5
güncel gastroenteroloji 16/2 121 Bilime ve Bilim İnsanına Göstereceğiniz Saygı İnsana ve İnsanlığa Göstereceğiniz Saygıdır! Prof. Dr. Ali ÖZDEN “Düşüncelerini değiştirmeyenler yalnız aptallarla ölülerdir” Lowell T ürkiye Cumhuriyeti bu ülkeyi iş- gal eden dış güçler ile onların iş- birlikçisi olan iç güçlerin yenilgisi sonucu kurulmuştur. Bu nedenle kurtu- luş ve kuruluş felsefesini beğenmeyen ya da karşı olan iç ve dış odaklar zaman zaman yeni yöntemlerle Türkiye Cum- huriyeti’nin kuruluş felsefesini rotasın- dan saptırmaya çalışmaktadırlar. Bunlar ayrıca Cumhuriyet’in vatandaşla yüzleşmesini istiyorlar. Ana- dolu’daki bin yılı aşan tarihimizle, son kurtuluşta cepheden silahını alarak kaçan yüzbinlerce insanla Devleti yüzleştirerek bir yere varılamaz. Onların amaçları kin ve nefret ekerek ku- şakları birbirine düşürmektir. Geçmişin değerlendirilmesi el- bette yapılmalıdır. Geçmişin değerlendirilmesi tarihçilerin ve sosyologların işidir. Bu değerlendirmeler duygularla değil bi- lim ve akıl yoluyla olmalıdır. Geçmişten alacağımız ders gele- ceği kurgulamamıza yardım edecektir. Bilim adamlarının işi- ni siyasetçiler yapamaz, siyasetçiler bu günü ve geleceği kur- gulamalıdır. Bilim insanının yerlisi yabancısı olmaz. Süratle tüm imkânlar kullanılarak, bilim adamlarının, ülkemizin ce- haletin pençesinden kurtulamamasının nedenlerini ortaya koyabilmesi için, devlet tüm imkânlarını seferber etmelidir. Yoksa cehaletin karanlığı tüm ülke insanlarını felakete sürük- leyecektir. Kimse alınmasın! Tüm yazılı ve görsel medya, birkaç yüz kişi- nin oyuncağı haline gelmiş ve ülkedeki karanlığın da neden- lerinden biri haline gelmişlerdir. Bilim ve akıl karşıtı olanlar bilmelidir ki dünyayı yönetmesi gereken bilim ve akıldır. Çünkü yalnız onun yarattığı aydınlık, dünyamızı ve ülkemizi mutlu günlere taşıyacaktır. Devletle, Cumhuriyetle yüzleşmek iste- yenlere ilk önerim şudur; önce öz- gürlük ve bağımsızlık yolunda şehit olanlarla ve cephelerden silahlarını da alıp kaçanlarla yüzleşsinler! İkinci önerim; geçmişi tarihçilere bırakıp bugün ile gelecek ile ilgilensinler. Üçüncü önerim; Ortaçağ bilgisi ile 21. yüzyılı anlamaları mümkün değil. Acilen kendilerini çağcıl bilgilerle donanımlı hale getirsinler. Dördüncü önerim; akıllı siyasetçi, bilime ve bilim insanına saygı duymalı ve geçmiş merkezli değil bugün ve gelecek merkezli akıl yürütmelidir. Beşinci önerim; kilisenin 500 yıl önce yapmaya çalıştığı gibi, kilise ile üniversiteyi tekrar bir araya getirmeye kimse uğraş- masın. Bu dine zarar verir. Din; bireyin yaratanı ile arasındaki gönül ilişkisidir, kimse ona elini dilini uzatarak kirletmeye ça- lışmasın. Üniversite özgür-özerk olmaz ise üniversite olamaz. Altıncı önerim; din adamları bilimi kontrol etmekten ve üniversiteleri kontrol etmeye çalışmaktan vazgeçmelidir. Din adamları kendilerini kontrol etmelidirler. Din adamları önce- likle pozitif bilim alanında bilgilenmek için eğitim almaya ça- ba göstermelidirler. Okumadan, bilgi sahibi olmadan konuş- mak yanlıştır.

