14
Doç. Dr. Semavi EYİCE ÜSKÜP’DE TÜRK DEVRİ ESERLERİ 26 Temmuz 1963 günü sabaha karşı vukua gelen bir deprem, bu gün Yugoslavya Federal Cumhuriyeti içindeki mahalli idarelerden Makedonya Cumhuriyeti'nin başşehri olan Usküp'ü korkunç surette tahrip etmiştir. Osmanlı Türk idaresinin Rume- li'de en geniş ölçüde izlerine sahip bulunan bir şehir, böylece ağır kayıplara uğramış bulunuyor. Türk devrindeki karakterini bir dereceye kadar hâlâ koruyabilmiş olan Usküp'de bu felâket yüzünden Türk devri eserleri üzerinde ne gibi zararlar meydana geldiğini, maalesef öğrenmek mümkün olamamaktadır. Fakat şurası muhakkak ki, bu deprem birçok eserin üzerinde tamiri imkânsız bir takım yaralar açmış, bir çok eseri de herhalde artık bir daha yaşamıyacak derecede yıkmış olmalıdır. Bu felâketin enkazının kaldırılması sırası geldiğinde, hiç şüphesiz, yeni imar projelerinin harap veya sağlam bir takım hâtıraları daha ortadan sileceğinden endişe duyulabilir. Beşyüz yıldan fazla bir süre boyunca Türk olan Usküp, Türk tarihinde benzerine pek rastlanmıyan "hafiflikle" idare edilen Balkan harbinde elimizden çıkmış ve sınırlarımızın çok uzağında kalan, bizim için yabancı bir şehir olmuştur. Üsküp'ün elimizden çıkması, hâbrasının zihinlerden silinmesi belki bir dereceye kadar tabu karşılanabi- lirdi. Fakat beşyüz yıllık Türk idaresi burada kendi medeniyetinin damgalarını bırakmış bulunuyor. Bunların ihmal edilmesi, tamamen unutulmaları, medeniyet tarihimiz bakımından mukakkak ki büyük bir kayıptır. Bu küçük yazımız etraflı bir araştırma olmak iddiasında değildir. Gayemiz, elimizdeki mahdut

17 - S. Eyice - Uskup Te Turk Devri Eserleri

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: 17 - S. Eyice - Uskup Te Turk Devri Eserleri

Doç. Dr. Semavi EYİCE

ÜSKÜP’DE TÜRK DEVRİ ESERLERİ

26 Temmuz 1963 günü sabaha karşı vukua gelen bir deprem, bu gün Yugo-slavya Federal Cumhuriyeti içindeki mahalli idarelerden Makedonya Cumhuriyeti'nin başşehri olan Usküp'ü korkunç surette tahrip etmiştir. Osmanlı Türk idaresinin Rume-li'de en geniş ölçüde izlerine sahip bulunan bir şehir, böylece ağır kayıplara uğramış bulunuyor. Türk devrindeki karakterini bir dereceye kadar hâlâ koruyabilmiş olan Usküp'de bu felâket yüzünden Türk devri eserleri üzerinde ne gibi zararlar meydana geldiğini, maalesef öğrenmek mümkün olamamaktadır. Fakat şurası muhakkak ki, bu deprem birçok eserin üzerinde tamiri imkânsız bir takım yaralar açmış, bir çok eseri de herhalde artık bir daha yaşamıyacak derecede yıkmış olmalıdır. Bu felâketin enkazının kaldırılması sırası geldiğinde, hiç şüphesiz, yeni imar projelerinin harap veya sağlam bir takım hâtıraları daha ortadan sileceğinden endişe duyulabilir. Beşyüz yıldan fazla bir süre boyunca Türk olan Usküp, Türk tarihinde benzerine pek rastlanmıyan "hafiflikle" idare edilen Balkan harbinde elimizden çıkmış ve sınırlarımızın çok uzağında kalan, bizim için yabancı bir şehir olmuştur. Üsküp'ün elimizden çıkması, hâbrasının zihinler-den silinmesi belki bir dereceye kadar tabu karşılanabilirdi. Fakat beşyüz yıllık Türk idaresi burada kendi medeniyetinin damgalarını bırakmış bulunuyor. Bunların ihmal edilmesi, tamamen unutulmaları, medeniyet tarihimiz bakımından mukakkak ki büyük bir kayıptır. Bu küçük yazımız etraflı bir araştırma olmak iddiasında değildir. Gayemiz, elimizdeki mahdut malzemenin yardımı, toplayabildiğimiz bâzı resimlerin desteği ve 1961 yazında bu şehirde geçirdiğimiz çok kısa bir misafirlikten edindiğimiz intibalar ile Üsküp'ün Türk devri eserlerini topluca sunmaktan ibarettir.

