189

ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah
Page 2: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

ANA SPONSORLARI

AKKÖK

• arçelik fily_If_EII

Page 3: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

İstanbul Sanayi OdasıSanayi Kongresi

Sürdürülebilir Rekabet Gücü

10 - II Aralık 2002

Mart 2003

Page 4: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Istanbul Sanayi OdasıSanayi Kongresi

Sürdürülebilir Rekabet Gücü

Copyright © 2003

Bu eserin tüm telif hakları

lstanbul Sanayi Odası'na aittir.

Meşrutiyet Cd. No:1l8

80050

Tepebaşı / ıstanbul

ISBN 975 - 512 - 716 - X

Tel: (0212) 252 29 00

Fax: (0212) 249 50 84 - 293 43 98

http://www.iso.org.tr

Grafik Tasarım: BR Reklam Hizmetleri

Page 5: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Sunuş

Türk sanayisinin en güçlü ve köklü temsilcisi olan İstanbul Sanayi Odası, temel misyonunu, sanayimizin gelişmesiönündeki engelleri kaldırmak ve Türk sanayisinin rekabet gücünü artırmak olarak belirlemiştir.Bu nedenle, Odamızın kuruluşunun 50. Yıl etkinlikleri. çerçevesinde ıo - II Aralık 2002 tarihlerinde gerçekleştirdiğive sanayimi.zin geleceğine yönelik arayışların yer almasını hedeflediği Sanayi Kongresi'nin, ana başlığı da"Sürdürülebilir Rekabet Gücü" olarak tespit edilmiştir.

Sanayicilerimiz, iş dünyası, üniversiteler, sivil toplum örgütleri, kamu kuruluşlarının temsilcileri. ve basının yoğunilgi gösterdiği kongremizde, rekabet, bütün boyutlarıyla ele alınmış ve sanayimizin en geniş anlamda değerlendirmesiyapılmıştır. Dünyanın önde gelen iktisatçılarından, Harvard Üniversitesi'nden Profesör Dani Rodrik ve kendialanlarında Türkiye'nin en seçkin isimleri. arasında yer alan tüm değerli konuşmacılarımız, son derece önemli,aydınlatıcı ve yol gösterici tespitlerde bulunmuşlardır.

tık defa gerçekleştirdiğimiz kongremizin, ülkemizin sanayi politikalarının belirlenmesi ve yeni bir sanayi stratejisioluşturulması sürecine önemli bir katkı niteliği taşıdığına inanıyoruz.

Kongremizde dile getirilen, değerli görüşleri, kitap haline getirerek ilgili tüm kişi ve kuruluşlarla paylaşmayı datoplumsal sorumluluk anlayışımızın bir gereği olarak kabul ediyoruz.

Konuşmacılarımızın, ele aldıkları konuları, konuşma metinlerini ve sunumlarını bir araya getirdiğimiz bu kitabı,sanayi alanında yapılacak çalışmalara esin kaynağı olması, bu alandaki bilgi ve kaynak birikimimizi zenginleştirmesidileğiyle değerlendirmelerinize sunuyoruz.

İstanbul Sanayi Odası, Türkiye'nin sanayide dünya çapında bir oyuncu olması hedefi doğrultusunda, sanayimizinsorunlarını gündemde tutma ve çözüm üretme süreçlerini hızlandırmaya yönelik etkinliklerini artıraraksürdürecektir.

C. TanıI Küçükİstanbul Sanayi OdasıYönetim Kurulu Başkanı

Page 6: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Sanayi KongresiYürütme Kurulu

Mustafa Özkazanç

Ataman Onar

Zeynep Bodur Okyay

Uran Tiryakioğlu

Bülent Demircioğlu

Dr. Mehmet Kabasakal

Haktan Akın

Program Komitesi

Ataman Onar

Zeynep Bodur Okyay

Uran Tiryakioğlu

Bülent Demircioğlu

Doç. Dr. Talat Çiftçi

Ali Akurgal

Azmi Yanmkaya

Dr. Yılmaz Argüden

Page 7: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Içindekiler

Açılış Konuşmaları

C. Tanıl Küçüklstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı

Hüsamettin KaviIstanbul Sanayi Odası Meclis Başkanı

II

13

15

Zafer ÇağlayanTOBB Yönetim Kurulu Başkan Vekili

17

Ali CoşkunSanayi ve Ticaret Bakanı

19

Ahmet Necdet SezerCumhurbaşkanı

II

Türkiye Sanayileşmenin Neresinde?

Prof. Dr. Dani RodrikHarvard Üniversitesi Uluslararası Iktisat Profesörü

25

LOturum

Oturum Başkanı

Uluslararası Rekabet Stratejileri ve Türkiye

Hasan SubaşıKalite Derneği (KalDer) Yönetim Kurulu Başkanı

33

Uluslararası Rekabette Türk Sanayisinin YeriProf. Dr. İbrahim KavrakoğluKavrakoğlu Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı

35

Uluslararası Rekabet Stratejilerinde Son GelişmelerDr. Yılmaz ArgüdenARGE Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı

43

Uluslararası Sermayenin Rekabet Gücüne EtkisiDr. Cem M. KozluCocaCola Orta Avrupa Avrasya ve Ortadoğu Grup Başkanı

45

Rekabet Ortamında Alınan Önlemler ve SonuçlarıIFirma Deneyimi 48Sernavi YorgancılarORIM Cam Sanayi Genel Müdürü

Page 8: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

IL.Oturum Rekabette Global Ölçek ve Teknoloji

Oturum Eş Başkanları Ali Akurgallstanbul Sanayi Odası, Kalite ve Teknoloji lhtisas Kurulu (KATEK)Ulusal Rekabet Çalışma Grubu Başkanı

57

Doç. Dr. Talat Çiftçilstanbul Sanayi Odası, Kalite ve Teknoloji lhtisas Kurulu (KATEK)Kurumsal Rekabet Çalışma Grubu Başkanı

• Uluslararası Pazarlara Ulaşmak Için Global Ölçekte Üretim

• Global Boyuta Açılırken Şirket Evlilikleri YoluylaTeknoloji Transferi

• Sürekli Gelişim Için Yapılması Gereken: Teknoloji Üretmek.

• Teknoloji Üretme Süreci Olarak ArGe ve Türleri; Hangi ArGe7

• Teknoloji Geliştirmek Için Gerekenler (Vizyon, Ekonomik veSiyasi Istikrar, Kurumsal Yapılanma, Insan Kaynağı, Fon)

• Rekabet Üstünlüğünü Sürdürebilmek IçinYenilikçilik ve Endüstriyel Tasanm

Konuşmacılar Jan NahumTofaş Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Cengiz UltavVestel Şirketler Grubu lcra Kurulu Üyesi

Hakan AltınayKale Altınay Yönetim Kurulu Başkanı

Doç. Dr. Yalçın TanesArçelik Araştırma ve Teknoloji Geliştirme Merkezi Yöneticisi - Mekanik Teknolojiler

Prof. Dr. Nevzat ÖzgüvenTÜB1TAK- TlDEB Başkanı

Page 9: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Ill.Oturum Sanayinin Finansmanı 77

Oturum Başkanı Prof. Dr. Erol KatırcıoğluIstanbul Bilgi Üniversitesi Rektör Yardımcısı

Türkiyede Sanayinin Finansmanı veSürdürülebir Rekabet Gücüne Etkileri 79Memduh HacıoğluKarin Gıda Yönetim Kurulu Başkanı

Dünyada Sanayinin Finansmanında Kullanılan Araç ve Eğilimler 81Sujata N. LambaIFC - International Finance Corporation(Uluslararası Finans Kurumu) Ülke Direktörü

Banka - Sanayi tlişkileri 87H. Ersin ÖzinceTürkiye Iş Bankası Genel Müdürü

Alternatif Finansman YöntemleriDoç. Dr. Deniz GökçeT&D Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı

98

ıv. Oturum

Oturum Başkanı

Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri

M. Tmaz TitizIstanbul Sanayi Odası Danışmanı

109

Şirketlerde Vizyon, Misyon ve StratejiAgah UğurBorusan Holding Genel Müdürü

III

Aile Şirketlerinde KurumsallaşmaEthem SancakHedef Holding Yönetim Kurulu Başkanı

116

Entelektüel Sermayeçetin NuhoğluKalite Derneği (KalDer) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

120

Kurumsal Rekabette Özdeğerlendirmenin RolüAzmi YarımkayaIstanbul Sanayi Odası, Kalite ve Teknoloji Ihtisas Kurulu (KATEK) Üyesi

123

..

Page 10: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

"İSO - KATEK KOBİ Yönetim Yaklaşımı" Pilot Uygulamaları 127

Abdurrahman DinselMagnet Tekstil

Orhan ÖrnekOR-BEY Tekstil

Ümit SönmezSTS Sönmez Trafa

Volkan ŞentürkHisar Çatal Kaşık ve Paslanmaz Madeni Eşya

V. Oturum

Oturum Başkanı

Avrupa Birliği'ne Üyeliğin Türk Sanayisine Etkileri

Prof. Dr. Haluk KabaalioğluYeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı

141

AB'ye Üyelik Sürecinde Türk Sanayisi İçin Sorunlar,Fırsatlar ve TehditlerHalil SezerSezer Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı

143

Gümrük Birliği ve Tarife Dışı EngellerM. Can BaydaroıTürkiye Avrupa Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi

146

Antidamping Uygulamaları ve Alınacak ÖnlemlerProf. Dr. Arif EsinTürk Eximbank Denetleme Kurulu Üyesi

149

Sosyal Sorumluluk ve Çevre Konusunda Engeller ve Fırsatlar 150Umut OranTürkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Yönetim Kurulu Başkanı

"Türkiye'nin Rekabet Gücü" Araştırmaları

Imalat Sanayiinin Uluslararası Rekabet GücüAB ve Diğer Ülkeler ile Karşılaştırma

Doç. Dr. Ruhi GürdalIstanbul Sanayi Odası Danışmanı

157

159

Türkiye'nin Ekonomik Büyümesinin Önündeki EngellerDidem Dinçer BaşerMcKinsey &: Company Proje Yöneticisi

172

Page 11: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Kapanış Paneli

Oturum Başkanı

Sürdürülebilir Uluslararası Rekabet Gücü İçin Türk Sanayi Stratejisi 177

Hüsamettin KaviIstanbul Sanayi Odası Meclis Başkanı

Panelistler Ali CoşkunSanayi ve Ticaret Bakanı

Tuncay ÖzilhanTürk Sanayicileri ve Iş Adamları Derneği (TÜSIAD) Yönetim Kurulu Başkanı

Bülent EczacıbaşıEczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı

Prof. Dr. Dani RodrikHarvard Üniversitesi Uluslararası Iktisat Prolesorü

Kapanış Konuşması 201

C. Tanıl KüçükIstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı

Page 12: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Açılış Konuşmaları

Page 13: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

C. TanıI KüçükIstanbul Sanayi Odası

Yönetim Kurulu Başkanı

Sayın Cumhurbaşkanım,Sayın Bakanım,Sayın TOBB Başkan Vekili, Sayın TOBB Konsey Başkanları,Sayın Başkanlar, İstanbul Sanayi Odası'nın Değerli Meclis Üyeleri,Değerli Konuklar, Kıymetli Basın Mensupları,

50. yıl etkinliklerimiz çerçevesinde düzenlediğimiz "Sürdürülebilir Rekabet Gücü" başlıklı Sanayi Kongremizehoş geldiniz. İstanbul Sanayi Odası ve Yönetim Kurulumuz adına sizleri saygıyla selamlıyorum.Yoğun programları arasında zaman ayırarak kongremizi onurlandıran Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmaküzere tüm konuklarımıza, teşriflerinden dolayı şükranlarımızı sunuyoruz. Katılımlarınız, Türk sanayisini 2 ı.yüzyıla taşıma çabamızda yalnız olmadığımızı göstermiş, sanayimizin geleceğine dair umutlanmızı güçlendirmiştir.Türkiyeinin Cumhuriyetle birlikte başlayan sanayileşme hamlesi pek çok yönüyle bir başarı öyküsüdür. ı920lliyıllarda toplu iğne dahi üretemeyen Türkiye, bugün dünyanın dört bir yanına çeşitli sanayi ürünleri ihraç etmektedir.Türkiyeinin en büyük ve köklü sanayi odası olan İstanbul Sanayi Odası, kurulduğu ı952 yılından günümüze,daima, sanayimize hizmet etme gayreti içinde olmuştur. 50. yıl etkinlikletimizde de hedefimiz. kalıcı hizmetlersunabilmek oldu. Sanayi tarihimiz hakkındaki belgesel film ve kitapla, sanayimizin geçmişine ışık tutmayıamaçladık. Kongremizde ise sanayimiziri bundan sonra nereye gideceği ve nasıl gideceği sorularına cevap aramayıhedefledik. Temennimiz, kongremizin, sanayimizin geleceğine yönelik önemli görüşlerin paylaşıldığı, verimli birtartışma ortamı yaratmasıdır.

Sayın Cumhurbaşkanım, Değerli Konuklar,Sözlerime hızlı bir gelişme gösterdiğimiz sanayileşme hamlemizin pek çok yönüyle bir başarı öyküsü olduğunuifade ederek başlamıştım. Ancak, rekabet etmek zorunda olduğumuz dünya bi.zden daha hızlı bir gelişmegöstermiştir. Günümüz dünyasında uluslararası rekabet son derece karmaşık bir hal almıştır. Küresel rekabetkoşullarında verimliliği, maliyetleri, ürün kalitesini ve teslim süratini zorlamak kaçınılmaz olmuştur. Teknolojikgelişme, uluslararası rekabete damgasını vurmaktadır.

Teknolojik gelişme, yüksek eğitim ve bilgi düzeyinin sonucudur. Bilginin ürüne dönüşmesi ise araştırma, geliştirme,yenilikçilik, yaratıcılık ve bilgi yönetimiyle mümkün olmaktadır. Bu açılardan baktığımızda, Türk sanayisininyeterince rekabetçi bir yapıya sahip olduğunu söylemek güçtür. Son zamanlarda yayınlanan uluslararası veriler,rekabet gücümüzün daha da gerilediğini göstermektedir.

Türkiye, ı980llerde başlattığı ihracata dayalı büyüme modeliyle ihracatında önemli bir artış sağlamayı başarmıştır.Bugün ihracatımızın yüzde doksanından fazlasını imalat sanayi ürünleri oluşturmaktadır. Ancak bunların önemlibir kısmı, teknoloji içeriği fazla güçlü olmayan ve katma değeri düşük urunlerdir. Türk sanayisi, yirmibirinciyüzyıla, teknoloji değeri güçlü ve katma değeri yüksek üretime yönelik yapısal değişimini gerçekleştirernedengirmek zorunda kalmıştır. Bir anlamda sanayimiz düşük gelirli bir alana hapis olmuştur. Oysa sanayileşme yarışmabirlikte başladığımız bazı ülkeler bu yapısal değişimi gerçekleştirmeyi başarmışlardır.Rekabet ettiğimiz ülkelerle aramızdaki mesafe daha fazla açılmadan, sanayimiziri yirmibirinci yüzyılda kendini

Page 14: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

yenileyerek ve rekabet gücünü artırarak gelişmesi bazı koşulların yerine gelmesine bağlıdır. Bunların başındasiyasi ve ekonomik istikrarın kalıcı bir şekilde sağlanması gelmektedir. Makro ekonomik dengelerin yerine oturması,sanayicimizi. belirsizliklerin yol açtığı günlük kaygılardan uzaklaştırarak, uzun vadeli hedeflere yönelmesine imkantanıyacaktır.

Sanayimiz ciddi bir kaynak ve finansman sıkıntısı içindedir. Kaynak sorunu çözülmediği sürece sanayimizdekiyatınm açığının giderilmesi ve sürdürülebilir rekabet gücüne erişilmesi mümkün değildir. Sanayimiziri sürdürülebilirrekabet gücüne sahip olması teknoloji, eğitim, insan kaynakları ve Ar-Ge politikalarımızın yeniden şekillendirilmesinizorunlu kılmaktadır.

Sayın Cumhurbaşkanım, Değerli Konuklar,Türk sarıayisi, Gümrük Birliği sürecinde başarılı bir sınav vermiştir. Bu sınavda sanayimiz, küresel rekabetkoşullarına uyum anlamında önemli kazanımlar edinmiş, mücadeleden güçlenerek ve direncini artırarak çıkmayıbaşarmıştır. Türk sanayisinin bu yönde verdiği mücadele, Türkiye'nin Avrupa Birliği konusundaki kararlılığı veazminin bir ifadesidir. Gelişmeler ne yönde olursa olsun, Türkiye bu kararlılığını muhafaza etmelidir. Bugünolduğu gibi yarın da, resmi ve sivil tüm kurumları ile bir bütün olarak mücadeleye devam etmelidir. Zira, AvrupaBirliği Türkiye için, Türkiye de Avrupa Birliği için vazgeçilmez önemdedir.

İstanbul Sanayi Odası, sanayimizin ve ülkemizin geleceği ile ilgili sorunları gündemde tutma ve çözüm üretmesürecini hızlandırma yolundaki çabasını artırarak sürdürecektir. Kongremizin bu anlamda önemli bir adımolacağına inanıyoruz. Hedefimiz, Türk sanayisinin yirmibirinci yüzyıl vizyonuna katkıda bulunmaktır. Kongremizbir şikayet platformu değildir. ıçinde bulunduğumuz koşulların önüne geçerek sanayimizin geleceğini şekillendirmeyeyönelik bir arayışın ifadesidir.

Gereken kararlılık ve irade gösterildiği takdirde Türkiye, küresel rekabette sıçrama yapacak güçte ve potansiyeldedir.Yaşadığımız olumsuzluklara rağmen, genç nüfusu ve yetenekli girişimcileriyle, Türkiye, kısa sürede, rekabet ligininüst sıralarına tırmanabilecek kabiliyere sahiptir. Daha önce başardıkları bunun en büyük kanıtıdır.Katılımınız için tekrar teşekkür ediyor, Sayın Curnhurbaşkanırmz ı ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Page 15: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Hüsamettirı KaviIstanbul Sanayi Odası Meclis Başkanı

Sayın Cumhurbaşkanım,Sayın Bakanım,Değerli Konuklar,

Istanbul Sanayi Odası'nın 50. kuruluş yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde tertiplediğimiz "Sürdürülebilir RekabetGücü" ana temalı Sanayi Kongremize hoşgeldiniz. Hepinizi ıso adına saygı ile selamlıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanım,teşriflerinizle bizlere onur verdiniz; şükranlantruzı sunuyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanım, Çok Değerli Konuklar,Türkiye Cumhuriyeti'nin 79. Yıldönümü kutlanırken 150 50. kuruluş yıldönümünü idrak ediyor.79 yılda demokrasi adına, 50 yılda da sanayi ve ekonomik gelişme adına neleri başarabildiğimizin yanında, nelerihenüz gerçekleştiremediğimizi de biliyoruz. Sevaplar, günahlar ortada.

Öyle ise Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. Yılında ve 150' nun ikinci 50 yılında nerelerde olabiliriz? Önümüzdekiyılların gerçeklerine, küreselleşmenin önümüze taşıdığı rekabetin yeni kurallarına karşın, sanayimizin var olabilmesive daha da ötesinde gelişebilmesi adına neler yapabiliriz?

Hedefler, yöntemler, ilkeler ve kurumsal koordinasyon ve iş birlikleri imkanlarını, bu iki gün boyunca değerlipanelistlerimiz ve siz değerli konuklarımızla beraber arayacağız, tartışacağız. Türkiye Cumhuriyeti'nin ve gençTürk sanayiinin önünde çok önemli fırsatlar olduğu ortada. Bir örnek mit

Geçen Hafta TOBB / Eurochambres ortak organizasyonlarında ki, AB iş geliştirme projeleri kapsamında AdanaTicaret ve Sanayi odaları ile Ingiltere Shefield Ticaret ve Sanayi Odası işbirliğindeki çalışmada gündeme geldi;bugün Adana bölgesindeki odalarımıza kayıtlı üyelerimizin sadece % 3' ünün ihracat yaptıklarını öğreniyoruz.Dünya ticaretindeki payımız bugün % 0.5. Türkiye sadece son 20 yıldır sınır ötesine ürün satıyor. Rekabet, kalite,teknoloji, pazarlama adına yolun çok başında olduğumuz ortada.

Son 10 yılda büyük krizler yaşadık. Ağır maliyet ödedik. Ödediğimiz maliyet, demokrasiyi öğrenmenin, demokratikolgunluk kazanmanın maliyetidir. Ümit ediyoruz ki, Türkiye, ekonomik ve siyasi popülizmin yıkıcı boyutlaraulaşmasına bir daha izin vermeyecektir. Şimdi sıra ödenen bu bedelin karşılığı olan bilgi ve deneyimi uygulamayave sonuca dönüştürebilmektedir.

Sayın Cumhurbaşkanım, Değerli Konuklar,Türkiye AB'ne katılmak istiyor, aslında bu hedefi Atatürk, 1923'de Cumhuriyetin kuruluşu ile beraber göstermiştir1963'de yapılan müracaat, bu hedefi yani "muassır medeniyetler seviyesi'ne ulaşmayı yazılı bir talebe dönüştürmektenibarettir. Türkiye Gümrük Birliği'nde 7. yılını tamamlamaktadır ve bunun ciddi maliyetine de katlanmıştır. BizlerTürkiye'yi anlatmaya devam edeceğiz. Türkiye'nin AB' ye neler getireceğini göstermeye devam edeceğiz. YirmibirinciYüzyılın derinliklerinde Türkiye ile beraber zenginleşen AB'nin, küreselleşme adına neler elde edebileceğinigöstermeliyiz.

Page 16: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

AB bunları görecektir. Tabii ki, her şeyama her şey Kopenhag da bitmiyor. Ancak inanıyoruz ki Türkiye içinKopenhag'da yeni bir süreç başlayacaktır. Dünyanın barışa, huzura ihtiyacı vardır ve Türkiye' ye bu konuda önemligörevler düşmektedir. AB'de ilk kez milli bütçesinden katkı payı ödeyerek kanlacağımiz bir program 2003 yılıile beraber başlıyor. 6. çerçeve programı ile araştırma-geliştirme ortak projelerine katılım konusu gündemde.Ne anlatıyor bize 6. çerçeve programı?

Öncelikle ilk 5 tanesini kaçırdığırmzı, sonra da süratle sanayinin üniversitelerimizin beraber ortak projeleryapabilmesinin tek yol olduğunu, daha da ötesinde bu ortaklıklara diğer aday ülkelerden de ortaklar bulabilmemizinprojeyi zenginleştireceğini ve sonuç alma şansının yükseleceğini ortaya koyuyor. Artık yarının küresel rekabetortamında var olabilmenin öncelikli şartı, bugün sahip olduğumuz teknoloji değil yarının teknolojilerini yaratacak,yarınımıza ışık tutacak olan genç insanlarımızın eğitimi, bilgisi, üretkenliği ve yaratıcılığının ne olacağı ve nasılgeliştirileceğidir.

Artık hedefe giden yolda "insan" var, kaliteli insanlardan oluşan takımlar var, "biz" anlayışını hayata geçirebilmekvar. Farklılıklardan, zenginlik yaratmayı başarabilmek var.

Bir Rus atasözüne göre, şans hazırlıkla fırsatın karşılaştığı köşe başıdır. Türkiye kararlı ve hazırlıklarını yapmış,yapmaya devam ediyor. Als'ne düşen bu fırsatı kaçırmamaktır. Türkiye değişiyor, düne kadar bizi hedeflerimizetaşıyan yöntemlerimizde farklılıklar yaratmak zorundayız. Rekabet aslında, rakiplerimizden "fark yaratma" sanatıdeğildir de nedir?

"Değişim" önünde durulamayacak çok büyük bir güç, Büyük Fransız komutan Napolyon diyor ki, "bir değişiminönünde gidenler lider, ortasında gidenler durumu kavramış, sonunda gidenler sürüklenmiş olur. Ancak karşıçıkanlar mutlaka yok olur." Biz değişimin içindeki insanlar olarak yeni gerçeklerin neler olduğunu ve bunlarıyaşam kalitemize dönüştürebilmenin gereklerini, yöntemlerini bu iki gün boyunca tartışacağız, ortaya çıkacakdeğerli görüş ve fikirlerden yararlanmaya çalışacağız.

ıstanbul Sanayi Odası olarak, biliyoruz ki önümüzdeki ikinci 50 yıl, geride bıraktığımız birinci 50 yıldan çokfarklı olacak. Müthiş bir 50 yıl bizleri bekliyor. Acaba ne kadar hazırız? Krizlerde çokca kullanılan "gemisinikurtaran kaptan" sözünü tarih yeniden tanımlıyor. Burada yeni gerçekler artık kaptanı değil, gemiyi tarif etmemizigerektiriyor.

ıyi bir proje ile inşa edilmiş, fırtınalara, açık denizlere dayanıklı, iyi teçhiz edilmiş, teknik donanımı eksiksizhepsinin görevi tarif edilmiş, bilgili deneyimli insanlardan oluşan bir mürettebat ve onları yönlendiren, hedefinive gemisini iyi tanıyan bir kaptan.

Artık sihirli değnek yok, öğrendik. Kolay çözümler yok, çözüm gibi görünenlerin maliyetini de biliyoruz. Öyleise, katma değeri artırmak ve verimliliği geliştirmeye yönelik proje üretmeye ve bunları yaşama geçirmeye bugünbaşlamamız lazım. ınanıyoruz ki, Türkiye uluslararası koşullara ve kendi gerçeklerine uygun çözümler üretecekpotansiyele, deneyime ve olgunluğa sahip bir ülkedir, artık.

Temennimiz, kongremizin çözüm üretme sürecindeki, verimli ve uyarıcı halkalardan önemli birinin oluşmasınazemin hazırlamasıdır.

Sayın Cumhurbaşkanımız, başta zat-ı alinize olmak üzere, tüm değerli konuklarımıza, Sanayi Kongremizekatıhrmnız için teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyoruz.

Page 17: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Zafer ÇağlayanTOBB Yönetim Kurulu Başkan Vekili

Sayın Cumhurbaşkanım.Sayın Bakarum.Değerli Başkanlar. Değerli Katılımcılar,

Hepinizi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği adına saygıyla selamlıyorum. Sayın Cumhurbaşkanım. başta zat-ı alinizolmak üzere tüm katılımcılara Odalar ve Borsalar Birliği Başkanımız Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu' nun selam vesaygılarını iletiyorum. Kendisi Avrupa Birliği ile ilgili çalışmalar sebebiyle yurtdışında olduğu için bu toplantıyakatılamadılar.

Öncelikle, böylesi kıymetli bir topluluğa hitap etmekten duyduğum memnuniyeti sizlerle paylaşarak konuşmamabaşlamak istiyorum. Böylesine nezih bir ortamda düzenlenen Sanayi Kongresi'nden ötürü başta İstanbul SanayiOdamızın değerli Başkanı Sayın Tanıl Küçük olmak üzere, emeği geçenlerin tümünü kutluyor ve kendilerineteşekkür ediyorum. Yine bu vesile ile, 50. kuruluş yılını idrak eden İstanbul Sanayi Odarmzı kutluyor, bugünekadar olduğu gibi ilkeli ve ileriyi hedefleyen görevanlayışı ile daha nice 50 yıllar hizmete devam etmelerinidiliyorum.

Sayın Cumhurbaşkanım, Değerli Konuklar;Dünya hızlı bir değişim ve dönüşüm sürecinden geçmektedir. Bu süreçte etkili olan faktörlerin başında, teknolojikgelişmeler gelmektedir. Teknolojik gelişmeler, ekonomik, sosyal, politik ve kültürel alanları değişime sürüklerken,bu alanlardaki değişmelerden kendisi de etkilenmektedir. Teknolojik gelişmenin temelinde ise bilgi birikimi,öğretim yatmaktadır. Bu gerçek, gelişmekte olan ülkelerin gözden kaçırmaması gereken ciddi bir olgudur. Çünküteknolojik gelişmenin ulaştığı boyut, beraberinde sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişi de getirmiştir.Yirmibirinci yüzyılda gelişmiş ülkeler arasına katılmak demek, yeni teknolojiler üzerinde yoğunlaşmayı ve buteknolojileri üretecek ve kullanacak insan gücüne sahip olmayı gerektirmektedir. Henüz sanayileşmesinitamamlayamamış bir ülke olarak Türkiye, dünyada yaşanan bu bilgi toplumuna geçiş sürecine uygun kararlarıda almak zorundadır.

İçinde yaşadığı ortama alışma becerisi. insanoğlunun en belirgin özelliklerinden birisidir. Özellikle son yıllardaiçinde yaşadığımız ekonomik ortamın esas olarak olağan dışı, istikrarsız, güvenilmez ve geçici nitelikte olduğuuyanlanımza maalesef çok az kişi kulak verdi. İki seneye yakındır içinde bulunduğumuz ve daha önce benzerinigörmediğimiz bu ekonomik bunalım, ısrarla sürdurulrneye çalışılan ekonomik ortamın bir sonucudur. Ekonomikbunalım, ekonomideki sağlıksız gidişin zayıflığını ve ekonomi politikalarında yapılan hataları su yüzeyineçıkarmıştır. Bu zayıflığı giderecek yapısal reformları gerçekleştirmek ve ekonomik politika hatalarını duzeltmek,kuşkusuz bunalımdan çıkmak için öncelikle atılması gereken adımlardır.

Ekonomide yaşanan sıkıntılar üzerine yoğunlaşırken ekonominin uzun dönemli büyüme performansını da gözardı etmemek gerekir. Güncel sıkıntıları azaltacağız derken, uzun vadede sorunlanrmzı ağırlaşnracak girişimlerdende kaçınmalıyız. Ülkemizdeki ekonomik yapının bozuk olduğu, bu sebeple de istikrarlı ve sürdürülebilir birbüyüme sürecine giremediğimiz ortadadır. Sosyo-ekonomik kalkınmanın ana unsurlarından birisi sanayileşmeolmasına rağmen, son yıllardaki sorumsuz kamu finansmanı politikaları ile ülkemiz giderek sanayileşme sürecindenkoparılmış ve maalesef rant ekonomisine yönlendirilmiştir. Kuşkusuz bu yöneliş, küresel ekonomideki rekabet

Page 18: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

gücümüzü de olumsuz etkilemiştir. Ancak, içinde bulunduğumuz bunalımı, yıllardır ihmal ettiğimiz yapısaldeğişimleri gerçekleştirmek ve ülkemizi yirmibirinci yüzyılda gelişmiş ülkeler arasına katacak stratejiler oluşturmakiçin bir fırsat ve bir şans olarak da değerlerıdirebilinz.

Sayın Cumhurbaşkanım, maalesef hedefsiz bir toplum haline getirildik. Oysa, ekonomik ve sosyal gelişme, planlıve programlı stratejiler ile gerçekleştirilebilir. Hedefi iyi belirlenmemiş stratejilerle başarıya ulaşmak da mümkündeğildir. Bu nedenle, az gelişmişlikten kurtulup gelişmiş bir bilgi toplumuna dönüşrnek ve küresel ekonomiderekabet gücüne sahip olabilmek için ülkemizde bilgi ve teknoloji üretimine dayanan yeni bir sanayileşmepolitikasının ve stratejisinin gerekliliği çok açıktır.

Yeni sanayileşme politikasının amacı, piyasa ekonomisi odaklı, uluslararası rekabet gücüne sahip bir sanayioluşturmak olmalıdır. Ülkemizde, sağlıklı bir sanayileşmeyi mümkün kılacak kurumsal ve hukuksal yapınınvarlığından söz edebilmek, ne yazık ki, mümkün değildir. Kalkınmanın can damarı olan üretim, yatırım, ihracatüçgeni önündeki engellerin asgari seviyeye indirilmesine yönelik çalışmalar maalesef gereğince yapılamamıştır.Mevcut sanayi yatırım ve üretim ortamı, hantal ve etkinlikten uzaktır; idari ve bürokratik yapı, gereksiz vekarmaşıktır; mevzuat, yüksek vergi ve sosyal güvenlik yükleri, iş yasası, yüksek enerji fiyatları ve ayınm gözetmeyenbir teşvik sistemi gibi mayınlarla doludur. Şimdi, bu mayın tarlalarının temizlenmesi ile sanayimizin -özellikleKOBl'lerin- rekabet gücünü artırmak, sözünü ettiğimiz yeni sanayileşme stratejisinin vazgeçilmez bir unsuruolmalıdır.

Biraz evvel Sayın Tanıl Küçük Başkanım, bu kongrenin bir şikayet platformu olmadığını söyledi. Ancak, sanayininve rekabet gücünün önündeki engelleri söylemenin ve tespitleri yapmanın da son derece doğru bir davranışolduğunu düşündüğüm için bu problemleri belirttim. Bilmeliyiz ki, ülkemizde yatırım ve üretim ikliminioluşturmadan, hiçbir sanayileşme çabasının başarıya ulaşması mümkün değildir. Sanayileşme politikalarınınbaşarılı olabilmesi için stratejik sektörlerin teknoloji politikalarının ve hedeflerinin doğru tespiti, meselelere genişbir ufuk çerçevesinde makro açıdan da bakılabilmesi, orta ve uzun dönemli uygulanabilir politikalar üretilmesi,plan ve stratejilere uyulması ve sonuç almanın da mutlaka öğrenilmesi gerekir.

Başarılı bir planlama ve uygulama ile Türk toplumunun bir Ar-Ge ve teknoloji toplumu haline getirilmesi yönündegerekli şartların sağlanması, dönüşüm ve ilerlemenin gerçekleştirilmesi, kısaca teknoloji eşiğinin aşılması mümkünolacaktır. Sanayimiz diğer gelişmiş ülkeler ile rekabet edebilmek ve var olabilmek için teknoloji yeteneğiniyükseltmek ve çağın teknolojilerine ayak uydurmak durumundadır. Bu zorunluluk nedeniyle sanayimiz. ülkeninaraştırma geliştirme sisteminin ve bununla aynı anlama gelen bilim ve teknoloji sisteminin bir parçası olmak veo sistemle bütünleşmeye girmek mecburiyerindedir.

Diğer yandan, çağdaş teknolojileri kolaylıkla benimseyen, yeni teknolojileri geliştiren ve böylece rekabet gücünüartıran bir ekonominin en fazla ihtiyaç duyduğu üretim faktörü, nitelikli iş gücüdür. Ülkemizin sanayileşmestratejisinin önemli bir parçası da nitelikli uzmanlaşmış iş gücü geliştirmek olmalıdır. Bunun için, mesleki eğitimiön plana çıkarmak zorundayız. Günümüzde sanayici beş kaynak ustasını bulamaz iken, bir işe yüz elli üniversitemezunu başvurmaktadır. Türk sanayisinin gelecekte ihtiyaç duyacağı nitelikli, uzmanlaşmış iş gücünün planlanmasınave yetiştirilmesine, bu günden başlanılmalıdır. Nitelikli iş gücü planlaması, sanayileşme stratejimizin vazgeçilmezbir parçası olmalıdır.

İstanbul Sanayi Odamızın çabalarıyla düzenlenen bu Sanayi Kongresi, yeni sanayi politikasının ve stratejisininbelirlenmesinde, eminim ki, ciddi bir kilometre taşı olacaktır. Rekabetçi bir sağlıklı sanayi yapısıyla ve KOBl'leriile istikrarlı ve tempolu bir büyüme için tüm sanayicilerimizin ve meslek kuruluşlarımızın, kamu ve sivil toplumkuruluşlanyla ve akademik çevrelerle birlikte çalışarak, bu sürece katılım ve desteklerinin tam olacağına inanıyorum.Kongrenin tüm katılımcılar, dinleyiciler ve Türk sanayisi için verimli geçmesini diliyor, hepinizi saygılarımlaselamlıyorum.

Page 19: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Ali CoşkunSanayi ve Ticaret Bakanı

Sayın Cumhurbaşkanı,Değerli Başkanlar, Sayın Konuklar,

Şahsım. hükümetim ve Sayın Başbakan adına hepinizi saygı ile selamlıyorum. Geçen asırda yaşanan sıcak ve soğuksavaşlar sonucunda oluşan siyasi ve ideolojik dengeler, asnmızda yerini hızla ekonomik, teknolojik, bölgesel gücedayalı ve tamamen rekabete açık dengelere terk etmektedir. Bu süreçte, küreselleşme olgusu hızla gelişmektedirve gümrük duvarlarının yıkılması, ekonomik sınırların kalkması, hatta giderek Avrupa Birliği topluluğundagördüğümüz gibi siyasi sınırların da kalkarak adeta bir bölge devlet anlayışı ile karşı karşıya oluşumuz dikkatçekmektedir.

Turkiye'nirı, böyle bir gelişmede, özellikle Dünya Ticaret Örgütü'nün 2005 yılında yürürlüğe koyacağı kurallarla,artık gümrük duvarları arkasında kendi sanayisini, kendi ekonomisini koruması mümkün değildir. ÖyleyseTürkiye'nin çıkış yolu, rekabet gücü yüksek Türkiye olgusunu elde etmesine bağlıdır. Bu kapsamda, ülkemizingelişmiş ülkeler düzeyine ulaşmak için göstermiş olduğu çabalardan en önemlisi olan Avrupa Birliği'ne katılımsürecinin karar tarihi olarak değerlendirebileceğimiz bir zamanın hemen öncesinde, lstanbul Sanayi üdamızınböylesine anlamlı bir kongre yi düzenlemesi de ayrı bir anlam taşımaktadır.

Diğer yandan, bugüne kadar sektör bazında yapılan kongrelerden farklı olarak, sanayimizin rekabet gücünüdeğerlendirme imkanı bulacağımız bu kongrenin Sanayi ve Ticaret Bakanı olarak göreve başladığım dönemdegerçekleştirilmesi, gelecekte yapacağımız çalışmalara ışık turacağı gibi, sivil toplum kuruluşlarıyla yapmayıdüşündüğümüz faaliyetlerimize de iyi bir örnek olacaktır. Bu bakımdan, bu kongreyi düzenleyen üdamızyetkilileri.ne, başkanlarına şükranlarımı sunmak istiyorum.

Sanayileşme, bildiğiniz gibi, ekonomik yönüyle Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya büyük gelir payı aktaran, katma değeriyüksek teknoloji üreten ve daha istikrarlı ve güvenilir gelir sağlayan ekonomik faaliyetler manzumesidir. Ayrıca,ülkemizde hızla artan aktif nüfusa en uygun ve en geniş istihdam imkanları hazırlayan, işsizliği önleyen, kişilerarasında daha adil, yaygın ve dengeli bir gelir dağılımı sağlayan sanayileşme, bölgeler arası gelişme farklılıklarınıönleyici yönüyle sosyal refahın da en etkili aracıdır. Dolayısıyla, günümüzün en acil çözüm bekleyen iş ve aşsorununa en çabuk çözüm, sanayi sektörlerinin önünü açarak gerçekleştirilecektir. Bu bakımdan, hükümetimizprogramında, "rnüteşebbisin -yabancı ve yerli olarak- önündeki bütün bürokratik engelleri kaldırmak" hedeflerimizarasında yer almaktadır. Ayrıca, nüfusumuzun % 40'ı hala kırsal kesimde yaşadığına göre tarımın sanayileşmesi,kalkınmamızda fevkalade önemli bir olgu olarak önümüzde durmaktadır.

lstihdam konusunda ve sanayimizin geleceği ile ilgili konularda 58. Hükümetin programında yer alan hususlar,titizlikle uygulanmaya konacaktır. Bu sebeple, kendimizi milletimize karşı bağlayarak aylık, üç aylık, altı aylıkve bir yıllık acil eylem planımız yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

Ülkelerin, küresel pazardaki. paylarını artırmaya yönelik rekabet stratejilerini yeniden belirledikleri günümüzderekabet gücünün geliştirilmesi, istikrarlı ekonomi politikalarının oluşturulmasına ve uygulanmasına bağlıdır.

Page 20: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Büyük değişimlerin yaşandığı yirmibirinci yüzyılda ülkemize başanyı, bireyler, işletmeler, sektörler, sivil toplumkuruluşları ve hükümetin oluşturacağı güç birliği getirecektir. Özellikle bilim ve teknoloji, işletmelerin ve ülkelerinrekabet gücünü belirlemede etkin roloynayacaktır. 2000'li yıllarda ölçek ekonomiler. yerini çeşit ekonomilerebırakacaktır. Entegre tesislerin yerini, ana sanayi ve yan sanayi bütünleşmesine yönelik, KOB! odaklı, daha esnek,daha hızlı ve daha bağımsız işletme modelleri alacaktır. Bu bağlamda, KOBl'lere eğitim ve bilgilendirme, elektronikticaret ve işletmeler arası işbirliği hizmetleri ile teknoloji ve finansman destekleri veren, Bakanlığıma bağlı Küçükve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme Idaresi Başkanlığı KOSGEB, daha da güçlendirilerek sanayimizedesteği ve hizmetleri en iyi seviyeye çıkarılacaktır.

Diğer yandan, Avrupa Birliği'ne adayolan ülkemiz, sanayisinin rekabet gücünü pozitif yönde etkileyecek tümgayretlerin içinde olacaktır. Bu doğrultuda, üniversite sanayi işbirliğini en üst seviyede sağlayacak olan vesanayimizin teknoloji ihtiyacının karşılanması konusunda önemli katkılar sağlayacak Teknoloji Geliştirme BölgeleriKanunu'nun etkin şekilde uygulanması ve sanayimizin beklentilerinin karşılanması için gerekli her türlü tedbiralınmaktadır. Hukürnetimiz, Türk Standartları Enstitüsü, Türk Patent Enstitüsü, Rekabet Kurumu, Milli ProdüktiviteMerkezi ve Türkiye Akreditasyon Kurumu'nu Bakanlığımız bünyesinde toplayarak, bu yeni yapılanma içindesanayimize daha etkili ve verimli hizmetler yapma kararlılığındadır.

Sanayimiziri gelişmesinde önemli bir yeri olan Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu kapsamında yapılan yatırımlarınen kısa sürede tamamlanmaları üzerinde önemle durulmaktadır. Diğer yandan, yabancı sermayenin ülkemizegelmesini kolaylaştıracak ve yerli yatırımcılarımıza yeni imkanlar sağlayacak olan Endüstri Bölgeleri Kanunu ileilgili uygulamalara hızla devam edilecektir. Bu kapsamda, nitelikli endüstri bölgeleri konusunda da çalışılmaktadır.Özellikle Istanbul'un gelişmesi ve Türk ekonomisindeki ağırlığı dikkate alınarak, Valiliğimiz kanalıyla gerekli

çalışmalar yapılmaktadır. Gebze Organize Sanayi Bölgesi'nin Kurtköy havaalanına yakın olması dolayısıyla, bölgeninEndüstri Bölgesi olması için yapılan müracaat, Bakanlığımız tarafından değerlenmektedir. Ümit ediyorum, mevcutengelleri kaldırarak önümüzdeki günlerde olumlu bir kararla bu bölgenin Endüstri Bölgesi olarak değiştirilmesikonusunda sizlere müjde verebileceğiz.

Böylelikle, sanayimizin Avrupa Birliği mevzuatına uyumlu hale getirilme çalışmalarına da devam edilmiş olmaktadır.Bu uygulamalarla, işletmelerimizin rekabet gücü olumlu yönde gelişecektir. Nitekim, Avrupa Birliği'nin direktiflerisanayimizi 160 konuda ilgilendirmektedir. 124'ü tamamen Türkçeleştirilerek millileştirilmiştir. 36 adedi üzerindeçalışılmaktadır. Kısa zamanda bunu Türkiye Odalar Borsalar Birliğimiz kanalıyla bütün Odalarımıza ve sanayimize

arz ederek sanayimizin Avrupa Birliği direktiflerine uygun hale getirilmesi konusunda da gerekli çalışmalar

yapılacaktır.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı sizin Bakanlığınızdır. Dolayısıyla, sorunlarınızın çözümünü muştereken yapacağız.Kamu-özel sektör ortak çalışmalarının olumlu sonuçlar verdiği malumlarımzdır. Sanayimizin sürdürülebilir birrekabet gücüne kavuşması yönünde tüm kurum ve kuruluşların iş birliği içerisinde çalışmaya arzulu olduğunumemnuniyetle gözlemekteyiz. Bu işbirliğinin, sanayimizin sağlıklı bir şekilde gelişmesi ve sorunlarının çözülmesiaçısından çok yararlı olacağının inancındayız. Hedefimiz üretim, yatırım ve ihracattır. Bunun sonucu da, inanıyorumki, zengin millet - güçlü devlet ilkesine kavuşmaktır.

Sözlerime burada son verirken, bu kongrenin sanayimizin önünün açılmasına vesile teşkil etmesini, ülkemize vemilletimize hayırlı olmasını dilerim. Sizin aranızdan yetişmiş bir kardeşiniz olarak Saym Cumhurbaşkanımızı,yoğun çalışmaları arasında sanayiye verdiği önernin bir nişanesi olarak bu kongreye katılmasından ötürü Hukumetimadma şükranla ve saygıyla selamlıyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Page 21: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Ahmet Necdet SezerCumhurbaşkanı

Değerli Sanayiciler, Değerli Konuklar,

Istanbul Sanayi Odası'nca düzenlenen Sanayi Kongresi'ne katılmaktan ve böylesine seçkin topluluğa seslenmeolanağı bulmaktan mutluluk duyuyorum. Sanayi Kongresi, Türk sanayiinin geldiği düzeyin değerlendirilmesininyanı sıra, geleceğe dönük stratejilerin saptanması yönünden de önemli bir görevi yerine getirmektedir.

Sanayi Kongresi, sanayi sektörünün geliştirilmesi, sorunlarının kapsamlı biçimde ele alınması, çözüm önerileriüretilmesi, Türk sanayiini uluslararası rekabette güçlü kılacak kalıcı politikalar oluşturulması ve kararlı adımlaratılması konusunda, sektörün taraflarını biraraya getiren bir platform niteliği taşımaktadır.Kongrede ortaya konulacak yaklaşımlar ve öngörüler, kuşkusuz sanayi sektörünün geleceği için bir yol haritasıniteliği taşımaktadır. Bunların başarıyla gerçekleştirilmesi ve Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecinde öncü rolustleneceğine inandığımız sanayi sektörünün rekabet gücünün sürdürülebilir kılınması konusunda, sektöre önemligörev düşmektedir.

Böylesine çok yönlü işlevleri bulunan Sanayi Kongresi'nin düzenlenmesinde emeği geçen tüm kişi ve kuruluşlarıkutluyor, sizlere kongre çalışmalarında başarılar diliyor, kongrenin Ulusumuz ve ülkemiz için yararlı sonuçlargetirmesini umut ediyorum.

Değerli Sanayiciler, Sayın Konuklar,Siyasal, yönetsel ve hukuksal altyapısı; laik ve demokratik sosyal hukuk devleti niteliği ile oluşturulan Türkiye'ninçağdaşlaşmasının vazgeçilmez boyutunu kalkınma oluşturmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik yönden güçlenmesinde ve kalkınma sürecinin hız kazanmasında, Cumhuriyet'lebirlikte başlatılan sanayileşme atılımları belirleyici roloynamıştır. Yüce Atatürk, çağdaş bir ulus olmanın temeltaşı olarak sanayii göstermiş, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş sürecinin hızlandırılması gereğine işaretetmiştir. Sanayileşme, Türkiye'nin ekonomik yönden gelişmesinin, güçlenmesinin ve toplumumuzun gönençdüzeyinin yükseltilmesinin en önemli aracıdır.

Türkiye, Cumhuriyet'ten günümüze dünya piyasalarında rekabet edebilir bir sanayileşme atılımını başarıylagerçekleştirmiş durumdadır. Bugün sanayi sektörü, ekonomimizi ayakta tutan, uluslararası rekabette güçlü kılanana sektörlerdendir.

Dışsanmımızm yüzde 90' ı sanayi ürünlerinden oluşmakta, "Türk Malı" yazılı ürünler dünyanın hemen herülkesinde rahatlıkla satılabilmektedir. Ülkemizde üretilen sanayi ürünlerinin, dünya pazarlarında kolaylıkla alıcıbulması, girişimcilerimizin başarısı kadar, Türk sanayiinin ulaştığı rekabet gücünün de önemli göstergesidir.Sanayileşme atılımlan, gelişen ve yenileri kurulan küçük sanayi siteleri ve organize sanayi bölgeleri ile sevindiricibir düzeye ulaşmıştır. Küçük ve orta ölçekli işletmeler, bu kapsamdaki çabalarda öncü role sahiptir.Küçük ve orta ölçekli sanayi işletmeleri, istihdam yaratılması, girişim yeteneğinin geliştirilmesi, küçük sermayebirikimlerinin yatırımlara yönlendirilmesi ve sanayinin yurt geneline yaygınlaştırılması yönünden büyük önemtaşımaktadır.

Page 22: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Ülkemizin kalkınmasının en önemli ayağınıoluşturan, rekabet gücü yüksek sanayileşme çabalarını sürdürmek zorundayız.Unutulmamalıdır ki sanayileşme, enflasyondan işsizliğe kadar pek çok sorunun çözümünü de kolaylaştıracaktır.

Değerli Sanayiciler, Değerli Konuklar,Türkiye geçtiğimiz yıllarda önemli ekonomik sorunlar yaşamıştır. Bu sorunların gelişme sürecini kesintiye uğrattığı,yaşam koşullarını ağırlaştırdığı bir gerçektir. Ekonominin kırılgan yapısı ve bir türlü istikrara kavuşturulamamasınedeniyle sorunların etkisi beklenenden daha büyük olmuştur.

Bu sorunlar, özellikle sanayi sektörünü etkilemiş, üretimde büyük düşüş oluşturmuştur.Sanayiciler olarak bu etkileri yakından duyumsayan sizler, güç koşullar altında sektörü ayakta tutabilmek içinyoğun çaba gösterdiniz.

Bugün gelinen noktada ise, alınan önlemler, gerçekleştirilen yapısal reformlar ve her şeyden önemlisi toplumuntüm kesimlerinin özverili, sorumlu ve duyarlı yaklaşımlarıyla Türkiye krizin etkilerini yavaş yavaş üzerindenatmaya başlamıştır.

Ekonominin temel göstergelerinde olumluya doğru bir gidiş gözlenmektedir. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan küçülmeninardından, son dönemde elde edilen kimi veriler, Türk ekonomisinin yeniden büyüme evresine girdiğini ortayakoymaktadır. Bu kapsamda, sanayide üretimin göstergesi olan kapasite kullanım oranlarında önemli yükselişgözlenmektedir. Ayrıca, açıklanan son istatistiklere göre, Ekim ayında sanayi üretimi geçen yılın aynı döneminegöre yüzde 11.8 oranında artmıştır. llk 10 aylık artış ise, yüzde 8.8 olarak gerçekleşmiştir.

Tüm bu gelişmeleri mutlulukla karşılıyor, bu çıkış ın sureceğine ve Türk ekonomisinin sıkıntılı günleri yakınzamanda geride bırakacağına inanıyoruz.

Değerli Sanayiciler, Değerli Konuklar,Dünyanın büyük dönüşüm sürecinden geçtiği günümüzde, bilim ve teknoloji alanındaki ilerlemeler, bir yandansınırları ve uzaklıkları ortadan kaldırırken, öte yandan da yeni bir dünya oluşturmak için fırsatlar ve olanaklaryaratmaktadır.

Etkisini yaşamın her alanında duyumsatan küreselleşme olgusu, mal ve hizmetlerin yüksek teknolojiye, rekabetedebilme gücüne ve toplam kalite anlayışına dayandığı farklı bir süreç başlatmakta, küreselleşen yeni dünyada,ülkelerin ekonomik alandaki başarıları belirleyici roloynamaktadır.

Küreselleşmenin kaçınılmaz sonucu olarak rekabetin yeni dünya düzenine yön veren bir olgu durumuna gelmesi,mal ve hizmetlerde yüksek teknolojiye, standart ve kalite anlayışına bağlı kalınmasını zorunlu kılmaktadır.Ekonomik gelişmenin süreklilik kazanması, üretilen mal ve hizmetlerin yalnızca ülke içinde değil, dünya pazarlarındada alıcı bulması ile yakından ilgilidir.

Bu anlayış doğrultusunda, yapısal bir değişim içinde bulunan Türk ekonomisi, özel sektörümüzün öncülüğünde,girişimcilerimizin dinamizmiyle dünyaya açılmaktadır. Bugün, sanayi ürünlerimiz kalite ve standart alanındaulaştığı düzey ile dünya pazarlarında adından övgüyle söz ettirmektedir.Türk sanayiinin rekabet gücünün sürekli kılınması temel önceliğimizdir. Bunu da yüksek teknolojiye yönelerek,uluslararası standartlara uygun kaliteli mal ve hizmet üretimiyle başarabiliriz.

Türkiye'nin ekonomik gelişme sürecini tamamlaması, 21. yüzyılda güçlü bir ülke, demokratik ve çağdaş birtoplum olabilmesi, her şeyden önce kendi teknolojisini üretebilmesine bağlıdır.

Özgün teknoloji üretiminin artırılabilmesi için ise araştırma-geliştirme etkinlikleri ile teknoloji yatırımlarına önemverilmesi ve yeterli kaynak ayrılması gerekmektedir.

Page 23: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Sanayi sektörünün, teknoloji üreten, transfer edilen teknolojileri geliştirebilen bir yapıya kavuşturulması, Türksanayiini uluslararası rekabette daha güçlü kılacaktır.

Teknolojik yenilikleri üretimde etkin kılmak ve verimliliği artırmak konusunda üniversitelerimizle işbirliğiyapılmasının önemini burada vurgulamak istiyorum. Kalkınmanın süreklilik kazanmasının vazgeçilmez birboyutunu da üniversite-sanayi işbirliğinin gerçekleştirilmesi ve bu işbirliğinin yaygınlaştırılması oluşturmaktadır.Üniversiteler, sanayinin her kolunu desteklemek ve üretimde verimliliği artırmak konusunda Devlete ve özelsektöre yol göstermelidir. Unutulmamalıdır ki, bilimsel araştırmaların ve teknolojiyi geliştirici etkinliklerinartırılması, dinamik ve üretime dayalı bir ekonomi oluşturulmasına, işsiz sayısının azaltılmasına, büyümeningerçekleştirilmesine, dolayısıyla toplum gönencinin yükseltilmesine büyük katkı sağlayacaktır.

Sanayi sektörünün geliştirilmesi ve sürdürülebilir bir rekabet gücüne kavuşturulması konusunda, küçük ve ortaölçekli işletmelere destek olunması ve kaynak aktarımının sağlanması bir diğer önceliğimizi oluşturmalıdır.Bu bağlamda, küçük ve orta ölçekli işletmelerde teknoloji düzeyinin geliştirilmesi, niteliğin yükseltilmesi, verimliliğinartınlması, etkin bir ana-yan sanayi bütünleşmesine gidilmesi, ekonomik verimlilik ilkeleri çerçevesinde özendirilmelive yan sanayinin geliştirilmesine özel önem verilmelidir.

Öte yandan, ülkemizin kalkınma çabalarını sürdürmesinde yabancı sermayenin de önemli bir araç olduğu gözardıedilmemelidir. Yabancı sermaye, yalnızca sermaye olarak değil, birlikte getirdiği teknoloji ve pazarlama olanaklarıylada büyük önem taşımaktadır.

Türkiye, konumu, kaynakları, işgücü ve diğer özellikleriyle yatırımcılara çeşitli olanaklar sunmakta, ülkemizdeortak işbirliği içinde gerçekleştirilen yatırımlar başarılı sonuçlar vermektedir.

Türkiye, yabancı sermaye olanaklarından daha çok yararlanabilmelidir. Bu da temelde, ekonominin istikrarlıyapıya kavuşturulması ve güven veren uygulamaların gerçekleştirilmesi ile doğrudan ilgilidir.

Değerli Sanayiciler, Değerli Konuklar,Dünyadaki ilerleme yarışında Türkiye'nin, güçlü bir ekonomi ve güçlü bir demokrasi olarak, çağdaş uygarlığındinamik ortaklarından biri durumuna gelmesini amaçlıyoruz. Bir yandan demokrasi, insan hakları ve hukukdevleti alanlarındaki eksikliklerimizi tamamlamak için çahşmalanrmzı sürdürürken, diğer yandan da ekonomimizinistikrarlı, büyüyen, üreten, istihdam yaratan ve saydam bir yapıya kavuşturulması temel zorunluluğumuzdur.Türk sanayiinin, ülkemizin saptadığı ereklere ulaşmasında öncü rol üstleneceğine ve ekonomimizi ayakta tutmaişlevini gelecekte de sürdüreceğine inanıyoruz. Yirmibirinci yüzyılın koşullarının iyi anlaşılması, bu koşullarauyum sağlamak yönünden gerekli atılımların gerçekleştirilmesi konusunda elbirliğiyle çalışmak zorundayız.Ekonomide yaşanan sorunlara karşın, büyük bir ilerleme gösteren ve bugünkü durumuna ulaşan sanayimizin,Yirmibirinci yüzyılın gereklerine uygun değişimleri de gerçekleştireceğinden kuşkumuz yoktur.Sanayi Kongresi'ni bu nedenle yerinde ve zamanlı bir girişim olarak değerlendiriyorum.Kongrede ortaya konulacak yaklaşımların ve ongorulerin, Türk sanayiinin geleceğine ışık tutarağına inanıyorum.Böylelikle sanayi sektörünün geliştirilmesi, sürdürülebilir bir rekabet gücüne kavuşturulması konusunda ileriyedönük kalıcı politikalar oluşturulabilecektir.

Kongre'nin sektörün tüm taraflarını biraraya getirerek, sanayi sektöründe büyük atılımlar gerçekleştirilebilmesiyolunda yeni bir başlangıç oluşturmasını umut ediyorum.

Sanayi Kongresi'nin başarılı geçmesini diliyor, düzenlenmesinde emeği geçenleri bir kez daha kutluyor, hepinizesaygılar sunuyorum.

Page 24: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Türkiye Sanayileşmenin Neresinde?

Page 25: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Türk imalat Sanayiinde İşgücü Verimliliği

W Dl1l7&~

• iII i • i i i i i i BII .1111.111 i i i iIII ii iirı ılrili rili IIrI 111111 ılrı

Şekil 4

Bu ilerlemeyi, Güney Kore'de aynı sektörlerinverimliliğini kıstas alarak karşılaştırmalı olarak incelemekiçin bir sonraki grafiğe (Şekil 5) bakacağız.Bu grafikte, Türk imalat sanayiindeki verimlilik GüneyKore'deki verimliliğe endeksli olarak gösterilmektedir.

Türk imalat Sanayiinde İşgücü VerimliliğininGüney Kore'ye Kıyasla Gelişimi

ubor producıivity In Tuıtl.l$h industry reıaUve to I(OrH

Şekil 5

Bir sektör 100 olarak goruluyorsa, o sektörde emek verimliliğiGüney Kore'deki ile aynı demektir. Eğer bu rakam 120 ise,o sektörde verimlilik Kore'deki verimliliğe kıyasla % 20fazladır. Bu grafikte ortaya çıkan görünüm şudur: Türkiye1970'lerde birçok sektörde Kore'nin ilerisinde idi. Örneğin,makine ve otomotiv sanayiinde Türkiye'deki verimlilikKore ile başa baş ya da daha üst düzeyde gitmekte idi.1990'lann sonuna geldiğimizde ise, durum hayli değişmiştir.Güney Kore, 26 sektörün 25'inde Türkiye'nin önündedirve genelde önemli bir farkla önüne geçmiştir.Eğer verimlilik konusunda Türkiye için biraz dahaiyimser olmak istersek, Doğu Asya yerine Güney

Amerika'ya bakmamız yeterli olabilir. Bir sonraki grafikte(Şekil 6), Türkiye ile Meksika'nın karşılaştırmasıgörülmektedir. Burada, bir noktanın altını çizmekgerekmektedir. Meksika, maquiladora işletmelerivasıtasıyla Amerika Birleşik Devletleri'nden yatırımçekmektedir. Bu yönüyle Meksika, ABD ekonomisiylebütünleşmekte hayli başarılı olduğu kabul edilen veküresel ekonominin sözde kurallarını en iyi tatbik edenülkelerden biridir. Buna rağmen, Türkiye verimlilikte,birçok imalat sektöründe, Meksika'yı yakalamış vegeçmiştir. Görüldüğü üzere, makine ve benzeri bazısektörlerde emek verimliliği Meksika'dakinden 2 katfazladır.

Türk imalat Sanayiinde İşgücü VerimliliğininMeksika'ya Kıyasla Gelişimi

LabOf productıvit'ı' In TUAith Indu5l'Y rel,UI"e to Meı<ltO

Şekil 6

Özetlemek gerekirse, Türkiye'nin endüstriyelperformansını global kıstaslara göredeğerlendirdiğimizde ortaya çıkan görünüm, yarı dolubir su bardağı gibidir. Latin Amerika ülkelerine oranlaelde edilen başarı hayli büyüktür. Doğu Asya ülkelerineoranla ise daha kat edilecek çok yol vardır. DoğuAsya'nın başarısından ve Güney Amerika'nınbaşarısızlığından Türkiye'nin çıkarması gereken bazıönemli dersler var. Bunlardan biraz sonra kısacabahsedeceğim.

Şimdi, sanayileşme düzeyinde belirleyici roloynayabilecek bazı önemli göstergeleri gözden geçirmekve Türkiye'nin bu göstergelerdeki göreceli performansınısizlerle paylaşmak istiyorum. İlk olarak, eğitimkonusundaki göstergeleri inceleyelim. (Şekil 7) Bugrafikte, değişik ülkelerdeki iş gücünde lise ve üniversitemezunlarının payı yer almaktadır. Türkiye, görüldüğüüzere, bu alanda Güney Kore'nin çok gerisindedir;ancak, Türkiye ile Meksika'yı karşılaştmrsak, eğitim

Page 26: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

düzeyinin sanayi performansında belki de çok kilit birroloynamadığı sonucuna varabiliriz.

İşgücü İçinde Lise ve Üniversite Mezunlarının Payı

Stıııreoflııboflon;ewllh ...

Şekil 7

Meksika'da işgücü Türkiye'den daha ileri düzeydeeğitim görmüş olmasına rağmen sanayideki işçiverimliliğinde Meksika Türkiye'nin gerisindekalmaktadır.

ıkinci olarak, araştırma ve geliştirme konusunuinceleyelim. (Şekil 8)

ArGe Harcamaları

MO expelldllureı

r-r-

-

r 1 lO=lJo -

Şekil 8

Bu grafikte, araştırma ve geliştirme harcamalarının milligelir içindeki payını görüyoruz. Türkiye, bu alanda,Güney Amerika ülkeleriyle az çok eş düzeydedir. Ancak,Türkiye'nin bu alanda sadece Güney Kore'nin değil,Hindistan gibi gelir düzeyi, kişi başına düşen milli geliriTürkiye'den çok daha düşük olan bir ülkenin degerisinde kalmış olması dikkat çekicidir.

Üçüncü olarak, yabancı yatırım göstergelerini ele alalım.(Şekil 9) Bu grafikte de gördüğümüz üzere, Türkiyebu konuda potansiyelinin hayli altındadır; ama benyabancı yatırıma belirleyici temel bi.r faktör olarakbakılması gerektiğine pek inanmıyorum.

Doğrudan Yabancı Yatırımlar

FOI"elgn dl'Klln~"tment

r----- l-

i-- Tl l-

n i i rı

Şekil 9

Görüldüğü üzere Meksika, Şili ve Brezilya gibi ülkelerTürkiye'den çok daha fazladış yatırım çekmiş olmalarınarağmen, endüstriyel performansları geri kalmıştır.Son olarak da, çok önem verdiğim kamu yönetimigöstergelerine değinmek istiyorum. (Şekil 10)

Kamu Yönetimi Göstergeleri

DVooce_"'~.PcI.ı;C.ISı~D~E f

D:ı~~ 1-------------;.~OIL.-.Dcawaı ol C«/UI*C""I

Şekil lO

Bu grafikte gördükleriniz, Dünya Bankası'nın derlediğibir anketten alınmış bazı göstergelerdir. Belirleyicifaktör olarak en fazla ağırlık verebileceğim ve şu anadek yapılan konuşmalarda devamlı tekrarlanan unsur,kamu yönetiminin niteliğidir. Kamu yönetimindeşeffaflık. etkinlik, hesap verilebilirlik. hukuk ilkelerinebağlılık ve yolsuzluğurı önlenmesi, bir ekonomininperformansı için en önemli belirleyici unsurlardır. Bualanlarda Türkiye, grafikte de görüldüğü gibi, benzer.,

Page 27: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

konumdaki ülkelerin gerisinde kalmaktadır. Son yıllardaTürkiye bu konuda bir atılım başlatmıştır. AvrupaBirliği 'ne giriş süreci de, şüphesiz, bu hedeflerevarılmasında çok yardımcı olacaktır. Ancak Türkiyebu konuda özel bir gayret sarf etmeye devam etmelidir.

Şimdi, Güney Amerika ve Doğu Asya'dan alınacakderslere geri dönmek istiyorum. Güney Amerika'nın1990'lardaki en büyük tecrübesinden alınacak önemliders bence şudur: Gelişme ve sanayileşmeyiküreselleşmeyle aynı şey addeden, sırf ekonomikliberalizm, özelleştirme, dışa açılma ve dünyaekonomisiyle bütünleşme hedeflerine yönelik birekonomik strateji sonuç vermekten uzak kalacaktır.Böylebir strateji geçerli olsaydı, Güney Amerika ülkeleriTürkiye'yi 1990'larda çoktan geride bırakmış olurlardı.Halbuki, bildiğiniz gibi, böyle olmadı. GüneyAmerika'nın ve Latin Amerika ülkelerinin 1990'lardatakip ettiği gelişme modeli şimdi bir kriz içindedir.Dünya Bankası ile IMF gibi kuruluşlar dahi bir alternatifaramaktadırlar. O halde Türkiye, Güney Amerika'nınhatalarını tekrar etmemeli, küreselleşmeyle gelişmeyiaynı şey saymamalıdır. Küreselleşme, gelişmiş olmayagiden kestirme yol değildir.

Doğu Asya'dan alınacak en önemli ders ise, devlet ileözel sektör ortaklığının önemidir. Ekonomik liberalizmve dışa açılma her ne kadar Doğu Asya'da önemli birrol oynamışsa da, Doğu Asya ekonomileri başarılarınısadece bunlara borçlu değildir. Bu ekonomilerde devlet,ekonomiden elini çekip, özel sektöre "buyurun alın,sizindir" dememiştir. Devlet özel sektörle ortak hareketetmiştir; bazen yönlendirmiş, bazen caydırmış, amaher zaman destek olmuştur. Bu bizim bildiğimiz klasikplancıhk anlayışı şeklinde de gerçekleşmemiştir. Hedeflerile araçlar özel sektörle ortak belirlenmiş ve devletkoordinatör rolünü üstlenmiştir. Türkiye'nin de butarz bir kamu ve özel sektör ortaklığına ihtiyacı vardır.Sözlerimi tamamlamadan evvel, Türkiye'de sanayininverimliliğini arttırmak için öncelikli olarak gerekenpolitikalan üç başlık altında kısaca toparlamak istiyorum.

Ilk olarak, piyasa ekonomisinin sağlıklı işleyişini sağlayankurumları kuvvetlendirmek gerekmektedir. Biraz önce,kamu yönetiminin öneminden bahsetmiştim. Piyasaekonomisi, çoğu kişinin zannettiğinin aksine, zayıfdevlet değil, güçlü devlet gerektirir. Güçlü devlet,piyasaları düzenleyen, denetleyen, şeffaf ve belirginkurallar uygulayan, firmalar arasında ayrım yapmayan,

hukuka saygılı etkin devlettir.

Ikinci olarak, modem ve geleneksel işletmeler arasındakiuçurum azaltılmahdır. Türkiye'nin en iyi firmalarıdünya liderliği düzeyinde bir performanssergilemektedirler. Türk sanayisinde ortalamaverimliliğin düşük olmasının sebebi geleneksel, çoğukayıt dışı iş gören, ufak ölçekli firmalarda verimliliğinalt düzeyde olmasıdır. McKinsey Global Institute'unTürkiye için yaptığı ve yakında kamuoyuna açıklayacağıraporda bu olgu çok güzel incelenmiştir. Kongrede burapordan yola çıkılarak hazırlanan bir sunumu dinlemefırsatımız da olacak. Yüksek düzeyde, verimli, modemstandartlarla işleyen işletmelerle, kayıt dışı iş gören,ufak ölçekli ve daha geleneksel teknolojilerle, az verimliçalışan firmalar arasındaki bu ikilik azalmadan, Türkiyeekonomisinin verimliliğini önemli ölçüde artırmakmümkün olmayacaktır. Kayıt dışı firmaları vergi vesosyal güvenlik sistemi kapsamına almak, bu işletmeleresadece sopa göstermekle olmaz. Kamu gerek teknoloji,gerek pazarlama, gerek diğer alanlarda düşük verimli,ufak ölçekli işletmelere yardımcı olmaya, yol göstermeyeve ortak strateji üretmeye çalışmalıdır.

Üçüncü ve son olarak, sermaye ve teknolojiyi dahageniş bir tabana yayma politikaları benimsenmelidir.Modern ve geleneksel işletmeler arasındaki uçurum,Türkiye'deki uçurumlardan yalnızca bir tanesidir. Gelirve servet arasındaki çarpıklık, Türkiye'de geleceği vesosyal düzeni tehlikeye sokabilecek boyutlardadır.Ekonomik fırsatları daha geniş bir tabana yayabilmek,kredi ve teknoloji ağlarını genişletmek demektir. Bence,kamunun çözüm bulmak ve uygulamak için özelsektörle ortaklık yapması gereken üçüncü alan budur.Sosyal düzenin çarpık olduğu bir ortamda sağlıklı birsanayileşme düşünmek zordur.

Türkiye, bu ve diğer alanlarda kendi çözümleriniüretecektir. Önündeki önemli engellere rağmen bukadar yol almış Türk sanayisinin. geleceği hakkındaben hayli iyirnserim. Bu engelleri yakından tanıyansizleri, bu başarının altında imzaları olan sizleri saygıylaselamlıyor, beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Page 28: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

i. OturumUluslararası Rekabet Stratejileri ve Türkiye

Oturum BaşkanıHasan SubaşıKalite Derneği (KalDer) Yönetim Kurulu Başkanı

Uluslararası Rekabette Türk Sanayisinin YeriProf. Dr. İbrahim KavrakoğluKavrakoğlu Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı

Uluslararası Rekabet Stratejilerinde Son GelişmelerDr. Yılmaz ArgüdenARGE Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı

Uluslararası Sermayenin Rekabet Gücüne EtkisiDr. Cem M. KozluCocaCola Orta Avrupa Avrasya ve Ortadoğu Grup Başkanı

Rekabet Ortamında Alınan Önlemler ve Sonuçları / Firma DeneyimiSernavi YorgancılarORlM Cam Sanayi Genel Müdürü

Page 29: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Oturum BaşkanıHasan SubaşıKalDer Yönetim Kurulu Başkanı

Oturumumuza hoşgeldiniz. Bir buçuk saatlik süre-miz ve dört konuşmacımız var. Konuşmacılara yakla-şık onbeşer dakikalık bir süre tanıyacağım. Konuşma-ların sonunda sizlerden gelecek suallere cevap verme-ye çalışacağız ve hep beraber oturumumuzu tamam-layacağız.

Bu oturumda söz alacak korıuşmacılanmızt sırasıylatanıtmak istiyorum. Prof. Dr.İbrahim Kavrakoğlu,kendisi Kavrakoğlu Danışmanlık Yönetim KuruluBaşkanıdır. Dr.Yılmaz Arguderı, ARGE DanışmanlıkYönetim Kurulu Başkanıdır. Dr. Cem Kozlu, Coca Co-la Orta Avrupa Avrasya ve Ortadoğu Grup Başkanı veSemavi Yorgancılar ise Orim Cam Sanayi Genel Mü-durü'dür.

Uluslararası Rekabette

Türk Sanayisinin YeriProf. Dr. ıbrahim KavrakoğluKavrakoğlu Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı

Değerli sanayiciler, değerli konuklar, ben bugün Tür-kiye'nin rekabet gücü ile ilgili bazı tespitleri sizlerlepaylaşmak istiyorum. Bu arada, elbette, bazı önerile-rim de olacak. Şu üç konuyu kapsamak istiyorum(Şekil l):Türkiye'nin dünya rekabetinde yeri nerede-dir? Rekabet gücümüzde bir azalma tespit ediyorum;bunun nedenleri üzerinde duracağım ve sonunda dabir tavsiyem olacak. Önce durum tespiti yapmadantavsiyede bulunmak mümkün olmadığından, hemendurum tespitiyle ilgili bazı verilere geçmek istiyorum

Şekil 1

Küresel rekabette şüphesiz çok sayıda gösterge olabi-lir. (Şekil 2)

Şekil 2

Nitekim, bu konudaki literatürü taradığımızda enazından 40-50 gostergeye rastlıyoruz. Bunları küme-lendirmek mümkün; bir kategori rekabet gücü en-deksleridir. Rekabet gücü endeksleri hem sebeplerihem sonuçları kapsar. Dış ticaret dengesi - bir ülke-nin başkalarına sattıkları ve başkalarından aldıkları-nın dengesi - de bir sonuçtur. Ayrıı şekilde, yabancısermaye yatırımlarının gelmesi ya da gitmesi hem se-bep hem sonuç teşkil eder. Sebep olur; çünkü o ülke-de rekabet gücünü artırıcı yatırımlar meydana gelir.Aynı zamanda bu yatırımlardan da ne ma elde edilir.Refah seviyesi ise, elbette, tümünün neticesidir.

Bu göstergelere baktığımızda ne görüyoruz? (Şekil 3)Rekabet gücü indekslerinden lMD'nin ve Dünya Eko-nomik Forumu'nun World Competitiveness YearBo-ok 'undan özetle alınan değerler tabloda görülmekte-dir. Bu tabloda diğer ülkelere yer vermedim; sadecesıralama var. Dikkat ederseniz, Türkiye'nin yeri..

Page 30: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

1997, 1998 ve 1999 yıllannda aşağı yukarı otuzlarseviyesinde iken; 2000, 2001 ve özellikle 2002'dehızla gerilerneye başlıyor ve altmış dokuzuncu sırayainiyoruz. Bu, oldukça kapsamlı bir göstergedir. Yak-laşık dokuz - on kategoriyi içeren ve çok sayıda ülke-nin değerlendirildiği bir analiz metodudur.

Tabloda yer alan, Türkiye'nin dış ticaret açığına bak-tığımızda (Şekil 4) dengenin aleyhimize bir hayli bü-yüdüğünü ve istikrarsiz bir görüntü çizdiğini açıkçaizleyebiliyoruz. Dikkat ederseniz, seksenli yıllarda,1988 ve hatta 1989 yılına kadar kabaca yılda 4 mil-yar dolar mertebesinde açık verirken, daha sonralanbu rakam hızla büyüyor ve son dört yılın ortalamasıaşağı yukarı yılda 20 milyar dolar seviyelerine çıkı-yor. Tabloda görülen iniş çıkışları, elbette, hepinizhatırlıyorsunuzdur.

Şekil 4

Kriz olan yıllarda denge lehimize dönüyor, çünküTürkiye satın alma gücünü kaybettiğinden ithalat ya-pamıyor. Örneğin, 1994, 1998, 1999 ve 2001 yılındabu durum net olarak görülmektedir. Sonuç olarak,ekonomik krize girmediğimiz zamanlar dış ticaretaçığımızın yılda 20 milyar doları aştığını görüyoruz.

Bir diğer gösterge, Türkiye'ye gelen yabancı sermaye-dir. Bunu salt kendi içindeki rakamla değil, dünya ge-nelindeki yatırımlarla kıyasladığımızda, 7 sene önce,1995 yılında Türkiye dünyadaki yabancı yatırımlar-dan binde üç buçuk pay alırken, bu payın on birideyedi seviyesine inmiş olduğunu görüyoruz. (Şekil 5)Son olarak, tüm bunların buturıleşik ve ortak göster-gesi olan refah sıralamasında, 70'li - 80'!i yılların or-talaması ile Gayri Safi Milli Hasıla'da ekonomi bü-yüklüğü açısından on altıncı sırada, kişi başına refahseviyesinde de kırk beşinci sırada iken, son yıllara

Şekil S

geldiğimizde ekonomi büyüklüğünde yirmi dördün-cü sıraya, kişi başına gelir seviyesinde de doksanıncisıraya gerilediğimiz ortaya çıkıyor. (Şekil 6)

Şekil 6

Bu tespitler neyi gösteriyor) Gerek kendi hazırladığı-mız, gerekse başka kuruluşlar tarafından hazırlananrekabet göstergelerine göre bir hayli gerilemiş oldu-ğumuzu görüyoruz. Bunun sebeplerine de değinmekistiyorum. (Şekil 7) Bir ülke son derece karmaşık sos-yal, ekonomik ve teknolojik dinamikler içindedir. Fa-kat ben burada biraz odaklanmak ve konuya seçicibir şekilde yaklaşmak istiyorum. Kamu politikalarıdiyerek konuyu genellemeyip, kamu tarafından uy-gulanan mali politikalara değinmek istiyorum. Sabahoturumunda Sayın Profesör Rodrik kamu politikalarıgenelinde bir açılım yaptı Şüphesiz bu açılım da sonderece doğrudur ama, kamu politikaları içindeki enönemli [aktör olarak ben kamu tarafından uygulananmali politikaları görüyorum. Bir taraftan da sanayici-nin kendi uygulamaları söz konusudur. Bunlar iç içe-dir ve birbirinden tamamen ayrılamazlar. Sanayici or-tama göre belli bir davranışiçine girer.

ct

Page 31: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 7

Şimdi, uygulanan mali politikalarm neler olduğunuve ne gibi sonuçlar doğurduğunu inceleyelim.(Şekil 8)

Uygulanan Mali Politikalar ve Neticeleri

.. Yüksek Kazanç Vergi Oranları; Düşük kur; Yüksek Faiz;Yatırım Teşvikleri

<i<

.. Neticeler:1. Sermayenin dışarıya kaçışı2. Üretimden kazanç yerine. finans kazancı3. Atıl yatırımların oluşması4. Kazançtan vergi gelirlerinin azalışı5. Dış ticaret açığı artışı

Şekil 8

Türkiye'de özellikle son on yıl içinde kazancın vergi-lenme nispetleri son derece yüksek noktalara çıkmış-tır. Bilhassa 1989 yılından itibaren düşük kur, yük-sek faiz uygulaması geçerli olmuştur. Bu aslında, Tür-kiye ekonomisinde bir milatur ve daha sonra bu ko-nuya da değinmek istiyorum. Yatırım teşvikleri ger-çek anlamda teşvik edici olmamıştır. Tüm bu uygula-maların sonucunda, Türkiye'den çok ciddi bir serma-ye kaçışı olduğunu görüyoruz. Yabancı sermaye zatengelmediği gibi, varolan sermaye de dışarıya kaçmışnr.Üretimden kazanç yerine, finans kazancı egemen ol-muştur. Türkiye bir nevi atıl yatırımlar cennetine dö-nüşmüştür. Kazançtan vergi gelirleri çok ciddi biçim-de azalmıştır. Dış ticaret açığı neredeyse beş misli art-mıştır. Esasen, bu analiz çok gerilere de gitmemekte-dir; aşağı yukarı son on yılı ele almaktadır.

Bu sonuçların her birinin üzerinde durmak istiyo-rum. Sermaye neden dışarı kaçıyarı Enflasyon muha-sebesi kabul edilmediği için şişen para hacmi nede-niyle kar etmiş görünen şirketler, vergi nispetlerininyüksekliği karşısında, gözüken bu karlar üzerindenvergi ödemek zorunda kalacaklarını bildiklerinden,şirketin kazaneını çeşitli yollardan başka yerlere ak-tarmışlardır.

Vergi nispetlerirıe de değinmek gerekirse, kurumlarvergisinin daha önce % 44 oranında olduğunu, sonrabu oranın % 33'e gerilediğini söyleyebiliriz. Gelir ver-gisi de % 60 - % 65 civarından % 50'lere düşürüldü.Şunu da unutmamak gerekiyor ki, şirket önce ku-rumlar vergisini veriyor; ardından temettü üzerindenbir de şahıslar hakiki anlamda beyana dayalı olarakgelir vergisi ödediklerinde efekti f vergi oranı, enflas-yondan arındırılmış hali ile, % 75 civarındadır. Enf-lasyon muhasebesi kabul edilmediğinden % 100'ügeçen oranlara varılıyar. Bu kesin bir tespittir ve çoksayıda örnek ile desteklerıebilir. Yüksek vergilerdenkaçınmak amacı ile sermaye sürekli dışarı kaçmışnr.

Şirketlerin kazançlarını başka yerlere aktarrna meka-nizmalarına da değinelim. Birçok şirket, önce kay-naklarını dışarıya transfer ediyor ve sonra bu kaynağıdışarıdan borç olarak alıyor. Bunu, hangi bankayagitseniz, kolaylıkla yapabilirsiniz.

Dışarıdan bir şey satın alındığı zaman yüksek fatura-landınlıyor, böylece komisyon dışarıda kalıyor. Dışa-rıya bir şey sarıldığı zaman düşük faturalandırılıyorve dışarıda para birikmiş oluyor. Bunun birçok farklıyöntemi olabilir, ama sonuç budur.

Türkiye'de, özel sektöre 45 milyar dolar borç verenbankaların hangi teminat karşılığında bu borcu ver-diğini dusunurseniz, paranın da nerede yattığını ko-layca görürsünüz.

Üretimden kazanç yerine finans kazancına değinme-ye ise sanırım gerek yok; çünkü Istanbul Sanayi Oda-sı zaten yıllardır bu analizleri yapar Son yıllarda fa-aliyetler tamamen zarara dönüşmüştür.En büyük 1000 şirketin finans kazançları bile, sonyıllarda bu zararları kapamaya yetmemiştir. Atıl yatı-rımlar oluşmasının nedeni de, "vergi vermekterise ya-tırım yapalım, elimizde bir mal mülk olsun" zihniye-ti ile yapılan işlerdir. lstanbul Sanayi Odası beni ba-ğışlasın ama, raporlarında söz ettikleri kapasite kulla-

Page 32: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

nım oranlarının fiiliyar ile hiçbir alakası yoktur; tama-men anketlerle elde edilir.

Bir vardiya üzerinden bile Türkiye'nin kullanılabile-cek muazzam bir kapasitesi vardır; kaldı ki, sanayikuruluşları üç vardiya da çalışabilirler. Ben, kesin birhesaplama olmamakla birlikte, Türkiye'nin hakiki ka-pasite kullanım oranının % 10 - % lS ya da % 20'ninüzerinde olmadığını düşünüyorum.

Kazançtan vergi gelirlerinin azalışına da bir örnek ve-relim. Kurumlar vergisi, devletin topladığı toplam ge-lirler içinde sadece % Tdir, bunun da çoğunu kamukuruluşları oder. Hakiki anlamda gelir vergisi de, sa-dece % 1'dir. Kazançtan vergilerin azalışı, devletinbaşka kaynaklara başvurmasına yol açmıştır. Onlarada, daha sonra, kısaca değinceeğim.

Tüm bunların neticesi, rekabet gücümüzü yitirmemizve dış ticaret açığının büyümesi olmuştur. Çok kısaolarak bu mekanizmaları izah etmek istiyorum.(Şekil 9)

Şekil 9

Mesela, maliye politikalarının sonucunda kamu açık-ları oluşuyor, vergi nispetleri - dolaylı vergi nispetle-ri - yükseltiliyor; böylece, ulaşım, enerji, iletişim veaklınıza gelen her alanda maliyetlerde artış meydanageliyor. Bu da, elbette, iç talep te daralmayla, şirketkarlarının hakiki anlamda azalmasına da yol açıyor.Bu nedenle, şirketler karlı değiller. Gerek ekonomi-deki daralma, gerek şirket karlarının azalması kamu-nun ekonomik canlılıktan sağladığı gelirlerin de düş-mesine sebep oluyor. Bütçeleri incelerseniz. bunlarınhepsini sayısalolarak görebilirsiniz. Kamu açıklan dabu şekilde artmaya devam ediyor. Bu delaylı vergiler-le ilgili kısımdı.

Doğrudan vergilerle ilgili olarak, yüksek vergi oranla-rı kazancın dışarıya kaçmasına, düşük vergi gelirleri-ne ve netice olarak yüksek faizli iç borçlanmaya. bufaizlerin biraz önce izah ettiğim finansman gelirinedönüşmesine yol açıyor. (Şekil 10)

Şekil 10

Bunların bir kısmı yerli, bir kısmı da, elbette, yaban-odır. Yüksek faizler ise kamu açıklarını daha da bü-yütüyor. Bu iki çember 1988 yılının Kasım ayındanberi böyle çalışıyor. Neden bu konu üstünde çok dur-duğumu açıklamak istiyorum. Bu resmi görmezsekve içimize sindirip düzeltmezsek sanayi, hizmetler vediğer tüm kuruluşlar ne yaparlarsa yapsınlar bu tablodeğişmez. Onun için bunu çok iyi anlamamız gereki-yor. Bu resmi tersine çevirmemiz lazım. Şimdi, sana-yicilerin uygulamalarına değinelim. Az önce sözünüettiğim sebepler başta olmak üzere, bir de sanayininçok fazla içe dönük çalışmasından kaynaklanan küre-sel rekabet ortamıyla bağdaşmayan uygulamalar var.Bunların tek tek üzerinde durmayacağım; ana göster-gelerine işaret edeceğim. Bu uygulamaların neticeleriise şu şekilde özetlenebilir: (Şekil ll)

Şekil II•

Page 33: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Karlılığı düşük yatırımlar; Türkiye'nin en büyük şir-ketlerinin toplam kazançları, Amerika'da beşyüzüncüsıradaki bir firma ölçeğinin kazancına ancak eşdeğerolabiliyor. Karlılık bu denli düşmüştür. Özgün ürün,özgün teknoloji ve özgün marka yaratmaya ilişkin za-afiyet bütün bu faktörlerden kaynaklanıyor. Sonuçolarak, özgün ürün yaratamadığımız gibi, küresel yö-netici, küresel sanayiciyi de yaratmamış olduğumuzusöyleyebiliriz. Buna ilişkin göstergeleri inceleyelim.(Şekil 12)

Şekil 12

Sanayi ürünlerinin değerini aslında tartarak ölçebili-riz; bir kiloluk ürün kaç para ediyor diye baktığımız-da ne kadar rekabetçi bir konumda olduğunu görebi-liriz. Değeri çok düşük ürünler üretiyorsanız bu reka-bete çok açık bir alandır; çünkü çok fazla bilgi içer-mez. Dünyada bilgili ve yaratıcı insan sayısı, bilgisizve yaratıcılığı az olan insanların sayısına göre çok amaçok küçük olduğuna göre, bir ürün ne kadar az bilgiiçeriyorsa, bilin ki o alanda rekabet o kadar fazladır.

Tabloda gördüklerinizin içinde kilosu 1 doların altın-da olan birçok ürün var; demirçelik, tuğla, kiremit,çimento ve benzeri ürünler. Bir kısmı da 1 dolar ile10 dolar arasındaki ve Türkiye'nin esas resmini orta-ya çıkaran ürünlerdir; demirçelik, yapı malzemeleri,tekstil, hazırgiyim, makina, ekipman ve hatta kilosu10 dolar mertebesinde sayılan otomobil bile değeridüşük ürünler arasındadır. Bu ürünlerin katma değe-ri de düşüktür. Türk sanayisinin yapısına baktığımızzaman az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındabir yerde olduğunu görüyoruz. lhracat yapımıza ba-kıldığında da bu tabloyu rahatlıkla görebilirsiniz. Bu-nun nedenini sorguladığımızda şu cevabı buluyoruz:(Şekil 13)

Şekil 13

Sanayide bir iş bölümü var ve montaj çok az gelir ge-tiriyor. Orta ölçekte gelir ise üretim ile sağlanıyor. Üstdüzeyde gelir sağlamak için mutlaka yaratıcı olmakgerekiyor.