Bilime ve Bilim İnsanına Göstereceğiniz Saygı …guncel.tgv.org.tr/journal/41/pdf/100064.pdfgüncel gastroenteroloji16/2 121 Bilime ve Bilim İnsanına Göstereceğiniz Saygı

  • Upload
    others

  • View
    11

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Bilime ve Bilim İnsanına Göstereceğiniz Saygı …guncel.tgv.org.tr/journal/41/pdf/100064.pdfgüncel gastroenteroloji16/2 121 Bilime ve Bilim İnsanına Göstereceğiniz Saygı

güncel gastroenteroloji 16/2

121

Bilime ve Bilim İnsanına Göstereceğiniz Saygıİnsana ve İnsanlığa Göstereceğiniz Saygıdır!

Prof. Dr. Ali ÖZDEN

“Düşüncelerini değiştirmeyenler yalnız aptallarla ölülerdir”

Lowell

Türkiye Cumhuriyeti bu ülkeyi iş-gal eden dış güçler ile onların iş-birlikçisi olan iç güçlerin yenilgisi

sonucu kurulmuştur. Bu nedenle kurtu-luş ve kuruluş felsefesini beğenmeyenya da karşı olan iç ve dış odaklar zamanzaman yeni yöntemlerle Türkiye Cum-huriyeti’nin kuruluş felsefesini rotasın-dan saptırmaya çalışmaktadırlar. Bunlarayrıca Cumhuriyet’in vatandaşla yüzleşmesini istiyorlar. Ana-dolu’daki bin yılı aşan tarihimizle, son kurtuluşta cephedensilahını alarak kaçan yüzbinlerce insanla Devleti yüzleştirerekbir yere varılamaz. Onların amaçları kin ve nefret ekerek ku-şakları birbirine düşürmektir. Geçmişin değerlendirilmesi el-bette yapılmalıdır. Geçmişin değerlendirilmesi tarihçilerin vesosyologların işidir. Bu değerlendirmeler duygularla değil bi-lim ve akıl yoluyla olmalıdır. Geçmişten alacağımız ders gele-ceği kurgulamamıza yardım edecektir. Bilim adamlarının işi-ni siyasetçiler yapamaz, siyasetçiler bu günü ve geleceği kur-gulamalıdır. Bilim insanının yerlisi yabancısı olmaz. Süratletüm imkânlar kullanılarak, bilim adamlarının, ülkemizin ce-haletin pençesinden kurtulamamasının nedenlerini ortayakoyabilmesi için, devlet tüm imkânlarını seferber etmelidir.Yoksa cehaletin karanlığı tüm ülke insanlarını felakete sürük-leyecektir.

Kimse alınmasın! Tüm yazılı ve görsel medya, birkaç yüz kişi-nin oyuncağı haline gelmiş ve ülkedeki karanlığın da neden-lerinden biri haline gelmişlerdir. Bilim ve akıl karşıtı olanlarbilmelidir ki dünyayı yönetmesi gereken bilim ve akıldır.

Çünkü yalnız onun yarattığı aydınlık,dünyamızı ve ülkemizi mutlu günleretaşıyacaktır.

Devletle, Cumhuriyetle yüzleşmek iste-yenlere ilk önerim şudur; önce öz-gürlük ve bağımsızlık yolunda şehitolanlarla ve cephelerden silahlarını daalıp kaçanlarla yüzleşsinler!

İkinci önerim; geçmişi tarihçilere bırakıp bugün ile gelecekile ilgilensinler.

Üçüncü önerim; Ortaçağ bilgisi ile 21. yüzyılı anlamalarımümkün değil. Acilen kendilerini çağcıl bilgilerle donanımlıhale getirsinler.

Dördüncü önerim; akıllı siyasetçi, bilime ve bilim insanınasaygı duymalı ve geçmiş merkezli değil bugün ve gelecekmerkezli akıl yürütmelidir.

Beşinci önerim; kilisenin 500 yıl önce yapmaya çalıştığı gibi,kilise ile üniversiteyi tekrar bir araya getirmeye kimse uğraş-masın. Bu dine zarar verir. Din; bireyin yaratanı ile arasındakigönül ilişkisidir, kimse ona elini dilini uzatarak kirletmeye ça-lışmasın. Üniversite özgür-özerk olmaz ise üniversite olamaz.

Altıncı önerim; din adamları bilimi kontrol etmekten veüniversiteleri kontrol etmeye çalışmaktan vazgeçmelidir. Dinadamları kendilerini kontrol etmelidirler. Din adamları önce-likle pozitif bilim alanında bilgilenmek için eğitim almaya ça-ba göstermelidirler. Okumadan, bilgi sahibi olmadan konuş-mak yanlıştır.

