18
A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Prof. Dr. Ethem Ersoy AKTIF TRANSPORT* Hayati çamaş** Aktiver Transport Zusamınenfassung: Die Zelle st,~ht in einem stlindigen Materie- austauseh mit ihrer Umgebung. Jede Substanz, die die Zelle erreiehen sol!, und jules Stoflweehselprodukt, das die Zelle ver/asst, muss die Zellmembran passieren. Bei diesen Prozessen wird der Transport von Stofftn dureh zwei Hauptvorglin- ge ermöglieht. 1- Passiver Transport, 2- Aktiver Transport. Die treibende Kraft beimpassiven Transport, die einer Substanz das Dureh- dringen der Membran ermöglieht, ist die Diffusionskraft. Bei derfreien Disfu- sion ist der Fluss der Teilehen proportional der Konzentrationsdifftrenz. Der aktive Transport Unterseheidet sieh vom passiven Transport dadureh, dass ein Teil der von der Zelle zur Verfügung gestellten freien Energie in eine vektorielle Pumparbeit verwandelt wird. Auf diese Weise kann ein Transport aueh gegen ein Konzentrationsgifiille ermöglieht werden. Aktive Transportmeehanismen kennt man für sehr viele St~ffe. Versehi- edene Ionen und organisehe Subtanzen werden aktiv transportiert. Der aktive Transport ist eine Vorausetzung für die Funktion vOn Nerven und Muskel. Der molekulare Meehanismus des aktiven Transports kann dureh zwei Hauptmodelle erkliirt werden. 1- Das Carriermodell, 2- Das Permeasenmo- del!. Baim Carriermodell handelt es sieh um die Anwesenheit eines Trligers (Carriers), der sieh unter A TP-Aufwand mit dem zu transportierenden Ion oder Molekül verbindet. • 19.4.1979 Günü verilen deneme dersi notlarından yararlanılarak hazırlanmıştır. ** A.ü. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Doçenti, Ankara-Türkiye.

A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Prof. Dr. Ethem Ersoy

  • Upload
    lethuy

  • View
    234

  • Download
    1

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Prof. Dr. Ethem Ersoy

A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya KürsüsüProf. Dr. Ethem Ersoy

AKTIF TRANSPORT*

Hayati çamaş**

Aktiver Transport

Zusamınenfassung: Die Zelle st,~ht in einem stlindigen Materie-austauseh mit ihrer Umgebung. Jede Substanz, die die Zelle erreiehen sol!, undjules Stoflweehselprodukt, das die Zelle ver/asst, muss die Zellmembran passieren.Bei diesen Prozessen wird der Transport von Stofftn dureh zwei Hauptvorglin-ge ermöglieht. 1- Passiver Transport, 2- Aktiver Transport.

Die treibende Kraft beim passiven Transport, die einer Substanz das Dureh-dringen der Membran ermöglieht, ist die Diffusionskraft. Bei derfreien Disfu-sion ist der Fluss der Teilehen proportional der Konzentrationsdifftrenz.

Der aktive Transport Unterseheidet sieh vom passiven Transport dadureh,dass ein Teil der von der Zelle zur Verfügung gestellten freien Energie in einevektorielle Pumparbeit verwandelt wird. Auf diese Weise kann ein Transportaueh gegen ein Konzentrationsgifiille ermöglieht werden.

Aktive Transportmeehanismen kennt man für sehr viele St~ffe. Versehi-edene Ionen und organisehe Subtanzen werden aktiv transportiert. Der aktiveTransport ist eine Vorausetzung für die Funktion vOn Nerven und Muskel.

Der molekulare Meehanismus des aktiven Transports kann dureh zweiHauptmodelle erkliirt werden. 1- Das Carriermodell, 2- Das Permeasenmo-del!.

Baim Carriermodell handelt es sieh um die Anwesenheit eines Trligers(Carriers), der sieh unter A TP-Aufwand mit dem zu transportierenden Ionoder Molekül verbindet.

• 19.4.1979 Günü verilen deneme dersi notlarından yararlanılarak hazırlanmıştır.** A.ü. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Doçenti, Ankara-Türkiye.

Page 2: A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Prof. Dr. Ethem Ersoy

Aktif Transfort 119

Beim Permeasenmodell seheint es aber wahrseheinlich, dass der Eintrittdes gelösten organischen Substan;;en und mimralischeıi Jonen in eine Zelle vonspezifisclıen gerichteten En;;;yms)'stemen katal)'5iert wird. So sind versehiedenespezijische Proteine bei den Mikroorganismen, die als "Permeasen" bezeichnetwerden, gefundell.

Özet: Hücre sürekli olarak çevresi ile madde alışverişi içinde hulunur.Hücreye ulaşmak zorunda olan her madde, ve hücrf!-viterk eden her metaboliz-ma ürünü, hücre zarını geçmeye mecburdur. Burada maddelerin taşınması baş-lıca iki ola)'la mümkün olmaktadır. 1- Pasif transport, 2- Aktif transport.

Pasif transportla, bir maddenin zan geçmesini salla)'an itici kuvvet, dif-fü;;;yon kuvvetlidiL Serbest diffü:çyonda, parçacıkların akışı kon,rantrasyon far-kı ile orantılıdır.

Aktif transport,. hücrenin kullanımına hazır serbest enerjinin bir bölü-münün, )'önlendirilmiş bir pompalama içinde harcanması ile pasif transporttana)'rzlır. Bu şekilde )'üksck konsantrasyona karşı da bir transport gerçekleşebilir.

Pek çok maddeler i[in aktif transport mekanizmaları bilinmektedir. Çe-şitli iyonlar ve organik maddeler aktif olarak taşınırlar. Sinir ve kas dokusununişlevi için aktif transport şarttır.

Aktif transpartun m?leküler mekanizması, başlıca iki modelle açıklana-bilir. ı- T aş!)iıeı model, 2- Permea;:: modeli.

T aş!)iıcı modelde, A TP harcamak sureti),1e taşmacak iyan ya da molekülile bağlanan bir taç!)iıeının varlığı söz konusıdur.

Permeaz modelinde ise, çözünmüş organik maddelerin ı'e metal iyonları-nın bir hücreye girişinin )'önleııdirilmiş, spesifik enzim sistemleri tarafındankatalize edildiği sanılmaktadır. Nitekim mikroorganizmalarda "Permeazlar"diJle isimlendirilen çeşitli spesijik proteinler bulunmuştur.

Aktif Transport

Metabolizma faaliyetlerinin sürdürülmesi için canlı hücreler sü-rekli olarak, çevreleri ilc madde alışverişi içinde bulunurlar. Hayvan-sal organizmada, besin maddelerinin bağırsaklardan emilmesi, Vücutiçinde dağılması, mctabolizma sonucu oluşan zararlı maddelerin vü-cuttan dışarı atılması, alınan ilaçların çeşitli hücrelere ulaşması ve bir-çok maddenin değişik organ ve dokularda farklı konsantrasyonlardabiriktirilmesi önemli iki transport sistemi ilc mümkün olmaktadır.Pasif transport. 2- Aktif transport (3,14).

