Upload
others
View
8
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
Din-Kültür ve Çağdaşhk 2004 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri
Yayın No: 378
Sempozyumlar ve Paneller Serisi: 38
©Bütün Hakları Türkiye Diyanet Vakfı'na aittir
1. Baskı, Mayıs 2007, Ankara, 1.000 adet
ISBN 978-975-389-500-2
07.06.Y.0005.378
Redaksiyon : Dr. Mehmet BULUT
Kapak ve Iç Tasarım: TN Iletişim ·
Kufi Besmele: Hişam ei-Garavl
Uygulama: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları
Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu'nun
18.04.2006/14-2 sayılı kararıyla uygun görülmüş ve
Mütevelli Heyeti'nin 29.04.2006/1206-4
sayılı kararıyla basılmıştır.
Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret Işletmesi'nin dizgi,
fotomekanik, ofset ve cilt tesislerinde hazırlanıp basılmıştır.
TÜRKIYE DiYANET VAKFI Yayın Matbaacılık ve Ticaret Işletmesi
OSTIM Örnek Sanayi Sitesi
1. Cadde 358. Sokak No: 11 06370 Yenimahalle 1 Ankara
Tel: 0312.354 91 31 (pbx) Faks: 354 91 32
e-posta: [email protected]
Çağdaşlaşma, Değişme ve Dönüşme Tartışmalarında Sosyal Kimlikler Meselesi
Doç. Dr. Mevlüt UYANlK*
Küresel düşün, "yerel" davran (Theodore Levitt)
Giriş
Günümüzde modernleşme/çağdaşlaşmanın yeni bir sunumu olan küreselleşme adı altında yaşanan ekonomi-politik eksenli gelişmeler ve bunların
ortaya çıkardığı kültürel değişim-dönüşümlerin veya başkalaşımın içeriğini müzakere etmek gerekmektedir. Bu olgu karşısında, sosyal kimliklerin ve "yerel" kültürlerin muhafazasına yönelik çabalarımızı yoğunlaştırmamız gerekmektedir. Şayet sosyo-kültürel, teknolojik, ekonomik ve siyasal yapılardaki değişim ve dönüşümü analiz edemezsek, bunların özelde Türkiye'nin genelde İslam dünyasının bugünü ve geleceğini nasıl etkileyeceği sorusunun cevabını veremeyiz.
Dünyadaki ekonomi-politik eksenli değişim ve dönüşümlerdeki anahtar kavramlar; önce modernleşme, 1980'li yıllarda, postmodernizm, 1990 lı yıllardan itibaren ise küreselleşmedir. Bilgi teknolojisinde yaşanan baş döndürücü ilerlemeler, ülkeler ve toplumlar arasındaki mesafeleri kısaltmış ve etkileşimi de buna paralel oranda artırmıştır. İnsanlığın küreselleşmesi, ekonomik ve siyasal antlaşmalada doğrudan ilişkili olan kültürel antlaşmaların yapılmasına bağlıdır. Dolayısıyla maddi varlıkların lokalize karşılıklı değişimi, siyasetin uluslar arasılaşması, sembolik ("yerli" /tikel) değerlerin ise evrenselleşmesi (tümelleşmesi/küreselleşmesi) üzerinde durulması gereken unsurlardır. Çünkü küreselleşme, siyasetin içinde yürütüldü-
·Gazi Üniversitesi, Çorum ilahiyat Fakültesi.
64 1 Din - Kültür ve Çağdaşlık
ğü, etnik, kültürel, dinsel veya ekonomik gruplar arasındaki çıkar mücadelesinin. verildiği ulusal parlamentolar yerine yeni siyasal mekanlar olarak ulusüstü mekanları gündeme getirmektedir. 1
Bu metnin tartıştığı sorun, "Dünyayı bir bütün olarak görerek, kendimizi buna göre konumlandırmaınız nasıl olacaktır ve dini ve bundaki kültürel değerlerin yeri nedir?" sorusu bağlamında şekillenecektir. Bu husus önemli, zira üretim, tüketim ve yönetim açısından tüm dünyayı kontrol etmeye çalışan sosyo-politik güçler, modernleşme /demokratikleşme/küreselleşme adı altında bilgiyi özgürleştirerek paylaşımı kolaylaştınnak isterken farklılıkları, eşitsizlikleri, işsizlik, ümitsizlik, dışlanma gibi sosyal sorunları önemli oranda büyütmektedir. 2
Hedefımiz; çağdaşlaşma adı altında dünya toplumlarının özellikle kültürel anlamda tezahür eden birbirine benzeme sürecini inceleyerek, ''yerli"!dinilmilli değerlerimizi yeni gelişmeler .ışığında okuyarak, içe kapanmadan bir aidiyet ve mesuliyet bilinci oluşturacak şekilde evrenselleştirmeye çalışmaktır. İçe kapanınacı ve belirleneni "yerel"; dışa açık, dönüştürücü ve belidendiği kadar belirleyeni ifade eden "yerli" arasında bir ayrım yaparak, "Sahiciliğin/otantikliğin güvencesi" yeni bir kimliğe ancak bu şekilde sahip olabileceğimizi düşünüyoruz. "Otantik yeni bir kimlik" ifadesinden anlaşıldığı üzere, sahiciliği geçmişe olduğu kadar bugüne de ait bir ınesele olarak görüyoruz. Bu, "geçmişin bugünde nesneleştirilmesi,korunınası ya da canlandınlmasıyla ilgilidir". Küreselleşmenin aynılaştıncı (homojenleştirici) özelliklerinin yanı sıra özgün ve özgüllükleri öne çıkaran farklılaştıncı mekanizmalara da sahip olması "otantik yeni bir kimlik" tasavvurunu ve müzakeresini mümkün hale getirınektedir.3 Temelde, siyasal olan muhtelifbaskı tarzlarını ve bunlara
1 Makolm Waters, Globalization, London,! 995, s. l-9, lll; Oktay Uygun, "KüreselleŞme ve Özgürlük" aynı adlı panel, Felsefe Tartışmaları, 28 Kitap, İstanbul. 2001, s. 103; Mehmet Yüksel, Ki;reselleşme, Ulusal Hukuk ve Türkiye, Siyasal Kitapevi, Ankara. 2001, s. l-6; Mevlüt Uyanık, "II Eylüllool. Liberaller ve İslamcılar Arasında Varolduğu Söylenen İttifakın Sonu mu?", Tezkire, yıl.I I. sayı.26.2002, s.2002-216
2 Peter Beyer, Religion and Globalization, London.l997, s. l-2; Ahmet Selamoğlu, "Yoğunlaşan Sosyal Sorunlariyla Küreselleşme", Küreselleşmenin İnsani Yüzü, der. V. Bozkurt, Alfa. Bursa. 2000, s. 33-39, V. Bozkurt; "Küreselleşmenin Toplumsal Sonuçları", a.g. derleme, s. 93 vd.; Asena Günal, "Otantik Olanı Aramak", Birikim, sa)1.ll2-ll3, s. s.I09, 112.
3 Kimlik, sahiciliğin güvencesidir. Modern Batı düşüncenin beş büyük merkezsizleştirimi, eski kimlik mantığının s9nunu hazırladı. Bunlar; I. Marx'ın birey ya da kolektif özneyi daima tarihsel pratikler içine oturtması, 2. Freud'un benliği "bilinç dışının o büyük kıtasıyla" karşı karşıya bırakarak "kırılgan bir şey" haline getirmesi, 3. Saussure ve dilbilimin sözeeleme (telaffuz etme biçimi, söylem sürec ya da söze dökıne fiilinin önemini vurgulamak) sürecini öngörmesi, 4. "Öteki" kültürlerin yükselişiyle birlikte Batılı bilginin göreceleştirilmesi, 5. Eri! bakış açısının terkedilmesidiL Sınıf, ırk, ulus, toplumsal cinsiyet ve Batı gibi eski kolektifkimlikler geçmişte vermiş oldukları kimlik kodlarını artık vermiyorlar. Modern dünyada varoluş artık "ben teknolojileri" ile nitelendirilmektedir. Anthony King, "Kültür Mekanları, Bilgi Mekanları" Kültür, Küreselleşme ve Dünya Sistemi, çev. G. Seçkin, Ü. H. Yolsal, Ankara. 1998, s. 32-33. Stuart Hall, "yerel" ve Küresel: Küreselleşme ve Etniklik, s. 57, a)11ı yazar. "Eski ve Yeni Kimlikler, s. 64 vd.
Tebliğler ve Müzakereler 1 65
karşı koyma sınırlarını tanımlamak için bunu gerçekleştirmek şarttır. Aydınlanmacı bakış açısının zorunlu sonucu olan ınodernleşıneyle, tek bir dün
ya kültürü olabileceği varsayıldı;4 ama bu, yoğun direnişlerle, karşı kültürlerin muhalefetiyle karşılaşınaktadır. 5 Kendi konuınuınuzu belirlemek için küreselleşme ile onun tamamlayıcı tersi veya ikili bir sürecin kurumsallaşması olarak görülmesi gereken "yerel"leşıne süreçlerinin karşılıklı etkileşimi ve toplumsal hayatın kurucu unsuru olması hususunu incelemek istiyoruz. Böylece, Ronalt Robertson'un ifadesiyle "küre-"yerel" durum" un ulus-devlet, ulusal egemenlik, ulusal kimlik gibi kavramlarda ortaya çıkardığı meşruluk krizini dikkatlere sunmak ve küreselievrensel ile "yerel"!tikel arasındaki müzakereli ilişkiyi incelemek; böylece çoklu siyasal, kültürel ve dinsel stratejileri gündeme getirmek gerekir.6
1. Temel Kavramlar ve Tahlili Dünyanın mevcut durumunun haritasını çıkarmak için ortaya atılan terimler o
kadar çok ve farklıdır ki, üzerinde anlaşılacak uygun bir kavramsal çerçeveyi tespit etmek çok zordur.7 En son kullanılan kavram (küreselleşme), bazen dünya topluınlarının birbirine benzeıne (hoınojenleştirici küresel kitle kültürü); bazen de toplumların, toplulukların ve kimliklerin kendi farklılıklarını iade etme ve tanımlama
4 Çılgınca bir tüketim ve eğlence kültürünü dünyaya pompalayan medya, dünyayı tek tip bir biçimlendirmeye çalıştı. Popüler kültürün tek tipleşmedeki simgeleri kola, hamburger, kot ve pop müziğidir.
Böylece bir gerçekten küreselleşen, yani dünyanın bütün nimetlerinden faydalanan bir üst toplum; bir,
de, ABD merkezli popüler kültür, spor, eglence ve sinema ürünleri aracılığıyla sanal bir şekilde küreselleşen yatay ve alt toplum katmanı oluşturulmaktadır. Benjamin Barher'in "McWorld Culture" diye
isimlendirdiği bu olgu, "şimdi al ve yaşa; sonra öde" felsefesi üzerine kurulu yeni bir tüketim kültürü
olup her ülkenin kendi özgün kültürünü tahrip eden bir boyuta sahiptir. Türkiye' de televole kültürü de denilen ve her gün evierimize konuk olan bu sanal dünya, insanlara bir an olsun farklı ve sözde bir boyuta taşımakta, kısa süreli de olsa, avunmaktadır. Bu anlamıyla küreselleşme, gerçekten global bir du
rum almış ve ülkeler arasındaki sınırlar kalkmaya başlamıştır. Mike Featherstone, "Consumer Culture, Postmodernism and Global Disorder" Religion and Global Order, içinde, s, 137, 154-155; Sarıbay, "Yir
mibirinci Yüzyıla Doğru Global Kapitalizm", s. 10; Sevda Alankuş-Kural, "Globalleşme/"yerel"leşme ve "yerel" Medyanın imkanları", Birikim, "yerli"lik Özel Sayısı. Sayı. 111-112, 1998, s.! 96.
5 Bkz_ Imm an uel Wallerstein, "Ulusal ve Evrensel: Dünya Kültürü Diye Bir Şey Olabilir mi?", Kültür, Kü
reselleşme ve Dünya Sistemi, Anthony King, Deri. çev. G. Seçkin, Ü. H.Yolsal, Ankara. 1998, s. 121. Anthony King, "Kültür Mekanları, Bilgi Mekanları" a.g.derleme. s, 34.
6 Aslında ulusallaşma ve küreselleşme, modern ikileminden doğmuştur, tespiti için bkz. Robertson, Kü
reselleşme, s. 33; E.Fuat Keyman ve A.Y. Sarıbay, "Giobal-"yerel" Ekseninde Türkiye" aynı adlı derle
menin girişi, Bursa.2000, s. 2; Sevda Alankuş, ""yerel"lik(ler), "yerel"liğin imkanları ve "yerel" Medya", Global-"yerel" Ekseninde Türkiye" isimli derleme, s. 297; a.mlf., "Globalleşme/"yerel"leşme ve "yerel"
Medyanın imkanları" s.195 vd 7 Birinci/ikinci/ücüncü Dünya; Kuzey/güney, Gelişmiş/gelişmemiş/gelişmekte olan ülkeler, Merkez/çev
re/yan-çevre vb, kavramlar, Batılı ekonomik ve toplumsal göstergelerden hareketle farklı piyasalardaki
ve merkezi-planlamaya sahip ekonomilerdeki "gelişme" süreçlerini ölçmek için uygulandılar. Anthony
King, "Kültür Mekanları, Bilgi Mekanları" Kültür, Küreselleşme ve Dünya Sistemi, çev, G. Seçkin, Ü. H. Yolsal, Ankara. 1998, s. 25.
66 1 Din - Kültür ve Çağdaşlık
süreçlerinde (kültürel heterojenleşme olarak) kullanılmakta olup8 iktisadi, siyasi,
kültürel ve entelektüel alanlarda birbirine eşlik eden gelişmeleri açıkladığı varsayıl
maktadır. Halbuki bu süreç, 16. yüzyıla kadar tarihsel kökeni olan modernizasyon
faaliyetleri ile çağdaştır.9 Bu nedenle, küreselleşmenin; "modernleşme", "değişme"
ve "gelişme" kavramlarının güncel sunumu olduğu varsayımıyla bu terimleri ana
hatlarıyla tahlil etmek gerekir.
Küreselleşme, günümüzde sanayileşmesini tamamlamış, ekonomik açıdan müreffeh kapitalist ülkelerin gelişme eğilimlerinin ortaya çıkardığı bir olgudur. Ancak
bu sefer gözlemlenmekte olan değişim daha önceki değişim süreçlerinden farklı
olarak sadece söz konusu ülkelerle sınırlı kalmayıp, dünya ölçeğinde etkili olmaktadır. Diğer bir ifadeyle yaşanmakta olan değişim, hem hayatın bir çok alanında ye
ni yapılanmaları zorlayan etkileri yüzünden, hem de neredeyse tüm ülkeleri kapsa
yan bir yaygınlaşma özelliği gösterdiğinden dolayı küresel (global) bir nitelik kazanmaktadır.10
Bu durumda, küreselleşme ile özdeş gibi sunulan gelişme ile değişme kavram
larını açıklamak gereklidir. Francis Bacon ile birlikte kurgulanan modern bilim zih
niyetinin insanları felah ve refaha ulaştırarak değişim ve dönüşümleri sağlayacağı varsayıldı. Ama içinde bulunduğumuz durum, bunun bütün insanlık adına değil,
8 Keyman ve Sarı bay, "Global-yerel" Ekseninde Türkiye" "Giriş" s. 1; Filiz Başkan, "Küreselleşme, Sivil
Toplum ve F.Gülen", Global-"yerel" Ekseninde Türkiye" isimli derleme, s. 277. 9 Bu nedenle olsa gerek, küreselleşmenin 15. yy ikinci yarısından itibaren evrilen bir sürece tekabül ettiği
söylenmektedir.
1. 400-1750.yy: oluşum dönemi; Katolik (evrensel) kiliseler, fert ve insanlığa dair genellemeler; dünyaya
dair ilk haritaların yapılması, güneş merkezli evren tasarımı, Batı'da ilk evrensel takvim ve sömürgecilik
2. 1750-1875 başlangıç dönemi; ulus-devlet, devletler arasında resmi diplomatik ilişıdıer, vatandaşlık ve
pasaport, uluslar arası sergiler ve iletişim anlaşmaları, ilk uluslar arası yasalar, evrensekilik ve uluslararasıcılık ile ilgili ilk fikirler.
3. 1870-1925, kalkış/hızlanma dönemi; dört küresel referans noktasına göre dünyanın kavramsallaştırıl
ması (ulus-devlet, fert, uluslar arası tek bir toplum ve tek bir insanlık), uluslar arası temaslar, spor faaliyetleri ve kültürel bağlar, !.Dünya Savaşı, Avrupa dışı ülkelerin uluslar arası milli devletler örgütleri
kurmaya başlaması, küresel takvim.
4. 1925-1969 hegemonya savaşları dönemi; Birleşmiş Milletler, 2.dünya savaşı, soğuk savaş, "insanlığa karşı işlenen cinayetler ve savaş suçlarık" kavramları, atom bombası ve küresel nükleer tehdit, 3. Dünyanın ortaya çıkışı.
5. 1969- günümüze kadar ki belirsizlik dönemidir. Uzay çalışmaları, materyalizm sonrası değerler ve ifa
de hürriyetine dair haklar, dünya toplumlarının cinsi tercihlerine, etnik ve ırka göre tanımlanması, uluslar arası ilişkilerin daha girift yapı alması, küresel çevre sorunları, küresel iletişim araçları. Roland
Robertson, Küreselleşme: Toplum Kuramı ve Küresel Kültür, çev. Ü. Hüsrev Yolsal, Ankara.! 999, s. 99-101, Waters, Globalization, s. 43-45, 62-64.
10 Peter Beyer, Religion and Globalization, London.l997, s. 1-2, Ahmet Selamoğlu, "Yoğunlaşan Sosyal
Sorunlarıyla Küreselleşme", Küreselleşmenin İnsani Yüzü, der.V. Bozkurt, Alfa. Bursa.2000; Mehmet Yüksel, Küreselleşme, Ulusal Hukuk ve Türkiye, Ankara.2001.
Tebliğler ve Müzakereler 1 67
"yerel" /tikel kaldığını göstermektedir; çünkü değişim, çoğu zaman birbirini etkileyen birden fazla ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel unsurların tesiri ile gelişen karınaşık ve dinamik bir süreçtir. O halde bir değişim hedefleniyorsa, geçmişteki değerleri görmezden gelerek gelişme ve ilerlemenin sağlanacağı zannedilmemelidir. Zira gelişme, geleneğiınizi, yani dini ve kültürel mirasımızı koruyarak, onları yeni birtakım değişiklikler ve keşiflerle daha yetkin değerler haline getirmek demektir. Başka bir deyişle önceki neslin servetine bir sonraki kuşağın servetini ilave etmenin gereğini vurgulamaktır. Bu nedenle, her değişim ve yenilenme, insanlığa hayat verecek anlama gelmemektedir. Çağdaşlaşma ve yenilenmenin değeri, içerdiği benzeşme yönüyle ebediliği doğrulayabilınesinde ve değişim ile sürekliliğin büyüklüğü oranında bulunur. Değiferek devam etmenin sağlanmasını sağlamak gerekmektedir. Oysa küreselleşme, her şeyden önce, ekonomik temelli bir sürecin kültürel yüzüdür. Burada, küreselleşme, sosyal ve kültürel anlaşmalar üzerinde coğrafi baskıların kalktığı ve insanların da bunun gittikçe farkında olduğu sosyal bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Peter Berger buna "Davos Kültürü" deınektedir. 11
Bununla birlikte küreselleşme ile "uluslar arası sistem" veya "dünya düzeni" kuramlarında görülen yapısal ve büyük ölçekli değişim anlayışının simgeleınediği de belirtilmektedir. A. Giddens'den hareketle, benzerlik olsa bile, küreselleşme, sistemsel ve yapısal bir değişim modelinden ziyade süreçlere ve tarihselliğe dayanan bir değişim anlayışına dayalı hareket tarzında kendini gösterir. Küreselleşme, toplumsal hayatın sistemsel niteliğini değil; toplumsal ilişkilerin "günlük hayat" içindeki zamansal ve mekansal kurulma sürecinin global ve "yerel" boyutunu gösterir.12 Böylece, küreselleşmenin olumsuz etkilerini ortadan kaldırınanın ancak "yerel"leşmek (lokalleşınek) ile mümkün olacağı paradoksal bir şekilde ortaya çıktı. Ancak bu içe kapanına anlamında bir "yerel"leşme değil, küreselleşme içerisinde, yani global düşüneninlokal olabilmesidir. Buna glokalleşme de denebilir. 13
Bu tartışmayı yapmak, küreselleşıneyi/modernleşıneyi radikal bir şekilde savunmak veya muhalif olmak şeklindeki iki temel yaklaşımın dışında üçüncü bir yaklaşımın imkanını konuşmaktır. Dönüşürncüler de denilen bu bakış açısında, küreselleşme, modern toplumları ve dünya düzenini yeniden şekillendiren hızlı sosyal, siyasal ve ekonomik değişimierin arkasındaki ana siyasal güç olarak görülür; ama içişleri ile uluslararası arasında net ve açık bir ayrım yaparak siyasal ve ekonomik politikalar geliştirilmesinin çok zor olduğu vurgulanır. 14 Zira bir tarafta benlik
11 Waters, Globalization, s. 3-4; A.Yaşar Sarıbay, Yirmibirinci Yüzyıla Doğru Global Kapitalizm, oryanta
lizm, "yerli"(ci)lik: Teorik Bir Çerçeve", Global-"yerel" Ekseninde Türkiye, s. 10. 12 Keyİnan, " Globalleşme Söylemleri", s. 26. 13 Bu bir nevi, İslam'ın ilk karşılaştığı iki küresel medeniyet olan Fars ve Bizans kültürlerinin olumsuz yan
larını dışlayıp, olumlu yanlarını içselleştirerek, yeni, özgün felsefi bir sistem ve bunun üzerine kurulu
bir medeniyet oluşturması gibi bir tutuma işaret eder. Terimin kullanımı için bkz. Nazif Gürdoğan,
"Globalleşmeye karşı glokalleşme", Yeni Şafak,18/07/200I. 14 Veysel Bozkurt, "Küreselleşme: Kavram, Gelişim ve Yaklaşımlar", Küreselleşmenin İnsani Yüzü, s. 18-23.
68 1 Din - Kültür ve Çağdaşlık
ve sosyal kimlik; diğer tarafta farklılık, ya da modernleşme kadar gelenekselleşmenin içiçe olduğu bir süreç söz konusudur. Başka bir ifadeyle, modernlik karşıtı duruşlar, kaçınılmaz olarak modern olmaktadır; aynı şekilde, küresellik karşıtı duruşlar da benzer şekilde küresellik söylemini içermektedir. İşte bu paradaksun ortaya çıkardığı sorunların bilincinde olmak gerekir. Görüldüğü üzere, dönüşürncüler bu
sürecin incelenmesi gereken ekonomik, siyasal ve kültürel boyutları olduğunu söyleyerek; hem radikal küreselleşmecilerin "milli devlet ve dini! /"yerli" unsurların hükmü kalmadı" iddiasını; hem de küreselleşme karşıtlarının "hiçbir şey değişmedi" tezini reddetmektedirler. 15
2. Değişim, Dönüşüm Sarmalında Sosyal ve KÜltürel Kimlikler Türkiye, Osmanlı'dan tevarüs ettiği geleneksel yapıları ve kimlikleri (Osmanlı
cılık, İslamcılık ve Türkçülük) yeni bir sosyal ve siyasal kimlik ile ifade etmeye çalışmış; laik, demokratik sosyal.bir hukuk devletidir. Bu kimlik edinme sürecini yeni şartlar ışığında okuyarak, yeni aidiyetlerin (yeni dayanışma biçimleri/asabiyetler) yeniden inşa edilmeleri gerekmektedir. Bunu yapmalıyız, zira "(D)ünyayı uluslar ve ulusal kimlikler düzeyinde örgütleyen kapitalizmin yapısal değişiklikler geçirerek yeni politikalarının şifrelerini çözmek şarttır. Ayrıca sermayenin dünyadaki yeni dolaşım güzergahları, birden fazla aidiyeti içeren yeni kimliklerin keşfiyle yakından alakalı. Bu bağlantıların kurulması, sonuçları can sıkıcı olmakla birlikte son derece önemli gözüküyor." Bu anlamda kimlikler siyaseti, bir yerlem, duruş ve aidiyet siyasetidir (politics oflocation). Diğer bir ifadeyle, nasıl bir "yer" den seslenildiği, "yer" in nasıl anlamiandınidığı ve onunla ilişkinin nasıl deneyimlendiğidir. 16
· Kültürel kimlik meselesi, pozitivist/rasyonalist yaklaşıma göre, insanların içinde saklı duran, onları bir arada tutan ve belirli bir tarihsel öz ile sabitleyen, "bir tür kolektif gerçek benlik", bir "Sir Olma (Being) halidir. Burada bir taman'ı.lanmışlık ve bitmişlik/sabitlenmişlik söz konusu olup, yeni okumalara imkan yoktur. İçe kapanmacı ya da tepkisellik önedendiği için dışlayıcılık vardır. "Öteki"leştirici ve nesneleştirİcİ bu bakış açısına göre, kimlik taleplermin kaçınılmaz olarak denetlenmesi gerekir. Bu durumda ya kendi kendisinin ve/ya "Öteki"nin hapishanesi haline gelebilir.
Eleştirel kurama göre, bu meselede, birbirleriyle farklılık gösteren yaklaşımlar ve çok boyutluluk söz konusudur. Sabitlik yerine sürekli bir oluştan bahseder, çünkü, kimlikler tarihsel dir, ilişkiseldir ve çok boyutludurlar. Kimlikler farkla ilişkili tarihsel ve söylemsel olarak kurulmuş kurgulardır. Yeniden tanımlanabilirler ve bağ-
15 Bozkurt, ''Küreselleşme", s. 23; Yüksel, Küreselleşme, s. 41. 16 S. Seyfi Öğün; Zaman, 04/01/2004; Alankuş-Kural, Globalleşme!"yerel"leşme, s. 202-203. Buna dair
müstakil değerlendirmeler ve kaynakça için bkz. M. Uyanık, Üç Tarz-ı Siyaset: Bir Üst Kimlik Olarak
Türkiyelilik, Metropol İstanbul2003; "Üç Tarz-ı Siyaset'in Işığıncia Türkiye'yi Okumak", Yarın, yıl. 2.
sayı. 23, Mart 2004, s.26-27; Çağdaşlaşma, Değişme ve Dönüşme Tartışmalarında Sosyal Kimlikler Meselesi", Din, Kültür ve Çağdaşlaşma, Kutlu Doğum Haftası Sempozyunıu, OI-03 Mayıs 2004, İzmir.
Tebliğler ve Müzakereler 1 69
lamsal olarak değişebilirler. Bu anlamda, kimliklerin sabit bir özü yoktur, dolayısıy- · la kimlik talepleri ontolojik bir sabitliği olmayan, bağlamsal olarak kurulmuş taleplerdir. Eğer kimlik talepleri ontolojik bir veri değil, fakat tarihsel ve söylemsel olarak kurulmuş taleplerse, o zaman bu kurulma sürecinin neleri içerdiği, hangi bağlamlar içinde oluştuğu ve hangi söylemler yoluyla bir talebe dönüştüğünü anlamamız, bu taleplerin demokratik bir platformda tartışılmasının ön şartıdır. 17
Bunun için de, değişim, dönüşüm ve başkalaşım tam bu noktada önem kazan
makta, hem değişrnek hem de kimlik (ler )i koruyabilmenin imkanını araştırmak ge
rekmektedir. Bu hususa dikkat edilmezse, "(D)eğişim ile birlikte özsel bir şeyin (bir
kültürün), bütünlüklü, tutarlı ve ayırdedici bir kimliğin kaybolması" mümkündür. Burada kasıt, her kültürün diğerlerinden farklılığı ile kendini kurması, üstelik bu
nu sürekli olarak yapmasıdır. Bütün kültürlerin birbirleriyle iletişim içinde olduğu bir dünyada aslında hiçbir kültürün, hiçbir kimliğin salt otantik ve nihai olmayaca
ğı paradoksunun bilincinde olup farklılıklardan hareketle sürekli bir kurgulamanın olduğunu vurgulamak ve sürekli yeni okumalar yapmaktır bu. 18
Hilmi Yavuz, bu anlamda, değişimin bir noktada durması gerektiğini söyler. Zi
ra kişiyi, toplumu belirleyen özelliklerin yenilenme ve değişme adına bir başka kişilik ve kimliğe dönüştürülmemesi için değişme ve yenilenmenin duracağı yerin
tespiti gerekmektedir. Ona göre, kimlikte, değişen ile değişmeden sürüp giden arasındaki sınır, bir nicelik sınırıdır. Öyle olmasaydı; değer ve kimlik probleminin "ne
kadarı" değişir ya da "ne kadarı" değişmez, diye ortaya atmanın bir önemi kalmaz
dı. Bu bağlamda, önemli olan yenilenme ve değişme sürecinde ne oranda kendisi
kalabildiğidir. Kimlik kopmasına engel olmak için sınırı çizenin tespiti, modernliğin ya da modern kimliğin, geleneksel kimliğin ne kadarını alıp götürdüğüne bakmak gereklidir. Batılı hiç bir toplum, modernleşirken geleneksel kimliğini bütü
nüyle söküp atmadı. Geleneksel olanı atmadan onarmak, bir nevi restorasyon yap
mak gereklidir. Bu anlamda gelenek, önceki kuşaklardan kültürel mirasını devralan
her yeni kuşak tarafından yeniden icat edilmek zorundadır. O kadar ki, modern top
lumların en modernleşmesinde bile gelenek bir rol oynamayı sürdürmektedir. "19
Bu nedenle, benzeşmeden yoksun ve mutlak değişikliğe götüren çağdaşlaşma, artık yenilenme değil, ebediliği yok eden bir başkalaşımdır. Bir asla ait olanın gelişme seyrini takip etmeyen, bir ilk olgunun etrafında bir tekamül silsilesi göstermeyen yenilenmeler, külli ölüındürler. insanda yenilenme eğilimi, bir taraftan ruhun eğilimlerindeki sonsuzluktan, bir taraftan da sonradan olan hayatın, olguların yenilenmesi içinde devam edip gitmesinden kaynaklanır. Kısacası, ebedilik içinde ye-
17 Keyman, "Globalleşme Söylemleri" Global-"yerel" Ekseninde Türkiye" isimli derleme s. 31-32; Alan
kuş-Kural, Globalleşme!"yerel"leşme, s. 203-204. 18 Günal, agm, s.ll2-113. 19 H. Yavuz, Pazar Yazıları, Zaman Gazetesi, 14. 04.1996.
70 1 Din - Kültür ve Çağdaşlık
nilenmeyi, yenilenme içinde ebediliği gerçekleştirmek önemlidir.20 Bunu dünyada refah, ahirette felahı temin edecek evrensel ilkeleri veren İslamiyet bazında düşünecek olursak, sorunun bir tarafında külli/evrensel veriler; diğer tarafında bunun farklı bölgelerde tikel/"yerli" yorumu vardır. Bu aslında felsefe tarihindeki tümeltikel tartışmasının farklı bir düzlemde, parça/bütün, "yerel''lik ve kozmopolitlik olarak ortaya çıkmasını tartışınaktır. Çünkü küreselleşme sürecinin bir yanında heterojenlik; "yerel"lik ve tikelliğe vurgu; diğer yanında ise homojenlik; küreselleşen/evrenselleşen bir kültürel yapı söz konusudur.21
3. Tikelciliğin Evrenselleşmesi ve Evrenselciliğin Tikelleşmesi Bu tür bir temellendirmeyle, küresel ve "yerel" oluşumlarla karşıtlık değil, aksi
ne aynı dinamiğin iki boyutu olarak eş zamanlılık gündeme gelebilir. Paradoks gibi gözükınesine rağmen, küresel ve "yerel" olanın birbirleriyle beraberliğinin mümkün olduğu gösterilebilir. Burada tikelciliğin evrenselleşmesi ve evrenselciliğin tikelleşmesinin iç içe geçmesini içeren ikili bir süreç söz konusudur.
Nitekim, evrensekiliğin tikelleştirilmesi, evrensel varoluşa küresel-insani somutluk kazandırma düşüncesini içerirken; tikelciliğin evrenselleştirilmesi, tikelciliğe, eşsizliğe, özgün ve özgüllüğe; dolayısıyla farklılık ile "Öteki"liğe hiçbir sınır tanınmadığı düşüncesinin büyük oranda yaygınlaştırılmasını içerir. Bu çerçevede, tikelin mutlaka hegemonik (tümel/evrensel) olana karşı direniş ya da muhalefeti temsil etmesi gerekmez. Aynılaşma ve farklılaşma biçimindeki eş zamanlı eğilimler, somut durumlarda çarpışsalar bile, son kertede birbirlerine nüfuz edici ve tamamlayıcıdırlar. Bu anlamda "küresel", bir bakıma birbirleriyle çeşitli şekillerde eklemlenmiş tikelliklerden oluşmaktadır. 22
Tarihsel açıdan, evrenselcilik, Aydınlanma felsefesinin etkisiyle en güçlü aşamasına Saint Simon, A.Comte'un sosyolojileriyle ve Marx'ın felsefesiyle ulaştı. 23 Evrensellik, aslında bu anlamda totaliter, etnik merkezli ve dışlayıcılık niteliklerine sahip olduğu için çelişkilidir. Ama Batı, dışa dönük bir yapıya sahip olduğu için ken-
20 Hamdi Yazır (Elmalılı), Dibace (önsöz), P. Janet G. Seallise, Metalib ve Mezahib, İstanbul 1341, sade
leştiren R. Kılıç, Elmalılı Harndi Yazır Sempozyumu, s. 75-6. 21 Bkz. William R. Garrett ve Roland Robertson, Religion and Global Order, New York. Paragon 1991, ay
nı adlı derlemenin girişi, s. xvi. 22 E. Fuat Keyman, "Globalleşme Söylemleri ve Kimlik Talepleri", s. 25-26. Robertson, Küreselleşme, s. 20,
24, 166, 169-170; Alankuş-Kural, "Globalleşme/"yerel"leşme, s.l97-201. 23 Günümüzde bu gücün merkezi, Amerika Birleşik Devletleridir. Nitekim ABD'nin eski Dışişleri Bakanı
Henry Kissinger, küreselleşmeyi, dünyanın Amerikanlaşmasının "Öteki" adı diye tanımlamıştır. Bu ne
denle olsa gerek, küreselleşme, zamaımı ideolojisi olarak sunulmaktadır. Küreselleşme karşıtları kapita
lizmin savaşçı olmayan yeni işleyiş mantığı ya da jeo-ekonomik emperyalizm olarak değerlendirdiideri
için çok sert eleştirmektedirler. Bkz. Wat ers, Globalization, s.l61; Robertson, Küreselleşme, s. 34-35, l6ıl vd.; Yüksel, Küreselleşme, s. 21, 32, 42; Yusuf Kaplan, "Küreselleşme değil, 'Latin Amerikanlaşma'ya da
yatay toplum", Yeni Şafak, 27/0812001.
Tebliğler ve Müzakereler 1 71
di "yerli" paradigmasını diğer toplum birimlerine dayatarak "evrensellik" iddiasında bulunmaktadır. Dolayısıyla temelde "yerli"lik", her şeyden önce bir "evrensellik" anlayışını içermektedir. "Evrensel olan"ı tarif eden son tahlilde bir ""yerel" Olan"dır. Batı, içe kapanınadığı ve karşılıklı etkileşim içinde hakimiyetini sürekli kılmak gayesiyle '"'Öteki"leri" içine almaya veya onları bir hizaya getirmeye çalıştığı için kendi "yerel"liğini evrensel olarak sunmaktadır. Artık, "(K)üresel!evrensel denilince kapitalizm, çoğulcu (artık çok kültürlü de denilen) demokrasi, modernitenin hakim kıldığı gündelik yaşam örüntüleri ve Aydınlanma etiği ge(tiri)lmektedir."24 "yerel" olan ise bunu gerçekleştiremeyen, içe kapanmacı bir politika izleyen "yerli" /tikel olan dır.
Bu aşamada," Evrensekiliğin tikelleştirilmesi" süreci, İlahi/İbrahimi dinler tarafından yüzyıllar önce dile getirilen sosyal ve kültürel hayata dair sundukları "evrensel gerçek" sorununu teınalaştırır.25 "Tikelciliğin evrenselleştirilmesi" ise tikel!"yerli" kimliklere küresel değerler biçilmesini içerir."26 Bunu, Immanuel Wallerstein'in ifadesiyle söyleyecek olursak, en kusursuz tikelcilik, ulusculuk'turY Çünkü ulusdevlet, kültürün temel düzenleyici birimi olup, "memleketiın ve vatanıın" dediğimiz coğrafYanın kültürel ve tarihsel kimliğin ifadesi dir. 28 Nitekim, ulus-devlet ve ulusal kimlik bir aidiyet olup (kimlik, gelenek ve "yerli"lik gibi motifler aracılığıyla ifade edilen), uygarlığın ve toplumun eşsizliğine duyulan çağdaş ilginin büyük ölçüde küresel düzeyde yaygınlaşmış düşüncelere dayandığını bizlere fark ettirir. Böylelikle hem dünyanın küçülmesi, hem de dünyanın bir bütün olduğu bilincinin yoğunlaşmasını ifade eden anlamıyla küreselleşme kavramı işlevsellik kazanır. Zira bu anlamıyla küreselleşme, giderek artan ölçülerde globalleşen dünyada sosyal, etnik, bölgesel ve bireysel kimliğin, medeniyete ilişkin bilincin, kendiliğindenliğin farkına varınanın yükselişini ifade eder. 29
Böylece, birey ve sosyal kimliği, ulusal toplum, toplumların dünya sistemi ve insanlık kavramlarının, her biri işlevsel kılınır. Bu işlevsellik, çoklu kültürel kimlik
24 Alankuş-K ural, "Globalleşme/"yerel"leşme, s. 201; Suha Ünsal, "Neden Onların Oksidentalistleri Yok?", Birikim, sayı: 112-113, 1998, s.SS-59; Yazar, Aydınlanma sonrası Batı düşüncesini merkeze alan
bir evrensellik anlayışına sahip olduğunu belirtmektedir. 25 Bryan S. Turner, "Politics and Culture in Islamic Globalism" Religion and Global Order, ed: William
R.Garrett ve Roland Robertson, New York. Paragon.l991, s. 161-162; Theodre E. Long, "Old Testa
ment Universalism: Prophetic Seeds on Particularistic Soil", s. 19 vd.; James F. Strange, "Two Aspects
of the Development of Universalism in Chiristianity", s. 35 vd. 26 Robertson, "Toplum Kuramı, Kültürel Görecelilik ve Küresellik Sorunu, Kültür, Küreselleşme ve Dün
ya Sistemi içinde, s. 104. 27 Kültür, bir bütünden daha küçük olan bir parçasının değerler ya da pratikler dizisidir. Bkz. Immanuel
Wallerstein, "Ulusal ve Evrensel: Dünya Kültürü Diye Bir Şey Olabilir mi?", Kültür, Küreselleşme ve Dünya Sistemi, Anthony King, Deri. s. 121.
28 Gürsel Korat, ""yerel"lik Üzerine Aforizmalar", Birikim, sayı.ll2-113, s.l07. 29 Robertson; Küreselleşme, s. 213, 286 vd; Beyer, Religion and Globalization, s. 27,51; Yüksel, Küreselleş
me, s. 43-45.
72 1 Din - Kültür ve ÇağdaŞık
edinme süreci içinde olduğumuzu gösterınesi ve tek biçimiilikten ziyade farklılığın/çeşitliliğin örgütlenmesini göstermesi açısından önemlidir. Bu, Wallerstein'nin ifadesiyle, \'Geçmişin görkemli, muzaffer uygarlıklarının ifadesi olmayı bırakan modern dünyanın ınilliyetçiliğin, hem evrensele dahil olması, hem de eş zamanlı olarak tikel e, farklılıkların yeniden keşfine bağlı kalmayı sağlaınasıdır. Gerçekte bu, tİkelcilik yoluyla evrenselcilik, evrensekilik yoluyla tikelcilikten başka bir şey değildir.30
4. Sosyal Kimliklerin Belirlenmesinde "yerli" Değerlerin Önemi Değişim ve dönüşüm sarınalında sosyal kimlik meselesini müzakere edebilmek
için siyaseti toplumsal/kültürel değişim ile bağlantılı düşünmek gerekir. Böylece Türkiye ve dünyada etnik, dinsel ve diğer alanlarda yaşanan kimlik taleplerini ve bunların ortaya çıkardığı sorunlara çözüm önerileri üretebiliriz. Özellikle ülkemiz açısından düşünecek olursak, içeride dini değerleri yeniden okuyarak, geçmişte olduğu gibi, dil, din, ırkfarklılığını bir arada yaşamanın, bilişip tanışınanın hayırlı bir vesilesi olarak görüp, bir üst sosyal kimlik tasavvurunu yeniden oluşturabiliriz.
Ülke dışında ise, dünyanın bir çok ülkesinde yoğun olarak da AB' de yaşayan; gerek oranın gerek Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal ve siyasal kimliğini taşıyan veyahutta çifte vatandaşlığa sahip olan yurttaşlarımızın devlete, ülkeye aidiyetini güçlendirmenin yolunu, artık fikri yeni bir yapılanınayla gerçekleştirebileceğimizi görmektir. Bu, hangi ülkenin vatandaşı olursa olsun, kişinin aynı fikri derinlik ve dinginliği yaşayabilmesini, kalbinin ülkesi ve insanları için atmasının yolunu araştırmak demektir. Tıpkı, Avrupa Birliğinin sosyo-politik bir birliktelik için oluşturulan bir fikir, Avrupalılığın da bir fikri vatandaşlık olması gibi bir tasarıındır. 31 Çünkü "(B)enim kimli'ğim seçtiğim, istediğim ya da rıza gösterdiğim şeylerden çok ne olduğum ve nasıl tanındığımdır."32
Bir kimlik, toplumsal olarak kabul edilmiş bir dizi farklılıkla olan ilişkisi yoluyla oluşturulur. Bizim kimliğimiz, bu anlamda, olduğumuz şey ve yola çıktığımız temel dir. Bu anlamda, bir insan, kültürel olarak hem Türk, hem Alman (vatandaşı) olabildiği için artık birden fazla aidiyet söz konusudur. Kimlik siyasetini bir yerlem siyaseti olarak belirlemek, farklı yerlerde konuınlanmayı ve konuşınaları dikkate alır. Artık "üzerinde yaşanılan yer ile, adına konuşulan, mücadele edilen, aidiyet duyulan yerlerin tek ve aynı olması gerekmeınektedir. Bu çok kimliklilik ve birden çok aidiyet, yeni "yerel"likler (locality) ile "yer"in (place) bağıntısının yeniden ve radikal bir şekilde kurulmasına yol açmıştır. Sürekli konum değiştirmeye dayalı
30 Robertson, "Toplum Kuramı, Kültürel Görecelik ve Küresellik Sorunu", Kültür, Küreselleşme ve Dünya Sistemi, s. 97.
31 KerimBalcı, Zaman Gazetesi, 5/5/2003. 32 \'11illiam E. Connolly, Kimlik ve Farklılık. Siyasetin Açnıazlarma Dair Demokratik Çijzünz Önerileri, çev.
F. Lekesizalın, Ayrıntı, İstanbul !991, s. 92.
Tebliğler ve Müzakereler 1 73
kimlikstratejisi, kendisine içe kapanmış (territorial) kültür yerine, dışa açık (translocal) kültürü temel alır. "yerel" üstü düşünerek konumunu sürekli olarak "yerel"üstüne göre müzakere eder. Diğer "yerel"liklerle ile "farklılığını ayrıcalık haline getirtmeyen, "Öteki" ne karşı sorumluluğu elden bıraktırmayan bir toplumsal etik etrafında ilişki ve dayanışma içerisinde olur. Bütün bunlar "yer"i ve "yerel"i sınırların olduğu yerde bitmeyecek, sınırların olduğu yerden başlayacak biçimde kavramamızı gerektirir. Massey'in ifadesiyle, "böyle bir yer(ellik) duygusu, küresel bir yer(ellik) duygusudur."33 Bu çerçevede düşündüğümüzde, AB vatandaşlığına sahip Türk sanatçıların son dönemde kazandığı başarıların aslında birden fazla aidiyetin getirdiği fıkri zenginliğin, yaşadıkları metafızik gerilimlerin bir ürünü olduğunu gözlemliyoruz. Çürikü birden fazla ai diyete sahip olmak demek, nostaljisiz, her yere uyumlu, her yerde evinde olduğu ölçüde çelişkisizliği gerektiren kozmopolitlik anlamına gelmez. Tersine; birden fazla aidiyet, birden fazla nostaljiyi, bütün metafızik gerilimleri ve çelişkileri, iç çatışmaları yaşayarak var olmayı getirir. 34
Bu şekilde "Dini Yapılar ve Kimlikler" açısından çoğulcu, pazar ekonomisi ve demokrasi yanlısı bir çağdaşlaşma/küreselleşme için tarih ve kültür mirasımızı yeniden okursak, sosyal ve bölgesel bütünlüğümüzü koruyarak entegrasyon sorununa katkıda bulunabiliriz.35 Bu nedenle, karşılaştığımiz toplumsal aktörleri, toplumsal sorunları ve talepleri, ulusal ve ulusal-sonrası toplumsal biçimler olarak incelemenin imkanını araştırmalıyız. Bunu gerçekleştirmek ayıu zamanda, küreselleşmeyi/modernleşmeyi, siyasetin yeni tarihsel bağlamı olarak değerlendirmenin gereğidir. 36 Bu çerçevede kültürel çeşitlilik ve çok kimliliği öneeleyen demokratik bir modernleşmeye "yerli" (dini, milli) katkıların ne olabileceği hususuna gelince, öncelikle "yerli" den ne kastedildiğini belirlemek gerekir.
"Yerli" (ci) lik kavramı; sosyal ve kültürel bağları yeniden canlandırıcı bir aidiyet
ve mensubiyet zihniyetini ve hayat tarzını ifade eder. Burada "yerli" kavramından
kasıt, iddia edildiği gibi "yabancı" nın karşıtı değildir, 37 "Öteki" dir: Bu nokta önem
li, zira "Yabancı"nın karşıtı olarak düşünülürse, tek tipleştirn1e, içe kapanına ve
dışlama söz konusu olabilir. Halbuki, "Öteki" kavramında, farklılık, özgün ve öz
güllükleri korumak için değerleri savunmak; baskın kültürlere teslim olmamak için
33 Alankuş-Kural, "Gioballeşme/"yerel''leşme, s. 203-204. Yazarın bu noktada tanımladığı ve özelliklerini
verdiği "yerel"lik anla}1ŞII1ın metnin başında verdiğim "yerli"lik ile özdeşleştiğini belirtmek isterim. 34 Vivet Kanetti, "Eğer "yerli"lik Yoksa; "Öteki" Yer ve İnsanları Merak Etmek Niye?'' Birikim, "yerli"lik
Özel Sayısı, Sayı: 111-112, s.119. 35 Farklı dini ve milli kimliklerin yeni bir okuması için bkz. Mevlüt Uyanık, Üç Tarz-ı Siyaset: Bir Kimlik
Tasarımı Olarak Türkiyelilik Metropol yayınevi. İ&tanbul 2003. 36 E. Fuat Keyman, "Globalleşme Söylemleri, Özgürlük Sorunsalı ve Türkiye" Küreselleşme ve Özgürlük
paneli, Felsefe Tartışmaları, 28 Kitap, İstanbul2001, s. 106 37 Tanıl Bora, "Sol ve "yerli"lik Meselesi", Birikim, aynı sayı, 48; Ahmet İnsel, ""Öteki""yi "yabancı" ile
özleştirerek, "yerli"lik, "Öteki"/yabancı'ya karşı kendini tanımlama ve konumlamadır, der. ""yerli"likMilliyetcilik", Birikim, "yerli"lik Özel Sayısı, s.139.
7 4 1 Din - Kültür ve Çağdaşlık
araya bir fıltre koymak; yani bir nevi muhafazakarlık vardır. Diğer "Öteki"lerle bir
arada yaşayabilme çabası ağırlıklıdır, dışlama, yalıtma yoktur.38
Bu noktada, "yerli"(ci)liğin temel değerler bağlamında, pozitivist, rasyonalist bir şekilde toplumu homojenleştirici bir işlev görmesine neden olacak totaliter bir ulusçuluğa dönüşınemesi üzerinde özellikle durmak gerekiyor.39 Bunun için "yerli" ( ci)liğin evrensel boyutunu/ değerini gerçekleştirecek, liberal-özgürlükçü bir milliyetçilik okumasını yapmak şarttır.40 Bunu yapabilmek için ise, öncelikle "yerel" ve "yerli" olan ayrımını yapmak gerekir. Çünkü "yerel" olana ait sahiciliğin "yerli" olanın algılanması şeklinde tezahür etme riski her zaman vardır. Bu riskten kasıt, Amerikanvari popüler kültürün "yerel" temel üzerine inşa edilmesi ihtimalidir. Küresel kapitalizm ve post-modernleşmenin her şeyden önce, sahiciliği onayan bir yana sahip olması bunu düşünmeyi zorunlu kılmaktadır. Zira, modernite, eşit olmayan hiyerarşik kültür anlayışını parçaladığı veya bunu ortadan kaldırdığı iç-in postmodern durum, kendini farklı sunarak her kültürel unsurun ya da kimlik inşasının meşruluğunu içerdiğini söyler.
Cemaatcı yapılanma)rı öngören bir oluşumla içiçe ilerlediğini iddia ettiği için olsa gerek, her cemaat, kendi kültürel değerlerini küresel kapitalizmin etkileri doğrultusunda popülarite ederek, mevcut durum içinde kendini varetme, en azından küreselleşme unsurları tarafından kabul görme mücadelesine yönelir. Kabul görmenin yolu, kendi değerleriyle "Öteki"ne direnmektir. Aynı zamanda bu kabul görmeyi küreselleşmenin "yerel" olana empoze ettiği kültürel duruma uyarianma olarak algılamaktadır. Aslında ne Batı dışı modernite; ne de "yerli" (ci) lik olan bu durum tam olarak küreselleşmeye tekabül etmektedir.41 "Yerel" ve "yerli" ayrımı işte tam bu noktada önem kazanmaktadır; "Yerel", aslında "Öteki"ne direnmemekte; "yerel" /tikel olan "yerli"lik adına global olana dahil olmaktad~r. "Doğasına uyum olmayan" bir şeyi deneyimleme, o şeyin aslının yeniden üretilmesine yol açmamakta; felsefi deyimle tİkelde tümel bulunamamakta, tam tersine tümeliplatonik idelerde kurtuluş aranmaktadır. Bunun tipik örneği, "yerli"liğin sembolü olan ve moderniteyi yapı bozuma uğratmada en güçlü konumda görülen İslami akımlarda görülmektedir. Bunlar, önce modernite, şimdi postmodernite aracılığıyla
38 Kanetti, agm, s.! 14 vd; Nilufer Göle, Zaman Turkuaz, 21 Eylül2003. 39 Sarı bay, "Yirmibirinci Yüzyıla Doğru Global Kapitalizm", Global-"yerel" Ekseninde Türkiye" isimli der
leme s. ll; İnsel, ""yerli"lik-Milliyetcilik", s.139 40 Bu ökumalarımız için bkz. Mevlüt Uyanık, "Totaliter Ulusalcılığın Açmaziarına Karşı Özgürleştirici ve
Liberal Milliyetcilik Söylemi", H ür Gelecek, Haftalık Dergi, 09/0l/2004; "Milli Bir Kimlik OluşturmadaAnahtar Bir Kavram: "yerli"lik" Hüı- Gelecek, 21 Kasım 2003, s.12-l3. Benzer birdeğerlendirme için
bkz. "Dili, etnisitesi, dini farklı olmasına rağmen bir kişinin kendisini "yerli" (Kanetti'nin ifadesiyle
Türkiyeli hatta Türk) olarak kendisini tanımlamasının temel unsurları, dil ve milliliktir. Dil; yani Türk
çe ortak bir vatan ve millet kurgusunun en iyi ifadesidir. Millilik ise "Öteki"ni ezmeyen, hor görmeyen,
hükmetmeye çalışmayan, kırılmış onurların tamiri bir milliyetçiliktiL Kanetti, agm, s.l15-116. 41 Sarı bay, agm, s. 13.
Tebliğler ve Müzakereler 1 7 5
meşruiyet veya haklılaştırma sağlamaya çalışmaktadır.42 Türkiye' de dini ve milli değerleri önceleyerek siyaset yapıp tek başına iktidara gelen AKP hükümeti, meşruiyetini tarihsel temellerini Batı siyasi literatüründe birbiriyle doğrudan ilintisi olmayan "Muhafazakar" ve "Demokrat" terimlerinin bileşeninde görmesi bu çerçevede yorumlanabilir.43 Muhtemelen bunu, modern İsL1mi kültürlerde birbirinden ayrı; ama birbirleriyle ilişkili olan iki sürecin; yani küresel İslamcı siyasal sistemin ortaya çıkışı ile dini köktenciliğin Batıcılığa ve Batı merkezli tüketiciliğe karşı kültürel reaksiyonu handikabından kurtulmak için yaptılar.44
Bu noktada sorun; "yerli" olanın içine düştüğü belirsizlikten kaynaklanmaktadır. Modernleşme, dünyayı dini verilerin hakimiyetinden arındırmayı, insanın içine düştüğü kötü duruma yine aklı ile çözüm bulma süreci olarak ortaya çıkınıştı.45
Fakat, bu süreçte ortaya çıkan inanç belirsizliğinin yerini ideolojik kesinliklerin almasına engel olamadı. Tekleştirme/Batılılaştırmaya karşı, "yerli" ideoloji kesinliğine dayanan bir söylem geliştirdi. Aslında kendi için konuşmayı hedeflediği için "yerli", "yerel" kalarak kendisine konuşturulmak istenen söyleme/tümele tabi olmaktadır. "Öteki"ye karşı tavır geliştirirken, kendisini "öteki" kılan bir üst anlatımm dilini kullanmıştır. Yani küresel kapitalizmin öngördüğü şekilde bir yeniden yapılanmanın katalizörü olmaktan kurtulamamıştır. 46 Bu, "yerli" /tikel, kendinde tümeli yakalamayınca "yerel" kalmasının doğal sonucudur. Çünkü "yerel" olan, öncel olarak ayrıcalıklı ve özgürleştirimci değillerdir. Günümüzün mevcut eşitsizliklerinin sorgulandığı ve çoğulcu politik stratejilerle dönüştürülebileceği mevziler olarak görülmesinin yanısıra tam tersi yönde potansiyelleri de içlerinde barındırmasına dikkat edilmelidir. Dolayısıyla sorun; "yerel"liğin bu imkanlarının nasıl bir söylemsellik ve eylemlilikle, hangi "yer'lerden seslenilerek kullanıldığında düğümlenmektedir. Bu ise başlı başına bir çalışma konusudur. 47
42 Sarıbay, agm, s. 14. 43 S. Seyfi Öğün, ""yerli" ci Kültüralizm: Kıyaslamaları Bir Değerlendirme" Global-"yerel" Ekseninde Tür
kiye" isimli derleme, s. 40-41; Süleyman Seyfi Öğün, bu çerçevede, AKP'nin demokrasiye sıfat koyması riskli olduğuna dair eleştirileri için bkz. Milliyet09/02/2004; Sarıbay, Global Kapitalizm, s. 14. ,
44 Bryan S. Turner, "Politics and Culture in Islamic Globalism", Religion and Global Order, s. 161. 45 Modernleşmenin epistemolojik felsefi temellerini Descartes ve Kartezyen anlayışına borçluyuz. Cogito
ile özne/ben'in öncelenmesidir. Ben, Hıristiyan "kendinden feragat etme" fikrinden farklı olan bir kendiliği (self) deyimleyen şartsız ve bağımsız bir "ben" dir. "Düşünüyorum"daki ben, sadece bilgiyi değil, fakat ahlaki bir sorumluluğu da yüklenmektedir. Bu yeni ahiakın ekseni kademeli olarak stoacı geleneğin geliştirilmesi bağlamında tıpkı Spinoza'da olduğu gibi panteistik yumuşatmalada yeryüzüne (tabiat) ve insana (insan tabiatınal kaydırılmaktaydı. Ben, bir özne olarak kolektifleştikçe, insanlık ya da evrensel insanlık ideali etrafında bir ahlaki sorumluluk değeri şekillenmektedir. Evrensekilik kavramının toptanlaştıncı etkisiyle tarihsel bağlamlar aşılmakta ve bütün coğrafyaların insanlarının riayet etmesi gereken bir tematik programatik çerçeve ortaya çıkmaktaydı. Ögün, ""yerli" ci Kültüralizm", Global"yerel" Ekseninde Türkiye" isimli derleme s. 43.
46 Sarıbay, Global Kapitalizm, s. 14. 47 Alankuş-Kural, "Globalleşme/"yerel"leşme, Birikim, "yerli"lik özel sayısı, 1998, s. 203, 208; a.mlf,
"yerel"lik(ler ), Global-"yerel" Ekseninde Türkiye".
7 6 1 Din - Kültür ve Çağdaşlık
Sonuç "Yerli"liği öncelemek, belirli bir tarihsel coğrafyanın "yerli" ve "yerel" değerleri
nin hukuki ve ahlaki arka planinı iyi okuyarak farklı tarihsel zaman dilimlerinde ve farklı coğrafyalarda yaşayan insanların sorunlarına çözüm üretilmesi (evrensellik) çabasını göz ardı ettiğimiz anlamına gelmez. Bilakis tıpkı Mevlana'nın dediği gibi, bir ayağının Anadolu'da diğer ayağının bir pergel gibi Dünya'da (ve düşüncesinde) olmasıdır. Diğer bir ifadeyle evrensel olmanın ilk adımı ''yerli" olmaktır. Bu, bütün kültürleri birleştirmeye çalışan total bir anlayış yerine, farklılıkları koruyup, aykırılığa dönüşmeden ve içe kapanmadan zengin aidiyet duygusuna hakkını veren ve çok aidiyetli insanlara yer tanıyan ve bununla bir arada yaşamanın yoludur.