Page 2: Bilime ve Bilim İnsanına Göstereceğiniz Saygı …guncel.tgv.org.tr/journal/41/pdf/100064.pdfgüncel gastroenteroloji16/2 121 Bilime ve Bilim İnsanına Göstereceğiniz Saygı

122 HAZİRAN 2012

Yedinci önerim; insanlığı bugünlere taşıyan bilim ve onunyarattığı bilgi-teknolojidir. Bilime nankörlük insana yakışmaz.Bilime ve bilim adamına saygı bir sorumluluktur.

Sekizinci önerim; görsel medya üniversiteler ile, özelliklede konu uzmanlarıyla iletişim içinde olmalıdır. Cahillik ayıpdeğildir, insan cahilliğinin farkında değilse bu durum gerçek-ten çok ayıptır.

Dokuzuncu önerim; bilimin ve bilim yuvası olan üniversi-telerin kontrolü ve geleceği cehaletin eline bırakılamaz. Bilimadamları cehaletin nedenlerini süratle saptamalı ve çözümüretmelidirler.

Onuncu önerim; insan eğitilerek insanlaştırılır. Bu nedenleeğitim de yaşam boyu olmalıdır. Yaşam boyu eğitilmeyen in-san, kendine olduğu kadar başkalarına da yabancıdır. İnsanınkendine, bir başka insana, karşı cinse, doğaya, canlılar ve can-sızlar âlemine, kâinata bakışı insancıllaşma seviyesini belirler.

Tüm iktidarlar, bu ülkede okuma yazma oranını yüzde yüzeçıkaracaklarını söylüyorlar. Sanki onların elini kolunu tutanvar. Başaramadılar, çünkü niyetleri niyet değildi. Ayrıca yete-rince bilgi, beceri, yetenek ile donanımlı değiller. Farz edelimtüm toplum okumayı yazmayı öğrendi, ne okuyacaklar ne ya-zacaklar? Ayrıca okuduğunu anlayabilecek önbilgiyi nasıl ve-receksiniz? Eğitimde en önemli olan hangi çağın bilgileri ileyeni kuşakları donatacağınızdır. Bugünü geçmişle kavga ettir-mek geleceği karartmaktır. Bu insanlık suçudur. Gerçeğin pe-şinde koşan batı dünyası, dogmalarla ve ortaçağ bilgileri iletoplumu kurgulayan bizim halimize gülmektedir. Biz de, şu-yuz buyuz diye kasılıyoruz. Okumak ve yazmak; özgür insaniçin, okuduğunu anlayan, ne yazacağını bilen insanlar içinönemlidir. Bilim gerçeğin bilgisidir. Bilimi de bilgi yaratır. Bil-gi de, bilimi güçlendirdiği gibi kütüphanesini de zenginleşti-rir. İnsan ise bilimin de, bilginin de merkezindedir, yaratanodur. Özgür olmayan, yasaklı bir dünyada, karanlıkta bırakıl-mış insan artık kendi durumunu sorgulamalıdır ve kendisiyleyüzleşmelidir. Kendisiyle yüzleşmeyen insanlar başka bir şey-le yüzleşmeye hak kazanamaz. Bilim gerçeğin peşindedir, in-san onu izlemeye cesaret edemezse cehaletin esaretinde kal-maya mecburdur.

Dinin de, bilimin de, devletin de, kâinatın da merkezinde in-san vardır. Yeterince bilgi ve gözlem sahibi olmayan birininbunu anlaması kolay değildir. İnsanoğlu kendisini ve doğayıanlamaya çalışarak düşün sistemini oluşturmuştur. Onun al-

gıları, onu, yaratılışı varsaymaya yönlendirmiştir. İnsanınoluşturduğu bilgiler, insanı bilimin de merkezine oturtaraközgür bilgi üretimine geçişi hazırlamıştır.

Devletin de merkezinde olan insandır. Çünkü devleti de ya-ratan odur. İnsan bulunduğu dönemdeki bilgi birikimine gö-re zihinsel işlevini gerçekleştirir. 1500 yıl önceki insanın bilgive düşünce sistemiyle bugünü kurgulamak mümkün değil-dir. Böyle bir çaba güneşe tükürmektir.

