164

09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri
Page 2: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri
Page 3: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

09-10-11 MART 2018THE NESS HOTEL / KOCAELİwww.kocaelitarihisempozyumu.com

INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON ORHAN GAZİ & HISTORY-CULTURE OF KOCAELİ-V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-V

U L U S L A R A R A S I

/ k o c a e l i b l d

Page 4: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri
Page 5: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

TARİH ŞUURDUR

Ülkemizde tarihe gittikçe artan bir merak var. Çok güzel diziler, filmler çekiliyor. Çok faydalı kitaplar, araştırmalar, akademik çalışmalar yayımlanıyor. Çocuklarımızda, gençlerimizde, her yaştan insanımızda gözlemlediğim bu ilgi, Türkiye’nin kendini, yeniden keşfetmeye başladığının göstergesidir. Mutluluk vericidir.

Bu millet, yeniden ayağa kalkacaksa; yüzünü tarihin serin ve berrak suyuyla yıkamalı. Yıkamalı ki kendine gelsin. Tarihin büyük gözleriyle, kendine ve dünyaya biraz daha yakından baksın. Neyin varisi olduğunu anlasın. Biz büyük bir milletiz ve yeryüzü medeniyetine büyük hizmetler yapmışız.

Denilebilir ki, bir büyük şehir belediyesi neden tarih sempozyumları düzenler? Yol yapsın, köprü yapsın, park yapsın, çöp toplasın. Elbette bunlar belediyeciliğin ilk şartı; gelgelelim, çok yönlü bir terakki istiyorsak tarihi çok iyi bilmeli; zamanı ve mekânı çok iyi tahlil etmeliyiz.

Çınar nerde toprağa düşmüş, hangi coğrafyalara kök salmış; dalları nerelere uzanmış, kimler altında serinlemiş... Bunları bilirsek, devraldığımız mirasın azameti karşısında belki ürkeriz ama neyi kuşanmamız, neyle kuşanmamız gerektiğini de yeniden hatırlarız.

Bize lazım olan tarih ve medeniyet şuurudur. Yeni nesildeki merak ve ilgiyi beslemek, objektif kaynaklarla destelemek, sempozyumlarla, bilimsel ve akademik yayınlarla tarih şuurunu diri tutmak en önemli vazifelerimiz arasındadır.

Uluslararası niteliği haiz; Gazi Akça Koca, Kara Mürsel Alp, Gazi Süleyman Paşa, Çoban Mustafa Paşa ve bu yıl 5’incisini organize ettiğimiz Orhan Gazi Kocaeli Tarih-Kültür Sempozyumları bu maksatla düzenlediğimiz çok değerli hizmetlerdendir.

Sempozyumun; Kocaeli’nin antik çağlardan günümüze kadar süren medeniyet yolcuğunun anlaşılmasında, Türkiye’nin ve Kocaeli’nin insanlığa sunduğu katkıların anlaşılmasında faydalı olacağına inanıyorum. Beylikten devlete geçişimizi temsil eden; Selçuklu Devletimizden sonra Türk kültür ve hâkimiyetini yeniden kurumsallaştıran Orhan Gazi Han’ın daha yakından tanımasına da değerli bir zemin oluşturacağı kanaatindeyim.

Sempozyumu; tebliğleriyle zenginleştiren ulusal ve uluslar arası camiadan değerli bilim insanlarına, misyonumuzun bir parçası olan tüm paydaşlarımıza teşekkür ediyorum.

Selâm ve saygılarımla,

İbrahim KARAOSMANOĞLUKocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

Page 6: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

6

Prof. Dr. Abdullah KAHRAMANProf. Dr. Adnan SOFUOĞLUProf. Dr. Ahmet GÜNEŞProf. Dr. Ayşe Tuba ÖKSEProf. Dr. Azmi ÖZCANProf. Dr. Behçet Kemal YEŞİLBURSAProf. Dr. Cevdet KÜÇÜKProf. Dr. Chakib BENAFRIProf. Dr. Dursun Ali AKBULUTProf. Dr. Emre DÖLENProf. Dr. Enis ŞAHİNProf. Dr. Enver KONUKÇUProf. Dr. Erhan AFYONCUProf. Dr. Ferhat TURANLIProf. Dr. Feridun EMECENProf. Dr. Géza DÁVIDProf. Dr. Heath W. LOWRYProf. Dr. İdris BOSTANProf. Dr. İlhan ŞAHİNProf. Dr. Kemalettin KUZUCUProf. Dr. Maria Pia PEDANİProf. Dr. Mehmet ALPARGUProf. Dr. Mesut ÇAPAProf. Dr. Nedim İPEKProf. Dr. Olena BAÇİNSKAProf. Dr. Osman AKANDEREProf. Dr. Osman KÖSEProf. Dr. Özer ERGENÇProf. Dr. Sabahattin ÖZELProf. Dr. Süleyman BEYOĞLUProf. Dr. Temuçin F. ERTANProf. Dr. Tofig MUSTAFAZADEProf. Dr. Ümit EKİNProf. Dr. Viktor KIRYUKOVProf. Dr. Yuriy KOÇUBEYProf. Dr. Yusuf OĞUZOĞLUProf. Dr. Yücel ÖZTÜRKProf. Dr. Zeynep AHUNBAYDoç. Dr. Mustafa SARIDoç. Dr. Oleksandr SEREDADoç. Dr. Olga MAVRİNADoç. Dr. Serkan YAZICIDoç. Dr. Svitlana KAYUKDoç. Dr. Vyaçeslav STANİSLAVSKİY

Web: http://kocaelitarihisempozyumu.comMail: [email protected]

Bilim ve Danışma KuruluScientific and Advisory Board

KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİKültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı

KURULLAR / BOARDS

Başkan / Presidentİbrahim KARAOSMANOĞLU

Genel KoordinatorGeneral Coordinator

İlhan BAYRAM

Düzenleme Kurulu Executive Board Prof. Dr. Haluk SELVİ

Prof. Dr. İbrahim ŞİRİNDoç. Dr. M. Bilal ÇELİK

Dr. Ali YEŞİLDALRaşit FİDAN

Hayriye SÖZERResül NARİN

Sempozyum SekreterliğiSecretariate

Doç. Dr. M. Bilal ÇELİKResül NARİN

Basım Yılı: 2018

Page 7: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON ORHAN GAZİ & HISTORY-CULTURE OF KOCAELİ-V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-V

U L U S L A R A R A S I

ÖZETLERABSTRACTS

Page 8: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

İÇİNDEKİLER / CONTENTS

KOCAELİ TARİHİ COĞRAFYASINA KOCAELİ YÜZEY ARAŞTIRMASININ KATKILARI 18Prof. Dr. Ayşe ÇALIK ROSS

KOCAELİ İLİNİN YAKIN TAŞINMIŞ (PARALEL) YER ADLARI 19Doç. Dr. Mustafa ŞENEL

İKİLİ ADLANDIRMA SİSTEMİNDE TARİHÎ VE MİTOLOJİK KARAKTER KULLANIMI:KOCAELİ FLORASI ÖRNEĞİ 19Hüseyin DOĞAN, Elif Bilge DOĞAN

OLBİA, ASTAKOS, NİKOMEDEİA, İZNİKMİD, İZMİT: TARİHÎ HARİTALARDA KOCAELİ 20Yrd. Doç. Dr. Yasemin NEMLİOĞLU KOCA

İZMİT’İ ANKARA’YA BAĞLAYAN TARİHÎ YOL AĞININ İZMİT - GEYVE ARASININ TETKİKİ 21Prof. Dr. Nurfeddin KAHRAMAN, Yrd. Doç. Refik ARIKAN, Mehmet Can ÇETİN

BAZI ERKEN DÖNEM OSMANLI KRONİKLERİNDE İLK FETİHLERE İLİŞKİNTARİHÎ OLAYLARA İŞARET EDEN TOPONİMİK VERİLER 22Yrd. Doç. Dr. Fatma ÜNYAY AÇIKGÖZ

ANTİKÇAĞDA KOCAELİ (ASTAKOS) VE ÇEVRESİ (MÖ 700-400) 23Prof. Dr. Muzaffer DEMİR

PORTRAIT GRAVE STELES FROM NICOMEDIA (IZMIT) AND BITHYNIA 24Dr. Eva CHRISTOF, Prof. Dr. Ergün LAFLI

A MIRROR WITH APHRODITE AND EROS FROM NICOMEDIA (IZMIT) 24Dr. Eva CHRISTOF

ESKİÇAĞ’DA NİKOMEDİA’NIN MERMER TİCARETİ 25Prof. Dr. Ergün LAFLI

NIKOMEDEIA BATI NEKROPOLÜ LAHİT YAZITLARI 26Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Sami ÖZTÜRK, Ezgi Demirhan ÖZTÜRK

NİCOMEDİA BATI NEKROPOLÜ KÜÇÜK BULUNTULARI 26Zuhal UYKAL, Kemal ÇİBUK, Özay TİTİZ, Ramazan SAYİM

NİCOMEDİA BATI NEKROPOL KAZISI 27Rıdvan GÖLCÜK, Esra KAHRAMAN, Doç. Dr. Şengül AYDINGÜN

NİCOMEDİA BATI NEKROPOLÜNDE KİMLER YATIYOR? 28Yrd. Doç. Dr. Ömer TURAN, Dr. Hasan DEMİREL, Yrd. Doç. Dr. B. Sezer ÖNER,Prof. Dr. Osman CELBİŞ

YAYINLANMIŞ ÖRNEKLERİN IŞIĞINDA NIKOMEDIA VE BITHYNIA KOROPLASTIĞI 29Yrd. Doç. Dr. Gülseren KAN ŞAHİN, Prof. Dr. Ergün LAFLI

NİKOMEDEİA KENTİ VE APOLLON KÜLTÜ 29Doç. Dr. Hülya BOYANA

Page 9: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

NİCOMEDEİA BATI NEKROPOLÜ KORUMA PROJESİ 30Kamuran BALTALIOĞLU

NİCOMEDİA BATI NEKROPOLÜ ESERLERİRESTORASYON VE KONSERVASYON ÇALIŞMALARI 31Ali Osman AVŞAR, Onur ÇOBAN

RUFIN DE CONCORDIA ET LA PERSÉCUTION DES CHRÉTIENS À NICOMÉDIE 31Dr. Maurizio BUORA

NICOMEDIA, SEEN FROM AQUILEIA (NORTHEASTERN ITALY): HISTORICAL ANDARCHAEOLOGICAL APPROACHES. 32Dr. Maurizio BUORA, Prof. Dr. Ergün LAFLI

KONSTANTİNOPOLİS’İN BAŞKENT OLMASINDAN SONRA NİKOMEDYA ŞEHRİ’NDESOSYAL VE TİCARİ HAYAT 33Uzm. Enes AĞAR

SELÇUKLULARDAN OSMANLILARA BATI ANADOLU’DA TÜRKLER 34Prof. Dr. İbrahim TELLİOĞLU

ÜNLÜ SELÇUKLU KUMANDANLARINDAN ERBASGAN’IN MALAZGİRT ZAFERİNDENHEMEN ÖNCE KOCAELİ YARIMADASINDAKİ FAALİYETLERİ 35Prof. Dr. Salim CÖHCE

OSMANLI DEVLETİNİN KURULUŞUNDA MOĞOLLARIN ROLÜ 36Prof. Dr. Neslihan DURAK

BATI KARADENİZ’DE ORHAN BEY ZAMANINDA “İL” YAPILANMASI 37Yrd. Doç. Dr. Ahmet TOKSOY

ÂL-İ OSMAN’DA CÜLUS: “VERASET USULÜ ÜZERİNE BİR ANALİZ DENEMESİ” 38Doç. Dr. Emine DİNGEÇ

TARİHÎ VE ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİNDEKİ “OR” KÖKÜ VE “KAN” KELİMELERİNDENHAREKETLE ORHAN KİŞİ ADI 39Yrd. Doç. Dr. Nurdin USEEV

KARADENİZ EREĞLİSİ, HACI BABA VE ORHAN BEY 40Prof. Dr. Enver KONUKÇU

ORHAN GAZİ’NİN ŞAHSİYETİ 42Prof. Dr. Hüseyin ALGÜL

ORHAN GHAZI IN MAMLUK SOURCES 46Prof. Dr. Frederic BAUDEN

ORHAN SULTAN (1326-1360) IN THE ARABIC AND MOROCCAN WRITINGS 46Assoc. Prof. Dr. Leila KHEIRANI

SIRPLARIN ORTA ÇAĞ KAYNAKLARINDA ORHAN GAZİ VE STEFAN DUŞAN 47Prof. Dr.

