60
Birinci Basamak Sağlık Alanında Duygudurum Bozukluklarının Tanı ve Tedavisi Psikiyatr Dr. Serpil Vargel

Duygudurum Bozukluklarının Tanı ve Tedavisi · Ruhsal Durum Muayenesi ve Kullanılan Semiyoloji •Hekimin aklında tutması gereken ruhsal muayenenin de diğer tıbbi muayenelerde

  • Upload
    others

  • View
    37

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Birinci Basamak Sağlık Alanında Duygudurum Bozukluklarının

Tanı ve Tedavisi

Psikiyatr Dr. Serpil Vargel

Alma–Ata Bildirgesi, WHO 1978

• Ruh sağlığının temel sağlık hizmetleri ile bütünleştirilmesi çalışmaları başlamıştır.

• Bu bütüncül yaklaşım ile ‘bedenen, ruhen, sosyal açıdan iyilik hali’ni hedefleyen çok yönlü sağlık hizmeti verilebilir.

• 40 ülkede 500’den fazla pratisyen hekim ile alan çalışması yapılmıştır. Bu amaçla kullanılmak üzere sınıflandırmalar ve tanı ölçekleri de geliştirilmiştir. (ICD-10, 1998)

Halk Sağlığı Sorunu Olarak Depresyon

• Blacker ve Clare (1987): Birinci Basamak sağlık hizmetlerinde karşılaşılan depresyonun; daha hafif, reaktif, nevrotik özelliklerde olduğunu ortaya koymuşlardır.

• Aynı çalışmada; depresyon tanısı alanların yarısında iş gücü kaybı saptanmıştır.

• Yurt dışında yapılan çalışmalarda , depresyon prevalansı : % 5-15 arasında değişmektedir.

Türkiye’de Birinci Basamakta Depresyon Prevalansı

• Demiriz (1980): Yarı kırsal kesimde, depresyon belirtilerini %23 olarak bulmuştur.

• Güleç (1981), (Gölbaşı Bölgesi Çalışması’nda) Depresyon %9,2, yaşam boyu depresyon prevalansını da %23,6 olarak saptamış.

• Küey (1985) İzmir bölgesinde: Depresyon prevalansını %13, Yaşam boyu Depresyon prevalansını %19 olarak bulmuştur.

1970-1998 yılları arasında yapılan alan çalışma sonuçlarına göre;

• Birinci Basamak Sağlık Hizmetine baş vuranlarda; ruhsal rahatsızlık oranı: %11-%55

• Ruhsal tanının %70 Oranında pratisyen hekimlerce atlandığı sonucuna varılmış.

• En sık tanı: Depresyon ve Anksiyete Bozukluğu olduğu (%15), bu hastaların da başta ağrı olmak üzere bedensel yakınmalar ile başvurdukları saptanmıştır (Çoğunluğu, kadın, yalnız yaşayanlar, yaşlılardır.)

Birinci Basamakta Duygudurum Bozukluğunun Tanı ve Tedavisinin

Önemi; -Hastaların beşte birinde ruhsal bir bozukluk vardır. -Hastalar ve yakınları önemli ölçüde yeti yitimine uğramaktadır. -Bu bozukluğun birinci basmakta tanı ve tedavisi mümkündür.

Ruhsal Durum Muayenesi ve Kullanılan Semiyoloji

• Hekimin aklında tutması gereken ruhsal muayenenin de diğer tıbbi muayenelerde olduğu gibi hastanın yakınmaları ile muayenede elde edilen bulguların sentezinden oluştuğudur.

• Ruhsal değerlendirme: Kişinin duygu, düşünce, davranışların irdelenmesi ile olanaklıdır.

