32

Elim Sende Sayı:01

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Yenişehir Belediyesi Anaokulu

Citation preview

İmtiyaz Sahibi: Yenişehir Belediyesi Anaokulu adına Naciye ErcanGenel Koordinatör ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Suzan Akgök Genel Yayın Yönetmeni: Mehmet DurmazEditör: Ebru SeverYayın Kurulu: Hatice Bayıl, Nihan Atik, Özgür Saçkesen, Ayşe Karakılıç Reklam ve Halkla İlişkiler: Okul Aile BirliğiGrafik Tasarım: Deniz Gönüllü-onegrafik.comBaskı: Mersin Turmatsan MatbaacılıkKapak fotoğrafı:

Gönderilen yazılar yayımlansın yayımlanmasın iade edilmez. Yayımlanan yazıların sorumluluğu eser sahiplerine aittir. Dergimiz, Şubat 2005 tarih ve 2569 sayılı Tebliğler Dergisinde yayımlanan “İlköğretim ve Ortaöğretim Sosyal Etkinlikler Yönetmeliğine (Madde 24)” uygun hazırlanmıştır. (13.01.2005 tarih ve 25699 sayılı R.G.) Bu dergide yer alan yazı ve görsellerin her hakkı saklıdır.

Yayın Türü: Üç Aylık Süreli YayınSayı:1 / Ocak 2012Baskı Adedi: 1.000

Yönetim Yeri: Yenişehir Belediyesi Anaokulu, Limonluk Mh. 2474 Sk.

No:2 Cemevi Karşısı Yenişehir/MersinTel: +90 324 327 38 12Faks: +90 324 327 03 23

www.yba.meb.k12.tre-posta:[email protected]

Okul öncesi ve okul çağıçocuklarda beslenmeZÜLEYHA KAPLAN

Okul öncesinde okuma alışkanlığının kazandırılmasıMEHMET DURMAZ

Sayfalarını, çocukluğunuz ile şu an arasında zikzaklar çizerek çevireceğiniz bir kültür sanat dergisi ile geldik. Biraz çocuklar için, biraz yetişkinler için elimizi uzatıyoruz.

Bundan böyle uçurtmaların renkleri sayfalarımıza da yansıyacak. Çocukluğun rengarenk düşleri ile süslediğimiz dergimizde sanat ile çocukları, düş gücü ile çocukları, ebeveynler ile çocukları ve en mühimi de hayat ile çocukları buluşturuyoruz.

Bazen çocukluğunuzun şımarıklıklarını anımsayacak, çocuğunuzu daha iyi anlayacak, bazen çocuğunuzun hiç bilmediğiniz yönleri ile tanışacaksınız. Belki de kendinizi yeniden keşfe çıkacaksınız.

Sanat insanı güzelleştirir. İnsanı güzelleştirdiği gibi dünyayı da güzelleştirir. Çocuk zaten güzeldir ki böylesine büyük bir değeri yani sanatı, çocukların eline verirsek belki gözlerimizi kamaştıracak bir dünya bize göz kırpar. Ne dersiniz?

İşte biz bunun için bir aradayız, el eleyiz. Dünyayı güzelleştirecek olan çocuklarımızın, daha sağlam adımlarla hayata hazırlanmaları, hayal güçlerini zorlamaları ve üretebilmeleri için. Okuyan, üreten, düşünen ve kendine güvenen bir gençliğin temellerini sanat ve kültür ile atıyoruz.

Üç ayda bir rengarenk sayfalarımız ile sizlere sürprizler yapacak, sizleri şekerden bir düş bahçesinde yolculuğa çıkaracağız.

Çocukluğunuzda bir yolculuğa çıkmaya ve biraz da çocuk olmaya ve renkli bir dünyaya hazırsanız elimizi uzatıyoruz.

Elim sende!

Hayatta heyecan duyduğunuz şeyler neyse onları bulun, birlikte yükselin, yükseltin. Heyecan duyun. Heyecanınızı yok eden ortamları heyecanınıza ortak edin.Fikir almak önemlidir. Dinlemek, duymak, önemsemek her zaman fayda sağlar, ama fikrinizin tutup tutmayacağını en iyi siz bilirsiniz. Önce kendinize inanın, sonra başkalarına. Kendiniz hakkında düşünceleriniz ne kadar olumlu ve güçlü olursa yaratıcı tarafınızı kullanabilme şansınızı o derece yükseltirsiniz. Kendiniz hakkında ne kadar mütevazı olabilirseniz, ilişkilerinizi o derece kuvvetlendirebilirsiniz.Bizim okul olarak başarıyı yakalamamızın ve sürekli yenilikçi olmamızın en büyük nedeni böyle bir okul kültürü yaratmış olmamızdır. Başarı tamamen bir ekip işidir. Yönetici arkadaşlarım, öğretmenlerim, yardımcı personellerim ve bizden desteklerini esirgemeyen velilerimle birlikte çok şeyler başardık. Okulumuzda uyguladıklarımıza ve yaptığımız her şeye önce sevgimizi, heyecanımızı, emeğimizi, pozitif enerjimizi kattık. Böylece mutlu okul ortamında mutlu ve pozitif çocuklar yetiştirmek bizi çok mutlu etti.“Bütün bu güzellikleri neden herkesle paylaşmıyoruz?” diyerek çıktık yola. Okulumuzun bir yayın organı olmalıydı. Oldum olası soğuk sanal ortamlarda iletişim kurmaktan hoşlanmamışımdır. Yazılı kaynağın vermiş olduğu sıcaklığın ve samimiyetin tadı başkadır. Her sayfayı çevirdiğinizde bir parçası olursunuz paylaşılanların ve yazılanların.Dergimizin yayın yolculuğu sırasında maddi destek veren sponsorlarımıza; yazılarıyla dergiye can verenlere; emekleri için öğretmenlerime, bize ilham oldukları için çocuklarıma; okul aile birliğinin değerli üyelerine ve güzel tasarımları ve yayın danışmanlığı için illaki Deniz Gönüllü’ye sonsuz ve içten teşekkürlerimi sunmak isterim.Artık “Elim Sende” gerçekten elinizde. Eliniz bizde olsun... Her daim...Sevgiyle kalın.

MERSİNLER SINIFIDoğa: Öğretmenim benim çok tilom varÖğretmen: Doğa’cım tilo ne demek?Doğa: Tilo benim çok şişman olmama işaret ediyor.

Bir gün Hatice öğretmen Mersinler sınıfına öğrendikleri şarkıyı dinlemek için ziyarete gelir. Çocuklar güzel bir şekilde şarkıyı söyledikten sonra Hatice Öğretmen; ‘ay…! Öğretmenim bunlar çok tatlı ben bir tanesini çalayım bunların.’ der. Ardından Ahmet isimli öğrencim ‘Bizkeman değiliz ki sen bizi çalasın.’ der

ERGUVANLAR SINIFINihan Öğretmen: Artık hasta olmayın ya ben çok üzülüyorumTuna: Benim kakam yumuşak çıkıyoooo..

Nihan Öğretmen: Aman da benim çocuklarım kocaman oldular, hiç ağlamıyorlarAhmet Yiğit: (ağlayarak) Ben de KOMACANIM ki! Peki Bekir dedem ne MAZAN gelecek

Deniz Okatan: Ben nınını daşlara Dan nana daşlara Öp öp öp öp doyamayaaaa…Çok güzel bir şarkıydı bu yaaa.

Sınıftaki saati 1 saat geri alırken;Tuna: Niye öyle yapıyorsun öğretmenim Anneler çabuk gelsin diye mi?