Page 3: A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Prof. Dr. Ethem Ersoy

120 Hayatİ Çamaş

Basİt diffüzyonla gerçekleştirilen pasif transportta, madde akışıspontan bir olaydır ve biyolojik bir membranla aynlmış iki kompar-tıman arasında konsantrasyon farkı mevcut olduğu zaman mcydanagelmektedir. Maddenin akışı, yüksek konsantrasyondan düşük kon-santrasyona doğrudur ve her iki kompartımanda konsantrasyon eşitoluncaya kadar sürer. Konsantrasyon farkı ortadan kalkdığında dif-füzyon durur. Halbuki aktif transportta basit diffüzyonun tersi birdurum görülür. Maddenin akışı düşük konsantrasyonlu kompartı-mandan yüksek konsantrasyonlu kompartımana doğrudur. Maddele-rin konsantrasyonlarının düşük olduğu bir kompartımandan, konsant-rasyonlannın yüksek olduğu bir kompartımana doğru taşınması, ter-ınodinamik bakımdan spontan bir olay değildir. Metabolik enerjiyegereksinme gösterir (13).

Diffüzyon yolu iLCmaddelerin dağılımı termodinamik kurallarlaaçıklanabilir. Bilindiği gibi tüm fiziksel ve kimyasalolaylar termodi-namiğin iki temel ilkesine bağlıdır. Bunlar termodinamiğin birincici ve ikinci kuralları diye bilinmektedir. Termodinamiğin ilk kuralı-na görc evrenin total enerjisi sabittir. Termodinamiğin ikinci kuralı-na göre ise evrenin entropi'si daima artmaktadır (13, i4, i6, 17).

Evrendeki tüm sistemler, serbest enerjilerini daima azaltmaya d.a entropi'yi daima artırma eğilimi gösterirler. O halde tüm fizik-sel ve kimyasalolayların itici kuvveti evrenin entropisini artırma eği-liminden doğmaktadır (8, i3, 17).

Bir sistemin serbest eneıji, entropi ve entalpi değişiklikleri ara-sındaki ilişki şöyle gösterilir:

~G = ~H - T .~S

~G Sistemin serbest enerji değişikliğini, ~H sistemle çevre ara-sındaki ısı alışverişini \.entalpi deği~ikliği), ~S sistemin entropi deği-şikliğini ve T ise mutlak ısı derecesini göstermektedir.

Günejte H atomlannın He atomlarına dönüşmesi suretiyle açı-ğa çıkan encıjinin bir bölümü, ışık enerjisi olarak yeşil bitkilere ula-şır. Gerek yeşil bitkiler tarafından ışık enerjisinin kimyasal encrjiyedönüştürülmc,i ve gerekse bu kimyasal enerjinin hayvansal organiz-macla kullanılması sırasında enerjinin bir bölümü yararsız enerji şek-linde evrene geri verilmekte ve böylece evrenin entropisi artmaktadır.

Serbest enerji, entropi ve entalpi değişikliği kavramlarını açık-layabilmek için glukozun bitkiler tarafından sentez edilmesini ve hay-v;ınsal organizma tarafından oksitlenmesini örnek olarak gösterebiliriz.

Page 4: A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Prof. Dr. Ethem Ersoy

,\ktif Transfort 121

Glukozun CO2 ve H20 dan bitkilerdeki sentezinin termodinamikdenklemi şöyledir:

6 CO2 + 6 HıO -- C6Hı206 + 6 O2

~ G = + 686 000 Cal Imol

~ H = + 673 000 Cal/Mol

~ S = - 43.6 Cal/Mol. Derece

Glukozun hayvansal organizma tarafından oksitlenmesinin ter-modinamik denkleminin ise, sentez olayının tamamen tersi olduğugörülür:

C6HI'06 + 6 O2 --+ 6 CO2 + 6 HıO~ G = 686 000 CallMol

~ H = 673 000 Cal jMol

~ S = + 43.6 Cal IMaL. Derece

Denklemlerden anlaşıldığı gibi, sentez olaylarında sistemin ser-best enerji değişikliği artarken, entropi deği~ikliği azalmaktadır.Oksidasyon olaylarında ise bunun tam tersi görülmektedir.

° halde entropi kullanılamayan (yararsız) enerji iken, serbestenerji kullanılabilen (yararlı) enerjidir. (8, 13, 14).

Hayvansal organizmanın çeşitli sistemlerinde, birçok maddelerfarklı konsantrasyonlarda dağılmışlardır (l, 9, 10). Bu farklılıklaryaşam boyu sürer gider. Ölümden sonra ise, sistemler arasındaki kon-santrasyon farkları tamamen ortadan kalkar. Öyle ise canlı organiz-malarda, evrenin entropisini artırma eğilimine kaqı çıkan bazı sis-temler gelişmiştir.

Hücre içinde K + iyonları Na + iyonlarından ve Mg-;-J-iyonlarıda Ca ++ iyonlarından daha yüksek konsantrasyonda bulunurlar.Hücreler arası sıvıda ise tam tersi söz konusudur. Yani Na 0- iyonla-rının konsantra"yonu K"- iyonlarınkinden ve Ca+ iyonlarının kon-konsantrasyonu ise Mg++ iyonlarınınkinden daha yüksektir. Hücreiçindeki ve hücre dışındaki bu farklı iyon konsantrasyonu sürekli ola-rak enerji (ATP) kullanılması suretiyle sürdürülür (I).

Canlı organizmaların maddeleri taşımak ve çeşitli sistemlerdefarklı konsantrasyonlarda biriktirmek için yapmış oldukları iş gözeçarpan bir olay değildir. Oysa hücre için çok önemli olan bu olaydabüyük miktarda metabolik enerji kullanılmaktadır.

Page 5: A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Prof. Dr. Ethem Ersoy

Hayatİ Çamaş

Metabolik enerji sarfı ile gerçekleştirilen bu taşıma olayına aktiftransport adı verilmektedir. Besin maddelerinin solunum yolu ile ok-sitlenmesi sonucu oluşan ATP enerjisinin yaklaşık 1/3 ü biyosentezolaylarında, i /3 ü mekanik iş yapımında kullanılırken, 1/3 ü de ak-tif transport işi i~'in harcanmaktadır. (I 3),

Hayvansal organizmada, birçok maddeler için aktif transportmekanizmaları tanınmaktadır. Çeşitli organik vc anorganik madde-lerin aktif olarak taşındıkları bilinmektedir. Örneğin Na +, K +, Ca ++,H+ iyonları aktifolarak taşınırlar (7,10, !1,13,14,19). Keza İyoduntiroid bezine girişi yine aktif transportla gerçckleştirilir (6). Birçokmonosakkaridler (3), amino asitler (3, 9, 21) vc hatta vitamin A (15)gibi bazı vitaminıcı' aktif olarak taşınırlar. Özel bazı organların (sİ-nir ve kas dokusu) görcvi için aktif transport şarttır (12, 13,23,24).Kaslarda ve sİnir dokularında aktif transport sona ererse, artık onla-nn uyarılabilme yetenekleri ortadan kalkar (13).