Ruhsal Muayene

• Genel Görünüm

• Bilinç ve Duyusal Alan

• Duygudurum

• Algılama

• Düşünce

• Düşünce süreci

• Düşünce İçeriği

• Davranış

İnsanın Ruhsal Yaşamı

• Bilişsel

-Algılamak

-Tanımak

-Değerlendirmek

-Zamana ve Yere Oturtmak

-Neden-sonuç bağlantıları Kurmak

-Belleğe yerleştirmek

• Duygulanım (affect)

-Neşe

-Üzüntü

-Öfke

-Kin

-Nefret

-Korku

-Bunaltı

-Kaygı

Duygudurum Sınıflaması

• Normal Duygudurum (Euthymia)

• Taşkın Duygudurum (Euphoria)

• Çökkün Duygudurum ( Depressed mood)

• Sıkıntılı Tedirgin Duygudurumu ( Dysphoric mood)

Duygudurum Bozuklukları

• Çökkünlük ( Depresyon)

• Sıkıntılı Çökkünlük

• İki Uçlu Duygudurum Bozukluğu

• Diğer ruhsal rahatsızlıkların belirtilerine ekli duygudurum bozuklukları: Şizofreni, demans, alkol ve madde bağımlılıkları gibi…

• Süregen beden hastalıklarına eşlik eden duygulanım bozuklukları: KAH, KOAH, İKK, NMH, DM, HT, Ca vb…

Depresyon

• Depresyon iyileşebilen bir ruhsal rahatsızlıktır. Depresif hastaların, %80’ninin iyileştiği belirtilmiştir. Geri kalan beşte bir hastada da şiddeti azalarak devam ettiği gösterilmiştir.

• Tedavi edilmediğinde süregenleşerek, yeti yitimine yol açar. Hata intihara kadar gidebilir.

• İyileştikten sonra da yineleyebilir.

Depresyon Belirtileri

• Çökkün duygudurum: Kederli, hüzünlü, elemli ruh halidir. Bu durum süreklidir ve doğal üzüntü ve yastan farklıdır.

• İlgi ve İstek azalması: Hiçbir şeyden zevk alamama halidir. Her şey ağır gelir.

• Yorgunluk, enerji azalması: Bütün gün yatmak ister.

• Uyku bozukluğu: Uykuya dalamama, sık sık uyanma, sabah sıkıntı ile uyanma,

• Kimi hastada da uykuya eğilim olabilir.

Depresyon Belirtileri

• Dikkatini toparlamada güçlük

• İştah bozukluğu: Genellikle yoğun bir iştahsızlık , yemeklerin tadını alamama, kilo kaybı olabilir.

Rezaki (1997) DSÖ Merkezli, Gölbaşı Alan Çalışması Sonucu

• 400 hastanın 105’inde (%26,2) depresyon

belirtileri saptanmıştır.

• Sağlık Ocağına başvuranların %11,6 ‘sında depresyon

• %0,9 ‘unda distimi tanısı konulmuştur.

• Örneklemin kadınların %30,3, erkeklerin % 17,1’i depresyon tanısı almışlardır.

Rezaki (1997) Gölbaşı Çalışması; Son bir ay içinde en az iki hafta süre ile var

olduğu bildirilen belirtiler:

• İştahsızlık

• Uykuda bölünme

• Yorgunluk / Halsizlik

• Sabah kötülüğü

• Konuşma ve hareketlerde yavaşlama

• Cinsel istek azalması

• Değersiz hissetme / Kendini aşağı görme

• Karar verememe

• Ölüm düşüncesi

Rezaki(1997) Gölbaşı Alan Çalışması

Sıklık Sırasına Göre Depresyon Belirtileri:

• Çökkün Hissetme

• Ölüm düşünme

• Uykuya dalma güçlüğü

• Yorgunluk/halsizlik

• Sabahları kendini kötü hissetme

• Uyku bölünmeleri

• İştahsızlık

Rezaki (1997) Gölbaşı Alan Çalışması

Sıkıntılı, Tedirgin Duygudurum Bozukluğu Saptaması

• Depresyon tanısı almış hastaların,

% 81’inde bunaltı/ sinirli hissetme,

%78’inde huzursuzluk belirtileri saptanmış.

Depresyon tanısı alanların, % 9,4’ünde bunaltı belirtisi görülmüş.

• Bunaltı belirtilerinin, depresyon tanısı olanlarda ve olmayanlarda dağılımı farklı bulunmuştur.

