8
Seçim hesaplarını bırak kayıpların hesabına bak Daima Hakan Öztürk Ablaya Ekmek ve Gül Al Abi… Merhaba ben solcuyum. Merhaba tanıştığımıza memnun oldum, bence sol birleşmeli. Sayfa 3 Kürt Sorunu’na çözüm aranıyor mu? Yoksulun sırtından doyan doyana Devrimcilere, Kürtlere operasyonlar sü- rüyor. Gözaltıların, tutuklamaların ardı arkası kesilmiyor. Hakkını arayanlar yargılanı- yor. Gözaltında kaybedilenlerin akıbeti sorul- maya devam ediliyor. Gençlerin kaderini belir- leyen YGS’de skandal devam ediyor; iptal kararı çıkmıyor. YÖK Başkanı koltuğunu bırakmıyor. Şifrede sorun yok, yola devam diyorlar. İfade özgürlüğünü kısıtlayan uygula- ma BTK tarafından 2011 Ağustos’unda yürürlüğe giriyor. Seçim kampanyaları çerçe- vesinde egemenlerin birbirlerine de oyunla- rı sürüyor. Ortaya çıkarılan kasetler sonucu istifalar gerçekleşiyor. Yıkılan siyanür havu- zundan halk tedirgin, ancak yetkililer içinse her şey kontrol altında. Kendi topraklarında işsizlik yok diyen, sorunlar çözülüyor diyenler açıklıyor: Dünyadaki açlık sınırı 44 milyon. Taşeronlaştırmaya, esnek çalıştırılmaya güvencesizleştirilmeye, kadın cinayetle- rine, geleceksizleştirmeye adaletsizliğe karşı toplumun tüm kesimleri yürüdü. Yüz binler Taksim’i kazandı. >>7 Kim için “İleri demokrasi” Adaletsizlik her yerde Direnenler kazandı Yanlışı Kışkırtanlar Viladimir Iliç Lenin >>2 >>6 >>8 . 13 Mayıs 16 Kırk yıl da geçse hesabı sorulacak Oylar halkın adaylarına Kayıplar haftasına yaklaştığımız bu günlerde, 12 Eylül darbesinin hemen ardından gözaltına alın- dıktan birkaç gün sonra kendi- sinden haber alınamayan Cemil Kırbayır’ın akibetini ağabeyi Mikail Kırbayır’dan dinledik. >>5 AKP Hükümeti’nin devrimcilere, sosyalist- lere ve Kürt siyasetçilerine yönelik saldırı ve tutuklamalarının ardı arkası kesilmiyor. Direnen TEKEL işçileriyle omuz omuza mü- cadele verdiği için tutuklanan EHP üyesi İb- rahim Keskin’in duruşması ise 1 Haziran’da Samsun’da görülecek. >>6 Emekçi Hareket Partisi, ülkenin içinde bulundu- ğu bu atmosferde halkın adaylarını destekliyor. Eskişehir’de ESP ve TÖP, Ankara’da ESP ile seçim çalışmaları yürütülüyor. Bunların dışında kalan illerde ise Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu- nun bağımsız adaylarıyla seçim çalışması yürü- tülmektedir. Halkımızın tek seçeneği düzen partileri değildir. Sistem sayılı parti arasında bir seçim geçecekmiş gibi göstermeye çalışıyor. Halbuki halkın adayla- rı tüm gücüyle çalışmalarını sürdürüyor. Bu ne- denle seçenek düzen partileri değil halkın kendi iktidarıdır. Oylarımız bağımsız adaylara. >>3 YGS’deki gelecek: Bıçak sırtı, Ankara 7. İdare Mahkemesi, şifre iddialarıyla gündeme gelen YGS’nin iptali için açılan yürütmeyi durdurma davasının red- dedilmesine karar verdi. Kayıplar Haftası’nda failler aranıyor, 17-31 Mayıs tarihleri arası 1995’te beri “Kayıplar Haftası” olarak anılıyor. İnternet filtrenizi nasıl alırdınız ?, 22 Ağustos 2011 tarihin- de Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu’nca (BTK) hazırlanan ‘’İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar’’ yürürlüğe girecek. 02 04 07 İbrahim Keskin Davası 1 Haziran’da Siyanürlü arama felaketi Kürt Sorunu’na çözüm aranıyor mu? Zafer Üskül’den çarpıcı itiraf Kütahya’daki gümüş madenin- deki devasa siyanür havuzunun üç setinden ikisi yıkıldı. Üçüncü ve son setin ise her iki saatte bir santim kaydığı belirtiliyor. >>2 AKP Hükümeti Kürt meselesi- nin çözümüne yönelik açılım- ları, KCK Davalarında yüzlerce Kürt’ü ceza evlerine doldurup, Kürt halkının siyasi temsilcile- rinin meclise girmesini engel- leyerek yapıyor. >>6 TBMM’de kurulan Gözaltın- da Kayıplar Komisyonu adına açıklama yapan Zafer Üskül, Cemil Kırbayır’ın işkencede öl- dürüldüğünü açıkladı.. >>7 Kadın katiline ağırlaştırılmış müebbet Ayşe Paşalı’yı katleden eski eşi İstikbal Yetkin ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırıldı. Ayşe Paşalı davasında kazandık ve bu umutla tüm kadın cinayetlerinde katillerin ağır ceza almasını sağlayacağız. >>4 İnatla kazanıyoruz 12 Mayıs’ta Ankara’da 5. duruşması görülen Ayşe Paşalı davasında karar açıklandı. Hakim daha önceki duruşmalarda akli dengesi ye- rinde değil raporu almaya çalışan, pişmanlık yasasından faydalan- maya uğraşan katile indirim vermedi. Kadınlar yine adliye önündeydi Emekçi Hareket Partili Kadınlar’ın da bileşeni olduğu Kadın Cina- yetlerini Durduracağız Platformu başından beri takip ettiği davanın son duruşması için de sloganları ile adliye önündeydi. >>4

Emekçi Hareket 16. Sayı

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Emekçi Hareket Gazetesi

Citation preview

Page 1: Emekçi Hareket 16. Sayı

Seçim hesaplarını bırakkayıpların hesabına bak

DaimaHakan Öztürk

Ablaya Ekmek ve Gül Al Abi…Merhaba ben solcuyum.

Merhaba tanıştığımıza memnun oldum, bence sol birleşmeli.

Sayfa 3

Kürt Sorunu’na çözüm aranıyor mu?

Yoksulun sırtından doyan doyana

Devrimcilere, Kürtlere operasyonlar sü-rüyor. Gözaltıların, tutuklamaların ardı

arkası kesilmiyor. Hakkını arayanlar yargılanı-yor. Gözaltında kaybedilenlerin akıbeti sorul-maya devam ediliyor. Gençlerin kaderini belir-leyen YGS’de skandal devam ediyor; iptal kararı çıkmıyor. YÖK Başkanı koltuğunu bırakmıyor. Şifrede sorun yok, yola devam diyorlar.

İfade özgürlüğünü kısıtlayan uygula-ma BTK tarafından 2011 Ağustos’unda

yürürlüğe giriyor. Seçim kampanyaları çerçe-vesinde egemenlerin birbirlerine de oyunla-rı sürüyor. Ortaya çıkarılan kasetler sonucu istifalar gerçekleşiyor. Yıkılan siyanür havu-zundan halk tedirgin, ancak yetkililer içinse her şey kontrol altında. Kendi topraklarında işsizlik yok diyen, sorunlar çözülüyor diyenler açıklıyor: Dünyadaki açlık sınırı 44 milyon.

Taşeronlaştırmaya, esnek çalıştırılmaya güvencesizleştirilmeye, kadın cinayetle-

rine, geleceksizleştirmeye adaletsizliğe karşı toplumun tüm kesimleri yürüdü. Yüz binler Taksim’i kazandı. >>7

Kim için “İleri demokrasi”

Adaletsizlik her yerde

Direnenler kazandı

Yanlışı Kışkırtanlar

Viladimir Iliç Lenin

>>2 >>6 >>8

.

13 Mayıs 16

Kırk yıl da geçse hesabı sorulacak

Oylar halkın adaylarına

Kayıplar haftasına yaklaştığımız bu günlerde, 12 Eylül darbesinin hemen ardından gözaltına alın-dıktan birkaç gün sonra kendi-sinden haber alınamayan Cemil Kırbayır’ın akibetini ağabeyi Mikail Kırbayır’dan dinledik. >>5

AKP Hükümeti’nin devrimcilere, sosyalist-lere ve Kürt siyasetçilerine yönelik saldırı ve tutuklamalarının ardı arkası kesilmiyor. Direnen TEKEL işçileriyle omuz omuza mü-cadele verdiği için tutuklanan EHP üyesi İb-rahim Keskin’in duruşması ise 1 Haziran’da Samsun’da görülecek. >>6

Emekçi Hareket Partisi, ülkenin içinde bulundu-ğu bu atmosferde halkın adaylarını destekliyor. Eskişehir’de ESP ve TÖP, Ankara’da ESP ile seçim çalışmaları yürütülüyor. Bunların dışında kalan illerde ise Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu-nun bağımsız adaylarıyla seçim çalışması yürü-tülmektedir. Halkımızın tek seçeneği düzen partileri değildir. Sistem sayılı parti arasında bir seçim geçecekmiş gibi göstermeye çalışıyor. Halbuki halkın adayla-rı tüm gücüyle çalışmalarını sürdürüyor. Bu ne-denle seçenek düzen partileri değil halkın kendi iktidarıdır. Oylarımız bağımsız adaylara. >>3

YGS’deki gelecek: Bıçak sırtı, Ankara 7. İdare Mahkemesi, şifre iddialarıyla gündeme gelen YGS’nin iptali için açılan yürütmeyidurdurma davasının red-dedilmesine karar verdi.

Kayıplar Haftası’nda failler aranıyor,17-31 Mayıs tarihleri arası 1995’te beri “Kayıplar Haftası” olarak anılıyor.

İnternet filtrenizi nasıl alırdınız ?, 22 Ağustos 2011 tarihin-de Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu’nca (BTK) hazırlanan ‘’İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar’’ yürürlüğe girecek.

02

04

07

İbrahim Keskin Davası 1 Haziran’da

Siyanürlü arama felaketi

Kürt Sorunu’na çözüm aranıyor mu?

Zafer Üskül’den çarpıcı itiraf

Kütahya’daki gümüş madenin-deki devasa siyanür havuzunun üç setinden ikisi yıkıldı. Üçüncü ve son setin ise her iki saatte bir santim kaydığı belirtiliyor. >>2

AKP Hükümeti Kürt meselesi-nin çözümüne yönelik açılım-ları, KCK Davalarında yüzlerce Kürt’ü ceza evlerine doldurup, Kürt halkının siyasi temsilcile-rinin meclise girmesini engel-leyerek yapıyor. >>6

TBMM’de kurulan Gözaltın-da Kayıplar Komisyonu adına açıklama yapan Zafer Üskül, Cemil Kırbayır’ın işkencede öl-dürüldüğünü açıkladı.. >>7

Kadın katiline ağırlaştırılmış müebbetAyşe Paşalı’yı katleden eski eşi İstikbal Yetkin ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırıldı.

Ayşe Paşalı davasında kazandık ve bu umutla tüm kadın cinayetlerinde katillerin ağır ceza almasını sağlayacağız. >>4

İnatla kazanıyoruz

12 Mayıs’ta Ankara’da 5. duruşması görülen Ayşe Paşalı davasında karar açıklandı. Hakim daha önceki duruşmalarda akli dengesi ye-rinde değil raporu almaya çalışan, pişmanlık yasasından faydalan-maya uğraşan katile indirim vermedi.

Kadınlar yine adliye önündeydiEmekçi Hareket Partili Kadınlar’ın da bileşeni olduğu Kadın Cina-yetlerini Durduracağız Platformu başından beri takip ettiği davanın son duruşması için de sloganları ile adliye önündeydi. >>4

Page 2: Emekçi Hareket 16. Sayı

13 Mayıs 20112

Liderler ile “yığınlar” arasındaki düşmanlık duygusu, özellikle emperyalist savaşın sonunda ve savaşı izleyen süre içinde bütün ülkelerde daha da derinleşmiş ve daha da belirli bir hal aldı.

Bu olayın başlıca nedeni, 1852’den 1892’ye kadar İngiltere örneği gösterilerek, Marx ve Engels tarafından birçok defa açıklandı. İngiltere’nin özel durumu, yarı küçük-burjuva, oportünist olan “yığınlardan” gelme bir “işçi aristokrasisi”nin doğmasına olanak sağlıyordu.

Bu işçi aristokrasisinin liderleri, kendilerini doğrudan doğruya ya da dolaylı yoldan besleyen burjuvanın saflarına geçiyorlardı.

Bu aşağılık adamları ihanetle suçladığı için Marx, onların onur verici nefretini kazanmıştı.

20. yüzyılın modern emperyalizmi, ilerlemiş birkaç ülke için aşırı ölçüde imtiyazlı bir durum yaratmıştır. Ve işte bu alanda, II. Enternasyo-nal içinde, her yerde, kendi loncasının incecik toplumsal tabakasının çıkarlarını savunan hain oportünist, sosyal-şoven lider tipleri ortaya çıktı:

İşçi aristokrasisi. Oportünist partiler “yığınlardan,” ayrıl-

mışlardır, yani en geniş emekçi katlarından, emekçilerin çoğunluğundan, en az ücret alan işçilerden kopmuşlardır. Eğer bu kötülüğe karşı savaşılmazsa, oportünist sosyal-hain liderler suçlanmaz, ne mal oldukları gösterilmez ve onlar saflardan kovulmazsa, devrimci proletar-yanın zaferi olanaksızlaşır. Ve işte III. Enternas-yonalin uyguladığı siyaset budur.

Ama bu bahaneyle, her yerde yığınların diktatörlüğünü, liderlerin diktatörlüğü ile karşı karşıya koymak, gülünç bir saçmalıktır, avanak-lıktır. İşin eğlendirici olan yanı, doğru fikirler ta-şıyan eski liderlerin yerine, (“kahrolsun liderler!” sloganı perdesi altında) son derece ahmakça ve karmakarışık şeyler yumurtlayan yeni liderlerin getirilmesidir.

Küçük bir yanılgıdan kocaman bir yanılgı meydana getirilebileceği gerçeği bu duruma pek uymaktadır. Yanılgıyı en büyük hacmine ulaştırabilmek için, onu haklı göstermek için, derinleştirmek yeter.

