Upload
others
View
20
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
Bilim Felsefesi
Bilim ile felsefe ilk çağlardan beri etkileşim içinde olmuştur.
Özellikle batıda Orta Çağ anlayışının yıkılmasıyla birlikte
hızlı ve büyük gelişmeler olmuştur. Çoğu zaman bilim adamı
ile filozof aynı kişi olduğundan felsefe,bilimin problemlerine
daha çok eğilmiştir.
Bilim Felsefesi: Bilimi anlamayı ve açıklamayı amaçlayan
bilimsel bilgi birikimi üzerine yapılan felsefi çalışmalardır.
Bilimin Tarih İçindeki Gelişimi
Bilimin gelişimi eski çağlardan günümüze kadar uzanan bir
süreç içinde gerçekleşmiştir.İlk Çağ’da matematik,
astronomi ve bunların uygulamalarından doğan teknik, Mısır
ve Mezopotamya’da çok ileri idi. Buralardaki bilimsel
gelişmeyi gören İyonyalı bilginler, Ege kıyılarında bilimin
daha da gelişmesinin sağladılar.Thales, Pythatogaras
(Pisagor), Aristoteles, Platon gibi filozoflar döneminde bilim
ile felsefe iç içe varoldu.
Orta Çağ Hıristiyan skolastik dünyasında bilimler
gelişmemiştir. Çünkü; Orta Çağ Avrupa’sına hakim olan
skolastik düşünüşü bilimin gelişimini engelleyecek bir
yapıdaydı.
Skolastik Düşünüş: Scola Lastincede okul demektir. Skolastik
Düşünüş; kilisenin temelini attığı, Hıristiyan öğretisinin
sistemleştirilmesidir. Hıristiyanlık dininin öğretilerini
yorumlayan papaz ve rahiplerin görüşleriyle Platon ve
Aristoteles felsefesinin harmanlanmasından oluşmuştur.
Orta Çağ İslam dünyasında doğa bilimleri çok büyük
gelişmeler kaydetmiştir. Çünkü; İslamiyet hem doğanın
araştırılmasını hem de doğaya sevgiyle yaklaşılmasını
emrediyordu. Ayrıca madde dünyasını da yadsımıyordu.
İslam Dini’nin bu yaklaşımının da etkisiyle doğu dünyası bu
dönemde fizik kimya, tıp ve matematik bilimlerinde hızlı bir
yükselişe geçti. Kimyada Cabir İbni Hayyan, Cebirde
Harezmi, Tıp alanında İbni Sina büyük gelişmelere imza
attılar. İbn el-Heysem optiği buldu.
Ortaçağda duraklayan, bilimlerin felsefeden ayrılma
hareketi Rönesans ve sonrasında hızlanmıştır. Rönesans
düşünürleri, özgür düşünceye, araştırmaya önem vererek
doğayı ve insanı incelemeye yöneldiler. Dinin ve din
adamlarının etkisinden kurtulmak ve aklı özgürlüğüne
kavuşturmak için çaba harcadılar. Bilim adamları ve
filozoflar yeni görüşler geliştirerek; bilim felsefesinin
ortaya çıkmasını hızlandırdı. Newton Kopernik
Rönesans Hareketleri’nin felsefi düşünüşe
katkısını değerlendiriniz.
Rönesans Hareketlerinin felsefi düşünüşe katkısı
büyüktür. Orta Çağ Avrupa’sında Skolastik
Düşünce hakimdi. İnsanların dünyayı algılayışı ve
yorumlayışı Hıristiyan din adamlarının (Papa, rahip
ve papazlar) halka Hıristiyanlık adına
söylediklerinden ibaretti. Din adamları, halkı yalan
yanlış sözler ve açıklamalarla kandırıyor ve halkın
düşünce tarzını şekillendiriyorlardı.
Örneğin; İsa Dünya’ya durmasını söyledi. Güneş’e
Dünya’nın etrafında dönmesini emir eyledi. Dünya
düzdür. gibi göre açıklamalarda bulunuyorlar ve aksi
görüş ve düşünceleri şiddetle yadsıyorlar ve dinden
çıkmakla suçluyorlar ve aforoz ediyorlardı.