Rezaki (1997) Gölbaşı Alan Çalışması

Bunaltı/Tedirginlik Belirtileri

• Kaygılı, endişeli, sinirli, bunaltılı hissetme

• Başta sıkışma hissi, baş dönmesi, sersemlik

• Ağız kuruluğu, boğazda kuruma, yutma güçlüğü, nefes alamama, kalp çarpıntısı

• Sıcak, soğuk terleme, ateş basması, göğüs ve karın ağrısı

• Kaslarda gerginlik, sinirlilik, rahatlayamama, kolay irkilme, titreme, dikkatini toparlayamama

• Kontrol kaybedeceği korkusu, derealizasyon, kötü bir şey olacağı korkusu

Rezaki (1997) Gölbaşı Alan Çalışması Fiziksel Nedenle Açıklanamayan Bedensel

Belirti Dağılımı;

• Depresyonu olan hastalarda bedensel belirti sayısı ortalama: %6,4

• Depresyonu olmayanlarda; %2,4 dür.

(Bedensel belirtiler: Karın ağrısı, bel/sırt ağrısı, eklem ağrısı, kol/bacak ağrısı, göğüs ağrısı, baş ağrısı, kusma, mide bulantısı,nefes darlığı, çarpıntı, kulak çınlaması, uğultu vb…)

Rezaki (1997) DSÖ Merkezli Gölbaşı Alan Çalışmasının Sonucu;

• Katon’un ‘Depresyon, temel sağlık hizmetlerinde karşılaşılan en yaygın sorundur.’ iddiasını güçlendiren sonuç çıkmıştır.

• Gölbaşı SO’da ÜSYE’nundan sonra en sık karşılaşılan bozukluk olarak; %11,6 oranında Depresyon saptanmıştır.

• ‘Somatizasyon Bozukluğu’ ve ‘Yaygın Bunaltı Bozukluğu’ da, sıklıkla ‘Depresyon’ tanısına eşlik etmektedir.

Depresyon Tanısını Düşündüren Başvuru

Yakınmaları

• Başlangıçta bir ya da daha fazla fiziksel belirtiler (Yorgunluk, baş ağrısı, ağrı) ile gelebilir. İleri sorgulamada, ilgi ve istek kaybının da olduğunun saptanması ıle depresyon tanısına ulasılabilir.

• Kolay sinirlenme ile de baş vurabilir.

• İntihar girişiminden sonra da gelebilir.

• İkincil depresyon tanısını düşündürecek yakınmaları (Gebelik sonrası, felç sonrası, KAH vb…) olabilir.

Depresyon Tanısını Koyduran Özellikler

• Çökkün ya da üzgün duygu durumu

• Gündelik faaliyetlerde ilgi azalması (Eylemsizlik)

• Uyku bozukluğu, dikkat yoğunlaştırma bozukluğu, suçluluk ve değersizlik duyguları, İştah bozukluğu, intihar düşünceleri ve davranışları, cinsel istek azalması, ajitasyon veya faaliyetlerde azalma

Depresyonda Ayrıcı Tanı

• Yas: Bir kaybın ardından yaşanan çökkün ruh halidir. Kendiliğinden geçer. Altı aydan uzun sürdüğünde ruhsal durumu yeniden gözden geçirilmelidir.

• Yaşam Olayları: Gerçek bir nedene bağlı yaşam olayları, duygudurumunda ağırlıklı bir tablo ortaya çıkarabilir. Çoşkun ya da çökkün ruh hali gibi. Bu durumlar duygudurum bozukluğu olarak ele alınmamalıdır.

Depresyonda Ayrıcı Tanı

• Bunaltı (Anksiyete ): Bunaltı şeklindeki ruhsal rahatsızlık tablosunda, çökkün duygudurum, isteksizlik, değersizlik, intihar düşüncelerine rastlanmaz. (Karışık tip hariç)

• Bunama (Demans): Bunamada yakın bellek kusuru ve entelektüel işlevde bozulma görülür. Yaşlı hastalarda depresyon sık gözlendiğinden kimi zaman depresyon ve bunama karıştırılabilir. Bazı depresyonlu olgularda bunamaya benzer belirtiler görülebilir. Kimi zaman ise depresyonla bunama birlikte görülür.