Toplumu geçmişe taşımak isteyenleri insanoğlu hem lanetler,hem de fırsat vermez. Bilim ve akıl günümüzde tüm dünyayahükmetmekte ve yol göstermektedir. Aksi felakettir, yokoluştur. Buna insanımız izin verse de bu topraklar izin ver-mez. Ortaçağ bilgisi ve algısı ile bugüne yön vermek şeytanınişi ve büyük felaketin habercisidir. Bu gidişe dur deme zama-nıdır, çünkü yalnız insanımız değil, topraklarımız da cehale-tin tehdidi altında. Üniversitelerimiz bu ülkenin sorunlarınıçözmek için kurulmuştur. Onlar insanlığın sorunlarını çöze-cek bilim adamlarına sahiptir. Onları korkunun korumasımümkün değildir. Üniversiteler üniversite, bilim adamları daadam olduklarını ortaya koymalıdır.

Gerçekle yüzleşmekten korkan toplum kesimleri bilimin ışı-ğına dayanamamaktadırlar. Bilim adamalarının ürettiği ger-çek bilgiler insan aklını daha donanımlı hale getirmektedir.Makbul olmak için bilimin ürettiği bilgilerle donanımlı halegelmek gerekir. Önce okuyacaksın, anlayacaksın sonra düşü-neceksin. Düşünce dünyan zenginleştikçe kendini ve doğayıdaha iyi gözlemler ve anlarsın. Bu yolda ne kadar yol alırsan,o kadar insancıllaşırsın.

Demokrasi halkın kendi kendini yönetmesidir (Demos; Halk,Krasi; İktidar). Halk yönetimi, ya doğrudan, ya da seçtiği tem-silcileri ile gerçekleştirir. Eski Yunanda demokrasinin tam ya-şama geçmesi için kölelerin de oy kullanması gerektiği ilerisürülünce, bilge kişiler; -o zaman sistemin kölelerin bilgeleriyönettiği bir sisteme dönüşeceğini ileri sürmüşlerdir. Sonuç-ta olan olmuş, çoğunluğu oluşturan köleler ve cahiller iktida-rı ele geçirerek, o medeniyetin sonunu hazırlamıştır.

Dünyamızda yaşanan hızlı değişim nedeniyle, demokrasininde yeniden tanımının yapılması gerekmektedir. Özellikle, de-mokrasinin bugüne dek saptanan zaaflarının giderilmesi ge-rekir. Demokrasinin kendini nasıl koruyup kollayacağı ortayakonmalıdır. Çünkü demokrasiye cehaletin yaptığı taciz artıksınırı aşarak tecavüze dönüşmüştür. Öncelikle demokrasinin,

Page 3: Bilime ve Bilim İnsanına Göstereceğiniz Saygı …guncel.tgv.org.tr/journal/41/pdf/100064.pdfgüncel gastroenteroloji16/2 121 Bilime ve Bilim İnsanına Göstereceğiniz Saygı

GG 123

çoğunluğun hükümranlığı olmadığı, çoğunluğu temsil eden-lere ve görsel medyadaki akıl vericilere öğretilmelidir. 21.yüzyılda demokrasinin olmazsa olmazı YASALARIN, YARGI-NIN, YÜRÜTMENİN BİLİME ve AKLA uygunluğudur. Yanitoplumun bilime ve akla uygun yönetilmesidir. Çünkü de-mokrasi bilimin ve aklın eseridir. Fransız düşünürü Jean Fran-çois Revel diyor ki; demokrasi; demokrasiyi yok etmek iste-yenlere yasallık içerisinde hazırlanma olanaklarını verenparadoksal bir rejimdir.

Ülkemizde elbette ki en önemli sorun eğitim, eğitim, eğitim-dir. Bu toplumun neden eğitimsiz ve cahil bırakıldığının ne-denlerini, üniversitelerimiz, yapacakları araştırmalar ile orta-ya koymalıdırlar. Anlaşılması en kolay yanıt “cahil bırak, son-rada onun iyi niyetini suiistimal et”. Sonra da “çoğunluğunyönetimine karşımı çıkıyorsun” diyecekler. Gelişmekte olançağcıl kriterlere kavuşamamış toplumlarda, demokrasinin ya-şamını sürdürebilmesi için demokrasinin olmazsa olmaz si-gortalarının güvenilir ve sağlıklı olması zorunludur. Bu sigor-talar;