Sınıfta öğrendiğimiz şarkıları söylerken;Nihan Öğretmen: Biz bir şarkı daha öğrenmiştik, neydi?Çağan: ‘Köprüden geçti geliiiiin’

Yağmur yağmaya başladı, Çağan, dehşetler içinde ‘fırtına yağıyor, fırtına yağıyor’

Sabah sınıfa gelmesi beklenen Deniz Ömür, kapının önünde resimli çantasına bakarken bulunur. ‘Ne kadar yakışıklı çıkmışım ben ya’

ÇINARLAR SINIFINihan: Öğretmenim ne olur Cumartesi, Pazar günleri de okul açık olsun.Öğretmen : Olur mu Nihancığım, o günler bizim dinlenme günümüz.Nihan sürekli Cumartesi, Pazar günleri okulun açık olmasını isteyince:Öğretmen: Tamam Nihan müdür öğretmenimize soralım, kabul ederse, Cumartesi, Pazar günleri okul açık olur.

Yemeğe inmek için çocuklar sırayla ellerini yıkıyorlardı:Berken: Su çok soğuk.Berken: Bu musluğun sıcağı nereden açılıyor öğretmenim?Öğretmen: Çocuğum, bu musluğun sıcağı açılmıyor.Berken: Neden açılmıyor?Öğretmen: Bu musluğun sıcak bölümü yok.

DEFNELER SINIFICemre, serbest zaman etkinliğinde masada resim yaparken : “öğretmenim ben yazar oldum. Birkaç gündür hastayım o yüzden yazamadım.”

Yine serbest zamanda Yağmur Gören ile Kerem arasındaki diyalog;Yağmur Gören: “ Abin varmı? Yakışıklı mı?Kerem: “Evet var, hem de çok yakışıklı”Yağmur Gören: “ Benim ablam var o da çok çirkin, ben ondan daha güzelim değil mi Kerem?”

İklim- Kerem arasındaki diyalog;İklim: “ bana bakarak resim çizebilirsin.”Kerem: “ Bana fırsat verdiğin teşekkür ederim.”Kerem: “ Bak üzgün İklim’i çizdim.”İklim: “ Sabahki halimi çizdin galiba o zaman üzgün oluyorum.”Çağan: “Ben büyüyünce dinozor araştırmacısı olacağım.” Damla: “ Öğretmenim sen bize mola versen de ben seni çok seviyorum.”

Çünkü Çocukların zihinsel ve kişilik gelişiminin % 70’i 0-6 yaş arasında tamamlanmaktadır.Bu süre içinde kazanılan davranış biçimleri, tüm yaşam boyunca devam etmektedir.

Okul öncesi eğitimi, 36-72 ay grubundaki çocukların gelişim düzeylerine ve bireysel özelliklerine uygun, zengin uyarıcı çevre imkanları sağlayan, onların bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden gelişmelerini destekleyen ve ilköğretime hazırlayan temel eğitim bütünlüğü içerisinde yer alan bir eğitim sürecidir.

Çocukların gelişim özellikleri, bireysel farklılıklarını ve yeteneklerini göz önüne alan, olumlu kişilik temellerinin atıldığı, yaratıcı yönlerinin ortaya çıkarıldığı, çocukların kendilerine güven duymalarının sağlandığı, ebeveyn ve eğitimcilerin etkin olduğu bir okul öncesi eğitim programına katılan çocukların diğer çocuklara oranla gelecekte okul başarıları daha yüksek, sosyal ve duygusal, sözel, zihinsel ve fiziksel gelişim açısından daha yetkin olduklarını araştırmalar göstermiştir.

Okul öncesi dönem, çocuğun gelişiminin hızlandığı yıllardır. Bu dönemde verilen eğitim, çocuğun geleceğine yön verir. Yapılan araştırmalarda çocukluk yıllarında kazanılan davranışların büyük bir kısmının, yetişkinlikte bireyin kişilik yapısını, tavır, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını biçimlendirdiği gözlenmiştir.

Okul öncesi eğitim kurumları, çocuğu diğer çocuklarla sağlıklı bir ortamda bir araya getirir. Çevre-uyarıcı zenginliği zihinsel deneyimlerini çeşitlendiricidir. Çocuğun yeteneklerini, ilgilerini ortaya koymasını ve geliştirmesini destekleyicidir.

Okul öncesi eğitimi, çocuğun duygularının gelişimini ve algılama gücünü artırır. Akıl yürütme sürecinde ona yardımcı olur.

Çocuğa kendi düşünce ve duygularını açığa vurma olanakları sağlanarak kendisini anlamasına ve ortaya koymasına fırsat verir.Paylaşımı öğrenir, haklara saygıyı öğrenir ve bireysel farklılıkları hoşça karşılar.

Toplum olarak, çocuklarımız ve geleceğimiz için en iyi ve kalıcı yatırımın eğitim olduğu bilincine vardığımızda, tüm sorunlarımızın kolayca çözümlendiğini göreceğiz.

Onlara bırakacağımız en büyük miras sevgi, hoşgörü ve bilimin ışığıdır.

Niçin miokul öncesi eğitim

SUZAN AKGÖKMüdür Yardımcısı

1. Atacın bir ucunu topçuğa diğer ucunu da

kalem kapağına tutturunuz.2. Plastik şişeyi suyla tam doldurunız.3. Hazırladığınız kapaktan dalgıcı, şişenin ağzından suya bırakınız.4. Şişenin ağzında biraz hava boşluğu kalacak

şekilde, suyu dışarı taşırıp kapağını kapatınız.

5. Şişeyi ellerinizin arasına alarak (dik tutarak)

sıkınız. Dalgıç suya battı mı?6. Elinizi bırakınız. Dalgıç yukarı çıktı mı?

SONUÇ: Suda yüzen

kalem kapağının içinde

biraz hava sıkışarak kalır.

Bundan dolayı dalgıç suda

yüzer. Şişeyi sıktığımızda

ise kapaktaki hava daha

sıkışarak yerine su dolar

ve ağırlığı artan dalgıç

suya batar.

Mutlu ve sağlıklı bir çocuğun ancak huzurlu bir aile ortamı içerisinde yetişeceğini göz önüne alırsak, önce huzurlu bir yuva nasıl kurulur, bunun üzerinde durmakta fayda vardır. Bunun için, evlenmeye karar veren çiftin öncelikle kendilerinden ve karşı cinsten beklentilerinin ne olduğunun tam anlamıyla farkında olmaları, evlilik müessesesinin maddî ve manevî her çeşit sorumluluğunu taşımaya hazır olmaları gerekir. Birbirlerini çok iyi tanıyıp şartsız kabul etmeleri, birbirlerine karşı sevgi ve saygı duymaları esastır.

Evlilik süresince saygı ve sevginin devamı, eşlerin birbirlerine karşı olan sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmeleri büyük önem taşır. Çiftin evle ilgili olarak yürütülmesi gerekli olan iş yükünü eşit olarak paylaşmaları aile ortamı içerisindeki iletişimi olumlu yönde besler.

Çocuk sahibi olmak sorumlulukları daha da arttıracağı için, çiftin evlilik süresince önce bu yukarıda belirtilen hususları yerine getirip getiremediklerini iyice gözden geçirdikten sonra çocuk sahibi olmaya karar vermeleri çok yararlı olacaktır.

Huzurlu ve mutlu bir evlilikte, çiftin her ikisinin de isteği doğrultusunda çocuk sahibi olmak, mutlu ve huzurlu evlat yetiştirmenin en temel unsurudur. Ardından gelmesi gereken ikinci temel özellik, annenin rahat bir gebelik süreci geçirmesinin teminidir. Bilimsel verilere göre, annenin stresi veya mutluluğu hamileliğin daha ilk günlerinden itibaren bebeği etkilemektedir. Bu dönemde aile içinde yaşanacak olan her çeşit sıkıntı, annenin ruh sağlığını ve dolayısıyla bebeği olumsuz yönde etkiler. Tersi de geçerlidir. Annenin bu dönemde huzurlu olması, eşiyle mutlu olması, rahatlatıcı aktivitelerde bulunması bebeği daha anne karnındayken huzurlu kılar.

