126
YAZARLAR Baha ZAFER Veli KARATAŞ Şaban KARAKÖSE Orhan KOÇAK Pınar USTA DOĞAN ANADOLU İMAM HATİP LİSELERİ İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE TARİHİ

DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

  • Upload
    others

  • View
    23

  • Download
    2

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

YAZARLAR

Baha ZAFERVeli KARATAŞ

Şaban KARAKÖSEOrhan KOÇAK

Pınar USTA DOĞAN

ANADOLU İMAM HATİP LİSELERİ

İSLAM BİLİM VEDÜŞÜNCE TARİHİ

Page 2: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI YAYINLARI ...............................................................................................

DERS KİTAPLARI DİZİSİ .....................................................................................................................

Her hakkı saklıdır ve Millî Eğitim Bakanlığına aittir. Kitabın metin, soru ve şekilleri kısmen de olsa hiçbir surette alınıp yayımlanamaz.

EDİTÖRÖzcan TEKGÜL

DİL UZMANIArzu DEMİR

GÖRSEL TASARIMEmre ANDER

ÖLÇME-DEĞERLENDİRME UZMANIMehmet Akif KARAKUŞ

PROGRAM GELİŞTİRME UZMANIHasan TOPAL

REHBERLİK UZMANIEsra DEMİR

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl.Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl.Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın;Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın

Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı: Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden İlâhî, şudur ancak emeli:Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli.Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeli- Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,Her cerîhamdan İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,Her cerîhamdan İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden na’şım;O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyyet; Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl! Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl!

Mehmet Âkif Ersoy

İSTİKLÂL MARŞI

Page 3: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl.Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl.Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın;Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın

Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı: Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden İlâhî, şudur ancak emeli:Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli.Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeli- Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,Her cerîhamdan İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,Her cerîhamdan İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden na’şım;O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyyet; Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl! Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl!

Mehmet Âkif Ersoy

İSTİKLÂL MARŞI

Page 4: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

ATATÜRK’ÜNGENÇLİĞE HİTABESİ

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cum-huriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mah-rum etmek isteyecek dâhilî ve hâricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşün-meyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dün-yada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil iş-gal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Mil-let, fakr u zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

Mustafa Kemal Atatürk

Page 5: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Page 6: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER

1. ÜNİTE: İSLAM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİ

1. BİLGİ, BİLİM, FELSEFE VE DÜŞÜNCE KAVRAMLARI ............................................................102. BİLİM TARİHİ VE GELİŞİMİ ......................................................................................................143. İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCESİNİN DOĞUŞU VE GELİŞİMİ .....................................................164. İLİM TASNİFLERİ .................................................................................................................... 21ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM .................................................................................................25

2. ÜNİTE: İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE FEN BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ

1. ASTRONOMİ ............................................................................................................................292. MATEMATİK ........................................................................................................................... 383. FİZİK VE KİMYA ...................................................................................................................... 404. TIP VE ECZACILIK ................................................................................................................... 455. BOTANİK VE ZOOLOJİ ............................................................................................................ 51ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM ............................................................................................... 53

3. ÜNİTE: İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE SOSYAL BİLİMLERİN GELİŞİMİ

1. TARİH ...................................................................................................................................... 562. COĞRAFYA .............................................................................................................................. 593. SOSYOLOJİ .............................................................................................................................. 624. FELSEFE ................................................................................................................................. 635. KELAM .................................................................................................................................... 66

6. FIKIH ........................................................................................................................................67 7. TEFSİR .................................................................................................................................... 69 8. HADİS ..................................................................................................................................... 71 9. TASAVVUF .............................................................................................................................. 74

ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM ................................................................................................ 77

9

27

55

6

Page 7: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

İÇİNDEKİLER

4. ÜNİTE: SON DÖNEM İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE ÇALIŞMALARI

1. FEN BİLİMLERİ ...................................................................................................................... 812. SOSYAL BİLİMLER ................................................................................................................. 85ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM ................................................................................................92

5. ÜNİTE: İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCESİNİN BATI BİLİM GELENEĞİNE ETKİSİ

1. MÜSLÜMAN BİLİM ADAMLARININ FEN ALANINDA BATI’YA ETKİSİ ............................... 952. MÜSLÜMAN SOSYAL BİLİM ADAMLARININ BATI’YA ETKİSİ ............................................ 1073. İSLAM BİLİM KURUMLARININ BATI’YA ETKİSİ ...................................................................110ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM ..............................................................................................115

SÖZLÜK .....................................................................................................................................118KAYNAKÇA ................................................................................................................................123

94

79

7

Page 8: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm
Page 9: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

İSLAM BİLİM VEDÜŞÜNCE GELENEĞİ

1. ÜNİTE

HAZIRLIK ÇALIŞMALARI1. “Bilimsiz din kör, dinsiz bilim topaldır.” sözünden anladıklarınızı arkadaşlarınızla paylaşınız.2. “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer,39/9) ayeti size ne ifade ediyor? Sınıf ortamında değerlendiriniz.3. Bilgi ve iman arasındaki ilişki ne olabilir? Araştırma ve düşüncelerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.4. İslam âlimlerinin ilimleri tasnifini araştırınız?

9

Page 10: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

1. BİLGİ, BİLİM, FELSEFE VE DÜŞÜNCE KAVRAMLARI

Bilgi Kavramı

Bilinçli bir varlık olarak insanın kendini ve kendi dışındaki nesneleri anlama etkinliğine bilme, bu etkinlik-ten çıkan sonuca ise bilgi denir.

İslami terminolojide genel olarak “el-ilm” ve “el-ma’rife” terimleriyle ifade edilen bilgi, daha ziyade bilen (özne) ile bilinen (nesne) arasındaki ilişki ya da bilme eylemi olarak ifa-de edilmiştir. Aynı şekilde sonuç ola-rak “bilinmiş” olduğu için bilginin malumat kelimesiyle de karşılandığı görülür. Bilgiyi tahsil edenin yönel-diği konuyu bütün yönleri ve alanla-rıyla kuşatıp anlamasına ihata, onu tam olarak kavramasına vukuf, aynı konuda derinleşip uzmanlaşmasına da rüsuh denilmektedir.

Bilgide kesinliği ifade etmek üzere kullanılan yakin terimine karşılık zan, şek (şüphe), vehim gibi terimler bil-gide kesinliğe yaklaşılan veya uzak-laşılan durumları ifade etmek üzere kullanılır. Bilginin tam zıddı olan bilgisizlik ise cehl kelimesiyle ifade edilir.

Kur’an-ı Kerim’de bilgi (ilim), en sık kullanılan anlamıyla ilahi vahiy-den kaynaklanan yani bizzat Allah’ın verdiği bilgidir. Burada kelime tam manasıyla tek gerçek olan hakka, ha-kikate dayandığı için mutlak ve ob-jektif bir geçerliliğe sahiptir. Vahiyle özdeşleşen anlamıyla ilim kesin bilgi demektir.

İlahi mesajın, insan bilgisine kılavuz olma özelliği vardır.

BİLGİ KUTUSU

Doğru Bilginin Dereceleriİslam düşünce tarihinde doğru bilginin kesin-

lik dereceleri Kur’an-ı Kerim’de geçen ifadeler-den hareketle “ilme’l-yakin”, “ayne’l-yakin” ve “hakka’l-yakin” olarak üç kategoride top-lanmıştır.

1. İlme’l-Yakin (Kesin zihnî bilgi): Akli ya da nakli delil ile bilinen kesin bilgi. Mutfakta, ocağın üzerinde çay olduğunu duyarak veya bazı işaret-lerden hareketle bilmek gibi.

2. Ayne’l-Yakin (Kesin açık gözlem): Duyu yoluyla edinilen bilgi. Mutfakta, ocağın üzerinde demlenen çayı görmek gibi.

3. Hakka’l-Yakin (Yaşayarak bilmek): İç duyu veya iç tecrübe vasıtasıyla insanda meyda-na gelen en kesin bilgi. Mutfakta ocağın üstün-deki çayı içerek bilmek gibi.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİ

10

Page 11: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

İlahi mesaj olarak ilim başlı başına bir kanıt olma özelliğini taşır. “Sana ilim geldikten sonra onların heveslerine uyarsan…”(Bakara, 2/120) ayetindeki ilim, kesin ve kanıtlanmış bilgiyi ifade eder. Bunun yanı sıra ilahi mesajın insan bilgisine kılavuz olma özelliği de vardır.

Bilgi problemi açısından bakıldığında Kur’an’ın bilgi kaynağını, vahiy başta olmak üzere sıhhatli duyular ve akıl olarak tespit etti-ği görülür. Buradan hareketle İslam âlimlerine göre bilginin kaynağı üçtür: Doğru haber (haber-i sadık), akıl (aklıselim) ve sıhhatli duyu organlarıdır.

Kaynakları, değeri ve objeleri ne olursa ol-sun dinî, felsefi, ilmî, teknik ve amiyane bilgi-ler, bilgi kavramı içerisinde kabul edilir. Bu an-lamda bilgi, insanlık kadar eskidir ve bir özne olarak insan var olduğundan beri bilgi hep var olmuştur.

İlim ve Bilim Kavramı

Sözlükte “bilmek” anlamına gelen ilim (ilm), genellikle “bilgi” ve “bilim” karşılığında kullanı-lır. Klasik sözlüklerde “Bir şeyi gerçek yönüyle kavramak, nesneyi olduğu gibi bilmek, nesnedeki gizliliğin ortadan kalkması” gibi değişik şekillerde tarif edilmiştir. Ayrıca, “bilgisizliğin (cehl) karşıtı” olarak da tanımlanır.

İlim kelimesi, ilimler tarihi boyunca “Belli bir alana ait sistemli bilgi birikimini ifade eden di-siplin” manasında, bilimle aynı anlamda kullanılmıştır. İslam kültüründe ise ilim, ilahi ve beşeri bilgi yanında bilim için de kullanılan kapsamlı bir terimdir. Genelde bilim denildiğinde akla gelen fen teriminin İslam’ın klasik çağında herhangi bir ilmi disiplini veya bir ilme ait alt disiplin-lerin her birini karşıladığı bilinmektedir. Modern dönemde din ilimleri için ilim, modern bilimler için fen kelimesi tercih edilir olmuştur.1

Bilim kavramı ile ilgili çeşitli tanımlar yapılmıştır. Bunlardan iki tanesi şu şekildedir.

- “Kainatın ya da olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneysel yöntemlerle ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi.”

- “Belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkan, belli bir amaca yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci.”

Kur’an ve Hadiste İlim

Kur’an-ı Kerim’de ilim kökünden türeyen kelimelerin yaklaşık 750 yerde geçtiği görülmekte-dir. Bu sayı, bilginin ve bilme faaliyetinin Kur’an mesajı bakımından önemini ortaya koymaktadır.

1 İlhan Kutluer, TDV İslam Ansiklopedisi, İlim md., C 22, s.110.

BULALIM

“(Resulum!) Bütün bu anlatılanlar, sana vahiyle bildirdiğimiz (ve başka türlü asla bilemeyeceğiniz) gayb ha-berlerindendir. Bu ayetlerin size ulaş-masından önce, ne sen ne de içinde yaşadığın toplum bunu (bu kadar net ve doğru biçimde) bilmiyordunuz!...

(Hud, 11/49)Yukarıdaki ayet, vahyin hangi yönüne dik-kat çekmektedir?

11

1. ÜNİTE

Page 12: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Yüce Allah kendisine hakkıyla saygı gösterenlerin âlimler olduğunu2 bil-dirmiş, ilmiyle amel etmeyenleri ise yermiştir.3

İlmin anlamı, önemi ve işlevi hadis-lerde de vurgulanmıştır. Hz. Peygam-ber (s.a.v.) ilmi yüceltmiş ve teşvik et-miş, mesela ilmin nafile ibadetten daha üstün olduğunu söylemiştir.4 Âlimleri peygamberlerin varisleri olarak göste-ren hadis5 dolaylı biçimde âlimlerin de peygamberler gibi aksiyoner olmaları gerektiğine işaret eder. Hz. Peygam-ber (s.a.v.) bilgi edinmenin, edinilmiş bilgiyi öğretmenin ve aktarmanın taşıdığı önemi ısrarla vurgulamıştır.6 İlim bizatihi bir değer olsa da ilim-amel ilişkisine vurgu yapan hadisler7, bilginin insanlığı itikadi, ahlaki, estetik, ekonomik vb. yönlerden daha yüksek seviyelere taşıması gerektiğine işaret etmektedir.

Davranış ve uygulama planında somutlaşmayan bilginin, bilimin insan için faydası olmayacak-tır. Ancak bilgisizce yapılan amelin de ilimden daha değerli olduğu söylenemez.8 Sonuçta zihnini doğru bilgilerle, kalbini Allah’a karşı saygı ve sorumluluk şuuruyla ve hayatını hayırlı amellerle donatanlar “erdemli bilginler” olarak kabul edilmiştir.

Felsefe ve Düşünce Kavramları

Felsefe kelimesi köken olarak Yunanca “Seviyorum, peşinden ko-şuyorum, arıyorum” anlamına gelen “phileo” ve “bilgi, bilgelik” anlamına gelen “sophia” kelimelerinden türe-miştir. Filozof da bilgeliğe ulaşmaya çalışan kişidir.

- phileo: sevgi

- sophia: bilgi veya bilmek

- philosophia: bilgelik arayışı, bilgiyi sevmek, bilgi severlik, araştırmak ve peşinden koşmak.

Felsefe kavramı çok çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. En genel anlamıyla ifade etmek gerekirse felsefe; varlık, bilgi, gerçek, adalet, güzellik, doğruluk, akıl, dil vb. konularda yapılan sistemli 2 bk. Fâtır suresi, 28. ayet. 3 bk. Cuma suresi, 5. ayet. 4 Tirmizi, Sünen, İlim, 19, İbn-i Mace, Sünen, Mukaddime, 19.5 Buhari, es-Sahih, İlim, 10, İbn-i Mace, Sünen, Mukaddime, 17.6 Ahmed b. Hanbel Müsned, V, 269, Ebu Davud, Sünen, İlim, 9, 12, Tirmizi, Sünen, İlim, 3, 19.7 Müslim, es-Sahih, Zikr ve’d-Dua, 73, İbn-i Mace, Sünen, Mukaddime, 23, Dua, 2, 3, Edep, 28.8 Darimi, Sünen, Mukaddime, 32.

YORUMLAYALIM

“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır.

Okumaktan mana ne, kişi Hakk’ı bilmektir

Çün okudun bilmezsin ha bir kuru emektir.”

Yunus Emre

Yukarıdaki dörtlüğe göre Yunus Emre’de bilgi-nin amacı nedir? Düşünüp yorumlayınız.

BİLİYOR MUYDUNUZ?

Filozoflar genellikle varoluş veya varlık, ahlak veya iyilik, bilgi, gerçek ve güzellik konularıyla ilgilenmişlerdir.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİ

12

Page 13: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

düşünme eylemidir. Felsefe, düşünce sanatı olarak da adlandırlır.

Filozoflar genellikle şu soruların cevaplarını ararlar:

- Gerçek nedir?

- Bilgi mümkün müdür? Bildiğimi-zi nasıl biliriz? Doğru bilginin kökeni ve sınırları nedir?

- Ahlakın kaynağı nedir? Hangi hareketler doğrudur, hangileri yanlıştır? Değerler mutlak mı değişken midir? Yani nasıl yaşamak gerekir?

- Güzel nedir?

- Din kavramının kökeni nedir? Tanrı var mıdır?

Felsefi düşünce insanın kainat içinde kendi varlığını merak etmesiyle ve bu konuda sorular sormasıyla başlar. Felsefe için merak etmek ve soru sormak yeterli değildir. Sorulara sistemli bir açıklama getirmek de önemlidir. Felsefe diğer disiplinlerden sorgulama yöntemiyle ayrılır. Dil, filozofun en önemli aracıdır.

Felsefenin disiplinleri şunlardır:

- Bilgi felsefesi (Epistemoloji)

- Güzellik felsefesi (Estetik)

- Ahlak felsefesi (Etik)

- Hukuk felsefesi

- Eğitim felsefesi (Pedagoji)

- Bilim felsefesi

- Fizik ötesi (Metafizik)

- Varlık felsefesi (Ontoloji)

- Siyaset felsefesi

- Din felsefesi (Teoloji)

- Zihin felsefesi

İslami ilimlerden felsefeye en yakın olanı kelamdır. Kelam ilmi varlık, bilgi ve değerlerle ilgilenir. Varlığın anlamı ve özellikle niçin yaratıldığı üzerine düşün-celer ileri sürer. Bunu yaparken kelam, felsefenin verilerinden yararlanabilir.

NOT EDELİM

“Kendilerine Batı’nın ve 20. yy insanlığının sa-yısız değerler borçlandığı İslam medeniyetinden bahsederek hakikati ortaya çıkarma zamanının geldiğine inanıyoruz. Heyhat! Yüz tane tarih, ilim, fikir, sanat eserini karıştırsanız doksan sekizin-de bu medeniyetin adını bulamazsınız. Bu eserler Mısır ve Mezopotamya’ya kısaca dokunduktan sonra, Yunan ve Roma’yı uzun uzun anlatırlar. Sonra 1000 yıl hiç yaşanmamış gibi hemen Yeni Çağ’a atlarlar.

Pek tabii Avrupa’nın en yakın komşusu, me-deniyette hocası olan Müslümanların tam yedi yüzyıl medeniyet ışığını taşıdıklarını, böylece Yu-nanlılardan iki kere daha fazla bir zaman insanlığı aydınlatmış olduklarını ağızlarına bile almazlar.”

(Dr. Sigrid HUNKE, Avrupa’nın Üzerine Doğan İs-lam Güneşi)

NOT EDELİM“Hikmet (felsefe), şeriatın (dinin) yoldaşı ve

süt kardeşidir. Bunlar tabiatları itibarıyla yoldaş, cevher ve karakterleri itibarıyla candan dosttur-lar.”

(İbn Rüşd, Faslu’l-Makal, s.115)

13

1. ÜNİTE

Page 14: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Kelam, varlık ve bilgi araştırmasında aklın ilkelerini dikkate alır. Fakat felsefeden ayrı olarak kelam, vahyi hem bir bilgi kaynağı hem de bilgilerin değerlendirilmesinde bir ölçü olarak kabul eder.

Düşünce kelimesi sözlükte; zihinde tasarlanan, canlandırılan şey; uzay ve zamanın ötesinde, öz-nenin dışında kendiliğinden var olan, duyularla değil yalnızca ruhen algılanabilen asıl gerçeklik gibi anlamlara gelmektedir.

Kur’an-ı Kerim ilahi mesajın doğru anlaşılabilmesi ve hayata geçirilebilmesi için insanın düşünme eylemi-ne sıklıkla vurgu yapar. Pek çok ayet, insanı nesne ve olgular üzerinde düşünerek doğru sonuçlara varmaya teşvik eder.9 Kur’an-ı Kerim’de düşünme faaliyetleri-ni ifade için tezekkür, tefekkür, nazar, re’y, tedebbür, itibar ve akıl kelimeleri kullanılır. Düşünmeyle ilgili terimler gibi ilim kelimesi ve türevleri de Kur’an-ı Kerim’de yoğun biçimde kullanılmıştır. Düşünmeye ve ilme yapılan bu vurgu felsefe, kelam ve tasavvuf geleneklerinin doğuşuna zemin hazırlamıştır.10

2. BİLİM TARİHİ VE GELİŞİMİ

İnsanlığın ortak mirası olan bilim, günümüzdeki yüksek gelişmişlik düzeyine, uzun bir tarihsel süreç sonunda ve çeşitli aşamalardan geçerek ulaşmıştır. Bilim tarihçilerine göre bilimi herhangi bir kişi ya da medeniyetin bir ürünü gibi göstermek, bilimsel düşüncenin doğasına ters düşmekte-dir. Bilimsel değeri olan her bir bilgi uzun faaliyet ve çabaların sonucudur.

Mezopotamya’da Bilim

Mezopotamya Medeniyetinin başlangıcı MÖ 3000’li yıllara kadar gitmektedir. Bu coğrafyada hüküm sürmüş Sümerliler, Akadlılar, Babilliler çeşitli bilimsel faaliyetlerde bulunmuşlardır. Mo-dern astronominin temelinde Mezopotamya’daki keşifler yatmaktadır. Ay ve Güneş tutulmalarını tahmin edebilecek zengin bir astronomi bilgisine sahip olan bölge insanları, çeşitli gezegenleri ve 12 takım yıldızı tanıyorlardı. Ay yılını esas alan bir takvimleri vardı. Bir haftayı 7 gün kabul edi-yorlardı. Gelişmiş bir sayı sistemine sahip oldukları için cebrin kurucusu olarak tanınırlar. Ayrıca tıp alanında da çeşitli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Mısır Medeniyeti

MÖ 2700’lü yıllarda Nil Nehri civarında gelişen Mısır Medeniyeti matematik, astronomi ve tıp alanında çeşitli gelişmelere öncülük etmiştir. Mısır’da bir yılın 365 gün kabul edildiği Güneş takvimi kullanılıyordu. Bir günü 24 saatlik dilimlere ayırmışlardı. Mumyalama gelenekleri ana-tomi alanındaki durumlarını ortaya koymaktadır. Kendi bilgi ve geleneklerini papirüslerde ve kil tabletlerde kullandıkları hiyerogliflerle (bir çeşit resim yazısı) nesilden nesile aktarmışlardır.

9 bk. Bakara suresi, 73. ayet, Haşr suresi, 2. ayet.10 İlhan Kutluer, TDV İslam Ansiklopedisi, İslam (Düşünce, İlim ve Sanat) md., C 23, s.24-26.

Kelam ilmi varlık, bilgi ve değerlerle ilgilenir.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİ

14

Page 15: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Hint Medeniyeti

Hint Medeniyeti’ndeki bilimsel faaliyetlerinin başlangıcı MÖ 2500-2300 yıllarına kadar uzan-maktadır. Matematik, astronomi ve tıp alanında bilimsel çalışmaların yapıldığı Hint Medeniyeti özellikle 10 rakamlı sayı sistemini ve “0” ı kullanmalarıyla öne çıkmaktadır. Hintlilerin matematik alanındaki çalışmaları Arapça tercümeler yoluyla İslam dünyasına aktarılmıştır.

Yunan Medeniyeti

Yunan Medeniyeti’nin geçmişi MÖ 2000’li yıllara dayanmaktadır. Lidya, Eski Mısır ve Me-zopotamya kültür mirasını tevarüs eden Grekler, bilimsel düşüncenin gelişmesine katkıda bulun-muşlardır. Kültür ve sanat merkezi olan Atina’da Platon (Eflatun) (öl. MÖ 347) MÖ 380’de bir akademi kurmuştu. Aristo (öl. MÖ 322) ve Zenon’un (öl. MÖ 430) kurduğu okullarda tıp, mate-matik, coğrafya, hitabet gibi dersler okutulmaktaydı. Demokritos, atomun varlığından söz etmişti. Matematikte Pythagoras (Fitagoras) (öl. MÖ 495) ve Eukleides (Öklit) (öl. MÖ 300), fizikte Arc-himedes (Arşimet) (öl. MÖ 212) bu dönemde yaşamış önemli isimlerdendir.11

Orta Çağ karanlığı kavramı, İslam Medeniyeti için kullanılabilecek bir tanım değildir. Batı için söz konusu olan bu karanlık çağ, İslam Medeniyetinin en aydınlık dönemidir. Orta Çağ’da Batı dünyasında Hristiyanlığın etkisiyle fen bilimlerinde gelişme olmamıştır. Ancak bu dönemde Batı dünyasında filozoflar çok yoğun bir şekilde mantık tartışmaları yapmışlar; buna karşın 8 ve 12. yüzyıllar arasında İslam dünyasında çok önemli bilimsel gelişmeler görülmüştür. Müslümanlar çeşitli ilim dallarında gelişmeler kaydetmişler, birçok keşif ve buluşa öncülük yapmışlardır. Tıp-tan fiziğe, matematikten kimyaya kadar her ilme mühürlerini vurmuşlardır. Dinî ilimlerde olduğu gibi fenni ilimlerde de çeşitli başarılara imza atan Müslümanların bu faaliyetleri, Batı’da reform ve Rönesans hareketlerinin doğmasında ve netice olarak bilimsel gelişmelerin bugünkü seviyeye ulaşmasında önemli rol oynamıştır.

Batı’da Orta Çağ boyunca büyük bir duraklama içerisine giren bilimsel çalışmalar XV ve XVI. yy.’da yaşa-nan Rönesans’la birlikte yeniden baş-lamıştır. Önce İtalya’da ortaya çıkan, daha sonra Fransa ve Almanya’ya ve ardından da Avrupa’nın diğer ülkele-rine yayılan Rönesans, başta bilim ve felsefe olmak üzere kültürün çeşitli alanlarında bir yeniden doğuş döne-midir. Rönesans Dönemi bireyin ve aklın ön plana çıkmasıyla bilimsel gelişmelerin, teknik buluşların ve keşiflerin hız kazandığı bir dönem ol-muştur.

11 Ahmet Turan Yüksel, İslam’da Bilim Tarihi Başlangıçtan Osmanlı Döneminin Sonuna Kadar, s.25-31.

Rönesans içinde yaşanan ilk bilimsel devrim Kopernik (1473-1543) tarafından geliştirilmiştir.

15

1. ÜNİTE

Page 16: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Rönesans içinde yaşanan ilk bilimsel devrimin Kopernik (1473-1543) tarafından geliştirildiği-ni söyleyebiliriz. Merkezde Güneş’in bulunduğunu, Dünya ve diğer gezegenlerin onun etrafında hareket ettiğini söyledi. Onun bu görüşü Johannes Kepler (Yohannes Kepler) (1571-1630), Gali-leo Galilei (Galileo Galile) (1564-1642) ve İsaac Newton (Ayzek Nivtın) (1643-1727) tarafından ispatlanmıştır. XVII ve XVIII. yy., Newton fiziğinin doğaya uygulanmasına ve bilimin daha da ilerlemesine sahne olmuştur. Bunların dışında bilimin hemen her alanında çok önemli çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalarla XIX. yy. Sanayi Devrimi’ne giden yolda önemli mesafeler kaydedilmiştir.

Bilimde büyük gelişmelerin olduğu bu dönem, aynı zamanda filozofların bilimin yöntemi üze-rine düşünmeye, bilimler için metodoloji sağlamaya çalıştıkları bir dönemdir. Özellikle Francis Bacon (Franciz Beykın) (1561-1626) ve Rene Descartes (Röne Dekart) (1596-1650) öne çıkan isimlerdir.

XIX. yy. bilimin sanayi alanına uygulandığı ve “Sanayi Devrimi”nin gerçekleştiği bir dönem-dir. Teknolojinin gelişmesi bilimsel araştırmalarda yeni ufuklar açmıştır. XIX. yy. aynı zamanda bilimlerin felsefeden ayrıldığı bir yüzyıl olmuştur. Bu dönemde Claude Bernard’ın (Klod Bernat) (1813-1878) çalışmalarıyla biyoloji, Auguste Comte’un (Ogüst Komt) (1798-1857) çalışmalarıyla sosyoloji ve Wilhelm Wund’un (Vilyım Vund) (1832-1920) çalışmalarıyla psikoloji felsefeden koparak ayrı birer bilim alanı hâline gelmiştir.

XX. yy. Newton fiziğine duyulan büyük güvenin sarsıldığı bir dönem olmuştur. Bu güveni sar-san üç önemli nazariye ortaya konmuştur. Bunlardan birincisi, Albert Einstein’in (Albırt Aynştayn) (1879-1955) “görelilik nazariyesi”dir. İkincisi Max Planck’ın (Maks Pilenk) (1858-1947) “kuan-tum nazariyesi”dir. Üçüncüsü ise Werner Heisenberg’in (Vörnır Haysınbörg) (1901-1976) fizik yasalarının kesin ve zorunlu yasalar olmayıp ihtimale dayalı yasalar olduğunu dile getiren “olası-lık” ya da “belirsizlik” nazariyesidir. Bu üç nazariye, Newton fiziğini aşmanın yanında geleneksel klasik bilim anlayışının da sorgulanmasına neden olmuştur. Böylece kesin bilgiler olarak sunulan bilimsel bilgilerin güvenilir olduğu konusunda bir takım şüpheler ortaya çıkmıştır.

3. İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCESİNİN DOĞUŞU VE GELİŞİMİ

İslam, hayatın medeni bir insan tasavvuruyla başladığı tezini savunmaktadır. İlk insan, aynı zamanda ilk peygamberdir. Bu sebeple de ilim-vahiy birlikteliği İslam tarihinde hep önemli ola-gelmiştir.

Kur’an-ı Kerim, ‘Allah sizi analarınızın karnından siz hiçbir şey bilmez durumda iken çı-kardı. Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.’12 ifadesiyle insanoğlunun hiçbir şey bilmeden dünyaya geldiğini ifade etmektedir. Ancak dünyaya gönderilen insan bu hâliyle de bırakılmamış, gönderilen peygamberler vasıtasıyla desteklenmiştir. Tarih boyunca tüm peygam-berler; insanları tevhit inancına davet etmiş, onlara ahlaki tutum ve davranışlar kazandırmaya ça-lışmış ve insanların hayatı anlamlandırma çabalarına katkı sağlamışlardır. Kuşkusuz peygamberler

12 Nahl suresi, 78. ayet.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİ

16

Page 17: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

insanlara “bilgi” anlamında da katkı sağlamışlardır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem’i yarattıktan sonra, dünyaya yerleşip kendilerinden faydalanabilmeleri için ona eşyanın isimlerini ve özelliklerini öğrettiğini ve bu ilk insana isimlerin delalet ettiği varlıkları anlama ye-teneği verildiği bildirilmektedir.13 Diğer yandan her bir peygamberin bazı meslekleri icra etmesi de bu meslek-lerin gelişmesine ve yaygınlaşmasına da sebep olmuş-tur. Örneğin Hz. Adem (a.s.) ve çocukları ziraatle, Hz. İdris (a.s.) terzilikle, Hz. Nuh (a.s.) marangozlukla ve Hz. Davud (a.s.) demircilikle uğraşmıştır.

İnsanlığın bilim ve düşünce tarihinde genellikle nübüvvete ve peygamberlere yer verilmemek-tedir. Oysa insanlık tarihine din ve vahiy ekseninde bakıldığında görülür ki insanlığa gerçek an-lamda bilgiyi, ilmi, düşünmeyi, hakikatleri peygamberler öğretmişlerdir.

Peygamberler dönemleri itibariyle sadece Allah’tan (c.c.) vahiy getiren insanlar değil, vahyin ışığında insanlara her konuda rehberlik ve öğretmenlik yapan lider şahsiyetlerdir. Onlar sadece vahiy aktarıcısı olmamışlar; toplumlarına bilgi, bilim, sanat, hukuk, siyaset, iktisat gibi hayatın tüm alanlarında önderlik ve öncülük yapmışlardır. Kur’an ayetlerinde belirtilen temel işlevlerine bakıldığında peygamberlerin, Allah’ın ayetlerini okumak; vahyi açıklamak; Kitab’ı ve hikmeti öğretmek; insanları ahlaki bakımdan geliştirmek ve arındırmak; Allah’a davet ederek insanları ka-ranlıklardan aydınlığa çıkarmak; insanlara bilmediklerini öğretmek gibi önemli roller üstlendikleri görülür.14

Yaptıkları göz önüne getirilirse görülür ki insanlığın bilim ve düşünce tarihinde peygamberlerin derin izleri vardır. Peygamberlerden Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Davut, Hz. Süleyman ve Hz. İsa, öteden beri insanlık tarihinin merkezinde yer alan bölgelerde peygamberlik vazifelerini yapmanın yanında bilim ve düşünce tarihine de farklı yönlerden katkıda bulunmuşlar-dır.

Hz. İbrahim’in (a.s) akıl yürütme ve tartışma metotlarını kullanması, putperestlik anlayışına karşı mücadele ederek tevhit akidesinin sağlam temellerini atması, saf ve temiz Allah (c.c.) inan-cının sembolü olarak Kabe’yi inşa etmesi insanlığın inanç, kültür ve medeniyet tarihi bakımın-dan önemlidir. Ayrıca bugünkü Anadolu’nun güneyi ile Irak, Suriye, Filistin, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan’ın Hicaz bölgesi gibi yerler Hz. İbrahim’den (a.s.) kalan anılarla doludur. Hz. İbrahim, kendisinden sonra gelen bütün peygamberlerin ortak atası olarak hep hürmetle anılmış, vefatından günümüze kadar semavi dinlerin tamamında adından söz edilmiş, hâlâ bütün insanlık tarihinde en çok saygı duyulan insanlardan birisi olmuştur.

Hz. Yusuf’un (a.s.) Mısır’ın iktisadi ve idari işlerinde ortaya koyduğu yeni ve başarılı uygula-malar sadece o dönemde değil, sonrasında da insanlığa çok şeyler öğretmiştir. Kıtlık zamanlarında kullanılmak üzere bolluk zamanlarında elde edilen ürünleri depolanma uygulamasını Hz. Yusuf 13 Bakara suresi, 31. ayet.14 bk. Bakara suresi, 129, 151 ayetler; Al-i İmran suresi, 164. ayet; Cuma suresi, 2. ayet; Ahzab suresi, 39, 45, 46. ayetler; Maide suresi, 67. ayet; Ahkaf suresi, 31-32. ayetler; Nahl suresi, 44, 64. ayetler.

TARTIŞALIM

“Usulsüz vusul olmaz.” sö-zünü araştırıp sınıf ortamında tartışalım.

17

1. ÜNİTE

Page 18: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

(a.s.) gerçekleştirmiştir. Bilgiyi kullanarak ve takvim hesaplamaları üzerinden toplumun en güzel şekilde sevk ve idare edilmesi de onun bilgece yönetimi sayesinde olmuştur.

Hz. Musa (a.s.) ise insanlara en zor şartlarda bile direnmeyi ve özgürleşmeyi öğretmiştir. Onun önderliğinde Mısır’da köle hayatı yaşayan bir halk esaretten kurtarılmıştır. Bilim ve düşünce tarihi açısından Hz. Musa’nın (a.s.) yeri, felsefe tarihçileri tarafından da önemle tartışılmıştır.

Peygamberlerin insanlığa katkısı bilim, düşünce, sanat, medeniyet tarihinde geliştirilen her şeye kaynaklık etmesi bakımından da çok önemlidir. Doğru bilgi, doğru düşünme, güzel ahlak gibi insanlık tarihinin bütün birikimlerinde peygamberlerin öteden beri insanlara öğretegeldikleri temel hakikatlerin payı vardır.

Bir zamanlar felsefe, düşünme ve bilimin başlangıcı olarak kabul edilen antik Yunan düşünce-sinin artık büyük ölçüde Mısır ve Mezopotamya’daki birikimden etkilenerek ortaya çıktığı kabul edilmektedir.

“Tarihte Eski Yunan Medeniyetinin birdenbire doğuşunu açıklamak kadar güç ve şaşırtıcı bir iş yoktur. Çünkü bu medeniyeti kuran öğeler zaten binlerce yıldan beri Mısır ve Mezopotamya’da bulunmuş ve oradan da komşu ülkelere yayılmış olan öğelerdir. Yunanlılar ise sadece bu öğeler üzerine bazı ilaveler yapmışlardır. Felsefenin doğuşuna tesir eden iki temel etki vardır. Bunlardan birisi, miras kalmış dini ve geleneksel kavramlar, diğeri de bilimsel araştırmadır.”15

İslam Medeniyeti müstesna bir medeniyettir. İslam, önce içinde güçlü bir bilgi geleneği olan bir bilgi toplumu oluşturmuştur. Bunun sonucunda toplumun birikimi yavaş yavaş bilimselleştirilmiş ve bir bilim medeniyeti kurulmuştur.16

İslami bilimler, hayatı anlamaya ve yaşamaya yönelik, bizzat Müslümanlar tarafından gerçek-leştirilen ilmi faaliyetler veya ilmi disiplinlerdir. Bu ilimlere İslami denmesinin sebebi sadece İslam’ı ilgilendirmesi değil, ayrıca İslam âlimlerince çalışılmış olmasıdır.

Müslümanların ilim dünyasındaki parlak yerlerini almalarının sebeplerinin başında, Kur’an ve sünnete doğru yaklaşımları ile Kur’an ve sünnetin onları ilme teşviki gelir.

Kur’an ve Sünnette İlim

İlk emri “Oku!” olan Kur’an-ı Kerim, inmeye baş-ladığı ilk günden itibaren insanları ilme, bilgiye, öğ-renmeye, kainat üzerinde düşünmeye ve düşüncelerini temellendirerek sağlam delillere dayalı olarak ortaya koymaya teşvik etmiştir. Bu tür ayetlerin sayısı 700’den fazladır. Kur’an-ı Kerim “Doğru söyleyenlerdenseniz haydi delilinizi getiriniz.”17 diyerek sağlam bilgiye dayanmayan, akli veya vahyî bir temeli bulunmayan söz, fikir ve davranışların bir geçerliliğinin olmadığını vurgulamıştır.18 15 Bertrand Russel, Batı Felsefesi Tarihi I (Antikçağ), çev. Muammer Sencer, Ankara, 1972, s. 55-69.16 bk. Alparslan Açıkgenç, İslam Medeniyetinde Bilgi ve Bilim, s.25.17 Bakara suresi, 111. ayet..18 bk. Furkan suresi, 5. ayet; Kalem suresi, 15. ayet; Mutaffifin suresi, 13. ayet.

BİLGİ KUTUSU

“Yaratan Rabb’inin adıyla oku! O, insanı “alak” tan (emb-riyo) yarattı. Oku! Senin Rabb’in en cömert olandır. O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bil-mediğini öğretendir.”

(Alak suresi, 1-5. ayetler.)

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİ

18

Page 19: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Hz. Musa’nın dilinden; “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım.”19 buyuran Kur’an, “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”20 ayetiyle bilgiyi başta insan olmak üzere bütün alemde en önemli üstünlük kriterlerinden biri olarak kabul eder. İnsanın bilme yeteneği ve bu konudaki başa-rısı, onu bütün yaratılmışların üstüne çıkarmıştır. Hz. Adem’in (a.s.) meleklere ve diğer varlıklara üstünlüğü, eşyanın isimlerini bilmesi ve isimlerin delalet ettiği varlıkları anlama yeteneğinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla bu üstünlük tamamen bilgi menşelidir.

Allah (c.c.), “Kulları içinde Allah’tan en çok kor-kanlar âlimlerdir.”21 buyurarak âlimlerin toplum içe-risindeki değerini yüceltmiştir. İlmi ve alimi yücelten, bilginin önemine değinen Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde bir çok işaret mevcuttur.22 İlmin ve alimin toplum içinde yok olmaya yüz tutması kıyamet alamet-lerinden sayılmıştır.23

İslam dünya görüşünde ahlak ve din kavramları içiçe geçmiştir. Bundan dolayı İslam dünya görüşünde ahlak felsefesi diye özel bir bölüm yoktur. Bu tarzda çalışmalar genellikle yabancı kay-naklıdır. Aynı şekilde fıkıh kavramı da İslamidir. O da İslam’ın hem ahlak hem de hukuk anlayışını sergilemektedir.

İslam bilgi toplumunun gelişimi son derece şeffaftır ve İslam bilgi toplumu dinamik bir toplum olarak medeniyetin ihtiyaçlarını gözeten istişareye dayalı bir toplumdur. Hz. Peygamber (s.a.v.) hayatta iken hem ümmetini eğitiyor hem de onlara usul öğretiyordu. Yemen’e vali olarak gönder-diği Muaz b. Cebel’le diyaloğu24 bunu açık olarak göstermektedir. İslam tarihinde şöhret bulmuş bu diyaloğun özünde Allah’ın ve Resulü’nün açık emirlerinin bulunmadığı konularda Kur’an ve sünnetin çizdiği ilkeler doğrultusunda problemlerin aşılması mesajı vardır. Nitekim Peygamber (s.a.v.) vefat ettikten kısa süre sonra Kur’an-ı Kerim toplanarak kitap hâline getirilmiştir. Daha sonra hadislerin kaybolmasını engellemek için tedvin (hadisleri top-lama) faaliyetleri sürdürülmüş, ardından bunlar tasnif faaliyetleri yoluyla çeşitli şekil ve ölçeklerde sınıflandırmalara tabi tutulmuş-tur. Bundan sonraki adım toplanan bu bilgilerin, şerh ve haşiyelerin yapılmasıyla gelecek nesillerce de anlaşılmasına zemin hazırlamak olmuştur. Sahabeden Abdullah b. Mes’ud’un Kûfe’de; Abdullah b. Abbas’ın Mekke’de okul açmaları toplum terbiyesine verilen önemin göstergelerindendir.

Müslümanların bilime büyük katkıları olmuştur. Yasin suresinde, Güneş’in bir rotası olduğunu25, Ay’a menziller tayin edildiğini26 oku-

19 Bakara suresi, 67. ayet..20 Zümer suresi, 9. ayet.21 Fatır suresi, 28. ayet.22 bk. Âl-i İmran suresi, 18. ayet; Nisa suresi, 157. ayet; En’am suresi, 119, 140-144. ayetler; Nahl suresi, 25. ayet; Lokman suresi, 20. ayet.23 Buhari, es-Sahih, İlim, 71, 72.24 Asım Köksal, İslam Tarihi, C 17, s.36-37.25 Yasin suresi, 38. ayet.26 Yasin suresi, 39. ayet.

İbn-i Heysem’in temsili resmi

ARAŞTIRALIM

İslam âlimlerini ve yetiştik-leri ortamları Araştırınız.

19

1. ÜNİTE

Page 20: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

yan İbn-i Heysemler, İbn-i Firnaslar ayetin sonundaki “Bu Aziz ve Âlim olan Allah’ın takdiridir.”27 ayetine sadece Allah’ın takdiri olarak bakmamış, bu takdiri yakından görebilmek için kollarını sı-vamışlardır. İbn-i Heysem optik sanayinin temellerini atarken İbn-i Firnas, uçak sanayinin teme-lini atmıştır. İbn-i Firnas’ın bu başarısı Batı’da uçak yapıp uçmayı başaran Wright Kardeşler’den 1023 yıl öncesine rastlamaktadır. Aynı şekilde Harezmi ile matematik yepyeni bir çehre kazan-mıştır. “Sıfır”ı matematiğe dahil eden Harezmi sayesinde sınırsız sayı elde etme ve bunlarla ilgili dört işlem yapma imkânı doğmuştur. Cebir ilminin de kurucusu olan Harezmi’nin adı değişim gös-tererek bugün Logaritma olarak literatürde yerini almıştır. Kısacası hayata vahiy gözüyle bakan Müslümanlar, medeniyet ve ilim tasavvurunda öncülük yapmışlardır.

İlme katkıları olan Müslüman bilim adamlarımızın isimleri ve katkı sundukları ilim dalları kısaca şöyle örneklendirilebilir:

Astronomide; Fergani, Sabit bin Kurra, Battani, Zerkali, Ömer Hayyam, Uluğ Bey, Nasrettin Tusi, İbn-i Şatır, Takiyüddin er-Râsid.

Matematikte; Harezmi, İbn-i Yunus, el-Kuhi, Samavel, el-Kaşi, Ali Kuşçu, Gelenbevi.

Fizikte; İbn-i Heysem, el-Hazini, el-Cezeri, Zekeriya el-Kazvini.

Kimyada; Cabir bin Hayyan.

Tıpta; Ebu Bekir Zekeriya er-Razi, el-Kuf, el-Zehravi, İbn-i Nesif, İbn-i Baytar, İbn-i Sina.

Coğrafyada; Mesudi, İbn-i Batuta, Piri Reis, Evliya Çelebi, Muhammed el- İdrisi, Biruni.

Beşeri Bilimlerde; İbnü’n-Nedim, İbn-i Haldun, Katip Çelebi, Taşköprülüzade.

Kelamda; Hasan-ı Basri, Ebu Hanife, Eş’ari, Matu-ridi, İbn-i Hazm, Gazzali, Fahrettin Razi, İbn-i Teymi-ye, Cürcani, Taftazani.

Felsefede; Kindi, Farabi, İbn-i Miskeveyh, İbn-i Sina, İbn-i Bacce, İbn-i Tufeyl, İbn-i Rüşd, Sühreverdi el-Maktul, Molla Sadra.

Tasavvufta; Cüneyd-i Bağdadi, Bayezid-i Bistami, Kuşeyri el Nişaburî, Muhyiddin İbn-i Arabi, Mevlana Celaleddin-i Rumi.

Son Dönem Müslüman Bilim Adamlarımız arasın-da da şu isimler sayılabilir: Salih Zeki, Abdus Selam, Ahmet Yüksel Özemre, Osman Bakar, Fuat Sezgin.

Batı bilim geleneğinin İslam’a neler borçlu olduğunu anlamak için Jean Jacques Rousseau’nun (Jan Jak Ruso) şu sözlerine bakmak yeterlidir: “Bugün aydın bir hayat yaşayan bu dünyanın insanları birkaç yüzyıl önce ca-

27 Yasin suresi, 38. ayet.İslam Bilim ve Teknoloji Müzesi / İstanbul

Prof. Dr. Fuat Sezgin

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİ

20

Page 21: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

hillikten dolayı çok kötü bir durumdaydılar. Cehaletten daha kötü birtakım belirsiz bilimsel kav-ramlar zorbalıkla bilgi tahtına oturdu ve neredeyse kaldırılamayacak engelleri bilginin önüne koydu. İnsanları doğru yola tekrar getirmek için bir devrime ihtiyaç vardı. Maalesef bu devrim hiç umulmayacak bir yöreden geldi. Nihayet bilimlerin aramızda tekrar doğmasına sebep olan, Müslümanlardı.”28

İslami ilimlerin Batı’ya aktarılmasında Akdeniz’in bir Müslüman gölü hâline gelmesi ve yoğun ticari faaliyetler önemli rol oynamıştır. Bu ilim transferi, Avrupa’daki Reform ve Rönesans faali-yetlerine kaynaklık etmiştir.

4. İLİM TASNİFLERİİslam düşüncesinde ilimler tasnifi ilk olarak Cabir b. Hayyan’a

(ö.200/815) nispet edilen Kitabu’l-Hudud adlı bir risalede görü-lür. Bu risalede ilimler öncelikle ölüm ötesi hayata hizmet edenler ile ölüm öncesi hayata hizmet edenler olarak ikiye ayrılır. Birinci-lere din ilmi, ikincilere ise dünya ilmi adı verilir. Din ilimleri şeri ilimler ve akli ilimler olarak ikiye ayrılır. Şeri ilimler kapsamına zahir ve batın adı altında bilinen dini ilimler, akli ilimler kapsamı-na da çeşitli dallarıyla felsefi ilimler girer. Dünya ilmi ise değerli ve değersiz olarak ikiye ayrılır: Değerli ilim kapsamına sanatlar, değersiz ilim kapsamına ise zanaatlar girer.

28 Alparslan Açıkgenç, İslam Medeniyetinde Bilgi ve Bilim, s.115.

Cabir b. Hayyan’ın temsili resmi

Cabir b. Hayyan’ın İlimler Tasnifi

Ölüm ötesi hayata hizmet edenler(Din ilmi)

Şeri ilimler

Zahiri ilimler

Batıni ilimler

Felsefi ilimler

Sanatlar Zanaatlar

Akli ilimler Değerli ilimler Değersiz ilimler

Ölüm öncesi hayata hizmet edenler(Dünya ilmi)

21

1. ÜNİTE

Page 22: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Sistematik bir şekilde bilgi konusunda yazarak bilginin kaynakları meselesini değerlendiren ve ilk defa bir bilgi teorisi ortaya koyan İslam âliminin İmam Maturidi (ö. 333/944) olduğu kabul edilmektedir.29 Onun bilgiyle alakalı değerlendirmeleri, daha sonraki çalışmalara öncülük etmiştir. İmam Maturidi’ye göre bilginin kaynakları salim duyular, haber-i resul ve selim akıldır. Bu kay-naklardan her biri ayrı ayrı değerlidir. Çünkü herhangi birisiyle elde edilenleri, diğerleri vasıtasıyla elde etme imkânı yoktur.

İmam Maturidi, genel anlamda süje-obje (özne-nesne) ilişkisi olarak tarif edilen bilgiyi iki başlık al-tında ele almaktadır: İlahi bilgi ve beşerî bilgi. Şayet süje-obje ilişkisi doğrudan olursa ve obje süjeye biz-zat açılırsa (tecelli ederse) orada ilim söz konusudur ve bu bilgi ilahi bilgidir. Süje ile obje ilişkisi doğru-dan değil de bir vasıta veya zihni faaliyet neticesinde tecelli ederse orada ilim değil; fıkh, irfan, ikan gibi is-tidlali bilgi söz konusudur ve bu bilgi beşerî bilgidir.30

İmam Maturidi’ye göre bilgi, bir başka açıdan yine iki kısımda incelenir: Dinî bilgi ve genel bilgi. İmam Maturidi’nin anlayışında bu iki bilgi türü birbirini tamamlayan alanlar olarak görül-müştür. Ona göre genel bilgi, dinî bilginin de dayanak noktasını oluşturmaktadır. Çünkü öncelikle eşyanın hakikatinin ve dış dünyanın varlığı ortaya konulmalıdır ki yaratılış, alemin hudusu, ahiret vb. birçok konu ve inanç esasları incelenebilsin ve değerlendirilebilsin.31

1- Görünen alemdeki genel bilgilere duyular vasıtasıyla ulaşılır.

