktisatçı James Tobin, ilk kez 1972 yılında

olmak üzere bir çok defa yayınladığı makale ve konuşmalarında, spekülatif

amaçlı kısa vadeli sermaye hareketlerinin vergilendirilmesi yoluyla, piyasa

hassasiyetlerinin ve döviz spekülasyonlarının önemli ölçüde azaltılabileceğini

ileri sürmüştür. Tobin, piyasa dalgalanmalarını kontrol edebilmek ve kısa

vadeli paraların aniden çekilişi halinde doğacak riskleri azaltmak amacı ile

dövizle yapılan işlemler üzerinden, binde 1 ile binde 5 arasında bir vergi

alınmasını önermiştir. Tobin’in “fazla yağlanmış olan uluslararası döviz

spekülasyonu çarklarına bir avuç kum atmak” şeklinde ifade ettiği75 bu vergi,

spot döviz alım-satım işlemleri üzerine getirilen advolarem bir vergidir.

Vergileme, bir paranın bir başka paraya dönüştürülmesi sırasında bu işleme

vergi uygulanması şeklinde gerçekleşmektedir. Tobin’e göre bu tür bir işlem

75 James Tobin, “A Proposal for International Monetary Reform”, Cowles Foundation Discussion Paper No: 506, Yale University, October, 1978, s.14.

Page 77: Fecir ŞENGÖZ

70

vergisinin dünya ticaret hacminde önemli paya sahip olan belli başlı para

birimlerinde uygulanması yeterli olabilecektir.76

O yıllarda fazla önemsenmeyen bu vergi, kısa vadeli sermaye

hareketlerinin günlük hacminin trilyon dolarları aşması ve bunun finansal

krizlere neden olması sonucu, son yıllarda ulusal ve uluslararası

platformlarda, ciddi şekilde ele alınıp tartışılmaya başlanmıştır.

11 Kasım 2000 tarihinde Brüksel’de yapılan ACP*-AB İşbirliği

Parlamenterler Toplantısı’nda Tobin vergisinin desteklenmesi kararı

alınmıştır.77 28 Haziran 2001’de Avrupa Parlamentosu’nun öncülüğünde, 13

Avrupa ülkesinden ve Kanada’dan parlamenterler, ekonomistler ve sivil

toplum örgütlerinin katılımı ile “Tobin Vergisi Hakkında Birinci Parlamentolar

Arası Toplantı” düzenlenmiştir. ABD’de 2001 yılı Mayıs ayında Temsilciler

Meclisine uluslararası mali işlemler üzerine vergi konulmasına yönelik bir

önerge verilmiştir. Önerge, Tobin Vergisi yansıra Dünya Bankası, IMF,

OECD, G-8, G-20 gibi uluslararası organizasyonların gözetiminde

uluslararası finansal organizasyonlar için global bir reform öngörmektedir.

Fransa’da da ATTAC’ın** girişimiyle bu konuda bir yasa tasarısı

hazırlanmıştır. 2001 yılı Ağustos ayında Fransa, AB Maliye Bakanları

Toplantısı’nda sınır ötesi sermaye hareketleri üzerinden yüzde 1 oranında

vergi alınmasını desteklediğini açıklamıştır.

Türkiye’de de Tobin Vergisi, son yıllarda görülen sıcak para girişleri

nedeniyle bazı uygulamacılar tarafından zaman zaman gündeme getirilmiş

ancak piyasaların henüz hazır olmaması gerekçesiyle uygulanmamıştır.

76 Burçak Tulay, Pelin Ataman Erdönmez, “Küresel Krizlere Yeni Yaklaşımlar”, Türkiye Bankalar Birliği Türkiye Bankalar Birliği Bankacılık ve Araştırma Grubu, Eylül l999, s.15 (Erişim) www.tbb.org.tr/turkce/arastirmalar/kuresel.doc 77 Ersin Kaplan, “Küreselleşme Sürecinde Kısa Vadeli Sermaye Hareketleri ve Tobin Vergisi” (Erişim) http://www.akademiktisat.net/calisma/kuresellesme/kure_tobin_ekaplan.htm * The Secretariat of the African, Caribbean and Pacific Group of States ** Ação pela Tributação das Transações Financeiras em Apoio aos Cidadãos