Her eski şehir gibi Üsküp'ün de bir kalesi vardır. Evliya Çelebi zamanında üçyüz muhafız tarafından korunan, muntazam kesme taşlardan yapılmış çifte kat sur duvarlı ve yetmiş burçlu Üsküp kale'sinin esası belki daha eski olmakla beraber, burasının erken Osmanlı devrinde tamir edildiği anlaşılmaktadır. Bir kapısı üzerinde evvelce tes-bit edilen Sultan II. Murad'ın adı ile 1446 tarihi, bu hisarın hiç değilse kısmen bu tarihte bir tamir gördüğüne delil sayılmaktadır.

Usküp'de Türk medeniyeti birçok büyük cami meydana getirmişti. Bunların başında Hünkâr camii de denilen Sultan II. Murad camii gelir. Kitabelerinden öğrenildi-ğine göre 1436 da Sultan II. Murad tarafından yaptırılan bu cami 1537 de yanmış ve Kanuni Sultan Süleyman zamanında 1538-1542 yıllan arasında yeniden inşa edilmiştir. Avusturyalılar tarafından Usküp'ün işgali sırasında 1688 de bir daha yanan cami, Sul-tan III. Ahmed tarafından 1719 a doğru tekrar yaptırılmış ve içinde bulunduğumuz

Page 2: 17 - S. Eyice - Uskup Te Turk Devri Eserleri

2 SEMAVİ EYİCE

yüzyılın başlarında, Sultan V. Mehmed Reşad zamanında bir tamir daha görmüştür. Ilk tertibini kaybetmiş olan Hünkâr camiinin, yan duvadları ile soncemaatyeri revakı, oldukça eski safhaya ait intibaını bırakmaktadır. İçi iki paye dizisi ile üç bölüme yarılmış olan bu en eski camiin üstü, bu tip eserde tamamen yabancı bir görünüşe ahip ahşap bir çatı ile örtülüdür. Rumeli'deki Türk minarelerinin ekserisi gibi, burada da minare aşırı derecede yüksektir. Tarihî şahsiyeti hakkında pek açık bilgiler elde edilemiyen, yerinde ise Gemalmaz veya Kuzgunsuz lâkabı ile diğerlerinden ayırd edilen bir Mustafa Paşa tarafnıdan 1492–93 de yaptırılan Mustafa Paşa camii ise heybetli bir görünüşe sahip tîpik bir Osmanlı – Тürк eseridir. Ekseriyetle yanlış olarak o devrin diğer Mustafa Paşa ile ile karıştırılan, camiin yapıcısı Mustafa Paşa 1519 da ölerek eserinin yanındaki tür-beye gömülmüştür. Bu cami temiz ve itinalı bir işçilik ile meydana getirilmiş, bilhassa cümle kapısı, mihrap ve minberi bakımından dikkati çekmektedir. Mustafa Paşa camii, plân ve üst yapısı bakımından basit bir tipte olup, üç kubbeli bir soncemaatyerini, tek büyük kubbenin örttüğü kare bir mekân takip etmektedir. Vardar üzerindeki köprüba-şında olan 1494 de Karlı-îli beyi Mehmed Bey tarafından yaptırılan Burmalı minare саmii ise 1925 e doğru yıktırılarak yerine, son depremde çöktüğünü gazetelerden öğrendiğimiz orduevi yaptırılmıstır. Ancak eski bir-iki fotoğrafı sayesinde mimarisi bir dereceye kadar öğrenilebilen bu cami, görülmemiş bir tertibe sahip bulunuyordu. Belki klâsik Ulucamiler gibi olan bu camiin üzeri, kıble duvarına dikey olarak uzanan yanyana üç beşik tonoz bir örtülmüştü. Minaresinin gövdesi ise, burmalı çubuklu olarak işlen-mişti. Usküp'ün belki en yüksek minaresi, elli metreyi bulan boyu ile Rumeli beylerbeyi Yahya Paşa tarafından 1503 de yapılan Yahya Paşa camii'nde görülüyordu. Beş bö-lümlü bir soncemaatyerini takip eden kare bir mekândan ibaret bu camiin de örtüsü garip bir sivri çatı halinde idi. Bu durum karşısında Yahya da kubbe ile örtülü iken, bunun yıkılması üzerine şimdiki çatı ile kapatıldığına ihtimal verilebilir. Ishak Beyoğlu Mehmed Bey tarafından 1469 da yaptırılan Mehmed Bey camii hakkında ise kitabe-sinden başka bir ilgi edinmek mümkün olmamıştır.