Bu son maddeyle ilgili olarak birkaç tablo göstermekistiyorum. (Şekil 14)

Şekil 14

Mesela, Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranı Tür-kiye'de % O,4S'tir. Ar-Ge alanında çalışan bilimadamıve mühendis sayısı da keza çok düşüktür. (Şekil 15)

Page 34: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 15

Bunlar dünya ortalamalarının altındaki rakamlardır.Yılda ortalama alınan patent sayısına baktığımızda,son yirmi yıl boyunca senede yalnızca iki patent ala-bildiğimizi görebilirsiniz. (Şekil 16)

Şekil 16

Yüksek teknoloji ihracatında yarım milyar doların al-tında kalmışız. (Şekil 17)

Şekil 17

Bilgi teknolojilerini kullanma konusunda da çok dü-şük seviyelerde kalmışız. Bilgisayar kullanımı bualanlardan biridir; (Şekil IS)

Şekil 18

bir diğeri de, internet kullanımıdır. (Şekil 19)

Şekil 19

Tüm bu verilere bakarak sanayinin yeni bir konumagelmesi için ciddi yapısal değişim gerektiğini düşü-nüyorum. Montaj ve üretim aşamasının ötesine ge-çen, yaratıcılığı ön plana çıkarması gereken bir sana-yi. yapısından bahsediyorum. Sonuç çok basit; dahabilgi yoğun ürünler üretmeliyiz.

Bunun için bir strateji önerim var. (Şekil 20) Bilgi veyaratıcılığa dayalı sanayi. yapısına geçmeliyiz. O za-man eğitim miktarını ve Ar-Ge'ye ayrılan parayı artır-malıyız. Bilişim teknolojilerine çok daha fazla yörıel-meliyiz. Şirketlerde eğitim düzeyini bugünkünunbelki beş ila on misli artırmalıyız. Burada bazıları çokiddialı olan hedefler ortaya koyuyorum; örneğin, bil-gi ve yaratıcılık konusunda ne yapıyorsak beş ya daon misli artırmaltyız diyorum .•

Page 35: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Strateji Önerisi:"Bilgi ve Yaratıcılığa Dayalı Sanayi"

Mevcut Hedef

*Ôrgün Eğitim :3.6 yıl/ki~i --+ 10yll/kişi*AR-GE :%0.45 --+ %3*PC :%4 --+ %20·"Internet :%4 --+ %20*Şirketlerde eğitim :3-5 saat/yıl --+ 30 saat/yıl

Şekil 20

Bu ilk bakışta çok zor bir hedef gibi gözükebilir ama,benim kanaatim böyle olmadığı yolundadır. Bu sade-ce bir irade meselesidir.

Bu arada bir hatırlatma yapmak istiyorum. Bundanyaklaşık yirmi yıl önce, 80'li yıllarda durgunluk ha-kimdi ve büyüme çok düşük seviyelerdeydi.(Şekil 2l)

Şekil 21

o zamanki hükümet Istanbul Sanayi Odası'ndan birtalepte bulundu: "Ekonomiyi canlandırmak için neyapalım?" diye sordu. Istanbul Sanayi Odası da be-nimle temas etti.

Ben, o zaman, Boğaziçi Üniversitesi'nde görevliydim.Sonuçta bir atılım projesi geliştirdik. Bu, herkesin he-men hatırlayacağı Toplu Konut Projesi'dir. (Şekil 22)

Şekil 22

Projenin ana fikri şu idi: Konut açığı var, sanayi üre-timi düşük seviyelerde ve ekonomi de canlanma ihti-yacında iken bir taşla üç kuş vurabilir miyiz diye du-şunduk. (Şekil 23)

Şekil 23

Bu proje çok kısa bir sürede gerçekleştirildi ve hükü-mete takdim edildi. Hükümet tarafından kabul edildive şunlar yasalaştı Imar mevzuatı, finans mevzuatıdeğişti, Toplu Konut Yasası değişti, Toplu Konut Fo-nu oluşturuldu. Sonuç olarak da, konut üretimindeiki ya da üç katına çıkan bir artış meydana geldi.(Şekil 24)

Page 36: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 24

Aşağı yukarı iki milyon konut Toplu Konut Fonu'ndanfinanse edildi. Başta inşaat sektörü olmak üzere imalatsanayiine çok önemli bir etkisi oldu. (Şekil 25)

Şekil 25

Milli gelire de etkisi oldu; ne kadar payaldığını kes-tirmemiz imkansız ama, yıllık %2.2 büyüme tempo-sundan %7.2 temposuna çıkışında bu projeninönemli rolü olduğunu sanıyorum. (Şekil 26)

Şekil 26

Hatta ıstanbul Sanayi Odamız, Boğaziçi Üniversitesiile birlikte bu konuda Amerikan Yönetim BilimleriEnstitüsü'nün yayınına kapak oldu ve 1988 yılınınödülünü kazandı. (Şekil 27)

Şekil 27

Türkiye'nin demir-çelik, cam, seramik, ev tekstili vebeyaz eşyada Avrupa'da önemli bir yer edinmesindebu projenin etkisi büyüktür. Böyle bir mega projeyegünümüzde de ihiyaç var. Teşekkür ediyorum.

Page 37: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Uluslararası Rekabet

Stratejilerinde Son

GelişmelerDr. Yılmaz ArgüdenARGE Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı

Çok değerli sanayiciler, sizlere hitap etme fırsatmı ta-nıdıkları için organizasyon komitesine özellikle te-şekkür ediyorum; çünkü samimiyetle hayranlık duy-duğum bir kitleye hitap edeceğim. Türkiye gibi reelfaizlerin yüzde yirminin üzerinde seyrettiği bir or-tamda bunca zamandır sanayicilik yapmak her yiği-din harcı değildir.

Geçmiş ile ilgili sikınnlarımızı ve nelerin değişmesigerektiğini hocam anlattı. Ben geçmişten ziyade gele-ceğe bakmak istiyorum. Geçmişi değiştirmemizmümkün değil, ama geleceği şekillendirebiliriz. Bu-nun için, öncelikle geleceği hayal etmemiz ve bu ha-yal konusunda birlikte çalışmamız lazım. Ancak, buhayal bir kişinin değil, toplumun hayali olduğundave adımlarımızı da bu hayal doğrultusunda attığımızzaman geleceği şekillendirebiliriz. Bunun için düşün-ce ve eylem olarak 2020 yılını hedef alarak bir düşün-ce turuna çıkalım istiyorum. Çünkü fikri hazırlığıolanların geleceği yönlendirebildiğine inanıyorum.Bu hazırlığı yapmayanlar ise geleceği karşılarında bu-luyorlar.

Öncelikle dünyaya bakalım. 2020 yılmda dünya nasılolacak? Önemli trendlerden bazılarından bahsedelim.Üstelik, bunların doğru olması da gerekmiyor; yanılı-yor olabiliriz, önemli olan düşünrnektir. Çünkü du-şunduğumuz ve bu konuda hazırlıklı olduğumuz za-man fırsatları değerlendirme kapasitemiz artıyor. Bi-rincisi, 2020 yılında teknolojik gelişmeler ve iletişimsayesinde zaman ve mekan bağımlığı ortadan kalkıp,küreselleşme çok daha yoğun bir şekile yaşanır halegelecek diye düşünüyorum. Fakat, aynı zamanda, ye-rel farklılıklara da daha duyarlı bir dünya göreceğiz.Sadece şirketlerde değil, ülkelerde ve hatta dünya yö-netiminde karar mekanizmalarında katılımcılık çokdaha yoğun uygulanacaktır. Bilgi üretmek, mal üret-mekten daha önemli ve daha değerli olacaktır. Özel-likle katılımcılığın artması nedeniyle, her bireyi sade-

ce tüketici olarak değil, aynı zamanda yurttaş ve hat-ta dünya vatandaşı olarak önemsediğimiz bir dünya-da yaşayacağız.

Türkiye'ye baktığımızda ise, Verheugen gibi son de-rece karamsar birisi bile 2013 yılında Avrupa Birliğiüyesi olacağımızı söylediğine göre, demek ki 2020'dekendimizi Avrupa Birliği üyesi olarak düşünebiliriz.Bunun yanı sıra, ekonomik istikrara kavuşmuş, dahaçok üreten, uluslararası pazarlardaki payını artırmış,dünya markalarına sahip, küçük ancak daha etkin birdevlet; kültürel ve tarihi mirasıyla dünyaya zenginlikkatan, dünyanın sorunlarını çözen bir ülke; Avru-pa'nın ve bölgenin savunmasında söz sahibi, Avrupave Asya arasındaki enerji köprüsü; komşularıyla tica-ret hacmini çok önemli ölçüde artırmış, turizm açı-sından dünyanın en cazip ve en çok ziyaret edilen ül-kelerinden biri; sanatta ve sporda kendisinden söz et-tiren, hatta bilirnde bile dünyaya katkıda bulunmayabaşlamış bir Türkiye.

2020'yi. bu şekilde hayal ettiğimizde. bu hayali payla-şarak nasıl gerçekleştireceğimize ilişkin zihinsel sınır-lardan bahsetmek istiyorum. En önemli sınırlarınmaddi sınırlardan ziyade zihinsel sınırlar olduğu ka-nısındayım. Büyümenin önündeki hakikateri enönemli engel ülke sınırları değil, zihinsel sınırlardır.Şirketlerin değerlerini belirleyen önemli parametre-lerden biri de hizmet verilen müşteri sayısıdır. Dola-yısıyla hizmet verdiğimiz müşteri sayısını artırmanınyollarından biri, özellikle bölgemizde yer alan çeşitliülkelerdeki faaliyetlerimizi attırmaknr. Bölgemizdeyer alan birçok ülkedeki şirketlerin değerleri düşük,ancak üretim kapasiteleri yüksek Tüketim toplumu-na daha yeni dönüşüyorlar. Bizim de benzer transfor-masyonları yaşama deneyimimiz var. Dolayısıyla, he-nüz globaloyuncuların ele geçirmedği bu pazarlarda,Türk oyuncuları daha aktif olarak yer alabilir ve glo-baloyuncu olmak için ilk adımları bu şekilde atabi-lirler. Ekonomik etki alanını büyütmeyen şirketlermaalesef yok olmaya mahkum oluyorlar. Bilgi ve ile-tişim teknolojisindeki gelişmeler, ulaşım maliyetle-rindeki düşüşler, dünya ticaret kurallarındaki liberal-leşme, iş dünyası için ülke sınırlarını gün geçtikçeönemsiz hale getiriyor. Diğer yandan, ekonomik öl-çek kavrammda da değişiklikler oluyor; örneğin özel-likle teknoloji, üretim manasındaki ölçekleriri küçül-mesine yol açarken, diğer taraftan bilgi üretme, mar-ka üretme, teknoloji geliştirme ve dağıtım kanallarınahakim olma konusunda ise ölçekler büyüyor. Dolayı-

Page 38: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

sıyla, şirketlerimizin değerini artırabilmek ve dahagüçlü olabilmek için bu konuda daha büyük ölçekle-re hitap edebilir hale gelmemiz gerekiyor. Birçok şir-ket üretim kapasitesine sahip olmaktan ziyade, mar-kaya ve Ar-Ge imkanlarına sahip oldukları için çokdaha büyük karlar elde ediyorlar. Sayın Kavrakoğ-lu 'nun da dediği gibi bu, yaratıcılık, yenilikçilik veteknoloji sayesinde gerçekleşiyor.

Bugün ülkemizde sermaye birikimi oldukça sınırlıdır.Bu sınırlı birikim de son derece dağınıktır; çünkü şir-ketlerimizin birleşmesi veya işbirliği konusunda hemkültürel hem de mevzuat açısından engeller var. "Kü-çük olsun, benim olsun" mantığını aşıp, birleşmelerive işbirliklerini çok daha yaygınlaştırmalıyız; çünküpaylaşamayanlar, paylaşılmaya mahkum olacaklar.Aynı şekilde, rekabete ilişkin anlayışırmzı da değiştir-memiz gerektiğini düşünüyorum. Tedarikçilerimizin,bayilerimiziri bizim için kar kaynağı olduğu ve onlar-la iyi pazarlık edersek daha çok kar elde edebileceği-miz düşüncesi yanlış bir rekabet anlayışıdır. Artık re-kabet, değer zincirleri arasında oluyor; değer zinciri-nin halkaları arasında değil. Dolayısıyla, bizim asıl re-kabetirniz Kore'deki. Brezilya'daki değer zinciriyledir.Şunu da unutmayalım ki, bir zincir en zayıf halkasıkadar güçlüdür. Bu nedenle, düşüncemizi çevremizledaha yakın bilgi paylaşımına girdiğimiz ve hep birlik-te diğer değer zincirleriyle rekabet edebilecek çalış-maları yaptığımız boyuta getirmemiz gerekiyor.

Uluslararası finans ve insan kaynaklarını cezbedeme-yen ülkelerin rekabet gücü düşüyor. Bizim de, sabahbirkaç kez bahsedildiği üzere, özellikle finans konu-sunda sıkıntılarımız olduğunu biliyoruz. Ancak, ben-ce daha da önemlisi enielektüel sermayedir; çünküentelektüel sermayeyi cezbedemeyen ülkeler yenilik-çiliği ve yaratıcılığı da yaşayamıyor. Türkiye'nin misa-firperverliği, yabancılara açıklığı, tarihi ve deneyimiile - mesela, ıkinci Dünya Savaşı sonrasında birçokAlman profesörünün üniversitelerimize yapmış old u-ğu katkılar - bu konuya son derece açık olduğunugöstermiştir Bu konuda birtakım stratejiler geliştir-memiz gerektiğini düşünüyorum.

Dünya için önemli olacak yirmi tane teknolojiyi tes-bit edelim; genetik muhedisliğinden tutun, minyatür-leşmeye kadar. Bunların en az onunda, dünyanın eniyi 100 kişisinin % 10'u en az altı ayını Türkiye'de ge-çü-sin. Onların Türkiye'de bulunması bizim yenilikçi-lik anlayışımızın gelişmesine ve Türkiye'de bu konu-

da girişimlerin artmasına, insanlarımızın yetişmesinebüyük katkıda bulunacaktır Bunu sağlamanın mali-yetinin de çok yüksek olmadığı kanısındayım. Birbaşka husus ise dünyayla iletişimimizde ve etkilesi-mimizde sadece ne isteyeceğimizin değil, aynı za-manda neler verebileceğimiz in de daha fazla üstündedurmamız gerekliliğidir. Bu husus, özellikle AvrupaBirliği ile olan ilişki için geçerlidir. Artık rekabet sa-dece kendi iş kolumuzdakilerle yaşanmıyor; bütündiğer iş kollarıyla da ilgili bir rekabet içerisindeyiz.Hangi konuda? lihin payı konusunda. Bilgi ve ileti-şim teknolojileri geliştikçe, önem verdiğimiz kuruluş-ların sunulan bilginin hangilerini algılayıp, hangileri-ni algılamadıklarına da değer veriyoruz. Bu kuruluş-larla ilişkimiz sadece bir mal veya hizmet almak şek-linde değil; toplumsal sorumluluk konusundaki atı-lımlarıyla farklı boyutlardaki ilişkileri kurmuş olabi-lenlerle çok daha etkili bir iletişim kurabiliyoruz.

Esasında, yenilikçilik ve öğrenme Türk insanınıniçinde var. Çok hızla öğrenen ve yenilikleri benimse-yen bir toplumuz. Ancak bunu sistematik hale getire-bilmek için özellikle eğitimde teknolojiyi çok dahafazla kullanmamız ve teknoloji eğitimine önem ver-memiz gerekiyor. Bugün ilköğretim çağında onbeşmilyon gencimiz var. Bu gençlerimizin okuduklarıokul kitaplarında televizyon yok. Onbeş milyon gen-ci geçmişin teknolojisi ile eğitiyoruz. Kendimizi gele-ceğe sadece okullar yaparak değil, aynı zamanda ki-tapları, interneti ve Türkiye'nin kültürünün dünyayayapabileceği katkıları içerik olarak geliştirerek, kitapya da film olarak hazırlayıp eğitimde kullanarak ha-zırlayabiliriz.

Özetle başarının sırrı ülke sınırlarını değil, zihinsel sı-nırları aşmaktan geçiyor. Bunun için paylaşma ve iş-birliği kültürünü, yaratıcılığa ve yenilikçiliğe kucakaçmayı, teknolojiye önem vermeyi ve sorumlu yurttaşolarak hem bireysel hem de kurumsal boyutta Türki-ye'nin ve dünyanın sorunlarına çözümler getirmekiçin çalışmayı benimsemeliyiz. Hepimizin görevi böy-le bir 2020'yi şimdiden hazırlamaktır. 2020'de Türki-ye'nin yaşam kalitesi ile en nitelikli dünya vatandaş-larının yaşamayı tercih ettikleri bir dünya markasıolabileceğine candan inanıyorum. Teşekkür ederim.

Page 39: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Uluslararası SermayeninRekabet Gücüne EtkisiDr. Cem KozluCocaCola Orta Avrupa Avrasya ve Ortadoğu Grup Başkanı

Sayın Başkan, değerli konuklar, bir kötü, bir de iyihaberim var. Kötü haberim şu ki; bu kısa sürede bende büyük ölçüde daha evvel söylenenleri tekrar ede-ceğim. ıyi haberim ise, dediğim gibi bu bir tekrar ola-cak. Demek ki çok büyük buluşların, şu ana kadarduşunulmemiş çözümlerin peşinde koşmuyoruz. Bir-çok yerde denenmiş, kanıtlanmış, sonuçları elde edil-miş ama çeşitli nedenlerle ya görmezlikten geldiğimizyahut uygulamakta gerekli cesareti gösteremediğimizçözümlerin, kaybolan yılların peşinden koşuyoruz.

Verimli sonuçlar elde edileceğine şahit olduğumuzbazı çözümleri tekrar edelim ve toparlayalım. ÖnceDani Rodrik'i tekrar edeceğim. Ancak Sayın Rodrikdurumu bazı rakamlarla gayet güzel ozetledi. Ben ay-nı konuyu birkaç [arklı rakamla tekrar vurgulayaca-ğım. Sayın Rodrik, ıkinci Dünya Savaşı'ndan sonrauluslararası kalkınma yarışında başarıyla uygulananbir reçeteden bahsetti; Doğu Asya'nın uyguladığı ba-şarılı bir kalkınma reçetesi. Birkaç veriyi de ben ekle-mek istiyorum. 1960 yılında Türkiye'nin kişi başınamilli geliri, Sayın Rodrik'in de sözünü ettiği GüneyKore, Malezya, Tayland, Singapur ve Hong Kong gibiülkelerin kişi başına milli gelirinin üzerindeydi. Tür-kiye'nin kişi başına milli geliri bu dönemde 481 do-lar iken, bu rakam Kore'de 132 dolar, Malezya'da 214dolar ve diğerlerinde de benzer seviyelerdeycli.

2000 yılına geldiğimizde, Türkiye kriz sonrası 2.500dolar civarında iken, Kore 11.000 dolara, Malezya da5.000 dolara yaklaşıyor. Hong Kong ve Singapur da20000 doların üzerinde kişi başına milli gelire sahip-tir. Yıllık ortalama büyümeye bakarsak bu bölge kişibaşına gehrini her yılortalama % 6.5 artırabilmiş;Türkiye aynı dönemde ancak % 2.5 artış sağlamış. Birde, 1990 - 2001 arasında Gayri Safi Milli Hasıla'nınartışına, büyüme hızına bakalım. Bu rakam Türki-ye'de ortalama yıllık % 1.8, Güney Kore'de % 4.7,Taylarıd'da % 3, Malezya'da % 4 ve Çin'de % 9'dur.Bu arada, o bölgede yaşanan ve söz konusu ülkeleriderinden etkileyen Asya Krizi'ni de unutmayalım.

Bu noktada da, biraz önce bahsettiğimiz başarılı kal-kınma reçetesinden de bahsetmek istiyorum. SayınRodrik'in özetledığı birkaç konuyu biraz daha vurgu-lamak istiyorum. Bu reçete öncelikle ihracata dayalıbir kalkınma stratejisi içeriyor; ama ithalatta da tama-men liberalize olmuş, her türlü sınırlamayı kaldırmışbir kalkınma stratejisini değil. Devletle özel sektörünbirlikte oluşturdukları ve hangi alanlarda ihracatınteşvik edileceğini, hangi alanlarda da ithalatın denet-leneceğirıi, sınırlı tutulacağını belirleyen bir stratejiyiiçeriyor. Strateji çerçevesinde desteklenen bir ihracatve denetlenen bir ithalat. Serbest piyasa bazlı bir kal-kınma stratejisi, ancak tamamiyle denetimsiz değil.Güçlü bir devletin şeffaf ve adil bir şekilde düzenleyi-ci rolünü oynadığı serbest bir piyasa ve bunları ta-mamlayan bikaç unsur daha içeriyor.

Bu unsurlardan biri, gelir dağılımının önemidir. TümDoğu Asya'da. Japonya, Kore ve Tayvan gibi ülkeler-de gördÜğümüz kalkınma hamlesinin başında, gelirdağılımını dengeleyici, daha adil bir hale getirici ön-lemler alınmıştır. Toprak reformu, vergi reformlarıgibi, gelir dağılımında adaleti sağlama açısından çokönemli olan uygulamalar hayata geçirilmiştir. Sözko-nu toplumlar eğitime odaklanmış ve bu konuda bü-yük fonlar ayırmışlardır. Eğitimin yanında teknoloji-yi de vurgulayalım. Bu ülkelerde, çoğumuzun uzak-tan ya da yakından izleme fırsatı bulduğu büyük tek-noloj ik atılımlar gerçekleştirilmiştir. Bugün Malez-ya'da, Tayvan'da çok önemli teknoloji alt yapıları,teknoloji parklan ve sibersiteler vardır. Bunlar mil-yarlarca dolarlık yatırımlarla oluşturuluyor.

Çok basit bir şekilde özetlediğim bu reçete birincitrendir. Bunun dışında, ıkinci Dünya Savaşı'ndan gü-nümüze şöyle bir göz attığımızda neyi görüyoruz)Yaklaşık on yıl önce ikinci bir tren daha yakırurruz-dan hereket etmeye başladı. Bu ikinci tren de, soğuksavaşın sona ermesiyle birlikte eski Sovyetler Birliğiülkeleri ve o sistem içindeki ülkelerin bu sefer kapi-talizmle bir kalkınma hamlesine teşebebbüs etmeleri-dir. Bunun bir parçası içinde bulunduğumuz şu gün-lerde sonuçlanıyor. Bahsettiğimiz özelliklere sahip 10ülke Avrupa Birliği'ne katılıyor. Avrupa Birliği bu tre-nin önemli bir çekici gücünü oluştururken, küresel-leşmenin teşvik ettiği sermaye hareketlerinden bubölgeye ayrılan pay, bu ikinci trenin en önemli loko-motifidir.

CD

Page 40: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Görevim icabı, zamanımın bir kısmını Orta Avru-pa'da geçiriyorum. Bulunduğum yerden baktığımdaetrafımda tam bir Türkiye görüyorum. 39 milyonlukPolorıya, 10 milyonluk Macaristan, 10 milyonluk ÇekCumhuriyeti ve 5 milyonluk Slovakya'yı üst üste ek-lediğinizde yaklaşık altmış beş milyonluk bir ülke el-de ediyorsunuz.

2000 yılında bu "ikinci Türkiye'ye, yahut "Avru-pa'nın ortasındaki Türkiye'ye gelen yabancı sermayetutarı tam ı9 milyar dolardı. Aynı yıl Türkiye'ye ge-len yabancı sermaye ise 980 milyon dolar civarındaidi. Bu rakam, o yıl Bulgaristan ve Romanya'ya gelen-den de daha az bir tutardır. Bir an için gözümüzü ka-payalım ve bir yılda gelecek ı9 milyar doların açaca-ğı iş yerlerini, ekonomide yaratacağı hareketi düşüne-lim. 65 milyon insana, ı9 milyar doların getirisinidüşünelim. Sayın Kavrakoğlu bahsetti; Türkiye'ye ge-len yatırımın yanında, ülke dışına giden büyük ra-kamları da unutmamak lazım. Belki, gelen miktardanfazlası yurtdışına gitmiştir; herşeyi yüzde yüz karşı-laştıramayız. Yer farkı, bu ülkelerin Almanya'nın ya-nında olması ve politik nedenler muhakkak bir fak-tördür, ama aradaki bu farkı sadece diğer faktörler ile- bizim dışımızdaki faktörler ile - izah etmek sanırımmümkün değildir.

Kalkınmak için insan, emek, sermaye ve teknolojininana öğeler olduğunu düşunürsek, doğrudan yabancısermaye konusunda bu kadar geride olup da, istedi-ğimiz hızlı kalkınma hamlesini gerçekleştirmemiz ka-naatimce mümkün değildir. Demek ki, süratle bukonuda ciddi bir sıçrama yapmamız gerekiyor. Yal-nız, bu sıçramayı yaparken bikaç şeyi unutmayalım.Rekabet yoğunlaşmaktadır; on yıl evvel, yılda bir mil-yar doların üzerinde yabancı sermaye alan ve mevcutyabancı sermaye stoğu on milyar dolardan fazla olanülkelerin sayısı onyedi iken, - ki bunların yedisi kal-kınmakta olan ülkelerdir - günümüzde bu sayı ellininüzerindedir. Bunların yirmi üçü gelişmekte olan ul-kelerdir.

Yabancı sermayenin önemini şu açıdan da vurgula-mak istiyorum. lhtiyacumz sadece doğrudan yabancısermaye değil; Türkiye içindeki sermayeyi de hareke-te geçiremiyoruz. Elbette, doğrudan yabancı serma-yenin, teknoloji, ihracata katkıları ve dış pazarlarlaolan ilişkileri gibi ek bazı avantajları var. Ancak unut-mayalım, içeride de atıl duran ve ya da kayıtlı ekono-miye bir türlü cezbedemediğimiz çok büyük bir ser-

maye var. Bununla Türklere ait yurtdışında bulunansermayeyi ya da yastık altındaki altınları kastetrniyo-rum. Perulu iktisatçı De So to 'nun araştırmalarına gö-re Peru'da 130 milyar dolar, Mısır'da 200 milyar do-lar civarında para kaynak olarak duruyor, ama serma-yeye dönüşemiyor. Ne tür bir kaynak? Bir gecekonduya da ruhsatsız bir arazi şeklindeki bu kaynağı ne ipo-tek edebiliyorsunuz, ne resmen alıp sarabiliyorsunuz.ne devredebiliyorsunuz. ne de ortaklaşa bölebilıyor-sunuz. Yani, para harcamışsınız ama, bu para tekrarekonomiye girip üç beş kere katlanıp sermaye olaraksizin ve ülkenizin adına çalışamıyor.

Bugün ıstanbul'da aldığınız bir arazide basit bir evyapmanın bile güçlüğünü, kaç sene aldığını, ne gibiizinlerle uğraştığınızı veya bir işyeri açmak için kaçyıl geçtiğini hatırlayın. Ford'un İzmit'te açtığı fabrika-sını, Cargill'in Bursa civarındaki fabrikasını hatırla-yın. Bu gibi olaylar. Sayın Demirel, sanıyorum genebir büyük firmamızın Trakya'daki fabrikasını açarkenhenüz ruhsat izinlerinin tamamlanmamış olduğun-dan bahsetmişti. Toyota fabrikasının kuruluşunda ya-şanan "Patates" mi uretelim, Toyota mı uretelim?"münakaşaları yirmi otuz sene evvelinin olayları değil;halen içinde yaşadığımız olaylardır. Sermaye urete-mediğimiz gibi, toprak da üretemiyoruz. Elimizin al-tındaki doğal zenginlikleri, kullanabileceğimiz ser-mayeye dönüştüremiyoruz. Dışarıdan da cezbedemi-yoruz; rakamlar ortada.

Kalkınmak için emek, sermaye ve doğal zenginliklergerektiğinden bahsetmiştik. DOğal zenginlikler ilesermayede durum böyleyse, emeğe gelelim. İşte o za-man da eğitim konusu devreye giriyor. Diğer konuş-macılar bazı rakamlar verdiler. Tekrar etmeyeyimama, birkaç konuda gerçekten zorluğumuz ve açığı-mız var. Sekiz yıllık eğitime daha birkaç sene evvelgeçtik. Bugün Avrupa'da ve bizim rekabet ettiğimizDoğu Asya ülkelerinin hemen hemen tamamına yakı-nında on, onbir, on iki yıl zorunlu eğitim oturmuşvaziyettedir. Ülke olarak unutmayalım, üstüne yete-rince gitmediğimiz ikinci çok büyük açığımız da, kızve erkek öğrencilerimiz arasındaki okullaşma oranla-rıdır. Kızlarımızın okullaşma oranı yaklaşık % 20 da-ha düşüktür. Bu, sade iş gücümüzün kalitesi ve eği-tim seviyesinde değil, aynı zamanda yarının anneleri-ni oluşturacak, geleceğin bireylerini yetiştirecek kız-larımızın bugünkü yetersiz eğitimlerinin yarın toplu-mun genelinde yaşanacak bedelleridir.

Page 41: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Sonunda, yine odaklanma konusu ve kaynak konusugeliyor. Üniversitelerimizde öğrenci başına 4.000 do-lar civarında bir para ayırıyoruz. Bugün girmeyi plan-ladığımız Avrupa Birliği'nde bu rakam 10000 -12.000 dolar civarındadır. Temel eğitimde aramızda-ki fark daha da büyüktür. Aslında çok uygun bir rıok-tadayız. Benden önceki konuşmacının dediği gibi,"hazırlık ile fırsatın kesiştiği yer şanstır" noktasındanhareketle, sanıyorum şanslı bir köşe başındayız. Birtaraftan, izlenecek yol konusunda artık elimizde çokdenenmiş, kanıtlanmış genel kabul gören reçetelervar. Reçete arayışı için zaman harcamak zorunda de-ğiliz. Öbür taraftan, coğrafi olarak tamamen kapımı-zm önünde büyük bir oluşum gerçekleşmektedir. Buoluşum sade "ekonomik kalkınma" değil, aynı za-manda ekonomik kalkınmaya katkıda bulunacakama kendi içinde çok büyük bir değer olan demokra-tikleşmeyi de kapsıyor. Avrupa Birliği üyeliği konusubizi bir taraftan da demokratikleşme yolculuğumu-zun birleştiği bir noktaya doğru götürmektedir.

Önümüze gelen Avrupa Birliği uyeliği, doğrudan ya-bancı sermaye gibi fırsatları da aktif bir şekilde kulla-nırsak, ülkemizin rekabet gücünü ve hepimizin ya-şam standardmı 8- LO yıl gibi kısa bir dönemde bü-yük bir hızla dönüştürebilır, değiştirebilir ve yepyenibir noktaya getirebiliriz. Bu gibi çabalarda ben ıstan-bul Sanayi Odası'nın, ıstanbul Ticaret Odası'nın ayrıbir sorumluluğu ve çok büyük bir gücü olduğunainanıyorum. Biz hep uluslararası rekabeti konuştuk;ama ekonomik açıdan analizini yaptığımızda, rekabe-tin özünde şirketler arasında, kentler arasında oldu-ğunu görüyoruz. Şirketlerin yatırım yaparken çoğukez, ülkeden çok kent seçtiğini görüyoruz. Dolayısıy-la, Istanbul'un yatırımcılar için bir cazibe merkezi,öğrenciler için eğitim merkezi, ihtiyacı olan hastalariçin bir sağlık merkezi olduğunu görüyoruz Birçokdeğişik alanda ıstanbul'un bugün hakikateri büyükbir merkez haline geldiğini biliyoruz. Türkiye'yle alış-verişi olan ülkelere, Türkiye'ye gidip gelenlere bakar-sanız, Türkiye'nin hakikateri çevresinde çok büyükbir bölgenin merkezi olduğunu görürsünüz.

Bu merkezin cazibesini ve rekabet gücünü artırmak,alt yapısını değiştirmek konusunda Istanbul'daki ye-rel yönetimin, ıstanbul Sanayi Odası ve ıstanbul Tica-ret Odası gibi örgütlerin elinde çok büyük fırsatlar vedolayısıyla da sorumluluklar olduğuna inanıyorum.Bu toplantının da böyle düşüncelerle tertiplendiğineinanıyorum. Böyle bir toplantıda sizlerle beraber 01-

ma, hitap etme fırsatını verdikleri için de kendilerineşükranlarımı arz ediyorum. Teşekkür ederim.

Page 42: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Rekabet OrtamındaAlınan Önlemler veSonuçları /Firma DeneyimiSemavi YorgancılarORIM Canı Sanayi Genel Müdürü

Sayın misafirler. çok değerli sanayiciler, ben bugünburada, benden önceki konuşmacılar gibi makro ko-nularda konuşmak üzere değil, mikro bir firmayıtemsilen bulunuyorum. Konuşmarm da bu çerçevedeyapacağım.

Kongrenin "sürdürülebilir rekabet gücü" olarak belir-lenen temasının başına "ülkemizde" sözcüğünün ek-lenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Sürdürülebilir rekabet gücünü ülkemizde tesis etme-nin en zor işlerden biri olduğunu düşünüyorum. Se-bebini uzun uzun açıklayarak sizleri üzmek ve vakti-nizi fazlaca almak istemiyorum.

Bugün burada bulunuş amacım, tüm olumsuzluklararağmen ülkemizde iyi şeyler yapılabildiğini sizlerlepaylaşmaktır.

Genel Müdürü olduğum şirketimiz Orim Cam Sana-yi, 1989 yılında Bolu Organize Sanayi Bölgesi'nde ku-ruldu. tık yıl, yoluna sadece yurtiçine satış yapan birfirma olarak devam etti. Iştigal konumuz beyaz eşyasektöründe kullanılan ısıya dayanıklı camları uret-mekti; yani, yan sanayici idik.

Sektörümuz rekabete çok açık ama fırsatları ve büyü-me potansiyeli çok yüksek bir sektördü. 1994 yılı he-pimizin hatırladığı ve çoğumuzun unuramadığı kriz-le geçerken, o günkü şartlarda bizler ödediğimiz faiz-ler ve kur farkları ile onlarca fabrika kurabilir durum-daydık. Biz bu krizden çok önemli bir ders almış verisk analizinin ne anlama geldiğini öğrenmiştik. O yıl,karar alarak hedef ve stratej ilerimızi değiştirdik. He-def belliydi: "Ülkene bağlı kalma, dünyaya açıl". Bu-nu nasıl gerçekleştirecektik7

ınsan soruları oluşturmakta becerili ise cevaplarınıbulmak daha kolay hale geliyor. Özellikle bilgi tek-nollojileri ile her türlü bilgiye ulaşmanın çok kolayolduğu bu ortamda ıstanbul Sanayi Odası beni bura-ya firma deneyimlerimi aktarmak üzere davet etti.

Ben de sizleri sıkmayacağını umduğum ve muşterile-rimize yaptığımız bir sunumu sizlerle paylaşacağım.Firrnamızı anlatması ve içinde iş yapış şeklımizi bul-manız açısından ilginç olacağını umuyorum.

Firmamız 1994 yılındaki krizden sonra ihracat yap-maya karar verdiğinde tüm çalışanlarımızia birlikteihracat yapmanın şartlarını oluşturmaya çalıştık.

Geldiğimiz noktada, sektörümüzde Avrupa'dakiüçüncü firma, Türkiye'deki birinci firma ve ihracatoranı olarak da, üretiminin % 70'ini ihraç eden tekfirma olmamız sayesinde Avrupa'da birinci durum-daydık. "Firmamız şampiyonlar ligi oyuncusu"; Gala-tasaray'ın UEF A'daki başarılarına paralel geliştiği içinkururnumuzda böyle bir slogan oluşturduk.

Bu slogan, çalışanlara bulundukları ligdeki şartlarıuygulamalarını sağlamak açısından önemli bir göster-ge oldu. (Şekil 1)

Orim Kimdir?

1

Şekil 1

Satış miktarı ve ihracat yüzdelerine baktığımızda,1994 yılındaki ekonomik krizin ardından, Türki-ye'deki pazar payımıZ! korurken ihracattaki artışoranlarımızı ve kapasite artışlarını görüyorsunuz.(Şekil 2)

Page 43: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Orim Kimdir?

ı-_·--

_,cııI'r

Jr_)

JJ

Şekil 2

Avrupa'dan gelen taleplerin değerlendirilmesi konu-sunda çok hızlı karar alarak, aşağı yukarı her üç yıldakapasitemizi iki kat artırma imkanı ve artan kapasite-deki üretirnimizi de satma imkanı bulduk. (Şekil 3)

Orim Kimdir?

_,cıJJ'r

J

Şekil 3

Müşterilerimiz ise, bu sektörde dünyada lider şirket-ler konumunda olan firrnalardı. (Şekil 4)

Orim Kimdir?

'r

r_;ıı

Başanya giden yolda güvenilir bir alternatif olmakiçin yola çıktık. (Şekil 5)

Başanya giden yolda;

-rJr_;ıl

Şekil 5

Her türlü müşterinin ihtiyacı için gerektiğinde yanla-rında olduk. Hiçbir zaman fiziki uzakhğımızı müşte-riye hissettirmedik. Çok kolay ulaşılabilir olduk. Bukonuya daha sonra detaylı olarak değineceğim.

Hepimiz her kadernede çok hızlı karar aldık ve hızlıtepki verdik. Sadece müşterinin ihtiyaçlarına odak-landık ve problem çözücü olduk. Müşteriye asla ku-rallar koymadık ve gerektiğinde mal bedelinin üç ka-tı nakliye ödemeye bile razı olduğumuz dönemler ol-du.

Çalışma konsepti olarak, şitketimizde "geliştirme de-partmanları" ve "operasyon departmanları" başlığı al-tında iki ayrı faaliyet grubu oluşturduk. (Şekil 6)

Şekil 4

Başanya giden yol

ıl'r

Şekil 6

Page 44: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Bir faaliyeti yürütürken, operasyon bölümümuzun -yani, günlük iş akışımızın - problemsiz bir şekildedevam etmesi gerekiyordu.

Geliştirme departmanları ise, "mevcut işimizi daha iyinasıl yaparız" sorusuna araştırmalar yaparak yanıt arı-yordu. Geliştirme departmanları devamlı olarak müş-teri ihtiyaçları, bizim yapabilirliklerimiz. optimumçözümler, optimum çalışma şartları ve işi tanımlamakonularına odaklı faaliyetler yürütüyordu. Operasyo-nel departmanlar ise günlük işlerle uğraşıyor, iş ta-mmlarına sadık kalıyor ve geliştirme için devamlı ge-ri besleme yapıyorlardı.

Geliştirme depatmanlarımız müşterinin ilgili bölüm-leriyle devamlı ilişki içerisindeydi. (Şekil 7)

Başanya giden yol

Şekil 7

tık irtibat noktamız da pazarlama bölümümuzdu.Müşterinin satın alma bölümüyle birlikte işi tanımlı-yorduk. ışin tariflerrmesi sırasında her türlü çalışmaprensibinde mutabakata varılıyordu. (Şekil 8)

Başanya giden yol

..

Şekil 8

Çalışma prensiplerinin içinde, hacim, ürün tipleri, fi-yat, ödeme vadeleri, kontratlar, faturalama ve kalitestandartları gibi, işi tarif eden tüm unsurlar yer alı-yordu. Pazarlama bölümü bu konuda müşterinin sa-tın alma bölümüyle mutabık kaldıktan sonra işi ope-rasyon bölümüne devrediyordu. (Şekil 9)

Başanya giden yol

~..ciJJ'r

1l:)'IllaJU).~

'rJ'JJJ

Şekil 9

Operasyon, üretim ve muhasebe bölümleri de müşte-riyle mutabık kalınan bu uygulamaları eksiksiz yeri-ne getirme konusunda faaliyet gösteriyordu.

Diğer bir önemli çalışmamız da, ürün bazında faali-yetlere odaklanmaktı. (Şekil 10)

..cıJJ'r

J(_;

JJ

Şekil 10

Bizim iş kolumuz "SOğuk"ve "sıcak" olarak ikiye ay-rılıyor. "Soğuk" buzdolabım, "sıcak" ise mutfaklardakullandığımız fırını tarif ediyor. Tüm faliyetlerimizde,pazarlama, lojistik, kalite, üretim ve operasyon bö-lümlerinde her bir müşteri grubu için ayrı bir bolu-mumuz vardı. Yönetim meıodolojisi olarak "hedefler-le yönetim" şirketimizin her bölümünde benim sen-mişti. Üst yönetim şirketin iş hedefini "mevcut kapa-•

Page 45: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

sitesinin pazar şartları ile optimum kullanımı" olarakbelirlemişti. Olaylara hızlı tepki verme kabiliyetimiziasla kaybetmeden, fırsatları en kısa sürede değerlen-dirmek en kuvvetli noktalarımızdan biriydi. Bu anahedef ile uyumlu satış, lojistik ve üretim hedefleri deşirketin bütününün hedefleri haline geliyordu.(Şekil ll)

Başanya giden yol

E

t· ::J)ttt JJ"Jttttt r"

"Jttttttt Jr_,

ıl

Şekil II

Stratejilerimizi rakipleri n zayıf ve kuvvetli yönlerinebakarak oluşturmaya çalıştık. (Şekil 12)

Başanya giden yol

Şekil 12

Taşıdığımız malda aşağı yukarı % 10, % II civarındabir nakliye maliyeti ve fiziksel uzaklığımiz konusuvardı. Avrupa pazarına iş yaptığımız için, fizikseluzaklığımız her zaman bir dezavantaj dı ve bunu müş-teriye hissettirmememiz lazımdı. Rakiplerimizin hepsi300-400 kilometrelik mesafelerde müşteriye servis vehizmet veriyordu Zayıf yönümuzu müşterilere hisset-tirmemek için, rakiplerimizin "satellite factory" diyeadlandırdıkları yapıya alternatif olarak, Avrupa'nın enuygun noktalarında uydu depolar oluşturduk. Bu de-polar öncelikle psikolojik bir yakınlık sağladı.

Rakiplerimizin zayıf yönü, yüksek işçilik maliyetle-riydi. Biz bu yüksek işçilik maliyetlerine karşı ürününüzerindeki katma değeri arttırırak daha fazla rekabetedebilir hale gelmeyi, daha doğrusu takiplerimizinbizimle rekabet edemez hale gelmelerini sağladık. Sü-rekli maliyet optimizasyonu ve risk analizini yaşambiçimimiz haline getirdik; çünkü fiyatları biz belirle-miyorduk. (ŞekilU)

Başanya giden yol

o

•• Jl

"J•"kazanan" ise

"en iyi maliyetft ile servisteve hizmette fark yaratanlaroluyor

"J

rJ

ıl

Şekil 13

Fiyatları daima pazar belirledi. Bizim sektörümüzdeeuro bazında son beş yılda birim fiyatlar % 20 düştü.Rekabet çok sertleşti. Hatta İngiltere'de bir firma iflasetti, ıtalya'da bir firma da bu işi yapmaktan vazgeçti.Teknolojik sırlar ortadan kalktı. Bilgiye ulaşmak çokkolaylaştı. Kazanan ise serviste ve hizmette en iyi ma-liyet ile fark yaratanlar oldu. Bizler sürekli maliyetoptimizasyonu yapmaya devam ettik. (Şekil 14)

Başanya giden yol

j

Şekil 14

Üretim hatlanmızı hem ölçeği n büyümesi sayesindehem de o ürüne tam odaklanarak optimize ettik; çün-kü her iki üründe de beyaz eşya olmasına rağmen -buzdolabı müşterisiyle fırın müşterisinin beklentileri•

Page 46: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

farklı olduğu için - farklı şeyler yaratmamız lazımdı.Lojistik konusunda - trenle sevkiyat dahilolmak üze-re - birçok alternatifi denedik ve halen denemeye edi-yoruz. Katma değer yaratmayan her türlü işi de siste-mimiz içinde "outsource" ettik; dışarıya verdik. Bunuyaparken de, o işleri en iyi bilenlere devretmeye gay-ret ettik.

Müşteriyle ilişkilerin yönetiminde, daima uzmanlarındoğrudan ilişkisine önem verdik; çünkü birçok fir-manın bugün uygulamaya çalıştığı ve "müşteri temsil-cisi" diye adlandırdığı sistemin aslında birtakım yan-lış anlamalara sebep olduğunu biliyorduk. Biz bununyerine, kendi bünyemizdeki ve müşterinin bünyesin-deki ilgili birimleri doğrudan irtibata geçirerek, birin-ci elden konunun tespit edilmesini ve çözülmesini enkısa sürede sağladık. (Şekil 15)

Başarıya giden

;1JJ'r

'rJ'-'JJ

Şekil 15

Müşteri ilişkileri yönetiminde müşteri sınıflandırmakonusunda ilginç bir interaktif sistemimiz var. Bura-da gördüğünüz bazı terminolojiler bizim ilgi alanımı-za giren, pazarda varolduğunu bildiğimiz, ancak bi-zim herhangi bir ticari ilişkide bulunmadığımız müş-terileri temsil ediyor. "Dürbün" dediğimiz biraz dahayakın; hiçbir ticari ilişkimiz olmayan, ancak bir fiyatteklifi verdiklerimiz "kement" attığımız müşterilerdir:herhangi bir numune yaptığımız ve ticari olarak her-şey iyi gittiği takdirde birlikte bir iş hacminizin oluşa-cağı müşteriler ile aramızda "aşk" vardır. (Şekil 16)

rıya giden yol

-rJ'j

JJ

Şekil 16

En son üç kolonda, bu muşterilerle iş yapmaya başla-dıktan sonra onlardan aldığımız paylar görülüyor.Biz, eğer bir müşterideki pazar payımız yüzde elliyigeçtiyse, o müşteriyle evlendiğimizi kabul ediyoruz.Bu matrisin ikinci bölümünde her bir müşteriye fark-lı ilgi göstermemiz gerektiğini görüyorsunuz(Şekil 17)

Şekil 17

"Evli" kategorisindeki müşterimize artık belirli bir ya-tınm yapmamız gerekmiyor; o müşteriyle ilişkimizdaha rutin hale geliyor. Buna karşın, "kement" attığı-mız veya "aşk" dediğimiz bölümdeki müşteriyle halk-la ilişkiler, ziyaret, pazarlama, kailte ilişkileri çok da-ha agresif bir şekilde devam ediyor. Elbette, bunlarrekabet ortamında çok değişkenlik gösterebiliyor. Butablo sayesinde firrnarmzda çalışan tüm ekip hangimüşteriyle ilişkimizin hangi bazda olduğunu kolay-lıkla görebiliyor ve bu, çalışanların müşteriyle ilişkisi-ni de kolaylaştıriyor. Beni dinlediğiniz için teşekkürediyorum.

e

Page 47: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Oıurum BaşkanıHasan Subaşı

Semavi Bey'e teşekkür ediyorum. Soru-cevap kısmınageçmeden evvel, konuşmaları özetlemek istiyorum.Sayın ıbrahim Kavrakoğlu sanayimizde son yıllardagörülen gerilemeyi rakamlarla tespit ettikten sonranedenlerine değindi. Kamu mali politikaları ve sana-yinin hatalı uygulamaları olduğunu söyledi. Çare ola-rak da bilgi ve yaratıcılığa dayalı bir sanayi önerdi.

Sayın Yılmaz Argüden bizi 2020'lere taşıdı. Küresel-leşme, katılımcılık, bilgi üretiminin öne çıkacağı bugelecekte ülke sınırını değil, zihinsel sınırları aşma-mız gerektiğini vurguladı.

Sayın Cem Kozlu da, Türkiye'nin göreceli olarak ge-rilediğinin tespitini rakamlarla yaptıktan sonra reçeteolarak adil gelir dağılımını, eğitimi ve teknolojiyiönerdi. Türkiye'nin hazırlıklatla fırsatın kesiştiği birşans noktasında bulunduğunu, reçetelerin hazır 01-duğunu ve kapımızın önündeki oluşumdan yararlan-mamız gerektiğini vurguladı. ıstanbul'un rekabet gü-cünün artınımasını bir öneri olarak ortaya koydu.

Sayın Semavi Yorgancılar ise, iyi uygulamaların başa-rılı sonuçlar getirdiğini Orim deneyimiyle ortaya koy-du. Mesajını, (mikro) şirket bazında başarılabilen uy-gulamaları (makro) ülke bazında başarabilirsek ulus-lararası rekabette önde olabiliriz diye algıladım.

Değerli görüşleri için bütün konuşmacilara teşekkürediyorum. Şimdi suallerinizi alacağım. Suatinizinmümkün olduğu kadar kısa ve tek olmasını ve önce-den kendinizi tanıtmanızı rica ediyorum.

Sorular ve Katkılar

Peniyarnin TekerSayın Kavrakoğlu'na bir sual yöneltmek istiyorum.lnovasyorı ve teknoloji kanp yüksek katma değer el-de etmek konusu senelerdir teşhisi yapılan, ama teda-visi yapılamamış bir husustur. Siz de çok güzel teşhi-sini yaptınız Tedaviler konusundan bize neler söyle-yebilirsiniz? Bunu nasıl yapalım? Ben kendi sektö-rümden biliyorum ve bu nedenle konuyu açmanızıistedim. Benim sektörümde de yüksek oranlı ithalatsöz konusu. ıhracat da çok yüksek, fakat ihracatyapabilmek için yüksek miktarda ithalat yapılıyor. Bukonuda tedavi yöntemi nasıl olabilir? Teşekkür eder-im.

Prof. Dr. İbrahim KavrakoğluÖrnek vererek izah edebilirim. Aslında düzineyle ör-nek verebilirim ama vaktinizi almak istemiyorum, birtanesini söyleyelim. Son bir yıldır, bu şekilde metaüreten bir şirkete yaratıcılık katarak değerlerini artır-ma çalışması yaptık. Satış % 40, ihracat % 50 arttı,zarardan kara geçildi. Hadise şudur; elinizdekimuhendislere, hakikateri mühendislik yaptıracak-sınız. Türkiye'de yüzbinlerce mühendis var. fakatbunların yüzde biri bile mühendislik yapmıyor. Eğermühendisiniz yoksa, mühendis alacaksınız, tasarımcıalıcaksınız. Konu modayla ilgiliyse, o zaman o alandaçalışan bir tasarımcı alacaksınız.

Mühendislik yetmeyebilir. Özgün ürün geliştirecek-siniz. ıthalat arttı dediniz ; ben montaj ı kaster-miyorum. Montaj dediğiniz an 1000 dolar gelirseviyesine mahkumsunuz. Sayın Rodrik de zatenbunu söyledi; Türkiye'nin kişi başına yaratabildiğikatma değer 982 dolarmış. Kafa kafaya vereceksinizve "dünyada olmayan, fakat müşterilerin yine dehoşuna gidebilecek bir ürünü nasıl geliştirebiliriz?"diyeceksiniz. Bunu tekstilde. elektrorıikte, bilişimdeyapabilirsiniz. Bilhassa bilişimde, çünkü orada çokmuazzam bir gelişme var. Amerika'nın son beş yıl-daki yatırımlarının toplamının % 42 'si bilişim sek-töründe gerçekleşmiş. Demek ki, bilişim konusunane kadar aç bir ülke var.

Page 48: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Elbette, ithalat da yapalım. Bilişim sektöründe olmakmuhakkak yaratıcılık anlamına gelmiyor. Bilişimikullanarak yeni bir ürün geliştirmek ya da bilgiyi kul-lanarak o sektörde bir şeyler üretmek her sektördemümkündür. Ayaküstü size "şöyle yapın" diyernem,ama tespitlerimi söylüyorum. Türkiye'de mühendis-lik % ı ruspetinde yapılıyor. Bu anketlerle sabittir.Biz Boğaziçi Üniversitesi mezunlarının sadece % ı'inin mühendislik yaptığını, binlerce mezunumuzdanöğrendik. Hadise budur; hakikaten mühendislik,tasarım ve iş geliştirme yapılacak.

Ali EserTürk Loydu Vakfı murahhas azasıyım. Belki de otu-rum konusunun dışında kalan, ama genel derdimizolduğuna inandığım bir konuda konuşmacılarıngörüşlerini almak istedim. Bugün konuşmacılar ken-di özgün teknolojimizi üretmenin en önemli kat-madeğeri sağlayacağını söylediler. Oysa bugünekadar, ülkemizin özellikle büyük miktarda - savunmasanayiinde ve sivil kamu yatırımlarıyla ilgili- gerçek-leşen dış alımlarında off-set olayı vardır. Off-set, doğ-rudan doğruya teknolojinin transferine ilişkindir. Bizülkemizde % 0.4 Ar-Ge yatırımı yaparken, Gayri SafiMilli Hasılalarının % 4'ünü Ar-Ge'ye harcayanlarınAr-Ge masraflarını içimizden gönderiyoruz. Bunumakro seviyedeki sanayileşme politikarnızla dikkatealmamız lazım mı? Sağolun.

Hasan SubaşıEfendim, teşekkür ediyorum. Katılıyorum. Türkiyebugün birçok batı ülkesinin Ar-Ge 'sine katkıda bu-lunmaktadır. Ar-Ge ya da teknolojiyi satın almamızgibi, yurtdışında çocuklarımızın eğitimine harcadığı-mız kaynaklar, Türkiye'deki eğitime döndurulebilse,eğitimde de büyük atılımlar sağlanabilir. Teknolojidede benzer bir durum var. Sanayicilerimizin bununfarkında olduklarının ve Ar-Ge yatırımlarını ülkemiz-de yapmayı planladıklarını ümit ediyorum.

Dr. Cem KozluSayın Subaşı'nın söylediklerine ek olarak şunu öner-mek istiyorum. Bu, kanaatimce, devletin devletliğiniyapmasıyla ilgilidir. Türkiye'de off-set anlaşmaları,güçlü bir denetim mekanizması olmadığı için çoğukez kağıtta kalmaktadır. Vaatler verilmektedir; ancakmalı satın alan başka bir kurumdur, off-set uy-gulayacak ayrı bir kurumdur ve arada bir bağlantıyoktur. Bence Türkiye'nin kaçırdığı çok büyük fırsat-lardır. Kolaylıkla, basit bir örgütlenmeyle ve büyük

paralar gerektirmeden çözüm bulunabilecek, ulusalbecerimizle ilgili bir konudur. Büyük fikirler veyakaynaklarla da ilgili değildir. Çok önemli bir örnek-tir.

SoruBiz ambalaj sanayicileri olarak küçük ve orta ölçekliişletmeleriz. Çok sayıda firmamız var ama küçük öl-çek, ciddi bir sorunumuz. En azından beş altısenedir, yeniden yapılanma, konsolidasyon gibikonular üzerinde duruyoruz. Fakat çok iyi bil-diğimiz, ülkemize özgü, yeterince güven kültürününolmayışı ve uzlaşma kültürünün olmayışı nedeniylekonsolidasyorılar oluşamıyor. Bizim bu küçükyapımıza benzer yapı birçok sektörde, organizesanayi bölgelerinde, çok net gözükmektedir. Kon-solidasyon bazında bişeyler gerçekleştiremiyorsakbile, iş bazında nasıl bir uzlaşmayla, nasıl bir kültür-le, nasıl bir organizasyonla bu küçücük kaybolandereleri bir nehire dönuşturebiliriz?

Biz, Sayın Kavrakoğlu hocamın da dediği gibi, epey-ce yatırım yaptık. Fakat bunları bir güç haline dönüş-türemediğimiz zaman, anlamlı büyüklükler olamıyor.Onbeşinci asırda Osmanlı'nın küçük teknelerdendolayı okyanusa açılamadığı gibi, biz de globalleşmedöneminde büyük bir güce dönüşemiyoruz. Benbunu yalnız kendi sektörümde değil, birçok sektördeçok ciddi bir tehdit olarak görüyorum. Organizesanayi bölgelerimizin hiçbir zaman dolmayacağı en-dişesini taşıyorum. Bu konuya verilecek cevap varmı? Bu konuda ne tür çalışmalar yapılabileceğikonusunda da sivil toplum kuruluşularına, sanayiodamıza mesaj iletiyorum. Teşekkür ediyorum.

Dr. Yılmaz ArgüdenZaten bahsetmek istediğim zihinsel değişimlerden birtanesine değindiniz. Bir şirketten elde edilen kar, his-sedarın en büyük kazancı değildir. Esas kar, aslındahissesinin değerinin yükselmesidir. Hissenindeğerinin yükselmesi ise, pazar payının büyümesi veçok daha güçlü bir kurum haline gelmesi, halka açıl-masıyla sağlanabiliyor. Bu küçük güvensizlikler aslın-da kendi bindiğimiz dalı kesmeye yol açıyor. Verim-siz rekabete ve uluslararası pazarlara açılamamayaneden oluyor. Teknoloji geliştirme, dağıtım kanal-larına sahip olma konusunda sıkıntılara yol açıyor.Bunu aşabilmek için öncelikle düşüncemizi değiştir-memiz ve birtakım masraflarırnızı yuklediğimizkurumları, "küçük olsun, benim olsun" yaklaşımıyla•

Page 49: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

değil, buyuterek, hisselerini satarak çok daha büyükkaynaklar alabileceğimize inanmamız lazım. Bu inançolmadan bir şey yapmak çok güç.

lkincisi, belki mevcutları birleştirmektc güçlük çek-iliyor olabilir. Çevre ülkelerdeki birtakım ciddi kuru-luşlara hizmet sunmak için ortak yatırımlaragidilebilir. Sağlanan güven, ileride buradaki birleş-meleri de sağlayabilir. Ancak, şunu unutmayalım.Hakikateri biz bu zihinsel değişimi süratli sağ-layamazsak, paylaşma kültürünü öğrenemezsek, biri-leri bizi alacak ve paylaşacak. Nitekim, Türk şirketleribiraraya gelip, kapasitelerini etkin bir şekilde kul-lanamadıkları için bu hadise gerçekleşiyor. Sözkonusu şirketler ucuza da gidiyor. Örneğin, Tür-kiye'de tekstil sektöründe birçok makina boşta geziy-or; hepsi kullanılmıyor. Bunların belli marka doğrul-tusunda birlikte kullanılması, o yatırımları yapankişilere çok daha büyük kaynaklara getirecektir. Bugüveni hem birleşmeyi sağlayanların hem de o birleş-mede profesyonel yönetimi sağlayanların oluşturmasılazım. Attığımız her adımın gelecek nesiller için deönemli bir mesaj olduğunu bu vesileyle tekrarlamakisterim. Bu, birleşmede önemli konulardan bir tane-sidir.

Hami KartayBu otururnun başlığı "Uluslararası Rekabet Stratejilerive Türkiye". Bu başlık hakkında ayrınnh görüş bil-dirilmesinin yararlı olacağı düşüncesiyle bir soru sor-mak istiyorum. Değerli konuşmacılar uluslararasırekabette Türk sanayisinin yeri konusunda çeşitliaçıklamalarda bulundular ama, ben bu konununkongrede daha belirgin hale gelmesini içtenlikle arzuederdim.

Örneğin, sizlerin de haurlıyacağı gibi, Gümrük Bir-liği'ne girmeden önce "Türk sanayisinin Gümrük Bir-liği'ne girerken rekabet gücü" konulu bir çalışma ik-tisadi Kalkınma Vakfı ve Türkiye Odalar ve BorsalarBirliği tarafından yapılmıştı. Bu çalışma sektörel baz-da yapılmıştı. Sektörel bazda olmadığı sürece Türksanayisinin uluslararası rekabetteki yerini bulmakkonusunda bir sonuç çıkarma imkanı olmadığını gör-düm. Bu oturumda, cam sanayii konusunda sektörelbazda bir örnek verilmiş oldu. Bunun yanısıra, Türksanayisinin öncelikli sektörler ve stratejik sektörleraçısından değerlendirildiği zaman, uluslararasırekabette nerede durduğunu bilmeyi arzu ederiz.Böyle bir kongrenin sonunda da, sonuç bildirgesinde

bu hususta bir mesajın olmasında mutlaka yarar var-dır. Teşekkür ederim.

Hasan SubaşıKatılıyorum, efendim. Kongrenin bugün ve yarındevam edecek oturumlarında, suallerinize camsanayiinde olduğu gibi, diğer sektörlerden de örnek-ler ile cevaplar bulunacağını ve kongrenin sonundada bir bildiri yayınlanacağını tahmin ediyorum.

Rıza DurduMersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üye-siyim. Sayın Kozlu' ya bir soru yönelteceğim. Ken-dileri, ülkelerin sanayilerinin rekabet edebilmeleriiçin bazı sektörlerde ithalata kısıtlamalar getire-bileceğini söylediler. Türkiye Avrupa Birliği'ne. Güm-rük Birliği anlaşması çerçevesinde girmiş oluyor. Ay-rıca, Avrupa Birliği'ne girmek için şu anda hepimizyoğun bir çalışma içerisindeyiz. Avrupa Birliği'ne gir-diğimiz zaman ülkemizin ithalat ya da diğer teşviklerkonusunda, tarım konusunda ve daha başka konular-da ortak bir tavrı olmayacak mı? Avrupa Birliği'ndeşu anda serbest ürünler için serbest dolaşım var vediğer bloklara karşı uyguladğı birtakım oranlar var.Bunlara, bir şekilde, biz de uymuş olacağız. Bukonuyu yanlış anladıysam, düzeltirlerse teşekkürederim.

Dr. Cem Kozlulthalatla ilgili devlet yaklaşımları birinci trenle il-gilidir. Doğu Asya tecrübesinde sınırsız bir liberalizmdeğil, bir taraftan ihracatın desteklenmesi, ama aynısüre içinde ithalatla birlikte bazı sermaye hareket-lerinin de devletçe sınırlandırılması bir kalkınmapolitikası çerçevesinde vardı. Elbete dün dündur.bugün bugündür. O dünün şartlarıydı. Dolayısıylaben artık Avrupa Birliği'nin kapısında olan, GümrükBirliği'ne girmiş Türkiye'de ithalatın sınırlanmasınıönermiyorum. Ancak, belki biraz dolaylı bir şekilde,Sayın Rodrik'in sabah dile getirdiği, sadece küresel-leşmeye bel bağlayarak kalkınmanın akılcı stratejikkatkılarının veya müdahalelerinin de duşunulrnesinigerektiğini savunuyorum. Bunlardan birisi tarımdır.Bugün AB'ye girmekte olan ülkeler AB'de tarım içinpazarlık ediyorlar. Özellikli ürünlerine -Çek Cum-huriyeti konyak ve bazı alkollü ürünlerine, Polonyaise birçok diğer ürününe- özel uygulama istiyor veözel şartlar alıyor.

Page 50: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Kanaatimce, Türkiye de AB ile ilişkiler geliştikçe hemtarım açısından hem de bölgesel kalkınma fonlarınınkullanılışı açısından kendi özel şartlarına uygunpazarlıkları yapmalı ve ihtiyacı olan tavizleri al-malıdır.

Hasan SubaşıSurernizi deldurduk. Kahve molasından sonra ikincioturum başlayacaktır. Konuşmacilara görüşleri için,katılımcılara da ilgileri için teşekkür ediyorum .

Page 51: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

II. OturumRekabette Global Ölçek ve Teknoloji

Oturum Eş BaşkanlarıAli Akurgallstanbul Sanayi Odası, Kalite ve Teknoloji lhtisas Kurulu (KATEK)Ulusal Rekabet Çalışma Grubu Başkanı

Doç. Dr. Talat Çiftçilstanbul Sanayi Odası, Kalite ve Teknoloji lhtisas Kurulu (KATEK)Kurumsal Rekabet Çalışma Grubu Başkanı

Uluslararası pazarlara ulaşmak için global ölçekte üretim

Global boyuta açılırken şirket evlilikleri yoluyla teknoloji transferi

Sürekli gelişim için yapılması gereken: Teknoloji üretmek.

Teknoloji üretme süreci olarak ArGeve türleri; hangi ArGe?

Teknoloji geliştirmek için gerekenler (vizyorı, ekonomik vesiyasi istikrar, kurumsal yapılanma, insan kaynağı, fon)

Rekabet üstünlüğünü sürdürebilmek içinyenilikçilik ve endüstriyel tasarım

KonuşmacılarJan NahumTofaş Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Cengiz UltavVestel Şirketler Grubu lcra Kurulu Üyesi

Hakan AltınayKale Altınay Yönetim Kurulu Başkanı

Doç. Dr. Yalçın TanesArçelik Araştırma ve Teknoloji Geliştirme Merkezi Yöneticisi - Mekanik Teknolojiler

Prof. Dr. Nevzat ÖzgüvenTÜBlTAK - TlDEB Başkanı

Page 52: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Rekabette Global Ölçekve Teknoloji

Ali AkurgalSunucularınız olarak ben Ali Akurgal ve Dr. Talat Çift-çi, sizlere eğlenceli bir oturum yaşatmaya çalışacağız.Anket cihazlarımız var. Umarım almışsınızdır. tık an-ketleri alalım.

"Küreselleşme nedeniyle yerel üreticinin ürettiği malındünyanın öbür ucunda üretilmiş daha ucuza sunulanbir benzeri ile rekabet etmek zorunda kaldığını görü-yoruz. Sizce bu global rekabetin karşısında ne gibi ön-lemler alınmalıdır? (Şekil 1)

Şekil 1

A) Verimliliği doğrudan ya da devlet desteğiyle artırıpürünlerimizi daha ucuza mal etmek sorunlarımızı çö-

zer.B) Toplam kalite yaklaşımı ile ürünün tüketici talebineuygun hale getirilmesi gerekir.C) Yenilikçilik, özgün yeni ürünler tasarlanması yeter-lidir.Sonuçları alırken, ben aynı soruyu Sayın Cengiz Ul-tav'a soruyorum. Bu konuda bizi aydınlatır mısınız?

Cengiz UltavVerimliliği makine başı, insan başı gibi basit bir şekil-de açıklamaya gerek yok. Bence verimlilik, bugünküşartlarda Everest'e tırmanmayla çok rahat ilişkilerıdiri-lebilecek birşeydir. Bugünün küresel ikliminde, Türki-ye'de üniversitedeki herhangi sıhhatli bir genç toplulu-ğun belirli metodoloji ve meteoroloji bilgilerine sahipolarak doğru teçhizatla, doğru bir planla çok kısa süre-de yapabilecekleri, çok fazla meydan okuyucu olma-yan bir iştir. Doğru hedeflerin konulması, bunun arka-sındaki stratejiler, oyun planı, takım ve bilgi şeklindeözetlenebilecek bileşenlerle uyum içerisinde, planlı birşekilde işe hareket kazandırılması meselesidir.

Çok kısa bir örneği kendi şirketimden vermek istiyo-rum. 7-8 sene önce Vestel'i devraldığımızda 350 binrenkli televizyon imal eden bir şirkettik. Bugün 10 mil-yona yakın televizyon, DVD, dijital cihaz imal eden veÇin'deki Chang Kong ile Konka'dan sonra dünyanınüçüncü büyük şirketi olma noktasına çok basit strate-jilerle geldik. Hedefimiz Avrupa'da % 20 paydı; Cinli-lerin yaptığı gibi sadece maliyet üzerine değil, aynı za-manda farklılık stratejileri ile de hedefe yaklaşmaktı.

Bu hedefe ilerlerken üç sütunu sağlamlaşnrmaya çalış-tık. Biri esnek imalat yapmak, diğeri distributörlerimi-ze karşı son derece yalın, sözumuzu çok kolay tutabi-leceğimiz, onlara rahat bir şekilde kolaylıklar ve fayda-lar sağlayabileceğimiz bir iş modeli oluşturmak veüçüncüsü de, Philips'in veya Samsung'un yaptığı gibion binlerce mühendisi araştırma laboratuarlarına ka-patan değil, dünyadaki teknoloji geliştiren merkezler-deki aktiviteyi, start-up firmaların, trend-setter firma-ların teknolojilerini kısa sürede ticarileştiren ve zama-nında piyasaya sunan bir organizasyonu kurmaktı.

Bugün vardığımız ekonomik büyükluklerde. 10 milyo-na yakın cihazın imalat için gerek komponentlerin te-mininde, gerek fabrikanın bütün sene boyunca verim-li bir şekilde çalıştırılmasında, Türk lojistik firmalarıy-la birlikte çok verimli ve doğru bir şekilde teslimatla-rın zamanında yapılmasında, problemleri çözmuş vazi-yetteyiz. Uzakdoğuluların 50 civarındaki modelinekarşılık 1000'in üzerinde modelin müşteriye, onlarınihtiyaçlarına tam cevap verebilecek şekilde ulaştırılrna-sını sağlayarak farklılık da yaratmış bulunuyoruz. ışinözeti, verimliliği sağlamış durumdayız.

Page 53: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Ali AkurgalAslında, siz bu soruyu yanıtlarken ikinci sorunun ce-vabını da bir miktar vermiş oldunuz. Sayın JanNahum, size sormak istiyorum. Toplam kalite yöneti-mi gerekleri bize müşteri odaklı olmayı ve müşteri is-teklerine tam olarak cevap vermeyi gösteriyor. Bu şe-kilde tasarlanmış ürünlerin rekabet gücüne katkısınısizden öğrenebilir miyim)

Jan NahumÖncelikle, muşteriyi iyi tarif etmek lazım. Bugün müş-teri müthiş seçici ve şımarık bir muşteridir. Dünyanınher tarafında arz edilen bir çok ürüne erişebiliyor ya dabunun farkında olabiliyor. Bugünkü uluslararası tica-ret de, bu ürünleri tedarik etmesine fırsat veriyor. Do-layısıyla, bu müşterinin ihtiyacını iyi belirlemek lazım.Ihtiyacı biz belirlemezsek başkası belirler ve o ihtiyacacevap verir.

Müşterinin ihtiyacını iyi belirlemek, farklı bir konumyaratabilir. O ihtiyacın boşluklarını görüp, kendimizifarklı bir şekilde konumlandırmamıza fırsat verir. Eğerkendimizi farklı şekilde konumlandıramıyor isek, baş-ka ürünlerle rekabet içinde oluruz ve rekabet gücümü-zü yitiririz. Dolayısıyla, müşteriyi tanır, kendimizedoğru bir konum seçer, bu konumu da doğru uygula-yabilirsek, zamanla değişen müşteri ihtiyaçlanna dacevap vermek kaydıyla - konumumuzu ona göre değiş-tirmek kaydıyla - bir marka olmamıza fırsat tanıyabili-riz.

Bu süreci yaşayabiliyorsak, müşterinin ihtiyacına ce-vap vermek bize katma değer sağlayacaktır. Süreç ke-limesini kullandım; bu basit bir olgu değildir. Bütünbunları yaşamak için şirketin kendini konumlandırma-sı, kendine belli bir misyon ve vizyon tarif etmesi, onagöre stratejiler ve ardından ürünler belirlemesi lazım.Toplam kalite yöntemlerinin içindeki süreç olgusu vebu süreçlerden bir tanesi olan politika açınımı, uzundönemli kendimizi konumlarıdırma ve bunun netice-leri; hepsi toplam kalitenin bir parçasıdır. Süreç keli-mesine bir daha dönelim; süreç kelimesi tekrarlanabi-lirliği ortaya koyuyor. Bunu, bir hedefi tespit edipunutmak değil, sürekli değişen ihtiyaçlara göre yenile-rnek olarak algılamak lazım. Sürecin varlığı da bize bufırsatı tanır.

Ali AkurgalSiz de, bir sonraki soruyu kısmen cevaplamış oldunuz.Konuşmacılar sorulardan önde gidiyor. Hemen, ben-zer soruyu, "toplam kalite yönetimi teknikleri ile ürüntanımı dışında, ne gibi rekabet üstünlüğü sağlanabi-lir?" sorusunu Sayın Yalçın Tanes'e yöneltmek istiyo-rum.

Doç. Dr. Yalçın TanesÖyle zannediyorum ki, bana yenilikçilikten bahsetmekiçin topu attınız. Bu pası çok büyük bir zevkle alıyo-rum ve teyit ediyorum. Artık yirmibirinci yüzyılda glo-bal düzeyde rekabet edebilmek için yenilikçilik ve öz-gün üretim kaçınılmaz bir gereklilik haline geldi. Çokbeğendiğim bir özdeyişi aktarmak istiyorum. Diyor ki:"Şu anda dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi birkişi, senin ürününü gereksiz, geçersiz kılmak (Ingiliz-cesi daha iyi anlatıyor, "obsolete" kılmak) için, seninekmek tekneni gereksiz kılmak için var gücüyle çalışı-yor. Bu kişi bizzat sen olmalısm."

Ali AkurgalSanırım, Talat Çiftçi'nin de ekleyecekleri var.

Doç. Dr. Yalçın TanesYenilikçilik kavramına girmişken, yenilikçilik kavra-mının sadece araştırma-geliştirme birimlerinin duvar-ları arasında kısıtlı kalmaması gerektiğini vurgulamakgerekiyor. Kuruluşun tümüne yaygınlaştırılabilmiş biryenilikçilik kavramı, o kuruluşun bu yenilikçiliktenher türlü şekilde faydalanmasına imkan verebilir. Bu-rada, kuruluşun duvarları da yenilikçilik için yeterlideğildir. Bir toplumun yenilikçilik kültürüne uygunbir şekilde insanlarını yetiştirebilmesi gereksinimi deortaya çıkıyor. tıkokul eğitiminden başlayarak ortaöğ-retirnde. üniversite eğitiminde, hatta aile içinde yeni-likçilik kavramının sevdirilmesi ve yaygınlaştırılması,bu kültürün şirketlere nüfuz etmesine imkan veriyor.Özetle, yenilikçilik kavramını sadece araştırma-geliş-tirme birimlerinin içerisine kilitlemek değil ama, bukavramın olası bütün istikametlerde genişletilmesi ge-reği var diyerek katkıda bulunmak istiyorum.

Ali AkurgalArıketimize konuşmacıların sözleri ışığında bakarsak,kanhmcılanmızm % 18'i verimliliği artırarak rekabetgücünün sürdürülebileceği düşüncesine sahipler.% 33, toplam kalite yaklaşımını bir yerde kurtarıcı ola-rak görüyor ve % 49 'u - yarıya yakını - ise, yenilikçi-

ct

Page 54: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

lik ile rekabet gücü elde edebileceğimizi söylüyor. So-nuç, eksik tarafımızın yenilikçilik olduğunu gösteri-yor. Oraya yuklenmerniz lazım, ama bunu yaparkentoplam kalite yöntemlerini de ihmal etmemek gereki-yor. Verimlilik konusunda halen yapabileceğimizbirşeyler olduğunu da hepimiz biliyoruz, görüyoruz.Hem konuşmacılar hem izleyiciler bu konuda fikir bir-liğine varmış vaziyetteler. Hemen bir sonraki anketegeçmek istiyorum. Bu seferki sorunuz:

"Yerıilikçilik üründe ne şekilde görünür?"A) Kullanılan malzeme ile elde edilir.B) Ürünün üretiminde ortaya konulur.C) Ürünün tasarımı sırasında uygulanır.

Oylarınızı bekliyorum. Aramızda Marmara Üniversite-si'nden Doç. Dr. Ümit Celbiş var. Ümit Bey, uzun yıl-lar ürün tasarımında çalışmış. Bize - kopya şeklinde -fikirleririizi verir misiniz?

Doç. Dr. Ümit CelbişKopya vermeyeceğim. Aslında ben biraz kopya aldım,Sayın Jan Nahum'dan aldım. Birçok şeyi kendisi söyle-di. Benim burada yanıtım - bir mahsuru yok - c şıkkı-dır. Malzeme, teknoloji ve benzeri şeyler artık, dahaönce de söylenildiği gibi, dünyada paylaşılan ve ulaşı-mı kolay unsurlardır. Bedelini öderseniz teknolojiyede, bilgiye de çok kolay ulaşabiliyorsunuz. Burada si-zin elinizde, farklı bir şey yapmanın enstrümanı olaraktasarım kalıyor.

Ali AkurgalO zaman bir sonraki sorumuz: "Yenilikçilik ve yaratı-cılığın sağlayacağı rekabet üstünlüğü olanakları neler-dir?" Bunu kime yöneltiyoruz? Cengiz Ultav'a.

Cengiz UltavYenilikçilik. Türkçe'de "innovation" karşılığı olarakkullandığımız bir kelime. Aslında biraz "innovauonunkarşılığını da daraltıyor. "Innovation" biraz daha nl-sımlı bir kelime. "Innovatiorı" kelimesinin mevcut birürünü bugünkü iç dinamikleri ile çok iyi anlayıp, birsonraki katmana geçebilmeyi ifade eden bir yapısı var."Innovation" üründe ne şekilde görünür, yerıilikçiliğibir ürüne ne şekilde yansıtabiliriz konusuna ben tekbir yönden bakmak istiyorum.

Artık bugünkü küresel dünyada yerıilikciliğe, küreselişbirliklerinin ürüne yansıması şeklinde bakmakta çok

büyük fayda var. Daima ileriden alınmış bir perspekti-fe ürünü ulaştırabilmek şeklinde düşünmek doğruolur. Örneğin, bundan 4-5 yıl önce Sony, Play Station1'i çıkarttı. Daha sonra, ufak bir değişiklikle Play Stati-on 2'yi çıkarttı. Bugün, zannederim, bir çoğunuzunçocuklarının oynadığı bir cihazı piyasaya sürdü. PlayStation 3 için Sony'nin düşündüğü, evdeki her türlüelektronik, eğlence, bilgilendirme, iletişim ve iş yap-maya dönük bir cihaz geliştirmektir. Play Station 3'ü!BM ve Toshiba'yı da içine alan, en az ıo-12 büyük Iir-mayla birlikte planlıyorlar ve hedefleri evdeki o yenielektronik ortamı, sayısal elektronik ortamı, ele geçire-bilmek.

Dolayısıyla, "innovation" (yerıilikçilik) bir ürünü yenibir katmana götürecek olan ve küresel işbirliklerininiyi yansıtıldığı bir kavramdır diyerek görüşümü özetle-mek istiyorum.

Ali AkurgalSayın Nevzat Özgüven'e aynı konuda söz vermedenönce anket sonuçlarına bakiyoruz. Zaten salondaki ka-tılımcıların büyük çoğunluğu, neredeyse tamamına ya-kını, ürünün tasarımı sırasında uygulanan bir yenilik-çiliği öngörüyorlar. Bakalım, bu konuda siz ne diye-ceksiniz? Bu işin daha başka tarafları var mı? (Şekil 2)

Şekil 2

Prof. Dr. Nevzat ÖzgüverıBen bir toparlama yapayım. Katılımcılarımız da büyükbir çoğunlukla yenilikçiliğin rekabette en önemli un-sur olduğunu düşünüyor. Yenilikçilik özgün bir faktöryaratıyor. Bunu kategorize edecek olursak, yenilikçilikürünün kendisinde olabilir; var olan bir ürünün özel-liklerinde, özellikle teknik özelliklerinde olabilir; üre-tim yönteminde olabilir; ya da bunların dışında, firma-

Page 55: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

nın pazarlama teknikleri, finansal yapısı, organizasyo-nu, insan kaynakları yönetimi gibi firma yönetimi ileilgili konularda olur.

Dilerseniz, en sondan başlayalım. En son gruptaki biryenilik ya maliyetleri düşürerek, ya kaliteyi artırarak,ya verimliliği artırarak ya da yeni pazarlar, pazarlamastratejileri geliştirerek rekabeti sağlar. Üretim yönte-mindeki bir yenilik, farklılık, doğalolarak ya maliyet-leri düşürür ya da aynı maliyetteki ürün için kaliteyiartırır.

Teknik özelliklerde yapılan birtakım farklılıklar, yeni-likler, o ürün pazarından daha büyük pay almamızısağlar. Tabii bunlar içerisinde en önemlisi, hepinizinde muhtemelen katılacağı gibi, ürünün kendisinin ye-nilikçi olması, yepyeni bir ürün olması, yepyeni pazar-lar yaratılmasıdır.

Sözlerime son vermeden önce, bir noktanın altını çiz-mek istiyorum. Yenilikçilik, farklılık, sadece ileri tek-noloji ürünleri için geçerli değildir. Kimi zaman yeni-likçilik kavramını ileri teknolojiyle birleştirme eğili-minde oluyoruz. Geleneksel sanayimizde de, varolangeleneksel sanayi ürünlerimizde de, yenilikçilikleönemli rekabet imkanları yakalanabilir.

Ali AkurgalHakan Altınay'a sormak istiyorum. Tamam, yenilikçi-lik olacak; üründe olacak, teknolojisinde olacak, üreti-minde olacak. Peki, bu bize rekabet üstünlüğünü neşekilde sağlayacak? Mümkünse, cevabı örnekler ile ala-lım.

Hakan Altınaylki örnekle açıklayayım. Örneklerden biri bizimle ala-kalı. 1990 yılından beri robot teknolojisi konusundauluslararası seviyede çalışmalar yapıyoruz. Bu teknolo-jiyi endüstrinin kullanımına sunabilecek düzeye getir-mek ve geliştirmek, bizim için yoğun bir ArGe çalışma-sıydı ve bu hala artan bir ivme ile devam etmektedir.

Burada önemli düşünce noktası şuydu: Eğer biz robotteknolojisi tarifleyen mühendislik disiplinlerindeki ha-kimiyetimizi (makine, malzeme, elektronik ve yazılımgibi) dünyadaki teknolojik eğilimleri hissedebilecek vehatta belirleyebilecek seviyelere ulaştırırsak, gelecekte-ki olası tüm esnek üretim yöntemleri ve yenilikçi en-düstriyel ürün taleplerini sağlayabilecek konuma geli-

riz. Bugün bu düşüncemizin ne kadar isabetli olduğu-nu artan pazar gücümüz ve gelişen rekabet edebilmeyeteneğimizle anlıyoruz.

llk örneğimiz, robotlu kaynak tekniğine yönelik yap-mış olduğumuz bir projedir. Bu çalışma ile Renault fir-masının, Fransa'da yeni üreteceği aracın arka dingili-nin kaynağının nasıl uygulanabileceğine, Avrupa'dakirobotlu kaynak tekniklerinden farkının ne olacağınadair bir çalışmadır. Eşzamanlı mühendislik konusundaneler yapabileceğimizi ve bunun ardındaki yaklaşık 10yıllık bilgi birikimini Renault'ya anlattık. Renault'dateknolojik yeniliğimizi hissederek projeyi bize verdi.Bugün Renault projeyi bize vermekten dolayı çokmemnun, çünkü sağlamış olduğumuz yenilikçi robottekniğindeki kaynak iyileştirmeleri aracın yol perfor-mansını arttırdı.

ıkinci örneğe geçecek olursak: Mevcut üretim tecrübe-niz ile iyi bir terazi yapabilirsiniz. Hatta en iyi hassasmekanik teraziyi yapabilirsiniz ve müşterilerinizinbundan memnun kalacağını düşünebilirsiniz.

Fakat hiç dikkat -etrnediğiniz bir yerde yeni bir gelişmebaşlamış ve sizin ne kadar iyi terazi yaptığınız gerçeği-nin önünü çoktan kesmiştir. Onlar yenilikçi ve proak-tif bir ürün geliştirmişlerdir. Bu da elektronik terazidir.Daha ucuz, daha hafif, daha hassastır.

Siz ne kadar iyi ürün üretseniz de yenilikçi olan o ürünmekanik terazi devrini kapatmıştır. Bu da sizin pazar-dan silinmenizi, yok olmanızı sağlar. Yenilikçilik birüründe sadece ödeme şartlarında, teslimde veya küçükfiyat düşüşleriyle rekabet etmenizi değil, bilakis fiyat-larınız daha yüksekken bile sizin tercih edilmenizi sağ-layacak önemli bir avantajdır.

Ortalama şirket ömrünün 7 ila LOyılolduğunu duşu-nursek, teknoloji üretmenin ve yenilikçi ürün üreterekpazarda kalmanın gerekliliğini daha etkin bir şekildegörürüz.

Ali AkurgalBir sonraki soruya geçelim. "Yerıilikçilik katma değerartışına nasıl etki eder?" diyerek yine Hakan Bey'e so-racağım. Ancak, önce ben bir örnek vermek istiyorum.No frost buzdolabıyla, geleneksel buzdolabının arasın-da % 5 - 6 mertebesinde, çok az bir maliyet farkı oldu-ğunu zannediyorum. Doğru mudur?

Page 56: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Doç. Dr. Yalçın TanesEvet, olabilir.

Ali AkurgalBenim tahmini m bu yönde. Ekstradan soğuk havayıiçeriye ufleyerı bir fanı, vantilatörü var.

Doç. Dr. Yalçın TanesEvaporatörü değiştiriyorsunuz.

Ali AkurgalO daha küçük, petek şeklinde oluyor. Ama bu buzdo-labının geleneksel buzdolabına göre satış fiyatı % 40kadar daha yukarıda. Demek ki, no frost buzdolabıyaptığınız zaman daha fazla kazanıyorsunuz; yani, kat-ma değeri daha yüksek bir ürün.

Doç. Dr. Yalçın TanesDoğrudur.

Ali AkurgalBu konuda ne dersiniz Hakan Bey?

Hakan AltınayÇok kısa bir şekilde açıklamak istiyorum. Katma değerartışının yapmış olduğu etki, teknoloji üretebilme, ye-nilikçi teknoloji üretebilme yeteneğiniz sizi pazardatartışmasız birinci sıraya orurtıuğu zaman, varolan ulu-sal sıkıntılardan veya dünyada yaşanan problemlerdenetkilenmeden farklı büyüme senaryoları gerçekleştire-bilirsiniz.

Bizim şirketimiz ıyıl önce ı6 kişilik bir teknoloji şir-ketiydi. Bunun yaklaşık % 80'i mühendisti. Şu anda 60kişilik bir mühendislik şirketi haline dönüştü.

Renault'ya yaptığımız başarılı projeden sonra Renaultikinci üreteceği hat için bizimle görüşmeye geliyor. Bu-nun, yenilikçi ürünün yarattığı katma değere en güzelörnek olduğunu düşünüyorum.

Ali AkurgalBayram Bey, siz bu konuda ne diyeceksiniz?

Bayram BeySabahki oturumda Dr. Yılmaz Argüden değer zincirle-rinin rekabetinden bahsetti. Bir ürünü yaratmadansunmaya, satış sonrasına kadar uzanan bir değer zinci-ri var. Yaratılıyor, üretiliyor, pazarlanıyor ve sunulu-

yor. Sonra da satış sonrası hizmetler ile hayatiyeti de-vam ettiriliyor. Değer zincirinin her iki ucunda da ye-ni ürün yaratmak mümkündür. Bir taraftan talebi iyiölçüp, ihtiyacı iyi analiz edip, o ihtiyaca cevap verecekürünü oluşturmak, değer zincirinin en uç noktasına gi-dip orada o ürünü yaratmak lazım; klasik olarak ençok yapılan budur. Ya da olası bir talebi yaratmak sözkonusudur. Tüketicinin aklında olmayan bir ürünüyaratarak talep oluşturmak mümkündür. Yenilikçilikher iki tarafta da geçerlidir.

Yenilikçilik hem varolan bir ihtiyacı iyi analiz edipürünü yaratmaktan geçebilir veya olmayan bir talebi,yeni bir segmenti, yeni bir aracı ya da hizmeti oluştur-makta da var olabilir. Yenilikçilik, ihtiyacı iyi yaratmış-sa veya ihtiyacı iyi algılamışsa şımarık bir taleple karşı-laşır.

Mesela, batı dünyasında bir yazarın yeni kitabı "hardcover copy" olarak çıkar. Bu kitaplar çok daha pahalı-dır; o kitaba ilk olarak sahip olmak isteyen tüketicininödediği bir prim vardır.

Yeni bir ürünün planlaması yapıldığı zaman, ürününilk yıllarındaki iskonto oranlarıyla daha sonraki yıllar-daki iskonto oranları arasında farklılık yapılır. Sonrakiyıllarda iskonto oranları daha yüksektir; çünkü reka-bet yakalamıştır ve rekabet yakaladığı için o ürününartık geri dönüşü aynı şekilde olamaz.

Dolayısıyla, yenilikçiliğin ürünün hayatı üstündekikatma değere doğrudan katkısı vardır. Eğer bir şirketbunu yaratabiliyorsa, önceden sağladığı katma değeribir sonraki yenilikçiliğine yatırım yaparak sürekli öndeolmayı, rekabette her zaman bir adım önde olmayı ba-şarabilir. Bu yönüyle yenilikçilik bir fırsat yaratır.

Ali AkurgalAslında, bu konuda bir de anekdot var. İzninize sığı-narak, teknolojiyi kullanarak pazarda liderliği nasıl elegeçirebileceğinizi anlatan bu anekdotu katılımcılarımızile paylaşmak istiyorum.