Rönesans Hareketleri’yle birlikte bilimde, sanatta
yenilik ve icatlar ortaya çıktıkça insanların düşünce
tarzları da değişmeye başladı. Artık insanlar dünyayı
sadece din adamlarının açtıkları pencereden değil,
bilimin, sanatın ve hepsinden önemlisi özgür aklın
ortaya koyduklarıyla yorumlamaya başladılar. Böylece
Skolâstik Düşünüş yavaş yavaş yerini bilimsel, özgür
düşünceye bırakmak zorunda kaldı.
F. Bacon (1561-1626), “eksik tümevarım yöntemi”ni
geliştirerek bilimsel gelişmenin önünü açmıştır. Bacon’un
çalışmaları gözlem ve deneyin gelişmesine de hız
kazandırmıştır.
Doğa bilimlerinde matematiğin açıklama aracı olarak
uygulanması, hem yeni bir doğa anlayışını hem de yeni bir
bilgi felsefesini ortaya çıkarmıştır. Çünkü, bilim felsefesi;
bilimin amacını ve yapısını araştırırken, bilginin oluşumunun
şartlarını, niteliklerini ve güvenilirliğini araştırmaktadır.
Bacon’un açtığı yol fizik, kimya, astronomi ve
biyolojide empirist bilgi anlayışının gelişmesine
ortam hazırlamıştır.
Kopernik, Kepler, Galileo ve Newton doğa biliminin
20. yy'a kadar değiştirilemez olarak kabul edilen
yasalarını açıklamışlardır. Gizeminden sıyrılan,
bilgisine ulaşılan, tanınan ve dolayısıyla kontrol
edilebileceği düşünülen doğanın o güne dek hiç
olmadığı kadar açıklanabilir olmasıdır. Yani doğanın
kuralları vardır ve bu kurallar uygun şartlar altında
doğayı deney ve gözlem tekniğiyle neden-sonuç
ilişkisi içerisinde açıklamak mümkündür.
Determinizm: Genel olarak nedensellik ilkesi olarak bilinen ve
olay ve olguların birbirine belirli bir şekilde bağlı olması, her şeyin
bir nedeni olması ya da her şeyin bir nedene bağlanarak
açıklanabilir olması ya da belli nedenlerin belirli sonuçları
yaratacağı, aynı nedenlerin aynı koşullarda aynı sonuçları vereceği
iddiasını içeren felsefe terimi.
Tümevarım (Özelden–Genele)
Aklın özelden genele izlediği yoldur. Tüme varımda bazı olayların
ortak özelliklerinden hareketle, o olay bütünü hakkında geçerli
kabul edilecek genel yargıya varılır.
Kırlangıç kuştur, uçar.
Leylek kuştur, uçar.
Kartal kuştur uçar.
…… …………….
O halde bütün kuşlar uçar
Tümevarım Yönteminin Özellikleri
1- Bu yöntem, tümdengelim yönteminin tersine, tek tek
olaylardan genel sonuçlar bulmaya yönelen bir yöntemdir.
2- Tüme varım; olayları izlemeye, gözlem ve deneye
dayanarak gerçeği ortaya koymaya yarayan en uygun
yoldur.
3- Tüme varım özelden genele, parçadan bütüne doğru
giden bir yargılama ve düşünme şeklidir.
4- Tümdengelim daha çok kanıtlayıcı bir yöntem olmasına
karşın, tüme varım yeni bilgiler kazandırıcı bir yöntemdir.
5- Tüme varımı ilk kez ortaya atan Francis Bacon bilimsel
yöntemin de kurucusu sayılır.
Çağımızda Bilim
Doğru çizgi var mı? Doğru (ışın anlamında) nedir?
Havuzun içindeki durgun suyun yüzeyi düz müdür?