1. Üniversiteler

2. Yazılı ve görsel medya

3. İşveren ve işçi sendikaları

4. Gönüllü kuruluşlardır (ulusal veuluslararası)

Bizim ülkemizde diğer sigortalar zaten devre dışı kalmıştır.Geride kalan bu dört sigortanın da etkin olduğunu söylemekzordur. Bunlarda da Akıl Durgunluğu Sendromu arazları gö-rülmektedir. Bu nedenle yeniden gözden geçirilmeleri gerek-mektedir. Toplumun varması gereken noktaya ulaşmasınahangi düşünce sistemlerinin mani olduğunun ortaya konma-sı ve tartışılması gerekmektedir. Hayatında hiçbir şey okuma-mış ve yazmamış birisinin kendini âlim sandığı bir ülkede ya-şadığımız unutulmamalıdır. Bu toplumda neden reform veRönesans yaşanmıyor, bunun nedenleri de belirlenmelidir.Neden insanımız gözüyle görmediği her şeyi gördüğünüinatla gerçekmiş gibi iddia ediyor?

Artık halkımız neden sanayi devrimini yaşayamadığımızı vebilim toplumuna geçemediğimizi öğrenmelidir. Bunun ne-denleri saptanırsa, karanlığın kaynağı olan düşünce sistemle-ri ve cehaletle halkımız yüzleşmiş olacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda toplumun %8’i okuma-yazma bilmekteydi. Kadınların ise sadece %1’i okuma-yazma

biliyordu. Türkiye’de okuma yazma oranı 1927’de %11 iken,Avrupa’da o dönemde okuma-yazma bilmeyenlerin nüfusaoranı %20’lerde idi. Değerlendirmeye işte bu noktadan baş-lamak gerekiyor. Neden bu toplum cahil bırakılıyor?

Ülkemizde okuma-yazma oranı 1935’de %20.4’e, 1950’de de%33.6’ya çıkmıştır. Bu başarıda ordumuzun askerlik süresin-ce Ali Okullarında Mehmetçiğe öğrettiği okuma-yazmanın ro-lü büyüktür. Ayrıca askerde okuma-yazmayı iyi öğrenenler-den seçilen ve süratle eğitilerek, köy çocuklarına okuma yaz-ma öğretmek üzere gönderilen eğitmenlerin de bu oranınyükselmesinde inanılmaz yararları olmuştur. Okuma-yazmaoranı 1960’larda ancak %39.5’e ulaşabilmiştir. Çünkü KöyEnstitüleri karanlık güçler tarafından (Açılışı 1939, Köy Ensti-tüleri Yasası 17 Nisan 1940, Kapanış 1954) kapattırılmıştır.2000’li yıllarda ise okuma yazma oranı %70-80’lere ulaşır.Okuma yazma bildiklerini söyleseler de, ne okudukları, neyazdıkları, ne de kendilerini nasıl ifade ettikleri ise hala netdeğildir.

Ülkemizde 4 milyondan fazla kadının hala okuma yazma bil-mediği bilinmektedir. 2009 verilerine göre 72.500.000 insanı-mızın 56.593.000’ü okuma yazma biliyor. 15.707.000 kişi iseokuma-yazma bilmiyor olarak değerlendirilmekte. Bunun6.082.750’si 0-6 yaş grubundadır. Erişkin yaşta ise okuma-yaz-ma bilmeyenler 9.624.250 kişidir (Nüfüsun %13,2’si).

Ülkemizde eğitimin içeriği çağcıl olmaktan uzaktır. Ayrıcaeğitici ve derslik sorunu da had safhadadır. İşlenen dünya gö-rüşü Orta Çağı-Yakın Çağı anımsatmaktadır. ‘Evet’ ülkemizdeeğitim çağcıl değildir. Dünya okuma-yazmayı değil, yaşam bo-yu eğitimi ve master-doktora, iki üniversite bitirme gibi ko-nuları yaşama geçirmeye çalışmaktadır. Biz ise dünyada olupbitene seyirci olduğumuz gibi, bilim karşıtı tavrımızı acıma-sızca sürdürmekteyiz. Cehalet batağına saplanmışız, bir türlükurtulamıyoruz. Cumhuri-yet öncesi eğitim sorunuçözülmediği için, Cumhuri-yet elinden geleni yapsa da,son 60 yıldaki yaklaşım ne-deniyle bilgi toplumuna birtürlü geçemedik. Var olanayok diyorlar, olmayana vardiyorlar. Laf ile geçmişe yel-ken açıyorlar. Okuma-yaz-ma öğrenenler de, daha ko-

