18
ULUSLARARASI BÜTÜN YÖNLERİYLE ÇORUM SEMPOZYUMU 28 - 30 NİSAN 2016 BİLDİRİLER KİTABI Editör Yrd. Doç. Dr. Zekeriya IŞIK Editör Yardımcıları Öğr. Gör. Ömer Faruk KARAKAŞ Öğr. Gör. Eyyüp Ensari ŞAHİN Öğr. Gör. Tuğba GÜLEN Düzenleyen Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2. Cilt Çorum, 2016

BİLDİRİLER KİTABIisamveri.org/pdfdrg/D250530/2016/2016_ISIKZ.pdfHitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2. Cilt Çorum, 2016 Uluslararas Bütün Yönleriyle Çorum

  • Upload
    others

  • View
    12

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: BİLDİRİLER KİTABIisamveri.org/pdfdrg/D250530/2016/2016_ISIKZ.pdfHitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2. Cilt Çorum, 2016 Uluslararas Bütün Yönleriyle Çorum

ULUSLARARASIBÜTÜN YÖNLERİYLE ÇORUM SEMPOZYUMU

28 - 30 NİSAN 2016

BİLDİRİLER KİTABI

Editör

Yrd. Doç. Dr. Zekeriya IŞIK

Editör Yardımcıları

Öğr. Gör. Ömer Faruk KARAKAŞ Öğr. Gör. Eyyüp Ensari ŞAHİN

Öğr. Gör. Tuğba GÜLEN

Düzenleyen

Hitit ÜniversitesiSosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu

2. Cilt

Çorum, 2016

Page 2: BİLDİRİLER KİTABIisamveri.org/pdfdrg/D250530/2016/2016_ISIKZ.pdfHitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2. Cilt Çorum, 2016 Uluslararas Bütün Yönleriyle Çorum

Uluslararası Bütün Yönleriyle Çorum Sempozyumu / 28 - 30 NİSAN 2016

285

BÜTÜN YÖNLERĠYLE ÇORUM SEMPOZYUMU OSMANLI DEVLET POLĠTĠKALARININ TAġRA TEKKE VE ZAVĠYELERĠ ÜZERĠNDEKĠ ETKĠLERĠ (II. MAHMUT DÖNEMĠ VE SONRASI): ÇORUM

ÖRNEĞĠ

Zekeriya IĢık1

1 Yrd. Doç. Dr., Hitit Üniv., Fen Edeb. Fak., Tarih Böl. Öğr. Üyesi

ÖZET

II. Mahmut‟tan itibaren Osmanlı modernleĢme süreci hızlanmıĢ hemen her alanda

reformlar yapılmaya kadim Osmanlı kurumları ya tümden ortadan kaldırılmıĢ ya da

yetkilerinin büyük bir kısmını yeni kurulan ihtisaslaĢmıĢ teĢkilatlara devredilmiĢtir. Dinî ve

geleneksel kurumların devlet ve toplum hayatındaki etki ve yetki alanlarının giderek

zayıflamasına yol açan bu modernleĢme-merkezileĢme ve sekülerleĢme süreci ulema ve

meĢâyihin konumunu büyük oranda değiĢtirmiĢtir. ModernleĢmenin dayanılmaz baskıları,

daha basit, herkes tarafından anlaĢılabilir ve kolayca yaĢanabilir bir din ile onun kültürü

etrafında toplanmıĢ Osmanlı Müslüman milleti oluĢturma gayeleri doğrultusunda özellikle

tasavvufi çevrelere karĢı bir takım baĢkalaĢtırma ve gözden çıkarma politikalarını da

beraberinde getirmiĢtir. Bu süreç Merkezi Tekke uygulaması, Meclis-i MeĢâyih‟in kurulması,

Ģeyhlerin imtihana tabi tutulması, yazdıkları eserlerin kontrole tabi tutulmaları ve nihayet

Vakfiye Nezareti‟nin kurulması ile vakıf gelirlerine el konulması gibi bir dizi merkeziyetçi

müdahaleler Ģeklinde yaĢanmıĢtır. Bu bildiride söz konusu politikaların, taĢradaki tekke ve

zaviyeler üzerindeki yansımaları Çorum örneğinden yola çıkılarak izah edilmeye çalıĢılmıĢtır.

Anahtar Kelimler: Osmanlı, Tekke, Tarikat, Çorum, ModernleĢme.

THE IMPACT OF OTTOMAN’S STATE POLICIES ON THE PROVINCIAL DERVISH LODGES AND ZAWIYAHS (PERIOD OF MAHMUT THE SECOND AND

AFTER) : ÇORUM EXAMPLE

ABSTRACT

Starting from the period of Mahmut the Second, the modernization process of the Ottoman Empire was

accelerated and reforms were started to be implemented in almost all of the social structures and ancient

Ottoman institutions have either entirely removed or the major part of their authorities were transferred the

Page 3: BİLDİRİLER KİTABIisamveri.org/pdfdrg/D250530/2016/2016_ISIKZ.pdfHitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2. Cilt Çorum, 2016 Uluslararas Bütün Yönleriyle Çorum

Uluslararası Bütün Yönleriyle Çorum Sempozyumu / 28 - 30 NİSAN 2016

286

newly established specialized organizations. This modernization, centralization and secularization process which

has led to the weakening of the religious and traditional institutions on the governmental and social lives have

substantially changed the position of the ulema and Islamic institutions within the Ottoman empire. The

unbearable pressures of modernization has inevitably brought with itself the former social layout which sought

for creation of a simpler and a easily understandable religious order for everyone and in line with the efforts to

create an Ottoman Islamic state has brought with it the policies of alienation, marginalization and disposing of

the Sufi institutions. This process was experienced a series of centralization and state intervention to the religious

institutions including the implementation of the centralized tekkes (Dervish Lodge), the establishment of a

MeĢayih Assembly, the Sheiks were started to be subject to examinations, the books which they wrote were

started to be controlled and finally the establishment of a foundation ministry. In this paper, the impacts of the

above mentioned policies on the dervish lodges and zawiyahs in distant provinces are reviewed by starting from

the Çorum Example.

Key Words: Ottoman, Tekke, Cult, Çorum, Modernization

GĠRĠġ

ModernleĢme hemen bütün toplumlarda olduğu gibi Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda da

rasyonelleĢmenin gereği olarak birisi gelenek ile olan güçlü bağları zayıflatmak ya da tümden

koparmak ikincisi ise din ve dinin bütün içtimai hayat üzerindeki etkilerini en aza indirmek

noktasında güçlü bir etki yaratmıĢtır (Çapçıoğlu, 2011: 237; TaĢğın, 2013: 10).

ModernleĢmenin karĢı konulamaz baskısı sonucu hemen her alanda olduğu gibi din

anlayıĢında da bir tekelleĢme ve aynılaĢma meydana gelmiĢtir (IĢık, 2015a: 125). Seküler

anlamda yeniden inĢa edilen devlet ve toplum nizamında, din ve dinî müesseselerin ihtiva ede

geldikleri anlam ve mahiyetleri de önemli değiĢikliklere uğramıĢ bu yeni düzende din hâkim

rolünden rasyonel ve laik anlayıĢla inĢa edilen kurum ve kurallara hisse vermek durumunda

kalmıĢtır (IĢık, 2015a: 238). Osmanlı modernleĢmesi sürecinde Müslüman kesimler arasında

görülen çok farklı dinî, mezhebi ve tasavvufî yorum, resmi Ġslam dairesi çatısı altında

toplanarak, bir birine yaklaĢtırılmak suretiyle din ve kültür alanında bir aynılaĢma böylece de

bir Osmanlı Müslüman milleti oluĢturulmaya çalıĢılmıĢtır.

Devlet bu gayesine ulaĢmak için zaman zaman BektâĢiliğin tasfiyesi,1 NakĢi Halidîlerin

sürgünü 2 ve resmi Ġslam‟a doğrudan muhalefeti görünen Ģeyhlerin cezalandırılmasında 3

1 BektaĢi Tarikatının tasfiye yöntemleri ve süreçleri hakkında bkz. (IĢık, 2015a; 191-221). BektâĢi ve KızılbaĢ çevrelerin fiili müdahalelerden baĢka uzun vadeli eğitim ve kültür politikaları yoluyla da tasfiye edilmeleri üzerine yapılan bir çalıĢma için bkz. (IĢık, 2015b: 31-53). 2 Bu konuda bkz. (IĢık, 2015a: 236-248). 3 Nitekim Göksu‟nun içeri taraflarında ġeyhlik iddiasıyla halkı sapkınlığa sürükleyen Mustafa‟nın sürgün edilmesi bu türden bir hadisedir (BOA. Ġ..MVL. Nr. 190/5733, 12 M 1267/ 17 Kasım 1850); Benzer bir Ģekilde

Page 4: BİLDİRİLER KİTABIisamveri.org/pdfdrg/D250530/2016/2016_ISIKZ.pdfHitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2. Cilt Çorum, 2016 Uluslararas Bütün Yönleriyle Çorum

Uluslararası Bütün Yönleriyle Çorum Sempozyumu / 28 - 30 NİSAN 2016

287

newly established specialized organizations. This modernization, centralization and secularization process which

has led to the weakening of the religious and traditional institutions on the governmental and social lives have

substantially changed the position of the ulema and Islamic institutions within the Ottoman empire. The

unbearable pressures of modernization has inevitably brought with itself the former social layout which sought

for creation of a simpler and a easily understandable religious order for everyone and in line with the efforts to

create an Ottoman Islamic state has brought with it the policies of alienation, marginalization and disposing of

the Sufi institutions. This process was experienced a series of centralization and state intervention to the religious

institutions including the implementation of the centralized tekkes (Dervish Lodge), the establishment of a

MeĢayih Assembly, the Sheiks were started to be subject to examinations, the books which they wrote were

started to be controlled and finally the establishment of a foundation ministry. In this paper, the impacts of the

above mentioned policies on the dervish lodges and zawiyahs in distant provinces are reviewed by starting from

the Çorum Example.

Key Words: Ottoman, Tekke, Cult, Çorum, Modernization

GĠRĠġ

ModernleĢme hemen bütün toplumlarda olduğu gibi Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda da

rasyonelleĢmenin gereği olarak birisi gelenek ile olan güçlü bağları zayıflatmak ya da tümden

koparmak ikincisi ise din ve dinin bütün içtimai hayat üzerindeki etkilerini en aza indirmek

noktasında güçlü bir etki yaratmıĢtır (Çapçıoğlu, 2011: 237; TaĢğın, 2013: 10).

ModernleĢmenin karĢı konulamaz baskısı sonucu hemen her alanda olduğu gibi din

anlayıĢında da bir tekelleĢme ve aynılaĢma meydana gelmiĢtir (IĢık, 2015a: 125). Seküler

anlamda yeniden inĢa edilen devlet ve toplum nizamında, din ve dinî müesseselerin ihtiva ede

geldikleri anlam ve mahiyetleri de önemli değiĢikliklere uğramıĢ bu yeni düzende din hâkim

rolünden rasyonel ve laik anlayıĢla inĢa edilen kurum ve kurallara hisse vermek durumunda

kalmıĢtır (IĢık, 2015a: 238). Osmanlı modernleĢmesi sürecinde Müslüman kesimler arasında

görülen çok farklı dinî, mezhebi ve tasavvufî yorum, resmi Ġslam dairesi çatısı altında

toplanarak, bir birine yaklaĢtırılmak suretiyle din ve kültür alanında bir aynılaĢma böylece de

bir Osmanlı Müslüman milleti oluĢturulmaya çalıĢılmıĢtır.

Devlet bu gayesine ulaĢmak için zaman zaman BektâĢiliğin tasfiyesi,1 NakĢi Halidîlerin

sürgünü 2 ve resmi Ġslam‟a doğrudan muhalefeti görünen Ģeyhlerin cezalandırılmasında 3

1 BektaĢi Tarikatının tasfiye yöntemleri ve süreçleri hakkında bkz. (IĢık, 2015a; 191-221). BektâĢi ve KızılbaĢ çevrelerin fiili müdahalelerden baĢka uzun vadeli eğitim ve kültür politikaları yoluyla da tasfiye edilmeleri üzerine yapılan bir çalıĢma için bkz. (IĢık, 2015b: 31-53). 2 Bu konuda bkz. (IĢık, 2015a: 236-248). 3 Nitekim Göksu‟nun içeri taraflarında ġeyhlik iddiasıyla halkı sapkınlığa sürükleyen Mustafa‟nın sürgün edilmesi bu türden bir hadisedir (BOA. Ġ..MVL. Nr. 190/5733, 12 M 1267/ 17 Kasım 1850); Benzer bir Ģekilde

olduğu gibi operasyonel yöntemlere baĢvurmuĢtur. Bazen de uzun soluklu idari, sosyal,

ekonomik, eğitim ve kültür politikalarını iĢe koĢmak suretiyle gerek ġii, Rafızi, KızılbaĢ ve

son tahlilde onlarla aynı kefeye konulan BektâĢi çevreleri ve gerekse bütün bir tasavvufî alanı

resmi Ġslam pentonu içerisine çekmek istemiĢtir. ĠĢte bu bildiri söz konusu politikaların

taĢraya yansımalarını Çorum örneği üzerinden yola çıkarak izah etmek amacıyla

hazırlanmıĢtır.

1. MODERNLEġME POLĠTĠKALARININ TEKKE VE ZAVĠYELER

ÜZERĠNDEKĠ YANSIMALARI

II. Mahmut döneminden itibaren devlet, bir taraftan reformlar aracılığıyla hızla geleneksel

kurumları tasfiye ederken diğer taraftan da yerlerine her biri alanında ihtisaslaĢmıĢ yeni

kurumlar ve kurullar inĢa etme çabasındaydı. Bu aynı zamanda reformun önünde bir engel

olarak görülen ve gelenek ile de özdeĢleĢmiĢ olan din ile dinî müesseselerin yani Ġlmiye

sınıfının etkinlik alanını daraltması anlamına gelmekteydi (IĢık, 2015: 139-140; Kara, 2005:

565). MeĢâyihin durumunun ise daha tehlikeli bir durum arz ettiği hem BektâĢîliğin tasfiyesi

sürecinde hem de Sünni geleneğin içinde olmasına rağmen Halidîlerle yaĢanan çatıĢmada

anlaĢılmıĢtı. Zira özerk yapıları, özgün ontolojik, epistemolojik inanç ve zihin dünyaları,

kendilerine has sosyo-ekonomik algılarıyla tarikatlar hem modernleĢmenin hem de ortak bir

Osmanlı milleti oluĢturma düĢüncesinin önünde ciddi bir engel olarak görülüyorlardı (IĢık,

2015a: 136). Zira tarikatların geleceğe dönük herkesin anlayabileceği ölçüde basit, tek tip,

sade bir din öngören kültürel ve zihinsel projeleri olan böylesi bir siyasi anlayıĢ karĢısında

problem olarak görülmeleri kaçınılmazdı (Kara, 2005: 564-566).