Zaman nedir? Zaman her yerde aynı hızda mı akıyor)
Dairenin alanı tam olarak hesaplanıyor mu? 3,14
Doğa bilimlerindeki hızlı gelişim, bilim adamlarını
bilimsel bilgiler üzerine kafa yormaya yöneltti.
Böylelikle bilim felsefesinin önemi ortaya çıktı.
Bilimle felsefe arasında sıkı bir ilişki olagelmiştir.
Bu ilişki; “Bugünün bilimi dünün felsefesidir,
bugünün felsefesi yarının bilimidir.”
Bilim felsefeye yeni alanlar açar. Örneğin
Einstein’ın zamanın ve mekanın göreli olduğu
konusundaki “görelilik teorisi” fizikte ve felsefede
yeni tartışmalara yol açmıştır.
Maddenin ışık hızında hareketi nasıl sonuç verir?
Bilime Farklı Yaklaşımlar1- Ürün Olarak Bilim: Bilimsel önermeleri
mantık aracılığıyla çözümlemek isteyen
yaklaşıma mantıkçı pozitivizm veya mantıkçı
empirizm denir. Temsilcileri:
Hans Reichenbach ve Rudolf Carnap)
Reichenbach ve Carnap bilimi, bilimsel
çalışmalar sonucu ortaya konan bir ürün olarak
görür ve bilime ölçütler getirmeye çalışırlar. Bu
ölçütler:
1- Anlamlılık
2- Doğrulanabilirlik (Doğru-Yanlış)
Bu kalem kırmızıdır. Önermesi anlamlıdır ve bilim
tarafından inceleme konusu yapılabilir. Sonuçta
kalemin kırmızı olduğu veya olmadığı ispatlanır.
Ancak, ölüm karanlıktır. Öldükten sonra ruh
bedenden ayrılır. Gibi ifadeler anlamlı değildir ve
bilimsel inceleme sonunda yanlış veya doğru diye
bir hüküm verilemez. Bu nedenle bu tür önermeler
(hipotez) bilimin inceleme alanına girmez.
Duyumlarla ilgili olmayan tüm önermeler
metafiziktir, anlamlı değildir ve bilimin inceleme
konusuna girmez.
Rönesans’tan Birinci Dünya Savaşı’na kadar bilimselde
“Doğrulamacı Yaklaşım” kullanılmış ve bilimsel bilgiler
bu yaklaşım çerçevesinde doğru kabul edilmiştir.
Doğrulamacı Yaklaşım: Bilim doğru ve genel geçerliliği
olan doğru bilgilere ulaşmayı hedefler. Bu yaklaşıma göre,
doğru olarak kabul edilen bilimsel bilgiyi doğru çıkaran,
doğru sonuç veren başka örnekler aranarak bilginin
doğruluğu kontrol edilir. Bilimsel bilgi doğru olduğu
sürece doğru olarak kabul edilir.
Koyunlar beyazdır. Bilgisini doğru kabul eden bu
bilginin doğruluğunu kanıtlamak için sürekli beyaz
koyun arayışı içinde olacaktır. Beyaz koyun arayanında
bulduğu beyaz koyun olacaktır. Karl Popper
Rönesans’tan, Birinci Dünya Savaşına kadar başvurulan
bu yaklaşımın yanıltıcı olduğunu ileri sürmüş ve
“Yanlışlamacı Yaklaşımın” bilimsel doğruları kontrol
etmede güvenilir bir yol olduğunu ifade etmiştir.
Yanlışlama Yöntemi: Bilimsel doğruları kontrol
etmede bir yöntem olarak kullanmıştır. Bu
yöntemde doğru olarak kabul edilen bilimsel
bilginin yanlış olduğu durumların olup olmadığı
araştırılır. Yani bilginin yanlışı aranır,eğer doğru
olarak kabul edilen bilginin yanlış olduğu durumlar
tespit edilirse o bilgi terk edilir. Bir bilimsel bilgi
yanlışı bulununcaya kadar doğrudur.