Diyor ki: "Eğer teknolojinizi fuarlardan edinirseniz,ürünlerinizi de rakiplerinizin ürünlerine bakarak şekil-lendirirseniz, lideri.n peşinde koşan grubun arka sırala-rında yer alırsınız." "Yok, teknolojinizi kendiniz üretir-serıiz ve rakiplerinizin ürünlerine değil de, müşterininsesine kulak vererek ürünlerinizi tasarlarsanız, o za-

Page 57: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

man liderin arkasında koşan grubun ön sıralarında yeralmanız mümkündür." "Ama, o güne kadar yaptığınızyatırımı unutur, her şeye sıfırdan başlar ve müşterininisteklerine de kulaklarınız ı tıkar, bu müşteri bendenbeş sene sonra ne isteyebilir diye duşunurserıiz ve onugerçekleştirirseniz iki olasılık vardır" diyor: "Ya batar-sınız, ya lider olursunuz!"

Batmakla lider olmanın arasındaki ince çizgiyi de omüşterinin beş sene sonraki beklentilerini iyi kes tir-mek olarak yorumluyor. Biz Türkiye'de genellikle taşı-ma teknolojiyle üretim yapıyoruz. Nadiren özgünürünlerimiz var ve kendi geliştirdiğimiz teknolojiler deyok değil, ama öyle beklendiği kadar yüksek de değil.Şimdi bu çerçeve içerisinde, söz konusu anekdottan daesinlenerek karşımıza şu soru geliyor: "Türkiye'de taşı-ma teknoloji, tersine mühendislik - ki tersine mühen-dislik için de Talat Bey "arsız Ge" diyor; ArGe'nin araş-tırma kısmı olmayan geliştirme kısmı sadece - yakla-şımlarıyla gelinebilecek düzeyin sonuna geldik mi?Yoksa, global ölçekte rekabeti sürdürebilecek dahahangi yollar var?"

Doç. Dr. Talat ÇiftçiBu soruyu Yalçın Bey'e yöneltiyoruz.

Doç. Dr. Yalçın TanesTaşıma teknoloji, yani lisans alma, tersine mühendislikveya kopyacılık hala geçerli yöntemlerdir. Hatta tekno-lojide geriden gelen bir şirket veya ülke için onları tek-nolojik açıdan zıplatacak öğelerdir. Bu yöntemler ha-len geçerli ve ileride de geçerli olacak. Ancak, önemliolan soru, taşıma teknolojiyle veya kopyacılıkla eldeettiğiniz birikim ile ne yaptığınızdır.

Önünüzde iki yol vardır. Ya bu kazanımların üzerineyatarsınız, x sene sonra tekrar yeni bir taşıma teknolo-ji için "shopping?e (alışverişe) çıkarsınız. Ya da bura-dan elde ettiğiniz birikimleri - bu birikim bilgi biriki-mi olabilir, yarattığınız kaynak olabilir, edilen kar ola-bilir, kazandığınız zaman olabilir - kullanıp atılımcı birtutum izlersiniz.

Ekrandaki tablo, hep yaşadığımız bir olguyu özetliyor.Diyagramın "y" ekseninde teknolojinin seviyesi, "x"ekseninde zaman var. Dünyanın teknoloji düzeyi, di-yelim ki, bir A noktasından B noktasına doğru gidiyor.Buna karşılık, sizin teknoloji düzeyinizin diğerindenaşağıda olduğunu kabul edelim. Bakıyorsunuz ki ara-

nız açılıyor, "gidelim dünya teknolojik düzeyinden li-sans alalım veya bu teknolojiyi transfer edelim." man-tığı ile hareket etmek doğru bir yaklaşımdır. (Şekil 3)

Dunya duzeyındetelendo,k konum

ÖZgun teknoloji ;' iiuretme

viUJ>-5UJvl

TeknolOji transfenılegelı~

,,

Bızım tekndop duzeyırnız

ZAMAN

Şekil 3

Alacağınız en iyi şey, dünyanın şu andaki teknoloji dü-zeyindeki ürünün lisansıdır. Fakat, bu ürünü üretebil-meniz için belli bir zamana ihtiyacınız var. Yeni ürü-nün seçimi gerekiyor, teknolojiyi size satması için biri-lerini ikna etmeniz gerekiyor, teknolojiyi transfer edipkendi bünyenizde uygulanabilir hale getirmek gereki-yor, yatırımınızı yapmanız, pilot üretiminizi yapmanızgerekiyor. Tüm bunlar zaman alıyor. Fakat bu sıradadünya yerinde durmuyor. O da belli bir ilerleme yapı-yor. Eğer geri.den geliyorsanız, teknoloji transferi ileeski konumunuza göre belli bir sıçrama elde etmenizmümkün, fakat bu yöntemle dünya teknolojik düzeyi-ni yakalamanız hiçbir zaman mümkün değildir. Çün-kü siz teknolojiyi sıfır zamanda transfer edip ürüne dö-nüştürme şansına sahip değilsiniz.

Ancak, bir başka strateji daha var. Hala geridesiniz fa-kat bu sefer dünyanın x yıl sonra ulaşabileceğini tah-min ettiğiniz noktanın üstünde bir teknolojiye sahipolmayı hedefliyorsunuz (Şekildeki yeşil kesikli çizgi).Bu stratejide size yardım edebilecek biri yoktur. Bunuancak kendi çalışmalarınızia elde edebilirsiniz.Murphy Kuralı denen bir şey var. Işler istendiği gibigitmese bile şansınız varsa, ulaşılabilenlerle dünya tek-nolojik seviyesini yakalayabilirsiniz.

Hatta bazen "Bu gavurlar herhalde bu işi bizden dahaiyi biliyordur" diyerek bazı projelerde o kadar hızlı git-tik ki, belirli noktalara dönüp baktığımızda yakalamakistediklerimizin arkamızda kaldığını gördük. O za-

Page 58: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

man da telaşa kapıldık "Acaba bir şeyi yanlış mı yap-tık?" dedik Sırf bu kompleksimiz yüzünden, pazaraçıkarmak ta 4 sene geciktiğimiz ürünlerimiz var.Dünya teknolojik düzeyini yakaladıktan sonra artık,hiçbir mühendisimizi bunun altına düşmeye ikna ede-miyorsunuz. Bütün mesele kırmızı ile sarı çizgilerinkesiştiği noktayı bir gün yakalayabilmektir.

Ali AkurgalBu yarış aslında her yerde var. Avrupalı'nın Amerika'yakarşı yarışı da budur. Bir de sloganları var: "Make ithappen first in Europe" diyorlar. Birtakım teknolojikgelişmelerin ilk Avrupa'da olmasını hedefliyorlar. Sanı-rım kabına sığmayan, dünya teknolojilerinin peşindekoşrrıakla yetinmeyip, yakalayıp geçmeye çalışan ikin-ci bir kuruluşun mensubuna söz vermek durumunda-yım. Buyurun, Cengiz Bey.

Cengiz UltavLisanslama, kopyalama gibi yaklaşımların fırsatçı işleryarattığı bir gerçektir. Bu devam edebilir, ama ben ar-tık bunun geçerliliğini bir miktar yitirdiği kanısında-yım. Eski sisteme baktığınızda, teknolojiye girmeninkapıları vardı; MIT, Cambridge, Boeing, Ford, ve ben-zeri kapılar. Siz bu kapılardan bir şekilde - lisans, vebenzeri birtakım bilet ücretleri ödeyerek - girebildiği-niz zaman, orada, size gösterildiği kadar, filmi seyret-me imkanına sahip olabiliyordunuz.

Fakat bugünkü küresel yapının içerisinde, biraz basit-leştirmek gibi olacak ama, internetin de verdiği ola-naklarla hayata geçirilebilecek başka bir yaklaşım var:Belirli bir niteliğe ulaştıktan sonra - ki Türkiye'de artıkteknik eğitimin ve mühendislik kapasitemizin çok üs-tün olduğunu da düşünüyorum - bu tip teknolojik ge-lişmelerin daha başlangıç safhasında belirli takımlarıniçinde yetenekleriniz çapında yer alarak, hedefe ulaş-mak mümkün. Buralarda, ilk adımda belki çırak ola-rak, belki o ekosistemin içerisindeki karbondioksiti tü-keten daha aşağı katmandaki bir grup olarak, ama neolursa olsun ekosisternin içerisine girerek yapılacak iş-ler var. Lisansların, paterıtlerin geliştirilmesine katkıdabulunan bir yapının içerisinde muhakkak bulunmaklazım.

Ali AkurgalGörülüyor ki, şöyle veya böyle, global ölçekte rekabetedebilmek için teknoloji üretmemiz gerekiyor. Şimdibu konuda bir arıketimiz var. Sizden onu cevaplama-

nızı isteyeceğim. Sizce bir kısım seçilmiş alanlarda glo-bal ölçekte rekabet edecek teknolojiyi geliştirmeyi ba-şarabilir miyiz? Yoksa, hep teknolojinin uygulayıcısıolarak mı kalacağız?

Doç. Dr. Talat ÇiftçiCengiz Be/in son söylediği ekosistemlerin bir parçasıolmak açısından önümüzde Avrupa Birliği bünyesin-deki Altıncı Çerçeve Programı var. Bu çerçeve progra-mı içerisinde hepimizin önüne, özellikle Avrupa'dasürdürülmekte olan veya yeni başlayan birtakım proje-lere bir şekilde katılabilme imkanı çıkmış durumdadır.Bu konuyu tekrar tekrar vurgulamakta yarar var diyedüşünüyorum.

Ali AkurgalDurum bayağı ümit verici; katılımcılarımız % 77 gibibir çoğunlukla teknoloji üretebileceğimiz kanısindalar.Peki, bu konuda Yalçın Bey ne diyor acaba? (Şekil 4)

Şekil 4

Doç. Dr. Yalçın TanesKesinlikle teknoloji üreticisi olmaya çalışmamız gere-kiyor ve bunu yapabileceğimizden yana şüphemiz yokAncak teknoloji üretirken karşılaşnğımız problemleriçin bazı uyarılarımız var.

Birincisi, teknoloji üretemediğimiz için canımızın yan-ması lazım. 10 sene bastınyorduk parayı, teknolojiyisatın alıyorduk, teknolojiyi uretmemize gerek yoktu.Ama görüyorum ki, şu anda Türkiye'de birçok sanayi-cinin canı yanma durumundadır. Çünkü global pazaraçıldığı anda, rakip bütün "know-how''uyla geliyor veburadaki bütün pazara da hakim olabiliyor. ıkincisi,teknoloji üretiminin bir metodolojisi var. Teknoloji

Page 59: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

gökten inmiyor. Elma ağacının altında uyumakla dagelmiyor. Bu nedenle, oyunu 21. Yüzyılın kurallarınagöre oynamamız lazım. O noktada bazı uyarılarım var.(Şekil 5)

~ BAŞARILI BiR AR-GE iÇiN ,KOŞULLAR .

• Açıkca Belirlenmiş Hedef ve Stratejiler

• Üst Yönetim Deste~i

• Yeterli Kaynak

• Optimum Zaman• Anahtar Konularda Yetişmiş Uzmanlar

• Laboratuvar Altyapıları

• Bılgisayar Donanımı ve Analiz Yazılımları

• Araştırma-Gelıştirme Ortamı

Şekil 5

Edindiğimiz tecrübeler şunu gösteriyor; başarılı bir Ar-Ge süreci, başarılı bir "innovatiorı" süreci için öncelik-le açıkça belirlenmiş hedef ve stratejiler şart. "Hadibaşlayalım, bakalım acaba ne olacak?" başarıya yeterin-ce hızlı götürmüyor. Bütün şirketin gerçekten ne yapa-cağını, nereye kadar gideceğini bilmesi lazım. Kaynak-lar, hedefler, stratejiler ve davranış biçimleri uyumluolmalı.

Başarılı ArGe'de üst yönetimin desteği ne kesin ihtiyaçvar. Teknoloji üretmek kolay bir şey değil. Zaman isti-yor ve başarı kadar başarısızlık da olası. Birçok yenilik-çilik şirketi batırabilir. Dolayısıyla üst yönetimin deste-ği ve ilgisi gerekiyor. Belli bir dönem, 5 sene mesela,üst yönetimin buna dayanabilmesi ve sabırla ArGe'yidesteklemesi lazım.

Yeterli parasal ve zamansal kaynak ayırmalı; optimumzaman: Mühendisiere teknolojiyi üretmek için zamanvermemiz gerekli, fakat sonsuz zaman değil; çünkü za-manın bir bedeli var ve bu bedel dikkat edilmezse şir-keti batıracak kadar fazla da olabilir.

Teknolojiyi doğru zamanda ve yeterince kısa zamandaüretmek gerekiyor. Yetişmiş uzmana ihtiyaç var; güçlübir laboratuar altyapısı gerekiyor. Bilgisayar donanımıve analiz yazılımları artık vazgeçilmez unsurlar.

Bir de rakipleriniz var. (Şekil 6) Birincisi, 'uçrna tuza-ğı'. Araştırmacıları veya yenilikçilik üstüne çalışan kişi-

~ RAKiPLER '-~~~~------------ -

• "Uçrna" tuzaq:• "Kaybolma" tuza~ı

• Teknolojiyi hazır elde etme alışkanlı~ı

• Hyperaktivite, sabırsızlık

Takdir edilmeme

• Kartvizit kültürü

Şekil 6

leri bırakırsanız, onlar olmayacak hayallere yelken aça-bilirler. Doğaldır; zaten sizin de onlardan beklediğinizulaşılamayacak yıldızları hayal edebilmek veya orayaulaşmayı isternektir. Hayallerin iş planı ile uyumlu ol-ması gerekir. Öyle zannediyorum ki, bunun ArGe'nindışındaki birileri tarafından ve bilinçli olarak yapılma-sı doğru olur. Hem onlara yeterli güven ve zaman ve-rilerek, ama diğer taraftan da uçmaları önlenerek yapıl-malı. Bunu yapmanın yolları, yöntemleri var. Onlarıuyguladığımız zaman, kendinizi uçmaktan kurtarabili-yorsunuz veya bu tuzağa duşrnuyorsurıuz.

Ikincisi, 'kaybolma tuzağı'. Bence bu çok daha vahimbir tuzaktır. Yaşadığımız şey şudur; işletmede veyaüründe bir sürü problem vardır. "Biz burada bu kadarproblemle cebelleşirkerı, orada ArGe'ci diye birtakımadamlar oturuyorlar. Zaten hiçbir iş de yapmıyorlar.Bu kadar senedir bekliyoruz, bir ürün bile çıkartama-dılar. O zaman gelsinler, bizim bu problemimizi çöz-sunler." Bu, ArGe'ciyi de birdenbire çok heveslendiri-yor. Diyor ki: "Nihayet varlığım ı gösterebileceğim birproblem çözeceğim." Hemen bu tuzağa düşüyor. Hiçkimsenin bir diğerinin problemini çözebileceğini san-mıyorum. Olsa olsa onun kendi problemini çözmedeyardımcı olabilir.

Ali AkurgalYalçın Bey, bu tuzak konusunda bir tanım için TalatBey'e başvurmak istiyorum. ArGe'nin türleri var. TalatBey de bunların isim babası. O tuzağa düşme, ArGe'cigelsin çözsun bu sorunu dediğiniz hadise, bizim anla-dığımız ve yenilikçilik yaratacak ArGe'den farklı.Onun adına ne Ge diyoruz? SürGe mi diyoruz? ArGe,SürGe, şunları tanımlar mısınız Talat Bey?..

Page 60: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Doç. Dr. Talat ÇiftçiArGe dediğimiz zaman genelde bunu beyaz onluklübirtakım insanların laboratuar ortamında oldukça bi-limsel bir şekilde yapmaya çalıştıkları etkinlik olarakgörüyoruz Bu, oldukça yanlış; çünkü ArGe aslında biryelpaze oluşturuyor. ArGe'nin bir yenilikçilik yelpaze-si var. Bu yenilikçilik yelpazesinin içerisinde, tabi ki,klasik ArGe tanımına uygun olan bilimsel yöntemlerleçalışan, onu dünya ölçeğinde yürüten, uluslararası ol-cutte yayınlar yapabilecek şekilde çalışabilen insanlarvar. Bunun yanında, ArGe'nin ihmal edilmemesi gere-ken diğer yüzleri de var. Bunların içerisinde, ürün ge-liştirme "ÜrGe" de var. Özellikle, ÜrGe'yi herkese da-ha kolayanlatabiliyoruz. Yani özellikle KOBt'lere dö-nük olarak baktığınızda, araştırma-geliştirme veya tek-noloji geliştirme sözcükleri pek bir şey ifade etmiyor.Fakat herkesin derdi aynı; herkes rakibinden önce birürünü ortaya koymak istiyor. Dolayısıyla, ÜrGe dedi-ğimiz zaman daha kolay anlaşabiliyoruz. Aynı şekilde,süreç geliştirmeye de, "SürGe" diyoruz. Bu sözcüklerinne kadar anlamlı olduğu ayrı bir konu ama, ToplamKalite çerçevesinde çok berraklaşmış süreç geliştirmeçalışmaları oluyor. Bu çerçevede SürGe de bir teknolo-ji geliştirmedir. Teknoloji dediğimiz şey, esasen bir be-ceriler yumağıdır. Dolayısıyla, bu becerileri geliştirmekiçin yapılan bütün gayretler ArGe'nin bir başka yüzüolarak ortaya çıkıyor. Buraya, "ArsızGe"yi de almak la-zım. Tarihçesini incelediğiniz zaman, en gelişmiş ülke-lerde bile kopyalamanın var olduğunu görüyoruz. Bu-na "geriye dönük mühendislik", "reverse engineering"gibi çok güzel isimler de konabilıyor. Rakiplerin ürü-nünü alıp, parça parça edip incelemenin de da bir araş-tırma-geliştirme faaliyeti olduğunu unutmamak lazım.ArsızGe diyerek biraz küçümsediğimiz bir yöntem ol-makla birlikte, kullanmadan da rekabet edilebileceğinisanmıyorum.

Ali AkurgalYalçın Bey, ArGe'nin türlerini de tanımladığımıza göre,şu tuzaklara düşen gerçek ArGe'cilerimizin, yenilikçi-lik peşindeki ArGe'cilerimizin serüvenini tamamlamakiçin tekrar sözü size bırakıyorum.

Doç. Dr. Yalçın TanesArdından, teknolojiyi hazır elde etme alışkanlığı geli-yor. "Ben parayı bastırınm, alırım. Sen 2 senedir bu-nunla ne uğraşıyorsun?" lafı bir rakiptir. Hiperaktiflikve sabırsızlık da bunun sonucudur. Takdir edilmemede önemli bir rakiptir. Bizim teknoloji geliştirme mer-

kezindeki en büyük motivasyonsuzluk nedeni "Biz ya-pıyoruz ama, bunun kaymağını başkaları yiyor" görü-şudur. Bunu çözmenin de yöntemleri var.

Kartvizit kültürü de teknoloji geliştirmeyi baltalayanbir unsur. En büyük rakiplerimizin müstakbel kayın-valideler ve kayınpederler olduğunu düşünüyoruz.Çünkü o çok yetenekli genç arkadaşlarımız günün bi-rinde evlenecek çağa geliyorlar ve kız istemeye gittik-leri zaman şu soruyla karşılaşıyorlar: "Sen ne zamanmüdür olacaksın?" Böylece o yetenekli kişilerden bir-takım beceriksiz müdürler yaratıyoruz.

Bir de, çok kısa olarak, değer yaratma üzerinde dur-mak istiyorum. Şunu gözden uzak tutmamak lazım;"innovanon'sureci değer yaratmalıdır. Değer yaratmı-yorsa boşa harcanmış paradır. Bu değerin de bir şekil-de ölçülmesi gerekir. lnovasyon süreci ile yarattığınızkatma değeri ölçebildiğiniz anda üç önemli şeyi sağlı-yorsunuz.

Birincisi, üst yönetim birdenbire ArCe'nin ne kadarönemli olduğunu anlıyor. "Bu hakikateri para getirenbir şeymiş" diyor. Eğer bir rakarnla yaratılan değer an-latılmazsa, ürünün ne kadar iyi olacağı, bilmem ne za-man belki insanları çok mutlu edeceği pek o kadar daüst yönetimi ilgilendirmiyor. Çünkü onların görevi şir-keti kar getirecek şekilde yönetmektir.

lkincisi, sürecin doğru yönlendirilmesidir. "Acabadoğru ArGe'yi mi yapıyorum?" sorusunun cevabınınverilmesi için hangi çalışma ile daha fazla katma değeryaratıldığının bilinmesi gerekir.

Üçüncüsü de, çalışanların motivasyonudur. Çalışanlarda, mutlaka yaptıklarının bir değere döndüğünü gör-mek istiyorlar ve hatta onları en çok mutlu eden de buoluyor.

Eğer yenilikçilikle yarattığınız değeri hesaplayabilirse-niz, bunun sizin tahmininizin çok üstünde olduğunuda göreceksiniz.

Ali AkurgalSayın ahum, Türkiye'de biz bu ArGe türlerinin ençok hangisini uyguluyoruz?

Jan NahumElbette, bunu yorumlayabiliriz ama ben, uyguladığı-

CD

Page 61: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

mız şeyi iyi yapıp yapmadığımızı değerlendirmek isti-yorum. Biraz önce bütün engelleri, dikenleri ve tuzak-ları gördük. Bütün bunların içinde, "acaba doğruyu ya-pıyor muyuz, yapmıyor muyuz?" sorusuna cevap ara-mak lazım. Türkiye, Kore'ye ve Malezya'ya göre geçkaldı ve sürecini doğru yaşamıyor kanısına sahibiz. Bugeçerli bir kanıdır. Yalnız, burada da örneklerini gör-düğümüz birtakım şirketler var. Eğer böyle bir toplan-tıda dünyanın teknolojisine yetişmekten bahsediyor-larsa, herhalde kapalı kapılar ardından bunun yönte-mini zaten sağlamışlardır ve o yolda ilerliyorlardır diyedüşünmek lazım.

Bu şirketlerimiz Türkiye'nin sınırlarını aşmış ve Avru-pa'da ciddi pazar payları peşinde koşuyorlarsa, demekki Türkiye'nin - beyaz eşyada olsun, kahverengi eşya-da olsun - dünya ölçeğinde ArGe'yi doğru uygulayan,rekabeti yakalamak için ArGe'yi, teknolojiyi uygula-mak ta olan birtakım şirketleri var diyebiliriz.

Otomotiv sanayiinden örnek vermek istiyorum. Oto-motiv sanayiinde ürün geliştirme ve değer yaratma sü-reci, 10-15 yıllık süreçlerdir. Bunun için, 10 yıl sonra-ki tüketiciyi görmek, ona yatırım yapmak, onun ürü-nünü geliştirmek gerekir. Bunun baskısını hissettiği-miz için, artık Türkiye'deki otomotiv şirketleri ArGe'yeyatırım yapmaya başlıyorlar. Bu yatırım onlara bugünbir katma değer yaratmıyor veya az yaratıyor, ama on-lar ilerinin yatırımını ve hazırlığını yapıyorlar. Henüzbeyaz veya kahverengi eşyadaki şirketlerin seviyesinegelememiş durumdalar. Ancak, kısa dönemde de yatır-dıklan paranın geriye dönüşünü sağlayabilmek için,varolan ürünlerin adaptasyonlarını daha ucuza yapı-yorlar. Eskiden dışarıda yaptırdıkları birtakım şeyleriTürkiye'de yapıp, daha yüksek bir verim sağlama fırsa-tına sahipler. Dolayısıyla ArGe, biraz önce de bahsedil-diği gibi, bir sürecin uzantısında ortaya çıkabiliyor.Maalesef Türkiye, serseri mayın gibi ArGe yapma lük-süne sahip değildir. Amerika bunu yapabilir, birtakımzengin memleketler bunu yapabilirler; çünkü bunaayırabilecek kaynakları var. Dolayısıyla bizim, belli birArGe sürecini yaşamamız lazım.

Ali AkurgalHakan Bey, siz pek alışmadığımız bir alanda, Türki-ye'de sıfırdan ürün yaptınız. Bu konuda oldukça dene-yiminiz var. Bunu bizimle paylaşır mısınız?

Hakan AltınayTeknoparkta doğmuş bir şirket olmamız nedeniyle,teknoparktaki tecrübelerimizden bahsetmek istiyo-rum. Teknopark ilk kurulduğunda yaklaşık 5 firmavardı. Biz ilk firmalardan biriydik. Amaç, üniversitey-le teknoparkın bir bütün olması ve araştırma yapmakisteyen firmaların fizik, kimya ve matematik gibi temelbilimler ve mühendislik disiplinleri konusundaki ihti-yaçlarının mümkün olduğunca üniversitenin imkanla-rından sağlanmasıydı.

Ar Ge 'nin içinde temel bilimler saklıdır. Ar Ge yaparkenhem ileri düzeyde mühendislik yapacaksınız hem deyapmış olduğunuz araştırmayı ürüne dönüştürebileceksüreçleri geliştireceksiniz. Yapmış olduğum son incele-meye göre Türkiye'deki genel yapı şöyledir: Yaklaşık% 20' lik bir bölüm - endüstri ve üniversiteler dahil -ArGe yapıyor. % SO'lik bir kesim ise ürün geliştirmeyapıyor, % 30 da ArsızGe dediğimiz, araştırma ihtiya-cı olmadan geliştirme yapıyor.

ArGe bir kultürdur. Bu kültüre sahip olmak kolay birşey değildir. Endüstriyel bir geçmişinizin, toplum ola-rak bir teknoloji üretme bilincinizin ve bunların tümü-nün sağladığı birikiminizin olması gerekir. Hadi ArGeyapalım demek de kolay değildir. Güçlü bir sinerjiyeihtiyacımız var ve bu sinerjiyi özellikle üniversite ve sa-nayi arasındaki işbirliği sağlayacaktır. Teknoloji üret-menin gerekliliğini yeniden bir uyanış hareketi olarakgörmeliyiz. Bunu yaparken de, üniversitenin bir Ar Gemerkezi değil, akademik bir araştırma yeri olduğunu;ArGe'nin üniversitenin yapacağı bir iş değil, ekonomikbir ihtiyaç olduğunu ortaya çıkarmamız lazım. Bugünsanayinin artık olmazsa olmazlarından bir tanesi, öz-gün üretim ortaya çıkarmasıdır. Bunu yapabilmek içinde ArGe'ye ihtiyacımız var.

Ali AkurgalNevzat Bey, Hakan Bey diyor ki: "ArGe bir ekonomikihtiyaçtır, üniversite ile sanayinin ortak yapacağı bireylemdir." Siz bu konuda bize neler soyleyeceksiniz?ArGe'de üniversitenin rolü nedir ve Ar Ge nerede yapı-lır?

Prof. Dr. Nevzat ÖzgüvenÇok genelolarak gruplandıracak olursak, ArGe üni-versitelerde, kamu ArGe kuruluşlarında - ki ülkemizdebunun en tipik örneği TÜB1TAK'ın araştırma enstitüle-ridir - ve sanayide ya da daha geniş, genel bir termino-

Page 62: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

lojiyle, ticari kesimde yapılır. Bunun niceliksel dağılı-mına bakarsak, teknolojik olarak gelişmiş ülkelerdeArGe harcamalarının % 65 ila % 75'inin ticari kesim-de, ağırlıklı olarak sanayide yapıldığını görürüz. Gerikalan % 25 ila % 35'lik kısım üniversitelerde ve kamuArGe kuruluşlarında yapılır. Ülkemizde ise, bu tablotam tersinedir. Hatta, bundan 10 yıl önce durum çokdaha vahim idi. 1990'ların başında sanayinin toplamArGe harcamaları içerisindeki payı, % l S'ler mertebe-sindeydi. Bugün TÜBlTAK'ın TlDEB biriminin Dış Ti-caret Müsteşarlığı ile birlikte yürüttüğü ArGe yardımı-nın önemli katkısı ve Türkiye Teknoloji GeliştirmeVakfı'nın kurulmasının da etkisiyle, bu % l S'lik oran% 40'lara yaklaşmıştır. Fakat hala, kritik değer olan% 50'lere, % 60'lara çıkmamız gerekiyor.

Bir de niteliksel olarak bakalım. Üniversiteler bilgininüretildiği kurumlardır. Dolayısıyla, üniversitelerin Ar-Ge'deki birinci rolü bilgi üretmektir. Bunu temel bi-limierde olduğu kadar, uygulamalı bilimlerde de yap-ması gerekir. Ancak, bunun yanında, en az bu kadarönemli bir görevi de ülkenin gereksinimleri ve vizyonudoğrultusunda uygulamalı araştırmalar yapmaktır.Üniversitelerde akademik yükselme kaygısıyla, ülkegereksinimleri, ülke beklentileri ve vizyonuyla örtüş-meyen uygulamalı araştırma yapmak, en basit deyi-miyle, kaynakları iyi kullanmamaktır.

Sanayinin buradaki rolü, ağırlıklı olarak, bilgi üreti-minden sonra bilginin teknolojiye ve teknolojinin ürü-ne dönüştürülmesi, yani ekonomik değere dönuştürül-mesindedir. Kamu Ar Ge kuruluşlarının burada katkı-ları olabilir. Burada üniversite-sanayi işbirliği ve bu sa-yede üniversitelerin katkısı söz konusudur. Üniversite-lerin, Talat Bey'in terminolojisiyle, araştırma ve ArGeiçerisinde olması ve kesinlikle ArsızGe yapmaması la-zım. ÜrGe ve SürGe turundeki araştırmalara da üni-versitelerimizin sadece araştırma boyutuyla katılmasıgerekir. Kamu Ar Ge kuruluşları da burada katkıda bu-lunabilirler.

İzninizle, çok kısa bir iki saptama yapmak istiyorum.Üniversite-sanayi işbirliği yıllardır dile getirdiğimiz birkonudur. Tam istediğimiz sonuçları alamıyoruz. Sana-yinin bir şekilde üniversiteleri ürün geliştirme, süreçgeliştirme türünde projeler içerisinde, araştırma kısmıfazla olmayan projelere zorlaması hem kaynaklarındoğru kullanılmaması hem de sanayicimizin beklenti-lerinin karşılanmaması sonucunu doğurur. Üniversite-

lerin görevi bu değildir; görevleri orta ve uzun vadeliaraştırmanın içerisinde olmaktır.

Henüz sanayimizde orta vadeli gereksinimler ve talep-ler yoktur. Bundan 10 sene önce nasıl sanayimiz Ar-Ge'yi bu kadar yoğun konuşmuyor ve bu talebi göster-miyor idiyse, bugün de daha orta ve uzun vadeli ArGetalebini henüz göstermiyor. Bunu gösteren sanayi ku-ruluşlarımızın sayısı çok azdır. Diğer ArGe projelerin-de de üniversite ile işbirliğinde dikkatli olmak gerekir.

Ali AkurgalNevzat Bey, sanırım en çok ArGe'ci barındıran kamuaraştırma kuruluşu Gebze'deki TÜBlTAK, değil milYanılmıyorsam 700 civarında çalışan var ve % 60 ka-darı da bizzat tasarımcı olarak projede yer alıyor.

Prof. Dr. Nevzat ÖzgüvenEvet. Marmara Araştırma Merkezi içerisindeki enstitü-lerimizin dışında, kriptoloji ve elektronik araştırmaenstitümüz var. Gebze'deki toplam araştırmacı sayısı1000'i geçiyor sanırım. Ankara'da da 2 tane araştırmamerkezi var. Ben şu anda kamu ArGe kuruluşu dendi-ğinde, Türkiye'de ağırlıklı olarak TÜBlT AK'tan bahse-diyorum.

Ali AkurgalTÜBlTAK MAM'daki kadar ArGe'ciyi tek bir alanda ba-rındıran bir şirket olarak, Cengiz Bey, siz aynı konudane tür görüşler öne sureceksiniz?

Cengiz UltavKlasik olarak baktığımızda, ArGe'yi temel ArGe ve uy-gulamalı ArGe olarak ayırıyoruz. Uygulamalı ArGe'yiküçük, orta büyüklükte veya büyük firmaların hepsi-nin pervasız bir şekilde yapmasında çok büyük faydavar. Bunu teşvik etmesinde, kendi içerisindeki insanla-rı bu konuda biraz serbest de bırakıp çalışma içinesokmasında büyük yarar görüyorum. Temel ArGe'yegeldiğimiz zaman, bugüne kadar bu iş devlet, üniver-siteler, ordu ve benzeri kurumlar tarafından yapılıyor-du. Bugün dünyada en başarılı temel ve uygulamalı Ar-Geyi yapan kuruluşların, bazı ülkelerde endüstri içeri-sindeki firmaların, rekabet öncesi işbirliği amacıyla -buna 'coopetition' diyorlar - biraraya geldikleri birta-kım kuruluşlarla yaptıklarını görüyoruz. Bunların enönemlilerinden biri Tayvan'daki lTRI'dır. Endustriyeve ülkeye kazandırdıkları dinamik de çok açıktır.

Page 63: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

!TRI tipi kuruluşlar endüstrideki firmaların bir arayagelip, biraz rekabetten arınıp, işbirliği içerisine gomul-dukleri, buraya kaynak koydukları, lokomotif kendile-ri olmak üzere üniversiteleri ve hatta devleti de davetettikleri oldukça büyük kuruluşlardır. Yaptıkları şeyde, teknolojiyi kullanılabilir hale getirmek; ticari hale,ticarileştirilebilir noktaya daha yakmlaştırabilmektir.Farklı bir deyişle, diğer firmalara ön kızartması yapıl-mış patatesi veren kuruluşlar şeklinde çalışıyorlar.Hem temel araştırma tarafına hem de uygulamalı alanabüyük kaynaklar ayırıyorlar. Birinin SürGe yapması,öbürünün Ar Ge yapması ve benzeri şekilde, çok ve-rimliliği olmayan ve neticeye de ulaşmayan, yıllardırsüregelen birtakım tartışmaları da çözen bir model ge-liştirmiş ler.

Dolayısıyla, buradaki sorunuz "ArGe nerede yapılır?ageliyor. Bir çok yerde yapılıyor ama, Türkiye'de yapıl-madığı bir tek yer var: !TRI tipi kuruluşlarda yapılmı-yor.Mesela elektrorıikte, tekstilde. gıda sanayiinde bi-zim firmalarımız bir araya gelip, birtakım ArGe kuru-luşlarını ortak kurup, bu rekabet öncesi işbirliği şek-lindeki çalışmaları yapmıyorlar. Bunun örnekleriniTürkiye'de henüz görmüyoruz.

Ali AkurgalRekabet öncesi işbirliği, belki bugünkü oturumdan çı-kabilecek; üzerinde çalışılması gereken en önemli nok-talardan biri oldu. Bunu bize duyurduğunuz için te-şekkür ediyorum. Yalçın Bey, sizin bu konuda söyleye-ceğiniz bir şey var mı?

Doç. Dr. Yalçın TanesÇok kısa bir şekilde bakış açımı aktarmak isterim. "In-novation'" dediğimiz, fikirden ürüne giden süreçtekiaşamalar şunlardır: bilgi üretimi, teknoloji üretimi,ürün geliştirme ve ürünün çıkışı. Bu süreç içinde üni-versite bilgi üretimi kısmında kalıyor, ürün geliştirmede endüstrinin alanına giriyor. Bu iki rol çok açıktır.

Buluşma noktaları aradaki teknoloji geliştirme kısmı-dır. Şimdiye kadar oluşmamasının nedeni, endüstrininhenüz teknoloji geliştirmeye hevesli olmaması ve üni-versitenin de teknoloji geliştirmek için bir düzenininolmamasıdır. tki taraf birbirine yaklaştığı ve birbirinianladığı zaman sinerjiyi yaratabileceğimizi düşünüyo-rum. Burada benim onerim endüstrinin önderliği yap-masıdır. Önderlik ile kastım konuyu ve gündemi en-d üstrinin belirlediği, üniversitelerin de bilgi birikimi

ile buna katkıda bulunduğu, hatta bunun ötesinde, ka-yığın içinde olduğu, ortak olduğu projelerin oluşturul-masıdır. Bizim deneyimlerimiz rolleri doğru ortayakoyduğumuz anda üniversitelerle çok güzel beraberçalışılabildiğini, yapamadığımız zaman da memnunedici bir sonucun çıkmadiğını göstermektedir.

Prof. Dr. Nevzat ÖzgüvenIzin verirseniz, çok kısa bir ekleme yapmak istiyorum.Biraz önce Cengiz Bey'in sözünü ettiği turde, çok yay-gın olmayan bir model var. Sanayicilerimizi bilgilen-dirmek bakımından bu imkanı kullanarak TÜBl-TAK'ın Üniversite-Sanayi Ortak Araştırma MerkezleriProgramı olduğunu ve bu çerçevede kurulmuş bir Se-ramik Araştırma Merkezi bulunduğunu söylemek isti-yorum.

Bugün yirminin üzerinde seramik üreticisi bu merke-zin üyesidir. Merkez, bir üniversitenin içerisinde veüniversitenin katkısıyla çalışmaktadır; yönetirnde sa-nayiciler ağırlıklıdır. Çok yakınlarda da Ege Üniversi-tesi ve Türk Tekstil Vakfı'nın işbirliği ile Tekstil Araş-tırma Merkezi kuruldu. TÜB1TAK finansmanına katkı-da bulunuyor ve yönetiminde tek kişi ile yer alıyor.TÜBlT AK Araştırma Merkezi gözükmekle birlikte, yö-netim ağırlıklı olarak sanayicilerdedir ve rekabet önce-si araştırma için çalışırlar.

Ali AkurgalYenilikçilik olsun, Ar Ge olsun, temelinde buluşlar ya-tıyor. Biz ülke ve toplum olarak buluş ile pek barışıkdeğiliz. Dilimizde yer etmiş sözler vardır. "Durup du-rurken icat çıkarma" deriz. Buluşçuluğu bize, daha ço-cukluk evresinde kötü bir şey gibi tanıtırlar. Aslındabuluş Ar Ge gibi değildir. Bir ArGe çalışması yapıyorsa-nız ve sonunda bir katma değer çıkmıyorsa, ikinci birkere ArGe yapmanıza izin vermeyebilirler. Bulusta isedurum farklıdır; buluşu, sırf yapmış olmak için yapı-yorsunuz. ArGe, aslında o buluştan fayda çıkarma ey-lemi gibidir. Şimdi bir arıketimiz daha var. Sizlerdenonu yanıtlamanızı rica edeceğim.

"Buluş ürüne nasıl yansır?A) Buluşu bir kişi yapar, ürünü de otasarlar.B) Buluş, ürüne birtakım çalışması sonucunda yansıtı-lır.C) Buluş, yenilikçi sirkerte her çalışana düşen bir gö-revdir. ürüne ArGe çalışmasıyla yansıtılır."

Page 64: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Yanıtlarınızı aldıktan sonra, aynı konuda konuşmacıla-nmıza söz vereceğim.

% 78 gibi bir oranla, buluşu yenilikçi bir şirkette ve ArGe çalışmasıyla her çalışanın üzerinden ürüne yansıt-ma sonucuna varmış bulunuyorsunuz. (Şekil 7)Cengiz Bey, bu konuda siz ne dersiniz)

Şekil 7

Cengiz UltavPeter Ustinov yaratıcı bir sanatkar olmasının derinlik-lerindeki hikayeyi anlatırken, çocukluğunda "biip, bi-ip" diye araba kullanırken annesinin hep eline vurdu-ğunu, babasının da arabanın kapısını açıp, arkasınaoturduğunu anlatıyor. Bir şirkete baktığınız zaman da,bir buluş yapmak için faaliyet içerisine girdiğinizde,"eski köye yeni adet" şeklinde elinize vuranlar da var-dır; hiçbir şey soylerneyip, dişini sıkıp size ters ters ba-kanlar da vardır. Bir de, hakikateri kapıyı açıp, yanını-za oturup "hadi" diyenler, sizinle birlikte o oyununiçerisine girip sizi motive eden insanlar vardır.

Buluş birtakım oyunudur. Ama bu takımın, işin sahip-lerinin, işe parayı koyanların, gerçekten bazı kayıplarıolduğu zaman canı acıyan insanların arasından iyi birsponsor bulması gerekir. Hakikaten, siz o direksiyon-da etrafa tukurukler saçarkeri bundan çekinmeyip,utanmayıp arkasında durabilecek sponsor iş sahipleri-ne çok ihtiyaç var. Ondan sonrası takım işidir. O takı-mın bir araya gelip yaratıcılık sinerjisini ortaya çıkar-ması gerekir. Bence, artık, çok bireysel bir hadise de-ğild ir.

Ali AkurgalHakan Bey, siz robotları icat ederken - bu deyimi kul-lanmama izin verin, en azından Türkiye'de - nasıl bir

yöntem izlediniz) O konuda bizi aydınlatır mısınız)

Hakan AltınayDoğrusunu söylemek gerekirse, kendimden örnek ver-mek istemiyorum. Çünkü, demin de kendimizdenbahsettiğim için farklı bir örnek vermek istiyorum. Benbu konuda, hepinizin bildiği, fakat benim çok beğen-diğim bir örnek vermek istiyorum. Bu, aynı zamanda,buluşu ve ArGe'nin arasındaki bağlantıyı sağlaması,yaratıcı düşünceyle ArGe arasındaki ilişkiyi açıklamasıve buluşun ürüne yansımasma da iyi bir örnektir.

Sony' nin kurucusu, Japonya'da ilk pilav yapma maki-nesini geliştirmiş, fakat bir türlü pazarda ürününü is-tediği gibi satamamış. Daha doğrusu, makinesi istenenJapon usulü pilavı gerçeklestirememiş Bu kişi, çok de-ğerli bir kişi ve fizik doktorası var. Amerika'da Bell La-boratuarında transistörün geliştirildiğini duyunca he-men uçağa atlayıp doğru Amerika'ya gitmiş ve oradakiaraştırmacılardan bunun kullanım hakkını istemiş.Bakmışlar bir kişi geliyor ve daha yeni ortaya çıkartıl-mış bir ürünün lisans hakkını, üretme hakkını satın al-mak istiyor. "Sen bununla ne yapacaksın)" diye sor-muşlar. "Merak etmeyin, ben çok küçük alıcılar yapa-cağım" demiş. Amerikalılar biraz gülmüşler, hatta ku-çumsemiş, aşağılamışlar.

Aklında transistörle düşük tuketimli, insanların ceple-rinde bile taşıyabileceği pilli radyolar yapmak varmışBiliyorsunuz, o döneme kadar elektronik alanında heplambalı teknoloji vardı. 2 yıllık bir uğraş sonucundaBell Laboratuarını ikna etmiş ve transistörün üretimhakkını satın alarak Japonya'ya dönmüş. Sony'nin bu-gününü biliyorsunuz. Evlerde küçücük robot köpeklermi istersiniz, plazma televizyonlar mı veya biraz evvelCengiz Bey'in bahsettiği gibi gelecekte akıllı ev tekno-lojisi mil

Önemli olan yaratıcı düşünceyle ArGe arasındaki bağ-lamıyı doğru kurabilmektir. Bunları iyi yakalayabilir-seniz, geleceği tarif edecek teknolojileri çok rahatlıklaüretebilirsiniz.

Ali AkurgalBuluşu korumanın da, transistör örneğinde olduğu gi-bi, bir yolunun olması lazım. Bunun da yolu geneldepatentlerdir. Aramızda Kaan Dericioğlu var. Kendinizitanıtıp, buluşların patentle nasıl korunduğu konusun-da bizi bilgilendirir misiniz)..

Page 65: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Kaan DericioğluBir patent bürosunun kurucularındanım ve genel mü-duruyum. Pek çok şirketin de bu konudaki danışma-nıyım. 1995'deki Patent Kanunu'nun hazırlanmasındaçalıştım. Devlet Planlama Teşkilatı bünyesinde ÖzelIhtisas Komisyonu'nda raportör ve Başkan Vekilliğiyaptım. Buluşların korunmasında iki unsur var; ba-ğımsız buluşçular ve şirket bünyesindeki buluşçular.

Konuyu şirket bünyesinde ele alırsak, buluşun korun-ması için öncelikle, şirket bünyesinde buluş yapanekiple rekabet yasağını da içeren gizlilik sözleşmeleriyapılması gerekiyor. Bu, buluşların bilgi hırsızlığı yo-luyla kaçmasını önlemek için bir önlemdir. Bundansonra buluşlarla ilgili iki aşama vardır: Buluşu kimseyeaçıklamazsanız korursunuz. Bunun "know-how" ya daticari sır olduğunu söylersiniz, ama bunun bir riski ol-duğunu da hemen söyleyeyim. Sizin geldiğiniz nokta-ya başkası gelir de patent başvurusu yaparsa, sizinki sı-nıfta kalır. Bu çok önemli bir risktir.

Buluşları en önemli koruma yöntemi ise patent almak-tan geçer. Bizde bilinmeyen ya da az bilinen bir yol da-ha var. Küçük buluşlar ya da küçük bir buluş basama-ğını içeren buluşlar, faydalı model belgesiyle de koru-nabiliyor. Ama kriteri unutmamak gerekiyor. Buluş tekbaşına yetmiyor. Buluş yeni olmalı ve sanayiye uygula-nabilir olmalıdır. Bilinen tekniği bir basamak olarak,buluş basamağı olarak aşması gerekiyor.

Ali AkurgalTekrar Hakan Bey'e dönmek istiyorum. Yenilikçi uy-gulamalar, global ölçekte geçerli yenilikçi uygulamalarKOBı boyutlarında mı ortaya çıkabiliyor, yoksa büyükşirketlerde mi! Siz neredeyse tek kişilik bir şirketlebaşladınız. Dolayısıyla oradaki zorluklar ve belki debüyük şirketlerdeki imrendiğiniz olaylar konusundabizi aydırılatır mısınız!

Hakan AltınayTek kişilik bir şirketin yapmış olduğu ArGe'yi globalölçekli büyük bir şirketin yapmış olduğu Ar Ge ile kı-yasladığınızda, doğaldır ki, farklılıklar var. Birincisi,firmanın finansman gücü ile ArGe'nin sahip olduğu in-san kaynağı gücü ve donanımları açısından bir fark or-taya çıkar. Bu imkanlar Ar Ge bölümünüzu tecrübe,kültür ve sürdürülebilirlik açısından güçlü kılar. Bu-gün büyük ölçekli veya çok uluslu şirketleri yaratanana etken geçmişte bu firmaların küçük olmalarına

karşın yeniliğin. gelişmenin ve hayal ettiklerine ulaş-mak için yaptıklan araştırmalar ve yetiştirdikleri üre te-bilmeyi bilen insan kaynakları olmuştur. Her ne ölçek-te olursa olsun, ister KOBI ölçeğinde olsun, ister bü-yük ölçekli şirketlerde olsun, en önemli şey; ArGe'ninvazgeçilmez yaşamsal bir varoluş kaynağı bilincinin ol-masıdır. Bir şirket araştırma ve geliştirme yapmanınkesinlikle zorunlu olduğu anlayışına sahip ise, oradamutlaka başarı olacaktır. Avrupa'daki büyük şirketle-rin yaptığı ArGe'lerin burçeleri, bugün belki bizimTürkiye'de toplam olarak ayırdığımız ArGe bütçesineeşit olabilir. Bu büyüklükteki bir birikim yılların Ar-Ge'si olarak haklı bir sonuçtur.

Büyük şirketlerin hantal yapısıyla, küçük şirketlerinesnekliğinin getirmiş olduğu önemli farklılıklarındanbiri ise şudur: Büyük şirketlerin ArGe yapmaya başla-dığında önündeki 5-10 yılı perspektif olarak değerlen-dirme yapar. Bir kişilik, on kişilik veya yirmi kişilik birşirketin yapmış olduğu ArGe, sonuç itibanyla çok kısazamanda nihayetlerımek zorundadır. Bir veya iki senesonra yeniden aynı konuda ArGe'yi kaynakları ve mo-tivasyonu ile yapabilecek güçte olur. Bence her iki ku-rumda da ArGe anlayışı olmalıdır. Çünkü Ar Ge içingerekli olan anlayış varsa, her iki kurum da başarı olur.

Ali AkurgalBay Nahum, uluslararası konumdaki büyük bir şirkettarafından bakınca durum nasıl gözüküyor?

Jan NahumHakan Bey'e katılmamak mümkün değil. ArGe illa bü-yük şirkette yapılacak diye bir şey yok. Muhakkak ki,hem küçük ölçekli, hem de büyük ölçekli şirketlerdeyapılmalıdır, çünkü özellikleri çok farklıdır. Küçük şir-ket girişimciliğin ve kişisel becerinin daha çabuk vedaha çevik bir şekilde ortaya çıkabileceği bir ortamdır.Büyük şirket ise ortak çalışmanın, sinerjinin ve ortakaklın daha iyi sağlanabileceği bir ortamdır.

Her ikisinin de avantajları var. Elbette, büyük şirketinkaynakları fazladır, daha çok laboratuar yatırımı yapa-bilir. Dolayısıyla, daha fazla ArGe'ye doğru gidebilir.Küçük şirket yatırımını daha çabuk geriye dondur-melidir, dolayısıyla daha çok ürünün nihai durumunayatırım yapmak, ürüne doğru gitmek durumunda ola-bilir. Her ikisinin de dezavantajları söz konusudur.Büyük şirketler, küçük şirketlerin çevikliğini, çabuk-luğunu ve yaratıcılığını kullanmak için onları satın

Page 66: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

alıyorlar. Parlak bir buluş olduğu taktirde, oradakibuluşları satın alıyorlar ve kendi bünyelerine katıyor-lar. Ya da kendi laboratuarlarında geliştirilmekte olanbir fikri çok süratle ürüne döndürmek ve buradan birekonomik değer sağlamak istiyorlarsa, "verıture capi-tal", girişimci şirketler, üretim yatırımcı şirketleryaratabiliyorlar. Dolayısıyla ArGe her iki tarafta da ol-malı, her iki tarafta da yaratılmalıdır. Global ölçeğedönmek istiyorsak, globalleşmenin yapılması gerekenpazarlama faaliyetlerini kolaylaştırmak açısından, birbüyük şirketin himayesinde olmasında yarar var.

Ali AkurgalBir işbirliğinin, neredeyse, kaçınılmaz olduğunu söy-lüyorsunuz. Nevzat Bey, teknoparkların bu konudasağlayacağı yararlar veya olanaklar, önümüzü açmakiçin bize sunacakları nelerdır?

Prof. Dr. Nevzat ÖzgüvenTeknoparklar; üniversiteler ya da benzeri kamu ArGekuruluşlarının sanayi kuruluşları ile işbirliği içerisinde,sanayi kuruluşlarının ArGe yapan birimlerine birtakımolanaklar sağladığı mekanlardır. Dolayısıyla, buradaüniversitenin sanayi ile işbirliği için birtakım imkanlarısağlaması başta gelen koşuldur. Ayrıca, benzer ArGekuruluşlarının birarada olmasının verdiği bir sine rjivardır. Genellikle teknoparklar hoş ortamlarda olur ki,yaratıcılık, ArGe ve bunun sonucu buluş benzerifaaliyetler daha rahat yapılabilsin.

Sonuç olarak teknoparkların görevi, buralarda yer alanArGe firmalarına gereksinim duydukları her türlümekan, altyapı, teknik ve insan gücü desteğini vererek,firmaların en başarılı şekilde ArGe faaliyetlerini yürüt-melerini sağlamaktır. Isterseniz, kuluçkalıklardan dabir miktar söz edelim. Kuluçkalıklar, genellikle tek-noparkın içerisinde, henüz teknoparkta yer alacakdüzeye erişmemiş, ancak çok ciddi projeleri olan veciddi bir gelecek vadeden yeni firmalara büyümeleriiçin birtakım olanakların sağlandığı ortamlardır. Tek-noparkın içerisinde farklı bir birimdir. Kuluçkalıklaranet bir dolaylı finansal katkının olduğunu görüyoruz.Bu katkı hizmet şeklinde olabilir; maliyetin çok altın-da sağlanan mekan ve diğer olanaklar şeklinde de ola-bilir. Ülkemizde bu görevi yerine getiren KOSGEB' inüniversitelerle işbirliği içinde oluşturduğu TEK-MER'ler var. Uluslararası düzeyde baktığımız zaman,ticari firmaların kurmuş oldukları teknoparklarda dahibirtakım kuluçkalıkların olduğunu görüyoruz.

Buralarda, dünya ölçeğinde rekabet edebilen bir şirketyaratma potansiyelini gördükleri firmalara bu imkan-ları sağlıyorlar.

Ali AkurgalTeknoparklara genel olarak baktığımızda, bir tek şir-ketin tek başına bir ürüne yönelmesi gibi bır beklentiyok. Burada bir sine rjinin doğması hep dile getirilir.Birbirlerinden esinlenmeler, çeşitli etkileşimler sözkonusudur. Teknoparkların bu tür "innovation" şir-ketleri ile büyük şirketleri buluşturan noktalar olduğusöylenir. Buna katılıyor musunuz? Böyle bir amacı varmı? Aksi takdirde, niçin şirketlerin içerisinde ArGebirimleri tek başına sonuca ulaşamıyor? Bu konuyabiraz değinit misiniz?

Prof. Dr. Nevzat ÖzgüvenBiraz önce de sözünü ettiğim gibi, amaçlarından birtanesi budur. Dünya örneklerine baktığımız zaman buamacı ön plana çıkartan, dolayısıyla bir üniversiteyleihşkilendirmeden oluşturulmuş teknoparklar ol-duğunu da görüyoruz. Ülkemizde hedeflenen, sözünüettiğiniz bu önemli katkının yanında üniversite ile iş-birliğini de gündeme getirmek olduğu için, üniversiteve benzeri araştırma kurumları ile mekansal yakınlığıolan teknoparklar hedeflenmektedir.

Ali AkurgalBu noktada, ben de mensubu bulunduğum şirketinbünyesinde oluşturduğu fiili bir teknoparktan söz et-mek istiyorum. Netaş'ın Ümraniye'deki tesislerinde 37şirket aynı amaç için birlikte çalışıyorlar. "Co-design"(ortak tasarım) ve "co-production" (ortak üretim)yapıyorlar. Bunlardan bir kısmı, çeşitli şekillerde kiraödeyerek o mekanı paylaşıyorlar. Aramızda Eren Beyvar. Bu 15 şirketi yerleştiren, onları kollayan, bir yerdeteknopark idaresi gibi çalışan bir kişidir. Bu şirketler-den kaç tanesi bize kira ödüyor ve nasıl bir kira poli-tikası uyguluyoruz? Türkiye'deki diğer teknoparklariçin metrekaresi II dolar, artı ısıtma gibi bir rakamdanbahsedilir.

Eren DemirelBeş tanesi ödüyor. Biz sadece ısıtma, klima, havalan-dırma, aydınlatma, kısmen temizlik hizmetleri ve binabakımı hizmetlerini kiramıza dahil ederek 3 - 4 dolaraeşdeğer bir mertebedeyiz.

Page 67: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Ali AkurgalDemek ki, Türkiye'de zaman içerisinde böyle örneklerde ortaya çıkacak. Türkiye'de resmen izin verilmişolan Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde ve TÜBlTAK-MAM'da iki tane teknopark var. Üç tane de kuruluşaşamasındadır. Bunlardan biri Gebze Organize SanayiBölgesi'nde, öbürü Ankara'da, diğeri de İzmir'dedir.Umarım, bu örnekleri sanayide daha fazla girişim ileçoğaltmak mümkün olur. Bir sonraki soruya geçmekistiyorum. "Elde edilen yenilikçi ürünleri global ölçek-teki pazarlara satabilmek için ne yapmak gereklidir?"Cevabını sizden rica ediyorum, Bay Nahum.

jan NahumÜrünün doğru bir ürün olduğunu varsayıyorum. Doğ-ru bir ürün derken, biraz önce bahsettiğimiz bütünyöntemlerle ortaya çıkmış, doğru bir ihtiyaca cevapveren veya bir ihtiyacı doğurmuş bir ürün olduğunuvarsayalım. Farklı bir konumda marka olmuş veya ol-makta olan bir ürünün varlığını öngörelim. Böyle birürünün varlığı, elbette, başarılı pazarlanmasında yeter-li değildir.

Bugün uluslararası ticarette bloklaşmalar ve bunlarınoyunları var. Birtakım mevzuat var ve bu ürünün mev-zuata uyması şart. Bunu otomobilde çok görüyoruz;Euro 3, Euro 4 ve benzerleri gibi araçların veya mal-ların serbest dolaşımını genellikle engelleyen birtakımmevzuat var. Ürünün ilerideki mevzuatın ne olacağıbilinerek, ona göre geliştirilmesi lazım. Sadece bu dayetmiyor. Daha da ileri gidip, gelecekteki mevzuatıyaratacaklar arasında olmanız lazım ki, yaratılan mev-zuat ürünü dışlamasın. Dolayısıyla, uluslararası mev-zuatı yaratmaya kadar etkin bir yapı olması lazım.

Bu blokların içinde ikili anlaşmalar da var. Bu ticari an-laşmalann bir tarafında olmak lazım. Gerekiyorsa,gümrük duvarlarının olduğu yerlerde yerel üretimegirmek gerekiyor. Unutmayalım, 30 - 40 yıl önce, Tür-kiye gümrük duvarları içindeyken, yabancılar yerelüretime giriyorlardı. Aynı şekilde, uluslararası pazar-lara girmek istiyorsak ve bunlar gümrük duvarlarıylakendilerini engellemişlerse, rekabet edebilmek içinorada yatırımı ve üretimi öngörmek lazım.

Bütün bunları da yapıp ürünü pazara soktuğumuzda,oradaki tüketiciyi üründen haberdar etmek gerekmek-tedir. Bu çok çok pahalı bir süreçtir ve layığı ile yapıl-mazsa, buna gerekli yatırım ayrılmazsa, tüketiciyi

haberdar etmek mümkün değildir. Tüketiciyi haberdaretmek için gerekli yatırımı yapmak öyle büyük bir har-cama ki, bu harcama girişimin fizibilitesi içinde layığıile ve ciddi bir biçimde ele alınmak zorundadır.

Dolayısıyla, toplam kalite yöntemleriyle, vizyon, mis-yon ve benzeri koşullar ile doğru bir şekilde planlan-mış sürecin uzantısında ortaya çıkmış bir girişim ol-madığı takdirde, girişimin global ölçekte başarılı ol-masına imkan yoktur. Tüketiciye erişmenin değişikkanalları var. Her pazarda değişik satış kanallarınınnasıl çalıştığını çok iyi bilmek lazım. Pazarlar içinde biryığın nüanslar ve entrikalar var. Bu konuda da bilgisahibi olmak gerekiyor ve bütün bunları yapmak dakolay değil.

Dolayısıyla, yine geçmişe bakmak lazım. Geçmişteyabancılar Türkiye'ye geldikleri zaman burada yerli or-taklıklar kurdular, ortaklar buldular. Neden? Çünkü,yerli ortak iç pazarın dinamiklerini ve özelliklerini çokiyi biliyor. O bilgiyi ortaklıklarıyla satın aldılar, sahipoldular. Dolayısıyla, bizim de dışarıya açılırken aynıyöntemi izlememiz şart. Bu noktada geri donuşun, kat-ma değerin bir kısmını paylaşmaktan çekinmememizgerek. Ürün kadar önemli olan bir diğer konu da,ürünü sunarken verdiğimiz hizmettir. Biz ürünü hepbir emtia olarak görüyoruz ama, esasında ürün bir hiz-met de olabilir. Emtia olan ürünün de iyi sunulmasıiçin değişik hizmetler konusunda girişimcilik veyaratıcı olmak gerekmektedir. Bu konuda ArGe gibiHizGe, "hizmet geliştirme" konusunda da öncü olmaklazım. Kim ürününü iyi bir hizmetle götürüyorsa, okonuda rekabetin önüne geçebilir. Sadece ArGe değil,bu defa HizGe de önemli olmaya başlıyor.

Ürünü bu kadar uğraştan sonra layığı ile sattığımız tak-tirde, ürünün satışı sonrasında tüketicinin yanındadeğilsek, satış sonrası hizmetlerini layığı ileyapamıyorsak, uzun dönemli bir marka olmamıza veyabaşarılı olmamıza imkan olmayabilir.

Ali AkurgalCengiz Bey, üç cümleyle, teknoloji üretmek için gerek-li klima konusundaki görüşlerinizi alabilir miyim?

Cengiz UltavBunları sizin söylediğinizin tam tersi sırada ele almakistiyorum. Dünyadaki bütün fonlar Türkiye'dekibütün girişimciler için de mevcuttur. Bunları kullan-

Page 68: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

mak mümkün. Bir fonu kullanabilmek için doğru biriş planı ile bu fon yöneticilerinin karşısına çıkmakgerekiyor. Gerek girişim sermayesi, risk sermayesi veyaehven şartlarda borçlanma veya hissedarlık şeklindekifon desteklerini sağlayabilmek için, bunu yapmak şart.Bu kuruluşların eskimoya buzdolabı satanlara dolan-dıncı, gecekonduculuğu teşvik edenlere de sömürücügözüyle baktığını ve gerçekçi iş planlarının peşinde ol-duklarını unutmamak lazım.

Bu şartlar altında, dünyadaki fonların Türkiye'dekiteknoloji üretim merkezlerine kaydırılabilmesi sonderece mümkündür. Insan kaynaklarının temininebaktığımız zaman, Türkiye'de eğer teknoloji alanındaiş kuruyorsanız sadece" ne kadar elektronik mühen-disi var?" sorusundan hareketle yola çıkarsanız, pekfazla ilerleyemezsiniz. "Turkiye'deki mühendislikgücü, yetişmiş güç, devşirilebilir mi? Yazılıma yörıel-tilebilir mi? Tasarıma yöneltilebilir mit" şeklindekisoruları doğru cevaplamaya çalışırsanız, bu sefer deçok büyük kaynaklarla karşı karşıya olduğunuzugöreceksiniz.

Diğer taraftan, şunu da unutmamak lazım ki bugün ençok sayıda mühendise sahip olan Çin'de çalışanmühendisler, hangi ülke için çalıştıklarının çok fazlafarkında değiller ve Türkiye için de çok uygun fiyatlar-la çalışmaya hazır Hintli, Çinli mühendisleri buralaragetirmeden de onlardan faydalanmak mümkündür. Is-tikrar konusuna gelince, eğer 30 saatin altında çalışan,çok büyük istikrara sahip ülkeleri veya ayaklanmalarınolduğu ülkeleri silerseniz - zaten buralara fonların pekfazla gitmeye niyeti yok - kalan yerlerde her fonun riskalmaya hazır olduğunu bu işin içerisinde olanlar çokiyi görüyorlar. Vizyon konusunda ise, tahmin ediyo-rum ki, düşünce özgürlüğünün Türkiye'de iyi bir nok-taya gelmesiyle vizyon çok açılacaktır.

Ali AkurgalYalçın Bey, aynı konuda son sözü size veriyorum. Son-ra bir anketimiz var ve bitiriyoruz efendim.

Doç. Dr. Yalçın TanesGaliba bu sorunun cevabını ben daha önceden verdim.

Ali AkurgalSon sorumuzu yöneltiyorum. (Şekil 8)

Şekil 8

"Sizce teknoloji üretebilecek miyiz?A) Teknoloji üretmek için eksiğimiz yok.B) Gerekli ortam yaratılırsa teknoloji üretebiliriz.C) Ümit yok.Sonuç, ezici bir çoğunlukla, birtakım destekler öneriy-or. Ne dersiniz Sayın ahum, sizin oyunuz ne olurdu?

Jan NahumBu sonuca katılırdım.

Ali AkurgalNevzat Bey?

Nevzat ÖzgüvenBen de katılıyorum.

Ali AkurgalYalçın Beyt

Doç. Dr. Yalçın TanesAynen.

Ali AkurgalHakan Bey?

Hakan AltınayAynen, ben de katılıyorum.

Ali AkurgalKonuşmacılarımız da öyle dediğine göre, bu destek-lerin ve ortamın yaratılması konusunda da yöneticiler-imize bir şeyler düşüyor. Katıldığınız için çok teşekkürediyorum. Çok zevkli bir oturum oldu. Sağolunuz .

Page 69: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

III. OturumSanayinin Finansmanı

Oturum BaşkanıProf. Dr. Erol Katırcıoğluıstanbul Bilgi Üniversitesi Rektör Yardımcısı

Türkiyede Sanayinin Finansmanı veSürdürülebilir Rekabet Gücüne EtkileriMemduh HacıoğluKarin Gıda Yönetim Kurulu Başkanı

Dünyada Sanayinin FinansmanındaKullanılan Araç ve EğilimlerSujata N. LambaIFC - International Finance Corporation(Uluslararası Finans Kurumu) Ülke Direktörü

Banka - Sanayi ilişkileriH. Ersin ÖzinceTürkiye ış Bankası Genel Müdürü

Alternatif Finansman YöntemleriDoç. Dr. Deniz GökçeT&D Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı

Page 70: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Oturum BaşkanıProf. Dr. Erol KatırcıoğluIstanbul Bilgi Üniversitesi Rektör Yardımcısı

"Sanayinin Finansmanı" oturumunu açıyorum. Birazönceki toplantıda ArGe konusu tartışıldı. Yaratıcı fi-kirlerin endüstriyel yapıdaki önemini vurgulayan ko-nuşmalar yapıldı. Açıktır ki finansal desteği olmayanyaratıcı fikirler hiçbir şekilde çok etkili olamazlar.Dolayısıyla, bir ekonominin finansal yapısı o endüst-rideki teknolojinin de derecesini belirlernektedir. Bunedenle, bu oturumun günün en önemli oturumu ol-duğunu düşünüyorum.

Aramızda sizlere tanıtmaya ihtiyaç duymadığım dörtkonuşmacı var. Bu konuşmacıların herbiri Türkiye'desanayi ile finans arasındaki ilişkiyi konu alacaklar vefikirlerini bizlerle paylaşacaklar. Oturumu bir buçuksaat olarak düşünüyorum; böylece her konuşmacınınıs dakikası var. Konuşma sırası programdaki sıraylaolsun diye düşünüyorum ve sözü Sayın Memduh Ha-cıoğlu'na bırakıyorum.

Türkiye'de Sanayinin

Finansmanı ve

Sürdürülebilir

Rekabet Gücüne EtkileriMemduh HacıoğluKarin Gıda Yöneuru Kurulu Başkanı

Değerli sanayici arkadaşlarım, değerli konuklar, söz-lerime başlarken önemli birkaç rakam vermek istiyo-rum. Genelde makro dengelerde kamu kesiminin ül-kelerin Gayri Safi Milli Hasıla'sına (GSMH) olan borçoranları tartısılmaktadır. Bir ülkenin GSMH'sı görekamu kesiminin borcunun miktarı merak edilir. An-

cak ben, birkaç ülkedeki özel sektörün GSMH'ya olanborçlarını ortaya koymak ve özel sektörün kullandığıkredilerin toplamının GSMH'ya olan oranını vermekistiyorum. Birinci veri olarak japonya'yı alalım. japonözel sektörünün kullandığı krediler, toplam japonyaGSMHsının % nO'sidir. Ikinci olarak, ABD'yi örnekvermek istiyorum. ABD özel sektörünün kullandığıtoplam kredi, ülke GSMHsının % ı+O'ıdır. Avrupa'yageldiğimizde ise, Almanya'dan örnek vermek istiyo-rum. Almanya'da da özel sektör toplam kredilerinintoplamı, Almanya GSMHsının % l3S'ini temsil et-mektedir. Bu kredilerin söz konusu üç ülkede ortala-ma % 60'ı orta ve uzun vadeli, % 40'ı da kısa vadelikredilerdir. Kısa vadeli krediler derken, ıyıla kadarolan kredilerden bahsediyorum. Orta ve uzun vadelikrediler ise ıyıldan ıo yıla kadar olan krediler diyetanımlanıyor.

Türkiye'de ise, bu rakamlarla kıyaslandığında çokçarpıcı bir durum ortaya çıkıyor. Özel sektörün kul-landığı toplam kredi miktarının GSMH'mıza oranı sa-dece ve sadece % 8 civarındadır. Kullandığımız bukredinin sadece % Z'si orta ve uzun vadeli kredidir.büyük bir miktarı kısa vadeli kredilerden oluşmakta-dır.

Bu tablo iki noktayı çok açık biçimde ifade etmekte-dir. Birincisi, japonya, ABD ve Almanya'ya baktığı-mızda bu gelişmiş ülkeler serbest piyasa ekonomisinisonuna kadar uygulamaktadırlar ve tercihlerini top-lumun tasarruflarının büyük bir kısmını - hatta ta-sarruftan daha fazlasını - özel sektöre kaynak olarakaktarma yönünde kullanmaktadırlar. Böylece, "özelsektör eliyle büyümüş ülkeler" tanımını çok açık bi-çimde tarif etmektedirler. Ikinci olarak, Türkiye'yebaktığımızda böyle bir tercihin hiçbir şekilde yapıl-madığı ortaya çıkıyor. Türkiye'de toplumun tasarruf-larının çok küçük bir kısmı özel sektör tarafındankullanılırken, büyük bir kesimi kamu sektörü tarafın-dan mas ediliyor.

Bu konunun altını çizdikten sonra, sanayinin finans-manındaki alternatifleri sizlere sıralamak istiyorum.Birinci yöntemimiz öz kaynak finansmanı, bir diğerdeyişle oto-Iinansmandır: sanayinin elde ettiği karlakendi kendini finanse etmesidir. Bunun daha gelişmişşekilleri, öz kaynak artırma, dışardan sermaye tedari-kidir. Bu yöntem daha ziyade menkul sermaye piya-salarında hisse senedi satışıyla uygulanmaktadır. Bu-nun dışında, elbette ki, kredili yöntemlerimiz mev-

Page 71: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

cuttur. Bu yöntemlere örnek olarak, yurtiçinden veyayurtdışından tedarik edilebilen orta-uzun vadeli yatı-rım ve işletme sermayesi kredileri, kısa vadeli bankakredileri, leasing ve faktoring uygulamaları sayılabi-lir. Ayrıca, teşvik sistemimiz vasıtasıyla, yatırım teşvi-kinde ve ihracat teşvikinde bazı modeller uygulana-bilmektedir. Tüm bunlar içerisinde Türkiye'de uygu-lananlara baktığımızda, kısa vadeli banka kredilerinindışında leasing ve faktoring uygulamaları olduğunugörmekteyiz. Bunlar dışında ülkemizi, özellikle orta-uzun vadeli yatırım ve işletme sermayesi kredilerininhemen hemen hiç olmadığı bir ülke olarak tanımlaya-biliyoruz.

Konuya sermaye artırımı açısından bakarsak ve şir-ketler olarak sermaye tedarikinde bulunmak istersekne yapabileceğimizi sorarsak şu cevap ile karşılaşıyo-ruz: Bu konuda, 1stanbul Menkul Kıymetler Borsasıdışında bir kaynak bulmak çok zor ve orada da sonyıllardaki durum, görüldüğü üzere, pek iç açıcı değil-dir. Bu olumsuz durumun oluşmasının üç nedenivar; bir diğer deyişle, ben üç engel tanımlayabiliyo-rum.

Birincisi, kamu kesiminin borçlanma gereksinimininçok yüksek olması ve bunun sonucunda ortaya çıkanyüksek reel faizlerdir. Bu konu, maalesef sanayi fi-nansmanının en büyük engeli olarak karşımıza çıkı-yor. Kamu kesimi bizim en büyük rakibimiz olarakgörünüyor. Kamunun piyasadan talep ettiği para veborç miktarı, bütün dengeyi altüst eden bir unsurolarak karşımızda duruyor; çünkü, öyle bir müşteriki en yüksek fiyata, hiç düşünmeksizin, piyasalardanrahatlıkla borçlanma cesaretini gösterebiliyor. Halbu-ki özel sektörün böyle bir lııksü yok.

Ikinci engel, son iki yılda yaşadığımız mali krizle deortaya çıktığı üzere, Türkiye'nin bankacılık kesimiyapısının çok zayıf olmasıdır; Türkiye'deki bankacılıksisteminin bugünkü yapısı, şu anda reel ekonomiyifonlayabilecek güçte değildir. Türkiye, takriben sade-ce özel sektörde 22 milyar dolarlık bir sermaye kay-bına uğradı ve bunu bir şekilde Hazine karşılamakzorunda kaldı. Bunlar da çıkarıldıktan sonra, bugün-kü koşullarda Türkiye'deki bankacılık kesiminin reelekonomiyi, özellikle sanayiyi ne kadar Ionlayabilece-ği konusunda herkesin kafasında hakikaten olumsuzsualler, maalesef, varlığını korumaktadır.

Üçüncü engelimiz de oto-finansmanı caydıran vergi

düzenimizdir. Şirketlerin kendi kendilerine, kendisermayeleriyle büyümelerini sağlayacak bir düzenyoktur; tam aksine, bunu engelleyen bir düzen mev-cuttur. Bir ülke düşünün ki, bir kurum kazanıyor vekurumlar vergisini ödüyor. Sonra, eğer sermaye ilaveedecekse, bir de stopaj çıkıyor; bazen kesiliyordu, sa-nıyorum şimdi kesilmiyor. Yine de, o kazancın ser-mayeye gidişinde büyük çapta bir vergilendirme orta-ya çıkıyor. Bir de, kronik yüksek enflasyon yaşanıyor.Aynı zamanda varolan sermayemiz bir şekilde enflas-yon yoluyla da aşındınlıyor. Vergi düzeniniz de, ma-alesef, oto-finansmana gitmenize engeloluyor. Sonuçolarak, ne yapıyorsunuz?

Türkiye'de özel sektör kendi becerisi ve çabasıyla ta-mamen düzeni çarpıtan bir noktaya doğru gitmek zo-runda kalıyor. Bu nokta nedir? Kendi sermayesini, birşekilde kendi şirketine kredi olarak zerk ediyor; kurfarkını ve faizini de gider kaydettirip şirketlerin malitablolarını hakikaten zayıf kıldıran bir sisteme doğrugidiliyor. Bu durum ülkemizde, sanayicinin kendinikoruması yönünde belki haklı bir gerekçe olarak ka-bul edilebilir ama, şirketlerin gücü açısından son de-rece zayıf bir şirket ve sanayi yapısını ortaya çıkar-maktadır. Bu durum, elbette, daha önce söylediğimgibi, oto-finansmanı caydıran bir vergi düzeniyle bir-likte ortaya çıkmaktadır.

Bunları saydıktan sonra, işin çözümünü de ortayakoymamızda yarar var. Öncelikle bu engelleri kaldır-mamız lazım. Bunu nasıl yapacağız? Kamu kesimiborçlanmasına bu ülkenin sınır getirmesinin artık za-manının geldiğini kabul etmeliyiz. Kamu kesiminin,istediği şekilde ve miktarda borçlanabilmesi artık te-laffuz edilmeyecek sözlerden biri olmalıdır. Buna birsınır getirilmediği takdirde, ne yaparsanız yapın, yük-sek reel faizlerden kurtulmanın imkanı yoktur. Yük-sek reel faizlerden kurtulmanın birinci koşulu, kamukesiminin piyasalardan bu derece büyük bir iştahlaborçlanmaya devam etmemesi ve piyasalardan yavaşyavaş kendisini çekmesidir.

Ikinci koşul ise, sanıyorum, yeni bir bankacılık düze-nine ihtiyacımız olduğudur. Ülkemizdeki banka sa-hiplerine baktığınızda, bankacılık, sanayicilik yaptık-larını; televizyonları, gazeteleri, süpermarketleri vehipermarketleri olduğunu görüyoruz. En büyükmüşterileri de devlettir; arada da, sıra gelirse size hiz-met etmeye çalışıyorlar. Bu da, daha çok ahbap-çavuşilişkileriyle yürüyor.

Page 72: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Değerli arkadaşlar, böyle bir bankacılık düzeniyle,Türk sanayisinin sürdürülebilir rekabet koşullarınıyakalamasının imkanı yoktur. Hiçbir şekilde bunubaşararnayız. Bu nedenle, Türkiye'de mutlaka yeni birkurumsal bankacılık döneminin açılmasını talep et-memiz lazım. Türkiye'de mutlaka, birkaç ülke örne-ğinde görüldüğü gibi, sadece bankacılıkla uğraşacakve o iştigal mevzuu dışında hiçbir işle uğraşmayacakkişilerden oluşan yeni bir bankacılık sisteminin otur-tulması gereklidir. Bu olduğu takdirde, reel piyasala-rın fonlanmasında, bugün karşılaşnğımız sorunlarınbüyük kısmını halledebileceğimizi sanıyorum. An-cak, dediğim gibi çok kısa vadeli Iorılarla, çok kısavadeli kredi limitleriyle bu işi döndürmeye çalışmakTürkiye açısından çok büyük bir patinajdır ve yol al-mamıza imkan tanımamaktadır.

Üçüncü çözüm, vergi yasalarından geçmektedir. Ver-gi yasaları, mutlak suretle şahısları değil, şirketlerigüçlü kılacak şekilde yeniden duzenlenmelidir. Şir-ketler güçlü olduğu takdirde, piyasalardan para bul-maları bir hayli kolaylaşacaktır; borsalardan. menkulkıymetler piyasalarından daha rahat bir şekilde ser-maye bulacaklardır. Sistemin açılması için bu unsu-run çok büyük önemi vardır. Vergi yapısının mutlaksuretle şirketleri güçlendirecek şekilde değiştirilme-sinde sonsuz yararlar mevcuttur. Ancak bu şekildebizlerin, serbest piyasa ekonomisine uyum sağlaya ca-ğımız bir döneme girmemize ve rekabet gücümüzüsürdürebilmemize imkan tarunabilir.

Son bir örnek vermek istiyorum. Yüksek reel faizler-le sanayinin finansmanı noktasında başımıza gelenle-re baktığımızda - belki bir komplo teorisi olacak ama- Türkiye'ye bir anda sıcak paranın girdiğini görüyor-sunuz. Bir anda o sıcak para banka kanallarıyla bizle-re aktarılıyor; faizler ve kurlar aşağı iniyor; güzel, hoşve pembe tablolar çizilmeye başlanıyor. Ondan sonraherkes kendince, o kısa vadeli paralarla biraz yatırımyapmaya, firmasını modernleştirme, ofisini yenilemeve hatta bir plaza haline getirmeye başlıyor. Bu şekil-de bir yatırıma gidilmesinin ardından, bir gecenin sa-bahında kalkıyor ve görüyorsunuz ki, bu fonlar yokolmuş. Sonra da bankalar tekrar boğazmıza yapışmış;yüksek reel faizler, kurların yükselmesi, risklerinyükselmesi ve sanayinin tekrar zor duruma düşmesişeklinde tanımlanabilecek kısır döngüye girilmiş.

Bunlardan ders almış olmamız gerekiyor. Çıkarılacaken doğru dersin, sağlam bir mali yapı ve bankacılık

yapısı, şirketleri güçlendiren sağlam bir vergi yasasıve kamu kesimine de sürdürebilir bir şekilde sadecekendi hasıla artışı oranı kadar borçlanabilme imkanıtanınması olduğunu düşünüyorum Sözlerimi buradabitirmek istiyorum Çok teşekkür ederim.

Dünyada SanayininFinansmanındaKullanılan Araç veEğilimlerSujata N. LambaIFC - International Finance Corporation

(Uluslararası Finans Kurumu) Ülke Direktörü

Bayanlar, baylar. iyi günler diliyorum. Sayın Hacıoğ-lu'nun çok önemli konulara değindiğini düşünüyo-rum. Kendisinin sorduğu ve benim de tekrar ele al-mak istediğim birinci soru şudur: Kamu kesimi yap-tığı borçlanma ile özel sektörü bir anlamda sıkıştırı-yor mu?

Bu bağlamda, özel sektör katılımının güçlü olduğuülkelerden bazı örnekler vermek istiyorum. Piyasala-ra özel sektörün katılımı farklı şekillerde olabilmekte-dir. Örneğin, enerji sektörüne baktığımızda, Şiliı980'lerde bu alanda dünya lideriyken, ı990'lara gel-diğimizde ıngiltere, Arjantin, Yeni Zelanda, Avustral-ya, Bolivya, Peru ve birçok başka ülkede atılımlar ol-duğunu görmekteyiz. Demek ki, birçok farklı aşamamevcut.

Ancak, yine de, bir ülkede özel sektörün ilerlemesi-nin ardındaki temel etkenlere bakmak gerekir. Ka-muoyunun tutumu ve siyasi baskılar ilerlemeyi engel-leyebilir. Bu çerçevede şunu söyleyebilirim ki; Türki-ye'deki eğilimin, piyasalarda özel sektörün ağırlığınınve dolayısıyla rekabetin artması şeklinde geliştiğini.,

Page 73: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

görüyoruz. Uluslararası Finans Kurumu (IFC), bunoktada özel sektörü destekleyici bir rol oynamakta-dır. Sayın Hacıoğlu'nun değindiği ve sanayi kesimi-nin karşı karşıya olduğu sorunları duyduktan sonra,konuşmama IFC'nin nasıl bir kurum olduğunu veTürkiye'deki rolünü anlatarak başlamak istiyorum.

IFC, Dünya Bankası'nın özel sektör alanında faaliyetgösteren koludur. (Şekil 1)

Dünya Bankası'nın özel sektör alanındafaaliyet gösteren kolu olarak iFe

Dünya Bankası Grubu

I"'"" 'Fe >=1 ı M'GA i ı 'DA i ı" 'BRO """J-ess ",," • , t " r ~.

* IFe ülke ekonomisine katkısı olan. çevreye duyarlı veörnek teşkil edecek özel sektör girişimlerine destekvermektedir.

11< IFC'nin temel görevi gelişmekte olan üye ülkelerdekiyerli ve yabancı özel sektör yatırımlarını teşvik ederekekonomik büyümeye katkı sağlamaktır.

Şekil 1

Bu nedenle, kamu projelerine borç vermemektedir.Biz, Sayın Hacıoğlu'nun da değindiği üzere, özel sek-törün uzun vadeli kredi talebi olduğunu görüyoruz.Dolayısıyla, temel hedefimiz özel sektöre ülkedeki ya-tırımları artıracak finansman olanağın artırılmasınısağlamaktır. Bu noktada, yatırımın yerli ya da yaban-cı firmalar tarafından yapılması herhangi bir tercihnedeni değildir; ancak, temel hedef yerli yatırımcıyıharekete geçirmektir. Yerli yatırımın kısıtlı olduğudurumlarda ülkeye gelen yabancı yatırımlar da kap-sama alınabilmektedir.

Sanayiye yönelik olarak küresel boyutta sunduğumuzürünlerimiz de bulunmaktadır. Finansal boyuttakiürünlerimiz firmalara sağlanan borçlanma imkanı,sermayeye katılım, yan-sermaye enstrümanları verisk yönetimi imkanlarıdır. Dolayısıyla, özel sektörfirmalarına riskten korunma mekanizmaları ile de fır-satlar sunuyoruz. Ana amacımız sadece kendimizinyatırım yapması değil, yatırımların diğer ticari kay-naklarla da harekete geçirilebilmesidir. (Şekil 2)

Şekil 2

Dünya Bankası Grubu olarak küresel boyutta gerçek-leştirilmiş 27 milyar dolarlık yatırım portföyümuzvar. Bu rakam içerisinde ödemesi tamamlanmamış 10milyar dolarlık bir tutar mevcuttur ve Türkiye bununönemli bir parçasıdır.

Türkiye, borç verdiğimiz ülkeler içinde beşinci sıradayer almaktadır. Söz konusu finansal desteğin tamamı-nın bizim tarafımızdan karşılanmasının mümkün ol-madığı çok açıktır; bu yüzden, bir başka görevimiz deticari bankaları ve benzer nitelikteki diğer kurumlarıbularak harekete geçirmektir.

Farklı bir rolümüz de, danışmanlık hizmeti verilme-sidir. Türkiye için bu hizmet, özellikle son iki yıldırçok kısıtlı kaldığını bildiğimiz, uluslararası doğrudanyatırımlar alanında verilmektedir.

Bu bağlamda, başvuru prosedürlerini iyileştirecek vebürokrasiyi azaltacak bir sürecin hayata geçirilerekpotansiyel yatırımcıların tek bir başvuru noktasınagelerek bütün izin ile onayları alacağı bir mekanizmaiçin çaba harcanmıştır. Sanırım birçoğunuz ForeignInvestment Advisory Service (FlAS) - Yabancı Yatı-rımlar Danışmanlık Hizmetleri tarafından yürütülen"Türkiye'de Yatırımlarda Karşılaşılan 1dari Engeller"çalışmasını biliyorsunuz. Bu kapsamda, hükümet yet-kilileri ve bürokratlarla Türkiye'deki yatırım ortamı-nın iyileştirilmesinin yolları araştırıldı. Türkiye'ninkomşularına, Asya'daki ve latin Amerika'daki ülkele-re bakarak yapılan hatalar değerlendirildi ve bunlar-dan dersler çıkarıldı.

Biz genellikle bir yatırım bankası olarak görülüyoruz;ancak, sıklıkla ticari faiz oranları uyguladığımızı be-lirtmek zorunda kahyorum. (Şekil 3)•

Page 74: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

. Vergi ve provizyondan

muaf ticari banka kredisi

-Ihracat Kredi Ajansı'nın

ulOladlgl imkanlar

Şekil 3

Türkiye örneğinde, ülkenin makro ekonomik duru-mu çerçevesinde makul faiz oranları uygulandığınısöyleyebilirim.

Bizim faiz oranlarımız, Türkiye'de yükselen faizlerkadar yukarılara çıkmamaktadır; ancak, yine de yük-sek risk barındıran durumlar için belirlenmiş bir riskprimi içermektedir.

çoğu zaman bir ticari banka esnekliği ile hareket et-mekteyiz, çünkü kamu karşısmda özel sektörün söz-cüsü durumundayız, ama bu bilgiyi aktaracak bir ko-numda da değiliz. Hükümetler özel sektörden bilgialınması konusunda oldukça hassas davranmaktadır-lar. Bu çerçevede, deneyimlerimizle belirli bir sektör-de yatırım yapılmasını engelleyen teşvik eksiğini tes-pit ettiğimizde, bu durumu kamuya iletmekteyiz.

Temel ürünlerimiz, daha önce değindiğim üzere,hem reel sektör hem de mali sektör için uzun vadelikurumsal proje Imansmanıdır.

Son 18 aya baktığımızda, Türkiye'de [inans kaynağı-nın kıt olduğu bu dönemde, ağırlıklı olarak, reel sek-töre aktarılan 300 milyon dolarlık yeni yatırım fi-nansmanı gerçekleştirebildiğimizi görüyoruz Sağla-nan krediler genellikle dolar veya euro olmaktadır.

Sıkça karşılaştığımız sorulardan birisi de, Türk Lirasıile borç verip veremediğimizdir. Bunun gerçekleşe-bilmesi için araştırmalanmız surmekle birlikte, şu an·bu şekilde bir döviz takası yapacak piyasa imkanımızmevcut değildir.(Şekil 4)

Şekil 4

Görevimiz bir ülkedeki finansman sıkinnsını tespitetmek ve özel sektörün ihtiyaçlarını karşılayacakürünler sunmaktır. Sabit ve dalgalı kur uygulamaları-mız olduğu gibi, proje süresince sabit kurdan dalgalıkura geçme imkanı da tamnmaktadır. Temel olarakuygulanan, standart bir vade yapısı yoktur. Bu uygu-lama, tamamen projenin yapısına ve ihtiyaçlarına gö-re şekillenmektedir. Sermaye yoğun bir projede ol-dukça uzun bir vade yapısı mümkün olmakla birlik-te, bu durum işletme sermeyesi finansmanı için ge-çerli olmamaktadır. Dolayısıyla vade yapısmı proje-nin türüne, sektöre, taşıdığı risk unsurlarına ve geriödemeye bakarak kararlaştırmaktayız.