Sorunsuz bir doğumdan sonra, en kısa zamanda bebeğin anne ve babasıyla temas kurması çok önem taşır. Annenin çocuğu hemen emzirmesi, hem bebeğin bağışıklık sisteminin gelişmesi hem de anne çocuk ilişkisinin bir an evvel kurulması açısından çok önemlidir.

Anne ve babanın eşit bir rol dağılımıyla bebeğin temel bakım ihtiyaçlarını (beslenme, uyku, barınma, sağlık, eğitim, duygusal ihtiyaçlar) eksiksiz karşılamaları, ona şefkat ve sevgi, göstermeleri şarttır.

“Aynalama tekniği” ile göz ilişkisi kurarak bebeğin onların sevecen ve destekleyici, güven verici mimiklerini algılamasını sağlamaları, onunla konuşmaları, annenin de babanın da aile ortamı içerisinde huzurlu olmaları bebek

ruh sağlığı açısından çok büyük önem taşır. Çocuğun yürümesi, konuşması, sosyal jest ve

mimikleri yerinde kullanması düzene girdikten sonra, tuvalet terbiyesi aşaması gelir. Bu dönemde de çocukla didişmemek, zorlayıcı olmamak, dikkatini başka bir şeylere yöneltmek, tatlı-sert ve kararlı bir otoriteyle çocuğun becerisini destekler nitelikte bir tutum sergilemek en uygun olanıdır.

2–3 yaş aralığında, artık özerkliğini kazanmış olan çocuğun “fizyolojik inatlaşma” döneminde olduğu unutulmamalıdır. Çocukla inatlaşmayan, olumsuz davranışı ikaz edip ısrarı halinde ilgi ve desteği kesen, doğru davrandığında desteği arttırma yoluyla ödüllendiren ebeveyn tutumu çok faydalı olacaktır. Mantık yoluyla ikna çabaları hiçbir işe yaramaz. 2–6 yaşlarındaki çocuklar uzun izahları idrak edemezler. O yüzden, ödüllendirici destekleyici yaklaşım (“aferin” demek vb.) veya istenmeyen davranışın devamı halinde, ilginin kesilmesi ve görmezden gelme tavrı çocuklar üzerinde çok daha etkili olur. 3 yaşında vicdani gelişimi başlayan çocuğa toplumsal doğrular ve yanlışlar bu anlatılan şekilde öğretilmeye başlanmalıdır.

3 yaş, çocuğun artık oyun oynayabildiği yaştır. Bu yaşlardan itibaren anne ve babanın çocukla bol bol yaratıcı nitelikte oyun oynaması çocuğun öğrenmesini arttırır.

Bu dönemden sonra kız çocuklar anneyle, erkek çocuklarsa babayla özdeşim kurarak, ileride onlar gibi başarılı bir baba veya iyi, güzel ve çalışkan bir anne olmayı hedeflerler. Bu yaşlarda ebeveynlerden birisi çocuğun hayatında olmazsa gereken özdeşim modelinin kurulması eksik kalmış olur. O nedenle bu yaşlarda da hem annenin hem de babanın çocuğuyla kaliteli bir paylaşım yaşaması çocuk ruh sağlığı açısından çok büyük önem arz eder.

4–6 yaş arası, çocuğun aile içinde eğitilmesinin yanı sıra, anaokulu veya ana sınıfına devam ederek ilköğretime hazırlandığı bir süreçtir. Bu yaşlarda okulun, meslek sahibi olmanın anlam ve önemi aile içinde özellikle vurgulanmalıdır.

6 yaş sonrası, yani ilköğretime başlama; çocuğun okul hayatına alışması, akademik sorumluluğu üstlenmesi, akran ilişkilerini kurması, sosyalleşmesi açısından çok önemli bir süreçtir. Bu dönemde anne ve babanın çocuğun dersleriyle eşit şekilde ilgilenmeleri, öğretmen ve idarecileriyle iletişim kurmaları çocuğun akademik

Mutlu ve Saglıklı Bir Çocuk Yetiştirebilme

BARIŞ ÇAKIRPedagog

yönden adaptasyonunu kolaylaştırır. Çocuğun başarısının sözel olarak ödüllendirilmesi, başarısız olduğu alanlarda aşağılanıp kızılmadan çalışmasının sağlanması önemlidir. Yetenek ve davranışlarının başka çocuklarla mukayese edilmemesi, hatalı davranışlarının ikaz edilerek doğru olanlarının desteklenmesi en uygun ebeveyn tutumlarıdır.

Ders çalışma sorumluluğunun kazandırılmasında okul kadar ailenin de büyük katkısı olmakla birlikte, çocuğun yarış atı gibi görülmemesi, lise ve üniversiteye giriş sınavlarının hayatın tek amacıymış gibi yansıtılmaması çok büyük önem taşır. Sosyal kulüplerin, spor, sanat ve müzik faaliyetlerinin, sosyal ilişkilerin de en az akademik başarı kadar önemli olduğu aile içinde mutlaka vurgulanmalıdır.

Çocuğun yeteneklerini ortaya çıkartmak için çok küçük yaşlardan itibaren spor, müzik ve sanat alanında önünü açacak faaliyetlere yer verilmesi, yeteneğinin ve ilgisinin olduğu alanların desteklenmesi, ancak bu konuda asla zorlanmaması uygundur. Ebeveynlerin, lise ve üniversite tercihlerinde çocuğu gerçek kapasite ve ilgisine uygun düşecek şekilde teşvik etmeleri gereklidir. Meslek hayatına atılacak olan bireyin kendileri değil çocukları olduğunun, dolayısıyla onların mutluluğunun ön plânda olduğunun her zaman akılda tutulması gerekmektedir.

Ergenlik dönemindeki gençlere tatlı sert ve sevecen bir otoriteyle yaklaşılması en doğru olanıdır. Bu yaşlardaki gençlere direktif yaklaşmaktan ziyade, onları ikna edecek şekilde yaklaşmak çok daha etkilidir. Bu yaşlardaki gençlerde sigara, alkol veya uyuşturucu madde suiistimaline karşı tedbirli olunmalı, onlarla kurulan duygusal iletişim asla ihmal edilmemelidir. Karşı cinsle ilgili arkadaşlıkları konusunda gençler ebeveynleriyle konuşabilmeli, uygun olan yönlendirmeyi onlardan alabilmelidirler. Mutlu ve sağlıklı çocuklar yetiştirebilmek için aile içinde genel olarak olmazsa olmaz kurallar şunlardır: —Karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı hoş bir aile içi iletişimi ve ortamının yaratılması, öncelikle ebeveynlerin kendilerinin çocuklara karşı böyle bir model teşkil etmeleri; —Yüksek sesli tartışma ve fiziksel şiddete asla yer verilmemesi; —Çocuklarla ilgili olan her çeşit sorumluluğun üstlenilmesinde anne ve baba arasında rasyonel ve makul bir rol dağılımı olmalıdır. Tek bir ebeveynin her çeşit sorumluluğu üstlenmesi zaman içinde bitkinliğe yol açar. —Her çeşit sorunun aile içinde kaliteli bir iletişim ve paylaşımla ele alınarak çözülmesi, çocuklara sorunlarla başa çıkma stratejileri açısından güzel bir model teşkil etmiş olur. —Çocuklara her konuda destek çıkılmalı, ilgi ve becerileri doğrultusunda olabilecek tüm imkânlar onlara