Usküp'ün büyük camileri arasında iki tanesi ise gerek mimarileri gerek yaptı-ranların tarihi şahsiyetleri bakımından ilgi çekicidir. Bunlardan birincisi, Ishak Bey camii veya Alaca cami, belki Usküp fethine katılanlardan olan "Ishâk Bey bin Paşa Yiğit Bey" tarafından Sultan II. Murad devrinde 1438'de yapılmış, 1519 da torunu Hasan Bey tarafından genişletilerek tamir ettirilmiştir. Rumelinin fethinde ve türkleşmesinde büyük rolü olan Paşa Yiğit ve ailesinin izlerini irili ufaklı mimarî eserler halinde Türk Trakya-sı'ndan Sırbistan içlerine kadar tesbit etmek mümkün olmaktadır. Plân bakımından iki yanında misafirhane mahiyetinde tabhane odaları olan ve bizim zâviyeli camiler olarak adlandırdığımız tiptedir. Nisbeten genç bir devirde yan hücreler ile ortadaki kubbeli kısım arasındaki perde duvarlarının açılması suretiyle normal bir mahalle (veya çarşı) camii haline getirilmiştir. Aynı tertibi daha gelişmiş ve bozulmamış şekli ile İshak Bey'in oğlu İsa Bey tarafından yaptırılan İsa Bey câmiinde de bulmak kabildir. Giriş kitabesin-deki inşa tarihi 1475 olarak okunan bu muhteşem eser, beş kubbeli bir soncemaatyerini takip eden eşit büyüklükte çifte kubbe ile örtülü iki mekândan ve yanlardaki ikişer tabhane hücresinden meydana gelmiştir. Kanaatimize göre erken Osmanlı devrinde çok revaçta olan bu çeşit binalar, başta gezgin kolonizatör dervişler olmak üzere, "salih" kimseleri de misafir etmek üzere kurulmuş içtimaî – dinî müesseselerdi.