Partinin gereğini ve disiplinin gereğini yadsı-mak, muhalefetin vardığı nokta, işte budur. Ama bu, proletaryayı, burjuvazinin yararına olarak silahsızlandırmaya eşittir.

Bu, küçük-burjuvazinin, dağınıklık gibi, istik-rarsızlık gibi, direnme gücü eksikliği gibi, birlik olmada, ortak çabada yeteneksizlik gibi yanlış-larını benimsemekten başka bir şey değildir. O yanlışlıklar ki, azıcık kışkırtılırsa proletaryanın her türlü devrimci hareketini mahva götürür.

Biz, Rusya’da (burjuvazinin iktidardan uzaklaştırılmasından iki yıl sonra), henüz ka-pitalizmden sosyalizme ya da komünizmin en aşağı aşamasına geçiş yolunda ilk adımlarımızı atmaktayız. Sınıflar vardır ve varlıklarını sür-dürmektedirler ve proletarya iktidara geçtikten yıllarca sonra da, her yerde, varlıklarını sürdüre-ceklerdir. Bu süre, belki köylülerin bulunmadığı, ama buna karşılık küçük patronların sayısının yüksek olduğu İngiltere’de daha kısa olacaktır.

Sınıfları ortadan kaldırmak, sadece büyük toprak sahiplerini ve kapitalistleri kovmak değildir (bizde bu, nispeten kolay oldu), sınıfları ortadan kaldırmak demek, küçük meta üretici-lerini de ortadan kaldırmaktır.

Oysa bunları kovamayız, bunları ezemeyiz, bunlarla iyi geçinmek zorundayız. Bunları değiş-tirebiliriz, yeniden eğitebiliriz (ve öyle yapmalı-yız da). Ama çok uzun, çok yavaş ve çok dikkatli bir örgütlendirme çalışmasıyla bu yolda başarı sağlayabiliriz.

Bu küçük üreticiler, proletaryayı her yandan bir küçük-burjuva havası içine hapsederler, pro-letaryayı etkilerler, onun bilinçlenmesine engel olurlar; bunlar, proletaryanın saflarında durma-dan, karakter yoksunluğu gibi, dağınıklık gibi, bireycilik gibi, büyük heyecandan umutsuzluğa geçiş gibi küçük-burjuvaziye özgü niteliklerin yer edinmesini sağlarlar. Buna karşı direnebil-mek için, proletaryanın örgütlendirici rolünü (ki bu onun başlıca rolüdür) başarıyla ve zafere kadar yerine getirmesini gerektiği gibi sağlaya-bilmek için, proletaryanın siyasi partisi, kendi saflarında sert bir merkezi yönetim ve disiplin hüküm sürdürmelidir.

Proletarya diktatörlüğü, eski toplumun güçlerine ve geleneklerine karşı, kanlı ve kansız, şiddete başvuran, barışçı, askeri, iktisadi, eğitici ve idari inatçı bir savaştır. Milyonlarca ve on milyonlarca insandaki alışkanlık gücü, en kor-kunç güçtür.

Savaşta çelikleşmiş bir parti olmadan, söz konusu sınıf içinde namuslu olarak ne varsa onun güvenini elde etmiş bir parti olmadan, yığının ruh haletini izlemesini bilen ve bunu et-kileyebilen bir parti olmadan, bu savaşı başarıy-la yürütmek olanaksızdır.

Merkezileşmiş büyük burjuvaziyi yenmek, milyonlarca ve milyonlarca küçük patronu “yen-mekten” bin defa daha kolaydır. Oysa bunlar her günkü alışılagelen, gözle görülmeyen, elle tutul-mayan eritici eylemleriyle burjuvazi için gerekli aynı sonuçları, burjuvaziyi yeniden iktidara geti-recek olan sonuçları gerçekleştirmektedirler.

Proletaryanın partisinin demir disiplinini azıcık da olsa zayıflatan kimse, gerçekte, prole-taryaya karşı burjuvaziye yardım etmektedir.

[Sayfa: 34, 35, 36]

Viladimir İliç Lenin, “Sol” Komünizm - Bir Çocukluk Hastalığı, Ankara, Sol Yayınları, 1999

Akıntıya Karsı

Yanlışı Kışkırtanlar

Viladimir Iliç Lenin..

Kaybedenlerin “yarın”ı var Siyanürlü arama felaketi

Siyanür köy boşalttırdı

“Kaybedenler Kulübü” 90’lı yıllarda bir radyo programı sunan iki ar-kadaşın hikayesi üzerinden o kuşağın yaşamını perdeye yansıtıyor. Kütahya’daki gümüş madenindeki devasa siyanür havuzunun üç setinden ikisi yıkıldı. Üçüncü

ve son setin ise her iki saatte bir santim kaydığı belirtiliyor.

Gerçek bir hikayeden yola çıkılarak yapılan

filmde Kaan ve Mete karakter-lerini Nejat İşler ve Yiğit Özşe-ner canlandırıyor. Kendileri de o kuşağın bir parçası olmala-rından ötürü rollerini gerçekçi bir şekilde yansıtabiliyorlar. Film teknik konularda, senaryo ve film müzikleri konusunda da son dönem filmleri arasndan sıyrılarak izlenilesi ve üzerine konuşulası bir hal alıyor.

Film; Dünya’da Beat kuşağı (Kayıp kuşak) olarak bilinen ve sözcülüğünü Kurt Cobain’in şarkılarının yaptığı rivayet edilen, herkesin doğuştan bir kaybeden (loser) olduğunu ve anlık yaşamanın ve bireycili-ğin önemli olduğunu vurgu-layan bu insan topluluğunun Türkiye’ye yansımasını anlatı-yor. Kaan ve Mete; 70’ler son-rası askeri darbe ile sindirilen ve hayatı kuşatan bu baskılar-la 80’lerde büyüyerek 90’lar-

da bu kaybedenler klubünün üyesi oluyorlar. Bu kaybeden arkadaşlarımızın birinin bir yayınevi, diğerinin de barı var. Her gün geçtikleri sokak-larda ise bir yanda Cumartesi Anneleri mücadelerine yeni başlıyor, diğer yanda işkence-haneler son sürat faaliyetleri-ne devam ediyor. Filmde asıl çelişki burada başlıyor; ken-dilerine kaybeden diyen bu arkadaşlar Harley Davidson marka motosiklete binebiliyor, istedikleri zaman tatile gide-biliyorlar. Filmin bir yerinde yan karakterlerden biri bunu yücelterek “Bizimde 68’imizde buymuş” kolayca diyebiliyor. Oysa ki Kadıköy’de yaşayan bu kişilerin milyonlarca fazlası olan, asıl kaybedenlerin ve ya-rını kazanacakların hikayesini es geçerek anlatıyor.

Kütahya’daki gümüş madenindeki devasa

siyanür havuzunun üç setin-den ikisi yıkıldı. Üçüncü ve son setin ise her iki saatte bir santim kaydığı belirtiliyor.

Yaşanan bu felaket karşı-sında Çevre ve Orman Baka-nı Eroğlu her zamanki tav-rını korudu: “Telaşa gerek yok”. Üç setin ikisi çoktan patlamış. Vali ise önlemden bahsediyor.

Kütahya felaketi konu-sunda halk pek çok çevre sorununda olduğu gibi yine yöneticilerden öndeydi. Ma-denin önüne yığılarak fela-ketin büyümesini önlemeye çalışan Kütahyalılar, suları-nı, topraklarını ve canları-nı korumak için sokaklara düştüler. Ne var ki, onların bu çabası sadece savuştu-rulmaya layık görüldü. Halk hiçbir somut bilgi verilme-den ‘sakinleştirildi’.

Barajın tamamı çökebilirÇevre Mühendisleri Odası

Başkanı Murat Taşdemir’in Kütahya felaketi hakkındaki açıklamaları:

“Barajın tamamı çökebi-lir. Böyle bir durumda o böl-

ge tamamen tahliye edilmek zorunda kalır.. Belki de yüz-lerce insan ilk etapta haya-tını kaybedecek, tarım kal-mayacak. Bu olay, dünyanın en önemli olaylarından biri haline gelebilir.”

. Türkiye’nin tüm derele-rinin HES çöplüğüne dönme-si de aynı ‘bilgeliğin’ marife-tidir. Aynı zihniyet, HES’lerle yetinmemiş memleketi “çıl-gın havuzlarla” bezemiştir.

Bu havuzlar, İzmir’den, Gümüşhane’ye ve Erzincan’a kadar uzanan altın ve gü-müş madenlerindeki açık si-yanür havuzlarıdır. Türkiye bugün yerli ve yabancı ma-den şirketlerinin açık siya-nür deposu haline gelmiştir.

Siyanür: kanser havuzu Her bir havuzdaki siya-

nür 100 kilometre çapında bir bölgeyi tehdit etmekte ve çevresine kanser saç-maktadır.

Madenin sahibi Eti Gümüş A.Ş. Başkanı Vahit Yıldız’ın çözüm önerisi ise çok ilginç. Yıldız, “Yeni baraj oluşturu-lup siyanürlü su buraya akı-tılacak” diyerek Türkiye’deki tehlikeli siyanür havuzlarına bir yenisini daha ekleyecek-lerini müjdeliyor!

800 yıllık Dulkadir Köyü’nün suyunda, Eti Gü-müş açıldıktan hemen sonra arsenik çıktı. Kanser vakaları patladı. Maden şirketinin su taşıdığı köy, ağır ağır boşaldı. 10 haneli köyde, kalanlar da maden şirketi işçisi. Köyün

kaderi, 1986 yılında Eti Gümüş’ün açılmasıyla değişti. İşletmenin açıl-masından sonra nüfusu giderek azalan köyde, artan kanser vakaları o dönemde bilimsel bir ra-pora da konu oldu.

İnternet filtrenizi nasıl alırdınız ? İnternet kulla-nıcıları BTK’nın

belirlediği dört inter-net filtresinden birini seçmek zorunda kala-cak. Filtreler aile, ço-cuk, yurt içi ve standart paket şeklinde sınıflan-dırılacak. Her internet abonesi bunlardan bi-rini seçmek zorunda kalacak. Filtreyi aşmak ya da aşmaya çalışmak suç sayılacak. İnternet servis sağlayıcıları da filtrelerin aşılmasını en-gellemekle sorumlu tu-tulacak.

Eğer amaç çocuk ve gençlerin internetteki zararlı içerikten korun-ması ise kimse bireylerin kendi bilgisayarlarında ya da anne babaların ço-cuklarının bilgisayarla-rında filtreleme sistemi kullanmasına karşı değil. Bu uygulamayla devletin uygun gördüğü internet sitelerinden başka hiç-bir siteye girilemeyecek. Kurulacak sistemde bazı kullanıcılar ve gruplar izlenebilecek.

İnternet kullanıcıları BTK’nın be-lirlediği dört internet filtresinden

birini seçmek zorunda kalacak. Filtre-ler aile, çocuk, yurt içi ve standart paket şeklinde sınıflandırılacak. Her internet abonesi bunlardan birini seçmek zorun-da kalacak. Filtreyi aşmak ya da aşmaya çalışmak suç sayılacak. İnternet servis sağlayıcıları da filtrelerin aşılmasını en-gellemekle sorumlu tutulacak.

Eğer amaç çocuk ve gençlerin internet-teki zararlı içerikten korunması ise kimse

bireylerin kendi bilgisayarlarında ya da anne babaların çocuklarının bilgisayarla-rında filtreleme sistemi kullanmasına kar-şı değil. Bu uygulamayla devletin uygun gördüğü internet sitelerinden başka hiç-bir siteye girilemeyecek. Kuru-lacak sistemde bazı kullanıcılar ve gruplar izlenebilecek.

22 Ağustos 2011 tarihinde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu’nca (BTK) hazırlanan ‘’İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar’’ yürürlüğe girecek.

Feride Kara

27 Nisan 2011’de de hos-ting (yer sağlayıcı) firma-

lara internet alan adı verilmesi için 138 yasaklı sözcükten olu-şan bir liste gönderen TİB karar-ları çokça tartışılmıştı.

Yasaklanan kelimelerin çoğu

günlük hayatta sık-lıkla kullanılıyor.Bun-lardan bazıları şöyle; 31, Adrianne, Animal,

Hayvan, Baldız, Beat, Büyütücü, Çıplak, Çıtır, Escort, Etek, Fire, Girl, Ateşli, Frikik, Free, Gay, Giz-li, Got, Hatun, Haydar, Hikaye, Homemade, Hot, İtiraf, Liseli, Nefes, Nubile, Partner, Pic, Sari-sin, Sıcak, Teen, Yasak, Yerli, Ye-

tişkin. Bu sözcükleri içeren alan adı tahsis edilemeyecek. Mevcut olanlar erişime kapatılacak.

Son yapılan düzenlemelerle ifade, iletişim özgürlüğü ve bilgi edinme hakkı sınırlandırılıyor. Bilgi çağına uymayan hukuk ku-ralları internet kullanımını hu-kuk dışı ve keyfi uygulamalarla kontrol etmeye çalışıyor.

Yasaklı kelimeler

Önce kitaplar, T.V, şimdi internet

Serkan Atak

Rıfat Çapar

Page 3: Emekçi Hareket 16. Sayı

13 Mayıs 2011 3

12 Haziran seçimle-ri yaklaşırken burjuva

partilerinin vaatleri adı ardı-na sıralanıyor. Her seçimde görmeye ve duymaya alışık olduğumuz yalanlarda yine bir sınır tanımazlık hakim. Burjuva partileri hazineden aldıkları paralarla yoğun bir propaganda faaliyeti yürü-türken, halkın adayları kısıtlı imkanlarla çalışma yürütüyor. Zor koşullarda açılan seçim bürolarına ardı ardına saldırı-lar gerçekleştiriliyor. Bağımsız adayların seçim çalışmalarına hiçbir güvenlik sağlanmazken, Başbakan’ın seçim afişleri si-vil polislerce korunuyor.

Hükümet seçim çalışmaları esnasında halkı türlü yalan-larla kandırmaya çalışırken bir yandan da devrimcilere dönük gözaltı ve tutuklama saldırılarına devam ediyor. Seçim günü yaklaştıkta halkın adaylarının ne tür provokas-yonlarla geriletilmeye çalışı-lacağının ipuçları gözükmeye başladı.