sunulmalı, ancak seçimleri konusunda asla aşırı müdahaleci ve yönlendirici davranılmamalıdır. —Ders çalışmaları teşvik edilmeli, ancak başarı konusunda asla aşırı baskı uygulanmamalı, çocukların bu açıdan diğer akranlarıyla mukayesesi yapılmamalıdır. Ayrıca kendi kardeşi veya kardeşleri ile de mukayese yapılmamalıdır. —Çocuğun terbiyesinde fiziksel şiddetin, yüksek sesle azarlamanın asla yeri yoktur. Hatalı davranışları cezalandırmaktan ziyade, çocuğun konuşma yoluyla ikaz edilmesi ve uygun davranışın anlatılması, davranışını düzeltebilmesi ona bir şans daha verilmesi, doğru davranırsa bu başarısının takdir edilmesi en uygunudur. Cezalandırmada, çocuğu sevdiği bir şeyden veya hoşlandığı bir etkinlikten mahrum bırakmak en etkili yöntemdir. —Çocukları sürekli ikaz etmemek, bir şeyi defalarca söylememek çok önemlidir. Çocuk söyleneni yapmıyorsa ısrarcı davranmaktan ziyade, şayet küçükse ilgiyi kesip bir süre sonra tekrar yapmasını teşvik etmek, büyük çocukları ise ikna ederek istenileni yapmasını sağlamak çok daha etkilidir. —Çocukları maddî yollarla ödüllendirmekten ziyade, manevî olarak takdir edip bu şekilde ödüllendirmek çok daha uygundur. —Çocuğun okuldaki hayatı veya özel hayatı konusunda bilgi sahibi olabilmek için aşırı sorgulayıcı olmaktan ziyade, dostane bir ebeveyn tutumu sergileyerek sohbet içinde bu bilgileri öğrenmek ve bu konuda gereken yönlendirmeyi yapmak en uygunudur. —Çocuğun ruhsal gelişimini ve sıkıntılarını yakından takip etmek, sorun olduğu takdirde bir uzmandan yardım almak çocuk ruh sağlığı açısından son derece önemlidir.

Görüldüğü üzere, mutlu ve sağlıklı çocuk yetiştirebilmek bir sanattır. Bunun için anne ve babanın ruh sağlığının da yerinde olması, aralarında sevgi ve saygıya dayalı bir iletişimin bulunması gerekmektedir.

En doğru şekilde çocuk yetiştirebilmek için tüm bu şartların karşılanabildiği, huzurlu ve mutlu ailelerden oluşan bir toplumda yaşamak ümidiyle…

Çocuklugumuzunoyunları

NACİYE ERCANOkul Müdürü

Çocukluk yılları insan hayatının en güzel kısmıdır. Hayatın bu yıpratışlarından, dertlerinden, zorluklarından bihaber olduğumuz ve her anını oyunla harmanladığımız muhteşem yıllar.. Sabah kahvaltımızı bile yarıda bırakarak dışarı çıkıp, annemiz ”eve gel artık akşam oldu” bağırışlarını duyana kadar sokakta oynadığımız oyunlar. Kazanmayı, kaybetmeyi, kazanmak için uğraşmayı, takım olmayı, hakkını savunmayı oyunlar öğretti bize farkında olmadan.

Bugün çevrenizdeki hangi yaşlı insana sorsanız, çocukluğunu ve oynadığı oyunları size neşe içinde gülümseyerek anlatır. Şimdiki çocukların ne kadar şanslı olduklarını; ama yine de o eski oyunların nasıl kendilerini mutlu ettiklerinden bahseder.

Şimdiki çocuklar şanslı mı şansız mı bilemiyorum; ama çocukluğumuzda oynadığımız oyunları artık etrafımda göremiyorum. Her tarafta playstation dükkanları, çocuklar bir ekrana bakıp oturdukları yerde çakılıp kalıyorlar.

Şöyle bir etrafınıza bakın isterseniz, en son ne zaman birdir bir oynayan çocuklar gördünüz?

Gerçekten de “nerede o eski oyunlar!” Hâlâ, oynayan var mıdır o oyunları ya da bilen?

Oysa bir hünerdir ipe basmadan atlamak, gizlen diği yerden yakalanmadan çıkmak ve sobelemek duvarı ya da üstü üste dizili dokuz taşın hepsini serebilmek yere…

Saklambaç oyununda “sağım, solum, önüm, arkam sobe” cümlesini bağırarak söyleyen çocuğun kalbindeki heyecanı hangi bilgisayar oyunu sağlayabilir ki…

Geçen zaman bugünümüzü mazi yaparken değerlerimizi de beraberinde götürdü sanki!

Sanırım bol hareket içeren o eski oyunlar, hep özlenen olacak!

Peki neydi o oyunlar ve nasıl oynanıyordu? İşte, eskiden çocukların sıkça oynadığı oyunlardan birkaçı...Yağ Satarım Bal SatarımEn az beş kişi oynanır. Bir de mendile ihtiyaç vardır. Gönüllü varsa ebe olur. Yoksa kurayla ebe belirlenir. Hep beraber el çırparak şarkımızı söylerken, ebe, dairenin etrafında tempoya ayak uydurarak dolaşmaya çalışır. Ve birinin arkasına gizlice mendili bırakıp, başlar kaçmaya!Sek SekHerkes tarafından bilinen sek sek oyunudur. İlk gidiş bitince sondan başa dönüş yapar. Başta çift ayak gidiş dönüşün ardından tek ayak gider ve tamamladığı karelerin içine ismini yazmaya başlar. Başkasının kutusuna basmadan gidiş dönüşü bitiren oyunu kazanır. BezirganbaşıBezirganbaşı tekerlemesi ile ebe seçilir. Oyuncular seçilen iki ebenin kolları altından tekerleme eşliğinde geçerler. Başta verilen isimleri bilemeyenler ebelerin arkalarına geçerler ve iki farklı takım oluşturulur. Ardından ortaya bir çizgi çizilir ve 2 takım çizinin gerisine ip ile kim düşecek çekişmesi yapar.Hacı YatmazOrtaya bir sopa dikilir, çocuklar çevresinde daire olurlar. Herkes bir numara alır ve sopayı diken bir numara söyler ve numarası söylenen sopayı havada tutmaya çalışır.

UYUYABİLİR MİYİM?

Gülin hastaydı ve yatağında

yatıyordu. Annesi başucunda

oturmuş onun sevdiği

şarkıları mırıldanıyordu.

Gülin birden doğruldu:

-Anneciğim bir şey sorabilir

miyim?-Tabi yavrucuğum!

-Artık uyuyabilir miyim

yoksa şarkı söylemeye

devam edecek misin?

BABABirinci sınıfa başlayan çocuklara

öğretmen babalarının mesleklerini

soruyordu:-Söyle bakalım Tuna, baban ne iş

yapıyor?Tuna : Otobüsleri kaldırıyor efendim,

dedi.Bir sıra önde oturan bir çocuk

yanındaki arkadaşına sessizce

sordu:-Pek iyi anlayamadım, neymiş

babası?Arkadaşı büyük bir saflıkla cevap

verdi:-Vinçmiş, vinç!

KONUŞMAYANLARHayat bilgisi dersinde öğretmen sordu:-Balıklar neden konuşmaz?Funda parmak kaldırdı:-Öğretmenim siz de başınızı suya soksanız konuşamazsınız.

HAKSIZLIKÖğretmen iki öğrencisine

kızar ve ellişer kez adlarını

defterlerine yazmalarını ister.

Öğrencilerden biri bu karara

itiraz eder.-Öğretmenim bu haksızlık olur.

-Neden haksızlık olurmuş?

-Onun adı Ali, benimki ise

Abdurrahman.

DENİZKüçük Ayhan ile Mine konuşuyorlardı.-Nehirler nereye dökülür?-Denize tabi ki.-Hepsi mi?-Evet-Öyleyse deniz neden taşmıyor?-Tabi taşmaz. Denizin dibi sünger dolu. Suyu onlar çekiyor.