Page 78: Fecir ŞENGÖZ

71

5.2 TOBİN VERGİSİNDEN BEKLENENLER

Tobin Vergisinin en temel işlevi ülkeden ani çıkış yapan sıcak paranın

girişini engelleyecek olmasıdır. Tobin, Keynes’in “işlem vergisi uzun dönemli

temelleri güçlendirir” görüşünden hareketle, bu tür bir verginin, kısa vadeli

işlemlerin maliyetlerini yükselterek uzun vadeli yatırımları özendireceğini

düşünmüştür. Vergi, ülkeye, krizi tetiklemeyecek nitelikte ve daha uzun

vadelerle yabancı sermayenin gelmesini özendirebilecektir.

Ayrıca, iyi tasarlanmış ve uluslararası düzeyde kabul görmüş bu tür bir

vergiyle, spekülatif sermayenin yol açtığı istikrarsızlıkla mücadele

edilebileceği gibi, ülkenin iç dinamikleri de güçlenebilecektir. Bu vergi, belli

ölçüde de olsa spekülatif sermaye hareketlerini önleyeceği için gerek döviz

kurlarında ve gerekse faiz oranlarında bir istikrar sağlayacak, böylece hem

mal ve hizmet ticareti için finansal ortam rahatlayacak hem de Merkez

Bankalarının daha bağımsız bir faiz ve kur politikası izleyebilmelerine imkan

tanınacaktır.

Verginin, asıl işlevi dışında, gelir sağlama fonksiyonu da

bulunmaktadır. Tobin’e göre, bu vergi gelirinin tamamı IMF ve Dünya

Bankası gibi kuruluşlarca kullanılmalıdır.78

Bir başka görüşe göre ise, Tobin Vergisi sermayenin akışkanlık

yeteneğini azaltarak ekonomi yönetimlerine karar alma zamanı

kazandırmakta, toplanan vergi miktarına bakılarak sermaye giriş-çıkışlarının

miktarı tespit edilmekte ve böylece bir izleme mekanizması işlevi de

görebilmektedir.79

78 Tobin, a.g.m., s.14. 79 Doğan Alantar, “Sıcak Para Hareketleri ve Tobin Vergisi”, s.6. (Erişim) http://www.mtk.gov.tr/yayinlar.aspx?cid=59

Page 79: Fecir ŞENGÖZ

72

5.3 TOBİN VERGİSİ ALEYHİNDEKİ GÖRÜŞLER Tobin Vergisinin temelde spekülatif işlemleri caydırma işlevini yerine

getireceği genel kabul görmekle birlikte, söz konusu işlevin bazı durumlarda

yetersiz kalabileceği ya da uygulamada zorluklar yaşanabileceği yönünde

eleştiriler de bulunmaktadır.

Tobin Vergisine getirilen bu eleştirilerin başında verginin hangi

ülkelerde uygulanacağının belirsizliği hususu gelmektedir. Şayet, bazı ülkeler

bu vergiyi uygulamaz veya düşük oranda uygular ise sermaye o ülkeye

yönelecek ve verginin kendisinden beklenen işlev yerine getirilmemiş

olacaktır. Ancak vergi evrensel nitelikte olduğunda da göreceli pozisyonlar

aynı kalacağından spekülatif olmayan sermayenin ülkeye girişi

etkilenmeyecektir.80

Ayrıca, Tobin Vergisi uygulamasının vergiden kaçınma ve vergi

kaçırma eğilimlerini artırabilmesi, kayıt dışılığı teşvik etmesi olasılığı da

bulunmaktadır. Özellikle dar bir vergi tabanı vergi kaçırmaya imkan

tanıyacaktır. Ancak vergi tabanının geniş tutulması ise spekülatif olmayan

işlemlerin de vergilendirilmesi sorununu ortaya çıkaracaktır. Nitekim döviz

işlemlerinin hangi amaçla yapıldığını belirlemek tam anlamıyla mümkün

olamamaktadır. Örneğin; turistlerin yaptığı döviz işlemlerinin korunması

amacıyla belli bir miktarın altındaki döviz hareketleri vergi dışı bırakıldığı

takdirde, spekülatörler paralarını küçük parçalara bölerek vergiden

kaçınabileceklerdir. Bu olası etki gerekçe gösterilerek Amerika Birleşik

Devletlerinde Tobin tarzı bir verginin yasaklanması konusunda yasa önerisi

bile verilmiştir.81

80 Hasan Sabır, “Küreselleşme Sürecinde Ekonomik Kriz ve Tobin Vergisi”, Vergi Sorunları Dergisi, Sayı 170, Kasım 2002, s138. 81 Doğan Alantar, “Sıcak Para Hareketleri ve Tobin Vergisi”, s.6.