Burjuva partilerinin ik-tidarında adaletin olmadığı

görülüyor. Söz konusu adalet patronlara ve iktidar yanlıla-rına işliyor. Muhalif kesimler gözaltına alınıp tutuklanıyor, işçi direnişlerine şiddetle sal-dırılıyor. Sermaye iktidarı de-vam ettiği müddetçe gerçek bir demokrasinin işlemeyece-ği açıkça ortadadır.

Sermaye sürekli palazlanır-ken halk işsizlikle boğuşuyor. İktidarın yan kuruluşu TÜİK, gerçek verileri örtbas ederek işsizlik oranlarını yanlış bir biçimde açıklıyor. İşsizliğin gerçek boyutlarını görmek için semt kahvelerine bak-mak bile yetiyor. Üniversite mezunlarının önemli bir bölü-mü işsizlikle karşı karşıya ve geleceksizliğe mahkum edil-miş durumda. Bu da yetmez-miş gibi iktidar yolsuzluklara olanca hızıyla devam ediyor. YGS’deki şifreleme skandalı ile birlikte gençler arasında adaletsizlik boy gösteriyor.

Emekçi Hareket Partisi, ülkenin içinde bulunduğu bu atmosferde halkın adaylarını destekliyor. Eskişehir’de ESP ve TÖP, Ankara’da ESP ile se-

çim çalışmaları yürütülüyor. Bunların dışında kalan iller-de ise Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğunun bağımsız adaylarıyla seçim çalışması yürütülmektedir.

Halkımızın tek seçeneği düzen partileri değildir. Sis-tem sayılı parti arasında bir seçim geçecekmiş gibi göster-

meye çalışıyor. Halbuki halkın adayları tüm gücüyle çalışma larını sürdürüyor. Bu nedenle seçenek düzen partileri değil halkın kendi iktidarıdır. Oyla-rımız bağımsız adaylara.

Emekçi Hareket Partisi Genel SekreteriGün Çağ Aydın

Merhaba ben solcuyum.Merhaba tanıştığımıza memnun oldum,

bence sol birleşmeli.Vay be…Bunu niye akıl edemedik. Tüh.İnsan ömrü uzamalı, ışınlanma yoluyla

seyahat edilebilmeli ve bebekler ağlamamalı.Solun birleşmesini isteyen solcunun ilk

demek istediği şey şudur:Bir şeyler yapmak isteyenler birleşsin hiç

değilse. Benim bir şey yapmaya hiç niyetim yok. Birileri birleşir bir şey yaparsa, çok şükür ben hiçbir şey yapmadan devam eder giderim.

Solun birleşmesini isteyen kardeşimiz, sol birleşse de ortalıkta gözükmeyecektir.

Formül şu değilse ben neyim!Ben asla yapmam, siz birleşin yapın.Sebepsiz ve konusuz birlik nasihatini.İnsanlar durduk yere otobüsün içine

doluşup bekler mi hiç? Beklemezler. Otobüs onları bir yere götürecekse otobüse binerler. Kimse birlik-beraberlik görüntüsü oluşsun diye otobüse doluşmaz.

Her bir araya gelişin bir manalı nedeni vardır.

İnsanlar manasız yere kişisel olarak bile birleşmezler.

Aşık olduklarıyla yakınlaşmak ya da birleşmek isterler örneğin.

Çocuklar eğitim görmek için bir sınıfta toplanırlar yine mesela. İş olsun torba dolsun diye değil.

İnsanlar muhteşem bir iş yaptıklarını ve yapacaklarını gördükleri anda hep birlikte bunu yaparlar sadece.

Bu birleşme değildir.Durduk yere birleşmek diye bir hedef

olmaz.Duran cisimler hareket etmez, hareket

edenler zaten hareket ediyordur durmaz.“Tesadüfen” birileri doğru bir şey yapar,

diğerleri de Sezar’ın hakkı Sezar’a der.Ne kadar tavuğu birleştirirseniz birleştirin,

büyük ve uçan bir kuş ortaya çıkaramazsınız.Uçan bir kuş birleşmelerden değil, başka

bir genetik kombinasyondan doğar. Eğer korkunç bir kışla karşı karşıyaysa

ayı. Ya donan gölde buzu kırıp balık avlayacaktır, ya kış uykusuna yatacaktır ya da o soğuk bölgeden sıcak bölgeye doğru göç edecektir.

Korkunç bir kışla karşılaşan ayılar hiçbir zaman birleşmez.

Kışa karşı birleşirlerse sadece hep birlikte donarak ölürler.

Ya balık avlayanın iyi bir şey yaptığını idrak edip hep birlikte buzu kırıp balık avlarlar ve böylelikle birleşirler. Kış uykusuna yatarak veyahut göç ederek de bunu başarabilirler.

Burada onların şeklini çizen şey balık yemek, enerjisini saklamak ve sıcak yerlere ulaşabilmektir.

Bunu yapmayan bütün ayılar ne kadar büyük bir ayı topluluğu olarak birleşirlerse birleşsinler yok olurlar.

Avlanan, uyuyan ve göç eden ayılar yeni türü oluşturur ve bu fiilleri gerçekleştirirken bir yan ürün olarak birleşirler.

Kanuni Sultan Süleyman’ı dizilerde canlandıran haşmetli oyuncu Halit Ergenç, sosyete mekanlarının birinden birine doğru arzı endam ederken “abi ablaya gül al” diyerek çiçek satmaya çalışan çocuklara, “kendinizi eğitiminize adayın” diye doğru yolu göstermiş.

Çiçekçi çocuklar kendini eğitimine adamalı.

Sol da birleşmeli.Hatta solcuların hepsi bir araya toplanıp

şehirden uzaklaştırılmalı.Birleşsinler solculuktan heveslerini alıp

rahatlasınlar.Solculuk zaten maket uçak yapmak gibi

bir şeydir. Biz birleşip maket uçak yaparız. Bizim dışımızda hiç kimsenin bir şey yapması gerekmez.

Oldu olacak biz devrimi de aile arasında birleşip, kendi kendimize yapalım.

Kimse bulaşmasın, karışmasın.Değmesin yağlı boya.Emek veren yok, nasihat veren çok.Verilen nasihatlerin tersine Ekim

Devrimi ve Kürt halkının rönesansı büyük ayrışmaların ürünüdür.

Abiler, ablalara ekmek ve gül alır mısınız?

Daima

Ablaya Ekmek ve Gül Al Abi…

Hakan ÖztürkOylar halkın adaylarına

Ankara ve Eskişehir’de seçim çalışmaları başladıAnkara ve Eskişehir’de seçim çalışmaları başladı

Düzen partileri neler vaadediyor?

Halk Cephesi’ne operasyonAnadolu, faşizme geçit vermedi

Emekçi Hareket Par-tisi, Ankara ’da ESP ile ortak aday olan tutuklu devrimci Hasan Coşar’ı destekliyor. Mamak ve Çankaya’daki ilçe örgüt-leri seçim bürosu olarak kullanılacak. Seçim sü-recinde diğer ilçelerde de adayın tanıtımı yapı-lacak. 28 Mayıs’ta Abdi İpekçi Parkı’nda Ali As-ker ve Cevdet Bağca’nın konser vereceği bir mi-ting yapılacaktır. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu’nda bulunan par-timiz Ankara’da yoğun olarak Altındağ ilçemiz-de faaliyet yapacaktır.

Emekçi Hareket Parti-si Eskişehir İl Örgütü 12 Haziran seçimlerinde ba-ğımsız devrimci sosyalist aday Ahmet Uluçelebi’yi destekliyor.

Ezilenlerin Sosya-

list Partisi ve Toplumsal Özgürlük Platformu ile ortak adayı destekleye-cek olan Emekçi Hareket Partisi, seçim çalışma-larına 14 Mayıs Cumar-tesi günü Odunpazarı ilçesinde seçim bürosu açılışıyla başlıyor. Seçim sürecinde Eskişehir il merkepluzinde, Odun-pazarı ilçesi Gültepe Mahallesi’nde ve Do-ğançayır ilçesinde ça-lışma yürütecek. Seçim çalışmaları kapsamında; bu bölgelerde bildiri ve gazete dağıtımı yapa-cak. Ayrıca ev ziyaretle-ri gerçekleştirecek olan Emekçi Hareket Partisi, burjuva partilerin çözüm olamayacağını, asıl alter-natifin sosyalist adaylar olduğunu seçmenlere anlatacak.

Erdoğan, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli 12 Haziran seçimleri öncesi vaat savaşlarına başladı. Vaatlerde bulunanların samimiyetsizliği, vaatlerin gerçekliğinin olmayışından okunuyor.

AKP’den “2023” vaatleriBizim 3Y projemiz var:

Yoksulluk, yolsuzluk, ya-saklarla mücadele şeklin-de. Yasaklarla mücadele konusunda yürüttüğümüz projeler ekonomimizin bü-yümesini sağlamıştır. Öz-gürlüklerden taviz verme-den, demokrasiden dışarı çıkmadan, terör ve suçla mücadele devam edecektir. Ekonomide disiplini tavzsiz şekilde sürdüreceğiz. her yıl 1 milyon işsizi eğitim-den geçirip işe yerleştirece-ğiz. İşsizlik oranını 2023’e yüzde 5’e indirmeyi hedef-liyoruz. Yoksulluk oranları yüzde 10’un altına inecek.

artık canı sıkılmaya baş-ladı. Halkın gerçek adayları ise onlara umut olmaya de-vam edecek.

MHP’den “ekonomik” vaatlerEkonomide yüzde 7 bü-

yümeyi hedefleyeceğiz. Türkçe’den başka dilde ana-dilde eğitim verilmeyecek.

Özelleştirilmeler şeffaf bir şekilde yapılacaktır.Her yıl 700 bin kişiye is-

tihdam sağlanacaktır, her aileden en az bir kişiye iş im-kanı verilecektir. Bu yardım da en az asgari ücretin yarısı kadar olacaktır. Bu yardım kadına verilecektir. Asgari ücret arttırılacaktır. Kullanıl-mayan kamu arazileri işsiz vatandaşlara ücretsiz verile-cektir. Yaşlılık aylığı 250 lira-ya yükseltilecektir.

Daimi olmayan kadrolar-da görev yapan öğretmen-ler kadroya geçirilecektir. Emeklilere her yıl bir defa Eylül ayı içerisinde kışa ha-zırlık yardımı tutarında bir maaş ikramiye verilecektir. Küçük çiftçilerin desteklen-mesi amacıyla desteklen-meler artacaktır.

CHP’den ‘ileri’ vaatlerÇiftçiye seçim sonrası

1.5 liraya mazot vereceğiz, elektrik borçlarını silece-ğiz, aile sigortası projesinde yoksul ailede kadının banka

hesabına en az 600 lira ya-tıracağız. Ayrıca gençlerin yurt sorunlarının da 2 yıl içinde çözeceklerini söyle-yen Kılıçdaroğlu, öğrenci-lerin üniversite yönetim-lerinde söz ve karar sahibi olacaklarını da belirtti.

Sosyalistler vaatlere nasıl bakıyor?Düzen partilerinin se-

çim vaatlerinde öğrencile-rin, gençliğin, LGBTT’lerin, kadınların, emeklilerin, işçilerin gerçek talepleri yok. Türkiye’nin en yakı-cı sorunlarından Kürt so-runu vaatlerde geçmiyor. Gerçekleşmesi bu sistem-de mümkün olmayan he-defleri dayatarak küresel krizi, artan işsizliği yok sayıyorlar. Küçük vaatler sıralayarak, halkı doldur-maya çalışıyorlar. Halkın boş vaatlerden artık canı sıkılmaya başladı. Halkın gerçek adayları ise onlara umut olmaya devam edecek. Eskişehir Rıfat Çapar

Terörle mücadele şu-besi ekiplerinin düzen-

lediği operasyonlarda polis, Okmeydanı Mahmut Şevket Paşa Mahallesi’nde önceden belirlenen adreslere eş za-manlı baskın düzenledi. Çevik kuvvet ekiplerinin de katıldığı operasyonda, cadde girişleri kapatıldı.

Polisin kapıların açılması için yaptığı çağrılara içeriden marşlar ve sloganlarla karşılık verildi.. Polis bazı evlere, ka-pıları kırarak girdi. Gözaltına alınan kişiler arasında Grup Yorum üyelerinden 3’ünün de bulunduğu belirtildi.

Baskın Okmeydanı Haklar ve Özgürlükler Derneği, Genç-lik Dernekleri Federasyonu ile müzik grubu “Grup Yorum’un çalışmalarını yürüttüğü İdil

Kültür Merkezi’ne düzenlendi.Okmeydanı’na gelen avu-

kat Taylan Tanay, operas-yonun gece başlatılmasını eleştirerek, “Bu operasyon hukuksuz bir operasyondur. Grup Yorum’un 3 üyesinin gö-zaltına alınması bunu gösteri-yor. Bu kişilerin DHKP-C ile ne ilgisi olabilir” dedi.

Yürüyüş boyunca üniversiteye bıçak-larla girebilen ve devrimci öğrencilere

saldıran faşistlere yönelik bir yaptırımda bu-lunmayan üniversite yönetimi protesto edildi. Geniş katılımın gerçekleştiği eylemde Anadolu Üniversitesi’nde faşizme geçit verilmeyeceği “Faşizme Karşı Omuz Omuza”, “Yaşasın Dev-rimci Dayanışma” sloganlarıyla yinelendi.

İİBF önünde buluşan gençlik örgütleri Rektör’den konuya dair bir açıklama yapması için Rektörlük Binası’na yürüdü.Basın açık-lamasında Eskişehir’de 1 Mayıs çalışmalarını yürüten EHP üyelerine faşistlerce saldırı dü-zenlendiği, saldırganları görmezden gelmek isteyen sivil polisler gösterilen tepkiler sonu-cunda saldırganları gözaltına aldığından da bahsedildi. Okunan basın açıklamasının ar-dından temsilciler Rektör’le görüşmeye gitti. Genç-Sen temsilcisi Can Ersoy Rektörlük’ten kimseyle görüşemediklerini, içerideki yetkilile-rin görüşmemek için türlü gerekçeler ileri sür-düklerini açıkladı.

Gençlik örgütleri, 15 Mayıs Pazartesi günü, saldırıyı gerçekleştiren faşistler ve Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü hakkında suç duyuru-sunda bulunucak.

Okmeydanı’nda Halk Cephesi üyelerinden 34 kişi gözaltına alındı. Anadolu Üniversitesi’nde bildiri dağıtan yaklaşık 30 kişilik faşist grup devrimci öğ-rencilere saldırdı. Bunun üzerine gençlik örgütler A.Ü. Rektörlüğü’ne yürüdü.