HEPSİ BU KADAR MI?Aylin’e teyzesi bir lira vermişti. Küçük kız bir şey demeden parayı cebine koydu. Bunun üzerine annesi söze karıştı.-Aylin teyzene ne demen gerekiyor?Aylin cevap vermedi. Annesi bunun üzerine yardım etmek istedi.-Baban bana para verdiği zaman ben ne diyorum?Birden gözleri parlayan Aylin:-Hepsi bu kadar mı? diye atıldı.

Canım kızım,

Seni ilk kucakladığımda ‘anne hayatını değiştirmeye geldim’ der gibi baktın gözlerime. Beni hiç bırakma diye yalvardım sana. Ne tattıracağını bilmeden, koşulsuz yalvardım sana, kalbim senin olsun diye…

Aman Allah’ım bu nasıl bir sevgi! Kaynağı ne? Nerden koşuyor, akıyor içime bilmiyorum. Tüm anneler gibi bilmekte istemiyorum aslında.

İlk anne dediğinde dünya durdu zannettim. Çünkü bu nida ilk benim için gerçekleşiyordu. Bu ne kadar güzel bir kelimeymiş. Bir daha, bir daha duymak için tüm her şeyi feda ederim canım kızım.

Umarım hayatın güzellikleri senin için de gerçekleşir. Yaşamın zorluklarla dolu olduğunu biliyorum. Yüce yaratıcı sana güç versin, akıl versin, sağlık versin ve hep senin yanında olsun. Ömrüm yettiği kadar ben hep senin yanında olacağım. Ne yaparsan yap hep seni çok seveceğim. Sakın hayattan korkma senin yanında annen var bunu sakın unutma bebeğim.

Güzel günlerini görmek dileğiyle anneciğim. Seninle gurur duyuyorum. İyi ki benim kızım olmuşsun. Seni seviyorum!

Annen

.

Sevgili Oğlum Oğuz, 28.12.2011/Mersin,

Birkaç gün önce 6. doğum gününü kutladık. Geçen yıl baban, kardeşin, sen ve ben kutlamıştık doğum gününü ve sen çok üzülmüştün. “Bizim hiç kimsemiz yok.” diye… Bu yüzden bu sene hem okuldan hem de komşularımızdan bazı arkadaşlarını davet ettik ve sanıyorum tam da senin istediğin gibi bir kutlama oldu… Sen çok mutlu oldun dolayısıyla ben de çok mutlu oldum… Senin mutluluğun benim için her şeyden önemli…Aslında sen, 22 Aralık 2005 tarihinde saat 8.30 da dünyaya geldin. O gün hafta

içi olduğu için doğum gününü hafta sonu kutlamak durumunda kaldık. Gerçek doğum gününde, günün rutin telaşı bitip de oturduğumuzda kucağıma gelip boynuma sarıldın…o anda tam 6 yıl öncenin aynı saatlerine şöyle bir gittim,geldim… Bir süre sesiz kalınca bana ne olduğunu sordun. O gün sana anlattım şimdi burada yazdıklarımı; ama istedim ki büyüdüğün zaman da bunları okuyabil… çünkü bize “söz uçar yazı kalır” diye öğrettiler… Bunun gibi daha birçok mektup yazıyorum sana ve kardeşine. Senin de okumanın ve yazmanın kıymetini öğrenmeni isterim.22 Aralık 2005’te planlı bir doğum için sabah erkenden Ankara Gazi Hastanesine

gittik. Baban, babaannen ve dedenle birlikte… Yolda o kadar heyecanlıydım ki hiç kimsenin başka bir konuda konuşmasına tahammülüm yoktu…9 ay boyunca senin sağlıklı bir bebek olman için dua etmiş, sana gelebilecek tüm zararları engelleyebilmek adına her şeyden ve herkesten sakınmıştım seni… Bir de 9 ay boyunca seninle karşılaşmanın heyecanı ve merakı içindeydim… Acaba nasıl bir çocuk olacaktın, kime benzeyecektin ?İşte tüm bu sorular o sabah cevap bulacaktı… O gün ameliyathaneye alınan ilk hasta ben oldum. Epidural denilen bir yöntemle uyuşturulacak ve seni herkesten önce ben görecektim ama nedendir bilemiyorum o yöntem beni uyuşturamadığı için uyutuldum ve seni ilk gören ben olamadım maalesef… Uyandığım zaman ilk sorum senin sağlıklı olup olmadığındı… Bana, “çok yakışıklı ve sağlıklı bir oğlunuz oldu” dediler… Yine de seni görememiş olmanın sıkıntısıyla yatağıma gider gitmez babandan seni getirmesini bana göstermesini istedim… O anı yaşadığım sürece hiç unutmayacağım ve her hatırladığımda şu anda olduğu gibi gözyaşlarıma engel olamayacağım… Karşımda bir mucize vardı… Gözleri, ağzı, burnu, elleri, ayakları olan, nefes alıp verebilen ve hiç durmadan “Mee” diye ağlayan bir mucize… O an dünyanın en zengin insanı ben oldum… Hiçbir şeyle ölçülemeyecek kadar değerli bir varlığı Allah bana hediye etmişti…İlk gözağrım,Seni çok seviyorum, sen çok tatlı ve akıllı bir çocuksun… Umuyorum ve tüm

kalbimle diliyorum ki, her zaman sağlıklı, mutlu, başarılı, vatanına, milletine, ailesine ve Allaha hayırlı bir evlat ol…

Seni çok seven annen.

.

Seni en çok ne heyecanlandırır?eSahneye çıkmak. (Cansu TEPE)eSüpermen gelince.( N. Emir ÖZTÜRK)eBMW alırsam. (Erencan DEMİR)eDinozor görürsem. (Emirhan AKSAR)eHızlı bir kaydırak.(Berfin GENGEÇ)eLunapark (Arda ÇAY)eAskılı elbise giymek (Duru YAĞCI)eGeceyi, gezegenleri görmek ( Çınar YILMAZ)eAnneannemi ve teyzemi görmek. (Öykü Gönüllü)

Galip amcanın (okulun güvenlik görevlisi) okuldaki görevi nedir?eHırsızlar gelirse kovalar.( A.Esat EROĞLU)eDükkana sahip çıkar. (Emircan YILMAZ)eAnnemiz babamız kaybolursa o bulur.( Yağmur KARATEPE)eServis gelmeden bizi göndermez.( A.Esat EROĞLU)eNöbetçi (Egemen PINAR)eBaşka anneler gelip çocukları almasın diye çocukları korur. (Hilmi Buğra İŞLEK) eTavuklara yem veriyor, onun tavukları var ya.( Kerem Can ÇETİN)eDüşünmemiştim.(Damla Nira AKSÖZ)eAnnelerin okula girmemesini sağlar.(Kaan Emre KAHVECİ)eBir şey bozulursa tamir eder.(Zehra AVCI)eKapıda oturmak (Lorin SÖBE)eHerkesi göndermek (Halil İbrahim ORAL)eKapıda çocukları sınıfa göndermek ( Simay ÇAÇUR)

En sevmediğin ses ne sesidir ?eKötü kelimeler (Yiğit ESER)eBabamın bağırma sesi(Nehir AKSOY)eAnnemin beni uyandırmak için bağırma sesi(Baran SÖNMEZ)eAnnemin vıdı vıdı konuşma sesi .Kulağım şişer çünkü.(Zehra AVCI)