Page 80: Fecir ŞENGÖZ

73

Vergi bütün spekülatif işlemleri karsız hale getirmeyecektir. Fakat

spekülatif işlem yapılırken alınan riski yükseltecektir. Spekülatif amaçlı döviz

alımı yapılırken kar elde edebilmek için gereken döviz kuru artışı daha fazla

ve bu konuda verilen yanlış bir kararın maliyeti ise daha yüksek olacaktır.82

Tobin Vergisinin kısa vadeli sermaye hareketlerini caydıracak şekilde

işlemesi için spekülatörlerin, fiyatlardaki değişim beklentisi, çok düşük oranlı

olan Tobin Vergisinden daha düşük olmalıdır. Örnek ile ifade edilecek olursa,

vergi oranının yüzde 1 olması durumunda eğer spekülasyon kazancı yüzde

1‘den çok fazla ise vergiye rağmen spekülasyon kazancı elde edilebilecektir.

Ayrıca, Tobin, 1970’li yıllarda önerdiği bu vergiyi spot piyasa işlemleri

üzerinden yapmayı öngörmüşse de günümüzde türev piyasa işlemleri de

ciddi boyutlara ulaşmıştır. Bu nedenle Tobin Vergisinin bu tür işlemler üzerine

de koyulması gerekliliği tartışılmaya başlanmıştır.

Son olarak, bazı ampirik çalışmalar, Tobin Vergisinin, beklendiği

şekilde, döviz piyasasında dalgalanmaları azaltmadığı hatta artırdığı yönünde

sonuçlar vermiştir. 83

82 http://www.turkforum.net/showthread.php?t=109985 83 Ingrid M. Werner, “Comment On Some Evidence Thata Tobin Tax On Foreign Exchange Transactions May Increase Volatility”, European Finance Review 7, 2003, s.511.

Page 81: Fecir ŞENGÖZ

74

SONUÇ

90’lı yıllardan itibaren Türkiye de dahil bir çok gelişmekte olan ülkenin

ardı ardına finansal serbestleşmeye yönelmesi, uluslararası sermaye

hareketlerini çekmeyi hedefleyen istikrar programları uygulamaları ve küresel

ekonomik konjonktürün gelişmekte olan ülkeler lehine değişmesi, bu ülkeleri

uluslararası sermaye hareketlerinin baş aktörü haline getirmiştir.

Ancak bu yıllarda, bu ülkelerin birçoğu ciddi ekonomik krizlerle karşı

karşıya kalmıştır. Söz konusu ülkelerin aynı dönemlerde hem yurt içi mali

piyasalarına hem de uluslararası sermaye hareketlerine yönelik serbestleşme

politikaları uygulamaları, bu politikaların krizlerle ilişkisi olabileceği

düşüncesini yaygınlaştırmıştır. Böylece uluslararası sermaye hareketlerinin

serbest bırakılması taraftarı olan neoklasik görüşlerin geçerliliği tartışılmaya

başlanmıştır.

Uluslararası sermayenin, büyüme, faizler ve finans piyasaları

üzerindeki etkilerinin neoklasik görüşlerin ön gördüğü şekilde olumlu

olmamasının temel nedeni, zaman içinde sermayenin spekülatif nitelik

kazanmış ve daha kısa vadeli hale gelmiş, bir başka deyişle sıcak para

şeklini almış olmasıdır. Gerek 90’lı yıllar boyunca gelişmekte olan ülkelerin

kriz deneyimleri, gerekse iktisat teorisi, spekülatif nitelikli sıcak paranın ülke

ekonomilerini olumsuz yönde etkilediğini göstermektedir.