Türkiye'de, küçük de olsa, sermayeye katılım alanın-da desteklerimiz olmaktadır. (Şekil 5)

IFC'nin Türk sanayisininfinansmanındaki rolü

2. Sermayeye Katılım

• Beklenen getiri• Büyük hissedar olmama• Pasif yatırımcı• Yerli ortak olarak algılanma• 8 - 15 yıl arası uzun dönemli yatırım• Ortaklıktan ayrılmak için halka açılma

Şekil 5

Temelolarak yatırımın sürdürülebilirliğine bakmak-tayız Hiçbir zaman büyük hissedar olmuyoruz; fir-manın yönetiminde söz sahibi olmaktan hoşlanmıyo-ruz. Bazı özel sektör firmaları kimi zaman bizi birtehdit olarak görüyorlar. Ancak biz kamu şapkası ta-

Page 75: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

şımıyoruz; amacımız pasif bir yatırımcı gibi hareketetmek ve sadece gerekli olduğunu düşündüğümüzsüre boyunca şirkette kalmaktır. Yine de, firmanınkar etmesini bekliyoruz. Şirket borsaya ko te olmaaşamasına geldiyse, bu durum bizim şirketten ayrıl-mamız için en uygun an olarak karşımıza çıkıyor.Sonsuza kadar ortak kalmamamızın nedeni, sermaye-mizi yenilerneye ve başka firmalara da kullandırmayaolan ihtiyaçtır.

Ayrıca yarı-sermaye enstrümanları ile bazı durumlar-da, "gerçek borçlanma" olarak tanımlanabilecek, an-cak belirli risk unsurları içeren borçlanma imkanlarısağlamaktayız. (Şekil 6)

Şekil 6

Projelerin genellikle erken aşamalarında, sadece işgücüne yatırım yapılan noktalarda, yatırımcı ile bera-ber riski üstlenmeye hazır olduğumuzu belirtmeli-yim. Ancak proje belirli bir olgunluğa eriştiğinde vekar yapar hale geldiğinde satış ve operasyonlarındandoğan kardan belirli bir payalmayı bekliyoruz. Şirke-tin mali bilgileri bizlerle paylaşıldı ğı takdirde, gereklidurumlarda ikincil kredilerimizi ve diğer enstrüman-lanmızı da devreye sokma seçeneğimiz olabiliyor. Kı-sacası, lFC'nin kapılarını açmak konusunda iş birazda yatırımcıya düşüyor. Bizden istenen tüm finans-man taleplerini karşılamamız mümkün olmadığında,aracılar ve ülkedeki sanayiye erişimimizi artıracakmetotlar arıyoruz.

Bunun kolay yollarından biri de, farklı sektörlere kre-di sağlanması amacıyla bankalara borç vermek veyasonuçta son kullanıcıya yarar sağlaması amacıyla le-asing firmalarına destek te bulunmaktır. Özellikle krizzamanlarında sendikasyon kredisi verilmesi husu-sunda bankaların bize katılmalarını sağlamak bu

alanda oynadığımız önemli rollerden birisidir. Son 18ayda uluslararası alanda borç veren finans kurumları-nın bize katılmasını sağladık. Bu bizim ülkenize olaninancımızı pekiştirdi, çünkü tek başlarına borç ver-meye gelmeyecek kurumlar, bu sayede bizimle bera-ber Türkiye'ye gelmeye başladılar. (Şekil 7)

Şekil 7

Peki, bizimle hareket etmek bu kurumlar için nedenyararlıdır? (Şekil 8)

IFC'nin Türk sanayisininfinansmanındaki rolü

5. Borçlanmanın paylaşımı. Borçlu ile yapılan anlaşma çerçevesinde: IFe ve

ticari bankanın ortak kredi imkanı

. Bankalara sağlanan imkanlar- Düşük risk

- Provizyondan muafiyet- Vergilerden muafiyet- Geli~mekte. olan piyasa tecrübesi- Yatırım öncesi detaylı inceleme

Şekil 8

Çünkü, özel anlaşmalar nedeniyle, IFC yoluyla veri-len krediler ülke riskinden arındırılmıştır ve firmala-ra bankalar tarafından doğrudan aktarılan krediler-den çok daha düşük bir risk derecesine sahiptir. Kü-resel normlarda vergi ödemiyoruz, kazançlarımız ver-giden muaf ve bize faiz ödeyen firmalar da faizleriüzerinden vergi ödemiyorlar. Özel sektör firmaları bi-zimle sadece finansal destek sağladığımız için temasageçmiyorlar. küresel boyutta çalışan sanayi eksperle-rimiz olduğu için de bizi seçiyorlar. Örneğin, Türki-ye'deki kağıt sektörü söz konusu olduğunda, Çin'deya da Arjantin'de aynı sektörde kriz dönemlerinde ça-•

Page 76: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

lışmalar yapmış uzmanlarımız firmalara katkı sağla-yabiliyor. Ihracata yönelmek veya vizyonlarını geniş-letmek isteyen firmalara danışmanlık veriyoruz; işbir-liği ya da stratejik pazar ortaklıkları konularında yar-dırnet oluyoruz. Daha önce belirttiğim gibi, TürkiyelFC için çok önemli bir ülke ve şu anda borç verdiği-miz ülkeler arasında bugün itibarıyla beşinci değil,muhtemelen dördüncü sıradadır. (Şekil 9)

Şekil 9

Türkiye'deki portfoyumuz bir milyar doların üzerin-de ve bu tutarın üçte ikisini kredi borçları, küçük birkısmını da sermayeye katılım oluşturuyor. Birazdan.sermayeye katılım oranının ülkenizde niye düşük se-viyelerde kaldığına değineceğim. (Şekil I O)

IFC'nin Türkiye performansı. IFC portföyü - Haziran 2002 itibariyle '

Toplam IFe yatırımları(borçlanmanın paylaşımı dahil) yaklaşık

1.35 milyar ABD Doları

• IFe Kredileri:647.1 milyon ABD Doları• IFe sermayeye katılım ve

yarı-sermaye:33.3 milyon ABD Doları·62 firma• IFe bütçesindetoplam: 680.4 milyonABD Doları

Şekil 10

Türkiye neden bizim için ve birçok yatırımcı içinönem arz ediyor? Bazı etkenler zaten çok iyi biliniyor,tekrar etmeyeceğim. Ancak Türkiye'yi Balkanlar'dakikomşu ülkeler ile kıyasladığımzda; kişi başına düşenmilli gelirin daha yüksek olduğunu, çok daha büyükve liberal bir iç piyasasının bulunduğunu, ulaşım ala-nında birçok limanının ve gelişmiş bir karayolu ağı-

nın mevcut olduğunu ve kıyasla rekabetçi oranlarasahip bir işgücü piyasası olduğunu söylemek müm-kündür. Ayrıca, yine komşuları ile kıyaslandığında,Türkiye'de oldukça bariz ve canlı bir girişimcilik ileözel sektör geleneğinin varolduğu görülmektedir.(Şekil LL)

Türkiye: Yatırımcıl~u için 'çokönemü bir ülke

<i> Orta gelir düzeyinde bir ülke· kişi başına düşen' milligelir 2500-3000 ABD Doları

.~ Komşularından farklı olarak uzun süreli bir özel sektörgeleneği ' '

lif Komşu ülkelerden çok daha gelişmi~ liberal birekonomi

* Uluslararası ticarete imkan tanıyan gelişmiş limanlar

.~ Ucuz işgücü

* Üretimde ölçek ekonomisine fırsat tanıyan büyük vegenç nüfustan oluşan 65 milyonluk bir pazar

Şekil II

Bu bağlamda, lFCnin Türkiye'de sermayeye katılımıniye sınırlı kalıyor? (Şekil ı2)

Sermayeye katılım Türkiye' deneden sınırlı kalmaktadır?

• Yüksek enflasyon• Enflasyon muhasebesi uygulamasının

eksikliği• Ş~ffaf olmayan, firmalar• Firmaların mali durumu ile ilgili

y~tersiz ,bilgi

Şekil 12

En önemli neden, elbette enflasyondur. Biz genellik-le dolarla yatırım yapıyoruz. Ancak, parayı koyduğu-muz andan itibaren bu meblağ devalüe edilmiş olu-yor. Öte yandan, Türk muhasebe sistemini algılamak-ta zorluk çekiyoruz. Türkiye'nin uluslararası muhase-be standartlarına ve enflasyon muhasebesine uyumsağlayacağını ve böylece finansal tabloların şirketleringerçek karını göstereceği bir sisteme geçileceğiniumuyoruz. Bazı firmalar ve kurumlar yeterince şeffafdeğiller ve bizi bünyelerine kabul etmek istemiyorlar.Bu yaklaşım, bizi hem uzaklaştıran hem de ülkenizeçeken bir güçtür. Bizler gelmeye hazırız, ancak şirket-

Page 77: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

lerin de mali bilgilerini bizimle paylaşmaları ve ortakbir yönetime izin vermeleri gerekmektedir. Bu çerçe-vede, krizlerin etkisindeki son iki yılda biz Türki-ye'de neler yaptık? (Şekil 13)

·IFC'nin Türkiye'deki rolüSon yıllarda IFe'nin Türkiye'deki rolü daha da önemlihale gelmiştir- Diger ülkelere olan sermaye hareketleri büyük ölçüde azalmlf1lr.- Yerel bankacdık sistemi bir reform sürecine girmiflir.

IFC'nin ülkedeki rolü- Dogrudan finansman imkanı

-. Uzun dönemli borç yeren çok az kuruluştan biri· Istikrarh finansman desteği

- Mali kuruluşlara kredi· Küçük ölçekli firmalara erişmek için mali kuruluşian" araalığı· Yerli mali kuruluşların s«maye yapısının güçlendirilmesi

- Uluslararası dogrudan yatırımlar ve teknoloj transferi- Yasal ve düzenleyici reformlara danıımanlık

Krize yönelik tepkilerIşletme sermayesiSendikasyon kredisiGenişleme projelerine uzun dönemli kredi

Şekill3

Bu dönemde ülkeye sermaye akışı yavaşladığı ve Sa-yın Hacıoğlu'nun değindiği üzere, yerel bankacılıksektörü gerekli mali fonu sağlayamadığı için devreyegirmeye ve ihtiyaç duyulan finansman desteğini ver-meye karar verdik. Aslında uzun dönemli borçlarvermernize rağmen, ortaya çıkan kriz durumunda şir-ketlerin hayatta kalması için stratejimizi değiştirerek,işletme sermayesi sağlama yoluna gittik. Ayrıca, kü-çük ve orta ölçekli şirketlere ulaşabilmek için, kullan-dırılacak kaynaklara aracılık edecek mali kurumlarakredi kullandırdık. Yabancı yatırımcılar ve yabancıteknoloji ile ortaklıklar tesis edilmesine çaba harca-dık. Kriz esnasında üç temel fonksiyona ağırlık ver-dik: işletme sermayesi temini, dolaylı destek sağlaya-cak sendikasyon kredileri sağlanması ve proje desteğiolarak uzun dönemli ve uygun koşullu kredilerin te-mini. Bu kredilere ait faizlerin belirlenmesi bugününveyadünün Türkiye'sine bakarak gerçekleştirilmedi.Katkı sağladığımız bir projede sekiz yıl kalmarnız ge-rekirse, projenin sağlayacağı getiriler düşünülerekkredi faizleri belirlendi.

Türkiye'de finanse edeceğimiz sektörleri belirlerken,FIAS ile birlikte gerçekleştirdiğimiz ve Türkiye'ninkıyasla üstün olduğu sektörleri ortaya koyan çalışma-dan yararlandık. Çalışma bulguları dünyayı yerindenoynatacak nitelikte bilgiler içermiyor ama, özelliklebüyük bir iç pazara sahip beyaz eşya sektörü ile ye-dek parça ihraç eden, ucuz işgücüne sahip, üretiminTürkiye'ye kaydığı otomotiv sektörünün, çalışmadaöne çıkan sektörler arasında yer aldığını gördük. Bu-

yük sanayi yatırımları birçok küçük tedarikçiniri oto-motiv sektörüne mal vermesini de beraberinde getir-di. Tekstil sektörü her zaman önemliydi ve oldukçarekabetçiydi. Ele aldığımız projeler arasında otellerinrehabilitasyonu da yer alıyordu. Bunu özellikle belir-tiyorum, çünkü Türkiye turizm çeken bir ülke olarakbiliniyor. (Şekil 14)

Finansman için önceliklisektörlerBeyaz Eşya- Büyük i~ pazar- Ihracat için büyük pazarlara coğrafi yakınlık

Otomobil Yedek Parçası- Ucuz işgücü- Ihracat fırsatı

Tekstil- Yerli pamuk üretimi- Ihracat için büyük pazarlara coğrafi yakınlık

Otellerin rehabilitasyonu- Doğal kaynaklar- Sektördeki artan deneyim- Iyileştirmeye elverişli otel altyapısı

Bilgi Teknolojileri i Yüksek Teknoloji ürünleri- Ucuz işgücü

Şekil 14

Ancak, özellikle turistik bölgelerdeki otellerde kapa-site fazlası mevcut. Otelleri finanse etmek konusundaoldukça fazla teklif alıyoruz; fakat, varolan bir otelimodernize etmeden ya da seviyesini yükseltmedensektörün kapasite fazlasını yeni bir işletme ile şişir-rnek istemiyoruz. Öte yandan, yüksek teknoloji par-çaları - örneğin, televizyon ve bilgisayar yedek parça-ları - imalatı ile ilgileniyoruz. Bu alanda yatırıma ve fi-nansmana büyük ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.Son dönemde gerçekleştirdiğimiz anlaşmaları bu tab-loda görebiliyorsunuz. Bilançolarımız mali denetim-den geçtiği için kamuoyuna açıktır ve yaptığımız heryatırım bilançomuzda yer alır, web sayfamızda da ya-yınlanır.(Şekil ı5)

Firma Desteklerinde Son DurumŞir1c;et A-Kredi B-Kredi Sermayeye Katılım Tar1hArtelik US\ 30mn US$ SOmn Nisan 2001Arcelikklıma USS ı4.4mn uss 9 6mn. Nısan 2001lpek KaÇJıt USS tamn A!)us_ 2001TEBA USS 'türrm Agus. zoo ışısecem USS 35mn Eylul 2001Assan US$ 2Smn Kasım 2001Soktas US$, 4mn Oc.ak 2002Mıllı seasurans US, scmn US$, turun Şubat 2002Modern Karton US1 'lümn Mayıs 2002Pa$abahce USS 7.Smn "ou 2002EcıaClba~ USS ıOmn Haz 2002Conrad USS lSmn Haz 2002TE. US, 20mn US$, SOn'O USS tsmn Temz 2002Akbi!nk i)?_~ SSmn_ US'ŞOn.ın Ekim.2~2Toplam US, ısa 4mn. USS ıS9.6mn US$, zsmn

Genel Toplam: 503 Milyon ABD Doları

Şekil 15..

Page 78: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Bu tablo son 18 aydaki çalışmalarımızın bir kısmınıgöstermektedir. Çalışmalarımız hakkında daha detay-lı bilgi almak istediğiniz takdirde, bizimle irtibatageçmenizi rica ediyoruz. 1980 yılından beri Türki-ye'de faaliyet gösteriyoruz. 2001 yılında Haziranayında faaliyete geçen ıstanbul'daki ofisimiz, Orta As-ya'daki 15 ülke ve Balkanlar'dan sorumludur.(Şekil 16)

Şekil 16

Sorularınızı memnuniyetle yanıtlamaya çalışacağım.Çok teşekkür ediyorum.

Banka - Sanayi ılişkileriH. Ersin ÖzinceTürkiye Iş Bankası Genel Müdürü

Hepinizi saygıyla selamlıyortım. Sizler beni haliyle, ışBankası Genel Müdürü olarak tanıyorsunuz. Ancakben de, yaklaşık yirmi yıldır, ış Bankası iştiraki olançeşitli sınai kuruluşlarda yönetim kurulu üyeliği yap-tığım için konuyu oldukça farklı değerlerıdiriyorum.Böyle bir durumda banka ve sanayi ilişkilerini konuş-mak, inanın, bana son derece güç geliyor.

Bugüne dek metal, metalurji, lastik ve son olarak camsektörlerindeki sınai iştiraklerde sorumlu üye olarakgörev yaptım. Bir yandan da, aradaki ilişkileri müm-kün olduğunca rekabet koşullarına ve yasal tüm ko-şullara uygun bir şekilde götürmeye özen göstererek,bankacılık görevime de devam ettim.

Benim gözleyebildiğim kadarıyla meslek hayatımınbaşlarında, 80'li yılların öncesinde ve 80'li yıllarınbüyük bir bölümünde, Türkiye'de bankacılık sektörüsanayiyi önemli ölçüde destekledi ve bunda önemliölçüde teşvik politikalarının da rolü oldu.

Bugünün koşullarında bu konu tartışılabilir. Konu-nun uzmanları, o zamanlarda yapılanların doğrulu-ğunu ya da yanlışlığını geriye dönerek çok iyi değer-lendirebilirler; benim kişisel kanaatim, ne yapıldıysaiyi yapıldığı yönündedir.

Zamanında yapılan yatırımlar, genellikle teşvikli sınaiyatırımları ve ihracata dönük yatırımlardır. Bankacı-lık sektörü bunları konu ederek Türk sanayisinin ge-lişimine, liberal ekonomiye adım attığımız bu dö-nemde, oldukça önemli katkı sağlamıştır.

Ondan öncesi, izahtan vareste. Zaten ondan öncesin-de, Cumhuriyet döneminde yaşadıklarımız hepimi-zin malumudur. Peki, bugün neredeyiz? Çok kısa, ki-şisel bazı değerlendirmelerimi paylaşmak istiyorum.Kısa tutmak istediğim için, belki bir bütünsellik ol-mayabilir.

Mali sektörün önemini artık hepimizin anladığını dü-şünüyorum. Sağlıklı çalışan ve güçlü bir mali sektöreihtiyacımız olduğu da kesindir. (Şekil 1)

Page 79: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

13arı1<~§ilrıi!l'L!!,,-,i ,..kc!"'is.._i _

Mali tasarrufları toplayan ve kullanıcılara aktaran mali sektörpiyasa mekanizmasının beyni durumundadır.

Güçlü bir ekonominin varlığı büyüyen ve sağlıklı çalışan birmali sektör ile mümkündür.

Mali tasarrufların ekonomik açıdan en verimli biçimdekullanılmasında mali sektörün etkin ve sağlıklı olarak çalışmasıbüyük önem arz etmektedir.

Mali sektörün önemi

Şekil 1

Mali sektörümüzün sadece güçlü olması yetmeyecek-tir; sağlıklı çalışması da gereklidir ve bu, mutlaka, pi-yasaların özgür bir şekilde kendi kurallarıyla çalışma-sına bağlıdır. (Şekil 2)

Banka-Sanayi ııii_ki~i_

Sermaye piyasası henüz gelişme aşamasında olan ülkemizde.gelenekselolarak banka sistemi mali sektörün temelinioluşturmaktadır.

Mali tasarrufların büyük bir bölümü banka sistemi tarafındantoplanmakta ve kullandırılmaktadır. Yurtdışından sağlanankaynakların da önemli bir bölümüne banka sistemi aracılıketmektedir.

Banka sisteminin toplam kaynakları 1980 yılında 19 milyardolardan 1990 yılında 58 milyar dolara yükselmiş. 2001 yılısonunda ise 115 milyar dolar olmuştur. 1994 ve 2001 yılındayaşanan krizlerde banka sisteminde çok ciddi küçülmeyaşanmıştır.

Mali ..ektör Y~ bankaulık

Şekil 2

1980'li yılların başlarında özel sektör kuruluşlarımızçok cüzi miktarda sermaye piyasasına girmeye çalıştı,ama malumunuz, bu durum çok kısa sürdü.

Ülkemizdeki banka sisteminin kaynakları aslında,dolar bazında iyi gelişmiş görünüyor. Ama şu tablo-dan da gördüğümüz kadarıyla, sektörün toplam ak-tifleri 20 milyar dolarlardan bugün, neredeyse 120milyar dolarlara gelmiş vaziyettedir.

120 milyar dolar, kriz sonrasında, gördÜğünüz gibi,160'lara yakın rakamlardan geri dönmüş bir tutardır.Burada dolar kurunun etkileri de var; ancak, bu tab-loda önemli olan nedir? (Şekil 3)

Şekil 3

Ciddi bir gelişme gibi görünmekle beraber, bu oranSayın Hacıoğlu'nun da ifade ettiği gibi, gelişmiş piya-salara nazaran çok düşük seviyelerdedir. (Şekil 4)

Şekil 4

Biz, bilebildiğim kadarıyla, yaklaşık 20 yılı aşan birsüreyi gelişen ülke kategorisinde geçirdiğimize göre,bu ülkelerle kendimizi kıyaslamak uygun olur diyedüşünüyorum.

Bankacılık aktiflerinin milli gelire oranına bakacakolursak - ı999 yılı istatistiği bulunabilmiş. bugün depek farklı bir durum olmadığını biliyorum - görüldü-ğü gibi ülkemizde bankacılık sektörü zaten küçüktür.

Kredilerinin de, dolayısıyla, milli gelire oranının dü-şük olması, Sayın Hacıoğlu'nun ifade buyurduklarıgibi kanaatimce boyutunun gereğidir. (Şekil 5)

Page 80: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 5

Banka sistemimiz neden küçük? Öncelikle, tasarruf-larımız küçük; özellikle, Türk Lirası tasarruflarımızçok küçük. Neden tasarruflarımız düşük? Bunu ananedeni, herhalde, kişi başına milli geliri düşük bir ül-ke olmamızdandır. (Şekil 6)

Şekil 6

Bu oranı Avrupa Birliği ortalamasıyla kıyaslayacakolursak veya Avrupa Birliği'nde en düşük milli gelirin12.000 dolar, kişi başına banka aktifinin de 9.000dolarlar civarında olduğunu hatırlayacak olursak, bi-zim kişi başına banka aktifimiz bunun beşte biri ka-dardır. Tasarruflarımız da, tabi ki bununla bağdaşıkolarak, düşüktür.

Durum böyle olunca, kullandınlabilir banka kaynak-ları da düşük miktarlarda oluşuyor. Dolayısıyla, SayınHacıoğlu'nun da ifade ettikleri gibi, ülkemizde kredi-lerin, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya oranı, oldukça kısıt-lı bir ekonomik gelişme gösteren Yunanistan'a oranlabile oldukça düşüktür. (Şekil 7)

Şekil 7

Tablo 2000 yılı verilerini gösterdiği için, söz konusuoran % 25 civarındadır; rakamlar da çok önemli de-ğil ama, netice itibariyle hem tasarruflar hem de ban-kaların toplam aktifleri içindeki kredi payı düşüktür.

Avrupa Birliği üyelerinde, banka aktiflerinin % 35 -50 arasındaki bölümü krediye ayrılabilirken, - ki, birzamanlar bizde de aşağı yukarı bu seviyelerdeydi - buoran ülkemizde bugünlerde % 25'ler seviyesindedir.(Şekil 8)

.IJill1lqı~!;ill1i1yU!ii!ci~L

Kredilerin toplam aktifler içindeki payı AB ülkelerinde % 35-50arasındadır; Türkiye'de ise % 25'tir.

Oysa, büyüme ihtiyacı içinde olan ülkemizde kaynak arzı talebiyeterince karşılayamamaktadır.

Bu durumda sanayicilerin banka sisteminden haklı olarak şutalepleri gündemdeki yerini korumaktadır:

Daha fazla, daha uzun vadeli ve daha ucuz kaynak

Bu talep bankaların yarattığı kaynakların miktarı, vadesi vemaliyeti ile ilişkilidir.

Kredi kullananlann talebi

Şekil 8

Bunun nedeni de, başlangıçta Sayın Hacıoğlu'nun be-lirttiği gibi, paradır. Gelir nerede en yuksekse orayagidip bulmak mecburiyerindedir. Bunu tasarruf erba-bı da, tasarruflan değerlendiren bankacılık sistemi deböyle tercih ediyor.

Bu durumda, özellikle yatırım yapan veya yapacakmüteşebbislerin, sanayicilerin bankacılık sistemindenbeklentilerini karşılamamızda, maalesef, ciddi zor-luklar oluyor. Bankacılık sistemindeki kaynaklara,yı llara göre bakacak olursak; bu konuya özgülenen•

Page 81: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

toplam kaynakların 2000 yılına dek son 20 senede,neredeyse, 12 katı ve 2002'nin yarısı itibarıyla da 9katı büyümüş olduğunu görüyoruz. (Şekil 9)

Kaynaklar (Milyar Dolar)

80 90 00 02 H------~---

Yurtiçinden 9 30 95 78TL Kaynak 9 24 59 38yp Kaynak O 6 36 40 •Yurtdı~ıKrediler O 3 15 7

Öz kaynak 1 5 9 7

Toplam 10 38 119 i 9210

Şekil 9

Bu kaynakların kullanımına baktığımızda, 80'lereilişkin ülkemizdeki rakamlar çok net görünmüyor;ancak, bankalar tarafından yurtiçinde yaratılan kay-naklardan kamunun aldığı payı 90'lara kıyasla incele-yebiliriz. (Şekil 10)

Banka-Sanayi Ilişkisi

Bu kaynaklar nasıl kullanılmıştır:

Kullanılabilir kaynaklardan kamu kesimi giderek daha fazlatalepte bulunmuş, kredilerin payı hızla düşmüştür. Nitekim,bankalar tarafından yurt içinde yaratılan kaynaklardankamunun aldığı pay 1990 yılında % 65 iken 2002 Ekim ayında% 103'e yükselmiş; kredilerin aldığı pay ise % 80'den % 34'egerilemiştir.

~_~_ııKaynakların kuüamrm

Şekil 10

Kamunun aldığı pay 1990'da % 65 iken, 2002'ninEkim ayında % 103'e yükselmiş; 90'lı yıllar için dahibankacılık sistemi kaynaklarının % 35 kadarının ka-mu dışında kullandırılmasi pek de fena bir oran de-ğilmiş.

Şu andaki durum ise, gördüğünüz gibi, son derecekötüdür; nitekim, kredilerin aldığı pay da çok gerile-miştir. (Şekil ll)

Şekil II

Mevduat bankalarının tahsili gecikmiş alacaklar hariçkredilerine bakacak olursak, rekorun 2000'li yıllardaolduğu görülüyor; 2000 yılında 46 milyar dolarlarakadar yükselmişiz.

Ancak bu oran, bir miktar kur etkisiyle, bir miktar daTasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na geçen bankalarınkredilerinin durumuyla -ki ben onları hakikaten ka-panmış krediler olarak addediyorum - eksiliyor.

Çünkü, maalesef, o kategoriye geçen bankalarla ilişkisürse dahi, sağlıklı kredi ilişkisi devam ediyor diye-meyiz. Velhasıl, özellikle kriz sonrasında bu oranlar-da çok ciddi düşüşler olmuştur. (Şekil 12)

Mevduat Bankaları Kredileri(Milyar $)

80 90 00 01---.------~------ -------------~ ~~

Krediler (tga hariç) 9 24 46 25- ------ ---_ ________________ 4

TL 9 19 27 10-----------

yp 5 19 15Garanti ve Kefaletler 17 36 25

13

Şekil 12

Sermaye piyasasında da özel sektöre ait tahvil bonobulunmamaktadır. (ŞekilU)

Page 82: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 13

Bu bağlamda, durumumuz son derece düşündürücüve üzücüdür. (Şekil ı4)

M. Kıymetler Stoku (Milyar $)

80 90 00 02 Haziran

Kamu 5 6 21 55Özel 2 4 4 4

Hisse O 4 4 4Senedi

2 O O OTahvil+Bono

1 s

Şekil 14

Az önce üstünde durduğumuz rakamlara belki birilave yapmak mümkün olabilir. Yurtdışı piyasalardankamu kesimi yanında, bankacılık dışındaki özel sek-törün de bir miktar borçlandığını görüyoruz.(Şekil ıS)

Şekil 15

Rakamları tam ifade etmek açısından, buradaki birduzeltrne payını da dikkate almak doğru olur diyedüşünüyorum. Özel sektörün dış borç kütüğüne ka-yıtlı yaklaşık 50 milyar dolar civarında dışardan aldı-ğı bir finansman var. (Şekil ı6)

Dış Borç Stoku (Milyar dolar)

80 90 00 02 H

Toplam 15 49 120 126

Kamu 12 39 64 80Özel 3 10 56 46

0,5 5 24 13Finansal

Diğer 3 5 31 33 17

Şekil 16

Bunun önemli bir bölümünün, Türkiye'nin yurtdışın-daki yapılanmalarının - şube veya yabancı banka ola-rak - kaynağin dolaştırılıp yurda getirilmesi şeklindeveya dışarıda bulunan kaynakların yurtiçindeki fir-malara kullandırılması şeklinde olduğunu düşünüyo-rum. Bunun nedeni de kaynak aktarma maliyetlerin-de maalesef ülkemizde uluslararası iyi örneklere vemevcut imkanlara nazaran olumsuzlukların bulun-ması.

Diğer bir önemli konu, bankacılık sistemindeki kay-nağın az olmasının yanında, olan az kaynağin yarısı-nın da Türk lirası olmayışıdır. (Şekil ı7)

Şekil 17

Kaynağın yarısı döviz olunca, döviz kredisi de mutla-ka döviz taahhüdü karşılığında kullandırılabiliyor.

Page 83: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Bunu, burada da bir kısıt olduğuna dikkatinizi çek-mek için ifade ettim. Öte yandan, özellikle bankacılıksisteminde son dönemde yapılan reformlarla, banka-ların yabancı kaynaklar üzerinden Türk Lirası yarat-ması da iyice sınırlandı. Bankalar, önceki dönemler-de, açık pozisyon tabir ettiğimiz, yabancı para kay-naklarını kullanmak suretiyle Türk Lirası yaratıyor-lardı. Bunun da bir kısmını kamu tahvillerine, devlettahvili ve hazine bonolarına yatırarak kaynak yaratı-yorlardı; ancak, son dönemde bu konudaki imkanlarda önemli ölçüde tahdit edildi. (Şekil 18)

.Banka-SilnayijljRcisi___

Bu durum Tl cinsinden kullandırılabilir kaynaklarınsınırlanmasına ya da kaynak yapısı veri iken bankalarınrisklerinin yükselmesine neden olmuştur.

Kaldı ki düzenlemeler nedeniyle bankaların yabancı parakaynaklar üzerinden Tl yaratması zaten sınırlıdır.

Öte yandan. içerideki Tl kaynakların neredeyse tamamınınkamu tarafından talep edilmesi nedeniyle özel sektöryurtdışından borçlanmak zorunda kalmıştır.

Bu sürecin dikkatli bir analizi bir çok sorunun yanıtlanmasınaimkan verecektir.

...... _.1l!...Kaynaklar içinde yabano paranın artan payı

Şekil IS

Bankaların Türk Lirası kaynaklarının kamuya yoğun-laşması finansman imkanlarını daha da kısıtladı.

Esas üzerinde durduğumuz konu sanayi için gerekliolanın ne olduğudur. (Şekil 19)

....IJan~iI-Ş<l!Ia i ili kisi

Daha uzun vadeli kredi arzı:

Bankalar tarafından kullandırılan kredilerin vadelerinin kısaolmasının nedeni hem yurtiçinden hem de yurtdışındansağlanan kaynakların çok kısa vadeli olmasıdır.

2001 yılı verilerine göre bankaların kaynaklarının vekullanımlarının kalan vadeye göre süresi bir yıldan daha kısadır.Kaynakların en önemli bölümünü oluşturan toplam mevduatınortalama vadesi. kırık vadeler dikkate alınmaksızın. 2002 Eylülitibariyle. 75 günden kısadır.

Bankacılık ilkeleri ve Türkiye'deki riskler dikkate alındığındakullanımların daha uzun vadeli olması sürdürülebilir değildir.Yeni uluslararası düzenlemeler de vade uyumsuzluğunayönelik olarak sermaye yeterliliği konusunda çok daha katıkurallar getirmektedir. 20

Uzun vadeli kaynaklar neden yaratılamıyar?

Şekil 19

Sanayi için mutlaka daha uzun vadeli ve hem vadeaçısından hem, mümkünse, fiyat açısından istikrarlıkredi am gereklidir. Bu noktada da çok önemli birolguyla karşı karşıyayız .

Ülkemizde yaşanan kaos ortamı, tasarrufların vadeyapısının da çok ciddi olarak kısalmasına neden oldu.Mevduatın vade yapısına bakacak olursak, sistemde-ki mevduatın yalnızca % s'inin 12 ay veya üzerindeolduğunu görürüz. (Şekil 20)

Mevduatın Vade Yapısı

6% 5%

i oVadesiz 06 ay 012+ i01 ay 03 ay

Şekil 20

12 ayın üzerinde mevduatın uygulandığını ben ban-ka cı olarak görmedim. Bir yıl vadeli mevduat % 5 dü-zeyinde ise, mevduatın % 95'1 bir yılın altında vade-dedir.

Öte yandan, bankacılık sektörü yalnızca vade yapısıbakımından değil, genel anlamda sağlam ve güçlü ol-mak için bu mevduat yapısına uygun aktif yaratmakzorundadır. O aktif nerede ise gidip, vade yönündende onu bulmalıdır.

Bu durumda, uygun borçlanmayı tercih eden genel-likle ve - ne yazık ki - kamu oldu ve kamu olmakta-dır.

Kaynak aktarma maliyetlerine de değinmek isterim.Bazı özel şirketlerin yurtdışından borçlanmayı tercihettiklerinden bahsetmiştim. Elbette, hem o tür kay-naklara ulaşma imkanı olan hem de kredibiliresi mü-sait şirketlerin bu yöntemi tercih ettiklerini söylemekdaha doğru olur. (Şekil 21)

Page 84: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 21

Buradaki amaç, herşeyden önce, belirttiğim gibi, Tür-kiye'deki kısıtlan aşmaktır. Bu kısıtlar kimi zamanmüşteri açısından, kimi zaman krediyi kullandıranbanka açısından mevcuttur. Bu kısıtlar nelerdır?

Damga vergisiyle başlayan, gider vergisiyle. kaynakkullanımı desteklenme fonlarıyla, içerideki bankamevduatına dışarıya nazaran daha yüksek oranda uy-guladığımız karşılık ve tasarruf mevduatı sigorta pri-mi gibi konularla devam eden kısıtlar nedeniyle, ma-alesef, iş yapılamaz hale geliyor.

o kadar ki, şöyle örnek vereyim: Bugün bankacılıksisteminin kaynağı olan tasarruf mevduatının yarıyayakını, hatta yarıdan fazlası döviz cinsindendir.(Şekil 22- 23)

Şekil 22

Şekil 23

. ııankıı.-Ş_ilrıil'y'iJ!jş_kisi_.. _---_--

Tasarruf Mevduatı Siqorta PrimiBankalar üçer aylık dönemler itibariyle Türk lirasıcinsinden tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatıniteliğini haiz altın depo ve döviz tevdiat hesaplarıtoplamının on binde 25'i oranında prim öderler.

Bankaların son üç yılda yatırdıkları Tasarruf MevduatıSigorta Primi tutarları a~ağıdaki gibidir. (Kaynak:TBB)

1999 20012000Milyar Tl 89.217 142.830 225.427

Bankacılık kesiminden tasarruf mevduatı sigortasistemine bu kapsamda son üç yılda 642 milyon

USD kaynak aktanlmışnr.25

Kr~difaizini e-tkiley@n faktörler

Şekil 24

En yoğun tasarruf ABD Doları bazındadır. Dolarınyıllık faizinin % 2 olduğunu kabul edelim. Bu tasar-ruflara uygulanan yıllık sigorta primi % ldir.

Tek bir hareketle, sigorta primi, faize % 50 nıspetin-de maliyet eklemektedir. Bunu genelde, ülkemizdeşubesi bulunan yabancı bankalar ve yurtdışında bi-zim kurduğumuz bankalar by-pass edebilmektcdir.Buna benzer birçok unsuru, ne yazık ki, halen banka-cılık sistemimizde barındınyoruz.(Şekil 24-30)

Page 85: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 25

Şekil 26

Şekil 27

Banka-Sanayi Ilişkisi

Mevduat üzerinden tutulması gereken yasal yükümlülüklerdikkate alındığında:

100 TL'lik mevduatın ancak 90 TL'Iik bölümü;100 $'lık mevduatın ise 88 $ 'Iık bölümü bankalarcakullanılabilir niteliktedir.

Türk Lirası ve Yabancı Para mevduatın plase edilebilirmaliyetleri, zorunlu karşılıklar ve TMSF'na ödenen primlerile karşılıklar ve disponibl değerler üzerinden tahsil edilenfaizler dikkate alındığında aşağıdaki şekilde oluşmaktadır:

29Kredi faizini etkileyen faktörler

Şekil 28

Şekil 29

Şekil 30

Konuşmamın başında saydığım sakıncalara nazaranbunlar çok daha küçük ve önemsiz ayrıntılardır ama,borçlanmayı başarabilen sanayici ve diğer kuruluşlarda bu nedenlerle, mümkün olduğunca. Türkiye'dekurulu bankaları tercih etmeyebilmektedir. (Şekil 31)

Page 86: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Banka-Sanayi lIi~kisi_

Euro para birimini kabul eden AB ülkelerinde mevduatmaliyetini etkileyen unsurlar

. Avrupa Merkez Bankası tarafından belirlenen mevzuatmunzam karşılığı halen vadesiz ve iki yıla kadar vadelimevduata % 2 üzerinden uygulanmaktadır. Bu tutar için verilenMerkez Bankası vadesiz faiz oranı maliyet açısından bankalarıönemli ölçüde rahatlatmaktadır.

. Türkiye'deki gibi mevduat maliyetini doğrudan etkileyenUmumi Disponibilite uygulaması olmayan Almanya'da vadeleritibariyle aktifin pasiften fazla olması prensibi (likiditeRasyoları) ile likidite denetimi sağlanmakta; bu durumbankaların mevduat maliyetlerini likidite yönetimlerininbaşarısına göre değişen oranda, dolaylı olarak etkilemektedir.

Kredi faizini etkileyen faktörler

Şekil 31

Krizde bankacılık sistemimizin, özellikle enflasyonmuhasebesine göre yapılan bilançolarını gördüğü-muzde, - sektörü savunmak adına değil ama - öz kay-naklarının çok büyük bir bölümünü kaybettiğini çoknet olarak söyleyebiliriz. Arada birkaç tane istisna ol-ması, bizi herhangi bir şekilde sektörle ilgili genelle-melere götüremez. Sektörün, kriz sonrası üçlü dene-tim görmüş öz kaynak rakamı ortadadır. "Öz kayna-ğı yetersizdir" tarzı tartışmaları çok gereksiz buluyo-rum. Öz kaynağı yetersiz olan her türlü müessese ileilgili tedbir alındıktan sonra, hala bankacılık sektö-rüyle ilgili güç tartışmaları yapmak bence fuzuli veülkemiz için fazlasıyla lükstur. (Şekil 32)

Banka-Sanayilhşkis]

Krizde bankaların davranışı:

Banka sistemi krizden çok olumsuz etkilenmiştir:

Özkaynakların önemli bir bölümü kaybedilmiştir.

Genelde tüm riskler. özelde ise kredi riski artmış, aktifkalitesi bozulmuştur.

Kaynaklar daralmıştır.

Kurallar değişmiştir.

Tasarruf Mevduatı Sigorta fonu'na alınan bankalarınalacaklarının amme alacağı sayılması ve bu bankalarınpiyasadan çekilmesi kredi arzını etkilemiştir.

Yeniden yapılanma sürecinde olan kamu bankalarınındavranışı kredi arzını sınırlandırmıştır.

33Krizde bankaların davranışı

Şekil 32

Öte yandan, bankacılık sektörünün sermaye güçlülü-ğü, yalnızca arzu edilen veya kuralla koyulmak duru-munda olan bir şey değildir. Bu sektörde sermaye, rı-

za ile oluşan bir unsur olmak durumundadır. Banka-cılık sisteminde kuralların değişmiş olduğuna, özel-likle sanayicilerimizin ve tüm banka müşterilerinindikkatini çekmek istiyorum.

Bankacılık sektöründe kuralların değişmesi, kişiselkanaatimce, Türkiye'nin gerçeklerinin biraz önünedüşmüş vaziyettedir. Peki ne yapacağız? Bunu geriçekecek miyiz? Hayır, buna da imkanımız olduğunuzannetmiyorum. Diğer unsuru buna doğru yaklaştır-mak, belki bunu biraz nefeslerıdirmek daha doğruolur diye düşünüyorum. (Şekil 33)

Banka-Sanayi Ilişkisi

· Bankalar yeni riskler almakta çok dikkatli davranmışlardır.

· Krizden olumsuz etkilenen kredi kullanan müşteriler içinbankalar tek tek borç yeniden yapılandırma, banka sistemiise Istanbul Yaklaşımı olarak bilinen borç ve şirket yenidenyapılandırma sürecini başlatmıştır.

· Bu arada, değişen kurallara uygun kredi talebi de sınırlıkalmıştır.

34Krizde bankaların davranı~ı

Şekil 33

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na alınan bankalarkredi arzını önemli ölçüde olumsuz etkiledi. Bununyanısıra, kamu bankalarının da kredi arzında bir süreduraksaması, kanaatimce önemli bir arz problemi ya-rattı. Kamu iç borçlanmasıyla ilgili değerlendirmele-re, kamu bankalarındaki mevduatı ve bu mevduatınkullanım tarzını da ekleyerek yaklaşmakta yarar ol-duğunu düşünüyorum. Bu arada, değişen kurallarauygun kredi talebinin de sınırlı kaldığını tedbirli birşekilde ifade etmek istiyorum. Bunlar genellemelerolamaz. Peki, bugün son durumda, bu bağlamda nediyebiliriz? Risk yönetimi düzenlemesi, bankalarınkredi kültürünü önümüzdeki dönemde büyük ölçü-de etkileyecektir. Bankalar, müşterilerinin kredi risk-lerini arzu ettikleri şekilde almakta serbestler ama, burisklerle bağdaşık uluslararası kriterlere göre, serma-ye ayırmak durumundadırlar.

Sayın Hacıoğlu'nun da değindiği bir diğer konuda,son dönemde, bankacılık sektörümüzde önemli birgelişme oldu. (Şekil 34)

Page 87: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Banka-S~I1!1 i ili kisi

Düzenlemeler ve bankaların devramşma etkisiBanka sisteminin düzenlenmesi, denetimi vedenetim kararlarının değerlendirmesi yaklaşımıdeğişmiştir; bağımsız bir otorite oluşturulmuştur.

Düzenlemelerde önemli ölçüde uluslararasınormlara yaklaşılmıştır.Haksız rekabete neden olan düzenlemelerönemli ölçüde iyileştirilmiştir.Kamu bankalarına görev zararı uygulamasınason verilmiştir, bu bankaların yenidenyapılandırılma süreci başlatılmıştır.

Duzenlemeler ve bankaların davranışına etkisi

Şekil 34

Kredi tanımı yapıldı; kapsamı genişletildi. Bunun ya-nısıra, dolaylı kredi-özkaynak ilişkisi sınırlandınldı.Böylece grup ilişkileri ciddi ölçüde sınırlandınldı.Ciddi ölçü nedir? Önceden bu konuda ülkemizde birkural yok muydu? Elbette, vardı. Bankaların iştirakle-riyle ilişkilerinin yasal limitleri vardı. Sözkonusu li-mitler, bu defa Basel prensipleri doğrultusunda dahada tahdit edilmiştir. (Şekil 35)

Banka-5anayiJ!",i"'ki....si'---_

Mali bünyesi bozulmuş olan bankalar Fonaalınmıştır.

Özkaynak tanımı değiştirilmiştir, özkaynaklar iletemel risk büyüklükleri arasındaki ilişkilersınırlandırılmıştır.

Kredi tanımı yeniden yapılmış; kapsamıgenişletilmiştir.

Dolaylı kredi (grup ilişkileri) özkaynakilişkisi sınırlandırılmıştır.Mali iştirakler dışındaki iştirakleresınırlama getirilmiştir.

Düzenlemeler ve bankaların davranış.na etkisi

Şekil 35

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Bankalar Kanunugörüşülürken konu çok tartışılmıştır. Hatta, oldukçaönemli iştirake ve portföye sahip bir bankanın yöne-ticisi olarak ben, bu konudaki sürecin uzamasını çokarzu ettiysern de, maalesef, Avrupa ülkelerinde tanı-nan geçiş süreci Türkiye'de tanınmamışnr. Biz 2006yılına kadar öz varlıkların % 25'i nispetine ineceğiz.Bir bankanın iştiraklerine alacağı tüm riskler - krediartı sermaye - buna dahildir. Dolayısıyla, bu konudada önümuz açıktır. Önümüzdeki dönem bankacılıksektörü, kendi iştirakleri dışındaki müşterilerineönemli ölçüde risk alabilecektir. (Şekil 36)

Şekil 36

Risk yönetimi dedik; kredi değerliliği çok önem kaza-nacak dedik ama, bunun önemli bir istisnası var: dev-let. Devlet, yine istisna olmaya devam ediyor.

Bir diğer önemli nokta ise, bankacılık sektörünü de-ğerlendirirken hep özel sektörü değerlendirdiğimiz-dir. Bu dolaylı kredi ilişkileri kamuya uygulanma-maktadır.

Kamu iktisadi teşekküllerinin kamu bankalarıyla iliş-kisi bir sermaye grubu olarak addedilmemektedir.Burada da kamu açısından - tartışmıyorum, belki ya-rar vardır ama - kuralların uygulanmasında böyle birfarklılık doğuyor. (Şekil 37)

BiJDka-Sana i iii kisi

Bankacılık sisteminin beklentileri

· Uluslararası normlara önemli ölçüde yaklaşılmıştır.

· Ne var ki. ekonomide geçmişten gelen sorunlardüzenlemelerin uygulanabilirliği etkilemektedir. Bu nedenlekuralları iyi tanımlanmış. makul geçiş süreleri tanınmalıdır.

· Kurallara kısa sürede uyulması talebi kırılganlıklaryaratabilir.

· Sermayenin hemen artırılmadığı durumlarda risklerinazaltılması gündeme gelebilir.

· Bankacılık sistemindeki düşük karlılık/zarar yapılandırmasürecinde dikkate alınmamıştır. alınmalıdır.

~38Bankaalık sisteminin beklentileri

Şekil 37

Bugün bankacılık sisteminin başlıca beklentileri ne-lerdir? Vergi yükleri, bankacılık sisteminde hala, go-receli olarak, çok ağırdır.

Bankacılık sisteminde ve özellikle özel mevduat barı-kalannda. bildiğiniz gibi, bilançolar enflasyon muha-sebesine göre çıkarılmıştır.

Page 88: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Ancak, mali bilançolar halen eski sistemle çıkanıl-makıadır. Bu bankaların önemli bir bölümünün hal-ka açık anonim şirketler olduğu ve ıstanbul MenkulKıymetler Borsası'nda önemli endeks payına sahip ol-duğu göz önüne alındığında, bunun çok ciddi birhaksız rekabet unsuru olduğunu düşünüyorum.(Şekil 38)

Şekil 38

Sözlerimi daha fazla uzatmadan konuyu bağlamak is-tiyorum. Güçlü bir ekonomide muhakkak güçlü birmali sisteme ve güçlü mali kuruluşlara ihtiyaç vardır.(Şekil 39)

Bcınka-!)cı_ncı)'iJ~IiliL ... _

· Tl talebini sınırlandıran düzenleme ve uygulamalardankaçınılmalıdır.

· Bankalar arasında haksız rekabet yaratılmamalıdır.

· Mali sistemdeki düzenleme ve denetime yeknesaklıkgetirilmelidir.

· Banka sistemine yeni girişlere dikkat edilmelidir. Bankacılıksisteminde konsantrasyonun makul bir düzeye yükselmesisağlanmalıdır.

· Banka sisteminin itibarının ve sisteme duyulan güveninartırılmasında herkese ciddi sorumluluk düşmektedir,

Bankaalık sisteminin beklentileri

Şekil 39

Ancak, söz konusu kuruluşlar içinde bulunduklarısistemde - özellikle uluslararası ölçüleri n sermayeyeçok net olarak uygulandığı ve reformların sürdüğübir sistemde - vergisel, parasal yükler ve iyi örnekler-le kıyaslanmalı ve özellikle Türk Lirası ile mali siste-me olan güven, çok özenle inşa edilmelidir. (Şekil 40)

Banka-Sana i ili kisi

Sonuc

Güçlü bir ekonomi güçlü bir mali sistemin; güçlü bir malisistem güçlü mali kuruluşların varlığına bağlıdır.

. Mali sistemin büyümesini ve derinleşmesjni engelleyenvergisel ve parasal yükler kaldırılmalı. TL ve mali sisteme olangüveni sarsacak uygulamalardan kaçınılmalıdır .

. Ülke gereksinimleri ve ülkeye özel koşullar da dikkatealınarak otoritenin bankacılık sektörünün verimli ve etkinçalışması. tasarrufların üretime ve sanayie yönlendirilerekekonomik büyümeye katkı sağlaması için zemin hazırlamasıekonomik yapılanmanın temelini teşkil etmektedir.

41Sonuç

Şekil 40

Esasen, bankacılık sisteminde yapılan reformların di-ğer alanlarda yapılan reformlarla bütünlenmesi şart-tır. Bunu, "bankacılık sistemine yapıldı, diğerlerinede yapılsın da ayrıcalık olmasın" düşüncesi ile söyle-miyorum. Başka türlü bu reformların bir mana ifadeetmeyeceği ve bu arada bankacılık sisteminde yaptı-ğımız bu reformların yorulacaği endişesindeyim.

Dolayısıyla, devlet bu mali sisteme imkan tanıdığın-da, çalışacak bir reel sektörün şimdiden muhasebe,vergi ve hukuk alanında yapılacak reformlarla bir anönce hazırlanması gereklidir. Bu yalnızca bankacılıksistemiyle çalışmak için gerekli değildir; aynı zaman-da, yarın kamu borçlanmasının para ve sermaye piya-salarını domine etmesi azaldığında, bu piyasalarda işgörme şartı olan uluslararası kriterlerde bilanço veri-lerine sahip olunması gerektiği içindir. Bu reformsağlandığında. zaten ciddi bir muhasebe reformunubaşarmış ve kayıt sistemiyle ilgili önemli sıkıntıları daaşmış olacağımızı düşünüyorum. (Şekil 41)

Şekil 41

Page 89: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Bu konuda çok daha fazla şey söylenebilir ama, önü-müzdeki olumlu günlere, imkan verilirse ciddi hiz-met yapacak bir bankacılık kültürü oluşturduğumu-zu düşünüyorum. İnsan ve teknik altyapı olarak iyidurumda olduğumuza inanıyorum. Göreceli olarakda, yörede en deneyimli, bütün çalkantısına rağmenen istikrarlı finans kültürü olan ülke olduğumuzu sa-nıyorum. Bankacılık sektörüne imkan tanındığında,sanayiye mutlaka iyi hizmet vereceğine inanıyorum.Teşekkür edip sizlere saygılar sunuyor, İstanbul Sa-nayi Odası'nın 50. kuruluş yıldönümünü de bu vesi-leyle tekrar kutluyorum.

Alternatif FinansmanYöntemleriDoç. Dr. Deniz GökçeT&:D Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı

Beni burada konuşmak için davet eden İstanbul Sa-nayi Odası'na çok teşekkür ederim. Bu çok sık olmu-yor; son on senede ikinci defa İstanbul Sanayi Odasıtarafından konuşmak üzere davet edildim. Önemlibir dezavantajım da var. Atasözümüz, "sona kalandona kalır" der; söyleyeceklerimin önemli bir kısmınıda benden önceki konuşmacılar aktardılar. Ben dehazırladığım sunumun yarısını çöpe atarak aradanbaşlayacağım. Böylece konuşmam da belki biraz kısa-lır. Ayrıca, bu geç saatlerde sizi daha rahatlatacak birşeyler anlatmaya da çaba göstereceğim.

Öncelikle, çok ciddi dinliyorsunuz; sizi biraz güldü-relim. Malum, ben Televole'ci iktisatçılardan biriyirn;diğeri de - Asaf - orada oturuyor zaten. Ülkemizde şi-kayet esastır, kötümserlik temeldir ve muhakkak çokciddi olmanız gerekir. Ben, maalesef, bu standartlarauymayan bir iktisatçı olarak biraz farklı bir yaklaşımiçine gireceğim. Ancak, hemen şunu da belirtmeli-yim: Ne Sayın Hacıoğlu kadar kötümser, ne de SayınÖzince kadar iyimser olacağım. Daha gerçekçi bir po-

zisyon alacağımı sanıyorum. Bakalım, siz ne tür biryargı vereceksiniz?

Ülkemizdeki temel sorun "bilmemek"tir. 1980 önce-sinde sanayiye fon sağlamak ancak kamusal yatırımbankaları ve ticari bankalar aracılığıyla olabiliyordu.(Şekil 1)

SERMAYE piYASASı GEÇOLUŞTU

1980 öncesinde sanayiye fon sağlamakancak kamusal yatırım bankaları ve ticaribankalardan olabiliyordu.Sermaye piyasası 1981 yılında çıkan yasasonrası 1986 yılından itibaren etkiliolabilmiştir.

. Ancak sermaye piyasası özel sektöre vesanayiye yaramamış, büyük çapta kamukesiminin finansmanına hizmet etmiştir.

Şekil 1

Sermaye piyasası 1981 yılında "bir yasa sonrası çalı-şacak" diye düşünüldü, ama 1986 yılına kadar etkiliolmadı. Sermaye piyasasının sanayinin finansman so-rununu rahatlatacağını düşünüyorduk Maalesef ser-maye piyasası özel sektöre ve sanayiye hemen hemenhiç yaramamış, büyük çapta kamu kesiminin hizme-tine girmiştir. Sermaye piyasası derken, sadece hissesenedinden bahsetmiyoruz; tahvil, bono, gelir ortak-lığı gibi unsurları içeren bütün menkul kıymetlerdenbahsediyoruz.

Rakamlar nedir? 1990-2000 arasında kamu sektörü,tahvil, bono, gelir ortaklığı gibi enstrümanlarla ser-maye piyasası kaynaklarının kumularif stok olarak,% 80'ini, yıllık akım olarak da ortalama % 8S'ini kul-lanınıştır. Böylece, özel sektöre sermaye piyasasındafon kalmamıştır. İşin özeti budur. Halbuki 1981 yı-lındaki hazine müsteşarları ve maliye bakanlarınınkonuşmalarını bugün getirip masanın üstüne koysak.sermaye piyasası kanununun çıkış nedeninin uzunvadeli kaynağı sanayiye aktarmak olduğunu söylerler.Ancak, bu kanun hedefine ulaşmamıştır. "Neden?"sorusunu ciddi biçimde sormamız lazım. (Şekil 2)

Page 90: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

SERMA YE piYASASıKAMUYA ÇALıŞıR-. 1990-2002 arasında kamu sektörü

tahvil-bono-gelir ortaklığı gibienstrümanlarla sermaye piyasasıkaynaklarının stok olarak ortalama %SO'ini, akım olarak ise ortalama % SS'inikullanmıştır.

Şekil 2

Aynı dönemde özel kesim sermaye piyasası kaynakla-rırun stok olarak % 20'sini, akım olarak ise % 15'inikullanabilmiş ve böylece finansman kaynağı olarakmevduat bankalarından sağlanan kısa vadeli fonlama-ya mahkum olmuştur. (Şekil 3)

TÜRKiYE BiRCROWDING-OUT ÜLKESiDiR-. 1990-2002 arasında özel kesim sermaye

piyasası kaynaklarının ancak ortalama% 20'sini akım olarak ise %1S'inikullanabilmiş ve böylece finansmankaynağı olarak mevduat bankalarındansağlanan kısa vadeli kredi ilefonlamaya mahkum olmuştur.

Şekil 3

Rakamları Ersin Bey de verdi; ancak, vade ortalamakırk gündür. Ersin Bey biraz daha şanslı; sistemin bü-tününü biliyor. ış Bankası Türkiye'de kamuyla yakınilişkili bir banka olarak anıldığı için, çok güvenilir birbankadır. Ziraat Bankası ve ış Bankası, tarihsel önem-leri nedeniyle de, diğer bankalardan farklı bir durum-ları olan özel bankalardır. Bu nedenle, sözkonusu va-de onlarda biraz daha uzun olabilir, ama ortalama va-de kırk gün kadardır. Verilen kredinin maksimumsüresi de kırk hafta kadardır; yani, maksimum sürebir yıldan da kısadır. Buna rağmen, kırk gün vadelimevduatla kırk haftalık krediyi vermek bankacılarınçok önemli bir risk alması demektir. Bunun ötesiniyapmaları kesinlikle mümkün değildir. Bankacılar za-ten yeterince başka riskler de alıyorlar.

Memduh Bey kamu stoklanndan. kamu borçlarındanve kamu açıklarından bahsetti. Biz 1999 yılında ilkdefa bütçe açığımızı dünya rekoru düzeyine ve borçstoğumuzu da Maastricht şartlarına göre, kamununolması gereken % 60'ın üstüne çıkarttık. (Şekil 4)

KAMU AÇıKLARININ BOYUTU-. Kamu açıklarının boyutu 1999 yılındazirveye çıkmış, kamunun borç stoğu ilkdefa Maastricht şartlarındaki %60oranını geçmiştir .

. iç ve dış etkenlerle ve krizlerleyükselen reel faiz, kamusal borçstoğunun hızla artmasını getirmiştir.

Şekil 4

Bu arada, içinde bulunduğumuz ekonomik, sosyal vetabii şartlar da - depremler- vardı. Bunlarla beraber,yükselen reel faiz de sorunu çok ciddi bir hale getir-di. Sorunun büyüklüğünü biliyor muyuz? Kişisel ka-naatim, bilmediğimiz yönündedir. Bu soruyu birklupte, sosyal grupta, bir üniversitede veya ticarettopluluğu içinde sorduğumda cevabını alamadım. Bunedenle, rakamları burada bir kez daha gözünüzünönüne koymak istiyorum.

1999 yılında Türkiye'nin toplam kamu açığı, ülkemiztoplam üretimi olan Gayri Safi Milli Hasıla'nın % 2S'i,esasen dörtte biri, kadar açık veriyor. (Şekil 5)

-8,2 -7,6 -7,1 -11,6 -11,6 -18,2 -15,2 -10,6 -7,8

-13,1 -13 -15,8 -24,2 -19,6 -19 -11,9 -9,3 ~,8

46,5 42,9 44,5 61 57,4 92,2 81,3 73,3 69,4

Şekil 5

Bu açık, şirketinizin kar-zarar hesabında "ziyan" de-mektir. Konuya böyle bakarsanız, kamu kesimi, ciro-

Page 91: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

sunun dörtte biri kadar ziyan eden bir şirket gibidir.Bu zararı, yuvarlak bir rakamla, 50 milyar dolar ola-rak ifade edebiliriz. Aynı dönemde borç stoğuna ba-kıldığında, kamu kesiminin borç stoğunun % 61'egeldiği görülür. 2000 yılında rakamsal hedefleri du-zeltmeye çalıştık; borç stoğunu % 60'ın altına, toplamkamu açığını da % 19'a düşürmeye çalıştık

2001 yılında problemler yaşadık ve bu problemlerinsonucu olarak 2000-2001 borç stoğu % 92'ye çıktı.Bütçe açıkları da % 20'li rakamlar civarındadır. Hede-fimiz önümüzdeki üç yılda bu problemi ortadan kal-dırmaktır. Bu nedenle, Türkiye'nin mali sistemininüstündeki baskının kalkması ve dolayısıyla sanayi fi-nansmanının rahatlaması kesinlikle mümkün değil-dir. Bunu bilelim. Bu, dikkatinizi çekmek istediğimen gerçekçi noktadır.

Arjantin, Brezilya diyoruz; oralardaki bütçe açıkları% 6, % 7 ya da % 8 gibi rakamlardır. Biz, Türkiye'de% 20'lerden bahsediyoruz. Bu arada, % 92'lik borçstoğunun kabaca % 30'u nakit dışı kağıt dediğimizşeylerdir. Bunların sistem üstündeki etkisi, piyasadasatılan borç gibi değildir. Bunlar zaman içinde orta-dan kalkacaktır; ana paraları enflasyonla kuçulüyor.faiz yükü de önemli miktarda Merkez Bankası'ndadır.Merkez Bankası da, bunu kar olarak Hazine'ye devre-diyor. Bu nedenle, borç stoğu tutarını % 90 değil,% 70 gibi duşünebiliriz. Sonuç olarak bir baskı yaşa-nacaktır ama, bunu azaltmak için en az üç yıl vakitgeçecektir. Bundan daha iyimser bir şey söylemekmümkün değildir. Sorunumuzu bilelim, ona göredavranalım.

Bu süreç içinde vatandaş ne yapmıştır? Sokaktaki in-san, cebinde parası olan - yüz, iki yüz, beş yüzer mil-yon dolar nakit üstünde oturan - üç yüz, beş yüz spe-kulatörun, bir dövize, bir Türk Lirası'na gittiğini dü-şünüyor. Ancak, banka sistemine yakından ya da içe-riden bakan insanların hepsi bilirler ki bizim sokaktalebi dediğimiz, bin, iki bin, beş bin ya da on bin do-larlık döviz talepleri, döviz - Türk Lirası portföy deği-şikliklerinin çok büyük bir miktarını kapsar. Bilmem,Ersin Bey bu görüşüme katılır mı? Ama sokaktaki in-san, "Akbaba dergisinin arkasındaki şu siyah elbiselispekülatör var ya, o adam Türk Lirası'ndan dövize,dövizden Türk Lirası'na beş yüz bin dolar aktarıp du-ruyor" diye düşünüyor. Işin aslı bu değildir; büyükmiktardaki döviz talebi, sokak talebidir.

Burada basit bir ölçü var. Döviz mevduatlarının top-lam mevduatlar içindeki payı. yukarıya doğru gitti-ğinde insanlar devize dönüyor demektir. (Şekil 6)

HEM REEL HEM MALiSEKTÖR YARALANDı,-

Kamunun iflasına ve krizlere vatandaşınreaksiyonu ülkeyi giderek dolarize etmiş,sanayiye finansman sağlayacak olanmevduat bankalarının da döviz açıkpozisyonu ve kamu kağıdı faiz riskini aşırıdoz taşımasına neden olmuştur.2000 stabilizasyon programının uygulamasorunları sonucu hem reel sektör, hem kamubankaları, hem de özel bankalar büyük malitahribata uğramışlardır.

Şekil 6

Maalesef, bu insanların içinde vatandaş, sokak talebi,bazı sanayiciler, bazı öğretim üyeleri ve bazı bankacı-lar da vardır. Hep beraber bu yolun yolcusuyuz. TürkLirası'na dönülmesi gereken dönemde dövize dön-muşuzdür. Yılın başından itibaren, bunun fırsatçılıkmı, yoksa emniyet mi olduğu tartışılır. Yıl sonundafaizler binlere çıkınca, herkes birdenbire dövizdenTürk Lirası'na geri döner; çünkü işin ucunda avantavardır. Bunları bilmemiz lazım. Bunları biz yapıyo-ruz. Bu türbulanslann bir miktarını karar vericiler ya-pıyor, bir miktarını da biz üretiyoruz. Aynayı birazkendimize tutalım.

Bugün Türkiye'de dolarizasyonun geldiği nokta cid-didir. (Şekil 7)

Şekil 7

Ersin Bey de % 50 olarak vurguladı, ama % 60'a bileçıktığı ortamlar oluyor. Fon kaynağının % 60'ı döviz

Page 92: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

olan bir bankacı, % 50 - 55'ini döviz kredisi olarakkullandırmak mecburiyetindedir. Döviz kredisine ta-lip olan çıkmadığı ve kimse döviz kredisi almadığıiçin, bankacının kendisi de riskten kaçtığı için, TürkLirası kredi almak, aslanın ağzında bir sorun halinegeliyor. Zaten faizler de oldukça yükseğe çıkmıştı, ta-lep de yoktu. Ama, Türkiye'deki sorunun, önemli birmiktarını biz kendimiz yaratıyoruz; vatandaş, öğre-tim üyesi, öğrenci, işadamı ve sanayici olarak bu so-runu hep beraber uretiyoruz. Bunu bilelim, kimseyisuçlamayalım.

Krizler, reel sektörde çok büyük tahribat yaptı; aynışekilde, kamu bankalarında ve özel bankalarda dabüyük tahribat yaptı. (Şekil 8)

BANKALARIN ÇÖKÜŞÜKREDiyi ÖLDÜRDÜ-. Kamu ve özel bankalarda yaşanan

sorunlar reel sektörün bazı firmalarınıyaşamakta zorlanır hale getirmiştir .

. Bankalar ise hem kendi sermayeyeterliliği sorunları, hem batık krediler,hem de muhtemel krizlere karşı likitkalmak arzusuyla kredi veremez halegelmiştir.

Şekil 8

Bu konuda Ersin Bey verilmesi gereken birçok raka-mı sunduğu için, ben onun konuşmasının bir özetiniyapmak istiyorum. Bu grafik toplam kredi stoğu na aitve 1998 yılından başlıyor.(Şekil 9)

Şekil 9

Özel bankaların, kamu bankalarının ve toplamın, re-el - enflasyondan ayıklanmış - görüntüsüdür. Dikkatederseniz, 200 ıyılının başından itibaren trend aşağı-ya doğru gidiyor ve şu anda daha evvelki düzeyininneredeyse yarısına inmiştir. Demek ki, reel kredi sto-ğu Türkiye'de inanılmaz bir daralma içine girmiştirBu daralmanın bir miktarı bankaların kredi verebile-cek yapıları olmadığından, bir miktarı da dovize dö-nülmesinin sonucu olarak gündeme gelmiştir. Bugrafik yukarıya dönmeden, Türkiye'deki iç talebincanlanması mümkün değildir. Dolayısıyla, kredi sto-ğu grafiği yukarı dönmeden, Türkiye'de ne iç talepcanlanabilir, ne de banka sistemi sanayinin finans ma-nını yapması gerektiği gibi yapabilir. Bu mümkün de-ğildir. Ersin Bey, bu görüşüme katılıyor musunuz?Evet, teşekkür ederim.

Bir diğer konu da, bankaların sorunlarıdır. Takiptekialacakların toplam kredilere oranı, 1999 yılında% 5'ler civarındaykerı, bugün % 25'e gelmiştir.(ŞekillO)

Şekil 8

Bütün sistem ciddi olarak sorunludur. Bunun karşılı-ğında: "Bizim gayrimenkullerimiz ipoıekli'' diyebilir-siniz. O ipotekleri bugün nakde çevirme şansınız dayoktur. lpotekli gayrimenkuller beşte bir fiyatına bileçevrilemez ve bu durum banka sistemi için çok ciddilikidite sorunu yaratmaktadır. Konuya çeşitli bankatiplerine göre - Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu hariçolmak üzere kamu ve özel bankalar olarak - baktığı-nız zaman, özellikle kamu bankalarında kredi soru-nunun çok önemli olduğunu görebilirsiniz. (Şekil 11)

Page 93: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil II

Ersin Bey de, kamu bankalarının kredi davranışında-ki değişikliğin önemli bir zayıflık yarattığını söyledi;bu doğrudur.

Tasarruf araçlarının reelolarak gidişanna da bakalım.(Şekil 12)

Şekill2

Bu grafik, döviz tevdiat hesapların ın Ocak 1998'denbu yana yükselen gidişatını gösteriyor. Vadeli tasarrufmevduatı azalıyor ve repo gibi kaynaklar da düşmüşdurumdadır. Ml, M2 gibi parasal büyüklüklere bak-tığınız zaman, 2002 yılının başında onlarda da müt-hiş bir çöküş yaşandığını görüyoruz. Bu grafikler, pa-ra ve likidite sisteminin problemli olduğunu ortayakoyuyor. Diğer taraftan da faizler düşüyor.

Bu grafiklerde ise, Hazine'nin borçlanma faizleri, tah-vil ve bono piyasası, ikinci el faiz oranları ve lnter-bank gecelik faiz oranları var. (Şekil 13 - 15)

Şekil 13

Şekil 14

Şekil 15

Merkez Bankası'nın lnterbank gecelik fazi oranlarıduşuruluyor: hepimiz daha da düşürülmesini arzuediyoruz ama, sonuçta faizler düşmesine rağmen,banka sisteminin kredi verebilecek hali de pek yok.Çünkü, faiz banka sistemini fon kaynağı olarak vekullanımdaki yönü ile iki taraflı etkiliyor. Kamununda problemlerini büyük ölçüde çözüp sistemden çe-

Page 94: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

kilmesi üç yıl sureceği için, bu sıkıntının sanayi açı-sından bir-iki yıl gibi kısa bir süre içinde düzelmesimümkün değildir. (Şekil 16)

BUGÜNKÜ DURUM-Kamunun fon talebi en az 3 yıl daha yüksekdüzeylerde devam edecektir.istanbul Yaklaşımı ve Aktif Yönetimi Şirketigibi reel sektör rehabilitasyonu giri~imlerininhızlandırılması gerekir.Bankaların önemi ve özel sektörünfinansmanındaki rolleri, hem kamudüzenleyicileri hem de sanayiciler tarafındananlaşılmak zorundadır.Bankacı ile sanayici hasım değil iş ortağıdır.

Şekil 16

Bu nedenle, hazır tek partiden oluşan bir hükümetyakalamışken; hiçbir kesim ya da grup olarak çatlakses çıkarmayıp, bu programı bundan sonra krizsizuygulayıp, ayağımızı sağlam basma noktasına gelir-sek, hem bankacılık konusunda yapılan düzenleme-ler hem de kamu kesiminde yapılan düzenlemeler, si-zin hayatınızı bir nebze de olsa kolaylaştıracaktır.

Elbette, birçok sorunun uz var. Ben bu yaz, yine fut-bol maçları için, Kore'deydim. Kore'deki sanayi işçisiortalama 56 saat çalışıyor ve sesi çıkmıyor. Bunu dadüşünmemiz lazım. Kore, Türkiye'dekinin çok üs-tünde bir tasarruf oranına sahip. Problemleri ele alır-ken, Türkiye'yi Almanya ya da Fransa ile karşılaştır-mak pek doğru değildir. Kendimizi Kore, Endonezyaya da Meksika gibi ülkeler ile karşılaştırmalıyız. Ko-re'de 199Tde, kriz öncesinde, bir milyar dolar olanyabancı sermaye yatırımı, bugün onbeş milyar dolaragelmiş. Bizim yaşadığımız tipteki problemleri çabukaşabilmek için yabancılarla ortaklıklara acılmışlar. Bunedenle, krizden erken çıkıp lMFye olan borçlarınıda çabuk ödediler. Kısa bir eleştirel bakış getirmekistiyorum. Türkiye'de şu anda, eleştiriden ziyade so-run çözme gerekli ama, yine de küçük bir eleştirelyaklaşım dile getireceğim. Reel sektör ve bankacılıksistemi rehabilitasyonlarını yaparken - özellikle de,bankaların kendi aralarında anlaşamaması nedeniyle- bankaların sermaye yeterliliği reformunu önce ger-çekleştirmek, Istanbul Yaklaşımı ve Aktif YönetimiŞirketi gibi oluşumları da sonradan yapmak konumu-na geldik; işe tersten başlad iiz. (Şekil 17)

REFORM YAKLAŞıMı FARKLIOLABiLiRDi-. Türkiye'deki reform uygulamasında önce

bankalara sermaye yeterliliği getirmek,sonra istanbul Yaklaşımı çerçevesinde reelsektör rehabilitasyonu sağlamak yolunagidilmi~ bu da bankaların kredi arzını dahada frerılemiştir.Önce reel sektör rehabilitasyonu, sonrabankacılık sermaye yeterliliği reformuyapılması bankaların kredi yaklaşırmm farklıolmasını getirebilirdi.

Şekil 17

işisel karıaatim ve akademik yorumum şudur: Öncereel sektör firmalarının rehabilitasyonunu yapsaydıkve problemlerini temizleseydik, ondan sonra da ban-ka bilançolarındaki problemleri temizlemeye gitsey-dik, kredideki daralma bu kadar fazla olmazdı. Bukadar küçük bir eleştiri getiriyorum. Bu yapılabilirmiydi? Evet, burada da sorunun bankacılardan kay-naklandığı kanaatindeyim. Bu da, yine kişisel kana-atimdir.

Özetle, Türkiye'nin sorunları çok büyüktür. Bütçe so-runlarını hep beraber ürettik. Hiç kimse bunun istis-nası değildir. 38 yaşında emekli olan hanımefendi ak-rabamla, 43 yaşında emekli olan amcamın oğlu da bukonuda suçludur. 2000 yılı programı uygulanırken,bana Gaziantep'ten telefon ederek, "Şu Derviş'i tanı-yorsan söyle de, arpa fiyatları çok düşük, zam yapsın-lar" diyen amcamın oğlu da buna dahildir Her türlüözel durumu talep eden bankacı ve sanayici de buişin içindedir. Çok gerçekçi konuştuğumu düşünü-yorum.

Bugün bir istiklal harbi yaşıyoruz. Bu istiklal harbin-den çıkmak için olumlu şartlar var. Irak konusunda-ki riskleri ve Avrupa konusundaki puruzleri, inşallah,çok büyük sorunlar olmadan atlatacağız. Şikayet et-mek değil; sorunların büyüklüklerini anlamamız la-zım. Bundan önceki on yıl "bu bankacılar kar etmez-ler, bilançoları size doğruyu ifade etmez" diye bağır-dığım zaman bana, "bu hoca kapitalistlerin uşağıdır"diye bakan çok sayıda sanayici biliyorum. Bugün, be-nim konuşma zamanım geldi. Bugün, o çok kar etti-ğini düşündüğünüz bankaların hepsinin kağıttan ku-leler gibi yıkıldıklarını gördünüz. Bankacılık sistemi-nin aldığı yaraları da çok çabuk çözmek mümkün de-ğildir

Page 95: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Burada söylenecek tek şey var: Bankacı ile sanayicihasım değil, iş ortağıdır. llişkilerimizi haset ve şikayetüzerine kurmayalım. Su andaki durumda da bankacı-ların sorunları, en az sanayicinin sorunları, en az reelsektörün sorunları kadar büyüktür ve size yardım et-meleri de o kadar kolay değildir. Bankalar, insanların"dolan Türk Lirasına döndurdum, şu kadar kamu ka-ğıdı aldım, şu kadar kar ettim" dediği günlerdeki kar-ları zaten hiçbir zaman yapmadı. Az önce Ersin Bey'inanlattığı nedenlerle, o karların da olmadığını gördü-nüz; hepsi patır patır yıkılıverdi, bundan sonra dabankaların kar etmesi çok zordur. Bundan sonra, bir-çok banka sahibinin bankacılıktan çıktığı bir sürecigöreceğiz. Biraz dikkatli düşünelim; mesela, YapıKredi Bankası Çanakkale Çimento'yu neden sattı? ışBankası neden Dışbank'! sattı? Bu soruların yanıtları-nı duşunürseniz, söylediklerimin gerçekçi olduğunuanlayacaksınız.Teşekkür ederim. Buraya sizi biraz rahatsız etme ni-yetiyle geldim. Sizleri biraz rahatsız edebildim mi? Et-tiysern, çok mutlu olacağım.

Oturum BaşkanıProf. Dr. Erol Katırcıoğlu

Şimdi sıra sorulara geldi. Sayın Deniz Gokce'nin bu"rahatsız edici" konuşmasından sonra eminim sorula-rınız olacaktır. Buyurun efendim, yalnız isminizi söy-lemenizi rica edeceğim.

Sorular ve Katkılar

Yavuz Doğanıstanbul Sanayi Odası Meclis Üyesiyim. Aslında, so-rulacak çok soru ve söylenecek çok şey var. Bilhassa,Sayın Gökce'nin son söylediği iş ortağı olma mesele-sinde söylenecek çok şey var. Elbette, iki tarafın iş or-tağı olması lazım ama gerçekte böyle bir durum yok.Bunları başka bir zamana bırakalım. Iştirakler konu-sunda Sayın Hacıoğlu'nun bir görüşü vardı: "Banka-lar sadece bankacılık yapmalıdır" dedi. Sayın Özin-ce'nin bu konudaki düşüncesini konuşması sırasındaanladım. Kendisi, sanırım, iştiraklerin muhafazasın-dan ve devamından yana; öyle hissettim. Acaba SayınGokçe bu konuda ne düşünüyor? Teşekkür ederim.

Doç. Dr. Deniz GökçeBen 2000 yılında iki defa, 200 ıyılında yine iki defave 2002 yılında da üç defa gayet açık ve seçik şekildegazetedeki köşemde şu görüşü yazdım: Bugün Türki-ye'de bankanın, şirketin, holdingin, gazetenin ve tele-vizyonun kesinlikle ayrılması lazımdır. Bundan dahaaçık bir şekilde ifade edebilir miyim? Yalnız, bu bizimkendimizin yarattığı bir erozyondur; çünkü dönüpdikkatli bakarsanız, Almanya'da ve Japonya'da ban-kalar ile şirketlerin ortak olduğunu görürsünüz. Tür-kiye'deki durum, kendi kültürel yapımız içinde eroz-yona uğrattığımız, çok kötü temellere oturan ilişkilerhaline gelmiştir. Ben bu konuda sizden daha fazla ra-hatsızlık duyuyorum. Bundan daha açık söyleyebilirmiyim?

Ersin ÔzinceHer ne kadar siz benim karıaatime dair bir değerlen-dirmede bulunduysanız da -doğrudur, aynen sizinişaret ettiğiniz gibi düşünüyorum ama - bir şeylersöyleme ihtiyacı hissettim. Sayın Gökçe konuşmasın-da bankaların, bazı iştiraklerini elden çıkartma ter-cihlerinden ve geçmişte bu tür hareketler yaptıkların-dan bahsettiler. Ben bunu, bankalar çeşitli aktiflerini,sermayelerini güçlendirmek için kullandılar anlamın-da aldım. Bu gerekirse yine yapılabilir.

Page 96: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Doç. Dr. Deniz GökçeAynen öyle, evet.

Ersin ÖzinceAncak, sermayenin tercihinin ne olduğuna iyi bak-mak lazım. Bugün bankalarımızdan bazılarının doğ-rudan, bazılarının da dolaylı iştirak ilişkileri vardır.Bunlar da ülkemizin ciddi, önemli kuruluslarıdır. ül-ke sanayisinde de, ülke finans sektöründe de önemliyeri olan kuruluşlardır. Bir malın elden çıkartılmasıveya ilişkinin nihayet bulması yine piyasa şartlarındaolabilir. Dolayısıyla Sayın Gökçe'nin konuşmasındabelirttiği üç yıllık süreye, "konunun bir de kendi ger-çekliği var" şeklindeki yaklaşınuna ben şöyle bakıye-rum.

Öncelikle, banka-iştirak ilişkisini bizim herhangi birşekilde değerlendirmemize ihtiyaç yoktur. Bu konu-da uluslararası iyi örnekler neyse, kurallar açısındanonlar uygulanır. Isteyerı banka, isteyen sanayici -özellikle Türkiye'deki müteşebbis ve sermaye biriki-minin maalesef kısıtlı olduğunu da düşünecek olur-sak - bu sektörlerde kuralları dairesinde çalışmalıdır.Biz şimdi, onu bunu bıraktık da, piyasada kendi de-ğerlerimizle mi çalışmayı men edeceğiz? Yanlış anla-şılmasın, şu konuda hiçbir tereddudum yok: Bu iliş-kiler - aynen işaret buyurdukları gibi - yalnızca finanssektöründe değil, diğer alanlarda da yine uluslararasıkurallar ve iyi örnekler neyse, o yönde düzenlenme-lidir. Neden böyle yapılmalıdır? Biz böyle istiyoruzdiye değil.

Madem ülkemizde tasarruf azdır ve sermaye artık birmiktar uluslararası olmuştur; uluslararası sermayeyidavet edebilmek ve uluslararası sermaye kurallarınausulünce geçmek için bu düzenlemeler yapılmalıdır.Bankacılık sektöründe bu yapıldı ve yapılmaktadır.Dolayısıyla, bunun ötesinde bir şey istememize gerekyok. Biz niye kendi kalemize gol atalım? Oyunu ku-rallarına göre oynayalım. Ama, Almanya'daki banka-nın iştiraki varsa ve sizin ülkenizde içeriden ve dışar-dan bankacılık yapabiliyorsa, bırakın yapsın. Siz sa-dece kendi sisteminizdeki. varsa, hatalı örnekleri du-zeltmek durumundasınız. Onun daha ötesine gitme-miz şu aşamada gerekli değildir. Öte yandan, ış Ban-kası örneği açısından banka-sanayi ilişkilerini ele alır-sak, özellikle anonim şirket yapısında ve bir de halkaaçık bir banka ise, muhakkak ki sermayedarlarının daaçık arzusu olması gerekir. O arzu da, ancak o sektör-deki karlılık la doğru orantılıdır. Sadece kurallar de-

ğil, bunu bir yönde de cazibe tayin edecektir. Aksitakdirde, Sayın Gökçe'nin söylediği gibi, birtakımbanka sahibi müteşebbisler bu sektörden çıkabilirler.O zaman ne yaparlar? Muhtemelen başka alanlara ve-ya başka piyasalara giderler.

Uzun lafın kısası, ben iştirakçileri savunmak için de-ğil, - ki bunu savunurum, halen ış Bankası'nın esassözleşmesinde ayrı bir görev maddesidir - oyunu ku-rallarına göre oynamak suretiyle, elimize yuzumuzebulaştırmadan yapabileceğimizi düşündüğüm içinbunları söylüyorum.

Doç. Dr. Deniz GökçeYavuz Bey, sorunuza kıa bir açıklama ile cevap ver-mek istiyorum.1ş Bankası ve Ziraat Bankası gibi ku-rumların konumu çok farklıdır. Türkiye Cumhuriye-ti 10 milyon nüfuslu ve hiçbir birikimi olmayan birülke olarak kurulduğu zaman Atatürk'ün başlattığısürece bakarsanız, Türkiye'de sanayinin başlangıcınıbüyük ölçüde devletin başlattığı görülür. Devlet bu-nu yaparken de, stratejik olarak tekstil sektörünü seç-miş; Nazilli fabrikalarını kurmuş, yanına da onu fi-nanse edecek bir banka kuruluşunu koymuştur. Buarada, ış Bankası gibi önemli bir kuruluş da özel sek-törü desteklemesi için Atatürk döneminde - hatta ilksermayesi için Hindistan'daki Müslümanların yar-dımları alınarak - kurulmuştur. Elbette, 75 yıllık tari-hi silmek mümkün değil; dolayısıyla, Ersin Bey'insöylediği süreç konusu da önemlidir. Buraya kadargelen yapının farklı bir yere göturulrnesi de zamanalacaktır; bir günde olacak bir şey değildir. Kamubankaları, özel bankaların iştirakleri, sanayinin geliş-mesinde ve sanayicinin eğitilmesinde tarihsel süreçiçinde çok da önemli katkılar yapmıştır diye düşünü-yorum. Tabi, herşey zamanla değişiyor; bizim de,bankacılığın da, sanayicinin de, iştirak kavramınında, grup kredisi kavramının da değişmesi lazım dü-şüncesindeyim.

Memduh HacıoğluSabrınıza sığınarak, ben de bu konuda birşeyler söy-lemek istiyorum. Başımıza gelen felaketlerden iki ta-ne ders aldık Bu derslerden ilki, bu ülkede ekonomi-nin iyiye gitmesi ve piyasaların güven duyması için si-yasi istikrara ihtiyacımız olduğudur. ıkinci ders ise,piyasaların güven duyacağı sağlam bir mali sektöreihtiyacımız olduğudur. Başımıza gelen son felakettegördük ki, en büyük riski alan bankacılık olmuştur.Bu riskten dolayı da, mali kesim kriziyle birlikte özel

Page 97: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

sektörün de büyük yara aldığı bir durum yaşadık.Belki birlikte yaşadık; belki biri sebep, biri sonuç ol-du ama, şunu kabul edelim ki bankacılık bu ülkedebir imtiyazla verilmelidir. Gece yarısı karar verip sa-bah bankacı olunmuyor. Eğer yüksek imtiyazla veri-liyorsa, bunun da çok büyük kredibilitesi olması ge-rekiyor. Yüksek kredibilitenin de birinci unsuru, sa-nıyorum, sadece ve sadece bankacılık yapmaktan ge-çiyor.

Yıldırım Aktürk20 sene evvel bürokraside bu konularla uğraşırken, İşBankası, bir anlamda, bankacılıkta idarenin yapabile-ceği sınırları tarifliyordu. Bir yenilik getirmek istedi-ğimizde Sayın Burhan Karagöz gelir: "Bu bizim işimi-ze gelmiyor" der, ama sektöre de sıkıntı getireceğineişaret ederdi. Bir anlamda bugün de halen bir haki-kattir; İş Bankası'nın ağırına gidecek kurallar ve uy-gulamalar çok zorlanarak çıkarılabilir, hayata geçiri-lebilir.

Ben, Sayın Özince'den bir özeleştiri yapmasını ricaediyorum. Kanaatimce, özellikle kredilerin daraldığıbir dönemde, POAŞ ve Aria kararları fevkalade sakın-calı olmuştur. Sayın Gokçe'nin de işaret ettiği gibi,kıtlık döneminde bu lüks en büyük bankamıza yakış-madı; çünkü kamu bankaları da dışında kaldı. Kamubankalarının acıklı hikayesi daha eskilere gider. ı999yılında halının altındakiler sadece supuruldu ve suyüzüne çıktı, ama bu yılların bir birikimidir.

Bir diğer sorum da şudur: Bir kamu bankasını nasılözelleştireceğiz i Örneğin, Ziraat ve Halk Bankalarınınasıl özelleştireceğimiz konusuna hiçbirimiz kafayormadık. Madem ki sektörü konuşuyoruz, sektördeözelleştirme olacaksa, karıaatimce, Ziraat Bankası'nı,Türkiye'nin en büyük grubu olan Koç grubuna da sa-tamazsınız. dünyanın en büyük bankalarından Citi-bank'a da satamazsınız. Çünkü istihbarat açısındanTelekom'dan çok daha stratejik bir kurumdur. Dola-yısıyla bolerek, bölgesel kalkınma araçları haline geti-rip özelleştirmek lazım diye düşünüyorum. Teşekkürediyorum.

SoruSayın Hacıoğlu'na bir soru yöneltmek istiyorum. Si-zin de çok haklı olarak tespit ettiğiniz gibi, enflasyonmuhasebesinin tanınmadığı kronik bir enflasyon dö-neminde, şirketlerin kendi bankalarını açıp kendi şir-

ketlerine kredi tanıması bir kendini koruma, savun-ma yöntemi değil miydi? Bunun için, o tür bankacıla-rı suçlamak doğru mu? Yoksa sineğe mi kızıyoruz?Bataklığı kuru tma k varken, asıl bataklık devletin sı-nırsız harcamaları, sorumsuz harcamaları değil mi-dir? Biz Sanayi Odası olarak sivil toplum gücümüzüdevleti denetlerneye yöneltmemeli miyiz?

Memduh HacıoğluDevletin harcamalarına sınır getirmemiz gerektiğinekonuşmamda değinmiştim. Bunu birincil koşul ola-rak ortaya surmuştüm. Kamu kesiminin borçlanmaihtiyacı mutlaka sınırlandırılmalıdır. Bu da nedir? Sa-nırım, hasıla artışı üstünde bir borçlanma olmamasıgereklidir. Bu nokta, birçok iktisat teorisinde yer al-mış ve kabul görmüştür. İşin temelinde bu konu var-dır. Ancak tekrar ediyorum, Türkiye'de bu son kriz-de, bankacılık kesimi bir şekilde, reel ekonomiyle kı-yasladığınızda, en yüksek riski almış sektör olarakkarşımıza çıktı. 2000'leri hatırlayalım; batan bankala-ra bakın. O günlerde dolara % 30-35 faiz veriyorlar-dı. O faizi ödeyecek parayı nereden buldular? Onukime plase ettilerı Plase ettikleri müşteriler bugün ne-rededir? Bugün 22 milyar dolarlık faturayı kim odu-yor? Biz ödüyoruz. Nereden ödüyoruz? Vergilerimiz-den ödüyoruz. Niçin ödüyoruz? O maceraperest gru-bun yaptığı işlerden dolayı. Bu ülkede bunlar imti-yazlı insanlardı. Bu imtiyaz madem ki verildi, o za-man bunun sorumluluğunun da mutlaka taşıtılmasılazım, başka çaresi yok.