Aktif transportun özellikleri (13)

1 . Aktif transportun birinci özelliği, ta~ıma mekanizmalarının,belirli çözünmüş maddeler için spesifik olmalarından ibarettir. Bazıhücreler amino asitlcr için spesifik olan ve fakat glukozu taşımayanmekanizmalara sahip iken, diğer bazı hücreler ise aksine glukozuta';ıyan ve fakat amino asidIeri taşımayan mekanizmalara sahiptirler.Bilindiği y.zere Na + ve Kı iyonları aynı zamanda, fakat zıt yönde,muhtemelen tek ve aynı pompa ile taşınırlar. Halbuki H + iyonları,CaH iyonları ve fosfat iyonları için ayrı ve spesifik pompalar mevcuttur.

2. Aktif transportun ikinci bir özelliği, vektöriel oluşudur. Ya-ni aktif transportla maddeler belirli bir yöne pompalanırlar. ÖrneğinNa -;-ve H + iyonları, hücreden dışarı pompalanırlarken, amino asit-ler ve glukoz bilindiği üzere, hücre içine pompalanıdar.

3. Aktif transportun üçüncü bir özelliği, tıpkı enzimler gibi,spesifik olarak inhibe edilebilmeleridir. Örneğin glukozun böbrekler-deki transportu, armut ağacı kabuğundan elde edilen bir glikozidolan Phlorrhizin maddesi ile zdurlenır. Yani inhibe edilir. Bunun so-nucu olarak da, glukoz geri emilcmediğinden idrarla dışarı atılır.

4. Aktif Transportun dördüncü bir özelliği, ekstrasellüler or-tamdaki büyük değişikliklere rağmen, hücre içinde çözünmüş mad-delerin ve iyonların konsantrasyonlarının sabit tutulabilmeleridir. Ör-neğin bazı ma yalar, pH değeri 3-ıo arasında değişen, bir besi orta-mında gelişebilirler.

Page 6: A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Prof. Dr. Ethem Ersoy

Aktif Transforl 12~

5. Aktif transportun başka bir özelliği metabolik enerjiye gerek-sinme göstermesidir. Metabolik cneıjinin yokluğunda aktif transportolayı meydana gelmez.

6. Aktif transportun diğer bir özeııiği de doyum kinetiği gös-termesidir (14). Yani taşınma hızı taşınacak maddenin konsantras-yonu ile artmaz, aksine konsantrasyon arttıkça, artık aşılamayan birmaksimuma ulaşılır.

Aktif transportun iyi anlaşılması için, önce hücre ve dokulardamevcut aktif transport olaylarının çeşitli tiplerini ve bunların termo-dinamik kurallara bağlılığını, hücre zarlarının yapısı ve özelliklerini,daha sonra aktif transportun moleküler mekanizmasını ve en sonun-da da aktif transportun bir sonucu olarak, sinir hücrelerinde implusiletimine eşlik eden aksiyon potansiyelini göreceğiz.

Aktif transportun başlıca üç tipi tanınmaktadır (ı 3, 14).

1 . Homosellüler aktif transport

2. Transsellüler aktif transport

3. Intrasellülcr aktif transport

1- Homoseııüler Aktif Transport.

Homoseııüler aktif transport her hücre tarafından uygubnır.Başka bir deyişle, her hücre belirli maddeleri, örneğin K +- iyonla-rını ve glukozu çevresinden alabilir ve biriktirebilir. Böylece bu mad-delerin hücre içi konsantrasyonları, hücrenin dışına göre daha yük-sektir. Bunun aksi olarak da hücre bazı maddeleri, örneğin Na + iyon-larını aktif olarak dışarı atabilir. Böylece Na + iyonları hücre içinde,hücre dışına göre daha düşük konsantrasyonda bulunurlar. Bu olay-da gerekli olan metabolik enerji, hücrellin türüne göre, fermantas-yonla, solunumla ya da ATP'ın hazır bulunmasıl'la sağlanır.

Homoseııüler aktif transportun basit ve canlı bir örneğini erit-rositler göstermektedir. Kimyasal analizler, eritrositler içinde K-'-iyonlarını kan plazmasındakinden daha yüksek konsantrasyonda, bu-na karşın Na + iyonlarının ise daha düşük konsantrasyonda bulun-duklarını göstermiştir. Eritrosit membranının her iki tarafındakifarklı K + ve Na + iyonları konsantrasyonu, iyonların zan geçemedi-ği ve bir dengenin oluşamadığı şeklinde yorumlanabilir. Fakat erit-rosi11erin zarları her iki iyon için de geçilebilir niteliktedir. Radio-aktif Na ve K la yapılmış araştırmalar, Potasyumun aktif olarak hüc-re içine pompalandığılli, Sodyumun ise yine aktif olarak hücreden

Page 7: A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Prof. Dr. Ethem Ersoy

lU Hayati Çamaş

dışarı atıldığını göstermiştir. Her İki iyonun da, hücre zarı kendile-ri için geçirgen olduğundan, basit diffüzyonla geri dönme eğilimlerivardır. Birbirlerine karşıt yönde meydana gelen K + ve Na + iyonlarıakışı, bir denge içinde bulunmakta ve böylece adı geçen iyonlarınhücre içindeki konsantrasyonları sabit tutulmaktadır.

Na ve K'un eritrositlerdeki karakteristik dağılımının, gerçektenaktif ve metabolik enerjiye bağımlı bir taşıma mekanizması ile mey-dana geldiği, basit bir deney ile gösterilebilir. Bilindiği gibi, memeli-lerin eritrositleri tüm enerjilerini, glukozun glikolitik olarak laktikaside yıkılması suretİyle alırlar. Bu da, her bir glukoz molekülü için2 mol ATP'in oluştuğu bir olcıyla meydana gelmektedir. Glikozolayı bozulmadan, yani düzenli bir şekilde sürdükçe, eritrositlerdekiK'unNa'a olan oranı sabit tutulur. Oysa glikoliz enziminin (Enolaz)inhibitörü olan fluorid ilavesi suretiyle, glikoliz bloke edildiğinde,hücre zarının her iki tarafında mevcut farklı K + ve Na + iyonları kon-santrasyonu tamamen eşit hale gelir. O halde, bu farklı iyon konsant-rasyonlarının, enerjiye bağımlı bir olayla, muhtemelen ATP'ı gerek-tiren bir olayla sürdürüldükleri kuşku göstermez. Diğer hücrelerdeaktif transportu işler halde tutmak için, glikoliz değil, aksine solunumve ona eşlik eden oksidatif fosforilasyon gereklidir. Bir solunum zehi-hiri örneğin eyanid, ya da oksidatif fosforilasyonun inhibitörü olan2,4-Dinitrofenol kuIJanllırsa, bu durum deneysel olarak kolayca gös-terilebilir.