Arbitraj ve spekülasyonlarla beslenen sıcak para, ülke ekonomisine

ilişkin herhangi bir olumsuz sinyalde veya yurt dışında daha karlı alanlar

gördüğünde aniden kaçabilmekte ve ülke içinde önce finansal, daha sonra

reel piyasalarda ciddi sorunlara yol açabilmektedir. Spekülatif sermayeye,

büyüme umuduyla sınırsız şekilde açılan ekonomiler sermayenin kaçışı ile

birlikte eski durumlarından daha kötü bir hale gelmekte, sıcak para

bağımlılığı bir kısır döngüye yol açmaktadır. Sıcak paranın ani çıkışlarının

yanı sıra kendisi de, ülkenin ekonomik koşullarına ve yapısına bağlı olarak

Page 82: Fecir ŞENGÖZ

75

başlı başına bir istikrarsızlık unsuru olabilmekte; döviz kuru, faiz, cari

işlemler, tüketim gibi bir çok alanda kırılganlığa yol açabilmekte, para

politikasının etkisini azaltabilmektedir.

Bütün bu olumsuz etkileri nedeniyle, son dönemde, birçok ülkede, trilyon

dolarları bulan ve nitelik değiştiren uluslararası sermayeye karşı tepki

doğmaya başlamış; sermaye kontrolleri konusu yeniden gündeme gelmiştir.

Bu çerçevede yapılan bir çok çalışma da, spekülatif sermaye hareketlerinin

engellenmesi veya ekonomiler üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılabilmesi

amacına yönelik öneriler getirmiştir. Bu öneriler içinde en çok tartışılan

kontrol biçimi Tobin Vergisi’dir. Tobin’in ilk kez 1972 yılında önerdiği ancak, o

yıllarda fazla önemsenmeyen bu vergi, kısa vadeli sermaye hareketlerinin

günlük hacminin trilyon dolarları aştığı günümüzde, ulusal ve uluslararası

platformlarda, ciddi şekilde ele alınıp tartışılmaya başlanmıştır.

Tobin’in spekülatif nitelikli sermaye hareketlerini caydırmak için önerdiği

yöntem, döviz işlemleri üzerine binde 1 ile binde 5 arası bir oranda vergi

getirmektir. Bu şekilde kısa vadeli sermaye hareketleri üzerindeki maliyet

artırılarak, hem sıcak para kaçışlarının azaltılması hem de uzun vadeli

yatırımların teşvik edilmesi amaçlanmaktadır. Tobin, bu vergi ile elde

edilecek gelirin de uluslararası organizasyonlar tarafından kullanılmasını

öngörmektedir.

Diğer yandan Tobin Vergisi, bir çok açıdan da eleştirilere maruz kalmıştır.

Bu eleştirilerin başında vergiden kaçınmayı ve kayıtdışılığı artıracağı, vergi

tabanının belirsiz olduğu, oranın küçüklüğü nedeniyle spekülatif hareketleri

önlemede yetersiz kalacağı yönündeki görüşler bulunmaktadır. Ayrıca, bu tür

bir verginin Tobin’in de amaçlamadığı bir şekilde finans piyasalarının

gelişimini engellemesi olasılığı da bulunmaktadır.

Zaten finansman kalitesi düşük, sığ finansal piyasalara sahip gelişmekte

olan ülkelerde, bu verginin piyasalarda olumsuz etki yaratabilme olasılığı

Page 83: Fecir ŞENGÖZ

76

bulunmaktadır. Zira spekülatif sıcak para, bu ülkelerde cari açığı finanse

etmek, sermaye piyasalarına likidite sağlamak ve hazineyi finanse etmek gibi

işlevler üstlenmektedir. Ekonomisi dış finansmana bağlı bu tür ülkelerde

spekülatif sermaye üzerine konulacak bir vergi, kısa vadeli sermayeyi

tamamıyla ürkütüp ciddi krizlere neden olabilir.

Bütün bu argümanlar bir arada düşünüldüğünde, Tobin Vergisinin,

piyasadaki dalgalanmalara karşı, gerektiğinde uygulanacak, kısa dönemli bir

para politikası aracı olarak kullanılmasının daha uygun olacağı

düşünülmektedir. Zira, böyle bir uygulama, ekonominin yapısal sebeplerinden

kaynaklanan istikrarsızlıkları ortadan kaldırmakta yetersiz kalacaktır.