Usküp'de daha birçok ufak camiin ve mescidin de olduğu gerek kaynaklardan, gerek Üsküp hakkındaki yazılardan ve gerek tek tük resimlerden, şehir panorama-larından anlaşılmaktadır. Bunların birçoğu Üsküp Türk idaresinden çıktıktan sonra yıkıl-mış olmakla beraber, bazıları son depreme kadar duruyordu. Meddah Baba mescidi’nin

ИСТОРИЈА НА КУЛТУРАТА НА МАКЕДОНИЈА

Page 3: 17 - S. Eyice - Uskup Te Turk Devri Eserleri

ÜSKÜP’DE TÜRK DEVRİ ESERLERİ 3

sadece minaresinin kalmış olmasına karşılık, Kurşunluhan yakınında, belki XV. yüzyıla ait, tek kubbeli Kurşunluhan mescidi bilhassa duvarlarının muntazam taş ve tuğla işçiliği bakımından dikkati çekmektedir. Minaresi ise bodur bir gövde üzerinde basit bir külâhdan ibarettir. Binası çok basit olmakla beraber, böyle orijinal bir minareye sahip diğer eser de Arasta mescidi idi. Üzeri basit bir çatı ile örtülü olmakla beraber, dış du-varlarının itinalı taş ve tuğla örgüsü ve cephesinin ahenkli tertibi bakımından zarif bir eser teşkil eden Hatuncuklar mescidimde burada zikre değer.

1930 yılında sekizi henüz faal bir durumda olan onbeş tekke ve tekke kalıtısına sahip olan Üsküp'te, 1848 de yenilendiği kitabesinden anlaşılan büyük bir Rüfaî Tek-kesi ile esası XVII. yüzyılda Rumeli valisi Melek Ahmed Paşanın konağı olan büyük bir de Mevlevihane vardır. Rüfâî tekkesinin yanındaki türbede en eskisi XVII. yüzyıla âit mezarlar bulunmaktadır. Prof. H.W.Duda tarafından yayınlanan bir fotoğrafından anla-şıldığına göre Mevlevihane, Türk idaresinin son devirlerinde büyük ölçüde yenilenerek zamanımıza böylece intikal etmiştir. Evliya Çelebi, burada ayrıca Meddah Baba ve Lok-man Baba tekkeleri bulunduğunu yazar.

Üsküp'ün eski medreselerinin sayıları, hattâ adları bilinmekle beraber bunların mimarileri hakkında faydalı olabilecek herhangi bir bilgiye sahip bulunmuyoruz. Büyük camilerin hepsine evvelce birer medresenin bağlı bulunduğu anlaşılmakta ve Balkan harbi sırasında oniki medresenin faal durumda oldukları bilinmektedir. Buradaki mües-seselerinden biri de, Sultan V. Mehmed Reşad'ın 1911 de yaptığı meşhur Rumeli seya-hatinde misafir edildiği Mekteb-i Sultanî yâni Usküp lisesidir. Bu büyük bina son Os-manlı mimarisinin tipik örneklerinden biridir.

Burada her Türk şehrinde olduğu gibi birçok hamamın da mevcudiyeti bilin-mektedir. Evliya Çelebi, İsa Bey Çifte Hamamı ile Yahya Paşa Camii yakınında Kızlar ve Şengül hamamı'nın adlarını verir. 1930'da ise hiç değilse 6–7 kadar sanat ve mimarî değere sahip hamamın henüz durduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan 1473 de Bosna Sancak beyi Davud Paşa tarafından Davud Paşa çifte hamamı, son yıllarda tamir edilerek kitabeler müzesi haline getirilmiş bulunuyordu. Muntazam taş ve tuğla dizileri örülen cephesi çifte camekân (veya soyunmayeri) kubbeleri ile iyi bir tesir bırakan bu hamamın plân tertibi, diğer Osmanlı - Türk hamamları geleneğine uygundur. Metruk bir halde olan Şengül Hamamı da duvarlarının taş ve tuğla örgüsü bakımından bir sanat kaygusu ile yapılmış bir eser tesiri bırakıyordu.