Page 10: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

BİR BİZANS İMPARATORU VE TARİH YAZARI OLARAK VI. İOANNESKANTAKUZENOS’UN ESERİNDE ORHAN GAZİ İMAJI 48Doç. Dr. Murat KEÇİŞ, Gökçe TELLİ

OSMANLI DEVLETİ’NİN YÜKSELİŞİNDE ORHAN GAZİ’NİN ÇALIŞMALARINA DAİR(RUSÇA KAYNAKLARA DAYANARAK) 49Doç. Dr. Dilaver AZİMLİ

GÂZİ ORHAN BEY DEVRİNDE OSMANLI BEYLİĞİ’NİN DOĞU SINIRLARI (1324-1362) 50Prof. Dr. Mustafa KESKİN

ORHAN GAZİ VE ÜMERASININ KUZEY - BATI ANADOLU’DAKİ FETİHLERİNE DAİR İZLER 51Prof. Dr. Kenan Ziya TAŞ

KOCAELİ’NİN FETHİNDE STRATEJİK DEĞERİ OLAN VE FETHİ AŞK RÜYASI İLERENKLENDİRİLEN KALE: AYDOS 52Prof. Dr. Necdet ÖZTÜRK

THE MARITIME EXPANSION OF THE OTTOMANS AND THE RIVALRYBETWEEN VENICE AND GENOA IN THE LEVANT IN THE TIME OF ORHAN I 52Dr. Ardıan MUHAJ

BİZANS’IN DAMADI ORHAN GAZİ DÖNEMİNDE OSMANLI-BİZANS İLİŞKİLERİÜZERİNE BAZI TESPİTLER 53Prof. Dr. Mustafa DAŞ

ORHAN GAZİ DEVRİNDE OSMANLI DEVLETİ’NİN İDARİ TAKSİMATI VE TEŞKİLATI 54Prof. Dr. Orhan KILIÇ

BEYLİKTEN DEVLETE: ORHAN GAZİ DEVRİNDE KURUMLAŞMANIN BOYUTLARI 55Prof. Dr. Mehmet ÖZ

OSMANLILARDA ORHAN BEY DÖNEMİ KURUMSALLAŞMA ÇABALARI:BEYLİKTEN DEVLETE DÖNÜŞÜM 56Yrd. Doç. Dr. Yunus İNCE

OSMANLI DEVLETİ’NİN BÜROKRATİK ANLAMDA ASIL KURUCUSU: ORHAN GÂZÎ 57Uzm. Hakan YILMAZ

ORHAN GÂZÎ VE VAKIFLARI 58Yrd. Doç. Dr. Vedat TURGUT

KOCAELİ’NDEKİ “SULTAN ORHAN” CAMİLERİ 58Volkan ŞENEL

MİNYATÜRLERDE ORHAN GAZİ 59Öğr. Gör. Pelin Güleda KARADENİZ

ORHAN GAZİ TÜRBESİNDEKİ DAVUL VE SİMGESEL ANLAMLARI 60Doç. Dr. Timur VURAL

ORHAN BEY DÖNEMİ OSMANLI - BİZANS İTTİFAKI VE BÖLGENİN SİYASÎ VEİKTİSADÎ HAYATINA OLAN TESİRLERİ 61Yrd. Doç. Dr. Murat ÖZTÜRK

Page 11: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

OSMAN VE ORHAN GAZİDEN II. BAYEZİD’E:AVRUPA’DA HAZIRLANAN İLK OSMANLI SİLSİLENAMESİ VE FELIKS PETANCIUS 62Prof. Dr. Géza DÁVID, Dr. Bálint LAKATOS

SULTAN ORHAN GAZİ VE AHİLER 63Prof. Dr. H. Mustafa ERAVCI

ORHAN GAZİ DÖNEMİNİN ÂLİM VE MUTASAVVIFLARI ÜZERİNE BAZI DEĞERLENDİRMELER 63Prof. Dr. İsmail ÖZÇELİK

ORHAN GAZİ DÖNEMİNDE KULLANILAN ŞAHIS ADLARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME 64Doç. Dr. Kamil ÇOLAK

ORHAN GAZİ DÖNEMİN’DE KOCAELİ BÖLGESİ VE GEBZE’DE KURULAN VAKIFLAR 65İsmail KAHRAMAN

ABDAL MUSA VE DEVLET 66Prof. Dr. Hasan Basri KARADENİZ

KOCAELİ SANCAĞI’NDA VAKIF KÖYLERİ VE ÇİFTLİKLERİ(MAD 22 NUMARALI DEFTERE GÖRE) 67Doç. Dr. Zübeyde Güneş YAĞCI, Yrd. Doç. Dr. Mustafa AKKAYA

GEBZE NAHİYESİ ÇAMLICA KARYESİ’NDE ŞEYH İVAZ FAKİH’İN LAÇİN TİMARITEMLİĞİ VE VAKFI 68Prof. Dr. İlhami YURDAKUL

KANUNİ DÖNEMİ KOCAELİ SANCAKBEYLERİNDEN ALİ BEY HAKKINDA BİR İNCELEME 68Dr. Ersin KIRCA

16. YÜZYILDA MALKOÇOĞLU AİLESİNİN OSMANLI VENEDİK SINIRINDAKİ FAALİYETLERİ 69Doç. Dr. Zübeyde Güneş YAĞCI, Dr. Serap MUMCU

XVI. YÜZYILIN İKİNCİ YARINDA KOCAELİ SANCAĞI’NDAKİ VAKIFLAR VE GELİRLERİ 70Prof. Dr. Ahmet GÜNDÜZ

YAŞAM VE ÖLÜM ARASINDA TİMARLI SİPAHİ OLMAK:KOCAELİ SANCAĞI ÖRNEĞİ (1595-1598) 70Doç. Dr. Emine ERDOĞAN ÖZÜNLÜ

KOCAELİ LİVASINDA BÂZDÂRÂN TİMARLARI 71Prof. Dr. Mehmet İNBAŞI, Okt. Tahsin HAZIRBULAN

YENİÇAĞ KENT TARİHLERİNİN ŞEKİLLENMESİNDE DEVLET KATKISINA DAİR BİR İNCELEME: KOCAELİ EKONOMİSİNDE HASSA YATIRIMLARI 72Yrd. Doç. Dr. Zafer KARADEMİR

IV. MURAD’IN İZMİT VE ÇEVRESİNDEKİ FAALİYETLERİ 73Uzm. Harun SELÇUK

18. YÜZYILIN ORTALARINDA KOCA-İLİ SANCAĞI’NDA GÖRÜLEN KANUNSUZLUKLAR 74Yrd. Doç. Dr. Alpay BİZBİRLİK, Yrd. Doç. Dr. Mustafa KAYA

Page 12: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

178 NOLU MÜHİMME DEFTERİNDE KOCAELİ VE ÇEVRESİ HAKKINDAKİHÜKÜMLER VE DEĞERLENDİRMESİ 75Prof. Dr. Rıza KARAGÖZ

KOCAELİ MUTASARRIFI SEYYİD HÜSEYİN PAŞA’NIN MUHALLEFATI 75Yrd. Doç. Dr. Şefaattin DENİZ

1452 NUMARALI İZMİT ŞER’İYE SİCİLİNDE YER ALAN UNVAN VELÂKAPLAR ÜZERİNE BİR İNCELEME 76Yrd. Doç. Dr. Nesrin GÜLLÜDAĞ, Arş. Gör. Halit BAŞ

HİCRÎ 1256/MİLADİ 1841 TARİHLİ NÜFUS DEFTERİNE GÖRE GÖKBÜZE’DE NÜFUS,KİMLİK VE TOPONOMİ 77Okt. Tahsin HAZIRBULAN

TANZİMAT DÖNEMİNDE İZMİT’TE EVLENMELERDE YAŞANAN SORUNLAR 78Yrd. Doç. Dr. Tülay ERCOŞKUN

TANZİMAT BÜROKRATLARI ARASINDA YAŞANAN ÇEKİŞMELER: KOCAELİ MUTASARRIFI VEBOLU KAYMAKAMI ÖRNEĞİ 79Doç. Dr. Serdar ÖSEN

AHMET VEFİK PAŞA’NIN KOCAELİ SANCAĞI’NI TEFTİŞİNE DAİR HALKIN ŞİKÂYETLERİ 80Doç. Dr. İbrahim SERBESTOĞLU, Doç. Dr. Abidin TEMİZER

HÜLASA-İ AHVALİ’L-BULDAN ADLI ESER IŞIĞINDA 19 YÜZYILDAKOCAELİ LİVASININ SOSYAL VE EKONOMİK TARİHİ 80Prof. Dr. Üçler BULDUK

1858-1864 TARİHLİ AHKÂM DEFTERLERİ’NE GÖRE KOCAELİ’DETOPLUMSAL VE EKONOMİK HAYATTAN İZLER 81Arş. Gör. Zeynep YETİŞİR

XIX. YÜZYILDA KOCAELİ YÖRESİNDE SİGORTACILIK FAALİYETLERİ 82Doç. Dr. Yunus ÖZGER

AMERICAN BOARD TEŞKİLÂTI MİSYONERLERİNİN KOCAELİ VE ÇEVRESİ ANLATILARI 83Ebru Emine OĞUZ

DENİZALTI SEYİR VE TORPİDO TECRÜBE SAHASI OLARAK İZMİT KÖRFEZİ 84Dr. Evren MERCAN

İZMİT’İN İMARI ÇERÇEVESİNDE İZMİT RIHTIMI MUKAVELENAMESİ 85Prof. Dr. Selda KILIÇ

KOCAELİ VE ÇEVRESİNDE MEYDANA GELEN SUÇLAR VE UYGULANAN CEZALAR(1789-1839) 87Yrd. Doç. Dr. Suha Oğuz BAYTİMUR

OSMANLI İZMİTİ’NİN KOZMOPOLİT YAPISI HAKKINDA BAZI DÜŞÜNCELER 88Mustafa Fırat GÜL

Page 13: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

KARAMÜRSEL BELEDİYE TABİPLİĞİ’NE YAPILAN ATAMALAR VEKARŞILAŞILAN SORUNLAR (1889-1911) 89Prof. Dr. Kenan OLGUN

İZMİT PERTEV PAŞA KÜLLİYESİ VAKFI VE KÜLLİYENİN GEÇİRDİĞİ TAMİRATLAR 90Yrd. Doç. Dr. Reyhan ŞAHİN ALLAHVERDİ

SON DÖNEM OSMANLI İNŞAAT ALANINDA YAPIM - ONARIM FAALİYETLERİ:KANDIRA SULTAN ORHAN CAMİ’Sİ ÖRNEĞİ 91Ekrem GÜRDAL

31 MART OLAYI GÜNLERİNDE İZMİT’TE ASAYİŞ VE KATIRLI KÖYÜ HADİSESİ 92Mustafa Talha SAVAŞ

BALKAN SAVAŞI GÜNLERİNDE İZMİT VE ÇEVRESİ 93Prof. Dr. Haluk SELVİ

SELMANPAK’TAN KUTÜ’L-AMARE’YE: IRAK CEPHESİNİN KOCAELİ ŞEHİTLERİ 94Yrd. Doç. Dr. Zekeriya TÜRKMEN

İNGİLİZ BELGELERİNDE TÜRK KUVVETLERİ’NİN KOCAELİ BÖLGESİ’NE GELİŞİ VEİNGİLTERE’NİN TUTUMU 95Yrd. Doç. Dr. Mahmut AKKOR

DAMAT FERİT PAŞA HÜKÜMETİ’NİN ANKARA’YA KARŞI SONUÇSUZ KALANKOCAELİ MERKEZLİ SON BİR GİRİŞİMİ: KUVAY-I SEFERİYE 96Prof. Dr. Adnan SOFUOĞLU

MİLLİ MÜCADELE’DE YUNAN ORDUSUNUN İZMİT KATLİAMI (1921) 97Dr. Çağla D. TAĞMAT

MUDANYA MÜTAREKESİ VE TARAFSIZ BÖLGELER SORUNU(KOCAELİ VE ÇANAKKALE BÖLGELERİ) 98Prof. Dr. Behçet Kemal YEŞİLBURSA

İZMİT VE CİVARININ DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTARILMASINDAN SONRAKASTAMONU İSTİKLÂL MAHKEMESİNİN BÖLGEDE YAPTIĞI YARGILAMALAR 99Prof. Dr. Osman AKANDERE