2- İmam Maturidi’ye göre duyulara dayanan bilgiler açık olması ve kolay anlaşılması yanında delillendirilmesi bakımından da en basit bilgilerdir.

3- Gayb alemindeki bilgilere ise akıl ve haber yoluyla ulaşılır.

4- Akla ve habere dayanan bilgileri anlamak ve kabul etmek ise daha zordur.32 İmam Maturidi’de dini bilgi sisteminin temeli, insanın aklını kullanıp dış dünya ve kendi nefsi üzerinde düşünmesi, akıl yürüterek Allah’ın varlığını bilmesi gerektiği esasına dayanmaktadır.33

İslam düşünce tarihinde gerçek anlamda kapsamlı bir ilimler tasnifi sayılabilecek ilk çalışma Farabi’nin İhsau’l-ulum adındaki müstakil telifidir. Farabi, felsefi ilimlerin geleneksel tasnifini ko-ruyarak ilimleri teorik ve pratik olarak ikiye ayırmış; metafizik, matematik ve fen ilimlerini teorik kısma; ahlak, ev idaresi, siyaset, fıkıh ve kelamı da pratik ilimlere dahil etmiştir. İlimleri daha çok kalp/keşf merkezli olarak tasnife çalışan Gazalî’de (d.1058 - ö.1111) dinî bilginin önceliği ve ilim-lere ahlaki bir temel kurma düşüncesi bariz şekilde görülür. Onun için her iki düşünürün bilgide metot anlayışını ilimler tasnifinde görebilmek mümkündür.34

29 Hanifi Özcan, Matüridi’de Bilgi Problemi, s. 23.30 Hanifi Özcan, Matüridi’de Bilgi Problemi, s. 41.31 Hanifi Özcan, Matüridi’de Bilgi Problemi, s. 20-21.32 Hanifi Özcan, Matüridi’de Bilgi Problemi, s. 135.33 Hanifi Özcan, Matüridi’de Bilgi Problemi, s. 138.34 bk. Osman Bakar, “İslam Düşüncesinde İlimlerin Tasnifi”, Sosyoloji Dergisi, 3. Dizi, 22. Sayı. Yıl. 2011. s. 547.

İmam-ı Maturidi’nin, Özbekistan – Semerkand’da bulunan kabri.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİ

22

Page 23: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

İmam Gazali’nin ilim tasnifinde ahiret yurdu esas alınmıştır. Bu sebeple de o, ilimleri önce farz-ı ayn (inanç esasları, ilmihal gibi yani herkesin bilmesi gereken ilimler) ve farz-ı kifaye (Müs-lümanlardan bir kısmının bilmesi gereken ilimler) olmak üzere ikiye ayırır. Farz-ı ayın ilimlerin farziyeti sorumlulukla başlar. Yani zekâtla sorumlu olan kimselerin zekât ilmini; hacla sorumlu olan insanların hac ilmini bilmesi farzdır. Bir öğretmenin öğretmenliğin ilmini; bir öğrencinin de öğrenciliğin ilmini bilmesi farzdır. Kişiye lazım olmayan bilgi farz değildir. Terkedilmesi ge-reken yasaklarla ilgili de durum aynıdır. Lüzumlu değilse bir insanın bütün haramları öğrenmesi gerekmez. İtikadi ve kalbi ilimlere gelince kişinin içinde doğacak şüpheleri giderecek kadar ilim edinmesi farzdır. Farz-ı kifaye ilimler yani herkese lazım olmayan ilimler de kendi içinde şeri ve şeri olmayan diye ikiye ayrılır:

Farabi'nin İlimler Tasnifi

Teorik ilimler Pratik ilimler

Matematik Metafizik Ahlak Ev idaresi Siyaset Fıkıh KelamFenilimleri

Gazali'nin İlimler Tasnifi

Farz-ı Ayn İlimler Farz-ı Kifaye İlimler

Şeri ilimler

Mahmud(Övülen)

Mezmum(Yerilen)

Mübah

Şeri olmayan ilimler

23

1. ÜNİTE

Page 24: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

a. Şeri ilimler ki ancak peygamberlerden öğrenilir.

b. Şeri olmayan ilimler ki bu da kendi içerisinde üçe ayrılır: Mahmud (övülen) ilimler, mez-mum (yerilen) ilimler (sihir, büyü gibi), ve mübah ilimler (tarih, şiir gibi).

Son olarak Endülüslü meşhur fakih İbn-i Hazm’ın Risalet-ü Meratibi’l-Ulum adlı eserini de bu-rada zikredebiliriz. İbn-i Hazm’a göre ilimler belirli bir “millete (dine)” veya “ümmete” ait ilimler ile her ümmetin katılımıyla gelişen ve bu anlamda evrensel olan ilimler şeklinde ikiye ayrılır.35

35 bk. Ömer Türker, “İslam Düşüncesinde İlimler Tasnifi”, Sosyoloji Dergisi, 3. Dizi, 22. Sayı. Yıl. 2011. s. 547.

İslam Bilim ve Teknoloji Müzesi’nden / İstanbul

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİ

24

Page 25: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM

A. Aşağıdaki soruları cevaplayınız.

1. Bilgi ne demektir?

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

2. İslam âlimlerine göre bilginin kaynakları nelerdir?

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

3. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) ilmi nafile ibadetten üstün tutma nedenini açıklayınız.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

4. Bilgisizce yapılan ibadet ne kadar anlamlı ve değerlidir? Kısaca yazınız.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

5. “İslam dünya görüşünde ahlak ve din kavramları iç içe geçmiştir.” sözünü açıklayınız.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

6. İmam Gazali’nin ilim tasnifinde öne çıkan unsurlar nelerdir? Kısaca yazınız.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

B. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle doldurunuz.

(ilim, akıl, vukuf, erdemli bilginler, nazariye, İhsau’l-Ulum)

1. Bilgiyi tahsil eden kişinin, yöneldiği konuyu bütün yönleri ve alanlarıyla tam olarak kavra-masına ……………… denir.

2. İslam âlimlerine göre bilginin kaynağı üçtür. Doğru haber, ..................... ve sıhhatli duyu organları.

3. ……………… kelimesi ilimler tarihi boyunca “belli bir alana ait sistemli bilgi birikimini ifade eden disiplin” manasında, bilimle aynı anlamda kullanılmıştır.

4. Zihnini doğru bilgilerle, kalbini Allah’a karşı saygı ve sorumluluk bilinciyle ve hayatını ha-yırlı amellerle donatanlar…………................................................……’dir.

5. Gerçek anlamda bir ilimler tasnifi sayılabilecek ilk çalışma Farabi’nin ………..........……… adındaki müstakil telifidir.

25

1. ÜNİTE

Page 26: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

C. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru cevaplarını işaretleyiniz.

1. Bilgiyi tahsil eden kişinin yöneldiği konunun bütün yönleri ve alanlarında derinleşip uzman-laşmasına ne ad verilir?

A) İhata B) Vukuf C) Rüsuh D) Zan E) Vehim

2. Bilgide kesinliği ifade etmek için kullanılan terim hangisidir?

A) Şek B) Yakin C)Vehim D) Cehl E) Zan

3. Hz. Peygamber’in (s.a.v.), “Nafile ibadetten daha hayırlıdır.” dediği kavram aşağıdakilerden hangisidir?

A) Zikir B) Dua C) Kurban D) İlim E) Zekât

D. Aşağıda verilen bilgilerden doğru olanı (D) ile yanlış olanı (Y) ile işaretleyiniz.

1. (.....) Orta Çağ’da Batı dünyası kilise baskısıyla bilimde büyük bir duraklama içindeyken İslam dünyasında çok önemli bilimsel gelişmeler görülmüştür.

2. (.....) Felsefenin disiplinlerinden epistemoloji, güzellik felsefesi anlamındadır.

3. (.....) Felsefe kelimesi köken olarak İtalyancadır.

4. (.....) Davranış ve uygulama planında somutlaşmayan bilginin insana faydası olmayacaktır.

5. (.....) XIX. yy. aynı zamanda bilimlerin felsefeden ayrıldığı bir yüzyıl olmuştur.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİ

26

Page 27: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE

FEN BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ

2. ÜNİTE

HAZIRLIK ÇALIŞMALARI1. Müslüman fakihler fethettikleri yerlerdeki kültürlere ve inanışlara nasıl yaklaşmışlardır? Araştırınız.2. İslam bilginlerinin astronomi ilmine duydukları ilgi ile ibadetlerle ilgili pratik ihtiyaçları arasında nasıl bir ilişki vardır? Açıklayınız.3. Orta Çağ’da Müslüman bilginlerin fen ilimlerinde zirveye ulaşmalarında İslam’ın ilme verdiği önem ne kadar etkili olmuştur? Araştırıp sınıf ortamında değerlendiriniz.4. Her ne kadar hekim olarak ün yapmışsa da matematik, astronomi, felsefe, fizik, kimya, jeoloji, şiir ve müzik alanlarında da ciddi eserler veren Müslüman âlim İbn-i Sina’nın hayatını, ilmî seviyesini, verdiği eserleri araştırınız. Sınıf ortamında arkadaşlarınızı bilgilendiriniz. Sizlerin içinden de böyle âlimler çıkabilmesi için yapmanız gerekenleri tartışınız.

27

Page 28: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Hz. Muhammed’in (s.a.v.) vefatından sonra Müslüman öncüler kendilerine emanet olarak bırakılan Kur’an ve sünnet mirasını önce Arap Yarımadası’nın kuzeyine Suriye’ye, sonra Orta Asya’ya ve Kuzey Afrika’ya doğru olağanüstü bir hızla taşıdılar. Bu yayılmanın etkisi, Bizans İmparatorluğu ile İran’daki Sasani Devleti’nde bile derinden hissedildi ve uzun mücadelelerden bıkmış, yorulmuş halk ile Müslüman elçilerin kucaklaşmasını sağladı. MS 750’ye gelindiğinde Müslümanlar, İspanya’dan İndüs’e kadar uzanan bir imparatorluğa sahipti ve İslam medeniyetinin tüm incelikleri toplumsal hayatın içinde kök salmaya başlamıştı.

Müslüman fatihler fethettikleri yerlerde-ki yerel kültürlere hoşgörüyle yaklaştılar. Bu birikimi kendi süzgeçlerinden geçirerek ye-rel sanat ve kültürel değerlerin yaşamasına, yeniden üretilmesine ve gelecek nesillere aktarılmasına katkıda bulundular. Müslü-manlar, bu kültürel zenginliklerin yanında, Makedonya’dan Hint coğrafyasına kadar yayılmış Helenistik döneme ait Yunan me-deniyeti ile İran’daki Sasani medeniyetinin bilimsel mirasıyla buluştular. Yayılma devri neticelendikten sonra İslam kültüründe Altın Çağ başladı.

el-Memun, 813’te tahta geçti ve Bağdat’ta Beytü’l-Hikme’yi (Hikmet Evi) kurdu. Burada, çoğu Süryani birçok çevirmeni bir araya topladı. Müslüman âlimlerin, antik dönem eserlerindeki ast-ronomi bilgilerinin doğruluğunu kontrol edebilmesi için rasathaneler kurdu. Böylece el-Memun ile İslam coğrafyasında kültürel canlanış başlamış oldu. Batlamyus’un vefatından sonra yaklaşık olarak 650–700 yıldır üzerine hiçbir çalışmanın yapılmadığı aritmetik, geometri, astronomi ve botanik gibi fen bilimleri İslam dünyasında Beytü’l-Hikme ile yeniden canlanmaktaydı.

Beytü’l-Hikme’de, Yunan fen bilimlerine ait eserlerin tercümesi dışında çok çeşitli alanlarda çalışmalar yapıldı. Buradaki fen bilimcileri arasında ilk ve en etkili olanlardan birisi, “ilk İslam filozofu” olarak da anılan Ebu Yusuf el-Kindi (801-873) idi.

el-Kindi, kendisini felsefeyle sınırlamadı. Fen bilimlerinin çeşitli dallarıyla da ilgilen-di. Zamanının bütün ilimlerini çok iyi bilen, özellikle fizikteki hizmetleriyle yüzyıllar boyu ilim dünyasına kendini kabul ettiren Kindi, ilimlere birçok yenilikler getirdi. Astronomi, fizik, kimya, tıp, matematik, felsefe, coğrafya ve musikinin ilerlemesinde büyük hizmetleri oldu. Beytü’l-Hikme’nin iç avlusunun yeniden çizimi.

BİLGİ KUTUSU

İslam fen bilimlerinin tarihsel seyri içinde öne çıkan iki yönü vardır: İlki başka medeni-yet havzalarının kültür ve tarih içinde oluş-turdukları birikimleriyle etkileşim sonucu dışarıdan alınan fikirlerdir. Diğeri ise fen bilimine ait bilgi birikimine Müslümanların içeriden yaptıkları katkılardır.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE FEN BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ

28

Page 29: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Açıların pergelle ölçülmesini geo-metriye ilk getiren Kindi’dir. Önemli çalışmalarıyla tıp ilmine ciddi mesa-feler katettirmiş, bu ilmi Avrupa’ya öğreten sayılı doktorlar arasında yer almıştır. Matematiği yalnız fiziğe de-ğil, tıbba da tatbik etmeyi düşündü. Mesela bileşik ilaçlar teorisindeki uy-gulaması bu denemelerinden sadece biridir. Hastalığın şiddet ve tabiatıyla ilaçların dozajları arasında geometrik bir oran kurulabileceğini ve ilaçların etkisinin ölçülebileceğini tespit ederek tıp biliminde önemli bir çığır açmıştır.

Kindi’nin fizikteki hizmetleri de asırlarca kendinden söz ettirecek ka-dar büyüktür. Çekim ve düşme kanun-larıyla ilgili deneyler yapmış, sıvıların özgül ağırlıklarını hesaplamıştır.

Kindi optikle etraflı bir şekilde uğ-raşmıştır. Optikle ilgili eserlerinde şu konulara yer vermiştir:

1. Işığın düz hat boyunca yayılması.

2. Doğrudan doğruya görme.

3. Ayna vasıtasıyla görme.

4. Mesafe ve görüş açısının görme üzerindeki etkisi ve görme hataları.

Kindi, hava tahmin çalışmaları yap-mış, müzikte notalardan bahseden ilk kişi olmuştur. Ortaya koyduğu bu ça-lışmalar, onun 12 dahi arasında göste-rilmesine sebep olmuştur.

1. Astronomi

Günümüzdeki tanımıyla astronomi Güneş, Ay, yıldızlar gibi Dünya dışı tüm gök cisimlerinin kökenlerini, geçirdikleri değişimleri, fiziksel ve kimyasal özelliklerini inceleyen bilim dalıdır.

BİLGİ KUTUSU

Kindi: İlk şifre kırıcı Herhangi bir verinin istenmeyen şahısların

eline geçmesini önlemek için tarihin erken dönemlerinden bugüne dek pek çok yöntem denendi. Bu metodların icadı ve uygulanması kriptografi (Yunancada kryptos: gizli, graphy: yazma) olarak adlandırılır. Mısır’da bulunan Eski Krallık Dönemi’ne (MÖ 2700 – MÖ 2100 yılları arası) ait hiyeroglifler ile Mezopotamya’da bulunan bazı kil tabletleri kriptografinin ilk bilinen örnekleridir.

MS 850 yıllarında Ebu Yusuf Yakub İbn-i İshak el-Kindi, ‘Şifrelenmiş Metinlerin Çözümlenmesi’ adlı eserinde şifrelerin çözümlenmesi için frekans analizi yöntemlerini göstererek bilinen bütün şifreleme yöntemlerini kırılabilir hâle getirdi. El-Kindi’nin analiz yöntemleri çok uzun yıllar boyunca kullanıldı. Hatta İkinci Dünya Savaşı’nda üretilen Enigma makinasında temelde frekans analizi yöntemi kullanıldı.

Kindi’nin “A Manuscript on Deciphering Cryptographic Messages” adlı eserinden şifre

kırma şeması.

29

2. ÜNİTE

Page 30: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Müslümanlar açısından bakıldığında astronomi ilminin pratik faydaları şu şekilde sıralanabilir:

1) Kıble yönünün tayini.

2) Namaz vakitlerinin belirlenmesi.

3) Kara ve denizde gidilecek yönlerin tespiti.

4) Ziraat işlerinin zamanlanması.

5) Ramazan ve Kurban Bayramı günlerinin belirlenmesi.

Genel olarak Müslümanlar astronomi bilimlerine “İlmü’l-Hey’e”, “İlmü’l-Eflak” ve “İlmü’n-Nucûm” adlarını vermişlerdir. Bu isimlerin tamamı kendisinden önce gelen astronomi geleneğin-den ayrılmak için konulmuştur. Özellikle astrolojinin kullanım şeklinin klasik astronomi gelene-ğinden ayrılması istendiğinden yeniden adlandırma yoluna gidilmiştir. Astrolojide gök cisimlerinin insanları ve olayları etkilediğine inanılarak bilgi edinilmeye çalışılır. Bu yüzden astroloji, yıldız falcılığı olarak da bilinir.

Müslümanların astronomiye ilgisi Emevi halifesi Abdülmelik (685-705) zamanında başlamış, Abbasi halifelerinden Memun (813-833) zamanında tercüme faaliyetleriyle hızlanmıştır. Kısa za-manda pek çok astronomi bilgini yetişmiştir. Bu konuda yeni keşifler yapılmış ve eserler verilmiş-tir. İlk devir astronomi bilginlerinin en meşhurları Ebû Sehl b. Nevbaht ve Maşaallah b. Eseri’dir. Bağdat şehrinin kuruluşundaki astronomik hesaplamaları onlar yapmıştır. Abbasi Devleti’nin ilk resmî astronomi bilgini ise Muhammed el-Fezari’dir (?-806).

Rasathanelerin kurulması, Cordoba’da (İspanya) 400.000 ciltlik bir kütüphanenin inşası, Bağdat’ta Beytü’l-Hikme ile Kahire’de Darü’l-‘İlm’in açılması, Yunan astronomi eserlerinin gelmesi ve niha-yet İslam matematiğindeki ilerlemeler İslam astronomisinin gelişmesi için gerekli araçlar ve maddi imkânlar hazırlamıştır.

Astrolojinin İslam dünyasındaki seyrine baktığımızda altı çizilmesi gereken nokta, gökyüzün-deki cisimlerin hareketi ile ilgilenen Müslümanlar içinde çok azının astrolojiye zaman ayırmış olmasıdır. Müslüman astronomların çalışmaları, Yunanlılardan alınan bilgiyi falcılığa uygulamak-tan ziyade yeni gözlem araçları ile astronomik tablolar oluşturmaya ve matematikteki becerilerini kehanetten çok gezegen hareketlerindeki incelikleri anlamaya yönelmiştir.

Ebu Cafer Mahmud bin Musa el-harezmi

IX. yy. başında yaşamış astronomlar arasında en önemlilerden birisi, Ebu Cafer Mahmud bin Musa el-harezmi’ydi (780-850). Harezmi’nin bilim dünyasına asıl katkısı matematik alanında olmakla birlikte kendisi astronomiyle de ilgilenmiştir. Batlamyus’un ünlü eseri Almagest’i iyi bil-mekteydi. Gezegen ve yıldızların gelecekteki yerlerini gösteren bir dizi zîc (astronomi cetvelleri) hazırladı. Zîc el-Sindhind adındaki bu zîc, Bağdat’a gelmiş olan Hindu astronomi cetvellerine (siddhanta) dayanmaktaydı. Batlamyus’un orijinal astronomi cetvellerinin etkisi altında hazırlan-mış olan bu zîc, tam olarak günümüze gelebilmiş ilk İslam astronomi çalışmasıdır.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE FEN BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ

30

Page 31: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

el-Harezmi, Yunan usturlabı hakkında da yazdı. Ustur-lap daha sonra İslam astronomisinin en önemli ölçüm aleti hâline gelecektir. Usturlap, pirinçten yapılmış yassı ve daire şeklinde bir alettir. Ortasında, coğrafi konumların ve şehir ko-numlarının matematiksel olarak hesaplanıp gösterge çizgilerine kazınmış olduğu bir disk vardır. Bu disk, bir taşıyıcı çerçeve içinde döner. Bu çerçevenin bir yüzünde ince pirinç parçaların-dan yapılmış bir çember bulunmakta ve bu parçaların ucundaki noktalar yıldızları temsil etmektedir. İçteki diski döndürerek gök cisimlerinin doğuş ve batış zamanlarını bulmak ve birçok astronomi olayının ne zaman meydana geleceğini belirlemek mümkündür.

Taşıyıcı çerçevenin diğer yüzünde ıskalalar ve bir de nişangâh vardır. Bu nişangâh yardımıyla aleti kullanan kişi, gök cisminin yüksekliğini belirleyebilmekte ve aleti yatay şekilde tutarak, cismin azimutunu (coğrafi Kuzey’e göre ölçülen ufuk çizgisi üzerindeki konumunu) ölçebilir. Bu bakımdan usturlap, gök-yüzünü iki boyut üzerinde görselleştiren çok kullanışlı bir he-sap makinesi olarak düşünülebilir. Gökteki konumları ölçmede yükseklik ve azimutu kullanan bu yöntem, İslam astronomisine has bir sistemdir. Astronomların hâlâ kullanmaya devam ettiği azimut kelimesi Arapça kökenlidir.

Ebu’l -Abbas el-Fergani

Bağdat’ta çalışmış olan ilk astronomlardan bir diğeri Ebu’l-Abbas el-Fergani’ydi (?-861’den sonra). Cevamu İlmi’n-Nucum ve Usulu’l-Harekat es-Semaviyye adlı kitabında, usturlabın yıl-dız hareketlerini gösteren çizimlerde kullanılan matematiksel teorinin ayrıntılarını vermiştir. Aynı zamanda o dönemde kullanılan usturlapların merkezindeki diskin yanlış yapılan yay çizimlerini düzeltmiştir. el-Fergani, astronomi konusunda içerik bakımından genel bir kitap yazdı. Bu eseri, bilim tarihinde çok önemli bir yer edindi. Çünkü Batlamyus astronomisini bütün ayrıntılarıyla birlikte Arapça olarak açıklamaktaydı. İyi düzenlenmiş, sade ve açık bir metne sahip bu kitap hem İslam coğrafyasında hem de Avrupa genelinde çok uzun süre kullanılmıştır.1

Sabit bin Kurra

el-Fergani ile aynı dönemlerde matematiksel astronomi üzerine çalışma yapan bir başka fen bilimcisi, Beytü’l-Hikme’de görev yapan astronom ve matematikçi Sabit bin Kurra’dır (821-901). Gençliğinde, doğum yeri olan Urfa’da sarraflık yapmıştır. Bağdatlı ilk dönem İslam matematikçi-lerinden İbn-i Şakir, onun matematik yeteneğinden etkilenerek İbn-i Kurra’yı Bağdat’a gitmeye ikna etmiştir.

1 el-Ferganî, Astronominin Özeti ve Göğün Hareketlerinin Esasları, çev. Yavuz Unat, Harvard University, Islamic sources III.

Harezmi, gezegen ve yıldızların gelecek-teki yerlerini gösteren bir dizi zîc (astro-

nomi cetvelleri) hazırladı.

Usturlap, İslam astronomisinin en önemli ölçüm aletidir.

31

2. ÜNİTE

Page 32: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

İbn-i Kurra, Bağdat’ta güneş saati hakkında çalıştı. Güneş’in gökteki görünür hareketini konu alan ince he-sapların olduğu bir çalışma yaptı. Bu çalışmasında özel-likle Güneş’in yılın değişik zamanlarındaki hızlı ve ya-vaş hareketine işaret etti. Güneş’in yörüngesinde o güne kadar bilinmeyen bir hareket olduğu sonucuna vardı. Ekinokslar her 4000 yılda bir defa gökte küçük bir çem-ber çizer. Aynı dönmekte olan bir topacın durmaya yakın yaptığı yalpalama hareketi gibi ekliptik titrer. Bu hareket, titreme (trepidasyon) olarak bilinir. Müslüman astronom-lar tarafından keşfedilen bu hareket Orta Çağ boyunca sadece İslam dünyasında değil, Batı’da da yapılan bütün astronomi cetvellerini önemli ölçüde etkilemiştir.

Ebu Abdullah el-Battani

İlk İslam astronomları arasında en büyüğü ve hak-lı olarak en tanınmış olanı şüphesiz Ebu Abdullah el-Battani (858-929) dir. el-Battani, astronomi gözlem-lerini bugünkü Halep’in 160 km. doğusunda yer alan, Fırat Nehri kıyısındaki el-Rakka’da yaptı. Güneş ve Ay tutulmaları ile gezegen hareketlerini gözlemledi. Ancak asıl şöhreti, Kitab’el-Zîc (Astronomi Cetvelleri Kitabı) adlı eserine dayanmaktadır. Battani’nin yaptığı ve ast-ronomik ölçümlerde kullanılan aletler şu şekilde sırala-nabilir:

1) Zat el-halak: “Halkalı araç” anlamına gelen zat el-halak, gök cisimlerinin enlem ve boylamlarının bu-lunmasında kullanılan ufuksal koordinat sistemidir. “Yu-murta” adıyla da bilinir.

2) Duvar kadranı: Dörtte bir daire şeklinde olup gözlem yapmak için kullanılmış en eski alet-lerdendir. Rasathanelerin duvarına sabitlenerek kullanılan büyük şekli “libne” olarak adlandırılır. Taşınabilir boyutlarda olanlarına ise “zat el-rub (ruba tahtası)” denmiştir.

3) Zat el-şubeteyn: “Cetvelli araç” anlamına gelen bu alet daha sonra “turquetum” olarak adlan-dırılmıştır. Meridyen düzlemini tespit etmek ve her yönde yükseklik ölçmek için kullanılmıştır.

Battani’nin gezegenlerin, Güneş ve Ay’ın hareketleriyle ilgili bilgisinin çok iyi olduğu hatta Güneş ve Ay’ın görünür çaplarında yıl boyunca meydana gelen değişiklikleri ölçmede kendisinden önce gelen bütün astronomlarından daha başarılı olduğu bilinmektedir. Battani, güneş yılını ilk defa 365 gün 5 saat 46 dakika 24 saniye olarak gerçeğe çok yakın bir değerle hesaplamıştır.

Sabit bin Kurra

el-Battani’nin yaptığı Libne (duvar kadranı) isimli astronomi aracı

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE FEN BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ

32

Page 33: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Ebu’l-Vefa el-Buzcani

IX. yy.’ın başlarında Bağdat’ın kurulmasından sonra Beytü’l-Hikme etrafında gelişen matematik ve astronomi ekolünün son büyük temsilci-si, İranlı Ebu’l-Vefa el-Buzcani’dir (940-998). Buzcan şehrinde doğan el-Buzcani önce matematikle uğraştı. Sonra kendinden önceki geleneğe uyarak bir astronomi ders kitabı yazdı. Bu eser matematik açısından ek-siksizdi. el-Buzcani’nin matematiği, astronomi problemlerine zarif ve açık çözümler getirdi.

İbnü’l-Heysem

Büyük İslam fizikçisi İbnü’l-Heysem (965-1038), düzensiz gezegen hareketlerini düzenli şe-kilde açıklamak için Dünya’nın evrenin merkezindeki konumunu kaydıran Batlamyus’a bazı iti-razlar getirmiştir. İbnü’l-Heysem, Batlamyus’un Dünya merkezli evren modelini geliştirerek onun tutarsızlığına dikkat çekmiştir. Heysem’in bu tespiti, astronomide yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur.

Ebu’l-Hüseyn es-Sufi

Müslüman astronomlar genellikle gezegen hareketlerinin incelenmesine ağırlık verirken İranlı Ebu’l-Hüseyn es-Sufi (903-986) yıldız gözlemleri ve yıldızlar verdiği isimlerle şöhret kazanmış-tır. Es-Sufi’nin Kitab Suver el-Kevakib el-Sabite (Takımyıldızlar Kitabı) eseri, tüm astronomi tari-hinin klasik eserleri arasında yerini almıştır.

Bu eser daha sonra Batı dünyasına geçti. Yazarının ismi Latinceye Azophi olarak tercüme edildi ve çalışmalarına birçok Avrupalı astronom tarafından atıfta bulunuldu. Es-Sufi, bu kataloğa kendi dakik gözlemlerinden elde ettiği bilgileri de ekledi. İncelediği takım yıldızları teker teker ele aldı. Her bir yıldızın konumu-nu, kadirini (parlaklığını) ve rengini kaydetti. Eserde bütün yıldızların konum-larını ve parlaklığını gös-teren bir de cetvel vardı. Burada yıldızlara verilen Arapça isimlerin önemli bir kısmı günümüzde hâlâ kullanılmaktadır (Örneğin Aldebaran, Altair, Betelge-use ve Rigel). Es-Sufi’nin büyük bir ihtiyacı karşıla-yan bu kitabı, Müslüman ve Batılı astronomlar tara-fından nesiller boyu kulla-nıldı.

Ebu’l-Vefa el-Buzcani

Es-Sufi’nin Kitab Suver el-Kevakib el-Sabite adlı eserinden yıldız takımları.

33

2. ÜNİTE

Page 34: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

el-Biruni

Harezm’de doğan el-Biruni (973-1048), fen bilimleriyle uğraşmaya çok erken yaşta başladı. Henüz on yedi yaşındayken bir kad-ranı yarımşar derecelik açılarla bölümlendirdi. Bu aletle Güneş’in meridyen yüksekliklerini ölçtü. el-Biruni daha çok astronomi temelli coğrafya ile ilgilendi. Yeryüzündeki yerlerin boylamlarını belirlemek için tutulmaları kul-landı ve gözlemleri sonucunda bir meridyen derecesinin uzunluğunu ölçtü.

el-Biruni’nin tek ilgi alanı astronomi değil-di; matematik, coğrafya, optik, ilaçlar, kıymet-li taşlar ve astroloji konusunda da yazdı. Son derece verimli bir yazardı. Eserlerinin toplamı on üç bin sayfaya ulaşmıştı. Sadık bir Müslüman olan el-Biruni’nin namaz vakitlerini tayin etmek için bir alet yaptığı da söylenmektedir.

Ebu’l-Hasan ibn-i Yunus

X. yy.’ın sonunda, İslam astronomlarının en önemlilerinden biri olan Ebu’l-Hasan ibn-i Yunus’u (?-1009) görmekteyiz. Halifeler döneminde, 977’den 1003’e kadar astronomi gözlemleri yaptı. Gözlemlerinde, çeşitli aletler yanında çapı yaklaşık 1,4 metre olan bakır bir usturlap da kul-lanmıştır. Ayrıca dokuz halkası olan, zamanın teknolojisinin geldiği noktayı göstermesi açısından dikkate değer, yaklaşık bir ton ağırlığındaki dev bir zat el-halak vardı ki bu alet, “at sırtında bir adamın içinden geçebileceği kadar” genişti.

İbn-i Yunus, şöhretini el-Zic el-Hakîmî el-Kebir (el-Hakimin Büyük Astronomi Cetvelleri) adlı eserine borçludur. Bu eser, ismini Halife el-Hakim’den almıştır. 81 alt bölümden meydana ge-len bu zicde gözlem değerlerini veren matematik cetvelleri son derece iyi hazırlanmıştır. İbn-i Yunus’un bir diğer temel çalışması namaz vakitlerinin astronomiye dayanarak tayin edilmesidir. İbn-i Yunus’un sağlam matematik temellerine oturtulmuş olan cetvelleri mükemmel olduğu kadar geniş kapsamlıydı. Güneş’in yıl boyunca aldığı konumlarla ilgili 10.000 kayıt içermekteydi. Bu cetveller o kadar mükemmeldi ki Kahire’de XIX. yy.’a kadar kullanıldılar.

Ebu İshak ez-Zerkali

Toledo’da zanaatkar bir ailede doğan Ebu İshak ez-Zerkali (1029-1087) İslam coğrafyasının batısında, Endülüs’te yaşamış en ünlü astronomdu. Ez-Zerkali, astronomi aletleri ve saatler yaptı. Ancak şöhretini Toledo Cetvelleri adıyla tanınan zicine borçludur.2 Oldukça karmaşık yapıdaki bu saatlerin bazısı, Ay’ın hareketlerini ve evrelerini bile göstermekteydi. Bu aletler Toledo’da imal edilmişti. Toledo 1133 yılında Hristiyanlar tarafından ele geçirildikten sonra VII. Alfonso, nasıl çalıştıklarını bulmak için bu saatlerin zanaatkâr Hamis ibn-i Zabara tarafından sökülüp parçalarına ayrılmasını emretti. Zabara bunları söktü ama nasıl çalıştıklarını keşfedemediği gibi tekrar birleş-2 José Chabás ve Bernard R. Goldstein, The Alfonsine Tables of Toledo, Archimedes Series Vol. VIII, New Studies in the History and Philosophy of Science and Technology, Kluwer Academic Publishers.

Biruni’nin Ay’ın evrelerine dair çizimi.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE FEN BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ

34

Page 35: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

tirmeyi de başaramadı. Ancak o sırada ez-Zerkali ölmüş ve saatleri imal ederken izlediği yöntemin ayrıntıları da yok olmuştu.

Ömer Hayyam

XI. yy.’ın ünlü, Müslüman astronom ve matematikçilerinden biri de Ömer Hayyam’dır (1048-1131). Hayyam, Batı dünyasında daha çok şairliğiyle ön plana çıkmıştır. Asıl adı Gıyas el-Hayyami olan Ömer Hayyam, memleketi İran, Selçuklu Türklerinin idaresi altındayken doğdu. İran’ın baş-kenti İsfahan’da Melikşah Zîc’ini hazırladı. Maalesef eserinin büyük kısmı kayıptır.

Ebu’l Feth el-Hazini

Gençlik yıllarını ve çalışma hayatını Merv’de geçiren bir diğer astronom da Ebu’l Feth el-Hazini (?-1160)’ydi. Bizanslı olarak doğmuş olan el-Hazini, gençliğinde saray hazinedarının kö-lesiydi. Birinci sınıf bir eğitim görmüş ve İslam fiziğinde kendisine önemli bir yer edinmişti. Ast-ronomide kendi gözlemlerine dayanan ve tutulmalarla ilgili dikkat çekici çalışmalar içeren bir zîc hazırladı. Ayrıca İslam astronomi aletleriyle ilgili bir de kitap yazdı.

Şerafeddin et-Tusi

XII. yy. İslam dünyasının matematikçi ve astronomlarından biri de Şam’da yetişmiş olan Şerafeddin et-Tusi (1135-1213) idi. Et-Tusi “çubuk usturlabı” icat etmesiyle bilin-mektedir. Bu ise derecelendirilmiş bir tahta parçası, bir çekül ve bir çift ipten meydana gelen basit bir aletti. Et-Tusi bu aletle yıldız-ların yüksekliklerini, Mekke ve Kıble’nin yönünü ölçmüştür.

Sevillalı Cabir bin Eflah

XII. yy.’da astronomiye yapılan esas katkılar İslam dünyasının batısındaki ülkelerde, Endülüs ve Fas’ta ortaya çıktı. Sevillalı Cabir bin Eflah (1100-1150), bu şehirde XII. yy.’ın ilk yarısında çalıştı ve şöhretini Islah el-Majesti (Almagest3’in Düzeltilmesi) adlı çalışmasına borçluydu. Bu kitapta Batlamyus’u, özellikle Merkür ve Venüs için verdiği pozisyonlar konusunda eleştirmişti. İbn-i Eflah bu gezegenleri Güneş’in üzerinde bulunduğu kürenin ötesine yerleştirdi. Bu sistem, İs-lam ülkelerinde olduğu kadar Batı’da da geniş ölçüde benimsendi. Almagest’in gezegenlerle ilgili matematiğini de İslam trigonometrisindeki bazı yeni gelişmeler ışığında sadeleştirdi.

İbn-i Rüşd

Bu dönemde yaşamış ve hem İslam coğrafyasında hem de Avrupa’da uzun yıllar etkili olmuş önemli bir fen bilimcisi ise Orta Çağ Avrupası’nda “Commentator” (Yorumcu) olarak tanınan İbn-i Rüşd’dür (1126-1192). Kendisi yetenekli bir fizikçi ve mantıkçı olduğu kadar sağlam bir gözlemci ve teorik astronomdu. İspanya Kurtuba’da (Endülüs/Cordoba) doğan İbn-i Rüşd, çalış-ma hayatının büyük kısmını Fas’ın Marakeş şehrinde geçirdi ve burada öldü.3 Batlamyus’un en tanınmış eseri

ARAŞTIRALIM

Müslüman fen bilimcileri günde beş va-kit yöneldiğimiz Kıble’nin yönünü nasıl ta-yin etmişlerdir?

Araştırarak hazırladığınız sunumu sınıf arkadaşlarınıza anlatınız.

35

2. ÜNİTE

Page 36: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

İbn-i Rüşd, sağlam bir eğitim görmüştü ve fıkıh konusunda ehildi. Ayrıca Sevilla’da kısa bir süre kadılık yaptı. Ancak İbn-i Rüşd’ün mantığa olan ilgisi ve bu konudaki bilgisi, onu fen bilimle-rini incelemeye sevk etti ve tıp konusuna yöneldi. İbn-i Sina’nın Endülüs’te pek popüler olmayan eserinin yerine geçecek kapsamlı bir tıp kitabı yazdı. İbn-i Sina’nın Aristoteles şerhleri üzerinde birçok düzeltme yaptı. Ancak sadece açıklayıcı olmakla yetinmedi ve biçimler(formlar) doktriniy-le bağlantılı olan kendi teorisini geliştirdi.

İbn-i Rüşd’ün Astronomi konusundaki fikirleri de dikkate değerdi. Gezegenler için üç çeşit hareket tanımladı. Bunlar gözün görebildiği, gözlemcinin ancak çok uzun süre bekledikten sonra görebildiği ve üçüncü olarak da ancak teorik ifadelerle tanımlanabilen hareketlerdi. Çalışmalarını, bu sonuncu hareketler yani konunun teorik yönü üzerinde yoğunlaştırdı. Bütün hareketli gök ci-simlerinin düzenli ve düzgün harekete sahip olduğuna kuvvetle inandı.

Uluğ Bey

Astronomi alanındaki çalışmaların İslam dünyasında en verimli olduğu dönem XIV ve XV.’yy. dır. Gelişmelerin merkezinde, Semerkant yakınlarında kurulan rasathaneyi yöneten aynı zamanda hüküm-dar olan Uluğ Bey (1394-1449) vardır.4 Uluğ Bey 1420 yılında Semerkant’ta bir medrese kurdu. Bu kurumun en başta gelen çalışma alanı astronomiydi. Dört yıl sonra bir gözlemevi yaptırdı. Bu üç katlı yapıda dev bir sekstant5 vardı.

Sekstantın yarıçapı 40 metreden fazlaydı ve kendi cinsindeki diğer aletlerle karşılaştırıldığında dünyadaki en büyük astronomi aletiydi. Bu sekstant, Güneş, Ay ve gezegenlerin meridyen üze-rinden geçişlerini gözlemek için kullanılmaktaydı. Alet, yüksek hassasiyet elde etmek gayesiyle büyük boyutlarda imal edilmişti. Bu yaklaşım daha önce kurulan Maraga Rasathanesi’nde kulla-nılmış ve daha sonra Avrupa’ya önemli bir araştırma metodu olarak aktarılmıştır.

Ali Kuşçu

Uluğ Bey’in kurduğu rasathanede çalışmalarını yürüten önemli fen bilimcilerden biri Ali Kuşçu’dur (1403-1474). Kelamcı, matematikçi, astronom, dilci ve müderris olan Ali Kuşçu XV. yy.’ın başlarında Semerkant’ta doğdu. Babası Uluğ Bey’in doğancısı olduğu için Kuşçuzâde, daha sonra da Kuşçu lakabıyla tanındı.4 Zîc-i Uluğ Bey, çev. Mustafa Kaçar ve Atilla Bir, Kültür Bakanlığı Yayınları.5 Sekstant, yerküre üzerinde bulunulan yerin enlemini belirlemek amacıyla, bir gök cismiyle ufuk düzlemi arasındaki açısal mesafeyi ölçmekte kullanılan optik seyir cihazı.

Uluğ Bey’ın kurduğu Semerkant Rasathanesi’nin hassas ölçümlerin yapıldığı sekstantı.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE FEN BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ

36

Page 37: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Ali Kuşçu’yu İstanbul’a davet eden Fatih Sultan Mehmet ona hizmet edecek ve masraflarını karşılayacak adamlar yol-ladı. Şehrin kadısı Hocazâde’nin başkanlığında ulemadan meydana gelen bir heyeti onu karşılamaya gönderdi. Kay-naklara göre Ali Kuşçu ve Hocazâde’nin bulundukları kafi-le Üsküdar’dan İstanbul’a geçmek için gemiye binince Ali Kuşçu ile Hocazâde med ve cezrin (gel-git) sebepleri hak-kında münakaşada bulunmuşlardır. Saraya varınca Fatih, Ali Kuşçu’yu huzuruna kabul edip Hocazâde’yi nasıl bulduğunu sorunca “Acem’de ve Rum’da benzeri yok.” şeklinde cevap-lamış, Fatih ise “Arap’ta da benzeri yoktur.” diye karşılık vermiştir. Ayrıca Ali Kuşçu, İstanbul’a gelirken Fatih’e itha-fen kaleme aldığı el-Muhammediyye fî el-hisâb adlı mate-matik eserini huzurda takdim etmiştir.

Ali Kuşçu’nun gerek İran bölgesinde gerek İstanbul’da yetiştirdiği birçok öğrencisi vardır. Molla Camii diye tanı-nan Nurettin Abdurrahman bunlar arasında sayılabilir. Ali Kuşçu, muasırları Kâdîzâde ve Cemşîd Kâşî gibi âlimlerle karşılaştırıldığında onlar gibi yalnızca belirli bir sahada değil; dil, din, kelam ve riyâzî ilimler gibi pek çok alanda uzman, çok yönlü bir âlim olduğu görülür.6

Takiyyüddin

Sultan IV. Murat’ın kurdurduğu İstanbul Rasathanesi’ni devrin meşhur astronomu Takiyyüddin (1526-1585) ida-re ediyordu. Babası Kutbuddin, Takiyüddin’i matema-tik ve astronomiyle uğraşmaya teşvik etmişti. Dedesi Ali Kuşçu, Cemşîd el-Kaşî ve Bursalı ile çeşitli rasat aletleri Kâdîzâde’nin matematik ve astronomiyle ilgili eserleri te-min edip Takiyüddin’e verdi. Ayrıca ona astronomi çalış-malarında yardımcı oldu. Takiyüddin bundan sonra devamlı matematik ve astronomiyle uğraştı. Tinnin’de kadı iken yir-mibeş metre derinliğinde bir kuyuya yerleştirdiği astronomi aletleriyle gözlemlerde bulundu.7

İstanbul Rasathanesi’nin (Dar el-Rasad el-Cedid) kurul-masıyla bu çalışmaları tamamlama imkânı doğdu. Ancak Takiyüddin’in yanlış astrolojik yorumları ve siyasi neden-lerle bu rasathane uzun ömürlü olmadı. Devlet tarafından 22 Ocak 1580 tarihinde yıkıldı. Sonuçta Takiyüddin’in astronomi gözlemleri yarım kaldı. 6 İhsan Fazlıoğlu, “Ali Kuşçu”, Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, C I, s. 216-219.7 İhsan Fazlıoğlu, Takiyüddin Rasıd, http://www.ihsanfazlioglu.net/yayinlar/makaleler/1.php?id=175.

İstanbul Rasathanesi, görevli astronomlar.

Ali Kuşçu’nun, el- Muhammediye fi el-Hisab adlı eserini Fatih’e sunması.

37

2. ÜNİTE

Page 38: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Takiyüddin, tıp ve zooloji sahasında birer, fizik-mekanik sahasında üç, matematik sahasında beş, astronomi sahasında yirmi eser telif etti. Ayrıca cisimlerin özgül ağırlıkları ile Archimedes’in hidrostatik8 tecrübeleri konusunda Risâle fî Amel el-Mîzân el-Tabî`î adlı bir risale yazdı. Astrono-mi sahasında, Takiyüddin’le ilgisi olan beşi Türkçe, ikisi Arapça ve birisi Farsça olmak üzere sekiz eser mevcuttur.

Takıyüddin, çalışmalarının orijinalliğinden ve yeni birtakım tespitlerde bulunmasından dolayı İslam astronomi tarihinde önemli bir yere sahiptir. Aynı zamanda Takıyüddin’in rasathanesindeki araçlarının mükemmelliği, Batı’da ilk defa Tycho Brahe’nin (Çayko Brah) rasathanesinde görüle-bilmektedir. Takıyüddin, Güneş parametreleri hesabında yeni bir usul uygulamış, sabit yıldızların boylamlarının tespitinde Ay yerine gezegenlerin (Venüs vs.) kullanılmasını düşünerek buna göre gözlem yapmıştır. Astronomik çalışmalarda ondalık kesirlerin kullanılmasını geliştirmiş, trigono-metriye ve astronomiye ilk defa tatbik etmiştir.

2. mAtemAtik

İslam astronomisi, esas itibariyle Yunanlılardan miras kalmış olan bilimi sağlamlaştırmış ve mükemmelleştirmişti. Ancak İslam matematiğinin rolü bundan çok farklıydı. İslam matematiği, Hint rakamlarının Batı’ya geçmesini sağlayan bir vasıta olmuştu. Daha önemlisi, matematik sa-natına cebir ve trigonometri gibi iki güçlü tekniği getirmişti. Bu iki teknik, Müslümanların onları tanıttığı dönemlerde olduğu kadar bugün de geçerlidir.

Sabit bin Kurra

İslam medeniyet tarihinin önemli matematikçilerinden biri Sabit bin Kurra’dır. Sabit bin Kurra (821-901), matematiğin birçok dalına çok sayıda katkı yapmıştır. İbn-i Kurra’nın iyi hazırlan-mış zor bir metin olarak tanınan Kitab el-Mutayat (Veriler Kitabı) adlı geometri kitabı Orta Çağ Dönemi’nde Batı’da rağbet gördü.

el-Battani

Bağdat’lı astronom-matematikçilerden bir diğeri el-Battani (858-929) idi. Onun ilk önemli ba-şarısı, Yunanlıların kullandığı eski bir sistem olan açı kirişleri sistemini bir yana bırakması ve ye-rine kullanımı çok daha kolay olan ve sinüs olarak bilinen trigonometrik oranı benimsemesi oldu. el-Battani’nin ikinci başarısı, trigonometri yanında küre yüzeyindeki şekillerin düzlem üzerine izdüşümünü kullanmasıydı.

Geliştirilen bu yeni yöntemler, XV. yy.’da Batı Avrupa’da astronom Regiomontanus tarafından kullanıldı. Regiomontanus, Dünya merkezli evren sisteminden Güneş merkezli evren anlayışına geçmemizi sağlayan Kopernik’in faydalandığı önemli Batılı astronomlardan biriydi.

el-Harezmi

IX. yy.’daki matematikçiler ve belki de tüm Müslüman matematikçiler arasında en önemlisi el-Harezmi (780-850) idi. Pratik matematikle ilgili Kitabü’l muhtasar fi’l Cebr ve’l Mukabele isimli 8 Sıvıların dengesini ve kaplar üzerine yaptıkları basıncı inceleyen fizik dalı.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE FEN BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ

38

Page 39: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

bir kitap yazarak “aritmetikten kolay ve en faydalı olanın ne olduğunu” gösterdi. Bu kitapta cebiri bugün kullandığımız anlamda kullandı. El -cebr ve el -mukabele olarak adlandırılan iki yöntemi kullanarak bütün cebir problemlerinin altı standart şekilden birine nasıl indirgenebileceğini açık-ladı.

el-Harezmi kitabında bizim bugün yaptığımız gibi sembol kullanmadı. (Semboller daha sonra ortaya çıkacaktı.) Matematiği kelimelerle ifade etti ve aritmetikte yapılabilecek tüm işlemleri en güzel şekilde derledi. Hint rakamlarını öven yazılar yazarak bunların kullanımını teşvik eden de el-Harezmi oldu. Batılılar bu bilim dalını, Harezmi’nin eserini Latinceye çevirerek Müslümanlar-dan almışlardır. Algebra (cebir-aritmetik) ifadesi, Harezmi’nin yazdığı önemli eserinin isminin Latincesinden günümüze kadar bir matematik dalının ismi oldu. Yine günümüzde bilgisayar bi-limlerinde sıklıkla kullandığımız algoritma kelimesi ise Harezmi’nin kendi isminin Latincesinden türetilmiştir.

el-Kuhi

X. yy.’da el-Kuhi (?-1014), elips ve diğer koni kesitlerini çizmek üzere bir ayağının uzunluğu ayarlanabilen bir pergel icat etti. Trigonometri çalışmaları, sinüs cetvellerinin hazırlanması üzerine yoğunlaştı.