Aktif transportu canlandırmak için "pompalama" sözcüğününkullanılması adet haline gelmiştir. Ancak bu sözcük aktif transportuntürü ve mekanİzması hakkında fikir vermez. Aslında aktif transport-ta maddeler hiçbir zaman pompalanmazlar, aksine aşağıda de~ine-ceğimiz, moleküler bir mekanizma ile taşınırlar.

Homosellüler aktif transportun başlıca üç görevi vardır:1 . Hücre içindeki pH değerini ve iyonların konsantrasyonunu

sabit tutmak ve böylece enzimIerin bozulmadan (arızasız) çalışabil-mderini sağlamak,

2. Besin maddelerini, uygun konsantrasyonlarda, hücrenin kul-lanımına sunmak,

3. Hücreyi artık ve toksik maddelerden arıtmaktır.Kuralolarak, fazla potasyum ve az sodyumu kapsayan, hücre

içindeki iyon bileşiminin, içinde ilk canlıların geliştiği eski deniziniyon bileşimine uyduğu kabul edilmektedir. Ayrıca evrim esnasında,deniz suyundaki değişen madde bileşimine karşı, hücre içindeki eski

Page 8: A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Prof. Dr. Ethem Ersoy

Aktif Transfort 1~5

iyon bileşimini sürdürmek için, aktif tr;ınsp::ırt sistemlerinin oluştuğukabul edilmektedir.

2- Transsellü1er Aktif Transport

Bu tür aktif transport, homoseUüler aktif transportun daha son-raki gelişimini temsil eder ve aktif transport sisteminin biraz kompleksşeklini oluşturur. TransseUüler aktif transport, tüm bir hücre, ya dahücre tabakası aşılmak suretiyle gerçekleştirilen bir madde transpor-tu şeklidir. Bu tür aktif transportu sadece çok hücreli organizmalar-da, yani başlıca yüksek hayvanlarda ve bitkilerde görmekteyiz. Bu-nun canlı bir örneğini, böbrek tubuluslarını kuşatan epitel tabakasıvermektedir. Bu tabaka, artık maddelerin ya da Na, K, P04, H, OHiyonları gibi gereğinden fazla maddelerin idrara boşalt!lmasındansorumludur (3, iO). Birçok maddeler idrarda, köken aldıkları kanplazmasındakinden, geniş ölçüde daha yüksek konsantrasyonlardabulunurlar. Ayrıca glukoz ve amino asitler gibi organik maddeler,tu buluslardan aktif olarak geri emilirler (3, ll).

Transsellüler aktif transportun başka bir örneğini miğde mu-kozasının epitel hücrelerinde yapılan HCI'in miğdeye salgılanmasıteşkil eder (3, 7, t 3). Miğde suyu yaklaşık O . tmolarlık, yani pH de-ğeri olan, en asit vücut sıvısıdır. Miğde suyunun 10--7 molarlık, yanipH değeri 7 olan kan plazmasından yapıldığı dikkate alırursa pH de-ğeri 1 in çok büyük olduğu görülür. ° halde miğde sıvısında, kanplazmasındakine nazaran 106 defa daha yüksek H iyonları konsant-rasyonu mevcuttur.

Gerek kan ve tubulus sıvısı gerekse kan ve miğde arasındaki ta-şıma işi epitel tabakası aşılmak suretiyle yapılmakta ve böylece tama-men farklı bileşimdeki sıvıları içeren iki kompartıman birbirine bağ-lanmaktadır. Her iki epitel hücresi sulu kompartımanları sırurlayan,karşılıklı her iki tarafta, bileşimleri itibariyle taban tabana zıt, iki ay-rı sıvı tarafından yıkanmaktadır. Her iki sıvının karakteristik bilc-leşimlerini sürdürmeleri için karşı karşıya bulunan, hücre zarının ikitarafındaki pompaların etki tarzları, spesifiteleri ve pompalama yön-leri bakımından birbirlerinden büyük ölçüde ayrılmaları zorunludur.

Böylece epitel hücresi aktif transporttaki işlevi açısından pola-rize olmuştur. Ayrıca bu hücrelerin, her iki tarafta tamamen başkabileşimde bir ortam tarafından kuşatılmış olmalarına rağmen mad-desel bileşimlerinin sabit tutulması zorunludur.

Page 9: A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Prof. Dr. Ethem Ersoy

126 Hayu Li Çamaş

3. Intrasellüler aktif transport

Yeni araştırmalar, hücre çekirdekleri, mitokondrionlar ve klo-roplastlar gibi bazı hücre organellerinin de çözünmüş maddeleri bi-riktirebildiklerini ya da salgılayabildiklerini göstermiştir. Bu organel-lerin her biri, özel bir zar tarafından kuşatılmıştır. Çözünmüş mad-delerin bu zar arasından pompalandığı tahmin edilmektedir. Örne-ğin izole edilmiş mitokondrionlar Ca, Mn, Mg gibi belirli katyonlar-la, fosfat gibi anyonları süspansiyon ortamından alarak biriktirebi-lirler. Burada alınan Ca iyonları sayısı ilc solunumda harcananoksijen atomlarının sayısı arasında doğrudan doğruya bir ilişki mev-cuttur. Şayet solunum cyanid ile inhibe edilir ya da ATP'ın oluşumu2,4 Dinitrofenol iLCbloke edilirse mitokondrionlar tarafından Ca i-yonlarının alınması durur. Tıpkı hücreler gibi hücre içi orgenallerde iç boşluklarındaki maddelerin bileşimini sabit tutmak için memb-ranları içinde transport sistemleri tesis etmek zorundadırlar. Böyle-ce organel içinde iyonlar, sitoplazmadaki konsantrasyonlarına bağlıolmaks'zın, birikebilirler. İntrasellüler bir organel, hücre içinde ade-ta bir hücre gibi davranır.

Hücre zarlarının yapısı ve özellikleri

Zarlar, hücrelerde ya da dokularda, kompartımanlar arasındaengeller oluştururlar ve ATP enerjisini aktif transportun ozmotikişine dönüştürebilen moleküler sistemleri içerirler. Canlı hücrelerintüm membran sistemleri kimyasal kuruluşları, yapıları ve özellikleribakımından birbirlerine çok benzerler. Bunların hepsi yaklaşık ola-rak % 60 oranında protein ve % 40 oranında da lipid içerirler. Lipid-lerin büyük bir bölümünü fosfolipidler oluşturur. Farklı membransistemleri elektron mikroskopla ya da optik metodlarla incelenirse,homojen olarak tabakalanmış moleküler bir organizasyonla kendile-rini gösterirler. Bu yüzden canlı hücrelerdeki tüm zarIarın, yapılarıbakımından aynı oldukları kabul edilmektedir. Bir membran "hi d-rofob" yani suyu iten hidrokarbon zinciri iLCbirbirini iten iki mono-moleküler fosfolipid tabakasından ibarettir. Bu iki tabaka her iki ta-raftan, tekrar monomoIeküler protein tabakaları tarafindan örtül-müştür. Daha yeni araştırmalarda protein moleküllerinin hücre za-rına mozaik görünümü verdikleri saptanmıştır (2, ı ı, ı3, ı4, 20).o halde, böyle bir zar, basit yapısı bakımından sadece dört molekültabakasının kuvvetine sahiptir. Bununla beraber, olağanüstü fizik-sel dayanıklılığı ve izole edilme özelliği vardır.