İZMİT SANCAĞI’NDA HAYVANAT-I EHLİYYENİN DURUMU (1912) 100Yrd. Doç. Dr. Halim DEMİRYÜREK

İZMİT (KOCAALİ) SANCAĞINDA FRENGİ 101Prof. Dr. Nermin ERSOY, Öğrt. Gör. Belgin BABADAĞLI

ON DOKUZUNCU YÜZYIL SONU YİRMİNCİ YÜZYIL BAŞINDA İZMİT SANCAĞI’NDAKORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ 102Yrd. Doç. Dr. Aslıhan AKPINAR, Dr. Cebrail YILMAZ, Resül NARİN

CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE KOCAELİ’DE BULAŞICI HASTALIKLARLA MÜCADELE 103Yrd. Doç. Dr. Rahime AYDIN ER, Yrd. Doç. Dr. Aslıhan AKPINAR

Page 14: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

KOCAELİ’NİN İLK HAVAALANI (1921-1924) 104Tamer ÇELİKER, Alptekin CEVHERLİ, Semiha LAVAS

GÖLCÜK TERSANESİ’NİN İNŞASI İÇİN YAPILAN HAZIRLIKLAR VESAHİLDEKİ ARAZİNİN İSTİMLÂK EDİLMESİ 105Dr. Derya GEÇİLİ

İZMİT’İN BAĞRINDAN KOPMUŞ KURMAY BİR SUBAY: MUSTAFA ASIM ASIMGİL(1879-1941) 105Yrd. Doç. Dr. Gülşah ESER

KOCAELİ MİLLETVEKİLİ İBRAHİM SÜREYYA YİĞİT’İN TBMM İÇERİSİNDEKİ FAALİYETLERİ(1923-1950) 106Doç. Dr. Sabit DOKUYAN

CUMHURİYET’İN İLK YILLARINDA KOCAELİ’NDE HİLÂL-İ AHMER CEMİYETİ ŞUBELERİNİN FAALİYETLERİ (1923-1930) 107Doç. Dr. Mustafa SARI

ATATÜRK DÖNEMİ KOCAELİ VİLAYETİ’NDE ZİRAAT (1923-1938) 108Yrd. Doç. Dr. Yavuz HAYKIR

KOCAELİ MÜFTÜLÜĞÜ (1923-1938) 109Okt. Tuğba ÇALIŞKAN

HÜR FİKİR GAZETESİ’NE GÖRE SERBEST CUMHURİYET FIRKASI VEKOCAELİ’NDE YANSIMALARI 110Doç. Dr. Esma Torun ÇELİK

İZMİT HÜR FİKİR GAZETESİNDE CUMHURİYET DEVRİ İNKILÂPLARI (1925-1931) 111Yrd. Doç. Dr. Taner BİLGİN, Mesut ÖNAL

KOCAELİ’NDE GARİP BİR CASUS: KUMANDAN OĞLU KASIM TEVFİK’İNGENÇ DÜŞÜNCELER’LE TEVKİFİ 112Yrd. Doç. Dr. Ekrem SALTIK

İZMİT’E YERLEŞTİRİLEN MÜBADİLLER 113Arş. Gör. Çağla DEMİRDÜZEN

TARİH DERS KİTAPLARINDA ORHAN GAZİ VE DÖNEMİ 114Prof. Dr. Temuçin F. ERTAN

İZMİT VİLAYETİ’NDE ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ İLE İLGİLİ BAZI DEĞİŞKENLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ (1925-1926) 115Dr. Mustafa Serhan YÜCEL, Prof. Dr. Ayşem Seda YÜCEL

1923-1950 YILLARI ARASI KOCAELİ’NDE EĞİTİMİN YAPILANDIRILMASI 116Prof. Dr. Mehmet ÇEVİK

YEREL GAZETE İLANLARINA NAZARAN KOCAELİ’DE SANAYİ VE TİCARET (1923-1953) 117Müzeyyen ÜNAL

Page 15: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

1927 NÜFUS SAYIMINA GÖRE KOCAELİ VİLAYETİ’NİN NÜFUS ÖZELLİKLERİ 119Okt. Handan HAYKIR

TÜRKİYE’DE BELEDİYECİLİK UYGULAMALARI: 1934 YILI İZMİT ÖRNEĞİ 120Prof. Dr. Zeynel ÖZLÜ, Enver DEMİR

1935 NÜFUS SAYIMINA GÖRE KOCAELİ VİLAYETİ’NİN SOSYO-KÜLTÜREL YAPISI 120Yrd. Doç. Dr. Dilara USLU

SEKA’NIN YABANCI MONTÖRLERİ 121Doç. Dr. Yücel YİĞİT

KOCAELİ BASINI’NDA SOYADI KANUNU’NU UYGULANMASI SÜRECİNDEKİ ÇALIŞMALAR 122Dr. Emine KISIKLI

ÇOK PARTİLİ HAYAT DÖNEMİNDE TBMM’DEKİ KOCAELİ MİLLETVEKİLLERİ ÜZERİNEBİR ANALİZ (1946-2015) 123Prof. Dr. Nurettin GÜLMEZ

İNÖNÜ DÖNEMİ’NİN SON MALİYE BAKANI: KOCAELİ MİLLETVEKİLİ İSMAİL RÜŞTÜ AKSAL 124Yrd. Doç. Dr. Selma GÖKTÜRK ÇETİNKAYA

DEMOKRAT PARTİ KOCAELİ MİLLETVEKİLİ ÖMER CEBECİ (1957-1960) 125Yrd. Doç. Dr. Ersin MÜEZZİNOĞLU, Yrd. Doç. Dr. Latif PINAR

DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE KOCAELİ’NDE TARIM 125Yrd. Doç. Dr. Bilal TUNÇ

DOKUZ PATRON OLAYININ KOCAELİ BASININDA TEMSİLİ 126Doç. Dr. Ayşe Elif EMRE KAYA

KOCAELİ’DE GÜR BİR SES: “SESİM” DERGİSİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME 128Yrd. Doç. Dr. Sedef BULUT

CUMHURİYET DÖNEMİ KOCAELİ VİLAYETİ MÜLKÎ YAPILANMA TARİHİ (II: 1954-2012) 129Prof. Dr. Enis ŞAHİN, Sinan DEMİRAĞ

“KYÖD – KOCAELİ YÜKSEK ÖĞRENİM DERNEĞİ” ÜZERİNE 130F. Yavuz ULUGÜN

15-16 HAZİRAN 1970 İŞÇİ EYLEMLERİNDE KOCAELİ’DEKİ GELİŞMELER 132Yrd. Doç. Dr. Yusuf Ziya KESKİN

KOCAELİ KIRIM DİASPORASINDAN VATAN KIRIM’A ULAŞAN KÖPRÜ(KOCAELİ KIRIMTATAR KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ) 133Prof. Dr. Nuri KAVAK

ARKEOLOJİK BULUNTULAR IŞIĞINDA ANTİK DÖNEMDEN OSMANLI DÖNEMİSONUNA KADAR BİTHYNİA BÖLGESİ’NDEKİ YAHUDİLER 134Arş. Gör. Günay KARAHAN

KOCAELİ’DE İÇ GÖÇ (1830-1840) 135Prof. Dr. Nedim İPEK

Page 16: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

NOGAYLARIN KOCAELİ SANCAĞINA GÖÇLERİ 136Yrd. Doç. Dr. Recep YAŞA, Gülcan MEMİŞ

1935-1950 DÖNEMİ NÜFUS VERİLERİNE GÖRE KOCAELİ’NİN DEMOGRAFİK YAPISI 136Dr. Nursal KUMAŞ

1950-1951 BULGARİSTAN GÖÇÜ VE KOCAELİ VİLAYETİ 137Doç. Dr. Önder DUMAN

GÖÇÜN VE BELLEĞİN İZSÜRÜMÜ: BATI TRAKYA’DAN KOCAELİ’NEBİR POMAK AİLESİNİN SÖZLÜ TARİHİ 138Sinan VARDAR

KOCAELİ BÖLGESİNE YAPILAN GÖÇLERİN KOCAELİ MÜZİĞİNE YANSIMASI 139Prof. Dr. Feyzan GÖHER VURAL, Arş. Gör. Merve SOYCAN

KOCAELİ’DE YAPILAN GÜNCEL TÜRKÜ DERLEMELERİ ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA 140Yrd. Doç. Dr. Gülşen ERDAL

BEDRİFELEK BAŞKADINEFENDİ’NİN BİR İHYA-KERDESİ: KÖRÜK ÇEŞMESİ 140Recep KANKAL

“SULTAN BABA” MENKIBELERİNİN VLADİMİR PROPP’UN “MASALIN BİÇİMBİLİMİ”ESERİNDEN YOLA ÇIKILARAK YAPISAL OLARAK ÇÖZÜMLENMESİ 141Arş. Gör. Hüseyin ŞEN, Faruk Emre ÖZÜNLÜ

BİZİ BİRLEŞTİREN HALKA: SİMİT 142Ögr. Gör. Kevser AYDOĞDU

İSTANBUL MEDRESELERİNDE KOCAELİLİ BİR MÜDERRİS: HUZUR DERSİ HOCASIGEBZELİ HAFIZ ABDULLAH ŞERİF EFENDİ 143Dr. Arzu GÜLDÖŞÜREN

İZMİT ÂLİMLERİNDEN İBRAHİM EDHEM VE KURBAN AHKÂMI İLE İLGİLİ RİSALESİ 144Prof. Dr. Abdullah KAHRAMAN, Öğr. Gör. Salih ŞAHİN

İBN-İ ALİ ABDULLAH SABRİ’NİN OSMANLI’NIN KURULUŞ DÖNEMİNE AİT MANZUM TARİHİ: ORHAN GAZİ VE KOCAELİ ÇEVRESİNE AİT BİLGİLER 144Prof. Dr. Muhittin ELİAÇIK

ŞEYHZÂDE MUHYİDDÎN MEHMED KOCEVÎ/İZMİTÎ’NİN NESİH ANLAYIŞI 145Yrd. Doç. Dr. Şükrü MADEN

ORHAN GAZİ’NİN İLME VE MANEVİYATA KATKISI: BAZI KOCAELİLİ ÂLİMLERİNESERLERİNDEN NAKİLLER 146Prof. Dr. Recep DİKİCİ

ASLANBEY KÖYLÜ AGOP ZAKARYAN’IN HİKÂYESİ 147Prof. Dr. Ali BİRİNCİ

İZMİTLİ AK ALİ EFENDİ’NİN FEZÂİL ADLI ESERİNİN FEZÂİL LİTERATÜRÜNDEKİ YERİ 148Yrd. Doç. Dr. Mehmet AYHAN

Page 17: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

ESKİ TÜRKÇE KELİMELERİN İZMİT’İN TAŞKÖPRÜ, OVA VE BALÖREN AĞIZLARINDAKİ GÖRÜNÜMÜNÜN KÜLTÜR DİL BİLİMSEL ÇÖZÜMLEMESİ 149Doç. Dr. Ertan BESLİ

KOCAELİ “DİL İSKELESİ” MENKIBESİNDEKİ OLAĞANÜSTÜ MOTİFLER(Türk Dünyası Anlatılarıyla Mukayeseli Bir Araştırma) 150Doç. Dr. Abdulselam ARVAS

KOCAELİ HALK İNANÇLARINDA AĞAÇ BAĞLAMINDA TOTEMİZM 151Yrd. Doç. Dr. Ali Osman ABDURREZZAK, Dr. Yaşar KALAFAT

KOCAELİ İLİ MANAV KÜLTÜRÜNDE İĞNE OYALI BAŞÖRTÜSÜ GELENEĞİ - KREP VEYEMENİ OYALARI 152Yrd. Doç. Dr. Mine CAN

NAKIŞLI CAMİLER İLE KOCAELİ ÖRNEĞİ 153Esra ÇELİK

DEMİRCİLER KONAĞI KALEMİŞLERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME 154Öğrt. Gör. Yıldırım KARADENİZ

KOCAELİ/GÖLCÜK’DE KENT KİMLİĞİNİ SİMGELEYEN MİMARİ PROJE ÖNERİSİ 155Prof. Dr. Nevnihal ERDOĞAN, Türkiz ÖZBURSALI

MAHALLE SEÇİMİNDE KOMŞULUĞUN ROLÜNÜN İZMİT’İN GELENEKSEL VEMODERN KONUT YERLEŞMELERİNDE KIYASLANMASI 156Prof. Dr. Nevnihal ERDOĞAN

KOCAELİ GASTRONOMİ POTANSİYELİNİN YARATICI ŞEHİRLER AĞI KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ 157Öğr. Gör. Ömür ALYAKUT, Doç. Dr. Saime KÜÇÜKKÖMÜRLER

İZMİT/KOCAELİ SANCAĞI’NDA ERMENİ MUTFAĞI 158Ali AKTAŞ

ORHAN GAZİ GEMİCİ VAKFINDAN OSMAN GAZİ KÖPRÜSÜNE İZMİT KÖRFEZ GEÇİŞİ 159Yrd. Doç. Dr. Oğuz POLATEL

ATIN TÜRK KÜLTÜRÜNDEKİ YERİ VE OSMANLI DÖNEMİNDE KOCAELİ ÖZELİNDETÜRK AT YETİŞTİRİCİLİĞİ 160Veli GÜVEN

TARİHSEL SÜREÇTE KOCAELİ’NDE MANAV KÜLTÜRÜ: MİSAFİRPERVERLİK 161Resül NARİN

KOCAELİ İLİ’NDE SUÇA SÜRÜKLENEN VE SUÇ MAĞDURU OLAN ÇOCUKLAR 162Doç. Dr. Hatice BEKİR, Remzi AYDIN

KOCAELİ YEREL BASININDA DİJİTALLEŞME DÖNEMİ 163Burçin SAĞLAM

Page 18: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

18

KOCAELİ TARİHİ COĞRAFYASINA KOCAELİ YÜZEY ARAŞTIRMASININ KATKILARI

Prof. Dr. Ayşe ÇALIK ROSSKocaeli Üniversitesi

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izinleri ile 2005 yılından bu yana gerçekleştiril-mekte olan, ‘Kocaeli İli ve İlçeleri Arkeolojik Yüzey Araştırmaları’, daha çok Kocaeli Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ve üniversitenin birçok ilgili bölümünden öğretim ele-manı ve öğrencilerinin katkılarıyla gerçekleştirilmektedir.