İbn-i Yunus

X. yy.’da astronomi çalışmaları ile öne çıkan bir başka fen bilimcisi de İbn-i Yunus’tur (950-1009). İbn-i Yunus astronomi alanında daha hassas bilgiler elde edebilmek amacıyla yaptığı çalış-malarla küresel trigonometrinin gelişmesine ön ayak oldu. Dört basamaklı sinüs-cosinüs cetveller hazırladı. Ayrıca trigonometrik hesaplamaları son derece kolaylaştıran Sinüs Teoremi’ni keşfetti. Bu, astronomide küre yüzeyine çizilmiş üçgenlerin açı hesaplarında kullanılan çok önemli bir te-oremdir ve günümüzde de önemini aynen korumaktadır.

Ebu’l-Vefa el-Buzcanî

X. yy. İslam matematiğinin en büyük derleyicisi Ebu’l-Vefa el-Buzcanî (940-998) idi. Geo-metri konusunda yazdığı “Kitab fima yehtacü ileyhis-sani min amalil-hendese” (Zanaatkâr İçin Geometrik Çizim Konusunda Bilinmesi Gerekenler Hakkında Kitab) isimli kitap iki veya üç bo-yutlu problemlerin yalnızca pergel ve cetvel kullanarak nasıl çözüleceklerini açıklamaktaydı. Bu şekilde incelenen pratik geometri, yüzyıllardır ana ekseni belirleyen teorik yaklaşımların yanında hiçbir zaman yer almamıştı. Ancak Ebu’l-Vefa’nın çizimleri o kadar yararlıydı ki bunlar, Rönesans boyunca Avrupa’da geniş ölçüde kullanıldı. Ebu’l-Vefa, yeni trigonometri cetvelleri hazırladı. Kü-resel geometride kullanılan üçgenlerle ilgili problemlerin çözümü için yöntemler geliştirdi.

el-Hayyam

XII. yy.’da şair ve astronom el-Hayyam (1048-1131), Öklides ve genel cebirsel işlemler üze-rine bir şerh yazdı. Şerhinde dördüncü, beşinci, altıncı ve daha yüksek dereceden denklemlerin köklerini kendi icat ettiği bir yöntemle bulmayı başardı. Ancak el-Hayyam’ın yöntemi kayıp oldu-ğundan nasıl bir yöntem kullandığından emin olmak mümkün değildir.

39

2. ÜNİTE

Page 40: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Muhyiddin el-Mağribi

XIII. yy.’ın ortasında Müslüman İspanyol Muhiyüddin el-Mağribi (?-1364), pi (π) sa-yısı ile sinüs değerlerlerini yeniden hesap etti ve sinüs teoremine yeni ispatlar getirdi. An-cak bu hesaplamaları, yüz yıl sonra Semerkant’ta el-Kaşi tarafından on altıncı basamağa kadar giden yeni değerlerle düzeltildi. Cebirsel ifadeler ve formüller eskiden yazı ile ifade edi-liyordu. Yazılı ifade yerine semboller ve işaretler kullanma fikri ilk defa Müslümanlar tara-fından ortaya atıldı. Avrupalılar, cebirsel işaret ve sembol kullanma fikrini Müslümanlardan almışlardır.

Gıyaseddin Cemşid al-Kaşi

XIV. yy.’ın son yarısında, Kaşan’da doğan bir hekim, matematikçi ve gökbilim adamı Gıya-seddin Cemşid al-Kaşi’nin (?-1437) en önemli eseri, Orta Çağ İslam Dünyası’ndaki matematik bilgisini bütün yönleriyle sergilediği Matematiğin Anahtarı adlı kitabıdır. Bu eserinin bir bölü-münde ondalık kesirleri kuramsal yönden incelemiş ve bu kesirlerle toplama, çıkarma, çarpma ve bölme gibi aritmetiksel işlemlerin nasıl yapılacağını örnekleriyle göstermiştir. Burada vermiş olduğu bilgiler daha sonra XVI. yy.’ın Osmanlı’nın ünlü matematikçilerinden ve astronomların-dan Takiyüddin tarafından kullanılacak, trigonometri ve astronomiye uygulanarak geliştirilecektir. Gıyaseddin Cemşid, Arşimed’in pi sayısının hesaplanması için önerdiği iç içe poligonlar yönte-mini kullanarak virgülden sonra 14’üncü basamağa kadar gitmiş ve pi sayısını kendi zamanının en iyi hesaplayan kişisi olmuştur. O güne kadar en iyi sonuç olarak Zu Chongzhi tarafından 6’ncı basamağa kadar gidilmişti. Bu rekor 180 yıl gibi çok uzun bir süre boyunca el-Kaşi’de kalmıştır. 180 yıl sonra Adriaan van Roomen tarafından yine aynı yöntemle virgülden sonra 15 (ya da 17) basamak ile kırılmıştır.

3. Fizik ve kimyAFizik

Aristoteles ve Archimedes’ten sonra Orta Çağ’ın sonuna kadar geçen dönemde Avrupa’da fizik alanında çok fazla ilerleme olmadı. İslam dünyasında ise İbnü’l-Heysem, Sabit bin Kurra, el-Hazini, İbn-i Sina gibi âlimler fizik alanında yaptıkları çalışmalarla öne çıktılar.

Sabit bin Kurra

Archimedes’in eserlerini çeviren Sabit bin Kurra (821-901), kaldıraç ve makaraların teme-lindeki fizik ile tartma ve terazinin kullanımıyla ilgili problemler üzerine çalışıyordu. Sabit bin Kurra’nın bugün fizikçi olarak şöhreti, terazi prensibi ve ağır bir kirişin dengesi de dahil olmak üzere cisimlerin dengesi üzerine yazdıklarına dayanmaktadır.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE FEN BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ

40

Page 41: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

el-Hazini

el-Hazini (?-1160), tartılar ve tartma üzerine çok ve pratik zekaya sahip bir kişidir. Kitab el Mizan fi el-Hikme’nin (Hikmet Terazisinin Kitabı) yazarıdır. Kendinden önce gelenlerden Archimedes’in, İbn-i Kurra’nın ve el-İsfizari’nin eserleri hakkında bilgi sahibi olan el-Hazin’in bu kitabı esas itibariyle hidrostatik teraziyle ilgiliydi. Tasarımında, üzerindeki değişik noktalara işaretler kon-muş olan bir kantar vardı. Böylece tartma işlemleri değişik sıvılar kullanılarak yapılabilmekteydi. Bu alet, değerli metallerin saflığını belirlemede ve değerli taşların değerini tesbit etmede yaygın olarak kullanıldı. Aletin kullanımına yardımcı olmak üzere kitapta bir özgül ağırlıklar cetveli de verilmişti. Bu eser bütün değerine rağmen en büyük İslam fizikçisi İbnü’l-Heysem’in buluşlarının gölgesinde kalmıştır.

İbnü’l-Heysem

İbnü’l-Heysem (965-1040) orijinal optik çalışmalarıyla fizik tarihine damgasını vurdu. İbnü’l-Heysem kendinden önce gelen verilerin tümünü düzenlemiş, incelemiş ve tamamıyla yeni sonuç-lar elde etmişti. Işık ve görme teorileri tamamıyla kendisine ait olup ne Antik Çağda ne de daha önceki İslam fen bilimcilerinde bu görüşlere rastlanmamaktadır.

İbnü’l-Heysem görmenin, gözden yayılan bir şey olduğu şeklindeki Yunan görüşlerinin hepsini reddetti. Gördüğümüz şeyi açıklamak için ışınların fiziğine dair kendi teorisine ve bu ışınların izlediği yolların matematiksel çizimlerine dayandı. Greko-Romen cerrah Galenos gibi görmenin önce gözün kristale benzeyen merceğin de oluştuğuna inandı. Optik sinir ile beyin arasında bulunan bağ-lantıdan bahsetti.9

Görüşlerinin büyük kısmı tamamen yeni bir yaklaşımı sergilemekteydi. Bu konuları ve daha birçok konuyu, en önemli eseri olan Kitab’ül Menazır’da (Optik) inceledi. Bu eser, modern bir fizik kitabı gibi matematiğe ve deneye dayalı bir yaklaşımla yazılmıştı. “Otoritelerin adlarına değil, deneye dayalı delillerin otorite”sine başvurmaktay-

9 Hüseyin Gazi Topdemir, Işığın Öyküsü, Tübitak Popüler Bilim Kitaplığı, s. 69-87.

el-Hazini’nin Kitab el Mizan fi el-Hikme’sinde ölçü ve tartı aletleri.

İbnü’l-Heysem’in Nil Nehri’nin kaynağını araştırırken yaptığı çizimler.

41

2. ÜNİTE

Page 42: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

dı. Eserin ne kadar önemli olduğu sadece Orta Çağ Batılı fen bilimcileri tarafından sürekli kaynak gösterilmesinden değil, aynı zamanda ışığın kırılmasının değişik maddeler içinde değişik hızla giden ışık ışınlarından kaynaklandığını açıklayan teorisinin ve kırılma yasalarının XVII. yy.’da Kepler ve Descartes tarafından kullanılmasından da anlaşılabilir. Böylece İbnü’l-Heysem, modern fizikçilerin ilk örneği olduğu gibi eserleri de İslam fiziğinin doruğunu temsil etmektedir.

Batılıların “camera obscura” veya “kamera” dedikleri “karanlık oda” ilk defa ünlü fizikçi ve optik-çi İbnü’l-Heysem tarafından icat edilmiştir. Gündüzleri Güneş ve diğer gök cisimlerini inceleyebil-mek ve bazı optik olaylarını izah edebilmek için karanlık bir oda icat etmiştir. Onun bu icatı daha sonra-ki yüzyıllarda bazı optik aletlerin yapılmasına temel teşkil etmiştir. Özellikle fotoğraf ve film makina-larının icatına giden yolu açmıştır. İbnü’l-Heysem, karanlık oda için “el-Beytü’l-Munzal” tabirini kullan-mıştır.

İbn-i Firnas

Fizik içinde yer alan ve değin-meden geçemeyeceğimiz bir konu da uçmaktır. İlk uçuş denemeleri ve uçma makineleri, Müslüman meka-nikçiler tarafından yapılmıştır. Bu çalışmalar, Endülüslü bilimci İbn-i Firnas (810-887) ile IX. yy.’da baş-lar. İki kanatlı bir uçma makinası icat eden İbn-i Firnas, Kurtuba yakı-nında bir tepeden uçmayı başarmış-tır. Ancak uçuş makinesinde kuyruk olmadığı için inerken yere çarpmış ve yaralı olarak kurtulmuştur. İbn-i Firnas’ı iki yüz yıl sonra el-Cevheri takip etmiştir. O daha mükemmel bir uçuş makinası icat ederek Ni-şabur Eski Camii’nin minaresinden uçmayı başarmıştır.

BİLGİ KUTUSUİlk Fotoğraf MakinesiLatince’de kamera “oda”, obscura da “karanlık” anlamlarını

taşır. Güneşli bir günde, üzerinde minicik bir deliği olan bir odaya girdiğinizde, deliğin karşısındaki duvar yüzeyinde bir görüntünün oluştuğuna tanıklık edebilirsiniz. Bu görüntü, İbnü’l-Heysem tarafından teklif edilen basit bir fizik kuralına dayanır. Doğru boyunca yol alan ışık, yansıtıcı bir objeye çarptığında bazı ışık ışınları geri yansır. Yansıyan ışık ışınları çok ince bir malzemeden yapılmış çok küçük bir delikten saçılmaksızın geçebilirler. Bu ışık ışınları deliğe paralel tutulan bir yüzey üzerine düşürüldüklerinde yansıtıcı cismin ters bir görüntüsü elde edilir.

İbnü’l-Heysem, camera obscura adındaki karanlık kutuyu ilk kez kullandı. 1420’li yıllarda Filippo Brunelleschi aynı yöntemden yola çıkarak bir karanlık oda içinde oluşan görüntünün çizimi ile perspektifi doğru olarak kullanma konusunda çalışmalar yapmıştır. Daha kaliteli görüntü elde edilmesi için Girolama Cardano 1550 yılında camera obscuranın önüne dışbükey mercek yerleştirmiştir. Aynı sistemden yola çıkan Daniello Barbaro, camero obscura’nın önüne ikinci bir dışbükey mercek takarak daha iyi görüntü elde etmiştir.

1604 yılına gelindiğinde Johannes Kepler, fotoğraf makinalarında sık kullanılan aynadaki yansıma kuralını buldu. Bu sayede camera obscura daha küçük bir hâle geldi ve taşınabilme özelliği kazandı. Ayrıca mercekler ile ekran arasındaki uzaklığın ayarlanması ile görüntünün odaklanması sağlandı.

İbnü’l-Heysem’in karanlık oda deneyini, el-Ezher Camii’nin görüntüsünü perdeye izdüşürerek gerçekleştirmesi.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE FEN BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ

42

Page 43: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Hezarfen Ahmed Çelebi

İbn-i Firnas’ı Osmanlı bilim adamı Hezarfen Ahmed Çelebi (1609-1640) takip etmiştir. Hazar-fen Ahmed Çelebi, IV. Murad Devri’nin en önemli mekanikçilerindendir. İbn-i Firnas ve Cevheri gibi Müslüman mekanikçileri müteakiben, 1632 yılında lodoslu bir havada Galata Kulesi’nden kuş kanatlarına benzer bir araç takıp kendini boşluğa bırakan ve uçarak İstanbul Boğazı’nı geçip 3358 m. ötede Üsküdar’da Doğancılar’a indiği varsayılan Hezarfen Ahmed Çelebi, Türk havacılık tarihinin en kayda değer kişilerden birisidir.

Lagari Hasan Çelebi

Türk bilim adamı Lagari Hasan Çelebi (IV. Murat Devri) XVII. yy.’ın başlarında, adeta bugünkü füzelerin ilk tiplerini teşkil edebi-lecek barut reaktörlü bir füze icat etmiştir. Bu basit hava roketi ile dikey uçusu başa-rıyla gerçekleştirmiş ilk insan olma ünva-nını kazanmıştır. Uçuş, 1633 yılında döne-min Osmanlı padişahı IV. Murat’ın kızının doğum günü kutlamalarında sergilenmiştir. Lagari Hasan Çelebi’nin yaklaşık 300 met-re kadar havalandığı ve 20 saniye boyunca havada kaldığı ölçülmüştür. Kendisine bağlı bulunan kanatlar sayesinde Boğaziçi’ne ol-dukça yumuşak bir iniş yapmıştır.

Gelenbevi İsmail Efendi

XVII. yy.’ın sonlarına doğru yetişmiş olan Gelenbevi İsmail Efendi’yi (1730-1790), eski fizik üzerine yaptığı bazı çalışmalarından dolayı burada zikretmek gerekir. Kâğıthane’de gerçekleştiri-len bir bayramlaşma töreninde humbaracıların başarısız atışlar yapmasına çok üzülen III. Selim, istikamet hesaplarını doğru bir şekilde yapacak bir uzmanın bulunmasını emretmişti. Bunun üze-rine huzura getirilen Gelenbevi toplardaki açı hatalarını ince matematiksel hesaplarla düzeltmiş, böylece atışlarda tam isabet kaydedilmesini sağlamıştır.

Hezarfen Ahmed Çelebi’nin temsilî bir maketi

BİLGİ KUTUSU

Osmanlılar devrinde fizikle ilgili ilk kitap, Muslihüddin b. Sinan tarafından Arapça yazılıp II. Beyazıt’a takdim edilen Risale-i Eflatüniyye’dir. Yazar, Arşimed kanunların-dan ve cisimlerin özgül ağırlıklarından bahsetmektedir.

43

2. ÜNİTE

Page 44: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

kimyA

Günümüzdeki modern kimya biliminin temelleri atılmadan binlerce yıl önceden başlayıp XVII. yy.’a kadar etkileri devam eden, maddeleri birbirine karıştırıp değiştirme çalışmlarına simya denir. Bu alanda çalışanlara da simyacı denir.

Simyanın hedefi, madenlerin gök hareketlerine bağlı oluşumunu incelemek ve birbirleri ile nasıl etkileştiğini gözlemlemek, metal ve doğal taşların kendi hâlleri ve değiştirilmiş hâlleri ile insan bedenine ve ruhuna olan etkilerini belir-lemektir. Dönüşüm ve birleştirme işlemleri yal-nızca maddi cisimlerin etkileşimi olarak değil, “ruh”ların etkileşimi ya da insanın kozmik dün-yasının da katıldığı bir etkileşim olarak düşünü-lürdü. Simya yazmalarında ve çizimlerinde yer alan gezegenlere ait astrolojik işaretler ile me-taller arasındaki ilişki bundan kaynaklanmakta-dır. Güneş’in işareti altını, Ay’ınki gümüşü gös-terirken Merkür cıvayı, Venüs ise bakırı temsil etmekteydi. Simya, ruhu ve kozmosu içine alan bir “fen bilimi” idi. Mistisizmi ilham etmekle birlikte, metal ve minerallerin dikkatli incelenmesini de teşvik etmekteydi. Bu ti-tiz çalışma daha sonraları modern bilim özellikle kimya için çok yararlı olacaktı.

İslam dünyasında simya, Yunan, Hint ve İran eserlerinin öğ-renilmesi yanında bazı maddelerin yeniden incelenmesini kapsa-maktaydı. Birçok Müslüman fen bilimcisi bu konuyla ilgilendi. Bu âlimlerin başında, mineraloji üzerine geniş bir derleme olan Kitab el-Cemahir fi Marifeti’l-Cevahir’in (Kıymetli Taşlar Hak-kında Sayısız Bilgiler Kitabı) yazarı el-Biruni ile Şifa ve Kanun adlı eserlerinde mineralleri ve metalleri sınıflandırıp kendi dü-şünceleri doğrultusunda bunların meydana geliş şekillerini ta-nımlayan İbn-i Sina vardı.

Müslüman simyacılar, kimyasal işlemler için toprak, maden, cam ve tahtadan yapılmış çeşitli aletler icat etmişlerdir. Bu tür aletlerin ilk yapımcılarından biri meşhur filozof ve fen bilimci-si el-Kindi’dir. Irak’tadi Küfe kasabasında laboratuvarı olan el-Cabir de çeşitli kaplar yapmıştır. Er-Razi’nin de çeşitli kaplar yaptığı ve bu kapların kullanımları hakkında bir de kitap yazdığı bilinmektedir. Bu kitap Areandorum Liber adıyla Latinceye çevrilmiştir. Bugün dahi kullanılan imbikleri, beherleri, damıtma kaplarını ve çeşitli kimyasal maddeleri bileştirmek, katılaştırmak, öğütmek, süzmek, damıtmak ve ayırmak için kullanılan fırınları Müslümanlar icat etmiştir.

Cabir Hayyan’ın kullandığı damıt-ma aletlerinin Latince çevirisi

Cabir Hayyan’ın kullandığı damıtma aletlerinin Arapça metninin aslından

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE FEN BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ

44

Page 45: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Cabir bin Hayyan

Bütün simyagerler içinde en önemlisi, çalışmaları VIII. yy. sonundan IX. yy. başına kadar uzanan Cabir bin Hayyan (721-815)’dır. İbn-i Hayyan bir taraftan mikrokosmos (küçük alem)-makrokosmos (büyük alem) kavramı, diğer taraftanda dünyevi kuvvetler ile kozmik kuvvetler arasındaki karşılıklı etkilenme bulunduğu inancı üzerine kurulu bir fen bilimi felsefesine sahipti. Mineraller aleminin, onun kurduğu nesneler şemasında özel önemi vardı. Bu şema, değersiz me-tallerin altına dönüştürülmesi gibi olayları içine almaktaydı.

Kimyasal maddeleri yapılarındaki özelliklere göre üç ana sınıfa ayıran Cabir’in kimya bilimine kazandırdığı yenilikler iki başlık altında özetlenebilir.

1) Nitrik asiti ilk defa Cabir bulmuştur.

2) Modern kimyanın bel kemiğini oluşturan asit-temel teorisinin dayandığı civa-sülfür teorisini cabir ortaya koymuştur.

Ebubekir er-Razi

Ebubekir er-Razi (864-925), simyanın mistik tarafını büyük oran-da reddetmiş, daha ziyade deneylerle elde edilen sonuçlar üzerinde durmuştur. Simya dilini kullanmaya eğilimli olmuş ve isimleri sim-yanın gizli ve anlaşılması zor özelliklerini yansıtan iki kitap yazmıştı : Kitab el-esrar (SırlarınKitabı) ve Kitab el-esrar ve’l sırr el-esrar (Sırların ve Sırların Sırlarının Kitabı). Simya işlemleri sırasında da-mıtma, tozlaştırma, ısıtma ve buharlaştırma gibi adımlar bulunmak-taydı. Bundan başka cisimleri hayvanlar, bitkiler ve mineraller alemi olmak üzere üçe ayırarak çok kullanışlı bir farmakolojik sınıflandırma yaptı. Kimyasal bileşiklerin tıptaki kullanımıyla da ilgilendi.

er-Razi, İslam simyasının kimya bilimine dönüşme süre-cini başlatan kişi olmuştur. X. yy.’da hem İbn-i Sina hem de el-Farabi, iksirler ve simyayla ilgili bazı konular üzerinde yazmışlar ise de doğrudan simya hakkında yazmamışlardı. Yüz yıl sonra, Ebu’l Hakim el-Kathi simya aletlerini konu alan kullanışlı bir rehber yazdı. Simya, onun mistik yönünü reddeden fen bilimcilerinin geliştirdiği ve kimyasal reak-siyonlara daha pragmatik bakan yeni akıma paralel olarak varlığını sürdürdü. Her ne kadar, simya İslam kültürünün Batı’ya verdiği miraslardan biri olmuş ise de bu miras için-de er-Razi ve meslektaşlarının geliştirdiği ve kimyanın ön-cüsü sayılabilecek deneysel ön denemeler simya ile birlikte değerlendirilmişti. İki alanın birbirinden ayrılması XVIII. yy. ın sonlarını Dalton ve Lavoisier’in elementlere dair ça-lışmalarıyla olacaktı. Bunun yanında Ebubekir Razi’nin tıp

Ebubekir er-Razi temsili resmi

Receuil des traites de medecine adlı eserde hasta birini tedavi eden Razi betimlemesi.

45

2. ÜNİTE

Page 46: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

alanında da önemli çalışmaları vardır. Rey ve Bağdat hastanelerinin yöneticiliğini yapmıştır. Çok sayıda ve geniş kapsamlı el kitapları yazmış, çicek hastalığı ve kızamık konusunda eserler vermiş-tir.

4. tIP ve eCzACILIk

İslam medeniyet tarihinde ilk kurulan müesseselerden biri hastahaneler ve tıp medreseleridir. Bu müesseselerin kurul-masının başlıca iki sebebi vardır: Birinci-si, Peygamberimiz’in (s.a.v.) hadislerinde tıbba işaret etmesidir. İkincisi, insanın kendi varlığını korumak istemesi ve şifa yollarını aramasıdır. İslam tıbbı, bizzat Peygamberimiz’in (s.a.v.) karşılaştığı çe-şitli hastalara maddi ve manevi olarak yapılmasını tavsiye buyurduğu hadisleriyle başlar. Bu ha-disler daha sonra Tıbbü’n-Nebi veya et-Tıbbü’n-Nebevi şeklinde kitaplaşmıştır. Bu konuda İmam Buhari’nin Sahih’indeki et-Tıbbü’n-Nebevi bölümü en bilinenidir ve yüzyıllarca rağbet görmüş-tür.

İslam dünyasında klasik hastanelerin genel adı “bimaristan”dır. Hz. Peygamber (s.a.v.) dönemi-nin ünlü hekimi Hâris b. Kelede (r.a.) ilk İslam hastanelerinin gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Kelede’nin tıp tahsil ettiği İran’daki Cündişâpûr hastane ve tıp okulunun bimaristan adıyla anıl-masının, bimaristan isminin erken dönemlerden itibaren Araplar arasında da benimsenmesine yol açtığı söylenebilir. İlk İslam bimaristanının, Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından Hendek Gazvesi sırasında yaralılar için seyyar savaş hastanesi olarak kurulduğu eski İslam kaynaklarında şöyle an-latılmaktadır: “Hz. Peygamber (s.a.v.), yaralanan Sa‘d b. Muâz’ı (r.a.) kendi mescidinde bulunan ve Eslem kabilesinden Rufeyde el-Ensâriyye (r.a.) adındaki kadına ait olan çadıra yerleştirdi. Ru-feyde (r.a.), yaralıları tedavi ederdi. Kendisini Müslümanlardan yaralı ve hasta olanların hizmetine vakfetmişti.10

Hz. Peygamber’in (s.a.v.) sağlığa verdiği önemi, koruyucu hekimlik ve tedavi olarak ikiye ayır-mak mümkündür. Koruyucu hekimlik; temizlik, sağlıklı ve helal beslenme, helal olan spor ve eğ-lence, zamanında ve yeterince istirahat, ibadetleri gereği gibi ve zamanında yerine getirmek, dua etmek ve haramlardan uzak durmak gibi yöntemlerle hastalıkları önlemeye çalışmaktır. Tedavi konusunda ise şu esaslara dikkat edilmesi tavsiye edilmiştir: Hastalığı da şifayı da veren Allah’tır. Allah her hastalığın şifasını yaratmıştır. Hastalanınca şifa aranmalıdır. Şifa için başvurulacak çe-şitli tedavi yolları ise perhiz, kan aldırma, dağlama, ameliyat, ilaç, tebdil-i mekân, rukye, dua, kuvve-i maneviyeyi takviye, sabır gibi yöntemler olarak bildirilmektedir.11

10 İbn Hişâm, II, 239; Ahmed İsa, Müslümanların Rönesansa Katkısı, s. 9.11 Kütüb-i Sitte C11, s.389.

YORUMLAYALIM

“Allah derdi de çareyi de verdiği gibi, her dert için bir ilaç yaratmıştır. Bu sebeble te-davi olunuz. Fakat haramla tedavi olmayı-nız.”

(Ebu Davud, Tıb 11)

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE FEN BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ

46

Page 47: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Makrizi bilinen anlamda İslam’da ilk hastaneyi 707 yılında Emevi Halifesi Velid b. Abdülmelik’in kurduğunu ve buraya hekimler tayin ederek onlara maaş bağladığını, diğer taraftan cüzzamlı has-taların ortalıkta gezinmelerini önlemek için bunların tecrit edilmesini emrettiğini, cüzzamlılara ve görme engellilere erzak tayin ettiğini nakletmiştir.12

Abbasiler devrinde tıp eğitimi ve müesseselerinin çoğaldığını biliyoruz. Bu müesseselerde hem pratik hem de teorik derslere yer veriliyordu. Bu kurumlar, genellikle ya devlet veya diğer devlet erkanı ya da zenginler tarafından vakıf olarak yaptırılıyordu. IX. yy. ın sonlarında, Zekeriyya er-Razi’nin başkanlığını yaptığı tıp merkezinin Rey şehrinde kurulduğunu görüyoruz. XII. yy. ın ba-şında devrin en büyük hastanesi Şam’da Nuri Hastahanesi ile Kahire’de - günümüzde de varlığını sürdüren Mansuri Hastahanesidir.

Müslümanlar tıp sahasında ünlü Grek tabib ve filozof Calinus’tan (öl.200) etkilenmişler ve Calinus’un çalışmalarını daha da ileriye götürmüşlerdir. Tıbbi görüşleri Aristoteles’in öğretilerine dayanan Calinus anatomi konusundaki pratik bilgisini gladyatörlerin ve askerlerin cerrahlığını yaptığı sırada kazanmıştı. Eserleri İslam fen bilimcileri tarafından tercüme edilen ilk Yunanca metinler arasındaydı.

İslam dünyasında ilk eczaneler Halife Mansur (754-775) zamanında açılmıştır. Tarihte ilk ec-zacılık okullarının açılması ve bu alanda ilk eserlerin yazılması Müslümanlar tarafından gerçek-leştirilmiştir. Kimya ilminin önde gelen isimlerinden Cabir bin Hayyan eczacılık alanında ilk eser verenlerdendir. Biruni de şifalı bitkiler konusunda yazdığı Kitabu’s Seydane adlı eseriyle bu alana katkıda bulunmuştur.

İbn-i Sina

Müslüman coğrafyada yetişen fen bilimcileri arasında İbn-i Sina’nın (980-1037) ayrıcalıklı bir yeri olduğu söylenebilir. Batılıların “Avicenna” adıyla tanıdığı İbn-i Sina her ne kadar hekim olarak şöhret yapmışsa da matematik, astronomi, fizik, kimya, jeoloji, felsefe, teoloji, şiir ve müzik alan-larında da risaleler yazmıştır. İbn-i Sina, bazen İslam’ın Galenos’u olarak adlandırılmıştır. Bunun sebebi, onun büyük takdir toplayan ve daha mükemmel hâle getirilmesi mümkün görülmeyen ansik-lopedik tıp eseri El Kanun Fi’t-Tıbb’dır.

İbn-i Sina kıvrak bir zekâ ve gıpta edilecek bir çalışkanlığa sahip olduğu için küçük yaşta dikkatleri üzerinde topladı. Önce Kur’an’ı ezberledi. Sonra dil, edebiyat, akaid ve fıkıh öğrenimi gördü. Hocaları arasında Hanefi fakihi Ebû Muhammed İsmail b. Hüseyin ez-Zâhid ve bilhassa dil ile edebiyat alanında ise Ebû Bekir el-Berki vardır. Dinî ilimler sahasında çok yoğun bir okuma faaliyeti sürdüren ve yüksek bir düzeye ulaştığı anlaşılan İbn-i Sina ayrıca babasından geometri, aritmetik ve felsefe konusunda ilk bilgilerini aldı. Sonra yine babasının isteği üzerine Mahmûd el-Messâh’tan Hint aritmetiği okudu.

İslam dünyasının yanı sıra Avrupa’da da ününe ün katmasının nedeni, ansiklopedik bir eser olan El Kanun Fi’t-Tıbb isimli eseridir. Yaklaşık altı yüz yıl boyunca Asya ve Avrupa’daki tıp okulla-

12 İslam Ansiklopedisi Yıl: 1992, C 6, S. 163-178.

47

2. ÜNİTE

Page 48: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

rında etkili olan bu eser 5 ciltten oluşmaktadır. Çin, Hint ve Mısır’ın geleneksel tıp bilgilerini de içermektedir. Eserde kanıta dayalı tıp, deneysel tıp, klinik testler, verimlilik analizi, risk faktörü ve sendroma dayalı hastalık teşhisi gibi konu-lar yer almaktadır. Ayrıca farmakoloji alanında önemli bilgilerin olması dikkat çekicidir. Eser-de dönemin gözlem ve deneye dayanan özelliği göze çarpmaktadır. Tümörün nasıl temizleneceği, ameliyat esnasında narkoz etkisi yaratacak bitki-ler, şeker hastalığı ile tedavisi ve benzeri konular eserde yer alan diğer konulardır. 700 küsur ilacın da yer aldığı eser XIX. yy.’a kadar tıp okullarında el kitabı olarak kullanılmıştır.

İbn-i Sina’nın söz konusu çalışması incelen-diğinde, konuları sistematik bir biçimde ele aldığı görülür. Tarihte ilk defa tıp ve cerrahiyi iki ayrı disiplin olarak değerlendiren İbn-i Sina, cerrahi tedavinin sağlıklı olarak yürütülebilmesi için anatominin öne-mini özellikle vurgulamıştır. Hayati tehlikenin çok yüksek olmasın-dan ötürü pek gözde olmayan cerrahi tedavi ile ilgili örnekler vermiş ve ameliyatlarda kullanılmak üzere bazı aletler önermiştir.

İbn-i Sina’nın tıp alanında yazdığı diğer önemli eseri ise Kalp İlaç-ları Risalesi’dir. Bu eser kalp hastalıklarıyla ilgili yazılmış, eczacılığa da yer veren monografik bir eserdir. Kalple ilgili genel teoriler ve ilaç-ların genel özellikleriyle başlayan eserin devamında hangi kalp hasta-lıklarına hangi kalp ilacının kullanılması gerektiği alfabetik düzende belirtilmiştir.

İbn-i Sina’nın bir ruh hekimi olarak da çalışmalar yapması ilgi çekicidir. Ona göre insanı oluş-turan iki unsur vardır: Ruh ve beden. Bu iki unsurun hastalıkları da kendilerine özgüdür. Örnek olarak “melankoli” ruha dair incelenmesi gereken bir konudur ve İbn-i Sina buna dair değerlen-dirmelerde bulunur.

El Kanun Fi’t-Tıbb, kendisinden sonra yeni tıbbın doğuşuna kadar Doğu ve Batı dillerinde yazılmış bütün tıbbi eserlere kaynaklık etmiştir. İlk defa XII. yy.’da Cremonalı Gerhard tarafın-dan Latinceye tercüme edilmiş ve matbaanın icatına kadar bu çevirinin el yazmalarından istifade edilmiştir. Daha sonra son baskısı 1658’de Louvain’de olmak üzere XV ve XVI. yy.’larda 35 defa çeşitli Avrupa şehirlerinde basılmıştır. Ayrıca 1491’de Natan Hameati tarafından İbraniceye çev-rilmiş, 1593’te de Roma’da Arapça olarak basılmıştır.

İbn-i Sina’nın çağlar boyunca kendinden söz

ettirmiş meşhur El Kanun Fi’t-Tıbb kitabının Latince ve Arapça sayfa örnekleri.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE FEN BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ

48

Page 49: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Halef bin Abbas ez-Zehravi (Ebû’l Kasım)

İbn-i Sina’nın çağdaşı ve İslam dünyasının büyük cerrahi ismi Halef bin Abbas ez-Zehravi olup künyesi Ebû’l-Kasım’dır (930-1013). Batı ilim aleminde Ebü’l-Kasis, Bukasis ve Al-Zahravis olarak bilinir. Zamanında ilim ve kültür seviyesi en yüksek olan Kurtuba Üniversitesi’nde öğrenim gördü. Özellikle tıp ilminin na-zari ve tatbiki sahalarında derinleşerek söz sahibi oldu. Hayatının büyük bir kısmını doğduğu yerde tıp ve eczacılık araştırmaları ile geçiren Zehravi, ayrıca dinî ilimleri ve zamanın diğer fen ilimle-rini de tahsil etmiştir.

Zehravi sadece nazariyelerle uğraşmadı. Bizzat ameliyatlar ya-parak yeni cerrahi metodlar ve aletler keşfetmeyi ve bunları ma-haretle kullanmayı başardı. İbn-i Hazm’in (994-1064) ifadelerin-den anlaşıldığına göre o zamanın en verimli ve en ciddi şekilde tıpla uğraşan doktoruydu. Ebu’l-Kasım, kendi devrinde yapılması imkânsız sayılan birçok ameliyat yaptı. Zehravi, cerrahi uygula-malarda çok hassastı. Ameliyatlarda kullandığı aletleri kendisine has bir metodla mikroplardan temizledikten sonra kullanıyordu. Bu işte madde’üs-safra denilen bir maddeden faydalandı. Cerra-hiyi bağımsız bir ihtisas dalı hâline getiren Zehravi’dir. Cerrah-lar için anatomi bilgisinin son derece gerekli olduğunu savunmuş, ameliyat yapılacak kısım iyi bilinmedikçe ameliyata girişilmeme-sini tavsiye etmiş, anatomi bilmeden yapılan ameliyatların çok va-him neticeler doğuracağını anlatmıştır.

Böbrek taşlarının nasıl çıkarılacağını ilk defa o tesbit etti. Bu ameliyatı ilk defa o gerçekleş-tirdi. Yaraların dağlanması, idrar torbası içindeki taşları parçalayarak çıkarmak, canlı hayvanlara tecrübe maksadıyla ameliyatlar yapmak, kadavrayı kesip parçalamak gibi yeni fikir ve metodları da denedi. Ceninin ters doğumuna müdaheleyi yine ilk defa o tavsiye etti. Pratisyen cerrahlarına sûn’i dikişi, kürk dikişi, karın yaralarında sekiz dikişi, bir ipliğe geçirilen iki iğneli dikişi, bağırsak ameliyatında yapılan özel dikiş tipini ilk kendisi kullandı. Ameliyat sırasında mum ve alkol kulla-narak kanamayı durdurmayı başardı. Alçı sargısını yumuşak şeylerle doldurma da Ebu’l-Kasım’ın keşfidir. Demir, bakır ve altından yapılmış cerrahi aletlerini esaslı bir şekilde geliştirdi. Burun içindeki fazlalık et parçalarını temizleyip almak için ilk defa senanin denilen orijinal bir alet yaptı. Yine ilaçları mesaneye vermek için madenî şırıngayı ilk defa o yapıp kullandı.

Zehravi, ayrıca birçok diş operasyonlarının nasıl yapılacağını tarif etmiştir. Bunlar arasında diş çekme, kökünü besleme ve takma dişle ilgili bilgiler vermiştir. Zehravi, çürük dişlerin kırılmadan çekilebilmesi için kurşunla doldurulup çekilmesi fikrini ortaya atan ilk doktordur. Diğer metallerin ağız içinde kimyasal reaksiyona gireceğini düşünerek altın tel kullandı.

Zehravi’nin ameliyatlarında kullandığı, kendi geliştirdiği cerrahi aletler.

49

2. ÜNİTE

Page 50: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Ebu’l-Kasım Zehravi’yi meşhur eden, Avrupa’da cerrahinin temeli olan et-Tasrif adlı eseridir. İki ciltten meydana gelen eser, dokuz yüz sayfadır. Eserin asıl adı Kitabu’t-Tasrif Limen Aceze Ani’t-Te’lif tir. Zehravi’nin yazmak için tam elli yılını verdiği bu çalışma uzun yıllar gerek İslam dünyasında gerekse Orta Çağ Batı dünyasında cerrahi alanında hep baş eser olarak kalmıştır. Özel-likle cerrahi alanında ilk kitap olan bu büyük ansiklopedik eser çok önemli bir kaynaktır. Hem Doğu’da hem de Batı’da klasik eserler arasına girerek yaklaşık 300 yıl, Avrupa’da tıp müfredatının bir parçası olmuştur.

Et Te’lif’in seksenden fazla el yazması ve matbaa baskılı kopyası vardır. Birçok defa Latince’ye ve İbranice’ye tercüme edildi. Eserin birinci ve ikinci kısımları 1519 senesinde Ausburg’da Latince olarak basıldı. Cerrahi ile ilgili cüz’ü, meşhur Gerard de Cremona tarafından Latince’ye tercüme edilmiştir. Bu bölümü ayrıca Fatih Sultan Mehmed Han zamanında, Amasya Hastanesi Başhekimi Sabuncuzade Şerafeddin tarafından bazı ufak tefek ilavelerle Cerrahiye’i İlhaniye adıyla Türkçeye tercüme edilmiştir.

el-Kuf

İslam tıbbı, XIII. yy.’da, dikkate değer iki hekim sayesinde yeniden doruğa ulaştı. Bunlardan biri, Filistin’deki Kerek Kalesi’nde doğmuş olan el-Kuf (1233-1286) idi. el-Kuf, Eyyübi halife-lerinin idaresinde önemli bir mevkide bulunan Hristiyan bir Arap’ın oğluydu. İyi bir hoca olan el-Kuf, Şam’a gitti ve Suriye’de Memluk ordusunun karargâhında cerrahlık yaptı.

Orada birçok tıp kitabı ile cerrahi konusunda o güne kadar yazılmış en kapsamlı Arapça tıp metnini hazırladı. Bu son konudaki tecrübesini, Haçlı Seferleri’nin kendisine sağladığı çok sayıda hastaya borçluydu. Bugün el-Kuf, kılcal damarlar için verdiği tanım ve kalp kapakçıklarının işle-mesiyle ilgili açıklamalarıyla hatırlanmaktadır. Bunu, mikroskop döneminden çok önce Avrupa’da Malphigi’nin kılcal damarları tanımlamasından dört yüzyıl önce yapmıştır. Bu durum el-Kuf’un tanımını çok dikkatli bir gözlem sonucu yapmış olduğunun göstergesidir.

Ebu’l Kasım’ın geliştirdiği cerrahi aletlerin Latince çevirilerde yer alan çizimleri.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE FEN BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ

50

Page 51: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

İbn-i Nefis temsili resmi

İbn-i Nefis

XIII. yy.’ın dikkate değer bir diğer hekimi, cerrah İbn-i Nefis idi. Şam yakınında doğan İbn-i Nefis, tıp eğitimi gördükten sonra Mısır’a gitti. Otuzlu yaşlarında Kitab el-şamil fi el-sınaa el-tıbbiye (Tıp Sanatı Üzerine Kapsamlı Kitap) adlı eserini yazdı. İbn-i Ne-fis, Hippokrates’in İnsanın Tabiatı adlı eserine de bir şerh yazdı. Bu verimli yazar bugün küçük kan dolaşımını yani kalp ile akci-ğerler arasındaki dolaşımı bulmuş olduğu için hatırlanır. Bu keşfi-ni yayınlayarak kanın kalbin bir tarafından diğer tarafına geçtiği-ni farzeden Calenos’un tamamıyla hatalı olduğunu cesurca ifade etmiştir. İbn-i Nefis’in bu önemli keşfi, küçük kan dolaşımının Avrupa’da Servetus (1553) ve Colombo (1559) tarafından tanım-lanışından üç yüzyıl önce yapılmıştı. Servetus ve Colombo’nun tanımları ise İbn-i Nefis’in fikirlerinin Batı’ya ulaşmasından otuz yıl sonra verilmişti.

5. BotAnik ve zooLoJi

İslam düşünürlerinin bitkilerle ilgilenme-si, tarım ya da tıptaki faydaları sebebiyledir. Genel olarak botanik incelemelerin her za-man tıbbi bir yönü olmuştur. Bağdat’ta ya-pılan ilk tercümeler arasında botanik kitap-ları da vardı. Botanikle ilgili özel çalışma ve eserler XIII. yy.’dan itibaren ortaya çık-maya başlamıştır.13 Kurtubalı bir tabib olan Ebu Cafer, el-Gafiki el-Edviyetü’l Müfrede adlı eserinde ilaç yapımında kullanılan şifalı bitkilere yer vermiştir.

Endülüslü Ebu Zekerriya İbnü’l Avvam’ın (öl. XII. yy.) el Filaha adlı çalışması tarım ve hay-vancılık üzerine o güne kadar yazılmış en kapsamlı eserdi. Bu çalışmada 585 bitki türü incelenmiş, 50’den fazla meyve ağacının dikilip yetiştirilmesiyle ilgili uygulamalar açıklanmıştı. Kitapta aşı tekniklerine, toprak çeşitlerine, gübreleme ve çeşitli zirai hastalıklara da yer verilmişti.14

İslam dünyasının botanik ve eczacılık alanında öne çıkan ismi Endülüslü İbnü’l Baytar (öl. 1248) şifalı bitkiler konusunda iki önemli eser telif etmiştir.

Zoolojiye gelince Müslümanlar evcil hayvanların hayatları ve yaşayış şekilleri hakkında bilgi sahibiydiler. İslam öncesi devirlerde, deve ve at hakkında ayrıntılı bilgiler toplanmıştı. İslam hu-

13 Mehmet Bayraktar, İslam’da Bilim ve Teknoloji Tarihi, s. 184. 14 Ahmet Turan Yüksel, İslam’da bilim Tarihi, s.78.

BİLİYOR MUYDUNUZ?

el-Cahiz ve İbnü’l-Arabi gibi yazarlar, 350 kadar hayvanı dört sınıfta toplamışlar ve bu sınıfları belirlemede hayvanların ha-reket ediş şekillerini esas almışlardı.

51

2. ÜNİTE

Page 52: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

kuku da hayvanlara nasıl davranılacağı konusunda bazı sorumluluklar öngörmüştü. VIII. yy.’a ait zooloji metinlerinde öncelikle develer ve atlar konu edilmiş, hayvanların Allah’ın (c.c.) varlığının ve hikmetinin delili olduğu vurgulanmıştı.

Bilimsel zooloji alanında ilk eser verenlerin başında gelen Ebu Bahr Osman el-Cahız (öl. 869) çalışmasında hayvanlarla ilgili bilgilere yer vermiş; tekamül, çevre ve şartlara uyum ile hayvan psikolojisi hakkındaki nazariyelerden bahsetmiştir. Bilgiler, Cahız’ın kuru distilasyon (damıtma) yoluyla hayvan gübresinden nasıl amonyak elde edileceğini bildiğini göstermektedir.

Zoolojiyle ilgili geniş bölümlerin yer aldığı ansiklopedik eserlerin hazırlanması XIII. yy.’a ka-dar gitmektedir. XIII. yy.’da el-Kazvini hayvanların savunma vasıtalarına dayanan yeni bir sı-nıflandırma yaptı. Daha sonra XIV. yy.’da Kemaleddin el-Demiri (öl. 1405), Kitab-ı Hayat ül Hayvan’ı (Hayvanların Hayatı Hakkında Kitap) yazdı. Bu eser, geç dönem İslam zooloji eserleri-nin en önde geleniydi.

İslam, kendinden önce gelen medeniyetlerin bakiyeleri ve kültür birikimleri ile son derece geçişken ve esnek bir ilişki içine girmiştir. Bu ilişkinin gücünden doğan düşünce, ilim, doğayı Allah’ın (c.c.) ayeti olarak okuma isteği ve gayreti sayesinde Müslüman fen bilimcileri, tarih için-de unutulmayacak önemli çalışmalara imzalarını altın harflerle atmışlardır. İslam her şeyden önce vahyi yüceltmekte ve onu her şeyin üzerinde ve en büyük otorite olarak görmektedir. Bu, akla önem verilmediği anlamına gelmez. Tam tersine insan aklının kullanımı, Allah’ın (c.c.) lütufla-rından biri olarak değerlendirilir. Dış dünyanın bilgisine ulaşmak için ortaya konulan çaba, emek ve araştırma ile Allah’ın (c.c.) insanlığa kendi merhametinin delili olarak indirdiği vahyi birlikte okuyan Müslüman âlimler her zaman bulundukları toplumun ve çağın kurucu öznesi olmuşlardır.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE FEN BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ

52

Page 53: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Ünitemizi DeĞerLenDireLim

A. Aşağıdaki soruları cevaplayınız.

1. İslam dünyasındaki tarihsel seyri içerisinde İslam fen bilimlerinin öne çıkan yönleri neler-dir?

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

2. Büyük İslam âlimi Kindi’nin optik konusundaki çalışmalarını kısaca özetleyiniz.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

3. Usturlap ne demektir? Açıklayınız.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

4. İslam medeniyet tarihinde ilk kurulan müesseselerden biri de tıp medreseleri ve hastaneler-dir. Bunun nedenlerini yazınız.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

5. Büyük İslam dahilerinden biri olan Harezmi’nin hayatı ve ilme katkıları hakkında kısaca bilgi veriniz.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

B. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle doldurunuz.

(Sabit bin Kurra, Zic, Harezmi, Tıbbü’n-Nebi, İbnu’l-Heysem)

1. Astronomi cetvellerine …………………………… adı verilir.

2. IX. yy.’daki matematikçiler ve belki de tüm Müslüman matematikçiler arasında en önemlisi ……………………………….. idi.

3. ………………………………………’nın bugün fizikçi olarak şöhreti, terazi prensibi ve ağır bir kirişin dengesi de dahil olmak üzere cisimlerin dengesi üzerine yazdıklarına dayanır.

4. Hastalıklar için maddi ve manevi tedavi tavsiyelerini içeren hadislerin toplandığı kitaplara ................................................ denir.

5. Batılıların “Camera Obscura” dedikleri “karanlık oda” veya “kamera” ilk defa ünlü fizikçi ve optikçi ……………………………………. tarafından icat edilmiştir.

53

2. ÜNİTE

Page 54: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

C. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru cevaplarını işaretleyiniz.

1. Abbasi devletinin ilk resmi astronomi bilgini aşağıdakilerden hangisidir?

A) Muhammed el-Fezari B) Habaş el-Hasib C) Abbas el-Cevheri

D) el-Fergani E) Sabit b. Kurra

2. Bağdatta Beytu’l-Hikme’yi (Hikmet Evi) kuran İslam halifesi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Harun Reşid B) Me’mun C) Mu’tasım

D) Muhammed Mehdi E) Cafer Mütevekkil

3. Cebir ilmi, ismini hangi âlimin eserinden almıştır?

A) Kindi B) Birunî C) Harezmi D) Ebu”l-Vefa E) Sabit b. Kurra

4. Büyük fizikçi İbnü’l-Heysem’in ünlü eseri aşağıdakilerden hangisidir?

A) el-fi’t-Tıb B) Kitabu’l-Mizan C) Kitabu’l-Menazir

D) Kitabu’l-Mutayat E) Kitabu’l-Muhtasar fi’l-Cebr ve’l-Mukabele

5. 17. yy başlarında adeta bugünkü füzelerin ilk tiplerini teşkil edebilecek barut reaktörlü bir füze icat eden ve bu basit hava roketiyle ilk kez havalanmayı başaran Türk bilgini aşağıdaki-lerden hangisidir?

A) İbn-i Firnas B) Hezarfen Ahmed Çelebi C) Lagari Hasan Çelebi

D) Gelenbevi İsmail efendi E) İbrahim Müteferrika

D. Aşağıda verilen bilgilerden doğru olanı (D) ile yanlış olanı (y) ile işaretleyiniz.

1. (.....) Astronomi bilginlerine yakın ilgi Emevi Halifesi Abdu’l-Melik zamanında başlamış, Abbasi Halifesi Me’mun zamanında hız kazanmıştır.