Etkinlik olarak Bilim: Bu yaklaşım bilimi bilim
adamlarının bir etkinliği olarak görür. Bilimin ne
olduğunu anlamak için bilim adamları topluluğunun
iç yapısını, inançlarını, içinde yaşadıkları topluma
bakış açılarını, bilimin meydana geldiği kültür
ortamının bilinmesi gerekir. Bu anlayışın
temsilcileri; Thomas Kuhn (1922-1997) ve Stephan
Toulmin’dir.
Bilimin yeni buluşlarla gittikçe büyüyen doğrusal bir
birikim halinde ilerlediği düşünülüyordu. Ancak,
Thomas Kuhn bilimsel ilerlemenin zaman zaman
devrimsel atılımlarla gerçekleştiğini ortaya
koymuştur. Bilimsel etkinlik iki dönemli bir süreç
halinde gerçekleşir.
1- Normal Bilim Dönemi
2- Olağanüstü Bilim Dönemi
Bilimsel süreç doğrusal bir çizgi izlememiştir.
Aksine bilimin tarihsel gelişimi inişli çıkışlı bir
yükselişe sahne olmuştur. Bilim zirveye yapılan bir
yolculuktur. Nasıl dağa tırmanırken zaman zaman
vadilere inmek, kayalara tırmanmak gerekiyorsa
bilimdeki yükselişte dağa tırmanmak gibidir.
Paradigma: Belirli bir konudaki standartlar,
ölçütler, inançlar, değerler, ilkeler ve prensipler
bütünüdür.
Paradigma: Paradigma çok basit bir ifadeyle
insanların olaylara, konulara bakış açısıdır
denilebilir. Bir olayı, bir kavramı ya da durumu
yorumlarken insan mutlaka kendinden bir şeyler
katarak olayı ‘kendince’ ifade eder. Paradigma,
bireyin iç ve dış dünyasını (kendisini ve etrafını)
yorumlama, algılama ve bilme süreçleriyle ilgili tüm
etkenlerin yarattığı örgütlü ve dinamik düşünsel
sistem, düzenektir.
Paradigmanın Ne olduğunu anlamak için:1- Kurtuluş Savaşı yıllarında ülkemizin temel
paradigması neydi?
2- Hamilelik dönemi geçiren bir annenin temel
paradigması nedir?
3- Üniversite sınavlarına hazırlanan bir öğrencinin
temel paradigması nedir?
4- Tıpta tedavi boyutunda temel paradigma farklılıkları
5- Doğum yöntemi konusundaki paradigmalar
6- Hipermarketlerin şehrimize gelişi konusunda
paradigmalar.
7- Yabancı ürünlerin tüketimi konusunda paradigmalar
8- Uyuşturucu krizine girmiş birinin paradigması
9- Şirket paradigması; kar, fayda,
10- Hırsızın paradigması
Klasik görüş Açısından Bilim
1- Bilim insan bilincinden var olan gerçeklikler hakkında
araştırma yapmaktır. Yöntemi tümevarımdır.
2- Bütün bilimler birbirine bağlantılıdır. Birbirinden farklı
gibi görünseler de temelde birleşirler.
3- Bilim birikimsel bir süreç izler. Bu birikimde yanlış olan
kuram ve bakış açıları terkedilir.
4- Bilimin yardımıyla bilinmeyenler bilinir hale gelir. Klasik
bilim anlayışı bilimin gelecekte tüm bilinmeyenleri
açıklayabileceğini ileri sürmektedir.
BİLİMİN NİTELİKLERİ
1- Bilim olgusaldır: Bilimin olgusal olması demek gözlenebilir deneyi yapılabilir, olay ya da olgulara dayanması demektir.
2- Bilim nesneldir: Nesnellik incelenen olay yada olgulara inanç, önyargı, beğeni ya da çıkar gibi unsurların karıştırılmamasıdır.
3- Bilim eleştirici ve sorgulayıcıdır: Bilim genel kabullerin, önyargıların dışına çıkarak olay yada olguların arkasındaki nedenleri ve ilişkileri eleştirel bir yaklaşımla sorgular Eleştirel ve sorgulayıcı bakışın olmadığı yerde bilim olmaz.