Page 10: A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Prof. Dr. Ethem Ersoy

Aktif Transfort 127

Hücre zarları geçirgenlikleri bakımından, çeşitIi çözünmüş mad-deler için çok karakteristiktir. Elektriksel yüke sahip olmayan yaninötr molekülIer, çoğu membranIarı diffüzyon yoIu ile geçebilirler.Bir zarın iç bölümü, bizzat hidrokarbonIar tabakasından ibaret ol-duğu için, bu tabakayı koIayca çözebiIen maddeIerin, zarı da çokçabuk geçtiği kolayca anlaşılır. Su ise, muhtemelen zarlar nidratizeolduklarından zarı çok koIay geçebiIir. Glukoz da bir çok zarı yüksekbir hızla geçmektedir. Sebep olarak, hidrokarbonlarda çok cüzi ola-rak erimeleri gösteriIebilir. Glukozun membranı kolaylaştırıImış dif-füzyonIa geçtiği kabul edilmektedir. Glukoz molekülü, zar içerisin-de kimyasaI grt!plarla rc;ıksiyona girer, bu gruplar daha sonra onungeçişini koIaylaştırır. Hücre zarlarının yaklaşık 90 A c'luk gözenek-leri glukoz moleküllerinden çok küçük olduğu için, glukozun hücrezarını serbest diffüzyonla geçmesine olanak yoktur (3). Ka +, K +, H"'-,OH' ve HP04 ~ gibi yüklü moleküller, hidrokarbonlar içinde güççözündüklerinden ve sulu ya da pobr bir fazı tercih ettiklerinden,genellikIe zarları böylesine çabuk geçemezler. Büyük protein mole-külleri normalolarak hücre zadarını hiç geçemezler.

Hücre zariarı ayırıcı (selektif) bir geçirgenlikle kendilerini gös-terirler. Bu geçirgenlik "ya hep ya da hiç" kuralına uymayan, aksi-ne çözünmüş maddenin yapısına ve fiziksel özelliğine farklı olarakbağlı olan bir geçirgenliktir.

Aktif transportun enerjisi (13, 14).

Su ilavesi suretiyle bir çözelti seyreltilirse sistemin serbest ener-jisi azalır ve çözünmüş moleküIlerin entropisi artar. Çünkü molekül-ler birbirlerinden daha çok uZZlklaşmjşlardır ve böy'lece moleküHerbirbirlerinden daha çok uzakIaşmışlardır ve böylece moIeküllerdaha düzen,İz bir duruma geçmi~lerdir. Aksine seyreltik bir çözeltiyoğunlaştırılırsa ister, biiolojik bir işlemle, isterse biyolojik olma-yan bir i)emle olsun, si,temin serbc;t enerjisi artarken entropi-si azalır. Çünkü çözünmüş molekğller birbirlerine daha yakın birduruma getirilmi~lerdir. Bir çözeltiyi konsantre etmek ve böylece onunentrorisini azaltmak için kuşkusuz eneıji gereklidir. Çözünmüş birmaddenin molekülü, bir kompartımandan ba~ka bir komparlImanahareket ederse, her iki bölümdeki konsantrasyonlarının bilinmesikoşulu ile, o maddenin kimyasal potansiyeli, ya da daha basİt birdeyi~lc serbest erıcıji değişikliği hesaplanabilir. Termodinamik temeldenklem şöyledir:

Page 11: A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Prof. Dr. Ethem Ersoy

1281 Hayati Çamaş

,~ GO = R. T. in g:

Burada ~ GO serbest enerji değişikliğini, R gaz sabitesini (1.987CallMol X Derece), T mutlak ısı derecesini, in tabii logaritmayı,Cı ve Cı ise maddenin her iki kompartımandaki termodinamik kon-santrasyonlarıru göstermektedir.

Şimdi bir atom gram hidrojenin, hidrojen iyonları konsantras-yonu i X 10-7M olan bir kompartımandan hidrojen iyonları konsant-rasyonu O, i Molarlık başka bir kompartımana taşındığı zaman ser-best enerjinin ne miktar arttığını hesaplayalım. Bu yaklaşık olarak,20°C de, hidrojen iyonlarının kandan, miğde sıvısına salgılanmasıiçin gerekli olan işe tekabül etmektedir.

ıo-ı~ GO = 2.3 X i .987 X 293 X IOlog 10--'1

2.3 X 1.987 X 293 X 6

8000 CallMol

Bir atom gram hidrojenin, verilen yoğunluk farkına karşı, taşın-ması için gerekli olan 8000 Cal'lik enerji, yaklaşık olarak bir MolATP'ın hidrolizi ilc sağlanan enerjiye tekabül ettiğini görmekteyiz.Örneğimizden de anlaşılacağı gibi organizmada, belirli kimyasalmaddelerin biriktirilmesi ya da salgılanması için gerekli olan enerjisaptanabilir. Ancak termodinamik hesaplamalar sınırlı değere sa-hiptir. çünkü bu hesaplamalar bize sadece hücrenin, bir maddeyibelirli bir konsantrasyon farkına karşı taşıması için kullanmak zorun-da olduğu minimum enerji miktarını vermektedir. Halbuki aktif trans-port olayı ile zıt çalışan, taşınan maddenin geri diffüzyonu her zamaniçin söz konusudur. Belirli bir konsantrasyon farkını sürdürmek için,geri diffüzyon hızı ne kadar yüksekse, aktif transport sistemleri o nis-bette daha çok çalışmak zorundadır. O halde, çözünmüş bir madde-nin bir hücredeki ya da bir doku içindeki yoğunluk farkı, kritikfaktörleri hız ve zaman olan bir denge içinde sabit tutulur. Budurum, hücre tarafından yapılan ozmotik çalışmada gerekli olan ener-jiyi doğru olarak tayin etmek için klasik termodinamik hesaplamala-rın yeterli olmadığını göstermektedir. Genellikle hücreler, ozmotikçalışmada, hesapla saptanan değerden daha fazla enerji harcamakzorundadırlar.