Page 4: Bilime ve Bilim İnsanına Göstereceğiniz Saygı …guncel.tgv.org.tr/journal/41/pdf/100064.pdfgüncel gastroenteroloji16/2 121 Bilime ve Bilim İnsanına Göstereceğiniz Saygı

124 HAZİRAN 2012

lay diye, ne okuyorlar ne deyazıyorlar. Bu da genel birdurgunluğa neden oluyor.Evet, ne okurlar ne yazarlarama her şeyi bildiklerini söy-lerler! Sonuç olarak, ilkokul-dan üniversiteye kadar eği-timde yeniden yapılanmayave çağdaşlaşmaya gerek var.Bakın Konfüçyüs ne diyor;“Doğruyu gördüğü haldeyapmamak cesaretsizliktir-

korkaklıktır”, Schiller de “Cesaret etmeyen gelecek içinumutlu olmasın” diyor.

Oysa Japonya’da toplumun %14’ü, ABD’de %12’si, İngiltere’deve Fransa’da %21’i düzenli kitap okurken, Türkiye’de on binkişiden biri okumaktadır. Türkiye’de okunan kitapların çoğuda siyaset, seks, aşk vs. konularındadır. Japonya’da bir kişi yıl-da ortalama 25 kitap okurken, İsviçre’de 10, Fransa’da 7 kitapokumaktadır. Türkiye’de ise bir kişi 10 yılda 1 kitap okumakta-dır. Kitap okumakta dünyada 86’ıncı sıradayız. Vatandaşı buhale getirin, sonra onun iyi niyetini kullanarak demokrasi oyu-nu oynayınız. Kendini yönetemeyenler ülkeyi yönetmeye kal-karsa o ülke eninde sonunda çağdışı kalır. Yukarıdaki tablo de-mokrasimizin neden hasta olduğunu, karanlıktan bir türlü kur-tulamamamızın nedenlerini net olarak ortaya koymaktadır.Ama genellikle konuştuğumuz zaman mangalda kül bırakma-yız. Eğitimi bu hale getiren, bilim ve teknolojide geri kalmamı-za yol açan zihniyetler, gündeme getirilerek, tartışmaya açılma-lıdır. Artık bilim adamları bu konuları tartışarak vatandaşa bilgiaktarmalıdır. Bilim adamları korkmamayı öğrenip fikirlerini or-taya koymalıdır. Hiçbir kaçış sonsuza dek sürmez.

Bilim gerçeğin ne olduğu bilgisini üretendir. Doğanın, kâina-tın, insanın okunduğu, sorunlarının tartışıldığı yer bilim üre-tim merkezleri olan üniversitelerdir. Cumhuriyet, ülke sorun-larının saptanması ve çözümlerinin ortaya konması için üni-versiteleri yaşama geçirmiştir. Maalesef zaman içinde üniver-sitelerin ve bilim adamlarının saygınlığı yıpratılmıştır. Bugününiversiteler bilimden yana tavır koymakta sıkıntı çekmekte-dirler. Üniversitelerimiz zamanında kendi sorunlarına çözümüretemediği için siyasetin ve dini çevrelerin etki alanı içindekalmıştır. Üniversitelerimiz kendini koruyamadığı gibi bilimadamlarını da koruyamamaktadır.

Hangi nedenle olursa olsun, tutuklu bulunan bilim adamlarına(örneğin Prof. Dr. Mehmet Haberal, Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu)manevi destek vermekten bile çekinmektedirler. Üniversitele-rin mevcut durumu nedeniyle -bazı insanlar durumdan vazifeçıkararak- görsel medyayı ele geçirerek, bilim adamlarıymış gi-bi konu uzmanı havasında görüş ortaya koyabilmektedirler. Buinsanlar her konudan anlayan, her şeyi bilen havalarıyla toplu-mu yanlış bilgilendirmekte ve toplumu bölmektedirler. Oysakio konuları, konu uzmanı bilim adamlarının tartışması gerekir.İnsanımızın artık ortaçağda yaşamadığımızın, 21. yüzyılda ol-duğumuzun bilincine varması gerekir.