Depresyonda Ayrıcı Tanı

• Bazı ilaçlar (beta blokerler, antihipertansifler, H2 blokerleri, doğum kontrol hapları, kortikosteroidler) depresyon belirtileri ortaya çıkarabilir.

• Algı bozukluğu (Olmadık sesleri duyma, hayaller görme, alışılmadık, gerçekten uzak inanışlar içinde olma gibi…) çökkün ruh haline eşlik ediyor ise, psikotik bozukluk tanısı üzerinde yoğunlaşabilmeli

• Taşkın davranışlar içinde, yükselmiş duygudurumuna, hızlı konuşma gibi zihinsel işlevlerinde ve hareketlerinde hızlanma olduğu durumlarda; ‘Manik Dönemde’ olabileceği düşünülerek, ‘İki uçlu duygulanım Bozukluğu’ üzerinde durulur.

• Çökkün duygulanımına yoğun alkol alma alışkanlığı ekleniyor ise, ‘Alkol ve madde Bağımlılığı’ tanısı üzerinde durulabilir.

Depresyon Tanısı Konulan Hastaya Yaklaşım

• Hasta ve Ailesine; ‘Depresyonun tedavi edilebilen bir hastalık olduğu, tembellik ya da zayıflık olmadığı’ söylenmelidir.

• İntihar ya da başkalarına zarar verme riski soruşturup, riskli durumlarda yakın denetim ve ya hastaneye yatırma konusunda rehberlik yapılmalıdır.

• Kısa süreli eğlendirici ya da güven verici etkinlik planlanabilir.

• Önemli kararlar almasının sakıncaları açıklanarak engel olunmasında fayda olabilir.

• Yineleyebileceği konusunda bilgi verilmelidir.

Depresyon Tedavisinin Temel İlkeleri

• Depresyonla ile birlikte fiziksel bir rahatsızlık var ise, önce bu rahatsızlığın tedavi edilmesi uygundur.

• Tedaviyi düzenlemeden önce hastada glokom, prostat hipertrofisi, kalpte iletim bozukluğu ve epilepsinin olup olmadığının araştırılması önemlidir.

• Her zaman tek bir ilaçla tedaviye başlanmalıdır.

Depresyon Tedavisin Temel İlkeleri

• Antidepresan ilaçlar iki haftadan önce etki göstermez. Genellikle üç ila altı hafta arasında tedaviye yanıt alınır.

• Üçüncü haftada yanıt alınamadı ise, ilaç dozunu artırabilirsiniz. Altı haftanın sonunda halen bir yanıt alınmadı ise, bir uzmana sevk ediniz.

• Hastanıza depresyonun özelliklerini anlatınız ve ortaya çıkabilecek ilaç yan etkilerinden söz ediniz.

• Eğer mümkün ise, haftada bir hastanızı görüp, değerlendiriniz.

Depresyon Tedavisinin Temel İlkeleri

• Depresyonlu hastanız düzeldikten sonra en az altı ay tedaviye devam ediniz.

• Gebeliğin ilk üç ayında ve son üç ayında antidepresan kullanımından kaçınınız. Ağır depresyon belirtisi gösteren gebe hastalarınızı sevk ediniz.

• Hastaya antidepresanın kesimi konusunda bilgi veriniz. Birden kesilmemesinin gereği anlatılması önemlidir. (Depresyon tekrar riski ve ilaç kan düzeyinde hızlı çekilmenin yaratacağı rahatsızlık hissi açısından)

Depresyonda İlaç Tedavisi

-En az iki hafta boyunca üzüntülü duygudurum veya ilgi-istek kaybı hakimse, ayrıca aşağıdaki belirtilerden dörtten fazlası var ise, antidepresan verilebilir.

-yorgunluk/enerji kaybı, suçluluk ya da kendini yerme, intihar ve ölüm düşünceleri,

Ajitasyon ya da konuşma ve hareketlerde yavaşlama, uyku bozukluğu, dikkatini toplama güçlüğü, iştah bozukluğu

İlaç Tedavisinde yaklaşım

• Ağır olgularda hemen ilaç başlayın. • Orta dereceli olgularda ilac baslamak için ikinci

görüşmeye kadar bekle. Destekleyici görüşmeden yararlanım sağlanmadı ise, ilaç başlayın.