Bu araştırmaların coğrafi sınırları Kocaeli İli ve İlçelerini teşkil eder. Araştırmalar daha çok ‘Doğu Marmara Kültür Çevresi’ ve ‘Kocaeli Yarımadası Jeolojik Alanı’ ola-rak bilinen karasal alanı ve kıyı şeridini kapsar.

Bilindiği üzere Kocaeli İli bulunduğu konum itibarıyle dünyada ender bir coğrafyaya sahiptir. Bir taraftan Avrupa ve Asya arasında ki ana yol güzergâhıdır diğer taraf-tanda bu ana yol güzergâhını deniz aşırı ülkelere ulaştıran deniz yoluyla da, İzmit Körfezi olarak bilinen, iç denizde konumlanmış güvenli limanıyla hem antik hem de modern dünyada nadir bir örnektir.

Bu oldukça önemli özelliğe sahip coğrafya üzerinde 2005’ten bu yana yapılan Arke-olojik Yüzey Araştırmaları, bölgenin Paleo-coğrafyası ve özelliklede İlk Çağ coğraf-yası hakkında birçok yeni bulgu ve buluntu ortaya çıkarmıştır. Henüz toplu bir yayın olarak değerlendirilmemiş olan bu yeni keşifler, sadece Antik Döneme ışık tutar gibi görünsede aslında bölge tarihini MÖ 450.000 yıllara götürecek veriler elde etmiştir. Bunun yanı sıra insanoğlunun Asya’dan Avrupa’ya seyreden yolculuğunda bölgeden en önemli bilimsel buluntular Paleolitik, Bronz Çağı ve Demir Çağı’ndan gelmiştir. Bunun yanı sıra Bithynia Kırallığı ve Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti Niko-media’nın teritoryumundan da sayısı her çalışma sezonunda artan birçok yerleşim yeri ve arkeolojik doku keşfedilmiştir.

Page 19: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

19

KOCAELİ İLİNİN YAKIN TAŞINMIŞ (PARALEL) YER ADLARI

Doç. Dr. Mustafa ŞENELKafkas Üniversitesi

Ortak veya paralel coğrafi adlar çeşitli şekillerde oluşturulur. Türk Dünyasının tüm arazi parçalarında aynı coğrafi adlarla karşılaşmak, bu halkların aynı soydan gelme-leri ve aynı adlandırma mantığını kullanmaları ile açıklanabilir. Bazen bir arazide aynı coğrafi adlarla karşılaşılabilir. Böyle adlara ortak veya paralel adlar denir. Bu benzer yer adları bazen aynı coğrafyada bazen de farklı coğrafyada görülebilir. Eğer aynı coğrafyada ise bu benzerlik ise buna yakın taşınmış, uzak coğrafyada ise uzak taşınmış yer adları diyebiliriz.

Yer adlarında yakın taşınmışa en güzel örnek aşağı ve yukarı kelimeleriyle yapılan adlandırmadır. Birbirine yakın yerlerde en çok kullanılan yer adı değiştirme şeklidir. Aşağı - yukarı kelimelerinin yanı sıra, büyük - küçük, eski - yeni, ön – arka vb. ke-limeleriyle de yer adları farklılaştırılarak kullanılmaktadır. Çalışmamızda Kocaeli’de yer adlarındaki bu farklılaştırma dikkate alınarak, yakın yer adlarının değiştirilme çeşitleri üzerinde durulacak. 1933-Köylerimiz kitabından tespit edilecek yer adları bu başlık altında tespit edilecek, yer adlarındaki bu değişimler örneklerle incelenecektir.

İKİLİ ADLANDIRMA SİSTEMİNDE TARİHÎ VE MİTOLOJİK KARAKTER KULLANIMI: KOCAELİ FLORASI ÖRNEĞİ

Hüseyin DOĞANElif Bilge DOĞANKocaeli Üniversitesi

Bu çalışmada; Carl Linnaeus’un 1753 yılında yayımladığı Species Plantarum adlı eseri ile ortaya attığı ve günümüzde de geçerliliğini korumakta olan İkili Adlandır-ma (Binomial nomenklatür) sisteminde tarihî ve mitolojik karakterlerin kullanımı, Türkiye’nin önemli sanayi ve ticaret merkezlerinden biri olan Kocaeli ilinde yayılış gösteren bitki türleri üzerinden incelenmektedir.

Page 20: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

20

Dönem dönem Helen ve Roma kültürlerinin etkisi altında kalan Kocaeli, Antikçağ yazınının şekillendiği bölgelere coğrafi olarak yakın bir konumdadır ve bitki örtü-sü bakımından belli düzeyde bu bölgelerle benzerlik göstermektedir. Bu nedenle il sınırları içinde görülen bitkilerin büyük bölümüne Antikçağ kaynaklarında atıfta bulunulduğu görülmektedir.

Çalışma Kocaeli ilinde görülen bitkilerin tamamı üzerinden yapılmamış olup, sadece 2017 yılında Kocaeli il sınırları içinde yer alan çeşitli bölgelerde yerinde fotoğraf-lanarak teşhis edilen bitkiler dâhil edilmiştir. Bu itibarla çalışma genişletilmeye ve geliştirilmeye namzettir. Çalışmada yer verilen bitkilere ait görsellere, fotoğraflan-dıkları tarih, bölge ve yükseklik bilgileri ile birlikte Ekler bölümünde yer verilmiştir.

OLBİA, ASTAKOS, NİKOMEDEİA, İZNİKMİD, İZMİT:TARİHÎ HARİTALARDA KOCAELİ

Yrd. Doç. Dr. Yasemin NEMLİOĞLU KOCAKocaeli Üniversitesi

Kocaeli, Marmara Bölgesi’nin doğusunda İzmit Körfezi’nin kuzeyinde ve güneyinde yer alan konumuyla Karadeniz ve Marmara Denizi’ne hâkim stratejik ve lojistik bir alanda kurulmuştur. İlin, iki kıtayı birbirine bağlayan İstanbul Boğazı’na yakınlığı, çok eski çağlardan itibaren yoğun ticari ve askeri hareketlerle gelişmesini sağlamış-tır. Kocaeli’nin tarihi gelişimini ve değişimini en iyi gözlemleyebileceğimiz belgeler arasında haritalar ve portolanlar yer almaktadır. Bu bağlamda yapılan araştırmada Kocaeli’ye ait tarihi nitelikte çok sayıda harita tespit edilmiştir. Çeşitli dönemlerde yapılan bu haritalardan tarihi yapılar(Camiler, medreseler, çeşme ve sebiller, mek-tepler, türbeler, mezarlıklar vb. kamusal yapılar), kadastral parçalar ve topografik yapı ve yerleşim alanlarının zaman içerisinde değişimleri de tespit edilmektedir. Ça-lışmada yaklaşık 1000 yıllık bir süreçte Kocaeli’nin geçirmiş olduğu değişikliklerin belirlenebildiği seçilmiş haritaların künye bilgileri (yapım yılı, haritacı, bulunduğu eser, basım yeri vb.) ve kaynakçaları ayrıntılı olarak verilerek, kısa açıklamaları yer alacaktır.

Page 21: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

21

İZMİT’İ ANKARA’YA BAĞLAYAN TARİHÎ YOL AĞININİZMİT - GEYVE ARASININ TETKİKİ

Prof. Dr. Nurfeddin KAHRAMANYrd. Doç. Dr. Refik ARIKANMehmet Can ÇETİNBilecik Şeyh Edebali Üniversitesi

Yol ağlarının önemli bir kesişme noktası üzerinde bulunması İzmit’e tarih boyunca stratejik bir önem ve üstünlük kazandırmıştır. Nitekim İzmit, İstanbul’un kurulmasın-dan önce Kuzeybatı Anadolu’nun en önemli yerleşim birimlerinden birisi olmuş ve bölgedeki ulaşım ağının merkezini teşkil etmiştir. Diğer taraftan İstanbul’un teşkili ile birlikte Avrupa’yı Anadolu’ya ve oradan Doğuya bağlayan “Diagonal Yol Ağı” üzerin-de önemini koruyan bir şehir olarak da karşımıza çıkar İzmit. Roma devrinde Körfez’i dolaşarak İznik’e ulaşan yol ağı zaman içerisinde bir takım değişiklikler gösterirken; Osmanlı Ordu Yolu’nun aynı rotayı kullanması ile birlikte Bizans döneminde kaybet-tiği önemini yeniden kazanır. Diğer taraftan İzmit şehir merkezine gelmemekle birlik-te, Kocaeli sınırları içerisinde bulunan Dil İskelesi de Osmanlı Hac ve Ticaret Yolunun önemli bir menzili olarak yüzyıllarca önemini muhafaza etmiştir. Körfezi deniz yolu ile kateden bu güzergâh yine Kocaeli sınırlarında yer alan Hersek üzerinden Dragon Vadisi’ne ve oradan da İznik’e ulaşmıştır. Bu ana rotanın dışında İzmit-Adapazarı yolu da bölgeyi Karadeniz kıyılarına bağlayan bir diğer ana arter olarak tarihte önem-li bir yere sahiptir ki Justinyen Köprüsü bunun en açık delillerinden biridir.

Çalışmamıza konu olan kısım ise İzmit’i Anadolu’ya bağlayan alternatif güzergâh olan İzmit-Sapanca-Geyve-Taraklı hattıdır. Zaman içerisinde bu yol İznik üzerinden giden yola göre daha fazla kullanılmıştır. Büyük Derbent ve Sapanca İzmit yakın-larında bu yolun en önemli menzilleri olarak dikkati çekmektedir. Özellikle Sapan-ca’da Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı ve Veziriâzam Rüstem Paşa tarafından yaptırılan kervansaray çalışmamıza konu olan yolun önemini ortaya koyan delil olarak görülebilir.

Bu çalışmada saha araştırmaları ile literatür bir araya getirilerek yolun günümüzdeki izleri ortaya çıkarılacaktır. Diğer taraftan bu çalışma Kocaeli Bölgesi ile ilgili daha önce yayınlanmış olan “Gebze’den İznik’e İpek Yolu” çalışmamızı da tamamlayıcı bir hüviyette olup bölgenin ulaşım ağındaki yeri ve önemini göstermesi bakımından katkı sağlayacaktır.