Bu anlamda bir bankanın kendi şirketiyle olan ilişki-si mi? Hayır, Türkiye'de yaşadığımız tecrubelerle gör-düğüm kadarıyla, bankacı bankacılığını yapmak zo-rundadır. Başka işlerle uğraşmaz ise, Türkiye için çokdaha yararlı olacağı inancındayım.

Mehmet KelemciHansel Tekstil Yönetim Kurulu Üyesiyim. Bu otu-rumdan çıkardığım sonuç, finans kesiminin - özellik-le Deniz Bey'in konuşmasından sonra - kısa vadedesanayiye istenen düzeyde destek olamayacağı yolun-dadır. Özellikle uzun vadeli kredilendirrnenin, uzunvadeli fonların kullandırılmasının çok mümkün ola-mayacağını, çünkü bunun için yeterli mevduatın ol-madığını ve tasarrufun sağlanamadığını konuşmacıla-rın anlattıklarından çıkardım.

Bu konuda, "bu, böyledir" diyerek kapıları kapatacakmıyız? Özellikle, Sayın Ersin Ozince'nin bir önerisi.,

Page 98: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

olacak mı? Bir de, açıkçası bu kısa dönemde200l'den bu tarafa - yaşananları göz önüne aldığı-mızda, sanayiciyle finans kesimi arasında bir husu-metin de olduğunu düşünüyorum. Bu husumet nasılgiderilecek? Bu yaraların sarılması anlamında bir öne-risi olacak mı 7

Doç. Dr. Deniz GökçeKonuşmamın başında banka sisteminin gerçeklerininson 15 yıldır sanayi kesimi tarafından anlaşılmadığıyönündeki görüşümü belirtmiştim. Ayrıca, mali siste-min gerçeklerinin ötesinde, kamu mali sisteminingerçeklerinin de anlaşılmadığı kanaatindeyim. Türki-ye'de herkes, kamu bankalarında batan 25 milyar do-ların bazılarının yolsuzluğu nedeniyle battığını düşü-nüyor. Halbuki bu batığın esas nedeni ekmeğin mali-yetinin yarı fiyatına satılması, buğdayın da dünya fi-yatının iki misline devlet tarafından alınmasıdır. Buda, bizim toplum olarak beraber ürettiğimiz bir şey-dir.

Devletin matematiği bozuk olunca, sistemin her ye-rindeki matematik bozuluyor. O zaman, bankacı neyaptı? Yüksek kar etmesi mümkün değil, zaten etmi-yordu. Enflasyonu ayıkladığınızda, 90'lı yıllarda hiç-bir zaman kar ortaya çıkmadı. Bütün gazeteler bangırbangır kar ilan ederken, ben içerden baktığım zamanbu sözlerin komik olduğunu duşünuyordum. Böylebir kar yoktu ki; reel ziyan vardı. Bu reel ziyan orta-mında bankalar risk almaya gitti ve bu risklerin sonu-cunda da problemli oldular. lık batarı bankanın - De-mirbank - hiçbir holding ilişkisi yoktur. Demirbankmüthiş bir risk almıştır ve batmıştır.

Böyle bir ortamda, sistemin matematiği düzelmeden,Ahmet'ten ya da Mehmet'ten şikayet etmenin anlamıyoktur. Ayrıca, bugünün koşullarında vergileridüşürmek de mümkün değildir. Ben de vergidenşikayetçiyim, ama önümüzdeki üç yıl içinde bununyapılması mümkün değildir. Hayal ediyoruz. Parabasılması da çözüm değildir. Siz parayı basarsanızenflasyonu yükseltir, iç borcu silersiniz; ama dövizborcunuzun Türk Lirası değeri yükselir. Kar gideceğiiçin, borcunuzun adını değiştirmiş olursunuz. Bu birçözüm sağlamaz.

Bizim bugün yapmamız gereken şey, ülkenin prob-lemli olduğunu anlamak ve ortada bulunan tutarlıprograma sarılmaktır. Bu programı uygulayarak borçstok rakamını hedeflenen % SO']j düzeylere çekmek,

bütçe açığı verilmesini önlemek ya da küçültmek,%3-S'e indirmektir. Burada, Avrupa şartları hedeftir.Bunu yaptığımız andan itibaren, o zaman Türk top-lumundaki her ferdin - sadece sanayicinin değil,tüketicinin de krediye ihtiyacı var - tercih edeceği vebanka sisteminin bazı Ionksiyonlarını daha iyi yapa-bileceği bir ortam sağlamış oluruz diye düşünüyo-rum.

Şikayet ve yanlış değerlendirme çözüm değildir. Orisk alan bankacıların çok önemli bir bölümü bugünişsizler, biliyor musunuz?

Prof. Dr. Erol KatırcıoğluDaha fazla soru almayalım ve toplantıyı burada bitire-lim. Tüm konuşmacılara ve katılımcılara teşekkürediyorum. Iyi akşamlar.

Page 99: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

ıv. OturumKurumsal Rekabet Gücü IçinYönetim Stratejileri

Oturum BaşkanıM. Tmaz TitizIstanbul Sanayi Odası Danışmanı

Şirketlerde Vizyon, Misyon ve StratejiAgah UğurBorusan Holding Genel Müdürü

Aile Şirketlerinde KurumsallaşmaEthem SancakHedef Holding Yönetim Kurulu Başkanı

Entelektüel Sermayeçetin NuhoğluKalite Derneği (KalDer) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Kurumsal Rekabette Özdeğerlerıdirmenin RolüAzmi YarımkayaIstanbul Sanayi Odası, Kalite ve Teknoloji lhtisas Kurulu (KATEK) Üyesi

"İSO - KATEK KOBİ Yönetim Yaklaşımı" Pilot UygulamalarıAbdurrahman DinselMagnet Tekstil

Orhan ÖrnekOR-BEY Tekstil

Ümit SönmezSTS Sönmez Trafo

Volkan ŞentürkHisar Çaral Kaşık ve Paslanmaz Madeni Eşya

Page 100: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Oturum BaşkanıM. Tmaz TitizIstanbul Sanayi Odası Danışmanı

"Kurumsal Rekabet Gücü Için Yönetim Stratejileri"başlıklı oturumu açıyorum. Konuşmacılardan ve sorusoracak katılımcılardan oturumun belirlenmiş süresi-ne riayet etmelerini rica ediyorum.

Bu oturumda Sayın Agah Uğur, Sayın Ethem Sancak,Sayın Çetin Nuhoğlu. Sayın Azmi Yarımkaya veonunla birlikte sunum yapacak dört küçük ve orta öl-çekli şirketin yöneticisi bizlerle birlikteler.

Sayın Agah Uğur, şirketlerde vizyon misyon ve stra-teji konusunda bir sunum yapacak. Sayın Ethem San-cak, aile şirketlerinde kurumsallaşma konusunu, Sa-yın Çetin Nuhoğlu ise eritelektüel sermaye konusunuele alacaklar. Sayın Azmi Yarımkaya da kurumsal re-kabette öz değerlendirme konusunu işleyecek ve"lSO-KATEK KOBt Yönetim Yaklaşımı"nın pilot uy-gulamalarına ilişkin olarak, dört küçük ve orta ölçek-li şirketin temsilcileri bizlerle firma deneyimlerinipaylaşacaklar.

Saptadığımız süre kullanımına göre, üç arkadaşım onbeşer dakikalık sürelerini ister bir kerede, ister ikiturda kullanabileceklerdir. Toplam kırk beş dakikasürecek bu sunumlardan sonra, Sayın Azmi Yarımka-ya'ya kendi sunumu için on dakika vereceğiz. Ardın-dan, dört firmanın temsilcileri beşer dakikalık su-numlarını yapacaklar. Böylece soru-cevap bölümünede on dakika ayırabileceğiz. Kalan üç buçuk dakika-lık sürede de ben bir sunum yapmak istiyorum.

Şirketlerde Vizyon,Misyon ve StratejiAgah UğurBorusan Holding Genel Müdürü

Değerli konuklar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.Hem sabahın ilk konuşmacısı olmak hem de vizyon-misyon gibi çok yumuşak diye tanımlanabilecek ko-nulardan bahsetmek işimi biraz zorlaştınyor.

Konuşmama başlamadan önce iki tespitimi sizlerlepaylaşmak istiyorum. Bunlardan ilki, vizyon, misyonve strateji kelimelerinin son yıllarda çok sık kullanı-lan birer terim halini almasıdır. (Şekil 1)

Şekil 1

Bu kelimelerin gerçek tanımları kavranamadığı tak-dirde, yarattıkları mistik havadan dolayı bu tanımlaraltında ezilmekten ve ne anlama geldiğini anlamayaçalışmaktan, gereklerini yerine getirmeye vakit kalmı-yor. tkincisi de, iş hayatındaki tecrübelerim işletme-lerin gerçek anlamda ne gerekiyorsa onu yapmaları-nın doğru olacağını göstermiştir. Moda oldu diye,"herkes yapıyor, ben de yapayım" diyerek yola çıkılanve yapılan işten gerçekte çok hayır gelmiyor.

Bunları söylememin sebebi, moda oldu diye stratejiyapmanın, vizyon tanımlamanın ve bunları her tarafaasmanın neticede hiçbir şey yaratmadığını anlatmakiçindir. Bu tarz bir yaklaşımla yapılan çalışma bir de-ğer yaratmıyor.

Page 101: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Bugün yapacağım konuşmadaki öncelikli amacım şir-ketlerde vizyon, misyon ve stratejiye neden ihtiyaçduyulması gerektiğini basit bir mantık süreci içerisin-de sizlerle paylaşmaktır. Tüm bunlara neden ihtiyacı-mız var? Bunu tanımlamak için çok basit bir gerçek-ten başlıyoruz. Her ticari kuruluşun aslında esas ama-cı, değer yaratmaktır. (Şekil 2)

Şekil 2

Kimin için değer yaratacağız? Faaliyet raporlarındaveya bizi tanıtan şık kitaplarımızda tüm paydaşlardanbahsediyoruz. Aslında söz konusu olan ticari bir faali-yet ise, ticari müessesenin yaratacağı değer esasenhissedar içindir. Bunu yaratmak için, elbette müşteri-lere ve çalışanlara da değer yaratmak gerekiyor.(Şekil 3)

Şekil 3

Ben şirket değerinin tanımını, para piyasalarının ençok kullandığı tanım olarak algılıyorum. Şirketin de-ğeri, aslında şirketin gelecekte yaratacağı toplam netnakit akışının bugüne indirgenmiş değeridir.(Şekil 4)

Şekil 4

Mal varlığı, karlılık, pazar payı, marka, müşteri port-föyü, büyüme hızı, entelektüel haklar, çalışanlarınkalitesi; bunların her biri bir faktördür. Ancak, say-dıklarım bugünün faktörleridir.

Bugünün faktörleri yarına bir fayda sağlayacaksa, şir-ketin nakit ve fon yaratma gücünü artıracaksa bir an-lam ifade eder; yoksa, her biri çok önemli olmaklaberaber, hiçbiri tek başına şirketin değerini tanımla-yacak boyutta değildir.

Özellikle, bir kelimenin üstünde durmak istiyorum:"gelecek". Bu, şirketin gelecekte yaratacağı değer ile,yarınıyla ilişkilendirdiğimiz bir husustur. Aslında,şirket değerinin tanımı "dün" ve "bugün" için var;ama "yarın" değer için daha önemli bir tanımdır. Pe-ki bu değeri nasıl yaratacağız?

Kongremizin ana teması olan sürdürülebilir rekabetgücünü nasıl yarataeağız ve sürekli kılacağız? Bir baş-ka kelimenin üstünde durmak istiyorum: "surdurule-bilirlik" . (Şekil 5)

Şekil 5

Page 102: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

"Surdürebilirlik" kelimesi de, bugün kadar yarını ta-nımlamaktan bahsediyor. Sürdürülebilir rekabet, bu-gün geldiğimiz noktada artık farklı boyutlara gidiyor.

Günümüzün en "progresif stratejist'Ierinden biri olanGary Hamel rekabeti şu şekilde tanımlıyor: "Günü-müzde rekabet farklı ürünler arasında değil, farklı işmodelleri arasında yaşanrnaktadır." (Şekil 6)

Şekil 6

Bu tanımın, gelecekteki rekabetin bugünkünden dekarmaşık bir hale geleceğini gayet net bir şekildeaçıkladığını düşünüyorum.

Sürdürülebilir rekabet gücünü nasıl yaratacağız?(Şekil 7)

Şekil 7

Kongre süresince bunu irdeleyeceğiz ama, bu soru-nun sunumuma bağlamak istediğim bir parçası var.

Güçlü liderlik, yeterli kaynaklar, doğru oyun planı vebirçok değişik faktör sürdürülebilir rekabet gücününyaratılmasında çok ama çok önemli bir roloynuyor.

Ancak, tüm bunlar rekabet gücünü sürdürülebilir kıl-mak için yeterli değil.

Kısa dönemli rekabet gücü için belki yeterli, ama re-kabet gücünün sürdürülebilir olması için yeterli de-ğiL.

Bütün bunların beraberce iyi çalışmasını sağlayacak -tabiri caiz ise - bir harca ihtiyaç var. Bu harç da viz-yon, misyon, değerler ve stratejidir.

Bahsettiğimiz harç, bir kurumu meydana getiren çe-şitli yetenek ve becerilere sahip insanların, konu he-defe yönelmek olduğunda, tek bir vücut gibi hareketetmesini ve tek bir ortak akıl gibi çözüm üretmesinisağlamalıdır.

ı923 yılında kurulmuş olan Walt Disney, bildiğinizgibi, dünyanın en önemli markalarından biridir. Şir-ketin kurucusu Walter Disney ı954 yılında şöyle birifade kullanmış: "Yaptığım bütün işler içinde enönemli olanı, şirketimiz için çalışanların yetenekleri-ni tek bir ortak hedefe yönlendirebilmiş olrnamdır".(Şekil 8)

Şekil 8

Kendisi bahsettiğimiz harcın net bir şekilde tanımınıyapmış ve ne kadar önemli olduğunu ifade etmiş.

Konunun önemini ve mecburiyetini tanımladıktansonra, biraz da vizyon, misyon ve stratejinin kendisi-ne değinmek istiyorum. "Vizyon", gelecekte kendimi-zi ne-rede ve ne olarak görmek istediğimizi tarif edenbir resimdir. (Şekil 9)

Page 103: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 9

Benim tarifim bu şekildedir. "Misyon" ise, bu çabala-ra yön verici, netleştirici, vizyona ulaşmak için ener-jinin nereye odaklanması gerektiğini gösteren bir he-deftir. (Şekil 10)

Şekil 10

"Strateji" de aslında bir plandır: hedef doğrultusundaçizilen yol haritası, rakiplere karşı kalıcı, sürdürülebi-lir bir üstünlük sağlamak için geliştirilen bir plan.(Şekil LL)

Şekil II

Stratejiyi oluştururken rekabeti unutmamak gereki-yor. Başka bir deyişle, "vizyon" peşinden koşulacak-ları, "misyon" üstesinden gelinecekleri ve başarılacak-ları, "strateji" yol haritasını ve oyun planını, "ortakdeğerler" - "kurum değerleri" - ise bütün bunları ger-çekleştirecek kurumun karakterini bizlere tanımla-maktadır. (Şekil 12)

Şekil 12

Kendimizden örnek vermek gerekirse, biz Borusan'daşöyle bir vizyon belirledik: yaptığımız işi en iyi yapa-rak bir adım önde olmak. Aslında ilk bakışta basit, sı-radan ve çok genel durmakla beraber, kelimelerin de-rinliğine indiğimizde, bu vizyon Borusan'hlara ciddimesajlar veriyor ve sorumluluklar yükluyor(ŞekilU)

Page 104: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 13

Örneğin, yaptığımız işi en iyi yapmak tanımı, hem iyiolmaya çalışmayı hem rekabetle ilgili farkındalığa sa-hip olmayı hem de aradaki farkı kapatmayı içeriyor.ıyi olmanın gereklerini yerine getirmekle beraber, ay-nı zamanda stratejiye de uzantısı var. Bize prensipolarak, iyi olamayacağımız bir işi yapmamayı emredi-yor.

Esasen stratejinin tanımlarından bir tanesi de, Micha-el Porter'ın ifade ettiği gibi, ne yapmayacağına kararvermektir. Dolayısıyla sorumluluklar vizyonu, vizyonsorumlulukları tanımlıyor. Vizyonun etkin olmasıiçin mutlaka kolay ve akılda kalıcı olması da gereki-yor; kısa, açık, net olması ve arkasından gidecek çalı-şanlara ilham vermesi, onlar tarafından benimsenme-si lazım. Yoksa, daha önce belirttiğim gibi, çerçeve-lenmiş ve asılmış güzel sözlerden ibaret kalıyor.

Konuşmamın son bölümünde stratejiye ağırlık ver-mek istiyorum. Aslında iyi bir strateji, bence, şu so-rulara "evet" cevabını verebilmektir. (Şekil 14)

iyi bir strateji için sorulması gerekenler:

· Strateji gerçekçi ve net midir?· Şirketi etkileyen iç ve dış faktörler göz

önüne alınmış mıdır?· Objektif ve veriye dayandmımış mıdır?· Tüm kilit kişi/er tarafından benimsenmiş

midir?· Plan ve taahhütleri içermekte midir?

Şekil 14

- Strateji gerçekçi ve net mil- Şirketi etkileyen iç ve dış faktörler göz önüne alın-mış mı?- Strateji objektif veriye dayandınlmış mı?- Tüm kilit kişiler tarafından, mümkünse tüm çalı-şanlar tarafından benimsenmiş mi?- Geleceğe yönelik plan ve taahhütleri içermekte mi?

Eğer bu soruların tamamının cevabı evet değilse, sözkonusu kurum, stratejik hedeflerle değil, niyet ve is-teklerle yönetiliyordur düşüncesindeyim.

"Burası Türkiye, yarını göremiyoruz, kısa vadede ya-şıyoruz" şeklinde hepimizin sıkça kullandığı bir cüm-le var. Aynı zamanda, "ben küçük bir işletrneyim, viz-yon, misyon ya da strateji yapmaya ne gerek var, bu-rokrasi yaratıyor" şeklindeki düşünce yapısı ile desıkça karşılaşıyoruz. Ancak, strateji aslında yarını dü-şünmek, yarını planlamak ve hedef koymaktan ibaretdeğildir. Burada tanımladığım gibi, belirsiz bir yarın-da hedeflere ulaşmak için bugünden ne yapmamızgerektiğini tanımlamaktır. Dolayısıyla bugünü içerenbir unsurdur. (Şekil 15)

. Strateji: Bugün mü, Yarın mı?

. Stratejik kararları verecek olan kişilerincevaplaması gereken solu, şirketlerinin yarınne yapacağı değil, belirsiz bir yarlndahedeflere ulaşmak için bugünden neyapmaları gerektiğidir.

Şekil 15

Bu nedenle, bahsettiğim algılamalardan uzaklaşıp,yarının daha iyi olması için, mutlaka bugünden neyapacağımızı çok net, sistematik bir şekilde tanımla-mak zorundayız. Çünkü stratejinin özünde, nerederekabet edeceğimiz ve nasıl rekabet edeceğimiz yat-maktadır. (Şekil 16)

Page 105: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 16

Siz işadamlan ve üst düzey yöneticiler olarak bu so-ruları mutlaka kendinize soruyorsunuzdur. Stratejioluştururken bu soruların sorulmasındaki tek fark, işisistematik ve objektif bir şekilde, verilere dayandıra-rak yapmak ve herkesin benimsemesini sağlamaktır.Strateji ve hedef ile niyet arasındaki farkın buradayattığını düşünüyorum.

Konuşmamı on beşinci yüzyılda yaşamış bir Japondüşünürünün özdeyişi ile bitirmek istiyorum. Bu Ja-pon düşünürün adı Miyamoto Musashi ve o zaman-larda stratejiden bahsediyor olması bana çok ilginçgelmişti. Anlatmak istediklerimi çok iyi özetlediğiiçin son olarak bu deyişi sizlerle paylaşmak istedim.(Şekil ı7)

Şekil 16

"Görme yerisi zayıftır, asıl güçlü olan algıdır. Stratejiçizerken önemli olan uzakta duranlan yakından göre-bilmek, yakındakilere uzaktan bakabilmektir."

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

Aile Şirketlerinde

KurumsallaşmaEthem SancakHedef Holding Yönetim Kurulu Başkanı

Değerli konuklar, hepinizi saygıyla selamlıyorum vebeni dinleme sabrı göstereceğiniz için şimdiden te-şekkür ediyorum. On beş dakikaya sığdırmam gere-ken bir öykum var. Aslında on beş dakikaya sığdırıl-ması gerçekten zor, çünkü bu öykü yaklaşık bin nü-fuslu bir ailenin acılanyla ve sevinçleriyle 22 yılını al-dı. Ben, yine de, on beş dakikaya sığdırmaya çalısaca-ğım.

Tarihten bir anekdotu sizlerle paylaşmak istiyorumMevlana ünlü eseri Mesnevi'yi bitirmiş. Belki de yılla-rını almış o eser bu buyük dehanın. Bitirdikten sonrada, rivayet o ki, ünlü derviş Yunus'u Konya'ya davetetmiş. Karataş medresesinde üç gün üç gece Mesne-vi'sini okumuş kendisine ve üçüncü günün sonundasormuş: "Nasıl buldun derviş bu eseri?" Rivayet o ki,Yunus da şöyle cevap vermiş: "Üstadırn, ağzına sağ-lık, çok güzel, ama çok uzatmışsın. Diyeydin ki ; 'Etekemiğe burundüm, Yunus diye göründüm.'" Gerçek-ten müthiş bir özet bu. Teşbihte hata olmaz. Ben desizlere on beş dakikada bir öykü sunmaya calısaca-ğım.

Aslında, konu çok ilginç ve çarpıcı. Bir aile işletmele-ri denizi olan Turkiye'nin, muasır medeniyetleri ya-kalaması için bu şirketlerin kurumsallaşması gereki-yor. Bunu başaramazsak bence muasır medeniyetleriyakalamamız güç olur. Onun için Türkiye Odalar veBorsalar Birliği'ne ve ıstanbul Sanayi Odası'na naçiza-ne önetim, mümkünse aile şirketlerini kurumsallaş-tırma enstitüsü kurulması ve bu işe zaman ayrılması-dır. Çünkü ülkemizin kaderi gerçekten buna bağlıdır.Demokrasinin kaderi de buna bağlıdır.

Bu denli önem verdiğim konuyu başımdan geçen birolayı öykü tarzında size sunarak anlatmaya çalışaca-ğım. ışin püf noktası şudur: Eğer kurduğunuz, yönet-tiğiniz kişisel şirket ya da şirketlerinizi geleceğe bırak-mayı planlıyorsanız ve sizden sonra yaşamasını isti-yorsanız, şirkette sizden sonra gelen ve soyadınızı ta-şıyan bireyleri, şirketinizde soyadıanndan ve mülki-

Page 106: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

yerlerinden güç alarak konumlandırrnak yerine, şir-kete liyakatlanrta göre konumlandırmanız gerekir.Bunu yaptığınız zaman, sorunu cözmuşsunüz de-mektir. Eğer bir şirkette oğul genel müdür, baba ka-pıda kapıcılığı benimsemişse ve bu konumlandırrna-yı ailenize benimsettirebi 1miş, hazrnettirebilmişsenizşirketiniz geleceğe kalacak, sizden sonra da yaşayacakdemektir.

İşin püf noktası, şirket içerisinde aile bireylerinin. sa-dakare veya soyadının verdiği güce göre değil, liya-katlarına göre konumlandırılmasıdır. Biz kendi aile-miz içerisinde 22 yıl boyunca bunun için uğraştık vebu alandaki başarılarıımza göre sirketimizi kurumsal-laşma noktasında belki bir adım ilerletebildik ve bel-ki de geleceğe bu yolla bırakacağız.

Bu özetten sonra, kurumsallaşmayı nasıl başaracağı-mızı anlatmak istiyorum. Konuyu örnek ile açıklaya-bilmek açısından, ailemizden ve şirketimizden bah-setmek istiyorum. (Şekil I)

~.j~II')' Hedef Alliance 2001~o :816 Milycwl S

Paz. P~: " 40.5& (... 5 ort... )

Depo&. : 10

Milfteri :11.000 E(2~ne

ŞekiII

Şirketimiz, ilaç dağıtım alanında çalışmaktadır. Şuandaki pozisyonu itibariyle ülkenin en büyük ilaç da-ğıtım şirketidir. Pazar payı % 40, cirosu 836 milyondolardır. Bahsettiğim yapı, otuz şirketten ve otuz da-ğıtım noktasından oluşuyor. 17 bin eczaneye. 150 te-darikeiye ve 8.500 markete hizmet sunuyor. 4.268çalışanı var.

Kullanılan, hizmetteki araç sayısı 1.262 ve her gün180 bin kilometre yol yapılıyor. Türkiye'nin en uzakeczanesine dört saatte hizmet ulaştırılıyor. Bu yapı,Türkiye'nin en güçlü dağıtım organizasyonlarındanbirisidir. Üç yılönce bu ozelliklerimizle uluslararasıpiyasaya çıktık ve şirketin % SO'sini Avrupa'nın en

büyük dağıtımcısma sattık Yönetim bizde olmaküzere, stratejik bir evlilik yaptık

Bahsettiğim şirketi 22 yıl içerisinde bir yerlere getir-dik Geriye dönüp, 1980 yılındaki kırılma noktaları-nı anlatmak istiyorum Bu işe ben girdim. Aile, dahaönce bu işi yapmıyordu.

Güneydoğu'lu bir aileyiz. feodal geleneklerin güçlüolduğu, kan bağına dayalı bir aile ilişkisi var. Aileninkökeni, rivayete göre, 800 yıllık geçmişe dayanıyor.Bugün ailenin bireyleri toplam bin kişi civarındadır.Ben 1980'de ilaç işine girdiğimcle, bu aile Güneydo-ğu'da kendince ayakta durmaya ve birtakım ticari fa-aliyetler yürütmeye çalışıyordu. Bir ortağımla, Türki-ye'nin 500 ecza deposu içerisinde en kuçuğunu inşaederek 1981'de yola çıktık Ortaklık 1992'ye kadaryürüdü; sonra felsefelerimiz farklılaştı Mesleğin du-ayenlerinden ve büyüklerinden aldığım leyiz ile orta-ğımdan ayrılarak yola devam ettim.

Şu anda salonda bulunan en büyük duayenimiz SayınKaya Turgut'a bu vesile ile huzurlarınızda şükranları-mı sunuyorum.

Böylece, 1986'da, Güneydoğu'da büyük çatışmalaryaşandığında, taraf olmasın ve zarar görmesin düşün-cesi ile aileyi olduğu gibi Istanbul'a taşıdık Bin kişi1986 yılında lstanbul'a göç etti ve benim iştigal etti-ğim işe girerek destek verdiler.

Sonra 1992'de, on üç arkadaşımla ve ailenin büyükgücüyle, mesleğimize ilişkin o günkü rüzgarları vetrendleri ineeledik Doğru prensipler tespit etrnişizki, 2002 yılına geldiğimizde, anlattığım bu konumaulaştı k. (Şekil 2)

Gelişmemizi SağlayanTemel Beceriler

• Insana verilen değer• Takım oyunu• Müşteri odaklı hizmet• Organize olabilme yeteneği• Güvenilir olma

Şekil 2•

Page 107: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Bunu yaparken, iki tane temel gerçeği tespit ettik. Bu-gün dönüp baktığımızda, iki merkez ve iki ayrı yöne-tim oluşturduğumuzu görüyorum. Öncelikle aileyebir vizyon oluşturduk ve iki tane merkez kurdu k: ai-le ve şirket. Ailenin vizyonu, 800 yıllık kökeni olanbu aileyi gelecek yüzyıllara taşımaktı. Temel hedefi-miz buydu.

Aile kendini 800 yıl öncesinden gelen tarzında - doğ-ru veya yanlış - tarif ediyordu. Bu aileyi geleceğe taşı-mak, geçmişimizden gelen ve genetiğimizde var olanbir duyguydu. Kendimize böyle bir hedefi misyonolarak belirledik ve bunu nasıl geleceğe taşıyabilece-ğimizin muhasebesi içine girdik.

Bu noktada, gördük ki, geçmişte bu tür hedefler kanbağına dayalı, sosyal, siyasal etkinlikler ve askeri güç-le gerçekleştirilebiliyordu. Ancak, günümüz dünya-sında geleceğe kalmak istiyorsanız, ekonomik güç ol-mak durumundasınız. O halde, bu aileyi geleceğe ta-şımak için ekonomik güç sahibi kılmak gerekiyordu.Işte bu ekonomik güç, söz konusu şirket olacaktı.

Şirketle aileyi iç içe tutarak gelişebilir miydik? Buradazorluklar vardı. Çünkü aile, bir dizi feodal alışkanlık-ların ve kültürün etkilerinin yoğun olduğu bir yapıy-dı; ama ekonomik güç modeli, kapitalist sisteminicatlarını uygulayan bir oluşum olmalıydı.

O halde bu iki yapıyı birbirinden ayırmamız gereki-yordu. Böylece, aileye ayrı bir merkez, ekonomik güçolan şirkete de ayrı bir merkez inşa ettik. Bu iki mer-kez birbirinden farklılaştınldı. Tüm bunları uygular-ken ilkemiz, ailenin ve şirketin geleceğe kalmasıydı.(Şekil 3)

f,,\"JIki Merkez Iki Ayn Yönetim

. Birinci merkez: Hedeflere bağlı birşirket yönetimi

. Ikinci merkez: Bu hedeflerekilitlenmiş bir aile yönetimi

Şekil 3

Şirketin geleceğe kalabilmesi için aile bireylerinin şir-ket içi konumlandırmasının şirkete sadakatlerine gö-re yapılması gerekiyordu. Bunun üzerine aile meclisi-ni inşa ettik ve aile meclisinin anayasasını kendi ara-mızda oluşturduk. Bunda fazla zorlanmadık, çünkügeçmişten gelen 800 yıllık bir birikimimiz vardı. Bubirikimimizin iyi özelliklerini çıkarttık, süzduk vebunu bir yasa haline getirdik. Bu noktada kadınlaraçok önem verdik. Çünkü kadınları yok saymak, aileşirketlerinin en büyük zaafı ve açmazıdır. GenellikleTürk toplumu, geçmiş feodal alışkanlıklarından dola-yı, kadını tarladaki öküzünden sonra görür. Bu bü-yük bir yanlıştır. Biz böyle bir yanlışa düşmernek içinher adımımızda yanımızdaki kadını ikna etmeyi vesürecimize katmayı esas aldık. Bu da, ailede huzurusağladı. Ailedeki huzur, iş huzuru olarak şirkete yan-sıdı ve şirketin gelişmesinde büyük bir motivasyonoluşturdu. (Şekil 4)

f,,\"JBüyürnede Ailenin Rolü

Sınırsız insan kaynağı olması (Her kademedehalen görev yapıyorlar)Rollerin ve pozisyonların liyakat temelindedağıtılmasına uyum göstermesiŞirketin hedeflere ba!;ilıyönetilmesi ailebireylerini qelişrneye zorlaması

. Aile üyelerinin kendi sorunlarına sahip çıkanbireyler olması

Şekil 4

Küçük - büyük arasındaki sevgi - saygı ilkesini esasaldık. Büyüğün küçüğe sevgisi, küçüğün büyüğe say-gısı normlarını yaşatmaya çalıştık. Aileyi yöneten kişiolarak ben, en çok fedakarlığı yapan kişi olmam ge-rektiğini hissettim ve düşündüm. Çünkü bunu yap-madığım takdirde, aile içinde sen - ben kavgaları baş-layacaktı. "Aileyi yöneten daima en çok fedakarlık ya-pan kişi olmak zorundadır" görüşünü esas aldık.(Şekil 5)

Page 108: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Ailenin Tarihsel BirikimininŞirket Yönetimi tarafmdan

Değerlendirilmesi

· Adil ve eşitlikçi bir geleneğe sahip olması· Aile liderine bağlılık ve dayanışma· Katılımcı· Aile içinde rollerin paylaşılması· Farklılıklar arasında orta yol bulunması· Kendi içinde çözümler çıkaran aktif bir kimlik· Hak ve sorumluluk birliği· Ailenin yazılı olmayan kuralları

Şekil 5

Şirkette liyakat ilkesini de benimseyince, şirket pro-fesyoneller ile buluşabildi. Profesyoneller aile engeliy-le uğraşmadan, didişmeden, şirket içerisindeki görev-lerini rahatlıkla yapabildiler. Eğer bugün 4200 kişiyibir arada tutabiliyorsak, başarımız biraz da bu konu-daki basiretimizden kaynaklandı. (Şekil 6)

Aile Içinde DestekGörmeyen Anlayışlar

· Aile bireylerini keyfi tavırları· Bireyler arasında yanlı tutumlar· Bireylerin isteklerinin önemsenmemesi· Iş yapmada gösterilen gereksiz gecikmeler· Aldığı görevlerde ortaya çıkan

yetersizlikler· Aile içinde veya şirkette verimsizlik

Şekil 6

Aile bireylerinin şirkete liyakatlarına göre şirket bün-yesinde konumlandırılması ilkesi nedeniyle, an geldibu ilkeyi ihlal eden aile bireyini ailenin dışına anık.

Ailenin dışına atılmak bizde en büyük cezadır, çünküsöz konusu birey bütün ekonomik avantajlarını yiti-riyor ve sudan çıkmış balığa dönüyor büyük şehirde.Bu uygulama, aile anayasamızın gereği kurulan ailedisiplin kurulumuzun kararıyla gerçekleştirildi; aileağasının kararıyla değil. (Şekil 7 -8)

fSJ Kurumsallaşma SürecindeAile Içinde Karşılaşılan Zorluklar

· Hedeflere bağlı bir yönetim sistemikurmada ayak sürüme

· Yeni düşünce ve önerilere direnç göstermeve zamana yayma

· Stratejik planlama yaklaşımlarınıdesteklememe, kişi yönetiminde ısrar

· Hatalarla uzlaşma

Şekil 7

fli"JKurumsallaşma Sürecinde

Aile Içinde Karşılaşılan Zorluklar· Bilgi tekeli ve yeterince şeffaflaşrnarna· Bütüne bakmayıp parçanın ihtiyaçlarını öne

çıkarma· Planlamanın takip ve sonuç almayla

birleştirilmemesi ve denetimden kaçınma· Yeterli ve işe yatkın insan gücü kullanmada

tutuculuk. performansa bağlı olmayan atamalar.Sadece sadakata önem verme

Şekil 8

Geçmişimde bu tür, bireyin mutlak hakimiyetine da-yalı bir gelenek ve yapı var; ama aileyi ve şirketi gele-ceğe taşıyabilmek için o erki temsil eden kişi olarakbu erki gönül rızasıyla terk ettim. (Şekil 9 - ll)

Stratejik OrtakhğmYarattığı Sorunlar

Aile bireyleri arasında• Büyük bir kuvvetin parçası ol.mak ile."benim

olmalı" düşüncesi arasında gıt gellerınyaşanması

· Birikimlerimizi kaybediyoruz duygularınınöne çıkmasıKonumlarımızı kaybediyoruz korkusu

• nönüşernerne korkusu

Şekil 9

Page 109: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Sorunları Çözmede AileIçinde Kullanılan Araçlar

· Aile toplantıları· Aile içinde uygulanan kurallar

(yazılı ve yazılı olmayan)· Şirketin hedefleri hakkında bilgilendirme

toplantıları (Kadınlar içinde ayrı toplantılar)· Aile hukukuna bağlılık

Şekil 10

Ii.(.j,~ı,Aile Içinde UygulananIlkeler

· Hesap verebiliriik

· Açıklık· Şeffaflık· Tutarlılık· Katılımcılık· Etkinlik· Toplumsal sorumluluk

Şekil II

Bu konu, on beş dakikaya sığmayacak kadar uzun as-lında. Bu konuyu özetlediğim beş, altı sayfalık bir la-yiham var; arzu eden olursa sunmaya hazırım.

Ayrıca, ıstanbul Sanayi Odası arzu ederse, bu konu-yu daha detaylı olarak sizlerle tekrar paylaşmak iste-rim ve bunu boynumun borcu ve görevolarak görü-rum. Çünkü bu, sırları sizlerle paylaşmak değildir; bubir ülke görevidir. Inanıyorum ki, aile işletmelerinikurumsallaştıramazsak Türkiye'nin geleceğini inşaedemeyiz.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.

Entelektüel Sermayeçetin NuhoğluKaIDer Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Değerli konuklar, sizleri selamlıyorum ve Sayın San-cak'ın konuşmasının Türkiye'nin bir gerçeğini yansit-tığını belinmek istiyorum. Türkiye'de, biliyorsunuz,şirketlerin % 92'si aile şirketi olarak faaliyet gösteri-yor. Böyle baktığımız zaman, bu oranın ve dolayısıy-la konunun çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Konuşmamda eritelektüel sermayeden bahsedeceğim,ancak öncelikle gelişim konusuna değinmek istiyo-rum. Son zamanlarda yaşanan değişim, özellikle deçıkan birçok yeni kavram, bu kavramlarla her günhaşır-neşir olmamızı beraberinde getirdi.

Gelecekten bahsetmişken, aktarmak istediğim çokgüzel bir söylem var. Geleceğin fabrikasında yalnızcaiki çalışan olacak: bir insan ve bir köpek Adamınamacı köpeği beslemektir. Köpeğin amacı ise adamınmakinelere dokunmasını önlemektir. İşte, böyle birgeleceği konuşuyoruz. Geleceği konuşurken, bizi bu-güne getiren gelişmelere baktığımızda, karşımıza ikitablo çıkıyor.

Birincisi, 1900'lü yılların başında çalışan nüfusun% 8S'i tarımda istihdam ediliyor. Bugünkü ABD veAB ortalamasını gösteren oranı hemen söyleyeyim:% 2.8. Çok geçmişe gitmeyelim. 1973 yılında ABD'deişgücünün % 73'ü üretimde ve imalatta çalışırken,bugün bu oran % lS'in altındadır. Yani,· % 73'den% lS'in altına düşmüştür.

İkincisi ise, 1991 yılında şirketler tarihte ilk kez inşa-at makine madencilik ve tarım alanlarında yapmış, ,oldukları toplam harcamadan daha fazlasını bilgi iş-lem donanım ma harcamışlardır.

Bütün bu değişimlerin sonunda, biraz önce bahsetti-ğim gelecekteki fabrikaya geliyoruz. 19S0'li yıllardaAvrupa ve ABD'nin en büyük 100 şirketinden, bugünsadece 14 tanesi ayaktadır. 1980'li yıllarda FonuneSOO'ün % 46'sını oluşturan 230 şirket yok olmuş ve-ya Fonune SOO'ün dışında kalmış ya da işi bırakmış-lardır.

Bu bilgilerin ışığında, demin değindiğimiz üzere, top-

Page 110: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

lam yatırımların içinde bilgi-işleme yapılan yatırımın,tüm diğer sektörlerden fazla olduğu dönemi bir "de-ğişim dönemi" olarak görebiliriz. 1991 yılı, bu ne-denle, sanayi çağının bittiği ve enformasyon çağınınbaşladığı yılolarak seçilmiştir.

Artık insan sermayesine yatırım yapmanın konusul-maya başlandığı ve insan sermayesinin geliştirilmesi-nin, makinelere yapılacak yatırıma kıyasla üç katı da-ha fazla artı değer sağladığı, ArGe'ye yapılan yatırımınmakinelere yapılan toplam yatırımlara göre sekiz katdaha fazla getiri sağladığı bir dönerndeyiz.

Sonuç itibarı ile, karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor.1800'lerde başlayan,I 900'lerde kitlesel üretim dedi-ğimiz T modeliyle gelişen ve tkinci Dünya Sava-şı'ndan sonra sürekli olarak daha fazla üretmektenbaşka bir şey duşunulmeyen bir anlayış var. Ancak,bugün geldiğimiz noktada farklı bir durum söz konu-sudur.

Geçmişin kitlesel üretime dayalı sanayi anlayışınınsonucu sürekli büyüme, entegre tesisler kurmayıgündeme getirmiştir. Bu tesislerde ortaya çıkan yeniyönetim modeli ise, denetimi ele alma, liderlikten yö-netime geçme, hızdan denetime geçiş, kazanmaktançok kazandıklarını korumaya başlama ve müşteriyehizmet etmekten çok artık bürohasiye hizmet ederhale gelmek olmuştur. Görüldüğü üzere, kurumlar

büyüyüp rahatladıkça öncelikleri yer değiştiriyor.

Bu noktada, sanayi devlerinin içinden biri çıkıyor veşöyle diyor: "lşletmenizi büyütün, ama büyük işlet-menizin bedenine küçük işletmenin ruhunu katmakiçin mümkün olan her şeyi yapın. Çünkü küçük işlet-melerin çoğu kargaşasız, basit ve teklifsizdir. tutku ilegelişir ve kaynakları önemsemeden iyi fikirleriri üs-tünde buyurler. Herkese gereksinim duyar, herkesleilgilenirler ve kazanmaya yaptıkları katkılara göre in-sanları ödüllendirir ya da görevden alırlar." Bunlarıjack Welch söylüyor.

General Electric konusunda fazla bir şey söylemeyesanınm gerek yok. Çalışanlarından her yıl bir 1 mil-yondan fazla öneri alan, sürekli büyüyen ve herhaldeTürkiye'nin Gayri Safi Milli Hasılası'na denk ciroyasahip olan dev bir şirkettir. O büyük yapının içindeküçük firmalara özenmesinin temelnedenlerini sor-guladığımız zaman, görüyoruz ki, büyümeden ziyadeşiddetli bir dönüşümün ihtiyacını hissediyor.

O noktada Jack Welch şunu söylüyor: "Küçük bir iş-letmede herkes müşterisini tanır,müşterinin neyi se-vip sevmediğini ve gereksinimlerini bilir, çünkü müş-terinin başparmağını aşağı veya yukarı doğru çevir-mesinin onun doğrudan ya yok olması ya da büyü-mesi, gelişmesi, rekabette ayakta durabilmesi demekolduğunu bilir".

Bütün bunların yanı sıra, değişiklikleri hissederek.karşımıza çıkan olaylara ilişkin yeni bir tavır, yeni birstrateji geliştirme zorunluluğunu rakamlarla çok netifade edebiliriz. Örneğin, bir şirketin bilançosundakiaktiflerine bakıyorsunuz ve aktif değerlerinin topla-mının yaklaşık 30 katı bir piyasa değerine sahip oldu-ğunu görüyorsunuz Makinesi, fabrikası gibi, bütünaktif toplam % 3 iken, % 9Tlik değer bir başka taraf-ta yer alıyor ve esas piyasa değerini de belirleyen, en-relektuel sermaye denilen, bu % 9Tlik bölüm oluyor.

Intel için bu oran % 85'1, General Electric için % 82'yibuluyor. Sürekli yeni modeller ve ürünler geliştirereksektöre ve ekonomiye katkı sağlayan 3M'de de buoran % 86'dır. Microsoft'un piyasa değerinin içindefabrikaları araçları ve arsaları, tüm bu finansal serma-ye, piyasa değerinin içinde ancak % 3'lük bir bölümtutuyor.

Finansal sermaye dışındaki diğer varlıklar nedir dedi-ğimiz zaman, entelektuel sermayenin gücüyle karşıla-şıyoruz. Bütün bu büyük şirketlerden. dünyadaki de-ğişimden bahsederken karşımıza çıkan yeni değer,eritelektüel sermaye oluyor. Şirkete değer katan, şir-ketin yaşaması, rekabet etmesi ve büyümesi için sü-rekli bir itici güç olan eritelektüel sermaye nedir venelerden oluşur?

Eritelektüel sermaye, müşteri sermayesi, yapısal ser-maye ve insan sermayesinden oluşur. Bunları geçmiş-te ve hatta bugün bile bilançoların aktiflerinde goste-rerniyorsunuz. Böyle bir muhasebe sistemimiz yok.Bir sistem olarak bunu bilançolarımıza nasıl koyaca-ğımız konusu hala belirsiz ve piyasa değeri olarak bukalemler bilançolardan bağımsız değerlendiriliyor.

Müşteri sermayesi, piyasadaki ismimiz veya - varsa -markamızdır. Özel ilişkilerimiz. dağıtım kanallanmizve müşterilerimizin sadakati müşteri sermayesinioluşturuyor. Yapısal ya da örgütsel sermaye ise ürüntasarılarımız, ticari sırlarımız, iş yapma yöntemleri-miz, kurduğumuz sistem patentlerimiz ve "know-

Page 111: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

'ıow'tlanrmzdan oluşuyor. Insan sermayemiz ise, tekek bireylerin kapasitesi, kollektif çalışma becerisi ve:leneyimlerinin bir bütünü ve entelektüel sermayenin:emel taşlarından biridir. Yapısal sermaye olarak fark-ılaşmanın sonucu olan değişimler ise şirketimizineritelektüel sermayesini oluşturmadaki en önemli iti-:i güçlerimizdir.

Entelektüel sermaye dediğimiz insan, müşteri ve ya-pısal sermayemizi tasarlamak, geliştirmek ve etkinhale getirmek için biraz da yönetim kalitesi konusu-na değinmek gerekiyor. Son kırk-elli yıldır, günlükhayatımızda, şirketlerimizin yönetiminde ve işleyişin-de, her aşamada artık yönetim kalitesinden ya da ka-liteli yönetimden bahsediliyor. Bu kavramları izahedecek birçok model ve bu modellerin şirketler tara-fından kendi bünyelerine uyarlanması için yapılanpek çok çalışma var. Ancak, tüm modellerin ortaknoktaları, müşteri memnuniyeti, çalışanların memnu-niyeti, sistem yaklaşımı, süreçler ve kaynakların etkinkullanımıdır.

Müşteri memnuniyeti tüm modellerde yer alan anaunsur olarak öne çıkıyor. Çalışanların memnuniyetidendiğinde de, insan kaynağının önemi üstünde du-ruluyor ve çalışanların gücü vurgulanıyor. Sistemyaklaşımı ve süreçler de, rekabette öne çıkmak içinartık daha fazla ihtiyaç duyulan bir farklılaşma olarakgörülüyor. Kaynakların etkin kullanımı ilkesi ise za-ten, kaliteli yönetim veya yönetimin kalitesine daya-nıyor.

Değerli meslektaşlarım, açıkça belirtmek isterim ki,bugün iş dünyasında en temel sorun müşteri kıtlığı-dır. Hemen her alanda, aynı ürünün çok fazla satıcı-sı, ama daha az alıcısı vardır. Bu gerçeğe ilişkin ola-rak, dünyadaki tüm arzın talepten ortalama % 30-35daha fazla olduğudur. Dolayısı ile , alıcı-satıcı ilişkile-rine artık müşteriler hakim olmaya başlamıştır. Ra-kipler de, artık yalnızca kendi bölgemizden ya dasektörümüzden değildir. Hiç beklemediğimiz, hiçdüşurırnediğimiz başka bölgelerden ve hatta başkasektörlerden rakipler karşımıza çıkabilmektedir.

Bu denli zor şartlar altında, müşteri kıtlığının ya damüşteri saltanatının yaşandığı bu dönemde, eğerayakta kalmak istiyorsak, en kıt kaynak olan müşteri-ye ve onun memnuniyetine çok önem verilmesi ge-rektiğini düşünüyorum. Bütün modellerin bu konu-yu ön plana çıkarmasının temelinde de bu gerçek yat-

maktadır. Müşteri memnuniyeti ve müşteri sadakatikonusunda tüm yönetimin ve çalışanların, en alttanen üst kesime kadar bu ilkeyi sahiplenmesi, bu ilkey-le yaşaması, kıt olan bu kaynağa odaklanması gerek-tiğini düşünüyorum.

Müşteri memnuniyeti ve sadakatinden bahsediyoruz;ancak, çalışanların memnuniyeti söz konusu olma-dan başarı elde edilmesi mümkün müdür? Memnunolmayan bir çalışanın mutlu bir müşteri yaratmasımümkün müdür? Bence şu iki soru her an aklımızınbir köşesinde durması gerekiyor. Birincisi, "Nedenmüşteriler bizi tercih etsin?" ıkincisi de, "Neden çalı-şanlar bizi tercih etsin?" Bütün şirketlerin stratejileri-ni ve geliştirme alanlarını bu iki sorunun cevabı üstü-ne kurmaları gerektiğini düşünüyorum.

Hepinize beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyo-rum.

Page 112: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Kurumsal Rekabette

Özdeğerlendirmenin

RolüAzmi YanmkayaIstanbul Sanayi Odası Kalite ve Teknoloji Ihtisas Kurulu Üyesi

Değerli konuklar, hoş geldiniz. Benden önceki üç ko-nuşmacı da, aslında o kadar ilginç şeylerden bahset-tiler ki, hem işim zorlaştı hem de kafam karıştı. Bü-tün dikkatimi onlara ve sunumlarındaki değerli bilgi-lere topladığım için sunumuma ilişkin konsantrasyo-numu da biraz yitirdim.

Ancak, hemen küçük bir çalışma yaptım ve şu anakadar yapılan sunumlardaki anahtar kelimeleri derle-dim. Bunun sonucunda da çok rahatladım, çünkütüm bu konuşmaların benim sunumuma çok büyükkatkıları olduğunu gördüm.

Benden önceki konuşmacılar. sunumlarında ileriyigörmekten bahsettiler. Anahtar kelimeler olarak, viz-yon, misyon ve hedeflere değindiler. Kurumsallaşmaanlanldı, aile şirketinden profesyonel şirkete geçiş üs-tünde duruldu, eritelektüel sermayeden bahsedildi.

Yalınlık. basitlik. hızlı hareket edebilme ve rekabetkonusu ele alındı ve son olarak da yonetirnde kalite-den söz edildi. Tüm bunları bir araya getirdiğimizdeaslında çok güzel bir sonuç çıktı.

Biraz önce Gary Hamel'ın bir cümlesi aktanldı. "Re-kabet, farklı iş modelleri oluşturmada ortaya konabi-liyor." Biz de, Istanbul Sanayi Odası çatısı altında buyaklaşımdan yola çıkarak bir çalışma başlattık. Benbu çalışmanın teorik kısmını ve kısaca uygulamayınasıl yaptığımızı anlatacağım. Sonra, esasen bu çalış-manın içinde yer alan dört arkadaşım, dört kurulu-şun temsilcisi bize uygulamalarından bahsedecekler.

Bu çalışmadan bahsetmeden önce, Istanbul SanayiOdası bünyesinde ı999 yılında oluşturulan Kalite veTeknoloji Ihtisas Kurulu'ndan bahsetmek istiyorum.(Şekil 1)

Şekil 1

Kısa adı ile KATEK diye anılan bu kurul, farklı sek-törlerden gelen, farklı bilgi birikimlerine ve deneyim-lere sahip, değişik alanlarda faaliyet gösteren çok de-ğerli üyelerden oluşuyor. Kurul bünyesinde iki altgrup yer alıyor; biri ulusal rekabet çalışma grubu, di-ğeri ise kurumsal rekabet çalışma grubu. Sinerji için-de çalışan bu iki grup sadece Istanbul Sanayi Oda-sı'nın üyeleri ile kısıtlı olmaksızın, ulusal çapta da ül-kemize katkı sağlamak üzere önemli faaliyetler ger-çekleştiriyor.

KATEK'in amacını, kalite ve teknolojiye yönelik ihti-yaçlara çözümler üretmek, bu alanda belirlenecekulusal politikalara katkı sağlamak, başta Istanbul Sa-nayi Odası üyeleri olmak üzere, sanayicilerin yönetimkalitesi ve teknoloji unsurları ile rekabet güçlerininartırılması hedefi doğrultusunda yeni ve yaratıcı yön-temler geliştirilmesine yardımcı olmak şeklinde özet-leyebiliriz. Birazdan size aktaracağım çalışma, az ön-ce bahsettiğimiz kurumsal rekabet çalışma grubununbir faaliyetidir.

Çalışmayı anlatmaya başlamadan evvel biraz geriyedoğru gitmek istiyorum. Ülkemizde son on yıl içeri-sinde çok farklı ekonomik krizler yaşandı. Bu krizle-re, özellikle kuruluşlar açısından baktığımız zaman,kimilerinin söz konusu krizlerde ayakta kalabildiğini,kimilerinin kalamadığını görüyoruz ve bu tespit deaslında bizi bugünkü konuşmaların özünü oluşturanbir noktaya getiriyor.

Kriz yaşanmayan dönemlerde rekabet güçlerini koru-yabilen kuruluşların, kriz anında veya sonrasında re-kabet güçlerini yitirdiklerini görüyoruz. Bu kuruluş-ları incelediğimiz zaman temel birtakım saptamalaryapabiliyoruz. Bugün bahsedilen konular da bu sap-

Page 113: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

tamaların içerisindedir. Söz konusu kuruluşların yayönetim sistemleri yok, ya yönetim sistemleri oluştu-rulmamış, ya da oluşturdukları yönetim sistemleri ge-lişen dünya koşullarına uymuyor.

Bu noktadan hareketle, sürdürülebilir rekabet gücü-nü sağlayabilmek için yeni yönetim yaklaşımlarınıngeliştirilmesi gerektiğini d üşunen çalışma grubumuz,bu yönde bir proje başlattı.(Şekil 2)

Şekil 2

Proje takımında yer alan, birlikte çalıştığımız arka-daşlarımı da sizlere tanıştırmak istiyorum. Değişikkuruluşlardan gelen, özellikle bu konuda deneyimle-ri ve bilgi birikimleri olan bir takım olusturduk. Su-rıacağırnız bütün bu çalışmaları yapan takım arkadaş-larımın isimlerini ekranda görüyorsunuz; zaman kı-sıtlı olduğu için hepsinin ismini şu an tek tek sayma-yacağım. (Şekil 3)

Şekil 3

"lS0 - KATEK KOBl Yönetim Yaklaşımı", yalnızcamasa başında yapılan çalışmalarla oluşturulmadı. Ma-sa başında yapılan çalışmalar ile sınırlı kalan yakla-şunların ya da modellerin gerçekte çok faydalı olma-dığını düşünüyorum.

Biz KOB1'lere, küçük ve orta boy işletmelere, yönelikbir yönetim yaklaşımı oluşturmak için çalıştık. Buamaçla, mevcut modellerin yönetim yaklaşımlarınıarasurdık. ineeledik ve KOBl'lerin bilgisine sunduk.Amerika'da. Japonya'da ve Avrupa'da uygulanan, ko-nuyla ilgili kuruluşların geliştirdiği birçok farklı yö-netim yaklaşımı ve mükemmellik modeli var.

Ancak, bunları KOBl'lerle tartıştığımız zaman, buyaklaşım ve modellerin KOBl'lere ağır gelebildiğini vehatta bazen elastikiyetlerini yitirmelerine neden oldu-ğunu gördük. Bu nedenle, mümkün olduğunca yalın,uygulanabilir ve KOBl'lere çok fazla yük getirmeye-cek bir model, yaklaşım geliştirmeye yöneldik.

"lSO - KATEK KOBı Yönetim Yaklaşımı"nı oluştu-rurken, şu aşamalardan geçtik: değişik yaklaşımlarıinceledik, KOBl'lerle bir çalışma yaptık, onların gö-rüşlerini aldık ve geliştireceğimiz yaklaşımı tanımla-dık.

Uygulamaya geçmeden önce bir pilot çalışma yaptıkBugün bizimle birli kte bulunan dört arkadaşım da,bu pilot uygulamanın neticelerini bizlerle paylaşacak-lar. (Şekil 4)

Şekil 4

Bu çalışmanın içerisinde gerçekleştirdiğimiz faaliyet-lerden biri de, rehberlik hizmeti vermek oldu. Dene-yimli arkadaşlarımız, kuruluşlara rehberli k hizmetiverdiler. Tüm bu aşamaların ve pilot çalışmanın ta-

Page 114: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

mamlanmasının ardından da yaygınlaştırma çalışma-larını bu kongreyle birlikte başlatmış oluyoruz. Aslın-da, bu yaklaşım çerçevesinde yapmayı amaçladıkları-mızdan benden önceki konuşmacılar bir miktar bah-setmiş oldular. (Şekil 5)

Şekil 5

Söz konusu yönetim yaklaşımı ana hatlarıyla nereyeulaşmak istediğinizi sorguluyor. Çünkü kuruluşlarınyapmaları gereken en önemli tespit, daha kurulmaaşamasında nereye ulaşmak istediklerini ortaya koy-maları olmalıdır. (Şekil 6)

Şekil 6

Ardından, ulaşmak istenilen noktaya göre faaliyetalanlarının ne şekilde organize edileceği konusu geli-yor. Nasılorganize olmalıyız? Ne tür stratejiler oluş-turmalıyız? Stratejimize uygun hangi faaliyetleri orga-nize etmeliyiz? (Şekil 7)

Şekil 7

Tüm bu sorulardan ve gözden geçirmelerden sonra,belki de en önemlisi, iş sonuclarırmzı ölçmek olacak-tır. Ne arnaçlamıştık, nereye ulaştık ve rakiplerimizegöre gerçekten nerede duruyoruz? (Şekil 8)

Şekil 8

Buradan da iyileştirme sonuçları çıkıyor. Eğer bu so-nuçları ölçmez ve irdelernezsek, geriye dönüp iyileş-tirme şansımız olmaz. (Şekil 9)

Şekil 9•

Page 115: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

"150 - KATEK KOBI Yönetim Yaklaşımı", gördüğü-nüz gibi bir şema ile özetlenebilir. (Şekil 10)

Şekil LO

Kuruluşun yönünün belirlenmesi ve faaliyetler sonra-sı, iş sonuçları elde ediliyor; iş sonuçlarının amaç ilekarşılaştırılması sonrasında, eğer iyileştirme faaliyet-leri gerekiyorsa yapılıyor veya bir bilgi birikimi gere-kiyorsa, geriye dönüp kendimizi, bilgimizi geliştirme-ye çalışıyoruz.

Bir diğer önemli nokta da, uygulama takvimidir.(Şekil LL)

Şekil II

Gördüğünüz üzere, çalışmaya 28 Mayıs'ta başlandı veOcak 2003'te yapılan raporlama ile çalışma tamam-lanmış oluyor.

Uygulama çerçevesinde kuruluşlara stratejik yöne-tim, süreç yönetimi ve iş sonuçları gibi konularda eği-timler veriliyor. (Şekil 12)

Şekill2

Rehber olarak belirlediğimiz arkadaşlarımız ise, birerdanışman olarak değil, tamamen kuruluşlara yol gös-teren, onların yaptıkları çalışmaları ve faaliyetleri ko-laylaştırmak için yardımcı olan kişiler olarak görevyapıyorlar. (Şekil 13)

Şekill3

Pilot uygulama sonuçlarını bizlerle paylaşmak üzerebugün aramızda Hisar Çatal Kaşık, Magnet Tekstil,Orbey Tekstil ve Sönmez Trafo'nun temsilcileri bulu-nuyor. (Şekil 14)

Page 116: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 14

"150 - KATEK KOBI Yönetim Yaklaşımı" konusundadetaylı bilgi almak isterseniz, 150 standında görevliarkadaşlarım ız sizlere yardımcı olacaklardır.(Şekil 15)

Detaylı Bilgi için ...~.'~~""""""""""--""---cc i·~ Elif Deniz Sönmez

:t Serhan BAŞER.i.e i 1 iso Kalite, ArGe ve Teknoloji Şubesi,i Tel: 212-2522900/301-306.i ~'e-~osta: arge@iso;org.t~

i 4

Şekil 15

Ayrıca, bu konuda hazırlanmış kitapçık da dosyalan-nızda yer alıyor. Teşekkür ediyorum.

"ISO-KATEK KOBIYönetim Yaklaşımı"

Pilot UygulamalarıAbdurrahman DinselMagneı Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı

Değerli misafirler, hoşgeldiniz. "lSO-KATEK - KOBIYönetim Yaklaşımı"nın pilot uygulamasında yer alandört pilot tesisten birisi seçilmemiz dolayısıyla lstan-bul Sanayi Odası'na teşekkür ederiz.

Magnet Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş. olarak lstan-bul'da yerleşik, otuzbeş yıllık, 110 çalışanı olan, teks-til üretimi ve ihracatı yapan bir şirketiz. (Şekil 1)

,.:. • Magnet Tekstil San. ve Tic. A.Şv •\~~ıiÇalışan sayısr.t tü

.. Sektörü: Tekstil ve konfeksiyon

Faaliyet Alanı: Tekstil ürünleri imalat veihracatı

'-•

Şekill

Şirketimizin üretiminin büyük bir bölümü ihracatayöneliktir. Ihracatımız, global pazar şartlarına göredeğişmektedir.

Biz ihracatımızı ve satış miktarımızı artırmak için, pi-lot uygulama esnasında maliyetlerimizi düşürmeyeyönelik birtakım çalışmalar yaptık. Bu nedenle, şirke-timizde köklü değişikliklere gittik.

Bizi bu çalışmaya sevk eden başlıca nedenler, üretim-deki organizasyon bozukluğu, verimsiz üretim ve ka-lite problemleri idi. (Şekil 2)

Page 117: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 2

Bu problemleri zamanla aşmak için öncelikle kendi-mize bir misyon, vizyon ve hedefler belirledik. He-deflerimizi zaman içinde gözden geçirdik ve yenidendüzenledik. Vizyonumuzu da yeniden düzenledik vebu hedeflere ulaşmak için öncelikle çalışanlarımızıbilinçlendirmemiz gerektiğini fark ettik. Bu konudada köklü değişiklikler yaptık. (Şekil 3)

Şekil 3

Örneğin, hata analizleri yapmaya başladık. Hata ana-lizlerinde, ana sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Artanekonomik zorluklar nedeniyle, çalışanlarımızın eskisigibi motivasyonlarının kalmadiğını gördük. Persone-limiz heyecanını kaybetmişti.

Yeni bir heyecan ve dinamizm sağlamak için çalışan-lar ile konuşup, departman bazında hedefler verdik.Bu hedefler gerçekleştiği müddetçe şirketin daha iyibir konuma geleceği ve çalışanlara daha iyi şartlar su-nacağı belirtildi. Çalışanlarımız da zamanla bu gerçe-ği fark ettiler. Maaşlarında artışlar yapıldı; içinde bu-lunduğumuz ekonomik koşullarda insanları en çokmaaş artışları rnotive ediyordu.

Üretimdeki hedefler gerçekleşince, maliyetler otoma-tik olarak düştü. Böylece, pazardaki payımız arttı.Hatta, pazar payımızı artırmak için şirketin adını velogomuzu değiştirdik. uluslararası anlaşılırlığı olan"Magnet"i benimsedik.

Bu çalışmalar sırasında, evrak sistemimiz de tamamendeğiştirildi ve gerek yönetim kurulunda hata analizle-ri yapılırken, gerek iş takibi yapılırken, izlenebilirlikeskiye oranla ciddi artış gösterdi. Hatalar karşılıklı di-yalog ile duzeltilmeye başlandı.

İnsanlar işlerine dört elle sarılmaya başladılar. ışe geçkalmalar azaldı, ikinci kalite üretime sebebiyet vere-cek hatalar yapan arkadaşlar, yöneticilerin bir şeysöylemesine gerek kalmadan, diğer çalışanlar tarafın-dan uyarıldılar.

Hataların düzeltilmesi için çalışanlar birbirlerine yolgöstermeye başladı. Bu sayede çalışanlar arasındakidiyalog arttı, arkadaşlıklar gelişti. (Şekil 4)

Şekil 4

Şirketin ihracatı, düşen maliyetler sayesinde artınca,karlılık da arttı. Sonuçta herkes mutlu bir şekilde ça-lışıyor.

Çalışanları, bu kadar kısa bir süre içerisinde, rutin ça-lışma saatlerini doldurup eve gitmektense, çok dahaverimli bir şekilde üretim yapma ve şirketi bir yerle-re getirme düşüncesine sevk etmek, bu çalışmanın enbüyük kazanımı olmuştur.(Şekil 5)

Page 118: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 5

Bu konuda yardımlarından dolayı danışmanlarımızave İstanbul Sanayi Odası'na teşekkürü bir borç biliriz.Saygılar sunuyorum.

Orhan ÖrnekOR-BEY Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı

Saygıdeğer misafirler, hepiniz hoşgeldiniz. İstanbulSanayi Odası'nın KOBı Yönetim Yaklaşımı projesindeyer alan pilot firmalardan birisi olan OR-BEY Tekstil,ıstanbul Yeni Bosna mevkiinde yerleşik olup, 35 kişiistihdam etmektedir. Şirketin faaliyet alanı dış giyim,dokuma, kumaş toptan satışı ve ihracatıdır. Yıllıküretimi 1.5-2 milyon metre kumaş olup, cirosu 4 mil-yon dolar civarındadır. Üretimin yüzde doksanı ihra-cata dönüktur. (Şekil 1)

't OR-BEY TEKSTiL

\1· D Adres: Yenibosna, iSTANBUL (0212ssı837S1

t D Çalışan sayısı: 35f'~j D Sektörü: TEKSTiL

D Faaliyet Alanı: Dış Giyim Dokuma Kumaşimalatı, Toptan Satışı ve ihracatı

D Yıllık Üretim: 1,5- 2,000,000 Mt KumaşD Yıllık Ciro: 4,000,000 $

Şekil 1

KOBı Yönetim Yaklaşımı'nı uygulamaya karar verme

nedenlerimiz nelerdi? Orta ölçekli firmarnızda iş yü-künü patrondan alıp sorumlu kişilere aktarmak, da-ha önce bir yönetim sisteminin firmamızda var olma-yışı, olabildiğince kurumsallaşma gayreti, daha kalite-li ve planlı üretim yapabilme isteği, verimliliği artıra-bilmek, maliyetleri duşurebilmek, yeniden yapılanmave kendini geliştirme arzusu, çalışanların eğitimineverdiğimiz önem ana nedenler olarak sıralanabilir.(Şekil 2)

Şekil 2

Uygulama boyunca neler yapıldı? Uygulama esnasın-da, KOBı Yönetim Yaklaşımı önce yönetime, sonraçalışanlara anlatıldı. Firmamıza verilen rehber eşliğin-de uygulamaya geçildi. Misyon ve vizyon belirlendi.ış hedefleri ve bu hedeflere ulaşmak için stratej ilersaptandı. Şirketin SWOT analizi yapıldı, güçlü ve za-yıf yönleri tespit edildi. Önümüzdeki fırsatlar ve gele-ceğe yönelik tehditler belirlendi. Ana faaliyet süreçle-ri, alt süreçler ve süreç sahipleri tespit edildi. Süreç-lerle ilgili performans kriterleri saptandı.Son olarakda, performans ölçümleri yapılacak ve belirlenen he-def değerleriyle karşılaştırılarak iş sonuçları değerlerı-dirilecek. (Şekil 3)

Uygulama Boyunca Yapılanlar"I .

1._.,'. of.

D KOBi YÖNETiM YAKLAŞıMı ÖNCE YÖNETiME SONRAÇAlıŞANLARA ANLATıLDl. FiRMAMlZA VERiLEN REHBEREŞLiGiNDE KOBi YÖNETiM YAKLAŞıMı UYGULAMAYAGECiRiLDi.

D MiSYON VE ViZYONUMUZ BEliRLENDiD iş HEDEFLERi VE BU HEDEFLERE ULAŞMAK içiN STRATEJiLER

BELiRLENDiD OR-BEY TEKSTiL SWOT ANAlizi YAPıLDıD ANA FAAliYET SÜREÇLERi, BUNLARIN ALT SÜREÇLERi, SÜREÇ

SAHiPLERi VE SÜREÇLERLE uoıu PERFORMANS KRiTERLERiBELiRLENDi

D SON OLARAK PERFORMANS ÖLÇÜMLERi YAPıLARAKBELiRLENEN HEDEF DEGERLERLE KARŞıLAŞTıRıLDI.

Şekil 3

Page 119: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

OR-BEY Tekstil bu çalışmadan neler kazandı? Önce-likle, takım çalışmasının faydaları anlaşıldı.Firmanınsorumlu elemanları, kendi eksiklerini ve firma eksik-lerini görüp öz değerlendirme yaptılar. KOBİ Yöne-tim Yaklaşımı'nın bir kerelik değil, sürekli uygulan-ması gereken bir proje olduğu görüldü. Planlı çalış-maların faydası ve plansız çalışılamayacağı anlaşıldı.

Misyon, vizyon ve stratejilerimiz belirlenince. ne ya-pacağırnızı daha net görür hale geldik. Süreçlerin ya-zılı hale getirilmesi bize firmada yeni bir organizas-yon yapma fırsatı sağladı.

ArGe birimi kurmaya karar verdik. Genel giderleri sı-nıflandırdık ve en aza indirmeye başladık.Sonuç olarak, yeni yönetim ve kalite modellerine da-ha açık ve istekli hale geldik. (Şekil 4)

Şekil 4

Bu nedenle, projede emeği geçen İSO ve KATEK üye-lerine huzurlarınızda teşekkür etmeyi firmam adınabir borç bilirim. Hepinize saygılar sunarım.

Ümit SönmezSTS Sönmez Trafo Yönetim Kurulu Başkanı

Sayın misafirler. hoşgeldiniz. Sönmez TransformatörSanayi elektrik enerjisi sektöründe transformatör vereaktör imalatıyla uğraşıyor. Halihazırda 46 çalışanı-ıTIlZvar. ISO 9001-2000 kalite belgesine sahibiz. Tür-kiye ve dünya şartlarına uygun transformatör üretiyo-ruz. (Şekil 1)

STS Sönmez Transformatörtti •

~\.. r

o Çalışan sayısı: 46o Sektörü: Elektrik /EnerjiO Faaliyet Alanı: Dağıtım, Güç ve Özel

Transformatörler, Raktörler imalat veOnarımıarı

01509001:2000 ve TS 267,1055 belgeliOTEDAŞ yeterliliği

\

Şekil 1

"ISO - KATEK KOBİ Yönetim Yaklaşımım kendimiziçin özdeğerlendirmenin bir adımı olarak gördük.Sistem beş dakikada anlatılamaz çünkü esası sürekliiyileştirmeye dayanıyor ve bir şirketin ömrü boyuncadevam edecek bir yönetim sistemini gerektiriyor.

Bu uygulamaya katılma nedenimiz, kuruluşumuzunhedeflerini belirlemek, hedefe uygun politikaları,stratejileri ve planları geliştirmek, süreçlerin perfor-mans kriterlerini belirlemek, takım çalışmalarını can-landırmak ve sürekli iyileştirmeye yönelik döngülerioluşturmaktı. (Şekil 2)

,. Yönetim Yaklaşımı'nı} i Uygulamaya Karar Verme Nedenleri~.~i' o Süreçlerin performans kriterlerini belirlemek

o Kuruluşumuzun hedeflerini belirlemeko Hedeflere uygun politika strateji ve planları

yapmak

o Takım çalışmalarını canlandırmako Sürekli iyileştirme döngülerini oluşturmak

Şekil 2

Buradaki en önemli konu, sürekli iyileştirme mantığı-nı yerleştirmekti. Çünkü belli bir sistem içinde, he-deflerinizi belirleyerek çalışıyorsunuz ve sonuçta işsonuçları çıkıyor. ış sonuçlarını performans kriterle-riyle değerlendiriyorsunuz ve şirketinizi daha ileriyetaşımak için yeni hedefler saptıyorsunuz. Sürekli iyi-leştirme mantığı her firma için gerekli ve biz de bunedenle KATEK ile eğitim planlaması yaptık ve ge-rekli eğitimleri gerçekleştirdik. En önemli sorular "Ne.,

Page 120: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

için varız?" ve" ereye gitmek istiyoruz?" idi. Bu so-ruların yanıtlarına uygun olarak hedeflerimizi ve po-litikalarımızı oluşturduk. Belirlenen hedeflere görestratejileri saptadık. Performans tespiti için çalışmalaryaptık. (Şekil 3)

, Uygulama Boyunca Yapılanlar~; r

t,'l •

~1 ,

D iso ile eğitim planlanmasıD Eğitimlerin qerçekleşmesiD Misyon. vizyon ve politikalarımızın

oluşturulmasıD Hedeflerimizin oluşturulmasıD Süreçlerin tespiti ve perlormans kriterlerinin

oluşturulmasıD Gözden geçirme ve yeni hedeflerin

oluşturulması\

Şekil 3

Tüm bunların neticesinde, gözden geçirme ve yenihedeflerin oluşturulması, iyileştirme ile ilgili adımla-rın atılması noktasına geldik.

Sonuç, daha önce söylediğim gibi, hep daha iyi ye var-malul. Elde ettiğimiz ilk sonuçlar, takım çalışması sa-yesinde personelimizin kalite yönetimine ve genel an-lamda yönetime katkılarının arttığını gösterdi.

Çalışanların katılımı ile misyon, vizyon ve üretim sü-reçleri ile idari süreçler tekrar gözden geçirildi. Süreç-lerin analizleri yapıldı. Tekrarlar azaltılarak perfor-mans artırıldı. Sürekli iyileştirme mantığı yerleştirildive öneri sistemleri geliştirildi. Gözden geçirmenin veiş sonuçlarının önemi ortaya çıkarıldı. (Şekil 4)

Şekil 4

Firmamızın kurumsallaşması yonünde ve toplam ka-lite yolculuğunda önemli adımlardan biri atıldı. Çün-kü sistemin kendisini yenileyeceğini ve geliştireceğinidüşünüyoruz ama bunun için kurumsallaşmak daçok önemli ve gereklidir. (Seki! 5)

J. •..~ .~\i ,

Elde Edilen KazanımlarD Firmamızın kurumsallaşması ve Toplam

Kalite Yolculuğunda önemli adımlardanbirini atıldı.

D Üst yönetim ve çahşantanrmz artık niye varolduğumuzu. vizyonumuzu vepolitikalarımıza bağlı hedeflerimizi biliyorlarve destekliyorlar.

Şekil 5

Üst yönetimimiz ve çalışanlarımız neden var olduğu-muzu, vizyonumuzu ve politikalarımıza bağlı hedef-lerimizi biliyorlar ve destekliyorlar.

Bu çalışmanın asıl amacının müşterilerimize uygunçözümler üreterek müşteri memnuniyetini sürekli ge-liştirmek olduğunu bütün çalışanlarımız kavradı-lar.IŞekil 6)

Şekil 6

Önemli olan iş sonuçları ve iş sonucu da, dediğimizgibi, en yüksek seviyede müşteri memnuniyetini sağ-lamaktır. Firmamız, müşterilerimizi memnun ettiği-miz sürece, yoluna devam edecektir. Teşekkür ede-rim.

Page 121: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Volkan ŞentürkHisar Çaıal Kaşık A.Ş. Kalite Yönetim Müdürü

Sayın başkan, değerli konuklar, ben Hisar A.Ş.'de beşyıldır çalışmakta olup bu pilot uygulamanın fir-mamızda yürütülmesinden sorumluyum. Kısaca fir-ma profilimizi aktarmak istiyorum. Firmamız, 230çalışanı ile çatal, kaşık, tencere ve muhtelif masa üs-tü mutfak ürünleri üretmektedir. Yıllık 3 milyondolarlık ihracatımız ve 20 milyon dolar toplam ciro-muz bulunmaktadır. Ayrıca, sektörümüzdeki ilk vetek ISO 9001 kalite belgesine sahip kuruluşuz.(Şekil 1)

Hisar Çatal Kaşık ve PaslanmazMadeni Eşya Sanayi ve Ticaret A.Ş.,I .,

~ . Genel firma tanıtımıo Çalışan sayısl:230O Sektörü: MetalO Faaliyet Alanı.Çatal. Kaşık, Tencere ve

Muhtelif Masa Üstü Mutfak ÜrünleriO Yıllık Toplam Ciro: 20 milyon $O Yıllık ihracat Cirosu: 3 milyon $O Sektörde ilk ve tek ıso 9001 Belgesine sahip

kuruluş.

Şekil 1

Firmamız ulusal kalite hareketlerine 2000 yılındakatılmıştır ve 28 Mayıs 2002 tarihi itibariyle de "150-KATEK KOBl Yönetim Yaklaşırmru uygulamayabaşlayarak toplam kalite yönetimi alanında EFQMMükemmellik Modeli'nin temellerini atmayı amaç-lamıştır. (Şekil 2)

Şekil 2

Uygulama boyunca neler yaptığımızı kısaca aktarmakistiyorum. Öncelikle bir proje takımı oluşturduk. Ar-

dından misyon, vizyon, değerlerimiz, iş hedeflerimizve stratejilerimiz belirlendi. Tüm bölümlerimizinstratejileri ve faaliyetlere yönelik performans ölçütleritespit edildi. lş sonuçlarımızın ana iş hedeflerimizikarşılayıp karşılamadığı gözden geçirildi. (Şekil 3)

Uygulama Boyunca Yapılanlar"I • o Calı~ma icin proje takımı kuruldu.

, D Proje takımının da icinde yer aldıgı Üst Yönetim ve Yöneticilerdenoluşan bir ekip ile Misyon. Vizyon. Degerlerimiz. Ana i~

~ .... Hedeflerimiz ve i~ Stratejilerimiz belirlendi.

. D Organizasyonda yer alan tüm bölümlerin stratejilere. faaliyetlereyönelik performans ölcütleri tespit edilip. ana iş hedeflerinikarşılayıp karsjlamadıklan gözden gecirildi.

D Kapanıs toplantısı düzenlenip Misyon. Vizyon. Degerlerimiz veAna ls Hedeflerimiz hatırlatıldı. Belirlediqimiz süreciere uyguncalışma şekli ile i~ sonudanmrzı degerlendirip. hedeflerimizeulasabilmemiz icin stratejiler belirlememiz ve bunları her yılınbasında kaqıda döküp Yönetimin Gözden Gecirme toplantısındaAna is Hedeflerimizi karsılayıp karsılamayacaktarı gözden geçiriliphareket planları haline dönüstürülmeli ve dokümante edilmelidendi. ".

,•

Şekil 3

Bu çalışma sonucunda öncelikle hedeflere yönelik or-ganizasyon eksiklerimiz giderilmiş oldu. Ana işhedeflerimizden biri iç ödemeleri % 20 azaltınaktı vebu amaçla gider tabloları çıkartarak tasarruf edilecekkalemleri belirledik. Yeni dönem bütçesinin hazır-lanabilmesi için çalışmalar başlattık. (Şekil 4)

Elde Edilen Kazanımlar"I •,~ . :::JHedeflere Yönelik Organizasyon eksildikleri giderildi:

DAna i~ Hedeflerimizden biri olan iç Ödemeleri % 20 azaltmakiçin:1)Gider tabloları cıkarılarak tasarruf edilebilecek kalemler tespitedildi ve calışmaları başlatıldı.2) Yeni dönem bütcesinin hazırlanabilmesi icin calışmalarıbaşlatıldı.3) (atal- Kasık Ambalajlama Bölümüne maliyetleri azaltmak vedaha kaliteli marka basımını saglamak icin. Otomatik lazerMarkalama ve Ambalajlama tezgahları alındı.

4) Bilgisayar Programımızın sürecieri aksatan eksikleri hızlagiderilmeye başlandı.

Şekil 4

Teknolojik yatırımlar yapılmaya başlandı ve bil-gisayar programımızın süreçleri aksatan eksikliklerigiderilmeye başlandı. Ana iş hedeflerimizden biri içpiyasada pazar payını % 30 artırmak olduğundantasarım çalışmalarına ağırlık verdik. Tasarım, bil-diğiniz gibi, son günlerde güncel bir konu haline gel-di. lhracatımızı % 100 arttırmak diğer ana iş hedef-lerimizden biri oldu. (Şekil 5)

Page 122: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Elde Edilen Kazanımlar

v ..,~ ..~-.

DAna Iş Hedeflerimizden, Iç Piyasada Pazar payını 0,. 30 arttırmac: için:1) Maltepe Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Ögrencisi ile iki Çatal-Kaştkbir de caydanhk tasarımı uzerine calışılmaya tasarımı üzerine cehşrlmeyabaşlandı.2) Ürün Tasarım departmanı Tasarım departmanı icin Freze tezgahıalındı.olSO-KATEK KOBI Yönetim Yaklaşımı projesi nedir?, ve Hisar A.Ş:yekatkısı neler olabilir gibi Kalite Çalışmalarına dair bilgilerin Şirketteyayılımını ve paylaşımını sağlamak için:1) Kalite cehşmelannm gidişatı ile ilgili olarak yazının da bulunduğu 4sayfalık Hisar Gazetesi. Milliyet Gazetesinin eki olarak cıkacak.2) ISO-KATEK KOBI Yönetim Yaklaşımı projesi ile ilgili calışmalarımızdanetlik kazandırdıgımız Misyonumuzu, Vizyonumuzu, degerlerimizi veAna Iş Hedeflerimizi ve projenin firmamızdaki gidişatını iceren bir KaliteBroşürü hazırlanarak tüm personelimizin bu hususta bilgilenmelerisaglandı.D Hisar A.Ş. Hedeflerine ulaşmak Süreç Performans Ölçütlerini belirledi.

,,.Şekil 5

Konuşmama son verirken projenin pilot uygulamaaşamasında bizlere desteğini esirgemeyen ISO GenelSekreteri Sn. Dr. Mehmet Kabasakal'a, ISO çalışan-larına, proje uygulama aşamasında rehberliğimiziyapan Sn. Azmi Yarımkaya'ya. KATEK Proje grubuna,firmamız Genel Müdürü Sn ısmail Erdoğarı'a vebugün burada bulunan herkese teşekkürlerimisunuyorum.

Oturum BaşkanıM. Tınaz Titiz

Herkese çok teşekkür ederim. Soru - cevapbölümüne geçmeden önce benim de kısa birsunumum var. Konuşmaları toparlamaya gerek gör-müyorum, her biri kendi içinde zaten iyi ifade edil-miş, özetlenmişti. Sizlere aktarmak istediklerimi bir-kaç slayt ile sunacağım.

Şekil 1

Şekil 2

Page 123: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 3

Şekil 4

Şekil 6

Şekil 7

Şekil 8

Şekil 9

Page 124: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 10

Şekil II

Şekill2

Şekil l2

Uzmanlar bu faktörleri 8 grupta topluyorlar:

Ulusal ekonominin makro ekonomikdeğerlendirmesi,

Ülkenin, dı~ ticaret ve yatırımlara katılmadüzeyi,

Hükümet politikalarının rekabetçiliğeaçıklığı,

Sermaye piyasasının peıformansı vefinansal hizmetlerin kalitesi,

113100 Copynghl SMUH coo;

Şekill3

Şekil 14

Page 125: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 15

Şekil 16

Şekil 17

Şekil 18

Şekil 19

Şekil 20

Page 126: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 21

Şekil 22

Şekil 23

Şekil 24

Şekil 25

Şekil 26

Page 127: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 27

Şekil 28

Şekil 29

Şekil 30

Oturum BaşkanıM. Tmaz Titiz

Çok teşekkür ederim. Benim aktarmak istediklerimbunlardan ibaret. Soru-cevap bölümüne geçmek is-tiyorum ve izleyicilerimizden soru sormalarını ricaediyorum.

Page 128: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Sorular ve Katkılar

Soruçoğu aile mensubu olan, imalatta 40 kişinin, idarikadroda 5 kişinin çalıştığı tipik bir Türk aile fir-masını, kurucusu olan babamdan devralmış durum-dayım. Devraldığımdan beri, krizle uğraşryoruz. Yinede bir miktar büyüyebildik ve ihracata başlayabildik.ışe babam kadar vakıf olmadığım için, ciddi birkurumsallaşma ihtiyacı içindeyiz. Sunumları, bunedenle, en kısa sürede rica edeceğim. Kurumsallaş-maya başlamak için bir danışmana ayıracak bütçemizyok. ıstanbul Sanayi Odası'nın KOBI Yönetim Yak-laşımı"nı uygulamak için, galiba, henüz biraz erken.Bu süre içinde atılacak adımlar nelerdır? Kendiiçimizde işe nereden başlamak lazımı Teşekkür eder-im.

Azmi YarımkayaBu konuda size en iyi bilgiyi, çıkış ta Istanbul SanayiOdası'nın standına uğrarsanız, oradaki arkadaş-larımız verecektir. Sunumumun sonunda bahsettiğimyaygınlaştırma çalışmaları çerçevesinde ihtiyacınızabir çözüm getirilebilir.

Soruıstanbul Sanayi Odası'nın şirket profillerine ilişkinyaptığı bir araştırma var mı? Gerek aile şirketlerinde,gerek genelolarak kurulmuş anonim şirketlerde her-hangi bir kişilik profili saptanmış mıdır?

Tmaz TitizSorunuzu ben yanıtlayayım. ıSO'nun yaptığı birçokaraştırma var. 1S0 standını ziyaret ederseniz, bu araş-tırmalarla ilgili olarak arkadaşlarımızdan, birinci el-den bilgi alabileceksiniz. Kastettiğiniz ayrıntı düzeyi-ni bilmemekle birlikte, 1SO'nun periyodik olan ve ol-mayan çeşitli araştırmaları var. Bunlardan sizi tatminedecek bir kısım profilleri öğrenebileceğinizi zan-nediyorum. Teşekkür ederim.

SoruEthem Bey'e aydınlatıcı açıklamaları için teşekkürederim. Ben aile işletmelerinin kurumsallaşması

konusunda belli oranda çalıştığımı düşünüyorum. Bukonuda kendisinin deneyimlerinden de ileride yarar-lanmak istiyorum. Ethem Bey, aile işletmeleri kurum-sallaşırken bir aile meclisi oluşturuluyor, bir de kuru-mun ayrı kimliği oluşturuluyor demişti. Ancak buikilem içerisinde, zaman zaman sorunların yaşan-dığını görüyoruz. Acaba aileler için mi işletmelervar, yoksa işletmeler için mi aileler var?

Ethem SancakŞüphesiz, işletmeler aileler içindir, ailenin gelecektekimutluluğunu kalıcı kılmak için. Sonuçta her şey in-san içindir. Hatta, istikbaldeki başbakanımız geçengün dinlerin bile araç olduğunu söylemişti. Bu pers-pektiften bakarsak, insanın mutluluğu çok önemlidirve işletmeler ekonomik birer güç olarak bununaracıdır.

Bu noktada, aile geleceğiyle aile bireyinin o günküçıkarını birbirinden kesin olarak ayırmak lazım. Bazıdurumlarda, aile bireyinin o andaki çıkarı aileninçıkarıyınış gibi ele alınıyor, bencillikler yapılıyor.Bunları ayın edebilirsek aileyi ve ailenin geleceğiniesas alabiliriz.

SoruSorumu Ethem Bey'e yöneltmek istiyorum. Aile yöne-timi kararları veriyor dediniz. Tartışılan konularaileyle ya da şirketle ilgili. Bu tartışmada aile birey-lerinin şirketlerdeki payı veya hisse oranları ne öl-çüde etkili oluyor?

Ethem SancakYanlış anlaşıldığımı zannediyorum. Aile meclisi şir-ketin yönetimiyle ilgili kararları vermez. Şirketailenin kurumu değildir. Şirketin yönetim kuruluveya icra kurulu vardır; mutlak anlamda o kurullarkarar verir. Aile meclisi, kurum üzerindeki mülkiyethakkına dayanarak, kurumun stratejik planlanmasın-da ailenin nasıl bir tutum izlemesi gerektiğini tartışır.

Bizim örneğimizde, aile ferdinin elinde bulundur-duğu mülkiyet gücü değildir; ferdin bir oyuyla hesapyapılır. Burada daha çok bireyi ve katılımı esasalıyoruz. Aksi takdirde, dar bir ekibi mülkiyetiriçoğunu elinde tuttuğu için hakim hale getiririz vediğerlerini dışlarız. Bireyin oyu, bu nedenle, önem-lidir. Biz kendi şirketimizde bu şekilde davranıyoruz.

Page 129: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Tmaz TitizTeşekkür ederim. Çok sayıda soru olduğunu görüyo-rum, ancak zamanımız kısıtlı olduğu için son birkaçsoru alarak bu oturumu bitireceğiz.

SoruBen, soru sormaktan ziyade, bir öneri getirmek is-tiyorum. Sorularm büyük kısmı Ethem Bey'e yönelikve aile şirketleri konusunda yoğunlaşıyor. EthemBey'in bu konuyu daha uzunca ele almak konusundabir önerisi vardı. Bunu gerçekleştirebilirsek, çok fay-dalı olacağını düşünüyorum.