Page 4: Emekçi Hareket 16. Sayı

13 Mayıs 20114

YGS’deki şifre iddiaları üzerine sınavın ipta-li istemiyle Konyalı bir

öğrenci adına Ankara 7. İda-re Mahkemesi’nde dava açan avukat Ahmet Gürol Şağban, sınavın iptali ve yürütmesi-nin durdurulmasını istemişti. Davayla ilgili ilk incelemesini yapan Ankara 7. İdare Mahke-mesi, yürütmenin durdurul-ması istemini reddetti.

Liseliler skandalı pro testo ettiYükseköğretime Geçiş

Sınavı’nda (YGS) ortaya çıkan “şifre skandalı”nın ardından ilk olarak durumu inkar eden ÖSYM şifrenin tamamen açık-lanmasının ardından YGS’de şifrenin olduğunu itiraf et-mişti. Bu süre zarfı içerisinde ÖSYM başkanı şifre konusuna dair çelişkili bir şekilde soru-lara cevap üretmeye çalışmış-tı.

YGS’deki şifre skandalı ile birlikte geleceği birkaç saatte gerçekleşen sınava bağlanan liseliler eğitim hakları için sokaklara çıktı. Hem sokakta hem liselerde bu durum ör-

gütlü bir tepkiyi ortaya koydu. Hukuki olarak da mücadelesi ve takibi yapılan şifre konu-suyla birlikte birçok usulsuz-lüğün, hak gaspının, eşitsizli-ğin olduğu ortaya çıktı.

Cevapsız kağıda 420 puan..Puanların yanlış hesaplan-

dığı da birçok örnekle ortaya çıktı. Bir öğrenci cevap kağı-dında hiçbir soruyu işaretle-memesine rağmen puan kar-tında 6 puan türünde de iyi puan almış gözüküyor. Başka bir öğrenciye iki farklı sonuç geliyor. Cevap kağıdı boş olan bir adayın 420puan alması-nın ardından şu sorular akla geliyor: bu puan neye göre hesaplandı? Bu şekilde puanı hesaplanan kaç öğrenci var?

ÖSYM itirafını geri çektiSınavın iptali için açılan

davaya ÖSYM’nin hazırladığı savunmada şifreyi kabul et-miyor. Sistemin yanlış çalıştı-ğı söyleniyor fakat o sistemi kimlerin kullandığı söylenmi-yor.

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Ölçme ve

Değerlendirme Bölümü’nün hazırladığı rapora göre de 1 milyon 700 bin ayrı kitapçık için sınav ilkelerinin gerçek-leştirilmesi mümkün değil.

Şifreye takipsizlik kararı

Ankara Cumhuriyet Baş-savcılığı, “YGS’deki şifre” iddi-alarına ilişkin soruşturmayla ilgili takipsizlik kararı verir-ken ÖSYM Başkanı Ali Demir ve kurumun YGS koordinatö-rü hakkında da soruşturma

izni istedi. YÖK izin verirse Ali Demir ve YGS Koordinatörü “görevi kötüye kullanmak”tan sorgulanacak.

Ali Demir kimdir?ÖSYM başkanlığına görevlendirilen Prof. Dr. Ali demir İTÜ Makine Mühendisli-ği Bölümü’nden mezun oldu. Doktorasını da İngiltere’deki Loughborough Teknoloji Üniversitesi’nde yaptı. ÖSYM Başkanı Ali Demir, 21 yıl önce Tek-nik ve Tekstil dergisinde Doç. Dr. Ali Demir imzalı yayınlanan 9 bölümlük yazı dizisinin başka bir akademisyene ait olduğunun orta-ya çıkmasıyla anılmıştı. ÖSYM Başkanlığı’na görevlendirilen Ali Demir son dönemde YGS’deki şifre skandalı ile ilgili yaptığı açık-lamaları ve tutumu ile gündemde.

YGS’den öğrencilere gelecek: Bıçak sırtıAnkara 7. İdare Mahkemesi, şifre iddialarıyla gündeme gelen YGS’nin ip-tali için açılan yürütmeyi durdurma davasının reddedilmesine karar verdi.

Fida n Ataselim

Yüksek Öğretim Kongresi toplanıyorUluslararası Yükseköğretim Kongresi: Yeni Yönelişler ve Sorunlar Kongresi 27-29 Mayıs 2011 tarihleri arasında İstanbul Swissôtel’de yapılacaktır. Üniversitelerin nasıl daha fazla sermayedarların himayesi-ne alınabileceğinin konuşulacağı kongre so-nucunda hedeflenen Türk yükseköğretimi ile ilgili uygulanabilir yaklaşımların ortaya konulmasıdır.

İnatlakazanıyoruz

Kadın Cinayetlerini Dur-duracağız Platformu ile ay-lardır Ayşe Paşalı davasının görüldüğü Ankara Adliyesi önünde “Kadın Katillerine İndirim Değil Ağır Ceza” di-yerek davayı takip ediyoruz. Ve sonunda başka kadın ci-nayeti davalarında da em-sal teşkil edecek bir kaza-nım elde etmiş olduk. Ayşe Paşalı’nın katili 5. Celsenin sonunda ağırlaştırılmış mü-ebbet hapis cezası ile ceza-landırıldı.

Bütün engellere rağmen inatla kazanıyoruz. Hazırla-mış olduğumuz yasa tasarısı meclis için Eylül ayına er-telenmiş olsa da, AKP “Aile 2023 Vizyonu” projesi ile kadın cinayetlerine çözü-mü 12 yıl sonraya ertelese de mücadelemiz kazanıyor. Çünkü biz toplumun vic-danını örgütlüyoruz. Top-lumun vicdanındaki sahip-lenmeyi engellemeye hiçbir devlet kurumunun ya da kadın katilinin gücü yetmez. Bugün örgütlü kadınlar, öl-dürülen kızkardeşlerimize sahip çıkıyor. Bu toplumun kadın katillerine ağır ceza haykırışının; kadın kayıpla-rımızın yakınları ve örgütün birliğinin karşısında erkek-leri koruyan o yasalar eri-yip gidiyor. Ayşe Paşalı’nın, öldürülmeden önce yaptığı bütün başvuruları redde-den, katilini gözaltına dahi almayan devlet kurumu ar-tık katiline ceza indirimi uy-gulayamaz hale geliyor. İlkel araçlardan dahi ağır işleyen adalet sistemi, Ayşe Paşa-lı davasında mekanizmayı hızlandırıp yaklaşık 5 ayda kararı kesinleştirmek mec-buriyetinde kalıyor.

Artık kadın cinayetleri değil, Ayşe Paşalı’nın katili İstikbal Yetkin’e verilen ağır-laştırılmış müebbet hapis cezası örnek olacak. Bu dava siyasi bir davadır; kazanan tüm toplumdur. Ayşe Paşalı davasında kazandık ve bu umutla tüm kadın cinayet-lerinde katillerin ağır ceza almasını sağlayacağız.

EHP’li Kadınlar Sorumlusu Berna Görgülü

Kadın katiline ağırlaştırılmış müebbetAyşe Paşalı’yı 11 kez bıçaklayarak katleden eski eşi İstikbal Yetkin ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırıldı. Bu dava kadın cinayetleri için emsal teşkil edecek.

12 Mayıs’ta Ankara’da 5. du-ruşması görülen Ayşe Paşalı

davasında karar açıklandı. Hakim daha önceki duruşmalarda akli dengesi yerinde değil raporu alma-ya çalışan, pişmanlık yasasından faydalanmaya uğraşan katile indi-rim vermedi. İstikbal Yetkin ağır-laştırılmış müebbet hapis cezası aldı.

Kadınlar yine adliye önündeydiEmekçi Hareket Partili

Kadınlar’ın da bileşeni olduğu Ka-dın Cinayetlerini Durduracağız Platformu başından beri takip et-tiği davanın son duruşması için de adliye önündeydi. Sloganları ile kadınlara adalet isterken platform temsilcileri de mahkemeye girip duruşmayı izledi. Platform tem-silcilerinin aktarımına göre katil “eşini sevdiğini” söyleyerek yine indirimden faydalanmaya çalıştı. Dışarıda eylemlerini sürdüren ka-dınlar ise çevreden büyük destek aldı. Birçok kadın, eyleme katılarak kendi yaşadıklarını anlatıp devletin erkek egemenliğinden yana tavrını teşhir etti.

Bizi hala tehdit ediyorKatil İstikbal Yetgin duruşmada

indirimden faydalanmak için yine pişman olduğunu ve eşini sevdi-ğini söyledi. Bunun üzerine Ayşe Paşalı’nın kızı Burcu Paşalı “Bizi hala tehdit ediyor, nasıl pişman-mış?” diye bağırdı, diğer kızı ise fenalık geçirdi. Duruşma çıkışında Burcu Paşalı’nın yüzündeki ifade annesinin katilinin hak ettiği cezayı almasıdan duyduğu memnuniyeti belli ediyordu. “Zafer bizim” diyen Paşalı bu kararın, bundan sonraki davalara da örnek olacağını belirtti. Mahkeme boyunca içeride davayı izleyen Kadın Cinayetlerini Durdu-racağız Platformu temsilcileri ayrı-ca mahkemenin bu kararı oy birliği ile değil, oy çokluğu ile aldığını, bir üye hakimin katile “iyi halden” ceza indirimi verilmesi yönünde oy kul-landığını acak bunun heyet tarafın-dan kabul edilmediğini belirttiler. Kararın açıklanması salonda alkış-larla karşılandı.

Örnek olacak kararKadınların kararlı mücadelesi

sayesinde kamuoyunda da büyük tepki toplayan cinayetin karar du-ruşmasını başta kadınlar olmak

üzere herkes büyük bir merakla bekliyordu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun, ka-dın katillerine ağır cezalar veril-mesi için meclis kapılarından so-kaklara uzanan mücadelesinde büyük bir kazanım olan Ayşe Paşalı davasından çıkan karar, bundan

sonraki kadın katillerinin cezalan-dırılmasında da etkili olacak. Ayşe Paşalı’nın katilinin cezasına indi-rim uygulanmasının önüne geçen kadınlar mücadelelerini büyüterek kadınların öldürülmedi-ği bir dünyanın kapıları-nı açacaklar.

Pınar Atalar

“Aile 2023 Vizyonu” çözüm mü?Her gün ortalama beş kadının yakın çevre-sindeki erkekler tarafından katledildiği bir

dönemde Kavaf’ın hazırladığı ‘Aile 2023 Vizyonu’, acaba kadın cinayetlerini de erteleyebilecek mi?

Kadından sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf tarafından hazırlanan ‘Aile 2023 Vizyonu’,bizlere kadınların öldürülmelerinin , şid-dete uğramalarının, tecavüze, tacize maruz bıra-kılmalarının devlet tarafından 2023 yılına kadar

ertelenebilir olduğunu gösteriyor. Devlet anayasa-da da belirtildiği üzere sadece anne olan kadınları koruyacağını belirtiyor ve “Aile 2023 Vizyonu” as-lında sadece anne olan kadınları korumaya çalış-makla idare ediyor. Ayşe Paşalı, Arzu Yıldırım gibi kadınlar ise bile bile ölüme terk ediliyor. ‘Eski eş ‘kapsamına girdiği için kadınlar korunmayabiliyor. Ankara Kübra Usta

Kadın hakları ihlal raporu açıklandı2010 yılını geride bırakırken kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve kadın cinayetlerine

dair istatistikî veriler de 2011 yılının Mart ayında açıklandı.

İnsan Hakları Derneği Kadın Hakları İhlal Raporu’na göre 2010 yılında 228 kadın öldürü-lürken 281 kadın tecavüze, 182 kadın tacize uğ-radı. Kadınlar gün geçtikçe katledilmeye devam ederken açıklanan İnsan Hakları Derneği raporu

verileri gösteriyor ki kadın katilleri her yaş, mes-lek ve statüden oluşabiliyor. Son 7 yılda % 1400 artan kadın cinayetleri bu kadar can yakarken bütün kadınlar günlük hayatlarında fiziksel, psi-kolojik, cinsel, ekonomik veya duygusal şiddete uğruyorlar. Üstelik öldürülen ya da şiddet gören kadınlardan % 64’ünün çevresi kadının tehdit al-tında olduğunu biliyor ve bu tehditle ilgili devlete başvursa da devlet sorunu çözüme ulaştırmıyor.

Öznur’un davasında 2. duruşma

Eskişehir’de katledi-len 11 yaşındaki Öznur

Uluişden’in davasının 2. duruş-ması 14 Mayıs 2011 günü görü-lecek.

14 Eylül 2010 günü öldürü-len Öznur’un davası adli tıp ra-porunun beklenmesi sebebi öne sürülerek ancak 7 ay sonra gö-rülmeye başlandı. 25 Mart’ta ilk duruşması görülen davanın 2. duruşması 14 Mayıs 2011 günü görülecek.

EHP’li Kadınlar’ın da bileşe-ni olduğu Eskişehir Demokra-tik Kadın Platformu, Öznur’un öldürüldüğü günden bu yana sürdürdüğü mücadelesine 14 Mayıs günü de devam ediyor. Bütün kadınları kadın cinayetle-rine dur demek için mücadele-lerini büyütmeye, adliye önünde Öznur için adalet istemeye çağı-rıyor.