ModernleĢme-merkezileĢme-tekelleĢme ile iç içe yaĢanan Osmanlı değiĢim ve

dönüĢümünün önündeki bütün engeller ya pasifize edilmeye ya da kökten tasfiye edilmeye

baĢlanmıĢtı. Tasavvufî çevrelere dayatılan Ģey ise ya modernleĢme ve kapitalleĢme sürecine

kendi kadim geleneklerinden tavizler vererek adapte olmaları ya da kaçınılmaz son olan

tasfiyeyi kabullenmeleri Ģeklindeydi.4 Gerek toplum gerekse dinî çevrelerin söz konusu bu

değiĢim taleplerini peĢinen kabullenmedikleri hem uygulamada yaĢanan problemlerden hem

Ġdare-i meĢruta aleyhinde sözler söyleyarek alenen muhalefeti ortaya çıkan Gümülcineli ġeyh Abdülkadir Efendi‟nin üç sene müddetle sürgün edilmesi istenmektedir (BOA. Ġ. HB. Nr. 34/1328, 10 Ca 1328/ 20 Mayıs 1910; BOA. DH. MKT. Nr. 226/39, 13 L 1311/ 19 Nisan 1894); BaĢka bir hadisede ise devlet aleyhinde caniyane harekette bulunacakları haber alınanlardan Süleymaniyeli ġeyh Ahmed‟in idama bedel müebbet kalebend edilmek üzere Kıbrıs/Magosa‟ya gönderilmesi ve firarına meydan verilmemesi için gerekli önlemlerin alınması emredilmiĢtir. Bkz. (BOA. C. ZB. Nr. 47/2316, 29 Z 1282/ 15 Mayıs 1866). 4 Kadim tarikat geleneğini farklı yöntemlerle tasfiye edilmesi hakkında bkz. (IĢık, 2015a: 248-354).

Page 5: BİLDİRİLER KİTABIisamveri.org/pdfdrg/D250530/2016/2016_ISIKZ.pdfHitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2. Cilt Çorum, 2016 Uluslararas Bütün Yönleriyle Çorum

Uluslararası Bütün Yönleriyle Çorum Sempozyumu / 28 - 30 NİSAN 2016

288

de söz konusu çevrelerden gelen tepkilerden anlaĢılmaktaydı. Nitekim bir emirde Tanzimat

döneminin merkeziyetçiliği ön gören reformlarına rağmen taĢrada bulunan siyasi, idari,

askeri, adli yönetici ve kolluk kuvvetlerinin dönemin çalkantılı ve sıkıntılı konjonktürel

yapısından da yararlanarak bir takım baĢına buyruk tutum ve davranıĢlar sergilediklerine

iĢaret edilmekteydi. Yine aynı ortamdan yararlanılarak çıkartılan kanunsuz eylemlerin önüne

geçilemediğini belirten bu emirname dönemin ruhunu yansıtması açısından önemli bilgiler

ihtiva etmektedir. Söz konusu emirname, PadiĢahın emri gereği hangi din ve millete mensup

olursa olsun halka baskıcı bir yönetim tarzına gidilmemesi, can, mal ve ırz güvenliklerinin

sağlanarak kanunda belirtilen vergilerin dıĢında fazla tahsilat yapılmaması ve bölgesel refahın

artması için sebepsiz yere bir yerden baĢka bir yere gidiĢ-geliĢlerin engellenmesi (men-i

mürur) gibi hususları ihtiva etmekteydi (ÇġS.d. 1, h. 275, TAD, 2008: 146, 1261).5

Bu süreçte ġeyh Merkezli bir yapıya haiz olan tarikatların özerk ve özgün dünyalarına ilk

ciddi müdahale teĢkilatın merkezine Ģeyhlik müessesesine yapılmıĢtır. Merkezî Tekke

Uygulaması ile devletin atadığı, muhatap kabul ettiği bir Ģeyh aynı ekolden diğer bütün tekke

ve zaviyelerin Ģeyhlerinin atandığı merkezi bir konuma yükseltilmiĢtir. 6 Bu uygulamada

devletle ideolojik ve ontolojik muhalefeti olan çevreleri kontrol altına almak, giderek bozulma

eğilimi gösteren tekkelerde yetkin Ģeyhleri iĢe koĢmak gibi amaçların hedeflendiği iĢe sorunlu

görülen tarikatlardan baĢlanmasından anlaĢılmaktadır.7 Bu uygulamanın bir adım ötesi ise

5 Söz konusu emrin konu gereği kayda değer kısımları Ģöyledir: “…Ba‟zı mahalde “gasb-ı emvâl ve hetk-i ırz ü namus ve bi-gayr-ı Hakk tecrim ve tekdîr ve husûsan tahrîb-i memleketin… rüĢvet mâdde-i kerihesine cür‟et… mahâkim-i Ģer‟iyyede kemâliyle icrâ-yı hakkaniyyet ve ale‟l-husus istimâ‟-ı Ģûrda sarf-ı dikkat olunmayıp hilâf-ı emr-i ilahî ve münâfi-i rızâ-yı pâdiĢâhi hâlat-ı nâ-marzıyye vuku‟unu vesâ‟ir türlü mu‟amele-i gadriyye ve zulmiyye ve usûl-i atika üzre murûr ü ubûr edenler taraflarından ahâlî ve fukaradan yem ve yiyecek talebiyle ta‟addiyât-i nâ-lâyıka vuku‟ bulduğu ve rüsûmât-ı gümrük sâ‟ire rnîriyye tahsiline me‟mur olanlar taraflarından ta‟rife ve nizamın hilafı olarak ziyâde Ģey alınıp mahsul ve tüccar haklarında cevr ü i‟tisaf zuhur ettiği ve Ģayed bazı mahalde cizye-dârlar taraflarından hilâf-ı Ģer‟-i Ģerîf-i re‟âya hakkında ta‟addiyât vukû‟a geldiği ve a‟Ģar ihalesinden dolayı vechen mine‟l-vücuh müslim ve re‟aya haklarında gerek me‟mur taraflarından ve gerek der-uhdecileri câniblerinden mu‟amelat-ı gadriyye vuku‟ bulduğu ve ba‟zı yerlerde bulunan müdirler emlâkim zer‟-i idarede ahalî ve re‟ayayı parasız ve pulsuz meccanen ve yahud pek az ücret verip, cebren çalıĢtırmakda oldukları ve ağnâm sayıcıları tarafından mugâyir-i emr-i âlî mu‟âmele-i gadriyye vukû‟a getirilmek idüğü ve‟l-hâsıl kazalar müdirleri metropolidan ve KocabaĢılar taraflarından dahi bu misüllü ta‟addiyat olunduğu vâkıamıdır…” (ÇġS.d. 1, h. 275, TAD, 2008: 146, 1261); Çorum Belediyesi Kent ArĢivi, Çorum ġeriye Sicilleri, Türk ArĢivciler Derneği, 2008, kaynağından alınan bilgilerin künyesi, metin içerisinde ÇġS.d. , h., TAD, 2008: s., tarih Ģeklinde kısaltılarak verilmiĢtir. 6 Merkezî tekke uygulamasından bil hassa vakıf-tekkelerin yaygınlaĢmasıyla birlikte, sosyo-ekonomik açıdan da önemli hale gelen tekke Ģeyhi olabilmek meselesinin yarattığı hem tarikat hem de Ģeyh ailesi içerisindeki problemleri halletmesi beklenmiĢtir. Devlet aynı zamanda da dönemin Ģartları gereği çok istediği her tarikatı bir tekkeden sevk ve idare etmek suretiyle hem onları ıslah etmek hem de kontrol altında tutmak istemiĢtir (IĢık, 2015: 251-252) 7 Mesela bu yapılanmaya ilkkez BektaĢî tekkelerine çeki düzen vermek için gidilmesi, ardından benzer problemlerin yaĢandığı Sa‟dilikle devam edilmesi bu durumu açıkça göstermektedir (BOA.. C. EV. Nr. 468/23695, 29 M 1156/ 25 Mart 1743; Gündüz, 1989: 193; C. EV. 238/11874, 29 C 1227/ 10 Temmuz 1812). Merkezi tekke uygulamasının söz konusu olmadığında da devletin taĢrada bile Ģeyh atamalarına müdahil olduğu

Page 6: BİLDİRİLER KİTABIisamveri.org/pdfdrg/D250530/2016/2016_ISIKZ.pdfHitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2. Cilt Çorum, 2016 Uluslararas Bütün Yönleriyle Çorum

Uluslararası Bütün Yönleriyle Çorum Sempozyumu / 28 - 30 NİSAN 2016

289

de söz konusu çevrelerden gelen tepkilerden anlaĢılmaktaydı. Nitekim bir emirde Tanzimat

döneminin merkeziyetçiliği ön gören reformlarına rağmen taĢrada bulunan siyasi, idari,

askeri, adli yönetici ve kolluk kuvvetlerinin dönemin çalkantılı ve sıkıntılı konjonktürel

yapısından da yararlanarak bir takım baĢına buyruk tutum ve davranıĢlar sergilediklerine

iĢaret edilmekteydi. Yine aynı ortamdan yararlanılarak çıkartılan kanunsuz eylemlerin önüne

geçilemediğini belirten bu emirname dönemin ruhunu yansıtması açısından önemli bilgiler

ihtiva etmektedir. Söz konusu emirname, PadiĢahın emri gereği hangi din ve millete mensup

olursa olsun halka baskıcı bir yönetim tarzına gidilmemesi, can, mal ve ırz güvenliklerinin

sağlanarak kanunda belirtilen vergilerin dıĢında fazla tahsilat yapılmaması ve bölgesel refahın

artması için sebepsiz yere bir yerden baĢka bir yere gidiĢ-geliĢlerin engellenmesi (men-i

mürur) gibi hususları ihtiva etmekteydi (ÇġS.d. 1, h. 275, TAD, 2008: 146, 1261).5

Bu süreçte ġeyh Merkezli bir yapıya haiz olan tarikatların özerk ve özgün dünyalarına ilk

ciddi müdahale teĢkilatın merkezine Ģeyhlik müessesesine yapılmıĢtır. Merkezî Tekke

Uygulaması ile devletin atadığı, muhatap kabul ettiği bir Ģeyh aynı ekolden diğer bütün tekke

ve zaviyelerin Ģeyhlerinin atandığı merkezi bir konuma yükseltilmiĢtir. 6 Bu uygulamada

devletle ideolojik ve ontolojik muhalefeti olan çevreleri kontrol altına almak, giderek bozulma

eğilimi gösteren tekkelerde yetkin Ģeyhleri iĢe koĢmak gibi amaçların hedeflendiği iĢe sorunlu

görülen tarikatlardan baĢlanmasından anlaĢılmaktadır.7 Bu uygulamanın bir adım ötesi ise

5 Söz konusu emrin konu gereği kayda değer kısımları Ģöyledir: “…Ba‟zı mahalde “gasb-ı emvâl ve hetk-i ırz ü namus ve bi-gayr-ı Hakk tecrim ve tekdîr ve husûsan tahrîb-i memleketin… rüĢvet mâdde-i kerihesine cür‟et… mahâkim-i Ģer‟iyyede kemâliyle icrâ-yı hakkaniyyet ve ale‟l-husus istimâ‟-ı Ģûrda sarf-ı dikkat olunmayıp hilâf-ı emr-i ilahî ve münâfi-i rızâ-yı pâdiĢâhi hâlat-ı nâ-marzıyye vuku‟unu vesâ‟ir türlü mu‟amele-i gadriyye ve zulmiyye ve usûl-i atika üzre murûr ü ubûr edenler taraflarından ahâlî ve fukaradan yem ve yiyecek talebiyle ta‟addiyât-i nâ-lâyıka vuku‟ bulduğu ve rüsûmât-ı gümrük sâ‟ire rnîriyye tahsiline me‟mur olanlar taraflarından ta‟rife ve nizamın hilafı olarak ziyâde Ģey alınıp mahsul ve tüccar haklarında cevr ü i‟tisaf zuhur ettiği ve Ģayed bazı mahalde cizye-dârlar taraflarından hilâf-ı Ģer‟-i Ģerîf-i re‟âya hakkında ta‟addiyât vukû‟a geldiği ve a‟Ģar ihalesinden dolayı vechen mine‟l-vücuh müslim ve re‟aya haklarında gerek me‟mur taraflarından ve gerek der-uhdecileri câniblerinden mu‟amelat-ı gadriyye vuku‟ bulduğu ve ba‟zı yerlerde bulunan müdirler emlâkim zer‟-i idarede ahalî ve re‟ayayı parasız ve pulsuz meccanen ve yahud pek az ücret verip, cebren çalıĢtırmakda oldukları ve ağnâm sayıcıları tarafından mugâyir-i emr-i âlî mu‟âmele-i gadriyye vukû‟a getirilmek idüğü ve‟l-hâsıl kazalar müdirleri metropolidan ve KocabaĢılar taraflarından dahi bu misüllü ta‟addiyat olunduğu vâkıamıdır…” (ÇġS.d. 1, h. 275, TAD, 2008: 146, 1261); Çorum Belediyesi Kent ArĢivi, Çorum ġeriye Sicilleri, Türk ArĢivciler Derneği, 2008, kaynağından alınan bilgilerin künyesi, metin içerisinde ÇġS.d. , h., TAD, 2008: s., tarih Ģeklinde kısaltılarak verilmiĢtir. 6 Merkezî tekke uygulamasından bil hassa vakıf-tekkelerin yaygınlaĢmasıyla birlikte, sosyo-ekonomik açıdan da önemli hale gelen tekke Ģeyhi olabilmek meselesinin yarattığı hem tarikat hem de Ģeyh ailesi içerisindeki problemleri halletmesi beklenmiĢtir. Devlet aynı zamanda da dönemin Ģartları gereği çok istediği her tarikatı bir tekkeden sevk ve idare etmek suretiyle hem onları ıslah etmek hem de kontrol altında tutmak istemiĢtir (IĢık, 2015: 251-252) 7 Mesela bu yapılanmaya ilkkez BektaĢî tekkelerine çeki düzen vermek için gidilmesi, ardından benzer problemlerin yaĢandığı Sa‟dilikle devam edilmesi bu durumu açıkça göstermektedir (BOA.. C. EV. Nr. 468/23695, 29 M 1156/ 25 Mart 1743; Gündüz, 1989: 193; C. EV. 238/11874, 29 C 1227/ 10 Temmuz 1812). Merkezi tekke uygulamasının söz konusu olmadığında da devletin taĢrada bile Ģeyh atamalarına müdahil olduğu

Meclis-i MeĢâyih8 olmuĢ devletin dayatmacı tutumu ile tarikatlar arasına yine meĢâyihten

seçilmiĢ bir kurul aracı ve yumuĢatıcı bir form olarak ihdas edilmiĢtir.9 Meclisin, meĢihat

dairesine bağlı olması ise yoruma gerek bırakmayacak bir Ģekilde devlet otoritesine iĢaret

etmektedir. Meclis-i MeĢâyih‟in kurulması her ne kadar bozulan tekkelerin ıslahı, tarikatın

tashihi gibi amaçlarla izah edilmiĢse de, tekkelerin dönüĢtürülmesi ve sayılarının

sınırlandırılması gibi resmi politikaların uygulanmasını kolaylaĢtırmak gibi bir amacın daha

olduğu anlaĢılmaktadır (ġimĢek, 2006: 7; Yurdakul, 2008: 213).10

Devletin özellikle maddi güç ve kudreti olmayan zayıf bazı tekke ve zaviyeleri, gözden

çıkartarak onların mülklerinde modern kurumların kurulması gibi bir yolu seçtiği ya da

arazilerini mirîleĢtirdiği, mukatalaĢtırdığı görülmektedir (IĢık, 2015a: 295-296). Nitekim

EskiĢehir‟de bulunan Seyyid Gazi Tekkesi‟nin medreseye çevrilmesi (BOA. C. MF.