Usküp'ün en karakteristik Türk eseri, hiç şüphesiz Vardar üzerindeki şahane Köprü'dür. Etrafı artık son yıllarda tamamen değişik ve modern yapılar ile sarılan bu köprü, 1961 de gördüğümüzde hâlâ şehrin iki yakasını baglıyan en yüklü geçit vazife-sini görmeğe devam ediyordu. Muntazam kesme taştan yapılmış olan bu güzel eserin, ne zaman inşa edildiği açık şekilde anlaşılamamaktadır. Evliya Çelebi, kitabesinin kopyasını kaydederek, 1579 da Sultan III. Murad tarafından tamir ettirildiğini ve esası-nın, Fatih II. Mehmed'in olduğunu yazar. Fakat bu köprünün Sultan II. Murad devrine kadar indirenler de vardır. Basit bir turistik broşürde ise, İsa Bey camii arşisinde bulu-nan bir vesikaya nazaran bu köprünün Sultan II. Murad devrine ait olduğu bildiril-mektedir. Üsküp elimizden çıkmadan az evvel gene Vardar üzerinde Mahmud Şevket Paşa köprüsü adı ile modern bir köprü inşa edilmişti.

Usküp'ün Türk idaresi zamanında zengin bir su şebekesinin inşa ettirilmiş ol-duğu da bilinmektedir. Mahalle aralarındaki çeşmelerden (Evliya Çelebi, 110 adet diyor) hiçbirini tesbit edebilmiş değiliz. Evliya Çelebi'nin verdiği sayı mübalâğalı bile olsa, çok sayıda oldukları muhakkak bulanan bu küçük eserlerin zamanla kaybolduk-larına ihtimal verilir. Bazıları tarafından İsa Bey tarafından yaptırıldığı ileri sürülen fakat

ИСЛАМСКАТА ЦИВИЛИЗАЦИЈА НА ПОЧВАТА НА МАКЕДОНИЈА

Page 4: 17 - S. Eyice - Uskup Te Turk Devri Eserleri

4 SEMAVİ EYİCE

Mustafa Paşa'nın eseri olduğu da iddia edilen muhteşem su kemerleri, Usküp'ün kuzey-batısında, Usküp ile Kaçanik arasındaki yolun sağında görülmektedir. Bu keme-rler evvelce, şehre Gluvo yakınındaki suyu getiriyordu. Bugün ayakta duran kısmı 54 paye ve 55 gözden ibarettir. Tek katlı olan gözler muntazam tuğla kemerlidir. Payeler ise taş vе tuğla dizleri halinde yapılmıştır. Bazı yerlerde gözlerin aralarında ufak tahfif kemerleri de bulunmaktadır. Bu su kemerleri geçen yüzyılın başlarında Hamza Paşa tarafından tamir ettirilmiştir. Usküp su kemerleri, Rumeli'deki Türk medeniyetinin sosyal sahadaki eserlerinin en dikkat çekicilerinden biridir denilebilir.

Rumeli'nin bu büyük ve mamur şehri, aynı zamanda büyük bir ticaret merkezi durumunda olduğundan, seherin içinde bedesten, han ve kervansaray gibi ticari mahiyette tesisler de kurulmuştu. Bunlardan âdeta bir kale gibi olan kubbeli ve demir kapılı Bedesten, Alaca camiin evkafı olarak yapılmıştı. 1932 ye kadar duran Bedes-ten'in sonraki durumu ve mimarisi hakkında bir bilgi edinmek mümkün olmamıştır. Üsküp müzesi haline getirilen Kurşunlu han, buradaki hanların en muhteşenılerin-dendir. Prof. T. Okiç'den naklen elde edilen bir nota göre, bu han yanında bir mescid yaptıran Müezzinzade Hacı Müslihüddin'in mülkiyetine geçmiş olup vakfiyesi 1550 tarihlidir. Ortadan avlusu ve bu avluya açılan iki sıra yuvarlak tuğla kemerli payeli revakları olan Kurşunluhan muntazam taş ve tuğla dizileri halinde inşa edilmiştir. Ishak Bey tarafından yaptırılan Sulu Han ise, Duda'nın ifadesine göre çok harap bir halde olmasına rağmen hâlâ kullanılmakta idi. Bu da, ortadan açık bir avluya sahip iki katlı revaklardan meydana gelmiş bir bina idi. Ayrıca Evliya Çelebi'de daha birçok hanın adlarına rastlanır. Bunlardan hangilerinin tamamen veya kısmen durdukları bilinme-mektedir. Üsküp'de şehrin karakteristik alâmetlerinden biri esası hayli eski olan Saat kulesi'dir. Evliya Çelebi tarafından da anlatılan bu kulenin vuruşu seyyahın ifadesine göre bir günlük yoldan duyulurdu. Sonraları çeşitli tamir gören kule, 1889 da şimdiki görünüşünü almıştır.