Page 5: Emekçi Hareket 16. Sayı

13 Mayıs 2011 5

Melike Çınar

Cemil yoldaşımızın akıbetinin açıklanacağı gündemde. Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nda oturmaya devam ediyor. Siz bu kayıpla mücade-lesine nasıl başladınız? Hangi aşamada katıldınız?Biliyorsunuz, 12 Eylül 1980’de, 5

tane general ülke yönetimine el koydu. Bu ülke yönetimine niye el koymuştu? Buna “el koydu” demiyorum ben; el koymaya hazırlanmıştı, 11 Eylül 1980’e kadar. Ondan önce “sağ-sol” adı altında Maraş Olayları, Sivas Olayları, Çorum Olayları ülke genelinde kaosa dönüş-müştü. Bunu kim yapıyordu veya kim-ler yaptırıyordu? Bunlar belliydi ki 12 Eylül gibi bir darbenin hazırlığına giriş-mişlerdi. 11 Eylül’e kadar öyle bir du-ruma getirdiler ki yurttaşa, vatandaşa “Yok mu bu ülkenin sahibi?” dedirtecek derecede canından bezdirmişti. İşte bu 11 Eylül’ü 12 Eylül’e bağlayan gece ülke yönetimine el konulması sonu-cu tereyağını bıçakla keser gibi bütün olaylar durdu. Şimdi sormazlar mı, Sen 11 Eylül’de neredeydin? Yurt dışına mı iltica ettin yoksa uydudan mı geldi bu güçler de olaylar böyle bir gecede tak diye durdu. Aklın yolu birdir. Durum anlaşılıyor ki bu 12 Eylül planlıdır. Halk getirmemiştir veya sol hareketler getir-memiştir. Bunlar bunu pohpohlamıştır. Ülkededeki demokrasi gelişmesini en-gellemek adına, ileri demokrasi geçişini durdurmak adına bunlar el koymuştur. El koyunca ne yaptılar? Belli ki hazır-lıklı gelmişlerdi. Türkiye’de, beyninden korktukları herkesin listesini yaptılar. Halkın sorunlarıyla bire bir ilgilenenle-ri, üniversiteli gençleri, işçi liderlerini, sendika liderlerini önceden tesbit et-mişlerdi. 12 Eylül olur olmaz bunların tamamını aldılar. Bunlardan birisi de Cemil Kırbayır’dır.

Neden Cemil Kırbayır? Cemil Kırbayır kimdir? Sosyalist

düşünceye sahip, okuyan, okuduğu-nu sorgulayan, sorguladığını irdele-yen ,peşine düşen, takipçisi olan, yöre halkının sorunlarıyla birebir ilgilenen, yöre halkının geçim kaynağı, sosyolo-jik durumu, sosyal davranışları, yaşam biçiminde olan bütün olumsuzluklara o dönemin gençliğiyle birlikte el atan biridir. Örnek verecek olursak: Sosyal yaşantılarda ne vardır? Başlık parası vardır. Başlık parasını ortadan kalkma-sını savunmuş, kadına hep susmasını öğütleyen gelenekten gelen, töreden gelen olumsuzluklar vardır. Erkeğin egemen olduğu meselelerle ilgili kadın hakları meselesine el atmıştır. Ekono-mik anlamda halkı sömüren yaklaşım-lara el atmıştır. Kooperatifler kurmaya gitmiştir.

Kaç yaşındaydı Cemil Kırbayır bütün bunları yaparken?Bu olaylara el attığında 20 yaşla-

rındaydı. Örgütlü idi. Dernek kurmuş. Sosyalist düşünceye sahiptir. Devrim-cidir. Gençleri yetiştiren, geleneği an-latan ve uygulamaya geçiren biri; tek başına yapmıyordu tabii. Yürüyen, mücadele eden arkadaşlaıyla tüm bun-ları gerçekleştiriyordu. Kan davalarına dur demiştir. Toprak kavgası yapanları barıştırmıştır. Orman bölgesidir. Or-mandaki kaçakçılığa karşı olmuştur. Devletin yağmalamasını, olur olmaz yok etmesine, çöl bırakmasına da karşı çıkmıştır; bu, “halkın ormanı” demiştir. Bütün bunları yaptığı için Cemil Kırba-yır yöre halkı tarafından efsaneleşti. 24 yaşına kadar güvenilir bir insan olmuş-tur . Devlet de tabii boş durmuyor. Bu

genci, bu insanı adım adım takip edi-yor. 12 Eylül olunca ilk işi de onu almak oldu.

Cemil Kırbayır , gözaltında kay-bedilen ilk insandı değil mi?Evet. 12 Eylül günü. 7 Ekim’e kadar

gördüm. 7 Ekim günü sorgulama esna-sında yok ettiler. Bunun neyin haber-cisidir? Planlanmıştır. Niye başkaları değil de Cemil Kırbayır? Çünkü onun bedeninden ziyade beyninden kork-muşlardır. Bu beynin ortadan kalk-ması gerekirdi. Onu kaldırdılar. Niye ? Planlı programlı hazırlanan darbe kül-türü, darbenin politikası bunu gerekti-

riyordu; onu gerçekleştirdiler. Bu bizim bölgede olan.

Peki gözaltına alındıktan sonra size etkisi, yansıması nasıl oldu? Eve geldiler mi? Neler yaşattılar size?O askeri gözetim evindedir. Gözal-

tındadır. Bizim evlerimiz geceleri sü-rekli taranıyor. Bir şeyler aranıoyor. Asıl aileye baskı onu katlettikten son-ra başladı. Bir senaryo hazırlamışlardı. Adına “firar” dediler. Zaten 8 Ekim’de Cemil’i katlettiler. 14 Ekim’de beni böl-geden uzaklaştırdırlar. Zorunlu ikame-te tabi tutuldum Karaman’a. 6 günlük bir süreç . Sonra aileye her gün baskın: Cemil Kırbayır nerdedir? Evi arayıp tardıktan sonra kardeşlerime girişir-lermiş. Anama babama. Taciz had saf-hada. Amaç aileye buna inandırmak; firar dedirtmek. Tabii yıllar sonra ka-muoyundan da sık sık dile getirdiğim, basına yansıyan, 7 Ekim’de gitmiştim ben Cemil’i görmeye, para vermiştim, not yazmıştım, elbiselerini verdim. Ya-nındaki 3 arkadaşının dışarı çıkmasını bekledik. Onlar çıktıktan sonra : “Onun kaçma olanağı yoktur. Çırılçıplaktır. Gözlerimiz bağlıydı. Ellerimiz arkadan bağlıydı. 10 cm suyun içindeydik. Ekel-tirik veriliyordu. Cemil’e o arada aşırı dercede elektrik haricinde şiddet uygu-ladılar. Bunun sonucunda onlara karşı koyması, hakaret etmesi ve anında se-sinin kesilmesi . Zaten onlara işkence yapmıyorlar. Eklektrik sadece veriliyor.

Devlet, kurumları çeviriyor değil mi?Tabii tabii. Onların kolayına ne ge-

liyorsa. Neresi elverişli ise. Ben devlet memuruydum, Karaman’daydım. Baba, sabah müracat ediyor, suç duyurusunda bulunuyor. O dönemde Kenan Evren’e dilekçe veriyor. 83’ten sonra parlamen-to sisteme dönüştüğünde, baba yine Başbakan’a oraya buıraya gidiyor. O dö-

enemim sıkıyönetim komutanlığına mü-racatta bulunuyor, çocuğunun akıbeti nedir diye. Bize gelen yanıt neydi? “Firar etmiştir, aranmaktadır. Ve bulunduğu an bildirilecektir ve tevkif edilecektir.”. Bu yıllar yılı kovaladı böyle. Benim o dö-nem devlet memuru olma sıfatıyla tabii fazla ileri gidemedim. Emekli olduktan sonra geldim. 94’lerde 95’lerde Cumar-tesi Anneleri’nin ben televizyonlarda gördüm. Hop oturup hop kalkardım; o kadınların itilmelerini kakılmalarını, saçlarının yolunmalarını gördükçe İs-tanbul İHD’ye 2000’de müracatta bulun-duk. 2004’te bir fiil katıldık.

Siz hiç peşini bırakmadınız ama!Hayır bırakmıyoruz. 2000’de ben

Edirne’deydim o zaman. Benim kızkar-deşlerim, eniştem falan onlar cumarte-si annlerine katılmaya başladılar. Ben de 2006’da emekli olduktan sonra o gün bugündür burdayım. Tabii geldik 2006’ya bizim söylemlerde değişiklik-ler oldu. Tabii baktık bir arpa boyu yol giden yok. Dinleyen de yok. Bir şey ol-malı, bir şey. Çeşitli etkinlikler yaptık. 10-12 yıldır ısrarlı bir mücadele. Ne yapalım diye düşündük. Ne yapsak ikti-dardakiler, devlet bir türlü sesimiz duy-muyor. En son karar aldık: Ankara’ya parlementoya yürüyeceğiz. Mecliste grubu bulunan, MHP hariç, siyasi parti-lerle görüştük. Hazırlanmıştık.

Neden MHP hariç?Çünkü bize göre onu öldüren de

MHP’ydi. Faşist bir zihniyettir. Ama MHP’liler de o dönemde nasiplerini al-mışlardır. Ama o dönemde o zihniyet, bu ırkçı, milliyetçi zihniyet Cemil ve Cemil gibileri öldürmüştür. Çünkü sos-yalist düşüncelere sahiptir. Öldüren ise emniyetten Mit’inden insanlardır. Ora-da vekillerle görüştük. Dosyalarımızı verdik. Özellikle üzerinde durduğum mevcut düzenlemeler, mevcut 12 Eylül Anayasası bazı yerlerde elimizi kolu-muzu bağlıyor. Ne istemiştik orda. Bir araştırma komisyonu kurun, tüm haki-katlerle yüzleşin. Taleplerimiz böyley-di. Bu gerçekleri ortaya çıkarın.

Orada Ayşegül Bahçekapılı demişti ki iç tüzük vardır. Ona dediğimiz şuydu: Biz buraya valilikten, emniyetten, iç iş-leri bakanlığından, adalet bakanlığın-dan geliyoruz. Önümüzde mevcut 12 Eylül’ün Anayasası ve onun dayanağı olan yasaların engel olduğunu söylü-yorlar. O zaman siz de parlamentosu-

nuz. Yasama yetkisi sizde , lütfen yapın! Bizim için mazaret değildir; biz bunu mazeret olarak etmiyoruz. Siz parlama-netosunuz, bu ülke insanlarının polit-ka arenasında iradesinin yansımasısı-nız. Derhal mevcut yasalrınızı çıkarın. Taleplerimiz bunlardır. Eğer bunları çıkarmazsanız siz de 12 eylül gibi dü-şünüyorsunuz, darbeciler gibi düşünü-yorsunuz, darbeciler gibi hareket etme hakkına sahip değilsiniz çünkü bizi bize yansıtamıyorsunuz. Bizden gelen birlerisiniz. Biz halk olarak talebimiz budur. Kayıp yakınları olarak talebimiz budur. Kayıp yakınları en kısa zamanda

Başbakana götürecektir.bu konu tartı-şılacaktır. Sonradan malum biliyorsu-nuz Başbakan’ın, bütün bu uğraşların sonucu Dolmabahçede Cts annelerini akbul etmesi . İşte sonucu Berfo anada yaşının el vermesi sonucu Cemil krıba-yır dosyası ele alındı. Şu an targılama, sorgulama devam ettiğinden bir şey söyleyemiyorum süreç devame diyor. En kısa zamanda yanıt bekliyoruz.

Peki Başbakan’ın ilk başta “Ben onları tanımıyorum, yönlendiri-liyor bunlar “ dedikten sonra çö-zücü olabileceklerini düşünüyor musunuz? Sonuçta haftalardır mücadele eden bir toplam var. Bir basınç gelişti üzerilerinde. Artık görmezden gelemiyorlar. Evet, söylenecek çok şey var ama şu

an bir soruşturma ve yargılama sürü-yor. Bir şey diyemiyorum şimdilik. Ama umutluyum. Niye umutluyum? Ben bunu her yerde söyledim. Bin yıllık dev-let geleneği olan, devlet kültürü olan bu konuya TC Başbakanı bu işe el koymuş-sa, bu el koyma idari, adli ve inzibatı mercilerde bulunan görevlilere emir niteliğindedir. İllaki bu çözülecektir. Çözülmezse, aksi kötü olur. Tabii bu sü-reç devam ederken alt komisyon oluş-turuldu: Cemil Kırbayır ve Tolga Ceylan Baykal’la ilgili iki dosya üzerinde özel-likle duruldu. Bizim 31 yıldır, devletin görevlileri Cemil Kırbayır’ı aldı, yaşa-mına son verildi, ısrarımıza karşın dev-letin yetkili mercileri bize ne demişti: sorgulama esnasında firar etti. Oysa-ki bu alt komisyonun titiz çalışmaları sonucu şunu ortaya çıkardılar: Cemil Krıbayır devletin elinde öldürülmüş-tür. Bunu itiraf etti. Bu anlamda Cemil Kırbayı’rın devlet tarafından öldürül-düğü kesinleşmiştir. Katilleri de orta-dadır. Şimdi nerede gömülü olduğunu

araştırıyorlar. Umarım en kısa zmaanda bize nerede olabileceğini söylerler.

Bununla ilgili tanıklar yok mu, nerede gömülü olabileceğini söyleyecek?Yorum yok.

Cumartesi Anneleri 319. Haftası-nı doldurdu. Yıllardır, haftalardır evlatlarını arayan Cumartesi Anneleri için Cemil Kırbayır dos-yası bir emsal teşkil edecek artık. Diğerlerinin de peşi sıra gelme ihtimali var, değil mi?Cemil Kırbayır olayı sadece Cemil

Kırbayır olayı değildir. Cemil Kırbayır gözaltında, faili meçhul demiyorum, gözaltında kaybedilenlerden birisi ve ilkidir. Bu demek değildir ki Cemil Kırbayır’ın dosyası görüldü de ben geri çekileceğim. Kim varsa, Kars’tan Edirne’ye kadar, Kars’tan Cemil Kırba-yır; Meriç’te Talat Türkoğlu bulunun-caya kadar, bu coğrafyada kimler yok edilmişse, onların sonunu buluncaya kadar bu mücadele devam edecektir. Bu mücadele yapılacaktır. Bunlar sade-ce bizim elimizde değil. Evet “Ateş düş-tüğü yeri yakar” klasiğinden vazgeç-mesi lazım Türkiye toplumunun. “Bana değmeyen yılan bin yaşasın” bunlardan bir kere alıkoyması lazım.