184/9179, Nr. 29 Z 1242/ 24 Temmuz 1827),11 MaraĢ sancağındaki on beĢ adet zaviyenin

aĢardan ibaret olan tahsisatının yine MaraĢ‟taki Divanlı ve KeĢfi Efendi Camileriyle diğer

camilere tahsis edildiğinin kaydedilmesi (BOA. Ġ. EV. 57/1331-L-7, 27 L 1331/ 29 Eylül

1913) bu durumu açıkça göstermektedir. Çorum da ise Korkmaz‟ın aktardığı bir hadiseye

göre 1754 yılında Çorum Mevlevihane‟si harap olunca Fatma Hatun tarafından bir medrese

inĢa edilmiĢtir. 11 Ocak 1863‟te bu arsanın ortasında medrese binasından hariç bir Ģekilde

bulunan eski Mevlevihane‟nin türbe ve iki odadan müteĢekkil zaviyesi Mevlevi postniĢini es-

Seyyit Ömer Feyzi tarafından alınmak istenmiĢtir. Ancak devlet, yapılan incelemeler

görülmektedir. Mesela, Çorum kazasında Hacıbeyağacı karyesinde ġeyh Hamza Türbe ve Zaviyesi meĢihati için berat verilmesi talebi için bkz. (BOA. C.EV. 512/25897, 29 R 1234). 8 Devlet, Meclis-i MeĢâyih (1866) aracılığıyla tekkeleri hem bir merkezi kurul tarafından yönlendirimeyi hem de reformlar yoluyla geleneksel tarikatı tasfiye etmeyi amaçlamaktaydı. Bu kurum bir yerde devlete kendi öngördüğü dini ve ideolojik unsurlar doğrultusunda yeni bir tarikat anlayıĢını inĢa etme imkânı da sunmuĢ oluyordu (IĢık, 2015a: 258; Kara, 1999: 248). 9 Meclis-i MeĢâyıh, Yenikapı Mevlevihânesi Ģeyhi Osman Selahaddin Dede‟nin (ö. 1304/1886) baĢkanlığında, farklı tarikatlardan olan beĢ üyeden oluĢturulmuĢtur. Bunlar, Sa‟diye tarikatından Ataullah Efendi, Kadirîhâne potniĢini ġerafeddin Efendi, Sünbüliye Tarîkinden Muhammed Nureddin Efendi (1298/ 1880), Halvetîye‟den Nasuhî Dergâhı Ģeyhi Muhyiddin Efendi (1315/1897) ve NakĢbendî-Murad Molla Dergâhı Ģeyhi Ârif Efendi‟dir. Meclisin aza sayısı 1870 yılında altıya çıkarılmıĢ ve Rıfâiyye tarikatından da bir temsilci alınmıĢtır (Kara, 1999: 245-255; Özer, 2007: 128; Gündüz, 1989: 205-206). 10 1867 Tevcihat Nizamnâmesi‟nin merkezî Ģeyh ataması kararına tarikat çevrelerinden güçlü itirazlar gelmiĢ ve Ģeyh atamalarının bu nizamnâmeden çıkarılması istenmiĢtir. Çünkü bu durum hem Ģeyh atamalarını hem de yeni kurulacak olan tekkelerin kurulamaması yönünde ciddi sorunlar arz ediyordu. Bir sürü Ģeyhin bu iĢe evini tekkeye çevirerek baĢladığı ortadaydı (Yurdakul, 2008: 213). Yani devletin hem Ģeriata uygun Ģeyh atamak hem de mevcut tekke sayısını sabitlemek gibi bir taĢla iki kuĢ vurmak amacında olduğu açıkça ortadaydı (IĢık, 2015a: 258). 11 15 Ca 1290 tarihli bir belgede Ruscuk‟ta Serhat Baba Tekkesi gelirlerinin zaptına medrese ittihazına dair kayıt için bkz. (BOA. Ġ. DH. Nr. 669/46618); Preveze‟de evkaf-ı Münderiseden Ömer PaĢa Tekkesine ait iĢgal edilmiĢ yerlerin ibtidai mektepleri masraflarına karĢılık olarak Maarif Nezaretin tarafından zapt edildiğini gösteren bir baĢka belge için bkz. (BOA. MF. MKT. Nr. 812/67); Haleb‟de ise Baba Bayram Tekkesi‟nin idaresi için vakfedilen araziye, Maliyenin el koymak istediğine dair vesika için bkz. (BOA. Y. PRK. EV. 1/80, 6 M 1308; BOA. DH. MKT. Nr. 2018/2, 15 R 1310/ 6 Kasım 1892).

Page 7: BİLDİRİLER KİTABIisamveri.org/pdfdrg/D250530/2016/2016_ISIKZ.pdfHitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2. Cilt Çorum, 2016 Uluslararas Bütün Yönleriyle Çorum

Uluslararası Bütün Yönleriyle Çorum Sempozyumu / 28 - 30 NİSAN 2016

290

sonucunda medreseye dokunulmamak Ģartıyla baĢka bir deyiĢle resmi Ġslam‟ın önceliğini

vurgulamak ve muhafazasını garanti altına almak suretiyle talebi kabul etmiĢtir (Korkmaz,

2003: 118; BOA. A. MKT. DV. Nr. 101/37, 7 Ra 1273/ 5 Kasım 1856).

ġeyhlik müessesesine yapılan önemli bir müdahale de ġeyh Atamalarında Ġmtihan

Uygulamasına geçilmesidir.12 Zahiri olmaktan çok bâtıni, bilmekten çok yaĢama biçimi olan

tasavvufî melekelerin bir imtihana konu olmasının ilginçliğinden öte, devletin asıl gayesinin

Ģeyhlerin tasavvufî melekelerinden ziyade Ġslam ilimlerine vakıflıklarını ölçmenin peĢinde

olduğu kayıtlardan anlaĢılmaktadır.13 Bütün bunlara bir de Tedkîki Müellefat Encümeni‟nin14

kurulması eklenmiĢ tarikat çevrelerinde yazılan eserlerin ideolojik ve ontolojik algılarının

resmi Ġslam‟la tezat düĢemeyeceği aksi takdirde bu eserlerin basılmasına izin verilmeyeceği

basılanların toplatılacağı ortaya konmuĢtur.15

Diğer taraftan dönemin en önemli problemlerinden olan kentlerde güvenlik sorununu aĢmak

baĢlıca amacı olan mürur tezkiresi almak kaydıyla seyahat etmek zorunluluğunun meĢâyih

için de titizlikle uygulanmıĢtır. Temel misyonu irĢad olan meĢâyihin seyahat özgürlüğünün

kısıtlanması, merkezi bir denetime tabi tutulması onların serbest hareket alanını daraltmıĢ

olmalıdır. Nitekim ġeyh Hüseyin bin Tahir ve uĢağı Veli bin Osman‟a Bozok, Çorum,

Divriğin, Tozanlı ve Niksar‟a gitmek üzere mürur tezkiresi verildiğini gösteren belge bu

uygulamanın büyük Ģehirlerden baĢka taĢradaki yansımalarını da açıkça göstermektedir

(BOA. HSDSABZ, Nr. 3/93, 20 ġ 1256).

Söz konusu modernleĢme sürecinden tarikatlar, geleneksel idari ve kültürel yaĢantıları

kadar sosyo-ekonomik hayat standartları bakımından da olumsuz etkilenmiĢ dolayısıyla

karĢılaĢtıkları ciddi problemler karĢısında yer yer reformlardan rahatsız olmaya 12 Meclis-i MeĢâyih, ulemaya uygulana gelen imtihana tabi tutulmak suretiyle göreve atanma usulünü Ģeyhler için de uygulamaya baĢlamıĢtır. Bu durum meĢîhat arĢivinde tutulan tekke zaviye defterlerinden de takip edilebilmektedir (IĢık, 2015a: 268-269). 13 Bir kayıtta sınavın mahiyeti ve asıl gayesi “Ulûm-ı dîniyyeden îrâd olunan sualler” Ģeklinde ifade edilmiĢtir. Zira hükümetin amacının öncelikle dinî ilimler konusunda bilgili ve donanımlı olan Ģahısların posta oturmasını sağlamak olduğu anlaĢılmaktadır (MA, TZD, Nr. 1771, Num. 29, s. 204, 23 Za1309/ 19 Haziran 1892; IĢık, 2015a: 268-269). 14 Bâb-ı MeĢîhat Dairesi altında bir reis ve üç azadan oluĢan Tedkik-i Müellefat Encümeni1889 (1306) kurulmuĢtur. Bu kurul Maarif Nezareti bünyesindeki Encümen-i TeftiĢ ve Muayene isimli baĢka bir teĢkilat ile iĢ birliği içinde çalıĢmıĢ, burada kontrol edilen ve dinî konular içeren kitaplar da Bâb-ı MeĢîhat‟e, Tedkik-i Müellefat Encümeni‟ne gönderilmiĢ bu encümen eserleri inceleyerek basılıp basılamayacağı hakkında MeĢihat‟e görüĢ bildirmiĢtir (Aydın, Vd., 2006: 150). 15 Mesela Çorum esbak Müftüsü Ahmed Feyzi Efendi‟ye ġeyhülislam merhum Abdürrahim Efendi‟nin fetvalarının kitap Ģeklinde basımı için ruhsatname verildiği belirtilmiĢtir (BOA. MF. MKT. Nr. 655/25, 23 Za 1325); Çorum‟a gönderilmek üzere iken Ġnebolu Rüsumat Müdüriyeti‟nde zabt ve müsadere edilen Cevdet Tarihi‟nin yasak kitaplardan olmadığından sahibine verilmesi istenmiĢtir (BOA. MF.MKT. Nr. 655/25, 20 Ca 1320); Çorum Sancağı Müddei-i Umumi Muavini Mustafa Nazmi Efendi‟nin yazdığı Temsil-i Kavaid ve Zavabıt-ı Ġlm-i Hukuk adlı kitabın basım ve neĢri için ruhsat verilmesi istenmiĢtir (BOA. MF. MKT. 790/17, 23 R 1322).

Page 8: BİLDİRİLER KİTABIisamveri.org/pdfdrg/D250530/2016/2016_ISIKZ.pdfHitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2. Cilt Çorum, 2016 Uluslararas Bütün Yönleriyle Çorum

Uluslararası Bütün Yönleriyle Çorum Sempozyumu / 28 - 30 NİSAN 2016

291

sonucunda medreseye dokunulmamak Ģartıyla baĢka bir deyiĢle resmi Ġslam‟ın önceliğini

vurgulamak ve muhafazasını garanti altına almak suretiyle talebi kabul etmiĢtir (Korkmaz,

2003: 118; BOA. A. MKT. DV. Nr. 101/37, 7 Ra 1273/ 5 Kasım 1856).

ġeyhlik müessesesine yapılan önemli bir müdahale de ġeyh Atamalarında Ġmtihan

Uygulamasına geçilmesidir.12 Zahiri olmaktan çok bâtıni, bilmekten çok yaĢama biçimi olan

tasavvufî melekelerin bir imtihana konu olmasının ilginçliğinden öte, devletin asıl gayesinin

Ģeyhlerin tasavvufî melekelerinden ziyade Ġslam ilimlerine vakıflıklarını ölçmenin peĢinde

olduğu kayıtlardan anlaĢılmaktadır.13 Bütün bunlara bir de Tedkîki Müellefat Encümeni‟nin14

kurulması eklenmiĢ tarikat çevrelerinde yazılan eserlerin ideolojik ve ontolojik algılarının

resmi Ġslam‟la tezat düĢemeyeceği aksi takdirde bu eserlerin basılmasına izin verilmeyeceği

basılanların toplatılacağı ortaya konmuĢtur.15

Diğer taraftan dönemin en önemli problemlerinden olan kentlerde güvenlik sorununu aĢmak

baĢlıca amacı olan mürur tezkiresi almak kaydıyla seyahat etmek zorunluluğunun meĢâyih

için de titizlikle uygulanmıĢtır. Temel misyonu irĢad olan meĢâyihin seyahat özgürlüğünün

kısıtlanması, merkezi bir denetime tabi tutulması onların serbest hareket alanını daraltmıĢ

olmalıdır. Nitekim ġeyh Hüseyin bin Tahir ve uĢağı Veli bin Osman‟a Bozok, Çorum,

Divriğin, Tozanlı ve Niksar‟a gitmek üzere mürur tezkiresi verildiğini gösteren belge bu

uygulamanın büyük Ģehirlerden baĢka taĢradaki yansımalarını da açıkça göstermektedir

(BOA. HSDSABZ, Nr. 3/93, 20 ġ 1256).