4- Bilim mantıksaldır: Bilimsel araştırmalar sonucunda elde edilen bilgiler kendi içinde tutarlı olmalı, birbiriyle çelişmemelidir.
5- Evrenseldir: Bilimsel bilgiler kişi ya da ülkelere ait değil, tüm insanlığa aittir.
6- Genelleyicidir: bilim genel geçer bilgilere ulaşmayı amaçlar. Bu nedenle tek tek olaylarla değil, olaylar arasındaki neden sonuç ilişkilerini çözümleyip genel yasalara ulaşmayı amaçlar.
Bilimin amacı, evrendeki varlıkları ve olayları
tasvir etmek ve açıklamaktır. Bilim nesnelerin
ancak zihin tarafından anlaşılabildiğini kabul
eder. Evren ve doğa zihin tarafından
kavranabilir, anlaşılabilir, açıklanabilir.
Bilimsel Yöntemin Özellikleri:
Bilimsel Yöntem: Bilimde belli bir hedefe varmak
için bir plana göre izlenen yoldur. Doğal ve
toplumsal gerçekliği tanıma ve anlama amacına
yönelik sistemli ve güvenilir bilgi elde etmek için
izlenen yoldur. Bilimsel yöntemin temel işlevi
doğanın ve toplumun değişen yapısı içinde
değişmeyen ilke ve yasaları bulmaktır. Bilimsel
yöntem iki aşamada gerçekleşir.
1- Betimleme Aşaması: Bu aşama analiz aşamasıdır.
Zihin önce gözlem ve deneyle (duyum) dışarıdan gelen
olgulara ait izlenimleri öğelerine ayırır, onları
özelliklerine göre kategorilere böler; aralarındaki
bağıntıları tespit eder. Böylece analiz gerçekleşir.
Analizden sonra deneyle elde ettiği bilgi ve olguları
sınıflar, özelliklerini belirtir ve betimler.
2- Açıklama Aşaması: Bu aşamada olgular ve olaylar
arasındaki ilişkilere ait genellemeler yapılır. Ulaşılan
genelleyici sonuç bir kuram halinde ortaya konur.
Bilimsel yöntemde;
1- Gözlem
2- Denence (Hipotez)
3- Deneyleme
4- Kuram (Teori)
5- Yasa
olmak üzere beş evre
bulunur.
Gözlem: Bilgi edinmek amacıyla planlı ve
sistemli olarak olay, nesne ve durumları duyu
organları aracılığı ile izlemektir. Gözlem olayına
nesnellik kazandırmak için gözlem araçları da
kullanılabilir.
Denence (Hipotez) : Araştırmacının gözlediği
olay ya da durumlara yönelik gerçekleşmesi ve
doğruluğu olanaklı görülen ve araştırmaya konu
olan önermedir. Denence gözlenen olay ve olgular
arasında geçici bir açıklama taslağıdır.
(Kazık temel depreme daha dayanıklıdır.)
(Kızılderililer Türk’tür.)
Deneyleme: Araştırmacı tarafından oluşturulan
yapay bir ortamda ya da doğal olarak gerçekleşen
ortamlarda olay ve nesneler arasındaki ilişkilerin
ortaya çıkarılmasını sağlayan araştırma yöntemidir.
Bu yöntemde araştırmacı tasarladığı denenceyi
sınama olanağı elde eder. Eldeki veriler denenceyi
doğrularsa denence benimsenir; doğrulamazsa
denence terk edilir. Bu durumda yeni bir denence
araştırılır.
Kuram: Bilimsel bilgi edinme sürecinde ortaya
konmuş, geçerlik ve güvenirliği bilimsel yöntemlerle
saptanmış, iç tutarlılığı olan açıklamalardır. Kısmen
doğrulanmış, ancak tümüyle kesinleşmemiş
denenceler dizgesidir. Denencelerden daha kapsamlı
ve genellemelerdir.
Bilimsel Yasa: Bilim adamlarının nesnel gerçeklikten
çıkardıkları kesin olarak “doğru” ve “genel” kuramdır.