Niye biz bunu yapıyoruz? Cemil Kırbayır ve Cemil Kırbayırlar eli bağlı, gözü bağlı, çırılçıplak birileri tarafın-dan savunmasızca öldürülmüştür, kat-ledilmiştir. Ve bu, bunların yanına kar kalmamalıdır, bu birincisi. İkincisi bu darbeciler, bu oldu bittiye getirmeye çalışanlar, bu, devletin bütçesinden pa-lazlanarlar, devletin nam ve hesabına hareket edenler, halkın vergileriyle ge-çinenler şunu iyi bilsinler ki yaptıkları iş ve işlemlerde on yıl da geçse, yirmi yıl da geçse, otuz yıl da geçse, kırk yıl da geçse; bir gün bununh hesabı mutlaka sorulacaktır. Sorulmalıdır. Bu bağlamda mücadele devam edecektir. Sizin aracı-lığınızla halka şöyle sesleniyorum: ol-muşlar, gözaltında kaybolmuşlar, eğer sessiz kalınırsa olacakların tetikçisi olur. Eğer tepki gösterilirse olmuşlar ol-maycaktır. Bundan sonra olamayacak-tır. Buna teşebbüs eden, niyeti olanlar akıllarını başlarına toplayacaklardır. Öyle keyfi bir şekilde devletin hüküm-ranlık gücünün veya kendi hazırladığı anayasaya geçici maddelerin arkasına sığınarak korkmayacaklardır. Ama biz konuşuyoruz. Biz niye konuşuyoruz? Çünkü bizm kimseye verecek hesabı-mız yoktur. Ve biz diyoruz ki kişi öyle olur ki yaşamında hesabını veremeye-ceği hal ve davranuş içerisinde bulun-masın. Kenan Evren ve Kenan Evrenci ekibi kendi hesaplarını veremeyecekle-rini anladıkları için kendi hazırladıkları dayatmacı anayasanın 15. Maddesinin arkasına sığındılar ve hesap vermekten kaçındılar.

Yıllarca hesap vermediler fakat şimdi o yol açıldı gibi değil mi? O yolu halk açacaktır, zorlayacak-

tır. Bu anlamda kamuoyu Cumartesi Anneleri’ne omuz verirlerse, kayıp ya-kınlarında omuz verirlerse kendileri bundan sonra kaybetmeyeceklerdir; bu tip durumlarla karşılaşmayacaktır. Be-nim diyeceğim budur.

Kırk yıl da geçse hesabı

sorulacakKayıplar haftasına yaklaştığımız bu günlerde, 12 Eylül darbesinin hemen ardından gözaltına alındıktan birkaç

gün sonra kendisinden haber alınamayan Cemil Kırbayır’ın akibetini ağabeyi Mikail Kırbayır’dan dinledik.

Alt komisyonun titiz çalışmaları sonucu

şunu ortaya çıkardılar: Cemil Kırbayır devletin elinde öldürülmüştür.

Halkın sorunlarıyla bire bir ilgilenenle-

ri, üniversiteli gençleri, işçi liderlerini 12 Eylül olur olmaz aldılar. Bun-lardan birisi de Cemil Kırbayır’dır.

Niye başkaları değil de Cemil Kırbayır?

Sosyalist düşünceye sa-hip, okuyan, okuduğunu sorgulayan, sorguladığını irdeleyen biridir

Mikail Kırbayır kimdir?Mikail Kırbayır, 12 Eylül faşist darbesiyle gözaltında kaybediler-ek işkenceyle katledilen binlerce devrimciden ilki olan Cemil Kırbayır’ın ağabeyidir. Üzerin-den 31 yıl geçen ve kardeşinin akıbetini aramaya devam 61 yaşındakli ağabey Kırbayır, o zamanlar devlet memuruydu. Ve kardeşini aradığı için Kars’ın Göle İlçesi’nden, Karaman’a 5 yıl süreyle zorunlu ikamet ettirildi. 2004’ten beri her cumartesi, Cumartesi Anneleri oturma eyle-minde en önce oldu. Kardeşinin ve diğer tüm kayıpların akıbetini öğrenene dek mücadele etmeye devam edecek.

Page 6: Emekçi Hareket 16. Sayı

13 Mayıs 20116

İbrahim Keskin Davası 1 Haziran’da

Kürt Sorunu’na çözüm aranıyor mu?

İ.Ü’de öğrencilere tahammül yok Şerzan Kurt Davasının Takipçisiyiz

Son dönemde AKP Hükümetinin devrimcilere, sosyalistlere ve Kürt siyasetçilerine yönelik saldırı ve tutuklamalarının ardı arkası kesilmiyor. Direnen TEKEL işçileriyle mücadele verdiği için tutuklanan EHP üyesi İbrahim Keskin’in duruşması ise 1 Haziran’da görülecek.

AKP Hükümeti Kürt meselesinin çözümüne yönelik açılımları, KCK Davalarında yüzlerce Kürt’ü ceza evlerine doldurup, Kürt halkının siyasi temsilcilerinin meclise girmesini engelleyerek yapıyor.

İstanbul Üniversitesi’nde gerçekleştirilen Anayasa Konferansı’nda söz hakkını kullanamak isteyen Genç-Sen’liler polisin ve ÖGB’nin saldırısıyla karşılaştılar.

AKP Hükümeti refe-randum sürecinde

dilinden düşürmediği ileri demokrasi söylemleriyle halkın gözünü boyamaya ça-lışmakla uğraşırken bir yan-dan da işsizliğe, yoksulluğa, açlığa ve adaletsizliğe karşı mücadele edenlere yönelik saldırıların dozunu gün geç-tikçe artırıyor.

Devrimcilere operasyon dizisiSDP Genel Başkanı Rıdvan

Turan ve TÖP sözcüsü Oğuz-han Kayserilioğlu’nun da aralarında bulunduğu birçok SDP’li ve TÖP’lü yoldaşımız uydurma gerekçelerle hala tutuklular. BDP’li belediye başkanları, Kürt siyasetçiler hala tutuklular. Daha birkaç gün önce Halk Cephesi’ne yapılan operasyonda içlerin-de Grup Yorum üyelerinin de bulunduğu 46 devrimci gözaltına alındı. Samsun’daki BAT Sigara Fabrikası’ndaki direnişte polisin saldırısı so-nucu gözaltına alınan parti üyemiz İbarahim Keskin he-def gözetilerek yapılan suç-lamalarla tutuklu bulunuyor.

Kitabı daha basılmadan top-latılan Ahmet Şık üstüne bir de tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Siyasi tutuklulara insanlıkdışı uygulamalarCezaevlerinde devrimci-

lere yönelik uygulamalarda da ciddi bir hukuksuzluk yaşanıyor. Özellikle F tipi cezaevlerindeki uygulama-lar insanlık suçu niteliğinde. Bu cezaevlerindeki siyasi tutuklular tecrite maruz bı-rakıldıkları yetmezmiş gibi bir de cezaevi yönetimleri-nin keyfi uygulamalarıyla sınırlı düzeydeki yakınlarıy-la görüşme, basın ve yayın organlarını takip etme gibi haklarından da faydalana-mıyorlar. Ya da birçok tutuk-lu ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya olmasına rağ-men tedavi hakları engelle-nerek cezaevlerinin olum-suz koşullarında tutulmaya devam ediliyor.

1 Haziran’da adalet istiyoruzEmekçi Hareket Parti-

si üyesi İbrahim Keskin de Samsun BAT Sigara Fabri-

kası’ndaki işçilerin işten atılmalara karşı gerçekleş-tirdikleri direnişe polisin saldırısı sonucu diğer 126 kişiyle birlikte gözaltına alınmış ve tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Hazırlanan iddianamede

İbrahim Keskin bir polisin parmaklarının kırılmasın-dan sorumlu tutuluyor ve “kasten adam yaralama” suçlamasıyla 1 Haziran 2011 tarihinde mahkemeye çıkarılacak. 127 kişi içeri-sinden herhangi bir kanıt

olmadan, sadece polis ifade-lerine dayanarak tutuklanan İbrahim Keskin’in davası da AKP’nin ileri demokrasi söy-lemlerinin içinin boşluğunu bir kez daha ortaya koyuyor durumda.

1 Haziran’da Samsun’da görülecek olan davada Emekçi Hareket Partisi de tutuklu bu-lunan yoldaşına adalet istemek için Samsun Adliye-si önünde olacak.

Kürt sorununun de-mokratik çözümü

konusunda adımlar attığı-nı belirten AKP hükümeti, Kürt Hareketine yaptığı bas-kı ve tutuklamalara devam ediyor. KCK Davalarında yüzlerce BDP’linin tutuklan-ması Demokratik çözüm ça-dırlarına müdahale edilmesi ve son olarak ta BDP adayla-rının veto edilmesi gibi yön-temlerle Kürt halkına saldır-maya devam ediyor. Çözüme yönelik adımlar atacağını söyleyen sistemin diğer par-tileri ise Kürt halkına uygu-lanan saldırılar karşısında sessiz kalmayı tercih ediyor.

KCK Davaları’nda yüzlerce kişi tutuklandıKCK adı altında düzen-

lenen eşzamanlı operas-yonlarda yüzlerce kişi gö-zaltına alınmış ve gözaltına alınanların büyük bir kısmı tutuklanmıştır. Gözaltına alınan ve tutuklananlar arasında BDP yöneticileri ve Belediye başkanları da bulunmaktadır. Her fırsatta İleri Demokrasi’den bahse-den AKP Hükümetinin ileri Demokrasi yalanı da, KCK Davalarıyla gözaltına alınan

ve tutuklanan Kürt halkıy-la, Cumartesi Annelerinin taleplerinin hala karşılıksız kalıyor olmasıyla ve siyasi tutukluların günbegün art-masıyla ortaya çıkıyor.

Demokratik çözüm çadırlarına saldırıBDP’nin, ana dilde eği-

tim, operasyonların dur-ması, siyasi tutukluların serbest bırakılması ve se-çim barajının kalkması için başlattığı sivil itaatsizlik eylemlerine de Hükümetin saldırısı gecikmedi. Birçok ilde sivil itaatsizlik eylemle-rine polis ve ülkücü gruplar tarafından saldırılar düzen-lendi aralarında milletve-killerinin de olduğu onlarca kişi darp edilerek gözaltına alındı.

İllerde kurulan Demok-ratik Çözüm Çadırlarına Po-lis Saldırdı ve sivil itaatsizlik eylemine katılan yüzlerce insanı orantısız güç kullana-rak gözaltına aldı. Demokra-tik yollardan taleplerini bil-diren ve eylemlerini yapan Kürt halkına uygulanan bu zulmün ileri demokrasiyle hiçbir ilgisi yoktur.

Bağımsız Adaylara VetoBirçok ilde adaylıklarını

son gün açıkladılar gerekçe-siyle YSK BDP’nin destekle-diği adayların adaylıklarını veto etti. Kürt halkının siya-si temsiliyetini engellemek için korunan seçim barajını kaldırmaya hiç yanaşmayan AKP Hükümeti KCK Dava-larındaki tutuklamalarda olduğu gibi Demokratik Çözüm Çadırlarına yaptı-ğı saldırılarda olduğu gibi bağımsız adayların veto

edilmesinde de, aslında de-mokratiklikle hiçbir ilgisi olmadığını göstermiştir. Demokratikleşmenin ardı-na sığınan ve çözüme dair hiçbir şey yapmayan AKP Hükümeti konunun öznesi olan Kürt halkının çözüm önerilerine sırtını dönerek çözümden iyice uzaklaştığı-nı göstermiştir. AKP Hükü-meti hem YSK’nın kararın-dan hem de KCK ve Terörle Mücadele Yasasının binlerce insanı cezaevlerine doldur-

masından sorumludurBugüne kadar asimilas-

yon politikalarıyla, katli-amlara, faili meçhullerle, işkencelerle karşı karşıya kalmış Kürt halkının müca-delesini engellemeye çalı-şanlar sonuçsuz kalacaktır. Kürt halkının temsilcileri-nin adalet, demokrasi ve özgürlük mücadelesini dur-duramayacaktır.

İstanbul Üni-versitesi ve Kül-

tür Üniversitesi’nin ortaklaşa yap-tığı Anayasa Konferansı’nın açılışı gerçekleştirildi. Kon-feransın açılış konuş-masını yapan Adalet Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’nun, adaletten bahsetti-ği esnada İstanbul Üniversitesi’nde ya-şanan hukuksuzluk-ları dile getirmek

üzere söz hakkını kul-lanan Genç-Sen üyesi Fidan Ataselim’in söz hakkı gasp edilerek yaka paça dışarıya çı-karıldı.

Bu esnada dı-şarıda konferansa katılmak isteyen Genç-Sen’liler içeri alınmadı. Arkadaşla-rının dışarı çıkarıl-masını ve içeri alın-mamalarını protesto eden Genç-Sen’liler de özel güvenliklerin

ve polisin saldırısına maruz kaldılar.

Üniversitenin için-de saldırıya uğrayan Genç-Sen’lilerin kapı önünde açıklama yap-ması yine engellen-meye çalışıldı. Polis tarafından kalkanlar-la kapıdan uzaklaş-tırılan Genç-Sen’liler basın açıklamaların-da yaşananların hu-kuksuzluğunu dile getirdiler.

Duruşmanın baş-ladığı sırada Şer-

zan İçin Adalet ve Kar-deşlik İnisiyatifi adına açıklama yapan EHP Eskişehir İl Başkanı Can Çoksöyler 6 Mayıs’a vurgu yaparak şunları belirtti:

“Bugün 6 Mayıs. Bu-gün Denizlerin idamının yıl dönümü.Bir bakın 6 Mayıs 1972’de kat-lettiğiniz devrimcilerle devrim mücadelesi bitti mi? Aksine bileylendi, güçlendi, kitleselleşti. Bizler astığınız o onurlu insanlardan devraldık kardeşlik şiarını, devrim

bayrağını. Onlar hakları için, daha güzel günler için ayağa kalkmayı ve mücadele etmeyi gös-terdiler.”

Ardından Şerzan Kurt Özgür Gençlik Derneği adına açıklama yapan Rızgar Altürk ise “Mahkeme heyetinin de aradan geçen 1 yıla rağmen suçluları ce-zalandırmaması mah-kemenin seyrinde bir ilerlemenin olmaması bu tür saldırılar için fırsat kollayanlara cesa-ret vereceğinden dolayı bundan sonra yaşana-cak benzer saldırılarda

mahkeme heyetinin de sorumluluk taşıyaca-ğını belirtmemiz ge-rekmektedir.” Diyerek mahkemenin adaletsiz-liğine dikkat çekti.

Mahkeme sonunda KESK Genel Sekreteri Kasım Birtek ve Şerzan Kurt’un babası Ömer Kurt açıklama yaptılar. Mahkemede yalancı şa-hitler çıkarıldığını ve bir kez daha sonuçsuz bırakılarak mehkeme-nin 1 Temmuz 2011’e ertelendiğini belirttiler.

Halil Altunpolat

12 Mayıs 1998 İHD’ye silahlı saldırı İnsan Hakları Derneği’nin Ankara’da bulunan Genel Merkezine yapılan silahlı saldırı sonu-cunda derneğin genel başkanlığını yürüten Akın Birdal ağır yaralandı.