• Etkili doza ulaşana kadar dozu arttırın. • Yaşlı ve fiziksel hastalığı olanlarda , tedaviye

düşük dozda başlayın. • Hastalara, ilaçın kullanımı ayrıntılı anlatılmalı (doz

ve süre, yan etki, beklenilen yararlanım süresi, kesim biçimi…vb.)

Depresyon Tedavisinde İlaç Seçimi

• Eğer hasta geçmişte bir tedaviden yarar gördüyse aynı antidepresanı seçin.

• Eğer aile bireylerinden birinin tedavi gördüğü ve yararlandığının saptandığı bir antidepresan var ise, onu seçin.

• Yaşlı ve kronik bir fiziksel hastalığı olanlarda daha düşük dozlarda ilaç kullanınız.

Depresyon Tedavisinde İlaç Seçimi

• Uyku Bozukluğu var ise yatıştırıcı özelliği olan bir ilaç seçin. (Laroxyl, Triptilin, Desyrel, Ludiomil, Tolvon, Remeron…gibi)

• Enerji azalması yorgunluk var ise, yatıştırıcı etkisi az olan bir antidepresan seçin ( Tofranil, Prozac, Lustral, Faverin, Anafranil, Depreks gibi..)

• Yaşlı ve bedensel Hastalıkları olanlarda antikolinerjik etkisi düşük olan bir ilacı seçiniz (SSRI, SNRI..gibi)

Depresyon Tedavisinde İlaç Seçimi

• Glokom , kalpte iletim bozukluğu, prostat yakınmaları olan hastalarda trisiklik antideprasanları kullanmayınız.

• İntihar düşüncesi olanlarda , trisiklik antideprasan başladı iseniz, bir kutudan fazla yazmayınız.

Antidepresan İlaçlar

Trisiksik Antidepresanlar:

Amitriptilin (Laroxyl, Libroksil, Triptilin…)

İmipramin (Tofranil)

Klomipramin (Anafranil)

Opipramol (İnsidon, İnsomin, opridon…)

Tianeptin (Stablon)

Antideprasan İlaçlar

Tetrasiklik Antideprasanlar

Amineptin (Survector)

Maprotilin (Ludiomil, Maprotil…)

Mianserin (Tolvon)

Trazadone (Desyrel)

SNRI Antidepresan

Venlafaksin (Efexor…)

Antidepresan İlaçlar

• Seratonin Geri Alım İnhibitörleri

Fluoksetin (Prozac, depreks…)

Sertralin (Lustral, Selectra…)

Fluvaksamin (Faverin)

Paroksetin (Paxil, seroxat…)

Citalopram (Cipram…)

Essitolopram (Cipralex…)

• Geri Dönüşlü MAO İnhibitörleri: Moklobemid (Aurorıx)

Antidepresan İlaçların Yan Etkileri Trisiklik antidepresanlar:

Ağız kuruluğu, ortostatik hipotansiyon, terleme, idrar retansiyonu, çarpıntı, cinsel işlev bozukluğu, kabızlık, görme bulanıklığı, titreme

SSRI: Huzursuzluk, anksiyete, bulantı, titreme, ishal, uykusuzluk, Başağrısı, cinsel işlev bozukluğu, döküntü

MAOI: Uyku bozukluğu, huzursuzluk, döküntü, sinirlilik, bağağrısı, paresteziler

İlaç Tedavisin Yanında Tutum Önerileri

• Tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu bilin ve iyileşme sürecini kendinize tanıyın.

• Kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak şeylerle uğraşın

• İnsanlardan uzak kalmayın (Toksik olanlar hariç)

• Depresyon nedeniyle zorlandığınızı fark edip, gerçekci planlar yapın (yani kendinize yüklenmeyin, kendinize izin verin)

İlaç Tedavisinin Yanında Tutum

Önerileri • Depresyonun yaratığı düşünce biçimlerini

değiştirin. Örnegin: ‘Ben hiçbir zaman iyileşmeyeceğim’ yerine, ‘Bu duygular geçici, depresyon tedavi olduğunda geçecek’ demek.