2. (.....) İbnü’l-Heysem, orijinal optik çalışmalarıyla fizik tarihine damgasını vurmuştur.

3. (.....) Bugünkü fotoğraf makinalarının temelini oluşturan karanlık oda deneyini yapan ünlü fizik âlimimiz İbn-i Sina’dır.

4. (.....) Bugün hâlâ nasıl çizildiği anlaşılamayan dünya haritasını çizen ünlü Osmanlı amirali ve bilim adamı Piri Reis’tir.

5. (.....) Yaklaşık altı yüzyıl Batı üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulan el-Kanun fi’t-Tıb isimli eser büyük âlimimiz Biruni’ye aittir.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE FEN BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ

54

Page 55: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE SOSYAL BİLİMLERİN GELİŞİMİ

3. ÜNİTE

HAZIRLIK ÇALIŞMALARI1. “Bugünü anlamak, geleceğe hazırlanabilmek için sağlam ve doğru tarih bilgisi şarttır.” sözünü sınıf ortamında tartışınız. 2. Büyük bilginimiz İdrisî’nin coğrafya ilmine katkılarını araştırınız. 3. İbni Haldun, neden sosyoloji ve din sosyolojisinin kurucusu sayılmaktadır? Araştırınız.4. “Hz. Peygamber (s.a.v.), yaşayan bir Kur’an’dı.” sözünü sınıfta arkadaşlarınızla değerlendiriniz. 5. İslam âlimlerine göre kelam ilmi, dinî ilimlerin reisidir. Bu kanaatin sebebini araştırınız. 6. Hz. Peygamber’e (s.a.v.) itaat gerekli midir? Niçin? Araştırıp arkadaşlarınızla değerlendiriniz.

55

Page 56: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Bu ünitede yer alan konuların içeriği, üniteyle sınırlandırılamayacak kadar geniştir. Her biri başlı başına bir derstir. Bu sebeple konunun işlenişini islam âlimlerinin çalışmalarıyla sınırlı tut-maya gayret gösterdik.

1. TarİhTarih ilmi, genel olarak “toplumların başın-

dan geçen olayları zaman ve yer göstererek an-latan, bunların sebep ve sonuçlarını, birbirleriy-le olan ilişkilerini ele alan bilim dalı” şeklinde tarif edilmektedir.

Geçmişteki olayların belirli usuller çerçeve-sinde derlenip yazıya aktarılmasıyla ortaya çı-kan tarihî bilgiler, insanlık için öteden beri çok önem verilen bir ilim olmuştur. Çünkü bugünü anlamak ve geleceğe hazırlanabilmek, diğer ilimler yanında özellikle insanlığın ortak tecrü-besi olarak görebileceğimiz tarihin bilinmesine bağlıdır.

BİLGİ KUTUSU

Ensab İlmi: Arap literatüründe kabilelerin soyunu inceleyen ilim dalı için kullanılan terimdir. Ensab, “soy” anlamına gelen neseb kelimesinin çoğuludur. Ensab bilgisi, ca-hiliye devri Arap kültürünün en önemli parçasıydı.

Şifahi Gelenek: Geçmiş devirlerde özellikle yazılı kültür yaygın değilken insanların ağızdan ağıza, ezber yoluyla aktardığı bilgileri ifade etmek için kullanılan kavramdır. Destanlar, şiirler, ağıtlar, hikâyeler, masallar yoluyla nesilden nesile aktarılagelen bil-gilerdir.

Eyyamu’l-Arap: Arap tarihinde dönüm noktası olarak görülen olayları ve özellikle savaşları anlatmak üzere kullanılan bu tabir, cahiliye devrinde ve İslamiyet’in ilk za-manlarında Arap kabileleri arasında cereyan eden savaşların anlatılmasını ifade eder.

Ahbaru’l-Arap: Haber kelimesinin çoğulu olan ahbar; bir kavim, kabile veya şahıs, bir ülke, bölge veya şehir, bir hadise vs. hakkında naklolunan bilgiler, sözler ve rivayet-lerdir. İslamiyet’ten önce destani, menkıbevi unsurların tarihi unsurlara galip geldiği bu rivayetlerin, İslamiyet’ten sonra tarihî vasfı ön plana geçmeye başlamıştır.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE SOSYAL BİLİMLERİN GELİŞİMİ

56

Page 57: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Tarihin önemini en iyi şekilde vurgulayan bilgiler arasında Hz. Ömer’in “İslam’ı tam olarak anlayabilmek için cahiliyeyi iyi bilmek gerektiğini” belirtmesi zikredilebilir. Daha sonra tarih-çilik dendiğinde ilk akla gelen isimlerden olan İbn Haldun da tarihi “yolu kutsal, faydası çok, gayesi şerefli bir ilim” olarak tanımlar.1

Kur’an-ı Kerim’de kıssalar üzerinden insanlık tarihi özetlenmekte, kasas, nebe’, ahbar gibi kavramlarla adeta insanlığın bütün serüveninin çerçevesi çizilmektedir. Çağdaş Müslüman dü-şünürlerden Muhammed İkbal’e göre Kur’an’da en çok önem verilen ve adeta insanlığa bir bilgi kaynağı olarak sunulan konuların başında insanlık tarihi gelmektedir.2

İslam bilim ve düşünce geleneğinde tarih ilminin her geçen gün değer kazanarak tüm diğer ilimler için vazgeçilmez konuma gelmesinde öncelikle Kur’an-ı Kerim’in yönlendiriciliği söz konusudur.

Müslümanlar zaman içinde hem Kur’an’ın belirlediği istikamet doğrultusunda hem de Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hadisleri üzerinden tarih ilmine içerik ve yöntem açısından çok önem vermişlerdir. İslam dünyasında tarihle ilgili çalışmalar siyer ve megaziyle başlamış, zamanla dünya tarihi, fütuhat, bölge ve şehir tarihleri, tabakat kitapları şeklinde genişleyerek devam etmiştir.

İslam tarihçileri arasında öne çıkan isimlerden bazıları şunlardır: İbn İshak, Vakıdi, İbn Sa’d, Taberi, İbn Kuteybe, Belazuri, Cahız, Yakubi, Mesudi, İbnü’l Esir, İbn Kesir.

Bu isimler arasında İslam dünyasında tarih deyince ilk akla gelen büyük âlim Taberi (838-923)’dir. Taberi de diğer İslam âlimlerinin çoğu gibi sadece bir alanda değil, pek çok alanda birikim sahibidir. Tarihçiliği yanında aynı zamanda büyük bir fakih, muhaddis ve müfessirdir. Tarihü’l-Ümem ve’l-Müluk adlı eseri hem Doğu’da hem de Batı’da meşhurdur. Taberi bu ese-rinde yaratılıştan kendi zamanına kadar olan olayları rivayet senetleriyle birlikte kaydetmiştir. Tarih ilminde en önemli kaynaklardan biri olarak kabul edilir. Daha sonra gelen tarihçiler onun verdiği bilgileri ya aynen almış ya da özetleyerek vermişlerdir.3

Tarihçiler sadece olayları aktarmakla kalmazlar, aynı za-manda olaylar üzerinden bazı genellemelere ve adeta toplum-sal yasalar diyebileceğimiz bazı sonuçlara ulaşırlar.

Bu alanda ön plana çıkan ve tarih düşüncesinin gelişmesin-de öncülük yapan düşünürlerimiz Biruni, İbn Miskeveyh ve İbn Haldun’dur.

Tıp, astronomi, fizik, coğrafya, matematik, dinler tarihi gibi ilimlerle de ilgilenmiş çok yönlü bir bilim adamı vasfıyla öne çıkan Biruni (973-1048), İslam dünyasında yeni bir tarih dü-şüncesinin ilk temsilcilerinden sayılır. Milletlerin ve medeni-

1 Tahsin Görgün, TDV İslam Ansiklopedisi, İbn Haldun md., C 19, s.545.2 Mustafa Fayda, TDV İslam Ansiklopedisi, Tarih md., C 40, s.30.3 Mustafa Fayda, TDV İslam Ansiklopedisi, Taberi md., C 39, s.316.

İbni Haldun’un temsilî resmi

57

3. ÜNİTE

Page 58: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

yetlerin düşüş ve yükseliş sebepleri üzerine kafa yoran Biruni, tarihte yaşananların belli bir düzen ve işleyiş çerçevesinde geliştiğini tespit eder.

İslam dünyasında tarih, tarih felsefesi, sosyoloji, iktisat vb. ilimlerden bahsedildiğinde ilk akla gelen isim İbn Haldun’dur (1332-1406). İbn Haldun’a göre tarih, geçmiş olayların sadece dış gö-rünüşleriyle tasvir edilip anlatılması olmamalıdır. Tarih aslında düşünmek, hakikati araştırmak ve olayların sebeplerini bulup ortaya çıkarmaktır.

Tarih alanında Osmanlı Dönemi’nin meşhur isimleri arasında Aşıkpaşazade, Enveri, Tursun Bey, İdris-i Bitlisi, Kemalpaşazade, Hoca Sadeddin, Müneccimbaşı Ahmet Dede, Katip Çelebi, Evliya Çelebi, Naima ve son dönemlerin en önemli ismi Ahmet Cevdet Paşa sayılabilir.

Katip Çelebi (1609-1657), dönemi itibariyle İslam bilim tarihine çok önemli hizmetleri olan bir düşünür ve tarih konusunda da İbn Haldun geleneğinin Osmanlı’daki temsilcisidir. Keşfü’z-Zünun isimli bibliyografik eseri adeta İslam dünyasının hafızası konumundadır. Keşfü’z-Zünun’da 15.000’e yakın kitap ve risale ile 10.000 kadar müellif adı geçmekte, 300’ü aşkın ilim dalı hakkın-da bilgi verilmektedir.4

Evliya Çelebi’nin (1611-1684) 10 ciltlik Seyahatname adlı eseri, seyahatname türünün en meşhurlarından olup içerdiği bilgiler iti-bariyle Osmanlı kültür hazinesi sayılabilecek bir eserdir.

Naima (1655-1716), Osmanlı tarihçiliğin-de ilk vakanüvistir. Naima diğer tarihçilerden biraz farklı olarak bir çeşit toplum ve tarih felsefesi yapar. Ona göre tarih, şehrin tercü-manıdır. Tarihten habersiz olanları gafil diye niteler.

Osmanlı tarihçiliğinin zirve ismi kabul edilen Ahmet Cevdet Paşa (1822-1895) sadece tarih alanında değil hukuktan siyasete, sosyolojiden edebiyata sosyal bilimlerin hemen hepsinde çok önemli eserler vermiş bir düşünürdür. İbn Haldun ve Katip Çelebi çizgisinin son temsilcisi kabul edilir. Ahmet Cevdet Paşa, tarihin devirlere ayrılmasındaki genel kabullerin dışına çıkarak insan-lık tarihini, peygamberler tarihi olarak görmüştür. Hz. Peygamber’e (s.a.v.) kadar olan devirleri “tarih-i atik-eski tarih” ve ondan sonraki devirleri ise “tarih-i cedit-yeni tarih” şeklinde adlandıra-rak tarihi sınıflandırmıştır.

Bu yaklaşımın daha sonraki dönemlere bir yansıması olarak düşünürsek Elmalılı Hamdi Yazır da insanlık tarihinin Hz. Musa’ya (a.s.) kadar olan kısmını “kurun-ı ûla-ilk devirler”, Hz. Musa’dan Hz. Peygamber’e (s.a.v.) kadar olan kısmını “kurun-ı vusta-orta devirler” ve Hz. Peygamber’den (s.a.v.) sonrasını da “kurun-ı uhra-son devirler, ahir zaman” şeklinde tasnif etmektedir.5

4 İlhan Kutluer, TDV İslam Ansiklopedisi, Keşfü’z-Zunûn md., C 25, s.322.5 Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, C 6, s. 190, (Kasas suresi, 43. ayet tefsiri.)

BİLGİ KUTUSU

Vakanüvis, Osmanlı Devleti’nde resmî tarihçiler için kullanılan unvandır. Arap-ça vak‘a ile Farsça nüvîs (yazan, yazıcı) sıfatından meydana gelen tabir, önceleri vekayi‘nüvîs şeklinde de kullanılmıştır.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE SOSYAL BİLİMLERİN GELİŞİMİ

58

Page 59: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

2. CoğrafyaGeographia kelimesi, geo (yer) ve graphein (tasvir etmek) kelimelerinden oluşur. Telaffuz ola-

rak cuğrafiya şeklinde Arapçaya aktarılmıştır.

Ele aldığı konular itibariyle en geniş ilimlerden birisi olan coğrafya, öteden beri diğer ilim dal-larıyla ilişkili bir şekilde gelişmiştir. Geçmişte astronomi, matematik, fizik, kozmografya, felsefe gibi ilim dallarının coğrafyayla iç içe olduğu bilinmektedir. Günümüzde bazıları müstakil bir ilim dalı hâline gelmiş olan şu disiplinler, coğrafyayla doğrudan irtibatlıdır: jeoloji, jeofizik, hidroloji, meteoroloji, kartografya, zooloji, botanik, antropoloji, etnoloji, sosyoloji, demografi.

Müslümanlar, diğer ilim dallarında olduğu gibi coğrafya alanında da Yunan, Mısır, İran ve Hint bölgelerindeki geçmişin birikimini önce Arapçaya aktarmışlar, ardından kendi birikimlerini kata-rak bu disiplini geliştirmişlerdir.

Müslüman bilim adamlarının coğrafya-ya katkıları bu ilmin hemen her dalında ol-muştur. Astronomiyle ilgili hesaplamalardan kozmografya teorilerine, haritalardan seya-hatnamelere, denizcilikle ilgili bilgilerden şehir tarihlerine, iklim verilerinden ülkeler ve bölgeler hakkındaki tespitlere varıncaya kadar coğrafyanın tüm dallarında eserler ver-mişlerdir.

Daha Halife Me’mun Döneminde (786-833) dünya haritası çizilmiş, yeryüzünün ölçülmesi ça-lışmalarına başlanmıştır.

Sabit bin Kurra ve Muhammed bin Cabir el-Battani gibi astronomlar coğrafyaya özellikle ast-ronomi ilmi açısından katkıda bulunmuşlardır.

el-Battani, günümüzdeki hesaplamalara çok yakın şekilde ekliptik eğimin değerini, gece ve gündüz sürelerinin gerilemesini, Güneş yılının 365 gün 5 saat 46 dakika 24 saniye oluşunu (günü-müzde 365 gün, 5 saat, 48 dakika, 46 saniye) tespit etmiştir.6

el-Harezmi, el-Fergani, el-Zerkali gibi meşhur matematikçi ve astronomlar İslam dünyasında coğrafya ilmine de büyük katkılar yapan bilim adamlarıdır.

6 Ferruh Müftüoğlu, TDV İslam Ansiklopedisi, Bettani md, C 16, s.10.

BİLGİ KUTUSU

İslam dünyasında Irak ve Belh olmak üzere iki büyük coğrafya okulu oluş-muştur. Bunlardan Irak okulunda İbn Hurdâzbih, Ya’kubî, Mes‘udî; Belh oku-lunda ise Belhi, İstahri ve Makdisi öne çıkan coğrafyacılardır.

DÜŞÜNELİM-ARAŞTIRALIM

Batı merkezli bir bakış açısıyla tarihin İlk Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ ve Yakın Çağ şek-linde dönemleştirilmesinin sebeplerini araştırarak arkadaşlarınızla tartışınız.

59

3. ÜNİTE

Page 60: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

İslam dünyasının önemli bilim adamlarından Biruni (973-1048), Dünya’nın şekli ve kainattaki yeri, yeryüzünün ölçüleri (Dünya’nın çapı, çevresi, yüzölçümü, hacmi), ekliptik eğimin değeri gibi konuları ele almış, dönemi itibariyle özgün ve yeni metotlar da geliştirerek diğer ilimlerde olduğu gibi coğrafyaya da katkı yapmıştır.7

İbn Hurdazbih (820-912), bilinen Dünya’yı ilk tarif eden ve “İslam coğrafyası-nın babası” unvanıyla anılan bir coğrafyacı-dır. Coğrafya konusunda en önemli çalışması olan Kitabü’l-Mesalik ve’l-Memalik günü-müze kadar ulaşmıştır.

Ya‘kubî (?-905?) Kitabü’l-Büldan isimli eseriyle, Mes’udi (896-956) ise Mürucü’z-Zeheb isimli eseriyle meşhur olmuştur.

Coğrafyayla ilgili çalışmalarda Ömer Hayyam (1048-1131), kendi geliştirdiği takvim hesapla-malarıyla dikkat çekmektedir. “Meliki takvimi” veya “Celali takvimi” denilen bu takvim, hata payı en az olan takvimlerden kabul edilmektedir.

İslam dünyasının yetiştirdiği en önemli coğrafyacılardan biri de Şerif el-İdrisi’dir (1100-1165). İdrisi’nin Kitabü Nüzheti’l-müştak fi’htirakı’l-afak adındaki büyük eseri, Ortaçağ’da İslam dünya-sında yazılmış, yerkürenin genel ve sistematik coğrafyasını konu edinen en kapsamlı çalışmalar-dan biri kabul edilmektedir. 8

Coğrafya sözlükleri ve ansiklopedileri, İslam dünyasında yeni bir tür olarak ortaya çıkmış ve bir geleneğe dönüşmüştür. Bu alanın en meşhur eserleri arasında ilk sırayı Yakut el-Hamevî’nin (1168-1229), Mu’cemü’l-Büldan isimli eseri alır. Bu eserde alfabetik sırayla yer isimleri, coğrafi durumlar, sınırlar ve koordinatlar belirtilmiştir. 9

Müslümanların coğrafya ilmine en önemli katkılarından biri de seyahatnamelerdir. Nasır-ı Hüsrev (ö. 1088) Sefername adlı eseriyle ve Muhammed b. Ahmed b. Cübeyr el-Kinânî (ö. 1217), Rihletü’l-Kinânî adlı eseriyle; İbn Battûta (ö. 1377), Belensiyeli Ebû Muhammed el-Abderî, İbn Rüşeyd el-Endelüsî (ö. 1321), Abdullah b. Muhammed et-Ticânî gibi seyyahlar da seyahatname-leriyle coğrafya ilmine katkıda bulunmuşlardır. 7 S. Maqbul Ahmad, TDV İslam Ansiklopedisi, Coğrafya md., C 8, s.56.8 S. Maqbul Ahmad, TDV İslam Ansiklopedisi, Coğrafya md., C 8, s.57.9 S. Maqbul Ahmad, TDV İslam Ansiklopedisi, Coğrafya md ., C 8, s.58.

ARAŞTIRALIM

Coğrafyayla alakalı ilimler arasında sayılan jeoloji, jeofizik, hidroloji, meteo-roloji, kartografya, zooloji, botanik, ant-ropoloji, etnoloji, sosyoloji, demografi disiplinlerini ilgilendikleri konular açısın-dan araştırınız.

DÜŞÜNELİM-ARAŞTIRALIM

Müslüman coğrafyacıların çizdiği haritalardan bazılarını inceleyerek niçin İslam dünyasını merkeze aldıklarını araştırınız. Günümüzdeki Yakın Doğu, Orta Doğu, Uzak Doğu gibi coğrafi isimlendirmelerin ise kimlere göre olduğunu araştırarak arkadaşlarınızla tartışınız.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE SOSYAL BİLİMLERİN GELİŞİMİ

60

Page 61: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Ünlü tarihçi ve düşünür İbn Haldun (1332-1406), coğ-rafya konusunda da çalışmış, hayvan ve bitkilerin içinde yaşadıkları iklim bölgesiyle ilişkili özel durumlarını gös-termiştir. İklimin ve çevrenin canlılar üzerindeki etkilerini incelemiş, asıl katkısı ise beşerî coğrafyaya olmuştur.

Osmanlı coğrafyacılığında öne çıkan isimlere gelin-ce denizcilikte ve haritacılıkta Piri Reis (1465-1470) ve Seydi Ali Reis (1498-1562) meşhur isimlerdir. Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye’si denizcilere bir rehber olmak üzere ya-zılmış, sahil şehirleri haritalarla gösterilmiş, körfezler belirtilmiş, gemilerin yanaşabileceği limanlar, sığ yerler, kaleler ve buralarda oturan insanlar hakkında bilgiler ve-rilmiştir. Seydi Ali Reis, Kitâbü’l-Muhît fî ilmi’l-eflâk ve’l-ebhur isimli eserinde denizcilikle ilgili bilgilere yer ver-miş, Mir’âtü’l-memâlik adını verdiği seyahatnamesinde ise gezdiği yerleri tanıtmıştır.10

Aslen Tunuslu olan Hacı Ahmed, çeşitli Doğu ve Batı kaynaklarından faydalanarak (1559-60) yılında “dünya dili olan Türkçe ile” kaleme aldığı eserinde coğrafi, iktisadî, ticari, zirai ve etnografik bilgiler vermiştir. Dünya’nın yuvarlaklığından ve “Yeni Dünya” dediği Amerika’dan bahsederek burayı dünyanın dördüncü kıtası saymıştır.

Hacı Halife adıyla da bilinen Kâtib Çelebi’nin (1609-1657), Cihannümâ adlı eseri yanında Tuhfetü’l-kibâr fî esfâri’l-bihâr adlı eseri de coğrafyayla ilgilidir. Kâtib Çelebi, ayrıca Keşfü’z-zunûn’da coğrafya ilmine bir bölüm ayırarak bu alanda yazılan eserleri sıralamıştır.11

Osmanlıda seyahatname türünün en meşhur müellifi Evliya Çelebi’dir (1611-1682). Kırk yıl-dan fazla süren seyahati sırasında Osmanlı topraklarını, Doğu’nun ve Batı’nın birçok ülkesini gezmiştir. Evliya Çelebi, on ciltlik ünlü Seyahatname’sinde gidip gördüğü hatta görmediği yerlerin tarihi ve coğrafyası, idari ve iktisadi durumu, insanları ve gelenekleri hakkında çok geniş bilgiler vermiştir.

XVII. yüzyılın diğer bir coğrafyacısı da Ebû Bekir b. Behrâm’dır (?-1691). Atlas Mayor adıyla bilinen on bir ciltlik Latince eserin mütercimi olarak tanınır.

XVIII. yüzyıl coğrafyası için ilk akla gelen kişi İbrahim Müteferrika’dır (1674-1745). Sahip olduğu mekân bilgisiyle “el-Coğrafî” lakabını almıştır. Bazı coğrafya eserleri de telif etmiş olan İbrahim Müteferrika, Osmanlı coğrafyacıları arasındaki yerini, kendi yazılarından çok bu sahadaki önemli eserleri matbaasında basması, bunlara kıymetli haritalarla metin zeyilleri eklemesi ve ayrı-ca müstakil haritalar yayımlaması sebebiyle almıştır.12

10 Mahmut Ak, TDV İslam Ansiklopedisi, Coğrafya md.. C 8, s.64.11 Mahmut Ak, TDV İslam Ansiklopedisi, Coğrafya md., C 8, s.65.12 Mahmut Ak, TDV İslam Ansiklopedisi, Coğrafya md., C 8, s.65.

Piri Reis’in haritası (Dünyanın ilk haritası))

61

3. ÜNİTE

Page 62: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

3. SoSyoloJİ

Sosyoloji, Latince socio (toplum) ve Grekçe logos (bilim) kelimelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan ve toplumbilim şeklinde Türkçeleştirilen yeni bir bilim dalıdır.

Aslında İslam bilim ve düşünce geleneğinde sosyoloji adında bir ilimden bahsetmek mümkün değildir. Çünkü sosyoloji zaten ilk defa 19. yüzyılda Auguste Comte tarafından tanımlanmış ve çerçevesi çizilmiş bir ilim dalıdır. Ama sosyoloji ilminin ele aldığı konular açısından meseleye yaklaşıldığında tabii ki hem İslam dünyasında hem de daha önceki devirlerde topluma ve toplum-sal olaylara ilişkin değerlendirmeler olmuştur.

İslam dünyasında sosyolojinin temel konuları, ilk dönemler itibariyle başta fıkıh olmak üzere diğer İslami ilimler içerisinde ele alınmıştır.

Farabi, İbn Miskeveyh, İbn Sina, İbn Rüşd, Gazzali gibi Müs-lüman düşünürlerin eserlerinde sosyolojinin temel başlıkları bir bütünlük içinde tartışılmış, en başta din-toplum ilişkileri olmak üzere pek çok konuda önemli eserler kaleme alınmıştır. Özellikle bazı çevreler tarafından sosyoloji ilminin babası olarak nitelen-dirilen İbn Haldun’a gelene kadar diğer İslami ilimlerle birlikte ve ağırlıklı olarak felsefecilerin uğraştığı sosyoloji konuları, İbn Haldun’un ilm-i umran adını verdiği disiplinle birlikte yavaş ya-vaş müstakil hâle gelmeye başlamıştır.

Günümüzde ortaya konulan çerçeve açısından bakıldığında İs-lam dünyasında ilk sosyolojik değerlendirmelerin Farabi tarafın-dan yapıldığını söylemek mümkündür.

Bu alanda önemli isimlerden biri de Gazzali’dir (1058-1111). O da kendisinden önce-ki düşünürlerden etkilenerek toplumu bir canlıya benzetmekte ve tıpkı canlılarda organlar olduğu gibi toplumsal yapıda da benzer unsurlar oldu-ğunu iddia etmektedir.

Hiç kuşkusuz bu alanın İslam dünyasındaki en önemli ismi İbn Haldun’dur (1332-1406). İlm-i umran adıyla yeni bir ilim ortaya koyduğu-nu söyleyen İbn Haldun, bu ilmin konusunu in-san medeniyeti ve insan toplumu olarak belirler.

Bu ilmin Osmanlıdaki yansımaları özellikle Katip Çelebi (1609-1657), Kınalızade Ali Efendi (1511-1572) gibi isimlerde görülür. Osmanlı düşünce tarihinde Kanuni sonrası dönemde kale-me alınan ıslahat layihaları, ahlak kitapları ve siyasetnameler; Osmanlı toplumsal yapısını, aileyi, devletin temellerini, bozulmanın sebeplerini, ıslahat ve iyileştirme çarelerini, siyasetin ve devletin

İhya Ulumiddin

ARAŞTIRALIM

TDV İslam Ansiklopedisi’nden İbn Hal-dun maddesini okuyunuz. İbn Haldun’un ilm-i umran adını verdiği kapsamlı ilmi; sosyoloji, iktisat, tarih ve tarih felsefesi açısından değerlendiriniz.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE SOSYAL BİLİMLERİN GELİŞİMİ

62

Page 63: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

adalet üzere nasıl devam edebileceğini, bunun olmazsa olmaz şartlarını dile getiren çalışmalardır. Bu çalışmalar içinde Lütfi Paşa’nın Asafname’si, Katip Çelebi’nin Mizanü’l-Hak fi İhtiyari’l-Ehakk kitabıyla Düsturü’l-Amel li Islahi’l-Halel’i, Hasan Kafi Akhisari’nin Usulü’l-Hikem fi Nizami’l-Alem’i, Kınalızade Ali Efendi’nin Ahlak-ı Alai’si, Defterdar Sarı Mehmet Paşa’nın Nesayihü’l-Vüzera ve’l-Ümera’sı ele aldıkları konular açısından değerlendirildiğinde her biri çok değerli top-lumsal tahliller içermektedir.

4. felSefeGrekçe “sevmek, istemek, peşinden gitmek” gibi anlamlara gelen fila kelimesi ve “hikmet”

anlamında kullanılan sophia kelimesinin bir araya gelmesinden türetilen felsefe, “hikmet sevgisi” demektir. Filozof ise “hikmeti arayan ve hikmete ulaşma çabasında olan” insana denir.

İslam dünyasında felsefe, özellikle Abbasi halifesi Me’mun’un özel arzusu ve desteği neticesin-de Bağdat’ta oluşturulan Beytü’l-Hikme’deki tercümelerle Müslümanların gündemine girmiştir.

İlk Müslüman filozof olarak kabul edilen Kindi’nin de (801?-866?) yöneticilik yaptığı Beytü’l-Hikme, İslam dünyasında ilk felsefi çalışmaların başlangıç noktasıdır.

Beytü’l-Hikme’de Antik Yunan düşüncesi başta olmak üzere insanlığın bütün birikimi Grekçe, Süryanice, Pehlevice, İbranice gibi diller üzerinden Arapçaya aktarılmış ve bu tercümeler sonra-sında Arapça zaman içerisinde bir felsefe dili hâline gelmiştir.

Müslümanlar bir yandan felsefi birikimle tanışıp yüzleşme ve hesaplaşma süreci yaşarken diğer taraftan İslam’ın yayılmasıyla birlikte karşılaştıkları problemlere Kur’an ve sünnet doğrultusunda çözüm üretme zorunluluğuyla karşı karşıya kaldılar. Bu çerçevede Müslümanların özelde İslam felsefesi ve İslam düşüncesine, genelde insanlığın felsefi birikimine katkıları çok yönlü olmuştur.

Her şeyden önce kadim felsefenin muhafazasında Müslümanlar çok önemli bir rol üstlenmişler-dir. Öteden beri değer verilen felsefi metinlerin Arapçaya çevrilmesi, bir yönüyle İslam felsefesini etkilerken bir yönüyle de bu metinlerin muhafaza edilmesini sağlanmıştır. Bu birikimin, zamanı geldiğinde Batı dillerine aktarılmasında köprü vazifesi de görmüştür.

BİLGİ KUTUSU

Beytü’l-Hikme

İnsanlığın ortak birikimini ve özellikle felsefi eserleri Arapçaya aktarmak gayesiyle oluşturulmuş özel bir kurumdur. Abbasi hilafetinin merkezi olan Bağdat’ta 830 yılında açılmıştır. Açılmasına bizzat halifenin öncülük yaptığı bu kurum, sadece bir tercüme bürosu değildir. Bir yönüyle kütüphane ve üniversite diğer yönüyle bir âlimler cemi-yetidir. Düşünürlerin, ediplerin, mütercimlerin, tabiplerin bir araya gelerek çok yönlü faaliyet gösterdikleri müstesna bir yerdir.

63

3. ÜNİTE

Page 64: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Her ne kadar ilk dönemlerde Müslümanlar felsefeye soğuk bakan ve reddeden tutumlar sergile-mişlerse de zaman içinde din-felsefe uzlaştırması diyebileceğimiz bir çaba öne çıkmıştır.

Bu anlamda meşhur İslam filozoflarından Kindi’nin vahyi esas alıp felsefeyi ona doğru çek-meye çalışmasından, Farabi’nin felsefeyi esas alıp vahyi ona göre yorumlama gayretinden ve İbn Rüşd’ün felsefeyi ve dini aynı kaynaktan beslenen iki kardeş olarak görüp uzlaştırma çabalarından bahsedilebilir.

İlk dönemlerde tamamen dışlama şeklinde başlayan felsefe reddiyesi, İmam Gazzali’yle (1058-1111) başlayan sistematik ve ayırt edici yöntemle daha ilmî bir yaklaşıma dönüşmüştür. Daha son-raları ise bir geleneğe dönüşerek İslam düşünce tarihine “tehafütler geleneği” (konulara eleştirel yaklaşma) diyebileceğimiz bir tartışma zemini armağan etmiştir.

İmam Gazzali aslında felsefenin tamamına değil, vahye ve dinin temel verilerine aykırı gördü-ğü kısımlarına eleştiri getirmiştir. Felsefeyi mantıkiyyat, tabiiyyat, riyaziyyat ve ilahiyyat katego-rilerine ayırmış; mantıkiyyat ve riyaziyyat kısımlarını kabul etmiş; tabiiyyat kısmında bazı yak-laşımlara mesafeli durmuş; en yoğun eleştirileri ise ilahiyyat kısmıyla alakalı olmuştur. Ona göre filozoflar ilahiyyat alanında, dinin vermiş olduğu bilgileri esas almayıp da salt akla göre hareket ettiklerinde büyük ölçüde yanılgıya düşmekte ve vahye aykırı anlayışlara sapmaktadırlar.

Müslümanların felsefeye soğuk durmalarının temelinde bazı filozofların deizm ve ateizm deni-lebilecek inkarcı yaklaşımlara meyledebilmesi yatmaktadır.

İslam felsefe geleneğinde önemli bir yer edinen Farabi (872-950) ise hem mantık alanında-ki çalışmalarıyla hem de siyaset felsefesine yaptığı katkılarla bilinmektedir. Mantık alanındaki çalışmaları sebebiyle kendisine Aristo’ya nispetle Muallim-i Sani denilmektedir. Mantık ilminin esaslarını belirleyen Aristo ise Muallim-i Evvel olarak kabul edilmektedir.

BİLGİ KUTUSU

“İslam düşüncesi, insanlık düşünce tarihinin en önemli ve en zengin düşüncesidir. Bugün İslam felsefesi dediğimiz ve İslam düşüncesinin en önemli bir kısmını teşkil eden felsefi düşünce tarihte çok önemli roller oynamıştır. Başta Yunan düşüncesi olmak üzere unutul-maya yüz tutmuş eski düşünceleri canlandırarak yeniden tarihe kazandırmıştır. Kur’an’ın ve sünnetin öğretilerinin medeniyete dönüştürülmesinde en büyük katkıyı yapmıştır. Ayrı-ca sırf felsefi düşünce olarak bakıldığında ve değerlendirildiğinde felsefi düşünceye özgün katkılarda bulunmuştur. Yahudi ve Hristiyan düşüncelerine etki ederek bu kültürlerde de felsefe geleneğinin ve akli düşüncenin ortaya çıkmasını sağlamıştır. İşte bu ve benzer ne-denlerden dolayı İslam düşüncesinin bilinmesi sadece Müslümanlar için değil, Batılılar için de önemlidir. Bundan dolayıdır ki Batı’da hâlâ İslam düşüncesi üzerine çalışmalar devam etmektedir. Bugünün düşünce akımlarını anlayabilmek ve gelecek için düşünce üretebil-mek için geçmişin iyi bilinmesi ve eleştirel bir gözle iyi tahlil edilmesi gerekir.”

(Mehmet Bayrakdar, İslam Düşünce Tarihi, Ön söz, s. 5)

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE SOSYAL BİLİMLERİN GELİŞİMİ

64

Page 65: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

İbn Sina (980-1037), İslam felsefe geleneğinin zirve ismi olarak görülmektedir. Kendisinden önceki birikimleri derleyip toparlamış ve bir sistem kurmuştur.

Felsefeye karşı çıktığı söylenen ve “Tehafütü’l-Felasife-Filozofların Tutarsızlıkları” adıyla eser yazan İmam Gazzali’yi filozoflar arasında değerlendirmek doğru olmasa da İslam düşünce geleneğinin en önemli düşünürlerindendir. Felsefeyi ve filozofları anlayabilmek için “Makasıdü’l-Felasife” isimli bir eser yazdıktan sonra, özellikle ilahiyyat alanındaki yaklaşımları sebebiyle filo-zofları eleştirmiştir.

Yine Osmanlı düşünürleri olarak sayılabilecek Davud-i Kayseri, Molla Fenari, Hocazade Mus-lihiddin, Hasan Kafi Akhisari, Kemalpaşazade, Taşköprizade, Katip Çelebi, Kınalızade Ali Efendi, Abdullah Bosnevi, İsmail Ankaravi, İsmail Hakkı Bursevi, Yanyalı Esad Efendi gibi âlimler de İslam düşünce geleneğinin devam ettiğini göstermektedir.

BİLGİ KUTUSU

İslam felsefesinde akli ilimler genelde şu dört kategoride ele alınmıştır:

Mantıkiyyat: Felsefeye ve akli ilimlere giriş olarak kabul edilmiştir. Özellikle lisa-niyyat adı verilen dil bilimleri (sarf, nahiv, beyan, bedii, belagat vb.) yanında mantık okumak, İslam felsefe geleneğinin olmazsa olmazı olarak görülmüştür. Felsefenin bu kısmını zaruri gören İmam Gazzali, “Mantık bilmeyenin ilmine itibar edilmez.” demiş-tir.

Tabiiyyat: Akli ilimlerin fizik, kimya gibi maddeyle ve somut olan şeylerle ilgili olan kısmı, İslam felsefe geleneğinde tabiiyyat olarak isimlendirilmiştir. İmam Gazzali ta-biiyyat kısmına fazla söz söylememekle birlikte bu alanda filozofların nedensellik-sebeplilik gibi bazı yaklaşımlarını eleştirmiştir.

Riyaziyyat: Akli ilimlerin matematik, geometri, aritmetik, astronomi, musiki gibi somuttan soyuta geçişin ara kademesi olarak kabul edilen kısmına riyaziyyat denil-miştir. Bu kısımda İmam Gazzali’nin yaklaşımı mantıkiyyatta olduğu gibidir. Ona göre bu alandaki bilgiler kabul edilmeli ve kullanılmalıdır.

İlahiyyat: “Fizik ötesi” anlamında metafizik kavramının İslam felsefesinde karşılığı ilahiyyat olmuştur. Soyut bilgiler alanını içeren bu kısımda Gazzali’ye göre aklın değil de vahyin verileri geçerlidir. Filozoflar bu alanda da akıllarına göre teoriler geliştir-mekle hataya düşmüşlerdir. Gazzali’nin filozofları en çok eleştirip yer yer tekfir etti-ği alan burasıdır. Felsefeyi reddediyor diye eleştirildiği alan da burasıdır. Oysa İmam Gazzali felsefenin ve akli ilimlerin tamamını değil, İslam vahyine aykırı gördüğü kısımlarını eleştirmiştir.

65

3. ÜNİTE

Page 66: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

5. KelamHz. Peygamber (s.a.v.) ve Ashab-ı Kiram (a.s.) dönemlerinde Kur’an ve sünnete dayalı saf

akide esasları, tartışmalardan uzak bir şekilde öğrenilip yaşanmıştır. Zaman içinde İslam ülkesinin sınırları genişleyince farklı din, kültür ve felsefelerle karşılaşılmış ve bu süreçte yeni tartışma ko-nuları ortaya çıkmıştır.

Kelam ilminin doğuşu sekizinci asrın başlarında başlayıp onuncu yüzyıla kadar devam etmiştir. İlk başta siyasetle ortaya çıkan tartışmalarda hilafet ihtilafları, kelami tartışmaları tetiklemiştir. Bu çerçevede ilk önce Hariciler, Şia ve Mürcie ortaya çıkmış; bunları takiben özellikle insanın kaderi ve sorumluluğu etrafındaki tartışmalarla Kaderiyye, Mutezile, Eş’ariyye ve Matüridiyye gibi yeni akımlar ortaya çıkmıştır.

Başlangıçta özellikle Ebu Hanife’nin isimlendirmesiyle el-Fıkhu’l-Ekber olarak görülen kelam ilmi zaman içinde akaid, ilmü’t-tevhid, usulü’d-din, nazar ve istidlal ilmi gibi isimlerle de anılmış ve nihayetinde kelam adıyla İslami ilimler sisteminin merkezindeki yerini almıştır.

Mutezile kelamı yanında Müslümanların diğer kültür ve medeniyetlerle karşılaşmasıyla birlikte ve özellikle 830 yılında sistematik bir şekilde felsefe tercümelerinin başlaması neticesinde kelam ilmi yeni bir safhaya girmiştir. Bu tarihlerden itibaren Ehl-i Sünnet kelamının önemli bazı isimleri

BİLGİ KUTUSU

İslami İlimler Nasıl Oluştu?

“Sahabe ve tabiinden oluşan ilk nesiller (a.s.), Peygamberimizin (s.a.v.) sohbetinde bulunmaları ve ona yakın bir dönemde yaşamış olmaları sebebiyle inançlarının berrak oluşu, kendi çağlarında olayların ve ihtilafların az olması, bir problemle karşılaştıkla-rında güvenilir âlimlere müracaat edebilme fırsatına sahip olmaları sebebiyle bu iki ilmi (usul ve füru ilimleri) bablar ve fasıllar hâlinde tertip edip, konularını fer’i ve asli meseleler şeklinde takrir ile tedvin etme ihtiyacı hissetmemişlerdi. Zamanla Müslü-manlar arasında fitne baş göstererek din önderlerine karşı ayaklanma hareketleri her tarafa yayıldı. Bir taraftan farklı görüşler ortaya çıktı, bidatlere karşı genel bir eğilim baş gösterdi. Yeni yeni meseleler ve fetvalar çoğaldı ve buna paralel olarak önemli konularda âlimlere müracaat konusunda da bir artış oldu. Bunun üzerine âlimler bir yandan nazar (düşünme), istidlal (akıl yürütme), içtihat ve istinbatla (hüküm çıkarma) meşgul olmaya diğer yandan meseleleri bab ve fasıllar halinde tertip etmeye, delille-riyle birlikte meseleleri detaylandırmaya, şüpheleri cevaplarıyla zikretmeye, bir kısım kavramlar üretmeye, görüş ve ihtilafları açıklamaya başladılar. Bu dönemden sonra ameli hükümlerin tafsili delillerden elde edilmesi yönünde fayda sağlayan ilme fıkıh, hüküm ifade etmesi bakımından delillerin hâlleriyle ilgili icmali bilgiyi sağlayan ilme usul-i fıkıh, delillerinden itikadi hükümlerin bilinmesini sağlayan ilme de kelam adını verdiler.”

Taftazani, Şerhü’l-Akaid, s. 55

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE SOSYAL BİLİMLERİN GELİŞİMİ

66

Page 67: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

bir yandan selefilik yaklaşımıyla diğer yandan Eş’arilik ve Maturidilik şeklinde ortaya çıkmıştır.

Ehl-i Sünnet kelamı denildiğinde ilk akla gelen isimler günümüzde Eş’arilik ve Maturidilik adıyla hâlâ devam eden iki kelami mezhebin kurucuları olan Ebü’l-Hasen el-Eş’ari ve Ebu Mansur Muhammed el-Maturidi’dir.

İmam Gazzali (1058-1111), diğer ilimlerde olduğu gibi kelam açısından da adeta bir milat kabul edilmektedir. Onunla birlikte kelam ilmi, eşrefu’l-ulum olarak isimlendirilmiş ve üzerinde önemle durulmuştur. Kelam tarihine bakıldığında bu ilim, Gazzali öncesi ve sonrası şeklinde ele alınmaktadır.

Müteahhirin Dönemi’nde Abdülkerim eş-Şehristani, Fahrettin Razi, Seyfuddin el-Âmidi, Kadı Beyzavi, Saduddin et-Taftazani, Seyyid Şerif Cürcani ve Celaleddin ed-Devvani, Eş’ari çizginin kelamcıları arasın-dadır.

Bu dönemde öne çıkan Maturidi kelam-cılar ise şunlardır: Ebü’l-Muin en-Nesefi, Ömer en-Nesefi, Ebü’l-Berekat en Nesefi, Nureddin es-Sabuni.

Osmanlı döneminde kelam ilmine yaptıkları katkılar sebebiyle Molla Fenari, İbnü’l-Hümam, Hızır Bey, Hayali Ahmed Efendi, Kemaleddin el-Beyazi, Kemalpaşazade gibi âlimler zikredile-bilir.

Kelam ilmiyle uğraşanların bu ilmin tarifini yaparken öne çıkarttığı özellikler, bu ilmin önemi-ni, çerçevesini, usulünü ve gayesini ortaya koymaktadır.

Kelam ilmi, Müslümanların kendi dinlerini savunmak gayesiyle ortaya çıkardıkları bir ilim ol-makla birlikte zaman içinde bu ilmi geliştiren Müslüman âlimlerin özellikle felsefeye çok önemli katkıları da olmuştur. Geliştirilen istidlal metotları, din-felsefe ve akıl-vahiy uygunluğu çizgisinde üretilen deliller, kelam ilminin düşünce ve ilim dünyasını zenginleştirdiği noktalardır.

6. fıKıhFıkıh, sözlükte “bir şeyi bilmek, iyi ve tam anlamak, derinlemesine kavramak” manasına gelir.

Fakih de bilgi ve yetenek yönüyle ince görüş ve derin anlayış sahibi kimseye denir.

İlk kullanımlarda fıkıh, çok geniş alanları kuşatan ve adeta insanla ilgili her şeyi içeren bir alandır. Özellikle fıkıh ilminin otoritelerinden olan Ebu Hanife’nin tarifinde geçtiği şekliyle fıkıh, “kişinin lehinde ve aleyhinde olan şeyleri bilmesi” olarak görülmüştür. Bu dönemde yine Ebu Hanife’nin kullanımıyla akaid ilmi de “el-fıkhu’l-ekber” adıyla fıkıh kapsamında değerlendiril-miştir.

BİLGİ KUTUSU

Mütekaddimun Dönemi: Kelam ilmin-de İmam Gazzali öncesi dönemi anlat-mak üzere kullanılan tabir.

Müteahhirun Dönemi: Kelam ilminde İmam Gazzali sonrası dönemi anlatmak üzere kullanılan tabir.

67

3. ÜNİTE

Page 68: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Zamanla fıkıh ilmi denildiğinde kastedilen şeyler, İslam dininin ibadet ve muamelatla ilgili ameli yönleri ve cezalarla ilgi kısmı şeklinde daraltılmıştır. Bu daralma neticesinde fıkıh genelde şu başlıklar altında değerlendirilmeye başlanmıştır: İbadat, muamelat, ukubat.

“Fıkıh, dinin fürûuna, amelî hayata ait bilgileri ve hükümleri ihtiva eden ilim dalının adı ol-duktan sonra da kapsamı geniş kalmış; çağımıza kadar ilmihal, hukuk ve hukuk metodolojisi, ekonomi, siyaset, idare bilimleri ve bu bilimlerle ilgili kurumlar İslami ilimler sayımında fıkıh dalı içinde görülmüş ve incelenmiştir. Fıkıh usulü (usûl-i fıkıh, usûl-i teşrî’) adıyla bilinen ve dünyada ilk defa Müslümanlar tarafından kurulup geliştirilen ilim dalı, fıkhın usul-fürû şeklindeki ikili ay-rımı içerisinde fıkhın bir alt ilim dalını teşkil etmekle birlikte, baştan beri (günümüze kadar gelen ilk örneği İmam Şâfiî’nin er-Risâle’sidir) ayrı bir ilim dalı şeklinde geliştiği ve bu alanda ayrı bir literatür oluştuğu için yukarıdaki ikili ayrım yerine fıkıh-usûl-i fıkıh ayrımı yapılmış, bunun sonu-cu olarak da öteden beri fıkıh terimiyle fürû-i fıkıh kastedilmiştir.”13

Fıkıh ilminin tarihî gelişim seyrinde önemli duraklar vardır. Hz. Peygamber (s.a.v.) hayatta iken fıkıh, bugünkü gibi sistemleştirilmiş hâliyle mevcut değildi. Sahabe döneminde de henüz sis-temleştirilmiş ve tedvin edilmiş bir fıkıh ilminden bahsedemeyiz. Bu dönemde fıkhın kaynakları, Kur’an ve sünnetti. Ashab-ı Kiram, Kur’an ve sünnet bilgileri doğrultusunda karşılaştıkları prob-lemleri çözmeye çalışıyor, bu iki kaynakta doğrudan çözümünü bulamadıkları şeylerde ise kendi içtihatlarına göre hareket ediyorlardı.

İlk iki nesil sonrasında mezheplerin oluşmaya başladığını ve bu ilmin artık belirli usuller çerçe-vesinde ele alındığını söyleyebiliriz. Mezheplerin oluşum dönemi diyebileceğimiz bu devirde Ebu Hanife, İmam Şafii, İmam Malik ve Ahmed bin Hanbel gibi mezhep kurucusu imamlar ilk planda akla gelen isimlerdir.

İslam dünyasında fıkıh ilmi, külliyatlarda toplanmasının ardından gelişmesini sürdürmüştür. Hemen her mezhepte temel başvuru kaynakları oluşmuş, sonra gelen âlimler hem usul yönüyle 13 Hayrettin Karaman, TDV İslam Ansiklopedisi, Fıkıh md., C 13, s.1.

BİLGİ KUTUSU

İbadat: Fıkıh ilminde kişinin Allah’a karşı vecibelerini düzenleyen ve özü itibariyle manevi arınmayı hedefleyen ibadetler kısmı.

Muamelat: Geniş anlamıyla fıkhın ibadetler dışında kalan kısmını, dar anlamıyla daha çok mal varlığına ilişkin hükümleri ifade eden terim. Borçlar hukuku ve ticaret hukuku doğrudan, eşya ve miras hukuku ise dolaylı biçimde muamelatın içinde yer alır. Münakehat ve müfarekat başlığında ele alınan evlenme ve boşanmayla alakalı aile hukuku kısmı da genelde bu başlık altında değerlendirilir.

Ukubat: Fıkhın ceza hukukuyla alakalı kısmı. İslam hukukunda şeri olarak belir-lenmiş yahut yetkililerin takdirine bırakılmış bütün cezaları (hadler, tazirler) ele alan kısım.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE SOSYAL BİLİMLERİN GELİŞİMİ

68

Page 69: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

hem de mezheplere göre verilen fetvalar yönüyle bu ilmin derlenmesine katkıda bulunmuşlardır.