17 Mayıs 2010 Zonguldak’ta iş cinayeti Zonguldak’ta bulunan TTK’ya bağlı Kara-don Müessese Müdürlüğüne bağlı maden ocağında meydana gelen patlamada 30 maden işçisi göçük altında kaldı. Başbakan Erdoğan’ın yaşananları bir kader olarak adlandırması büyük bir tepki topladı.

18 Mayıs 1973 TKP/ML Önderi İbrahim Kaypakkaya öldürüldü 68 Kuşağının önderlerindeni, TKP/ML TİKKO’nun kurucusu ve önderi İbrahim Kaypakkaya yaklaşık 4 ay süren işkencelerin ardından öldürüldü. Ser verip sır vermeyen bir devrimci önder olarak tarihe geçmiştir.

22 Mayıs 1972 THKP-C İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom’u kaçırdı THKP-C miltanları tarafından cezaevlerinde bulunan devrimcilerin serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla kaçırılan Efraim Elrom bir apartman dairesinde ölü olarak bulundu. 27 Mayıs 1960 27 Mayıs Askeri Darbesi Türkiye’de gerçekleşen ilk askeri darbedir. Dönemin hükümeti Demokrat Parti’nin ül-keyi kaosa götürdüğü gerekçesiyle bir kısım subayın planıyla gerçekleşen darbedir. Emir komuta zinciri içerisinde gerçekleşmemesi bir başka ilginç nokadır. Dönemin Genel Kurmay Başkanı da tutklanarak cezaevine konulmuştur.

Hazırlayan: Halil Altunpolat

Günlerin Getirdiği

Halil Altunpolat

AKP Hükümeti işsizliğe,

yoksulluğa, açlığa ve

adaletsizliğe karşı mücadele

edenlere yönelik

saldırılarını artırıyor.

Page 7: Emekçi Hareket 16. Sayı

13 Mayıs 2011 7

1995 yılının tarihi bir önemi var. Bu

tarih devletin bir baskı politikası olarak uygula-dığı gözaltında kayıpların sayısal olarak en yükseğe çıktığı yıldır. Aynı yıl Ha-san Ocak 21 Mart’ta gözal-tına alındı ve işkenceyle öldürülmüş bedeni ancak 55 gün sonra kimsesizler mezarlığında bulunabil-di. Bugünlerde 320. haf-tasına ulaşan Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray

Meydanı’ndaki oturma ey-lemleri böylece başlar.

Gözaltında kayıplar azaldı İlk başta dikkate alın-

mayan annelerin eylemi hızla gündemi etkiler, aynı durumda olan yüz-lerce aile bir şekilde bu mücadeleye ortak ol-muştur. Devlet ‘sessizliği’ bu süreçte de bozmamış olsa da, o seneden itiba-ren gözaltında kayıplar-da net bir sayısal düşüş

gerçekleşir. 1993’te 36, 1994’te 229 olan gözal-tında kaybedilenlerin sa-yısı, 1995’te 121, 1996’da 68’e düşer. Cumartesi Anneleri’nin yarattığı et-kiyle devlet artık o kadar kolay insanları kaybede-memiştir. Bu nedenledir ki Türkiye’de kayıplar mücadelesinin en önem-li odağı ve bu politikaya karşı direnişin en güçlü/geniş cephesi Cumartesi Anneleri eylemidir.

Kayıpların hesabı bitmediBaşbakan Erdoğan

daha önce ona Cumartesi Anneleri ile ilgili bir soru sorulduğunda “Ben onla-rın ne yaptığını bilmiyo-rum” demişti. Daha sonra ise annelerin arkalarında ‘başka güçlerin’ bulun-duğunu iddia etmişti. En sonunda ise 12 Eylül’ün hemen sonrasında gö-zaltına alınarak kaybedi-len Devrimci Yolcu Cemil Kırbayır’ın annesi 103 ya-şındaki Berfo Ana ile gö-rüşmek durumunda kaldı.

Bu seneki Kayıplar Haf-tası son gelişmelerin ışı-ğında gerçekleşecek. Her cumartesi bir faili meçhu-lün konu edilerek Erge-nekon kapsamına alınma-sının istendiği Cumartesi Anneleri’nin eyleminde ısrar önemli sonuçlar veri-yor. Ergenekon’un demok-rasi gibi sadece kendine değen kısmıyla ilgilenme-yi isteyen AKP hükümeti ‘geri adım’ atarak en son Cemil Kırbayır’ın işkence-de öldürüldüğünü kabul etmişti. Şimdi sırada 17 bin faili meçhul cinayetin aydın-latılması var.

Kayıplar Haftası’nda failler aranıyor17-31 Mayıs tarihleri arası 1995’te beri “Kayıplar Haftası” olarak anılıyor.

1. En sevdiğiniz erdem? Adalet, Eşitlik

2. Başlıca özelliğiniz? Dürüstlük

3. Mutluluk nedir? Başarılı olmak

4. Mutsuzluk nedir? Haksızlığa uğramak

5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? İçki içmek

6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Sahtekarlık , yalan

7. En sevmediğiniz şey? Kendini beğenmişlik

8. En sevmediğiniz kişiler? Haksızlık yapan insanlar

9. En sevdiğiniz iş? İnsanlarla dayanışmak

10. En sevdiğiniz şair? Nazım Hikmet

11. En sevdiğiniz yazar? Victor Hugo

12. Kahramanınız? Mahir Çayan

13. Kadın kahramanınız? Anneannem

14. En sevdiğiniz çiçek? Gül

15. En sevdiğiniz renk? Yeşil - Siyah

16. En sevdiğiniz yemek? Hamsi kızartma

17. En sevdiğiniz düstur? Dertler paylaştıkça azalır.

18. En sevdiğiniz söz? Üreten biziz yönetende biz olacağız.

18SORU

Bu a

nket

K. M

arks

’ın k

ızla

rı Je

nny

ve L

aura

ile

oyna

dığı

bir

oyu

ndan

alın

mışt

ır.

Utku Duran EHP Eskişehir Parti Dostu

Denizler, emperyalizme karşı mücadele edenlerdi, gençliğin sözü ve hareketiydi.

Türkiye devrimci hareketinin en önemli liderlerin-den olan İbrahim Kaypakkaya katledilişinin 38. yılında da anılacak

Emekçi Hareket Partisi, her yıl oldu-ğu gibi bu yılda onların yanındaydı.

“ Deniz, Yusuf, İnan Savaşa Devam” sloga-nıyla mücadelenin bitmediğini kapitalizme karşı savaşın sürdüğünü duyurdu.5 Mayıs 2011 günü diğer acı haber gelmişti. De-nizlerin ağabeyi, avukatı Halit Çelenk de vefat etmişti.O da Karşıyaka Mezarlığı’na geniş katılımlı bir törenle defnedildi.

39 yıl geçti aradan onlar unutulmadı. Yoldaşları, siper arkadaşları Karşıyaka Mezarlığı’nda onların yanıbaşındaydı. De-nizler emperyalizme karşı mücadele etmiş devrimci gençliğin önderleriydi. O günden

bugüne geçen 39 yıllık süre içinde Deniz-ler unutulmak bir yana, giderek daha da hatırlanır oldular. İdamlarının 39. yıldö-nümüne gelindiğinde Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının isimleri onurlu bir kuşağın gurur duyulan isimleri haline geldi.

İdam sehpahasında bile mücadelesinin ilkelerini savundu. “Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın marksizm-leninizm. Yaşa-sın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Ya-şasın işçiler, köylüler! Kahrolsun emperyalizm!” demişlerdi.

12 Mart Darbesi’nin ardından idam edi-

len gençlik önderleri De-niz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın avukatı Halit Çelenk 5 Mayıs günü vefat etti. Yaşadığı süre boyunca bir çok devrim-cinin avukatlığını yapan Çelenk bir süredir astım ve kanser tedavisi görüyor-du. Türkiye’nin en önemli hukukçularından biri olan Halit Çelenk yaşamı bo-yunca hukuk ve demokrasi mücadelesi verdi. Vasiyeti gereği ölümünün ardından 6 Mayıs günü Deniz’lerin mezarının yakınında top-rağa verildi.

İbrahim Kaypakkaya genç yaşına rağmen döne-min pratiği içinde geliştirdiği teoriler ve mücadele

pratiği ile Türkiye devrim tarihine damgasını vurmuş-tur. Onu bariz bir şekilde ‘71 devrimcilerinden ayıran bir bakış açısı ve çalışma tarzı vardır. Bir çok sefer Doğu Anadolu’nun köylerine, bucaklarına gitmiş ve sosyolojik araştırmalar yapmıştır. Bunun yanında gittiği her yerde köylülere işlerinde yardım etmiş ve gönüllü olarak köy-lülerle birlikte çalışmıştır. Türkiye devrimci hareketi Ke-malizmi uysal göstermeye çalışırken o Kemalizme en sert eleştirileri yapmıştır. Dönemin ayrışmaları içinde TKP/ML ve TİKKO’yu kurmuştur. 1973’te yakalandıktan sonra aylarca en ağır işkencelerden geçirilmesine rağmen tek bir sır vermeden işkence altında katledilmiştir.

Emperyalizme savaşta Deniz olunmalı

Deniz’lerin avukatı Halit Çelenk vefat etti İbrahim Ser verip sır vermezdi

18 Mayıs 1994’ün sa-bahında, evi polislerce

basılarak gözaltına alındı Ka-sım Alpsoy. Adana İstihbarat Dairesi tarafından işkence yapılıp, “yarın gel, kimliğini al” diyerek kimliği verilme-den serbest bırakıldı. Ertesi gün kimliğini almak için geri gitti. Ancak Kasım Alp-soy o kapı-dan hiç çık-madı ve bir daha haber alınamadı.

30 ya-şındaki deri dikim iş-çisi Kasım Alpsoy’un 3 aylık hamile karısı Erdo-ğan, 12 yaşındaki oğlu Meh-met ile kocasını aramaya başladı. Mehmet o zaman çok küçüktü, annesi Erdoğan ise Türkçe bilmiyordu. Savcıya dilekçe vermek için odasına girmelerinden sonra günler-dir üzüntüden yemek yeme-yen anne Erdoğan’ın koltuğa yığılması üzerine savcı “Be-nim karşımda nasıl oturur-sun” diyerek bağırıp çağırdı ve dilekçeyi yırtıp, yüzlerine fırlattı. Bir kişi tarafından, cesedinin işkence edilmiş bir biçimde Adana, Akkapı Kim-sesizler Mezarlığı’na atıldı-

ğının söylemesi üzerine, aile mezarın açılması talebinde bulundu. Fakat kabul edilme-yerek Kasım Alpsoy’un dos-yası kapatıldı. Cesedin ne-rede olduğunu söyleyen kişi ise, can güvenliği nedeniyle tanıklık yapmaması üzerine, aile için hukuk savcının oda-

sında bitmiş oldu.

K a s ı m Alpsoy kay-bedildiğinde, Jitem’in ko-mutanlarının arkasında ol-duğunu söy-leyen Baş-bakan Tansu Çiller’di. Gö-revi boyunca en çok gözal-

tında kayıp vakasının yaşan-dığı Emniyet Genel Müdürü ise Adana Valisi’ydi.

Alpsoy ailesinden anne, oğul, torun yani 3 kuşak kayıplar bulunsun, failleri yargılansın diyerek hafta-lardır her cumartesi Gala-tasaray Meydanı’nda oturu-yorlar. EHP Genel Başkanı Sibel Uzun’un da katıldığı Cumartesi Anneleri 317 haf-tadır kayıplarının akıbetinin açıklanmasını, faillerinin yargılanmasını istiyorlar. İstanbul Osman Erdem

3 kuşaktır kayıplar…

Can Çoksöyler

Hakan Alpdoğan

TBMM’de kurulan Gözaltında Kayıplar Komisyonu adına açıklama ya-pan Zafer Üskül, Cemil Kırbayır’ın işkencede öldürüldüğünü açıkladı.

1980 darbesi ardından Dev-

rimci Yol davası sanığı olarak evinden gözal-tına alınarak kaybedi-len ve ardından geçen yıllar boyunca akıbeti açıklanmayan Cemil Kırbayır’ın işkencede öldürüldüğü Zafer Üs-kül tarafından açıklan-dı.

Cumartesi Anne-leri yıllar boyu gözal-tına kayıpların akıbe-tinin açıklanması için sürdürdüğü sessiz direnişin sonunda

gerçekleştirdikleri Başbakan görüşmesi ardından kayıpların akıbeti bir bir ortaya çıkıyor. Cemil Kırbayır katliamı için Zafer Üs-kül yaptığı açıklama-da 13 Eylül 1980’de evinden alınıp 247. Piyade Alayı’na, ora-da bir hafta tutul-duktan sonra da Kars Askeri Gözetimevi’ne gönderildiğini, sorgu evi olarak kullanılan Dede Korkut Eğitim Enstitüsü’nde emni-yet personelince sor-

gulandığını, işkenceye tabi tutulduğunu ve 8 Ekim 1980’de öldü-rüldüğünü, polisin ise gözaltında tutulduğu yerden kaçtığına iliş-kin tutanak tuttuğunu kaydetti.

Bu güne kadar Ce-mil Kırbayır’ın gözal-tındayken 3. kattan atlayarak kaçtığını iddia eden devlet bugün Cumartesi Anneleri’nin sürdür-düğü mücadele sonu-cu gerçeği açıklamak zorunda kaldı.

Ali Ekber Yürek, Maraş’ın Afşin

ilçesinde gözaltına alınarak kaybedil-mişti. 30 yıldır süren mücadele sonucunda, Ali Ekber Yürek’in işkencede öldürüldü-ğünün kanıtlanması için mezarının açıl-

ması kararı alınmış-tı. Mezarı açılan ve inceleme başlatılan olayın en önemli yanı 12 Eylül işkenceci-lerinin yargılanma-sının önünün açıyor olması. Bu güne ka-dar sürdürülen gözal-tında kayıplara karşı

mücadele sonucu Ce-mil Kırbayır’ın katle-dildiğinin itirafı gibi Ali Ekber Yürek’in mezarının açılması faili meçhullerin ay-dınlatılması, failleri-nin yargılanmasının önünü açan bir adım oldu.