Tmaz TitizBu önerinizi ıso yönetimi dikkate alacaktır. Aile şir-ketlerinin kurumsallaşması konusu, birçok insanınproblemi durumundadır. Bu konuda çok deneyimliolan Sayın Sancak ile birlikte ayrı bir seminer düzen-lendiği takdirde çok yararlı olacağını düşünüyorum.Önerinize teşekkür ediyorum.

SoruBen sorumu bütün konuşmacılara yöneltmek is-tiyorum. Bugün Türkiye'deki işletmelerin % 99'u aileşirketidir denildi. Ancak, ne yazık ki, kuruluşundanitibaren ilk 5 yılda aile şirketlerinin % 7S'i dağılıyor;ilk 25 yılda ise kalanların % lS'i daha dağılıyor.Neden Türkiye'de 50 yılı ya da 100 yılı aşkın aile şir-keti yok? Aklıma uzun süreli yaşayan aile şirketiolarak bir tek Ali Hacıbekir Muhittin geliyor. Nedenülkemizde aile şirketleri uzun ömürlü olamıyor?

Tmaz TitizTespitiniz doğrudur. Bu sorunuzun yanıtını da ayrıbir toplantıda ele almak daha doğru olacaktır. BütünTürkiye'de 100 yılı aşmış yalnızca 5 tane şirket var.Bu konunun, kısıtlı sürede cevaplanabilecek kadarbasit bir soru olmadığını ve sorunun başka temelnedenlere de dayandığını zannediyorum. Ethem Bey,bir iki cümleyle sorunuza yanıt vermek istiyor.

Ethem SancakBen tarihi çok seviyorum ve tarihten bir anekdot ilebu soruya cevap vermek istiyorum. Osmanlı padişah-larından Sultan 2. Mahmut, yenileşme hareketinin deöncülerindendir. Sultan 2. Mahmut bir gün dolaşır-ken, bir bahçenin yanından geçiyor ve ak sakallı birihtiyarın fidan diktiğini görüyor. Yanına yaklaşıyor ve"Bre ihtiyar, ne dikiyorsun?" diyor. Ihtiyar da, "Körmüsün, nar dikiyorum" diyor. Sultan, "Bir nar 15 yıl

sonra bitki verir. Padişah bunu bildiğinden söyler;ömrün yetmeyecek ki onu görmeye" der. Ihtiyar dader ki: "Bre kör, herkes senin gibi düşünseydi, şu ar-kadaki güzel bahçeler olur muydu?" Bu padişahınçok hoşuna gider ve ihtiyara bir kese altın verir, git-mek üzere atına biner. Ihtiyar altını elinde sallar ve"Mahmut, Mahmut, bak, meyve verdi" der.

SoruSayın Tınaz Titiz, belki konumuzia doğrudan ilgilideğil ama sizin kitaplarınızıokumuş ve olumluolarak etkilenmiş bir kişi olarak kitaplarınızda yeralan Pareto kuralının beni meslek hayatımda çok et-kilediğini belirtmek istiyorum. Kural, kısaca açık-lamak gerekirse, sonuçların % BO'inin, sebeplerin% 20'si tarafından oluşturulduğunu söyler. Bir soru-nun bir çok sebebinin olduğu ve bu sebeplerin% 20'sinin, sorunun % BO'ine yol açabilecek kadarönemli olduğundan bahseder. Bunları çok etkilerı-diğim için söylüyorum. Bizler, her düzeyde yöneticil-er olarak, sorunları teşhis etmek ve bunlara çözümgetirmek durumunda olan insanlarız ve sizce biz bukuraldan acaba ne kadar etkilerıiyoruz?

Tmaz TitizSunumumda çok sayıda rekabet gücü faktöründen veonları kontrol eden daha az sayıda faktörden bah-sediliyordu. Tüm bunlar, tek bir nokta üzerindeduruyordu; o da, geleceğin planlanamayacak, hedefkonulamayacak kadar karmaşık olduğu idi. Geleceğioluşturan güçlü ve karmaşık dalgaların üstünde ayak-ta durabilecek bazı bireysel ve kurumsal yeteneklerikazanmanın, o dalgalar üstünde sörf yapmaya yeterliolacağı vurgulanmaktaydı. Bu kuralı, zannediyorum,gerek bireyselolarak, gerek ailesel ve toplumsalyaşamda benimseyebiliriz. Sunumda yer alan 9 nok-taya dikkat etmemiz, bizi ömür boyu dalgaların üs-tünde yüzdürmeye kafidir. Tüm katılımcılara teşek-kür ediyor ve oturumu kapatıyorum.

Page 130: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

v. OturumAvrupa Birliği'ne ÜyeliğinTürk Sanayisine Etkileri

Oturum BaşkanıProf. Dr. Haluk KabaalioğluYeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı

AB'ye Üyelik Sürecinde Türk Sanayisi İçin Sorunlar,Fırsatlar ve TehditlerHalil SezerSezer Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı

Gümdük Birliği ve Tarife Dışı EngellerM. Can BaydaroıTürkiye Avrupa Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi

Antidamping Uygulamaları ve Alınacak ÖnlemlerProf. Dr. Arif EsinTürk Eximbank Denetleme Kurulu Üyesi

Sosyal Sorumluluk ve çevre Konusunda Engeller ve FırsatlarUmut OranTürkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Yönetim Kurulu Başkanı

Page 131: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Oturum BaşkanıProf. Dr. Haluk KabaalioğluYeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı

Değerli konuklar, bu oturumda Türkiye'nin AvrupaBirliği'ne üyeliğinin sanayimize etkilerini irdeleyece-ğiz. Çok değerli dön konuşmacımız, konuyu farklıyönleri ile ele alacaklar. Kendilerinden 15 dakikalıksüreler içinde tebliğlerini sunmalarını rica ediyorum.Ardından soru - cevap bölümüne geçeceğiz

llk konuşmacımız Sayın Halil Sezer hem Sezer Teks-til'in Yönetim Kurulu Başkanı hem de Iktisadi Kalkın-ma Vakfı (lKV)'nin Yönetim Kurulu Üyesidir. lKV'ninYönetim Kurulu'nda uzun süredir birlikte üyelik yap-tığımız için kendilerini yakından tanırım ve Sayın Se-zer'in dış temaslarımızda önemli bir rolü olmuştur.Sözü Sayın Sezer'e veriyorum.

AB'ye Üyelik Sürecinde

Türk Sanayisi Için

Sorunlar, Fırsatlar ve

TehditlerHalil SezerSezer Teksul Yönetim Kurulu Başkanı

Sayın Baskarı'a teşekkür ediyorum. Değerli konuklar,değerli meslektaslarım, geçen ay Türkiye Giyim Sana-yicileri Derneği (TGSD)'nin düzenlediği ve sektörü-rnuzü 2005 yılından itibaren bekleyen fırsatlar iletehditleriri ele alındığı toplantıda yaptığımız grup ça-lışmalarında bir nokta herkesin dikkatini çekti Tür-kiye'nin muhtemel Avrupa Birliği (AB) üyeliği, hattaadaylık süreci, tüm katılımcılar tarafından hem fırsat-lar listesine hem de tehditler listesine yazılmıştı. Fır-

satlar listesinde daha iyi bir "Made in Turkey" imajı,tehditler listesinde ise yükselecek hayat standardı veücretler maddesi yer alıyordu. Bu iki unsur aslındaçelişmiyor, bilakis birbirini tamamlıyor.

En geniş anlamıyla, "Made in Turkey"i, "Made in Eu-ropea dönüştürecek uzun sürecin en önemli döne-meçlerinden birini almaya artık sadece saatler kaldı.Katılım süreci ne zaman başlarsa başlasın, biz birkaçgün sonra müzakerelere girecekmişiz gibi hazırlan-mayı hedeflemeliyiz. Çünkü katılım müzakerelerinebaşlanması üyelik sürecinin çok önemli bir aşamasıolmakla birlikte, tam üyelik değildir. Tam üyelik içinKopenhag siyasi kriterlerinin yanı sıra ekonomik vemuktesebat kriterlerinin de yerine getirilmesi gerek-mektir.

Ekonomik kriterlerin ne anlama geldiği konusunaçok kısa bir şekilde değinmek istiyorum. Zira bunla-rın neyi ifade ettiğini kısaca irdelersek, ülkemizinekonomik yapısı ve sanayimizin geleceği açısındanönemli bir takım ipuçları çıkarabiliriz. Söz konusukriterler aday ülkelerde, işleyen bir piyasa ekonomi-sinin varlığını ve Avrupa Birliği'ndeki rekabet baskı-sına karşı koyabilme yeteneğini gerektirmektedir. İş-

leyen bir piyasa ekonomisi, serbest piyasa koşulları-nın ve makro ekonomik istikrarın yanı sıra, tasarruf-ları üretime ve yatırıma dönüştürecek gelişmiş bir fi-nans sektörü ile mümkündür. Serbest piyasa koşulla-rı içinde fiyat rekabeti, serbest ticaret koşulları ve pi-yasaya giriş - çıkış serbestisinin sağlanması gerek-mektedir. Makro ekonomik istikrar ise fiyatların den-geli seyretmesine, kamu finansmanı ile dış borç den-gesinin sürdürülebilir olmasına bağlıdır.

Ekonomik kriterler bu şekilde sıralandığında, ülke-mizin bu konuda önemli eksikleri bulunduğu dahaaçık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Yüksek enflas-yon, fiyat istikrarının sağlanmasını engellemektedir.Kamunun, iç borçlardaki payı yüksektir. Dış ticaretaçığı önemli düzeydedir. Sanayide temel girdilerinüretiminde, kamu işletmelerinin ağırlığı halen fazla-dır. Tasarrufları, üretime ve yatırımlara dönüştürmeişlevine sahip olan finans sektöründe de sorunlar var-dır.

AB üyeliğine aday diğer ülkelere baktığımızda, baştaenflasyon oranı olmak üzere bazı ekonomik verilerinbizden daha iyi durumda olduğu görülmektedir. ABKomisyonu'nun aday ülkelere yönelik hazırladığı son

Page 132: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

ekonomik tahmin raporuna göre ilk aşamada birliğeadayolması planlanan on ülkenin, 2001 yılındaki or-talama enflasyon oranı % 5.Tdir. 2003 yılı için öngö-rülen oran ise % 3.3'dür. Bu on aday ülkenin GayriSafi Yurtiçi Hasıla artışı bakımından 2001 yılı ortala-ması % 2.5, 2003 için öngörülen ortalaması da% 3.6'dır.

Türkiye'nin enflasyon oranı 2001 yılında % 54.4 ola-rak kaydedilmiştir. 2003 yılı için öngörülen enflas-yon oranı % 27.5'dur. Gayri safi yurtiçi hasılamız ise,2001 yılında % 7.4 oranında azalmıştır ve 2003 yılıiçin % 3.Tlik bir artış öngörülmektedir. Ayrıca, Dün-ya Bankası verilerine göre, 2000 yılında ekonomikbüyüklük açısından Türkiye 22, Polonya 25., ÇekCumhuriyeti 45. ve Slovenya 65. sırada yer almaklaberaber, kişi başına düşen ortalama gelir bakımındanülkemiz 90. sırada, Slovenya 50, Çek Cumhuriyeti68., Polonya ise 69. sırada yer almıştır.

Bu verilerin yanı sıra Polonya' ya 2001 yılında 6.3milyar Euro tutarında net doğrudan yabancı sermayegiriş yapmıştır. Çek Cumhuriyeti için bu rakam 5.4milyar Euro olmuştur. Ülkemize ise, yalnızca 3.6 mil-yar Euro tutarında yabancı sermaye girişi gerçekleş-miştir. Bu ülkeler ne coğrafi konum, ne nüfus büyük-lüğü, ne de doğal kaynaklarının zenginliği ve sanayi-leşme seviyeleri bakımından bizimle karşılaştırılabile-cek düzeydedir. Üstelik, piyasa ekonomisine geçişle-ri de son on yıl içerisinde gerçekleşmiştir. Macaris-tan'da çalışan her yüz kişiden yirmisi son beş yıldayapılan yatırımlarda çalışmaktadır.

Değerli konuklar, tam üyelik sürecinde en az Koperi-hag siyasi ve ekonomik kriterleri kadar önem taşıyanbir diğer konu da, Türk mevzuatının Avrupa Birli-ği'ne uyumudur. Muktesebat uyumu olarak tanımla-nan bu süreç, tüm AB ilke, mevzuat ve uygulamalarbütününün iç hukukumuza aktarılması anlamına gel-mektedir. Bu konu özellikle iş dünyasını yakından il-gilendirmekte ve işletmelerin faaliyet gösterdikleri or-tam ile ürünler açısından önemli etkileri bulunmak-tadır. 1996 yılında tamamlanan Gümrük Birliği çer-çevesinde gerçekleştirilen uyum çalışmaları sonucun-da bu konuda esasen önemli ilerlemeler kaydedilmiş-tir. Ülkemiz, malların serbest dolaşımı ve gümrükleröncelikli olmak üzere, rekabet, tüketici ve halk sağlı-ğı ile dış ekonomik ilişkiler konu başlıklarında adayülkelerin üstlendikleri yükümlülükleri önemli düzey-de tamamlamıştır.

Ticaretin hızla liberalleştiği global ekonomi ortamın-da Gümrük Birliği, bu süreçte zaten yerine getirilme-si gereken uluslararası standartları yakalamaya yöne-lik çalışmalara ivme kazandırmıştır. Türkiye, Güm-rük Birliği taahhütlerini yerine getirirken, aynı za-manda "Dünya Ticaret Örgütü" kuralları ile uyumluyasa değişikliklerini de hayata geçirmiştir.

Gümrük Birliği nedeniyle bazı önemli problemlerlede karşılaşılmaktadır. Örneğin, AB'nin üçüncü ülke-lerle imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarını, bu ülke-lerin Türkiye ile de imzalamasında sorunlar yaşarı-maktadır. Bunun ana nedeni, Türkiye'nin "AB kararalma mekanizmalarında yer almamasıdır. Buna ör-nek olarak geçtiğimiz günlerde AB'nin, yine Türki-ye'ye hiç danışmadan, önce Meksika'ya. ardından dagelişmekte olan ülkelere uyguladığı kota ve gümrükvergilerini kademeli olarak kaldırma kararı almasıgösterilebilir. Bunun anlamı, Gümrük Birliği sayesin-de şimdilik imtiyaz lı olduğumuz Avrupa pazarların-da, gelişmekte olan ülkelerin malları ile daha zor birrekabet içine girmek zorunda kalacağımızdır. Bir di-ğer anlamı da, bu malların bizim pazarımıza, geliş-mekte olan bir ülke olarak Türkiye pazarına, güm-ruksuz girecek olmasıdır. Ancak bizim mallarımız oülkelerin pazarlarına gumruksuz giremeyecektir.

Dolayısıyla, bizde bugün yaygın olarak geçerliliğinikoruyan atölyeciliği çoktan terketmiş olan AvrupaBirliği ile bir olmaya çalışırken, diğer taraftan AB ka-rar mekanizmalarında daha etkin yer almaktan, hepbirlikte gelişmekten ve malımızı da geliştirmekten,esasen Avrupa'ya benzemekten başka çaremiz yoktur.Kuşkusuz, ekonominin tüm sektörleri AB tam üyeliğisürecinde oluşan ve oluşacak değişikliklerden erkile-necektır.

Ben, bir konfeksiyon sanayicisi ve ihracatçısı olarak,konuyu biraz da bu açıdan ele almak istiyorum. Yo-ğun AB ihracatı dolayısıyla, konfeksiyon sanayii Türkreel sektörünün Avrupa'ya açılan en büyük pencere-sidir. Dolayısıyla, yaşadıkları ve yaşayacakları diğersektörlere de büyük ölçüde bir örnek ve bir modelteşkil edecektir. 2005 yılı başından itibaren, DünyaTicaret Örgütü anlaşmaları gereği, tüm dünyadakitekstil ve konfeksiyon kotaları, miktar kısıtlamalarıkaldırılacaktır. Avrupa Birliği ve Amerika gibi geliş-miş pazarlara ihraç edebileceği miktarın, kotalar yü-zünden, bazen sadece yarısını ihraç edebilen Çin veHindistan gibi ucuz işçiliğe sahip ülkelerin önündeki

Page 133: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

engel kalkmış olacaktır. Ihracatının yaklaşık % 60'ınıAB ülkelerine yapan tekstil ve konfeksiyon sektörü-muz, özellikle AB'de 2005 yılından itibaren çok ciddibir rekabetle karşı karşıya kalacaktır.

Sektörümüzün, bugünkü yaygın yapısını değiştirme-den, birinci plana fiyatın yerine diğer değerleri yerleş-tirmeden, toplam ihracatımızın üçte birini yapmaya,toplam istihdamın beşte birini gerçekleştirmeye, dün-yanın beşinci, Avrupa Birliği'nin ikinci, Almanya'nınbirinci, İngiltere'nin ikinci ve Danimarka'nın üçüncübüyük tedarikçisi olmaya devam etmesi mümkün ol-mayacaktır. Edinmemiz ve rakiplerimize göre dahayüksek Iiyatlandırabilrnerniz gereken bu diğer değer-lerimiz. AB'ye uyumun sanayi sektörümuze, çalışmahayatımıza ve ticaretimize kazandıtaeağı değerlerlede örtüşmektedir. Sanayimizin kazanacağı en önemlideğer; Türk sanayiinin kendisinin markalaşması. de-ğerinden yitirmeden zamanımızı ve servisimizi dahayüksek Iiyatlandırabilrnek olacaktır.

Bugün dünyada bir buçuk milyar insan günde bir do-ların altında bir ücretle çalışıyor. Bir buçuk milyar ki-şilik bu büyük fabrikanın ürettiği ucuz malın karşı-sında ancak, genç iş gücümüzün niteliğini, teknik vesosyal kalitemiz ile verimliliğimizi yükselterek dura-biliriz. Servisirnizle, uluslararası kabul gören denetimraporlanmızla, CE işaretli mallarımda uluslararasıüretim liginde fark yaratabiliriz. Yerel sınırların kalk-tığı global tasarım ve üretim satış ekseninde, en aklayakın çözümleri üreten ortak olabiliriz.

Değerli meslektaşlarım, üretmek, sanayici olmak, ih-racat yapmak için ille de varoşların patronu olmakşart değildir. Ücret seviyesi Türkiye'nin yaklaşık ikibuçuk katı olan Portekiz'de. emek yoğun konfeksi-yon sektörünün ülke ihracatı içindeki payı % 20'dirve ihracatın %80'i diğer AB ülkelerine yapılmaktadır.Almanya, lspanya, Fransa ve Ingiltere, Portekiz giyimsanayiinin başlıca alıcılarıdır. Sanayide istihdamı n% 23'ü tekstil ve konfeksiyonda gerçekleşmektedir.

Dünyanın en gelişmiş pazarlarından biri olan japon-ya'nın giyim ithalatı, bu yılın dokuz ayında % 6.2azalmasına rağmen, ıtalya'nın japonya'ya yaptığı gi-yim ihracatı % 5.9 artmıştır. Dünyanın öbür ucunda-ki japonya'da bile, İtalya ikinci büyük giyim tedarik-cisi olabilmektedir. japonya'nın bir numaralı tedarik-cisi Çin'in. Japonya'ya ihracatı ise % 5.1 azalmıştır.japonya'nın üçüncü büyük tedarikcisi olan Vietnam

% ll, dördüncü büyük ıedarikçi olan Güney Kore de% 34 pay kaybetmiştir. ıtalya'nın bu başarısına, nis-peten çok yüksek olan birim fiyatlarını da göz önün-de bulundurarak bakarsanız, insanın aklına bazen tri-bünlerde, artık skoru garantilemiş takımın taraftarla-rının yaptığı tezahurat geliyor; ıtalya dünya ile dalgageçiyor.

1987' den bu yana kişi başı gelirini % 114 artırarak,18.000 Euro'ya ulaştımuş İspanya, dünya markaları-nı AB üyeliğinden sonra yaratabilmiştir. Bu markala-rın başarısı, artık İspanya modeli olarak anılan, yöne-timde dikeyentegrasyon sistemi ile gerçekleşmiştir.Tasarım ve zamanında üretim prensibi, hızla değişenmoda eğilimlerine çabuk cevap vermek için ihtiyaçduyulan esnekliği sağlamak ve minimum stokla çalış-mak, firesiz moda üretmek olarak anılmaktadır. Paza-ra yakınlık ve hız faktörü öne çıkınca, İspanya'da ya-pılan üretimin maliyet dezavantaj ı kaybolmaktadır;zaman, belirleyici bir faktör olarak ön plana çıkmak-tadır.

Ispanya'nın olumlu imajı, ıspanyol markalarım des-teklemektedir. Hep birlikte gerçekleştireceğimiz birdeğişimle, ülke imajımızın sırtındaki eski yükleri ar-tık atmak zorundayız. Dünya popüler kültürününyükselen değerleri ile özdeşleşecek, yeni bir "Made inTurkey'In çevresini, "Made in Europem yıldızları iledonatabiliriz.

Değerli konuklar, bizim lisenin cebir kitabında prob-lemler ikiye ayrılırdı; yanında küçük bir kannca res-mi olanlar ve yanında karga resmi olanlar. Karıncalıproblemlerin çözümü uzundu; yoğun emek, çalış-kanlık ve sabır gerekirdi. Kargalı problemlerin çözü-mü ise sadece bir satır tutardı ama, ancak çok zeki vekıvrak bir bakış onları hızla çözebilirdi. Sınıfı geçmekiçin iki tür problemi de çözmek gerekiyordu. Hemkarıncalı. hem de kargalı problemleri çözebilecekdünya vatandaşları olabilmek dileğimle hepinize say-gılar sunuyorum.

Page 134: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Oturum BaşkanıProf. Dr. Haluk Kabaalioğlu

Sayın Sezer'e konuşması ve süreye riayeti için çok te-şekkür ediyoruz. Şimdi sözü, Türkiye Avrupa VakfıYönetim Kurulu Üyesi ve Marmara Üniversitesi, BilgiÜniversitesi gibi değişik üniversitelerde Avrupa Birli-ği konusunda dersler veren Sayın Can Baydarol'a ve-riyorum.

Gümrük Birliği ve

Tarife Dışı EngellerM. Can BaydaroıTürkiye Avrupa Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi

Sayın Başkan, nazik yorumlarınız için teşekkür ede-rim. Bugün, son dönemlerde yaptığım siyasi analizleryerine daha teknik bir konuyu, Avrupa Birliği'ndekiteknik engeller konusunu ele alacağım. Bu konuyutartışmak için Sayın Sezer'in konuşmasında örnekolarak verilen ltalya'dan başlayarak bir şeyler anlat-mak yararlı olacaktır. Çünkü, benden sonra sizlerehitap edecek olan sevgili dostum Arif Esin ile birliktelKV'de çalışırken, Le Monde gazetesinde bir makaleokumuştuk. Fransızlar çok sinirlenmişlerdi. Makale-de, "İtalyanlar, ticaret teknik engelleri ve devlet yar-dımları olarak iki bin tür engel ve gizli teşvik geliştir-mişler. Biz ise sadece dört yüz tanesini biliyoruz, bubir haksız rekabet değil midir?" diyerek konuya giri-liyordu. Aslında o gün, Arif Esin ile birlikte, ideal Av-rupa'dan gerçek Avrupa'ya doğru, konuyu anlamaküzere yolculuğumuza da başlamış olduk.

Bugün dünyada geçerli olan ideal hukuk kurallarıgerçek yaşamdaki ihtiyaçları karşılamıyor ve o gerçekyaşam içerisinde her ülke, sonuçta kendisini koru-mak için bir dizi önleme başvuruyor. Bu tür önlem-ler, esasen, konuya kanunların ruhuna uygun olarakbakıldığında yasaktır. Yasaklar nereden kaynaklanı-yor? Yasakların kaynağı sayılabilecek temel belgeler,tarifeler ve ticaret üstüne genel bir anlaşma olanGATT ve genel anlamda Dünya Ticaret Örgütü kural-

ları, buna bağlı olarak gelişen ve bugünkü adı ile ATdenilen 1958 yılındaki AET Kurucu Antlaşması'mnilgili maddeleri, aynı çerçevede gündeme gelmiş olanTürkiye'nin 12 Eylül 1963 tarihli Ankara Antlaşmasıve aynı şekilde 1 Ocak 1973 tarihinde yürürlüğe gi-ren "Katma Protokol'ün Gümrük Birliği ile ilgili yak-laşımı ve son olarak da 1/95 sayılı "Ortaklık KonseyiKararr'nm amir hükümleridir. Tüm bu sayılanlaruyarınca, ticarette teknik engel yapmak yasaktır. Tek-nik engel yapmak yasaktır diyerek konuyu kestiripatarsak, işin sadece şekli boyutu ile yetinerek "işte,bak, ne güzel herşeyi yasak yapmış adamlar, kendile-rini korumuyorlar ve biz de, orası elek gibi pazar ol-muş, mal satacağız" diye bakarsak günümüz gerçek-leriyle hiç bağdaşmayan laflar etmiş oluruz.

Yine kanunlardan hareket edersek ve bu yasaklama-lar, bölgesel entegrasyonlar nedir diyerek bakarsak,GATT'ın izin verdiği iki tür entegrasyon olduğunugörürüz. Serbest ticaret anlaşmalarının oluşturduğubölgesel entegrasyon ve bundan bir kademe daha ile-ri giden bir Ortak Gümrük Tarifesi ile Ortak TicaretPolitikası uygulamaları. Bu noktada günümüz mo-dern versiyonunda rekabet koşullarının da eşitlenme-si anlamında bir dizi hukuk koşulları koyduğumuzzaman ortaya çıkan gümrük birlikleri, -gerek serbestticaret alanı, gerekse Gümrük Birliği olsun- sistemiçerisine giren üye devletler arasındaki yasaklama re-jiminin aynı anda bu üye ülkeler tarafından da be-nimsenmesi anlamına geliyor. Nedir yasaklanan? Ti-careneki her türlü engel yasak kategorisine giriyor.Bunları tarile engelleri ve tarife dışı engeller diye iki-ye ayırabiliriz. Tarife dışı engeller derken; gümrükvergilerinden ve gümrük vergileriyle eş etkili vergilerdışında kalan miktar kısıtlamalarından, yani kotalarve ismi kota olmayan fakat sonuçları itibarıyla kotabenzeri uygulamalara yol açan engellerden bahsedi-yoruz.

Bu noktada genel tanımına bakarsak, her türlü idari,adli ve hukuki önlem teknik engel yaratma potansi-yeliyle karşımıza çıkabiliyor. Yine çok tipik örneklervermek mümkün. Vereceğim örnekler belki çok uy-gun değil ama sonuçlarını anlatmak açısından çarpıcıolduğu için bahsetmek istiyorum. Diyelim ki siz, lh-tisas Gümrükleri oluşturmaya gidiyorsunuz. lhtisasGümrükleri, bir bakıma mutlaka olması gereken birşey, fakat diğer taraftan da kötüye kullanımları halin-de engel yaratabilecek gümrükler diye düşünebilirsi-niz. Siz diyorsunuz ki 'Türkiye'ye gelecek bütün ithal

Page 135: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

buzdolaplan A sınır kapısından gelebilir. Orası buişin özel lhtisas Gümruğu'dur''. Gümrük Müsteşarlı-ğınız da A sınır kapısına bir emir veriyor, diyor ki,"bu gümrük kapısından günde 10 taneden fazla buz-dolabı çıkmayacak, işi yavaşlatin. Siz ne yaparsanızyapın, 10x365 gün çalışsa, 3650 adet buzdolabındanfazlasını ülkeye sokturtrnuyorsunuz. Dolayısıyla ko-tanın ismini 3650 adet buzdolabı gelir diye koymu-yorsunuz, fakat buradaki idari uygulama ile böyle birsonuç yaratabiliyorsunuz.

Gümrüklerden yola çıktık, yine devam edelim. Bili-yorsunuz malum, Türkiye'de Iiktif antrepo rejimIeribol miktarda bulunuyor. Özellikle otomotiv sektö-ründe çok karşılaştığımız bir örnek Diyorsunuz ki:"bütün araçlar Halkalı'dan girecektir". Halkalı'nınaraç koyulabilecek yer sayısı belli, o zaman likrif ant-repo rejimine geçelim diyorsunuz, çünkü aracı çekti-ğiniz anda bunun üstüne bağlı bütün vergileri öde-mernek, plaka takrnamak için onu Iiktif antrepoyakoydunuz. Fiktif antrepoyu yasakladım dediğinizgün, o zaman işte, ithal edene ya bütün o vergi yük-lerini, yani bir tür maliyet yükünü peşin ödeme sure-tiyle bindireceksiniz ya da oradaki gümrük merkezin-de kalabileceği yer kadar ithal edilebileceği bir durumyaratacaksınız. Bu durum sonuçta karşınıza amacmizdoğrultusunda hem çok iyi niyetli hem çok kötü ni-yetli bir uygulama, yani teknik bir engelolarak çıka-biliyor.

Bir başka örnek verelim, insan sağlığı çok önemli el-bette. Siz diyorsunuz ki: "Türkiye'ye gelecek olan bü-tün yoğunlar önce veteriner kontrolünden geçecek-tir." Yoğunlar tırlara yüklenmiş geliyor. Siz "bir daki-ka" diyorsunuz ve tırlan Edirne'de tutuyorsurtuz."Önce bir veterinerimiz kontrol etsin" diyorsunuz.Fakat veterineriz o sırada, olur ya, hastalanmış; 15gün de rapor almış. 15 gün sonra o yoğunlar artık ca-cık veya ekşi ayran şeklinde piyasada bir değer teşkileder mi, etmez mi? Böylece ticareti engelleyici biryaklaşım gel iştiriyorsunuz.

Öte yanda bütün dünyada verdiğim bu örneklerdençok daha etkin olarak kullanılanı, standardizasyorırejimidir. Artık dünyada koruma uygulamaları gözlegörünür ve derhal yakalanabilir şekilde değil, çok da-ha ulvi bir amaç çerçevesinde tüketicinin ve çevreninsağlığını korumaya yönelik araçlarla yapılıyor. Özel-likle de, standardizasyon rejiminin Avrupa'da koru-ma faktörü olarak ön plana çıktığı 1960'lı yılların he-

men başında, standartların ticaretre teknik engel ya-ratabilme potansiyeli olduğu anlaşılır. Avrupa'da bukonuda 1961 'den 1968'e kadar bir envanter çalışma-sı yapıldı. 1968'de saptadıkları, ticaretre teknik engelyaratabilecek potansiyel standart adedi 100.000'di.Sonuçta bu 100.000 adet standardı ne yapalım dedi-ler, çünkü bu şekilde bırakılması mümkün değil.Gerçekten de 1970'li yıllarda dünya ekonomisi daral-ma trendine girdiğinde, Avrupa Ekonomik Toplulu-ğu ülkeleri o zamanki tek engel türü olan teknik en-geller kategorisi oynamaya başlayınca, bu standartla-rın bir Avrupa Standartları haline dönüştürülmesi veulusal standartların giderek ortadan kaldırılması poli-tikasını benimsedi.

İşte, o sırada çok önemli bir maddeyi keşfettiler Bi-raz önce belirtildi, Türkiye'de de Gümrük Birliği sıra-sında epey çahşmıştık: Mevzuat uyumu maddesi.Mevzuat uyumu çerçevesinde de, AET kurucu anlaş-ması 100. Maddesinde dediler ki, madem her stan-dart bir ulusal mevzuat niteliğinde bu durumda mev-zuat uyumundan yola çıkarak bu standartları uyum-laştırahm. Işte tam 1987 idi, yanlış hatırlamıyorsam14 Nisan 1987'de Türkiye tam üyelik başvurusu yap-tığında, ben de İKV'de yeni çalışmaya başlamış biruzman olarak bu standartların bir dökümünü yapma-ya karar verdim. 100.000 standarttan kaç tanesininuyumlaştırılmış şekilde geleceğine bakmak istedim;çünkü o sırada, Türkiye AT Standart Uyumu Özel lh-tisas Komisyonu Raporu'nu hazırlamakla görevlendi-rilmiştim. Karşımıza 256 tane uyumlaştırılabilmisstandart çıktı. 100.000 standarttan sadece 256 adetiuyumlaştmlabilmişti. Neden? Çünkü, standart dedi-ğiniz yerde işin içine başka hesaplar giriyor

Otomotiv sektöründen bir başka örnek vermek isti-yorum. Su anda Almanlar, mesela Alman teknolojisiitibariyle, - bu bir pazarlık - pazarlık kapsamında ma-saya oturduklarında ZEV istiyorlar. Yani, "zero emis-sion vehicle" dedikleri, sıfır partikül veren, çevreyikirletmeyen araçlar istiyorlar ZEV'i kabul ettiğinizandan itibaren, oradaki bütün İtalyan, Fransız, İspan-yolotomotiv üreticilerinin fabrikalarını kapatıp, yeni-den yapmaları gerekiyor. Dünyada tek bir otomobiliçin biz bugün karar alsak ve 6 yıl, 6 milyar dolarlıkyatırım yapacağımızı düşünursek, tek bir standardıngetirebileceği potansiyel maliyetin ne olacağını rahat-lıkla anlayabiliyoruz. Standardizasyon meselesiniuyumlasnralım diye iyi niyetle başlandığı dönemde,iş biraz daha akçeli noktalara dokunmaya başlayınca,•

Page 136: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

o dönemde 100.000 standarttan 256 taneye gelebil-mişler. Şimdi baktıklarında, bu işin bu şekilde olma-yacağını görüyorlar

1970li yılların sonlarına doğru ünlü bir dava; ATAdalet Divanı davasıyla, Cassis de Dijon davasıyla,karşılıklı tanıma kavramını getiriyorlar. Diyorlar ki,eğer bir ülke kendi ülkesinde bu malın tüketimini,piyasaya sürülmesini kabul ediyorsa, o zaman teknikengelolmaması için, diğer ülke pazarlarına da giı-ebil-sin. Ama bununla da yetinmemek lazım, yeni bir olu-şuma gitmek lazım diye düşünülüyor. Böylece,1980'de AT'nin kurduğu ve CEN diye bildiğimiz Co-mitee Europeen de Normalisation. Avrupa Standardi-zasyon Komitesi'nin. 1985 yılında elektroteknik ala-nında çıkardığı yeni yaklaşım belgesi ile yeni bir Av-rupa Standartları noktasına geliyorlar.

Konuya Türkiye açısından bakıldığı zaman, bu nok-tada başka sorunlar karşımıza çıkıyor; çünkü standar-dizasyon meselelerine girdiğimiz zaman, biz buna ge-nellikle, teknik belgeler, bir malın üretim noktaların-da her detayı ilgilendiren maddeler olarak baktık Fa-kat 1985 yılı sonrasındaki yeni yaklaşımda, yine buteknik engelleri aşabilmek için Avrupa toplulukları-nın yaptığı başka bir şey var. Standartları, prosesstandartlar ve performans standartları olarak ikiyeayırdılar. Prosesle fazla ilgilenmemeye karar verdiler.Performans noktasıyla, nihai üretime sunulan mallar-la daha fazla ilgilenmeyi uygun buldular. Böylece, as-gari gereklilikleri, CE işaretini geliştirdiler. Fakat, bu-rada şunu da gözden kaçırmamamız lazım. Bu politi-ka daha ziyade, kendi içlerindeki ilişkilerde, mallarındolaşımındaki teknik engelleri ortadan kaldırmakiçin yapılmış gibi gözükse de, aynı zamanda 3. ülke-lerle ilgili koruma önlemlerini bir tarafa bırakmadı.

Bu konuda çok küçük bir referans vereyim. Burada,yine, GATT prensipleri ön plana çıktı. "Standardizas-yonu yapıyoruz ama, kendi aramızda mallar serbestdolaşırken kendimizi 3. ülkelere karşı korumamızçok önemli" dendi ve bir başka prensip geliştirildi.Daha doğrusu GATT'ta geliştirilmiş bir prensibi uy-gulamaya koydular. O prensip neydi? Bir ülke idare-si kendi sanayicisinden istediği standart koşullarını 3.ülkelerden gelecek mallarda da isteyebilir. Bu nokta-da ortaya çıkan görünüm içerisinde Avrupa'da aslın-da ne yapılıyor? Avrupa'da sanayi belirli bir seviyeyegeldikten sonra derhal standart çıtası da yükseltiliyerki, 3. ülkelerden gelecek düşük kaliteli ürünler o pa-

zara girip rahatsızlık vermesin.

Bu süreçte özellikle tekstil üreticilerinin en deneyim-li üreticiler olarak ön plana çıktığını düşünüyorum.Bir ara EKO 100 vardı. EKO 100'e uyum sağladığınızzaman EKO 1000 çıktı. EKO 1000'e uyum sağladıkdediğiniz gün belki EKO 10000, EKO 100000 ilekarsılaşı lacaktı. Türk sanayleisi aslında bu sistemdeneyi Öğrendi? Oradaki, özellikle bu konulardaki, pro-fesyonel örgütler içersinde yer almanın önemini öğ-rendiler. Teknik engeller dediğiniz engel türleri, otur-duğumuz yerde değil, sanayinin geldiği noktanın çokdoğru analizleri temelinde ve oradaki sanayicilerinortak çıkarları düzleminde kararlaşnnldıktan sonramevzuat aşamasına giriyor. O yüzden de, tahmin edi-yorum ve umuyorum, bundan sonra Avrupa Birli-ği'ne, inşallah yarından itibaren çok daha yeni birmecraya gireceğiz. Her Türk sanayicisinin. bu tür çı-karlarımızı korumak için, oradaki bir tür sivil toplumörgütü ya da çıkar gruplaşmaları diyebileceğimiz veoradaki süreçte kendi sektörlerine paralel iş yapanmeslek örgütleri içinde yer almaları bence hayati birönem taşıyor. Böylece teknik engeller meselesindehem kendimizin korunması hem de üçüncü ülkelerekarşı ortak korumalardan yararlanılması mümkünolacaktır. Teşekkür ederim.

Oturum BaşkanıProf. Dr. Haluk Kabaalioğlu

Sayın Baydarol'a çok teşekkür ediyoruz. Şimdi, de-ğerli meslektaşım Prof. Dr. Arif Esin konuşacaklar.Kendileri ESC Danışmanlık şirketinin sahibi ve TürkEximbank Denetleme Kurulu Üyesi'dir.

Page 137: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

AntidampingUygulamaları veAlınacak ÖnlemlerPof. Dr. Arif EsinTürk Eximbank Denetleme Kurulu Üyesi

Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli konuklar, be-nim buradaki görevim oldukça zor. Konumuz anti-damping uygulamalarına karşı alınacak önlemler vekonuyu size arz etmem zor olmamakla beraber, tarihitibariyle biraz kötü bir güne denk geldi. Bu konuyubir sene önce başka bir şekilde size anlatabilirdim.Ancak, Kopenhag zirvesine saatlerin kaldığı bir anda,ne şekilde bir ton benimseyeceğime ilişkin büyük birkarar verme zorluğu içerisindeyim Çünkü, antidam-ping uygulamalarına karşı alınacak tedbirler, bir ül-kenin sanayiini koruduğu gibi, aynı zamanda ticarikoruma aracı olmasının ötesinde, bir hucum aracıolarak da kullanılabilir. Sanırım, şimdi kaygımı dahaiyi anlayabilirsiniz. Keşke bu konuşmayı 14 Aralık'tayapsaydım ve önümüzde ne şekilde davranabileceği-mize dair daha net bir tablo olsaydı.

Türkiye, uluslararası taahhütleri çerçevesinde DünyaTicaret Örgütü ve AB ile imzaladığı anlaşmalara bağlıolarak, ithalatta haksız rekabete karşı ulusal sanayiinikorurken. yatırım ve teşvik açısından da, yine bu an-laşmalar tahtında gerekli düzenlemeleri yapmıştır.Durum bu iken, AB Türkiye'ye karşı antidampingmevzuatını sürekli olarak çalışnrmışnr. Türkiye ise,ulusal sanayiini AB menşeli ürünlere karşı, benzermevzuat ile zaman zaman korumaya almıştır. Ayrıca,AB - Türkiye ortaklık hukukunun müktesebannıoluşturan ve meslektaşım Sayın Baydarol'un da sözü-nü ettiği, 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi kararının 4.kısmının 2. bölümü de, Gümrük Birliği'nin rekabetkurallarını hükme bağlarken. Türkiye'nin Als'nin te-mel rekabet ve devlet yardımlarına ilişkin kurallarınıaynen benimsemesini imza ve karar altına almıştır.Bildiğiniz gibi, bu bağlamda da, 4054 sayılı Rekabe-tin Korunması hakkındaki yasa çıkartılmış ve 4412sayılı kanun ile değişik 3577 sayılı ithalatta haksız re-kabetin önlenmesi hakkındaki yasa çıkartılarak, uyu-mumuz bu alanda sağlanmıştır.

Ancak, Ortaklık Konseyi'nin bu kararlarının, kamukesimi tarafından, Türk endüstrisi ve ticaret alemi iletarusilmadarı alındığını söylemek hatalı olmaz. 1/95sayılı karar için böyle duşunrnesek bile, genelde Or-taklık Konseyi kararları çok hızlı bir biçimde alınırlar.

Hepimizin bildiği, daha doğrusu yeni öğrendiği, 2/97sayılı kararın bir bölümü, "veri koruma" (data protec-tion) adını verdiğimiz hususla ilgilidir. Bunun daTürkiye'ye maliyeti, yılda 2.5 milyar dolar civarında-dır. Bu durumda, AB yine, 2002 yılına ilişkin ilerle-me raporunda, devlet yardımlarının idari ve maliözerkliğe haiz bir otoriteye, diğer bir anlatımla Reka-bet Kurulu'na bağlanmamasından, devlet yardımları-nın izlenmesi ve denetlenmesi hakkında henüz biryasa cıkarulmamış olduğundan bahsetmektedir. Bunedenle de piyasa ekonomisinin tam anlamıyla çalış-madığını bahane ederek, antidamping mevzuatını ca-lışnrrna durumunda olduğunu söylemektedir.

Kendi sarıayimizi de bu yönde korumamız duşunu-lurken, başka bir konu daha gündemden hiçbir za-man düşmemiştir. Bu konu da, katma protokolünmeşhur 47. maddesi ile 60. maddesidir. 47. madde,herhangi bir damping soruşturması öncesinde, konu-nun Ortaklık Konseyi'nde görüşülmesini ve bir anti-damping soruşturması öncesinde hadisenin taraflarcaçözümünü öngörmektedir. Bu madde hiçbir zamanAB tarafından, eskiden de AT tarafından, çalıştırılma-mıştır. Buna karşı Türkiye'nin elinde 60. madde ko-zu vardır; bu da, ekonomide makul dengelerdeki bo-zulmalara bağlı olarak ortaya çıkabilecek sorunlarınbazı tedbirlerle giderilmesi hususudur. Bu koz da,Türkiye tarafından kullanılmamıştır.

Önümüzdeki döneme baktığımız zaman, antidam-ping mevzuatını bize karşı çalışurmamak için AB'ninbizden beklentisi, öncelikle rekabet kurallarının tamanlamıyla uygulanmasıdır. AB'nin, bunun yanısıra,devlet yardımlarıyla ilgili çok ciddi sıkıntıları vardır;çünkü, az önce değindiğimiz üzere, devlet yardımla-rının, teşviklerinin denetlenmesi ve izlenmesi hak-kındaki yasa geçmiş dönemde Meclis'e sevk edilmiş,ancak erken seçimlerden dolayı yasalaşmamıştır. AB,bu konuyu sürekli olarak gündeme getirmektedir.Devlet yardımlarının izlenmesi ve denetlenmesinin,idari ve mali özerkliğe haiz bir kuruma bağlanmasınıistemektedir.

Page 138: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Hangi teşvik tiplerinin yasak olduğu, neler yapınama-mız gerektiği ve bunları yaptığımız takdirde Türkmenşeli ürünlerin Avrupa pazarlarında ne şekilde so-ruşturmalara muhatap olacağına dair detaya, zamanı-mızın kısıtlı olması nedeniyle şu anda girmek istemi-yorum. Bu konulara soru - cevap bölümünde değine-biliriz. Bu bilgiler, Dünya Ticaret Örgütü anlaşması-nın antidamping bölümünde zaten yer almaktadır.Ben burada kifayet etmek istiyorum.

Oturum BaşkanıProf. Dr. Haluk Kabaalioğlu

Teşekkür ederiz. Değerli konuklar, son konuşmacı-mız Sayın Umut Oran, TGSD Yönetim Kurulu Başka-nı ve 2002 yılı başında kendileri Avrupa Giyim Sana-yicileri Derneği Başkanlığı'na seçildiler. Son olarakda, geçen ay Florida'da yapılan toplantıda, Uluslara-rası Giyim Sanayicileri Derneği Başkanlığı'nı üstlenendeğerli sanayicimiz Marmara Üniversitesi ıngilizce ık-tisat Bölümü'nu bitirdi ve benim de eski bir öğrencimolduğu için kendisi ile iftihar ediyoruz. Buyurun, Sa-yın Oran.

Sosyal Sorumluluk ve

Çevre Konusunda

Engeller ve FırsatlarUmut OranTürkiye Giyim Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

Teşekkür ederim, sayın hocam. Kıymetli hanımefen-diler, kıymetli beyefendiler. esasen üstünde durrnamgereken konu sosyal sorumluluk ve çevre konusundaengeller ile fırsatlar olmakla beraber, bu konuya çoksoyut olarak değinmek istiyorum. Istanbul SanayiOdası yetkilileri, titiz ve düzenli bir çalışma ile bukongreyi düzenlerken bizlerden de, çok önceden, üs-tünde duracağımız konularla ilgili yazılı olarak görüş-lerimizi aldı. Kendilerine ben de konusmaını takdim

etmiştim. Fakat, özellikle son 3 hafta içinde dört kezBruksel'e gittiğimde ve son olarak geçen hafta Ameri-ka'ya gittiğimde yaşadıklarım sonucu içimde duydu-ğum heyecanı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki, özellikle sektörü-muzde, ihracata çalışan bütün firmaların, her ne şart-la olursa olsun, sosyal şartnameler ve çevre şartname-leri ile çok ciddi sorunları yoktur. Önümüze sorunla-rın, tarife dışı engellerin çıktığı ve çıkacağı tartışmasızbir gerçektir. Ancak, bugün gelinen noktada, bu so-runları rahatlıkla kendi aramızda aşabilecek, çözebi-lecek durumdayız. Bunu kendi sektörüm adına çokaçık ve net olarak ifade edebilirim.

Bugün, gerçekten de, önemli bir tarih. 36 saat sonra,Türkiye'nin Avrupa ile ilgili rotası veya dış ticaret, dışilişkiler ile ilgili rotası tekrar belirlenecek. Aynı za-manda, bu kongre de bence çok önemli çünkü Istan-bul Sanayi Odası kurulalı SO yılolmuş. Istanbul Sa-nayi Odası demek, Türkiye sanayisi demektir. SO yılıtamamlamış bir sanayi. Istanbul Sanayi Odası'nı kut-luyorum ve sanayimize emek verenlere, sanayimiziribugüne gelmesini sağlayanlara, hayatta olanlara, şük-ranlarımı sunuyorum. Rahmetli olanlara da rahmetdiliyorum.

Gerçekten çok önemli şeyler başarılmış SO yılda veTürk sanayi si bu günlere gelebilmiş. Amacımız, elbet-te, daha iyi bir Türkiye ve daha güçlü bir sanayidir.Bunun için de, sürdürülebilir rekabet gücü gerekiyor.Son bir aydır, özellikle yurtdışına yaptığım seyahat-lerde, politik, mesleki ve sosyal konulara değinildı.Konuya kendi sektörüm açısından yaklaşmak istiyo-rum. Sanayi olarak baktığımız zaman da, çok genç birsanayiyi temsil ediyorum.

Hazır giyim ve tekstil sanayisi, 25-30 yıllık bir geç-mişe sahiptir ve hazır giyim sanayii, ancak 20 - 25 yıl-dır ihracat yapabilmektedir. Tekstil sanayiinin ihracatgeçmişi biraz daha eskiye dayanmaktadır. Esasında,Türkiye de genç bir ülkedir; Cumhuriyetin 79. - 80.Yaşında, Türkiye sanayiinin henüz SO. Yılını kutla-maktadır. Genç bir nüfusumuz ve müteşebbis ruhlusanayicilerimiz var. Yurtdışında bunu çok rahat his-sediyorsunuz. Yurtdışında, Amerika'da olsun, Avru-pa'da olsun, meslektaşlarımla karşılaştığım zaman bi-ze hayret ettiklerini görüyorum. Onlar üçüncü ya dadördüncü kuşak sanayiciler ve yaş ortalamaları 60 ci-varındadır. Bizim, müteşebbis ruhlu, genç bir nüfusa•

Page 139: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

sahip olma avantajımız var ve sanayimiz henüz gençolduğu için katedilecek epeyi yolumuz var.Sayın Halil Sezer'in de değindiği konular ile ilgili ola-rak, TGSD'yi temsilen size çok kısa bilgi aktarmak is-tiyorum. Tekstil, bugün Türkiye için çok önemli, hat-ta lokomotif sektörlerden biridir. Hazır giyim sanayii,üretim, istihdam, ihracat ve yatınm alanlarında azkaynak ile yurutulebilen, fazla sermaye istemeyen vedünyaya da damgasını vurmuş, belli bir noktaya ulaş-mış bir sektördur. Bugün pamuk üretiminde ve tüke-timde ilk beşte yer alıyoruz. Tekstilde. Avrupa'da bi-rinciyiz ve Avrupa'nın en büyük tedarikçisiyiz. Teks-til sektörümuz. koralara rağmen Çin ile mücadeleedebilmiş bir sektördür. Hazır giyim sanayimiz ise,Avrupa pazarında Çin ile rekabet halindedir ve kimizaman birinci, kimi zaman da ikincidir. Dünyada isealtıncı konumundadır.

Artık yönetimlerde de söz sahibi olmaya başladık.Avrupa'da. bütün sektör olarak söz sahibiyiz. BelkiAvrupa Birliği'ne girmedik ama, Avrupa'da tüm teks-til sanayiini temsilen, Tekstil Işverenler Sendikası, ıh-racatçılar Birliği'nin tekstil kanadı, ıhracatçılar Birli-ği'nin hazır giyim kanadı, TGSD, sivil toplum örgüt-leri bir bütün olarak, Avrupa'da onların adına oy kul-lanabiliyor ve karar verme konusunda etkili olabiliyo-ruz. Gelinen noktayı küçümsemernek lazım.

Tekstil ile birlikte, ancak ağırlıklı hazır giyim olarakbakıldığında, şu anda Türkiye'de kullanılan toplam30 milyar dolar tutarındaki krediden, hazır giyiminkullanmış olduğu pay % 2'dir. Toplam 610.000 do-lar kredi kullanarak, hazır giyim sanayii tek başına8 - 9 milyar dolar ihracat geliri sağlamaktadır. Tasvi-ye olacak kredilere bakıldığında ise, hazır giyim sana-yiinin sadece 190 milyon dolarlık kredisi olduğu gö-rülüyor. Bu noktaların altını çizmek gerekmektedir.

Artık bizim bir dünya markarnız da var. Biz bir dün-ya markası yaratnk, bugün hazır giyimde ve üretim-de Türkiye bir dünya markasıdır. Bugün dünyada üçülke konuşulmaktadır: Çin, ıtalya ve Türkiye. Bizlerbunu hem doğuda hem batıda yaşıyoruz. Doğu'da.Suriye, Mısır, Ürdün, hatta ısrail ve İran'da Türk Ma-lı sanki Ortadoğu'nun ıtalya'sı gibi karşılanıyor. TürkMalı ürünlerin krcasyonuna da, yaratıcılığına da buülkelerde çok fazla itibar ediliyor. Bu, gerçekten, göğ-sümuzu kabartıyor.

Biz sektör olarak kahtemize güveniyoruz, çünkü kali-

teli üretim yapıyoruz. Teknik şartlara, sosyal şartlarave çevre şartlarına uyumlu üretim yapılıyor; zaten,aksi takdirde ayakta kalınamaz ve bahsettiğimiz ra-kamlar dile getirilemez. Dünya ile, her şeye rağmen,rekabet edebilme becerisine ve altyapısına sahip olanve 25-30 yıl gibi az bir zamanda böyle bir noktaya ge-lebilmiş bir sektörüz. Bu sektörün mensubu oldu-ğum, bu sektörde çalıştığım ve sektorumu bir siviltoplum örgütünde temsil edebilme imkanına sahipolduğum için kendimle gurur duyuyorum.

Sizinle paylaşmak istediğim bir diğer konu da, kendi-mize güvenmemiz gerektiğidir. Artık markalarımızvar; Türk futbolu, Türk futbol takımı, Galatasaraydünyada bir marka oldu. Türk hazır giyim sanayii de,aynı şekilde, dünyanın tanıdığı bir üretim markasıdır.Bunları küçümsemememiz lazım. Eskiden futbol oy-na dım ama, 15 senedir futbolla hiç ilgirtı yoktu. Banahangi takımı tuttuğumu sorduklarında "milli takımı"diyordum. ıki - üç sene önce Galatasaray'ın başarıla-rı ardından, beni 35 yaşından sonra Galatasaray'ın ve-teren (tekaut) takımına çağırdılar. Arada sırada gidi-yorum ve oynuyorum. Bir de GS kartı verdiler. Yurt-dışında, özellikle Avrupa'da. son iki - üç senedir he-sap öderken veya otele giriş yaparken pasaportumualıyorlar ve Türk olduğumu görünce hemen "Galata-saray'ı biliyor musunuz, Hakan Şukur, Senyor Te-rim?"diyorlar. Ben de kartımı çıkartıp, "GS'da oynu-yorum" dediğimde adamların tavrı değişiyor; indirimyapıyorlar, oda veriyorlar. Bu duyguyu yaşamak ger-çekten güzel.

Başka bir şey daha anlatmak istiyorum. Hazır giyimsanayicisi olarak 15 yıldır bu sektördeyim ve zamanzaman ehmizde bavul dolusu mal ile yurtdışına gidi-yoruz. Eskiden gümrüklerde "Neden geldin, kaç günkalacaksın, dönüş biletin var mı, otel rezervasyonunvar mı?" şeklinde bir sürü soru sorarlardı. Bugün, ar-tık, gümrük memurunun karşısında farklı bir diyalogyaşanıyor. "Neden geldin?, 'Toplantıya katılacağım","Hangi toplantı?", "Euroteks toplantısı", "Ne yapacak-sın Euroteks'te?", "Yönetim Kurulu üyesiyim" diyo-rum ve kartımı çıkartıp gösteriyorum. Gümrük me-muru bana daha uzun kalış süresi tanıyor. Bu saygın-lığı görüyoruz.

Elbette, biraz önce bahsettiğim "marka" kavramınıaçmak lazım. Türkiye'nin hala bir markası yok deni-yor ama ben buna katılmıyorum. Türkiye 79 yıllık birCumhuriyete sahip ve bugün Türkiye'de ülke imajı-

Page 140: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

mızı, insan haklarını konuşuyoruz. Tarihimizi, kultü-rümüzü düşünmemiz lazım. Marka, bugünden yarı-na, o kadar kolay yaratılmıyor. Ayrıca, artık dünyadamarkaların milliyeti de kalmadı. Bugün dünyadakibütün büyük markaların Japon, Çinli, Hintli tasarım-cıları da yar; bütün dünyadan tasarımcılar ile çalışı-yorlar. Mexx buna bir örnektir. Aynı şekilde, Armani,Ferre, Calvin Klein da böyle çalışıyor. Artık global birmarka ve global urunurtuz olması gerekiyor. Bu kav-ramın arkasında altyapıya ilişkin, tanıtım, sunum velojistik gibi birçok husus var.

Konurnuzla ilgili olarak Gümrük Birliği'ne de değin-mek istiyorum. Gümrük Birliği'nin hatası da, sevabıda var. Sanayimiziri ve özellikle sektörümuzun bugündünya ile rekabet edebilmesini, biraz da Gümrük Bir-liği'ne borçluyuz. Bardağın dolu tarafına baktığımızzaman, Gümrük Birliği'nin bizi 2005 sonrasına hazır-ladığını söyleyebiliriz. Yerli markaların bir bölümüiçin yıkımlar da söz konusu oldu ama, yerli markala-rımızı da dünya kalitesine ve dünya tasarımına hazır-lamaya başladı. Türkiye'ye yabancı markaların da gir-mesiyle başlayan ciddi rekabet ortamında, yerli mar-kalarımız da, ciddi anlamda, kendilerini yenilerneyebaşladılar ve başarılı da oluyorlar. "Mavi" ve "Damat"gibi, hepinizin bildiği markalarımızın dünyaya yayıl-masından büyük bir kıvanç duyuyoruz ve bunun ar-kasnun da geleceğine inanıyoruz.

Geleceğe baktığınızda katedilecek çok yol var. Bu bi-zim sektörümüz için de geçerlidir. Işin üretim bölü-münü, sanayi kısmını hiçbir zaman unutmayacağızve ulaştığımız noktadan daha ileri gitmeye gayretedeceğiz.

Önümüzde istihdam, işsizlik gibi Türkiye'nin ciddisorunları var, bunları aşmamız gerekmektedir. Dahaçok marka yaratmalıyız; yerli, yabancı, daha çok mar-ka sahibi olmalıyız. Bu yolda emin adımlarla ilerledi-ğimize inanıyorum. Bizim için sonuçta en önemli un-surlardan biri olan, nihai tüketiciye ulaşmayı da bil-memiz lazım. Nihai tüketiciye ulaşabilmek için mağa-zalar zinciri satın alabilmeliyiz. Bugün Avrupa'nın üs-tünde durduğu en önemli konu teknik tekstiller veakıllı konfeksiyon dediğimiz urunlerdir. Biz bu ürün-leri üretmeyi sürdürmeliyiz. Üretimden kaçmamalı-yız. Geçen hafta Amerika'da. Amerikan Hazır Giyimve Ayakkabıcıları'nı temsil eden büyük bir sivil top-lum örgütünün toplantısına katıldık. Toplantıya yak-laşık 35 ülkeden 500 kişiyi aşkın devlet yetkilileri, ti-

cari yetkililer ye müteşebbisler katılmıştı. Toplantıdahedefler konuşuldu ve Amerika'nın 2005 sonrası içintek hedefi olduğu ortaya çıktı. Amerika, 2005 sonra-sı ayakta kalabilmek ve rekabet edebilmek için "fullpackage"ı yaratması gerektiğini düşünüyor. "Full pac-kage" ile kastedilen, A'dan Z'ye kaliteli bir ürün suna-bilmek, müşterinin hayal ettiği ürünü yaratabilmek-tir. Esasında, "full package" Türkiye'de var. Bu uygu-lama dünyada çok az ülkede var ve orada bunu duy-duğumda çok hoşuma gitti. Amerika'nın hayal ettiğive uğraştığı uygulama esasında bizde var ve bununkıymetini bilmemiz, bunu daha ileriye taşımamız ge-rekiyor. Çünkü bu uygulama, sadece sektöre ve şir-ketlere değil, aynı zamanda, ülkeye de çok büyükkatkılar sağlıyor.

Benim üçlü sacayağı olarak değerlendirdiğim bir ko-nudan da bahsetmek istiyorum. Bir işin devam ede-bilmesi, rekabet edebilmek için sektör, altyapı ve pa-zar çok önemlidir. Toplam hazır giyim ve tekstil sek-töründe ilk ikisi Türkiye'de mevcuttur. Pazarda, şuanda, belli bir yere sahibiz ama, rakamlara baktığınız-da, çok küçük paylanmiz olduğu görülüyor. Avru-pa'nın toplam ithalatındaki payımız % S.S'dur. Ame-rika'nın toplam hazır giyim ve tekstil için, toplam it-halatındaki payımız % ı.Tdir. japonya'da. Çin'de yo-kuz. Bu, gelişmek ye ilerlemek için çok yolumuz ol-duğu anlamına geliyor.

Bu noktada, üniversite sanayi işbirliğini de unutma-mak gerekiyor. Çok önemli ve geliştirilmesi gerekenbu konuda devlete çok iş düşmektedir. Dünya ligin-de oynayabilmek, rekabet edebilmek için dünya ma-liyetlerinde ve fiyatlarında girdileriniz olması lazım.Bu nedenle, devlerin stratejileri, alacağı kararlar veortak akıl çok önemlidir. Biz bunun sıkıntılarınıAmerika ile ticaretimizde ve Gümrük Birliği anlaşma-larında sıklıkla yaşıyoruz. Devletin desteği ve rolübahsettiğim üçlü sacayağında büyük önem arz et-mektedir. Sanayicinin, yatırımcının, devletin üretim,ihracat ve istihdarnla ilgili stratejilerini bilerek hare-ket etmesi gerekmektedir.

Sürem bitti ancak, izninizle, dört dakika daha kullan-mak istiyorum. Türkiye Giyim Sanayicileri olarakbizler, Türkiye'nin içinde bulunduğumuz dönemdekizorluklarının bilinci içerisinde, bütün faaliyetlerimizisadece sektörümüzün, üyelerimizin menfaati için de-ğil, ulusal ve toplumsal menfaatlerle de birleştirerekyapmaya çalışıyoruz. Ülkenin ve bizlerin krizden

Page 141: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

kurtuluşu için sürekli gelişen bir performans göstere-bilmemiz gerekiyor. 31 dediğimiz bir formül var; is-tihdam, ihracat ve istikrar.

1stihdamı dünya çapında incelediğimizde HongKong'un yatırımlarını yıllar önce Çin'e kaydırdığını,NAFTA çerçevesinde Amerika'nın Meksika'ya kaydır-dığını ve şimdi de Karayipler'e kaydırmayı düşündü-ğünü görüyoruz. Karayip adalarına üretimi kaydıra-bilmek, elbette, gayet zor bir iştir. Avrupa, DOğu Av-rupa'ya gidiyor. Bizim, aslında, bir yere gitmemizegerek yok çünkü Anadolu'muz var. Anadolu'da gayetkaliteli ve çok iyi niyetli bir insan gücümüz var ve bu-nu iyi kullanmamız gerekiyor. Biz bu konuda çalış-malar yapıyoruz ve hazırladığımız çeşitli projeleri deülkemiz yöneticilerine iletiyoruz.

Genel kapsamı itibarı ile DOğu ve Güney Doğu Bölge-si ile ilgili 4325 sayılı bir kanun var. Sanayinin Ana-dolu'ya kayrnası açısından Als'nin de karşı olmadığıbir konu, çünkü Als'de bölgeler ve şehirler arasındaekonomik ve sosyal eşitliğin olması isteniyor. Genişbir şekilde teşviklere izin vermiyor ama, yeni istih-dam yaratılması ile ilgili devletin teşviklerine imkantanıyor. Uygulamasını bu dönem görmeyi umut edi-yorum.

1hracatla ilgili olarak da söylenebilecek çok şey var.Çünkü ihracat, çok hızlı nakit akışı sağlıyor ve bu ko-nuda da devlet politikası çok önemli, proaktif olun-ması gerekiyor. Bizim potansiyelimiz var. Örnekleanlatmak gerekirse, balık tutmayı biliyoruz ve balığı-mız da var, ama bize balık tutulacak imkanın tanın-ması lazım. Uluslararası ticarette vergiler, gümrükler,tarife dışı engeller gibi birçok konu var ve bu konula-ra ilişkin devlet stratejisinin özel sektörle birlikte ça-lışılarak, ortak akıl ile çözülmesi gerekiyor.

1stikrar ise, hepimizin bildiği bir sorundur. Devletinekonomi ile siyaseti karışnrmadan, istikrarlı bir poli-tika uygulamasılazım ve 57. Hükümetin yapamadığı.ancak yapılması gerektiğini her zaman savunduğu-muz bir konu olan reel sektörün hükümetlerin gün-demlerinin ilk snasında yer alması gereğine de dikkatçekmek istiyorum. Amacımız daha iyi bir Türkiye da-ha güçlü bir sanayidir. Türk insanının refahı için iyibir devlet yönetimi, çalışkan, müteşebbis ve fedakarsanayiciler, olumlu ya da olumsuz tepki gösterebilenbir toplum gerekiyor.

AB yolunda yarın olumlu gelişmeler olacağını umu-yorum. Bizler, zaten, ekonomik olarak AB'nin ortağı-yız ve onlarla ticari bir ortaklığımız var. Sivil toplumörgütlerinde de, belli bir ölçüde AB ile entegrasyonsöz konusudur ve hem Avrupa'nın hem de Türki-ye'nin bu konudaki olumlu görüşleri malumdur. Ar-tık Türk siyasetçisi de bu konuda gerek iktidarı gerekmuhalefeti ile kararlılığını göstermektedir. Şu andasöz AB politikacılarındadır. Karar ne yönde olursa ol-sun, bizi çok etkilememelidir. Çünkü yapmamız ge-rekenler bellidir ve bunları zaten kendimiz için, mü-reffeh ve çağdaş bir toplum için yapmamız ve yolu-muza devam etmemiz gerekiyor.

Biz sanayiciler, her zaman için kayıt dışı rekabete,haksız rekabete karşıyız. Serbest ve adil ticaret içinmücadele etmeyi sürdüreceğiz. Önümüzde, elbetteki, tehditler var ama, başarı tehditleri fırsata çevirebil-me becerisine sahip insanlarındır. Sanayiciler olarakbizlerin, özellikle devlet ile birlikte, bu tehditleri fır-sata çevirebileceğine inanıyorum.

Sözlerime son vermeden önce 1stanbul Sanayi OdasıYönetim Kurulu'na. değerli Yönetim Kurulu ve Mec-lis Başkanlarına, beni konuşmacı olarak çağırdıklarıiçin çok teşekkür ediyorum. Sosyal şartnameler ile il-gili, TGSD olarak kendileriyle birlikte yürüttüğümüzortak bir projemiz de var. Bu kongreyi düzenleyenle-re de çok güzel bir çalışma yaptıkları için teşekkürediyorum. Sizlere de, beni dinlediğiniz için teşekkürediyor, saygılarımı sunuyorum.

Oturum BaşkanıProf. Dr. Haluk Kabaalioğlu

Biz de, Sayın Umut Oran'a çok teşekkür ediyoruz. Sa-yın misafirler, çok az bir süremiz kaldı. Birkaç sorualabileceğiz. Soruların kısa ve öz olmasını rica ediyo-rum. DPT eski müsteşarı ve önemli görevlerde bulu-nan bir arkadaşımız söz istiyor. Buyurun Sayın Yıldı-rım Aktürk

Page 142: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Sorular ve Katkılar

Yıldırım AktürkTeşekkür ederim Sayın Başkan. Bu güzel topluluğubir arada bulmuşken bir yorum yapmak istedim.Mutlu habere 36 saat var deniliyor. 2005 yılının tariholarak verildiğini varsayalım ve hiç zaman kaybetme-mek için sanki bu tarih 2003 yılı imiş gibi, neler ya-pılması gerektiği konusunda burada ortak aklımızıdevşirelim. Ardından da Ankara'ya. bence kavuştuğu-muz bu güzel hükümete, güzel bir mesaj verelim.Hep beraber, görünürdeki bu iki senelik zaman kay-bını nasıl kazanca çevirebiliriz konusunda arayış için-de olalım demek istedim. Teşekkür ederim.

Mehmet KelemciBen Hansel Tekstil'den geliyorum. Sorumu, özellikle,Sayın Halil Sezer'e yöneltmek istiyorum. Dünya teks-tilinde söz sahibi ülkeler olarak Türkiye, !talya veÇin'den bahsedildi. Sayın Oran konuşmasında bunadeğindi ve ben de Sayın Oran'ın heyecanını paylaşı-yorum. Bütün tekstilcilerin de bu heyecanı paylaştığı-nı düşünüyorum. Bu heyecandan dolayı da, İtalya'yıyakalayacağımızı düşünüyorum.

Bu anlamda özelikle Çin'in kaygı yarattığını biliyoruzve bizim dünya standardım. üç aşağı beş yukarı,yakaladığımızı düşunürsek, Çin'in de bu standardıyakalama şansı var mıdır ve bu yönde çalışmaları ilehazırlıkları var mıdır? Teşekkür ederim.

Necati ArıkanİSO Meclis Üyesi ve İKV Yönetim Kurulu Üyesiyim.Sayın Başkan; benim iki sorum olacak. Birinci soru-mu Sayın Arif Esin'e yöneltmek istiyorum. Devletyardımları sanayimize rekabet gücü kazandırılmasın-da önemli bir etken, fakat şunu da biliyoruz ki, Tür-kiye'deki devlet yardımlarının seviyesi Als'nin çok al-tında ve buna rağmen antidamping sebebi olabiliyor.Devlet yardımlarının gerçek olarak işlemesi ve AB'deantidamping soruşturmasına sebep olmaması içinnereye bağlanması lazım?

İkinci sorum ise bir B planı yapılması ile ilgili. Tür-kiye'nin söz hakkı yok ama, inşallah zirveden olumlu

sonuç alırız. AB, Amerika ve Meksika ile, Türkiye'yedanışmadan anlaşma yapıyor. Bu durum bir B planıiçin haklı bir koz olabilir mi? Çünkü bir B planıyapacaksak. Türkiye 3. ülkelerle ilişkilerini nasılgeliştireceğine bakacaktır. Dolayısıyla, kendimizehaklı bir zemin oluşturabilir miyiz? Teşekkür ederim.

Velit GünayAmbalaj Sanayicileri Derneği Başkanıyım. 1996'daGümrük Birliği'ne girdik. 36 saat sonra da, inşallah,güzel şeyler duyacağımızı ümit ediyoruz. Bugüne ka-dar çeşitli sebeplerden dolayı yabancı sermayeningelmediğini ve Avrupa'nın bizden uzak durduğunugördük. Önümüzdeki dönemin farklı olmasını ve ya-bancı sermayenin ülkemize akmasını umut ediyoruz.Bu durumun Türk sanayisine. şüphesiz ki, çok olum-lu etkisi olacaktır. Bu durumda, Avrupa'da bugünmarjinal diye düşündüğümüz endüstrilerin Türki-ye'ye gelmesinin rekabet gücümüze ciddi etkileri ol-masını beklememiz gerekir diye düşünüyorum. Bukonuda iki hocaya fikirlerini soruyorum. Bizim bukonularda hazırlığımız ne olmalıdır?

Prof. Dr. Haluk KabaalioğluSorular için çok teşekkür ederiz. Buyurun, Halil Bey.

Halil Sezerlzninizle, ilk sorudan başlayalım. Çin'in üretimkalitesi ve düzeyini sordunuz sanıyorum. Çin'de deüretim yapmış biri olarak dünyada artık global birkalite standardı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.Özellikle AB ve ABD gibi gelişmiş pazarlara mal sat-mak için zaten bu standardı yakalamış olmakdurumundasınız. Konuşmalarda da bahsedildiği gibi,o ülkelerin kendi sanayileri için koydukları kıstaslarzaten ithalat yaptıkları ülkelerde de uyguladıklarımecburi kıstaslardır.

Çin'in dikiş kalitesi, ürün kalitesi açısından bizdenbir eksiği yoktur. Çin'in ve Hindistan, Pakistan veKamboçya gibi Çin benzeri ülkelerin, bize nazarandezavantajlı oldukları konu konfeksiyonda modaüretmek ve bu modayı da hızlı uretebilmektir. Müş-terinin leb demeden leblebi dediğini anlama gerek-sinimidir. Çin'in diğer bir büyük dezavantajı da kon-umudur. Neyi değiştirirse değiştirsin. hangi noktayagelirse gelsin, Çin bulunduğu toprakları pazarlaradaha yakın bir yere çekemez. Biz, bugün itibariyle,AB'nin kenarındaki ve belirli bir süre sonra da, inşal-

Page 143: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

lah en kısa sürede, AB'nin içindeki en rekabetçi ortakolabilecek ülke durumundayız.

AB'nin 3. ülkelerle yaptığı anlaşmalara ve Türkiye'ninbunlara seyirci kalması konusuna ise konuşmamınbir yerinde değindiğim şekilde yanıt vermek isterim.Biz Avrupa'daki sektör kurumlarına ne kadar bastırır-sak bastıralım, sesimizi ne kadar yüksek çıkarırsakçıkaralım, birlikte olmaya çalıştığımız klube ben-zemek zorunda olduğumuz gerçeğini yok sayamayız.O kulüptekiler gibi olmak zorundayız. Büyük birtopluluk düşünün. Bazı sanayi dallarını artık bıraktığıiçin o dallara ait malların kendi ülkesine gumrüksüzve kotasız girmesinden dolayı hiçbir kaygısı yok.Sadece siz böyle bir kaygı duyuyorsunuz ve "Meksikabana çok benziyor, Meksika'dan alacağım mal benimsatışımı engeller" diyorsunuz. Bu bakış açısına pektaraftar bulamıyorsunuz ve bu sadece tekstil ve kon-feksiyon ile sınırlı değildir.

Geçtiğimiz günlerde yapılan başka bir toplantıda,Türkiye'deki bir konteyner üreticisinin aynı sorunuyaşadığını gördüm. Avrupa'nın içindeki en son kon-teyner üreticisi İtalya imiş ve ıtalya da, Çin'in rekabetiyüzünden iki sene önce konteyner üretimini bırak-mış. Sözkonusu Türk üreticimiz aniden konteyner-lerin, hatta bazen antidamping unsuru taşıyarak,Afs'ye girmeye başladığını görmüş. Bir çok yere baş-vurmuş ve hiçbir şeyelde edememiş. O da şimdi,bana çok yakın gelen şeyler söylüyordu. "Ben artıkkalitem, hızlı sevkiyat başanm, müşterimin ne is-tediğini önceden tahmin etme yeteneğim ve biraz dastokla çalışmam sayesinde rekabette şansımı kul-lanıyorum," dedi bu üreticimiz. Sizleri bu açıklamaile aydınlatabildiğimi umuyorum.

Prof. Dr. Haluk KabaalioğluEvet, teşekkür ederiz. Buyurun, Sayın Arif Esin.

Prof. Dr. Arif EsinDevlet yardımları meselesi Türkiye'de uzun yıllardırtartışılan bir konudur. Sanayici zaman zaman teşvik-lerin yeterli olmadığını ya da yeterli olduğunu amaamacına uygun kullanılmadığını söyler. Türkiye'debugüne dek buna benzer çok derin tartışmalar yaşan-mıştır.

Meslektaşım Sayın Baydarol 20 yıl önce Le Monde'dayayınlanan makaleden bahsetti. Sözkonusu makaleyayınlarıdığında Sayın Jak Kamhi beni çağırdı ve "Sen

bundan sonra teşvik uzmanı ol," dedi. Ben, o gündenbu yana hep rekabet konusu ile ilgilendim. O dönem-de, İtalya'da ve Almanya'da 2000'in üzerinde teşvikmekanizması var iken, Türkiye'de 4 kalem teşvik var-dı ve bize yetiyordu. Söylemeye dilim varmıyor ama,Türkiye'de sağlanan teşvikler, akılsız teşviklerdir.Devlet Türk sanayiine kötü yardım yapmıştır. Hal-buki AB'deki, kabul edilmiş düzenli teşvik sisteminebaktığınız zaman, bizden çok daha geniş ve etkindir.Teşvik sağlamak için, muhakkak çok paranız olmasıgereklidir ve Türkiye'nin kaynakları kısıtlıdır. bunedenle de AB kadar geniş bir teşvik yelpazesi kura-maz denebilir. Ama bu doğru bir düşünce değildir.

Biz uzun yıllardır sanayimizi kötü ve yanlış mekaniz-malar ile desteklemişiz. AB'nin bugün bize söylediğiise, gerek ihracat teşviklerimizin. gerekse yatırım teş-viklerimizin hukuka aykırı, yasak olduğu ve izlen-mesi gereken yöntemin ise ortada olduğu, AB'nin uy-guladığı sistem olduğudur. Teşviklerin denetlenmeve izlenme konusu da ayrı bir sorundur. Bizde de, birzamanlar, DPT'ye ve ardından Hazine'ye bağlı teşvikuygulama birimleri vardı. Bugün, eskisi gibi, uy-gulama birimlerine ihtiyaç vardır. Hazine ya da DPTbünyesinde olabilir. DPT bünyesindeki eski uy-gulamanın gayet iyi olduğunu da belirtmek gerekir.Böylece, uygulamacı bir birim ile birlikte bir debağımsız otoriteyi temsilen bir birim gereklidir. Dün-yada ve özellikle AB'de bu görevin rekabet otoriteleritarafından yürütülduğunu görüyoruz Nitekim,Komisyonda da, 4. Genel Müdürlük olan RekabetGenel Müdürlüğü bu işe bakmaktadır. Bu şekildeoluşturulacak bağımsız bir otorite, sanırım, SayınArıkan'ın sorusuna da yanıt olacaktır. AB bizden,Rekabet Kurulu'nun da tüm bunları izlemesi vedenetlemesini içeren bir yapıda, uygulama birimininise teşvik uygulama birimi olarak kalmasını öngörenbir düzenleme istiyor. 2002 Yılı llerleme Raporu'ndada bu noktayı açıkça ortaya koyuyor.

Sayın Arıkan çok önemli bir başka noktaya, B planıkonusuna da değindiler. ıhracatçılar Meclisi'ndeuzun süredir B planı ile ilgili fikir jimnastiğiyapıyoruz. Öncelikle, açıkça belirtmeliyim ki, misil-lerne peşinde koşmak dünya ticaret sahnesinde ül-keleri felakete sürükler. Anlatacaklarımı bir misillernemantığı ile dinlerneyin. ıhracatçılar Meclisi'nde özel-likle antidamping ile ilgili oluşturduğumuz ve henüzharekete geçmemiş bir çalışma grubu var. Amacı da,ithalatta haksız rekabete neden olan ürünlerin sanayi-

Page 144: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

ci tarafından tespit edilerek lthalat Genel Müdürlüğüve Ticaret Müsteşarlığı ile koordinasyon içindegerekenlerin yapılmasını ve sanayinin bu açıdankorunmasını sağlamaktır. lthalatta haksız rekabetinönlenmesi ile ilgili mevzuatı işletebilmek için bellitanımlara uygunluk gösteren bir sanayici olmanızgerekiyor.

Prof. Dr. Haluk Kabaalioğlu

Değerli konuklar bu oturumun da sonuna geldik.Değerli tebliğlerini sunan tüm arkadaşlara teşekkürediyorum ve bu önemli kongreyi düzenleyen ısoyöneticilerini de kutluyorum.

Türkiye, son yıllarda, açık ekonomik rejimin doğalsonucu olarak ve bir miktar da enflasyonu kontrol al-tında tutmak amacıyla, kapılarını dampingli ithalataaçık bıraktı. Bu siyasi otoritelerin meselesi idi.Sanayici de, bu konuda, biraz daha baskın olmakdurumundaydı, ancak bunu yapamadı. Aksini umutetmekle beraber.T 4, 15 ya da 16 Aralık'ta bu şekildekötü bir tablo ile karşılaşırsak, anlattığım yönde bir Bplanı hazırlığımız mevcut olacaktır. Sayın Arıkan'ında belirttiği gibi, gelecek hafta başı itibarı ile başkakonularda da yeni beyin fırtınaları ortaya çıkacaktır.

Son olarak, yabancı sermaye ile ilgili birkaç cümleilave etmek istiyorum. Konuyu Gümrük Birliği ileyabancı sermaye gelir, Gümrük Birliği olmaz iseyabancı sermaye gider gibi bir bakış açısı ile ele al-mamak gerekir. Yabancı sermaye artık her ülkeyegeliyor. Türkiye'de mevzuatların biraz ağır olduğu;160- ISO birimden geçilmesi gibi zorlukları kaldır-mak gerektiği söylenebilir. Bu zorlukları kaldır-dığınızda da yabancı sermaye gelmeyebilir. Dikkatedilmesi gereken husus çok basittir. Yabancı ser-mayeyi, tıpkı kolesterol gibi, iyi huylu ve kötü huyluyabancı sermaye olarak ikiye ayırmalıyız. Kötü huyluyabancı sermaye, çevreye saygısı olmayan, sosyaldampingi olduğu için buraya gelmeye çalışan, reka-bet kurallarına saygısı olmayan, tüketiciyi korumakanunlarının arkasından dolaşmaya çalışan yabancısermaye tarzıdır. Bu tarz yabancı sermaye Türkiye'demukimdir. Bir de, iyi huylu yabancı sermaye vardır;AB müktesebatı ve kabul ettiğimiz yasalar tahtındaTürk şirketleriyle eşit rekabete girmeye çalışan,ticaretin gereği olan serbest piyasa ekonomisininkurallarını yerine getiren yabancı sermaye bu kate-goriye girmektedir. Biz bu iyi huylu yabancı ser-mayeyi davet etmek, bu tarz yabancı sermayeninpeşinden koşmak durumundayız. Aksi takdirde, kötühuylu yabancı sermaye Türkiye'nin felaketinin birdiğer kilometre taşı olabilir. Teşekkür ederim.

Page 145: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

"Turkiye'nin Rekabet Gücü" Araştırmaları

İmalat Sanayiinin Uluslararası Rekabet GücüAB ve Diğer Ülkeler ile KarşılaştırmaDoç. Dr. Ruhi Gürdalıstanbul Sanayi Odası Danışmanı

Türkiye'nin Ekonomik Büyümesinin Önündeki EngellerDidem Dinçer BaşerMcKinsey tSr Company Proje Yöneticisi

Page 146: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

İmalat SanayiininUluslararası Rekabet GücüAB ve Diğer Ülkeler ileKarşılaştırma

Doç. Dr. Ruhi GürdalIstanbul Sanayi Odası Danışmanı

Değerli ıso üyeleri, değerli konuklar, sunumumumümkün olduğu kadar kısa tutmaya calışacağım. Buçalışmayı ıstanbul Sanayi Odası bünyesindeki araştır-macı arkadaşlarımız ile birlikte gerçekleştirdik ve ısoBilgi ışlem Bölümü'nün destekleri ile hazırladık. Ni-san ayında başlattığımız ve Kasım ayı sonunda ta-mamladığımız bu çalışmanın sonuçlarını içeren özetbilgileri sizlere aktaracağım.

Kongrede tartışılan konuların birçoğu çalışmada elealınmıştır. Çalışma, ıstanbul Sanayi Odası üyeleri veıso üyeleri dışındaki bin büyük şirkete gönderilenanket formları sonucunda elde edilen bilgilerden olu-şan bulguları içermektedir. Rekabet gücüne ilişkin,ekonominin alt birimleri olan sektörler, işletmeler veürünler bazında elde edilen özet bulgulanrmzı sizlerile paylaşacağız.

Rekabet gücü kavramı, Türkiye'de seksenli yıllarınsonlarında gündeme gelmiştir. Ancak, çok uzun süre-dir, altmışlı yıllardan bu yana, ürün bırakma, ürünekleme kararlarının verildiğini ve işletmelerin o dö-nemlerden beri rekabet gücü çalışmaları yurütrukle-rini biliyoruz. Rekabet gücü, pazardan daha fazla payalmak, artı değer, katma değer yaratmak için üzerin-de özenle durulan konulardan biridir.

Konuya makro düzeyde bakıldığında, bu çalışmalarınsektör ve ülke için yapılması gereği de bulunmakta-dır. Dolayısıyla, tüm ülkelerin temel amacı dünyadayaratılan katma değerden daha fazla payalabilmektir.Çünkü yaratılan katma değerden daha fazla pay ala-bilmek, refah içinde bir toplum yaratmak demektir.Bu nedenle, rekabet gücü çalışmaları yapılması kaçı-nılmaz bir ihtiyaç olmuştur. (Şekil L)

Şekil 1

Rekabet gücü çalışmaları güçlü yanların korunması,zayıf yönlerin ise geleceğe yönelik önlem alarak geliş-tirilmesi ve bu şekilde kazananlar arasında yer alma-yı sağlar. Gün geçtikçe hızlanan ve giderek artan re-kabet ortamı bu gelişmelere karşı koyamayanlar içinpazarda büyük kayıplara yol açacaktır. Bu nedenle,kazanan ülkeler arasında yer alabilmek için bu konu-ya önem verilmesi gereklidir. (Şekil 2)

Şekil 2

Rekabet gücü çalışmalarını ürün, ürün hattı, ürünkarması. işletmeler, sektörler ve hatta ülkeler bazın-da, farklı boyutlarda yapmak mümkündür. Aslındabu çalışmaları konu ve uğraşı düzeylerine bağlı olarakilgili kurum, kuruluş ve işletmenin ilgili bölümlerininyapması gereklidir. Kendi ürünümüz için "biz nere-deyiz?" sorusunu sormadığımız sürece, ülkemizin ne-rede olduğunu tespit etmemiz de mümkün değildir.Sanayici olarak, gerek ürün, gerek şirket açısındannerede olduğumuzu sıklıkla sorgulamamızda büyükyarar vardır. Bu çalışmalar bize geleceğe yönelik ola-rak ışık tutacaktır ve bu sayede doğru çıkarırnlar iledoğru yönde hareket edebilirsek, rekabetçi ekonomik•

Page 147: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

birimler ve bu birimlerden meydana gelen rekabetçibir ekonomi yaratmamız mümkün olacaktır. (Şekil 3)

Şekil 3

İstanbul Sanayi Odası'nın yürütmuş olduğu bu çalış-manın temel amacı, rekabetçi ekonomi yaratma çaba-larına girdi sağlamak ve katkıda bulunmaktır. Buaraştırma, İstanbul Sanayi Odası'nın Gümrük Birliğiöncesi yürüttüğü çalışmasının ardından yapmış oldu-ğu, rekabet gücü üzerine ikinci çalışmadır. Temelamacımız bu çalışmaların ülkemiz işletmelerine katkısağlaması, ışık tutmasıdır. (Şekil 4)

Şekil 4

Araştırmaya konu olan anketlerin yanıtlanma oranı% 6 olmuştur. İşletmelerin sektörlere göre dağılımı,% 10.5 ile gıda, tütün ve içki sanayi, % 14.5 ile teks-til sanayi ve % 8.1 ile giyim sanayi olmak üzere de-vam etmektedir. Bu dağılımın 150 üyelerinin sektör-lere göre dağılımından biraz farklı olmasının nedenide İSO üyesi olmayan kuruluşları da kapsamasıdır.(Şekil 5 - 6)

-~,......GıdI, iÇkI. TÜ10n san.

• Den w Ay.obı san .

• Tekstil sanayıı Giyim Slin.yii

• Orman ur. w MobIlya san. • ugıt, ogıt Or. ve a.sım 5.1ın.

• Tat IM Topl1l~ Daya" san. • Metal ANI SilNy-li

• M.kIM SIIn. • Elektrikli Makına san.

• Oigı.r imalat san.

• Kimya Sanayii

M.-, ~Y" sanayii

Tatıt Ar~ı.n san.

Şekil 5

Şekil 6

Araştırmaya başlarken, saha çalışmasında öncelikleşu sorulara yanıt almayı amaçladık.

Imalat sanayii işletmeleri ihracat odaklı mı?İhracat pazarları nerelerdir?İç ve dış pazarlardaki rakipleri kimlerdir!Uluslararası standartlara uygunluk gösterebiliyorlarmı? (Şekil 7)

Şekil 7

Page 148: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Bu soruların, rakiplerimizi tanımamız, hangi ülkeler-le rekabet içinde olduğumuzu ve hangi aşamada ol-duğumuzu görmemiz, iç ve dış pazardaki rakipleri ta-nımlamamız açısından büyük önemi bulunmaktadır.Örneğin, iç pazardaki yabancı rakiplerimiz, dış pa-zardaki olası büyük rakiplerimizdir ve araştırma bul-gularında da göreceğimiz üzere, aslında, ağırlıklı ola-rak iç pazarda gelişmiş ülke Iirmalanyla rekabet edil-mektedir. Bu da, bardağın dolu tarafından bakarsak,dış pazara bizi hazırlaması açısından olumlu bir yön-dür.