Dünya nasıl bir yer olsa herkes mutlu olurdu ?eDünya bulutlu olsaydı. (Damla KARA)eÇiçeklerle, ağaçlarla, parklarla dolu olsaydı. (Eylül ARSLAN)eUzaylılar gelseydi. (Tuğra Bilgin)eÇöp olmasaydı.Herkes mutlu olurdu.(Defne SOYDAN)eBütün ailem yanımda olsaydı.(Ada Tekin TURHAN)eDenizde bir sürü balık olsaydı. (Ahmet Efe İNCE)eGüneşli, deniz olan bir yer olduğunda. (Çınar YILMAZ)eDünya kötü bir yer olduğunda herkes sevimsiz olurdu, güzel bir yer olsa herkes sevinirdi. ( Sena AKÇAKUYU)eÜçgen olsaydı mutlu olurdum. (Öykü Gönüllü)

Bazılarımızın göz ve saç rengi farklıdır neden acaba?ePapatya suyu sürüyorlar, onun için. (Ahmet Uğur DOĞAN)eHepimizin farkı var ya, o yüzden. (Şimal Sultan ÇETREZ)eBoyayla boyamıştır, o yüzden ( Berken AYGÜN)eMelanin yüzünden. (Çağan IŞINAK)eGüneş ışıkları. (Eylül ARSLAN)eHerkesin bir özelliği vardır. (Damla KARA)eDoğru ve yanlış şampuanlardan dolayı. (Ela MENDEŞ)eAllah öyle yaratmış. (Beyza GÖKÇEL)eHepsi aynı olursa isimlerimiz karışır. ( Tunç ÖZEN)eİkiz olmayalım diye. (Cansu TEPE)eÇünkü beyni değişik olduğu için. (Hilmi Buğra İŞLEK) eÇünkü annem beni böyle doğurdu. Onun da annesi Damla’ yı öyle doğurmuş. Ondan.(Ada ÖZTÜRK)eDoğumdan mı acaba doğumdandır. (Ege İNCE)eÇünkü karışırız öğretmenim, başkalarının evine gider onların evinde kalırız.(Kaan Emre KAHVECİ)eÖğretmenim! saçlarımızın gözlerimizin rengi aynı olsaydı bizi tanıyan insan-lar bizim yanımıza gelmezlerdi, bizi tanımazlardı. (Aziz Tuna AKSÜT)

Dünya bir“topi top” mudur?

DENİZ GÖNÜLLÜVeli

Geceye ağır geliyorum. Kocaman dünyaya kör bir ebeyim. Ellerim, nehirlerle bağlanmış. Yıldızları zorla yedirmişler bana. Oyunlar, hep bileklerinden kesik. Gökyüzü kan kaybediyor. Kuşlar kanatları olduğunu anımsamıyor. Kendime ağır geliyorum.

Yüreğimin gürültüsüyle uyandım. Uzaklarda bir çocuğun ışıklı sesi… Kulak kesildim. Bir arkadaşına, dünyanın “topi topa” çok benzediğini anlatıyor. Arkadaşı “Ne güzel, herkese yeter.” diyor. Derken annesi sesleniyor: “Haydi, oğlum, eve gel çabuk! Birazdan savaş başlayacakmış.”

Çocuk, düşlerinin merdivenini evine dayıyor, çıkmaya başlıyor. Saçlarını kokluyorum çocuğun: su kokuyor, düş kokuyor, gül kokuyor, insan kokuyor, şeker kokuyor…

Kalkıp ellerime tutunuyor, yola düşüyorum. Yarım kalmış oyunlardan, hep eksik alfabelerden, bir numara büyük alınmış ama hiç giyilmemiş ayakkabılardan geçiyorum. Dar bir sokaktayım. Çocuklar savaşçılık oynuyorlar. Bedenimde bir orman yanmaya başlıyor. Bir köşeye yığılıyorum. Çocuklardan biri, evinin kışlık odunlarından birini almış, “Bu bazuka” diyor ve başlıyor ateş etmeye. Diğer çocuklar saklanıyorlar ardıma. “Korkmayın” diyorum. “Bu, sadece bir oyun.” “Biliyoruz be abi, sen bizi ne sandın.” Sokakta çocukluğumun göğü gülümsüyor bana. “keşke” diyorum, “keşke…”

Sokağın başında bir çocuk bir çocuk çöpleri karıştırıyor. Akşamın yediğim balıklar suratıma tükürmeye başlıyor. “Merhaba…” Başını kaldırmadan “Merhaba” diyor.

Yüzü yağmurla yıkanmış: “ Türkçe öğretmenimiz defter istedi. Kâğıt toplayıp defter alacağım. Deftere bu hafta düşlerimizi yazacakmışız.”

Bir elma buluyor, elmanın bir yanı ezik. Sağlam yanını kırmızı kazağındaki yamaya siliyor. Koca bir ısırık atıyor sonra. Sevincin sesi, “hart” diye yankılanıyor sokakta.

“Abi ya, neden hiç kimse çöpe topi top atmaz ki?”

Bir yağmur başlıyor. Tuzlu bir yağmur bu. Yüreğim yaralı bir at. Denizimde yaralı gemiler. Bu kocaman dünyada kör bir ebeyim; bu oyun hiç bitmeyecek mi?

Çocukluğumun gürültüsüyle uyanıyorum. Gidip bir çocuğun yerine ebe oluyorum.

Ebeveyne not: Bu etkinlikler keskin aletler gerektireceğinden etkinlikleri mutlaka çocuğunuzla birlikte yapınız.

MEYVE KEBAPMalzeme

-Mevsim meyveleri

-Süzme yoğurt

-Vanilya-Limon-Kivi-Çöp şiş çubukları

Yapılış-Mevsim meyvelerini küçük

küçük doğrayın ve çöp şiş

çubuklarına geçirin.

-Yoğurdu iyice çırpın.

-Yoğurda ezilmiş kivi, limon

kabuğu rendesi ve vanilya

ekleyerek bir sos hazırlayın.

-Meyve kebabınızı bu sosa

batırarak yiyebilirsiniz.

PEYNİR KARDAN ADAM

Malzeme

-Yumuşak beyaz peynir

-Taze kaşar peyniri

-Havuç, çörek otu

Yapılış-Peynirleri rendeleyin ve birbirine

iyice karıştırın.

-Bu karışımdan üç ayrı boyda top

yapın.-Topları, en büyüğü en altta, en

küçüğü en üstte olacak şekilde

yerleştirin.

-Peynir kardan adama çörek

otundan göz, ağız ve düğme

yapın.-Şapkasını, burnunu ve atkısını

da havuçtan hazırlayın.

ARZU UYSALVeli

1) Leyleklerin hamileliği ne kadar sürer ve nasıl doğurur?2) Örümcek ağını örerken ipliği nereden buluyor?3) Uzun bağırsak ve kısa bağırsağın uzunluğu kaç metredir?4) Sakız sonsuza dek midede kalır mı?5) Mikroplara da mikrop bulaşır mı?6) İlk çizgi film kaç yılında kim tarafından yapıldı ve adı neydi?

7) Pazartesi, salı, çarsamba, perşembe, cuma, cumartesi ve pazar kelimelerini kullanmadan üç ardışık günü nasil söylersiniz?8) Satın aldiginizda siyah, kullanirken kirmizi, çöpe atarken rengi gri olan sey nedir?9) Kimdir bu?Türk yazar, öğretmen. Türkiye’nin en çok okunan gülmece ve çocuk kitapları

yazarlarındandır. 107 kitap, 200’e yakın radyo oyunu yazmıştır. 29 Ekim 1933 günü Adana’da doğdu, yoksul bir çocukluk geçirdi. Yazarın kendi ifadesine

göre babası Adana’da ilk gecekonduyu yapan kişidir. Yazar, bulaşıkçılık, garsonluk,

sinemalarda gazoz satıcılığı gibi işlerde çalışarak eğitimine devam etti. İlk yazılarını 1959

yılında Aydın’da yayınlanan Hüraydın Gazetesi’nde yayınladı. Küçük öykü ve röportajlar

derleyen yazar, 1964 yılından itibaren yazarlığını Demokrat İzmir Gazetesi’nde sürdürdü.

