Upload
alexander-roth
View
37
Download
3
Embed Size (px)
DESCRIPTION
Diş çürükleri ve diş eti hastalıkları dünyada yaygın olarak görülen önemli bir halk sağlığı sorunudur . Gelişmiş ülkelerde alınan önlemlerle önemli azalma söz konusudur. Diş Çürükleri. Diş gelişiminde beslenme etmenleri : Bebeğin ilk diş - PowerPoint PPT Presentation
Citation preview
DIŞ ÇÜRÜKLERI
Diş çürükleri ve diş eti hastalıkları dünyada yaygın
olarak görülen önemli bir halk sağlığı sorunudur.
Gelişmiş ülkelerde alınan önlemlerle önemli azalma söz
konusudur.
Diş gelişiminde beslenme etmenleri: Bebeğin ilk diş
gelişimi gebeliğin 2.-3. ayında başlar ve kalıcı dişler
doğumdan birkaç ay önce oluşur. Bu nedenle annenin
beslenmesi bebeğin sağlıklı diş oluşumunda önemli bir
etkendir. Protein, C, A, D vitaminleri, kalsiyum, fosfor
ve flor dişin oluşumu ve gelişiminde önem taşıyan
besindir. Kalsiyum ve fosfor birlikte dişlerin
dayanıklılığı sağlar.
Tükürükte bulunan flor plak asitlerinin etkisini
ortadan kaldırır ve tekrar mineralleşmeyi sağlar. Flor
vücuda genellikle içme suyu ile sağlanır. Sudaki flor
miktarı 0.7-1.2 mg/L veya 1 ppm olmalıdır.
Sonuç olarak;• Dişler düzenli olarak florlu diş macunları ile fırçalanmalıdır.• Seker, yemek aralarında değil, yemekle
birlikte tüketilmelidir. Mümkün olduğunca şeker
tüketiminden kaçınılmalıdır.• Yeterli ve dengeli beslenmeye dikkat
edilmelidir.• Anne sütü desteklenmelidir.• Ağız ve diş sağlığı konusunda yaygın ve
süreklieğitim verilmelidir.
FOLAT (FOLIK ASIT) YETERSIZLIĞI
Folat besinlerde doğal olarak bulunan B grubu bir
vitamindir. Yeşil yapraklı sebzeler, turunçgiller ve kuru
baklagiller folatın zengin kaynaklarıdır. Folik asit ise folatın doğal olmayan (sentetik)
ve besinlerin zenginleştirilmesinde ve diyet suplemanlarında bulunan şeklidir.
Yetişkin kadınlarda folat yetersizliği megaloblastik
anemiye neden olmaktadır. Folat yetersizliğinde ayrıca yeni doğanda
nöral tüpdefekti (NTD), ve düşük doğum ağırlığı görülebilmektedir. NTD doğumsal bir bozukluktur ve gebeliğin
ilk 4. haftasında (28 günde) daha anne gebe
kaldığını öğrenmeden bebekte sinir kılıflarında
anormallikler oluşabilmektedir.
Bu nedenle gebelik öncesinde yeterli folat alımının
sağlanması gerekmektedir. Bu amaçla gebeliğin planlı
gebelik olması önem taşımaktadır. Diyetle folat alımının
tüm toplumda artırılmasının diğer bir yararıise kardiyovaskular hastalıkların ve bazı kanser türlerinin görülme riskini de azaltmasıdır.
DIĞER VITAMIN VE MINERAL YETERSIZLIKLERINE BAĞLI SAĞLIK SORUNLARI
Vitamin yetersizliği belirtilerinden en sık görülenler
riboflavin (B2 vitamini) ve A vitamini yetersizliğidir.
Riboflavin yetersizliğine bağlı olarak dudaklarda ve
dudak kenarlarında yaralar (keylozis ve angular lezyon)
görülür. Okul çağı çocuklarda süt ve ürünleri ile yeşil
yapraklı sebzelerin yetersiz tüketilmesi sonucu
görülmektedir.Besinlerin hazırlanması, pişirilmesi ve
saklanmasındakitemel ilkeler bilinmediğinde vitamin kayıpları
çok olmaktadır.