13. ve 14. yüzyıllardan itibaren diğer alanlarda olduğu gibi fıkıh alanında da bir duraklama döneminden bahsedilebilir. Taklit ruhu, mezhep taassubuyla yürütülen münazara ve münakaşalar, içtihat kapısının kapandığı şeklindeki genel algı, bu ilmin artık belirli kalıplarla aktarılması süre-cini başlatmıştır.

Moğol istilasından (1258) Mecelle (1868-1876) zamanına kadar olan dönem fıkhın duraklama çağları olarak kabul edilmektedir. Mecelleden günümüze kadar olan dönemde ise yeniden bir uyan-ma ve canlanma söz konusudur. Bu dönemde artık bir kanunlaştırma sürecinden bahsedilebilir.14

Fıkhın duraklama dönemi olarak kabul edilen zaman diliminde de çok önemli eserler verilmiş-tir:

Hanefi mezhebinin temel eserleri olarak İmam Serahsi’nin el-Mebsut’u, Kuduri’nin el-Muhtasar’ı, Kasani’nin Bedaiü’s-Sanai’si ve Merginani’nin el-Hidaye’si örnek olarak sayılabilir.

Bu dönemde Osmanlı fıkıh âlimleri arasında özellikle Molla Hüsrev’in Dürerü’l-Hükkam’ı ve Halebi’nin Mülteka’l-Ebhur’u öne çıkmaktadır.15

7. TefSİrKur’an-ı Kerim ayetlerini açıklamak ve yorumlamak anlamında kullanılan tefsir, zamanla yo-

rumlama ilmi manasında kullanılmıştır. İslami ilimler içerisinde hadis ilmi gibi malzemesi ilk andan itibaren oluşmaya başlayan bir ilimdir.

Kur’an-ı Kerim’in yorumu hakkında tefsir dışında “te’vil, tebyin, beyan, tâlim, tafsil, tasrif, i‘rab, şerh, tavzih” gibi kelimeler de kullanılmaktadır.16

Tefsir ilmi doğrudan Hz. Peygamber’le (s.a.v.) başlamıştır. Her ne kadar diğer ilimlerde olduğu gibi her yönüyle sistemleştirilmiş şekilde olmasa da bu ilmin ilk verileri, Hz. Peygamber (s.a.v.) ve Ashab-ı Kiram zamanında oluşmuştur. Kur’an’ın ilk müfessirinin Hz. Peygamber (s.a.v.) olduğu konusunda ihtilaf yoktur.

Hz. Peygamber’le (s.a.v.) birlikte sahabilerden bazıları tefsir sahasında öne çıkmıştır. Bu konu-da sahabiler arasında Hz. Ali (a.s.), Abdullah ibn Abbas (a.s.), Abdullah ibn Mesud (a.s.) ve Übey ibn Ka’b (a.s.) öne çıkmaktadır.

Ashabın tefsir anlayışında öne çıkan hususlar şunlardır: Sahabiler tefsir yaparken çok ihtiyatlı davranmışlar, bilmedikleri konularda kesinlikle konuşmamışlardır. Onların tefsiri daha çok bil-dikleri rivayetlere, kelime tahlillerine, esbab-ı nüzule, nasih mensuh rivayetlerine dayanmaktadır. Arap şiirinden ve tarihî bilgilerden yararlanma yoluna gidilmiş, İsrailoğullarından aktarılan bilgi-lere tefsirde başvurulması başlamıştır.

14 Hayrettin Karaman, TDV İslam Ansiklopeidisi, Fıkıh md., C 13, s.11.15 Ahmet Özel, TDV İslam Ansiklopedisi, Fıkıh md., C 13, s.16.16 Abdülhamit Birışık, TDV İslam Ansiklopedisi, Tefsir md., C 40, s.281.

69

3. ÜNİTE

Page 70: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

İslami ilimler geleneğinde dinin asli kaynaklarından olan Kur’an’ın anlaşılması yolunda çok önem verilen tefsir ilminde doğuşundan itibaren farklı anlayış ve yöntemlerle tefsirler yazılmıştır. En genel manada tefsirler kaynakları ve yöntemleri itibariyle iki başlık altında değerlendirilmiş-tir:

1- Rivayet tefsirleri: Tefsir için kaynak olarak sadece Kur’an-ı Kerîm’i, Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) sünnetini, sahabeyi ve sahabeden faydalanan nesli esas alan ve “me’sûr tefsir” diye de ad-landırılan rivayet tefsiri yaklaşımına göre müfessir bu yollarla gelen bilgiyle yetinir ve Kur’an’ı bu kaynaklara dayanarak yorumlar. Bazı rivayet tefsirleri şöyle sıralabilir:

Taberi, Câmiu’l-Beyân an Tevîli Âyi’l-Kur’ân •

İbn Ebû Hâtim, Tefsîrü’l-Kur’âni’l-Azîm •

Ebü’l-Leys es-Semerkandî, Tefsîrü’l-Kur’âni’l-Kerîm•

İbn Teymiyye, et-Tefsîrü’l-Kebîr•

İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Kur’âni’l-Azîm•

Süyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr fi’t-tefsîr bi’l-Me’sûr •

2- Dirayet tefsirleri: Re’y tefsiri ve akli tefsir de denilen bu yönteme göre müfessir, riva-yet tefsirinin kaynaklarını ve yöntemini kullanmakla yetinmez; yer yer bu kaynakların verilerini eleştirir, rivayetin ortaya koyduğu bilginin yetersiz kalacağı düşüncesiyle ilgili ayeti veya sureyi yorumlamaya çalışır. Bu tefsir tarzında müfessir daha aktiftir; elinde bulunan kaynakları akıl süz-

mekke okulu:

Abdullah ibn Abbas’ın öncülüğünde kurulan bu okul, onun arkadaşları ve öğrencileri olan Saîd b. Cübeyr, Mücahid b. Cebr, İkrime el-Berberî, Tâvûs b. Keysân ve Atâ b. Ebû Rebâh gibi isimlerle devam etmiştir.

medine okulu:

Übey ibn Ka’b’ın öncülüğünde kurulan bu okul, Ebü’l-Âliye er-Riyâhî, Muham-med b. Kâ‘b el-Kurazî, Zeyd b. Eslem, Abdurrahman b. Abdullah ve Abdullah b. Vehb gibi isimlerle devam etmiştir.

Kufe okulu:

Abdullah ibn Mesud’un öncülüğünde kurulan bu okul, Alkame b. Kays, Mesrûk b. Ecda‘, Esved b. Yezîd, Mürre el-Hemedânî, Hasan-ı Basrî, Katâde b. Diâme ve İbrâhim en-Nehaî gibi isimlerle devam etmiştir.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE SOSYAL BİLİMLERİN GELİŞİMİ

70

Page 71: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

gecinden geçirir, bir bakıma ictihat yapar. Bazı dirayet tefsirleri şöyle sıralabilir:

Mukatil b. Süleyman, et-Tefsîrü’l-Kebîr •

Zemahşerî, el-Keşşâf•

Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb•

Kadî Beyzâvî, Envârü’t-Tenzîl•

Ebü’l-Berekât en-Nesefî, Medârikü’t-Tenzîl•

Ebû Hayyân el-Endelüsî, el-Bahrü’l-Muhît•

Ebüssuûd Efendi, İrşâdü’l-Aķli’s-Selîm •

Kurtubî’nin aynı zamanda ahkâm tefsiri olarak da kabul edilen el-Câmi li-ahkâmi’l-Ķur’ân adlı geniş tefsiri, dirâyet tefsirinin başarılı örneklerinden sayılır.

Bunlar yanında işari tefsir, lügavi tefsir ve karma yöntemle yazılan tefsirler de vardır. Bir başka açıdan tefsirler; mezhebî tefsirler, ilmî tefsirler, ictimai tefsirler, ahkâm tefsirleri ve konulu tefsir-ler şeklinde de değerlendirilmektedir.

8. hadİSİslami ilimler içerisinde en çok önem verilen ilimlerden olan hadis ilmi hem genel olarak dinde-

ki yeri itibariyle hem de özel olarak içerdiği alt başlıklar açısından çok değerli bir ilimdir. Bu ilim dalı Müslümanların rivayete, senede, güvenilirliğe, dürüstlüğe, sağlam ve sahih bilgiye ne denli önem verdiklerini göstermesi bakımından da çok değerlidir.

Müslümanlar, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) sözlerini, fillerini ve takrirlerini en baştan itibaren çok titiz bir şekilde muhafaza etmeye çalışmışlardır. Bu titizliğin bir yansıması olarak ortaya çıkan hadis ilminde, insanlık tarihinde eşine rastlanmayan metotlar ve ilim anlayışları geliştirilmiştir. İsnad sistemi ve bu sisteme verilen önem, hadisçileri özellikle bu sisteme önem verme-yen tarihçiler karşısında öncelikli bir konuma yükseltmiştir.

Rivayetü’l-Hadis, Dirayetü’l-Hadis, Cerh ve Ta’dil, Raviler Tarihi, Hadislerin Vürud Sebepleri, Garibu’l-Hadis, İlelü’l-Hadis, Muhtelifu’l-Hadis, Nasih ve Mensuh gibi hadis ilminin alt başlıklarında Müslüman âlimlerin ortaya koydukları birikim hem İs-lami ilimler geleneğine hem de başta tarih ve biyografi gibi ilimler olmak üzere sosyal bi-limlere yeni ve özel kazanımlar sunmuştur.

BİLGİ KUTUSURavi: Hadis rivayetlerinde silsile

hâlinde, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) sözle-rini, fillerini ve takrirlerini aktaran kişile-re denir.

Senet: Hadis külliyatlarında hadisleri aktaran ravilerin isimlerinin yer aldığı ri-vayet zincirine denir.

Metin: Hadis ravilerinin rivayet zinciri ile Hz. Peygamber’e (s.a.v.) dayandırdık-ları ve ondan aktardıkları sözler, fiiller ve takrirler kısmına denir.

71

3. ÜNİTE

Page 72: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

“Hadis külliyatlarında yer alan, megazi, siyer, menakıb, menakıbu’l-ensar, enbiya, kısasu’l-enbiya, fezailü’s-sahabe gibi bölümler doğrudan siyer ve İslam tarihiyle ilgili bilgiler ihti-va ettiği gibi diğer bölümlerde de dağınık olarak azımsanmayacak miktarda malzeme bulmak mümkündür.”17

Bu ilmin gelişimi daha Hz. Peygamber (s.a.v.) hayattayken başlamıştır. Vahyin nüzulü sürecin-de ilk başlarda hadislerin yazımı sınırlandırılmışsa da sahabilerden bazıları hadisleri yazılı olarak muhafaza etmeye başlamıştır.

Bu alanda ilk çalışmalar, sahifeler adı verilen yazılı metinlerdir. Genelde şifahi geleneğe men-sup olan Araplar, İslam diniyle birlikte hem Kur’an’ın hem de hadislerin yazıya aktarılması boyu-tunda yazılı gelenekle de tanışmışlardır. Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından yazdırılan mektuplar, musâlahanameler (barış anlaşmaları) ve ahidnameler, bazı sahabiler tarafından kaleme alınan sahi-feler Asr-ı Saadet devrinin ilk yazılı belgeleridir. Bu sahifelerin yanında cüzler, kitaplar, müsned-ler, mu’cemler, musannefler, cami’ler, sünenler ve ahkam kitapları, müstedrekler, müstahrecler, kırk hadisler, etraf kitapları, tahric kitapları, zevaid ve fevaid kitapları, emaliler ve şemail kitapları hadis ilminin literatürü içinde yeni başlıklarla gelişerek devam etmiştir.18

Hz. Peygamber’in (s.a.v.) vefatından sonra hadislerin bir araya getirilmesi çabaları çok yönlü devam ettirilmiştir. Bu alanda özellikle hadis toplamak amacıyla yapılan ilim yolculukları ve özel tedvin çabaları dikkat çekmektedir.

Ömer İbn Abdülaziz (ö. 720) zamanında resmi tedvin çabalarıyla hız kazanan bu faaliyet, 900’lere gelindiğinde büyük ölçüde tamamlanmıştır. 19

İlk tedvin çalışmalarında dikkat çeken noktalardan birisi her türlü rivayetin bir araya toplan-ması gayretidir. Sadece sahih rivayetlerin toplanması süreci İmam Buhari ve İmam Müslim ile başlamıştır. 20

Kütüb-i Sitte ve Kütüb-i Tis’a ilk üç asırda tedvin edilmiş ve hadisler bir yandan kitapları ile bab başlıklarına göre ve diğer yandan ravilere göre tasnif edilmiştir.

Bu tedvin ve tasnif işlemlerinden sonra da bu ilmin gelişimi devam etmiştir. Derleme eserler yanında yeni tasniflerle kaleme alınan eserler, öncekileri tamamlayan çalışmalar, mukayese çalış-maları, eleştiri ve tenkit çalışmaları, konulu çalışmalar yüzyıllar boyunca devam edegelmiştir.

Yine tedvin ve tasnif asırlarından sonra her asırda yeni bir anlama ve yorumlama çabası olarak şerh ve haşiye çalışmaları da devam ettirilmiştir.

17 Ahmet Yücel, “Hadis İlminin Ortaya Çıkışı ve Diğer İslami İlimlerle İlişkisi”, s. 265.18 M. Yaşar Kandemir, TDV İslam Ansiklopedisi, Hadis md., C 15, s.47-54.19 M. Yaşar Kandemir, TDV İslam Ansiklopedisi, Hadis md., C 15, s.32.20 Ahmet Yücel, “Hadis İlminin Ortaya Çıkışı ve Diğer İslami İlimlerle İlişkisi”, s. 214.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE SOSYAL BİLİMLERİN GELİŞİMİ

72

Page 73: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Bu çalışmalar kapsamında öne çıkan bazı müellifleri ve meşhur eserlerini şöylece sıralayabili-riz:

İmam-ı Taberani (ö. 971), Mu’cemü’l-Kebir, Mu’cemü’l-Evsat ve Mu’cemü’s-Sagir

Darekutni (ö. 995), es-Sünen

Hâkim (ö. 1014), Müstedrek

el-Beyhaki (ö. 1066) es-Sünenü’l-Kübra

Deylemi (ö. 1163), Müsned-ül-firdevs

İbnü’l-Esir Mübarek b. Muhammed (ö. 1210), Camiu’l-usul li ehadisi’r-Resul

İmam-ı Nevevi (ö. 1277), Riyazü’s-Salihin

Heysemi (ö. 1405) Mecma-uz-Zevâid

İbni Hacer el-Askalani (ö. 1449), Fethü’l- Bari bi şerhi Sahih-i’l-Buhari

İmam Suyuti (ö. 1505) Cami-us-Sagir

Abdürrauf el-Münavi (ö. 1621), Feyzü’l-Kadir şerhu’l-Camii’s-Sagir

BİLGİ KUTUSU

Kütüb-i Sitte ve Kütüb-i Tis’a

Ehl-i Sünnet geleneğinde hadis ilminin temel kaynaklarını ve klasiklerini ifade et-mek üzere kullanılan kavramlardır. Kütüb-i sitte altı kitap, kütüb-i tis’a ise dokuz kitap demektir.

Kütüb-i Sitte ve müellifleri

1. el-Câmiu’s-Sahîh: Muhammed b. İsmail el-Buharî (ö. 870).

2. el-Câmiu’s-Sahîh: Müslim b. Haccac el-Kuşeyrî (ö. 874).

3. es-Sünen: Ebu Davud (ö. 888).

4. es-Sünen: Nesai (ö. 915).

5. es-Sünen: Tirmizi (ö. 892).

6. es-Sünen: İbn Mace (ö. 886).

Bu altı kitaba İmam Malik’in (ö. 795) el-Muvatta, İmam Ahmed b. Hanbel’in (ö. 855), el-Müsned ve Darimî’nin (ö. 869) es-Sünen isimli eserlerinin ilave edilmesiyle Kütüb-i Tis’a oluşur.

73

3. ÜNİTE

Page 74: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

9. TaSavvuf

Kelam ve felsefe yanında düşünceyle alakalı önemli disiplinlerden biri de tasavvuftur. Öteden beri tartışılagelen bir disiplin olmakla beraber tasavvuf, İslam dininin özellikle ahlaki ve manevi boyutu şeklinde kabul edilmiştir. Tasavvufun bir yaşam biçimi olarak ilk dönemlerden itibaren varlığı kabul edilse de tasavvuf adıyla bir ilim dalı olarak ortaya çıkışı sonraki zamanlardadır.

Tasavvuf tarihinin dönemleştirilmesinde farklı yaklaşımlar söz konusudur. Tarikatlar öncesi ve sonrası şeklinde yapılan ikili tasnifler olduğu gibi kuruluş, gelişme ve taklit devirleri gibi tasnifler de olmuştur. Bazı yaklaşımlarda ise şahıslar öne çıkarılmaktadır. Mesela başlangıçtan Cüneyd-i Bağdadi’ye (ö. 909) kadar olan dönem, Cüneyd-i Bağdadi’den İbn Arabi’ye (ö. 1240) kadar olan dönem ve İbn Arabi sonrası dönem gibi tasnifler de vardır. En çok kabul gören tasnif ise önce zühd ve takva dönemi, ardından tasavvuf dönemi, ondan sonra tarikatlar dönemi ve en sonunda felsefi tasavvuf dönemi şeklinde tasavvuf tarihini dört dönemde ele alan yaklaşımdır.

Zühd döneminde zahitliği bir tercih olarak benimseyen ilk temsilcilere bakıldığında bu isimle-rin felsefi tahliller yapmadıkları, bir tarikat veya grup anlayışından uzak oldukları görülür.

Veysel Karanî (ö. 657), Hasan Basrî (ö. 728), Malik bin Dinar (ö. 748), Ebu Haşim es-Sufi (ö. 767), İbrahim bin Edhem (ö. 777), Davut Taî (ö. 777), Cafer Sadık (ö. 769), Süfyan Sevrî (ö. 777), Abdullah bin Mübarek (ö. 797), Rabiatu’l-Adeviye (ö. 801), Fudayl bin İyaz (ö. 802), Şakik Belhi (ö. 809), Maruf Kerhi (815) gibi ilk sufiler, tasavvufu bir ilim olarak değil bir hâl olarak görmüşler ve bizzat yaşamışlardır.

Zühd ve takva devrinin akabinde bazı tasavvufi yaklaşımların belirdiği, 9. yüzyılın sonlarında ve 10. yüzyılın başlarında bazı felsefi kavramların temellerinin atıldığı bilinmektedir. Tasavvuf döneminin başlangıcı olarak kabul edilen bu dönemde marifet, muhabbet, rıza, ricalü’-gayb, mela-met, velayet, insan-ı kamil, fena ve beka, gaybet ve huzur, cem ve fark, tecelli, sekr gibi kavramlar öne çıkmaya başlamıştır. Bazı mutasavvıfların dilinde şatahat diye adlandırılan ve şeriatın zahirine uymayan sözler görülmüştür.

Tasavvufun felsefi kavramlarla ele alınmaya başladığı bu dönemde kimi mutasavvıflar zındık-lıkla suçlanarak sürülmüş, hapsedilmiş, kimileri de öldürülmüştür.

BİLGİ KUTUSU

Şatahat: Şathiyeler demektir. Şathiye ise bazı mutasavvıfların dilinden sekr hâlindeyken dökülen ve şeriata uymayan sözlere denir. Manevi sarhoşluk ve cezbe hâlinde söylenmiş olması sebebiyle affedilebilen bu sözler, bazı durumlarda söyleye-ni yargılanmaya ve hatta idama kadar götürebilmektedir. Bayezid-i Bistami’nin “Süb-hanım, şanım ne yücedir.” sözü, “Cübbemin içinde O’ndan başkası yoktur.” demesi, Hallac-ı Mansur’un “Ene’l-Hak” ifadesi bu tür sözlerdendir.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE SOSYAL BİLİMLERİN GELİŞİMİ

74

Page 75: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Diğer ilimlerde olduğu gibi tasavvufta da İmam Gazzali bir dönüm noktası olmuştur. Özellikle sünni dünyanın, tasavvufu benimsemesinde ve Ehl-i Sünnet geleneğine uygun bir tasavvuf anlayı-şının yerleşmesinde İmam Gazzali’nin eserleri ve mutedil yaklaşımları etkili olmuştur. 21

Zaman içinde sistemleşen tasavvufi yönelişler, 12. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak kurum-laşma ve örgütlenme sürecine girmiştir. Bu anlamda ilk kurulan tarikatlar şunlardır: 1166 yılında vefat eden Hoca Ahmet Yesevi’nin kurduğu Yesevilik; 1166 yılında vefat eden Abdülkadir Geylani tarafından kurulmuş olan Kadirilik ve 1182 yılında vefat eden Ahmed Rıfai’nin kurduğu Rıfailik.

Bunlar dışında İslam dünyasında farklı coğrafyalarda Sühreverdiyye, Çiştiyye, Şaziliyye, Be-deviyye, Desukiyye ve Nakşbendiyye gibi tarikatlar kurulmuş, Anadolu ise Bektaşiyye, Mevleviy-ye, Bayramiyye, Halvetiyye ve Celvetiyye gibi tarikatların kuruluşuna ev sahipliği yapmıştır.

Anadolu coğrafyasında kurulmamasına rağmen ülkemizde özellikle Mevlana Halid-i Bağdadi (ö. 1826) ile birlikte Nakşibendilik yaygınlaşmaya başlamış ve günümüzde Türkiye’de en yaygın tarikat hâline gelmiştir.

Anadolu coğrafyasında halk arasında şiirleriyle etkili olan Yunus Emre, Eşrefoğlu Rumi gibi sufiler de özellikle ilahileriyle yüzyıllardan beri dillerde ve gönüllerde varlıklarını devam ettir-mektedirler.

Tasavvufu bizzat yaşayan ve tasavvuf literatürünü zenginleştiren sufiler yanında bir de tasavvuf tarihinin klasikleri sayılan eserleri yazanlar vardır. İslam ilim geleneğine çok yönlü katkıları olan bu isimlerden bazılarının isimleri ve eserleri de şöylece sıralanabilir:

Sülemi (ö. 1021) Tabakatü’s-Sufiyye, Isfahani (ö. 1038) Hilyetü’l-Evliya, Feridüddin Attar (ö. 1229) Tezkiretü’l-Evliya Abdurrahman Cami (ö. 1487) Nefahatü’l-Üns min Hadarati’l-Kuds, Eş-Şa’rani (ö. 1565) et-Tabakatü’l-Kübra.22

21 Reşat Özgören, TDV İslam Ansiklopedisi, Tasavvuf md. C 40, s.123.22 Hasan Kamil Yılmaz, Anahatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar, s. 86-91.

BİLGİ KUTUSU

Melametiyye: Sekr yolunu esas alanlardır. Sekr, manevi sarhoşluk demektir. Bu yaklaşımda sarhoşluk ve kendinden geçme hâli ön plandadır. Kulun kendinden geç-mesi, vecd ve istiğrak hâlinde, ruhi zevklere dalması tercih edilir. Taşan, coşan, vecd-li, cezbeli bir ruh hâli hakimdir. Bu akımın öncüsü kabul edilen Bayezid-i Bistami’nin adına nispetle Tayfuriyye de denir. Tasavvufun eleştirilen yönlerinden olan şatahatlar bu ekolde fazladır.

İsbatiyye: Sahv yolunu esas alanlardır. Sahv, uyanıklık demektir. Bu yaklaşımda daima ayık olma, aklı başında olma, temkin, huzur ve şuur hâli hakimdir. Aşk ve cez-beye karşı akıl ve şuuru öne çıkaran bu ekolün kurucusu Cüneyd-i Bağdadi’dir. Kur’an ve sünnete riayetkâr olma, şeriatın zahirine aykırı olan şeylere tevessül etmeme, bu ekolün öne çıkan özelliğidir. Şatahatlar bu ekolde görülmez.

75

3. ÜNİTE

Page 76: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Tasavvufun tarihi gelişiminde özellikle Muhyiddin İbn Arabi’nin vahdet-i vücut felsefesiyle onu eleştiren İmam Rabbani’nin vahdet-i şühud anlayışı öteden beri tartışılan konuların başında gelmektedir.

Osmanlı Dönemi’nde de Birgivi Mehmet Efendi’yle başlayan ve sonrasında Kadızade Mehmet Efendi’yle devam eden tasavvuf ve tarikat eleştirisi, 16. yüzyılın sonlarından 17. yüzyılın ortaları-na kadar etkili olmuş, Osmanlı tarihine Kadızadeliler-Sivasiler kavgası şeklinde geçmiştir.

İslam düşünce tarihinde tasavvufu külliyen reddeden katı ve tekfirci anlayışlar olduğu gibi ta-mamen reddetmeyip de kısmen eleştiri getiren, düzeltmeye ve ıslah etmeye çalışan mutedil yak-laşımlar da olmuştur.

BİLGİ KUTUSU

Tasavvuf Klasikleri

Haris el-Muhasibi (ö. 857), er-Riaye li- Hukukillah

Hakim Tirmizî (ö. 932), Hatmü’l-Velaye

Ebu Nasr Serrac (ö. 988), el-Luma’

Kelabazi (990), et-Taarruf

Ebu Talip el-Mekki (996), Kûtu’l-Kulûb

Kuşeyri (ö. 1072), er-Risale

Hucviri (ö. 1072), Keşfü’l-Mahcub

Gazzali (ö. 1111), İhyau Ulumi’d-Din

Ebu Hafs Ömer Sühreverdi (ö. 1234), Avarifü’l-Maarif

Muhyiddin ibn Arabi (ö. 1240), Füsusü’l-Hikem ve el-Fütuhatü’l-Mekkiyye

Mevlana (ö. 1273), Mesnevi

(Hasan Kamil Yılmaz, Anahatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar, s. 62-65)

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE SOSYAL BİLİMLERİN GELİŞİMİ

76

Page 77: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

ÜNİTemİZİ değerleNdİrelİm

a. aşağıdaki soruları cevaplayınız.

1. Müslüman tarihçilerden öne çıkan isimler hakkında kısaca bilgi veriniz

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

2. Müslüman bilim adamlarının coğrafya ilmine yaptığı katkılar nelerdir? Ana hatları ile bilgi veriniz.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

3. İbn Haldun’un sosyoloji ilmi ile ilgili görüşleri hakkında bilgi veriniz.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

4. Beytü’l-Hikme hakkında bilgi veriniz?

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

5. Kelam ilmimin doğuşu hakkında genel olarak bilgi veriniz.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

6. Sahabenin tefsir anlayışında öne çıkan hususlar nelerdir? Bilgi veriniz.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

B. aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle doldurunuz.

(İmam Gazali, vahdet-i şühud, fıkıh, Farabi, kelam, vahdet-i vücut)

1. Tasavvufun tarihî gelişiminde özellikle Muhyiddin İbn Arabi’nin ……….......................… felsefesiyle onu eleştiren İmam Rabbani’nin ……...........................……. anlayışı öteden beri tartışılan konuların başında gelmektedir.

2. Felsefesinin temelinde yer alan mutluluk anlayışına göre toplumları tasnif eden …........……, erdemli toplumun oluşabilmesinin şartları üzerine kafa yormuştur.

3. …...............…… sözlükte “bir şeyi bilmek, iyi ve tam anlamak, derinlemesine kavramak” manasına gelir.

4. ….............……. kesin deliller kullanmak ve vaki olacak şüpheleri gidermek suretiyle dinî akideleri ispata güç, kazandıran ilimdir.

5. “Tehafütü’l-Felasife-Filozofların Tutarsızlıkları” adıyla eser yazan ………........................, İslam düşünce geleneğinin en önemli düşünürlerindendir.

77

3. ÜNİTE

Page 78: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

C. aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru cevaplarını işaretleyiniz.

1. Arap literatüründe kabilelerin soyunu inceleyen ilim dalı aşağıdakilerden hangisidir?A) Ahbar B) Ensab C) MenkibeD) Ahbaru’l-Arap E) Eyyamu’l-Arap

2. Keşfü’z-Zünun isimli bibliyografik eser aşağıdaki ilim adamlarından hangisine aittir?A) Naima B) el-Harezmi C) İmam GazaliD) Katip Çelebi E) Aşıkpaşazade

3. Günümüzdeki hesaplamalara çok yakın şekilde ekliptik eğimin değerini, gece ve gündüz sürelerinin gerilemesini, güneş yılının 365 gün, 5 saat, 46 dakika, 24 saniye oluşunu tespit eden Müslüman alim aşağıdakilerden hangisidir?A) Ya‘kubî B) el-Bettani C) Şerif el-İdrisiD) Seydi Ali Reis E) Yakut el-Hamevî

4. İbn Haldun’un “ilm-i umran” kavramı ile kastettiği ilmin günümüzde aşağıdakilerden han-gisi olduğu kabul edilmektedir?A) Tarih B) Felsefe C)PsikolojiD) Coğrafya E) Sosyoloji

5. İslami ilimler arasında eşrafü’l-ilim olarak kabul edilen ilim aşağıdakilerden hangisidir?A) Tefsir B) Hadis C) KelamD) Fıkıh E) Siyer

d. aşağıda verilen bilgilerden doğru olanı (d) ile yanlış olanı (y) ile işaretleyiniz.

1. ( ) Ebubekir el-Bakıllani, Abdülkahir el-Bağdadi, Ebubekir el-Beyhaki ve İmamü’l-Haremeyn el-Cüveyni öne çıkan Maturidi kelamcılardandır.

2. ( ) Nakşibendilik, Anadolu coğrafyasında kurulmamasına rağmen günümüzde Türkiye’deki en yaygın tarikat hâline gelmiştir.

3. ( ) Osmanlı coğrafyacılığında öne çıkan isimlere gelince denizcilikte ve haritacılıkta Piri Reis ve Seydi Ali Reis meşhur isimlerdir.

4. ( ) Ashab-ı kiram arasında Hz. Ömer, Hz. Ali, Abdullah bin Mesud, Abdullah bin Ömer, Zeyd b. Sabit, Hz. Aişe, Hz. Ümmü Seleme, Übey b. Ka‘b gibi sahabiler (a.s.) fıkhi yönden öne çıkan sahabilerdir.

5. ( ) Genel kabule göre Hz. Peygamber (s.a.v.), Kur’an’ın tamamını baştan sona sözlü olarak tefsir etmiştir.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE SOSYAL BİLİMLERİN GELİŞİMİ

78

Page 79: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

SON DÖNEM İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE ÇALIŞMALARI

4. ÜNİTE

HAZIRLIK ÇALIŞMALARI1. İslam bilim ve düşünce geleneği ile ilgili yapılan tasnifleri araştırınız.2. Fen Bilimleri alanında İslam bilginlerinden tanıdığınız isimleri defterinize not edip sınıfta paylaşınız.3. İslami ilimler alanına giren bilim dallarını araştırıp isimlerini defterinize yazınız.

79

Page 80: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

SON DÖNEM İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE ÇALIŞMALARI

Son dönem İslam bilim ve düşünce çalışmaları derken 1800’lerden sonraki dönemi kastedi-yoruz ve bu ünitede İslam bilim ve düşünce geleneğinin son iki yüzyıllık serüvenini tanımaya çalışacağız.

İslam bilim ve düşünce geleneğini ana hatlarıyla şöyle bir tasnife tabi tu-tabiliriz1:

Öncelikle şunu belirtelim ki ortaya çıkışından 18. asra kadar insanlığın bi-lim ve düşünce alanına yön verenler, Müslüman bilim adamları ve düşünür-ler, olmuşlardır. Müslümanlar öncelik-le bilgi, bilim, düşünce, hukuk, siyaset, iktisat, ahlak, sanat gibi hayatın bütün alanlarında insanlığın geçmiş biriki-mini elde etmişler; ardından bu mirası kendi potalarında yoğurup çok zengin ürünler hâlinde insanlığa sunmuşlardır.

Başlangıçtan itibaren 1700’lere kadar olan dönemi İslam bilim ve düşünce geleneğinin klasik dönemi olarak isimlendirebiliriz. 1700-1800 arasını artık Batılı eğitim kurumlarının açılmasıyla klasikten Batılı eğitim tarzına geçişin başladığı arayış dönemi olarak görebiliriz. 1800’lerden iti-baren günümüze kadar yaşananları da klasik paradigmanın terk edilmeye başlandığı Batılı eğitim tarzının tercih edildiği dönem olarak değerlendirebiliriz.

Geçiş döneminin bilgin ve düşünürleri arasında olan Yanyalı Esad Efendi (?-1731), mantık ve felsefeyle beraber matematik ve astronomi alanında meşhur olmuştur.2 Bu dönemin önemli bilim adamlarından biri de Abbas Vesim Efendi’dir (?-1762). Tıp ve astronomi alanındaki çalışmala-rıyla öne çıkan Abbas Vesim Efendi, Galata’da oturan Batılı hekimlerden Latince ve Fransızca öğrenerek Batı dünyasındaki tıbbi gelişmeleri de takip etmiştir. Düsturu’l vesîm fî tıbbi’l-cedîd ve’l-kadîm adlı kitabı önemlidir.3

Geçiş döneminde özellikle matematik ve astronomi alanında öne çıkan isimlerden biri de Kal-fazade İsmail Çınari Efendi’dir (?-1790). Klasik ilim anlayışından modern bilim anlayışına geçiş sürecinde ön plana çıkan yönü, logaritma cetvellerini Türkiye’ye getirmesi ve Cassini ziclerinde bulunan astronomi tablolarını Fransızcadan Türkçeye tercüme etmesidir. Bu tercümelerden sonra artık takvimler Uluğ Bey ziclerine göre değil Cassini ziclerine göre yapılmaya başlanmıştır.4

1 Alpaslan Açıkgenç, İslam Medeniyetinde Bilgi ve Bilim, İSAM. 2 Kazım Sarıkavak, TDV İslam Ansiklopedisi, “Yanyalı Esad Efendi” md., C 43, s. 322-323.3 Cahit Baltacı, TDV İslam Ansiklopedisi, “Abbas Vesim Efendi” md., C 1, s. 29-30.4 “Osmanlılarda Batılılaşma Döneminde Matematik”, Osmanlı C 8.

ARAŞTIRALIM

• 700’lerden 1000’lere kadar: İslam bilim ve düşünce geleneğinin oluşum süreci

• 1000’lerden 1500’lere kadar: İslam bilim ve düşünce geleneğinin yükseliş süreci

• 1500’lerden 1800’lere kadar: İslam bilim ve düşünce geleneğinin durağanlaşma süreci

• 1800’lerden günümüze: İslam bilim ve dü-şünce geleneğinin son dönemi

SON DÖNEM İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE ÇALIŞMALARI

80

Page 81: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Akli ve nakli ilimlerde yetkin olan ve eserler veren Gelenbevi İsmail Efendi (1730-1791) ise daha çok matematik ve mantık alanındaki çalışmalarıyla tanınmıştır. Hesabü’l-Küsur adlı eseri Türkçe yazılmış önemli aritmetik ve cebir eserlerinden biridir.5

Geleneksel Osmanlı hekimliğinin son önemli temsilcisi kabul edilen Gevrekzade Hafız Hasan Efendi (1727-1801) çocuk ve kadın hastalıkları, müzikle tedavi, salgın hastalıklar, karantina, göz hastalıkları gibi pek çok alanda eser vermiştir. Çalışmalarında klasik bilgiler yanında bazı Avrupalı tabiplerin eserlerine de atıfta bulunmuştur.6

1800’lerden itibaren başta Osmanlı İmparatorluğu olmak üzere İslam dünyasının genelinde artık bilim ve düşünce alanı, büyük ölçüde yüzünü yeni oluşan Batılı bilim paradigmasına çevire-cektir. Oluşturulan yeni eğitim kurumları, mühendishanelerde yetişen öğrencilerle Batı Avrupa’da eğitim gören öğrencilerin sayısındaki artış, ilim ve fikir hayatında köklü değişimleri beraberinde getirecektir. Tabii bu yönelişe rağmen klasik paradigma doğrultusunda eserlerini geleneksel bilim anlayışıyla vermeye devam edenler de olmuştur.

Osmanlı Devleti’nin geleneksel dönemlerdeki gücü artık bir anlam ifade etmiyordu ve Batı-lılar teknolojik üstünlüğü ele geçirmişlerdi. Kaybedilen savaşlar neticesinde donanma ve ordu için fen bilgisine sahip subaylar yetiştirilmesi gerekiyordu. Bu bağlamda modern bilimlerin İs-lam dünyasına gelişine öncülük yapan Mühendishane-i Bahr-i Hümayun, Mühendishane-i Berr-i Hümayun, Tıbhane-i Amire gibi eğitim kurumları öncelikle Os-manlı Devleti’nin pratik ihtiyaçlarına cevap vermek üzere kurulmuştu. Mühendishanelerde özellikle ma-tematik, astronomi, istihkam, coğrafya gibi alanlarda okutulacak ders kitapları için Batı dillerinden tercüme-ler yapılıyordu.

1. FEN BİLİMLERİ

Modern dönemin başlangıcında da ön plana çıkan isimlerin başında III. Selim’in Mühendishane-i Berr-i Hümayun’a başhoca olarak atadığı Kırımlı Hüseyin Rıfkı Tamani (?-1817) gelmektedir. Başhocalığı yanında matematik alanında telif ve tercüme pek çok esere imza atan Hüseyin Rıfkı Efendi’nin, Batılı eserlerden hareketle yazdığı Mecmuatü’l-Mühendisin isimli eseri önemli bir derlemedir. Bu kitapta yer şekilleri, meridyen ölçümleri gibi konulara yer verilmiş; mekanikle ilgili bölümde modern fizik tanıtılmış; Galile’nin sabit ivmeli hareket, mermi yolu gibi çalışmaları aktarılmıştır.7

II. Mahmut Dönemi’nin önemli isimlerinden tabip, şair ve tarihçi olarak meşhur olan Şanizade Mehmed Ataullah Efendi (1771-1826) Arapça ve Farsça yanında İtalyanca, Fransızca, Rumca ve

5 Şerafettin Gölcük, Metin Yurdagür, TDV İslam Ansiklopedisi, “Gelenbevi” md., C 13, s. 552-555.6 Recep Uslu, TDV İslam Ansiklopedisi, “Hasan Efendi, Gevrekzade” md., C 16, s. 316-318.7 “Osmanlılarda Batılılaşma Döneminde Matematik”, Osmanlı (8. Cilt) içinde, Yeni Türkiye Yayınları.

YORUMLAYALIM

Son dönem bilim çalışmalarına yön veren temel sebeplerin başında pratik ihtiyaçlar geliyordu.

81

4. ÜNİTE

Page 82: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Latince öğrenmiştir. Avrupa’da başlayan modern tıbbın Osmanlı Devleti’nde tanınmasında önemli bir dönüm noktasıdır. Avrupa’da neşredilen birçok tıbbi eseri tek başına tercüme etmiştir.8

Bu dönemin önemli isimlerinden biri de Hekimbaşı Mustafa Behcet Efendi’dir (1774-1834). Onun II. Mahmud’a verdiği bir layiha üzerine Şehzadebaşı’nda açılan Tıbhâne-i Âmire 1827’de öğretime baş-lamış; burada Batı’daki tıp kurumlarında okutulan anatomi, fizyoloji ve pratiğe daya-lı klinik derslerine ağırlık verilmiş; bu ders-ler için Avrupa’dan hocalar getirtilmiştir. Osmanlılarda karantina usulü de yine onun himmet ve çabalarıyla gerçekleşmiştir.9

Modern kimya çalışmaları kapsamında Kırımlı Aziz Bey (1840-1878), kimyayı tıp alanında kul-lanan ilk isimlerdendir. Derviş Paşa’nın Usul-i Kimya isimli eserinden sonra 1868 yılında Kimya-i Tıbbi adıyla modern anlamda ikinci kimya kitabını yayınlamıştır. Bu eserinde tıp ve kimya terim-lerinin Türkçe karşılıklarını türetmeye çalışmış ve bu alanda öncülük yapmıştır.10

Modern dönemde meşhur matematikçilerden biri olarak kabul edilen Vidinli Tevfik Paşa’nın (1832-1901), Amerika’da İngilizce olarak yazdığı Linear Algebra (Lineer Cebir) kitabı Tanzimat sonrası yazılan matematik kitaplarının en önemlilerinden birisi olarak kabul edilmektedir.

Bilim tarihçisi, matematik ve astronomi bilgini olarak meşhur olan Salih Zeki (1864-1921), Osmanlının son döneminde meşhur olan bilim adamlarındandır. Orta Çağ İslam dünyasında yazılan astronomi ve matematikle ilgili bazı eserleri Avrupa’dan temin ederek bunların üzerinde araştırmalar gerçekleştirmiştir. Başhoca İshak Efendi ve Vidinli Hüseyin Tevfik Paşa’dan sonra çağdaş ma-tematiğin Türkiye’ye girişinde önemli hizmetleri olmuştur. Aynı zamanda ilk, orta ve yüksek öğretimde matematik eğitiminin yay-gınlaşmasında büyük rol oynamıştır. Türkiye’ye cebirsel mantığın girişinde Salih Zeki’nin çalışmaları önemlidir. İslam toplumunda süregelen bilimsel çalışmaları günümüz bilim tarihi yöntemleriyle yeni baştan değerlendirmiştir. Dolayısıyla Türkiye’de bilim tarihi yazıcılığının öncüsü sayılabilir. Onun bu konudaki en önemli eseri Âsâr-ı Bâkıye’dir.

Salih Zeki Bey’in en değerli hizmetlerinden biri de Mehmed Fatin Gökmen gibi insanların yetişmesine yaptığı katkıdır. Mehmed Fatin Gökmen (1877-1955), Kandilli Rasathanesi’nin ku-rucusu ve ilk müdürüdür. Bugün onun kurduğu servisler daha da modernleşerek çalışmalarına

8 Ziya Yılmazer, TDV İslam Ansiklopedisi, “Şanizade Mehmed Ataullah Efendi” md., C 38, s. 334-336.9 Nil Sarı, TDV İslam Ansiklopedisi, “Behcet Mustafa Efendi” md., C 5, s. 345.10 “Modern Kimyanın Türkiye’ye Girişi”, Osmanlı (8. Cilt).

Salih Zeki

DÜŞÜNELİM

İlim dünyasının bugün geldiği yerde İs-lam âlimlerinin önemli bir katkısı olmuştur. XX. bilim adamlarından Salih Zeki, İslam toplumunda süregelen bilimsel çalışmala-rı günümüz bilim tarihi yöntemleriyle yeni baştan değerlendirmiştir.

SON DÖNEM İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE ÇALIŞMALARI

82

Page 83: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

devam etmekte ve artık Kandilli Rasathanesi milletlerarası düzeyde ilmî araştırmalar yapmaktadır.11

Kendi adıyla anılan “behçet hastalığı”nı keşfeden Türk hekimi Hulusi Behçet (1889-1948), mantarlar üzerindeki araştırmaları do-layısıyla Budapeşte’de toplanan uluslararası dermatoloji kongresin-de bir diploma ve plaketle onurlandırılmış, ayrıca “şark çıbanı” üze-rindeki çalışmaları ve bu hastalığa ait “çivi belirtisi”ni tarif etmesiyle de dikkat çekmiştir. 12

Türkiye’de akıl hastalıkları tıp dalının modern temelini atan Mazhar Osman Usman (1884-1951), Osmanlı Tabâbet-i Akliyye ve Asabiyye Cemiyeti’ni kurmuş, 1918’den itibaren ölümüne kadar bu cemiyetin başkanlığını yürütmüştür. Ayrıca sosyal bir bela diye kabul ettiği alkol ve diğer uyuşturucu maddelerle mücadele için Hilal-i Ahdar (Yeşilay) Cemiyeti’ni kurmuştur (1920).

Mazhar Osman, akıl hastalarının çağdaş yöntemlerle tedavi edil-mesini sağlamıştır. Akıl hastaları arasına konularak adeta cezalandırı-lan cüzzamlılar için de ayrı hastaneler kurulmasına ön ayak olmuş ve Türkiye’nin ilk müstakil cüzzam hastanesinin Elazığ’da kurulmasını sağlamıştır. Yine onun eseri olan Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi günümüzde Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkla-rı Eğitim ve Araştırma Hastanesi adıyla faaliyet göstermektedir.13

İngiltere Imperial College’da “kuaterniyonların alan teorisine uy-gulanmaları” konusunda yaptığı ve 1950′de tamamladığı çalışmasıyla bilim dünyasında meşhur olan Feza Gürsey (1921-1992), Cambridge Üniversitesi’nde doktora sonrası çalış-

malar yaptı. İstanbul Üniversitesi’nde teorik fizik kürsüsünü kurdu. Amerika’daki çalışmalarıyla dünya çapında tanınan bir fizikçi oldu. ODTÜ’den gelen teklif üzerine bu üniversitenin teorik fizik kür-süsünü kurdu ve pek çok öğrenci yetiştirdi. Temel parçacık fiziği-ne yaptığı katkılardan dolayı Sheldon Glashow (Şeldın Glasov) ile birlikte Oppenheimer Ödülü’nü aldı. 120’den fazla bilimsel yayın yapmış olan Gürsey’in her bir makalesi teorik fizik dünyasında ge-niş yankılar uyandırmış ve yeni araştırma ufukları açmıştır. Teorik fiziğin birçok dalına (gruplar teorisi, spinörler teorisi, teorik fiziğin matematiksel metotları, istatistiksel mekanik, özel ve genel rölati-vite teorileri, kozmoloji, çekirdek teorisi, temel tanecikler teorisi...) gösterdiği ilgi, onu dünyada bu özelliği taşıyan birkaç kişi arasına dahil etmiştir.

11 Muammer Dizer, TDV İslam Ansiklopedisi, “Gökmen, Mehmet Fatin” md., C 14, s. 142.12 Hasan Doğruyol, TDV İslam Ansiklopedisi, “Behçet, Hulusi” md., C 5, s. 350-351.13 Nuran Yıldırım, TDV İslam Ansiklopedisi, “Usman, Mazhar Osman” md., C 42, s. 189-191.

Hulusi Behçet

Mazhar Osman Usman

Feza Gürsey

83

4. ÜNİTE

Page 84: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Göttingen Üniversitesi Matematik Bölümü’nde yaptığı doktora ça-lışmasıyla dünya çapında tanınan Cahit Arf (1910-1997), matematik

dehalarının bile çok zor dediği bir konu üzerinde tek başına çalış-mış ve bu çalışmadan elde edilen sonuçların bir kısmı literatüre “Hasse-Arf” teoremi olarak geçmiştir. Matematikte dünya lite-ratürüne “Arf Invaryantı” adıyla geçen, cebirsel ve diferansiyel topolojide büyük önem taşıyan bir çalışmaya imza atmıştır.

Türkiye’nin ilk atom mühendisi olan Ahmet Yüksel Özemre (1935-

2008) Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Almanca, İspanyolca öğrenmiştir. Aka-

demik, felsefi, dinî, içtimai ve siyasi konu-larda 350 makale; teorik fizik ve atom mühen-

disliği dallarında (biri Fransızca olmak üzere) lisans, yüksek lisans ve doktora düzeylerinde 12 telif ders kitabı yazmıştır. 10 adet çeviri eseri de olan Özemre’nin ayrıca hatırat, deneme, inceleme olarak 22 telif eseri vardır.

Nöroşirürji alanındaki katkıları, yaratıcı ve özgün çalışmaları ne-deniyle dünyaca ödüllendirilen ve uluslararası düzeyde tanınan bir bi-lim adamımız da Mahmut Gazi Yaşargil’dir (doğ. 1925). Amerikan Nörolojik Cerrahlar Kongresi’nde Neurosurgery dergisince dünyaca meşhur 140 bilim adamı arasından kendisine “yüzyılın bilim adamı” unvanı verildi. Arkansas Tıp Bilimleri Üniversitesinde adına cerrahi kürsüsü vakfı kuruldu. Alman Beyin Cerrahisi Derneğinin Fedor Kra-use madalyasını ve Amerika Cerrahlar Kolejinin onur üye madalyasını aldı. Türkiye de onu TÜBİTAK Bilim Ödülü’yle onurlandırdı. Nöroşi-rürji ve mikrocerrahi uzmanı olan Gazi Yaşargil ilk beyin bypass ame-liyatı, yüzer mikroskop ve anjiyografi gibi yeniliklerle tıp dünyasında meşhur olmuştur. Yüzyılın beyin cerrahı, yüzyılın sinir cerrahı gibi

ünvanlara sahip olan Yaşargil mikrosinir cerrahisinin kurucusudur. Epilepsi ve beyin tümörünü kendi bulduğu yöntemlerle tedavi etmiştir.