Spekülatif sermayenin, başta yüksek reel faizler olmak üzere, sorunlu bir

bankacılık sistemi, yanlış kur politikaları, yüksek cari açık gibi ekonomideki

istikrarsızlıklardan yararlandığı unutulmamalıdır.

Asıl yapılması gereken, spekülatif nitelikli sermaye yerine doğrudan

yabancı sermaye yatırımlarını teşvik eden politikaların tercih edilmesidir. Bu

çerçevede geçici ve ihtilaflı çözümler yerine ekonomideki yapısal sorunların

ortadan kaldırılmasına yönelik politikalara önem verilmesi esas bakış açısı

olmalıdır.

Page 84: Fecir ŞENGÖZ

77

KAYNAKÇA

Kitaplar

BORATAV, Korkut; Türkiye İktisat Tarihi 1908-2005, İmge Kitabevi,

11.Baskı, 2007

SEYİDOĞLU, Halil; Ekonomik Terimler Ansiklopedik Sözlük, 3.Baskı,

Haziran 2002

SEYİDOĞLU, Halil; Uluslararası İktisat, Teori Politika ve Uygulama, 14.

baskı, İstanbul, 2001

YELDAN, Erinç; Küreselleşme Sürecinde Türkiye Ekonomisi, Bölüşüm, Birikim ve Büyüme, 12. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2006

YENTÜRK, Nurhan; Körlerin Yürüyüşü-Türkiye Ekonomisi ve 1990 Sonrası Krizler, 2. Baskı, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Ekim 2005

Tezler, Makaleler, Raporlar, Mevzuat

ACKERMANN, Carl, McENALLY Richard, RAVENSCRAFT, David; “The

Performance of Hedge Funds: Risk, Return and Incentives”, The Journal of Finance, No:3, Haziran 1999

AÇIKGÖZ, Ersin; Uluslararası Sermaye Hareketleri Faiz İlişkisi: Türkiye Örneği, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2006

AKBULAK, Sevinç; Türkiye’ye Yönelen Yabancı Yatırımlar ve Kar Transferleri, Sermaye Piyasası Kurulu Araştırma Raporu, Kasım 2007

Page 85: Fecir ŞENGÖZ

78

ALTUN, Oğuz, MUTAN, Oya Can; “Küresel Fon Akımlarının Gelişmekte

Olan Ekonomilere ve Türkiye Ekonomisine Etkisi”, Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Yayınları, Yayın No:23, Ankara, 2008

Ankara Ticaret Odası, Sıcak Paranın Türkiye Serüveni Raporu, Kasım

2006

AY, Ahmet, MANGİR, Fatih; “Uluslararası Finansal Entegrasyon

Bağlamında Sermayenin Vergilendirilmesi: Tobin Vergisi”, Maliye Dergisi, Sayı 153, Temmuz-Aralık 2007

AYRIÇAY, Yücel; “Türev Piyasaların Gelişmekte Olan Piyasalara Olası

Etkileri” Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2003/1

BDDK, Finansal Piyasalar Raporu, Aralık 2006

BILL, Ding, SHAWKY Hany A.; “The Performance of Hedge Fund

Strategies and the Asymmetry of Return Distributions”, European Financial Management, Vol. 13, No. 2, 2007

BORATAV, Korkut; “2000 / 2001 Krizlerinde Sermaye Hareketleri”,

Mülkiye Dergisi, Sayı 230, Eylül-Ekim 2001

BREALEY, Richard A., KAPLANİS, Evi; “Hedge Funds and Financial

Stability: An Analysis of Their Factor Exposures”, International Finance,

2001

Credit Suisse, Tremont Hedge Fund Index, January 2007

DAĞLAROĞLU, Tolga; “Sermaye Akımlarının Aniden Durması / Tersine

Dönmesi Problemine Karşı Yurtiçi Makro Ekonomi Politikaların Rolü”, Gazi Üniversitesi, İktisat Bölümü Bölüm Söyleyişleri, Ankara 2008

Page 86: Fecir ŞENGÖZ

79

DUMAN, Koray; “Finansal Krizlere Karşı Politika Tercihleri”, Akdeniz İİBF Dergisi, Sayı 8, 2004