TÜRKIYE’DE YETERSIZ BESLENME VE SAĞLIK SORUNLARI
Küreselleşme sürecinde beklenen yaşam kalitesine
ulaşmak için tüm bireylerin ve toplumun beslenme
bilincini artırarak, sağlıklı beslenmenin yaşam biçimine
dönüştürülmesi gerekmektedir. Bireyin ve toplumun
sağlıklı yaşaması ve ekonomik yönden gelişmesi onu
oluşturan bireylerin sağlıklı olmasına bağlıdır.
Sağlığın temeli yeterli ve dengeli beslenmedir. Yeterli
ve dengeli beslenme sağlıklı beslenme olarak da
tanımlanmaktadır. Bu doğrultuda yaşam boyu tüm
bireylerin sağlığının korunması, iyileştirilmesi ve
geliştirilmesi, yaşam kalitesinin artırılmasıve sağlıklı yaşam biçimlerinin benimsenmesinin
(sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite alışkanlığı, tütünkullanımının önlenmesi) amaçlanması
gerekmektedir.
Ayrıca, var olan ve yaşam kalitesini bozan beslenme
sorunlarının (protein-enerji yetersizliği, demir yetersizliği anemisi, iyot yetersizliği hastalıkları,
raşitizm, diş çürükleri, şişmanlık vb.) en aza indirilmesi
veya yok edilmesi, beslenmeye bağlı kronik hastalıkların
(kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, bazı kanser
türleri, diyabet, osteoporoz vb.) önlenmesine yönelik
yaşam biçiminin iyileştirilmesi, çevre koşullarının
düzeltilmesi ve geliştirilmesi, sağlıklı besine ulaşımın,
tüketiminin sağlanması ile besin güvencesinin sağlanması,
sağlığın geliştirilmesi amacıyla toplumun besin güvenliği,
besin, beslenme ve sağlık konularında
bilinçlendirilmesininve katılımının sağlanması büyük önem
taşımaktadır.
Tüm bu nedenlerle bireyin ve toplumun beslenme
durumunun saptanması ve düzenli olarak izlenmesi
gerekmektedir. Böylece;a) Beslenme durumunun tanımlanması,b) Nedenlerin saptanması,c) Çözüm yollarının bulunması olanağı doğar. Bir toplumun yeterli ve dengeli beslenmesini sağlayacak ulusal besin ve beslenme plan ve politikalarının oluşturulabilmesi için o ülkeye
ilişkin beslenme, besin tüketimi ve sağlık verilerinin
bulunması gereklidir.
Bu amaçla düzenli olarak Beslenme-Sağlık ve Besin
Tüketimi Araştırması’nın yapılması her ülke için büyük
önem taşımaktadır
ÜLKEMIZDE ULUSAL VE BÖLGESEL DÜZEYDE YAPILMIŞ BESLENME VE SAĞLIK ARAŞTIRMALARI SONUÇLARINA GÖRE DURUM
1) Besin tüketimi, 2) Sağlık ve beslenme sorunları, il, bölge, ülke düzeyinde yapılmış
araştırmalardan derlenmiştir.
1) BESIN TÜKETIM DURUMU
Türkiye beslenme durumu yönünden hem gelişmekte
olan, hem de gelişmiş ülkelerin sorunlarını birlikte
içeren bir görünüme sahiptir. Türkiye’de halkın beslenme durumu bölgelere, mevsimlere, sosyoekonomik düzeye ve kentsel-kırsal
yerleşimyerlerine göre farklılıklar göstermektedir.
Türk halkının beslenme durumuna bakıldığında Türkiye’de temel besin ekmek ve diğer tahıl
ürünleridir. Ekmek, Türk halkının en çok tükettiği besindir. Genelolarak günlük tüketilen enerjinin %44’ü ekmekten ve %58’i ise ekmek ve diğer tahıllardan sağlanmaktadır. Buğday ürünleri ve ekmek tüketimi batıdan doğuya gidildikçe ve kırsal bölgelerde artmaktadır.