Söz konusu modernleĢme sürecinden tarikatlar, geleneksel idari ve kültürel yaĢantıları

kadar sosyo-ekonomik hayat standartları bakımından da olumsuz etkilenmiĢ dolayısıyla

karĢılaĢtıkları ciddi problemler karĢısında yer yer reformlardan rahatsız olmaya 12 Meclis-i MeĢâyih, ulemaya uygulana gelen imtihana tabi tutulmak suretiyle göreve atanma usulünü Ģeyhler için de uygulamaya baĢlamıĢtır. Bu durum meĢîhat arĢivinde tutulan tekke zaviye defterlerinden de takip edilebilmektedir (IĢık, 2015a: 268-269). 13 Bir kayıtta sınavın mahiyeti ve asıl gayesi “Ulûm-ı dîniyyeden îrâd olunan sualler” Ģeklinde ifade edilmiĢtir. Zira hükümetin amacının öncelikle dinî ilimler konusunda bilgili ve donanımlı olan Ģahısların posta oturmasını sağlamak olduğu anlaĢılmaktadır (MA, TZD, Nr. 1771, Num. 29, s. 204, 23 Za1309/ 19 Haziran 1892; IĢık, 2015a: 268-269). 14 Bâb-ı MeĢîhat Dairesi altında bir reis ve üç azadan oluĢan Tedkik-i Müellefat Encümeni1889 (1306) kurulmuĢtur. Bu kurul Maarif Nezareti bünyesindeki Encümen-i TeftiĢ ve Muayene isimli baĢka bir teĢkilat ile iĢ birliği içinde çalıĢmıĢ, burada kontrol edilen ve dinî konular içeren kitaplar da Bâb-ı MeĢîhat‟e, Tedkik-i Müellefat Encümeni‟ne gönderilmiĢ bu encümen eserleri inceleyerek basılıp basılamayacağı hakkında MeĢihat‟e görüĢ bildirmiĢtir (Aydın, Vd., 2006: 150). 15 Mesela Çorum esbak Müftüsü Ahmed Feyzi Efendi‟ye ġeyhülislam merhum Abdürrahim Efendi‟nin fetvalarının kitap Ģeklinde basımı için ruhsatname verildiği belirtilmiĢtir (BOA. MF. MKT. Nr. 655/25, 23 Za 1325); Çorum‟a gönderilmek üzere iken Ġnebolu Rüsumat Müdüriyeti‟nde zabt ve müsadere edilen Cevdet Tarihi‟nin yasak kitaplardan olmadığından sahibine verilmesi istenmiĢtir (BOA. MF.MKT. Nr. 655/25, 20 Ca 1320); Çorum Sancağı Müddei-i Umumi Muavini Mustafa Nazmi Efendi‟nin yazdığı Temsil-i Kavaid ve Zavabıt-ı Ġlm-i Hukuk adlı kitabın basım ve neĢri için ruhsat verilmesi istenmiĢtir (BOA. MF. MKT. 790/17, 23 R 1322).

baĢlamıĢlardır. Tekke ve zaviyelerde bulunan fakir derviĢlerin bakımlarının sağlanması ve

tarikat mensuplarının daha önceki padiĢahlar tarafından verilmiĢ olan imtiyazlı hallerini

kaybetmekten kaynaklanan sızlanmalarının önüne geçmek için alınacak tedbirlere dair taĢraya

gönderilen bir emir, gelinen durumu göstermesi açısından son derece önemlidir. Reformla

alıĢıla gelen uygulamaların yani geleneğin çatıĢmasına iĢaret eden söz konusu emirde

“Osmanlı ülkesi ve çoğu mahallerde ölmüş olan ba’zı erenler Kuddus-i esrahehum

tekkeleriyle diğer büyük tarikatlar, tekkeler ve zaviyelerin fukara ve dervişânının yeme

içmeleri için eski sultanlar zamanlarında ta’yîn ve tahsis ve defter-i hakâniyye kayıdlı olunup,

köyler ve ziraate uygun tarla içün yazılı adı geçen zâtlarına hürmet ve ikram ederek meydana

getiren taraflarından a’şar ve vergiler ve hakkını isteme bir türlü ta’addi vukua” gelemediği

kaydedilmiĢtir (ÇġS.d. 1, h. 94, TAD, 2008: 64, 25 S 1258). Burada devletin herkesten vergi

alınmasını öngören yeni yaklaĢımı ile öteden beri vergiden muaf olan tekke ve zaviye

efradının mevcut durumunun çatıĢtığı görülmektedir. Emirnamenin devamında ihtiyatlı bir dil

kullanılmakta bir taraftan meĢâyihin azizliğine ve yüceliğine, devlet için hayırlı dualar ederek

önemli bir görev ifa ettiğine vurgu yapılırken diğer taraftan da vakıf arazileri dıĢında

meĢâyihin kendi kazançları için aldıkları “Bâ-tapulu arâzi ve bâ-sened-i serî emlâk almış

bulunanlar”ın diğer ahali ile beraber olan vergilerini ödemeleri gereğinden bahsedilmiĢtir

(ÇġS.d. 1, h. 94, TAD, 2008: 64, 25 S 1258).

Vergi sisteminin açıkça izah edildiği belgede, ekseri mahallerde bazı köyler, ziraat olunmuĢ

arazi hâsılatının, vakıf idarecisi marifetiyle ulufe(maaĢ)sahipleri ve bir iki ölçek imam ve

hatip ve diğer ilim ehillerine verilmek ve bazı yerlerde de vakıf iĢlerine bakma

vazifesi(mütevellilik) küçük tekke Ģeyhliği, tekke-niĢinlik evlâdiyyet ve meĢruluk yönüyle

kendi taraflarından alınması ve defter-i hakâniyyede mevcut defter-i evkâfda kayıtlı olanlarla

birlikte muhasebeleri görüldükten sonra öĢrü Evkâf-ı Hümayun Hazinesine gönderilmesinin

nizam gereği olduğu belirtilmiĢtir (ÇġS.d. 1, h. 94, TAD, 2008: 64, 25 S 1258). Ancak

Tanzimat-ı Hayriyye usulünce bunların dahi vergi tahsildarı marifetleriyle icra olunarak

hasılat-ı öĢriyyeleri ayrıca alınmak suretiyle diğer tertiplenmiĢ mallar ile birleĢtirilerek ve

ondan sonra icabına göre tesviye olunmakla ĢartlandırılmıĢ bulunduğu kaydedilmiĢtir.

Bu yeni düzenlemenin tekke ve zaviye erbabının iĢine gelmeyeceği ve bir takım

rahatsızlıklara sebep olacağı ortadadır. Nitekim emirin devamında bu husus Ģöyle izah

edilmiĢtir. Her ne kadar Tanzimat usulü böyle yapılmasını gerektirse de “Tekâyâ ve zaviya ve

dersiyyeye şartlandırılmış arâzi hâsılatının aynen ve bedelen vermesine dâir kayd

bulunmadığı sebebiyle bu çeşit hâsılatlarının yerine verilmesi lâzım gelir gibi görünür ise de

Page 9: BİLDİRİLER KİTABIisamveri.org/pdfdrg/D250530/2016/2016_ISIKZ.pdfHitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2. Cilt Çorum, 2016 Uluslararas Bütün Yönleriyle Çorum

Uluslararası Bütün Yönleriyle Çorum Sempozyumu / 28 - 30 NİSAN 2016

292

bu durum zâviye-dar ve müderris ve vakıf idarecisi hakkında haksızlık ve sonradan

sızlanmalarına sebep olacağından” (ÇġS.d. 1, h. 94, TAD, 2008: 64, 25 S 1258) bahsedilerek

bundan sonra söz konusu tekke ve zaviyelerin sultanların eski memurları zamanlarında fukara

ve derviĢan ta‟âmiyyeleri için ta‟yin ve tahsis ettiği öĢrüne müdahale olunmaması istenmiĢtir.

Diğer taraftan defter-i hakaniyyede kayıtlı olan köyler, tarım arazileri, müstakil olmayıp da

diğer evkâf-ı Ģerife bağlı arazi ve büyük tımar sahipleri, kiraya verilen arazi hisseleriyle

müĢterek ve karıĢık olanların mahalli-i memurlarınca hâsılatının öĢr masrafları düĢürüldükten

sonra kalan kısmı çeĢitli “tekâyâ ve zevâya ve dersiyye hisseleri” aynen verilerek söz konusu

öĢr masraflarından dolayı ayrıca bir Ģey talepte bulunulmaması emredilmiĢtir. Mevlâna ve

diğer erenler hazerâtının, Ġstanbul büyük vakıflarında müstakil köyleri olup bunların hâsılatı

hücrede oturan fukara, derviĢân ve ziyaretçilerin geçimine mahsûs olduğundan müdahale caiz

ve layık olmayacağından “Bu tür köyler bağlı olduğu vakıf yönünden öşr olunarak âhara

üstüne alma, olunmaması hususu Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliyyede münasib görüldüğü”

belirtilmiĢtir. PadiĢahın, hem tekke ve zaviyelere koyduğu kuralı, hatırlatan hem de bir takım

düzenleme ve kolaylıklar getiren yaklaĢımı onun merhameti ve himmeti olarak gösterilmiĢtir

(ÇġS.d. 1, h. 94, TAD, 2008: 64, 25 S 1258).

2. VAKFĠYE NEZARETĠ: YENĠ SOSYO-EKONOMĠK DÜZEN ĠNġASI VE

TEKKE-ZAVĠYELER ÜZERĠNDEKĠ ETKĠLERĠ

XIX. yüzyılın baĢlarında Batı ile rekabet edebilmek amacıyla Batı tarzı yeni bir

ekonomik anlayıĢ tesis edilmeye çalıĢılmıĢtır. Bu sürecin bir sonucu olarak vakıflar merkezî

idarenin denetimi altına alınmıĢtır. Osmanlı kamu hizmeti sisteminin tamamını oluĢturan

vakıfların denetim, gözetim ve yönetim iĢlerini tek elden yürütmek amacıyla Evkaf Hümâyûn

Nezareti kurulmuĢtur (1826) (Öztürk, 1995: 522; IĢık, 2015: ). Bunu ise, 1840 tarihli

tahsildarlar tâlimatı ile gayr-i sahih vakıf arazileri dâhil bütün arazilerin vergilerinin merkezi

hükümetçe tayin edilen muhasıllar tarafından tahsili ve tahsil masrafları düĢüldükten sonra

geri kalan bedellerin vakıflara verilmesi kararı takip etmiĢtir (Öztürk, 1995: 109).

Evkaf Nezareti‟nin kurulmasında vakıflarda görülen yozlaĢmanın, değiĢen ve geliĢen

sosyo-ekonomik Ģartlara ayak uyduramamaktan kaynaklanan sorunların, modernleĢme ve

kapitalleĢme baskıları altında uluslararası rekabette geri kalınmasının etkileri olmuĢtur

Page 10: BİLDİRİLER KİTABIisamveri.org/pdfdrg/D250530/2016/2016_ISIKZ.pdfHitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2. Cilt Çorum, 2016 Uluslararas Bütün Yönleriyle Çorum

Uluslararası Bütün Yönleriyle Çorum Sempozyumu / 28 - 30 NİSAN 2016

293

bu durum zâviye-dar ve müderris ve vakıf idarecisi hakkında haksızlık ve sonradan

sızlanmalarına sebep olacağından” (ÇġS.d. 1, h. 94, TAD, 2008: 64, 25 S 1258) bahsedilerek

bundan sonra söz konusu tekke ve zaviyelerin sultanların eski memurları zamanlarında fukara

ve derviĢan ta‟âmiyyeleri için ta‟yin ve tahsis ettiği öĢrüne müdahale olunmaması istenmiĢtir.

Diğer taraftan defter-i hakaniyyede kayıtlı olan köyler, tarım arazileri, müstakil olmayıp da

diğer evkâf-ı Ģerife bağlı arazi ve büyük tımar sahipleri, kiraya verilen arazi hisseleriyle

müĢterek ve karıĢık olanların mahalli-i memurlarınca hâsılatının öĢr masrafları düĢürüldükten

sonra kalan kısmı çeĢitli “tekâyâ ve zevâya ve dersiyye hisseleri” aynen verilerek söz konusu

öĢr masraflarından dolayı ayrıca bir Ģey talepte bulunulmaması emredilmiĢtir. Mevlâna ve

diğer erenler hazerâtının, Ġstanbul büyük vakıflarında müstakil köyleri olup bunların hâsılatı

hücrede oturan fukara, derviĢân ve ziyaretçilerin geçimine mahsûs olduğundan müdahale caiz

ve layık olmayacağından “Bu tür köyler bağlı olduğu vakıf yönünden öşr olunarak âhara

üstüne alma, olunmaması hususu Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliyyede münasib görüldüğü”

belirtilmiĢtir. PadiĢahın, hem tekke ve zaviyelere koyduğu kuralı, hatırlatan hem de bir takım

düzenleme ve kolaylıklar getiren yaklaĢımı onun merhameti ve himmeti olarak gösterilmiĢtir

(ÇġS.d. 1, h. 94, TAD, 2008: 64, 25 S 1258).

2. VAKFĠYE NEZARETĠ: YENĠ SOSYO-EKONOMĠK DÜZEN ĠNġASI VE

TEKKE-ZAVĠYELER ÜZERĠNDEKĠ ETKĠLERĠ

XIX. yüzyılın baĢlarında Batı ile rekabet edebilmek amacıyla Batı tarzı yeni bir

ekonomik anlayıĢ tesis edilmeye çalıĢılmıĢtır. Bu sürecin bir sonucu olarak vakıflar merkezî

idarenin denetimi altına alınmıĢtır. Osmanlı kamu hizmeti sisteminin tamamını oluĢturan

vakıfların denetim, gözetim ve yönetim iĢlerini tek elden yürütmek amacıyla Evkaf Hümâyûn

Nezareti kurulmuĢtur (1826) (Öztürk, 1995: 522; IĢık, 2015: ). Bunu ise, 1840 tarihli

tahsildarlar tâlimatı ile gayr-i sahih vakıf arazileri dâhil bütün arazilerin vergilerinin merkezi

hükümetçe tayin edilen muhasıllar tarafından tahsili ve tahsil masrafları düĢüldükten sonra

geri kalan bedellerin vakıflara verilmesi kararı takip etmiĢtir (Öztürk, 1995: 109).