EKREN, Nazım; “Yabancı Sermaye ve Ekonomik Etkinlik”, Activeline,

Temmuz 2002

ERDOĞAN, Bülent; Gelişmekte Olan Ülkelerde Finansal Krizler ve Finansal Kriz Modelleri, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Şubat 2006

ERTUGAY YILDIZ, Tuba; Hedge Fonların İşleyişi, Sermaye Piyasası

Kurulu Denetleme Dairesi, Yeterlilik Etüdü, İstanbul, Haziran 2004

European Commision, Report of the Alternative Investment Expert Group To The European Commission, July 2006

FIKIRKOCA, Ekin; “Alternatif Yatırım Araçları”, Sermaye Piyasasında Gündem, Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği, Sayı 41, Ocak

2006

FUNG, William, HSİEH, David A.;”The Risk in Hedge Fund Strategies:

Theory and Evidence form Trend Followers”, The Review of Financial Studies ,Volume14, No2, Summer 2001

GÖKSU, Erhan; Türkiye’de Kısa Vadeli Yabancı Sermaye Hareketleri Ve Ekonomik Büyüme Üzerine Etkileri, Anadolu Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Haziran 2005

GÖRGÜN, Tuğrul; Doğrudan Yabancı Yatırımların Tarihsel Gelişimi Çerçevesinde Yatırımların Geliştirilmesinin Etkin Kurumsal

Page 87: Fecir ŞENGÖZ

80

Yapılanmaları, T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme

Etüd Merkezi, Uzmanlık Tezi, Ankara 2004 GRAHL, John, LYSANDROU, Photis; “Sand in the Whells or Spanner in

the Works? The Tobin Tax and Global Finance”, Cambridge Journal of Economics, Volume 27, No 4, 2003 GRAM, Harvey; “Comment on Capacity Utilization, Foreign Portfolio

Investment and International Debts and Deficits”, Review of Political Economy, Volume 14, Number 3, 2002

Hazine Dergisi, Cumhuriyetin 80. Yılı Özel Sayısı

IMF, Global Financial Stability Report, April 2007

IMF, Global Financial Stability Report, October 2007

IMF, World Economic Outlook, October 2007

Institute of International Finance, Capital Flows to Emerging Market Economies, October 2007

İNSEL, Aysu, SUNGUR, Nesrin; “Sermaye Akımlarının Temel

Makroekonomik Göstergeler Üzerindeki Etkileri: Türkiye Örneği–1989: III-

1999: IV”, Türkiye Ekonomi Kurumu Tartışma Metni, 2003/8, Aralık 2003

KULA, Ferit; “Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Etkinliği: Türkiye

Üzerine Gözlemler”, Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 4, Sayı 2, 2003

Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği Aylık Bülten, Kasım 2003

Page 88: Fecir ŞENGÖZ

81

OECD, The Implications Of Alternative Investment Vehicles For Corporate Governance: A Synthesis Of Research About Private Equity Firms And “Activist Hedge Funds”, July 2007

ÖZGEN, Ferhat Başkan; Globalleşme Sürecinde Gelişmekte Olan Ülkelerde Finans Piyasaları, Ege Maliye Bölümleri Araştırma Görevlileri

Sempozyumu, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir 1998

SAĞLAMER, Erdem; Dolaylı Yabancı Sermaye Yatırımları ve Dış Yatırımcıların Türk Sermaye Piyasasına Çekilmesi, Dokuz Eylül

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İşletmecilik Yüksek

Lisans Tezi, İzmir 2003

SARAÇOĞLU, Fatih, ŞAHAN, Özgür; “Tobin Vergisi ve Türkiye’de

Uygulanabilirliği”, Sayıştay Dergisi, Sayı 55

SPK, Yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar Tebliği (Seri: VII, No : 10)

SPK, Yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: VII, No: 29)

ŞİMŞEK, Ali Rıza; Kısa Vadeli Sermaye Hareketleri ve Türkiye Ekonomisine Etkileri, Balıkesir Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Yüksek Lisans Tezi, 2007

TOBIN, James; ”A Proposal for International Monetary Reform”, Cowles Foundation Discussion Paper No:506, Yale University, October,1978

Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar, 11.8.1989

tarih ve 20249 Nolu Resmi Gazete

TCMB, Para Politikası Raporu 2005/I

Page 89: Fecir ŞENGÖZ

82

UYGUR, Ercan; Krizden Krize Türkiye: 2000 Kasım Ve 2001 Şubat Krizleri, Türkiye Ekonomi Kurumu, Tartışma Metni, Nisan 2001

WERNER, Ingrid M.; “Comment On Some Evidence That a Tobin Tax On

Foreign Exchange Transactions May Increase Volatility”, European Finance Review 7, 2003

Westerhoff, Frank; “Heterogeneous Traders and the Tobin Tax“, Journal of Evolutonary Economics, Springer Verlag, 2003

Vobjektif Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası Aylık Haber Bülteni, Sayı

4, Şubat 2005

YILDIRAN, Mustafa; “Bolluğun Getirdiği Darlık: Türkiye’de Küresel Likidite

Kaynaklı Krize Maruz İktisadi Yapının Finansal Kritiği”, Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Yayınları, Yayın No:23, Ankara, 2008

YILMAZ, Celali; “Döviz Kuru İstikrarının Sağlanmasında Vergi

Politikasından Yaralanılması: Tobin Vergisi”, Active, Mayıs-Haziran 2002

Elektronik Kaynaklar

AKLAN, Nejla Adanur; Uluslararası Sermaye Akımları: Etkileri; Sterilizasyon Politikaları ve Değişen Yapısı http://sbe.balikesir.edu.tr/dergi/edergi/c5s7/makale/c5s7m3.pdf

ALKİN, Erdoğan; Büyüme-İstikrar-Yabancı Sermaye İlişkisi, TCMB

“Ekonomik İstikrar, Büyüme ve Yabancı Sermaye" Konulu Eğitim Programı,

Sunum

http://www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/yayin/kitaplar/kitap2/buyumeistikrar_yabser.

doc

Page 90: Fecir ŞENGÖZ

83

Council Directive of 24 June 1988 for the Implementation of Article 67 of the Treaty http://eur-

ex.europa.eu/smartapi/cgi/sga_doc?smartapi!celexapi!prod!CELEXnumdoc&

numdoc=31988L0361&model=guichett&lg=en

DURUSOY, Serap; Finansal Liberalleşmenin Sorgulanmasının Nedenleri http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/TanitimKoordinasyonDb/finans.

doc

G8 Summit Declaration: Growth And Responsibility in the World Economy, 7 Haziran 2007

http://www.state.gov/documents/organization/92264.pdf

GÖKKAYA, Murat; Sıcak Para Olgusunun Ülke Ekonomileri Üzerindeki Etkileri Açısından Tobin Vergisinin İncelenmesi http://www.geocities.com/vergilendirme/sicakpara.doc

Hedgeweek Special Report, January 2008

www.hedgeweek.com

İNANDIM, Şeyda; Kısa Vadeli Sermaye Hareketleri İle Reel Döviz Kuru Etkileşimi: Türkiye Örneği http://www.tcmb.gov.tr/kutuphane/TURKCE/tezler/seydainandim.pdf

KAPLAN, Ersin; Küreselleşme Sürecinde Kısa Vadeli Sermaye Hareketleri ve Tobin Vergisi http://www.akademiktisat.net/calisma/kuresellesme/kure_tobin_ekaplan.htm

KAR, Muhsin, KARA, Mehmet Akif; Türkiye’ye Yönelik Sermaye Hareketleri ve Krizler

Page 91: Fecir ŞENGÖZ

84

www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/TanitimKoordinasyonDb/sermaye%20

hareketleri.doc

KARAÇOR, Zeynep; Öğrenen Ekonomi Türkiye: Kasım 2000-Şubat 2001 Krizinin Öğrettikleri http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/sos_mak/makaleler%5CZeynep%20KARA

%C3%87OR%5CKARA%C3%87OR,%20ZEYNEP.pdf

KÜÇÜKÖZMEN, C.Coşkun, MAZIBAŞI, Murat; Finansal Riskten Korunma Fonları (Hedge Funds), Kasım 2005

http://www.makalemiz.com/gorsel/dosya/1176114721Hedge_Funds_28_Kasi

m_2005%5B1

ONANER, Mehmet; Türkiye'de Yabancı Sermaye Mevzuatı Ve Yatırımları, “İstikrar, Büyüme ve Yabancı Sermaye" Konulu Eğitim Programı,