Ahmet Yüksel Özemre

Cahit Arf

Mahmut Gazi Yaşargil

BİLGİ KUTUSUSon dönemlerde Müslüman ülkelerde hemen her alanda bilimsel çalışmalar arta-

rak devam etmektedir. Yirminci yüzyılda yaşayıp vefat etmiş olanlar ile günümüzde bilimsel çalışmalara devam eden Müslüman bilim adamları için bakınız: İslam Dünyası Bilimler Akademisi web sayfası: http://www.iasworld.org/fellows/

SON DÖNEM İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE ÇALIŞMALARI

84

Page 85: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Matematikçi ve fizikçi olarak dünya çapında tanınan ve İslam dünyasında ilk kez Nobel Ödülü alan bilim adamı, Pakistanlı Muhammed Abdu’s-Selam’dır (1926-1996). 1954’te Cambridge’de (Kembiriç) matematik dersleri verdi. 1957’de ku-ramsal fizik profesörlüğüne getirildi. 1964’ten itibaren İtalya’da kuruluşuna öncülük yaptığı Trieste’deki (Triest) (ICTP) Uluslararası Kuram-sal Fizik Merkezi’nde yöneticilik yaptı. Fizikte Maxwell’den (Maksvel) sonra ikinci bir devrim

olarak kabul edilen, doğada bize farklı kuvvetler olarak kendini gösteren elektromagnetik ve çekirdek kuvvetleri birleştiren modeli geliştirenler-den biri olduğu için kendisine 1979 Nobel Fizik Ödülü verildi. Bu keşif dolayısıyla 1979 Nobel Ödülü’nü Abdu’s-Selam, Sheldon Glashow (Şel-dın Glaşav) ve Steven Weinberg (Stivın Vaynsberk) paylaşmışlardır.

Mısırlı fizik ve kimya profesörü Ahmed Hassan Zewail (doğ. 1946) femtokimyanın (nano ve piko ölçeklerinden daha küçük oranda gerçek-leşen kimyasal reaksiyonları inceleyen bilim dalı) öncülerinden olup Abdu’s-Selam’dan sonra bilim alanında Nobel ödülü alan ikinci Müslü-man bilim adamıdır.

2. SOSYAL BİLİMLER

İslam dünyasında yaklaşık son iki yüzyıllık zaman dilimini kapsayan modern çağdaki düşünce hayatı; genel olarak Batı’dan gelen askerî, siyasi, iktisadi ve kültürel tehditlere karşı savunma amacıyla geliştirilen düşünce ve faaliyetler çerçevesinde oluşmuştur.

Fen bilimleri alanındaki gelişmeleri tetikleyen un-surların başında daha ziyade İslam dünyasının pratik ihtiyaçları ve askerî tehditler geliyordu. Müslüman bi-lim adamları ve devlet yöneticileri öncelikle bu askerî tehditlere ve işgallere karşı koymak ama-cıyla harekete geçmişler ve gayretlerini askerî alana, mühendislik ve fen bilimlerine yoğunlaştır-mışlardır.

Diğer yandan Müslüman sosyal bilimciler ve din âlimleri ise daha çok İslam dünyasının kültür ve medeniyetine yönelen manevi tehditlerle ve kimlik sorunlarıyla uğraşmışlardır.

Bu çerçevede İslam dünyasının farklı coğrafyalarında ortaya çıkan ve temel esaslar açısından birbirlerine benzeyen düşünce alanındaki çalışmaları, ana hatlarıyla üç başlık altında incelemek mümkündür:

Muhammed Abdu’s-Selam

Ahmed Hassan Zewail

PAYLAŞALIM

Hayata yön veren felsefi kav-ramları, felsefi terimler sözlü-ğünden okuyup sınıf ortamında paylaşınız.

85

4. ÜNİTE

Page 86: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

1. Gelenekçi-Muhafazakar Yaklaşım

2. Yenilikçi-Modernist Yaklaşım

3. Ortayolcu-Islahatçı Yaklaşım

İslam dünyasında son iki yüzyılda sosyal bilimler ve dinî ilimler alanında öne çıkan isimleri sıralamak bile başlı başına çok büyük bir iştir. Bundan dolayı biz ilim sahasına adını yazmış olan bu yüksek şahsiyetle-rin bir kaçını zikretmekle yetineceğiz.

İslamcılık daha ziyade dinî ilimler alanında öne çıkan isimlerle beraber Türkiye’de özellikle Mehmet Akif, Said Halim Paşa gibi düşünürlerin öncülüğünde gelişmiştir. İslamcılık düşüncesine göre toplumu bir arada tutan temel faktör dindir. İslamcılar, Batı’nın teknolojik bakımdan ileride olduğunu kabul ediyorlardı. Ancak onlara göre Müslümanların geri kalmışlığının sebebi İslam dini değildir. İslamiyet, bilime ve yeniliklere açık bir dindir. Batı’nın bilim ve teknolojisi alınmalı ancak ahlak ve yaşantısı kesinlikle taklit edilmemelidir. Müslüman ülkelerdeki Batıcı politikaları engellemek ve Müslümanları kalkındırmak için “İttihad-ı İslam” (İslam Birliği) gerekmektedir. Said Halim Paşa, Şemsettin Günaltay, M. Akif Ersoy, Filibeli Ahmet Hilmi, Ömer Ferit Kam, İsmail Fenni Ertuğrul, Muhammed Hamdi Yazır, Eşref Edip, Şeyhülislam Musa Kâzım Efendi, Babanzade Ahmed Naim gibi âlim ve düşünürler İslamcılık düşüncesinin önemli isimleridir.

Aslında Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük akımlarının hemen hepsinde tonu ve vurgusu az da olsa yenileşme anlamında Batılılaşma yanlıları vardır ama Batıcılığın dozu özellikle şu isimlerde daha faz-ladır: Sadrazam Mustafa Reşit Paşa, Şinasi, Abdul-lah Cevdet, Baha Tevfik, Tevfik Fikret, Sati’ el Husri, Celal Nuri (İleri). Batıcılara göre Batılılaşmak yani Avrupa devlet lerine benzemek kaçınılmazdır. Osman-lı Devleti’nin en önemli so runu Batılı olamamaktan kaynaklanmaktadır. Tek kurtuluş yolu çağın fikir ve ihtiyaçlarına uygun medeni bir devlet ve millet hâline gelmek ve bunun için Batılılaşmaktır. Batı artık bilimin, teknolojinin, kültürün, medeniyetin kaynağı olmuştur ve Batı’ya gitmek şarttır. İslamiyet’in yanlış yorumlanması ve batıl inançlar kalkınmaya engel oluşturmaktadır. Batıcılar içinde Batı’yı her yönüyle kutsayanlar (Abdullah Cevdet) olduğu gibi Batı’nın bilim ve teknoloji yönüyle taklit edilmesini, kültürel açıdan Batılılar gibi olmanın tehlikeli olacağını düşünenler de (Celal Nuri) vardır.

Sosyal bilimler ve düşünce alanında Ziya Paşa, Ali Süavi, Namık Kemal gibi isimlerle başlatılabi-lecek çizgide özellikle öne çıkan isim Ahmet Cevdet Paşa’dır (1822-1895). Devletin en üst kademele-rinde görev yapması yanında hukuk, siyaset, edebiyat alanlarına yaptığı katkılar önemlidir. Daha çok tarihçiliğiyle tanınan Ahmet Cevdet Paşa, özellikle Tarih-i Cevdet isimli eseriyle de meşhur olmuştur. İslam hukukunun derlenmesi ve kanunlaştırılması çalışmalarına Mecelle ile ön ayak olmuştur.

ARAŞTIRALIM

Gelenekçi, Yenilikçi ve Islahat-çı yaklaşımı araştırıp not alınız.

TARTIŞALIM

Batı’nın bilim ve teknoloji yö-nüyle taklit edilmesi gerektiğini, kültürel açıdan Batılılar gibi ol-manın tehlikeli olacağını düşü-nen Celal Nuri’nin bu görüşünü sınıf ortamında tartışalım.

SON DÖNEM İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE ÇALIŞMALARI

86

Page 87: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Ahmet Cevdet Paşa gibi siyaset alanında etkili olan isimlerden biri de Osmanlının son zamanla-rında sadrazamlık yapan Said Halim Paşa’dır (1863-1921). Tarih kitaplarımızda sadece sadrazam-lık yönü anlatılan Said Halim Paşa, Osmanlının son döneminde yaşamış önemli düşünürlerimizden biridir. Buhranlarımız adıyla derlenen eseri, Said Halim Paşa’nın kısa ama çok değerli çalışmalarını içermektedir. Bu çalışmalarda Batı dünyasıyla İslam dünyası arasında yaptığı mukayeseler, Batılılar-la Müslümanlar arasındaki ilmî, siyasi, kültürel ve kurumsal farklılıklara yaptığı vurgular son derece önemlidir.

Türkiye’den Batı’ya gidip de felsefe alanında ilk doktora çalışması yapan isim Nurettin Topçu’dur (1909-1975). Çıkarmış olduğu Hareket dergisiyle Nurettin Topçu düşünce tarihimizde müstesna bir yer edinmiştir. Felsefe alanında ayrıca Filibeli Ahmet Hilmi, Ömer Ferit Kam, Hilmi Ziya Ülken gibi isimleri de sayabiliriz.

Sosyal bilimlerin önemli bir disiplini olan iktisat alanında Sabri Ülgener (1911-1983) ve Saba-hattin Zaim (1926-2007) ön plana çıkan isimlerdendir. Sabri Ülgener özellikle iktisat-zihniyet-din alanında yaptığı çalışmalarla etkili olurken Sabahattin Zaim ise Türkiye’de çalışma ekonomisi bölümünün kuruculuğunu yapmıştır.

Sosyoloji ve sosyal psikoloji alanında çalışmaya başlayan Erol Güngör (1938-1983) de son dö-nemlerin önemli isimlerindendir. Sosyoloji ve sosyal psikoloji alanlarında telif ve tercüme pek çok esere imza atmıştır. Özellikle İslam’ın Bugünkü Meseleleri isimli eseri, XX. yy. İslam düşüncesi açısından önemli bir eserdir.

Sosyal bilimler alanında şu isimleri de özellikle belirtmek yerinde olur: Tarih alanında Halil İnalcık (doğ. 1916), sanat tarihi alanında Semavi Eyice (doğ. 1922). Ayrıca bilim tarihi alanında Aydın Sayılı (1913-1993) ve Fuat Sezgin (doğ. 1924) de zikredilebilir. Fuat Sezgin, İslam bilim ve teknoloji tarihi ala-nında yaptığı çalışmalarla günümüzde bu alanda yaşayan en büyük otorite olarak kabul edilmektedir.

Türkiye’de İslamcılık anlayışının ana mecralarından birini oluşturan ve özellikle edebiyat ala-nında öne çıkan önemli bir damar da şair-mütefekkir isimlerdir. Mehmet Akif Ersoy’la (1873-1936) başlatabileceğimiz bu çizgi Necip Fazıl Kısakürek (1904-1983) ve Sezai Karakoç’la (doğ. 1933) devam ettirilmiştir. Erdem Beyazıt, Cahit Zarifoğlu, İsmet Özel gibi şair-mütefekkir isimler de bu çerçevede sayılabilir.

Osmanlının son dönem ulemasından olup Cumhuriyet Dönemi’nde Hak Dini Kur’an Dili isimli tefsir eseriyle meşhur olan Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır (1978-1942), aynı zamanda

YORUMLAYALIM

Doğu-Batı

Doğu der ki Batı’ya, güneşi fethetsen de, Ruh gerçeği bendedir, madde yalanı sende

Necip Fazıl Kısakürek (1982 )

87

4. ÜNİTE

Page 88: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

önemli bir düşünürümüzdür. Tefsirin-de geçmişin birikimini özetlediği gibi günümüze bakan yönleri de kendi gö-rüşleri doğrultusunda aydınlatmaya çalışmıştır.

Ömer Nasuhi Bilmen (1882-1971), hem yazdığı İslam İlmihali ile geniş kitlelerce tanınmış hem de Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu adlı kapsamlı ese-riyle Cumhuriyet Dönemi’nde etkili olmuştur.

İzmirli İsmail Hakkı (1868-1946), Yeni İlm-i Kelam çalışmaları kapsa-mında ortaya koyduğu çalışmalarıy-la tanınmaktadır. Klasik eserlerdeki malumatı özetlemekle beraber mo-dern felsefi tartışmalara da değinmiş-tir. Kelamın, dini savunma vazifesini Batı’dan gelen yeni saldırılara karşı yerine getirmeye çalışmıştır. Çok sa-yıda eser vermekle beraber daha çok felsefe ve kelam alanındaki eserleriyle bilinmektedir. Özellikle Yeni İlm-i Ke-lam eseri etkili olmuştur.

Osmanlı medrese sisteminin kaldırılmasından sonra Türkiye’de İslami ilimler alanında üniver-site düzeyinde eğitimde bir kesinti olmuş, 1950’lere kadar dinî ilimler lise ve üniversite bünyesin-de okutulamamıştır. Bu dönemde ya Türkiye’de özel hocalardan ders okumak suretiyle ya da yurt dışına giderek özellikle Mısır’da Ezher Üniversitesi’nde İslami ilimleri tahsil edenler olmuştur. M. Emin Saraç, Ali Özek gibi hocalardan bazıları Türkiye’ye döndükten sonra fakültelerde profesör olarak görev üstlenirken bazıları da geleneksel metotla ders okutmaya devam etmiştir.

İlahiyat fakültelerinin kurulmasından sonra bu fakültelerden mezun olup ardından buralarda hocalık yapan isimlere örnek olmak üzere Mehmet Sait Hatipoğlu (Hadis), Hayrettin Karaman (Fıkıh), Bekir Topaloğlu (Kelam), Süleyman Uludağ (Tasavvuf), Süleyman Hayri Bolay (Felsefe), Mehmet S. Aydın (Felsefe) gibi bazı hocaları sayabiliriz.

Son iki yüzyılda İslam dünyasında öne çıkan coğrafyalara baktığımızda Türkiye’yle birlikte Mısır, Hindistan, Pakistan, İran gibi ülkeleri görürüz. İslam düşüncesi ürünleri ağırlıklı olarak bu coğrafyalarda yaşayan Müslüman düşünürler tarafından ortaya konulmuştur. Son iki yüzyıldaki İslam düşüncesinin özellikle Batı dünyasının fiilî ve fikrî işgallerine karşı mücadele ekseninde geliştiğini söyleyebiliriz.

YORUMLAYALIM

ATİYİ KARANLIK GöREREK AzMİ BIRAKMAK

Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak... Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak. Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle. İmânı olan kimse gebermez bu ölümle: Ey dipdiri meyyit, ‘İki el bir baş içindir.’ Davransana... Eller de senin, baş da senindir! His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin? Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin. Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz? Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz? Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın? Esbâbı elinden atarak ye’se yapıştın! Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan Tek bir ışık olsun buluver... Kalma yolundan. Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk! Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!

Mehmet Akif Ersoy, Safahat, (14 Mart 1913)

SON DÖNEM İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE ÇALIŞMALARI

88

Page 89: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Aliya İzzetbegoviç

İslam dünyasında genel manada İslamcılığın etkisi olmakla bera-ber zaman içinde yer yer farklı mecraların etkileri de görülmektedir. Mesela İslam’ı felsefi perspektifle yeniden okuma ve İslam’a XX. yy.’da özellikle şiirleriyle yeni bir ruh üfleme çabası olarak görebile-ceğimiz Muhammed İkbal (1877-1938), Müslümanları uyandırmak için şairane çırpınışları yanında “İslam’da Dinî Düşüncenin Yeniden Teşekkülü” isimli eseriyle de İslam dünyasına önemli katkılar sun-muştur.

Yine bu kapsamda İslam dünyasında dine sosyolojik bakışla etki-li olan Seyyid Kutub (1906-1966), Fi Zılali’l-Kur’an isimli ictimai-edebî tefsiriyle ve Yoldaki İşaretler, İslam’da Sosyal Adalet, İslam-Kapitalizm Çatışması gibi diğer eserleriyle XX. yy. da adından çokça bahsedilen Müslüman düşünürlerden olmuştur.

Fıkıh, ekonomi, siyaset, tarih, siyer, sosyoloji, kültür tarihi ve Kur’an bilimleriyle ilgili önemli eserler yazan ve bu eserleri dünyanın neredeyse bütün dillerine çevrilen Ebû’l-A’la Mevdûdî’yi (1903-1979) de burada anmak gerekir. Onun Tefhimu’l-Kur’an isimli tefsiri Türkçe’ye de çevril-miştir.

Çağdaş İslam düşüncesinde önemli tartışma konularından birisi de bilginin İslamileştirilmesi ya da Batılılaşmaktan kurtarılması konusudur. Bilginin İslamileştirilmesi konusu daha çok Filistinli düşünür İsmail Raci el-Faruki’nin (1921-1986) çalışmalarıyla bilinmektedir. Ayrıca Malezyalı düşünür Seyyid Nakip el-Attas (1931-?) hem isimlendirme konusunda hem de ortaya koyduğu dü-şüncelerle bu konuya daha farklı bir perspektif kazandırmaktadır. İsmail Raci el-Faruki, Ziyaüddin Serdar, Yasin Muhammed gibi çağdaş İslam düşünürlerinin tartıştığı ve çağdaş İslam düşüncesin-de önemli bir başlık olan “Bilginin İslamileştirilmesi” konusunda el-Attas’ın yaklaşımı öncelikle “Bilginin Batılılaşmaktan Kurtarılması” yönündedir. Nakip el-Attas bu konudaki görüşleriyle be-raber din, eğitim, tasavvuf, Batı gibi konulardaki temel görüşlerini İslam, Sekülerizm ve Geleceğin Felsefesi isimli önemli eserinde dile getirmektedir.

Gelenekçi, modernist ve ıslahatçı başlıkları altında değer-lendirilen çağdaş İslam düşüncesi ekolleri yanında mutlaka anılması gereken isimlerden biri de Aliya İzzetbegoviç’tir (1925-2003). Teoriyle pratiği buluşturan Aliya İzzetbego-viç, “Doğu-Batı Arasında İslam” isimli eseriyle İslam’ın idealizm, spiritüalizm ve materyalizm gibi felsefelerden farkını ortaya koymuştur. Diğer yandan Avrupa’nın orta-sında zulme maruz kalan halkına direniş ruhu kazandırarak bağımsızlık savaşına da öncülük yapmıştır.

Son iki yüzyıldır daha çok savunma ekseninde yürütülen bilim ve düşünce çalışmaları günü-müzde İslam aleminin bütün coğrafyalarında her geçen gün katlanarak büyümektedir. İslam ülke-lerinin her birinde yüzlerce bilim adamı ve düşünür, yeni dünyaya ve insanlığa geçmişte olduğu gibi güzel örnekler sunabilmenin eşiğinde çalışmalarını sürdürmektedir.

Muhammed İkbal

89

4. ÜNİTE

Page 90: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

İSLAM DÜNYASI BİLİMLER AkADEMİSİ’NE ÜYE OLAN VE hÂLEN hAYAttA OLAN BİLİM ADAMLARINDAN BAzILARI:

1. Prof. Dr. Ishfaq Ahmad (Pakistan-Fizik)2. Prof. Dr. Askar Akayev (Kırgızistan-Bilgisayar Mühendisliği)3. Prof. Dr. M. Sajjad Alam (Bangladeş-Fizik)4. Prof. Dr. M. Shamsher Ali (Bangladeş-Fizik)5. Prof. Dr. Huda Saleh Ammash (Irak-Mikrobiyoloji)6. Prof. Dr. Wiranto Arismunandar (Endonezya-Mekanik Mühendisliği)7. Prof. Dr. Muhammad Asghar (Pakistan-Nükleer Fizik)8. Prof. Dr. Attia A. Ashour (Mısır-Matematik)9. Prof. Dr. Allaberen Ashyralyev (Türkmenistan-Matematik) 10. Dr. Saleh Al-Athel (Suudi Arabistan-Mekanik11. Prof. Dr. Ahmad Abdullah Azad (Bangladeş-Biyokimya)12. Prof. Dr. Adnan Badran (Ürdün-Biyoloji)13. Prof. Dr. Farouk el-Baz (Mısır-Jeoloji)14. Prof. Dr. Noor Mohammad Butt (Pakistan-Fizik)15. Prof. Dr. Muhammad Iqbal Choudhary (Pakistan-Organik Kimya)16. Prof. Dr. Ali Abdullah Daffa’ (Suudi Arabistan-Matematik)

17. Prof. Dr. Mamadou Daffe (Mali-Biyokimya)18. Prof. Dr. Fakhruddin Daghestani (Ürdün-Mekanik Mühendisliği)19. Prof. Dr. Nesreen Ghaddar (Lübnan-Metalurji Mühendisliği)20. Prof. Dr. Mehdi Golshani (İran-Fizik)21.Prof. Dr. Kadyr G. Gulamov (Özbekistan-Fizik)22. Prof. Dr. Ameenah Gurib-Fakim (Mauritius-Kimya)23. Prof. Dr. Mohammad Hamdan (Ürdün-Matematik)24. Prof. Dr. Adnan Hamoui (Suriye-Matematik)25. Prof. Dr. Kemal Hanjalic (Bosna-Hersek-Mekanik Mühendisliği)26. Prof. Dr. Mohamed H. A. Hassan (Sudan-Matematik)27. Prof. Dr. Tasawar Hayat (Pakistan-Matematik)28. Prof. Dr. Ali Ali Hebeish (Mısır-Kimya)29. Prof. Dr. Bambang Hidayat (Endonezya-Astronomi/Fizik)

İSLAM DÜNYASI BİLİMLER AkADEMİSİ’NE ÜYE OLup 20. YÜzYILDA YAŞAYAN BİLİM ADAMLARINDAN BAzILARI:

türki Cumhuriyetler pakistan-Bangladeş Endonezya-Malezya Mısır ve Afrika

Prof. Pulat K. •Khabibullaev (1936-2010) Özbekistan

Prof. Farmaz G. •Maksudor ( 1930-2000) Azerbaycan

Prof. Dr. Salimuzzaman •Siddiqui (1897-1994) Pakistan

Prof. Dr. Mohammad •R. Siddiqui (1908-1998) Pakistan

Prof. Dr. Mumtaz •Ali Kazi (1928-1999) Pakistan

Prof. Dr. Iftikhar Ahmad •Malik(1936-2006) Pakistan

Prof. Dr. Mohammad •Ilyas Burney (1922-2008) Pakistan

Prof. Dr. Mohammed •Anwar Waqar (1941-2010) Pakistan

Prof. Dr. Mazhar M •Qurashi (1925-2011) Pakistan

Prof. Dr. Riazuddin •(1930-2013) Pakistan.

Prof. Dr. Naeem Ahmad •Khan (1928-2013) Pakistan

Prof. Dr. Abdullah M. •Sharafuddin (1930-1998) Bangladeş

Prof. Dr. Mohammad •Ibrahim (1911-1988) Bangladeş

Prof. Dr. Abdus •Salam Mia (1925-1995) Bangladeş

Prof. Dr. Syed Zahir •Haider(1927-2008) Bangladeş

Prof. Dr. Jamal Nazrul-•Islam (1939-2013) Bangladeş

Prof. Dr. Achmed •Baiquni (1923-1998) Endonezya

Prof. Dr. Samaun •Samadikun (1931-2006) Endonezya

Prof. Dr. John •(Younis) A. Katili (1929-2008) Endonezya

Prof. Dr. Badri •Muhammad (1943-2009) Malezya

Prof. Dr. Ahmad •Nawawi Ayoub (1937-2010) Malezya

Prof. Dr. Mohamed Kamel •Mahmoud (1926-2003) Mısır

Prof. Dr. Kamal H. •Batanouny (1936-2011) Mısır

Prof. Dr. Mohamed B. E. •Fayez(1927-2011)Mısır

Prof. Dr. Mahmoud Hafez •(1912-2011)Mısır

Prof. Dr. Ibrahim Mar •Diop(1921-2008) Senegal

Prof. Dr. Suleiman Gabir •Hamad (1937-1996) Sudan

Prof. Dr. Djibril Fall (1930-•1992) Senegal

Prof. Dr. Souleymane •Niang (1929-2010) Senegal

Prof. Dr. Ali Kettani •(1941-2001) Fas

SON DÖNEM İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE ÇALIŞMALARI

90

Page 91: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

İSLAM DÜNYASI BİLİMLER AkADEMİSİ’NE ÜYE OLAN VE hÂLEN hAYAttA OLAN BİLİM ADAMLARINDAN BAzILARI:

30. Prof. Dr. Rabia Hussain (Pakistan-Mikrobiyoloji)31. Prof. Dr. Abdul Latif Ibrahim (Malezya-Mikrobiyoloji)32. Prof. Dr. Mohammad Shamim Jairajpuri (Hindistan-Zooloji)33. Prof. Dr. Hamza el-Kettani (Fas-Kimya)34. Prof. Dr. Salambek Khadjiev (Çeçenistan- Kimya)35. Prof. Dr. Idriss Khalil (Fas-Matematik)36. Prof. Dr. Abdul Qadeer Khan (Pakistan-Metalurji Mühendisliği)37. Prof. Dr. Hameed Ahmed Khan (Pakistan-Fizik)38. Prof. Dr. M. Ajmal Khan (Pakistan-Biyoloji)39. Prof. Dr. Zohra Ben Lakhdar (Tunus-Fizik)40. Prof. Dr. Akhmet Mazgarov (Tataristan-Petrokimya)41. Prof. Dr. Syed Qasim Mehdi (Pakistan-Moleküler Biyoloji)42. Prof. Dr. Sami AL-Mudhaffar (Irak-Biyokimya)43. Prof. Dr. Ibrahim Saleh Al-Naimi (Katar-Kimya)44. Prof. Dr. Anwar Nasim (Pakistan-Genetik)45. Prof. Dr. Munir Nayfeh (Ürdün-Fizik)46. Prof. Dr. Robert Nigmatulin (Tataristan-Fizik/Matematik)47. Prof. Dr. Ramdane Ouahes(Cezayir-Kimya)

48. Prof. Dr. Mohamad Iqbal Parker (Güney Afrika-Biyokimya)49. Prof. Dr. Syed M. Qaim (Pakistan-Nükleer Kimya)50. Prof. Dr. Atta-Ur-Rahman (Pakistan-Kimya)51. Prof. Dr. Makhmud Salakhitdinov (Özbekistan-Matematik) 52. Prof. Dr. Eldar Yunisoglu Salayev (Azerbaycan-Fizik)53. Prof. Dr. Jawad A. Salehi (İran-Elektronik Mühendisliği) 54. Prof. Dr. Mohammad Salimullah (Bangladeş-Fizik)55. Prof. Dr. Boudjema Samraoui (Cezayir-Biyoloji)56. Prof. Dr. Misbah-Ud-Din Shami (Pakistan-Kimya)57. Prof. Dr. Ahmad Shamsul-Islam (Bangladeş-Botanik)58. Prof. Dr. Muthana Shanshal (Irak-Kimya)59. Prof. Dr. Mahmoud Tebyani (İran-Elektronik Mühendisliği)60. Prof. Dr. Bekhzad Yuldashev (Özbekistan-Fizik/Matematik)61. Prof. Dr. Khatijah Mohd Yusoff (Malezya-Mikrobiyoloji)62. Prof. Dr. Abdel Hamid Zakri (Malezya-Genetik)

91

4. ÜNİTE

Page 92: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

ÜNİtEMİzİ DEĞERLENDİRELİM

A. Aşağıdaki sorulara cevap veriniz.

1. Müslüman bilim adamlarını ve devlet yöneticilerini mühendislik ve fen bilimlerine yönelten öncelikli neden nedir?

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

2. Müslüman sosyal bilimciler ve din âlimleri daha çok hangi sorunla uğraşmak durumunda kal-mışlardır?

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

3. İslamcıların Batı medeniyetine karşı duruşları nasıldı? Açıklayınız.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

4. Osmanlının son dönem ulemasından olup Cumhuriyet döneminde Hak Dini Kur’an Dili isimli tefsiriyle meşhur olan âlimimiz kimdir? Kısaca bilgi veriniz.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

5. Türkiye’deki bilim tarihi yazıcılığının öncüsü sayılabilecek olan Salih Zeki’nin hayatı ve çalışmaları hakkında kısaca bilgi veriniz.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

B. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle doldurunuz.(Fî Zilali’l-Kur’an, Aliya İzzet Begoviç, Mazhar Osman, Yeni İlm-i Kelam, Said Nursi)

1. Türkiye’de akıl hastalıkları tıp dalının modern temelini atan doktor, ………....…………’dır

2. İzmirli İsmail Hakkı ………………………......................……….. çalışmaları kapsamında ortaya koyduğu çalışmalarla tanınmaktadır.

3. Dine sosyolojik bakışla İslam dünyasında etkili olan ve yazdığı “Yoldaki İşaretler” isimli eserinden dolayı Mısır’da idam edilerek şehit edilen Seyyid Kutup, …………………………………………. isimli tefsiriyle adından çokça bahsedilen Müslüman düşünürlerden olmuştur.

4. ………………………….................…….., bir yandan “Doğu-Batı Arasında İslam” isimli eseriyle İslam’ın felsefelerden farkını ortaya koyarken diğer yandan Avrupa’nın ortasında zul-me maruz kalan halkına direniş ruhu kazandırarak bağımsızlık savaşına öncülük etmiştir.

SON DÖNEM İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCE ÇALIŞMALARI

92

Page 93: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

C. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru cevaplarını işaretleyiniz.

1. Mazhar Osman, Türkiye’deki ilk müstakil cüzzam hastanesinin hangi şehrimizde kurulma-sını sağlamıştır?

A) Elazığ B) Antalya C) İstanbul D) Ankara E) Rize

2. Türkiye’nin ilk atom mühendisi kimdir?

A) M. Gazi Yaşargil B) Ahmet Yüksel Özemre C) Cahit Arf

D) Hulusi Behçet E) Abdullah Cevdet

3. İlk beyin bypass ameliyatını yapan, dünyada yüzyılın cerrahı unvanına sahip bilim adamı kim-dir?

A) Mazhar Osman B) Feza Gürsey C) Mehmed Fatih Gökmen

D) M. Gazi Yaşargil E) Ahmet Yüksel Özemre

4. Sosyoloji ve sosyal psikoloji alanında çalışmalar yapan, son dönemlerin önemli isimlerin-dendir. Özellikle “İslam’ın Bugünkü Meseleleri” isimli eseri, XX. yy. İslam düşüncesi açısın-dan önemlidir. Bu ünlü bilim adamı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Halil İnalcık B) Erol Güngör C) Fuat Sezgin

D) Semavi Eyice E) Aydın Sayılı

D. Aşağıda verilen bilgilerden doğru olanı (D) ile yanlış olanı (Y) ile işaretleyiniz.

1. (....) Dönemin ünlü âlimlerinden Kırımlı Hüseyin Rıfkı Tamani’yi Mühendishane-i Berr-i Hümayun’a başhoca olarak atayan Osmanlı padişahı III. Selim’dir.

2. (....) Sezai Karakoç hem yazdığı İslam İlmihali ile tanınmış hem de Istılahat-ı Fıkhıyye Ka-musu adlı kapsamlı eseriyle Cumhuriyet döneminde etkili olmuştur.

3. (....) Nuri Pakdil, Erdem Beyazıt, Cahit Zarifoğlu gibi isimler son dönem önemli müfessir-lerimizdendir.

4. (....) Dünya çapında tanınan ve İslam dünyasında ilk kez Nobel ödülü alan matematikçi ve fizikçi, Pakistanlı Muhammed Abdu’s-Selam’dır.

5. (....) Fuat Sezgin, İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi alanında yaptığı çalışmalarla tüm dünyada yaşayan en büyük otorite olarak kabul edilmektedir.

93

4. ÜNİTE

Page 94: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCESİNİN BATI BİLİM GELENEĞİNE ETKİSİ

5. ÜNİTE

HAZIRLIK ÇALIŞMALARI1. İslam dünyasının Batı dünyasında etkili olduğu alanları ve bu etkinin hangi yollarla gerçekleştiğini araştırınız.2. Yüksek ve parlak bir medeniyetin doğuşuna beşiklik eden Endülüs’ü tarihî seyri bakımından inceleyip sınıf ortamında arkadaşlarınızla paylaşınız.3. Medeniyetler arası ilişkilerde tercüme faaliyetlerinin önemini araştırıp arkadaşlarınızla tartışınız.

94

Page 95: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

1. MÜSLÜMAN BİLİM ADAMLARININ FEN ALANINDA BATIYA ETKİSİ

Bilgi/ilim, insanlığın ortak malıdır. Başlangıcı tarihin derinliklerine uzanır ve insanlık ilimle devamlı ilerleme hâlinde olmuştur. Güçlü medeniyetler diğer milletleri gerek sosyokültürel alan-larda gerekse medeniyet ölçütlerinde etkilemişlerdir. Bugün geldiğimiz noktada Batı’nın İslam toplumlarına etkisi konusunda çok fazla bilgi birikiminden bahsedilirken maalesef İslam’ın büyük bir medeniyet olduğuna ve dünyaya etkilerine yeteri kadar değinilmemektedir. Oysa ki ilim dün-yasının bugünkü seviyesine gelmesinde İslam medeniyetinin ve Müslüman ilim adamlarının çok önemli katkılarının olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Müslüman bilim adamlarının fen alanındaki etki alanlarına geçmeden önce bu etkinin seyrini ve yollarını değerlendirelim.

İslam dininin Batı dünyasına etkilerini üç ana başlık altında inceleyebiliriz:

1- Düşünce alanındaki etkiler

2- Bilimsel alandaki etkiler

3- Kültürel ve medeni alandaki etkiler.1

İslam dünyasının düşünce, bilim, kültür ve medeniyeti üç kanaldan Avrupa’ya akmış ve Batı bilim ve düşüncesinin biçimlenmesinde uyarıcı, besleyici ve yönlendirici etkileri olmuştur. Bu kanallar Endülüs, Sicilya ve Haçlı seferleri esnasında Haçlıların ulaşabildikleri ve uzun süre tu-tunabildikleri Ortadoğu şehirleridir. Bunlardan Endülüs kanalının diğerlerinden daha verimli ve etkili olduğu anlaşılmaktadır.2

Bilimler tarihçisi Fuat Sezgin’e göre bilimler, İslam dünyasından Avrupa’ya İspanya ve İtalya’nın yanı sıra Bizans üzerinden geçmiştir.3

İspanya Üzerinden Endülüs Etkisi

Endülüs 711 yılından itibaren Müslümanların ve gayrimüslim tebaanın çeşitli sahalardaki fa-aliyetleriyle yüksek ve parlak bir medeniyetin doğuşuna beşiklik ediyordu. Bu zaman diliminde Batı, dine aykırı kabul edildiği için akli faaliyetlerin yasaklandığı “karanlık çağ” denilen bir dö-nemi yaşıyordu. Müslümanların kaydettikleri gelişmelerin pek farkında değildi. XIX. yy.’da ge-rek Doğu’ya gerekse Endülüs üzerine tertip edilen Haçlı Seferleri vesilesiyle Hristiyanlar, İslam medeniyetini yakından tanıma fırsatı buldular. Avrupalılar’ın bundan sonra zihnini meşgul eden en önemli konu, Müslümanların böyle yüksek bir medeniyeti nasıl gerçekleştirdikleri meselesi oldu. Bunu anlayabilmek ve İslam medeniyetini yakından tanıyabilmek için Arapça eserleri kendi dillerine tercüme etmeye başladılar.4

Endülüs’ün başşehri Kurtuba (Cordoba) özellikle Emeviler zamanında (756-1013) en gözde ve muhteşem dönemini yaşamış ve Avrupa’nın en uygar şehri hâline gelmiştir.5

1 Bekir Karlığa, İslam Düşüncesinin Batı Düşüncesine Etkileri, s. 17.2 Sevim Tekeli ve arkadaşları, Bilim Tarihine Giriş, s. 249; Ahmet Turan Yüksel, İslam’da Bilim Tarihi, s. 84-89; Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 7.3 Fuat Sezgin, “İslam Kültür Dünyasının İlimler Tarihindeki Yeri”, İslamiyat Dergisi, Cilt.7, Sayı 2. s. 413- 422, Nisan-Haziran, 2004.4 Mehmet Özdemir, TDV İslam Ansiklopedisi, “Endülüs” md., C 11, s. 223.5 Philip Hitti, Capital Cities of Arab Islam, USA 1973, s. 136.

95

5. ÜNİTE

Page 96: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Geniş bir din hürriyeti ortamında Kurtu-ba (Cordoba), Tuleytula (Toledo) ve Gırnata (Granada) medreselerinde yetişen Yahudi ve Hristiyan bilim adamları, Arapça yanında bilim ve felsefe alanında tahsil görmüşlerdi. İşte bu bilim adamları ve mütercimler, İslam dünyasından yani Arapça’dan Latinceye yap-tıkları tercümelerle Batı’da XII. yy. Rönesan-sı şeklinde isimlendirilen uyanış döneminin oluşmasında çok önemli roller oynamışlar-dır. Bu rönesansın İtalya’dan başlayarak di-ğer Avrupa ülkelerine yayılacak olan XV. yy. Rönesansı’ndan ayrılan en belirgin yönü, Arapçadan Latinceye yapılan çeviriler sonu-cunda oluşması ve sanattan çok bilim ve fel-sefeye yönelik olmasıdır.6

Avrupa kültür tarihi XIII, XIV ve XV. yy.’larda büyük bilginler kaydeder ve onlara büyük buluşlar atfeder. Bu değerlendirmeler, maalesef onların İslam bilginleriyle olan bağ-ları hiç göz önüne alınmadan yapılır. Oysa ki bugüne kadar yapılan araştır-malar bize o bilginlerin büyük ölçüde İslam bilginlerinden istifade ettikleri-ni göstermektedir. Avrupa’da bilimde üreticilik dönemi küçük adımlarla XVI. yy.’da başlamıştır ve onlar İs-lam dünyasını XVII. yy.’dan itibaren geçme yoluna girmişlerdir.7

Endülüs fatihlerinin dil, edebiyat, din ve diğer içtimai müesseseleri-nin tesir ve cazibesi o derece büyük oldu ki fiilen İslam dinine girmiş ol-mamakla beraber şehirlerde yaşayan Hristiyan ahalinin çoğu Müslümanvari bir hayat yaşıyordu. Bilhassa II. Roger ve II. Frederick, Müslümanlara benzer bir hayat sürüyor, Müslümanlar gibi giyiniyor ve onların hayat tarzını taklit ediyorlardı.

6 Sevim Tekeli, Esin Kahya, Melek Dosay, Remzi Demir, Hüseyin G. Topdemir, Yavuz Unat, Ayten Koç Aydın, Bilim Tarihine Giriş, s. 249; Ahmet Turan Yüksel, İslam’da Bilim Tarihi, s. 85-86.7 Fuat Sezgin, “İslam Kültür Dünyasının İlimler Tarihindeki Yeri”, s. 65.

Endülüs Devleti’nin merkez camisi olan Kurtuba Camii. Günümüzdeki adıyla Kurtuba Camii-Katedrali.

BİLGİ KUTUSU

Fransız sosyal psikolog, sosyolog ve antropo-log Gustave Le Bon (1841-1931) şöyle demiştir:

“Bir millet [Endülüs] mahvedilebilir, kitapları yakılabilir, abideleri yıkılabilir fakat temin ettiği nüfuz ve tesir umumiyetle tunçtan daha daya-nıklıdır. İşte onu yıkabilecek hiçbir beşerî kudret yoktur. Hatta asırlar bile o işte biraz aciz kalır.”

(İsmail Hami Danişmend, Batı Kaynaklarına Göre İslam Medeniyeti, s. 79.)

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCESİNİN BATI BİLİM GELENEĞİNE ETKİSİ

96

Page 97: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Sicilya ve İtalya Üzerinden Etki

Arapça yazılmış ilmî ve felsefi eserlerin Latinceye ter-cüme faaliyetinin yoğunlaştığı, kültür alışverişinin tüm canlılığıyla yaşandığı merkezlerden biri de Sicilya idi.8

827-902 yılları arasında devam eden fetih hareketleri sonunda fethedilen Sicilya, Müslümanlar tarafından bir ticaret ve kültür merkezi hâline getirilmiş; Endülüs’te ol-duğu gibi burada da bilim ve medeniyet teşekkül etmiştir.9 Arapça’da “Sıkılliye” şeklinde yazılan Sicilya’da İslam kültür ve medeniyeti önemli gelişmeler kaydetti ve Orta Çağ Avrupası’nı doğrudan etkiledi.10

Haçlı Seferleri Etkisi

“Kutsal toprakları kurtarma” sloganı, Haçlı sefer-lerinin hedefini açıklamaktan ziyade kamufle etmek maksadıyla kullanılmıştır. Zira bu seferlerin hedefi ola-rak gösterilen Kudüs, Hz. Ömer (a.s.) tarafından fethe-dildiği 638 yılından beri Müslüman hakimiyetindeydi. Batı Hristiyanları bu duruma en küçük bir reaksiyon göstermemiş, Bizans ise durumu kabullenmişti.11

Haçlılar, Orta Çağ Avrupası’na Doğu’nun kültürünü taşımakta etkili olmuşlardır. Bu dönemde ticaret yollarının açtığı imkânla Doğu’nun en uzak köşelerine kadar giden seyyahlar da Doğu’nun güzelliğini, zenginliğini, sanat ve ilmini Batı’ya tanıtmışlardır.12

Haçlı Seferlerinin maksadı, Müslümanların bilgi ve beceri birikimlerini Avrupa’ya aktarmak değildi ama karşılaştıkları İslam Medeniyeti’nden çok etkilenmişler ve Avrupa’ya yeni düşünce-lerle dönmüşlerdi. Arapça’yı öğrendikleri gibi buralardaki kütüphanelerde yer alan binlerce kitabı inceleme imkânı da bulmuşlardır. Müslümanları yalnızca günlük yaşama biçimleri itibariyle değil, yaşam anlayışları ve dünya görüşleri itibariyle de taklit etmeye başlamışlardı.13

Bizans Üzerinden Etki

Bizanslı din adamlarının Yunancaya çevirdikleri Arapça ve Farsça kitaplarla İstanbul’da kısa süren bir Rönesans Çağı’nın başladığını söyleyen bilim tarihçileri vardır. Bu yoldan İstanbul’a ula-şan kitap ve teknolojinin XIV. ve XV. yy.’larda yollarını İtalya’ya, Doğu Avrupa ve Orta Avrupa’ya çevirdiği bilinmektedir. İslam astronomlarının en yeni gezegen teorilerinin Kopernik’e Yunanca tercümeler vasıtasıyla ulaştığı bundan yarım yüzyıl kadar önce ispatlandı.14

8 Mehmet Özdemir, TDV İslam Ansiklopedisi, “Endülüs” md., C 11, s.223; Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 11.9 Ahmet Turan Yüksel, İslam’da Bilim Tarihi, s. 86.10 Mahmut H. Şakiroğlu, TDV İslam Ansiklopedisi, “Sicilya” md., C 37, s.137, 138. 11 Işın Demirkent, TDV İslam Ansiklopedisi, “Haçlılar” md., C 14, s.525-526.12 Işın Demirkent, TDV İslam Ansiklopedisi, “Haçlılar” md., C 14, s.544-545.13 Sevim Tekeli, Esin Kahya, Melek Dosay, Remzi Demir, Hüseyin G. Topdemir, Yavuz Unat, Ayten Koç Aydın, Bilim Tarihine Giriş, s. 249; Ahmet Turan Yüksel, İslam’da Bilim Tarihi, s. 250; Ahmet Turan Yüksel, İslam’da Bilim Tarihi, s. 87.14 Fuat Sezgin, “İslam Kültür Dünyasının İlimler Tarihindeki Yeri”,

Piri Reis’e ait Sicilya haritası.

YORUMLAYALIM

Haçlılar, Müslümanları yalnızca günlük yaşama biçimleri itibariyle değil, yaşam anlayışları ve dünya görüşleri itibariyle de taklit etme-ye başlamışlardı.

97

5. ÜNİTE

Page 98: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Tercüme Faaliyetleri

İnsanlık tarihinde üç önemli kültür aktarımı ve etki-leşimi gerçekleşmiş, buna bağlı olarak üç büyük tercü-me hareketi görülmüştür. Birinci aşama milattan önce 600’lerde başlayan; 400’lü yıllarda Sümerler, Fenike-liler ve Mısırlılar gibi kültür ve medeniyetlerden Grek-çeye çevirilerin yapıldığı; böylece özgün bir düşünce ve bilim atmosferinin meydana geldiği dönemdir. İkin-ci aşama, VIII-X. yy.’lar arasında İslam dünyasında Pehlevîce, Süryânîce ve Grekçeden Arapçaya yapılan tercümeler dönemidir. Üçüncüsü, XII. yy.’da Avrupalılar’ın Arapça kitapları başta Latince ve İb-ranice olmak üzere Batı dillerine aktardıkları dönemdir. Her üç tercüme hareketinde önce kültürler arası etkileşim ortaya çıkmış; ardından şifahi tercüme ve belirli merkezlere talebe gönderilmesiyle süreç devam etmiştir. Nihayet teknik anlamda metin çevirisi, sistemli ve kurumsal biçimde tercü-me faaliyetleri ve özgün düşüncenin geliştirilmesi şeklinde meydana gelmiştir.15

İlk tercüme faaliyeti, Emevi prenslerinden Hâlid b. Yezîd b. Muaviye (?-704) zamanında başlamıştır.16 Sabit b. Kurra ve Huneyn b. İshak, İslam medeniyetindeki en büyük iki mütercim olarak kabul edilmektedir.17

Batı dünyasında düşünce hareketlerinin doğup gelişmesinde, Latin Orta Çağı’nın uyanışında, Batı’nın yeniden doğuşunda (Rönesans) ve Hristiyanlığın yeniden biçim kazanışında (Reform) en önemli faktör, -uzun süre göz ardı edilmesine karşılık - İslam düşünce, kültür ve medeniyetinin Latin mütercimler kanalıyla Batı’ya aktarılması olmuştur.18

Toledo’nun İspanyolların eline geçmesinin ardından burada tercümelerinin yapıldığı bir mer-kez kurulmuştur. Özellikle Toledo’da 1125-1152 yılları arasında başpiskoposluk yapan Raymond de Sauvetat, II. Sylvèstre’ın izinden giderek Yahudi, Hristiyan ve Müslüman mütercimlerden ya-rarlanmak suretiyle İslam bilim ve felsefe mirasının büyük bir kısmının Arapçadan Latinceye çev-rilmesini sağlamıştır. Bu merkezde başta Dominicus Gundissalinus olmak üzere birçok mütercim eserleri bazan doğrudan Latinceye bazen de önce yerel diller olan Kastilce ve Katalancaya çeviri-yor, ardından bunlar Latinceye tercüme ediliyordu.19

Bilimler tarihçisi Fuat Sezgin şöyle demektedir:

“Müslümanlarda aşağılık duygusu yoktu. Bilgiyi Aristo’dan alınca Aristo’yu düşman görme-diler. Bu tavır bilimin yolunu açtı. Avrupalılarda bu yol açık değildi. Müslümanlar yararlandık-ları bilgi kaynaklarını belirtmişler; hatta Aristo için “büyük üstat”; Galen, Arşimed, Apollon için 15 Muhittin Macit, TDV İslam Ansiklopedisi, “Tercüme hareketleri” md., C 40, s.499.16 Mahmut Kaya,TDV İslam Ansiklopedisi, “Felsefe” md., C 12, s.312-313; Muhittin Macit, TDV İslam Ansiklopedisi, “Tercüme hareketleri” md., C 40, s.501.17 İhsan Fazlıoğlu, TDV İslam Ansiklopedisi, “Sabit b. Kurre” md., C 35, s.353.18 bk. Bekir Karlığa, “İslam Düşüncesinin Batıya Geçişinde Haçlı Savaşları, Endülüs ve Sicilya I-II”, Mavera, XI, Ocak 1987, s. 16-22; Şubat 1987, s. 17-28; Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 12; S. Steven Runciman, “Avrupa Medeniyetinin Gelişmesi Üzerindeki İslamî Tesirler”, çev. Nûşîn Asgarî, Şarkiyat Mecmuası, S. 3, İstanbul (1969), s. 1-12; İlhan Kutluer, TDV İslam Ansiklopedisi, “İlim” md., C 22, s.114.19 Muhittin Macit, TDV İslam Ansiklopedisi, Tercüme hareketleri md., C 40, s.502.

YORUMLAYALIM

İnsanlık tarihinde üç önem-li kültür aktarımı ve etkileşimi gerçekleşmiş, buna bağlı olarak üç büyük tercüme hareketi gö-rülmüştür.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCESİNİN BATI BİLİM GELENEĞİNE ETKİSİ

98

Page 99: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

“faziletli” demişlerdir. Kaynak veren tek kültür dünyası, İslam kültür dünyasıdır. Bu tutum Yunanlılarda çok azdı, Avrupalılar-da ise hiç yoktu. Hatta Avrupa’da ve Latin dünyasında XVIII. yy.’a kadar kaynak verme mefhumu olmadı. Müslümanlardan tercüme ettikleri birçok kitabın üzerlerine çoğu zaman kendi isimlerini koydular. Mesela Avrupa’da Galen’in kendi adıyla kaleme aldığı göze dair bir kitabı vardı. 1928 yılında Yahudi kökenli Alman bilim adamı Julius Hirschberg, bu kitabın Huneyn b. İshak’ın kitabının tercüme-si olduğunu keşfetti. Yine İbn-i Sina’nın Kitabu’ş-Şifa adlı eserinin taşlar hakkındaki bölümünü içeren bir kitap, 1924-28 yılına kadar Aristo adı altında tedavüldeydi. Bağdat’ta tıp tahsili görmüş Constantinus Africanus denen (muhtemelen Hristiyan) bir Arap, XI. yy.’ın sonuna doğru Tunus ve Sicilya üzerinden geldiği İtalya’ya beraberinde kitaplar getirmiş, bir manastıra kapanmış, Latin-ceyi bilen diğer din adamlarıyla birlikte 25 tane çok mühim Arapça tıp kitabını Latinceye tercüme etmiştir. Bunların hiçbirinin üzerine Müslüman müellifinin adını yazmamış, ya kendilerinin ya da başkalarının (örneğin Yunanlıların) adlarını yazmışlardır.20

İlmin gelişmesinde ve yayılmasında kâğıdın ehemmiyeti büyüktür. Kâğıdın bulunması ve ucuza mâl edilmesi, ilmî faaliyetleri hızlandırmıştır. Kâğıdın Avrupa’ya geçişi de Endülüs Müslümanları tarafından olmuştur. Paris İslam Enstitüsünde görev yapmış Prof. Jacques C. Risler bir ifadesin-de: “İslamiyetin Avrupa’ya getirdiği en hayırlı nimetlerden birinin de kâğıt olduğundan hiç şüphe yoktur.”21 demiştir.