Page 12: A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Prof. Dr. Ethem Ersoy

Aktif Transfort 129

Aktif transportun moleküler ,mekanizması:

Aktif transportta asıl sorun, madde taşıma işi için, ATP enerJi-nin kullanıldığı moleküler mekanizmadır. Bir maddeyi, verilen birkonsantrasyon farkına karşı taşımak için belirli birmiktar ATP ener-'jisinin gerektiği söylenirse, bu yeterli değildir. Aynı zamanda ATP'enerjisini başarı ile, arzı edilen tarzda, faydalı hale getiren her h~ngibir sistemin mevcut olması zorunludur. Böyle bir mekanizmanın, cin-si ve etki tarzının ne olduğu sorusu, uzun zamandan beri bir problem.:dir ve bu problem hücre fizyologlarını çok uğraştırmıştır. Hatta bu-gün bile, sayısız transport sistemlerinden bir tanesinin işlevi dahi,tüm ayrıntıları ile doğru olarak bilinmemektedir. Bu araştırma ala-nının tarihi, aktif transportun mekanizması hakkında hayal gücünedayanan ve kısmen de yanıltıcı sonuçlarla doludur (13);

Uzun araştırmalar sonucunda, aktif transportun mekanizmasınıen iyi bir biçimde açıklayabilen iki görüş ortaya çıkmıştır. Bunlardanbirisi taşıyıcı modeli, diğeri ise, permeaz'lar denilen vektöriel enzini.modelidir (I i, 14).

Taşıyıcı modeli

Aktif transportu açıklayabilmek için, ileri sürülen taşıyıcı modelgörüşünde, taşınacak iyon ya da molckülle bağlanabilen ve muhteme-len ATP harcayan bir taşıyıcının varlığı söz konusudur.

Taşınacak A maddesi, örneğin bir amino asit, enerji yüklütaşı~"yıcı X ile reaksiyana girer ve membranın iç tarafında Ave enerjidenyoksun taşıyıcı X 'e parçalanan A X bileşiğini meydana getirir. ATP'ıya da benzer enerjice zengin fosfatı gerektiren endergonik bir reak-'siyonla X rejenere olur (ll). Bugüne dek en iyi bir şekilde araştırıl-mış olan bir taşıyıcı protein civcivlerin bağırsak mukozasından izoleedilmiştir. Bu 28000 molekül ağırlığına sahip olup, Ca++ iyonlarının"taşıyıcısı olarak görev yapar (I 8).

Hücre zarlarında taşınma belirli noktalarda yapılmaktadır. Erit-rositlerin zarlarında yaklaşık olarak 1000 kadar transport yerinin mev-',cut olduğu saptanmıştır. ,

Vektöriel enzim katalizi ile aktif transport(Permeaz, modeli)

Aktif transport mekanizmasını, en verimli ve en kapsamlı bir,biçimde açıklayabilen görüş, madde transportunun, hücre zarındalokalize olmuş,~yönlendirilmi!j, enzimler tarafından katalize edildiği

Page 13: A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Prof. Dr. Ethem Ersoy

130 Hayati Çamaş

görüşüdür. Bu enzimler substrat spesifitesi gösterirler, katalizlerininhızı substrat konsantrasyonuna bağlıdır ve spesifik kimyasal madde-lerle inhibe edilebilirler. Fakat en önemli nokta, tüm bu enzimlerinvektöriel olarak, yani bir yöne doğru, etki etme yeteneğine sahip ol-malarıdır.

Her enzim, katalize edilen reaksiyonun meydana geldiği bir ak-tif merkeze sahiptir. Bu enzim substratı ile reaksiyona girdiği zaman,önce enzim-substrat-kompleksi şeklinde onunla birleşir. Bu komplek-se enzimin diğer bir kimyasal grubu, örneğin H-yada OH-iyonlarıtarafindan hücum edilir. Bu esnada substrat molekülü parçalanırve reaksiyon ürünleri, aktif merkez tarafından kendisini çevreleyenortama bırakılır. Bu ürünler diffüzyon yolu ilc dağılırlar. Olay sürek-li olarak tekrarlanır.

Enzim substrat kompleksi çok spesifik bir bileşiktir. Herşeydenönce substratın enzime bir anahtar gibi uyması gerekir. Örnek olarakAdenozin Trifosfataz enzimini alırsak, ATP molekülünün bu enzi-min aktif merkezine sadece bir yönden anahtar gibi uyduğunu görü-rüz. Bu enzimi aktif merkeze, başlıca üç bağlanma noktası taşımak-tadır. Bunlardan birisi Adenin halkası, diğeri Riboz ve üçüncüsü determinal Fosfat grupları içindir. Substrat parçalandığı zaman reak-siyon ürünleri diffüzyon suretiyle aktif merkezin belirli bir yerinde çö-zünürler. çoğu enzimlerin aktif merkezleri asimetriktir. ÖrneğinATP, Adenozin Trifostafaz enziminin molekülüne sadece bir yöndeuymaktadır. Bir enzim reaksiyonu bir çözelti içinde cereyan ederse,çözeltideki tüm moleküller ve bunlarla birlikte aktif merkezler ta-mamen düzensiz olarak dağıldıklarından, bu asimetri ya da subst-rat molekülleri enzimde homojen olarak yönlerdirilemezler.

Şimdi bir enzim molekülünün, örneğin ATP'az molekülünün,bir membran içinde, yönünü serbestce değiştiremeyecek, substratıyani ATP'i sadece hücre zarını iç tarafından kabul edebilecek biçim-de ve aktif merkezi membran düzlemine dikeyolarak yönlerdirilmişşekilde tesbit edilmesi halinde, nasıl bir olay meydana geldiğini görelim.

Enzimin aktif merkezi asimetrik olduğundan, ATP molekülüiki reaksiyon kompartımanının sadece bir tarafından kabul edilir.Enzim ATP'ı hidrolize ettiği zaman, OH iyonları harcanır. Bu hid-roksil iyonları ATP gibi hücrenin iç tarafından gelmezler aksine sa-dece hücre zarının dış tarafından aktif merkeze ulaşabilirler. Hid-roksil iyonları, ATP'tan oluşan fosfor atomu ile reaksiyona girer vediffüzyon yolu ile aktif merkezi terk eden ADP ve HPOr iyonları

Page 14: A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Prof. Dr. Ethem Ersoy

Aktif Transfort 131

teşekkül eder. ADP ancak, başlangıçta ATP'nin aktif merkez içinegöç ettiği, hücre içine diffüze olabilir. Keza fosfat iyonu da yine içreaksiyon bölümüne diffüze olmak zorundadır ve dışa ulaşamaz.Şayet enzim, katalizini birkaç kez tekrar eder ve her defasında hücreiçinden bir ATP molekülü, hücre dışından da bir OH iyonu kullan-mak suretiyle parçalarursa, hücrenin dışındaki bölüm OH iyonları-nın sürekli olarak uzaklaştırılması nedeniyle daima asit olmak zorun-dadır. Ekseri nötral membranıarda olduğu gibi, şayet zar H iyonlarıiçin geçirgen değilse, iki kompartıman arasında zamanla yükselenpH farkı oluşacaktır. Hücre içinde pH sabit kalırken, dış kompartı-manda H iyonları konsantrasyonu yükselecektir. Belirtilen şekilde,belirli bir tarafa doğru yöneldirilmiş olarak cereyan eden bir kimya-salolay vektöriel reaksiyon diye isimlendirilir.