Evkaf Nezareti‟nin kurulmasında vakıflarda görülen yozlaĢmanın, değiĢen ve geliĢen

sosyo-ekonomik Ģartlara ayak uyduramamaktan kaynaklanan sorunların, modernleĢme ve

kapitalleĢme baskıları altında uluslararası rekabette geri kalınmasının etkileri olmuĢtur

(Çizakça, vd., 2006: 27).16 Bunlara Vakfiye Nezareti‟nin kurulmasıyla, vakıfları tek elde

toplamak, yolsuzlukların önüne geçmek,17 devletin sosyal nizamını ve ekonomik anlayıĢını

Batılı bir perspektifle yeniden inĢa etmek düĢüncesi de eklenebilir (Ertem, 2011: 47-48;

Öztürk, 1995: 69; IĢık, 2015: 285-299). Diğer taraftan vakıfların kontrolünde olan geniĢ

ekonomik kaynaklardan baĢta reformlar olmak üzere devletin ihtiyaçları doğrultusunda diğer

alanlarda da yararlanmak, dini çevrelerin gücünü kırmak gibi düĢünceler de etkili olmuĢtur

(Ertem, 2011: 47-48; Öztürk, 1995: 69; IĢık, 2015: 285-299)

Aslında vakıf-tekke uygulaması tekkeleri düzenli bir gelire kavuĢturmakla birlikte

birtakım sorunları da beraberinde getirmiĢtir. 18 Mesela Ģeyhin ailesi içerisinde, mütevelli

Ģeyhten ayrıca bir kiĢi ise onunla Ģeyh veya Ģeyh ailesi arasında birtakım sorunlar ve

çatıĢmalar ortaya çıkmıĢtır (IĢık, 2015a: 286-287). Fakat çok defa, bir zaviyenin idaresine

birçok kiĢi karıĢmasın diye berat hak sahiplerinden yalnız birisine verilmiĢtir (Barkan, 1942:

301).19 Ancak XIX. yüzyılda bu durumun giderek değiĢtiği vakıf mütevellisinin vefatı ile bu

görevin hisselere bölünmek suretiyle onun erkek evlatları arasında taksim etmenin

yaygınlaĢtığı görülmektedir.20

Ancak bütün bu önlemler söz konusu problemlerin yaĢanmasının yine de önüne

geçmeye yetmemiĢtir. Mesela Çorum Hıdırlık mahallinde bulunan Hz. Suheyb-i Rumî

16 Vakıf toprakları ekonomik açıdan atıl olduklarından, hukukçular buraları Avrupalıların tabiriyle “mortmain” (ölü el) toprakları diye nitelemiĢlerdir. Hâlbuki devlet mülkü haline gelen vakıf topraklarının büyük bir kısmının Ģahıslara satılması veya dağıtılması, ekonomik ve idari açıdan hükümetin lehinde bir hadiseydi (Karpat, 2010: 191). 17 Mesela Çorum‟un Pınarcık köyünde bulunan Seyyid Murad-ı Veli Zaviyesi vakfının mütevellileri olan Ebubekir Ağa‟nın oğlu Hasan Ağa‟nın oğulları Ömer ve Abdülkadir‟in vakıf mallarını israf ettikleri ve görevlerinde hıyanetleri görüldüğünden azl edilip yerlerine evlad-ı vakıfdan olan Seyyid Ġbrahim Efendi‟nin mütevelli tayin edildiğinden beratının gönderilmesi istenmiĢtir (ÇġS. d. 10, h. 593, TAD, 2008: 385). 18 Mesela çoğu zaman vakıflar küçük yaĢta ehil olmayan çocuklara intikal etmiĢ bu durumda vakıfın idaresi bozulmuĢtur. Bu durumu aĢmak için bu dönemde çocuk büyüyünceye kadar yerine ehil bir kiĢinin vekaleten atanması yoluna gidildiği görülmektedir. Mesela, Ata Sultan Hazretlerinin zaviyesi vakfının meĢîhat cihetine mutasarrıf olan Seyyid Ali Halife‟nin oğulları Ġbrahim ve Ebubekir muktedir olmadığından bu makamın Abdalata köyünden Mehmed ġakir Efendi‟ye tevcih edildiği görülmektedir (ÇġS.d. 7, h. 313, TAD, 2008: 228). 19 Nitekim Ahi MenteĢ Zaviyesi Vakfı‟nın zaviyedarlık görevine Mehmet oğlu Ahmet‟in yerine oğlu Hasan‟ın tayin olunması istenmektedir (ÇġS, Nr. 14, Hük. 77, s. 51); Pir Baba Tekkesi vakfının çeyrek hisse tevliyet görevinde bulunan Seyyid Osman‟ın vefatıyla da yerine oğlu Seydi‟nin tayin olduğu kaydedilmiĢtir (ÇġS. Nr. 14, Hük. 375, s. 152). 20 Kızılgeçid karyesinde vaki Balım Sultan Zaviyesi Vakfı‟nın zaviyedarlık ve tevliyet cihetlerine mutasarrıf olan Osman oğlu Ali‟nin vefatı üzerine oğulları Mahmud, ReĢid, Osman, Ahmed ve Hasan‟a “her biri hıdmet-i mezkûreleri bi‟l-fi‟il ve bi‟n-nefs idâre ve rü‟yete muktedir” olduklarıdan zaviyedarlık görevi tevcih edilmiĢtir (ÇġS.d. 7, h. 228, TAD, 2008: 143); BaĢka bir hadisede de Çorum‟un Yakacık köyünde metfun Abdalata Sultan Zaviyesi vakfının zaviyedarlığı hissesi ortaklarından vefat eden Ömer oğulları Abdullah ve Ahmed‟in hissesinin büyük kardeĢleri Ömer‟e verildiğinden beratının gönderilmesi istenmiĢtir (ÇġS.d. 10, h.540, TAD, 2008: 358). Çorum‟un Hıdırlık mahallesinde bulunan sahabeden Süheyl-i Rûmî‟nin türbesinin zaviyedarlarından vefat eden Seyyid ġeyh Ahmed oğlu Seyyid Hamza‟nın görevinin ve hissesinin de ortağı ve kardeĢi olan Seyyid Mahmud‟a tevcih edildiğinden beratının gönderilmesi emredilmiĢtir (ÇġS.d. 10, h. 315, TAD, 2008: 202).

Page 11: BİLDİRİLER KİTABIisamveri.org/pdfdrg/D250530/2016/2016_ISIKZ.pdfHitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2. Cilt Çorum, 2016 Uluslararas Bütün Yönleriyle Çorum

Uluslararası Bütün Yönleriyle Çorum Sempozyumu / 28 - 30 NİSAN 2016

294

Zaviyesinin zaviyedarlığı bu bağlamda bir davaya dönüĢmüĢtür. Öyle ki vakıflar üzerinde

yaĢanan nüfuz mücadelesinin zaman zaman iftiralara neden olduğu ya da Ģeyhlerin buna

mahal vermemek için önlemler almak zorunda kaldıkları anlaĢılmaktadır. Nitekim yaĢanan bir

takım hadiseler üzerine Çorum Mevlevi Hanesi ġeyhi Mehmed Ġzzed Dede mevlevihaneye

Hoca Ahmed ve Hacı Yusuf Vakfından tahsis edilen 1/4 hissesinin dıĢında vakıf mallarıyla

bir ilgisinin olmadığını-muhtemelen müdahalesi olduğu yolundaki iddiaların asılsız olduğunu

yani suçsuzluğunu ispat için- mahkemeye bildirmek zorunda kalmıĢtır (ÇġS. Nr. 16, s. 574,

13 Z 1295/ 8 Aralık 1878). 21 Aynı zamanda tekke ve tarikat çevresinde yaĢanan bu tür

hadiseler karĢısında ara bulucu rol üstlenen devlet, tarikatlar üzerinde hâkim bir rol edinmiĢ,

bu durum devlet-tarikat iliĢkilerinin bir patronaj iliĢkisine dönüĢmesinde etkili olmuĢtur (IĢık,

2015: 286).

Vakfiye Nezareti‟nin kurulması ile imparatorluk genelinde çok geniĢ bir yer tutan vakıf

arazilerin ulema ve meĢâyihin elinden alınarak devletin kontrolüne verilmesi, söz konusu

çevrelerin vakıflar eliyle edindikleri güç ve nüfuzun merkezi hükümete devredilmesi, medrese

ve tekkenin toplum üzerindeki kadim sosyo-kültürel-psikolojik etkinliğinin azaltılması,

açısından çok önemli sonuçlar doğurmuĢtur. Bu durum aynı zamanda ulema ve meĢâyihin

ihtiyaçlarının merkezi bakanlık hazinesinden karĢılanması gibi ekonomik bağımlılığa yol açan

hassas bir yapılanmaya da neden olmuĢtur (IĢık, 2015a: 298-299). Doğrudan bir merkezileĢme

ve tekelleĢmeye iĢaret eden bu geliĢmeler hem iktisadi ve sosyal yaĢamın sekülerleĢmesi hem

de ulema ve meĢâyihin merkezi otoritenin boyunduruğu altına sokulması anlamına

gelmekteydi. Söz konusu bu uygulamalar ile özellikle resmi Ġslam dairesinin dıĢında kalan

tekke ve zaviyeler için zor bir dönemin baĢladığı görülmektedir. Zira bu ana kadar ekonomik

özgürlüğü sayesinde büyük oranda özerk kalmayı baĢaran tarikat çevrelerinin devletle olan

iliĢkileri bundan sonraki süreçte hızla bir bağlılığa ve bağımlılığa dönüĢmüĢtür.

Devlet taĢrada da reformun gereklerini hayata geçirmek için emirnameler yayınlamıĢtır.

Mesela Tanzimat Fermânı‟nın ilân edilmesi üzerine getirilen yeniliklerden olarak evkâf ile

ilgili iĢlerin düzenlenmesi ve vakıfların kontrolü maksadıyla Evkâf Nezareti‟ne bağlandığı

hakkında talimatname bunlardan birisidir. Tanzimat döneminde yoğunlaĢan reform

beraberinde yazılı teorik kuralların uygulanması esnasında yaĢanan sorunları ve suiistimalleri 21 Çorum Mevlevihanesi ġeyhi Ġzzet Dede Efendi, Hoca Ahmed ve Hacı Yusuf Efendilerin vakıflarının mütevellisi Mustafa Said Efendi ile mahkemelik olmuĢ mahkeme mütevelli lehine sonuçlanmıĢ ancak Ģeyh bu duruma itiraz ederek mahkemenin tekrar görülmesini istemiĢtir. Dava süreci uzayınca Ģeyh mahkemeye gelmeyip vekilde göndermeyince daha önce verilen hüküm geçerli kabul edilmiĢtir. Buradan Ģeyhler ile vakfın mütevellileri arasındaki davaların mahiyetini anlamak güç değildir (ÇġS. Nr. 16, s. 962, 6 Za 1326/ 30 Kasım 1908). “Çorum ġeriye Sicilleri Katalogları, Haz. Çorum Kent ArĢivi, Tekmatsan Matbaacılık San. Ve Tic. Aġ., Çorum 2009.” Kaynağından alınan bilgiler görüldüğü Ģekilde kısaltılmıĢtır.

Page 12: BİLDİRİLER KİTABIisamveri.org/pdfdrg/D250530/2016/2016_ISIKZ.pdfHitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2. Cilt Çorum, 2016 Uluslararas Bütün Yönleriyle Çorum

Uluslararası Bütün Yönleriyle Çorum Sempozyumu / 28 - 30 NİSAN 2016

295

Zaviyesinin zaviyedarlığı bu bağlamda bir davaya dönüĢmüĢtür. Öyle ki vakıflar üzerinde

yaĢanan nüfuz mücadelesinin zaman zaman iftiralara neden olduğu ya da Ģeyhlerin buna

mahal vermemek için önlemler almak zorunda kaldıkları anlaĢılmaktadır. Nitekim yaĢanan bir

takım hadiseler üzerine Çorum Mevlevi Hanesi ġeyhi Mehmed Ġzzed Dede mevlevihaneye

Hoca Ahmed ve Hacı Yusuf Vakfından tahsis edilen 1/4 hissesinin dıĢında vakıf mallarıyla

bir ilgisinin olmadığını-muhtemelen müdahalesi olduğu yolundaki iddiaların asılsız olduğunu

yani suçsuzluğunu ispat için- mahkemeye bildirmek zorunda kalmıĢtır (ÇġS. Nr. 16, s. 574,

13 Z 1295/ 8 Aralık 1878). 21 Aynı zamanda tekke ve tarikat çevresinde yaĢanan bu tür

hadiseler karĢısında ara bulucu rol üstlenen devlet, tarikatlar üzerinde hâkim bir rol edinmiĢ,

bu durum devlet-tarikat iliĢkilerinin bir patronaj iliĢkisine dönüĢmesinde etkili olmuĢtur (IĢık,

2015: 286).

Vakfiye Nezareti‟nin kurulması ile imparatorluk genelinde çok geniĢ bir yer tutan vakıf

arazilerin ulema ve meĢâyihin elinden alınarak devletin kontrolüne verilmesi, söz konusu

çevrelerin vakıflar eliyle edindikleri güç ve nüfuzun merkezi hükümete devredilmesi, medrese

ve tekkenin toplum üzerindeki kadim sosyo-kültürel-psikolojik etkinliğinin azaltılması,

açısından çok önemli sonuçlar doğurmuĢtur. Bu durum aynı zamanda ulema ve meĢâyihin

ihtiyaçlarının merkezi bakanlık hazinesinden karĢılanması gibi ekonomik bağımlılığa yol açan

hassas bir yapılanmaya da neden olmuĢtur (IĢık, 2015a: 298-299). Doğrudan bir merkezileĢme

ve tekelleĢmeye iĢaret eden bu geliĢmeler hem iktisadi ve sosyal yaĢamın sekülerleĢmesi hem

de ulema ve meĢâyihin merkezi otoritenin boyunduruğu altına sokulması anlamına

gelmekteydi. Söz konusu bu uygulamalar ile özellikle resmi Ġslam dairesinin dıĢında kalan

tekke ve zaviyeler için zor bir dönemin baĢladığı görülmektedir. Zira bu ana kadar ekonomik

özgürlüğü sayesinde büyük oranda özerk kalmayı baĢaran tarikat çevrelerinin devletle olan

iliĢkileri bundan sonraki süreçte hızla bir bağlılığa ve bağımlılığa dönüĢmüĢtür.

Devlet taĢrada da reformun gereklerini hayata geçirmek için emirnameler yayınlamıĢtır.