Bu gazetedeki köşesinde her hafta bir öykü yayımladığı gibi gülmece dergisi Akbaba’da

da öykülerini yayımladı. İstanbul’da çıkan Milliyet ve Akşam gazetelerinde röportajları

yayımlandı. Zamanla, röportaj ve öykülerin yanı sıra tiyatro oyunu yazmaya yönelen

yazar, özel tiyatrolarda oynanan, radyolarda yayınlanan oyun ve skeçleriyle ün yaptı.

Yazdığı ilk oyun, Nejat Uygur için yazdığı İnsaniyettin’dir. İlk kitabı Gecekondu, 1970

yılnda Remzi Kitabevi tarafından yayımlandı, bunu 1971 yılında İlyas Efendi, 1972 yılında

Halo Dayı adlı kitabı izledi. Attilâ İlhan ile tanıştıktan sonra kitaplarını Bilgi Yayınevi’nde

yayımlayan yazarın bu yayınevi tarafından basılan ilk kitabı Donumdaki Para (1977 ) idi.

Bilgi Yayınevi, yazarın 44 roman ve öykü kitabını, 86 çocuk kitabını yayımladı. Zıkkımın

Kökü ile Ekmek Parası adlı eserlerinde kendi yaşam öyküsünü ortaya koydu. Zıkkımın

Kökü, 1992’de filme aktarıldı.

Soruların en az yedisini doğru yanıtlayanlar arasında yapılacak çekilişle bir kişiye iki kişilik sinema bileti armağan edilecektir.Yanıtlar, en geç 15 Şubat 2012 Çarşamba gününe [email protected] iletilmelidir. İletinize adınızı ve telefon numaranızı yazmayı unutmayınız. Kolay gelsin!

Beslenme, anne karnından başlayarak insan sağlığının korumasında ve iyileştirilmesinde en önemli faktörlerden biridir. Sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenme herkes için, özellikle de çocuklar için gereklidir; çünkü bu dönemde kazanılacak beslenme alışkanlıkları yaşam boyu sürdürülmektedir.

Özellikle hızlı büyüme ve gelişme süreci olan bebeklik, çocukluk ve adölesan döneminde kazanılan doğru beslenme alışkanlıkları bireylerin yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenmelerinin sağlanması açısından da önem kazanmaktadır. Büyüme ve gelişme; beslenme, genetik yapı, cinsiyet, çevresel etmenler, sosyo-ekonomik durum kültür ve gelenekler gibi çeşitli etmenlerin etkisi altındadır. Kalıtsal özellikleri ve çevresel etmenleri kontrol etmemiz, her zaman mümkün olmasa da bilinçli bir beslenme ile daha sağlıklı, mutlu, verimli ve uzun bir yaşama; çocukluktan başlayan doğru beslenme alışkanlıkları kazanarak, adımımızı atabiliriz.

Okul çağı döneminde, öğrencilerin bedensel ve zihinsel gelişimlerini en iyi şekilde tamamlamalarına ve ileriki yaşlarda sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmalarına destek olmak gerekir.

Yapılan çalışmalarda, yetersiz ve dengesiz beslenen öğrencilerin dikkat sürelerinin kısaldığı, algılamalarının azaldığı, öğrenmede güçlük ve davranış bozuklukları çektikleri, okulda devamsızlık sürelerinin uzadığı ve okul başarılarının düşük olduğu ortaya konmuştur.

Aileler çocuklarının yalnızca okul başarılarıyla değil, onların büyüme ve gelişmelerini izleme ve sağlıklı beslenme davranışları geliştirmeleriyle de yakından ilgilenmeli ve kendi beslenme alışkanlıkları ile örnek olmalıdırlar.

Öğrencilere temel beslenme bilgilerinin verilmesi, öğrenilen bilgilerin davranışa dönüştürülmesi, yanlış beslenme alışkanlıklarına zamanında müdahale edilmesi ve beslenme davranışları ile örnek olma konusunda, velilerin yanı sıra, öğretmenlere de önemli sorumluluklar düşmektedir.

Çocukların sağlıklı beslenmesi için dört besin

grubunda bulunan çeşitli besinlerden yeterli miktarlarda ve dengeli bir şekilde tüketmeleri gerekmektedir. Süt grubunda yer alan süt, yoğurt, et grubunda yer alan et, tavuk, yumurta, kuru baklagiller, sebze ve meyve grubu ve tahıl grubuna giren ekmek, bulgur, makarna, pirinç vb. besinlerin her öğünde yeterli miktarlarda tüketilmesi önerilmektedir.

Çocukların özellikle kemik ve diş gelişimi için günde 2-3 su bardağı kadar süt veya yoğurt, 1 kibrit kutusu kadar beyaz peynir tüketmeleri önemlidir. Ayrıca, hastalıklara karşı daha dirençli olmaları, göz, cilt ve sindirim sistemlerinin sağlıklı olması için her gün en az 5 porsiyon taze sebze ve meyve tüketmeleri önerilmektedir.

Öğrenciler için en önemli öğün kahvaltıdır. Bütün gece süren açlıktan sonra, vücudumuz ve beynimiz güne başlamak için enerjiye gereksinim duymaktadır. Kahvaltı yapılmadığı takdirde, dikkat dağınıklığı, yorgunluk, baş ağrısı ve zihinsel performansta azalma olmaktadır. Bu nedenle, güne yeterli ve dengeli yapılan bir kahvaltı ile başlamak öğrencilerin okul başarısının artmasında son derece önemlidir. Çocukların her sabah düzenli olarak kahvaltı yapma alışkanlığı kazanmalarına özen gösterilmelidir. Peynir, haşlanmış yumurta, taze meyve veya meyve suları, birkaç dilim ekmek, 1 bardak süt, poğaça çocuklar için yeterli ve dengeli bir kahvaltı örneğidir.

Gün boyu fiziksel ve zihinsel performansın en

Okul öncesi ve okul çagı çocuklarda beslenme

ZÜLEYHA KAPLANBeslenme ve Diyet Uzmanı

üst düzeyde tutulabilmesi, düzenli olarak ara ve ana öğünlerin tüketilmesi ile mümkündür. Bu nedenle, öğün atlanmamalıdır. Günlük tüketilecek besinlerin 3 ana, 2 ara öğünde alınması en uygun olanıdır.

Okulda veya evde dinlenirken ve ders çalışırken açlık hissedildiğinde tüketilen besinlere dikkat edilmelidir. Örneğin, şeker ve şekerli besinler, cips vb. yağlı ve tuzlu besinler veya gazlı içecekler yerine süt, yoğurt, sütlü tatlılar, ekmek arası peynir, taze sıkılmış meyve suları ve kuru meyvelerin tüketiminin tercih edilmesi çocukların sağlıklı beslenmeleri açısından daha yararlıdır.

Açıkta satılan besinler, yeterince güvenilir ve temiz değildir. Ayrıca, uygun koşullarda muhafaza edilmedikleri için çabuk bozulma riski taşırlar. Bu nedenle, özellikle okul çevresinde açıkta satılan besinlerin kesinlikle satın alınmaması gerekmektedir.