Bir bilim dalının alanına giren olgular arasında sürekli
yinelenen neden sonuç ilişkilerinin kesinleşmiş
ifadesidir.
Denencelerden, kuramlara, kuramlardan da bilimsel
yasalara ulaşılır. Doğa bilimlerinde yasalar neden
denilen bir önceki olayla, sonuç denilen sonraki bir olay
arasında bulunan değişmez ve zorunlu ilişkiyi bildiren
önermelerdir.
Kuram: Geçerliliği ve güvenirliliği bilimsel yöntemlerle
tespit edilmiş, kendi içinde tutarlı açıklamalar ve
genelleştirilmiş bilgiler bütünüdür. Ancak tümüyle
kesinleşmiş değildir.
Yasa: Bilimsel yöntemler gözlenen olayların sonucunda,
değişmez, her zaman ve her yerde geçerli neden-sonuç
ilişkilerine varılabiliyorsa, bu bir bilimsel yasa demektir.
ama böylesine bir sonuca varılamıyorsa, yapılan yorumun
adı sadece kuram (teori) olur.
UZAY SONSUZ MU?
Öndeyi: Olgular arasındaki ilişkilerden yararlanarak
henüz gerçekleşmemiş bir olguyu önceden
kestirebilmektir.
Öndeyi: Bilimsel verilere dayanarak henüz
gerçekleşmemiş olay ve durumlarla ilgili çıkarımlarda
bulunmaktır.2012 Mart ayında Güneş tutulması olacak.
Hafta sonu sıcaklıklar 4-10 derece artacak.
Öndeyi sayesinde bilim, merakımızı gidermenin
yanında, doğa güçleri üzerinde egemenlik
kurmamıza ve sorunlarımıza çözüm bulmamıza
yardımcı olmaktadır. Örneğin meteoroloji, deprem
konusundaki öndeyiler…
Klasik Bilim Anlayışına Yapılan Eleştiriler
Kalasik bilim anlayışına göre; doğa ve evrendeki
bütün neden sonuç ilişkileri bilimsel metotlarla ele
alınarak bilinmezliğin bütün sırları yavaş yavaş
çözülecek ve bir gün gelecek bilinmeyen hiçbir şey
kalmayacaktır. Bilim, her şeyin ilacı ve çaresidir.
Bugün bilinmeyen yarın bilinenin içinde kalacaktır.
Bilim büyük ve vazgeçilmez bir güçtür.
20.Yüzyılın birinci yarısına kadar egemen olan
klasik bilim anlayışına giderek artan eleştiriler
olmuştur. Bilimin yüzyıllardır süren egemenliği
sorgulanmaya başlamış ve, bilime olumsuz bir
bakış açısıyla yaklaşan antibilim anlayışları ortaya
çıkmıştır.
Fransız bilgin ve filozof Pascal, “İnsan bilimleri
bilmekle bilmemekten daha çok insanlığını yitirir.”
demiştir. Hintli filozof ve devlet adamı Mahatma
Gandhi, “Bilimlerin yarattığı bu uygarlık karanlıklar
çağıdır.. Çağdaş sanayi kendi başına bir günahtır.
Ahlaki gelişme basitliğe dönüşle gerçekleşecektir.”
demiştir
Albert Einstein, bilimler için “bela” diyecek kadar ileri
gitmiştir. Bilim bugüne dek köleler yaratmaktan başka
bir işe yaramamıştır. Bilim savaş zamanında bizi
zehirlemeye paramparça etmeye yarıyor; barış
zamanlarında ise insanların kendilerini kafa işlerine
adayıp özgürleştirecek yerde, makinelerin kölesi
yapıyor.
Fizik ve kimyadaki gelişmeler insana atom santrali
sağlayayım derken atom bombasını beraberinde
getirmiştir.
Bilim var olduğu sürece bilimin kötüye kullanımı da var
olacaktır.
Bilim gerçekten insan için vazgeçilmez bir şey midir?
Bilim bütün kötülüklerin anası mıdır?
Bilimin insanlığa yararından çok zararı mı vardır?