ıhracat yapan işletmelerin oranı, ölçek ile doğruorantılı olarak artmaktadır. Küçük ölçekli işletmeler-de oran daha düşük iken, ölçek büyüdükçe oran yük-selmektedir. Araştırmaımza katılan küçük ölçekli iş-letmelerin % 56.9'u ihracat yapan firmalardır. Ortaölçekli işletmelerde bu oran % 77Sa çıkarken, bü-yük ölçeklilerde % 82.3'ü bulmaktadır. Toplam işyerlerini göz önüne aldığımızda, % 71.6 gibi yüksekbir düzey sözkonusudur. Elbette, hata payını da gözardı etmemek gerekir. (Şekil 8)

Dikkat çeken diğer bir husus ise, ihracat yapmanınötesinde, ihracatın ciro içindeki payının bir miktarartmış olmasıdır. Grafikte yatayolarak sıralanan ra-kamlar, ihracatın ciro içindeki payını göstermektedir.1999 yılında, cirosunun % 1 ile 5'ini ihracat oluştu-ran işletmelerin oranı % 12 civarındadır. Ihracatın ci-roya oranı %80 ile %100 arasında olan işletmelerinpayının ise % 8'ler düzeyinde olduğu görülmektedir.2000 yılında ise, sağ tarafa doğru bir eğilim ve kaymasözkonusudur; ciro içindeki ihracatın payı biraz dahaartmaktadır. Özellikle 2001 yılında oldukça belirginbir şekilde sağa doğru kayma söz konusudur. 2002yılının verileri dış pazara doğru odaklarımayı göster-

mektedir. Krizin beraberinde getirdiği küçük, fakatönemli kazanımlardan biri de dış pazarlara açılma zo-runluluğu olmuştur ve bunu göz ardı etmemek ge-rekmektedir. 2002 yılının sonuçları ilk 5 ayı kapsadı-ğı için temel bir gösterge değildir. Türkiye'nin ilk 5aydaki ihracatını göz önüne alırsanız ve tekstil sektö-rünü dikkate alarak ikinci yarıda hızlandığını varsa-yarsak. 2002'de ihracatın ciro içindeki payının2001'e nazaran daha yüksek olacağını belirtmek ola-sıdır. (Şekil 9)

~ 5-'0 U-15 '.20 21-25 26-)0 llo4O 41-SO S1-6O ,'I-«) !Go100

-=--'919 ~2000 ........ 2001 ..ı::.-ıooı

Şekil 9

Bu tabloda ise ihracat yapan işletmelerin, ihracatla rı-nın toplam ciroları içindeki payları yer almaktadır.Bu işletmelerin ihracatlarının toplam ciroları içindekipayının 1999'da % 34.4, 2000 yılında % 37.1, 2001yılında % 42.5 ve 2002 yılında % 41.4 oranlarınaulaştığı görülmektedir. Bu oranlar, Istanbul SanayiOdası'nın 6 ayda bir yapılan durum tespit çahşmala-rındaki rakamlara göre biraz daha yüksektir. Bu oran-ları değerlendirirken, daha önce söz ettiğim sakınca-yı, ıSO üyesi olmayan bin büyük şirketi, göz önünealmak gerekmektedir. (Şekil 10)

Şekil 10

Page 149: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Dış pazarlarda nerelere ihracat yapıyoruz sorusununcevabı olarak, Almanya'nın en önemli ihracat pazar-larımızdan biri olduğu ortaya çıkmaktadır. İşletmele-rimizin % 25.6'sı, 1999 yılından 2002 yılına kadarAlmanya'yı en üst sıraya koymuştur.

Fransa, 1999 yılında ikinci sırada olmasına rağmen,ilerleyen yıllarda payında biraz gerileme olmuş ve İn-giltere ikinciliği almıştır.

Buna karşılık, ABD'de ufak bir hareketlenme var ve il-ginç bulgulardan bir tanesi de, ilk üç ihracat pazarıçalışmamıza katılan firmaların İsrail ve Rusya'ya dalistelerinde yer vermeleridir. 1999'dan 2002'ye kadarmeydana gelen gelişmeleri göz önüne aldığımızda, busonuçların doğalolduğunu söyleyebiliriz. (Şekil ll)

_yaF......

Ingihr@

"'Dıt.ıy.I"..

25,6 ~y~

t._" Ingill!re10.3 ABD

'.1 Fqny

LA ıt.ıya1.4 fs... il

n6 AIIMIIy..

10.2 'ngiller.'.1 ABD

',1 Fr.. sıı8.2 fwya7,9 151'_

2002

24.5 _ya 25,'

11.' Ingib<. '11.'11.' "'D '11.'',5 F...... ','... ıt.ıya LA

.,2 Rusya 7,4

7,7 ...... 7,2

5,' H.~".. 5,'

4,2 ...... ya 4,2

4,. .... ',7

Rusya 7.2 Rusya 6,3 Rusya

H~dIı 5,6 HoII.tdıl 5.3 HDIIIn.

M'* 4,2 Mı. 4,7 Mı_

Bulgaristan 3.7 .u~ 3.7 ."""'Y.Im ...ıııSan.yıının UhısI.muasl RH..ibe1 GutU

Şekilll

Çalışmaya katılan sanayi işletmelerinin uluslararasıpazardaki en büyük rakiplerinden biri de İtalyan fir-malarıdır. Bir önceki oturumda da, bu konu özellikletekstil sektörü için vurgulandı.

Araştırma sonuçları da İtalya ve Çin Halk Cumhuri-yeti'nin önemli rakipler olduğunu gösteren bulgulariçeriyor. Imalat sanayii işletmelerinin % 31. 7'si, enönemli rakiplerinin diğer Avrupa ülkeleri olarak ad-landırılan, Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri olduğunubelirtmişlerdir .

ıoo işletmeden 28 tanesi, İtalyanlar ile dış pazarlar-da rekabet ettiklerini ifade etmiştir. Takip eden ülke-ler, sırasıyla, %20.8 ile diğer Asya ülkeleri, % 20.8 ileAlmanya ve % 18.4 ile ÇinHalk Cumhuriyeti'dir.(Şekil 12)

Şekil 12

Bu veriler, sektörler bazında biraz farklılık göster-mektedir. Sektörler açısından değerlendirme yapmakiçin işletme sayısının yeterli olmaması nedeniyle, bukonudaki tablolar araştırmanın ekinde sunulmuştur.

Ancak bu tablolardan yararlanarak sektörlere göre bubulgular değerlendirilebilir. Türk işletmelerinin enbüyük rakibinin AB ülkeleri olduğu görülmektedir.

AB dışındaki Avrupa ülkelerinin işletmeleri ise grupolarak rekabette ön plana çıkmaktadırlar ve bu da bi-linen bir gerçektir. (Şekil 13)

Şekil 13

İç ve dış pazarlardaki rakiplerimiz kimlerdir sorusu-na, işletmelerimizin % 38.3'ü AB ülkeleri, aslında,herhangi bir engel çıkmaz ise, birlikte uzun süreleryaşamayı düşündüğümüz Avrupa Birliği cevabını ver-mektedir.(Şekil 14)

Page 150: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

iç paz;;ırdakiyabancı rakipler, dı~ pazardaki olası rakiplerdir. TürkiyeGümrük Birfı!!i ile birlikte AB ülkeleri yanında Ortak GümrükTarifelerine uyum nedeniyfe birçok üçüncü ülke i~nde cazip bir pazarkonumuna 9e1mi~r.

Iç Pazardaki Rakipler (Dikeleri Belirten Işletmelerin Oranı)

Toplam lşyerl...i

50.. ~3tJ

~i20

ıo

A~ .. ı;o.'''01

11,0

Li 1.5 7.5• • ... ..' 2.1..__ - -- .,7

...,-, ...... ._- ...1. LO"" ...., ~ A .....-- Am .... "",_kı Am .... O......A~ ..

O......

Şekil 14

Çin % 17.8, Asya - Pasifik % ll, Kuzey Amerika% 7.7, Japonya % 7.5 ile AB'yi takip etmektedir. Içpazarda rakip olarak Avrupa Birliği ülkelerini belirtenküçük işletmelerin oranı ise % 41. 1'dir. Ölçek değiş-tikçe, rekabet edilen ülkeler de değişebilmektedir.Özellikle büyük ölçekli işletmelerde, Asya -Pasifik ül-keleri daha çok ön plana çıkmaktadır.(Şekil 15)

Şekil 15

Önemli konulardan bir diğeri de bir önceki oturum-da tanışılan standartlardır. Uluslararası standartlar,kalite güvence sistemleri, çevre standartları, sosyalstandartlar ve özel sektöre özgü standartların tümübu kapsama girmektedir. Söz konusu standartlar ko-nusunda neredeyiz ve ne yapıyoruz sorusunun ceva-bına baktığımızda, kalite güvence sistemi, ISO 9000ile ilgili oldukça önemli adımlar atıldığı görülmekte-dir. Toplam işyerleri içinde ISO 9000'e tam uyumsağlayanlar ile uyum sağlayanların toplam oranının% SO'den fazla olduğunu görüyoruz. (Şekil 16)

"'."

Şekil 16

Bu oran, çevre ile ilgili ISO 14000'e bakıldığında, bi-raz daha düşüktür. Diğer standartlardan biri olan SA8000'de bu oran çok daha farklı boyutlarda ortayaçıkmaktadır, düşüktür. (Şekil 17)

Şekil 17

Bir önceki oturumda tarife dışı engellerden söz edil-mişti. Tarife dışı engeller olarak kullanılmaya çalışı-lan bu standartların, rekabet gücünü kırmaya yönelikolarak önemi giderek artmaktadır. Bu nedenle, bustandartlara uyum sağlama konusunda hızlı hareketetmekte yarar bulunmaktadır.

AB standartlarına uyum hakkında "Ürunlerinize iliş-kin AB standartlarını biliyor musunuz?" sorusunatoplam iş yerlerinde verilen yarurlara bakıldığında,% 26.4 işyerinin "hayır" dediğini, % 70.6'sının da"evet" dediğini görüyoruz.

Ancak, özellikle küçük ölçekli işletmelerde uyum ko-nusunda bir sorun yaşandığı dikkat çekmektedir. Bunoktada, bütün sivil toplum kuruluşlarına ve kamu-ya bilinçlendirme ve bilgilendirme konusunda büyük

Page 151: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

görevler düşüyor. Küçük ölçekli işletmelerin % 34.1'iAB standartları konusunda bilgi sahibi olmadığını ifa-de ederken, orta ölçeklilerde bu oran % 25.2, büyük-lerde ise % 19.6 olarak ortaya çıkmaktadır. (Şekil 18)

74,8

• Evet • Hayır

Şekil 18

Sektör bazında bu oranlar bir miktar farklılaşmakta-dır. Örneğin, özellikle deri ve ayakkabı sanayiinde ABstandartlarına uyum konusunda bilgi eksikliğinin da-ha fazla olduğu, bu sektörü diğer imalat sanayii, ka-ğıt ve kağıt ürünleri ile basım sanayiinin takip ettiğigörüıüyor.(Şekil 19)

AB standartlarını bilen imalat sanayi işletmelerinden,bu standartlara uyum sağlayanların oranı % 53.1 du-zeyindedir. (Şekil 20)

...""

j,i,i,i,i,i,i,i,l,i,i,i,l,i,i,i,i ~ ~ ~ ~~ "- i· ı ;< i ~

i i i~~i j ~ ~ i~i • • ii ~! ~. • ~ ~i ,; ,;t n r .= ~ 1" ~ ! iE a 3 ~ i i ~ 1~ " ~ Q' ~! " • ;; i'5 ı il ~ s a

Şekil 20

Ürün konusunda rekabet gücü, yerli ve yabancı mar-kalar karşılaştırması iç pazarda yapılmıştır. Firmalar-dan iç pazardaki yerli ürün ve markalan yabancıürünler ile karşılaştırmaları istenmiştir. Konuyu üre-ticiler ve kullanıcılar olarak iki farklı alanda incele-meye çalıştık. Buradaki temel amaçlanmızdan biri de,rekabet gücü analizi yanında, algılama boşluğu, fark-lılığını tespit edebilmekti. Böylece, işletmelerin kendiürünlerini ve aynı ürünleri tedarikcilerin nasıl değer-lendirdiğini araştırdık. (Şekil 21)

Şekil II

Çünkü, rekabet gücünde en önemli sorunlardan bir-risi de, kendini yanlış korıumlandırmaknr. Kendiniziyanlış konumlandırdığınız ve hatalı faktörlere odak-landığınız taktirde, rekabet gücünüzde önemli kayıp-lar ile karşılaşabiliyorsunuz. Bu nedenle, kendinizidoğru konumlarıdırmak durumundasınız.

Ürün düzeyinde rekabet gücü konusunda, toplam iş-letmelerin % 68.2'si fiyat, % 54. Tsi teslim ve ödemekoşulları, % 44.3'ü ise erişebilirlik açısından kendiürünlerinin ve markalarının uluslararası markalara

Page 152: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

göre iç pazarda daha iyi ve güçlü olduğunu ifade et-miştir. Aynı işletmeler, zayıf oldukları noktaların ise,özellikle ambalaj kalitesi, üretim teknolojisi ve stan-dartlara uygunluk olduğunu belirtm işlerdir.(Şekil 22)

Şekil 22

Kullanıcılar açısından bakıldığında, oranlar farklılıkgöstermektedir. Kullanıcılar arasında, yerli markala-rın yabancı markalara göre fiyat açısından daha iyi ol-duğunu belirtenlerin oranı % 50. Tdir. Burada, dağı-tım kanalı avantajından, yurtiçinde yakın olmak vecoğrafi avantajdan kaynaklanan erişebilirlik dikkatealınmalıdır. Aynı oran, teslim ve ödeme koşullarında% 46.6, bulunabilirlik ve erişebilirlik için % 40.7 vemüşteri hizmetlerinde % 31. 1 olarak tespit edilmiştir.Kullandıkları ürünlerde yerli markaları yabancı mar-kalara göre daha kötü olarak tanımlayanlar, % 34.1ile marka imajını, % 32.1 ile standartlara uygunluğu,% 30.3 ile üretim teknolojisini ve % 29.9 ile kaliteyiöne sürmüşlerdir (Şekil 23)

Şekil 23

Bu grafikte, sözünü ettiğimiz boşluğu görebiliyoruz.Dikey eksende kullananlar, yatay eksende de üreten-ler yer almaktadır. (Şekil 24)

Şekil 24

Bu iki oranı karşılaşnrdığmuzda, ortadaki 45 derece-den geçen doğrunun -ki bu açıortay- üst tarafında ka-lanlar, kullananlar tarafından daha düşük oranda de-ğerlendirilmiş anlamına gelmektedir.

Üretim teknolojisi kullananların % 19\1, üreterrlerinise % 1S'i tarafından daha iyi olarak değerlendiril-miştir.

Özellik hakkındaki değerlendi rmedeki kullanan veüreticilerin yüzdesi kesişim noktası, 45 derecelikdoğruya ne kadar yakın olursa, bu özellikler açısın-dan, kullananlar ile üreticilerin benzer düşündükleriveya beklenen ürün nitelikleriyle. algılanan ürün ni-telikleri arasındaki fark o kadar az demektir.

Buna karşılık, grafikte müşteri hizmetlerinde, kalite-de, teslim ve ödeme koşullarında ve fiyatta önemlisapmalar görülmektedir.

Marka imajı, starıdartlara uygunluk, dayanıklılık açı-sından kullanıcı ve üretici arasında daha yakın birdenge bulunmaktadır. Yerli ürünler konusunda anla-şıyorlar. (Şekil 25)

Dolayısıyla, işletmelerin konumlarını kendileri tespitetmektense, kullanıcılarına giderek, onlardan alacak-ları geri besleme ile değerlendirmeleri ve yanlış fak-törlere odaklanmamaları gerektiği sonucunu çıkar-mak ta yarar vardır. Ürün düzeyinde yaptığımız ana-lizleri bu şekilde özetleyebiliriz.

Page 153: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 25

Işletme düzeyinde rekabet gücünü değerlendirmedeise daha çok işletmeleri ilgilendiren faktörler üzerin-de yoğunlaşarak, bu yönde bilgi toplanmıştır.(Şekil 26)

Şekil 26

Işletmelere rekabet gücü faktörlerinin hangilerinikendi rekabet güçleri açısından etkili ve önemli bul-dukları sorulmuştur.

Toplam işletmelerde, çeşitli faktörler arasında sırasıy-la, kalite, fiyat, marka güvenilirliği, toplam maliyet veüründe uzmanlaşma konuları, daha yüksek orandaişletme tarafından rekabet gücünde çok önemli ve et-kili olarak değerlendirilmiştir. (Şekil 27)

Şekil 27

Her firmanın farklı özellikleri, ürün yapısı ve pazarla-rı bulunmaktadır. Bu soruların cevabında, işletmele-rin çok önemli ve etkili olduğunu belirttikleri en dü-şük oranlı üç faktör, maalesef, bilişim teknolojileri.dağıtım kanalları ve tanıtımdır. Dün yapılan oturum-larda ifade edildiği üzere, bilişim teknolojisi rekabetgücü açısından çok önemli ve giderek önemi artan birfaktördür, bu konuyu çok önemli bulan işletmelerinoranı ise oldukça düşük çıkmıştır. Bu konuyu sorgu-lamakta, gerçekten yarar bulunmaktadır. Grafikte degördüğünüz gibi, bilişim teknolojisi, dağıtım kanalla-rı, tanıtım ve ürün tasarımı ile ürün çeşitliliği çok azsayıda işletme tarafından önemli bulunan temel fak-törlerdir. (Şekil 28)

lm.I .. ' .... n"yunınuı .....l .. r.r .. ,R ... abe1Gucu

Şekil 28

Biraz önceki karşılaştırmalı grafikte de, 45 derecelikçizgiye ve merkeze yakın noktaların incelendiği, bili-şimin yeterince algılanmadığını göstermektedir.

Page 154: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Bu temel bir sorundur; yaratıcı üstünlükler ve değeryaratma konusunda bilişim teknolojilerinin öneminimutlaka hatırlamak gerekmektedir. (Şekil 29)

Şekil 29

Özgün ürüne dayalı rekabet gücünün kaynağı olanfaktörlere, ürün tasarımına, ürün çeşitliliğine, tanıtı-ma ve dağıtım kanallarına ilişkin sonuçlar da olduk-ça düşündürücüdür. tki uca baktığımızda, bir taraftaüretim odaklı olarak fiyat, diğer tarafta da kullanıcıodaklı olarak üretim teknolojisi, tasarım görülüyor.Bir tarafta üretim odaklılık, diğer tarafta ise müşteriodaklılık var. (Şekil 30)

Şekil 30

Araştırmanın sonucunda, imalat sanayiinin halenmüşteri odaklı olmaktan çok, daha ziyade üretimodaklı olduğunu, en azından bu çalışmaya katılanlariçin, söylemek mümkündür. Bu bulgu günümüzderekabetin geldiği nokta ve rekabet gücünün tartışıl-maz önemi açısından endişe vericidir.(Şekil 31)

Şekil 31

Bu grafiğe bakıldığında, dışarıdan sağlanan hizmetle-rin önemli ölçüde rekabet gücü kaybına yol açtığınısöylemek mümkündür.

İşletmelerin hangi faktörler açısından rakiplerine gö-re daha güçlü olduklarını belirttikleri bu grafikte, dı-şardan sağlanan fayda ve hizmetlerde % 39.3 gibi biroran söz konusudur.

Bu faktör, içinde enerji ve su benzeri tüm hizmetlerikapsamaktadır ve bu konudan imalat sanayii şikayet-çidir. (Şekil 32)

Oı~ardan sa4'amın hı:zmedenn önemli ölçüde rekabet gücü kilybma yol açtffJI .aÇıkçagörülmektedir. Bu diGer nokUl tse Illetm@IKln de<)er yaratma çabalannda f@hbet gli.derinin.l'.yıf oIm.stdır

r hktorll'n';- AQ5lnd,ıın Rakıple,,; Göre -Gü~lü- Oldugunu Befırten~l~ret;;;eI~ın Or~ - - :

.......... ~"" JII.I 115,4 nA JI"J " ..

.... '" ,IJI n..... "i

If ıı ii Lı")"1 III' J Li i i ı ihil:ı i jA

1 I· i f! ii ı i i ıi .' i Hı i i i li Jı ıL II J i

Imalat ".ıoan.1yıınınUl ........ ~.r.ıRekabet Guı:u

Şekil 32

Ardından, ArGe gelmektedir. ArGe içerisindeki yeniürün geliştirme, tasarım ve benzeri çalışmalar zayıfbir faktör olarak değerlendirilmekte ve rekabet gücü-ne çok etkisi yokmuş gibi algılanmakla beraber, işlet-melerin % 44.6'sının kendilerini bu alanda güçlü gör-düklerini, % 55,4'ünün de zayıf hissettiklerini söyle-yebiliyoruz. (Şekil 33)

Page 155: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Toplam i~letmelerin%60,7'si d~ardan saglanan hizmet maliyetleri (enerji, su, vb),

%55.4'ü AR-GE(yeni ürün, tasarım v.b),%S5.2'si tanrtım,

%49.2'si bili~im teknolojisi ah yapısınınve

~~39'uahematif tedarikçi bulma olanaklarınınzayıf oldugunu belirtmi~r.

Ayrıcalık ve deger yaratmada çok önemli faktöıler olan AR-GE vebili~im teknolojilerinde i~letmelerin önemli bir bölümünün kendisinirekabet gücü açısından zayıf olarak tanımlaması imalat sanayiiningelecellini tehdit eder boyuttadır.

Im,a!n S.ô1nayiinin U!usl,;ı,a,ası R.utı.t Güo:u

Şekil 33

Bir sonraki faktör olarak, daha önce de karşılaştığımıztanıtım ve ardından bilişim teknolojileri altyapısı ge-liyor Zayıf olan, kayıplar görülen faktörler, esasındadeğer yaratan faktörlerdir. Sonuç olarak, çağdaş tek-nolojileri, gelişmeleri yakından izlememiz gerektiğiortaya çıkmaktadır.

Toplam işletmelerin önemli bir bölümünün, ayrıcalıkve değer yaratmada çok önemli faktörler olan ArGeve bilişim teknolojilerinde kendilerini rekabet gücüaçısından zayıf olarak tanımlamaları, imalat sanayi-inin geleceğini tehdit eder boyuttadır.

Bir sonraki bohımumuz ise, sektörlere yönelik yürü-tülen ve her işletmenin içinde bulunduğu sektöre yö-nelik düşüncelerini almayı, bilgi toplamayı amaçla-yan bir çalışmadır (Şekil 34)

Şekil 34

Burada rekabet gücünü etkileyebilecek, işgücü mali-yetinden yasalortama, burokrasiye kadar 27 faktörsöz konusudur.

Bu faktörler işgücü maliyetinden. burokrasi, yasal alt-yapı ve siyasi istikrara dek uzamaktadır. Yeşil çizgi,küçük ölçekli işletmelerin bu faktörleri ne dereceönemli gördüklerini ifade etmektedir.

Faktörler için rekabet gücüne etkileri açısından ata-nan ağırlık katsayıları ilginçtir. Örneğin, küçük öl-çekli işletmeler, sanayi destek mekanizmalarını, ya-rarlanamadıkları için, rekabet gücünde çok önemlibir faktör olarak görmemektedir.

Yabancı yatırımlar ve girişimci ortamı konusundakibulgular ve işletmelerin bu konuya bakış açıları birazfarklı ve ilginç olarak değerlendirilebilir

Orta ölçekli işletmelerde, özellikle sektördeki kurum-sal yapı, ArGe ve yan sanayi alanında ağırlık biraz da-ha artmaktadır Büyük ölçekli işletmelerde girişimciortamı yedi ve en düşük değer. Buna karşılık, özellik-le hammadde maliyeti, sektördeki ekonomik ölçek veürün standartları ile uluslararası standartlara uygun-luk büyük ölçekli işletmelerde ön plana çıkmaktadır(Şekil 35)

Şekil 35

Bu faktörlerden yola çıkarak sektörlerin faktörler açı-sından rekabet gücü oranlarını, AB üyesi rakipleregöre değerlendiren bir çalışma gerçekleştirdik. Aynıçalışma, AB dışı diğer rakiplere göre de yürütüldu.

AB üyesi rakiplere göre kendinizi nerede görüyorsu-nuz sorusunun cevabını, gerek imalat sanayii bağla-mında, gerekse sektörler bazında saptadık.(Şekil 36)

Page 156: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 36

Elde edilen bulgulara göre makro ekonomik denge-sizlikler nedeniyle sağlanamayan siyasi istikrar, ya-bancı yatırımlar, bürokrasi ve yasal altyapı faktörleri-nin oranları rekabet gücü açısından oldukça düşükçıkmaktadır. Bu alanlardaki ve devamında kambiyorejimi, kredi erişimi gibi faktörlerdeki rekabet gücü-müz, Als'ye göre oldukça düşüktür. Dikkat çeken hu-suslardan birisi de, özellikle ekonomik ve siyasi çev-re gibi, işletmelerin kontrol altına alamadığı faktörle-rin rekabet gücünde dezavantaj yaratmasıdır. Bu so-runa dün yapılan oturumlarda dikkat çekilmişti.(Şekil 37)

Şekil 37

AB dışı diğer rakipiere göre durumumuzun, AB üye-si rakiplere oranla daha iyi olduğu ortaya çıkmakta-dır. Az önce bahsettiğimiz faktörler burada da sorunolarak karşımızda durmaktadır. Özellikle, sektördekullanılan teknoloji açısından, işletmelerimizin% 7l'i AB dışı diğer rakiplere göre daha iyi olduğu-muzu düşünüyor. (Şekil 38)

Çallfmay~ katılan imalat sanayi iiletm~e-min AS dışındaki diğer rakiplerine karprekabet güçlerinin daha yüksek olduğu ortay. çıkmaktadır.

r Fakt-rı G -~e Rek.bet Gücü Orani." (Diğer-R.;kiplere GÔre-Rek.b.rt(iü<U)

"...,_,63,.883,.864, .. 65."

5e;8~: ..-SJ',8.58.059.26O,4

49,049

,.6 sa.&50,850,8 51,252.052,.6 54,254,8

40,.... 2.243 ..... 5,246,246,2...~---1 ~t ! .,:!ı 1~~'

1

ı n ı.1- tLı; !

Şekil 38

Bir sonraki grafikte, tekrar 45 derecelik bir değerlen-dirme yapabiliyoruz. Dikey ekserıde AB üyeleri ve ya-tay ekserıde de diğer ülkeler yer alıyor. Grafiğe baktı-ğımızda, işgücü maliyetlerinde AB ülkelerine karşı re-kabet gücümüzün yüksek olduğu görülüyor. AB dışıülkeler için aynı oran daha düşük, rekabet gücümüzAB ye karşı olan düzeyde değil. (Şekil 39)

_._ ....~

tı_:""':=:-··_-,., .._ .......,- ...._....... "'-*T."""-.:;.~~ ,..._

""...._.. .:::.::::- .._ -

....-. ....._.... ........_,-.----,\,._ ..._-,.,.'-'. ......._.

Şekil 39

Hammadde maliyeti konusunda da avantajlı olduğu-muzu söyleyebiliyoruz. Buna karşılık, sektörde kulla-nılan teknolojilerde ve diğer ülkelere karşı rekabetgücümüzün yüksek olduğu pazarlama, işgücü verim-liliği ve ArGe gibi konularda yine de eksiklerimizinfazla olduğu gözleniyor. Bu sonuçlar, dün vurgulananverileri de destekliyor.

Sektör bazında nerede durduğuntuza genel olarakbaktığımızda, oranlar; O ile 40 arası düşük rekabetgücü, 40 ile 60 arası orta ya da eş düzeyde rekabetgücü, 60 ile 100 arası da yüksek rekabet gücü olarakdeğerlendirilebilir. (Şekil 40)

CD

Page 157: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Şekil 40

Bu şekilde baktığımızda, AB ülkeleri ile eş düzeyderekabet gücüne sahip işletmelerimizin oldukça fazlasayıda olduğu, sadece deri ve ayakkabı ile ormanürünleri sektöründe rekabet gücünün düşük düzeydekaldığı ortaya çıkıyor.

Diğer ülkelere karşı rekabet gücümüzün yüksek ol-duğu ifade edilen sektörlerden biri de taş ve toprağadayalı sanayi ki, bunun içinde seramik, çimento vebenzeri ürünler yer almaktadır. Giyim sanayii, kağıtve kağıt ürünleri sektörü de diğer ülkelere göre reka-bet gücümüzün yüksek olduğu alanlardır. Tüm bubulgulardan yola çıkarak, Türkiye'nin siyasi ve eko-nomik istikrar ortamına kavuşması durumunda ima-lat sanayiinin rekabet gücünün önemli ölçüde artaca-ğını söyleyebiliriz. (Şekil 41)

Şekil 41

Yaşanan belirsizlik ortamının yarattığı riskler ve ras-yonel karar mekanizmalarının oluşturulamaması,imalat sanayiinin rekabet gücünü olumsuz yönde et-kilerken, diğer faktörler de rekabet gücünü artırmayıengellemektedir.

Çalışmada elde edilen bulgular, Türkiye'nin sektörle-re göre rekabet gücü açısından oldukça güç durumdaolduğu sonucunu ortaya koymaktadır.

AB üyesi rakiplerine göre imalat sanayii içinde yük-sek rekabet gücüne sahip sektör bulunmamaktadır.(Şekil 42)

.... _ ...... 001';" or_ .... ,,_ Qof.. _ -... -... ( ....... RıfC ~""" s..wro sonoıo~ ~,.ıızı' ().. 1(.0(100; s.now.ı TQ:ıIOOO _ (_. son -.. _,,", __::;ı ...". -Ip........ ~ son $.;ın

,

ImillatSiln.yıınınUluslilr.,asIA"ubetGlXu

Şekil 42

!lginç bulgulardan biri de, rekabet gücünün yüksekolduğunu belirten işletmelerin oranıdır. Yüksek reka-bet gücü sınırları içinde kalan firmaların oranı düşükdüzeylerdedir.Rekabet gücünün yüksek düzeyde olduğunu belirtenişletmelerin oranı % lS düzeyindedir. Bazı sektörler-de bu oran % 7,S'a ve % S.Tye kadar duşebilmekte-dir. (Şekil 43)

Şekil 43

Bir sonraki grafik ise AB üyesi olmayan rakiplere gö-re rekabet güçlerinin düzeyini göstermektedir.(Şekil 44)

Page 158: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

~i • 'ı iı iı! '.i' h J• , .ıı .ı ı 1

.ıı..ı;.(o.ıı .f"~(4''')

Şekil 44

Son olarak, araştırmaya katılan işletmelerden rekabetgücünü koruyabilmek için alınması gereken önlemle-ri sıralamalarını istedik. Söz konusu işletmeler, reka-bet gücünün korunabilmesi için öncelikle teknolojiyenilerneye ağırlık verilmesi gerektiğini belirtmişler-dir. (Şekil 45)

Şekil 45

nk üç sıraya yerleştirilen faktörlerin oranlarını grafik-te görebiliyorsunuz. Teknoloji yenilernek, son yıllar-da kriz nedeniyle yatırım yapılamadığı düşünüldü-ğünde, doğal bir öncelik olmuştur. ıkinci sırada pa-zarlama işlevlerinin etkinliğini artırmak gelmektedir.Üçüncü sırada ise, ürün geliştirme yer almaktadır.Sektörde birleşmeler son sırada yer almaktadır; an-cak, dün ve bugün yapılan oturumları hatırlarsak,birleşmelerin rekabet gücünü artırmada önemli birunsur olduğu bilinmektedir. Bu konuda da, işletme-leri bilgilendirecek adımlar atılması gerektiği ortada-dır. ArGe çalışmalarına odaklanmak ve yabancı or-taklıklar kurmak, yine az sayıda işletmenin üzerindedurduğu hususlardan biridir. (Şekil 46)

Şekil 46

Tüm alanlarda rekabet gücünü artırma, verimlilik vekaynak kullanımında etkinlik için birleşmelerin ilkakla gelen çözümlerden birisi olduğu bir ortamda,birleşmelerin imalat sanayii gündeminde yer almama-sı dikkat çekicidir. Rekabet gücü açısından ArGe, in-san kaynakları ve benzeri konuların da en az öncelikverilen önlemler arasında olması, sorunun boyutu-nun makro dengeler kadar, bakış açısında köklü birdeğişim gerekliliği olduğunu çok açık olarak göster-mektedir. (Şekil 47)

Şekil 47

Araştırmamızın temel bulguları ve sonuçlarını kısacaözetlemeye çalıştım, beni dinlediğiniz için teşekkürediyorum.

Page 159: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Türkiye'nin EkonomikBüyümesinin ÖnündekiEngellerDidem Dinçer BaşerMcKinsey & Company Proje Yöneıicisi

Bugün sizlere "Türkiye'nin Ekonomik BüyümesininÖnündeki Engellerin Belirlenmesi" konulu çalışma-mızı tanıtmak ve sanayi ile ilgili ön bulgulanrmzı pay-laşmak üzere burada bulunuyorum. McKinsey bün-yesinde Washington DCde kurulmuş olan ve ekono-mik araştırmalar yapan McKinsey Global Institute veMcKinsey ts: Company İstanbulofisinin ortaklaşaTürkiye için gerçekleştirdiği bu çalışma, benzer şekil-de yürütülmüş onbeşinci ülke projesidir.

Diğer çalışmalarımızda da olduğu gibi, dünyanın ön-de gelen ekonomistlerinden oluşan bir akademik da-nışman komitesi projeye rehberlik yapmaktadır. Buçalışmadaki danışmanlarımız MIT Ekonomi BölümBaşkanı Sayın Olivier Blanchard, bu kongrede bizler-le birlikte olan Harvard Ekonomi Profesörü Sayın Da-ni Rodrik, MIT Ekonomi Profesörü Sayın Daron Ace-moğlu ve Uluslararası Ekonomi Enstitüsü ile Ameri-kan Hükümeti danışmanı Sayın Martin Baily'dir. Yak-laşık on aydır yürütülen çalışmanın tüm bulgularınınkamuoyuna sunumunun 2003 yılı Ocak ayı içerisin-de yapılması planlanmaktadır. Bugün sizlere, 30 da-kikalık süre zarfında, sanayi sektörleri ile ilgili belir-lenmiş ön bulgularımızı aktaracağız.

Çahşmamızın ana amacı, şirket ve sektör seviyesindeyaptığımız detaylı analizler aracılığıyla, rekabetin veverimliliğin artmasına, böylece ekonomik büyümeyeengelolan dış faktörlerin belirlenmesi ve bu faktörle-rin düzeltilmesiyle ilgili hükümete ve gerekli mercile-re önerilerde bulunmaktır. Ekonomik büyümeninancak, ülkede verimliliğin artışryla sağlanabileceğigerçeğinden hareket ediyoruz ve dolayısıyla verimlili-ğin önündeki engelleri belirlemeye çalışıyoruz. Artanverimliliğin ne şekilde ekonomik büyümeye nedenolduğunu basit bir döngüyle açıklıyoruz. Bir sektördeartan verimlilik, o sektörde artan değere sebep olu-yor. Aynı iş gücü ve sermayeyle daha fazla katma de-ğer yaratılabiliyor veya daha az işgücü ve daha az ser-

mayeyle aynı katma değer yaratılabiliyor. Yaratılankatma değer fazlası, değişik taraflatea paylaşılabiliyor;müşteriler tarafından düşük fiyatlar olarak ya da şir-ketin çalışanları tarafından yüksek maaşlar olarak yada şirket sahipleri veya yatırımcılar tarafından yüksekkar olarak paylaşılabiliyor.

Dağıtılan katma değer fazlasının etkisi olarak, düşükfiyatlar ve / veya yüksek maaşlar o sektördeki veyadeğişik sektörlerdeki talebi artırıyor Diğer yandanda, yüksek karlar yatırımları artırıyor Sonuç olarak,sektörde veya diğer sektörlerde arz artıyor ve GayrıSafi Yurtiçi Hasıla ile istihdam artıyor. Anlattığım bupozitif döngüyrı dünyada değişik ülkelerin kalkınmave verimlilik seviyelerini gözlemlediğimizde de, am-pirik olarak kanıtlayabiliyoruz. Kalkınmanın en öndegelen ölçütü olan, kişi başına Gayrı Safi Yurtiçi Hası-lası yüksek ülkeler aynı zamanda yüksek verimliliğede sahiptirler

Verimliliğin öneminden bahsettik Sizlere bulguları-mızı aktarmadan evvel, uyguladığımız proje yaklaşı-mı ve metodolojisini tanıtmak ve bahsedeceğimizyaklaşımın bundan önce ı4 ülke çalışmasında kulla-nıldığını, önemli ve etkin sonuçlar elde edildiğini be-lirtmek istiyoruz Gelişmiş ülkelerde başlatılan ben-zer çalışmalar, geçtiğimiz son 5-6 sene içerisinde PO-lonya, Brezilya, Taylarıd, Rusya ve Güney Kore gibigelişmekte olan ülkelerde de başarıyla yürütülmüş-tür. Sonuçları ve bulgularımızı doğru yorumlayabil-memiz için kısaca verimlilik tarumımızı, verimliliğinasıl ölçtüğümüzü ve verimliliğin önündeki engellerinasıl belirlediğimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Verimliliği, belirli bir çıktı üretimi için en önemli gir-diler ve kaynaklar olan işgücü ile sermayenin ne ka-dar etkin kullanıldığı olarak tanımlıyoruz Buna bağ-lı olarak verimliliğin iki ana ölçütü vardır Bir ölçütüişgücü verimliliği, diğer ölçütü ise sermaye verimlili-ğidir İşgücü verimliliği, bir sektörde veya şirkette ya-ratılan çıknnm harcanan toplam işgücü çalışma saati-ne bölümü ile hesaplanır. ışgücü verimliliğini, analizettiğimiz bütün sektörlerde hesaplıyoruz. Sermayeverimliliği de benzer şekilde hesaplanıyor, ancak ser-maye verisine kolaylıkla ulaşabileceğimiz sermaye yo-ğun sektörlerde sermaye verimliliğini hesaplıyoruz.ıki ölçütün de bir nevi, ağırlıklı ortalaması olan top-lam faktör verimliliği hem işgücünün hem sermaye-nin ortak olarak ne kadar verimli kullanıldığının birgöstergesi olarak değerlendiriliyor.

Page 160: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Bir sektörde tanımlanmış ortalama verimlilik seviye-lerini belirledikten sonra, o sektörün dünyada en ve-rimli olduğu ülke ile karşılaştmyoruz. Daha sonra ikiülkenin verimlilik seviyesi arasındaki farkların ope-rasyonel sebeplerini, yani üretim aşamasındaki, üre-timle ilgili sebepleri bel irlemeye çalışıyoruz. Bu se-bepler genelolarak üç ya da dön ana alanda toplana-biliyor. En çok gorduğümuz sebeplerden biri, faali-yetlerin iyi organize edilememesidir. İş süreçlerimizietkin düzenleyemiyoruz veya üretim darboğazları ya-şıyoruz. Örneğin, beş kişinin yapabileceği bir iş içinbiz yedi kişi kullanıyoruz.

İkinci sık görülen sebep, sektörde kapasite kullanımoranının düşük olmasıdır. Bu da, aslında, şirketlerdeistihdam edilen genel yönetim personelinin en etkinşekilde kullanılmamasına neden oluyor. Karşılaşılanüçüncü sebep, özellikle gelişmekte olan ülkelerde gö-rülen bir sebeptir ve Amerika veya en yüksek verim-Iilikle çalışan ülkelerde kullanılan, verimliliği artırıcıteknolojik otomasyon yatırımlarının yapılmamasıdır.Bunların yanı sıra, verimliliğin geri kalmasının ölçekkuçükluğu, tedarik zincirindeki bazı problemler yada ürün yapısı farklılıkları gibi diğer operasyonal ne-denleri de olabiliyor.

Burada altını çizmek istediğimiz bir konu var. Türki-ye'nin potansiyel verimlilik seviyesi, mevcut tüketicigelir seviyesi ve işgücü maliyeti koşulları göz önünealınarak hesaplanıyor ve verimlilik potansiyeli, karşı-laştırılan ülke seviyesinden genelde daha düşük he-saplanıyor. Çünkü Turkiye'nirı, bildiğiniz üzere, da-ha düşük işgücü maliyeti vardır. Diğer ülkelerde kul-lanılan belirli otomasyonlar ve teknolojiler bizim ül-kemizde rasyonel geri dönüşü olan yatırımlar olma-yabilir veya bizim tuketicimizin gelir seviyesi keza,gelişmekte olan ülkelere göre çok düşük olabilir.Bunları da göz önüne alıp, çok gerçekçi bir Türkiyepotansiyeli belirliyoruz.

Verimlilik seviyelerini ve operasyonel geri kalma ne-denlerini belirledikten sonra, o sektördeki yöneticile-rin neden verimliliklerini arurmadıklarını irdeliyo-ruz. Bunun da, genel anlamda, iki ana sebebi olabili-yor. Ya yöneticiler kendilerini verimliliklerini artıra-cak derecede rekabet baskısı altında hisse tm emek te-dirler ve sektör rekabetini engelleyen bazı dış faktör-ler nedeni ile düşük vertmlilikle dahi pazar paylarınıkorurlar, ya da verimliliklerini artırmalarına doğru-dan engelolan bazı dış faktörler vardır. Örneğin, ul-

kemizde gördüğümüz ve daha sonra da değineceği-miz bir konu, faaliyet dışı finansal gelir kaynaklarınınolması nedeniyle verimlilik artışından kaynaklanacakkarlılık artışı cazip görünmemektedir.

Daha önce de bahsettiğimiz gibi, çalışmamız ın anaamacı şirket ve sektör seviyesinde yaptığımız analiz-ler sonucu rekabete ve verimliliğin artmasına engelolan dış faktörleri belirleyip, bu faktörlerin iyileştiril-mesi ve düzeltilmesi hakkında öneriler yapmaktır. Budoğrultuda, verimliliğe potansiyel engel teşkil edebi-lecek dış faktörleri araşnnyoruz Bunların arasındasektörel kanun ve düzenlemeler olabilir, makroeko-nomik engeller olabilir, verimlilik artışına ve haksızrekabete neden olan kayıtdışı faaliyetler olabilir, dev-letin ekonomide doğrudan yer alması olabilir, eğitimolabilir, işgücü yasası ile ilgili engeller olabilir. Bunla-rın hepsini değişik sektörler için inceliyoruz.

Metodolojimizi ve yaklaşımımızı anlattıktan sonra,Türkiye çalışmasına değinmek istiyoruz. Türkiye ça-lışmasının kapsamı içerisinde Gayrı Safi Yurtiçi Hası-la'nın yaklaşık % 23'ünü ve istihdarmn % 20'sini kap-sayan II sektör detaylı olarak analiz edilmiştir. Busektörler içerisinde altyapı sektörlerini temsilen tele-komünikasyon ve elektrik, hizmet sektörlerini temsi-len hazır giyim ve gıda sektörlerini temsilen süt ürün-leri, biskuvi ve şekerleme sektörü ile otomotiv, demirçelik ve çimento sanayii incelenmiştir.

Bulgulara geçmeden evvel kısaca, sektörel veri topla-ma metodumuzdan bahsetmek istiyoruz. Yaptığımızçalışmanın en farklı yönlerinden biri, şirketler seviye-sinde yaptığımız görüşmeler ve fabrika ile operasyon-ların incelenmesi sonucu ortaya çıkan analizler bazın-da bulguların oluşturulmasıdır. Şirketler seviyesindeyaptığımız analizler bize sektörlerdeki değişik oyun-cuların farklı verimlilik seviyelerini belirlememizdeışık tutmuştur. Sadece bu proje amacına yönelik ola-rak, bugüne kadar toplam 500'den fazla mülakat ya-pılmıştır. Bunun yanı sıra, değişik kuruluşlardanedindiğimiz genel sektörel bilgileri de kullandık Ve-ri toplama metodolojisi ve yaklaşımını özetlediktensonra, sanayi sektörleri ile ilgili bulgularımıza, orıculsektörlerin verimlilik seviyelerini belirterek başlıyo-ruz.

Değişik verimlilik tarzı ve seviyelerine sahip sanayisektörlerinin ortalama verimlilik düzeyi Amerika Bir-leşik Devletleri'nin % 57'si civarındadır. % 76 ile

Page 161: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

% 35'in üzerinde değişen verimlilik seviyeleri görül-mektedir. Aslında bu seviyeler sektörlerin ortalamaverimlilik seviyeleridir. Biraz daha detaya indiğimiz-de, bu ortalama seviyelerin arkasındaki farklı grupla-rın derinliklerini inceleyebiliyoruz ve sektör ortala-malarının arkasında ikili bir yapının var olduğunugörüyoruz. Bir tarafta yüksek verimlilikle çalışan mo-dern üreticiler, diğer tarafta ise düşük verimlilik sevi-yeleriyle çalışan geleneksel, modernleşmemiş, küçükölçekli firmalar vardır.

Öyle ki, gördüğünüz üzere, modern firmaların verim-lilik seviyesi ortalama % 80 civarında iken, gelenek-sel firmaların verimlilik seviyesi ortalama % 26 civa-rında ve ikisinin ortalaması % 57 ediyor. Dün, SayınDani Rodrik'in de dile getirdiği gibi, Türkiye'de geliş-miş ülke firmalarıyla rekabet edebilecek düzeyde,yüksek verimlilikle çalışan modern işletmeler var; bu-na karşılık, verimlilik seviyeleri çok düşük olmasınarağmen, devlete karşı olan bazı yükümlülüklerini ye-rine getirmeyip, kayıtdışı faaliyet göstererek verimlili-ğini artırmayan ve varlığını sürdürebilen bir kesim demevcuttur.

Ortalama verimlilik performansını % 57 olarak belir-ledik ve bunu inceledikten sonra, sanayi sektörlerininpotansiyel verimlilik seviyesini de % 80 olarak belirle-dik. Daha evvel bahsedildiği üzere, 20 puanlık bir farkmevcut koşullar altında kapatılması mümkün olma-yan, rasyonelolmayan bir farktır. Peki, % 5Tden% 80'e çıkmayı sağlayacak verimlilik iyileştirmelerinasıl olacaktır? Aradaki bu farkın, yarıdan fazlası gele-neksel yöntemlerle ve düşük verimlilik ile çalışan şir-ketlerin modernleşmesi ile kapanacağını görüyoruz.Geri kalan fark ise, modern üreticilerin de verimlilik-lerini potansiyel seviyelere yükseltmeleri ile kapana-caktır.

Akla, hemen, şöyle bir soru gelebilir: Bu tablo, bugü-nün geleneksel firmaları, KOBI'ler için ne ifade etmek-tedir? KOBl'ler varoluşlarını mı yitirecekler? Bu soru-nun cevabını Amerika Birleşik Devletleri'nin imalat sek-törü yapısını inceleyerek verebiliriz. KOBl'ler, ABDimalat sektörünün hala vazgeçilmez bir parçası duru-mundadır. Amerika Birleşik Devletleri'nde KOBl'lerinpayı, Türkiye'deki paylarından bile yüksek seviyededir.KOBİ'lerin Amerika Birleşik Devletleri'nde firma sayısı,çalışan sayısı, gelir ve katma değer içerisindeki payları,Türkiye'deki paylarından yüksektir. Bu bulgunun ar-kasında başka birşeye de bakmak gerekmektedir.

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki KOBİ'lerin verimli-lik seviyelerini incelediğimizde, ortaya ilginç bir so-nuç çıkmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'ndekiKOBİ'lerin verimlilikleri, Türkiye'dekilere oranla çokdaha yüksek seviyededir. Bunun anlamı da, KOBl'le-rin, bu sayede, haklı olarak Amerika Birleşik Devlet-leri ekonomisinde çok önemli bir yer tutmalarıdır.Örneğin, Türkiye'deki KOBl'ler, Amerika'daki KO-Bl'lerin yaklaşık yarısı verimlilik ile çalışmaktadır.Daha önceki bulgulanmızı destekler şekilde, aradakiverimlilik farkı şirket büyüklüğü arttıkça azalmakta-dır.

Düşük verim ile çalışan, modernleşmeleri ve verimli-liklerini artırmaları gereken bu geleneksel firmalariçin nasıl bir gelecek söz konusu olabilir? Verimlilik-lerini ne şekilde artırarak, rekabetçi olabilirler? Genişanlamda, aslında iki alternatif var: Birinci yol, ölçek-lerini büyütmek. teknolojik yatırımlar yaparak,tedarik zinciri ortaklıkları kurarak ve franchising ilemodernleşip, ihtisaslaşmadan, genel anlamda ürün veservis sağlayan firmalar haline gelmeleridir. İkinci yolise, ihtisaslaşma ile tedarik zincirinin belirli bir kıs-mında faaliyet gösteren, bir nevi uzmanlaşmış taşeronfirmalar haline gelmeleridir. Bu anlamda, yan sanayiKOBl'ler için potansiyel bir gelişme alanı olarak daortaya çıkıyor. Verimliliklerini artıramayan oyuncularise, pazar paylarını kaybedip, sektörden çıkmakdurumunda kalabilirler.

KOBl'lerin modernleşme, verimliliklerini artırmaçabalarında, İstanbul Sanayi Odası gibi kuruluşlarınkatkısı ve yol göstericiliği çok kritik olacaktır.Geleneksel şirketlerin modernleşmesi ile elde edile-cek verimlilik iyileştirmelerinden bahsettik. Fakat,günümüzün modern firmalarının da verimlilikleriniartırma potansiyelleri yüksektir ve kapasite kullanım-larının artırılması ve biraz önce bahsettiğimiz faaliyet-lerin daha iyi organize edilmesi yönünde iyileştir-meler yapabilirler. 7 kişilik işi 5 kişi ile yapabiliyorhale gelebilirler.

Operasyona bağlı nedenleri belirledikten sonra,verimliliğin geri kalma nedenlerini dış faktörlere bağ-layacağımızdan bahsetmiştik. Türkiye'nin sanayi sek-törlerinin verimliliğinin geri kalmasına neden olandış faktörleri ve sıralamasını incelediğimizde, devletekarşı olan yukumlülüklerin yerine getirilmemesi olankayıtdışılığın, verimlilik farkının % 61 'ine neden olanbir numaralı faktör olduğu ortaya çıkmaktadır. lkin-

Page 162: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

ci en önemli faktör, sektörlerin verimliliğine değişikyollarla etki ettiği kanıtlanan, ülkemizin büyüksorunu, makroekonomik ve politik dengesizliktir.Genelde makroekonomik bir sorun olarak değerlerı-dirdiğimiz bu dengesizliğin, mikro seviyede yap-tığımız analizler bazında bile verimlilik seviyelerineetki ettiğini gözlemledik. Ayrıca, birtakım sektörlereözel bazı kanun ve düzenlemeler ile ilgili engeller debulunmaktadır ve bu engellemeler, yaklaşık farkın% 20'sini oluşturmaktadır.

Öncelikle, tüm sektörleri etkileyen ana engeller olankayıtdışılık ve makroekonomik ve politik dengesiz-likten ne kastettiğimizi ve bu faktörlerin verimliliğeetkilerini nasıl tanımladığırrnzı aktarmak istiyoruz.Çünkü kayıtdışılığın ekonomik ve genel literatürdeçok değişik anlamları var. Bizim kayıtdışılıktanımımız, devlete karşı olan ve önemli maliyet un-suru teşkil eden yükumlulüklerin, yaptırım eksik-liğinden dolayı yerine getirilmemesidir. Kayıtdışılıkbirkaç alanda meydana gelebilir. KDV ya da gelir ver-gisi benzeri vergi yükümlülüklerini yerine getir-memekten, işgücü kanunlarını yerine getirmemek-ten, sosyal sigorta primlerinin ödenmemesinden, as-gari ücret yükümlülüklerine uyulmamasından dolayıolabilir. Bir diğer konu ise; ürünler ile ilgili kayıt-dışılıktır. Bu da, ürün kalitesi, hijyen standartları veyaimar, iskan mülkiyet haklarının istismarı olabilir.

Tanımladığımız bu kayıtdışıhğın, herhangi bir sek-törde verimliliğe nasıl etki ettiğini birlikte irdelemekistiyoruz. Bir sektörde kayıtdışı faaliyet gösteren fir-malar, verimlilik harici rekabet avantajı yaratırlar. Bunedenle, kayıtdışı firmalar ile yükümlülüklerinitamamen yerine getiren firmalar arasında haksız birrekabet ortamı oluşur ve haksız rekabet sonucundada iki önemli sonuç meydana çıkar. Birincisi, dahaverimli olan firmalar, sektördeki paylarını gerektiğikadar, olması gerektiği kadar artıramazlar. Ikincisonuç ise, geleneksel firmaların da, kayıtdışı kazanç-ları nedeniyle, kendilerini biraz evvel bahsettiğimizmodernleşme, ihtisaslaşma, verimliliği artırma bas-kısında hissetmemeleridir. Bu döngü sektörde düşükverimliliğe yol açar ve bunun yanı sıra devlete de bazıetkileri olur. Devlet de, gelirlerdeki adil payındanmahrum edilir ve kayıtlı faaliyet gösteren firmalarınüstündeki yükü artan vergi oranlarını artırmakzorunda kalır.

Kayıtdışılığı tanımladıktan sonra, bir de mak-roekonomik ve politik dengesizliği nasıl tanım-ladığımızı, verimliliğe etkisini nasıl değerle ndir-diğimizi aktarmak istiyoruz. Söz konusu dengesizlikverimliliği bir kaç yönde etkiliyor. ı990'lardayaşanan ekonomik daralmalar, taleplerde büyükdüşuşlere neden olmuştur. Taleplerdeki bu düşüşlerde, talep beklentileri dolayısıyla kapasite plan-lamasını ve kullanımını negatif yönde etkilemiştir.Bunun yanı sıra yüksek faiz oranları, kimi sektörler-de finansal gelir kazanmaya odaklanılarak, operas-yonel iyileştirmelerin ikinci plana atılmasına sebepolmuştur. Ayrıca, uzun dönemli borçlanma ve yük-sek sermaye maliyeti verimliliği artıracak bazı ras-yonel, teknolojik ve otomasyon yatırımlarının yap ıl-mamasına neden olmuştur. Bulgularımızdan birdiğeri de, bu dengesizlik ve uzun vadeli belirsizliğin,rekabeti artırıcı bir etken olarak gördüğümüz, değ-rudan yabancı sermaye yatırımlarını da sınır-lamasıdır.

Konuşmamın son bölümünde sanayi sektörü ile ilgilibulgularımızı özetlemek istiyorum. Imalat sektörü,birbirinden çok farklı verimlilik seviyelerinde çalışanikili bir yapıya sahiptir. Göreceli olarak yüksekverimli olan modern firmalar ve geleneksel yöntemlerile çalışan düşük verimli firmalardan oluşan bu ikiliyapı hem ülkenin düşük verimlilik seviyesini açık-lamada hem de yüksek verimliliği artırma potan-siyelini sağlamada en önemli unsurdur. Sektördeverimliliğin artırılıp, potansiyele erişme si iki anayolile mümkün olacaktır. En büyük etkiyi, gelenekselyöntemlerle çalışan oyuncuların modernleşmesi sağ-layacaktır. Ayrıca, modern firmaların da, öncelikliolarak kapasite kullanım artırnı, faaliyetlerin daha iyiorganize edilmesi gibi alanlarda verimliliklerini artır-maları gerekmektedir.

Verimliliğin, sadece adil ve çetin rekabet koşullarındaen üst düzeye ulaşacağı gerçeği ile birlikte sektörleriniç dinamiklerini incelediğimizde, bazı sonuçlar ortayaçıkıyor. Iyi bir haber; bir çok sektörde modern fir-malar arasında rekabet düzeyinin oldukça yüksek ol-duğu görülüyor. Bununla beraber kötü bir haberimizde var; adil rekabetin eksikliği önemli bir sorunolarak ortaya çıkıyor. Bu eksiklik de, düşük verimliçalışan firmaların varlıklarını verimliliklerini artır-madan kayıtdışılık sayesinde sürdürmelerinde ken-dini göstermektedir.

Page 163: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Sanayi sektörlerinde, verimliliğin artırılmasınınönünde tüm sektörleri engelleyen iki ana engel varderniştik. Birincisi, kanuni yaptırımların kuvvetli ol-maması nedeniyle ortaya çıkan kayıtdışılıktır; ikinciside, makroekonomik ve politik dengesizliğe bağlıolarak ortaya çıkan etkenlerdir. On aydır sürdür-düğümüz çalışmanın sanayi sektörleri ile ilgili bul-gularını bugün, kısa bir süre zarfında ana hatları ileözetlemeye çahştık.

Çalışmamızm, bugün üstünde durmadığımız diğeryönleri de şu ana sorulara cevap verecektir: Birincisi,verimliliğe engelolan sektör spesifik faktörlerin nelerolduğudur. Raporumuz yayınlandığında, incelenenı ı sektör ile ilgili faktörler görülebilecektir. İkincisi,ekonomiyi temsil eden diğer hizmet ve altyapı sektör-leri de analizlere dahil edildiğinde, sanayi sektörüiçin çıkardığımız bulguların ne kadar değişeceğidir.Toplam ekonomiye baktığımızda da, kayıtdışılık.makroekonomi ve bu şekilde devam eden sıralamayıgörebilecek miyiz? Bu soruların yanıtlarım derledik-ten sonra, ekonominin önündeki bu engellerin kal-dınlabilmesi için hükümete belirli önerilerde bulu-nacağız. Örneğin, kayıtdışılığın kontrol altına alınıpazaltılması için hükümetin neler yapması gerektiğikonusunda bir aksiyon planı halinde önerilerimizolacak Verimliliğin ekonomik büyürneyi artırdığın-dan bahsetmiştik. Ekonominin önündeki, belirlenenbu engeller kaldırılırsa Türkiye ekonomisininulaşabileceği büyüme hızını tespit edeceğiz ve GayrıSafi Yurtiçi Hasıla'nın ne kadar artabileceğini, büyü-menin ne kadar istihdam ve yatırım artışı gerek-tireceğini ortaya koyacağız. Daha evvel bahsettiğimgibi, tüm bu bulgular ile MG! Türkiye çalışması 2003Ocak ayı içerisinde kamuoyuna sunulacaktır.

Son olarak, bizi bu kongreye davet eden ve bul-gularımızın bir kısmını sizlerle paylaşma imkanıveren İstanbul Sanayi Odası'na çok teşekkür ederiz.Ayrıca, siz tüm dinleyicilerirnize de ilginiz ve din-lediğiniz için teşekkür ederiz.

Page 164: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Kapanış PaneliSürdürülebilir UluslararasıRekabet Gücü Için Türk Sanayi Stratejisi

Oturum BaşkanıHüsamettin Kaviİstanbul Sanayi Odası Meclis Başkanı

PanelistlerAli CoşkunSanayi Bakanı

Tuncay ÖzilhanTürk Sanayicileri ve Işadamları Derneği (TÜSlAD) Yönetim Kurulu Başkanı

Bülent EczacıbaşıEczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı

Prof. Dr. Dani RodrikHardvard Üniversitesi Uluslararası Iktisat Profesörü

Page 165: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

SürdürülebilirUluslararası RekabetGücü İçin Türk SanayiStratejisi

Oturum BaşkanıHüsamettirı KaviIstanbul Sanayi Odası Meclis Başkanı

Sayın Bakanım, Değerli Konuklar, Değerli Başkanlar,

Hepinize iyi akşamlar diliyor ve Istanbul SanayiOdası adına hepinizi saygıyla selamlıyoruz. Bildiği-niz gibi, bu yıl Odamızın ellinci kuruluş yıldönümü-nü kutluyoruz. Ellinci kuruluş yıldönümü etkinlik-leri çerçevesinde Odamızın organize ettiği SanayiKongresi'nin ana teması "Sürdürülebilir Rekabet Gü-cü"dür. Sözkonusu gündemi değerli panelistlerimizve diğer konuşmacılarımızla beraber iki gündür tar-tışıyor ve fikirler üretiyoruz.

Bugün, ikinci günün sonunda düzenlenen kapanışpanelinde çok değerli panelistlerimiz var. Aslında,kendilerini sizler ve bütün Türkiye yakından tanıyor.Bu vesile ile, Sanayi ve Ticaret Bakanımız Sayın AliCoşkun'a, Harvard Üniversitesi'nden davetimizi kır-mayarak gelen ve dün önemli bir oturumda görüşle-rini bizlerle paylaşan Profesör Dani Rodrik'e, TürkSanayici ve Iş Adamları Derneği Başkanı ve OdamızMeclis Üyesi Sayın Tuncay Oztlhan'a ve önemli siviltoplum kuruluşlarında görevler yapmış, TÜSIAD'dada Yönetim Kurulu ve Yüksek İstişare Konseyi Baş-kanlıklarında bulunmuş, Odamızda Meclis Üyeliğide yapmış, Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Baş-kanı Sayın Bülent Eczacıbaşı'na değerli katılımlarıiçin teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Değerli konuklar, kapanış panelimizin konu başlığı,"Sürdürülebilir Uluslararası Rekabet Gücü Için TürkSanayi Stratejisi"dir. Önemli konu başlıklarını dünsabahtan bu yana çeşitli oturumlarda tartıştık. Bubilgiler ışığında ve gözlemlerirniz sonucunda "Türki-ye'nin geleceğe yönelik sürdürülebilir uluslararası re-

O

kabet gücü kazanması için sanayi stratejimiz ne 01-malıdır?" sorusuna bu panelde yanıt arayacağız. lıkkonuşmayı yapmak üzere sözü Sayın Tuncay Özil-han'a vermek istiyorum.

Tuncay ÖzilhanTürk Sanayici ve Iş Adamları DerneğiYönetim Kurulu Başkanı

Teşekkür ederim Sayın Başkan. Öncelikle Istanbul

Sanayi Odası'na Sanayi Kongresi'nin organizasyonukonusunda tebriklerimi sunuyorum. Bugün buradaTürkiye'nin uluslararası rekabet gücünü sürdürüle-bilir kılmak için benimsenmesi gereken sanayi stra-tejisi üzerine konuşmak için biraraya geldik. Sanayistratejilerinin sürdürülebilir rekabet gücü temel alı-narak belirlenmesi gerektiği, uluslararası pazarlardaetkin olmanın yolunun rekabet gücünün artınıma-sından geçtiği bugün artık herkes tarafından kabulediliyor.

Ancak üzerinde önemle durmamız gereken meselebaşka: Türkiye, dünya rekabet gücü sıralamasındagiderek geriliyor. Son beş yıl içinde dünya rekabetgücü sıralamasındaki yerimiz 39. sıradan 46. sırayadüştü. Türkiye, 136 ülke arasında doğrudan yabancısermaye yatırımları açısından en sonda gelen 13 ül-keden biri.

Uluslararası rekabet gücümüzün düşük olması, istik-rarsızlıktan kaynaklanıyor. Yabancı sermaye yatırım-larının duşukluğunun nedenlerine indiğimizde baştasiyasi istikrarsızlığı görüyoruz. Hepimizin çok iyi bil-diği gibi, Türkiye uzun yıllar, politik istikrarı sağla-yamamanın, sürekli erken seçimlere gitmek zorundakalmanın yol açtığı belirsizlik ortamında yaşadı. Son

II yılda 10 farklı hükümet kuruldu. Azınlık hükü-metleri haricinde tamamı koalisyon hükümetleriolan bu dönemde, siyasi irade eksikliği nedeniyle, neiş ortamımızı ne de siyasi ortarmmızı arzu ettiğimizseviyelere getirecek gerekli ve yeterli adımların atıl-ması mümkün olmadı.

Peki çözüm ne? Çözüm uzun zamandan beri dile ge-tirdiğimiz gibi, öncelikle siyasi istikrarı sağlamak, buamaçla, siyasi partiler ve seçim sistemi yasalarını de-ğiştirmek. Ardından, ekonomik sistemde çok kap-samlı bir değişiklik, bir yeniden yapılanmaya git-

Page 166: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

rnek. Çünkü, Türkiye'de ekonomik istikrarı tesisedemezsek, herhangi bir sektörün uluslararası alan-da rekabet edebilmesini, hele bu rekabetin sürdürü-lebilir olmasını beklemek hiç mümkün değil.Dünyada her yıl uluslararası rekabet gücü karşılaştır-ması yapan iki kuruluştan biri olan Internatiorıal lns-titute For Management Development (IMDYnin bul-gularına göre, 49 ülke arasında 46. gelerek rekabetyarışında geride kalmamızın esas nedeni, göstermişolduğumuz ekonomik performanstır. TÜSıAD'ın daortak kurum olarak yer aldığı bu çalışmaya göre,ekonomik performans açısından karşılaştırılan 49ülke arasında Türkiye en sonda yer almaktadır.

Türkiye'nin rekabet gücünün artırılması için gereklibüyüme politikası nasıl olmalidir? Hiç kuşkusuz,büyümenin kaynaklarına inen ve sektörel kalkınmaönceliklerini dikkate alan, böylece hızlı bir verimlilikve katma değer artışı sağlayan orta vadeli bir büyü-me politikası Türkiye'nin önünü açacaktır. Türkiye,kaynaklarını, özellikle en verimli alanlarda yatırımadönüştüremediği sürece, Türkiye'nin uluslararası re-kabet açısından şansı olmayacaktır.

Sektörel onceliklerin tespit edilip yatırımların bualanlara kanalize edilmesinde, hiç şüphesiz, özel sek-tör kadar kamuya da görev düşmektedir. Kamu, Tür-kiye'nin uluslararası rekabet gücünün yüksek olaca-ğı alanları belirlemek için yapacağı çalışmalarla özelsektörün alacağı kararlara ışık tutmalıdır.

Bu konuda, yıllardır ciddi bir bilgi ve tecrübenin bi-rikmiş olduğu Devlet Planlama Teşkilatı'nın önemlibir rolü bulunmaktadır. DPTnin, planlı ekonomizihniyetinin dışında, yeni bir vizyon ile çalışması,böylece Türkiye'de yatırım yapmak isteyen yerli veyabancı yatırımcıya yol göstermesi gerekmektedir.

Ekonomik istikrarsızlığın dışında rekabet gücümüzüolumsuz etkileyen diğer faktör ise kamunun yenidenyap ılandı n imasın ı gerçekleştirememiş olmamızd ır.Kamu etkinliğinde 49 ülke arasında 46. sırada yeralan Türkiye, kamunun etkinliği açısından pek par-lak durumda değildir.

Rekabet gücü analizini derinleştirdiğimiz zaman, eko-nomik istikrar ve karnuda yönetim kalitesi açısındanöne çıkan iki alanın enflasyon ve kamu maliyesi oldu-

ğunu görmekteyiz. Dolayısıyla bu iki konuyu birazdaha açmak istiyorum: Kamu dengelerinde yaşananbozulmanın artık neredeyse tüm ekonomik politikala-nrmzı belirleyen bir noktaya ulaştığını yaşayarak gö-rüyoruz. Kamu maliyesindeki bozulma, hem altyapıve diğer kamu yatırımlanna ayrılan payları azaltarakhem de özel sektör üzerindeki vergi yükünü artırarakbüyüme performansırmzı sınırlamaktadır.Bunun sonucunda, ekonomiye dinamizm sağlayanözel sektör de, ekonominin tepe noktasına ulaştığı1997 yılından beri yatırım kararlarını sürekli ertele-rnek zorunda kalmıştır. Vergiyi tabana yaymayı vevergi idaresini iyileştirmeyi amaçlayan kapsamlı birvergi reformu, özel sektör yatırımlarını artırıcı birfaktör olacaktır. Böylece, hem kayıtdışı ekonomi kar-şısında vergisini eksiksiz ödeyen işadamının maruzkaldığı haksız rekabet önlenecek hem de genel ola-rak vergi oranlarında düşme sağlanabilecektir.

Ayrıca, verimli yatırım alanlarının belirlenmesini ta-kiben, sektörel önceliklere göre tasarlanmış, sağlıklıbir teşvik sistemi de yatırımların canlandırılmasındaroloynayacaktır. Kamu açığındaki bozulma ile çokyakından bağlantılı olan yüksek enflasyon olgusu iserekabet gücünü bozan ve sanıldığının aksine büyü-me performansını çok olumsuz etkileyen bir diğerfaktördür. Eskiden yaygın olan görüşe göre, enflas-yon hızlı büyüme yolunda ödenmesi gereken bir be-deldi. Ancak daha sonra yapılan çalışmalar ve diğerülkelerin deneyimleri bu durumun tam tersinin ge-çerli olduğunu kamtladı. Türkiye'de ise büyüme-enf-lasyon tartışmasının hala yanlış bilgiler üzerine inşaedildiğini görüyoruz. Bütün bunlardan çıkan sonuç,rekabet gücünün artırılması için öncelikli olarak fi-yat istikrarının sağlanması ve kamu maliyesine çekidüzen verilmesi gerektiğidir.

Dün sabah değerli iktisatçı Prof. Dani Rodrik'in Tür-kiye'nin uluslararası rekabet gücünü analiz ederkenişaret ettiği gibi, Türkiye, kamu yönetişim standart-larında rakiplerinin çok gerisinde kalıyor. Kapsamlıbir kamu reformu yapılarak, kamunun, Türkiye'ninuluslarası rekabet gücünü destekleyecek bir noktayagelmesi için kapsamlı bir kamu reformu gerçekleştir-mesi gerekiyor.

Bu yeniden yapılanmanın temel unsurları arasındakamu kurumlarında büyüklük, ihtiyaç, bütçe, idari

Page 167: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

yapı gibi konularda yapısal değişiklikler ve kamu yö-netimi anlayışında ve kapasitesinde yapılacak deği-şiklikler ile iyi yönetişim ilkelerinin hayata geçiril-mesi ve yolsuzlukla mücadele edilmesi sayılabilir. Si-yasi ve ekonomik istikrarın sağlanması ve kamu dayeniden yapılanmanın tamamlanmasının ardındanülkenin rekabet gücünün daha da artırılması ise, özel

sektör etkinliğinin ve altyapı performansının yüksel-tilmesine bağlı olacaktır.

Önümüzdeki dönemde yatırım ve üretim yapacak,istihdam yaratacak olan kesim, yerli ve yabancı özelsektör yatırımcılarıdır. AB'ye tam adaylık süreci çer-çevesinde hazırlanmış olan Katılım Öncesi Ekono-mik Program da, büyümenin kaynaklarının yatırımve ihracat olacağı tahmini üzerine kuruludur. Önü-müzdeki üç yılda % S'lik büyüme hedefinin yaka-lanması için gereken özel sektör yatırımlarının ger-çekleştirilmesi öncelikle yatırım ortamının iyileştiril-mesine bağlıdır. Yerli ve yabancı yatırımların önün-deki engeller kaldırılmadığı sürece, Türkiye verimlialanlarda yatırımları gerçekleştiremeyecektir.

Özel sektör yatırımlarının önünün açılabilmesininbir koşulu da kamunun ekonomik alandan üreticiolarak tamamen çıkmasıdır. Özelleştirme hamlesinediğer ülkelere oranla çok daha önce başlayan Türki-ye, aradan geçen süre içinde yeteri kadar hızlı davra-namamış, birçok önemli sektör ve kurumda özelleş-tirme süreci tamamlanamarruşnr. Özelleştirmenin,yabancı sermaye yatırımlarını ülkeye çekmek konu-sunda temel araçlardan biri olduğu, diğer ülke dene-yimlerinde de açıkça görülmektedir.

Hiç şüphesiz, yatırımların gerçekleştirilmesininönündeki temel sorunlardan bir tanesi de finansmansorunudur. Son krizle birlikte, bankacılık sektörün-de ortaya çıkan zayıflama, geri dönmeyen kredilersorunu ve bankacılık sektöründeki yeniden yapılan-manın getirdiği standartlar, yatırımların finansma-nında kullanılacak kredilerin kısıtlanmasına ve mali-yetinin yüksek olmasına neden olmuştur. Önümüz-deki dönemde yatırımların finanse edilebilmesi içinhem bankacılık sektörünün asli Ionksiyonlanru sağ-lıklı olarak yerine getirebilecek bir yapıya kavuşma-sı, hem de sermaye piyasalarına ilişkin olarak yapıla-cak mevzuat değişiklikleri ile sermayenin geniş birtabana yayılmasının sağlanması gerekmektedir.

Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik yenidenyapılanma süreci, şirketler kesiminde de köklü deği-şiklikleri gerektirmektedir. Türk şirketlerinin dünyapiyasalarında hak ettikleri yeri bulmalarında 'Ku-rumsal Yönetim' ilkelerinin hayata geçirilmesi büyükroloynayacaktır. Gittikçe küçulen ve sınırları yokolan dünyamızda şirketlerin rekabet gücü ve başarı-

sı, uluslararası rekabet gücünü belirleyen önemlifaktörlerden birisidir.

Başarıya ulaşmak için çalışan şirketlerin ise artık tümçıkar sahiplerinin haklarını gözetmek ve yalnızcakendi neslini değil, gelecek nesilleri de düşünmekzorunda olduğu ise bir başka gerçektir. Bu çerçeve-de, Kurumsal Yönetim uygulamaları bu yaklaşımiçin gerekli olan en uygun zemini hazırlamaktadır.Dünya piyasalarında rekabet koşullarının yaratılmasıaçısından özel sektör şirketlerinin şeffaflık, hesap ve-rebilirlik, adillik ve sorumluluk ilkeleri çerçevesindeyapılanmaları, kurumsal yönetim ilkelerini hayatageçirmeleri, özel sektörün önündeki en büyük ödev-lerden bir tanesidir.

Kısaca özetlemeye çalıştığı m bu faktörlerin hayatageçirilmesi sonucunda, sosyal sorumluluğumuz iti-bariyle çok önemsediğimiz gelir dağılımındaki ada-letsizlikte bir iyileşme görüleceğini de eklemek iste-rim. Böylece, rekabet gücünün yükselmesiyle eldeedilecek refah artışının, toplumun geniş kesimleriarasında daha adaletli paylaşılması mümkün olacak-tır.

Konuşmama, Turkiye'nin, yakın dönemde ekonomi-de yeniden yapılanmasını tamamlayarak, dünya sah-nesinde hakettiği yeri alacağına dair inancımı bir kezdaha yenileyerek son vermek istiyorum.Teşekkür ederim.

Page 168: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Oturum BaşkanıHüsamettin Kavi

TÜS1AD Başkanımız Sayın Tuncay Özilhan'a teşek-kür ediyoruz. Sözü, değerli konuğumuz Sayın DaniRodrik'e veriyorum.

Prof. Dr. Dani RodrikHarvard Üniversitesi Uluslararası Iktisat Profesörü

Sayın Başkan, teşekkür ederim. Sayın konuklar, önceçok sık sözünü ettiğimiz rekabet ve sürdürülebilir re-kabet kavramlarına biraz açıklık getirmek istiyorum.Bu iki kavramdan daha çok, verimlilik kavramınaağırlık verilmesi gerektiğini de düşündüğüm için bukonuya da bir miktar değinmek istiyorum.

Bence, rekabet kavramı sanayinin geneli ve ülke eko-nomisinin geneli ile ilgili olarak kullanıldığı zamanbazı yanlış anlamalara ve birtakım yanlış politikalarayol açabiliyor. Rekabet kavramı firmalar için - şüphe-siz - çok geçerli olan bir kavram; çünkü firmalar hepbirbirleriyle rekabet ederler. Ülke ekonomileri ise bir-biriyle rekabet etmezler. Ülkeler, ancak, vatandaşları-na daha yüksek bir refah seviyesi sağlamak için reka-bet edebilirler. Bir firmanın rekabet gücünü ölçmekiçin o firmanın pazar payına bakabiliriz. Bu iyi bir öl-çüt olabilir, ama bir ekonominin pazar payı anlamlıbir veri değildir.

Türkiye, diyelim ki, her sektörde bir ticaret fazlasıverse ve her sektörde dünya pazarlarında artan birpaya sahip olsa, bu iyi birşeyolur mu? Kendi içindeolmaz, zira amaç dış ticaret dengesinde fazla vermekdeğil; mukayeseli üstünlük prensibine duyarlı olarakülkenin verimliliğini artıracak şekilde ihtisaslaşmak-tır. Zaten, dünya piyasalarında pazar payı kapmak is-tiyorsanız, bu aslında maliyetleri suni bir şekilde dü-şürerek, dolar bazında devalüasyon sayesinde müm-kün olabilir. Fakat, sürdürülebilir rekabetten bahse-derken bu tarz bir rekabeti kastettiğimizi sanmıyo-rum; sadece dolar bazında maliyetlerinizi düşürmeyihedeflemiyoruz. Bence, aklımızdaki kavram, verimli-lik kavramıdır. Bunun pratik anlamdaki sonucu da,herşeye uluslararası rekabet açısından değil de, ve-rimlilik açısından bakmaktır. Sanayinin her branşın-

da rekabet gücünün artmasını beklemek ya da iste-mek, ne gerçekçi, ne de ekonomide genel refah sevi-yesini artırmakla bağdaşan birşeydir.

Türkiye'nin. bu durumda, sanayinin hangi alanların-da ihtisaslaşması gerekiyor? Mukayeseli üstünlüklerprensibi Türkiye'ye ne gibi ipuçları veriyor? Bu nok-tada Türkiye, genelolarak, orta seviye teknolojininhakim olduğu sektörlerde ihtisaslaşmaktadır. Bu da,Türkiye'nin artık bazı sektörlerden kaçmak zorundaolduğu ve belki de, bazı sektörlere şu anda pek fazlael atmaması gerektiği anlamına gelir. Örneğin, tekstilve giyim sanayisinde. sırf iş gücü maliyetine dayalıbazı branşlarda, Türkiye artık rekabet etmekte zorla-nıyor. Türkiye bugün Çin ile ya da diğer birtakım As-ya ülkeleriyle rekabet edebilecek durumda değildir.

Teknoloji yelpazesinin diğer ucunda, bilişim ya da bi-yoteknoloji gibi yüksek teknoloji alanlarında da, bel-ki, pek fazla rekabet gücü yok. Mukayeseli üstünlük-ler prensibinin dinamik bir kavram olduğu da unu-tulmamalıdır. Eğitim ve teknoloji seviyesi artan birülkede ihtisas alanları da, zamanla, daha teknoloji yo-ğun sektörlere kayacaktır. Bunun Türkiye'de de ger-çekleşeceğine şüphem yok. Ancak, problemlere genelekonominin verimlilik seviyesi ve ihtisaslaşma açısın-dan baktığımız zaman, bu dinamik süreçte çok acele-ci olmamak gerekiyor. Türkiye'nin ihtisaslaşacağı busektörleri genelde devlet değil, piyasa belirleyecektir.Hükümet kararları ya da devlet yönetimi Türkiye'ninihtisaslaşacağı sektörleri belirleyemez. Devlet burada,elbette, önemli bir roloynar; o da, piyasa denetleyici-si olmak ve piyasa kurallarının doğru işlemesini sağ-lamaktır. Ayrıca, hem sektörler arasında hem sektöriçerisinde kuralların eşit bir şekilde uygulanması ko-nusunda da üstüne düşen önemli görevler vardır. Bukonuya, biraz sonra, geri döneceğim.

Özetle, ekonomi ya da sanayi genelinde rekabet gü-cünü maksimize etmek doğru bir amaç değildir. Ohalde, rekabet gücü yerine verimlilik kavramını kul-lanalım. Bunu kullandığımız zaman, bence daha doğ-ru sonuçlara gideriz. Ekonomi genelinde ya da sana-yi genelinde verimliliği en üst düzeye çekmek, refahseviyesiyle bağdaşan bir amaçtır. Uluslararası rekabetise bir amaç değildir. Amaç verimliliktir. Firmalariçin önemli olan rekabet gücüdür. Ekonominin gene-li için önemli olan ise verimliliktir.

Page 169: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Türk sanayisinin verimliliğini artırmak için strateji neolmalıdır? Burada en önemli rolü oynayacak iki poli-tika kümesi, aslında, doğrudan sanayi politikaları yada sanayileşme politikalarıyla ilgili şeyler değildir.Genelde tüm ekonomiyi olumlu etkileyecek politika-lardır, ki bunlara Sayın Özilhan zaten değindi. Birin-cisi, makro ekonomik istikrarın sağlanması ve denge-lerin kalıcı bir şekilde yerine oturması; ikincisi, kamuyönetiminde şeffaflık, etkinlik, hesap verilebilirlik gi-bi unsurların ön plana çıkması ve yolsuzlukların ön-lenmesidir. Makro ekonomik dengeler ile kamu yö-netiminin etkinliğinin ve şeffaflığının artırılması, eko-nomik, sosyal ve politik alanda Türkiye'de herkesiolumlu etkileyecek ve herkesin beklentilerine en faz-la cevap verebilecek politikalardır. Dolayısıyla, sanayide bu politikalardan payını alacaktır. Aslında, Türki-ye'nin izlemesi gereken en önemli sanayileşme politi-kaları bu genel politikalardır.

Makro ekonomik istikrarla ilgili bir iki şey söylemekistiyorum. Bu konuda gelişmeler bence hayli olumlu-dur; enflasyondaki gidiş olumlu, kamu bütçesi ve pa-ra politikası da iyi idare edilmektedir. Ancak, Türki-ye'nin şu anda borç yükü hayli yüksek ve değişkenfaiz oranının hakim olduğu bir düzende güven kriziolasılıkları daima vardır. Bu beklentileri çok iyi idareetmek gerekiyor. Bu psikolojik bir oyundur ve bupsikolojik oyunu hükumetin çok iyi oynaması gereki-yor. Güney Amerika ülkelerinde, sermaye giriş çıkışdalgalanmaları, sanayi üzerinde çok olumsuz bir roloynamıştır. Belki de, o ülkelerde 1990'lardaki sanayi-leşme performansının, göreceli olarak, alt sıralardaseyretmesinde en önemli etken olmuştur. Sermaye gi-riş ve çıkışlarında kamu politikaları temkinli davran-malı, özellikle iyi zamanlarda, iyimserliğin arttığı za-manlarda fazla dış sermaye girişine müsaade edilme-melidir. Makro ekonomi ve kamu yönetimi konula-rında son yıllarda çok önemli adımlar atıldı. Koperi-hag'da ne sonuç çıkarsa çıksın, bu adımlara şüphesizdevam edilmelidir; bu atılımların Avrupa'ya kendimi-zi beğendirmek için değil, Türk vatandaşı için yapıl-dığının unutulmaması lazım.

Ekonomide, özellikle sanayiye yönelik, politikalar ne-ler olmalı? McKinsey'nin hazırladığı ve Ocak ayındakamuoyuna sunulacak çalışmada çok önemli bazıipuçları olduğunu biraz önce gördük. Verimlilik açı-sından konuya baktığımız zaman, Türkiye'deki sana-

yinin şu anda modern ve geleneksel işletmeler arasın-daki uçurum ve ikili yapıdan dolayı sıkıntı içinde ol-duğunu anlıyoruz. Bu uçurum, modern ve gelenekselişletmelerin kayıtdışılık oranları, kalite, ürün ve sağ-lık standartlarına bağlılık oranları arasındaki farktakendini gösteriyor. Daha da önemlisi, Türkiye gene-linde verimlilik açısından baktığımız zaman, Türk sa-nayisinde ortalama verimliliğin çok düşük seviyedeolmasında en önemli rolü bu faktörün oynadığını gö-rüyoruz.

Türkiye'de modern anlamda çalışan işletmeler, Avru-pa ve Amerika'nın en iyi firmalarıyla az çok aynı ve-rimlilik seviyesinde çalışan firmalardır. Ortalamayıaşağı çeken, daha küçük ölçekli ve büyük ölçüde ka-yıt dışı çalışan, eski teknoloji kullanan geleneksel iş-letmelerdir. Modern işletmeler için, belki de, kamuekonomi politikalarının ya da sanayileşme politikala-rının yapabileceği pek fazla bir şey yoktur. Bu firma-ların verimlilikleri zaten yüksektir. Bu işletmelerindevletten, belki de, önemli bir desteğe ihtiyacı yok;onların istedikleri bürokratik engellerin ortadan kalk-ması. Sanayi politikalarının, makro ekonomik politi-kalar ve kamu yönetimindeki politikalar dışında, mo-dern işletmelere yapabileceği önemli katkı yok.

O halde, önemli olan geleneksel işletmeler için yapı-labileceklerdir. Esas büyük katkı buradadır; sanayistratejisinin düğüm noktası geleneksel işletmelereyaklaşımın ne olacağıdır. Bu konuda devletin hem so-pa hem havuç göstermesi gerektiğini düşünüyorum."Havuçtan kastım şu: Bu geleneksel işletmelere tek-noloji, kredi, pazarlama ve standartlara uyum konu-larında destek ve yardımcı olmak. Elbette, devlet buşirketlerle birebir değil; bu işleri organize eden odalarveya birliklerle beraber oraklık içerisinde stratejilerüretmelidir. "Sopa" ise vergiler ve standartlara uyumkonusunda gösterilmelidir. Katma değer ve gelir ver-gilerinin, sosyal sigorta primlerinin ödenmesi ve sağ-lık ile diğer ürün standartlarına uyum konusundayaptırımların artırılması ve bu sayede pazar koşulları-nın modern sektörle geleneksel sektör arasında eşit-lenmesi sağlanmalıdır.

McKinsey'nin çalışmasında bahsedilen "haksız reka-bet" olgusuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Bazısektörlerde, geleneksel işletmelerin vergi ve sosyalgüvenlik sisteminin dışında olması, böyle bir haksız

Page 170: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

rekabeti yaratabiliyor. Buna haksız rekabet demesekde, rekabet ve pazar koşullarının modem sektörle ge-leneksel sektör arasında eşitlenmesi, bahsettiğim ge-nel teşvikler, destek ve yardım çerçevesi içerisindefaydalı bir strateji şeklinde görülmelidir. Gelenekselşirketlerden söz ederken, burada önemli bir ayırımyapmak gerekiyor; çünkü haksız rekabet ya da reka-bet koşullarının eşit olmaması, bence her branşta, hersektörde aynı derecede önemli değildir. Burada, pa-zar farklılaşması diyebileceğimiz bir olay da var. Bazıbranşlarda, tüketicinin talebi, fiyat veya kalite unsur-larına göre farklılık gösteriyor. Bu ikili yapının, tale-bin fiyat ve kalite unsurlarına göre farklılık gösterdiğisektörlerde, aslında rekabet unsurlarını eşitleyen birpiyasa-fiyat mekanizması var. O halde, bu ikili yapıyıazaltma stratejisi öncelikle, haksız rekabet ortamınınolduğu sektörlerde uygulanabilir. Böylece, stratejininhangi sektörlerden başlaması gerektiği konusunda dabazı ipuçlarımız var.

Kısaca özetlemek gerekirse, bu problemleri uluslara-rası rekabet açısından değil, hem sektör bazında hemekonomi genelinde, verimlilik açısından analiz etme-miz gerekiyor. Ürettiğimiz politikaların verimlilik so-rununa cevap getirdiğine emin olmalıyız. Zaten ve-rimli olan bir ülke, uluslararası alanda da rekabetedebilen bir ülke olacaktır. Teşekkür ederim.

Oturum BaşkanıHüsamettin Kavi

Profesör Dani Rodrik'e değerli görüşlerinden ötürüteşekkür ediyoruz. Şimdi sözü Eczacıbaşı YönetimKurulu Başkanı Sayın Bülent Eczacıbaşı'na veriyoruz.

Bülent EczacıbaşıEczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı

Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım, de-ğerli konuklar, "sanayileşme stratejimiz ne olmalı-dır?" gibi bir soruyu sanayicilerimize sorarsanız, ala-cağınız yanıtları genellikle üç gruba ayırmak müm-kündür. Birinci grupta, "devlet gölge etmesin, isimizekarışmasın, biz dünyayı fethederiz" türünden kahra-manca yanıtlar vardır. Bu görüşler daha çok işleri iyi

giden sanayiciler tarafından dile getirilir. İkinci grup-ta, "devlet bize yardım etmeli, destek vermeli, sahipçıkmalı" şeklinde talepler vardır. Bunlar da genelliklesorunlar karşısında karamsarlığa düşen sanayicileringörüşleridir. Üçüncü grupta ise, "ülkenin ekonomisi,siyaseti yoluna girmeden ne büyüme, ne de sanayileş-me olur" anlamında söylemler bulunur. Bu yönde fi-kir belirtenlerin "iş adamları, yine üstlerine vazife ol-mayan konularda konuşuyorlar, ekonomiye ve siya-sete karışıyorlar" şeklindeki eleştirilerle karşılaşmala-rı da kaçınılmazdır.