• ‘Ben yetersizim, kimse beni sevmiyor’ yerine, ‘Kendimi fazla eleştiriyorum. Bu depresyonun bir belirtisi’ diyebilmesi gibi düşünceler üzerinde olumlama yapabilmesi iyileştirici katkı sağlayacaktır.

İkinci Basamağa Yönlendirme

• Hastanın kendine ve başkalarına zarar verme riski yüksek ise, ya da psikotik belirtiler var ise.

• Tedaviden yanıt alınamıyor ve belirtiler ağırlaşıyor ise

• Ayrıcı tanısı zor, karmaşık, süregen kliniğe sahip bir olgu ise

• İlaç tedavisi, psikoterapilerle desteklenmesi gerekiyorsa ikinci basamağa yönlendirilmelidir.

Bunaltı (Anksiyete) Bozuklukları

• Anksiyete; nedeni belirsiz korku ya da tedirginlik hissidir. Sıklıkla terleme, bulantı, baş ağrısı, çarpıntı ve sık idrar yapma gibi belirtilerle gelir.

• Dış dünyadan gelen açık tehdit ya da tehlike karşısında ortaya çıkan korku yaşantısından kaçma ya da saldırma şeklindeki savunma işlevlerini harekete geçirecektir.

Bunaltı Bozuklukları

• Hastanın ilk yakınmaları; gerilime bağlı fiziksel yakınmalar olabilir. Örneğin: baş ağrısı, çarpıntı, nefes açlığı vb…)

• Bunaltı bozukluğu tanısı, ileri sorgulama ve fizik muayene ile belirgin olarak ortaya çıkarılabilir.

• Tanı koyduran özellikler: abartılmış endişe, gevşeyememe ile beraber dikkati toplayamama, yerinde duramama, titreme, kalp çarpıntısı, baş ağrısı, mide ağrısı ve bulantı, terleme vs…

Bunaltı Bozukluğu Tanısı

• Ani bunaltı ve korku nöbetleri şeklinde rahatsızlık gösterirler.

• En sık görülen durumlar: Evden çıkma, kalabalık yerler, sosyal ortamlara girme, uzun yol yolculuklarından kaçınma davranışı içindedirler. Bu gibi durumlarda yalnız kalamazlar.

Bunaltı Bozukluğunda Ayrıcı Tanılar

• Üzüntülü ya da çökkün duygudurum hakimse ; depresyon düşünülmeli.

• Alkol ve madde kullanım bozuklukları

• Bedensel Hastalıkların ya da fizyolojik değerlerin bozulması ile oluşan bunaltı bozukluklarının da olabileceği dikkate alınmalıdır.

Bunaltı Bozukluğunda Hastaya Yaklaşımın Esasları

• Hasta ve ailesine bilgi verilmeli

• Stres ve endişenin hem fizik, hem de ruhsal yapı üzerine etkisi vardır.

• Stresle baş etme becerileri üzerinde konuşulabilir.

• Bunaltı halinde ortaya çıkan bedensel belirtilerin, her zaman fiziksel bir hastalığın belirtileri olmayabileceği anlatılmalı

• Korkunun üzerine gitmenin tedavideki yeri anlatılmalıdır.

Hasta ve Ailesine Konu ile İlgili Yapılacak Danışmanlıklar

• Nefesini ayarlayabilmesi • Bunaltı sonucu ortaya çıkan belirtileri tanımlama

(çarpıntı, nefes açlığı, kalp krizi geçiriyorum korkusu ile yoğun sıkışma hissi vb...)

• Bunun geçici bir nöbet olduğunu, dakikalar içinde rahatlayacağı anlatılmalı.

• Korkulanın üzerine sistematik (küçük küçük adımlarla) gidilebileceğinin çalışılması

• Alkol ve madde kullanılmamalı, diğer taraftan düzenli egzersiz önerilmeli

Bunaltı Bozukluğunda İlaç Tedavisi

• Bir çok hasta ilaç tedavisi olmadan, yatıştıran, tanımlayan, rehberlik yapan görüşmelerden yarar görebilir.