Türk devri mezarlığına dâir de elimizde fazla bir bilgi yoktur. Üsküp henüz Türk idaresinde iken çekilen eski bir kartpostal'da önplânda gayet sık mezartaşları ile kaplı büyük bir mezarlık görülmektedir. Fakat bu mezarlıklardan başka bu şehirde sanat tarihi bakımından değerli birçok türbe de bulunuyordu. Bunlar da okadar değişik ve orijinal şekiller gösteriyordu ki, yalnız Üsküp türbeleri Türk sanatı tarihi bakımından bir araştırma konusu olabilirdi. Burmalı minare camii yanında olan ve cami ile birlikte yıktırılıp ortadan kaldırılan Karlı –Ili Beyi Mehmed Bey türbesi altı köşeli ve üstü çadır biçiminde bir külah ile örtülü bir türbe idi. Gene yıktırılan eserlerden Ibni_Payko ve Kaçanikli Mehmed Paşa türbeleri'nin mimarilerini belirtecek vesikalara sahip bulun-muyoruz. Şehrin doğu tarafında, bir yamaçtaki mezarlığın en yüksek kısmında bulunan türbe ise, halk arasında Kadı Baba veya Gazi Baba türbesi olarak tanınmıştır. Sonraları etrafındaki mezarlık ortadan ka1dırılan bu türbenin, Üsküp kadısı "Tezkire" sahibi olan “Aşık Çelebi” (öl. 1571) ye ait olduğu kabul edilmektedir. Ancak bu takdirde evvelce yanında Baba Lokman tekkesi’nin bulunması gerekmektedir. Tekke ile yanan türbe sonraları Hacı Galip Bey tarafından şimdiki şekli ile inşa ettirilmiştir. Bu türbe, kubbeli, sekiz köşeli bir yapıdır. Paşa Yiğit'in olduğu ileri sürülen ve halk tarafından Meddah Baba türbesi olarak adlandırılan Fâtih-Gâzî'ye ait bir türbe vardır. Anadolu'dan elen ve Rumeli'nin fethinde büyük payı olan Pasa Yigit’in efsanevi şahsiyetinin izlerini Türk Trakyası'nda, Keşan yakınındaki Paşa Yiğit köyü'nde de bulmak kabildir. Ishak Bey camii yanındaki Ishak Bey türbesi ise, buradaki benzerleri içinde hiç şüphesiz en muhteşem olanıdır. Bu sekiz köşeli kubbeli türbenin dış cepheleri zengin silmeler ile ahenkli bir şekilde bölünmüş, ayrıca üst kısımlarda renkli kakma motifler işlenmiştir.