Page 22: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

22

BAZI ERKEN DÖNEM OSMANLI KRONİKLERİNDE İLK FETİHLERE İLİŞKİN TARİHÎ OLAYLARA İŞARET EDEN TOPONİMİK VERİLER

Yrd. Doç. Dr. Fatma ÜNYAY AÇIKGÖZKırıkkale Üniversitesi

Bütün dillerde olduğu gibi Türk dilinde de adlandırma, insandan doğaya aktarma, doğadan insana aktarma, doğadaki nesneler arasında ve somutlaştırma gibi bir takım usûllerle gerçekleşmektedir. Adlandırma insanların algılayış tarzına, hayat şartlarına dolayısıyla kültürüne bağlıdır. Bu bağlamda Türk kültürünün önemli ko-nularından biri de ad vermedir. İnsanlarda ad verme; yeni doğan çocuğa ad verme, yaşanılan yere, bölgeye, coğrafyaya ad verme vs. şeklinde görülür. İnsanlar bir şeyi adlandırırken, kendi kültürleri, özlemleri, gelenek ve göreneklerini yansıtan isim-leri tercih etmişlerdir. “Onomastik”in (Adbilim) yer adlarını yapı, anlam ve köken bakımlarından açıklamaya çalışan kolu “toponimi”dir. Yer adları konusu, geçmişte o yerin üzerinde yaşamış olan insanlarla, dolayısıyla tarihle bağlantılı olduğundan, yalnız dil açısından değil, tarih, coğrafya, sosyoloji ve antropoloji gibi bilim dalla-rı açısından da üzerinde durulması gereken bir alandır. Türkiye’de bir takım tarihî olaylara dayanan pek çok yer ismi görülür: Bugünkü Sivas’ın eski biçimi olan Sebas-teapolis “Sebastean’ın kenti” anlamına gelmekte; Kuşadası’na bağlı Ayasuluk’un adı ise “Tanrıyla konuşan aziz” anlamındaki Yunanca “hagios theologos”tan bozulma olup Aziz Johanna’nın sanını göstermektedir. Bugünkü Elazığ da Ma’muretü’l- Aziz “Aziz’in mamuresi” (Sultan Abdülaiz) adından kısalmadır.

Anonim Tevarih-i Al-i Osman, Aşıkpaşazade, Neşrî ve Oruç Bey gibi eserler Osmanlı Tarihi’nin ilk dönemlerini aydınlatması bakımından büyük önemi haizdir. Bu eserler içerik ve üslup olarak birbirine benzemektedir. Bu çalışmada bazı Osmanlı kronik-lerinde Osman Gazi, Orhan Gazi ve I. Murad dönemlerindeki tarihî olaylara işaret eden yer adları hikâyeleri tespit edilerek, eserdeki bu bilgilerin mukayeseli bir şekil-de incelenmesi amaçlanmıştır. Anlatımların birbiriyle benzer ve birbirinden ayrılan noktaları, ifade tarzı, ne tür adlandırmalar yapıldığı vb. tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu anlatımlara bir örnek Karlıeli hisarı ile ilgilidir: “… Elhasıl o seferde altı parça hisar fetholundu. Bu hisarlar hep Germe’ye tabi hisarlardı. Onlara Karlıeli derlerdi. Alınan hisarların beğlerine Karlı Oğlanları derlerdi. O dahi padişaha gelmişti. Onun da ömrünü tamam ettiler.” Bu anlatımlarda gaza motifinin tebarüz ettiği görülmektedir.

Page 23: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

23

ANTİKÇAĞDA KOCAELİ (ASTAKOS) VE ÇEVRESİ(MÖ 700-400)

Prof. Dr. Muzaffer DEMİRMuğla Sıtkı Koçman Üniversitesi

Astakos’un mitolojik kuruluşu ve lokalizasyonu konusunu hala tartışılmaktadır. Aynı zamanda Olbia olarak adlandırılmaktadır. MÖ III. yüzyılın ortalarında Bithynia kralı I. Nikomedes tarafından yeniden inşa edilerek Nikomedia adını almıştır. Byzantionlu Stephanos’un aktardığı mite göre kent ismini tanrı Poseidon ve su perisi Olbia’nın oğlu Astakos’tan almaktadır. Geleneksel kuruluş tarihi MÖ 712/11 olarak verilmek-te olup, Megaralıların yanında Atinalıların da kentin kuruluşuna katkı sağladığı ve bölgenin yerlileriyle kaynaştıkları antik kaynaklarda bildirilmektedir. Astakos istakoz anlamına gelmekte olup, istakoz resmi MÖ 500-435 yılları arasında darbedilen kent sikkeleri üzerinde de görülmektedir. MÖ 454 yılından sonra ise Astakos ve çevre-sindeki kentlerin isimleri Atina vergi listelerinde kaydedilmektedir. MÖ 478 yılında Yunanlılar arasında Perslere karşı Attika-Delos Deniz Birliği kurulduktan hemen sonra birliğin en önemli komutanlarından Spartalı Pausanias, kentleri hâkimiyet altına almak için Hellespontos (Çanakkale Boğazı), Propontis (Marmara Denizi) ve Bosphoros (İstanbul Boğazı) kıyılarına yelken açmış ve Astakos da dâhil olmak üzere çevre kentlerinin maddi desteğini sağlamıştır. Siyasi hâkimiyetini denizaşırı yerlere genişleten Atina, MÖ 454’ten sonra birliğin kontrolünü tamamen ele geçirmiştir. Bu tarihten itibaren Atina, Astakos ve çevresindeki birlik üyelerinin isimlerini ve yap-tıkları ödemeleri taş bloklar üzerine kaydetmeye başlamıştır. Bu çalışmada öncelik-le Astakos’un kuruluşuyla ilgili mitler ve lokalizasyonu konusuna, ardından MÖ V. yüzyılın ilk yarısında Persler ve Yunan kent devletleriyle olan siyasi ilişkileri üzerine yoğunlaşılacaktır. Sonrasında Astakos ve çevresindeki kentlerin Attika-Delos Deniz Birliği’ne yaptığı epigrafik ödeme kayıtları ve ilgili edebi kaynaklar dikkate alınarak MÖ V. yüzyıl sonuna kadar Atinalıların Perslere ve Spartalılara karşı mücadelesi kapsamında Astakos ve çevresindeki siyasi koşullar hakkında yeni çıkarımlarda bu-lunmaya odaklanılacaktır.

Page 24: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

24

PORTRAIT GRAVE STELES FROM NICOMEDIA(IZMIT) AND BITHYNIA

Dr. Eva CHRISTOFUniversität Graz (Austria)Prof. Dr. Ergün LAFLIDokuz Eylül Üniversitesi

On some Roman grave reliefs from Nicomedia and more generally from Bithynia the dead persons are depicted not as entire figures but as busts. The bust form was an appreciated form for displaying a portrait in interiors, like houses. The busts on those tombstones are always labelled as “Roman”, but by respecting both, hair style and bust style we can find a more detailed datation for these kind of tombstones. In this paper the focus will be detailed presentation of this kind of grave steles from Nicomedia and Bithynia, known in published archaeological sources.

A MIRROR WITH APHRODITE AND EROS FROMNICOMEDIA (IZMIT)

Dr. Eva CHRISTOFUniversität Graz (Austria)

In the Archaeological and Ethnographic Museum of Kocaeli there is a disk-shaped bronze mirror with Aphrodite, accompanied by Eros in her behind in high relief that is published in a recent catalogue on the archaeology of Bithynia. This relief decoration shows Aphrodite in the middle, seated to the left on a rock. She has long curls and is topless. The elegant female figure Aphrodite goddess of love is accompanied by two figures in both of her front and behind. This mirror, found in Nicomedia, dates to the second century A.D., but its Greek prototype should be Classical or Hellenistic period. In this paper the focus will be detailed presentation of this mirror and its art historical contextualization.

Page 25: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

25

ESKİÇAĞ’DA NİKOMEDİA’NIN MERMER TİCARETİ

Prof. Dr. Ergün LAFLI Dokuz Eylül Üniversitesi

İzmit, Eskiçağ’daki ismi ile “Nikomedeia” (Yunancası “ ”) kurulduğu İ.Ö. 264 yılından itibaren Anadolu’nun en önde gelen kentlerinden biri olmuştur. Bilin-diği gibi, Roma İmparatoru Gaius Aurelius Valerius Diocletianus (hüküm süresi İ.S. 284-286 ve 286-305), tetrarşi sistemini uygulamaya soktuğunda, İ.S. 286 yılında Nikomedeia’yı Roma İmparatorluğu’nun doğudaki başkenti yaptı. Bu dönemde Got-ların daha önce yıkmış olduğu kent onarıldı; kent doğuya kaydırılarak, surları yeni bölgeyi de içine alacak biçimde yenilendi. Kente hipodrom, saray, tapınak, hamam, resmi yapılar, darphane ile tersane yapıldı. Kentte Demeter tapınağı ile iki yanında sekizer sütunlu imparatorluk kültü tapınakları bulunuyordu. Bu alan bir sütunlu caddeyle limana bağlanıyordu. Alanda ayrıca bir sunak ile bir Demeter heykeli vardı. Bu mimarı unsurların çoğu mermerdendi ve bu yapıları bazı heykeltraşlık eserleri süslüyordu. Bu bildiride Antik Dönem İzmit’inde mimari unsurlarda ve heykeltraşlık eserlerinde kullanılan mermer cinsleri bütüncül olarak ele alınacaktır. Bu çalışma-mızdaki başlıca araştırma malzemesi Kocaeli Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nde sergilenen ve arkeolojik yayınlarda tanınan eserler ile daha önceki bazı yayınlarda tanıtılmış Nikomedia menşeili eserler olacaktır. Bu eserler arasında İstanbul Arkeo-loji Müzeleri’nde bulunan Nikomedia menşeili İ.S. 2. yy.’a ait bir Sidemara tipi lahit, İmparator Diokletianus büstü, Zeus heykelciği ya da Tykhe heykelciği gibi İzmit dı-şına çıkmış, ancak İzmit menşeili mermer eserler bulunmaktadır. Bildiride özellikle değinilecek malzeme grubu Hellenistik ve Roma Dönemleri’ne ait sarkophaglar ve steller olacaktır. Araştırma konumuza ışık tutan yayınlar Louis Robert’in Nikomedia ile ilgili olarak tariflediği bazı taş işçileri ile J. B. Ward-Perkins’in 1980 yılına ait iki makalesidir.

Page 26: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

26

NIKOMEDEIA BATI NEKROPOLÜ LAHİT YAZITLARI

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Sami ÖZTÜRKMarmara ÜniversitesiEzgi Demirhan ÖZTÜRKMarmara Üniversitesi

2017 yılı Nisan ayında tesadüfen keşfedilen in situ lahitler Kocaeli’nde büyük yan-kı uyandırmış ve hemen bu alanla ilgili çalışmalar Kocaeli Müzesi Müdürlüğünce yerinde başlatılmıştır. Müze Müdürü Sayın Rıdvan Gölcük tarafımı arayarak lahit-lerin üzerinde yazıtlar olduğunu bildirmiştir. Tarafımdan çalışılan bu yeni yazıtlar özelinde nekropol alanı genelinde ise Nikomedeia kenti hakkındaki bilgilerimizin biraz daha artmasına imkân sağlayacaktır. Zira Roma İmparatorluğu’na bir dönem başkentlik yapmış olan Nikomedeia hakkındaki bilgilerimiz, modern Kocaeli şehrinin altında kaldığı için oldukça azdır. Bu nedenle keşfedilen bu nekropol alanı Kocae-li’nin antik çağ tarihi için oldukça büyük bir şanstır. Beş lahitten dördünün yazıtlıdır. Yazıtlardan birinde Hermogene adında bir kadın 8 yaşında ölen oğlu Trophimos’a mezar yaptırdığı yazmaktadır. Yazı karakterinden ötürü lahit M.Ö. I. yy. olmalıdır. Diğer mezar ise Sebaste phylarkhes’i olarak taç giymiş olan Khrestos ile eşine aittir.

NİCOMEDİA BATI NEKROPOLÜ KÜÇÜK BULUNTULARI

Zuhal UYKALKemal ÇİBUKÖzay TİTİZRamazan SAYİMKocaeli Müze Müdürlüğü

2017 yılında Kocaeli İli, İzmit İlçesi, Serdar Mahallesi D-100 Karayolu güney sı-nırında Sekapark No:59’da yer alan İSU Genel Müdürlüğü arazisinde “Nicomedia Batı Nekropolü Kazısı” olarak adlandırdığımız alanda Kocaeli Müze Müdürlüğünce oluşturulan bilim heyeti ile yürütülen kurtarma kazılarında toplam 5 adet lahit, 36 adet semerdam tipli kiremit mezar ve 1 adet amphora mezar olmak üzere şimdiye kadar toplam 42 adet mezar açığa çıkarılmıştır.