Besin tüketimi, tahıl ve ürünlerine dayalı olan Türkiye’de süt ve ürünleri ile et ve ürünlerinin tüketiminin ailelerin ekonomik durumlarına bağlı
olarak değişiklik gösterdiği bilinmektedir. Et ve süt tüketimi bölgelere göre de farklılık göstermektedir. Et tüketimi, en yüksek gelir
grubuna giren ailelerde, düşük gelir grubundaki ailelerin tükettiğinin 4-5 katı fazladır.
Genelde toplam enerji ve protein tüketimi ile gelir
arasında ilişki saptanamadığı halde, hayvansal protein
ve bazı vitaminlerin tüketim düzeyi ile gelir arasında
yüksek oranda ilişki bulunmaktadır.
Türkiye’de son yıllarda besin tüketimi düzeylerinde
genellikle olumsuz bir değişme olduğu görülmektedir.
Yıllara göre et ve ürünleri tüketiminde azalma olmuştur.
Bunun başlıca nedeni et fiyatlarındaki hızlı artış
nedeniyle dar gelirli ailelerin tüketimlerini azaltmasıdır.
Süt tüketimi genelde çok yetersizdir ve yıllara göre
tüketim düzeyi de azalmıştır. Seker ve tatlıların tüketimi
ise artış göstermiştir.
Kuru baklagillerin tüketiminde bir miktar artış olmuştur. Genelde toplam yağ tüketim
miktarında önemli farklılık olmamasına karşın, bitkisel sıvı
yağ tüketim miktarının katı yağa oranla arttığı gözlenmektedir.
Türkiye’de, yetersiz düzeyde (hafif eksiklik) enerji
tüketen aile oranının %17, yetersiz miktarda protein
tüketen aile oranının %10, çok yetersiz miktarda Hayvansal protein tüketen aile oranının ise %27 dolaylarında olduğu saptanmıştır. Sonuç olarak, beslenme sorunlarının
önlenmesinde bazı temel önlemlerin alınması, ülkede besin ve beslenme plan ve politikalarının oluşturulması gerekmektedir. Bu önlemlerden en önemlisi ise halkın
beslenme konusunda eğitilmesi, bilinçlendirilmesidir.
TÜRKIYE’DE SIKLIKLA GÖRÜLEN BESLENME VE SAĞLIK SORUNLARIBebek ölüm hızı: Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA)-2008 verilerine göre bebek
ölüm hızı binde 17, beş yaş altı ölüm hızı ise binde
24’tür. Bebek ölümlerindeki düşüş önemli
boyutlardadır, ancak Avrupa Birliği ülkeleri ile kıyaslandığında
halen yüksek düzeydedir.
Düşük doğum ağırlığı: Bebeklerde düşük doğum
ağırlığı (<2500 gram) ile doğum oranı %11’dir. Yetersiz
beslenmeye bağlı büyüme ve gelişme bozukluklarıönlenebilir sorunlar olup gebelik döneminde anne beslenmesinin yetersiz ve dengesiz olması en
temel nedendir.
Anne sütü: Ülke genelinde yürütülen programların olumlu etkisinin TNSA- 2008 verilerine yansıdığı saptanmıştır. TNSA-2008 verilerine göre tek başına 6
ayanne sütü ile beslenme oranı % 41 olarak
bulunmuştur ve annelerin tamamına yakını (%96.7) bebeğini emzirmektedir. Ancak tamamlayıcı (ek) besinlere
erken aylarda başlama uygulaması sürdürülmektedir.
Bodurluk, düşük kiloluluk, zayıflık: TNSA-2008
sonuçlarına göre 0-5 yaş grubu çocuklarda yaşa göre
boy uzunluğu (bodurluk), boy uzunluğuna göre vücut
ağırlığı (zayıflık) ve yaşa göre vücut ağırlığı (düşük
kiloluluk) oranı sırasıyla, %10.3, %0.4 ve %2.8’dir.