20 Bilimler Tarihçisi Fuat Sezgin, Konuşan: Sefer Turan, s. 82, 95, 96, 103-104.21 La civilisation Arabe, Paris 1955, s. 170-171’den akt. İsmail Hami Danişmend, Batı Kaynaklarına Göre İslam Medeniyeti, s. 15.

İngiltere’de kâğıt imalâtı (XVIII. yy.)

DÜŞÜNELİM

Kaynak veren tek kül-tür dünyası İslam kültür dünyasıdır.

99

5. ÜNİTE

Page 100: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Dilde Etkilenme

Latincede yer alan birçok kelimenin kökeninin Arapça olması da Avrupa’nın İslam kültür ve medeniyetinden etkilendiğinin delillerindendir.

LATİNCE / İNGİLİZCE ARAPÇA TÜRKÇE

Admiral Emîrü’l-Bahr Amiral

Alchemy el-Kimyâ Kimya

Alkol el-Kuhul Alkol

Alcove el-Kubbe Kubbe

Algebra el-Cebr Cebir

Algorithm el-Havârizmî Algoritma

Atlas Atlas Atlas, Harita

Cipher/Zero Sıfr Sıfır

Coffee Kahva Kahve

Cotton Kutun Pamuk

Elixir el-İksîr İksir

Chéque Sakk Çek, senet

Lemon Lîmûn Limon

Sugar Sükker Şeker

Batılı Aydınların ve Bilim Adamlarının İtirafları

Hristiyan Batı’da birçok büyük düşünür ve bilim adamı bugünkü Batı medeniyetinin hakikatte Yunan-Roma kültüründen değil, doğrudan doğruya İslam bilim ve kültüründen doğmuş olduğunda artık ittifak etmektedir.22

İspanyol edebiyatçı Miguel de Cervantes Saavedra (1547-1616), “Hakimiyet ancak tek elden mükemmel yürür. Allah tek olduğu için kâinatın nizamı mükemmel yürüyor...”23; İtalyan tarihçi

22 İsmail Hami Danişmend, Batı Kaynaklarına Göre İslam Medeniyeti, s. 22-23.23 Cervantes de Saavedra, Don Kişot, çev. Ali Çankırılı, s.197.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCESİNİN BATI BİLİM GELENEĞİNE ETKİSİ

100

Page 101: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

ve matematikçi Prof. Guillaume (Guglielmo) Libri (1803–1869) ise “Tarihten Müslümanları silecek olursanız ilmi Rönesansımız asırlarca geri kalır.” demektedir.

Doğu tarihi, Doğu’daki ilim ge-leneği ve bilim alanında Doğu’nun Batı’ya etkileriyle ilgili tercüme ve araştırmalarıyla tanınan Fran-sız şarkiyatçı ve astronomi âlimi Jean-Jacques Emmanuel Sedillot (1777-1832)24 İslam bilim, kültür ve medeniyetinin Avrupa’ya olan etkisi-nin kasıtlı olarak unutturulmaya çalı-şıldığını belirtmiştir:

“Müslümanları ve onların bütün Orta Çağ boyunca yeni medeniyet üzerine icra ettikleri tesiri unutulma-ya mahkûm etmekte herhâlde bir kast olsa gerektir.”25

İngiliz oryantalist ve İslam sanat tarihçisi Sir Thomas Walker Arnold’a (1864-1930) göre İspanya ve Sicilya’da çiçeklenen İslam medeniyeti, Fransa ve İtalya yoluyla bütün Avrupa’yı etki-lemiş ve Rönesans’ın dayandığı temellerden birini oluşturmuştur.26

Fransız sosyal antropolog Prof. Robert Stephen Briffault (1876-1948) şunları ifade etmiştir:

“İlim diye isimlendirdiğimiz olay, Avrupa’ya Araplarca getirilen deney, gözlem ve ölçüm metot-larının sonucu olarak doğmuştur. İlim, İslam medeniyetinin dünyaya en önemli armağanıdır. Fakat Avrupa´yı yeniden hayata kavuşturan şey sadece ilim de değildi. İslam medeniyetinden gelen daha başka tesirler de Avrupa hayatına ilk parlaklığı vermişti... Avrupa´nın ilerlemesinde İslam kültürü-nün kesinlikle tesirini göremeyeceğimiz bir basamak yoktur. Bu tesirin bütün açıklık, büyüklük ve devam eden gücüyle kendini gösterdiği alan, tabiat ilimleri ile ilim zihniyeti olmuştur.”27

İslam medeniyetinin yükselişini ve Avrupa’ya etkilerini inceleyen Alman felsefeci Dr. Sigrid Hunke (1913-1999) ise aynı gerçeği şu şekilde ifade etmiştir:

“Dinî taassup yüzünden objektif ve adalete uygun bir şekilde yargılamaktan kaçındığımız, üs-tün başarılarını sistemli bir şekilde küçültmeye çalıştığımız, kültürümüzün temeli olan eserlerini örttüğümüz ve adını bile anmaktan çekindiğimiz bir milletin hakkını vermenin zamanı artık gelme-di mi? İslamiyet’in çıkışından günümüze kadar Batı ile Arap dünyası arasındaki ilişkiler, duygu ve tutkuların tarihi nasıl yalana boğduğunun en açık örneğidir. Bu, başka din mensuplarından gelecek her etkinin tehlikeli görüldüğü ve bu sebeple de elden geldiği kadar önlemeye çalışıldığı zamanlar için tabii idi. Ama bu Orta Çağ görüşü, hâlâ ortadan kalkmış değildir. Günümüzde de 24 Enes Kabakcı, TDV İslam Ansiklopedisi, “Sedillot, Jean-Jacques Emmanuel” md., C 36, s.285.25 Histoire generale des Arabes, Paris 1877, I, 1’den akt. İsmail Hami Danişmend, Batı Kaynaklarına Göre İslam Medeniyeti, s. 21.26 Thomas Arnold & Alfred Guillaume, The Legacy of Islam, London 1960, s. 44 .27 The Making of Hummanity

BİLGİ KUTUSU

Fransız sosyal psikolog, sosyolog ve antro-pologu Gustave Le Bon (1841-1931): “Avrupa, medeniyetini Müslümanlara medyundur (borçlu-dur).”

(Gustave Le Bon, La Civilisation des Arabes, Paris 1884, s. 614’ten akt. İsmail Hami Daniş-

mend, Batı Kaynaklarına Göre İslam Medeniyeti, İstanbul, Yağmur Yayınevi, 1989, s. 72)

101

5. ÜNİTE

Page 102: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

geleneklerin sınırladığı ufuk, çoğu zaman bilinçsiz ama kökleri çok derinde olan bir kaygı, eski propagandaların bize katiller ve puta tapanlar olarak tanıtmış olduğu bu insanlara karşı görüşü-müzü alabildiğine darlaştırmaktadır.”28

İngiliz şarkiyatçısı papaz Prof. William Montgomery Watt (1909-2006):“Orta Çağ Hristiyan yazarlarının zihinlerinde tablosunu çizdikleri İslam’ın tamamen iftira mahsulü oldu-ğu çoktandır bilinmektedir. Yalnız şimdi, geçen asır boyunca araştırmacıların yaptıkları tetkik-ler sayesinde Batılıların gözleri önünde daha objektif bir şekil belirmektedir. Fakat biz Avru-palıların kör gözü, İslam kültürüne olan borcu-

muzu görmeye manidir. Geçmişten gelen mirasımıza İslam’ın yaptığı tesirin kıymet ve kadrini bazen küçümsüyor bazen de tamamen görmezlikten geliyoruz. Müslüman ve Araplarla daha iyi münasebetler kurabilmek için borçlarımızın tamamını itirafa mecburuz. Onu saklamak ve inkar etmek, sahte bir gurur alametidir.”29 demiştir.

Bilimler tarihçisi Prof. Dr. Fuat Sezgin (doğ. 1924.) İslam medeniyeti ile Avrupa medeniyeti ara-sındaki bağı açıklayan şu çok önemli cümlelerini kurmaktadır:

“Bugünkü Avrupa medeniyeti; İslam medeni-yetinin muayyen şartlar içerisinde, muayyen bir devirden sonra, başka iktisadi ve jeopolitik şartlar altında ortaya çıkan devamından ibarettir. Ben Av-rupa medeniyetini, bazı adetleri bir tarafa bırakı-lırsa yabancı bulmuyorum. Avrupa medeniyeti, İs-lam medeniyetinin bir çocuğu... Bu çocuğu düşman bulmamak, onu sevmek, o çocuğun geliştirdiği bazı şeyleri görmek, müspetse almak ve onlara dayana-rak yeni hamleler yapmak lazım.”30

Bu zorunlu girizgâhtan sonra Müslüman bilim adamlarının fen alanında Batı’ya olan etkilerine geçebiliriz.

Müslümanların Batı bilimsel düşüncesinin oluşumunda oynadıkları rol yaklaşık bütün bilim dalla-rında açıkça görülmektedir. Tıp, fen, kimya, astronomi, matematik, tabiat tarihi ve tarım bu bilimlerin başında gelir.31

28 Sigrid Hunke, Allah’ın Güneşi Avrupa’nın Üzerinde, trc. Hayrullah Örs, s. 8.29 Montgomery Watt, İslam’ın Avrupa’ya Tesiri, trc. Hulusi Yavuz, s. 11.30 İbrahim Balta, “Batı Uygarlığı, İslam Medeniyetinin Çocuğudur”. Aksiyon Dergisi, 19 Nisan 2004, Sayı. 489.31 Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 19.

Prof. Dr. Fuat Sezgin

YORUMLAYALIM

İngiliz şarkiyatçısı papaz Prof. Willi-am Montgomery Watt: “Ortaçağ Hristi-yan yazarlarının zihinlerinde tablosunu çizdikleri İslam’ın tamamen iftira mah-sulü olduğu çoktandır bilinmektedir.”

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCESİNİN BATI BİLİM GELENEĞİNE ETKİSİ

102

Page 103: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Matematik

İlk dönem Müslüman matematikçiler, Batı’daki matematiğin doğuşunu tetiklemişlerdir. Bugün bütün dünyada kullanılan cebir, trigonometri ve uzay geometrisi, Müslüman bilginlerin sayesinde oluşturulmuştur.32

Harezmi’nin eserleri başta olmak üzere Müslüman matematikcilerinin kaleme aldığı eserler, daha IX. yy. sonralarında Latinceye tercüme edilerek baskıları yapılmış, bilim çevrelerince okun-muş ve okutulmuştur.33

Muhammed el-Harezmi (780-850) Özbekistan-Harizm’de doğdu. Türktür. Kitabü’l-Muhtasar fi Hesabi’l-Cebr ve’l-Mukabele adlı ilk cebir kitabını yazdı. Cebir, Avrupa’ya el-Harizmî yoluyla geçti. Cebir (Fransızca: algebre, İngilizce: algebra) ke-limesi onun eseriyle dünyaya yayıldı. Batı’da 12. yy’dan itibaren tanındı.

el-Harezmi’nin eserlerini Yuhanna el-İsbânî (Johannes Hispelansis) çevirmiştir. Batı dünyası onun çevirileri sayesinde Hint hesap sistemini ve ondalık hesap düzenini öğrenmiştir.34

Aritmetikte 1’den 9’a kadar olan Arap rakamlarının yanı sıra “Sıfır” (0) rakamının da kulla-nımı el-Harezmi’nin eserleri aracılığıyla Avrupalılara geçti. Müslümanlar VIII. yy.’da Hintliler-den ‘boşluk’ ve ‘hiçlik’ anlamına gelen “Sunya” kelimesinden bozularak “Sıfr” şeklinde çevrilen “Sıfır”’ı ( 0 ) aldılar. Latinceye “Cifra, Cifrum” şeklinde tercüme edilmiştir.35 Grekler 1-999 ara-sındaki rakamları ifade etmek için alfabe harflerini kullanmışlardı. Bu sayının üzerindeki binleri ve on binleri ifade etmek içinse çizgi ve noktaları kullanırlardı. Romalılar ise sayı için yedi harf kullanmışlardı. Bunlar sırasıyla I, V, X, L, C, D ve M idi ve şu sayıları karşılamaktaydı: 1, 5, 10, 50, 100, 500, 1000. Bunların üstlerine koydukları çizgilerle binin katlarını elde ediyorlardı. Mesela 1888 sayısını, MDCCCLXXXVIII şeklinde yazıyorlardı. Hintliler ondalık hesap düzeni-ni keşfetmiş olduklarından sayıları “0” kullanarak yazıyorlardı. Müslüman Araplar ise “Gubâr” denilen rakam metodunu keşfetmişlerdi. Kuzey Afrika’da günümüzde de kullanılan bu rakamlar, oradan Avrupa’ya taşınmıştır. Günümüz Avrupası’nda kullanılan ve Frenk rakamları olarak bil-diğimiz rakamlar, aynı rakamlardır. Arap dünyasında kullanılan rakamlar ise Hindistan kökenli-dir. Müslümanların geliştirdikleri matematik biliminin Avrupa’ya taşınması, XIII. yy.’da Kuzey Afrika’da Müslüman hocalardan ders alan gezgin Pisa’lı Leonardo Fibonacci (1170-1240) aracı-lıyla olmuştur.36

“Hesap metodu” manasına gelen Algoritma kelimesi, el-Harezmi kelimesinin bozulmuş şeklidir.37

32 A. Adnan Adıvar¸ Tarih Boyunca İlim ve Din (Bilim ve Din)¸ s.79-97.33 Nasr, İslam ve İlim, s. 78-86; Bayrakdar, İslam’da Bilim ve Teknoloji Tarihi, s. 33.34 Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 10.35 Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 10.36 Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 19-20.37 Hilmi Ziya Ülken, Uyanış Devrinde Tercümenin Rolü, III. baskı, s. 171; Hakimi, İslam Bilim Tarihi, s. 121.

BİLGİ KUTUSU

el-Harezmi’nin adı Latinceye “Alkhorizmi”, Fransızcaya “Algorit-me”, İngilizceye “Augrim” şeklinde geçti.

103

5. ÜNİTE

Page 104: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Bilime yaptığı büyük katkılar sebebiyle XVI. yy. ünlü matematik bilgini Ferolamo Cardono (1501-1576), Harezmi’yi dünyanın en büyük 12 düşünürü arasına alır.

George Sarton, Harezmi’den şöyle bahseder: “Zamanının en büyük matematikçisi. Eğer bütün şartlar göz önüne alınırsa bütün zamanların en büyük matematikçilerinden birisi.”

Hilmi Ziya Ülken ise Harezmi için “Aritmetik ve cebirde kurucu denecek kadar derin iz bırakmış bir matematik âlimidir.” der.

Fizik

Bu sahada öne çıkan Müslüman bilginlerin en önemlisi hiç kuşkusuz Hasan İbnü’l-Heysem’dir (965-1051). Fizik alanında İslam dünyasının en büyük bilgini sayılabilir. Batı’da “Alhazen” adıyla tanındı. Kitabü’l-Menazir (Görüntüler Kitabı) ile optik ilminin temellerini attı. Bu kitap Optica Thesaurus: Lıbri septem nune Primum editi Alhazeni Arabis adıyla 1270’de Latinceye çevrildi, 1582’de Basel’de yayınlandı. Düz, oval, küresel vb. aynalar, düz ve kırık ışıklar ve karanlık oda gibi birçok konuda yeni teoriler içeren bu kitap optik bilimine kaynaklık etmiştir.38

İbnü’l-Heysem, insan gözünün nesnelerden yan-sıyan ve göze giren ışık hüzmeleri sayesinde bu nesneleri görebildiğini kanıtladı. Böylece Öklid ve Batlamyus’un ışığın göz tarafından saçıldığı teori-lerini de yanlışlamış oldu. Bu büyük Müslüman fi-zikçisi ayrıca optik sinirle beyin arasındaki bağlantı sayesinde nesnelerin dik görülmesini sağlayan ka-ranlık kutu (camera obscura) tekniğini keşfetti. Mikroskop ve teleskopu keşfedenler onun çalışma-larından yararlanmışlardır. Gözlüğü ilk defa o bulmuştur.

Kimya

Avrupa’nın tanıdığı Müslüman kimyacıların en meşhuru hiç kuşkusuz Cabir b. Hayyan el-Kufi’dir (721-815?).39 Cabir b. Hayyan VIII. yy.’da Abbasiler Dönemi’nde yaşadı. İlk kimya labo-ratuvarını kurdu. Birçok kimyevi maddeyi tespit etti. Kitapları XII. yy.’da Avrupa’ya intikal etti. Latince kaynaklarda adı “Geber” veya “Geberus” olarak geçer.

Ünlü Fransız bilim tarihçisi M. Berthelot, Orta Çağlarda Kimya Tarihi adlı eserinde şöyle der: “Aristo, mantığın kurucusu ve üstatı olarak kabul edildiği gibi Cabir b. Hayyan da kimyanın kuru-cusu ve üstadıdır.”

George Sarton ise onu “Orta Çağların ilimler ansiklopedisi” olarak değerlendirmekte, şöhret ve tesirlerinin XVII. yy.’a kadar devam ettiğini ifade etmektedir.

38 Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 22.39 Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 23.

BİLGİ KUTUSU

İbnü’l-Heysem, yerçekimi üze-rindeki araştırmalarıyla Kepler ve Newton’un çalışmalarına kaynaklık etmiştir.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCESİNİN BATI BİLİM GELENEĞİNE ETKİSİ

104

Page 105: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Tıp ve Farmakoloji (Eczacılık)

Müslüman bilginlerin Avrupa düşüncesine kaynaklık ettikleri bir diğer alan da tıp bilimidir. Batı tıbbı yaklaşık dört yüzyıl boyunca tamamıyla Müslümanların kaynaklarına mahkum yaşamıştır. Müslü-manlar Antik Grek tıbbından yaptıkları çeviriler dışında birçok tıbbi keşfe imza atmışlardır. Botanik bilginlerinin araştırmalarından yarar-lanarak farmakolojiye (eczacılık) katkıda bulunmuşlardır.40

Müslümanların tıbbi birikimleri Avrupa’ya erken bir dönemde taşınmıştır. Bu anlamda Avrupa’nın birçok merkezinde tıp okulları kurulmuştur. Montpellier, Bologna, Napoli, Oxford, Cambridge bu merkezlerden bazılarıdır. Bu okullarda neredeyse tamamen Latinceye çevrilmiş Arapça kaynaklar okutulmaktaydı.41

Avrupa’da evveliyatı meçhul kalmasına rağmen ilk tıp mektebinin Salerno’da kurulmuş olduğu kabul edilmektedir. İlk tıp mekteplerinden bir diğeri de muhtemelen Salerno’dakinin bir şubesi olan Montpellier mektebi idi. Nöbetçi doktorlu ilk hastane ise 1599 yılında Strasburg’da kurul-muştur. Hastanede talebelerle klinik öğretimi yapan Müslümanlara ait diğer bir usul, Avrupalılar tarafından ancak 1500 yılından sonra kopya edilebilmiştir.

Müslüman tıp bilginleri dediğimizde akla gelen ilk isim Muhammed b. Zekeriya er-Razi’dir (864-925).42 Rey şehrinde doğdu. Latincede “Rharez” olarak bilinir. Eczacılık, anatomi, tıbbi teş-his ve tedavi alanında bilim dünyasına birçok yeni bilgi kazandırdı. İslam dünyasının en önde gelen klinik hekimidir. En önemli eseri el-Havi fi’t-Tıb’dır. Bu eser “Liber dictus Alhavi” adıyla Latinceye tercüme edildi ve 1486 yılında Brescia’da basıldı43. 17. asrın sonlarına kadar Avrupa’da temel ders kitabı olarak okutuldu.

George Sarton şöyle demiştir: “Razi, Orta Çağ’ın en büyük klinisyeni olmasının yanısıra iyi bir kimyager ve fizikçidir. Kadın hastalıkları ve doğum bilgisine ve göz cerrahisine büyük katkılarda bulunmuştur.”

Amerika’nın ve aynı zamanda dünyanın en önemli üniversitelerinden birisi olan Princeton Üni-versitesinin kilisesi ziyaret edilecek olursa pencerelerin birinde, elinde Kitabu’l-Havi’siyle Razi’yi temsil eden bir resim olduğu görülür.44

Colin A. Ronan’a göre Doğu’nun ve belki de bütün Ortacağ’ın en büyük hekimi ve klinikçisi Razi’dir.45

İslam dünyasının en büyük filozof-âlimi, sanatta ve edebiyatta en etkili şahsiyeti olarak kabul edilen46 İbn-i Sînâ (980-1037), Batı’da “Avicennae” adıyla tıbbi ve felsefi eserleri sayesinde ta-

40 Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 23.41 Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 23.42 Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 23.43 Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 24.44 bk. Seyyid Huseyin Nasr, İslam ve İlim, çev: İlhan Kutluer, s. 176-177.45 Bilim Tarihi, cev: E. Đhsanoğlu, F. Gunergun, II. baskı, s. 262.46 Nasr, İBM, s. 47.

Muhammed b. Zekeriya er-Razi’nin temsilî resmi

105

5. ÜNİTE

Page 106: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

nındı. XII. yy. sonlarından itibaren 29 ayrı konudaki keşifleriyle Avrupalı ilim adamlarına öncülük yaptı. “Doktorların Sultanı” olarak adlandırıldı. Paris Üniversitesi Tıp Fakültesinde İbn-i Sina’nın büstü bulunmaktadır47.

el-Kanun fi’t-Tıb (Tıbbın Kanunları) adlı kitabı, “Tıbbın İncili” olarak ün yaptı. Bu kitabı, er-Razi’nin el-Havi kitabıyla birlikte 600 yıl boyunca Avrupa’nın tıp enstitülerinde ders kitabı olarak okutuldu48. Gerardo de Cremona tarafından Latinceye çevrilmiş ve onlarca defa basılmıştır49. 1650 yılından sonra bile okunmaya devam edilerek tarih boyunca en çok okunan tıp kitabı hüviyetine sahip olmuştur.

Endülüs-Kurtuba doğumlu Ebu Kasım Abbas ez-Zehrâvî (930-1013) en ünlü Müslüman cer-rahtır. Batı’da “Albucasis”, “Al-Zahrawi” olarak tanınır. Cerrahlığı müstakil bir bilim hâline getir-di50. Diş cerrahisi ve anestezi bilimini geliştirdi. Diş hekimliği, ilaçbilim ve cerrahi gibi alanlarda ayrıntılı bilgiler veren, 30 ciltten oluşan tıp ansiklopedisi kitabını yazdı. Kitabü’t-Tasrîf limen ace-ze ani’t-te’lif adlı eserinde geliştirdiği 200’den fazla cerrahi aletleri resmetti. Bu eser, Tıp Yöntemi adıyla 1187’de Latinceye tercüme edildi. İspanya ve Avrupa’daki tıp okullarında cerrahi el kitabı olarak etkisini uzun yıllar devam ettirmiştir.

Endülüs’te yetişen İslam tıp âlimlerinin en meşhurlarından bir diğeri de Ebu Mervan İbn-i Zühr’dür (1091-1161). er-Razî’den sonra İslam aleminde yetişmiş en büyük klinik mütehassısıdır. Batı dünyasında “Avenzoar” diye tanınır. Tıp sahasında yazdığı altı kitaptan üçü günümüze gele-bilmiştir. Bunlardan en değerlisi, tedavi ve perhizle ilgili olan, dostu İbn-i Rüşd’ün isteği üzerine yazdığı et-Teysir fi’t-Müdâvât ve’t-Tedbir adlı eseridir. İbn-i Zühr’ün tıp dünyasındaki önemi, kli-nik tasvirlerinin üstünlüğündedir. Eseri Avrupa tıbbını çok etkilemiştir.

Huneyn b. İshak (810-873), Eski Yunan tıbbına dair özellikle Câlînûs’a (Galen) ait eserleri Arapça ve Süryaniceye çevirmiştir. Tıp ilmine giriş mahiyetinde yazdığı Kitâbü’l-Mesâil fi’t-tıb ile göz hekimliğine dair yazdığı Kitâbü’l-Aşr maķālât fi’l-ayn adlı kitapları Orta Çağ boyunca İslam dünyasında ve Latince tercümeleri vasıtasıyla da Batı’da tıp eğitiminde ders kitabı olarak okutulmuştur.51

Hülasa 15. ve 16. asırlardaki Avrupa tıbbı, hâlâ İslam tıbbının biraz genişletilmiş şeklinden başka bir şey değildi.

Botanik

Endülüs, Malaka (Malaga) doğumlu botanikçi İbnü’l-Baytar’ın (1190-1248) “el-Muğnî fi’l-Edviyeti’l-Müfrede” adlı kitabı, tıbbi tedavi ile ilgili maddeleri anlatır. “el-Cami fi’l-Edviyeti’l-Müfrede” adlı eseri ise şifa veren ve kendilerinden ilaç yapılan hayvan, ot ve minerallerden bah-seder. Yaklaşık 1400 konunun incelendiği ve hangi ilaçların yapılabileceğinin anlatıldığı bu kitap Latinceye Simplicia adıyla tercüme edildi, XIV. yy.’a kadar kaynak oldu, 1758 yılında Kremona’da basıldı.47 Mehmet Bayrakdar, İslam’da Bilim ve Teknoloji Tarihi, II. baskı, s. 6.48 Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 24.49 Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 24.50 Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 24.51 Hasan Katipoğlu, TDV İslam Ansiklopedisi, Huneyn b. İshak md., C 18, s.378- 379.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCESİNİN BATI BİLİM GELENEĞİNE ETKİSİ

106

Page 107: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Botanik âlimi olan İbnü’l- Avvâm el-İşbilî’nin (XI. yy.) ziraattan bahseden el-Filaha adlı kitabı temel kaynak olarak kullanıldı. Kitabında 585 bitki türünden, 50’den fazla meyve ağacının dikilip yetiştirilmesinden, gübrelenmesinden, aşılama yöntemlerinden, hastalıklarının tedavisinden bah-setti.

Zooloji

Kahire’nin Demire köyünden doğan Ebu’l-Beka Muhammed Kemaleddin Demirî’nin (1341-1405) yazdığı Hayatü’l-Hayvan adlı kitap, zooloji hakkında yazılan ilk ansiklopedidir. Bu kitap, Avrupa’nın bu alandaki ilk çalışmasından 400 yıl önce yazılmıştı. İçerisinde 1609 hayvanla ilgili çeşitli bilgiler verilmekteydi.

2. MÜSLÜMAN SOSYAL BİLİM ADAMLARININ BATIYA ETKİSİ

Tarih ve Sosyoloji

Tunus doğumlu Abdurrahman İbn-i Haldun (1332-1406) Mukaddime adlı eseriyle sosyoloji ilminin kurucusudur. Aynı zamanda sosyolojiyi müstakil bir ilim hâline getiren âlim olarak kabul edilmektedir. İlk defa “tarih felsefesi” yaptı. Ondan önce tarih adeta bir hikâye olarak kabul edili-yor, sadece edebî bir anlatıma önem veriliyordu. O, tarihi “sosyal hayatı öğrenmek” olarak gördü. Tarihin kanunlarını araştırdı. Psikolojiyi tarihe uyguladı. Batı dünyası, İbn-i Haldun’la XIX. asırda tanışabildi.

Prof. Dr. W. Barthold: “İbn-i Haldun, yalnız İslam tarihinin değil, tüm dünya fikir tarihinde tarih felsefe-sinin en mümtaz simalarından biridir. Daha doğru bir ifadeyle sosyolojinin ilk büyük kurucusudur.”

Prof. Dr. Philip Hitti: “Şimdiye kadar yapılan araş-tırmalar sonucunda tüm ilim adamlarının birleştiği şey, İbn Haldun’un yalnızca İslam aleminin yetiştirdiği en büyük tarih felsefecisi değil; gelmiş geçmiş ve bundan sonra gelecek olan bu konudaki tüm bilim adamlarının en yücesi olduğudur.”

Coğrafya

Orta Çağ’ın dünyaca tanınmış coğrafyacılarından biri, Endülüs’ün Septe şehrinden doğan Ebu Abdullah Muhammed el-İdrisî’dir (1100-1166). Kurtuba’da okudu, Sicilya Kralı II. Roger’in is-teği üzerine Palermo’da “Kitabü’l-Rucari” (Roger’in Kitabı) yazdı. Bu eserde Dünya’yı yedi ik-lim bölgesine, her iklim bölgesini de on bölüme ayırıyordu. Bu yedi bölümden her biri etraflı bir harita ile resimlenmişti. Bu haritalar, Orta Çağ haritacılığının zirvesi oldu. Doğruluk ve genişlik bakımından eşsizdiler. İdrisî, Müslüman coğrafyacıların çoğu gibi Dünya’nın yuvarlak olduğunu kabul ediyordu.

YORUMLAYALIM

Prof. Dr. Philip Hitti: “Hiçbir Ba-tılı bilim adamı, İbn-i Haldun’dan önce böylesine her şeyi içine alan geniş kapsamlı tarih görüşü orta-ya atmamıştır.”

Hitti’nin bu cümlesinden anla-tıklarınızı açıklayınız.

107

5. ÜNİTE

Page 108: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

1081 yılında Valensiyalı es-Sahdî yeryüzünün ilk gök küresini yaptı.

Bilimler tarihçisi Fuat Sezgin’e göre XVIII. yy.’ın başlangıcına kadar, Avrupalıların elindeki haritaların hepsi -ki çok yanlış haritalar vardı- tamamıyla Müslümanların haritalarının yarım, yan-lış ve doğruya yakın taklitlerinden ibarettir.52

1929 yılında Topkapı Sarayı’nda bulunan bir dünya haritasının Piri Reis (?-1553) tarafından 1513 yılında çizilmiş olduğu anlaşıldı. Osmanlı Kaptan-ı Deryası (Amiral) Piri Reis tarafından çizilmiş olan bu harita, Avrupa ve Afrika’nın Batı kıyılarını ve Güney Amerika’nın Doğu kıyılarını göstermektedir. Aralarında Kristof Kolomb’a ait bir haritanın da bulunduğu yirmi kaynağı bütün-leştirerek hazırlandığı bu harita, XVI. yy. Avrupa ve Müslüman denizcilerinin coğrafya bilgilerini içeren değerli bir tarihî belgedir. Piri Reis’in kendi haritası için kullandığı kaynaklar arasındaki Kristof Kolomb’un haritası muhtemelen Kolomb’un 1498’de çizdiği haritadır. Ancak Kolomb’un 1498 haritasının ne aslı ne de kopyaları bulunabilmiş-tir.

Dünyanın en büyük kartograf (haritacı) ve coğraf-yacılarından biri olan Piri Reis 1511-13 yılları arasında dünyanın ilk haritasını çizerken seyir notlarını da bir kitap olarak düzenlemeye başlamıştır. Sonunda yabancı kaynaklardan da yararlanarak bu yerlerin tarihî ve coğ-rafi özelliklerini, 1521 tarihinde tamamladığı Kitab-ı Bahriye’de toplamıştır. Kitab-ı Bahriye’nin kopyaları, Avrupa’nın çeşitli kütüphanelerinde bulunmaktadır.

Felsefe

Avrupa, XIII. yy. ile XVI. yy. arasında ortaya çıkan belli başlı felsefe ve fikir akımlarının özgün olarak takdim edilen görüşlerini büyük ölçüde Müslüman filozofların miraslarına borçludur.53 Bu filozofların bazı eserleri Latinceye, bazıları da yeni gelişen Avrupa dillerine çevrilmişlerdir. Örne-ğin Yuhanna el-İsbânî, İbn-i Sina’nın el-Mantık adlı eserini tercüme etmiştir.54

Ya’kûb el-Kindî (796-873) Orta Çağ Avrupası’nda “Alkindus” adıyla tanınan ilk İslam filozofu-dur. Akla büyük bir yer veren Meşşai felsefe akımını ilk başlatan kişi olan Kindi’nin Risale fi’l-Akl ve Risale fi’l-Cevahiri’l-Hamse başta olmak üzere toplam 17 eseri Latinceye, 4’ü de İbraniceye tercüme edilmiştir. Batı Orta Çağı’na en çok tesir edenlerden biri olduğu için Orta Çağ’ın ünlü İtalyan fizik ve matematik bilgini Cordano, 1664’te ona “insanlığın 12 büyük adamından biri” unvanını verdi55. En çok tesir ettiği Batılılar Gerarde de Cremano, Roger Bacon, Witeldo ve Yahudi İsak el-İsraili’dir. Kindî büyük ölçüde Farabî, İbn-i Sina ve diğer İslam düşünürlerine de tesir etmiştir.

Farabi (872-950), Orta Çağ Latince metinlerinde ve eserlerde “Alpharablus”, “Alfarabius” ya da “Avennasar” diye bilinir. 9 eseri Latinceye çevrilmiştir. “İlk muallim (öğretici)” Aristoteles’ten sonra “İkinci muallim” unvanıyla tanınmış, felsefe ve düşünce tarihinde bu unvanla anılmıştır56. 52 Bilimler Tarihçisi Fuat Sezgin, Konuşan: Sefer Turan, s. 30.53 Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 37.54 Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 31-32.55 Bekir Karlığa, “İslam Düşüncesinin Batı’ya Geçişinde Haçlı Savaşları, Endülüs ve Sicilya I-II”, Mavera, C 11, s. 298.56 Encyclopedia of Islam, Leiden, E. J. Brill, 1980, Farabi mad.

İNCELEYELİM

Dünyanın en büyük kartograf (haritacı) ve coğrafyacılarından biri olan Piri Reis 1511-13 yılları arasında dünyanın ilk haritasını çi-zerken seyir notlarını da bir kitap olarak düzenlemeye başlamıştır.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCESİNİN BATI BİLİM GELENEĞİNE ETKİSİ

108

Page 109: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Orta Çağ Avrupası’nın tanınmış düşünürleri Aquinaslı St. Thomas (ö.1274), Albertus Magnus (ö.1280), Roger Bacon (ö.1294) üzerinde derin etkiler bırakmıştır57.

Kurtuba doğumlu Endülüslü bilim adamı, Avru-pada “Averroes” adıyla tanınan Muhammed İbn-i Rüşd’ün (1126-1198) Batı düşüncesi üzerindeki etkisi, diğer Müslüman filozoflarla karşılaştırılmayacak kadar kapsamlı olmuştur. Nitekim Batı düşüncesinin seyrini takip ederken Farabicilik veya Sinacılık gibi akımlarla karşılaşılmazken çok güçlü bir İbn-i Rüşdcülük (Av-verroism) akımıyla karşılaşmaktayız. İbn-i Rüşdcülük Avrupa’da yaklaşık iki asır boyunca etkin olmuş bir felsefi akımdır. Bu akım, onun Aristo’nun eserlerine yaptığı şerhlerin Michale Scott tarafından 1228-1235 yılları arasında Latinceye tercüme edilmesiyle başlamıştır. Bu şahıs, Kral II. Friedrich’nin Palermo’daki sarayında astrolog olarak çalışmaktaydı.58 İbn-i Rüşd’ün eserleri, kilise çevrelerinin itirazları doğrultusunda bazı kısım-ları çıkarıldıktan sonra Paris Üniversitesi’nde ve öteki akademik kurumlarda okutulan kitaplar arasına girdi. İbn-i Rüşd’ün fikirlerini benimsemiş bir diğer Endülüslü filozof olan Yahudi asıllı Mûsâ b. Meymûn hem Yahudi hem de hristiyan ilahiyat çevrelerine tesir etti. Yapılan ilmi araş-tırmalar Albert Magnus, Duns Scottus, Spinoza ve hatta Immanual Kant’ın ondan etkilendiğini göstermektedir.59

Tus (İran’da günümüzde Meşhed) şehrinde doğan Gazzâlî (1058-1111) Latincede “Algazel” diye bilinir. Bağdat Nizamiye Medresesi’nde başmüderrisliğe yükseldi. Fıkıh, kelam, felsefe alan-larında derinleştikten sonra tasavvufi hayata yöneldi. Felsefeyi (Yunan felsefesini) çok iyi bildiği-ni/öğrendiğini göstermek için Makâsidu’l-felâsife’yi (Felsefecilerin Maksatları) yazdı (1094). Bu eser yazılışından 50 veya 75 yıl sonra Latinceye tercüme edildi. Gazzali’nin şüphe hakikate ulaştırır formülü Descartes’a, akıl yoluyla ulaşılan bilgilere güvenilemeyeceği düşüncesi Hume’a, zaman ve mekanın harici bir gerçeklik olmadığı açıkla-ması Kant’a, sezgiye verdiği değer Bergson’a, akla ve tabiata değil vahye güvenilmesi fikri Pascal’a öncülük etmiştir.60

XIII ve XIV. yy.’da yaşamış Avrupalı filozof-lardan Büyük Albert (Albertus Magnus) (1207-1280), Farabi, İbn-i Sina ve İbn-i Rüşd gibi Müs-lüman filozofların Latinceye çevrilen kitaplarını etraflıca incelemiş, fakat kimi zaman Orta Çağ din otoritelerinin baskılarından korkarak isimlerini vermemiştir.61

57 Nejdet Durak, Aristoteles ve Farabi’de Etik, Yayınlanmamış doktora tezi, s. 241-242.58 Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 35.59 Mehmet Özdemir, TDV İslam Ansiklopedisi, “Endülüs” md., C 11, s.223; Nasr, İBM, 54.60 İzmirli İsmail Hakkı, İslam Mütefekkürleri ile Garb Mütefekkirleri Arasında Mukayese, sad. S. Hayri Bolay, s. 25.61 Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 33.

BİLGİ KUTUSU

el-Kindi “ilk Arap filozofu” ola-rak adlandırılırken Ebu Nasr Mu-hammed el-Farabi (871-950) “ilk Türk filozof” diye bilinmiştir.

İbn-i Rüşd’ün temsilî resmi

109

5. ÜNİTE

Page 110: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

XIII. yy. Avrupası’nın en büyük filozoflarından birisi olan Aquinolu St. Thomas üzerinde İslam fel-sefesinin etkisi çok daha açık ve derindir. Fakat Al-bertus Magnus’un aksine Allah’ın varlığıyla ilgili akli deliller, vahyin zarureti, akıl ve nakil arasındaki ilişki konularındaki görüşlerini dayandırdığı Farabi, İbn-i Sina ve İbn-i Rüşd gibi Müslüman filozofların isimle-rini zikretmediği için bu etkiyi somut olarak görmek mümkün olmamıştır. St. Thomas sadece eleştiri getir-diği filozofların isimlerini kaydetmiştir.62

İslam tasavvufunun Batı mistik düşüncesinin oluşumunda oynadığı rol inkar edilemeyecek bir realitedir. Büyük İspanyol şarkiyatçı Asin Palacios’un yetkin çalışmaları ve günbegün ortaya çı-karılan yeni bilgiler bu etkiyi net bir şekilde kanıtlamaktadır. İslam tasavvufunun Avrupa mistik düşüncesi üzerindeki etkisini üç ana başlıkta ele alabiliriz:

1- Güney İspanya’da Kurtuba yakınlarındaki Rondo şehrinde doğan sufi İbn-i Abbâd er-Rundî’nin (Hikem-i Ataiyye Şerhi) büyük İspanyol mistiği Yuhanna es-Salîbî üzerindeki etkileri

2- Gazzâlî’nin meşhur Fransız düşünür ve mistik Pascal’ın din savunmasındaki rolü

3- Muhyiddin İbn-i Arabi’nin Latinceye tercüme edilen el-Mi’rac adlı eserinin büyük İtalyan şair Dante’nin İlahi Komedya kitabında işlediği dinsel düşünceler üzerindeki etkileri63

3. İSLAM BİLİM KURUMLARININ BATI’YA ETKİSİ

Medrese

İslam dünyasında ilmin çeşitli alanlarının düzenli bir biçimde en yüksek seviyede öğretildiği eğitim kurumu medresedir. Medreseler başlangıcından itibaren dinî ilimlerin öğretildiği, özellikle ilahiyat ve hukuk (kelam ve fıkıh) ağırlıklı yüksek eğitim kurumları olmakla birlikte tıp ve ast-ronomi medreseleri de bulunmaktadır. Medreselerin yanı sıra VII-VIII. yy.’lardan itibaren ortaya çıkmaya başlayan, ilim ve kültür tarihinde önemli yere sahip, yüksek seviyede ilmî araştırma ve tercümeler yapılan, beytülhikme veya dârülhikme şeklinde adlandırılan ilimler akademisine rast-lanmaktadır.

Medreseler VIII-IX. yy.’dan itibaren her açıdan olgunlaşmaya çalışırken 859’da Fas şehrinde inşa edilen ve günümüze kadar gelen Câmiatü’l-Karaviyyîn ile Fâtımîler Dönemi’nde 975’te eğitim faaliyetlerine başlayan Câmiü’l-Ezher orta seviyeden ileri seviyeye kadar yüksek eğitim veren ku-rumlardan olmuştur. Eldeki kaynaklardan isim olarak tespit edilebilen en eski medreselerin 907’de Mâverâünnehir ve Horasan’da eğitime başladığı anlaşılmaktadır. Medreselerin asıl gelişimi ve yaygınlaşması, Büyük Selçuklu Hükümdarı Sultan Alparslan’ın veziri Nizâmülmülk’ün Bağdat’ta

62 Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 33-35.63 Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 25-30.

YORUMLAYALIM

İslam tasavvufunun, Batı mistik düşüncesinin oluşumunda oynadığı rol inkar edilemeyecek bir realite-dir.

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCESİNİN BATI BİLİM GELENEĞİNE ETKİSİ

110

Page 111: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

öncülük yaptığı ve kendi adını verdiği Nizâmiye Medresesi’nin kuruluşuyla gerçekleşmiştir. Nizâmiye Medresesi’ne tayin edi-len bir müderrise siyah cübbe giy-dirildiği, taylasan tarzı mavi renkli sarık ve şal hediye edildiği, görev-den ayrıldıktan sonra cübbe ve sarığın iadesinin zorunlu olduğu kaydedilmektedir. Bir talebe belli bir dersin öğrenimini tamamladı-ğında kendisine verilen icazetle o alandaki yetkinliği ilan edilmiş, böylece ona öğretim izni verilmiş oluyordu. X. yy. İslam dün-yasında başlayan bu öğretim izni uygulaması (icâzetü’l-tedrîs), XII. yy.’dan itibaren Orta Çağ Avrupası’ndaki üniversitelerde “licentia docendi” olarak görünmeye başlayacaktır.

1274’te modern yüksek okul sisteminin (college system) başlangıcı olarak kabul edilen Mer-ton College’ın (Oxford Üniversitesi) şekillenmesinde ve İngiltere’deki vakıf sistemi ve anlayışı-nın gelişmesinde İslam dünyasında uygulanan vakıf hukuku ve sistemi etkili olmuştur. Doğu ve Batı dünyasında yüksek eğitim kurumlarının doğuşunu mukayeseli bir şekilde inceleyen George Makdisi; Müslümanların açmış olduğu eğitim ve bilim kurumlarının örneğin medrese ve rasat-hanelerin, uzun manastır döneminden çıkan Orta Çağ Avrupası’ndaki yüksek okul ve üniversite sisteminin gelişmesine hatta doktora ve kürsü gibi uygulamalara da kaynaklık ettiğini söylemek-tedir. The Rise of Universities adlı önemli eserin sahibi C. H. Haskins, Batı üniversitesinin Ati-na ve İskenderiye’nin değil; Paris ve Bologna’nın mirasçısı olduğunu belirtmiştir. The Rise of Colleges’ın yazarı Makdisi ise buna şu ilaveyi yapmaktadır: “Bologna ve Paris’in de Bağdat’ın mirasçısı olduğu söylenebilir.” Bu etkileşim ve birikim daha sonra The First Universities’in yazarı Olaf Pedersen’in de üzerinde durduğu gibi Avrupa’da yüksek eğitimin hem yapı hem içerik bakı-mından yapılanmasında rol oynayan en önemli etkenlerden biri olmuştur.64

Birinci aşamada; İtalya, İspanya ve Güney Fransa’dan birçok kimsenin İslam medreselerine tahsile geldikleri görülmektedir. Matematik, felsefe, tıp ve astronomi tahsil edenler, üniversiteler profesör adayı oldular. İkinci aşamada, Güney Avrupa’da İslam medreseleri taklit edilerek ilk üni-versitelerin kurulduğu görülmektedir. Binaların mimari özelliği, ders programları, eğitim usulleri tamamen İslam medreselerinin taklidi idi. İlk defa Napoli krallığında Salerno medresesi kuruldu. Üçüncü aşamada; artık İslam ilmi İtalya medreseleri vasıtasıyla Fransa’ya ve diğer Batı ülkelerine sokulmaya başlamıştı. XIII. yy. başlarında Bolonya ve Montpellier Üniversiteleri kuruldu. Bir süre sonra Paris Üniversitesi faaliyete başladı. Bu asır içinde aynı model üzerinde Oxford, Köln (Co-logne) Üniversiteleri teşekkül ederek yeni ilimler İngiltere ve Almanya içlerine sokuldu.65

64 Seyfi Kenan, TDV İslam Ansiklopedisi, “Üniversite” md., 42, 338-340.65 H. Z. Ülken, Uyanış Devrinde tercümenin Rolü, s. 243-244.

Dünyadaki ilk üniversite olan Bağdat Nizamiyesi.

111

5. ÜNİTE

Page 112: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Rasathane

VIII. yy.’dan XVI. yy.’a kadar İslam dün-yasında astronomi ve matematik alanlarında yapılan çalışmalar hiç şüphesiz modern ast-ronomi ve matematiğin alt yapısını hazırlamış ve modern rasathane anlayışının ana konula-rını, işlev ve yöntemlerini belirlemiştir. İslam âlimlerinin rasat çalışmalarını, hükümdarların astrolojik istekleri kadar kıble yönünün ve ibadet saatlerinin tespiti de etkilemiş, astro-nomlar daha dakik sonuçlar alabilmek için yüksek donanımlı rasathaneler kurma ihtiyacı hissetmişlerdir. Bu rasathaneler vasıtasıyla yapılan gözlemler ve matematiksel faaliyetlerle her iki bilim dalında da büyük mesafeler katedilmiş ve yeni icatlara yol açılmıştır. Rasathanelerin çok iyi düzenlenmiş bir organizasyonu, ilmî ve idari personel kadroları, dakik gözlemler için özel aletleri, kütüphaneleri ve kesintisiz mali destekleri vardı. Rasathane tabiri ve anlayışı gerçek anlamda ilk defa İslam dünyasında ortaya çıktığı gibi olgunlaşma dönemini de bu medeniyetin sınırları içe-risinde tamamlamış, bu hâliyle Avrupa’ya intikal ederek modern rasathanelerin doğuşuna zemin hazırlamıştır.66

Hastane

İslami devirde Kurtuba’da elli hastane (bimaristan) faal durumda idi. Fakat İspanya’daki bu İs-lam hastaneleri hiçbir iz bırakmadan yok olmuşlardır. Yalnız Nasrî Sultanı V. Muhammed’in 1375 yılında Gırnata’da inşa ettirdiği bir bimaristan İspanyollar tarafından darphane olarak kullanılma-ya devam etmiştir. Bu bina da 1844’te ortadan kaldırılmıştır. Bugün Granada Müzesi’nde bulunan kitabesinde buranın her türlü hastalığın tedavi edildiği, o güne kadar eşi görülmemiş güzel-likte bir hastahane olduğu söyleniyorsa da bu ifade biraz mübalağalı gibidir çünkü yalnız Endülüs genelinde değil Gırnata’da dahi buna benzer pek çok binanın varlığı bilinen bir hu-sustur. Endülüs’te İslami devir sona erdikten sonra da Müslüman mimarlar, İspanyol prens ve prensesleri hatta papazları için sarayların yanı sıra hastaneler de yapmışlardır. Mese-la Madrid’de Hospital de Latina, İspanyolca vakfiyesinde belirtildiğine göre Müslüman mimar Hasan tarafından inşa edilmiştir. Bu hastahanenin cümle kapısı bugün hâlâ ayakta olup o zamanki İslam ve Avrupa mimarisinin bir

66 Salim Aydüz, TDV İslam Ansiklopedisi, “Rasathane” md, C 34, s. 458.

Cacabey Gökbilim Medresesi - Kırşehir

Ekvator çizgisini

sembolize eden kabara

Eksen eğikliğini sembolize

eden kabara

Gözlem Kulesi

Roket şeklinde sütunceRoket şeklinde sütunceGüneş ve ayı sembolize

eden küreler

Hospital de Latina - Madrid / İspanya

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCESİNİN BATI BİLİM GELENEĞİNE ETKİSİ

112

Page 113: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

sentezidir.67

Müslüman tıp adamlarının önemli etkilerinden biri de hastaların ücretsiz tedavi edildikleri hal-ka açık hastanelere öncelik etmeleridir. Hatta birçok şehirde baştabiplik benzeri makamlar ihdas edilmiştir. Bu makama önceleri Süryaniceden esinlenerek Sâûrâ denilmiştir.68

Avrupa’da ilk tıp fakültesi Kurtuba’da kuruldu. Avrupalı krallar ve devlet adamları tedavi ol-mak için Kurtuba’ya gelirlerdi. Amerikalı Will Durant’ın dispanserler ve eczanelerle ilgili bir tespiti şöyledir: “İlk dispanser ile eczahaneleri Müslümanlar tesis ettiler; Orta Çağ’ın ilk eczacı mektebini onlar kurdular ve eczacılığa ait muazzam eserler yazdılar.”69

Kütüphane

Batı’da İslamiyet’in ve İslam kültürünün yayılıp gelişmesi görevini Endülüs Emevileri üstlendi. Endülüs Emevileri kendi kültür müesseselerini kurmaya başlayınca Doğu’dan Batı’ya uzun yıllar süren ulema akınıyla ve özel kütüphanelerle birlikte Doğu’daki birçok yazma eser, Endülüs’teki yeni sahiplerinin koleksiyonlarına intikal etti. Tacirler Doğu’ya giderek çok sayıda kitap getirdiler ve Kurtuba (Cordoba), İşbîliye (Sevilla), Tuleytula (Toledo) gibi kültür merkezlerinin kitap çarşı-larında sattılar.