• Panik ataklar sık sık ortaya çıkıyor veya aynı zamanda depresyon belirtileri eşlik ediyor ise, antidepresan başlanabilir.

• Şiddetli bunaltısı olan hastalarda bunaltı giderici (anksiyolitik ilaçlar) kısa süreliğine kullanılabilir.

Bunaltı Bozukluğunda İlaç Tedavisi

• İlk seçenek; ‘imipramine’ ya da ‘clomipramine’dir. Günde 10-25mg ile başlanır. Üç gün ara ile 150 mg’a kadar çıkılabilir.

• 8-12 haftaya kadar düzelme olmaz ise, ya da trisiklik antidepresan kullanmaya engel var ise; geridönüşümlü MAI (moklobemid) ya da SSRI (paroksetin, essitolopram…) kullanılabilir

• Tedaviden yanıt alınana kadar ‘alprazolam, lorezapam…gibi kısa süreli etkili diazepam türevleri 4-6 hafta süre ile kullanılabilir. Uzun süre kullanımı önerilmez. 0,5mg-4mg/güne kadar çıkılabilir.

Bunaltı Bozukluğunun Takip ve Tedavi Sürecinde;

• Gereksiz tetkik ve İlaçlardan kaçınılmalı

• Belirgin iyileşme düzeyi,8-12 haftada gerçekleşir. Bir yıldan önce ilaç tedavisi kesilmemelidir.

• Anksiyolitik ilaçlar kullandığında dikkat dağınıklığı nedeniyle tehlikeli işlerden uzak tutulmalıdır. Bağımlılık yapabileceği nedeniyle , altı haftada bu tedavi giderek düş

• Şiddetli bunaltı hali üç aydan fazla sürer ise, ikinci basamağa yönlendirilmelidir

Sonuç

• Ruhsal rahatsızlıklar en öncelikli halk sağlığı sorunudur.

• Ruhsal rahatsızlıkların içinde de ‘Duygudurum Bozuklukları’ başta gelmektedir.

• Halk sağlığı sorunu olmasının nedeni, yaygın olması, sıklıkla kronikleşmeleri, yeti yitimine neden olarak hasta kadar ailesini ve toplumu da olumsuz etkilemesidir.

Sonuç

• Sağlık ocağına başvuran beş hastadan bir tanesinde ruhsal rahatsızlık vardır.

• Buna karşın hastaların çok az kısmı ruhsal yakınmalarından doktora söz etmekte, genellikle bedensel yakınmalar ile başvurmaktadırlar.

• Sağlık ocağına baş vuran hastalarda ÜSYE tanısından sonra, en sık tanı: ‘Depresyon’ dur. Her on hastadan birinde depresyon vardır.

SONUC

• DSÖ ‘nün ortak yürüttüğü çok merkezli bu alan çalışmasının Türkiye’de yapılan kısmında, sağlık ocağında görülen hastalardan ruhsal bozukluğu olanlarda açıklanamayan bedensel yakınmaların sık görüldüğü belirlenmiştir.

• Kronik bedensel hastalığı olanlarda ruhsal bozukluk oranları da yüksektir.

SONUÇ

• Temel sağlık hizmetlerinde ruhsal bozukluğu olan hastaların birçoğuna tanı konamadığı ve tedavi edilmediği belirlenmiştir. Ankara’da ruhsal rahatsızlığı olan her dört hastadan birinin tanısı pratisyen hekim tarafından konulduğu saptanmıştır.

• Ruhsal rahatsızlıklar tedavi edilmediğinde kronikleşebilmektedir. İlk görüşmede sağlık ocağı doktorunun ruhsal bozukluğu tanısı koyduğu hastalarda ise, bir yılın sonunda iyileşme oranları daha yüksek bulunmuştur.

Hastalık ile yüzleşecek kadar cesur, hastalığı tanıyacak kadar bilgili olmalıyız. Hasta aile ve bireylerine karşı hastalığı fark edebilmeleri ve tedaviye destek olabilmelerine yetecek kadar açık olmalıyız.

Prof. Dr. Jorge Alberto Costa de Silva Director Division of Mental Health, WHO

SABRINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM