20
DAMGASIZ Kami Garcia Çeviri Günseli Birol

DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    1

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

DAMGASIZ

Kami Garcia

ÇeviriGünseli Birol

Page 2: DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

4

Alex için-Siyah güvercin seni her zaman korusun

Page 3: DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

5

Aramızda duran tek şey demir parmaklıklardı.Hücresinin içinde sırtını duvara dayayarak yere oturdu.

Üzerinde sadece kot pantolonu vardı. Bileklerini saran ke-lepçelere baktım. Kafası öne eğilmiş dururken tıpkı eskisi gibi görünüyordu.

Ama değildi.Parmaklarımla ıslak parmaklıkları kavradım. Kutsal su

damlaları, tavandaki fıskiyeler sayesinde günde birkaç kez içeri süzülüyordu. Kilidi açıp onu serbest bırakma iste-ğimle mücadele ettim.

“Geldiğin için teşekkürler.” Hareket etmemişti ama orada olduğumu anlaması için beni görmesi gerekmediği-ni biliyordum. “Başka gelen yok.”

“Herkes durumu anlamaya çalışıyor. Ne yapmaları ge-rektiğini bilmiyorlar. Şey hakkında-” Kelimeler boğazım-da düğümlendi.

1. HA

PSED

İLMİŞ

Page 4: DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

6

“Benim hakkımda.” Yerden kalkıp bana ve aramızdaki demir parmaklıklara doğru yürüdü.

Yaklaşırken, bileklerinin arasında sallanan zincirin hal-kalarını saydım. Onunla göz göze gelmemeye çalışıyor-dum. Fakat uzaklaşmak yerine, parmaklıkları daha sıkı kavradım. Uzanıp ellerimin üzerindeki metali tuttu.

Yakın duruyordu ama temas yoktu.“Sakın!” diye bağırdım.Kutsal su yaralı teni üzerine düşüp yaktığı an, soğuk de-

mir parmaklıklardan buhar yükseldi. Bile bile gereğinden fazla tutundu. Avuçlarının yanmasını ister gibiydi.

“Burada olmamalısın,” dedi fısıldayarak. “Güvenli de-ğil.”

Yanaklarımdan sıcak damlalar süzüldü. Bu noktaya var-mamıza sebep olan her bir karar yanlış geliyordu: bilekle-rini saran zincir, kutsal suyun ıslattığı bu hücre, onu bir hayvanmış gibi kafesleyen parmaklıklar.

“Bana asla zarar vermeyeceğini biliyorum.”Cümlemi bitirmemle birlikte Jared parmaklıklara atıl-

mış, boğazıma saldırmıştı. Kendimi hızla geriye çektim. Tenim soğuk parmakları arasından sıyrılırken ondan uzak-laştım.

“Yanılıyorsun, küçük güvercin.” Sesi farklıydı.Kahkaha duvarlarda yankılandıkça içim ürpertiyle dol-

du. Diğerlerinin en başından beri bildiği şeyin farkına var-dım.

Tanıdığım o çocuk artık yoktu.Karşımda kafeste duran kişi bir canavardı. Ve onu öl-

dürmek zorunda olan da bendim.

Page 5: DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

7

YEDİ GÜN ÖNCE

Page 6: DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

8

Page 7: DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

9

Yanan binanın önünde duruyorum. Küle bulanmış çarşaflar insanların hâlâ tutsak kaldığı odaların dışındaki kırık pencere camlarından sarkıyor. İçeriden gelen, büyüyen alevler arasındaki çığlıkları duyuyorum. Korkuyorum. Dumandan duvarı delip ge-çerek onlara yardım etmek istiyorum ama hareket edemiyorum. Gözlerim titreyen ellerime kaydığı an sebebin farkına varıyorum. Kibrit benim elimde.

Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atarken, aniden yatak-tan fırlıyorum.

Yine kâbus gördüm.Kâbuslar, cezaevi duvarlarının beni sardığı gece başla-

mış ve o günden beri peşimi bırakmamıştı.Çığlıkları duymamak için ellerimle kulaklarımı kapat-

tım.Bu sadece bir rüyaydı.Gerçek hayatta yaptığım şey ise masum insanlarla dolu

bir evi ateşe vermekten daha beterdi.

2. SİY

AH G

ÖKYÜ

Page 8: DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

10

Bir iblisi serbest bırakmıştım.Kaos’un Yaratıcısı Andras. Bir asırdan fazladır tutsak

olan iblis.Ta ki iki ay önce onu serbest bırakıp, annemi ve diğer

Lejyon üyelerini öldürmesine kadar. Takıntılı bir şekilde biriktirdiğim gazete kupürlerine bakacak olursak, o za-mandan beri muhtemelen çok daha fazla kişiyi öldürmüş-tü. Bazı günler, bu konuyu çok fazla düşünmezdim.

Ama bu, o günlerden biri değildi.

***Öğleden sonrayı kütüphanede makale, hava durumu

tabloları ve haritaları okuyarak geçirdim.Akşam yemeği vakti geldiğinde, artık tükenmiştim.Zar zor yürüyüp çamurlu avludan geçtiğim vakit, anne-

min öldüğü gece bana verdiği deri botlarım yağmurdan ıs-lanmaya başlamıştı. Yağmur ve Pennsylvania’nın kış iklimi yüzünden, zatürreye yakalanmak işten bile değildi. Fakat onun bana verdiği bir şeyi giymek risk almaya değerdi.

Üniforma etek ve yağmur çizmesi giyen diğer kızlar mayının üzerinden atlar gibi su birikintileri üzerinden se-kerek geçiyor, ben ise her birinin içine paldır küldür dalı-yordum. Shift anahtarını çevirdiğim geceden beri yağmur dinmemişti -Andras’ın kafesinin kilidini açan paranormal anahtar- ve gökyüzü aynı benim hissettiğim gibi darmada-ğın görünüyordu.

Nasıl olup da Shift’i, Andras’ı yok edebilecek bir silah sanmıştım?

O gecenin detayları hafızama kazınmıştı. Tıpkı peşimi bırakmayan kâbuslar gibi.

Page 9: DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

11

Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du-ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının diğer tarafında, parçaları birleştirmem için baskı yapıyorlardı. Aletin son parçasını yerleştirdiğimde, felç edici bir korku sarmıştı içimi.

Bu, on dokuz gün önceydi.Arkadaşlarımı göreli ya da Jared’in sesini duyalı on do-

kuz gün olmuştu.Hapishaneden kaçtığım sırada bacaklarımı keskin telle

keseli on dokuz gün olmuştu.Acilde doktor kesiklerime dikiş attığı sırada polis beni

sorgulayalı on dokuz gün olmuştu.Doktor işini bitirdiğinde özür diler bir tonda konuştu.

“Dikişler tamam, ama birkaç iz kalacak.”Kahkaha attığımı hatırlıyorum. Dikişin bırakacağı izler

o gecenin ruhumda bırakacağı derin yaranın yanında hiç-bir şeydi.

Saatler sonra, fırtına hastane odamın camını gümbür-dettiği sırada, kapının ardında sesler duydum. Konuşma-yı tam olarak anlayamamıştım ama duyduğum kadarı bile yeterliydi.

“-sosyal hizmetlerden. Kızınızın neden kaçtığına dair bir fikriniz var mı Bayan Waters?”

Kaçış; polise verdiğim ifadede böyle demiştim.“Waters değil, Diane Charles. Kennedy’nin annesi

öldü. Ben teyzesiyim.”“Yeğeniniz çoğunlukla tepkisiz Bayan Charles. Sizin

velayetinizde onu taburcu etmeden önce, ruhsal durumu-nu belirlemek için bazı psikiyatrik testler yapmalıyız.”

“Benim velayetimde mi?” dedi Diane Teyze. “Onun

Page 10: DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

12

yasal vasisi olmayı kabul ettiğimde, hiçbir belaya bulaş-mamış başarılı bir öğrenciydi. Ne tür işlere karıştı bilmi-yorum ama bu sorunları evime getirmesini istemiyorum. Ayrıca, tekrar kaçarsa ne olacak?”

“Endişenizi anlıyorum ancak tek akrabası sizsiniz-”“Ulaşabildiğiniz tek akrabası,” diye çıkıştı Diane Teyze.

“Babasına ulaşmayı denediniz mi?” Beni, on iki yıldır gör-mediğim bir adama postalamaya çalıştığı gerçeği, teyzemin beni hiç mi hiç istemediğini açıkça gösteriyordu.

Diane Teyze sesini alçaltarak, “Kennedy’nin annesiyle pek yakın değildik. Kız kardeşimin sorunları vardı. Belli ki kızına da aynı sorunlar geçmiş ve bunun için gerçekten üzgünüm. Ama sorunlu bir genç kızla uğraşacak durumda değilim.”

Başka zaman olsa, koridora fırlayıp anneme hakaret ettiği için teyzeme ağzının payını verirdim ama gerçek sebebin ne olduğunu bilmese de hakkımda söyledikleri doğruydu. Onunla yaşamama izin vermesi tam bir ölüm cezası olurdu.

“Tek başınıza uğraşmanıza gerek yok,” dedi sosyal hiz-metler görevlisi. “Risk teşkil eden gençler için tasarlanmış programlar var. Grup evleri, yatılı okullar...”

Ertesi sabah, Diane Teyze bir sürü aciz bahane sundu. “Senin için en iyisini istiyorum, hepsi bu Kennedy. Win-terhaven Akademisi çok güzel ve pahalı bir yer.” Cevabımı beklemeden konuşmaya devam etti. “Bacakların iyileşir iyileşmez okula başlayabileceğini söyledi doktor. Tüm iş-lemleri çoktan hallettim.”

Duvardaki televizyona baktım. Bir haber kanalında gol-den retriever ve labradoodle cinsi köpeklerin birbirlerini

Page 11: DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

13

parçaladığı videolar dönüyordu. Haber başlığı şöyleydi: BANLİYÖDE ORTAYA ÇIKAN KUDUZ SALGINI SONUCU İKİ ÇOCUK ÖLDÜ. Bu haber, Andras’ın ne-ler yapabileceği ya da ne kadar ileri gitmiş olabileceği ko-nusunda en ufak bir fikrim olmadığını hatırlatmıştı bana.

Teyzem nihayet o gece Boston’a döndüğünde, cevapları bulmaya başlamıştım.

Andras’ın özgür kaldığı ilk gün, Batı Virginia gök gü-rültülü fırtına ve şiddetli yağışa teslim olmuştu. Şimşekler penceremin dışındaki karanlığı yarıyor, sürekli elektrikle-rin gitmesi hemşirelerin koridorlarda telaşla koşuşturma-sına sebep oluyordu.

İkinci güne gelindiğinde, gökten düşen tek şey yağmur değildi. Batı Virginia ve Pennsylvania haber kanalları gök-ten kargaların düştüğü görüntüleri ekrana getiriyordu. Si-yah dolu yağışı gibiydi adeta.

Üçüncü gün, bilim uzmanları ölü kuşların hastalık taşıyıp taşımadığını test ederken, şiddet bir virüs gibi ya-yılmıştı çoktan. Cinayetler, hastane ve Shift anahtarını birleştirdiğim yer olan Batı Virginia Cezaevi’ne yalnızca birkaç kilometre uzaklıktaki Moundsville, Batı Virginia’da başladı. Yerel bir papaz ve eşinin cesetleri kiliselerinin çatı kirişinde sallanır halde bulundu, duvarlar Hanok’un Kita-bı’nın sayfalarıyla kaplanmıştı; emekli bir cezaevi müdürü elektrik verilerek öldürülmüştü, küvetteki bedeninin etra-fında yüzen bir tıraş makinesi vardı; ve bir teoloji profe-sörü de ofisinde bıçaklanmış olarak bulunmuş, kilitli ki-taplıktan düzinelerce kitap da çalınmıştı. Katillerin hiçbiri yakalanamamıştı.

Vahşetin başlangıç noktası burasıydı.

Page 12: DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

14

Ertesi gün, Morgantown, Batı Virginia yakınlarında, izci lideri, önce izcilerden birini ardından da kendini suda boğarak öldürmüştü. Pittsburgh’da, emekli bir itfaiyeci civardaki evlerin yarısını ateşe vermiş ve ardından yan-gınlardan birinin içine dalmıştı. Çıkan isyanlardan sonra, üç yüksek güvenlikli cezaevi kapatılmış ve müdürleri de öldürülmüştü. Bedenleri de nöbetçi kulelerinden sarkıtıl-mıştı.

Beşinci gün, kızlar ortadan kaybolmaya başladı. Son on dört gündür her gün bir kız kaybolmuştu: Alexa

Sears, Lauren Richman, Kelly Emerson, Rebecca Turner, Cameron Anders, Mary Williams, Sarah Edelman, Ju-lia Smith, Shannon O’Malley, Christine Redding, Karen York, Marie Dennings, Rachel Eames, Roxanne North. Fotoğrafik hafızama gerek bile kalmadan bu isimler çoktan zihnime kazınmıştı.

Altıncı gün, taburcu oldum. Yedinci gün ise, başhemşi-re, şu an üzerimde olan Winterhaven üniformasını verdi.

Hâlâ deli gibi kaşındırıyordu.Kemerli, geniş patikanın altında takılan Avamlar diye

bilinen kız grubunun arasından zar zor geçerek ilerledim. Noel’in ertesi günüydü. Gözü yaşlı birinci sınıf öğrencile-ri hâlâ birbirlerine sarılıp ağlıyordu, çünkü aileleri tatil için eve gelmelerine izin vermemişti.

Gözlerine kalem çekmiş bir grup kız iki sütunun ara-sındaki duvarın her iki tarafına da yayılmış, yarı içeride yarı yağmurun altında oturuyor ve sigara döndürüyorlar-dı. İlerideyse, ruj mafyasından kızlar, tuvaletlerin orada dedikodu yapıyor, etrafa kıskançlık ve sahte çilek kokusu yayıyorlardı.

Page 13: DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

15

Bu iğrenç kokudan kaçınarak ilerledim ve tuvaletin ka-pısını iterek açtım. Önümüzdeki iki haftalık kış tatili bo-yunca tüm bu tatsızlıklardan kaçınmak için, kütüphaneye giden başka bir yol bulmalıydım.

Aynanın karşısında durmuş ıslak kahverengi saçımı sı-karken, üniformamdan damlayan su yerdeki fayansa düşü-yordu. Asla şemsiye taşımazdım. Yağmur, hapishanedeki geceyi hatırlatırdı bana. Ve öldürülen aileleri, yakıp yıkılan evleri, boğulan izci çocukları ve kayıp kızları.

Unutmayı hak etmediğim şeyleri.Saçımı atkuyruğu yaptığım sırada aynadaki yansımamı

gördüm. Bana bakan bu kızı hayal meyal hatırlıyordum. Koyu renk gözlerim mavi-kara gölgelerde kaybolmuştu, yanık tenim de beyaz gömleğimin içinde solgun ve rengi atmış görünüyordu.

Geçtiğimiz birkaç hafta beni ciddi anlamda olumsuz etkilemişti. Çoğu gün yemek yemek bile aklıma gelmiyor-du. Kâbuslar yüzünden de sadece birkaç saat uyuyabiliyor-dum.

Zihnimde bir imge belirdi. Beyaz gecelikli kız. Karşı-laştığım ilk ruh ve ayrıca Jared ile Lukas kurtarmasa beni öldürecek olan kız.

Üstümdeki floresan ışık titreşmeye başladı.Burada değil.Donup kaldım. Elim boynumdaki gümüş kolyeye gitti

kendiliğinden. Eshu’nun Eli, Alara’nın bana verdiği koru-yucu sembol.

Ani bir pat sesiyle üzerimden kıvılcımlar yükseldi. Ba-şımı eğerek kendimi korumaya aldım, zihnimse odanın aklımdaki resimlerini tarıyordu. Silah olarak kullanabile-ceğim bir şey var mıydı burada?

Page 14: DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

16

Neyle karşı karşıya olduğunu bul.Tavana baktım. Kara duman ampullerden birinin içini

kaplamıştı.Patlak bir ampul. Paranormal bir saldırı değil.Andras’ı serbest bıraktığım geceden beri görmeyi bekli-

yordum ama hiçbir şey olmamıştı. Henüz.Bir ampul yüzünden ödümün koptuğunu görse Jared

ne düşünürdü, kim bilir. Düşüncelerim bir şekilde ona ulaşıyordu hep.

Şu an neredeydi? Güvende miydi?Ya başına bir şey geldiyse?Tanıdık bir düğümlenme hissi oldu yine boğazımda.O iyi. Öyle olmak zorunda. Hepsi iyi olmak zorunda.Jared, Lukas, Alara ve Priest hem kendi başlarının ça-

resine bakmayı biliyorlardı, hem de birbirlerinin. Onları en son hapishanede gördüğüm zamanın anısı uyandı zih-nimde.

Düşünmek sadece onları daha fazla özlemene sebep olur.

Yüzüme soğuk su serptim, anıları ve gözümdeki suyu silerken el yordamıyla kâğıt havlu aradım.

Bulanık bir yansımanın arkamdan geçtiğini gördüm ay-nada.

Geri dönüp, “Özür dilerim,” dedim, yaptığımdan utan-mış olarak. “Sizi görmedim.”

Arkama döndüğümde göz ucuyla odaya baktım. İçeri giren kişiyi aradım.

Kimse yoktu.

***

Page 15: DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

17

Jared, Lukas, Alara ve Priest ile birlikte kötü ruhlarla mücadele etmek, paranormal varlıkların her yerde ola-bileceğini öğretmişti bana. Winterhaven gibi asırlık bir kampüste sinirli bir ruhla karşılaşma ihtimali herkes için oldukça yüksekti. Fakat gördüğüm kâbuslar ve son birkaç aydaki deneyimlerime dayanarak bunun daha fazlası olabi-leceğini hissediyordum.

Aynada gördüğüm şey her ne ise muhtemelen geri ge-lecekti. Hazır olmalıydım ve üç öğün böğürtlenli gofret yemenin şampiyonların beslenme düzeni olmadığı kesin-di.

On dakika sonra sıraya girdim ve yapay turuncu renk-teki peynirli makarnadan bir kaşık alıp tabağıma koydum. Değişiklik olsun diye tarçınlı gofret alıp boş masa var mı diye etrafa bakındım. Yemekhane, Winterhaven hakkında nefret ettiğim her şeyin yuvasıydı; dedikodu, gruplar, ken-dine acıma hissi.

Gözleri sürmeli kızlardan ikisi yanlarına oturmam için bana işaret etti. Ama ben masanın karşı tarafındaki en uca oturdum. Onlara iyilik yaptığımın farkında değillerdi. Be-nimle yakın olmak tehlikeliydi ve geçmiş performanslarım bunun kanıtıydı.

Defterimi dondurulmuş eriştelerin yanına koyup çi-zimlere göz gezdirdim. Kâbuslarımı ağır çekimde izle-mek gibiydi bu. Priest’in kuyudan uzanan elleri, Alara’nın elektrikli sandalyeye bağlanmış hali, metal yataklarının ucunda sıraya dizilmiş düzinelerce zehirlenmiş çocuk. Bu çizimlerden sayfalarca vardı. Hepsi birbirinden rahatsız ediciydi.

Birkaç gece öncesine ait tamamlanmamış bir çizime

Page 16: DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

18

denk geldim. Uyuduğum sırada üzerimde süzülen bir figür, tıpkı kâbusumdaki gibi. Sayfaya eğildim, eksik bö-lümleri tamamlıyordum. Birkaç dakika sonra hatları or-taya çıkmaya başladı; vahşi gözler ve bir insan siluetinden fırlayan bir hayvanın uzun çenesi.

Andras.Kalemi sıkıca kavradım. Çizimdeki bir detayı atlamış-

tım, çizmeye cesaret edemediğim tek detay. Kâbusumda benimle konuşmuştu.

Senin için geliyorum. Tehditten daha çok bir yemin gibi gelmişti.“Bir çömez daha,” dedi sürmeli gözlülerden biri masa-

nın sonundan.Dümdüz sarı saçlı bir kız kapıda belirdi. Ürkek bir ge-

yik gibi içeriye göz gezdirdi. Küçük adımlarla ilerleme-ye başladı, yüzü hâlâ ağlamaktan şiş ve kırmızı haldeydi. Winterhaven hoş geldin kılavuzunu göğsüne sımsıkı bas-tırmıştı. Bu bakışı biliyordum. Muhtemelen ailesi onu daha bu sabah buraya getirmişti.

Winterhaven, doğu sahilindeki varlıklı ailelerin sorunlu kızları için son duraktı. Evden kaçanlardan bileklerini ke-senlere, hapçılardan parti kızlarına, Winterhaven hepsini kabul ediyordu, ben dahil.

Biraz belirsiz olsa da artık okulun sorumluluğundaydık. Birbirimizi öldürmediğimiz sürece, kapalı kapılar ardında ne tür sorunlara bulaştığımız öğretmenlerin umrunda bile değildi. Parti kızları partilemeye, bilek kesiciler bileklerini kesmeye devam ediyordu. Sadece kaçan kızlar kafayı ye-mişti, çünkü okul Pennsylvania’nın ormanlık alanlarından birinde, kuytuda bir yere gömülü gibiydi. Kaçacak hiçbir yer yoktu.

Page 17: DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

19

Fısıltılar saniyeler içerisinde odayı doldurdu.“Alkollü araba kullanmak için fazla genç.”“Kaçmak için fazla cesur görünmüyor.”“Bence kesin hapçı.”“Son kararın mı?”Konuşmaları duymazdan gelip çizimin geri kalanını

gölgelendirerek tamamladım. Kâbusumdaki görüntüler parça parça zihnimde belirmeye başladı - karanlıkta beni izleyen figür, gölgelerin arasından beliren hatları, felç edici korku.

Çok fazlaydı.Sayfayı koparıp yırtıp atma isteğimle savaşırken elim

titriyordu. Korkmaktan çok sıkılmıştım. Eziyet görmeden huzur içinde uykuya dalmak istiyordum sadece. Ve hep-sinin ötesinde, unutmak istiyordum. Ama kendime izin veremezdim.

“Burada oturan var mı?” Yeni gelen kız elinde tepsiyle karşımda titreyerek duruyordu. “Buraya oturmamın sa-kıncası var mı?” Priest’ten çok daha genç görünüyordu. Belki on dört.

Sürmeli kızlar kahkaha attı. Yanlarına oturma teklifleri-ni daha önce birkaç kez geri çevirmiştim. Yeni gelen kızın pek de talihli olmadığını düşünmüş olmalıydılar. Bu da yanımda oturmasına izin vermek için yeterli bir sebepti.

Karşımdaki boş sandalyeyi işaret ederek, “Akbabalar üşüşmeden otur,” dedim.

Kızın omuzları gevşedi. “Teşekkürler. Ben Maggie.”“Kennedy.” Tekrar çizmeye başladım, bana bulaşmama-

sını anlamasını umarak.“Çok güzel bir isim.”

Page 18: DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

20

“Pek sayılmaz.” Başımı kaldırmamıştım.Kaşığıyla tabağındaki turuncu makarnayla oynayarak

birkaç dakika sessizce durdu. Beni izlediğini hissetsem de gözlerimi sayfadan ayırmadım. Göz teması sohbet baş-latmaya teşvik ediciydi ve ne olursa olsun kaçındığım bir şeydi.

“Ee, neden buradasın? Özür-” Dudağını ısırdı. “Beni ilgilendirmez. Babam çok soru sorduğumu söyler hep.”

Babası kalpsiz bir alçaktı anlaşılan.Benimki gibi.“Kaçtım.” En azından polise ve Diane Teyze’ye anlattı-

ğım hikâye buydu. Neden diye sormasına fırsat vermeden konuyu ona getirdim. “Peki ya sen?”

Çatalını eriştelere daldırarak, “Beni buraya babam ge-tirdi,” dedi.

“Onu kızdıracak ne yaptın ki?”Yanaklarından bir damla yaş süzüldü. “Var oldum.”Kalemim durdu. Sesindeki öfkede acı vardı ve babamı

son gördüğüm zamanı hatırlatmıştı. Beş yaşındaki kızı olarak onun gidişini pencereden izlediğim zamanı.

Elbisesinin koluyla yüzünü silip defterime baktı. “Çok güzel... Ve biraz da ürkütücü. Bu işte gerçekten çok iyisin. Çizimlerinin bir gün bir galeride sergileneceğine hiç şüp-hem yok.”

Tanıdık bir acı kalbimi sıkıştırdı. Annem de hep böyle derdi.

“Bu ne?” diye sordu, eskizi incelemeye devam ederek.“Rüyamda gördüğüm bir şey.”Gözleri parladı. “Kâbus görmekten kurtulmanın en iyi

yolu birine anlatmaktır. Sonrasında aklın kötü rüyalarla savaşmayı bırakır ve kâbuslar da kaybolur gider.”

Page 19: DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

21

Benim kâbuslarımın bir yere gittiği yoktu.“Gerçek hayatta işler öyle yürümüyor.” Defterimi alıp

ayağa kalktım. Sandalyemin ayağı ahşap zemine sürtündü. “Her mücadeleyi kazanamazsın.”

Cevap beklemeden yanından uzaklaştım. Babası lüks bir yatılı okula getirdiği için zırlayan bir çocuğun bana moral konuşması yapması ihtiyacım olan son şeydi. An-nem ölmüştü ve öz babamı da senelerdir görmemiştim.

Günlerim korku, suçluluk, ölü kuşlar ve kayıp kızlarla doluydu.

Ve işler daha da kötüye gidecekti.

***Suçluluk duygusundan içim içimi yiyordu. Nihayet ye-

mek tepsimi bırakıp yeni kızın odasına doğru yol aldım. Bulmak kolay olmuştu. Mantar panosunda mesaj asılı ol-mayan tek kapı onunkiydi. Yeni yetme birini üzmüş oldu-ğumu hissettirmişti.

Gelirken yolda içimden prova ettiğim özrüme giriş yapmak için kapıyı çaldım. “Benim, Kennedy.”

Bir dakika sonra, kapının ardındaki sesleri duymaya ça-lışarak tekrar çaldım. Ya odada değildi ya da benimle ko-nuşmak istemiyordu.

Defterin baş sayfalarına, Lukas defteri bana verdikten hemen sonra çizdiğim eskizlere göz gezdirdim. Kâbusla-rımdaki rahatsız edici resimler yerine daha mutlu anları resmetmiş olduğumu gördüm; Priest’in gümüş rengi koli bandıyla paintball tabancalarını sarmasının tamamlanma-mış çizimi, Alara’nın bir şişe kutsal suyu alet kemerine

Page 20: DAMGASIZ · 11 Elimde Shift’in silindir kılıfı ve kucağımda dağınık halde du- ran disklerle hapishane zemininde otururken, Jared, Lukas, Alara ve Priest hücre kapısının

22

takması, Lukas’ın tetris oynaması, Jared’in nadiren gördü-ğümüz gülümsemesi. Her birinin özel yeteneği -eğitimini aldıkları uzmanlık alanları- dördünün birbirinden farklı olması gibi farklıydı. Ama yetenekleri birbirini tamamlı-yordu: Lukas ülkedeki bütün veritabanlarına erişip bu bil-giler sayesinde paranormal dalgalanmaların izini sürebili-yordu; Priest, Jared’in kolayca kullanabildiği ruh avı silah-larını yapabiliyordu; silahların işe yaramadığı durumlarda ise Alara koruyucu büyülerle onları koruyordu.

Hepsi birlikte Lejyon’du ve bir süreliğine ben de ken-dimi onlardan biri sanmıştım.

Eskizlerden biri diğerlerinden farklıydı, bir portreydi. Yırtıp panosuna astım ve yanına da bir not iliştirdim.

Çizimdeki askeri kargo pantolonla siyah postal giyen kız cesur ve kararlı görünüyordu - savaşmaya hazır biri gibi. Ben savaşı çoktan kaybetmiştim ama Maggie kendi-ninkini hâlâ kazanabilirdi.

Dakikalar sonra, kapımın önünde durup, o çizimdeki kız olmanın nasıl bir şey olduğunu hatırlamaya çalıştım. Ama beceremedim.

Lejyon ile birlikte, kötü ruhlarla yüzleşmiş, paranormal varlıkları yok etmiştim. Şimdiyse, yalnızdım ve kapımın ardında beni bekleyen şeyle yüzleşmeye bile cesaretim yoktu.