Şimdi bir zarın, tamamen aynı tarzda yönlendirilmiş olan çoksayıda Adenozin Trifosfataz molekülü içerdiğini düşünürsek, çabukve spesifik bir transport mekanizmasının nasıl meydana geldiği ko-layca anlaşılır. İşte bu mekanizma ile ATP enerjisinin kullanılmasısuretiyle, H iyonları konsantrasyonu farkı elde edilir. Hücre içindeparçalanan her ATP molekülü için, hücre dışında ilave olarak bir Hiyonu oluşur. Hücre içinde mitokondrionlar oksidatif fosforilasyonsuretiyle, sürekli olarak ADP'dan ATP rejenere ederler. ATP diffüz-yon yolu ile hücre zarına ulaşır ve orada asimetrik membrana ATP'azı tarafından parçalanır. Böylece dış ortamda H iyonları konsant-rasyonu artar. Bu şekilde, hücre tarafından H iyonları salgılandığıizlenimi uyanmaktadır. ADP tekrar diffüzyonla mitokondrionlaraulaşır ve solunum enerjisi kullanmak suretiyle yeniden ATP'a fos-forile olur. Böylece miğde mukozası epitel hücreleri tarafından HClsekresyonu mekanizmasının bir modeli elde edimiş olur. Daha öncegörmüş olduğumuz termo!iinamik denklem yardımı ile bu mekaniz-nın serbest enerji değişik~iği de saptanabilir (4,5, 11,13, i7).

Daha yeni araştırmalar, ATP'ın ADP ve fosfata hidrolizi sure-tiyle, Na ve K'un da hücre zarından vektöriel bir transportla taşın-dıklarını göstermiştir. Bu taşınma olayının, yukarıda anlatılan mo-deldeki gibi tamamen benzer tarzda cereyan ettiği sanılmaktadır.Membran ATP'az aktivitesinin, Na ve K iyonları tarafından kuvvetliderecede stimüle edildiği tesbit edilmiştir. ATP'ın parçalanma hızıve Na ile K transportu faaliyeti tamamen adı geçen iyonların konsant-rasyonlarına bağlıdır. Na ve K'un transportu, hücre içindeki en önem-li mekanizmalardan birisidir. Bununla beraber, enzimatik Na ve Ktransportunun ayrıntıları henüz bilinmemektedir. Kuşkusuz bu

Page 15: A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Prof. Dr. Ethem Ersoy

:132 Hayati Çamaş

:sİstemler vektöriel enzim katalizi ilkesine göre çalışmaktadırlar. En-zim hücre zarına öyle bağlannuştır ki, bir tararftan Potasyumu, diğertaraftan ise Sodyumu alabilmekte ve sıra ile karşılıklı taraflara yenidenverebilmektedir. Muhtemelen, membran enzimlerinin çalışma tarzı,'tüm transport olaylarının temelinde yatan moleküler ilkedir.

Aktif Transportun Biyoelktriksel Etkisi (I 2, i3, 14,22,23,24)(Aksiyon potansiyeli j

Na ve K'un hücre zarından taşınmasında, iş yapılması İçin, kim-'y~sal ATP enerjisinin değe~lendirilmesi, sinir hücrelerinde elektrikimpluslarının iletilmesinde yararlanılan ikinci bir etki ile bağlıdır.'ATP enerjisi tarafınd~ı.n yapılan transport faaliyeti ile bir Na ve Kiyonları konsantrasyonunun farkı meydana gelirse, membranda birpotansiyel farkı oluşur.

lntrasellüer boşluk ekstrasellüler boşluk la karşılaştırıldığı.nda,dektro negatiftir. Yani negatif elektrik yüklüdür. Bu potansiyel far-kının ölçüsü her iki taraftaki iyon konsantrasyonlarının oranına bağ-.lıdır. Şöyleki, K iyonları konsantrasyonu hücre zarının iç yüzeyinde,dışyüzeyine nazaran 10-20 defa daha yüksektir. Buna uygun olarak,..hücre dışı boşlukta ise, hücre içine nazaran Na iyonları konsantras-.yonları daha yüksek bulunmaktadır. K ve Na, iyon yarı çapları ve,buna bağlı olarak da yük kesafeti bakımından birbirlerinden ayrıl-maktadıdar. (K iyonlarının yarı çapı, Na' unkilerden daha küçük-tür). Bu nedenle, aktif transport olayı ve pasif olarak geri diffüzyorilaoluşan denge durumunda, hücre zarı içİnde negatif yük bakımındanküçük bir fazlalık hasıl olmaktadır. Bu fazlalık elektiksel potansi-yelin sebebini teşkil eder. Tabii membranlar son derece iyi izolatörlerolduklarından, çoğu membranıarın 50-70 mVarasında potansiyeldeğerleri vardır.

Sinir hücrelerinde membranlar, Na ve K transportu mekaniz-,maları bakımından son derece gelişmişler ve uzmanlaşmışlardır. Uzun..sinir iplikleri üzerinde implus iletimi işini mümkün kılan özelliklere.sahiptir. Sinir hücresi dinlenme durumunda düşük ve stabil bir elekt-tiksel potansiyel ile kendini gösterir. Bu dinlenme potansiteline, azönCe değindiğimiz, elektriksel eşitsizlik sebebiyet vermektedir. Bueşitsizliğe Na ve K iyonlarının hücre içinde ve hücre dışında farklıdağılmış olmalarına neden olduğunu belirtmiştik.

Elektrik akımı ile sinir hücresi tenbih edildiğinde ya da bir kom-şu sinir hücresinden. implus alındığında bu. tembih dalgasının sinir

Page 16: A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Prof. Dr. Ethem Ersoy

Aktif Transfort 133

ipliği içinde, yüksek bir hızla ilerlediği saptanmıştır. Bu implus dal-gası, potansiyel farkının ani bir değişikliği ve çabucak başlangıç du-rumuna dönüşü ile kendini gösterir. Aksiyon potansiyeli diye isimlen-dirilen potansiyel değişikliği, saniyede LO metreden büyük bir hızlasinir ipliği boyunca göç etmektedir. Tcnbih dalgasının, membranıniçerisinde Na ve K dağılımının çabuk bir değişimi ile meydana gel-diğine inanılmaktadır.

Bir kurama göre, sınırlı bir membran bölgesi tenbih edildiğinde,Na ve K için permeabilitesi (geçirgenliği) yükselecek şekilde, memb-ranın lipid ve protein molkeülleri, kısa süreli olarak değişik biçimdetertiplenirler. O zaman iyonlar membranda eşit olarak dağılabilirlerve böylece potansiyel farkı ortadan kalkabilir. Yani membran depo-larize olur. Depolarize olmuş, bölge, ateşlencn dinarnit fitili gibi,zar boyunca göç eder. Bundan sonra Na ve K'uma ait aktif transportmekanizmasının işlemesi ile, başlangıçtaki potansiyel farkı yenidenoluşur. İşte bu tenbih dalgası, sinir lifleri boyunca implus faaliyetin-den sorumlu olmalıdır. Kuşkusuz böyle bir mckanizma, sinir hüc-releri içinde çok zengin olarak bulunan ATP tarafından enerji sağ-lanması ile yöneltilen, Na ve K transportunun yüksek derecede uz-manlaşmasını gerektirmektedir.