Nicomedia Batı Nekropolünde yapılan kazılar boyunca bu mezarların hem içinde

Page 27: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

27

hem de dışında olmak üzere çok sayıda küçük buluntuya rastlanmıştır. Bu bulun-tular arasında dönemin özelliklerini ayrıntılı olarak ortaya koymamızı sağlayan çok sayıda keramik parçası, cam parçası, sikke, kandil ve aplikler açığa çıkarılarak müze-mize kazandırılmıştır. Çıkartılan tüm eserler tasnif edilerek parçalı durumda olanlar restorasyon ve konservasyon işlemine tabi tutulmuştur. Özellikle semerdam tipli kiremit mezarların bulunduğu alandan çıkan Konstantin I ve Konstantin II dönem-lerine ait sikkeler mezarlık alanının tarihlendirilmesinde bizlere ipuçları vermektedir.

Ortaya çıkarılan 5 adet lahdin kapaklarının açılması İstanbul Restorasyon ve Kon-servasyon Merkez Laboratuvarı uzmanları eşliğinde gerçekleştirilecektir. Lahitlerin açılması ile küçük buluntu açısından daha zengin verilere ulaşılacak ve “Nicomedia Batı Nekropolü’nde ortaya çıkan, küçük buluntuların bilimsel sonuçları Uluslararası Orhan Gazi ve Kocaeli Tarihi- Kültürü Sempozyumu ile birlikte bilim dünyası ile paylaşılacaktır.

NİCOMEDİA BATI NEKROPOL KAZISI

Rıdvan GÖLCÜKEsra KAHRAMANKocaeli Müze MüdürlüğüDoç. Dr. Şengül AYDINGÜNKocaeli Üniversitesi

Kocaeli ili İzmit İlçesi, Serdar Mahallesi, D-100 Karayolu güney sınırında, Sekapark no:59 da yer alan Büyükşehir Belediyesi İSU Genel Müdürlüğünün ek yapılar ve sosyal tesis bina inşaatı temel kazısında, tarihi eser olabilecek yapılara rastlanıldığı Müze Müdürlüğüne bildirilmiştir. Müze Müdürlüğümüz Uzmanlarıyla yapılan ince-lemeler sonucunda, alanda üç adet lahit ve başka mezar kalıntıların varlığı tespit edilmiş ve acilen Müze Müdürlüğü başkanlığında bilimsel bir ekip oluşturularak, kurtarma kazılarına başlanılmıştır. Çalışmalarda beş adet lahit ve lahitlerin arka-sında taş ve tuğla örgülü bir duvar sırası ortaya çıkarılmıştır. Duvarın arka sırtında kuzey yönde, 36 adet semerdam tipli kiremit mezar, oda biçimli olası bir kremasyon odası ve onlarca küçük buluntuya ulaşılmıştır. Alandaki lahitler iki sıra basamaklı bir platforma oturmakta ve MS 2-4. yüzyıllar arasına tarihlenmektedir.

Kiremit mezarlar daha çok MS 4. yüzyılın ilk yarısına tarihlenebilmektedir. Ortaya çıkarılan lahitler ve mezar sayısının yoğunluğu kazı yapılan alanın, nekropol (mezarlık)

Page 28: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

28

alanı olduğunu göstermiştir. Kazı alanı genişletildiği takdirde çok daha fazla mezar yapısı ile karşılaşılacağı tahmin edilmektedir.

İzmit Körfezinin kuzeyinde, yaklaşık 220 metre yükseklikten dik bir şekilde denize doğru inen bir topografyanın eteğinde, deniz seviyesinden 8-6 metre yükseklikte, teraslanmış bir alan üzerinde yer alan söz konusu nekropol alanı, antik çağda Ni-comedia kentinin batı girişinde kent surlarının dışında kalmakta olduğundan, bilim heyetimizce “Nicomedia Batı Nekropolü” olarak adlandırılmıştır. 2017 Nisan-Aralık ayları arasında yürütülen kazı ve araştırmalarımızın bilimsel sonuçlarının bir kısmı Uluslararası Orhan Gazi ve Kocaeli Tarihi- Kültürü Sempozyumu ile birlikte bilim dünyası ile paylaşılacaktır.

NİCOMEDİA BATI NEKROPOLÜNDE KİMLER YATIYOR?

Yrd. Doç. Dr. Ömer TURANİstanbul Medeniyet ÜniversitesiDr. Hasan DEMİRELSerbest HekimYrd. Doç.Dr. B. Sezer ÖNERAmasya ÜniversitesiProf. Dr. Osman CELBİŞİnönü Üniversitesi

Nicomedia Batı Nekropolünde bulunan 36 adet kiremit mezar ve 5 lahit mezardan elde edilen buluntular insana ait olup olmadığı tespit edildikten sonra atropometrik yöntemlerle cinsiyet, yaş, boy ve köken açısından ölçümler yapılarak değerlendirile-cektir. Yapılacak ölçümler neticesinde mezar alanında kaç farklı kişinin bulunduğu, bu kişilerin cins ve yaş dağılımları tespit edilerek incelenen zamana ait kişilerin ya-şayışları daha anlaşılır hale gelecektir. Genel sağlık durumu, beslenme ve ekonomik hayata dair izler insan iskeletinde görünür hale gelebilmektedir.

Çalışma neticesinde izmitin tespit edilen en eski insan topluluğunun makroskopik değerlendirilmeleri neticesinde kim olduklarına dair bilgiler paylaşılacaktır.

Page 29: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

29

YAYINLANMIŞ ÖRNEKLERIN IŞIĞINDA NIKOMEDIAVE BITHYNIA KOROPLASTIĞI

Yrd. Doç. Dr. Gülseren KAN ŞAHİNSinop ÜniversitesiProf. Dr. Ergün LAFLIDokuz Eylül Üniversitesi

Nikomedia arkeolojisinde az tanınan, ancak müzelerde oldukça yaygın olan malze-me gruplarından biri Hellenistik ve özellikle Roma Dönemi’nde yaygın olan korop-lastik buluntulardır. Özellikle Nikomedia’da ele geçen, hatta bu kentte üretildiğini düşündüğümüz çok sayıda figürin arkeoloji literatüründe bilinmektedir. Bu bildiride Hellenistik ve Roma Dönemleri’nin önemli bir sanatı olan koroplastik sanatının Ni-komedia ve Bithynia’dan yayınlanmış örnekleri tanıtılacaktır. Amaç bu yörelerde ele geçmiş ya da üretilmiş pişmiş toprak figürinlerin tiplerini saptamak, yapım tekniklerini anlamak, bu tekniklere bağlı olarak tarihlendirilmelerini yapmak, kulla-nım amaçlarını belirlemek, kronolojik sıralama içerisinde üretim bölgelerini irdele-mek ve figürinlerin yayılma alanlarına bakarak dönemin ticaret ağlarını belirlemek olacaktır.

NİKOMEDEİA KENTİ VE APOLLON KÜLTÜ

Doç. Dr. Hülya BOYANAAnkara Üniversitesi

Kocaeli ve O’nu çevreleyen bölgeyi içine alan Bithynia Bölgesi antik çağ kaynakla-rında batıda Çanakkale Boğazı (Hellespontos), İstanbul Boğazı (Bosphoros) ve Ko-caçay (Rhyndakos), kuzeyde Karadeniz (Pontus Euxinos) , güneyde Sakarya Irmağı (Sangarios), doğuda Filyos Çayı (Billaios) olarak belirtilmiştir. Çalışma alanımız olan Nikomedeia Kenti Bithynia Bölgesine başkentlik etmiş ve bulunduğu mevki dolayı-sıyla bölgenin en önemli kentlerinden biri olmuştur.

Bu çalışmamızda Nikomedeia Kentinde Anadolu kökenli bir tanrı olan Apollon’un kültünü incelemeye çalışacağız. Eskiçağ yazarlarının büyük bir çoğunluğu Thrak-ların güneş kültlerini Apollon ile ilişkili olarak algılamışlar ve ifade etmişlerdir. Biz de çalışmamızda Apollon’un özelliklerine dair bir giriş yaptıktan sonra Nikomedeia

Page 30: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

30

Kentinde bu kültün var olup olmadığını ele almaya çalışacağız.

Amacımız gençlik, müzik, kehanet, okçuluk ve şifa tanrısı Apollon’nun kültünü Ni-komedeia Kentinde epigrafik ve nümizmatik verilere dayanarak anlatmak olacaktır. Öncelikle antik yazarların eserleri incelenecek ve çalışma alanımız olan Nikome-deia’da Apollon ile ilgili yazıtlar okunacak ve burada darp edilen sikkeler üzerinde çalışılacaktır. Aynı zamanda konu üzerine yapılan modern kaynaklardan da yarar-lanılacaktır.

NİCOMEDEİA BATI NEKROPOLÜ KORUMA PROJESİ

Kamuran BALTALIOĞLUKocaeli Büyükşehir Belediyesi

2017 yılında Kocaeli İli, İzmit İlçesi, Serdar Mahallesi No: 59, 3327 Ada 1 Parselde yer alan mülkiyeti kurumumuza ait alanda yeni yapılacak olan İSU Genel Müdürlü-ğü idari binaları için yapılan hafriyat çalışmaları sırasında D-100 Karayolu kotundan yaklaşık olarak 10 m, mevcut tali yol kotundan 4-5 m aşağıda tesadüfen keşfedilen in situ vaziyette ortaya çıkan bu alan Kocaeli’nde büyük yankı uyandırmıştır. Bu alanla ilgili çalışmalar Kocaeli Arkeoloji ve Etnoğrafya Müze Müdürlüğünce yerin-de başlatılmıştır. Bu nekropol alanla ilgili yapılan toplantıda Kocaeli Kültür Var-lıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 18/04/2017 tarih ve 2937 sayılı kararı ile bu alana ilişkin koruma projesinin uygun olduğu kararı verilmiştir. Bu proje ile birlikte yerinde korunacak olan nekropol alan Kocaeli’nin ziyaretçilere açık ilk ören yeri olması planlanmaktadır. Koruma projesinde lahitlerin ve kalıntı duvarın çevresinde oluşabilecek toprak kaymalarına engel amaçlı istinat duvarlarıyla çevrelenmiştir. Bu istinat duvarlarıyla alanın daha güvenli bir hale dönüştürülmesi hedeflenmiştir. Ziyaretçilerin Lahitlerin arasına ulaşabilmesi ve gezinti sağlayabilmesi için doğal taş ve ahşaplardan yürüyüş yolları tasarlanmıştır. Kot farkının olduğu alanlar tra-vers merdivenlerle geçiş yapılabilen alanlara dönüştürülecektr. Bazı alanlardaki kot farkının yüksek olması sebebi ile toprağı tutabilmek ve doğal görünümü bozmamak için XA sistemi olarak ahşap kazıklar kullanılacaktır. Lahitler ve nekropol alanın ay-dınlatmaları için wallwasher aydınlatma sistemi kullanılacaktır. Bu alanın yağmur suyu ve yüzey sularından etkilenmemesi maksadı ile drenaj sistemi oluşturulacaktır. Hazırlanan koruma projesi, İSU Genel Müdürlük Binaları ile uyumlu nekropol alanın bu bildiriyle tanıtılması hedeflenmiştir.

Page 31: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

31

NİCOMEDİA BATI NEKROPOLÜ ESERLERİRESTORASYON VE KONSERVASYON ÇALIŞMALARI

Ali Osman AVŞARİstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvar MüdürüOnur ÇOBANKocaeli Müze Müdürlüğü

2017 yılı Nisan ayında İzmit Sular İdaresi Genel Müdürlüğünün D-100 karayolu üzerinde bulunan binalarının yıkılarak yerlerine yenilerinin yapılması için temel çu-kuru açma çalışmaları sırasında 3 adet lahit bulunmuş ve Kocaeli Müze Müdürlü-ğüne haber verilerek bu alanda arkeolojik kazı çalışmaları başlatılmıştır. Kazı devam ettikçe aynı düzlem üzerinde 2 adet lahit ve 36 adet kiremit mezar daha bulunmuş ve buranın bir nekrapol alanı olduğu anlaşılmıştır.

Bulunan mermer lahitler açık alanda olduğu için üzerlerindeki toprak tabakaları su ve fırçalar yardımıyla temizlenerek kuruyup çok daha zor bir şekilde çıkarılmasının önüne geçilmiştir. Kazı çalışmaları sırasında alandan özelliklede lahitlerin yanların-dan sikkeler, kandiller cam parçaları bulunmuş ve müzede koruma ve onarım işlem-lerine başlanmıştır. Kazı alanında çoğunlukla sikkeler bulunmuş ve müze’de gerekli belgeleme ve fotoğraflama çalışmalarından sonra üzerinde mikroskop yardımıyla hassas mekanik temizlik işlemleri yapılarak koruma altına alınmışlardır.

Mermer lahitlerin kapaklarının açılmasıyla içerisinden çıkacak olan eserlerde yapı-lacak olan restorasyon ve konservasyon işlemlerine yön verecektir.