Mesela Tanzimat Fermânı‟nın ilân edilmesi üzerine getirilen yeniliklerden olarak evkâf ile

ilgili iĢlerin düzenlenmesi ve vakıfların kontrolü maksadıyla Evkâf Nezareti‟ne bağlandığı

hakkında talimatname bunlardan birisidir. Tanzimat döneminde yoğunlaĢan reform

beraberinde yazılı teorik kuralların uygulanması esnasında yaĢanan sorunları ve suiistimalleri 21 Çorum Mevlevihanesi ġeyhi Ġzzet Dede Efendi, Hoca Ahmed ve Hacı Yusuf Efendilerin vakıflarının mütevellisi Mustafa Said Efendi ile mahkemelik olmuĢ mahkeme mütevelli lehine sonuçlanmıĢ ancak Ģeyh bu duruma itiraz ederek mahkemenin tekrar görülmesini istemiĢtir. Dava süreci uzayınca Ģeyh mahkemeye gelmeyip vekilde göndermeyince daha önce verilen hüküm geçerli kabul edilmiĢtir. Buradan Ģeyhler ile vakfın mütevellileri arasındaki davaların mahiyetini anlamak güç değildir (ÇġS. Nr. 16, s. 962, 6 Za 1326/ 30 Kasım 1908). “Çorum ġeriye Sicilleri Katalogları, Haz. Çorum Kent ArĢivi, Tekmatsan Matbaacılık San. Ve Tic. Aġ., Çorum 2009.” Kaynağından alınan bilgiler görüldüğü Ģekilde kısaltılmıĢtır.

getirmiĢti. 22 Bu problemlerin taĢraya doğru gidildikçe daha da girift bir hal aldığı tarihi

vesikalardan anlaĢılmaktadır. Çorum‟a gönderilen bir emirde imparatorluk coğrafyasında

Evkâf Nezareti ve Haremeyn-i Muhteremeyn dâhilinde bulunan bütün evkâf-ı Ģerifenin, Evkâf

Nezâreti‟ne ilhakı amacıyla Tanzimat-ı Hayriyye gereğince emirlerin, defterdar efendiler,

kaymakamlar nezaretinde görevlendirilecek evkâf memurları eliyle idare edileceği

belirtilmiĢtir. Bu durumun Evkâf Nezaretinden takdim kılınan takrir ve layiha üzerine

Meclis-i Vâlâ-yı Ahkam-ı Adliyye‟de müzakere edilerek karar verildiği ve bu bağlamda

irâde-i seniyye ile talimatnamenin ilan edildiği belirtilmiĢtir (ÇġS.d. 1, h. 116, TAD, 2008:

81, 21 C 1258).

Talimatnamede ilk olarak vakıfların Vakfiye Nezareti uhdesine geçirilmek suretiyle bu

alanın kamu otoritesine devrini sağlayacak önlemlerden bahsedilmiĢtir. Mesela evkâf

dâhilinde olan konaklama yerleri, dükkânlar, bağ, bahçe ve sair yerlerde tasarrufta bulunan

Müslüman reayadan evlatsız ölenlerin uhdelerinde bulunan vakfa ait olup mirasçısı olmadığı

için mahallinde evkâf memurları tarafından satılması, peĢinatı mesela bin guruĢta karar

kılınması halinde nizam gereği rüsumat-ı adîye olmak üzere peĢinattan elli guruĢ mütevelli,

kâtip, evkaf gelirlerini toplayan memura ve benzeri evkaf hizmeti verenlere verilmesi, geri

kalan dokuz yüz elli guruĢun Hazîne-i mezkureye havale edilmesi istenmiĢtir (ÇġS.d. 1, h.

116, TAD, 2008: 81, 21 C 1258). Önceden beyan olunduğu üzere nezaretlere aktarılmıĢ olan

evkâf dâhilinde olan yerlerin boĢaltılmaları ve intikalleri esnasında kaç guruĢa alınır ve satılır

ise eksiği ya da fazlası olmaksızın, zengin, fakir her kim olursa olsun bu boĢaltmadan yüzde

üç ve intikalden yüzde bir buçuk guruĢ harç alınması, kaç kalem ve miktarı ne olur ise yarısı

mütevellî, kâtib, câbî taraflarına yarısının da hazîneye ait olacağı belirtilmiĢtir (ÇġS.d. 1, h.

116, TAD, 2008: 81, 21 C 1258)..

Harameyn-i Muhteremeyn nezâreti dâhilinde olup hüsn-i idâre olunmakda bulunan

“Bi’l-cümle selâtin-i i’zâm ve vüzerâ-yı fihâm ve sâ’ire evkâf-ı celbesi müsakkafât ve arâzisi

bütün bütün müstesna olmasıyla senedât-ı lâzimeden Evkâf-ı Hümayun nâzırı bulunanların

mührü ile temhîr olunmak iktizâ-yı şer’-i şerîfden ve kâ’ide-i mer’iyyeden bulunmuş

olduğu…” kaydedilmiĢtir. Bu tür arazilerin harçlarının hazineye gönderilmesi ile ellerinde

bulunan “hücec-i şer’iyye ve senedat-ı sa’irenin” kabul edileceği belirtilmiĢtir. Bazı tekke 22 Mesela vakıfların merkezi idare altına alınması esnasında yapılacak olan iĢlemlerden alınacak olan harçlar meselesi gibi. “Evkâf-ı Hümâyûn ve Harameyn-i Muhteremeyn Hazînelerinden mazbut bulunan ve nezâretleri dâhilinde olan taĢralarda vâki evkâf-ı Ģerife hasılatı her mahallinde müsâvat üzre olmayıp azlı ve çoklu bulunduğundan ve evkâf me‟muru hasılat-ı evkâfdan münâsib mikdar harc tahsis lâzım geleceğinden Ģer‟-i Ģerîfe muvafık ve ecr-i misl olmak üzre her bir mahalde kâ‟in evkâfın tahmil-i hâsılat vâkı‟asına göre guruĢda birer paradan nihayet onda bir guruĢa kadar ücret tahsis bâ-irâde-i seniyye-i Ģâhâne tensib buyurulmuĢtur” (ÇġS.d. 1, h. 116, s. 81, 21 C 1258).

Page 13: BİLDİRİLER KİTABIisamveri.org/pdfdrg/D250530/2016/2016_ISIKZ.pdfHitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2. Cilt Çorum, 2016 Uluslararas Bütün Yönleriyle Çorum

Uluslararası Bütün Yönleriyle Çorum Sempozyumu / 28 - 30 NİSAN 2016

296

vakıflarının da içinde olduğu söz konusu vakıflar için yeni durumun diğer vakıfların kayıt ve

intikal iĢlemlerinde olduğu gibi harçları ödemekle yükümlü kılınmaları olduğu görülmektedir

(ÇġS.d. 1, h. 116, TAD, 2008: 81, 21 C 1258).

Talimatnamede ayrıca mütevellî ve evlâd-ı Ģart ile bağlı olmayıp hayratının imarı ve

baĢkalarına tebdili Ģarta bağlı olan bütün evkâfın mahallinde “ma’rifet-i şer’ ve evkâf

me’muru ma’rifetiyle” iĢlemlerinin yapılması, “mütevellî yedînde ibkâ ve telef olacağı

anlaşılanlar”ın ise hazîne a‟idatıyla ve muhâsebe defteriyle Hazine-i Evkâf-ı Hümâyun‟a

irsâl olunması istenmiĢtir (ÇġS.d. 1, h. 116, TAD, 2008: 81, 21 C 1258). Bu yeni dönemde

kendini idame ettirmekten yoksun güçsüz, cılız olan tekke ve zaviyelerin gözden çıkartılarak

tasfiye edileceklerini gösteren önemli bir durumdur. Diğer taraftan talimatnameden taĢrada

beratların yenilenmesi hususunun dahi uzun ve meĢakkatli bir hal alabildiği ve bu durumun

tekke-zaviye ve medreseleri zarara uğratabildiği de anlaĢılmaktadır.23

Vakfiye Nezareti eli ile Osmanlı vakıf sisteminde hem felsefi hem de iktisadi anlamda

köklü bir değiĢikliğe gidildiği ve vakıfların devlet için artık ciddi bir gelir kalemine dönüĢtüğü

anlaĢılmaktadır. Nitekim Kadı ve naiplerin iĢ yoğunlukları sebebiyle vakıfların iĢleriyle

yeterince ilgilenememeleri vakfı gelirlerinde düĢmeye sebep olduğundan vakfı iĢlerinin

yerinde seçilecek ve gelirleri vakıf harçlarından onda birlik bir bedelle bir memur vasıtasıyla

yürütülmesini isteyen emir tam da bu durumu teyit etmektedir. Ankara, Kayseri, Bozok,

Çankırı ve Çorum‟a gönderilen emirde “umûr-ı şer’iyye meşguliyetleri cihetiyle lâyıkıyla

umûr-ı evkâfa bakılamadığından evvelki gibi hâsılat gelmediği…Gönderilen akçe dahi

cüz’iyyet makulesinde” kaldığı kaydedilmiĢ bu konuda memurların azami dikkat göstermeleri

istenmiĢtir (ÇġS.d. 1, h. 115, TAD, 2008: 79).

23 “…Dersa‟âdet ve Bilâd-ı selâse ile sâir memâlik-i mahrûse-i Ģâhânede kâ‟in bi‟l-cümle cevâmi‟ ve mesâcid ve tekâya ve zevâyâ ve hayrât-ı sâirenin cihât-ı mütenevvi‟ası ashâbı yedlerinde bulunan berevât-ı âliyyenin de‟b-i dîrîne-i saltanat-ı seniyyeden olduğu üzre mu‟âmele-i lâzimesi icrâ ve lâzım gelen berevât-ı âliyyesi ısdâr ve isrâ olunmak üzre doğrudan doğruya bâ-posta Hazîne-i Evkâf„a irsâli nizâmı iktizâsından olduğu hâlde bazı mahallerden bu mâkûle evrâk ashâbı yedine tevzî‟ olunup ânlar dahi ya kendüleri götürerek veya vesâ‟it-i sâire ile göndererek hazînece mu‟âmelâtı tesviye etdirilmekde olduğu görünmekde bulunmuĢ ve bu sûret ber-vech-i muharrer nizâmına muğâyir oldukdan baĢka evrâk-ı mezkûrenin tesviye-i mu‟âmelâtına değin ashâb-ı cihât ötede berüde hân köĢelerinde kalarak sefâlete dûçâr oldukları gibi evrâklarını dolaĢdırmak içün vâsıta olan eĢhâs dahi bir çok ücret alarak zarar-dîde edilmekde ve ekser dahi bu ücurât mâddesinden dolayı ashâb-ı cihât ile vesâ‟it olan eĢhâs beyninde bir takım da‟vâ ve nizâ‟ tahaddüs ederek tanzîm olunan berevât ashâbına verilmekde olmasından nâĢi envâ‟-i ukûbât ve müĢkilât meydân[a] gelmekde olduğu gibi zikr olunan i‟lâm ve mezâbıtın ber-mûceb-i nizâm on guruĢluk varaka-i maktû‟a-ı mahsûsasına yazılması lâzım gelür iken ekser yirmi beĢer paralık varakaya yazılmasından dolayı i‟lâmât-ı mezkûrenin mühürlerinin tatbîk ve sebkinin terfîki içün havâle cem‟iyyetinden Fetvâhâne-i Celîle‟ye havâlesi icrâ olunmakda bulunduğundan…” (ÇġS.d. 8, h. 224, TAD, 2008: 363,14 Ra 1296).

Page 14: BİLDİRİLER KİTABIisamveri.org/pdfdrg/D250530/2016/2016_ISIKZ.pdfHitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2. Cilt Çorum, 2016 Uluslararas Bütün Yönleriyle Çorum

Uluslararası Bütün Yönleriyle Çorum Sempozyumu / 28 - 30 NİSAN 2016

297

vakıflarının da içinde olduğu söz konusu vakıflar için yeni durumun diğer vakıfların kayıt ve

intikal iĢlemlerinde olduğu gibi harçları ödemekle yükümlü kılınmaları olduğu görülmektedir

(ÇġS.d. 1, h. 116, TAD, 2008: 81, 21 C 1258).

Talimatnamede ayrıca mütevellî ve evlâd-ı Ģart ile bağlı olmayıp hayratının imarı ve

baĢkalarına tebdili Ģarta bağlı olan bütün evkâfın mahallinde “ma’rifet-i şer’ ve evkâf

me’muru ma’rifetiyle” iĢlemlerinin yapılması, “mütevellî yedînde ibkâ ve telef olacağı

anlaşılanlar”ın ise hazîne a‟idatıyla ve muhâsebe defteriyle Hazine-i Evkâf-ı Hümâyun‟a

irsâl olunması istenmiĢtir (ÇġS.d. 1, h. 116, TAD, 2008: 81, 21 C 1258). Bu yeni dönemde

kendini idame ettirmekten yoksun güçsüz, cılız olan tekke ve zaviyelerin gözden çıkartılarak

tasfiye edileceklerini gösteren önemli bir durumdur. Diğer taraftan talimatnameden taĢrada

beratların yenilenmesi hususunun dahi uzun ve meĢakkatli bir hal alabildiği ve bu durumun

tekke-zaviye ve medreseleri zarara uğratabildiği de anlaĢılmaktadır.23

Vakfiye Nezareti eli ile Osmanlı vakıf sisteminde hem felsefi hem de iktisadi anlamda

köklü bir değiĢikliğe gidildiği ve vakıfların devlet için artık ciddi bir gelir kalemine dönüĢtüğü

anlaĢılmaktadır. Nitekim Kadı ve naiplerin iĢ yoğunlukları sebebiyle vakıfların iĢleriyle

yeterince ilgilenememeleri vakfı gelirlerinde düĢmeye sebep olduğundan vakfı iĢlerinin

yerinde seçilecek ve gelirleri vakıf harçlarından onda birlik bir bedelle bir memur vasıtasıyla

yürütülmesini isteyen emir tam da bu durumu teyit etmektedir. Ankara, Kayseri, Bozok,

Çankırı ve Çorum‟a gönderilen emirde “umûr-ı şer’iyye meşguliyetleri cihetiyle lâyıkıyla

umûr-ı evkâfa bakılamadığından evvelki gibi hâsılat gelmediği…Gönderilen akçe dahi

cüz’iyyet makulesinde” kaldığı kaydedilmiĢ bu konuda memurların azami dikkat göstermeleri

istenmiĢtir (ÇġS.d. 1, h. 115, TAD, 2008: 79).

23 “…Dersa‟âdet ve Bilâd-ı selâse ile sâir memâlik-i mahrûse-i Ģâhânede kâ‟in bi‟l-cümle cevâmi‟ ve mesâcid ve tekâya ve zevâyâ ve hayrât-ı sâirenin cihât-ı mütenevvi‟ası ashâbı yedlerinde bulunan berevât-ı âliyyenin de‟b-i dîrîne-i saltanat-ı seniyyeden olduğu üzre mu‟âmele-i lâzimesi icrâ ve lâzım gelen berevât-ı âliyyesi ısdâr ve isrâ olunmak üzre doğrudan doğruya bâ-posta Hazîne-i Evkâf„a irsâli nizâmı iktizâsından olduğu hâlde bazı mahallerden bu mâkûle evrâk ashâbı yedine tevzî‟ olunup ânlar dahi ya kendüleri götürerek veya vesâ‟it-i sâire ile göndererek hazînece mu‟âmelâtı tesviye etdirilmekde olduğu görünmekde bulunmuĢ ve bu sûret ber-vech-i muharrer nizâmına muğâyir oldukdan baĢka evrâk-ı mezkûrenin tesviye-i mu‟âmelâtına değin ashâb-ı cihât ötede berüde hân köĢelerinde kalarak sefâlete dûçâr oldukları gibi evrâklarını dolaĢdırmak içün vâsıta olan eĢhâs dahi bir çok ücret alarak zarar-dîde edilmekde ve ekser dahi bu ücurât mâddesinden dolayı ashâb-ı cihât ile vesâ‟it olan eĢhâs beyninde bir takım da‟vâ ve nizâ‟ tahaddüs ederek tanzîm olunan berevât ashâbına verilmekde olmasından nâĢi envâ‟-i ukûbât ve müĢkilât meydân[a] gelmekde olduğu gibi zikr olunan i‟lâm ve mezâbıtın ber-mûceb-i nizâm on guruĢluk varaka-i maktû‟a-ı mahsûsasına yazılması lâzım gelür iken ekser yirmi beĢer paralık varakaya yazılmasından dolayı i‟lâmât-ı mezkûrenin mühürlerinin tatbîk ve sebkinin terfîki içün havâle cem‟iyyetinden Fetvâhâne-i Celîle‟ye havâlesi icrâ olunmakda bulunduğundan…” (ÇġS.d. 8, h. 224, TAD, 2008: 363,14 Ra 1296).