Vücudun düzenli çalışması, tüketilen besinlerin vücuda yararlılığının artırılması, çocukların fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimlerine olumlu katkı sağlamaları açısından fiziksel aktivitenin artırılmasına da önem verilmelidir. Bu nedenle, çocukların gerek okul yönetimi gerekse de ebeveynleri tarafından sevdikleri herhangi bir spor dalı ile ilgilenmeleri teşvik edilmelidir. Ayrıca çocuklarda düzenli fiziksel aktivite büyüme ve gelişme faktörlerinin salgılanmasını

uyararak büyüme ve gelişmenin hızlanmasına yardımcı olur. Dikkat ve uyum yeteneklerinin geliştirilmesi ve sosyalleşmesini sağlayarak sağlıklı bir fizik yapının oluşmasını sağlar. Böylece ileriki dönemde, sağlıklı beslenme ile birlikte birçok kronik hastalığın oluşma riskini de azaltmaktadır. Bu nedenle, uzun süreli televizyon seyretme ve bilgisayar kullanımından kaçınılmalı, çocukların gerek okul yönetimi ve gerekse ebeveynleri tarafından sevdikleri herhangi bir spor dalı ile ilgilenmeleri teşvik edilmelidir. Bisiklete binmek, yürüyüş yapmak, yürüyerek gidilebilecek yerlere araçla gitmemek, merdiven çıkabilmek, kısaca hareketli yaşam, belki de obezitenin önlenmesinde bu yaş döneminde fiziksel aktivite alışkanlığını kazanmak açısından çok önemlidir.

Sağlıklı yaşam için çocuklara el yıkama ve diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması çok önemlidir. Kirli eller, basit bir soğuk algınlığından ölümcül hastane enfeksiyonlarına kadar pek çok hastalığın nedeni olabilmektedir. Bu nedenle çocuklara, özellikle yemek yemeden önce ve sonra, tuvalete girdikten sonra, dışarıda oyun oynadıktan sonra, dışarıdan eve gelince ellerini, ılık akan su altında sabun ile iyice ovuşturarak yıkamaları konusunda alışkanlık kazandırılması gerekmektedir.

Anne ve babalardan gelen en önemli sorulardan biridir bu çocuğuma okuma alışkanlığını nasıl kazandırabilirim sorusu. Sanırım bu sorunu çözmek için önce soruyu biz ebeveynlere sormalıyız. Ancak böylelikle cevaba biraz daha yaklaşmış oluruz. Neden? Okumuyoruz?

Eminim hepimizin sıralayacağı onlarca bahanemiz vardır. Çocuklara okuma alışkanlığının nasıl kazandırılacağından önce buna değinmek istedim. Çünkü okul öncesi dönemdeki çocuklar çevrelerini ve çevrelerindeki insanları gözlemleyerek öğrenirler. Bu durumda en yakın örnek siz ebeveynler oluyorsunuz. Çoğunlukla yaptığımız en büyük yanlışlardan biridir bu çocuğumuza “Haydi kitabını al ve oku.” demek. Onun yerine onun sizi görebileceği bir yere oturup elinize bir kitap dergi veya gazete alırsanız ona iyi bir model olmuş olursunuz. Bu şekilde davranmanızın sözlü uyarınızdan çok daha etkili olacağından emin olabilirsiniz. Ve bir süre sonra kucağınıza atlayıp elinizdeki dergi, gazete veya kitabın sayfalarını incelemeye başlayacaktır. Çünkü merak okul öncesi çocuklarının vazgeçilmez bir dürtüsü ve bu dürtüye karşılık gelecek en güzel şeyse bir kitaptır.

Yapılacak bir diğer şey de alışverişe çıktığınızda bir kitapçıdan içeri adım atıp onunla birlikte beğendiği bir kitabı almak ve bu alınan kitap için çocuğunuzla beraber bir kitaplık yapmak. Bu çocuğunuzun sorumluluk alma davranışını da geliştirecektir.

Çocuklarınızla okuduğunuz kitaplar hakkında konuşun. Anlamazlar diye düşünmeyin sakın, emin olun anlarlar. Sizin ona okuduğunuz bir kitabı veya okulda okunulan bir kitabı size anlatmak istediğinde onları sabırla dinleyin. Hayal güçleri o kadar geniştir ki duyduklarınız karşısında şaşırabilirsiniz. Çocuklarınızın kitaplarla bağ kurmasına yardımcı olun. Ona bir hikaye okuyun ve ismini kendisinin koymasını isteyin.

Çocuklarınızın güzel bir davranışını muhakkak ödüllendirin. Bu ödül listenizde oyuncakların yanında bir de kitap bulundurmayı kesinlikle ihmal etmeyin. Çocuklar okul öncesi dönemde her şeyi oyuncak olarak görürler. Bu nedenle size düşen şey bir oyuncaklarının

da kitapları olmasını sağlamaktır.Biz yetişkinler de zaman zaman okuduğumuz

bir kitabın kahramanına bürünmez miyiz? Bırakalım çocuklarımız da çeşit çeşit kahramanlar olsunlar. Ama bilin ki en büyük kahramanın kim sorusuna şimdi olmasa bile ileride “annem ve babam” cevabını vereceklerdir.

Çocuklarınıza okuduğunuz kitaplar onların hayal gücünü harekete geçirecek

nitelikte, belirgin konusu olan, çocuğun yaşantısından kesitler sunan, iyi resmedilmiş,

yazılı bölümü az olan kitaplar olmalıdır.Çocuğunuza kitap okurken tek düze bir ses tonu

kullanmak yerine, jest ve mimiklerinizi kullanabilirsiniz. Okuma esnasında yeri geldiğinde sesinizi alçaltıp yükselterek ve kitapta olan olayları canlandırarak okumayı çocuk için keyifli bir hale getirebilirsiniz.

Unutmayalım ki kitaplar çocukların zihinsel, duygusal ve sosyal gelişiminde çok büyük önem taşımaktadır. Ve yine unutulmamalıdır ki okuma alışkanlığının temeli ailede atılmaktadır. Biliyorum televizyon ve bilgisayarın bu kadar vazgeçilmez hale geldiği bu ortamda işiniz gerçekten zor, şimdiden kolay gelsin…

Okul öncesi dönemde okuma alışkanlıgı nasıl kazandırılır?

MEHMET DURMAZÖğretmen

Küçük, şirin bir kız, ay dedeyi çok ama çok seviyordu. Ay dedeye sadece kendisiyle kalması için yalvardı. Ay dede onu kırmadı, küçük kızın evine yerleşti. Ama bu sefer her taraf zifiri karanlık olmuştu.

Derginizin her sayısında yayınlanan bir resimden yola çıkılarak yazılan öykülerin

değerlendirilmesi sonucunda seçilen bir öykü, derginin bir sonraki sayısında

yayımlanacaktır. Yayımlanan öykünün yazarı Mavibulut Yayınları’ndan çıkan

Antoine de Saint-Exupery’nin Küçük Prens adlı kitabını armağan olarak

kazanacaktır.

Yukarıdaki resimden yola çıkarak yazacağınız öykünün başarısı, o anı kurmacaya

dönüştürme ustalığınıza bağlı. Resmin derinliğine ne denli yaklaşılırsa, yazılacak öykü

o denli başarılı olacaktır. Katılacaklara bol şans!

Katılımcıların göz önünde bulundurması gereken ilkeler;

1.Öyküler, [email protected] e-posta adresine,

‘Bu resmin öyküsünü yazar mısınız? başlığıyla ve öykülere ad verip yazar adı aynı

sayfada belirtilerek gönderilmelidir.

2. Yazılacak öyküler 400-900 sözcük arasında olmalıdır.

3. Öykülerin son gönderilme tarihi 15 Şubat 2012’ dir.

4. Katılımcılar gerçek adını kullanmalıdır.

Ayşe Karakılıç Çiğdem Demir Ebru Sever

Hatice Bayıl Zekiye Merve Kıvrak Nihan Atik

Şebnem Deniz Yaşar Şeyda Özkan Songül Aytar

Ayşe Karakılıç Çiğdem Demir Ebru Sever

Hatice Bayıl Naciye Ercan Nihan Atik

Şebnem Deniz Yaşar Mehmet Durmaz Songül Aytar