Bazı mescit ve medrese kütüphaneleri istisna edilirse bu dönemde mevcut kütüphanelerin çoğu özel kütüphaneydi. Endülüs’te kurulan önemli mescit kütüphaneleri arasında Abdurrahman’ın 786’da Kurtuba’da yaptırdığı Ulu Camii’deki kütüphaneyi, İbnü’l-Lüb el-Mâlikî’nin Mâleka’daki (Malaga) Ulu Cami’de ve İbn-i Mervân el-Bâcî’nin İşbîliye’deki Ulu Camii’de kurdukları kütüphaneleri zik-retmek gerekir. Kurtuba Ulu Camii’ndeki kütüphane, bu şehrin II. Ferdinand tarafından 1237 yılında işgali sırasında yok edilmiştir.

Müslüman İspanya’da kurulan en önemli kütüp-hane şüphesiz Kurtuba’daki saray kütüphanesiydi. Halife II. Abdurrahman, III. Abdurrahman ve özel-likle II. Hakem devrinde gelişerek Orta Çağ İslam dünyasının en büyük kütüphanelerinden biri hâline geldi. II. Hakem, Endülüs Emevî halifeleri içinde ilmî faaliyetlere en fazla ilgi gösteren hükümdar olarak tanınır. Bilhassa öğretime ehemmiyet vermiş ve Kurtuba Üniversitesi onun zamanında en parlak dönemini yaşamıştır. Halife, İskenderiye, Bağdat, Dımaşk gibi Doğu’daki kültür merkezlerine gönderdiği adamları vasıtasıyla birçok kitap satın aldı-rarak saray kütüphanesini zenginleştirmiştir. Kaynaklar burada 400.000 eser mevcut olduğunu, bun-ların her biri yirmi yapraklık 44 cilt tutan ve sadece eser adlarından oluşan bir katalogunun bulundu-ğunu bildirmektedir. Saray kütüphanesinde kütüphaneciler dışında satın alma yoluyla sağlanamayan kitapları istinsah eden müstensihler, ayrıca müzehhipler ve mücellitler de görevlendirilmişti. O tarih-ten 400 sene sonra V. Charles, Fransa krallık kütüphanesinde 900 ciltten fazla eser toplayamamıştı.67 Arslan Terzioğlu, TDV İslam Ansiklopedisi, “Bimaristan” md., C 6, s.165-167.68 Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s.23.69 İsmail Hami Danişment, Batı Kaynaklarına Göre İslam Medeniyeti, s. 28.

Ulu Camii - Kurtuba / İspanya

113

5. ÜNİTE

Page 114: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

Gustave Le Bon bu durumu şöyle dile getirir: “860 yılında Avrupa’nın en zengin kütüphanesi olan İsviçre’deki Saint Gall Manastırı Kütüphanesi’nde 900 kadar çoğu Hristiyan akaidi hakkında kitap vardı.”

Toledo, h. 478 yılında Alfonso IV tarafından ele geçirildiğinde, Doğu’dan gelen binlerce yazma eserin bulunduğu büyük kütüphaneleriyle tanınmaktaydı70.

Kurtuba başta olmak üzere yüzlerce kitap ko-leksiyonuna sahip olan Endülüs şehirleri İspanyol istilasına uğradıklarında kütüphanelerde mevcut kitapların bir kısmı iç karışıklıklar sonunda yağma-lanıp satılmış, bunların önemli bir bölümü Kuzey Afrika’ya götürülmüştü. Artakalanların çoğu da Katolikler’in taassubundan kurtulamadı. Gırnata’da (Granada) binlerce kitap, Isabella ve Ferdinand’ın emriyle şehrin büyük meydanlarında yakıldı. Diğer şehirlerde de durum farklı olmamıştı. II. Philip, ül-kesinde Endülüs’ten kalan yazma eserleri bir araya getirmek istediğinde sadece 2500 kadar kitap toplayabildi. Bu eserler günümüzde Escurial Kütüphanesi’nin temelini oluşturmaktadır.71

70 Julian Ribera, Disertaciones y Opusculos, C 1, s. 212’den akt.; Abdurrahman Bedevi, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, s. 8.71 İsmail E. Erünsal, TDV İslam Ansiklopedisi, “Kütüphane” md., C 27, s. 13-14; İsmail Hami Danişment, s. 18.

BİLİYOR MUYDUNUZ?

Bu dönemde Avrupa’nın en zen-gin kütüphanesinde çoğu Hristiyan akaidini anlatan sadece 900 kitap bu-lunurken Kurtuba Kütüphanesi’nde 400.000 eserin mevcut olduğunu bi-liyor muydunuz?

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCESİNİN BATI BİLİM GELENEĞİNE ETKİSİ

114

Page 115: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM

A. Aşağıdaki soruları cevaplayınız.

1. Fen bilimleri alanında, Müslüman bilim adamlarının Batı’ya etkisini örnek vererek açıklayınız.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

2. Sosyal bilimler alanında, Müslüman bilim adamlarının Batı’ya etkisini örneklerle açıklayınız.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

3. İslam bilim kurumlarının Batı’ya etkisini örnekler vererek açıklayınız.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

4. İslam kültür ve medeniyetinin önemli gelişmeler kaydettiği ve Orta Çağ Avrupası’nı doğru-dan etkilediği önemli merkezlerden Sicilya’nın yerini ve şu anki konumunu araştırıp değerlen-diriniz.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

5. İslam dünyasının düşünce, bilim ve kültür medeniyetinin Avrupa’ya akışında Haçlı Seferleri’nin rolünü açıklayınız.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

6. Batı’nın kâğıt ve baskı tekniğiyle tanışması, Müslümanlardan ne kadar zaman sonra ve hangi tarihlerdedir? Kısaca bilgi veriniz.

.......................................................................................................................................................

......................................................................................................................................................

B. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle doldurunuz.

(Gazali, Endülüs, Oxford Üniversitesi, medrese)

1. İslam dünyasında ilmin düzenli bir biçimde, en yüksek seviyede öğretildiği eğitim kurumu ………………………dir.

2. 1274’te modern yüksek okul sisteminin (college system) başlangıcı olarak kabul edilen Mer-ton College’in (……………………………………………..) şekillenmesinde ve İngiltere’deki vakıf sistemi ve anlayışının gelişmesinde, İslam dünyasında uygulanan vakıf hukuku ve sistemi etkili olmuştur.

115

5. ÜNİTE

Page 116: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

3. ……………………………….’nin “Şüphe, hakikate ulaştırır.” formülü Descartes’a, akıl yoluyla ulaşılan bilgilere güvenilemeyeceği düşüncesi Hume’a, zaman ve mekânın harici bir gerçeklik olmadığı açıklaması Kant’a, sezgiye verdiği değer Bergson’a, akla ve tabiata değil vahye güvenilmesi fikri Pascal’a öncülük etmiştir.

4. …………………………. şehirleri İspanyol istilasına uğradıklarında muhteşem kütüphane-ler ve kitaplar, Katoliklerin taassubundan kurtulamadı.

C. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru cevaplarını işaretleyiniz.

1. Özellikle Emeviler zamanında en gözde en muhteşem dönemini yaşamış ve Avrupa’nın en uygar şehri hâline gelmiş olan Endülüs’ün başkenti aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kurtuba B) Sicilya C) Bağdat D) Kahire E) Şam

2. İslam dünyasında ilk tercüme faaliyeti aşağıdakilerden hangisi tarafından başlatılmıştır?

A) Halife Me’mun B) Emevi Prensi Halid b. Yezid b. Muaviye

C) Halife Harun Reşid D) Halife Mu’tasım E) Halife Hz. Ömer

3. Avrupalılar, Müslümanların böyle yüksek bir medeniyeti nasıl gerçekleştirdiklerini anlaya-bilmek ve İslam medeniyetini yakından tanıyabilmek için aşağıdakilerden hangisini yapmışlar-dır?

A) Müslümanları ülkelerine davet ettiler.

B) Müslümanların ülkelerine araştırmaya gittiler.

C) Arapça eserleri kendi dillerine tercümeye başladılar.

D) Belli mevsimlerdeki büyük panayırlarda bir araya geldiler.

E) Ortak münazaralar ve bilimsel toplantılar düzenlediler.

4. İlmin gelişmesi ve yayılmasında önemi büyük olan kâğıdın Avrupa’ya geçişi aşağıdakilerden hangisi vasıtasıyla olmuştur?

A) Çinliler B) Bulgar Türkleri C) Hint fakirleri

D) Endülüs Müslümanları E) Selçuklular

5. Latincede yer alan birçok kelimenin kökeni Arapçadır. Buna göre aşağıdaki eşleşmelerden hangisi yanlıştır?

A) Alkol-elkuhul B) Algebra-elcebr C) Cipher-Sıfr

D) Sugar-Sukker E) Cheque-eliksir

İSLAM BİLİM VE DÜŞÜNCESİNİN BATI BİLİM GELENEĞİNE ETKİSİ

116

Page 117: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

D. Aşağıda verilen bilgilerden doğru olanı (D) ile yanlış olanı (Y) ile işaretleyiniz.

1. (....) Orta Çağ’da Arapça yazılmış ilmî ve felsefi eserlerin Latince’ye tercüme faaliyetinin yoğunlaştığı ve kültür alışverişinin tüm canlılığıyla yaşandığı merkezlerden biri Sicilya idi.

2. (....) İslam dünyası Orta Çağ’da yüksek ve parlak bir medeniyet inşa ederken Batı dine aykırı kabul edildiği için akli faaliyetlerin yasaklandığı karanlık bir çağı yaşıyordu.

3. (....) Orta Çağ’da çok parlak bir dönem yaşayan İslam medeniyetine Endülüs’ün önemli bir katkısı olmamıştır.

4. (....) Haçlı Seferleri; XI. yy.’ın sonlarında Avrupa dünyasının “Kudüs’ü kurtarma” sloganıy-la Türkleri Anadolu’dan atmak ve bütün Ortadoğu’yu ele geçirmek için başlattığı siyasi amaçlı askerî harekatın ismidir.

5. (....) Bağdat’ta Beytu’l-Hikme adlı bir ilmî araştırma ve tercüme merkezi kuran (830) Emevi prenslerinden Halid b. Yezid b. Muaviye’dir.

117

5. ÜNİTE

Page 118: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

SÖZLÜK

SÖZLÜK

Aâbid: İbadet eden.ahval: Durumlar, haller.akademi: Yüksek okul.akaid: “Akide” kelimesinin çoğulu. İnançlar.aksiyon: Bir kuvvetin, maddi bir etkenin, bir düşüncenin ortaya çıkması. İnsan etkinliğinin veya iradesinin açığa çıkması.alamet: Belirti, iz, işaret, nişan.amiyane: Kibarca olmayan, bayağı.anatomi: İnsan, hayvan ve bitkilerin yapısını; organlarının birbirleriyle olan ilgilerini inceleyen bilim; Beden, gövde yapısı.antropoloji: İnsanın kökenini, özelliklerini toplumsal ve kültürel yönlerini inceleyen bilim; insan bilimi.asır: Yüz yıl, çağ.asr-ı Saadet: Mutluluk çağı; Hz. Muhammed (s.a.v.) ve ashabının yaşadığı zaman.astroloji: Yıldızlar ve galaksilerin hareketleriyle kişilik ve insan davranışları arasında ilişki kurarak, doğum veya önemli olayların meydana geliş tarihine göre insanları guruplara ayıran bir inanç sistemidir.astronom: Gök bilimci.astronomi: Gök bilimi.aşina: Bildik, tanıdık, bilinen, tanıdık olan.atfetmek: Bir işi veya sözü, bir şeye veya bir kimseye mal etmek, yüklemek isnad etmek.

Bbakiye: Artık, artan, kalan, geri kalan, kalıntı.bariz: Açık, belirgin.basiret: Doğru görüş, uzağı görüş, seziş, anlayış, kavrayış, dikkat, sağgörü.bâtın: İçle, iç dünyayla, açıkça belli olmayan şeylerle ilgili, sırrî.beher: Her bir.belağat: Konuyu bütün yönleriyle kavrayarak, hiçbir yanlış ve eksik anlayışa yer bırakmayan, yorum gerektirmeyen, yapmacıktan uzak, düzgün anlatma sanatı.

beyan: 1. Bir şeyin açıklığa kavuşması, anlatma, bir şeyi delil getirerek ispatlama, açık söyleme, bildirme, anlaşılır bir dille açıklama. 2. İslam dininin birinci kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’in açıklanması.

bilfiil: İş olarak, iş edinerek, gerçekten.boyut: Bir cismin, herhangi bir yöndeki uzanımı; mec. Nitelik, ölçü, durum.buhran: Bunalım, kriz.

C - Çcehalet: Bilgisizlik.cerrah: Operötör, ameliyat uzmanı doktor.cezir: Deniz seviyesinde alçalma.cüzzam: Bulaşıcı deri hastalığı.çekül: Ucuna küçük bir ağırlık bağlanmış iple oluşturulan, yer çekiminin doğrultusunu belirtmek için sarkıtılarak kullanılan bir araç.

Ddâhi: Olağanüstü yeteneği, aklı, zekası olan kimse.dakik: Düzenli işleyen; zamanı kullanmada çok dikkatli olan, her şeyi zamanında yapmaya özen gösteren.delta: Bir ırmağın çatallanarak döküldüğü yer, çatal ağız.denizaşırı: Denizlerin ötesinde bulunan.dermatoloji: Deri bilimi, cildiye.devlet erkânı: Üst düzey devlet adamları, yöneticiler.dipnot: Sayfada bulunan herhangi bir düşünce veya bilgi ile ilgili olarak o sayfa altında verilen açıklama.diyalog: Karşılıklı konuşma.dogmatizm: A priori ilkeler, çeşitli öğretiler ve asla değişmeyeceği kabul edilen mutlak değerleri kabul eden, bu bilgilerin mutlak hakikat olduğunu, inceleme, tartışma yahut araştırmaya ihtiyacın olmadığını savunan anlayış.doktrin: Felsefî, siyasî, fikrî kavramlar bütünü. Belli bir konudaki kavramlar bütünü. Bir fikir adamı alim ve filozofun fikirlerinin tamamı. Nazariye, teori, öğreti.donanma: Bir devletin deniz kuvvetleri; savaş gemileri.

118

Page 119: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

SÖZLÜK

Eehemmiyet: Önem.ekinoks: Gün gece eşitliği.ekliptik: Gök bilimi, tutulum.emperyalizm: Sömürü temeline dayanarak bir milletin başka bir milleti siyasi ve ekonomik egemenliği altına alıp yayılması veya yayılmayı istemesi. Yayılmacılık.enstitü: Bir üniversiteye bağlı olarak veya bağımsız bir kuruluş olarak genellikle yüksek düzeyde eğitim, öğretim, inceleme, araştırma yapan kurum.entelektüel: Bilim, teknik ve kültürün değişik dallarında özel öğrenim görmüş kimse, aydın. Fikir konuları ve sorunlarıyla yakından ilgili.eser telif etmek: Emek sonucu ortaya bir ürün, yapıt çıkarmak.espri: Yazıda, resimde, sözde ve davranışta ince, derin anlam, nükte.ezelî: Ezele dönük, ezele ait, başlangıcı olmayan, öncesiz. Mec. Eski.

Ffakih: Fıkıh alimi, ince ve derin bilgi, anlayış sahibi.faktör: Bir netice meydana getiren unsurların her biri. Etken, etmen.farz: İslam’da yapılması zorunlu olan, yapılmaması günah sayılan. Allah’ın emri. Mec. Yapmak zorunda kalınan şey, boyun borcu.femtokimya: Nano ve piko ve ölçeklerinden daha küçük bir oranda gerçekleştirilen kimyasal reaksiyonları inceleyen kimya dalı.fizyoloji: Canlıların hücre, doku ve organlarının görevlerini, bu görevlerin nasıl yerine geldiklerini inceleyen bilim dalı.frekans: (Ses, dalga vb. için) Birim zamandaki titreşim sayısı, sıklık.frenk: Anglosakson, Cermen veya Latin ırklarının birinden olan kimse.füru‘: Asıldan olmayan. İkinci derece.

Ggelenek: Bir toplumda, bir toplulukta eskiden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup, kuşaktan kuşağa iletilen kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlar.gıpta etmek: İmrenmek, özenmek.gladyatör: Eski Roma’da arenada birbirleriyle veya hayvanlarla dövüşen kimse.güzergâh: Yol üstü uğranılacak, geçilecek yer. Yol boyu, yolun istikameti. Çok geçilen yer.

Hhaşiye: Bir eseri açıklamak için yazılan kitap.havza: Suları aynı denize, göle veya ırmağa akan bölge. Örnek: Kızılırmak havzası. Maden bölgesi. Örnek: Zonguldak kömür havzası. Mecazen bilgi, ilimde de kullanılır.hekim: Doktor.hikmet: Yüksek bilgi. Sebep. Gizli sebep.humbaracı: Demir veya tunçtan dökülmüş, yuvarlak ve boş olan, içine patlayıcı madde doldurulan havan topunu kullanan kişi, asker.hüzme: Işık değneği.hülasa: Özet olarak.hümanizm: İnsancılık. İnsanları sevme ülküsü. İnsanı yüceltme esasına dayanan akım. İnsanperestlik.

I - İıslahat: Daha iyi duruma getirmek için yapılan değişiklik. Düzeltme veya iyileştirme, reform.icazet: Onay. Bitmiş olduğunu, tamamlandığını gösterir belge. Söz. Diploma.icma: Bir bilgi, bir görüş, bir fikirde toplanma, bir araya gelme. Görüş birliği.ictihat: Bir konuda bütün donanımlarını kullanarak, elinden gelen tüm gayreti göstererek bir sonuca, bir fikre, bir görüşe ulaşmak.içtimaî: Toplumla, toplulukla ilgili. Sosyal.idrak etmek: Anlamak, akıl erdirmek.ihdas etmek: Ortaya çıkarmak, meydana getirmek kurmak.ihtiva etmek: İçine almak, içinde bulundurmak, içermek, kapsamak.iktisat: Ekonomi. İktisat etmek, tutumlu davranmak.

119

Page 120: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

SÖZLÜK

ilahiyat: Allah’ın varlığı ve niteliklerini konu edinen felsefenin bir kolu. Tanrı bilimi, teoloji.ihvan-ı Safa: Basra’da 10. yüzyılda ortaya çıkan bir felsefe çığırının taraftarlarına verilen bir ad.ilmihal: Kişinin hayatında karşılaşacağı bütün konuların (inanç, davranış, evlilik, miras, alışveriş…) bilgisi.. İslam dininin kurallarını öğretmek için yazılmış kitap.islamofobi: İslamofobi, kelime anlamı olarak “İslam korkusu” demektir. Müslümanlara ve İslam dinine karşı sürdürülegelen ön yargı ve ayrımcılıktan kaynaklanmaktadır. Müslümanlara karşı duyulan irrasyonel nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamına gelir.istifade etmek: Yararlanmak. istihkam: Düşman saldırısını durdurmak, düşmana karşı başarılı olmak amacıyla düzenlenmiş yer. (Siper kazmak, köprü kurmak vb.)istinsah: El yazması bir eseri yazıyla kopyalama, çoğaltma. Ondan yeni bir nüsha yapma.istişare: Karşılıklı görüş alışverişinde bulunmak, danışmak.ithaf: Hediye, armağan. Bir eserin birinin adına hitaben yayımlanması.itikad: Bir dinin inanılması zorunlu olan ilkeleri, kuralları. İnanç. İman.izdüşüm: Bir ışık kaynağından çıkan ışınlarla ekran üzerinde görüntü oluşturma. Projeksiyon.

Jjeodezi: Yerkürenin şeklini tespit ve yeryüzünü ölçme işlemlerini konu edine bilim dalı.jeoloji: Yer bilimi.jeopolitik: Siyasi coğrafyadan doğan bir bilim dalı, jeopolitik, devletlerin coğrafi özellikleriyle siyasetleri arasındaki ilişkileri inceler.

Kkadavra: Tıp öğretiminde üzerinde çalışmak üzere hazırlanmış ölü insan veya hayvan vücudu.kadı: Tanzimat’a kadar her türlü davalara, Tanzimat ile Cumhuriyet dönemi arasında da yalnız evlenme, boşanma, nafaka, miras davalarına bakan mahkemelerin başkanlarına verilen ad.kadran: Saat, pusula vb. araçlarda üzerinde yazı, rakam veya başka işaretler bulunan düzlem.kamufle etmek: Saklamak, gizlemek, örtmek.

kamus: Sözlük.karantina: Bulaşıcı bir hastalığın yaygın olduğu bir yerde, hastalığın yayılmasını önlemek için, giriş çıkışları engelleyerek alınan sağlık önlemi.katalog: Kitaplıktaki kitapları veya belli bir daldaki gereçleri, nitelik bakımından tanıtmak. Arandıklarında bulunmalarını sağlamak amacıyla yer numaraları belirterek hazırlanmış kitap, defter veya fişten oluşan bütün, fihrist.kiriş: Mimarlıkta dört köşe kalın keresteden, demirden veya betonarmeden yapılan yatay destek parçası. Mat. Bir eğrinin iki noktasını birleştiren doğru parçası. Ok atılan yayın iki ucu arasındaki esnek bağ.klasik: Alışılmış olan, bilinen, geleneksel. Üzerinden çok zaman geçtiği halde değerini yitirmeyen, türünde örnek olarak görülen.klimata: İklimleme, iklimsel özelliklere göre bölümleme.klimatoloji: Atmosfer içinde meydana gelen hava olayları ile yeryüzünde görülen iklim tiplerini inceleyen bilim dalı.kozmik: Evrenle ve onun genel düzeniyle ilgili.kriter: Doğruyu yanlıştan fark etmeye yarayan prensip, ölçüt kıstas.

Llayiha: Herhangi bir konuda bir görüşü, bir düşünceyi bildiren yazı.liberalizm: Bireysel ve toplumsal özgürlük savunuculuğu, serbestlik.

Mmağrib: Batı tarafı, garb. Türkiyeye nispetle batıda olan Fas, Tunus, Cezayir, İspanya, Sicilya tarafı.makale: Bilim, fen konularıyla siyasi, ekonomik ve toplumsal konuları açıklayıcı veya yorumlayıcı gazete ve dergi yazısı.malumat: Bilgi. Bilinenler, öğrenilen şeyler. Haber.manastır: 1. Rahiplerin dünya ile ilişkilerini keserek içerisinde yaşadıkları ve Hristiyanlara dinî eğitim verdikleri yer. 2. Bazı dinlerde din adamlarının dünyadan el etek çekerek topluca yaşadıkları yer.mazhar: Bir iyiliğe erişmiş kimse.mecelle: Fıkıh hükümleriyle bu konudaki türlü ictihadı bir araya getiren, Tanzimattan sonra

120

Page 121: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

SÖZLÜK

hazırlanmış olan, yasa yerine kullanılan eser.med-cezir: Gelgit. Ay ve güneş çekimi sonrasında bazı bölgelerde deniz suyunun yükselip alçalması hareketi.medeniyet: Uygarlık, bilgi seviyesi bakımından yüksek durumda bulunma.medrese: İslam ülkelerinde yüksek okul, üniversite.mefhum: Kavram. Bir sözün ifade ettiği mana.meridyen: Ekvatoru dik olarak kestiği ve iki kutup noktasından geçerek dünyayı çevrelediği varsayılan daire.meskun: İnsanların ikamet ettiği, oturduğu yer, bölge.meşşailik: Felsefi meselelerde İslam’ın esaslarına bağlı kalarak felsefe yapmak. Mantık ve matematiğe dayanır. Yani esas karakteri akılcıdır.metafizik: Doğa ötesi, fizik ötesi. Duyularla idrak edilemeyen varlıkları konu edinen, asıl mesele olarak varlık problemini ele alan felsefe.metodoloji: Çeşitli bilim dallarının yöntemlerini, metodlarını konu alan bilim dalı, yöntem bilimi.mineraloji: Mineralleri konu alan bilim.mistik: İlahiyat veya mistik yaşamla uğraşan kimse, gizemci. Mistisizmle ilgili.muasır: Aynı çağda yaşayan, çağdaş.muayyen: Belli, belirli. Kararlaştırılan.mucize: Peygamberlerin, kendilerine inanmayan insanlara peygamberliklerini ispat etmek amacıyla, Allah’ın iznine bağlı olarak gösterdikleri olağanüstü olaylar, haller.muhalif: Bir tutuma, görüşe, davranışa karşı, aykırı olan.mukayese: Karşılaştırma, kıyaslama.mutasavvıf: Tasavvuf ilmine sahip olan kimse. Tasavvufu benimseyerek bu yolla kendini Allah’a adamış kimse, sufi.mübalağa: Abartma, abartı.mücellit: Ciltçimüderris: İslam dünyasında yüksek okul, üniversite hocası.müellif: Kitap yazan, kitap hazırlayan, yazar.müessir: Tesirli, etkili.münakaşa: Tartışma.müsbet: Olumlu.müstensih: İstinsah eden, kitap vb. eserleri yazarak kopya eden kimse.

müstesna: Bir bütünün veya kuralın dışında olan. Kuraldışı. Benzerlerinden üstün olan.müstakil: Bağımsız. Başka bir yapı ile bağlantısı olmayan.müteakiben: Arkadan gelerek, ardı sıra gelerek.mütefekkir: Düşünen, tefekkür eden. Derin ve ince düşünen.mütehassıs: Uzman. Bir ilim dalında derin bilgi sahibi olan.mütercim: Tercüme eden, tercüman. Bir dilden başka bir dile çeviren.müzehhip: Tezhib sanatıyla uğraşan kişi.

Nnazariye: Teori, kuram, ispatlanmamış bilgi. Düşünce, iddia.nicelik: Bir şeyin sayılabilen, ölçülebilen veya azalıp çoğalabilen durumu. Miktar.nişangah: Nişan alınan yer. Bir nevi poligon.

O - Öontoloji: Varlık bilimi.orijinal: Aslı bozulmamış, aslına uygun, özgün. Mec. Alışılagelenden daha değişik, şaşırtıcı nitelikte olan.özgün: Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan. Orijinal. Benzerlerinden ayrı ve üstün olan.

Pparadigma: Herhangi bir alanda yazılı veya yazılı olmayan tüm kurallar ve uygulamaların bütünü. Değerler dizisi.persfektif: Eşya ve nesnelerin uzaktan görünüşü. Bakış açısı.plaket: Onore etmek için verilen, metal ağaç, cam vs. türlü biçimlerde yapılan, küçük, kabartma levha.pozitivizm: Olguculuk. Sadece fiziksel veya maddi dünyanın gerçeklerine dayanan bilim anlayışı.pratik: Davranış ve uygulama ile ilgili olan. Uygulamalı. Kolaylıkla uygulanabilir, kullanışlı.pratisyen: Düz hekim, branşı olmayan düz doktor.prensip: İlke.

Rrağbet görmek: İstek duyulmak, beğenilmek, itibar edilmek.rasathane: Gözlem evi.realite: Gerçeklikreaksiyon: Tepki. Kim. Tepkime.

121

Page 122: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

SÖZLÜK

reaktör: Yakıt olarak çevre havayı kullanan ve pervanelerin yardımı olmaksızın doğrudan doğruya tepki ile çalışan iki ucu açık boru biçiminde itici.risale: Küçük kitap, broşür.rota: İzlenecek yol.rönesans: 15. Yüzyıldan başlayarak İtalya’da ve daha sonra Avrupa’da ortaya çıkan, klasik ilk çağ kültür ve sanatına dayanarak gelişen bilim ve sanat akımı.

Ssaadet: Mutluluk.sekülerizm: Toplumda ahretten, dini değerlerden ziyade dünya hayatına odaklanılması yönündeki hareket, dünyacılık.sendrom: Tıp. Özel bir bozukluğu belirleyen, topluca göz önünde tutulduğunda teşhisi kolaylaştıran belirtilerin tümü.seyyah: Gezgin.sistematik: Sistemli.somut: Gerçekliği algılanabilen, gerçek olarak var olan. Müşahhas.spekülasyon: İlerde meydana gelecek fiyat dalgalanmalarından yararlanarak kazanç sağlama. Fels. Kurgu.standart: Belli ölçülere, yasaya, kullanıma uygun olan. Örnek veya temel olarak alınabilen. Tek biçim.sufî: Mutasavvıf, tasavvuf ehli.

Şşaheser: Üstün ve kalıcı nitelikte olan eser.şarkiyatçı: Doğu bilimci, oryantalist.şek: Şüphe.şerh: 1. Yayma, açma ve genişletme. 2. İlk bakışta ne demek istediği açıkça anlaşılamayan metinlere yorumlar getirmek suretiyle açıklama yapma. şifahi: Sözlü.

Ttabip: Doktor, hekim.tacir: Ticaretle uğraşan.tarikat: Aynı dinin içinde, tasavvufa dayanan ve bazı ilkelerle birbirinden ayrılan, Tanrı’ya ulaşma arzusuyla tutulan yollardan her biri.tasnif: Bölümleme, sınıflama.tasavvur: Göz önüne getirme, hayal etme, zihinde bir kişilik kazandırma.

tebaa: Uyruktedavül: Para ve para yerine geçen bonu, senet vb. için geçerli olma, sürüm, geçerlilik.telif: Kitap yazma, eser kaleme alma. Yazılmış, kaleme alınmış.teorik: Kurama dayanan, kurumsal, nazari.terakki: Yükselme, ilerleme, kalkınma.terim: Bilim, teknik, sanat, meslek dallarıyla ilgili özel ve belirli bir kavramı ifade eden söz, ıstılah.terminoloji: Bir sanat, bir bilim veya teknik bir dalda özel olarak kullanılan terimlerin tümü.terkip: Birleşim, birleşme, bir araya getirme.teşekkül etmek: Belli bir varlık ve biçim kazanmak.tevil: 1. Döndürme, bir şeyi aslına döndürme, sonuçlandırma, netice. 2. Yorumlama, kapalı anlamları açığa çıkarma.tez: Sav, iddia. Üniversitelerde öğrencilerin veya öğretim üyelerinin hazırlayıp bazen bir sınav kurulu önünde savunduğu bilimsel eser.

U - Üulema: Alimler, bilginler.üstat: Bilim veya sanat alanında üstün bilgisi ve yeteneği olan kimse.

V - Yveciz: Kısa ve Anlatımı etkili söz.vehim: Kuruntu, evham.vusul: Vasil olma, erişme, ulaşma, yetiş me.yakîn: Kesin bilgi.

Zzahit: Tasavvufta yalnızca ibadetle meşgul olan kişi.zahir: Açık, belli, görünen.zan: Bir bilgiye dayalı olmadan öyle sanmak, sanı.zanaatkar: İnsanların maddeye dayanan ihtiyaçlarını karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte, tecrübe ve ustalık gerektiren işlerde uzmanlaşan kişi. El ustası.zikretmek: Anmak, söylemek, sözünü etmek. Allah’ı dil veya kalple anmak.zooloji: Hayvan bilimi.

122

Page 123: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

KAYNAKÇA

123

Açıkgenç, Alpaslan, İslam Medeniyetinde Bilgi ve Bilim, İSAM, İstanbul, 2006.Adıvar, A. Adnan¸ Tarih Boyunca İlim ve Din (Bilim ve Din)¸ V. baskı¸ İstanbul, 1994.Ahmad, S. Maqbul, TDV İslam Ansiklopedisi, Coğrafya md., TDV Yayınları, Ankara, 1993.Ak, Mahmut, TDV İslam Ansiklopedisi, Coğrafya md., TDV Yayınları, Ankara, 1993.Arkan, Atilla, “Tarih Düşüncesi”, İslam Düşünce Tarihi içinde, Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim yayınları, Eskişehir, 2010.Baltacı, Cahit, TDV İslam Ansiklopedisi, “Abbas Vesim Efendi” md., TDV Yayınları, İstanbul, 1988.Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), İrade Mesâil-i Mühimme, 8/344.Bayrakdar, Mehmet, İslam’da Bilim ve Teknoloji Tarihi, II. baskı, Ankara, 1992.Bayrakdar, Mehmet, İslam Felsefesine Giriş, TDV Yayınları, Ankara, 2011.Baytop, Asuman ve Günergun, Feza, Osmanlı Döneminde Modern Botaniğin Türkiye’ye Girişi ve Gelişimi, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999.Bayyiğit, Mehmet, “İslam Dünyasında ve Türkiye’de Din Sosyolojisi”, Din Sosyolojisi içinde, Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim yayınları, Eskişehir, 2013.Bedevi, Abdurrahman, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü, (Türkçesi: Muharrem TAN), İz Yayıncılık, 2002.Bekiryazıcı, Eyüp, “Çağdaş İslam Düşüncesi, Kişiler ve Görüşler”, İslam Düşünce Tarihi içinde, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 2010.Birışık, Abdülhamit, TDV İslam Ansiklopedisi, Tefsir md., TDV Yayınları, Ankara, 2011.Birışık, Abdülhamit, “Tefsir İlminin Ortaya Çıkışı ve Diğer İslami İlimlerle İlişkisi”, Temel İslam İlimlerinin Ortaya Çıkışı ve Birbirleriyle İlişkisi içinde, Tartışmalı İlmi İhtisas Toplantısı, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2014.Buhari, Muhammed b. İsmail Ebu Abdullah, el-Camiu’s-Sahih, Beyrut, 1987.Büyükkara, Mehmet Ali, “Çağdaş İslami Akımlar”, İslam Mezhepleri Tarihi içinde, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 2010.Cervantes de Saavedra, Don Kişot, çev. Ali Çankırılı, Timaş, İstanbul, 2002.Cev det Paşa, Tarih- Cevdet, BOA, Yıldız Esas Evrakı, K. 18, E. 546, Z. 13, Kr. 32.Colin A. Ronan, Bilim Tarihi, çev: E. İhsanoğlu, F. Günergün, II. Baskı, Ankara, 2003. Çelebi, İlyas ve Güdekli, Hayrettin Nebi, “Kelam İlminin Teşekkülü ve Diğer İslami İlimlerle İlişkisi”, Temel İslam İlimlerinin Ortaya Çıkışı ve Birbirleriyle İlişkisi içinde, Tartışmalı İlmi İhtisas Toplantısı, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2014.Çetin, Nihat M., TDV İslam Ansiklopedisi, Ahbar md., TDV Yayınları, Ankara, 1998.Demirci, Muhsin, “Tefsirin Doğuşu ve Tedvini”, Tefsir Tarihi ve Usulü içinde, Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir, 2010.Demirkent, Işın, TDV İslam Ansiklopedisi, Haçlılar md., TDV Yayınları, 1996.Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur’an-ı Kerim Meali, Ankara, 2001.Dizer, Muammer, TDV İslam Ansiklopedisi, Gökmen, Mehmet Fatin md., TDV Yayınları, İstanbul, 1996.Doğruyol, Hasan, TDV İslam Ansiklopedisi, “Behçet, Hulusi” md., TDV Yayınları, İstanbul, 1992.Dölen, Emre, “Modern Kimyanın Türkiye’ye Girişi”, Osmanlı (8. Cilt) içinde, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999.Durak, Nejdet, Aristoteles ve Farabi’de Etik, Yayınlanmamış doktora tezi, Konya, 2003.Ebu Davud, Süleyman b. El-Eş’as, Sünen-i Ebi Davud, 2009.Ed-Darimi, Abdullah b Abdurrahman ebu Muhammed, Sünen-i Darimi, Beyrut, 1987.

Page 124: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

KAYNAKÇA

124

El-Ferganî, Astronominin Özeti ve Göğün Hareketlerinin Esasları, çev. Yavuz Unat, Harvard University, Islamic sources III, 1998.E. J. Brill, Encyclopedia of Islam, Farabi, Leiden, 1980.Erünsal, İsmail E., TDV İslam Ansiklopedisi, “Kütüphane” md., TDV Yayınları, Fârâbî, Risâle fîmâ Yenbeğî en Yukaddeme Kable Taallümi’l-Felsefe, a. mlf., Kitâbu’t-Tenbîh alâ Sebili’s-Saâde, 1987.Fayda, Mustafa, TDV İslam Ansiklopedisi, Taberi, Muhammed b. Cerir md., TDV Yayınları, Ankara, 2010.Fayda, Mustafa, TDV İslam Ansiklopedisi, Tarih md., TDV Yayınları, Ankara, 2011.Fazlıoğlu, İhsan, TDV İslam Ansiklopedisi, “Ali Kuşçu” md., Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, İstanbul, 1999.Fazlıoğlu, İhsan, TDV İslam Ansiklopedisi, “Sabit b. Kurre” md., 2008.Gazalî, İhyau Ulumi’d-Din, 1975. Gökdoğan, Melek Dorsay, “Osmanlılarda Batılılaşma Döneminde Matematik”, Osmanlı (8. Cilt) içinde, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999.Gökyay, Orhan Şaik, TDV İslam Ansiklopedisi, Kâtib Çelebi md., TDV Yayınları, Ankara, 2005.Gölcük, Şerafettin ve Toprak, Süleyman, Kelam, Tekin Kitabevi, Konya, 1996.Gölcük, Şerafettin-Yurdagür, Metin, TDV İslam Ansiklopedisi, “Gelenbevi” md., TDV Yayınları, İstanbul, 1996.Görgün, Tahsin, TDV İslam Ansiklopedisi, İbn Haldun md., TDV Yayınları, 1999.Hacak, Hasan, “Fıkıh İlminin Ortaya Çıkışı ve Diğer İslami İlimlerle İlişkisi”, Temel İslam İlimlerinin Ortaya Çıkışı ve Birbirleriyle İlişkisi içinde, Tartışmalı İlmi İhtisas Toplantısı, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2014.Halaçoğlu, Yusuf, TDV İslam Ansiklopedisi, Cevdet Paşa md., Ankara, 1993.Heyet, (Bayrakdar, Mehmet ve diğerleri), İslam Düşünce Tarihi, Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim yayınları, Eskişehir, 2010.Heyet, (Dartma, Bahattin ve diğerleri), Tefsir Tarihi ve Usulü, Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir, 2010.Heyet, (Karadaş, Cağfer ve diğerleri), Kelama Giriş, Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir, 2010.Heyet, (Küçükcan, Talip ve diğerleri), Din Sosyolojisi, Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim yayınları, Eskişehir, 2013.İbn Mace, Ebu Abdullah Muhammed b. Yezid el-Kazvini, Sünen-i İbni Mace, Beyrut, trsz.İzmirli, İsmail Hakkı, İslam Mütefekkürleri ile Garb Mütefekkirleri Arasında Mukayese, sad. Süleyman Hayri Bolay, Ankara, 1977.José Chabás ve Bernard R. Goldstein, The Alfonsine Tables of Toledo, Archimedes Series Vol. VIII, New Studies in the History and Philosophy of Science and Technology, Kluwer Academic Publishers, 2003.Kabakcı, Enes, TDV İslam Ansiklopedisi, “Sedillot, Jean-Jacques Emmanuel”, TDV Yayınları, 2009Kahya, Esin, “Osmanlılardaki Bilimsel Çalışmalara Genel Bir Bakış”, Osmanlı (8. Cilt) içinde, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999.Kandemir, M. Yaşar, TDV İslam Ansiklopedisi, Hadis md., TDV Yayınları, Ankara, 1997.Kapar, Mehmet Ali, TDV İslam Ansiklopedisi, Eyyamü’l-Arap md., TDV Yayınları, Ankara, 1995.Karadaş, Cağfer (ed), Çağdaş İslam Düşünürleri, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2007.Karaman, Hayrettin, TDV İslam Ansiklopedisi, Fıkıh md., TDV Yayınları, Ankara, 1996.Karlığa, Bekir, “İslam Düşüncesinin Batı’ya Geçişinde Haçlı Savaşları, Endülüs ve Sicilya I-II”, Mavera, XI, 16-22, Ocak 1987.Karlığa, Bekir, İslam Düşüncesinin Batı Düşüncesine Etkileri, Literal Yayıncılık, İstanbul, 2004.Katipoğlu, Hasan, TDV İslam Ansiklopedisi, Huneyn b. İshak md., TDV Yayınları, 1998.

Page 125: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

KAYNAKÇA

125

Kaya, Mahmut, TDV İslam Ansiklopedisi, Felsefe md., TDV Yayınları, Ankara, 1995.Kenan, Seyfi, TDV İslam Ansiklopedisi, “Üniversite” md., TDV Yayınları, 2012.Kılavuz, Ulvi Murat ve Kılavuz, Ahmet Saim, Kelama Giriş, İsam Yayınları, İstanbul, 2013.Komisyon, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Büyük Lugat, Türdav, İstanbul, 1985.Köksal, Asım, İslam Tarihi (18. Cilt), İstanbul, 1980.Kutluer, İlhan, TDV İslam Ansiklopedisi, “İlim” md., TDV Yayınları, 2000.Kutluer, İlhan, TDV İslam Ansiklopedisi, Keşfü’z-Zunûn md., TDV Yayınları, 2002.La civilisation Arabe, Paris 1955, s. 170-171’den akt. İsmail Hami Danişmend, Batı Kaynaklarına Göre İslam Medeniyeti, İstanbul: Yağmur Yayınevi, 1989.Macit, Muhittin, TDV İslam Ansiklopedisi, “Tercüme Hareketleri” md., TDV Yayınları, 2011.Mertoğlu, Mehmet Suat, TDV İslam Ansiklopedisi, Tefsir md. Ankara, TDV Yayınları, 2011.Muhammed b. Ahmed Ebur Reyhan, Bîrûnî, el-Âsâru’l-Bâkıye ani’l-Kurûni’l-Hâliye.Müftüoğlu, Ferruh, TDV İslam Ansiklopedisi, Bettani md., TDV Yayınları, Ankara, 1992.Müslim ibni Haccac, Camiu’s-Sahih, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1981. Oryan, Mehmet H., “Osmanlı İmparatorluğunda Matematik Bilimi”, Osmanlı (8. Cilt) içinde, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999.Osmanlı (12 cilt), Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999.Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi (2 cilt), IRCICA, İstanbul, 1998.Öngören, Reşat, TDV İslam Ansiklopedisi, Tasavvuf md., TDV Yayınları, Ankara, 2011.Özaydın, Abdülkerim, TDV İslam Ansiklopedisi, İbnü’l-Esir, İzzeddin md., TDV Yayınları, Ankara, 2000.Özdemir, Mehmet, TDV İslam Ansiklopedisi, “Endülüs” md., TDV Yayınları, 1995.Özel, Ahmet, TDV İslam Ansiklopedisi, Fıkıh md., TDV Yayınları, Ankara, 1996.Philip Hitti, Capital Cities of Arab Islam, USA 1973.Salim Aydüz, TDV İslam Ansiklopedisi, “Rasathane” TDV Yayınları, 2007.Sarı, Nil, TDV İslam Ansiklopedisi, “Behcet Mustafa Efendi”, TDV Yayınları, İstanbul, 1992.Sarıkavak, Kazım, TDV İslam Ansiklopedisi, “Yanyalı Esad Efendi”, TDV Yayınları, İstanbul, 2013.Seyyid Huseyin Nasr, İslam ve İlim, çev: İlhan Kutluer, İstanbul, 1989.Sezgin, Fuat, Bilimler Tarihi sohbetleri, Konuşan: Sefer Turan, Timaş yay., İstanbul, 2010. Sezgin, Fuat, İslam’da Bilim ve Teknik, İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları, 2008.Sezgin, Fuat, “İslam Kültür Dünyasının İlimler Tarihindeki Yeri”, İslamiyat Dergisi, Cilt.7, Sayı 2, Nisan- Haziran 2004.Sigrid Hunke, Avrupa’nın Üzerine Doğan İslam Güneşi, trc. Hayrullah Örs, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul (tarihsiz),S. Steven Runciman, “Avrupa Medeniyetinin Gelişmesi Üzerindeki İslâmî Tesirler”, çev. Nûşîn Asgarî, Şarkiyat Mecmuası, İstanbul, 1969. Şakiroğlu, Mahmut H., TDV İslam Ansiklopedisi, “Sicilya” md., TDV Yayınları, 2009.Taberani, el-Mu’cemu’l-Kebir, Musul, 1983.Taftazani, Şerhu’l-Akaid, Tercüme: Alp, Talha Hakan, Rıhlekitap, İstanbul, 2011.TDV İslam Ansiklopedisi (44 cilt), TDV Yayınları, İstanbul, 1988-2013. Terzioğlu, Arslan, TDV İslam Ansiklopedisi, “Bimaristan” md., TDV Yayınları, 1992.Thomas Arnold & Alfred Guillaume, The Legacy of Islam, London, 1960.Tirmizi, Muhammed b. İsa Ebu İsa, Sünen-i Tirmizi, Beyrut, Trsz.Topdemir, Hüseyin Gazi, Işığın Öyküsü, Tübitak Popüler Bilim Kitaplığı, Ankara, 2007.

Page 126: DÜŞÜNCE TARİHİ°SLAM-BİLİM-VE-DÜŞÜNCE-TAR...yazarlar baha zafer veli karataŞ Şaban karakÖse orhan koÇak pınar usta doĞan anadolu İmam hatİp lİselerİ İslam bİlİm

KAYNAKÇA

126

Topdemir, Hüseyin Gazi, “Osmanlılarda Fizik Çalışmaları”, Osmanlı (8. Cilt) içinde, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999.Topdemir, Hüseyin Gazi, “Yeni Çağda Batıda Bilimin Gelişimi ve Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de Bilim”, Bilim ve Teknoloji Tarihi içinde, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 2013.Türker, Ömer, İslam Düşüncesinde İlimler Tasnifi, Sosyoloji Dergisinde Yayınlanmış makale, 3. Dizi, 22. Sayı, 2011.Uslu, Recep, TDV İslam Ansiklopedisi, “Hasan Efendi, Gevrekzade” md., TDV Yayınları, İstanbul, 1997.Ülken, Hilmi Ziya, Uyanış Devrinde Tercümenin Rolü, III. baskı, İstanbul, 1997.Ülken, Hilmi Ziya, Uyanış Devrinde tercümenin Rolü, İstanbul, 1935.Yavuz, Yusuf Şevki, TDV İslam Ansiklopedisi, Kelam md., TDV Yayınları, Ankara, 2002.Yazır, Elmalılı Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Dağıtım, İstanbul, 1992.Yıldırım, Nuran, TDV İslam Ansiklopedisi, “Usman, Mazhar Osman”, TDV Yayınları, İstanbul, 2012.Yılmazer, Ziya, TDV İslam Ansiklopedisi, “Şanizade Mehmed Ataullah Efendi” md., TDV Yayınları, İstanbul, 2010.Yılmaz, Hasan Kamil, Anahatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2009.Yücel, Ahmet, “Hadis İlminin Ortaya Çıkışı ve Diğer İslami İlimlerle İlişkisi”, Temel İslam İlimlerinin Ortaya Çıkışı ve Birbirleriyle İlişkisi içinde, Tartışmalı İlmi İhtisas Toplantısı, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2014.Zîc-i Uluğ Bey, çev. Mustafa Kaçar ve Atilla Bir, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2012.Watt, Montgomery, İslam’ın Avrupa’ya Tesiri, trc. Hulusi Yavuz, İstanbul, 1986.

İnternet Kaynakları:http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/biliminsanlari/turkbilimadami/, Erişim Tarihi: 05.06.2015http://www.iasworld.org/fellows/, Erişim Tarihi: 08.06.2015http://www.ihsanfazlioglu.net/yayinlar/makaleler/1.php?id=175, Erişim Tarihi: 03.06.2015