RUFIN DE CONCORDIA ET LA PERSÉCUTION DESCHRÉTIENS À NICOMÉDIE

Dr. Maurizio BUORALa Società Friulana di Archeologia

La vie de Rufin, né à Concordia, est typique d’un intellectuel chrétien du quat-rième siècle ap. J. Chr., d’une vaste culture. Après avoir etudié à Rome (360-368) et rencontré saint Jérôme, vers l’an 370, il était à Aquilée dans une communauté religieuse. Après deux annèes il parti pour Alexandrie et puis demeura a Jerusalem,

Page 32: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

32

où il a rencontré à nouveau saint Jérôme. A Rome à partir de 397, il traduit en latin le De principiis d’Origène, et l’Apologie pour Origène de Pamphile de Césarée. À propos de ces traductions naquit une discussion avec saint Jérôme, qui souligna quelques erreurs de traduction et sourtout son origenisme. Lorsque les idées origé-niennes furent condamnées, au début du Ve siècle, Rufin se trouvait à Aquilée, où l’évêque Chromace, pour distraire les gens d’Aquiléee par les aléas de la famine, la peste et la menace d’invasion par les Goths, lui fit traduire et completer l’histoire universelle d’Eusèbe de Césarée.

Dans ce travail, l’épisode la persécution des chrétiens à Nicomédie par Diocletien est rendu pas littéralement par Rufin, mais avec quelques déviations par rapport à l’original que aussi les lecteurs modernes ont également souligné. Mais après un siècle le monde avait complètement changé et cela affecte aussi le travail de Rufin lui-même.

NICOMEDIA, SEEN FROM AQUILEIA(NORTHEASTERN ITALY): HISTORICAL ANDARCHAEOLOGICAL APPROACHES

Dr. Maurizio BUORALa Società Friulana di ArcheologiaProf. Dr. Ergün LAFLIDokuz Eylül Üniversitesi

Nicomedia in Bithynia was described by ancient writers as a city of superior size and magnificence, ranking next to Rome, Alexandria, and Antioch in the splendor and beauty of its buildings. It was the chief city of Hellenistic Bithynia and later of the Roman province of Bithynia which included such metropolises as Nicaea and Prusa. In 29 B.C. Augustus authorized a provincial temple dedicated to Rome and to himself at Nicomedia, which presumably became the meeting-place of the pro-vincial assembly. In the third century A.D. Nicomedia was styled as “greatest met-ropolis, leading city of Bithynia and Pontus, Hadrianic Severianic Nicomedia, twice neocorus, sacred asylum, friend and ally of the Roman people”. Although it suffered from frequent earthquakes and was sacked by the Goths in the mid-250s, it was chosen by Diocletian. Its prosperity derived from a large and fertile territory, good harbours both on the Black Sea and on the Propontis, and a favourable location on

Page 33: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

33

the trunk road from the Danube region to the eastern frontier of the Roman empire.

In the late third century A.D. Diocletian and Galerius were at Nicomedia, and Di-ocletian wanted to make Nicomedia equal to Rome. Nicomedia and Rome turned into a political backwater through these years. Diocletian hated Rome the one time he visited, and retreated back to this city. With the introduction of the tetrarchy system of government for the Roman empire, he made Nicomedia the capital of the eastern part of the empire in A.D. 286.

Contacts between northern Italy and Bithynia are attested since the first century B.C. In the year 57-56 B.C. the poet Gaius Valerius Catullus, almost thirty years old, was part of the cohors praetoria of Gaius Memmius in Bithynia; in that circumstan-ce he paid homage to the tomb of his brother in the Troad. In the late Republican period, Lucius Calius, born in Cremona, before serving in Concordia as decurio and residing in the Aquileia’s estate, served with his brother in Asia Minor and Bithynia probably in the governor’s team.

In tetrarchic age at Aquileia, as the capital of the Regio Venetia and Histria, many soldiers from the Balkan area were stationed here. Then the city had new walls, a mint, a palace for the administration where Emperors were stayed and a great cir-cus. In the fourth century A.D. not only church buildings were built, but the whole city was redesigned, with new public buildings, the forum was renewed. There were further contacts with Nicomedia. The relationships with this city also extend to economic life, as shown by the Nicomedian coins found on the coast of the nort-hern Adriatic, especially in coastal areas.

KONSTANTİNOPOLİS’İN BAŞKENT OLMASINDAN SONRA NİKOMEDYA ŞEHRİ’NDE SOSYAL VE TİCARİ HAYAT

Uzm. Enes AĞARİnönü Üniversitesi

Marmara denizinin Karadeniz ve Ege Denizi ile dolaylı olarak Akdeniz’le bağlantısı bugünde olduğu gibi antik çağda ‘da çevresinde ki kara parçalarını birleştirmiştir. Bu eşsiz jeopolitik konum ve stratejik üstünlük Marmara denizi çevresinde ki bölge-lerinde kendine yakın coğrafyalarla bağlantı kurmasını sağlamıştır. Sadece konumu

Page 34: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

34

değil doğal kaynakları ile de dikkat çeken bölge tarih boyunca taşımacılık ve tica-retin yoğunlaştığı yer olmuştur. Nikomedya şehri ‘de bu önemden nasibini almış Başiskele mevkiinde Megaralılar tarafından tesis edilen Astakos şehrinin Bitinya-lılar’ın saldırısı sırasında harap olması üzerine Bitinya kralı I. Nikomed tarafından bugün ki İzmit şehrinin doğu kesiminde M.Ö 262’de Nikomedya şehri kurulmuş ve Bitinya krallığının da başşehri olmuştur. II. Nikomed zamanına gelindiğinde şehir Roma İmparatorluğu’na bağlanmış ve imtiyazlı eyalet merkezi olmuştur. Günümüz-de olduğu gibi o dönem de önemli bir deprem merkezi olan şehir zaman zaman oluşan depremlerde ciddi hasarlar görmüştür. İmparator Diokletianus, İzmit’i Roma İmparatorluğunun başkenti yaptıktan sonra şehirde ciddi imar faaliyetleri başlamış ve bunların sonucunda Roma İmparatorluğunun, Roma, Antakya ve İskenderiye’den sonra en büyük şehri haline gelmiştir. Şehir geçiş güzergâhları üzerinde bulunma-sından dolayı başkentlik yaptığı dönemde sürekli büyümüştür. Kostantinapolis’in Doğu Roma İmparatorluğunun başşehri olmasından sonra (11 Mayıs 330) yaşanan depremler ve Gotlar tarafından şehrin tahribi (378) önemini kaybetmesine sebep olmuştur. Justinianos zamanında imar faaliyetleri yapılıp şehrin yaraları sarılmaya çalışılmışsa da zamanın büyük ve görkemli şehrinin hızla kasabalaşması durduru-lamamıştır.

İslam fetihleri sırasında da Konstantinopolis’in adeta kalkanı durumuna gelen şehir birçok defa kuşatılmıştır. Anadolu’nun Türkler tarafından feth edilmesinden kısa bir süre sonra Anadolu Selçuklu hükümdarı Süleyman Şah tarafından feth edilmiştir (1085).

Bu çalışmamızda bir dönemin görkemli şehri olan Nikomedia’nın başkentlik statüsü elinden alındıktan sonra ki sosyal ve ekonomik durumu incelenecektir.

SELÇUKLULARDAN OSMANLILARA BATIANADOLU’DA TÜRKLER

Prof. Dr. İbrahim TELLİOĞLUOndokuz Mayıs Üniversitesi

Batı Anadolu’da Türk varlığının ortaya çıkmasında Malazgirt zaferi sonrasında Doğu Roma İmparatorluğu’nun hızla çöküşe geçmesi büyük rol oynar. Osmanlı Devleti ile bölgedeki beyliklerin ortaya çıkmasını hazırlayan nüfus ve siyasi alt yapı Türkiye Selçukluları ile Çaka ve Tanrıbermiş beyliklerinin Batı Anadolu’daki faaliyetleri ile oluşmuştu. 1097’de İznik’in düşmesinden sonra Türkiye Selçuklularının İç Anadolu’ya

Page 35: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

35

çekilmesi, yine 1097/1098’de bu iki beyliğin ortadan kalkması Batı Anadolu’daki Türk siyasi varlığının ortadan kalkmasına sebep oldu. Ancak bu durum uzun sürme-di. Zira 1150’li yıllardan itibaren Batı Anadolu’da yoğun bir Türk nüfusun oluşmaya başladığı Roma kaynaklarından anlaşılmaktadır. Miryakefalon savaşından sonra ise bölgeye Türk göçünü önleyebilecek bir güç de kalmamıştı.

Moğol istilası Anadolu’nun siyasi vaziyetini büyük ölçüde değiştirmesi ve ülkedeki Selçuklu hâkimiyetine büyük zararlar vermesi açısından oldukça olumsuz bir ha-disedir. Ancak Moğolların önünden çekilen kalabalık Türkmen grupları Anadolu’ya geldiklerinde ıssız olan Batı Anadolu’ya göç etmeye başlamıştı. Böylece bölge yo-ğun bir Türk nüfusu ile yeniden şenlenmeye başladı. Ülkedeki Moğol hâkimiyeti sonlanmaya başladığı zamanlarda yörede ortaya çıkan beylikler bu Türk nüfusun gücünü gösterir mahiyettedir. Bu ikinci safha ile Malazgirt zaferinden sonra bir daha başlayan Batı Anadolu’daki Türk varlığı günümüze kadar kesintisiz olarak de-vam edecektir.

ÜNLÜ SELÇUKLU KUMANDANLARINDANERBASGAN’IN MALAZGİRT ZAFERİNDEN HEMENÖNCE KOCAELİ YARIMADASINDAKİ FAALİYETLERİ

Prof. Dr. Salim CÖHCEİnönü Üniversitesi

Türkler, Asya’nın orta ve batı kısımlarında en eski çağlardan beri cihanşümul dev-letler kurmuş milletlerin başında gelir. Bunun yanında Türk nüfuzu, bugünkü Rusya ovaları, Macaristan, Balkanlar, Önasya, Azerbaycan, İran, Afganistan ve Çin Şeddi önlerinde tarihin en eski zamanlarından günümüze kadar etkili olmuştur. Bu bağ-lamda Türklerin Anadolu’daki faaliyetleri söz konusu edildiğinde genellikle akla bu-gün Doğu Anadolu Bölgesi olarak adlandırdığımız yöre gelir. Ancak Türklerin farklı ya da aynı dönemlerde özellikle İslam-Arap ordularında görev alarak Önasya’nın batı bölgelerinde ki, bu arada Kocaeli Yarımadasında da oldukça etkili faaliyetler-de bulundukları bir gerçektir. Bunun yanında Bizans’ın öncelikle başkent yakınları olmak üzere Anadolu’nun çeşitli yörelerine Türkleri getirip yerleştirdiği ve bunların da çevrelerinde ortaya çıkan pek çok siyasi gelişmede rol oynadıkları bilinmekte-dir. Tabii bunları bir tebliğin sınırları içerisinde değerlendirmek farklı bir çalışmayı gerektirir. O sebeple bu tebliğde İmparator II. Basil’in 1025’te ölümünü müteakip

Page 36: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

36

Bizans’ta başlayan gerileme ve anarşi döneminde, Malazgirt’te kaybedilen savaştan hemen önce Afyon, Uşak, Denizli hattından ilerleyerek Marmara kıyılarına kadar ulaşan Alparslan’ın Eniştesi Erbasgan ve onu takiben Kadıköy’e kadar gelen Afşin’in yöredeki faaliyetleri söz konusu edilecektir. O arada Erbasgan’ın Selçuklu Sultanı Al-parslan nezdindeki konumu ve buna dair bir takım farklı kayıtlarda yer alan iddialar da bu tebliğde irdelenecektir.

OSMANLI DEVLETİNİN KURULUŞUNDAMOĞOLLARIN ROLÜ

Prof. Dr. Neslihan DURAKİnönü Üniversitesi

Moğol istilâlarıyla dağılan Selçuklu Devleti’nden sonra Anadolu Türk-İslâm birliği parçalanmıştı. Ayrıca Moğolların Orta Asya’dan başlayan işgâl ve istilâları karşısında mağlûp ve perişan olan kitleler, Batı’ya doğru göç etme mecbûriyetinde kalmışlardı. Ancak bu, Anadolu’nun nüfusça daha kesif bir şekilde Türk ve Müslüman kitlelerce iskânı neticesini doğurmuştur. XIII. yüzyılda Moğol istilasıyla başlayan hareketlen-me uçlardaki Türkmen nüfusunun hızla artmasını sağlamıştır. Sonuçta uçlara çe-kilerek buralarda yoğunlaşan Türkmenler bir yandan Bizans topraklarına akınlarda bulunurken öte yandan Selçukluların Moğol baskısı altında hızla inhitata doğru yu-varlandığını görmekte ve kendi geleceğini temin edecek siyasi teşekküller meydana getirme çabası içerisine girmekteydi.