Vakfiye Nezareti‟nin kurulması ile bütün vakıf gelirlerinin bir yerde toplanması ve

bütün giderlerin bir yerden harcanmaya baĢlaması gibi yeni bir durum ortaya çıkmıĢtır.

Ertem‟in belirttiği gibi vakıf arazilerin maliye tarafından zapt edilerek, öĢürlerinin Evkaf

Nezareti‟ne aktarılması uygulaması zamanla maliye hazinesi tarafından aktarılan ve “iane”

olarak adlandırılan bu paranın bir hayli azalmasına neden olmuĢtur (Ertem, 2011: 49). Bundan

sonraki süreçte daha öncede tekke ve tarikat erbabına verilen muharremiyye,24 taamiye,25

atiye, maaĢ tahsisi 26 gibi uygulamalar bu yeni dönemde artık meĢâyih için gündelik

yaĢamlarını sürdürebilmeleri açısından hayati bir fonksiyon kazanmıĢtır. MeĢâyih sosyo-

ekonomik zorluklar altında çareyi devlet kapısında bürokrasi kanalları arasında bağlantılar

kurarak kendisi, ailesi, derviĢanı, tekke, zaviyelerinin onarımı ve tamiratı27 için adeta para

dilenir konuma düĢmüĢtür. 28 Bu durum devlet tarikat iliĢkilerinde ikincisini birincisine

mecbur kılan, tarikatın bütün tasavvufi ontolojik ve epistemolojik dünyasını alaĢağı eden

güçlü bir patronaj iliĢkisi doğurmuĢtur. Kaldı ki Mütevelli Ebubekir Ağa‟nın vefâtı üzerine

Seyyid Murad Zâviyesi Vakfı‟na ait çıkarılmıĢ olan muhasebe kaydı tabiri caiz ise taĢıma

suyu ile değirmenin dönmeyeceğini bir kez daha gözler önüne serer mahiyettedir. Çorum

24 Mesela Yenikapı Mevlevihane‟si kayıtlarını içeren Defteri DerviĢân‟da bu tür kayıtlar duruma açıklık getirmektedir (Defteri DerviĢan, 2011: 31). 25 Mesela bir belgede Ankara‟da Taceddinzade ve Mevlevi ile Çorum‟da Edhem Baba Tekkeleri fukara ve derviĢlerinin beĢ aylık maaĢ ve taamiyelerini Ankara Mal Sandığı‟ndan aldıklarını dair senedatın gönderildiği kaydedilmiĢtir (BOA. C. EV. Nr. 201/10029, 5 R 1260); bir baĢka kayıtta Çorum‟da ġeyh Hamza karyesinde ġeyh Hamza‟nın sonradan bulunan kabri üzerine inĢa olunan Tekke‟ye biraz varidat verilmesi emredilmiĢtir (BOA. HAT. Nr. 543/26857, 29 Z 1231); Çorum‟a tabi Hacıbey Ağacı köyünde ġeyh Hamza Tekkesi kandillerinin bir senelik yağ parasının da tamamen alındığı belirtilmiĢtir (BOA. C. EV. 360/18299, 9 L 1255). 26 Çorum‟da Süheyb ibn-i Sinan Dergahı‟nın Türbedarı ġeyh Abbas Efendi maaĢının artırılmasını istemiĢtir (BOA. BEO. Nr. 1269/95127, 10 L 1316); Çorum‟da Tarikat-ı Rufaiye Hangahı PostniĢini ġeyh Bekir Efendi‟ye maaĢ tahsisi yapıldığı görülmektedir (BOA. BEO. 1631/122254, 22 Za 1318). 27 Bir kayıtta Çorum‟da mukim NakĢibendi Tarikatı ġeyhi Hacı Ömer Lütfi Efendi‟nin noksan kalan hangah inĢaatının tamamlanması talebi yer almaktadır (BOA. DH. MKT. 2074/66, 29 Za 1313); Çorum kasabasındaki Mevlevi Dergâhı harap durumda olduğundan ve vakfın geliri dergâhın tamiri için yeterli olmadığından bahisle, tamir masraflarının ya Hazine-i Celile, ya da Hazine-i Hassa‟dan ihsan buyurulması hakkındaki ġeyh Mehmed Ġzzet Dede‟nin arzuhalinin Hazine-i Hassa‟ya takdim edildiği kaydedilmiĢtir (BOA. DH. MKT. Nr. 1177/67, 11 Ca 1325). 28 Kaldıki bir tekke ya da zaviyenin tamir ve onarım iĢleri öyle hemen müracaat sonucu gerçekleĢtirilen bir Ģey değildi. Öncelikle tamiratı istenen tekke ve zaviyenin incelemesi yapılmakta, onarım ve tamirat masrafları tahmini olarak belirlenmekte, çıkan meblağ çok fazla değilse hatta tekkenin Ģeyhi ve derviĢleri hakkında merkezi idarece uygunsuz bir bilgi gelmemiĢse ancak o zaman tamiratı yapılabilmekteydi. Mesela Çorum‟un Azab Ahmed mahallesinde bulunan Pamukçu Ömer-zâde Tekkesi‟nin mütevellisi ve postniĢini olan Mevlevî ġeyhi Ġzzet Dede Efendi‟nin talebi üzerine tekkede yapılan keĢif neticesinde tamire muhtaç olan bölümlerinin beĢ bin kuruĢla tamir edilebileceğinin tespit edilip tamirine izin verilmesi hususunda hadise Ģöyle geliĢmiĢtir: “Mevlevî ġeyhi reĢâdetlü Ġzzet Dede Efendi meclis-i ma‟kûd-ı mezkûrda takrîr-i kelâm edüp tekye-yi mezkûre iĢbu mu‟âyene olunduğu vechile semâhâne çardağı ve semâhâne ittisâlinde ayrıca medfûn zevâtın sandukaları ve tekye-i mezkûrun iki bâb zâviye odaları ve tekye-i mezkûrda vâki‟ çeĢmenin su kanavâtı ve cevânibinde olan dîvâr ve kaldırımını hâvî olup mürûr-ı eyyâm ve kürûr-ı Ģühûr-ı a‟vâm ile cümlesi külliyen harâbe müĢrif olarak ta‟mîr u termîmi içün kıbel-i Ģer‟den ba‟de‟l-keĢf izn verilmek murâdımdır deyü bi‟t-tevliye da‟vâ etdikde üstâd-ı mezbûrdan ve sâ‟ir ehl-i vukûf ile tekye ve mahall-i mezkûrelerin ta‟mîr ve termîme muhtâc olan müĢtemilâtı keĢf ve mu‟âyene olundukda… beĢ bin guruĢ masârıfla vücuda gelüp noksân ile mümkün olmayacağı” kaydedilmiĢtir (ÇġS.d. 10, h. 46, TAD, 2008: 36, 15 L 1300).

Page 15: BİLDİRİLER KİTABIisamveri.org/pdfdrg/D250530/2016/2016_ISIKZ.pdfHitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2. Cilt Çorum, 2016 Uluslararas Bütün Yönleriyle Çorum

Uluslararası Bütün Yönleriyle Çorum Sempozyumu / 28 - 30 NİSAN 2016

298

Kazâsı‟nda bulunan Seyyid Murad Zaviyesi Vakfı‟nın “Kuyûd-ı muhâsebe yetmiş yedi ve

sekiz seneleri”ne mahsûben hazırlana söz konusu muhasebe kaydından bir dergâhın gelir ve

giderlerini takip edebilmek ve vakıflar gibi istikrarlı gelir kalemleri olmaksızın bu denli

sosyo-ekonomik bir teĢekkülün ihtiyaçlarının karĢılanması ve sürekliliğinin sağlamasının

güçlüğünü görmek mümkündür (ÇġS.d. 2, h. 199, TAD, 2008: 109).29

Nitekim zaman zaman devletin, ekonomik sıkıntılar nedeniyle tekke-zaviyelerin yapım

ve onarım iĢlerine yardım edemediği, ya da tehir ettiği30 ve yukarıda zikrettiğimiz yardım

kalemlerine olumlu cevap veremediği görülmektedir. Burada devletin modernleĢme-

merkezileĢme-tekelleĢme siyasetinin, güçsüz olup ayakta durmakta zorlanan tekke ve

zaviyelerin yıkılmasında, yenilerinin açılmasının önlenmesinde, merkezi idare ve resmi

ideoloji ile problemli olanların zamanla tasfiye edilmesinde etkili olduğu söylenebilir (IĢık,

2015a: 446).

SONUÇ

Osmanlı modernleĢmesi bir taraftan geleneksel kurumlar ile dinî müesseseleri

örselerken diğer yandan da devlet ve toplum nizamında yeni kurulan Batı tarzı seküler

kurumların etkinlik alanını artırmıĢtır. Genel manada bir MerkezileĢme-sekülerleĢme hamlesi

olan Osmanlı modernleĢmesi tasavvufi çevreleri de doğrudan etkilemiĢtir. Özgür, özerk ve

özgün bir alanı kendine has sosyo-ekonomik bir yapıyı ihtiva eden bu teĢkilatlar, merkeziyetçi

politikalarla hem otorite altına alınmaya hem de resmi Ġslam‟ın inanç ve zihin dünyası

içerisine çekilmeye çalıĢılmıĢlardır. Devletin bu gayelerine ulaĢmak için uyguladığı

politikaların aynı Ģekilde taĢrada da uygulanmaya çalıĢıldığı ancak hem merkezden uzak

olması hem de mevcut konjonktürel Ģartlar gereği istenilen oranda baĢarı sağlanamamıĢtır.

29 YetmiĢ yedi senesi hâsılâtı: “Hınta, 105,5 keyl, Fi Ģehrî 70 guruĢ Sene: 7385 guruĢ; ġa‟îr, 93 keyl, Fî Ģehrî 32 guruĢ, Sene: 1976 guruĢ; Burçak, 8 keyl 2 hakk, Fî Ģehrî 32 guruĢ Sene: 260 guruĢ; Rüsûmât 400 guruĢ, Yekûn: 11021 guruĢ. Minhâ‟l-masârıf: Masârıf-ı ta‟Ģeriye 1050 guruĢ; Ücret-i nakliye 500 guruĢ; Hangâhın vukû‟ bulan masârıfâtı 1000 guruĢ; Bâ-Ģart-ı vâkıf zâviye-i mezbûre derûnunda âyende vü revendenin it‟âm-ı ta‟âm husûslarıyla ücret-i mütevelli 8946 guruĢ, Yekûn: 11021 guruĢ. Vâridât: 11020 guruĢ; Masârıfât: 11020 guruĢ. YetmiĢ sekiz senesi hâsılâtı: Hınta, 93 keyl Fî Ģehrî 64 guruĢ Sene: 5952 guruĢ; ġa‟îr, 78 keyl, Fî Ģehrî 28 guruĢ, Sene: 2184 guruĢ; Burçak, 10 keyl, Fî Ģehri 32 guruĢ, Sene: 320 guruĢ; Nohut, 12 kıyye, Fî Ģehrî 10 guruĢ Sene: 120 guruĢ; Rüsûmât 120 guruĢ. Yekûn: 8701 guruĢ. Minhâ‟l-masârıf: Masârıf-ı ta‟Ģiriye 701 guruĢ; Ücret-i nakliye 2000 guruĢ; Hângâh pîĢgâhında kâin çeĢmenin i‟mâr masrafı 3000 guruĢ; Zâviye-i mezbûre derûnunda âyende vü revendenin it‟âm-ı ta‟âm masralarıyla ücret-i mütevellî Yekûn: 8701 guruĢ. Ber-vech-i bâlâ vâridât: 8701 guruĢ. Ber-vech-i bâlâ masârıfât: 8701 guruĢ” (ÇġS.d. 2, h. 199, TAD, 2008: 109). 30 28 Ca 1278/ 1 Aralık 1861 tarihli bir belgede ġeyh Hasan Efendi‟nin post-niĢîni olduğu tekke ve caminin tamirinin Hazine müsait olmadığından tehir edilmesi hakkında bk. (BOA. A. MKT. NZD. Nr. 382/11); 22 C 1267/ 24 Nisan 1851 tarihli bir belgede, Rumeli‟de Dobnice Cumaası‟nda kâin NakĢbendiyye Post-niĢîni Hasan Hüsnü Efendi‟nin tekkenin geniĢletilmesi için istediği paranın verilemeyeceği hususu için bk. (BOA. A. MKT. NZD. Nr. 33/103).

Page 16: BİLDİRİLER KİTABIisamveri.org/pdfdrg/D250530/2016/2016_ISIKZ.pdfHitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2. Cilt Çorum, 2016 Uluslararas Bütün Yönleriyle Çorum

Uluslararası Bütün Yönleriyle Çorum Sempozyumu / 28 - 30 NİSAN 2016

299

Kazâsı‟nda bulunan Seyyid Murad Zaviyesi Vakfı‟nın “Kuyûd-ı muhâsebe yetmiş yedi ve

sekiz seneleri”ne mahsûben hazırlana söz konusu muhasebe kaydından bir dergâhın gelir ve

giderlerini takip edebilmek ve vakıflar gibi istikrarlı gelir kalemleri olmaksızın bu denli

sosyo-ekonomik bir teĢekkülün ihtiyaçlarının karĢılanması ve sürekliliğinin sağlamasının

güçlüğünü görmek mümkündür (ÇġS.d. 2, h. 199, TAD, 2008: 109).29

Nitekim zaman zaman devletin, ekonomik sıkıntılar nedeniyle tekke-zaviyelerin yapım

ve onarım iĢlerine yardım edemediği, ya da tehir ettiği30 ve yukarıda zikrettiğimiz yardım

kalemlerine olumlu cevap veremediği görülmektedir. Burada devletin modernleĢme-

merkezileĢme-tekelleĢme siyasetinin, güçsüz olup ayakta durmakta zorlanan tekke ve

zaviyelerin yıkılmasında, yenilerinin açılmasının önlenmesinde, merkezi idare ve resmi

ideoloji ile problemli olanların zamanla tasfiye edilmesinde etkili olduğu söylenebilir (IĢık,

2015a: 446).