Başbakan, Cu-martesi An-

neleri ile yaptığı görüşmede kendi döneminin kayıpla-rıyla görüşme ve bu dönemin kayıplarını aydınlatma sözünü vererek yalnızca ken-di hükümet dönemi-nin meselesi olarak ele aldığını ortaya koymuştu. Ancak bu-gün yürütülen Erge-nekon davası kapsa-mında ve kayıpların

TBMM’de oluştu-rulan komisyonu, karşısında durması gereken siyasi irade kapsamında kayıpla-rın faillerinin yargı-lanması gerekmek-tedir. Cemil Kırbayır ve Ali Ekber Yürek’in sorgulama kararı ile açığa çıkan işkencede öldürüldükleri ger-çeği tüm gözaltına kayıplar için geçer-lidir. Bu kayıplardan d ö n e m l e r i -

nin hükümetleri de dahil, tüm güçleriyle devlet sorumludur. Bugünün hükümeti AKP ise kendi hü-kümet dönemi içe-risinde gerçekleşen kayıpların akıbetleri-ni itiraf ederek, geri kalanından sorum-lu olmadığını iddia ederek, gözaltında kayıpları ele alışını ortaya ko-yuyor.

Zafer Üskül’den çarpıcı itiraf

Mezarlar açılıyor, perde aralanıyor

Kayıplardan Hükümet de sorumludur!

Özge Akman

Yaşar Türk

Page 8: Emekçi Hareket 16. Sayı

Türkiye’de taşe-ronlaşmayı nasıl

görüyorsunuz ?M.B. Taşeronluk tüm

hakların gaspı. Hiçbir tatil veya bayram hak-kın olmuyor. Sigortan asgari ücretten yatıyor.

B.Ç. Sigortanı asgari ücret üzerinden yatı-rıyorlar. Böyle olunca emekli olsan bile az maaş alıyorsun. İşte bu gözetim altına alınama-yan dönen para. Sosyal güvenlik yasası çıkar-san ne olur, yasa işte böyle deliniyor. Bugün inşaat işçiliğinin ağır bir meslek olmasından dolayı asgari ücretten fazla maaş verildiğini onlar da biliyor. Bizzat başbakan biliyor. Taşe-ronlaştırma hükümet-lerin kendi menfaat ve çıkarı için uygulanıyor. Vatandaş değil yandaş için. Kimin kazançları-dır? Rahmetli Mahsuni Şerif diyor ya “yoksu-lun sırtından doyan doyana”. İşte bunlarda sadaka toplumunu ya-ratarak insanlar üze-rinden doyuyorlar.

Sadaka toplumu-nu da yalnızca Tayyip Erdoğan’a mal etme-mek gerekir. 1980’de Kenan Evren’in vurmuş olduğu darbe sosyalist-lere vurulan bir darbey-di. Bu darbenin berabe-rinde faşist bir düzeni savunan Özal’ın Dünya Bankası’ndan getirile-rek bu ülkeye faşist bir

düzeni uygulamasıdır. Onun 83-84’lerde çı-karmış olduğu kanun-lar yasalar insanların örgütlü bir toplumdan çok, yozlaşmış bir top-luma itilmesi, sendi-kaların lağvedilmesi, işverenlerin paranın üstüne daha çok para katması bunun sonuç-larıdır. Bunların çıkar-mış olduğu orta direk bir halk vardı. O orta direğinde yıkılmasıyla şuan da iki direk kaldı. Biri daha çok kazanan-lar, biri de daha çok kaybedenler. Şu anda Türk insanının %80’i daha çok kaybedenler.

Başbakanın açık-ladığı yeni projeler ile birlikte taşeron-la çalışan işçi sa-

yısının artmasına gidildiği görülüyor. Buna bağlı olarak açılan bu yatırım-ların kaynağı nedir ve bu size nasıl yansıyacak?B.Ç. 5 yıldır yevmi-

yelerimiz aynı. M.B. Bize bir şey

yansımaz. Oralardaki arsaları önceden almış-lardır, şimdi değerlen-dirip para kazanmak istiyorlar.

Proje artıyo yövmi-yeler değişmiyor yani?B.Ç. Kazancın sabit,

giderin devamlı artı-yor. Bu kanal işinde de süratli bir biçim-de çalışıldığında kısa sürede az sayıda bir insanla işi tamamla-

maya çalışacaklar, on-dan sonra ise hiçbir iş getirisi yok. Orası bir fabrika değil ki 3000-5000 kişiye istihdam yaratsın. Tek amaçları yandaşlarına menfaat sağlamak. Menfaat için İstanbul’da asfalt işin-den anlamayan yandaş-larına asfalt işini ver-mesi gibi.

Bu çalışmalar bittiğin-de size bir iş güvence-si sağlıyorlar mı?M.B. Bizim hiçbir

güvencemiz yok. Hiç.B.Ç. Yarın sabahki

işimizin garantisi yok. Normal yevmiyeli çalışıp günü kurtarmış oluyoruz.

Kaç yıldır böyle bir çalışma yaşa-mının içindesiniz?M.B. 30 yıldır.B.Ç. Benim 8 yıldır.

Fakat Mithat abimin yaklaşık 15 sene önceki çalışma koşulları bun-dan çok daha iyi koşul-lardı. Bütün sosyal hak-lar vardı. Örgütlü bir toplumdu. İşveren kar-şısında her türlü hak-kın vardı. Bunları iste-yip, konuşabiliyordun. Şimdi dünyanın süper ekonomisi olmaya gi-diyor güya. %9’luk bir büyüme bunu getiriyor. Bence ekonomisi büyü-yen bir ülkede, ,işsizlik azalır. Ama nedense Türkiye’de ekonomi büyüyor, işsizlik çoğalıyor.

M.B. Milli gelir artı-yor diyor bizim gelir dü-şüyor. Ters bir orantı var.

B.Ç. Mesela şu anda Türkiye’de işsizliği ön-leyen lokomotif sektör inşaat sektörüdür. Eğer inşaat sektörü durur-sa Türkiye’deki işsizlik oranı %40’dır. Sigortalı ve sigortasız milyonlar-ca insan şu anda inşa-atlarda çalışmaktadır. Gününü kurtarmanın çabası içinde. Niye? Evi-ne başı dik ve çocukla-rının karnını doyurup gidebilmek için. Ama in-sanlara anlatamıyoruz. İnsanlar kendilerine doğru söyleyenleri değil süslü yalan söyleyenle-ri, beceriksizleri seçme-sini daha iyi biliyor.

M.B. Taşeron şöyle oluyor. Bir firma ihale-yi alıyor, sonra başka birine verdi. Bazen 4-5 firma bile el değişti-riyor. En son alan kişi işçilerin hakkını alarak sömürüsünü yapıyor. En ufak kârı düşüne-rek, işçilerin sırtından kazanıyor. Hiçbir hak-kını vermiyor. Tazminat yok, tatil yok. Sonunda o da ondan kazanıyor, diğer aracılar ise tama-men havadan. Sadece işi alıyor ve başkasına yaptırıyor.

Emekçi Hareket 15 Günlük Gazete İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Fadik Temizyürek - Bozkurt Mah. Türkbeyi Sk. No:79-81 Şişli/İstanbul Basıldığı Yer: Ezgi Matbaası - Sanayi Cad. Altay Sk. No:10 Yenibosna/İstan-bul Türü: Yaygın Süreli Yayın Genel Yayın Yönetmeni: Emre Öztürk, Görsel Tasarım: Gürkan Köse, Pınar Atalar Haber Koordinatörü: Rıfat Çapar, Melike Çınar, Suzan Sarıgöz Dağıtım: Sanem Deniz Kural [email protected]

ADIYAMANAFYONANKARA

MAMAKÇANKAYA

ANTALYA

AYDIN

BARTINBOLUBURSAÇANAKKALE

ODUNPAZARI

DEVREK

KÜÇÜKÇEKMECEKADIKÖY

MALATYA

SAMSUNTRABZONYALOVAZONGULDAK

HATAY

TELEFON

0506 828 78 66�

0555 552 78 65

0543 958 58 530539 986 84 51

0536 882 31 040555 686 84 68

0507 787 97 750554 780 36 810554 660 69 74

0507 213 50 46

0507 707 20 03

0531 687 10 71

0555 839 86 52

0553 740 67 190506 976 61 44

0507 959 34 590507 371 02 12

ADRES

Yükseltepe Mah. 1666. Cad. 1945. Sk. No: 1 Keçiören

Yasa Cad. Yasa Han No: 24 Kat: 3 D:31

Tepecik Mah. Çeltik Geçidi Sk. Seymen Apt. No: 2 D: 5

Çay Mah. Çay 2 Sokak No:27/A Devrek

MAIL

[email protected]

[email protected]

[email protected]

[email protected]

[email protected]

w w w. e h p. o r g. t r a d re s i n d e n g a ze te m i ze a b o n e o l a b i l i r s i n i z

[email protected]@ehp.org.tr

Abone FormuAdınız Soyadınız:

Emekçi Hareket gazetemizi düzenli takip etmek için aşağıdaki formu doldurarak abone olabilirsiniz.

1 yıllık abonelik için 0749 471420035001 Şükrü Oral adına Ziraat Bankası hesap numarasına 15 TL yatırarak formu Feridiye Cad. No 41 Taksim / İstanbul adresine postalayınız.

E-Postanız:

Adresiniz:

Mesleğiniz:

Telefon Numaranız:

CumhurbaşkanıAbdullah Gül

..

‘‘

1 Milyar “aç” var!“1971 yılında 25 en az gelişmiş ülke varken bugün rakam 48’e çıkmıştır. Günde 1 dolardan daha az gelirle yaşayan 1 milyardan fazla kişi varken, uluslararası toplumun geri kalanı bu kişilerin acılarına gözlerini kapatamaz, bunları ihmal edemez. Bu çok alarm verici bir durumdur.”

‘‘

ı lISTE KRIZYüz binlerce emekçi Taksim’deydi

Kenan Evren suçunu itiraf et

Türkiye’nin dört bir yanından yüz

binler Taksim’e aktı. 1977’de meydanı dol-duran yüz binlerin üze-rine ateş açılmasından ve 34 devrimcinin kat-ledilmesinin ardından yasaklanan Taksim meydanı , makul talep-lerde bulunanların mü-cadeleleri sonucunda açılmak zorunda kaldı.

Taksim Meydanı’na Şişli, Tarlabaşı, Gü-müşsuyu ve Mete Caddesi’nden olmak üzere dört koldan giriş yapan sendikalar, oda-lar, siyasi partiler vb.

alana sığmadı. Egemen-lerin gadrine uğramış yediden yetmişe tüm kesimlerin bir arada olduğu 1 Mayıs Alanı işsizliğe, güvencesizliğe mahkum edilen işçilere, emekçilere, kadınlara, gençlere, cinsel kimliği ve cinsel yöneliminden ötürü ayrımcılığa uğra-yanlara, şifre sistemiy-le hayatları kilitlenen liselilere kısacası tüm kesimlere ev sahipliği yaptı.

38.500 polis ve 4 bin asker görevlendirildi 1 Mayıs için. Ancak alana sokulmadı polisler. Ala-

nın güvenliği sendika-lar tarafından sağlandı ve görüldü ki kolluk kuvvetlerinin olmadığı yerlerde gaz bombaları da yoktu, cop da yoktu,

gözaltına alınanlar da. Merkezi otoriteye karşı biriken öfkenin yansı-maları vardı her pan-kartta, her sloganda. AKP Hükümeti’nin ikti-

darda olduğu süre bo-yunca geniş halk kitlele-ri üzerindeki baskısının yansımaları idi alanda kendini gösteren.

Referandumla birlikte 12 Ey-lül darbecilerinin yargılan-

maları için 81 ilden gelen binlerce başvuru sonucunda Ankara Cumhu-riyet Savcısı Murat Demir çalışmala-rına başlamıştı.

“Şartların olgunlaşmasını bek-ledik” diyen dönenim baş yaratıcısı darbeci generali Kenan Evren içinse hesap verme zamanı geldi. Balyoz Darbe planı ile 12 Eylül Darbesi’nin şifrelemesinde ortaya çıkan “Bay-rak Harekat Planı’nda” ortaya çıkan benzerlikler dikkat çekildi.

Demir’in hazırladığı ve Başsav-cıya teslim ettiği mütalaada 1977 1 Mayıs’ı ve 1978 Maraş olaylarının ‘darbeye zemin oluşturma’ kapsa-mında soruşturmaya dahil edildiği-ne yer verildi.

Darbeciler ve işkenceciler hakkın-da şu ana kadar yaklaşık 3 bin kişinin şikayet dilekçesi verdiği belirtildi. İstanbul Melike Çınar

Türkiye’nin dört bir yanından gelen toplumun her kesiminden yüz binlerce insan 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı coşkuyla kutlamak için Taksim Meydanı’nı hınca hınç doldurdu.

12 Eylül’ü soruşturan savcılıktan yeni bir soruşturma: Kanlı 1977 1 Mayıs’ı ve 1978 Maraş Katliamı.

Yoksulun sırtından doyan doyanaSeçimler yaklaşırken Başbakan İstanbul ile ilgili çılgınlık üzeri-ne çılgınlık üretiyor. Bir uçtan bir uca kanal yetmez gibi kıyılara yeni kentler çılgınlığı da peşi sıra açıklandı. Modern yaşam alan-ları üretmek hedefleniyor olsa bile üretim biçimi oldukça köhne

görünüyor. Taşeron sistemi tüm bu kentleri, modern inşaatları, metroları, yolları inşa ederken deyim yerindeyse üretenlerinin kanını emerek var oluyor. Biz de taşeron sistemini metroları üre-ten iki emekçiye Mithat Biçer’e ve Bayram Çelikgöz’e sorduk.

Düşenler dövüşerek öldüler…

Sabahın erken saatlerinde buluşan örgüt-ler dört koldan Taksim’e giriş yaptı; alana

sığılmadı gözlemlendi. Tutuklu devrimcilerin, gazetecilerin resimleri taşındığı kortejlerin yanı sıra, 33x15 metre boyutundaki “zincirlerini kı-ran işçi” bez pankartı 34 yıl önce asıldığı yere, AKM binasına tekrar asıldı.

Miting programında yer alan Grup Yorum, Kardeş Türküler ve Agire Jiyan şarkıları hep bir ağızdan söylendi, binler halaya durdu. Taraftar takımları da korteje girerek yerlerini aldılar. Bu yıl polisler F1 model kasklarıyla gün-dem ettiler kendilerini. HD kameray-la giriş noktaları görüntülendi.

Kazancı yokuşuna bu yıl da karanfiller bırakılarak 1977’de hayatlarını kaybedenler anıldı ve saygı duruşunda bulunuldu.

Melike Çınar

Emre Öztürk