Na ve K transportunun çok etkili bir sonucunu elektirikli alaba-lıklarda görmekteyiz. Bu balıklarda çok sayıda membran plakalarınınbirbiri ardı sıra açılması suretiyle sinir membranının düşük potansi-yeli 200 volta hatta daha fazlasına kadar yükselebilir.

Biyolojik bir membranın her iki tarafındaki iyon konsantrasyonubilindiğinde, bu membranın elektiriksel potansiyeli hesab edilebilir.Örneğin bir kedinin motor nöyronunda hücre dışı [K +] 5,5 mVa! 11hücre içi LK+] ise 150 m Vali 1 olduğu saptanmıştır. Buna göre Ner-nst eşitliğinden elektiriksel potansiyel şöyle hesaplanır:

E = R.T . in S-F.n Cı

E denge potansiyelini R gaz sabitesini. T mutlak ısı derecesini.F Faraday sayısını, n valansı, Cı ise konsantrasyonların birbirine oranı-

c;-görmektedir.

EK = 61.5 log

K+dışK-t-ıç

= - 90 mV

Page 17: A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Prof. Dr. Ethem Ersoy

ın Hayatı Çamaş

Literatür

1- Aebi, H. (1971)- Einführung in die prakıische Biohemie. 2. Auflage,Mediziniseh-Chemisehes Institut der Universitat Bem. x + 385.

2- Bretseher, M.S. (1973)- Membrane structure: Some general princip-les. Seienee, 181, 622-629.

3- Buddeeke,E. (1971)- G1"llııdrissder Biochemie, 2Auf1age, Walter deGruyter, Co. Berlin. XXXII + 498.

4- Cohen G.N. and Monod, J. (1957)- Bacterial penneases. Baet Revs21, '169-194.

5- Cohen, G. (1972)- Der Zellstoffvechsel und seine Regulation. Friedr.Vieweg + Sohn. Braunsehweig. XI + 229.

6- Ersoy E. ve Ertürk, K. (1972)- Biyokimya. A.Ü. Veteriner Fa-kültesi yayınları. Ders kitabı. 187. Ankara. 541.

7- Hall, K.J. (1970)- Salivaıy and gastric secretions. 376-390. In: (Ed.MJ. Swenson) Dukes Physiology of Domestie Anİmals. 8. Editi-tion, Cornell University Press, Ithaca and London. XV + 1463.

8- Hofmann, E. (1970)- Enqme und energieliejernde Stoffwechselreak-tionen. Dynamieshe Bioehemie II, 2. Auflage. Akademie Verlag.Berlin, 182.

9. Hofınann, E. (1971)- Intermediiirstoffwechsel. Dynamisehe Biohc-mie, Teil nı, 2. Aunage, Akademie. Berlin. 238.

10- Houpt, T.R. (1970)- Water, elecrtol)'tes and-acid base balance. 743-766. In: (Ed. MJ. Swenson). Dukes Physioloyg of DomcsticAnimals. 8. Edition, CorncIl University Press, Ithaca and Lon-don. XV + 1463.

11- Karlson, P. (1970)- Kurzes Lehrbuch der Biochemie 7. Aunage,Georg Thieme Verlag Stuttgart. XII + 381.

12- Kolb, E. (1974)- Allgemeine Nervenphsiologiee. 843-883. In:(Herausgeber, E. Kolb) Lehrbueh der Physiologie der Haustiere,Teil II, 3. Aunage, Gustav Fischer Verlag, Stutgart.

13- Lehninger, A. (1970)- (Übersetzun,ı: von T. Hartmann)- Bioener-getik. Molekularc Grundlagcn dcr biologisehen Energieumwand-lungen. Georg Thieme Verlag, Stuttgart. vın + 220.

14- Lehninger, A.L. (1976)- Biochemistry. 2. Edition. Worth Pub-lishers Ine. 444 Bark Avenue South New York NY 10016, XXIII+ 1104.

Page 18: A. O. Veteriner Fakültesi Biyokimya Kürsüsü Prof. Dr. Ethem Ersoy

Aktif Tran,fort

15- Loran, M.R. Althausen, T.L., Spicer, F.W and Goldstein,W.I. (!971) - Trallıporl !!f ö,ilamin A across hııman intestine iii ıitro.J. Lab. elin. Mcd. 58, 622-626.

16- Saracoğlu, S. (1969)- Teme/ ki"!ya. Çağlayan Kitabcvi, Bey-oğlu, IstanbuL. vın + 429.

17- Sauer, F. (197ı)- Eil!fü/l1'eııdes Lehrbııeh der Bioehemie jür Medi-ziner und Biologen. J .F. Lchmanns. Vcrlag. Münelıen. VII + 44.

18- SchoIe, j., Erhersdobler, H. und Tiews, j. (1976)- Die Vi-tamine, 269-299. in: (Herausgeber, A. Scheuncrt und A. Traut-mann) -Lehrubch der Vetcrinar-Physiologie, 6. AufIage, Ver-lag Paul Parey, Berlin und Hamburg, XXIV + 988.

19- Schultz, S.G. and Curran, P.F. (1970)- Coııp/ed trans/Jorl ~fsodilim al/d argm/ie salııtes. Py,iol. Rev. 50 (4), fi37-718.

20- Singeır, S;J. and NicoIson, G.L. (1972)- The jlz:id mosaie mo-dels of the strııetııre of membraııes. Scicnce, 175, 720,--73I.

21- SIoane, N.H., York, j.L. (1969)- (Obaset:-t öon U.C. Knopj undE. Rosenbaum Bioeheınisehes Arbeitsebhe. Sprongcr Verlag, BerlinHeildelbcrg, Nevı' York. vın + 278.

22- Spörri, H. (1976)- Blltl!crris!auj. 467-591. In: Jlerausgelm. A.Seheıımrt, A. Tmııtman) Lrhrbueh der Vet,niııiir- P/l)'.ıiologie. VerlagPaul P,'rcy, Bcrlin und Hamburg. XXiV + 988.

23. Wittke, G. Physi'Jlogie biologisc/ur Membmncıı. 11-17. in: (Herraus-ber, A. Scheımert, A Traı!fmann) Lehrbuch der Veteıiııiir-P/~rsiologie,Ve,rlag Paul Pare. Berlin und Hamburg. XXIV + 988.

24- Wittke, G, (1979)- Phsiologie des NerVflL~stems Ilııd deT Siımcsorgane.833-953. Iız: (Herausgeber, A. Sehmnet, A. TrautllZaım). Lehrbuehder Vettl'iniir-physiolo~,ie. Verlag Paul Parey. Berlin lInd Hamburg.XXIV + 998.