SONUÇ

Osmanlı modernleĢmesi bir taraftan geleneksel kurumlar ile dinî müesseseleri

örselerken diğer yandan da devlet ve toplum nizamında yeni kurulan Batı tarzı seküler

kurumların etkinlik alanını artırmıĢtır. Genel manada bir MerkezileĢme-sekülerleĢme hamlesi

olan Osmanlı modernleĢmesi tasavvufi çevreleri de doğrudan etkilemiĢtir. Özgür, özerk ve

özgün bir alanı kendine has sosyo-ekonomik bir yapıyı ihtiva eden bu teĢkilatlar, merkeziyetçi

politikalarla hem otorite altına alınmaya hem de resmi Ġslam‟ın inanç ve zihin dünyası

içerisine çekilmeye çalıĢılmıĢlardır. Devletin bu gayelerine ulaĢmak için uyguladığı

politikaların aynı Ģekilde taĢrada da uygulanmaya çalıĢıldığı ancak hem merkezden uzak

olması hem de mevcut konjonktürel Ģartlar gereği istenilen oranda baĢarı sağlanamamıĢtır.

29 YetmiĢ yedi senesi hâsılâtı: “Hınta, 105,5 keyl, Fi Ģehrî 70 guruĢ Sene: 7385 guruĢ; ġa‟îr, 93 keyl, Fî Ģehrî 32 guruĢ, Sene: 1976 guruĢ; Burçak, 8 keyl 2 hakk, Fî Ģehrî 32 guruĢ Sene: 260 guruĢ; Rüsûmât 400 guruĢ, Yekûn: 11021 guruĢ. Minhâ‟l-masârıf: Masârıf-ı ta‟Ģeriye 1050 guruĢ; Ücret-i nakliye 500 guruĢ; Hangâhın vukû‟ bulan masârıfâtı 1000 guruĢ; Bâ-Ģart-ı vâkıf zâviye-i mezbûre derûnunda âyende vü revendenin it‟âm-ı ta‟âm husûslarıyla ücret-i mütevelli 8946 guruĢ, Yekûn: 11021 guruĢ. Vâridât: 11020 guruĢ; Masârıfât: 11020 guruĢ. YetmiĢ sekiz senesi hâsılâtı: Hınta, 93 keyl Fî Ģehrî 64 guruĢ Sene: 5952 guruĢ; ġa‟îr, 78 keyl, Fî Ģehrî 28 guruĢ, Sene: 2184 guruĢ; Burçak, 10 keyl, Fî Ģehri 32 guruĢ, Sene: 320 guruĢ; Nohut, 12 kıyye, Fî Ģehrî 10 guruĢ Sene: 120 guruĢ; Rüsûmât 120 guruĢ. Yekûn: 8701 guruĢ. Minhâ‟l-masârıf: Masârıf-ı ta‟Ģiriye 701 guruĢ; Ücret-i nakliye 2000 guruĢ; Hângâh pîĢgâhında kâin çeĢmenin i‟mâr masrafı 3000 guruĢ; Zâviye-i mezbûre derûnunda âyende vü revendenin it‟âm-ı ta‟âm masralarıyla ücret-i mütevellî Yekûn: 8701 guruĢ. Ber-vech-i bâlâ vâridât: 8701 guruĢ. Ber-vech-i bâlâ masârıfât: 8701 guruĢ” (ÇġS.d. 2, h. 199, TAD, 2008: 109). 30 28 Ca 1278/ 1 Aralık 1861 tarihli bir belgede ġeyh Hasan Efendi‟nin post-niĢîni olduğu tekke ve caminin tamirinin Hazine müsait olmadığından tehir edilmesi hakkında bk. (BOA. A. MKT. NZD. Nr. 382/11); 22 C 1267/ 24 Nisan 1851 tarihli bir belgede, Rumeli‟de Dobnice Cumaası‟nda kâin NakĢbendiyye Post-niĢîni Hasan Hüsnü Efendi‟nin tekkenin geniĢletilmesi için istediği paranın verilemeyeceği hususu için bk. (BOA. A. MKT. NZD. Nr. 33/103).

Vakfiye Nezareti‟nin kurulması ile tekke ve zaviye vakıfları gelirlerine el konulması,

meĢâyihin de bütün tebaa gibi vergi mükellefi kılınması gibi hususların taĢrada

huzursuzluklara yol açmıĢtır. Ancak sonuçta meĢâyihin düzenli bir vergi mükellefine

dönüĢtüğü, hatta hükümdar değiĢikliklerinde dahi beratlarını yenilemek için haraç öder

duruma geldikleri ancak onların da karĢı bir hamle ile söz konusu yükümlülüklerden

kurtulmak için devlet kapısını aĢındırdıkları gürlmektedir. Bütün bu geliĢmelerin devlet-

tarikat iliĢkilerini bir patronaj iliĢkisine dönüĢtürdüğü de gözlerden kaçmamaktadır.

Önemli bir hususta devletin, genel siyasi eğilimlerine de uygun olarak kendini idame

edemeyecek kadar güçsüz olan tekke ve zaviye mülklerini doğrudan hazineye aktarılmasını

salık veren emirleridir. Zira bu durum yenilerini açmanın zorlaĢtırıldığı tekke ve zaviye

politikalarıyla birlikte değerlendirildiğinde bir tasfiye giriĢimi olarak görülmektedir.

,

,

,

Page 17: BİLDİRİLER KİTABIisamveri.org/pdfdrg/D250530/2016/2016_ISIKZ.pdfHitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2. Cilt Çorum, 2016 Uluslararas Bütün Yönleriyle Çorum

Uluslararası Bütün Yönleriyle Çorum Sempozyumu / 28 - 30 NİSAN 2016

300

KAYNAKÇA

BOA

Sadaret Mektûbî Kalemi, De„âvi (A. MKT. DV)

Ayniyât Defterleri (BEO. AYN. d)

Cevdet Tasnifi: Evkaf (C. EV), Maarif (C. MF), Zaptiye (C. ZB)

Hatt-ı Hümayun (HAT)

Ġrde Dahiliye (Ġ. DH.)

Ġrade Evkaf (Ġ. EV.)

Ġrade Harbiye (Ġ. HB).

Ġrade Meclis-i Vala (Ġ.MVL.)

Mektubi Kalemi (MF. MKT.)

Sivaslı Ali Baba Zaviyesi Evrakı (HSD.SABZ)

Yıldız Perakende Evrakı Evkaf Nezareti Maruzatı (Y. PRK. EV.)

Diğer ArĢiv Kaynakları

MeĢihat ArĢivi Tekke Zaviye Defteri, Nr. 1771.

Çorum ġeriye Sicilleri Katalogları, (Haz. Çorum Kent ArĢivi), Tekmatsan Matbaacılık San. ve Tic. AĢ., Çorum

2009.

Çorum Belediyesi Kent ArĢivi, Çorum ġeriye Sicilleri, Türk ArĢivciler Derneği, 2008.

Ġnceleme Eserler

AYDIN, Davut-ÇĠZAKÇA, Murat -ÇARKOĞLU, Ali - GÖKġEN, FatoĢ (2006). Türkiye’de Hayırseverlik:

Vatandaşlar, Vakıflar Ve Sosyal Adalet, Ġstanbul: TÜSEV Yayınları.

BARKAN, Ömer Lütfi (1942). “Ġstila Devirlerinin Kolonizatör Türk DerviĢleri ve Zaviyeler”,VD., II, 279-304.

ÇAPÇIOĞLU, Ġhsan (2011). Modernleşen Türkiye’de Din ve Toplum, Ankara: Otto Yayınları.

DEFTERĠ DERVĠġAN (2011). Yenikapı Mevlevîhânesi Günlükleri. (Haz. Bayram Ali Kaya - Sezai Küçük),

Ġstanbul: Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları.

ERTEM, Adnan (Aralık 2011). “Osmanlı‟dan Günümüze Vakıflar”, VD, 36, 26-65.

GÜNDÜZ, Ġrfan (1989). Osmanlılarda Devlet Tekke Münasebetleri, Ġstanbul: Seha NeĢriyat.

IġIK, Zekeriya (2015a). Şeyhler ve Şahlar –Osmanlı Toplumunda Devlet Tarikat İlişkilerinin Gelişim ve

Değişim Süreçleri-, Konya: Çizgi Kitabevi Yayınları.

--------, (2015b). “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Eğitim-Kültür Politikaları Yoluyla BektaĢilik Ve KızılbaĢlığı

Tasfiye GiriĢimleri (1826 Sonrası)”, Gazi Üniversitesi Türk Kültürü Ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi,

2015 / 76, 31-53.

KARA, Ġsmail (2005). “Bir Tenkit/Tasfiye Alanı Olarak Tasavvuf ve Tarikatlar”, Osmanlı Toplumunda

Tasavvuf, Ankara: TTK Yayınları.

KARA, Mustafa (1999). Tekkeler ve Zaviyeler, Dergâh Yay.

KARPAT, Kemal (2010). İslam’ın Siyasallaşması, Ġstanbul: Ġst. Bilgi Üniv. Yayınları.

KORKMAZ, ġerif (2003), Çorum’un İdari Sosyal ve Ekonomik Yapısı (Tanzimat-II. Meşrutiyet), Gazi

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yakınçağ Tarihi Bilim Dalı, Doktora Tezi, Ankara.

Page 18: BİLDİRİLER KİTABIisamveri.org/pdfdrg/D250530/2016/2016_ISIKZ.pdfHitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu 2. Cilt Çorum, 2016 Uluslararas Bütün Yönleriyle Çorum

Uluslararası Bütün Yönleriyle Çorum Sempozyumu / 28 - 30 NİSAN 2016

301

KAYNAKÇA

BOA

Sadaret Mektûbî Kalemi, De„âvi (A. MKT. DV)

Ayniyât Defterleri (BEO. AYN. d)

Cevdet Tasnifi: Evkaf (C. EV), Maarif (C. MF), Zaptiye (C. ZB)

Hatt-ı Hümayun (HAT)

Ġrde Dahiliye (Ġ. DH.)

Ġrade Evkaf (Ġ. EV.)

Ġrade Harbiye (Ġ. HB).

Ġrade Meclis-i Vala (Ġ.MVL.)

Mektubi Kalemi (MF. MKT.)

Sivaslı Ali Baba Zaviyesi Evrakı (HSD.SABZ)

Yıldız Perakende Evrakı Evkaf Nezareti Maruzatı (Y. PRK. EV.)

Diğer ArĢiv Kaynakları

MeĢihat ArĢivi Tekke Zaviye Defteri, Nr. 1771.

Çorum ġeriye Sicilleri Katalogları, (Haz. Çorum Kent ArĢivi), Tekmatsan Matbaacılık San. ve Tic. AĢ., Çorum

2009.

Çorum Belediyesi Kent ArĢivi, Çorum ġeriye Sicilleri, Türk ArĢivciler Derneği, 2008.

Ġnceleme Eserler

AYDIN, Davut-ÇĠZAKÇA, Murat -ÇARKOĞLU, Ali - GÖKġEN, FatoĢ (2006). Türkiye’de Hayırseverlik:

Vatandaşlar, Vakıflar Ve Sosyal Adalet, Ġstanbul: TÜSEV Yayınları.

BARKAN, Ömer Lütfi (1942). “Ġstila Devirlerinin Kolonizatör Türk DerviĢleri ve Zaviyeler”,VD., II, 279-304.

ÇAPÇIOĞLU, Ġhsan (2011). Modernleşen Türkiye’de Din ve Toplum, Ankara: Otto Yayınları.

DEFTERĠ DERVĠġAN (2011). Yenikapı Mevlevîhânesi Günlükleri. (Haz. Bayram Ali Kaya - Sezai Küçük),

Ġstanbul: Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları.

ERTEM, Adnan (Aralık 2011). “Osmanlı‟dan Günümüze Vakıflar”, VD, 36, 26-65.

GÜNDÜZ, Ġrfan (1989). Osmanlılarda Devlet Tekke Münasebetleri, Ġstanbul: Seha NeĢriyat.

IġIK, Zekeriya (2015a). Şeyhler ve Şahlar –Osmanlı Toplumunda Devlet Tarikat İlişkilerinin Gelişim ve

Değişim Süreçleri-, Konya: Çizgi Kitabevi Yayınları.

--------, (2015b). “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Eğitim-Kültür Politikaları Yoluyla BektaĢilik Ve KızılbaĢlığı

Tasfiye GiriĢimleri (1826 Sonrası)”, Gazi Üniversitesi Türk Kültürü Ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi,

2015 / 76, 31-53.

KARA, Ġsmail (2005). “Bir Tenkit/Tasfiye Alanı Olarak Tasavvuf ve Tarikatlar”, Osmanlı Toplumunda

Tasavvuf, Ankara: TTK Yayınları.

KARA, Mustafa (1999). Tekkeler ve Zaviyeler, Dergâh Yay.

KARPAT, Kemal (2010). İslam’ın Siyasallaşması, Ġstanbul: Ġst. Bilgi Üniv. Yayınları.

KORKMAZ, ġerif (2003), Çorum’un İdari Sosyal ve Ekonomik Yapısı (Tanzimat-II. Meşrutiyet), Gazi

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yakınçağ Tarihi Bilim Dalı, Doktora Tezi, Ankara.

ÖZER, Ekrem (2007). Osmanlı’da Tekke ve Tarikat Islahatları-II. Mahmut Dönemi ve Sonrası-, Doktora Tezi,

Atatürk Üniv. Sosyal Bilimler Enst., Erzurum.

ÖZTÜRK, Nazif (1995). Türk Yenileşme Tarihi Çerçevesinde Vakıf Müessesesi, Ankara: TDV Yayınları.

--------, (1995). “Evkaf-ı Hümayun Nezareti”, DİA, 11, 521-524.

TAġĞIN, Ahmet (2013a). Dile Gelen Alevilik, Ġstanbul: Çizgi Yayınları.

--------, (2013b). Şeyh Safî Buyruğu, Konya: Çizgi Kitabevi Yayınları.

ġĠMġEK, Halil Ġbrahim (2006). “Türk ModernleĢmesi Sürecinde Tasavvuf Alanında Ortaya Çıkan Bazı Yöntem

TartıĢmaları”, HÜĠFD, 5/9, 7-40.

YURDAKUL, Ġlhami (2008). Osmanlı İlmiye Merkez Teşkilâtı'nda Reform (1826-1876), Ġstanbul: ĠletiĢim

Yayınları.