ИСТОРИЈА НА КУЛТУРАТА НА МАКЕДОНИЈА

Page 5: 17 - S. Eyice - Uskup Te Turk Devri Eserleri

ÜSKÜP’DE TÜRK DEVRİ ESERLERİ 5

Aynı tipte olan Mustafa Paşa türbesi ise daha sâde bir görünüşe sahiptir. Hatuncuklar mescidi yanındaki Hâtuncuk türbesi ile Hünkâr camii yanındaki Dağıstanlı Ali Paşa türbesi, klâsik Osmanlı açık türbelerinin örnekleridir. Üstleri birer kubbe ile örtülü sivri kemerleri taşıyan muntazam kesme ve taş payelerin araları açıktır. Gene Hünkâr camii yanında bulunan 1556/57 tarihli Bikiy Han (?) türbesi ise, tuğla ve taş dizilerini renkli bir ifade verecek surette tertiplendiği kare plânlı kubbeli, kubbesiz ve paye araları harikulade güzel bir türbe vardır ki, Yahşi Bey'e ait olduğu söylenir. Gazi Baba yama-cında, Usküp – Kumanova yolu üzerinde bulunan Kral kızı türbesi de üstü kubbeli, kare plânlı ve dört payeli bir türk açık türbesidir. Burada Stefan Kotromanoviç'in кızı Kate-rina’nın (!) gömülü olduğu ileri sürülmektedir.

Usküp'ün Türk devrine âit eski eserleri hakkındaki toplu bilgiler, Salih Asım'ın Usküp tarihçesi (Usküp 1932) dalı ufak kitabında bulunmaktadır. Vaktiyle Evliya Çelebi tarafından, Seyahatname (c. V, s. 553–562)'sinde 1660 daki durumu belirten Usküp'ün 1930 yıllarındaki vaziyeti bu kitap sayesinde ortaya konulmuş olmaktadır. Buradaki eserler üzerinde çok eksik olmakla beraber kıymetli sayılabilecek bir araştırma Herbert Duda tarafından yapılarak, Balkantürkische Studien (Wien 1948) adlı kitabında, s. 14–62 de yayınlanmıştır. Duda'nın eserine dayanmak suretiyle E. H. Ayverdi tarafından Yugoslavya'da Türk âbideleri ve Vakıfları adlı makalede (Vakıflar Dergisi, III. 1957, s. 2.13) de Usküp'deki Türk eserleri derlenmiştir. Tomovsky'nin Makedonya'nın en dikkati çekici türbeleri (Usküp Universitesi, Teknik Fakültesi Yıllığı, 1957–58, s. 95–106) adlı sırpça makalesinde de buradaki türbeler hakkında toplu bilgiler verilmiştir. Kaçanikli Mehmed Paşa vakfiyesi ise Hasan Kalesi ve Mehmed Mehmedoviç tarafından yayın-lanmışür (Usküp 1958). Maalesef buradaki cami ve türbe resimleri istifade edilemi-yecek derecede siliktir.

ИСЛАМСКАТА ЦИВИЛИЗАЦИЈА НА ПОЧВАТА НА МАКЕДОНИЈА

Page 6: 17 - S. Eyice - Uskup Te Turk Devri Eserleri

Üsküp: Kuşunluhan (şimdi müze)

6 SEMAVİ EYİCE

ИСТОРИЈА НА КУЛТУРАТА НА МАКЕДОНИЈАÜsküp: Hünkâr Camii ve Saat kulesi

Page 7: 17 - S. Eyice - Uskup Te Turk Devri Eserleri

ÜSKÜP’DE TÜRK DEVRİ ESERLERİ 7

ИСЛАМСКАТА ЦИВИЛИЗАЦИЈА НА ПОЧВАТА НА МАКЕДОНИЈА

Page 8: 17 - S. Eyice - Uskup Te Turk Devri Eserleri

8 SEMAVİ EYİCE

ИСТОРИЈА НА КУЛТУРАТА НА МАКЕДОНИЈА

Page 9: 17 - S. Eyice - Uskup Te Turk Devri Eserleri

ÜSKÜP’DE TÜRK DEVRİ ESERLERİ 9

ИСЛАМСКАТА ЦИВИЛИЗАЦИЈА НА ПОЧВАТА НА МАКЕДОНИЈА

Page 10: 17 - S. Eyice - Uskup Te Turk Devri Eserleri

10 SEMAVİ EYİCE

ИСТОРИЈА НА КУЛТУРАТА НА МАКЕДОНИЈА