Çocuklarda büyüme geriliği, kırsal (%17.4) alanlarda,
kentlere (%7.6) ve doğuda (%21.0), batıya (%7.6) göre
yüksektir.
Demir yetersizliği anemisi (kansızlık): Ülkemizde
demir yetersizliği anemisi önemli bir halk sağlığı
sorunudur. Her yaş grubunda; özellikle 0-5 yaş grubu
çocuklar, okul çağı çocuklar ve gençler, gebe ve emzikli
kadınlar önemli risk gruplarıdır. Sağlık Bakanlığının yürüttüğü “Demir Gibi
Türkiye Programı” ile 12-23 aylık çocuklarda anemi
sıklığının %7.8’e düştüğü saptanmıştır.
iyot yetersizliği hastalıkları: Guatrın görülme sıklığı
(prevalans); ulusal düzeyde 1988 yılında tüm populasyonda % 30.5 bulunmuştur. Bu
çalışmaya göre ulkemizin her bölgesinde sorunun endemik
olduğu ortaya konulmuştur. 1995 yılında 15 ilde 6-12 yaş grubu
çocuklarda guatr prevalansı % 30.3 bulunmuştur. Ultrasonla
yapılan birtaramada prevalans % 31.8 saptanmıştır.
idrarla iyot atım ortanca değerlerine göre ise, orta ve ağır
düzeyde sorunu olan 14 il ve hafif düzeyde 6 il
saptanmıştır.
TNSA-2008 verilerine göre; hane halklarının %84.4’ünün (kırsal: %71.5; kent:%89.9) iyotlu
tuz kullandığı saptanmıştır. iyotlu tuz kullanımı
açısında yerleşim yerlerine ve bölgelere göre önemli
farklılıklar bulunmaktadır. Ev halkı iyotlu tuz kullanımı %90’ın üzerine
çıktığında başarıdan söz edilebilmektedir. Yeni doğan
bebeklerdehipotiroidi (tiroid bezinin çalışmaması)
sorununarastlanmaktadır.
Raşitizm: Çocuklarda yapılan çalışmalar ülkemizde
raşitizm görülme sıklığının %1.67-19 arasında olduğunu
göstermektedir. Adolesanlarda yaşam ve giyim tarzının
D vitamini ile ilintisinin olduğu rapor edilmiş ve %3-50
oranında D vitamini yetersizliğinin görüldüğü belirlenmiştir.
Kadınlarda (14-44 yaş), güneş ışınlarından etkin yararlanılabilecek yaz aylarında da, %44-100
oranındagiyim şeklinin D vitamini sentezini etkilediği belirlenmiştir. Okul çağı çocuklarda, gebelerde ve emzikli
kadınlarda yapılan çalışmalarda vitamin ve mineral yetersizliklerinin önemli boyutlarda olduğu saptanmıştır.
Folat yetersizliği: Folat yetersizliği 15-49 yaş grubu
kadınlar için önemli bir halk sağlığı sorunudur.Diş çürükleri: Bölgesel çalışmalarda diş
çürüğü görülme sıklığı 6-12 yaş grubunda %64.0-
100’dür. içme sularında flor düzeyi düşüktür.
YANLIŞ BESLENME ALIŞKANLIKLARI NASIL GIDERILEBILIR?
Beslenme eğitimi ile topluma ve bireye, yeterli ve
dengeli beslenme alışkanlıklarının kazandırılması ve
geliştirilmesi amaçlanır. Yanlış ve olumsuz beslenme
alışkanlıkları ile yanlış besin hazırlama ve pişirme
uygulamalarının ortadan kaldırılması, besinlerin sağlık
bozucu duruma gelmesinin önlenmesi ve besin kaynaklarının daha etkin ve ekonomik kullanımı konularında eğitim verilmesi ile beslenme
durumunundüzeltilmesi mümkündür.