İnsanlık büyük bir değişim ve gelişim yaşamaktadır. Son 50yılda üretilen bilgi milyarlarca yılda üretilenin milyarlarca ka-tıdır. Önümüzdeki yıllarda üretilecek bilgiler bugün doğrubildiğimiz birçok şeyin yanlış olduğunu ortaya koyacaktır. Ozaman geçmişte yanlış düşünen insanları da yargılamak mıgerekecek? En büyük suç ve yanlış bilime karşı tavır koymak-tır. Çünkü bilime karşı tavır insanlık suçudur. Bunu da artıklütfen herkes bilsin! Çağımız bilim çağıdır. Farkında olmasa-nız da çağımızı yönlendiren ve kontrol eden bilimdir. Açık venet ifade ediyorum. Millet iradesi evrensel iradenin üzerindedeğildir. Millet iradesi hiçbir zaman bilim ve aklın da üzerin-de değildir. Millet iradesi mutlak gerçeği ifade etmez. Maale-sef bilim karşıtları bilimin yarattığı aydınlığı algılamakta sıkın-tı çekmektedirler. Bilim yuvalarımız maalesef dogmatik dü-şüncenin esiri haline getirilmek istenmektedir. Bilim insanla-rı düşüncelerini ifade etmekten korkar hale gelmiştir. Maale-sef ülkemizde “üniversite bitirilince her şey bilinir hale geli-nir” gibi bir yanlış vardır. Üniversiteyi bitirince, genellikleokuduğunu anlamaya başlar ve hedefe doğru yolculuğa de-vam edecek bilgiye sahip hale gelirsin. Etkinlik ve yetkinlikbu yolda yapılan çalışmalar ile kazanılır. Esas olan, her şeydenanlayan değil, bir konuda derinlemesine bilgilenerek konuuzmanı olabilmektir. Bu yaklaşım ülkemizde yaygınlaşmamış-tır. Çekilen sıkıntıların çoğu da bu konudaki yetersizliğimiz-den kaynaklan-maktadır.

Yıllarca, akade-mik yaşama ge-çecek gençle-rin, temel bilim-lerde, doğa bi-limlerinde mas-

Page 5: Bilime ve Bilim İnsanına Göstereceğiniz Saygı …guncel.tgv.org.tr/journal/41/pdf/100064.pdfgüncel gastroenteroloji16/2 121 Bilime ve Bilim İnsanına Göstereceğiniz Saygı

GG 125

ter, doktora yapmala-rının şart olduğunuileri sürdük. Yaşamınher kesiminde uz-manlaşmanın yay-gınlaştırılması için

sürekli eğitim programlarının sü-ratle yaşama geçirilmesi gerekir. Yan dalların dallarında dauzmanlığının şart olduğunu ileri sürünce, bazı arkadaşlar“ölünceye kadar okuyacak mıyız?” dediler. Evet, artık yaşamboyu eğitim 21. asrın olmaz ise olmazıdır. Devlet ve kurum-larının da evrensel bilgi birikimi ile kendini yenilemesi ve ya-şam boyu eğitimi tüm seviyelerde gerçekleştirmesi gerekir.

Mevcut eğitim sistemi ve ona ait eğitici kadrolarla ve mevcutalt yapı ile bilim toplumu yaratmak mümkün değildir. Kuru-lacak sistem mutlaka bilime ve akla uygun olmalıdır. Eğiticikadroların evrensel standartlarda olması için gerekli önlem-ler alınıp çalışmalar yapılmalıdır. 21. yüzyılı sağlıklı geçirebil-menin tek yolu yatırımlarda önceliğin eğitime verilmesidir.Çünkü en önemli sorunumuz eğitim, eğitim, eğitimdir.

Biz başkasına nasıl bakarsak, o da bize öyle bakar. Biz doğayanasıl bakarsak doğa da bize öyle bakar. İnsan, insana ve doğa-ya saygı göstermezse artık onun insanlığından söz edilemez.

Modern hukuk; bilimin ve aklın eseridir. Evet, insanoğlununeseridir. Hepimiz saygı duymak zorundayız. Çünkü hukuk he-pimiz içindir. Locke (1632-1704) demokraside yürütme, yasa-ma ve yargı erklerinin birbirinden ayrı ve bağımsız olmalarınışart koşmuştur. Ayrıca; iktidarın kişilerin özel yaşamına karış-mamasını ve din konusunda yönlendirme yapmaması gerek-tiğini ön görmüştür. Başkalarının 300 yıl önce tartıştığı bir ko-nuyu bu gün bizim yöneticilerimiz anlamakta sıkıntı çekmek-tedirler. Bu nedenle de demokrasi yaşanamamaktadır. Ceha-letimizle demokrasiyi de kendimize benzetiyoruz. Halkın seç-tiği temsilciler değil birilerinin seçtikleri bizi yönetiyor.