Konuşmamda her üç gruba da girebilecek görüşlerbulabileceksiniz. Bizler, uzun yıllar dar politik amaç-lı kamu müdahalelerinin rekabeti önlediği, kaynak is-rafına yol açtığı bir ülkenin sanayicileriyiz. Bu uygu-lamalardan çok çektik ve süren etkilerini bugün dehissediyoruz. O nedenle, kamunun ekonomiye gölgeetmemesini istemek noktasına kadar geldik. Ancak,yakın ve uzak tarihte devlet toplum işbirliği olmaksı-zın uluslararası piyasalarda başarılı olmuş, ekonomikgelişme sağlayabilmiş bir ülke örneği göstermekmümkün değildir. Ayrıca, makro ekonomik çerçeve-nin, ülkedeki ekonomik ve toplumsal koşulların, sa-nayinin rekabet gücünü nasıl etkilediğini de dene-yimlerimizle biliyoruz. Bu nedenle, tüm bu etkenlerigözönüne almadan sanayileşme stratejilerini değer-lendirmek gerçekçi gözükmüyor.

Bundan tam on yıl önce TÜSİAD, Türkiye'nin sosyo-ekonomik gelişme stratejisinin ne olması gerektiğinisorgulayan bir rapor hazırlamıştı. "21. Yüzyıla Doğ-ru Türkiye - Geleceğe Dönük Bir Atılım Stratejisi"başlığını taşıyan bu çalışmanın temel sonuçlarını ara-dan geçen on yılın deneyimleri ışığında kısaca gözdengeçirmek istiyorum. "21. Yüzyıla Doğru Türkiye" ra-poru, sürdürülebilir rekabet gücüne erişmenin üç te-mel koşulunu şöyle tanımlıyordu: birincisi, makroekonomik istikrar; ikincisi, insan kaynaklarını geliş-tirmek; üçüncüsü, stratejik olarak yönlendirilen piya-sa ekonomisi. Aradan on yıl geçtikten sonra, hemenkolaylıkla yapabileceğimiz ilk saptama, Türk sanayi-sinin sürdürülebilir rekabet gücünü bu süre içindeyakalayamamış olduğudur. Hatta 1990'lı yıllar, büyü-me açısından tarihimizin en kısır dönemini oluştur-muş; bu dönemde Türkiye neredeyse hiç büyüyeme-miş ve yerinde saymıştır. Kuşkusuz, bu başarısızlıkTÜSıAD raporu uygulanmamış olduğu için ortaya

Page 171: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

çıkmamıştır. Yine de, on yıl önce hepimizin gördüğübazı büyük eksiklerin hala giderilememiş ve bazı acıgerçeklerin değişmemiş olması çarpıcıdır.

On yıl sonrasının bakış açısından kalkınmanın üç te-mel taşını değerlendirirsek, mutlaka korunması gere-ken görüşler kadar, farklı vurguları gerektiren veyavazgeçilmesi gereken noktalar da buluruz. Nasıl ba-karsak bakalım; konu sadece Türkiye'nin değil, dün-yanın gündemindedir. Hatta, belki de, "yüzyılın soru-su" niteliğini hakedecek kadar da önemlidir; çünküsanayi kuruluşlarının sürdürülebilir rekabet gücüneerişmeleri, küreselleşen dünyada ülkelerin sosyoeko-nomik gelişmeyi gerçekleştirmelerinin tek yolu gibigözüküyor. Zenginlerle yoksullar arsındaki uçuru-mun kapanması, uygarlıklar savaşının önlenmesi bu-nunla ilgilidir.

Ancak, son yılların gelişmeleri bu açıdan ümit vericideğildir. Avrupa'yı ve Uzak DOğu'daki bir iki istisna-yı bir kenara bırakırsak. sanayi kuruluşlarına rekabetgücü kazandıtarak kalkınma yoluna girmiş ülke ör-nekleri bulmak pek mümkün gözükmüyor. Geliş-mekte olan ülkelerin karşısında küreselleşmenin ger-çekleri duruyor. Küreselleşme sürecine katılmak iste-yenlerin uymak zorunda oldukları Washington Kon-sensusu gerçeği tanımlıyor: dış ticaretin ve sermayehareketlerinin liberalizasyonu, pazarların deregulas-yonu, mali disiplin, düşük enflasyon ve istikrarlı kur-lar, özelleştirme. Ya bu kurallara uyacaksınız ya dagloballeşen dünyada kendinize yer aramaktan vazge-çeceksiniz, uluslararası sermayeden payalmak ümi-dinizi de yitireceksiniz.Başka bir bakış açısından durum şöyle; pazarını ko-ruyarak, sanayisini çeşitli biçimlerde teşvik ve sub-vansiyone ederek, çalışanların haklarına uzun süre[azla aldırmadan, kopya çekerek ve çevreyi kirlerereksanayilerini geliştirmiş olan ülkeler şimdi kurallarıkoyuyorlar ve gelişmekte olan ülkelere diyorlar ki"Koruma yok, teşvik yok, sübvansiyon yok. lleri ül-kelerin kabul ettiği ölçülerde sosyal yükleri sanayinetaşıtacaksın. Kopya çekmek yok, fikri mülkiyet hak-kım koruyan yasalara uyacaksırı, çevreyi kitletmekyok. Bu koşullar altında sanayini geliştir, rekabet gü-cüne ulaştır, aramıza katıl." Bu bakış açısının, gelişmeçabası içindeki pek çok ülkeyi tam bir çıkmazia karşıkarşıya bıraktığı söylenebilir. Çok şukur, Türkiye budurumda değil.

Herşeyden önce, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne er geçkatılacak olması bizi çok [arklı bir konuma getiriyorDaha da önemlisi, şimdiden Türkiye'nin Avrupa'nınve bölgenin üretim merkezi konumuna gelmiş sanayikuruluşları, kendi sektöründe dünyanın en büyükle-ri arasına girmiş üretim tesisleri, uluslararası pazarlar-da pay kazanabiimiş markaları ve ürünleri, teknisyenve yönetici kadrosu, çağdaş sanayinin çalışma koşul-larına mükemmel uyum sağlayabilen nitelikli bir işgücü bulunuyor Bizim sorunumuz, hiç sanayisi ol-mayan bir ülkede sanayi yaratmak değil, bir çok açı-dan övunulecek düzeye gelmiş sanayi kuruluşlarımı-zı rekabet gücü yüksek, araştırma-geliştirmeye dö-nük, yenilikçi ve uluslararası alanda daha etkin biryapıya kavuşturmaktır. Hatalarımızı tekrarlamazsakve doğru politikalar dersek, bunu yapabileceğimiz-den kuşku duymuyorum.

Neleri eksik, neleri yanlış yapmakta olduğumuzu ir-delemek için kısaca on yıl önce yayınlanan TÜSİADraporuna geri dönmek istiyorum. Bu raporun temelhazırlanış nedeni ve başlığı kendi başına önemli birmesaj içeriyordu. TÜSıAD zamanın moda olan görüş-lerinin aksine, gelişmenin tümüyle küreselleşmeninve serbest piyasanın kendi dinamiklerine bırakılamı-yacağmı, bir stratejiye gereksinim olduğu görüşünüsavunuyordu. Ekonomide planlamanın modası geç-miş bir yöntem olarak gözden düştüğü bir dönemde,stratejik planlamanın gereğini savunmakta, TÜSİADo günlerde epeyce güçlük çekmişti. e var ki, biz işadamları, bir stratejik plan olmadan herhangi bir şe-yin yönetilebileceğine bir türlü inanamıyoruz. Türki-ye'nin, kamu sektörü için mutlaka bir planı olmalıdırBu plan, Türkiye'nin ekonomisinin ve sanayisinin ge-lişmesi için bir vizyonu ve stratejiyi içermeli, uzunvadeli bir bakış açısına sahip olmalı ve bir toplumsaluzlaşmaya dayanmalıdır.

Serbest piyasa ekonomisinin işleyebilmesi için kamu-nun yapması gerekenler böyle bir bakış açısı ile plan-lanmazsa, gereksiz kamu yatırımlarının neden oldu-ğu korkunç kaynak savurganlığı, yetersiz kurumlaş-ma ve yetersiz altyapı sorunları sürüp gider. Bir debakarız, bir yandan çocuklarımızı gönderecek okulbulamazken, sağlık tesislerimiz dökülürken; ülkemi-zi duğun salonu olarak kullanılan spor tesisleri, içi-ne koyacak su bulamadığımız yüzme havuzları vekimsenin kullanmadığı hava alanları ile doldurmu-

Page 172: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

şuz. Serbest piyasanın da bir plana gerek duyduğu yada Sayın Ege Cansen'in deyişiyle, "pilav yapmak içinde plana ihtiyaç olduğu" hatırlanmalı, Devlet Planla-ma Teşkilatı da bunun gereğini yerine getirecek birkonuma ulaştırılmalıdır.

Sürdürülebilir rekabet gücünün hiç değişmeyecek birbaşka temel taşı, hiç kuşkusuz, makro ekonomik is-tikrardır. On yıllardır süren ve bir türlü alt edemedi-ğimiz enflasyonun, sanayimizin gelişmesine vermişolduğu zarar ölçülebilecek boyutlarda değildir. Be-nim temsil ettiğim sanayi kuruluşları topluluğu bu yıl60. kuruluş yıl dönümünü kutladı. Altmış yılda gel-diğimiz noktayı, Türkiye koşullarında başarılı sayıyo-ruz. Ama aynı zamanda biliyoruz ki, aynı süreyi istik-rarlı bir ortamda yaşasaydık bugün çok daha ileri birnoktada olurduk. Yüksek enflasyon bir yıldan öteki-ne yüksek oranda oynamalar gösterdiği için hiç önü-müzü göremedik, tutarlı uzun vadeli planlar yapama-dık. Hep krizlere hazırlıklı olmak, mali bünyemiziaşırı sağlam tutmak zorunda olduk. Aldığımız kredi-lerde riskli ülke ortamının ek maliyetini taşıdığımıziçin, Avrupa'daki rakiplerimizden daha pahalı kay-nak kullandık. Kaynaklarımızı hep kuruluşlarımızıneriyen işletme sermayelerini desteklemeye yönelttik.Yeni sanayi dallarında atılımlar yapacak yatırım gücü-ne erişernedik. Artık açıkca görüyoruz ki, kağıt kadarince kar marjlarıyla çalışmanın zorunlu olduğu küre-sel rekabet ortamında yüksek enflasyonla birlikte sa-nayimizin ayakta kalma şansı yoktur.

Yüksek enflasyonla kalkınmayı başarmış bir ülke ör-neği bulunmaması boşuna değildir. Biz Türkler, ta-rihte örneği görülmemiş pek çok şeyi başardık ama,eminim ki bunu başaramayacağız, yüksek enflasyon-la birlikte sürdürülebilir büyürneyi gerçekleştireme-yeceğiz. "Birazcık daha fazla enflasyon olsun mu, ol-masın mı?" gibi dehşet verici tartışmaları bir kenarabırakırsak. enflasyon konusunda iyimser olmak içinnedenlerimiz var. Birincisi, son yılın gelişmeleri enf-lasyonu duşururken büyürneyi yükseltebileceğimizigösterdi, enflasyon sevindirici bir düşüş trendine gir-di. Ikincisi, artık enflasyona göz yummanın riski hü-kümetler için taşınamaz hale geldi. Eski enflasyonlaryok artık. Hani neredeyse bakış açınıza göre, "Ah, ne-rede o eski enflasyonlar!' diyebilirsiniz. Eskiden enf-lasyondan söz ederken, yavaş yavaş ısıtılan suda far-ketmeden pişen kurbağa benzetmesini yapardık. Ar-

tık, kurbağaya ne olduysa oldu; şimdi başka benzet-meler bulmamız lazım. Çünkü artık hükümetler ya-rattıkları enflasyondan faydalanıp, onun faturasınıileriki yıllara bırakmak lüksüne sahip olmadıklarınıbiliyorlar. Artık, ekonomimizin geldiği kritik nokta-da, yükselen enflasyon hemen krizi peşinden getiri-yor; enflasyon geldi mi, sopasıyla geliyor. Ülkemizdeenflasyonist beklentileri kırmanın ne kadar önemliolduğunu da hatırlayarak, kararlılığımızı sürdürmelive gelecek yıl bizi bu cephede bekleyen çetin sınavıbaşarıyla aşmalı, Türkiye'yi bu "beladan" kurtarma-nın en kritik adımını atmalıyız.

Sürdürülebilir gelişmenin ikinci temel taşı eğitimdir;hala yerine yerleştirilmeyi bekliyor. Nitelikli insan ye-tiştiremediğimiz sürece, ne yapsak boştur. Eğitim sis-temimizin yetersizliği, yüzyıllardır çözemediğimiz vetüm sorunlarımızın temelinde yatan acı bir gerçektir.Eğitime milli gelirden ayırdığımız % 2 payla hiçbiryere gelemiyoruz. Kuşkusuz, Türkiye gibi büyük birülkede hızlı nüfus artışı büyük bir yük oluşturuyor vekaynakları zorluyor. Eğitimin maliyeti ağır, fakat eği-timsizliğin maliyeti daha da ağır, taşınamayacak ka-dar ağır. Ayrıca, eğitimdeki kalitesizliği sırf kaynakkıtlığı ile de açıklayamıyoruz. Araştırmacı, eleştirelbakış açısına sahip en az bir yabancı dil bilen gençleryetiştirmemiz gerekirken; ezberleyerek öğrenen, ka-lıplarla düşünen, Türkçe'yi dahi doğru dürüst bilme-yen gençlerle çağı yakalayabileceğimizi saniyoruz. Kı-sacası, yeni bir eğitim atılımı ülkemizin birinci önce-liği olmaya devam ediyor.

Nihayet, TÜSIAD raporunda olmazsa olmaz bir koşulolarak, serbest rekabetin ve sağlıklı işleyen bir serbestpiyasa ekonomisinin gereğine işaret ediliyordu. TÜ-SIAD bu bağlamda lokomotif sektörlerin, gelişmesektörlerinin ve büyümeye açık sektörlerin objektifölçütlerle belirlenmesini ve kalıcı rekabet gücü ka-zanmaları amacıyla desteklenmelerini öneriyordu.Aradan geçen ve dünyanın hızla değiştiği sürede,böyle bir politikayı hayata geçirmek için kullanılabi-lecek araçlarda önemli değişiklikler oldu. Kamu veözel sektörün işbirliği belki her zamankinden önem-li, çünkü sanayinin rekabet gücünü artırarak yüksekverimlilik ortamının sağlanması ancak böyle bir işbir-liğiyle mümkün. Bu işbirliğinin devlet yardımı biçi-minde olmasına gerek de bulunmuyor; olanak da bu-lunmuyor. Gerek bulunmuyor; çünkü bilgi ve tekno-

Page 173: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

loji dışındaki faktörlerin fiyatları rekabet gücünü be-lirleyici olmaktan çıkıyor. Olanak bulunmuyor; çün-kü Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliği kurallarıbu tür destekleri yasaklıyor.

Çağımızda devletin sanayiye vereceği en önemli des-tek, verimli bir araştırma-geliştirme ortamının yaratıl-masına katkıdır. Bilgi ve know-how hızla rekabet üs-tünlüğü sağlayan temel üretim faktörü haline geliyor.Kuruluşlar, ürettikleri mal ve hizmete katabildikleribilgi oranında yenilikler yapıyor ve rekabet üstünlü-ğü sağlıyorlar. Çağdaş dünyada sanayi stratejileri bil-gi üretiminin artmasını, doğru biçimde dağılımını veetkin kullanımını hedef alıyorlar. Bu hedeflere ulaştı-racak araç ve yöntemleri benimsiyorlar. Örneğin, tümArGe çalışmaları için gerekli olan bilim ve mühendis-lik tabanını güçlendirici destekler sağlanıyor. Bunlarözellikle, üniversite ve araştırma kurumlarının kamufonları ile finanse ediliyor; fakat, mümkün olan yer-lerde kullanıcının da maliyete katılmasını sağlayanyöntemlerle finanse edilmesi tercih ediliyor. Özel ke-simin bu yöndeki girişimleri ise özellikle vergi avan-tajları ile özendiriliyor. Üniversitelerin sanayiyle iş-birliği de bu kapsamda yer alıyor ve aynı yöntemler-le destekleniyor. Küçük ve orta ölçekli işletmelerinbilişim teknolojilerini kullanmaları danışmanlık hiz-metleriyle desteklenirken, vergi önlemleriyle özendi-riliyor. Yeni teknolojilerin geliştirilmesinde önemlibir roloynayan risk sermayesinin oluşması ve geliş-mesine katkıda bulunacak mali ve hukuki teşviklersağlanıyor.Bu bağlamda, gelişmiş ülkelerin uyguladıkları pekçok özendirici önlemlerden sözedilebilir. Bu konudasıkça görülen bir yanlış anlamayı da önlemek gereki-yor: Bilgi ve teknolojinin desteklenmesini ve özendi-rilmesini esas alan bir sanayi stratejisi sadece - yeninesil denilen - elektronik ve bilişim teknolojilerinedayalı sektörlerin desteklenmesi anlamına gelmiyor.Aynı zamanda - ve bazen daha da önemlisi - ülkeningeleneksel sanayilerinin üretimde kullandığı bilgi gir-disini artırarak, bunların da daha yüksek rekabet gü-cüne kavuşmasını sağlıyor. Bu alanda, araştırma-ge-liştirme çalışmaları sonucunda ürün ve pazar geliştir-me konularında yapılan yeniliklerle sağlanan rekabetüstünlükleri başta geliyor.

Sayın Başkan, değerli konuklar, sanayimizi sürdürü-lebilir rekabet gücüne kavuşturabilrnek için kamu-

özel kesim işbirliğinin ne kadar büyük önem taşıdığıaçıktır. O nedenle, özel kesimimiz ile kamu kesimi-miz arasında kalite ve verimlilik açısından büyükuçurumlar olduğu iddialarını kuşku ile karşılamalı-yız. Plansızlık, verimsizlik ve savurganlık içindeki birkamu sektörü dünya çapında kalite ve verimlilik ya-ratan bir özel sektörle bir arada bulunamaz. Olsa ol-

sa, ikisi arasında özel kesimin rekabet dünyasında ya-şama zorunluluğundan doğan bir düzey farkı olabilirve bu fark her ülkede vardır. Sürdürülebilir rekabetgücüne ulaşabilmek için, özel kesimimizle birlikte birsaatin dişli çarkları gibi uyum içinde çalışacak bir ka-mu kesimi yaratmak zorundayız.

Kamu yönetiminde reformun zorunluluğu ve kaçınıl-mazlığı burada bir kere daha karşımıza çıkıyor. Ka-rarlılıkla uygulanacak bir reform programı ile verim-lilik ve şeffaflık ilkelerine dayalı bir kamu yönetimioluşturarnadığımız sürece, sürdürülebilir büyürneyiyakalamarnız mümkün gözükmüyor. Bu genel başlıkaltında vergi reformu ve kayıtdışı ekonomi konula-rında söylenecek çok şey var. Bu konulara Sayın Özil-han ve Sayın Rodrik tarafından değinildı. McKinsey

raporunda da bu konu yer aldı.

Değerli konuklar, yıllarca yüksek büyüme hızlarımız-Ia ovunduk. Sonra arkamızı döndük bir de baktık ki,bir arpa boyu yol gitmişiz. Enflasyonla şişip krizlerleyok olan büyürnelerin aldatıcı olduğunu artık anla-dık. Büyüme elbette çok önemli, ama büyüme bir so-nuç. Enflasyonu düşürmedeki. kamu reformunu ger-çekleştirmedeki başarımıza odaklarıalım. Alınan pa-terıtlerin, bilimsel yayınlarda yer alan araştırmalarınsayısına bakalım. Eğitimde okullaşma oranını, sınıfbaşına düşen öğrenci sayısını, bütçeden eğitime ayrı-lan payı, öğretmenlerimizin ücret düzeyini izleyelim.Göreceğiz ki, sürdürülebilir büyüme hiç gecikmedenarkadan gelecek, hem de tüm dünyayı hayrete düşü-recek düzeylerde gelecek

Sanayi odamızı 50. kuruluş yıldönümünde böylesineönemli bir konuyu tartışmaya açtığı için kutluyorumve sarıayimize her zaman yol göstermiş olan başarılıçalışmalarının nice 50 yıllar devam etmesini diliyo-rum. Teşekkür ederim.

Page 174: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Oturum BaşkanıHüsamettin Kavi

Sayın Bülent Eczacıbaşı'na çok teşekkür ediyoruz.Değerli konuklar, üç değerli panelistimizi hep bera-ber dinledik. Dün sabahki açılış oturumumuza da ka-tılan, bugünkü kapanış panelini de bizlerle paylaşanSayın Bakanımız hepimizi dinledi. Zaten kendisi desanayinin içinden gelen bir insan. Bu tespitlerimiz vedeğerlendirmelerimiz ışığında kendisinin görüşlerini

rica ediyoruz. Buyurun, Sayın Bakarum.

Ali CoşkunSanayi ve Ticareı Bakanı

Çok Değerli Başkanlarım, Sanayi Odamızın Değerli

Temsilcileri ve Sayın Konuklar,

Sözlerime başlamadan önce hepinizi bakanlığım vehukumenrn adına selamlamanın mutluluğunu yaşı-yorum ve odamızın 50. kuruluş yıldönümünde dü-zenlemiş olduğu bu kongrenin, sanayimizin önünde-

ki engellerin kaldırılmasında ve hükümetimizin bukonudaki çalışmalarında bize ışık tutacağı yönündeki

inancımı tekrar belirtmek istiyorum.

Bugün başlayan enerji forumuna da katılmışbulunuyorum, sanayinin önünde fevkalade önemlibir konu olan enerjinin de aynı tarihte tartışılıyor ol-masını şanslı bir tesadüf olarak görüyorum. Sanayiy-le enerjinin eş zamanlı olarak değerlendirilmesi bü-

yük önem taşımaktadır.

limlerinin hızlandığı bu dönemde, sektörlerin ülkekoşulları ve sanayi yapısına en uygun ve ileri tekno-lojileri kullanabilmelerine bağlıdır. Bu durum, özel-likle yeni dünya düzeni içinde yer almak isteyen ül-kemiz için daha da büyük önem taşımaktadır.

Tek çıkış yolumuz, "rekabet gücü yüksek Türkiye"hedefidir. Bu ise, sanayileşmeyle gerçekleşecektir. Sa-

nayinin rekabet şansı ise, herşeyden önce, girdi mali-yetlerine bağlıdır. Bugün sarıayimizi en fazla rahatsızeden hususlar; vergi düzenlememizdeki adaletsizlik,

sosyal sigorta güvenliğindeki yüksek prim uygulama-sı ve enerji, hammadde, ara mal gibi, mamul oluşu-munda etkili olan girdi maliyetleridir.

Enerji Kongresi'nden geldiğim için, sizleri de yakın-dan ilgilendiren bir husus u paylaşmak istiyorum. Bu-gün reel sektör sağlıklı bir yapıya kavuşmadığı. dola-yısıyla da kapasite kullanım oranları hala düşük oldu-ğu için, elektrik enerjisi yeterli gözükmektedir. Oysaki, mevcut kurulu düzen çalışmaya başladığında,önümüzde - yıllar önce olduğu gibi - elektrik kesinti-lerin yaşanacağı bir enerji sorunu şimdiden görün-mektedir. Bununla ilgili, Enerji ve Tabii KaynaklarBakanlığırrnz çok hızlı olarak gerekli tedbirleri almak-tadır. Ancak, elektrik enerjisinin girdi maliyetlerinebaktığımızda, rekabet edeceğimiz ülkelerle mukayese

ettiğimizde, üyesi olduğumuz OECD ülkeleri ortala-ması kilovar saat başına 3,5 - 4 se nt iken, Türkiye'debu rakam 8 sent civarındadır. Ancak, rekabet muha-tap ülkedeki şartlarla tartışıldığma göre, o ülkenin sa-tın alma paritesine göre yaptığımız hesaplarda - gerekAvrupa Birliği, gerekse OECD ülkeleri ile kıyaslandı-ğında - Türkiye'de sanayide elektriğirı 17 sent ile 22sent arasında kullanıldığı görülmektedir. Bu girdiler-le ve maliyetlerle sanayimizin rekabet şansını artır-mak mümkün gözükmemektedir; bununla ilgili deçok ciddi tedbirlerin arifesindeyiz.

Değerli konuklar, sanayi stratejisi bir ucunda yonlerı-

dinci plan, öteki ucunda ise serbest piyasa mekaniz- Değerli konuklar, ülkelerin küresel pazardaki payla-malan bulunan geniş bir süreç aralığında oluşur. Or- rını artırmaya yönelik rekabet stratejilerini yenidentamı doğru ve zamanında değerlendirip, doğan fırsat- belirledikleri günümüzde, rekabet gücünün geliştiril-lardan yararlanmak veya tehditlere karşı önlem al- mesi istikrarlı ekonomi politikalarının oluşturulması-mak, stratejinin başlıca getirisidir. Sanayimizin geli- na ve uygulanmasına bağlıdır. Büyük değişimlerin ya-

şip dünyada söz sahibi olması için en önemli husus, şandığı yirmibirinci yüzyılda, ülkemize başarıyı bi-teknoloji etkinliğidir Günümüzde ulusların gerek reyler, işletmeler, sektörler, üniversiteler, sivil toplumekonomilerinde, gerekse yoğun rekabetin yaşandığı kuruluşları ve hükümetin oluşturacağı güç birliği ge-uluslararası piyasalarda yer edinebilmeleri ve bunu tirecektir. Bu bakımdan hukümetimiz, hükümet 01-rekabet gücü olarak taşıyabilmeleri, küreselleşme eği- •

Page 175: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

manın prensibini özel sektör kuruluşlanyla, diğer ku-rum ve kuruluşlarla dayanışma ve uzlaşı içinde yü-rütmeyi hedeflemiştir

Özellikle bilim ve teknoloji, işletmelerin ve ülkelerinrekabet gücünü belirlemekte etkin roloynayacaktır.Ekonomik istikrarsızlığın, ülkemizin giderek sanayi-leşme sürecinden ve üretimden uzaklaşarak rant eko-nomisine yönlenmesine neden olması, rekabet gücü-nü olumsuz yönde etkilemiştir. Bireysel çıkar ve rant-ların, sosyal yararların yüksek olduğu sektörlerde yo-ğunlaşması sonucu reel ekonomi önemli darboğazlar-la karşı karşıya kalmıştır; kaynaklar üretken, verimlive istihdam yaratan sektörler yerine kamu açıklarınınkapatılmasında kullanılmıştır. Bu nedenleri göz önü-ne aldığımızda, sanayileşme stratejilerinin ivediliklegözden geçirilmesi ve yeni bir atılımla sanayileşmesürecine hız kazandırılması gerekmektedir. SevgiliBaşkanımız Tanıl Bey ile de görüştük Yakın bir za-manda sanayinin önündeki sıkıntıların, engellerinneler olduğu konusunda kendilerinden bir rapor ricaettim; çünkü sorunları beraber çözme arzusundayız.Bir an önce bunları yaparak, sanayi miz in önündekiengelleri kaldırmak istiyoruz

Istikrar içinde büyümenin sağlanması, ekolojik den-geyi bozmadan sanayileşmenin basanlması. uluslara-rası mal ve hizmet ticaretindeki payımızın yükseltil-mesi, piyasa ekonomisinin geliştirilmesi, daha esnekbir emek piyasası ve modern teknolojiyle ekonomide

toplam verimliliğin artırılması, sanayi ve hizmetlerağırlıklı bir istihdam yapısına ulaştırılması, sonuç ola-rak refahın artırılması ve yaygınlaştırılması, geleceğinTürkiye'sinin hedeflerini oluşturmaktadır Verimlilikartışı ekonomileriri daha yüksek gelir seviyesine ulaş-masmda. refah seviyelerinin artmasında temel faktör-lerden biridir. Bu yüzden verimlilik ekonomik geliş-me için üzerinde durulması gereken önemli bir hu-sustur. Verimlilik artışları iktisadi kalkırımayı istikrariçinde mümkün kılar. Kontrol edilebilir bir enflasyonsağlar Üretimin ve fiziksel verimliliğin artması fiyat-ların artma eğilimini, enflasyonu Irenler. Böylece, is-tikrarlı kalkınma sağlanır

Basında tartışılıyor: "Büyüme mi, enflasyon mu?"Yapmış olduğumuz ekonornetrik hesaplara göre, Tür-kiye'nin imkanları karşısında % 5 ile % 7 büyüme he-defi seçild iğinde, enflasyonu da üç yıl içinde % ıO'un

altına, tekli rakamlara indirmek mümkündür Buradaekonomiyi en fazla darboğaza sokan mesele, reel faiz-lerin fevkalade yüksek oluşu ve Türk hazinesininborç sarmalından kurtulamayışıdır. Bununla ilgili deçok ciddi tedbirler alrnaktayız. İstikrarlı bir gelişme,

verimlilik ile ücret ve fiyatlar arasında sıkı bir bağıntıolması halinde mümkündür. Kaynakların kıtlığı,bunların tam ve etkin kullanılmasını zorunlu kılmak-tadır Aslında, güven bunalımının yaşandığı dönem-lerde, ülkemiz varlık içinde yokluk çekmiştir. Hantalve israf batağı içinde bulunan devlet yapısıyla, ülkeyolsuzluklar ve yoksulluklar ülkesi haline gelmiştir

Ne yazık ki, uluslararası değerlendirmelere göre ülke-miz yolsuzlukta üçüncü sırada, rüşvette de dördüncüsırada arulmakradır; OECD raporlarına göre nüfusun% 25'i açlık sınırında, % 50'si yoksulluk sınırındadır.Türk milleti buna layık değildir. Mutlak suretle budarboğazları hep beraber aşma durumundayız. Uygu-lanan ekonomik program ile parasal politikalar çoköne çıkarıldığı için sosyal sorunlar artmış, programdasosyal dengeler kurulamadığı gibi, aynı zamanda da,reel sektör fevkalade zarar görmüştür. Türkiye'de bü-yüme hızı hem düşük, hem de sürdürülebilir durum-da değildir. Istikrarsiz bir gelişme süreci izlemekte-dir. Büyümenin sadece miktarını ve hızını değil, kali-tesini de sorgulamak gerekir.

Büyümenin dinamiklerini analiz ettiğimizde, dahaçok üretim faktörlerinin - emeğin ve sermayenin - ar-

tırılmasıyla büyüme gerçekleştiğini; kaynakları etkinve verimli kullanarak sağlanan büyüme payının buoranın içinde çok az bir yer aldığını görmekteyiz. Bu-gün gelişmiş üretim ekonomilerinde. makro ekono-mik değişkenlerle verimlilik ve kalite arasında yakınbir ilişki bulunmaktadır. Başta mali kaynaklar olmaküzere tüm beşeri. fiziksel, doğal, tarihsel ve güncelkaynaklanmızın geliştirilmesi ve doğru yerlerde, doğ-ru biçimlerde kullanılması üretim ekonomisi olma-mız için gerekli altyapının kurulmasını sağlayacaktır.

Uluslararası rekabette geleneksel mal ve hizmet üreti-mine paralel olarak, bilgiye dayalı yeni endüstriler -bilişim teknolojisi - hızla gelişmektedir. Modern en-düstriler olarak da adlandırılan bu endüstriler. tama-men yeni teknolojileriri bir sonucudur. Ürünlerin pi-

yasa öı~ürlerinin kısalması. firmaları, sektörleri vedolayısıyla ülkeleri, bu hızlı ve yeni süreçte modern

Page 176: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

teknolojilerin üretilmesi ve benimsenmesine yönelikstrateji ve politikalar üretmeye mecbur kılmaktadır.Son yıllarda gelişmiş ülkelerin firma stratejileri, yeniteknolojilerin etkin kullanımları ve bunların ArGe fa-aliyetleriyle harekete geçirilmesidir. Dünya pazarla-rında artan ürün çeşitlerinin rekabeti için bir çok fir-ma ürün farklılaştırması ve bunların pazara sürulme-

si arasında geçen zamanın kısaltılması, ölçek üreti-minden esnek üretime geçiş, üretim organizasyonun-da düzenlemeler gibi yeni teknolojilerin etkin olarakkullanılmasına yönelik politikaları berıimsemektedir-ler. Bütün bunların temel stratejisi, ArGe'ye toplamüretim değerinden artan miktarlarda bir değer aktar-maktır.

Amaç, teknolojik uyurnun sağlanması ve ArGe faali-yetlerinin özellikle küçük ve orta boy firmalarda güç-lendirilmesi ile bu firmaların rekabet üstünlüğünü ar-tırmalarıdır. Dün de arz ettiğim gibi, küçük ve ortabüyüklükteki işletmeler, aynı zamanda büyük işlet-meleri destekleyen yan sanayi olarak gelişmektedir.Bunun için bakanlığımıza bağlı KOSGEB'de, yeni biranlayışla, - üniversite sanayi işbirliğiyle - yeni tekno-lojik parklar ve teknoloji laboratuarları hızla geliştiril-mektedir. Bu bağlamda, uluslararası rekabet üstünlü-ğü için izlenecek sanayi stratejisi, sınai yetenek geliş-tirme stratejisi kimliğinde olmalıdır.

Hedeflenen konumda, rekabet üstünlüğünün sağlan-ması ve sürdürülmesi için geliştirme ve yenilernedeyetkinliğin artırılması gerekmektedir. Geçen dönem-lerde devletin ekonomiye aşırı müdahalesi sebebiyle,ülkemizde sanayimizin yönlendirici ve özendirici birplanlama içinde gelişmesi sağlanamarmşnr. Devlet,adeta, ihalelerle, kredilerle ve teşviklerle bölgeler vekesimler arasında kimi zengin edeceğine, kimi fakirbırakacağına karar verir duruma gelmiştir. Bu karar-ların arkasında da, üzülerek söylüyorum, büyük yol-suzlukları tesbit etmiş bulunuyoruz. Bu yolsuzluklarda, daha önce söylediğim gibi, ülkede yoksulluğunana sebebini oluşturmaktadır. Söz konusu yolsuzluk-lar ve devletteki israf, bütçe açıklarını meydana getir-mektedir. Bütçe açıkları kamunun borçlanma gereği-ni yükseltmektedir. Bu nedenle, devlet yüksek reel fa-izlerle, borcunu borçla öder bir durumdan kendinikurtaramamaktadır.

Değerli konuklar, izninizle, kısmen kendi bakarılı-

ğımla ilgili konulara değinmek istiyorum. Üzülerekbelirteyim ki, kesimler ve bölgeler arasında siyasi is-tikrarın ve sosyal barışın sağlanamadığı ve ekonomikkrizlerin yaşandığı dönemlerde, devlet yeniden yapı-lanmanın eşiğine gelmiştir. Bu bağlamda, meclisin ça-lışmadığı, bakanlar kurulunun henüz kurulmadığı,bakanlıkların kimisinin kanunla, kimisinin ise kanunhükmünde kararnameyle kurulduğu bir ortamda ba-kanlar kurulundan başlayarak, o günkü mevzuat çer-çevesinde 38'e kadar çıkmış olan bakanlık sayısındadeğişiklik yapma şansımız yoktu. Mevcut format üze-rinde bakanlık sayısını 24'e indirdik.

Buna paralelolarak, Türkiye Büyük Millet Mecli-si'nde şu anda 6 bine yakın personel çalışıyor. Hesap-larımıza göre bu sayı 2 bin, 2 bin 500 civarına çeki-lirse daha verimli bir çalışma sağlanacaktır. Milletve-killerinin halkımızın arasında yaşaması, halkla bera-ber nefes alması için "lojmarı reformu"nu yaptık. Hız-la devletteki 283 bin lojmanın mutlak suretle satıla-rak, devletin bu israftan kurtulmasını temin edeceğiz.Zaruri olarak yaşanan askeri bölgelerdeki. üniversitekampüsleri içindeki ve diğer zaruri lojmanlar hariç,çalışanlarımıza oturacağı bölgedeki kira bedelininüzerinde bir ödeme yapılması halinde, yılda aşağı yu-karı 10 katrilyon lira tasarruf sağlanıyor.

Devletteki israfın tek örneği, sadece lojmanlar değil-dir. Bunların yanısıra, devletin 130 bin civarında ara-cı var. Malumlarınız üzere, özel sektörde birçok firmaaraç satın almaz, kiralar. Dolayısıyla, devlette bu araçsaltanatı ve israfını da eş zamanlı olarak önlemeyi dü-şünüyoruz. Devletin hantallaşmasına esas sebep olankonu herşeyin merkezi hükümet tarafından kararabağlanmasıdır. Çok sağlıklı bir yerel yönetim refor-muyla birçok yetkiyi Ankara'dan. merkezi hükümet-ten, yerel yönetimlere devrediyoruz. Bu kapsamdabiz kendi bakanlığımızda birçok yetkiyi belediyelereve odalarımıza devretme çalışmasını sürdürüyoruz.Bir örneğini vereyim: "Sanayi Sicil Belgesi" konusun-daki mevcut uygulamada, Sanayi Sicil Belgesi'ni IIMüdürlüklerimiz geçici olarak hazırlıyor, merkezeyolluyor. Merkez bunu bir ay ile üç ay içinde asıl bel-ge haline dönüsturuyor. Sanayicimiz. II Müdürlüğü-ne gide gele yoruluyor ve neticede bu belgeyi alıyor.Tesbit ettiğimiz durum şudur: 5590 sayılı yasaya gö-re sanayicilerimiz sanayi odalarına kayıt yapttımakmecburiyetindedir. Dolayısıyla, bu belgeleri odalar

Page 177: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

vermelidir. Bu belge Ankara'dan alınmamalıdır. Ben-zer bir çok formalite, merkeze yığılmış durumdadır.Buna paralelolarak, bütün kurum ve kurulları göz-den geçiriyoruz.

Türkiye'de özelleştirme durmuştur. Yeni bir anlayışlaözelleştirmeyi yönlerıdireceğiz. Türkiye Cumhuriyeti79 yılda demokratik cumhuriyet olamadı; bürokratikcumhuriyet olarak yönetiliyor. Kanun devleti olarakyönetiliyor, hukuk devleti haline gelmesi için ve ka-pısında beklediğimiz - yarın hayırlı kararların çıkma-sını umut ettiğimiz - Avrupa Birliği'nin de kriter ola-rak önümüze koyduğu demokratikleşme, insan hak-ları, hukukun üstünlüğü ve özgürlükler konusundabütün tedbirleri alıyoruz. Anayasa'da değişiklik yapıl-dı; ikinci oylarna, umarım yarın yapılacak. Böylece,sadece Avrupa Birliği istediği için değil, ama bizimhalkımız buna layık olduğu için bir çok yasayı değiş-tirerek, hukukun üstünlüğünü getirmek istiyoruz.Dikkat ederseniz, bu unsurlar ekonomisi güçlü ülke-lerde daha çok anlaşılır ve yaşanır haldedir. Bu ne-denle, demokratikleşmeyi de ekonomiyle paralel ola-rak düşünüyoruz ve ekonominin güçlenmesi için hertedbiri alacağız.

Adil, dengeli, tabana yaygın, basit, anlaşılır ve nisbet-leri düşük bir vergi reformu yakında çıkacak. Çağdaşbir Iş Kanunu için önümüzdeki günlerde işçi, işve-ren, kamu kesimi oturup mutlak suretle bu sorunuçözeceğiz. Küçük ve orta işletmelerin finansman des-teğini sağlamak amacıyla KOBI borsalarını yakındakuruyoruz, ürün borsaları konusunu ABD'deki birkurumla muştereken çalışıyoruz. Şu anda 8 uzmanı-mız Amerika'dadır. Yakında ürün borsalarını ve vade-li borsaları daha aktif hale getireceğiz. Nitelikli En-düstri Bölgeleri, Amerika, İsrail ve Ürdün ile yapılanörnekte olduğu gibi anlaşma parelelinde kurulan böl-gelerdir ve bu bölgede üretilen rnamuller AmerikaBirleşik Devletleri'ne hiç bir kota veya gümrük enge-li olmadan ihraç edilebilmektedir. Nitelikli EndüstriBölgeleri ile ilgili çalışmalarımız hızla devam etmek-tedir.

Daha birçok çalışmanın arifesindeyiz. Bunları, TOBB,odalarımızla ve TÜSIAD gibi diğer sivil toplum ku-ruluşlarımızla beraber geliştirmek istiyoruz. Bir ko-nuyu daha sizlerle paylaşıp sözlerimi tamamlamak is-tiyorum. Koalisyon hükümetleri zamanında, sırf pa-

zarlık gücü için, 64 tane kurum ve kuruluş Başbakan-lığa bağlanmış. Çoğunda da, Başbakan'ın yılda iki de-fa toplantılara başkanlık etmesi gerekiyor. Biz bu ku-rumları icracı bakanlıklara dağınyoruz. Bir kısmınınbağlanacağı Bakanlıklara devri yapıldı, bir kısmı isekararname ve kanunla kurulu olduğu için çalışmalardevam ediyor. Şu anda, Başbakanlığa sadece MilliGüvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ve MlT Müsteşar-lığı bağlıdır. Onun için Başbakan, bir koordinatörbaşbakan olarak görev yapacaktır. Bu kapsamda, da-ha önce Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'ndan alınmışolan, Türk Standartları Enstitüsü'nün yeniden bakan-lığımıza bağlanması konusu üzerinde duruyoruz.Zannediyorum, birçok sanayici gümrüklerde sıkıntıçekiyor. Ayrıca, Rekabet Kurumu, Türkiye Akreditas-yon Kurumu, KOSGEB ve Milli Prodüktivite Merkezibakanlığırmzm şemsiyesi altındadır ve ilgili kuruluşolarak çalışmalarına devam etmektedir. Bu konulardataleplerinizi, tekliflerinizi bekliyoruz.

Sözlerime son verirken, beni sabırla dinlediğiniz içinteşekkür ediyorum. Ayrıca, panelde yer alan çok de-ğerli konuşmacıların, özellikle TÜSIAD'a hizmet et-miş Sayın Eczacıbaşı'nın ve değerli Yönetim KuruluBaşkanımız Sayın Özilhan'ın ve Profesör Rodrik'insöyledikleriyle Hükümet Programımız ile Acil EylemPlanımız arasında hiçbir fark olmamasını da bir ka-zanç olarak kabul ediyorum. Hepinizi saygıyla se-lamlıyorum.

Oturum BaşkanıHüsamettin Kavi

Sayın Bakanım, değerli görüşleriniz için çok teşekkürediyoruz. Katılımcılarımızın sorularını almak ve de-ğerli panelistlerimizle birlikte bu soruları yanıtlamakistiyoruz. Sizden istirhamımız kendinizi tanıtmanızve sorunuzu kime sorduğunuzu belirtmenizdir. Soru-nuzu ne kadar net ve kısa sorarsanız, o kadar etkinbir yanıt alma imkanınız olacağını da özellikle belirt-mek istiyorum.

Page 178: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Sorular ve Katkılar

Yıldırım AktürkÖncelikle, bütün panelistlere şükranlarımızı arz ede-riz; çok güzel noktalara değindiler. Sayın Bakanımız

bize aysbergin ucunu göstererek yüreklendirdiler. Şukısa zamanda yaptıklarını, yapacaklarının teminatıolarak güvence verdiler. Bir anımı sizlerle paylaşayım.1980 yılında sigara ithal ediliyor, Turgut Bey'in plan-lama müsteşar yardımcısıyım. Üç tane büyük yeni si-gara fabrikası planladık, çünkü arz yetişmiyor. "Nü-fus artmış, sigara talebi artmış, Tekel yetişemiyor" di-yorlar. 12 Eylul oldu, iş barışı geldi, arıza meydanagelmeden tesislerde parça ihtiyacının önceden teminedilmesi gibi pratik bir bakım yaklaşımı sayesindeTekel Fabrikaları fazla vermeye başladı. Birdenbireüretim patlaması oldu ve bizim planladığımız o üçbüyük fabrikayı 15 senede nasıl tasfiye ederiz ve baş-ka bir sektöre kaydınrız diye uğraştık.

Buradan hareketle şu noktaya gelmek istiyorum: Tür-kiye'nin çok ciddi bir gizli potansiyeli var. Bu potan-siyel de kamu elinde atıl bırakılan kapasitelerdir. Buişin uzmanı olduğu için Sayın Dani Rodrik'e ve Mc

Kinsey'e bir noktayı işaret etmek istiyorum: Türki-ye'de geleneksel KOBl'lerin bir prodüktivite sıçrama-sı olmayacak. Türkiye'de kamu sektörü küçulduğun-de, negatif prodüktiviteden, birdenbire bir üretimpatlamasına geçeceğiz. Ben bunu, karga-tavuk teşbihiile anlatınm. Kamunun elinde karga vardır, bu çalış-tınlamayan istihdamdır. Önüne yem konur, en güzellojmanlarda oturur Kamu eliyle bir karpuz almakiçin bostanı bile yok eder. Yerine göre mühür kabili-yeri de elindedir. Bu kişiyi, devleti kuçulterek işsiz bı-rakıp, özel sektöre transfer ederseniz, çift yumurtayumurtlayan tavuk haline gelir.

Kalkınma iktisatcısı ve planlama eski müsteşarı ola-rak, asıl tılsımın burada olduğunu vurgulamak istiyo-rum. Sayın Eczacıbaşı'nırı, "Türkiye'de hayalimizinbile erişemeyeceği noktalara bile gelebiliriz" demesin-deki asıl hakikat buradadır. Şahsen, buradaki herkesiyüreklendirmek istiyorum Beni tanıyanlar bilirler,

15 senedir bazı şeyleri söylernekteyim ve bugün 1983yılından daha fazla heyecanlıyım. lnanıyorum ki,Anakara'daki bu yeni ekip, ilk defa iş dünyasına bukadar kardeşce ve bu kadar olumlu, bilinçli yaklaşı-yor ve göreve hazırlıklı geldi. Elimizdeki bütün im-kanları seferber ederek, kendilerine katkıda buluna-bilirsek, Sayın Turgut Özal'ın görevde olduğu 80'1iyıl1aın başındaki, Türkiye'nin altın yılları dediğimizdönemi aratmayacak, hatta onu gölgede bırakacak birperformansı kendilerinden göreceğimizi iddia ediyo-

rum.

Sami YılmazSayın Bakanım, elektrik sektöründe faaliyet gösterenkablo üreticisi bir şirketin yöneticisiyim. Konuşma-nızda, Enerji Kongresi'nden geldiğinizi soylediniz.Enerji Forumu'nu ben de takip ediyordum. Zamanla-ma açısından çok isabetli bir sırada yapılması, ayrıcabize de mernnuniyet veriyor. Ancak, bilindiği üzere,

şu anda İtalya'da enerji ihtiyacının % 78'i, AmerikaBirleşik Devletleri'nin enerji ihtiyacının % 3S'i ve di-ğer birçok Avrupa ülkelerinin enerji ihtiyaçlarınınbüyük bir oranı nükleer santrallerden karsılanıyor.Bizde bir türlü hayata geçirilemeyen Akkuyu TermikSantrali var; bu proje yıllardır raf ta kaldı, tozlandı.Oysa ki, nükleer santrallerin alternatif bir yakın olantoryum rezervi açısından da, Türkiyenin 200 yılı aş-kın bir rezervi olduğu varsayılıyor. Bunlar değerlen-dirilecek mi? Mevcut hükümetiniz buna nasıl bakı-

yor'?

Ali CoşkunBu çok önemli bir soru. Kyoto Toplantısı'nda alınanbir karar var. Bütün ülkeler - daha çok Birleşmiş Mil-letler'e bağlı olan ülkeler - önümüzdeki 5 yıl içinde,yeşil enerji dediğimiz enerji kaynaklarını da kullan-mak durumundadır. Türkiye gerek rüzgar, gerek gü-neş enerjisi, gerekse jeotermal enerji bakımından fev-kalade şanslıdır. Elbette, Türkiye'de bazı şeyler çokihmal edilmiş. Bir örnek vereyim. Koyleriri elektrik-lendirilmesi konusundauzun süre çalıştığımız için,38.000 köy elektrikleridi. Fakat Çanakkale'nin KazDağı köylerine gittiğinizde, kilometrelerce hat döşen-miş olduğunu görüyorsunuz. Hattın kaybı ve trans-formatörün kaybı, köyün kullandığı elektrikten fazla-dır. Doğuya ya da Karadeniz'e gidiyorsunuz, yine ay-

nı sorunla karsılaşıyorsunuz. Halbuki, bahsettiğimköyde nehir var. Macaristan'da veya Çin'de olduğu

Page 179: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

gibi, küçük bir nehir santrali koysanız, sorunu halle-deceksiniz. Türkiye'de böyle yanlış bir yapılanma varve şu anda bu konu enerji sanayisinin önündeki enbüyük engelolarak gözüküyor. Bu daha gündemegelmedi.

Nükleer enerjiye girmemiz şart. Toryum dünya rezer-vinin yaklaşık % 64'ü Türkiye'dedir. Toryum, uran-yumdan sonra, en önemli nükleer hammaddedir.Amerika'da ve Avrupa'da. önümüzdeki dört-beş yıliçinde, toryum santrallerinin devreye gireceği söyle-niyor. Bu teknolojiyi kavrama bakımından da, bir anönce nükleer enerjiye girmek durumundayız. Fakat,sadece buna umut bağlamamak lazım. Enerji Kongre-si'nde özelleştirmeyle daha pahalı enerji alındığı ifadeedildi. 12 sente kadar, doğal gaz standartlarında an-laşma yapılmış. Bunları da gözden geçiriyoruz Aslın-da sorun doğalgazda değil. Sorun ihmalde, gecikme-de, zamanında alternatif enerji üretiminde gerekli ya-tırımlar yapılmamasındadır.

Doğalgaz santrali çok daha hızlı kurulduğu için, bukonuya ağırlık vermişiz. Mesela Çoruh Havzası, Fıratve Dicle'den sonra, hidroelektrik bakımından çokzengin bir kaynaktır. II tane hidroelektrik santralprojesi var. Bunlardan dördü başlamış ve yarım kal-mıştır. Yarım kalma sebebini araştırdık; maalesef, Tu-rizm Bakanlığı rafting sporu yapılması için hidrolikelektrik santrali yapılmasına mani olmuş. Bu tarz uz-laşmazlıklar ve anlaşmazlıklar var.

Ayrıca, linyit açısından, bilinen rezervlerin dört katıdaha fazla rezervimiz var. Fakat Türkiye'de henüz bukonuda ciddi bir araştırma yapılmadı. Dolayısıyla,enerji politikamızda öncelikle yerli kaynakların tü-müyle kullanılmasınıistiyoruz. Hidrolik enerjinin ki-lovat saat maliyeti 1-1.5 sent, termik santraller 3-4serıt, nükleer santrallar 1 sent civarındadır. Doğal gazbiraz daha pahalıdır. Ancak, doğalgaz hemen devreyegirdiği için, onu da ihmal edemeyiz. Dolayısıyla, böy-le bir çeşitlendirmeye gidiyoruz. Enerji konusundatoryum ve Bor tuzları üzerinde de çalışılıyor. Gelece-ğin enerjisi durumundaki hidrojen enerjisi de Türki-ye için çok caziptir. "Güneş ülkesi" olduğumuz için,bu yönde de çalışmalar devam ediyor.

Hasan KaracalSayın TÜSıAD Başkanımız ile Sayın Eczacıbaşı, aynı

şeyi dile getirdiler: stratejik planlamanın önemi. Eskibir plancı olarak, bu konuda biraz hassasiyet gösteri-yorum. 80'lerin ortasından bu yana çeşitli plancılartarafından - örneğin, llhan Kesici'yi hatırlıyorum- ser-best piyasa ekonomisi içinde vizyon ve strateji belir-leyen, yol gösterici bir planlama oluşturulması konu-su sürekli gündeme getirildi. O günden beri bu ko-nuda hiç birşey yapılmadı. Ben planlamadan 1982 yı-lında ayrıldım. Ayrıldığımda, planlamanın teknikkadrosu ve hizmetli kadrosu toplamı 240-250 civa-rındaydı. Şu anda, bildiğim kadarıyla bu sayı 1.000'eyaklaşmıştır. Planlama 1980 sonrası geçilen serbestpiyasa ekonomisi içinde, dışa açık model çerçevesin-de diğer devlet daireleriyle eş düzeye ve işlevsiz halegetirilmiştir.

Ardından, bu konu Anayasa'dan da çıkarıldı. McKin-sey'in yaptığı araştırmadan planlamanın haberininolup olmadığını bilmiyorum. Ancak, planlamanın butip araştırmaları yapması lazım; çünkü planlamanınbu tip araştırmaları yapma olanakları çok daha fazla-dır. Hatta, McKinsey gibi kuruluşlarla işbirliği de ya-pabilir. Böylelikle, stratejik planlamanın bazı oluştu-rulabilir. Eskiden planlamada bunlar yapılırdı. Gelirdağılımı araştırmasının planlamada yapıldığı en sondönem 1963-1974 yıllarıdır. Daha sonra bir gelir da-ğılımı araştırması yapılmadı. Sayın Bakan'a şunu sor-mak istiyorum: Hükümetin gerçekten Devlet Planla-ma Teşkilatı ile ilgili böyle projeleri var mı? Vizyon vestrateji oluşturan, politikaları belirleyen, yol göstericibir planlama için herhangi bir projeniz var mı, bu ko-nuda ne düşünüyorsunuz?

Ali CoşkunÇok kısa bir şekilde cevap vermek istiyorum. Dünya-da artık merkezi planlama kalmadı. Devlet PlanlamaTeşkilatı, ülkenin kalkınmasında çok önemli eleman-lar yetiştirmiştir. Ancak, artık fonksiyonunu bugünkühaliyle kaybetmiş durumdadır. Biz Devlet PlanlamaTeşkilatı'nı ülke kaynaklarını değerlendiren, stratejikbir araştırma merkezi haline getirmeyi istiyoruz. Dev-let ıstatistik Enstitüsü ile birleştirilmesi söz konusu-dur. Bu yönde bir çalışma yapılıyor.

Necati ArıkanSayın Bakarı'a bir sorum ya da önerim var. Kongrederekabet üstünlüğü yaratacak en önemli konunun,teknoloji geliştirilmesi olduğu ortaya çıktı. Ancak,

Page 180: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Türkiye'de teknoloji geliştirilmesi için yeterli fon yok.Teknoloji, üniversitelerde geliştiriliyar, üniversiteler-de fon yok. Sanayide geliştiriliyor; büyük işletmeler-de olsa bile, küçük işletmelerde fon yok. Türkiye'debağımsız araştırma geliştirme yapan kuruluşlar yok;çünkü bu uzun vadeli bir iştir. Uzun vadeli fon ko-nulması lazım; bunu koyacak müteşebbis de yok. Do-layısıyla, teknoloji geliştirme için bir fon ihtiyacı var.

Diğer taraftan, bağımsız kurullar var. Sizin de hükü-met programınızda, bağımsız kurulların gelirleri oto-matiğe bağlanmış. Belirli yerlerden kesinti yapılıyor.Örneğin elektronik eşyadan alınan ve serbest piyasakurallarıyla uyuşmayan bir bandrol ücreti var. TRT'yegiden bir bandrol ücreti var. Bu kurullar da bütçele-rini gelir, gider ve ihtiyaçlarına göre değil de, sadecebunun gibi çeşitli gelirlerine göre yapınca, fonlar ge-reksiz yerlere harcanıyor. Binalar, lüks otomobiller,ek kadrolar alınıyor. Benim önerim veya sorum şu:Bu fonların ihtiyaç fazlası bölümünü teknoloji geliş-tirme fonu olarak ayırıp, KOSGEB kanalıyla, üniver-siteler kanalıyla kullandırmayı duşunur musunuz?

Ali CoşkunNecati Bey'e çok teşekkür ediyorum. Kendisi, eskidenberi ArGe'ci olduğu için, nabzı tam yerinden tutuyor.Teknoloji beyinden beyine bir göç olayıdır. Öncelik-le, teknolojiyi kavrayabilmek için, eğitim sorununuçözmemiz gerekiyor. Maalesef, bugüne kadar, adımilli olan, fakat tam arzu edilen seviyede eğitim sağ-layamayan bir eğitim düzeniyle yaşıyoruz. Teknoloji-den önce, eğitim sorunumuzu çözmemiz gerekiyor.Ikincisi de, elbette, teknolojiyi satın alıyorsunuz. Onubünyeye uygun üretmezseniz, faturası ağır oluyor. Buamaçla TÜB1TAK kurulmuştur ve faydalı çalışmalarıvardır. Ancak, bu çalışmaların Necati Bey'i de tatminettiğini zannetmiyorum. Bu konularda da, yeni olarakne yapılabileceğini düşünüyoruz.

Rahmetli Turgut Bey zamanında Yüksek TeknolojiKurulu kuruldu. Bir defa toplandı, bir daha da topla-namadı. O yıldan beri çalışmıyor. Böyle çok kurumve kurullar var. "Bunlar arasında işlevselliğini yitiren-leri kapatacağız" dediğim zaman kıyamet koptu."BDDK'yı kapatıyor musunuz?" şeklinde basında bir-çok tenkit yazısı çıktı. Çalışmakta olan kurumları ka-patacağımızı söylemiyorum. Ancak, bu kurumlarmutlak suretle siyasi otoritenin gözetiminde, Türkiye

Büyük Millet Meclisi'nin ve Sayıştay'ın denetimindeolacak. Bu kurumlar ihtiyaç duyulan kurumlardır,ama şu anda devlet içinde devlet gibi hareket ediyor-lar. Bu nedenle, konu yeniden gözden geçiriliyor. El-bette, buraya gelen fonlar aktarılabilir. Bu sefer de,karşımıza IMF ve Dünya Bankası çıkıyor. Biliyorsu-nuz, yakın zamanda 28 fonu bütçeye aktardık. Çokbaşlı yönetimden kurtulmak için hepsini bütçedetoplayıp, bütçeden yeni ArGe için, teknolojik araştır-malar için bir aktarma yapacağız. Vakit olmadığı içinüç aylık geçici bir bütçe yapıyoruz. Türkiye'de ilk de-fa harcama reform içerikli 3 yıllık bütçeyle, 3 ay için-de meclise geleceğiz. Teşekkür ederim.

Ataman OnarSayın hocamız Dani Rodrik'e iki sorum var. Iki konu-yu açıklamasını rica edeceğim. Birincisi - yanlış anla-madıysam -"sürdürülebilir rekabet gücü" yerine "ve-rimlilik" kavramına ağırlık verilmesi gerektiğini söy-lediler. Sürdürülebilir rekabet gücünün bir unsuruolarak verimi ele alıp - hatta buna kaliteyi de ekleyipbir sentez haline getirsek - biri ya da diğerini seçmekzorunda olmasak, daha iyi olur mu diye düşünüyo-rum.

ıkincisi, değerli hocamızın Türkiye'ye gelmesi nede-niyle, her beyanatı basında yer alabilir. Bu yüzden,"rekabet gücünden dolayı, belki tekstilden vazgeçil-mesi lazım gelir" anlamında - yanlış anlamadıysam -bir ifadede bulundular. Ben de bir tekstilciyim, bunubüyük bir hassasiyetle karşıladım. Acaba, bunun ye-rine bir ltalya'yı, Portekiz'i modelolarak almak ya dahala tekstilde ve konfeksiyonda ticaret fazlası verenAlmanya'yı model almak ve bu ortaklıklarla rekabetgücü kazanmış bir hale gelmemizi düşünmek dahauygun olabilir mi?

Prof. Dr. Dani RodrikTeşekkür ederim. Böylece, bu konuya biraz dahaaçıklık getirmem için fırsat tanıyorsunuz. Yanlış arıla-şılmak istemem. Şöyle bir ayırım yapmak istedim.Rekabet gücü, daha çok firmalar ya da belki sektörlerbazında geçerli olan bir kavramdır. Fakat, ekonomi-nin genelinde ya da sanayi toplamı için, bizi pek doğ-ru bir yere götürmeyen bir kavram olduğunu söyle-mek istedim. Sonuç olarak, rekabet gücü istiyorsanız,bunun yolu verimlilikten geçer. Bunu sağlayacak baş-ka bir mekanizma da zaten yok. Böylece, odaklarıma-

Page 181: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

mız gereken nokta rekabet gücü değil, verimliliktir

demek istiyorum.

Yoksa, bir şirket ya da bir sektör için rekabet gücüönemsizdir demek istemedim. Onun için, verimliliğeönem verelim. Verimliliğin belirleyici unsurlarını bi-lelim, bunlar üstünde çalışalım, bunları analiz edelimve sorunlammza verimlilik perspektifiyle bakalım de-mek istedim. Rekabet gücü perspektifiyle bakıldığızaman, bazen dış ticaret fazlası gibi kıstaslarla ölçümyapılabiliyor. Bu da, ekonomi genelinde yanlış sonuç-lar veriyor. Herhangi bir sektör ya da bir firma, ihra-cat fazlasını veya dış ticaret dengesini, yine firma yada sektör bazında o firmanın veya sektörün rekabetgücünün bir ölçütü olarak kullanırsa, bunda herhan-gi bir kavram hatası olmaz. Fakat, bir ekonominin ge-neli için, o ekonominin dış ticaret fazlasını, rekabetgücü gösterdiğinden dolayı olumlu bir veri olarak ad-dedersek, o zaman bir kavram hatası yapmış oluruz.Bu konuda da, döviz kuru misalini verdim. Aslında,bir ekonominin dış ticaret fazlasını artırması için kısadönemde en etkili olacak faktör, çok önemli bir deva-luasyondur. Fakat, bizi ilgilendiren refah seviyesi ol-duğundan, böyle bir artışın refah düzeyini artıracakbir şeyolduğunu kimse iddia edemez. Bu nedenle,önem verilmesi gereken konu verimliliktir.

Kimi kuruluşların uluslararası rekabet gücü sıralama-ları var. Onlara da pek fazla önem vermememiz ge-rektiğini düşünüyorum; çünkü bunlar, genellikle, ba-zı moda kavramlardan hareket ederek sıralamaları ya-pıyorlar. Bence rekabet gücünün tek bir gerçek ölçü-tü var; o da, bir ülkenin ya da sektörün veya firmala-rın verimlilik seviyesidir. Öncelikle buna bakmamızgerektiğini düşünüyorum.

Haşim ÖzçelikSanayi odası yöneticilerine saygılarımı sunarak, Ha-şim Özçelik olarak şahsımda, mermer camiasını birazdinlemenizi istirham edeceğim. Dünya rezervinin %43'ünü Türkiye'den giden ve burada imal edilmedenihraç edilen emtiamiz oluşturuyor. Mermerin % SO'siTürkiye' de imal ediliyor ve işlenmeden çıkan malı-mız, sonra karşımıza rekabet olarak geliyor. Maddiaçıdan çok sıkıntı içindeyiz. Maddi imkanı olanların,ülke zenginliğimizin değerlendirilmesi için, heba ol-maması için destek vermesini istirham ediyorum.

Hüsamettin KaviKatılımcılarımız arasında sektörün temsilcileri var.Bu konuyu değerlendireceklerdir. Sayın Bakarum dadeğerlerıdirecektir.

Alber BilenSayın Bakanıma bir sorum olacak. Bu kongrede, bil-hassa bu panelde, çok mutlu oldum. Eğitim ve verimmevzu bahis edildi ki zaten verimin kökeninde eği-tim yatar. Ancak, eğitimin yaratıcı elemanlar yetişti-rilmesi olarak algılanması gereklidir. Bu, son dereceönemlidir.

Sayın Eczacıbaşı bu konuya ve öğretmenlerin duru-muna da temas ettiler. Ben de, Sayın Bakanıma sor-mak istiyorum. Çok önemli faktörler saydınız. Acaba,bunlar arasında, eğitim hangi sırada yer alıyor?

Hüsaınettin KaviSayın Bakarum, burada hem bir şansınız hem de birşarıssızhğınız var. Hükümetimizin temsilcisisiniz vesadece Sanayi ve Ticaret Bakanı değilsiniz. Ayrıca, sa-nayinin rekabet gücü adına ortaya koyulan fikirlereilişkin, sizi hükümetimizin - bir yerde - sesi olarakgördüğümüz için, bu konudaki düşüncelerinize deihtiyacımız var. Eğitim politikalarımız konusundadüne kadar yaptığımız yanlışlıkların hepsi önümüzde

duruyor.

Ali CoşkunSadece bir şey söyleyeceğim; çünkü, aslında, bukonuları Sayın Alber Bilen hepimizden iyi biliyor;bildiğini tescil ertirmek için soruyor. Eğitimin önün-deki bütün engelleri kaldıtaeağız Artık, dünyadamekan ötesi, duvarlar ötesi eğitim başladı. Biz hala,yasakçı Türkiye'yle uğraşiyoruz.

İsmail BozkurtYönetim danışmanlığı veren bir kurulusta faaliyetgöstermekteyim. Sayın Bakanıma ve sektör temsil-cilerine bir konuyu arz etmek istiyorum. Sanayi en-vanteri çok istendi, çok telaffuz edildi. Ancak, Tür-kiye'de çok esaslı verilere ve alt yapıya dayanan birsanayı envanteri yapılamadı. Buna çok ihtiyaç ol-duğunu hissediyorum. Kendim de bir araştır-macıyım. Bu doğrultuda ihtiyaç olan reel değerlere veverilere ulaşabilmek için çok ciddi zahmet ve sıkın-

Page 182: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

tılar çekmekteyiz. Maalesef, Türkiye'de sanayi veküçük işletmeleri analiz eden, onların yapılarını in-celeyen, bilimsel bir platformda verilere kavuşturankuruluşlar yok denecek kadar azdır. Bu konuda çokciddi ve önemli gereksinimler vardır. Mutlakasanayiyi. küçük işletmeleri ve endüstriyel kuruluşlarıbir platformda toplayan, analiz eden akademikyapıların kurulup yaygınlaştırılması ve etkin halegetirilmesi gerekiyor.

Ali CoşkunÇok değerli kardeşimiz, herhalde takip edememiş.Türkiye Odalar Borsalar Birliği Başkanlığı'na seçil-diğim zaman, ilk defa, bilgi bankasını orada kurduk.Sanayi envanteri 1986 yılında hazırlandı. SanayiGenel Müdürümuz de burada. Bakanlığın denetimive destekleriyle, Türkiye'nin sanayi envanteri şu andahazır durumdadır ve biraz önce belirttiğim gibi İsta-tistik Enstitüsünün çalışmalarıyla güncelleniyor.

Hüsamettİn KaviÇok fazla soru sormak isteyen konuğumuz var amazaman sınırlaması olan bir programı yönetmeksorumluluğundayım. Bu nedenle, son birkaç soruyualalım.

Osman Dernirciİstanbul Ticaret Odası Meclis Başkan Vekili olaraksaygılarımı sunuyorum. Öncelikle, her iki Başkanada, bu güzel kongre için teşekkür ve tebriklerimiiletiyorum. Sorum enerjiyle ilgili olacak.

Sayın Sami Yılmaz konuya değindi, siz de destek ver-diniz. Avrupa'nın bir çok yerinde, özellikle Alman-ya'nın kuzeyinde, rüzgar enerjisinden fevkalade is-tifade ediliyor. Sayın Bakanım, siz bu konuda nedüşünüyorsunuz?

Endüstri meslek liseleri konusunda da bir soru sor-mak istiyorum. Biz, ayakkabı sektörü olarak, çokgüzel bir okul yaptırdık. Dört ayda da eğitime açtık.100 taleberniz var. lnanıyorum ki, bütün sektörlerdebu tip okulların açılmasının, özellikle kalitede veverimlilikte, büyük katkısı olacaktır. Ancak, ilk öğ-retim ve yüksek öğretimde kabul edilir bir gider ol-masına rağmen, maalesef orta oğretimde ve özellikleendüstri meslek liseleriyle ilgili okullara yapılanbağışlar, kanun en gider olarak kabul edilernemek-

tedir. Dolayısıyla, bağış toplamakta sıkıntı çekmek-teyiz. Sayın Bakanımızın - her ne kadar Milli EğitimBakanı olmasa da - özellikle üretimin ve ihracatın ar-tışında önemli bir faktör olmasından dolayı, bukonuda hem desteklerini, hem de bu konudakigörüşlerini almak istiyorum. Bu konuda desteğiniz neolabilir!

Ali CoşkunAslında, biz sekiz yıllık kesintisiz eğitime karşıdeğiliz. Ancak, bugün ülkenin gerçekleri, sekiz yıllıkzorunlu eğitimin onbir yıla çıkarılmasını ve kesintiliolmasını gerektiriyor. Parti olarak, Alman modeliniTürkiye'ye daha yakın buluyoruz. Dördüncü sınıftansonra çocuğun kabiliyetine göre yönlerıeceği eğitimiseçmesi konusunda çalışılıyor. Bu, benim bakan-lığıma bağlı bir konu değil. Türkiye'de eksikliği çek-ilen, mühendisle sıra işçisi arasında kalifiye elemanolmayışıdır. Teknoloji hızla ilerliyor. Bu teknolojiyikavrayacak elemanları yetiştiremiyoruz. Bu bakım-dan eğitim sisteminin, Alber Bey'in de sorduğu sualibiraz tamamlamış olalım, yeniden elden geçirilmesigerekiyor. Ülke yararına ve özellikle sanayiye dönük,teknolojiye dönük eğitimin ağırlık kazanması ar-zulanmaktadır.

Hüsamettin KaviDeğerli arkadaşlarım, zaman kısıtmuz ve çok sorutalebi olması nedeniyle, burada sorularını sözlü olarakyanıtlayamayacağımız tüm katılımıclarımızdan birricam var. Sorularınızı lütfen bana yazılı iletin. Ben, il-gili panelist arkadaşlarımdan cevabını alarak sizlerebizzat ileteceğim.

Belgin EryılmazTriko sanayisine hizmet veriyorum. Bir konuyu an-lamakta güçlük çekiyorum. Bay Rodrik yardımcıolursa çok sevineceğim. Bir işletmenin kar edebilmesiiçin tek parametrenin verimlilik olduğuna inan-mıyorum. Bu konuda bir eksiğim varsa, iki cümleyletamamlayabilirseniz sevinirim. Benim bildiğimkadarıyla, hammadde ve yan girdi maliyetleri, birürünü oluşturmakta, tasarım gücümüz kadar reka-betimizi etkileyen parametrelerdendir. Sadece birnoktada takılı kalmanın doğru olmadığını zan-nediyorum. Ayrıca, tekstille ilgili olarak AtamanBey'in sorusuna cevap vermeyişinizin özel bir nedenivar mı?

Page 183: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Prof.Dr. Dani Rodriklkinci sorunuza cevap olarak, hiç bir özel nedenimolmadığını söyleyebilirim. Tek nedeni, ikinci soruyutam olarak duymamış olmamdır. Bunun için özürdiliyorum. Belki, toplantı bitiminde ayrıca konuşmafırsatı buluruz.

İlk sorunuza" müsaade ederseniz, zamanımızı çok aş-tığımız için detaylı yanıt vermek istemiyorum. Bunuda, toplantıdan sonra konuşabiliriz. Fakat, kısaca sor-duğunuz sorunun şirket düzeyinde bir soru ol-

duğunu belirtmek isterim. Bu - sizin de dediğiniz vebenim de altını çizdiğim gibi - şirket düzeyindebütün saydiğmiz unsurlarda geçerlidir. Fiyatlar gibibir konu, bir ülkenin genelde verimliliğini ya da rek-abet gücünü etkileyecek bir faktör değildir. Bu bir şir-ket için önemlidir.

SoruElektroteknik sanayisinden geliyorum. Elini taşın al-tına koyanlardan biriyim. Bu kongreyi düzenleyensanayi odama yürekten teşekkür ediyorum. ÖzellikleBakanımın burada olması ve değerli panelistlerin sonderece içten konuşmaları, sanayici olarak bendenizison derece etkiledi. Kendilerine teşekkürlerimi sun-mak isterim.

Yabancı ortaklıkların ve sermaye artırımının nederece önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Birleşmeise, Türkiye terbiyesine göre, tatbiki son derece zorbir meseledir. Bu bakımdan bizim, belki dev-letimizin, belki odamızın yardımına ihtiyacımız var.Özellikle, meslek gruplarımızın bundan sonra birforum düzenlemesini ve bir fikir alışverişi içerisindebulunulmasını ve kayıtlı kayıtsız tüm sanayicileriburaya davet etmelerini istirham ediyorum. lkinciricam ise Sayın Bakanımdan; ortaklığın devlet tarafın-dan korunmasını hiç birimiz arzu etmiyoruz. Ancak,Türkiye'nin geneli göz önüne alındığında az ser-mayeli bir kişinin anonim şirketlere ortak olmakta nedenli çekimser kaldığını da biliyoruz; bugün ban-kalarda olduğu gibi. Bu düşük sermayeli kişilerin,devlet garantisi altında sanayiye ortak olmasını sağ-lamak için bir çalışma yaptırılmasını sizden istirhamediyorum. Bunun Türkiye'ye çok büyük faydasıolacağı kanısındayım.

Ali CoşkunÇok teşekkür ederim. Başta da söylediğimiz gibi,sorunları hep beraber çözeceğiz. Bunu düşün-düğünüze göre, bu konuda bir rapor hazırlarsanız,

biz de üzerinde çalışırız. lzninizle, bir açıklama dayapmak istiyorum. Devlet lstatislik Enstitüsü BaşkanYardımcısı buradadır. Sanayi envanteriyle ilgili olarak2003 yılında, Devlet lstatistik Enstitüsü olarak genelsanayi ve işyerleri sayımını eskiden farklı olarak çokciddi boyutta gerçekleştirmek için gerekli hazırlıklarıyapmışlar. İlk defa olarak da, iş kayıt sistemi kuracak-

larını bilgilerinize sunuyorlar. Teşekkür ederim.

Hüsamettin KaviSayın Bakanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bülent Ec-zacıbaşı'nın ortaya koyduğurtuz sorular ve yaklaşım-larla ilgili olarak ilave edeceği bir husus var. Sözükendisine veriyorum.

Bülent EczacıbaşıÇok teşekkür ediyorum, Sayın Başkan. Kısaca plan-lama konusunda bir-iki hususa açıklık getirmeyeçalışacağım; çünkü burada bir yanlış anlama var his-si içindeyim. Sayın Karacal, Sayın Bakanımızın plan-lamayla ilgili düşüncelerini sordu. Sayın Bakanımızise, çok haklı olarak, "artık merkezi planlama devridünyada kapandı" dedi. Kendisinin yanıtından vedinleyicilerimizin tepkisinden anlıyorum ki, serbestpiyasanın karşın olan planlamayla, serbest piyasanınişlemesi için gerekli olan planlama birbirine karışıyor.Bizler hiçbir şekilde rekabetin karşısında olamayız.Çağdaş dünyada böyle bir şey düşünülemez. Üsteliközel kesim mensupları olarak serbest rekabetin, ser-best piyasanın karşısında olmamızı düşünmek dahimümkün değildir. Ancak, inancımız o ki, serbestpiyasanın işleyebilmesi için ileriye bakmaya ihtiyaçvardır. Serbest piyasanın işleyebilmesi için gerekliolan altyapının ve kurumların oluşturulabilmesi için,kamuda bir planlama faaliyetine ihtiyaç vardır. Eğerbu planlama faaliyeti etkin bir şekilde yapılsaydı,acaba bugün Türkiye'ınizde eğitim bu durumda olurmuydu? Sağlık konusu bu durumda olur muydu?Ulaşım, enerji konuları bu durumda olur muydu?

Gerekli kurumlar acaba daha erken oluşturulamazmıydı?

Üstünden kuş dahi uçmayan hava meydanlarındansöz ettik. Ancak, örneğin rekabet kurumu gibi, ban-

Page 184: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

kacıhk üst kurumu gibi, serbest piyasa koşullarınınişlemesi için gerekli olan kurumlara biz Avrupa Birli-ği'nin zorlamasıyla veya krizlerle mi kavuşmalıydık?Bunları öngöremez miydik, zamanında kuramaz mıy-dık? Bizim planlamanın gereğinden anlatmak istedi-ğimiz, fakat bir türlü başaramadığımız ayırım budur.Bunu, bir türlü, gerçekten başaramıyoruz. Bu konudabir anım da var. Yıllar önce TÜS1AD çalışmasından,planlamadan ve bu tür görüşlerden bahsettiğim birkonuşmamda, dinleyiciler arasında Cumhurbaşkanı-mız rahmetli Özal da vardı. Pek hoşlanmadığını his-settim. Konuşmadan sonra salondan çıkarken tesadü-fen arkasından yürüyordum. Yanındaki kişiye döndü,dedi ki: "Bunlar da planlamadan bahsediyorlar, bun-lar da babalarının kafasındalar" dedi. Bu ayrımı bizbir türlü anlatmayı başaramıyoruz, hala da başarama-dığımızı anlıyorum. Bu vesileyle, serbest piyasa karşı-tı olmadığımızı bir kere daha vurgulamak istedim.Teşekkür ederim.

Ali CoşkunElbette, Sayın Eczacıbaşı'yla uzun uzadıya tartışacakdeğilim. Saygı duyuyorum. Biz kurullara karşıdeğiliz. Kurulların denetlenmemesine karşıyız. Onuniçin Sayıştay'ı, Başbakanlığa bağlı Yüksek DenetlemeKurulu ile irtibatlandırarak, bütün kurulları denet-leyeceğiz. O bakımdan yapılanmasına karşıyız.Siyasetin dışında olsun istenen kurumlar siyasi leş-tirildi. Detaya fazla inmiyorum. Teşekkür ederim.

Hüsamettin KaviDeğerli konuklar, öncelikle kıymetli panelistlerimizeteşekkür ediyoruz. Ancak, panelimizi bitirmeden ön-ce, oturum başkanı olarak izninizle, kısa bir süre için-de bu iki günde ortaya çıkan birkaç önemli konuyusizlere tekrar hatırlatmak istiyorum.

Öncelikle, değişim dediğimiz süreçte, zihinseldeğişimi gerçekleştirmeksizin, fiziki değişimin bir an-lam taşımayacağı net olarak ortadadır. Türkiye'nin as-lında teknoloji üretmek konusunda kendi gücününveya kendi gerçeklerinin farkında olduğunu da biliy-oruz; ancak, dün de ortaya konduğu gibi, bu konudauygun ortam henüz yeterince şekillenmemiştir.

Görünen o ki, bizim esas itibarıyla, önce yönetim sis-temimizle bu ihtiyacı birleştirerek, hayaller üretebile-

cek, buluşlar yapacak insanlar yetiştirebileceğimiz bireğitim sistemine gereksinimimiz var. Müş-terilerimizin ve çalışanlarımızın mernnuniyeti de ön-celikli konular arasında yer alıyor. Küresel rekabettebu iki gücü sağlam tutmak zorundayız.

Zihin değişikliği derken, ölçek ekonomisini yakala-manın önemi de ortaya çıkıyor. Şirketlerımizin, özel-likle aile şirketlerimizin. bu konudaki ölçeklerininson derece yetersiz olduğunu net olarak görüyoruz.Peki, aile şirketlerimiz nasıl birleşebilirler? Nasıl güçbirliği yapabilirler? Size kendi sektörümden bir örnekvermek istiyorum. Yaptığımız bir çalışma sonucunda,30 yıldır birbirleriyle rekabet eden, ne aile bağı, negrup bağı olmayan, ama yaşamayı, makro ölçekli rek-abet gücü adına birleşmeyi kaçınılmaz bir şart olarakgören, faaliyet gösterdiğim sektördeki dört şirket,geçen hafta kurulan yeni bir şirket bünyesinde birleş-me kararı aldı. Çünkü yaşamak ve küresel rekabettevarlığımızı muhafaza etmenin tek yolu olarak bunugördük. Düne kadarki yapımızda ısrar ettiğimiz tak-

dirde, hepimiz yok olacağımızın farkındaydık; yokolmak yerine, var olan bütün imkanlanmızı bir arayagetirerek, işbirliği yapmanın tek çıkış yolu olduğunave zor olsa da "küçük olsun, benim olsun" anlayışın-dan vazgeçerek büyüktc ortak olmanın yollarını bul-mamız gerektiğine inanıyoruz. Bu, demokrat olmayıda gerektiriyor; paylaşmayı da gerektiriyor. Ancak,aile şirketlerimizi kururnsallaştırrnak için önümüzdeçok önemli bir süreç var. Markaya ihtiyacımız var.

Markayı ya yaratırız veya olan markaları satın alarakyolumuza devam edebiliriz.

Bütün bunların yanında, özellikle bugün McKinsey'inraporunda kayıtdışı ekonomi ile ortaya koyduklarıbize bir gerçeğimizi daha hatırlattı. Müsaade eder-seniz, bunu yıllarca yaşamış bir insan olarak dilegetirmek istiyorum. Sanayinin içinde çok uzun yıllarfaaliyet dışı geliri tartıştık. Haklı mı? Haksız mı? Doğ-ru mu? Yanlış mı? Faaliyet dışı geliri elde etmekkaçınılmaz bir gerçek, ancak faaliyet dışı geliri kabuletmek, rekabet gücümüzü yok etmeyi kabul etmekleeşdeğerdir. O yüzden, ekonomik krizlerden sonra or-tadaki bu tablo, faaliyet dışı gelirin ve devletin ol-mayan kaynaklarının yarattığı gelirin, toplumla pay-laşılmasının maliyetinin ne olduğunu ortaya koyuyor.O zaman, kayıtdışını var olabilmenin bir gereği gibigörmek ve bu yanlış üzerine bir sistem kurmak yer-

Page 185: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

ine, kayıtdışı ile mücadele ederek, kayıtdışının bu sis-

temden çıkması veya en azından azaltılması yönündeçalışmamız gerektiği ortaya çıkar.

Sonuç olarak, önümüzde bir Kopenhag gerçeği var.Bu, aslında, bir iki günlük gerçeğimiz değil; ı963yılında yaptığımız yazılı müracaattan itibaren 39senedir götürdüğümüz, sürdürdüğümüz bir süreçtir.Yarın bu işin ne sonu, ne de başlangıcıdır. Ancak, buhafta sonunda Türkiye için yeni bir sürecin baş-layacağını hepimiz ümit ediyoruz; böyle yeni bir

heyecana ihtiyacımızın olduğunu ortaya koyuyoruz.Öbür tarafta da, bu iki gün sonunda görduğurnuz bir

gerçek var: Kendi evimizde, kendi içimizdeyapacağımız çok önemli çalışmalar var. Devletteverimlilik sağlamaktan başka hiçbir çaremiz yok.Devletin, bu ülkenin kurumlarının ve insanlarınınyarattığı tasarrufları artık bilinçsizce amaçsızca ve deonları geliştirme amacının ötesinde tüketme hoyrat-lığı artık yok.

Devlette verimliliği yaratmak zorundayız; işlet-melerimizde verimliliği yaratmak zorundayız; insankaynaklanmızın ve elimizdeki parasal kaynakların,teknolojinin ne kadar daha verimli kullanılabileceğisorusuna yanıt aramak zorundayız. Bunların daötesinde, hayatımızda bugün memnun olan işlet-memiz varsa - ne kadar kaldı bilemiyorum ama -bugünkü memnuniyetinin kendisini yarının teh-likelerinden koruyamayacağını bilsin. Bugün sağlıklıiken, meselelerine çare arasın.Sonunda bireye geliyorum. Hepimizin kendi içimiz-deki imkanlanmızı, kaynaklarımızı, değerletimizi vezamanımızı ne kadar verimli kullarıdığırmzı düşün-memiz, araştırmamız, incelememiz gerektiğini zan-nediyorum, ki bu toplantı ortaya koydu. Sonuçönümüzde; biraz evvel de söylediğim gibi, yapacakçok iş var. Bir taraftan Avrupa Birliği süreci yürüye-cek, ama bir taraftan da biz, bu süreç için tarihlere,tarihler için o tarihsel hedeflere kadar aşmamızgereken, tamamlamamız gereken yeni süreçlerin far-kında olalım.

1952 yılında kurulmuş bir kurum olan lstanbulSanayi Odası'nda o günden bu tarafa odayı bugünküdüzeye getiren başkanlarımız, odarnızda görev yapantüm değerli arkadaşlanrruz, zannediyorum ki, dün vebugün süren bu kongrenin yapılmasını mümkün kıl-dılar. Tüm değerli konukları mıza, başta Sayın

Bakaturmza çok uzaklardan bizi kırmayarak gelen

Profesör Dani Rodrik'e, değerli panelistlerimize, bun-dan önceki oturumlarda söz alan, fikirlerini bizlerlepaylaşan değerli konuşmacılanmıza, oturum başkan-larımıza ve siz değerli konuklanmıza çok teşekkürlerediyoruz.

Ali CoşkunNice elli yıllaral

Hüsamettin KaviNice elli yıllara, inşallah hep beraber. Türkiye ileberaber, Türk sartayisi ile beraber.. Oturumukapatırken, Sayın Yönetim Kurulu Başkanımızıkapanış konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet et-mek istiyorum Buyurun, Sayın Başkanım.

Page 186: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

Kapanış Konuşması

Page 187: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

C. Tanıl KüçükIstanbul Sanayi Odası

Yönetim Kurulu Başkanı

Sayın Bakanım,Değerli Başkanlarımız,Değerli Panelistler, Sayın Konuklar,

ıstanbul Sanayi Odası'nın ellinci yıl etkinlikleri kapsamında gerçekleştirdiğimiz "Sürdürülebilir Rekabet Gücü"temalı Sanayi Kongremizin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Birlikte geçirdiğimiz iki gün boyunca siz değerli katı-lımcılarımız ve konuşmacılarımda beraber, sanayimizi farklı pencerelerden, çok boyutlu bir şekilde ele almaimkanı bulduk. Rakipleriyle karşılaştırıldığında geliştirmesi gereken yönleri olmasına karşın, sanayimiz önemlibaşarılara da imza atmıştır. Hiç kuşku yok ki gelecek, Türk sanayisine çok önemli fırsatlar sunmaktadır.

Dün kongremizin açılış konuşmasında Meclis Başkanımız Sayın Kavi, şansı, hazırlıkla Iırsann karşılaştığı köşe-başı olarak tanımladılar. Kanaatimizce kongemiz, sanayimizin gelecekteki şanslarını yaratmaya yönelik önemlihazırlıklardan biri olacaktır. Zira, hazırlıkların en önemlisi fikri olarak değişim ve gelişimin düşünsel zemininioluşturmaktır. ınanıyoruz ki, kongremizde ortaya çıkan iletişim ortamı ve bu ortamın yarattığı sinerji, gelecek-te uygulanacak somut projelerin ilk kıvılcımlarım, ilk tohumlarını oluşturacaktır. Kongremizin zihinlerimizdearaladığı kapı, geleceğe yönelik düşüncelerimize yeni bir boyut kazandırmış, ufkumuza yeni görev ve çalışmaalanları eklemiştir. ınanıyoruz ki, buradan aldığımız mesajlar ve çıkardığımız sonuçlar, sanayimize tutmayı he-deflediğimiz ışığı daha da güçlü hale getirecek, yolumuzu daha çok aydınlatacaktu.

Sayın Bakanım, Değerli Konuklar,Ümit ediyoruz ki, sizler de bizlerle aynı duygular içindesiniz. Kongremize gösterdiğiniz ilgi ve katılımlarınızlaverdiğiniz destekten dolayı sizlere şükranlarımızı sunuyoruz. Maddi ve manevi destekleriyle kongremizin ger-çekleşmesine olanak sağlayan Yürütme Kurulumuza, Program Komitemize, kanhmcılanrmza, sponsorlarımızave İstanbul Sanayi Odası çalışanlarına sonsuz teşekkürler ediyoruz. Yirmibirinci yüzyılda Türk sanayisinin dün-ya çapında bir oyuncu olacağına duyduğumuz inançla, Yönetim Kurulumuz adına sizlere saygılanrmzı sunuyo-rum.

Page 188: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah

-$-CEm OFSETmatbaacılık sanayii a.ş.

-4;&-1"1--dayanıklı ev aletleri

~ BORÇELiK ~ BORUSAN BORU

ID DemirDöküm oÇUHAOAROGLU

HOLDiNG A.ş.

11sarkuysan

Page 189: ANA SPONSORLARI - Anasayfa · Kurumsal Rekabet Gücü İçin Yönetim Stratejileri M. Tmaz Titiz Istanbul Sanayi Odası Danışmanı 109 Şirketlerde Vizyon, Misyon ve Strateji Agah