Sunum

http://www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/yayin/kitaplar/kitap2/turkyabserm.doc

TCMB, Ödemeler Dengesi İstatistikleri Tanım ve İlkeleri ile Türkiye Uygulaması http://www.tcmb.gov.tr/odemedenge/odemet.pdf

TÖRE, Nahit; Dünyada Yabancı Sermaye Akımları, TCMB Ekonomik

“İstikrar, Büyüme ve Yabancı Sermaye" Konulu Eğitim Programı, Sunum

www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/yayin/kitaplar/kitap2/dunyayabsermaye.doc

TÜLAY, Burçak, ATAMAN ERDÖNMEZ, Pelin; Küresel Krizlere Yeni Yaklaşımlar, Türkiye Bankalar Birliği Türkiye Bankalar Birliği Bankacılık ve

Araştırma Grubu, Eylül l999

www.tbb.org.tr/turkce/arastirmalar/kuresel.doc

ÜLGEN, Soner; Hedge Fonlar-Yüksek Riskli Yatırım Fonları www.dorukkayadanismanlik.com/makaleler/8918.doc

Page 92: Fecir ŞENGÖZ

85

YENTÜRK, Nurhan; Birikimin Kaynakları http://www.nurhanyenturk.net/docs/birikimin_kaynaklari.doc

http://www.canaktan.org/yonetim/kriz-yonetim/1990-kriz.htm

www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/KonjokturIzlemeDb/blm21.doc

http://www.hedgefundresearch.com/index.php?fuse=indices-

new&1206830620

Gazete Haberleri

http://www.borsagundem.com/haber-detay.php?id=1151

http://www.cnnturk.com/EKONOMI/PIYASA_HISSE/haber_detay.asp?PID

=41&haberID=185824

http://www.dunyagazetesi.com.tr/news_display.asp?upsale_id=301955

http://www.ekocerceve.com/haberDetay.asp?kategori=5&HaberID=11017

http://www.ekopusula.com/news_print.php?id=676

http://www.forex-turkce.com/ticaret_spekulasyon.htm

http://w10.gazetevatan.com/root.vatan?exec=yazardetay&sid=&Newsid=1

08082&Categoryid=4&wid=126

http://www.haber1.com/haber/20070822/Global-ekonominin-kisa-

devreleri.php

Page 93: Fecir ŞENGÖZ

86

http://www.haber1.com/haber/20070731/Piyasalari-Hedge-Fonlar-

dalgalandiriyor.php

http://www.hurriyet.com.tr/sondakika/4466346.asp?sd=3

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/7778600.asp?yazarid=7&gid=61&sz=8

9573

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/4928254.asp?yazarid=7&gid=61Yazarl

ar

http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/6084375.asp?gid=0&srid=0&oid=0&l=

1

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=309410&yazarid=82

http://img.sabah.com.tr/2007/11/27/haber,DC000B6B9C724967A2659528

75E1ACE8.html

http://www.milliyet.com.tr/2006/06/06/ekonomi/aeko.html

http://www.milliyet.com.tr/2006/06/17/ekonomi/axeko02.html

http://www.milliyet.com.tr/2007/08/25/son/soneko02.asp

http://www.milliyet.com.tr/2007/08/02/ekonomi/aeko.html

http://www.milliyet.com/2007/05/04/yazar/munir.html

http://www.ntvmsnbc.com/news/402188.asp

Page 94: Fecir ŞENGÖZ

87

http://www.patronlardunyasi.com/news_detail.php?id=3444

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=215410&tarih=13/03/2007

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=224871

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=218360

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=230987

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=215547

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=68094&ForArsiv

=1

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=87465&KTG_K

OD=225

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=73104&DSP_K

OD=6&ForArsiv=1

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=71432&ForArsiv

=1

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=73104&DSP_K

OD=6&ForArsiv=1

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=79684&KTG_K

OD=227&ForArsiv=1

http://www.tspakb.org.tr/duyuru/duyurular/duyuru_28.htm

http://www.tumgazeteler.com/?a=1863544

Page 95: Fecir ŞENGÖZ

88

http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2002/05/31/133479.asp