Sonuçta bu çarpık demokrasinin de etkisiyle ülkemizde AkılDurgunluğu Sendromuna sık rastlanıyor. Düşünmek zor biriş olduğundan, toplum o işi de birilerine yüklemiş, o da dü-şünür gibi yapıp vaziyeti idare ediyor.

Yeni anayasa hazırlanırken bilim ve akıla uygunluk esas alın-maz ise o ne “Ana”ya, ne de “Yasa”ya benzer. Anayasa insana,evrensel doğrulara ve değerlere saygılı olmalıdır. Anayasanınözgür, dinamik, gelişime ve değişime açık bir karakteri olma-

lıdır. Yeni anayasa üniversitelerimize özgürlük ve özerklik ka-zandırmalıdır. Anayasa üniversiteleri, siyasetin, devletin,inanç sistemlerinin olası etkilerinden korumalıdır. Üniversi-teler beyin fabrikalarıdır (Brain factory), her türlü ayrıcalığıhak ediyorlar.

Ülkemizde son yıllarda üniversitelerimizin, siyasetin, dini çev-relerin etki alanına çekildiği bilinen bir gerçektir. Bu nedenlede yapıları bozulmuş ve görevlerini çağın beklentisi doğrultu-sunda gerçekleştirememektedirler. Farklı düşünce sistemleri-ne sahip hocaların ayrı saflarda yer alması üniversitelerimizdeayrışmaya yol açmıştır. Ortaçağda olduğu gibi; hem iktidarhem de dini çevreler üniversiteleri kontrolleri altına almayaçalışmaktadırlar. Son zamanlarda üniversitelerde pozitif bilimkarşıtı grupların toplantı yaptıkları basında bile yer almakta-dır. Herkes iyi bilmelidir ki bilimin ışığı dünyamızı aydınlattığıgibi ülkemizi de aydınlatacaktır. Cumhuriyetimiz de kuruluşfelsefesi doğrultusunda varlığını sonsuza dek sürdürecektir.

Görmeden gördüm, duymadan duydum, anlamadan anladımdiyenler karanlığın çocuklarıdır. Onların insanlığı mutlu gün-lere taşıması mümkün değildir. Üniversitelerimizin bilimdenyana tavır koyarak kendilerini toparlamaları zamanı gelmiştir.Üniversitelerimiz bilime uygun olmayan her şeye karşı bilim-sel tavır koymalıdır. Üniversitelerimiz kendi sorumluluklarınıartık üstlenmelidir. Mevcut kültür seviyemiz, eğitim durumu-muz gibi nedenler sebebiyle bilim toplumuna geçemediği-miz için, başkanlık sistemine geçişe de hazır olmadığımızaçıktır. Başkanlık sistemi; ancak kültür seviyesi yüksek bilimtoplumunun oluştuğu, yaratıcılığın üst düzeyde olduğu, sos-yal yapısı sağlam, ekonomisi güçlü ülkeler için uygun olabilir.

“Korku aklın katilidir. Korkuyu yok etmenin yolu bilgilen-mektir”. Bilgi hem en büyük zenginlik, hem de en büyükgüçtür. Bizim bilgiyi üretebilecek bilim adamlarına ve üniver-sitelere ihtiyacımız var. Bakın Goethe ne diyor; “Önemli olanbilmeniz değil, neyi bildiğiniz, ne derecede iyi bildiğiniz vene kadar çok bildiğinizdir.”

El ele, kol kola, hep birlikte bilim ve akıl yolunda güzel gün-lere koşan bir ülke olmak zorundayız. Demokrasi gibi biliminde korunup kollanması gerekir. Karaya oturmuş geminin kü-reklerini çekerek bir yere varılamaz. ARTIK YETER! BOŞAKÜREK ÇEKMEYELİM!!!! ARTIK BİLİYORUZ Kİ KORKUBİZİ HİÇBİR ŞEY’den KORUMUYOR.

Saygılarımla…