Moğol zulmünden kaçan Türkmenleri kendi himayelerine alan Beyler nüfuzlarını gün geçtikçe artırmışlardır. Anadolu’nun uçlarında yerleşen Türkmenler, milli kim-lik ve kültürlerini buraya taşıyarak, hayat tarzlarını devam ettirmişlerdir. Meydana getirilen beylikler buralarda müesseseler inşa ederek uçların Türkmen tarzında ye-niden şekillenmesini sağlamış, Batı Anadolu coğrafyasını kendileri için vatan haline dönüştürmüşlerdir. Bu bakımdan bu beyliklerden biri olan daha sonra İmparatorluk haline gelecek olan Osmanlı devletinin kuruluş sürecinde Moğolların rolü tebliğimizin konusunu teşkil edecektir.

Page 37: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

37

BATI KARADENİZ’DE ORHAN BEY ZAMANINDA“İL” YAPILANMASI

Yrd. Doç. Dr. Ahmet TOKSOYAdnan Menderes Üniversitesi

Türklerin, Oğuzlar aracılığıyla Anadolu’ya taşıdığı teşkilat birimlerinden olan İl, El diye tanımlanmıştır. Prof. Dr. S. Çağatay’ın, “İl, Ulus ve Yönetenler” araştırmasında İl’e ait kaynaklara dayalı bilgiler vermiştir. Konya’daki Türkiye Selçuklularının tarihe karışması sırasında, Batı Anadolu’da Salpakis denilen Sahil Emirleri, zamanla Türk-menleri etrafına topladı. Prof. Dr. Feridun Emecen’in de işaret ettiği Batı Anadolu Beylikleri de teşkilat ve tarihçiler tarafından “İl” adı altında beyliklerin temellerini atmışlardır. 1426’ya kadar kesin olarak Menteşe, Aydın, Saruhan, Karesi ve doğuda Germiyan Beylikleri de “İl” olarak tanımlanmıştır. Bu beyliklerle birlikte bağımsız-lığını ilan eden Kayılardan Osmanlı Beyliği zuhur etmiştir. Osman Gazi, Tekfurlara veya Palaiologoslara karşı mücadele ederken, birçok kumandan, Bey’in tevcihi ile “İl sahibi” olmuşlardır.

1326’da Bursa’nın da Osmanlı Beylik topraklarına ilhakından sonra da Orhan Bey, baba dostu ve yadigârı birçok kumandanı, yeni fetihlerle görevlendirmiştir. Abdur-rahman, Samsa, Köse Mihal, Akça-Koca ve Konur-Alp beyliğin önde gelen fatihle-rindendi. Osman Gazi, ölmeden önce Konur Alp’e Düzce civarını, keza Akça-Koca’ya da Kocaeli yöresini kaydı hayat şartı ile “İl halinde” kendilerine vermişti. Orhan Bey zamanında da aynı durum devam etmiştir. Ancak tahta çıkışından iki yıl sonra da önce Akça-Koca, arkasından Konur-Alp rahmetli olmuşlardır. Anadolu Beylerbeyliği teşkiline kadar Konur Alp İli varlığını sürdürmüştür. Çoğu zaman Sancak teşkilin-deki yazıcılar Konur-Alp İli yerine daha kullanışlı ve kısa olan “Konrapa İli” yazmayı tercih etmişlerdir. Zamanla “İl” mülki varlığı da unutulup gitmiş ve sadece Konrapa kullanılır hale gelmiştir.

Konur-Alp, Orhan Bey zamanında fetihleri doğuda devam ettirdi. Sangarios/Sakarya doğusundaki Mudurnu, Bolu, Gerede, Mengen ve civarını da kendi yakınlarından Hızır Bey ile Eflagan Bey tarafından ele geçirilmişti. Bu nedenle her iki il ismi XV. Yüz yılda da devam etmiştir. Amasra Seferi sırasında, Fatih’in geçtiği arazi Hızır Bey ve Eflagan İli olarak biliniyordu. Bithynia-Paphlagonia’da hâkim bir bey daha göze çarpar ki, Bizans kaynaklarınca Amourios Oğulları diye bilinmekte idi. Z. Öden,

Page 38: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

38

E. Zacharidou ve Kenan Ziya Taş gibi tarihçiler bu az bilinen beyliğe ait araştırmaları ile tanınmaktadırlar. Ancak yine de kesin olarak Konur Alp’in halefi olarak görülen Amouriosluların tarihi yine karanlıktır. Bir de XIV. Yüzyılın ilk yarısında, Paphlagonia veya Candarlılara komşu Gerede Beyliğinden de söz edilmektedir. El-Ömerî ve İbn Battûta tarafından zikredilen “İl” veya sultanlığın yöneticisi Şah (in) Bey idi ki, adı geçen kalede-kasabada İbn Battûta şahsen görüşmüştür (1333).

Yukarıda bahsi geçen Hızır Bey ve Eflagan Bey’in “illerini” hakkında ne Bizans kay-naklarında ve ne de Osmanlı kaynaklarında hiçbir bilgi göze çarpmamaktadır. XVI. Yüzyıl tarihçilerinden Tevârih-i Âl-i Osman yazarı İbn Kemal, Konur Alp, Osman ve Orhan devrinde, her iki beyliğe ait kısa bilgiler vermiştir. Ancak, eserinde asıl kay-naktan nedense hiç bahsetmemiştir.

Her iki İl sahibi ile Orhan Bey ve oğlu Süleyman Paşa’nın tabisi olduğu da biliniyor ki, Orhan Bey, Paphlagonianın Karadeniz’deki kapısı durumundaki Herakleia Pontika/ Karadeniz Ereğlisi’ni ölmeden önce beylik topraklarına katmış ve mülki düzenlen-mesini de oğlu Süleyman Paşa yapmıştır.

ÂL-İ OSMAN’DA CÜLUS: “VERASET USULÜ ÜZERİNEBİR ANALİZ DENEMESİ”

Doç. Dr. Emine DİNGEÇDumlupınar Üniversitesi

Bütün monarşilerde olduğu gibi bir İslam monarşisi olan Osmanlı Devleti’nde de egemenlik Osmanlı ailesinin hakkı olarak tanımlanmış ve tahta hep Osmanlı aile-sinin erkek bireyleri geçmiştir. Tahta geçiş, ailenin bireyleri arasında zaman zaman sorunsuz zaman zaman da çok sancılı olmuştur. Osmanlı tahtını işgal eden padişah-lar için tahta geçiş de, saltanat süresi de daima teyakkuzu gerektirmiş ve bu konuda birçok önem alınmıştır. Bildirimiz bu iki süreci tarihsel bir olgu olarak ele almayı ve veraset meselesini değerlendirmeyi öngörmektedir.

Osmanlı’da tahta geçme sisteminde Fatih Sultan Mehmet Kanunnamesi’nde yer alan “ve her kimesneye evlâdumdan saltanat müyesser ola karındaşların nizâm-ı âlem içün katl itmek münâsibdür ekser-i ulemâ dahi tecviz itmişdür anunla âmil olalar” ifadesi genel kanun kabul edilmiştir. Bunun genel kabul görmesi iki nedene

Page 39: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

39

dayanır. Birincisi, Fatih Sultan Mehmet, kanunnamesinin başında bunlar “atam de-dem kanunudur” diyerek bir anlamda kanunun zaman açısından kapsama alanını genişletmesi, ikincisi ise kendisinden önce, gerek kardeşin kardeşi ve gerekse baba-nın oğulu Devlet-i Aliyye’nin düzeni için dar-ı bekaya yolcu ettiği örneklerin varlı-ğıdır. Fakat bu örneklere rağmen Fatih Sultan Mehmet ulemanın görüşünü almış ve uygulamanın hukuki dayanağını hazırlamıştır.

Bütün bunlarla birlikte tahta çıkmada uzlaşmacı yöntemler mevcuttur. Bu yöntem bilinenin aksine kan dökülmesinin önüne geçmek için alınan tedbir niteliğindedir. Sultan ölümünden sonra tahta geçmesini istediği oğlunu bazı uygulamalarla ön plana çıkarır, tahta onu işaret ederdi. Ön plana çıkarma uygulamaları dört şekilde gerçekleşirdi. Bunları; vasiyet etme, orduda komutanlık görevi verme, elkab ile veya payitahta yakın sancağa atama olarak sıralayabiliriz. Orhan Bey ilk vasiyet edilerek, babası tarafından taht için işaret edilmiştir. Bu hususu Aşıkpaşazade’nin Tevarih-iAli Osman’ında yer alan Orhan ile Alaladdin’in arasında geçen konuşmada çok açık olarak görüyoruz. Bildirimiz, Osmanlı veraset sisteminde Orhan Bey’i prototip alarak “işaret etme” geleneğini irdeleyecektir.

Bu konuya ilişkin seçilecek örnekler onaltıncı yüzyılın sonlarına kadar, zaman içinde kaleme alınmış belli başlı kroniklerden derlenecek ve analizlerimiz bunlara dayan-dırılacaktır.

TARİHÎ VE ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİNDEKİ “OR”KÖKÜ VE “KAN” KELİMELERİNDEN HAREKETLEORHAN KİŞİ ADI

Yrd. Doç. Dr. Nurdin USEEVKırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi

Orhan Gazi’nin ismindeki Orhan kişi adının Or kökünden ve hükümdar, han an-lamına gelen han kelimesinden oluştuğu bilim adamlarınca kabul edilmiştir. Han kelimesi ise Tarihi Türk lehçelerinden Köktürkçede, Yenisey yazıtlarında kan şeklinde geçmekte ve hükümdar anlamına gelmektedir: tokuz yaşda Tuglug Kanka tapdım (Dokuz yaşımdan Tuglug Kan’a hizmet ettim) (Sargal-Aksı yazıtı). Ancak Or kökü-nün ne anlama geldiği tartışılmalıdır. Örneğin, S. Tezcan bu kelimenin Gür Han / Kür Han ismine benzetilerek oluşturulmuş ve herhangi bir anlam ifade etmeyen bir

Page 40: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

40

uyak kelime olduğunu tahmin etmektedir. Bize göre, bu tahmin gerçeğe aykırıdır. Çünkü destanda geçen ve önemli bir şahsı ifade eden kişi adının anlamsız bir uyak kelime olması şüphelidir. Üstelik or kökü Türk lehçelerinde değişik anlamlara sahip olan ve birçok kelimenin oluşmasında kullanılan bir kelimedir. Bize göre, ilk olarak Oğuz Han destanında Kara Han, Gür Han / Kür Han kişi adlarıyla birlikte geçen Orhan kişi adındaki or kelimesi, birlikte yer aldığı kara ve gür / kür kelimeleriyle ilişkili olabilir. Kara kelimesi Türk dilinde büyük, güçlü, çok anlamlarına gelirken, gür / kür kelimesi de cesur, güçlü, çok, bereketli anlamlarını vermektedir. Dolayısıyla or kelimesinin bu anlamlara yakın bir anlama sahip olduğunu düşünmek mümkündür. Türkçede yükseklik; hendek; düşman saldırısına karşı koymak için düzenlenmiş yer, or; buğday, meyve toplanan çukur anlamlarına gelen or kelimesi bulunmaktadır. Orhan kişi adındaki or kelimesinin söz konusu kelimenin değişik anlamlara, büyük, koruyucu anlamlarına gelen mecazî şekli olabileceğini ileri sürmek mümkündür. Böylece Orhan kişi adının büyük, koruyucu han anlamına gelen bir isim olduğunu tahmin edebiliriz.

KARADENİZ EREĞLİSİ, HACI BABA VE ORHAN BEY

Prof. Dr. Enver KONUKÇUAtatürk Üniversitesi

Ereğli, adını Greklerin efsanevi kahramanlarından Herakles’dan almaktadır. Batılılar nezdindeki adı da Hercules’dir. Grek dünyasının birçok şehri onun adını taşımak-tadır. Ancak, karışıklığı önlemek için de bizim Herakleia’ya Pontika/Pontus sıfatı eklenmiştir. Böylece, Herakleia Pontika/Pontike tarihteki yerini almıştır. Boğaz’dan sonraki önemli limanlar arasındadır, Bizanslılar Anadolu’daki savaşlarda, bazen or-dularını yelkenliler ile Herakleia Pontika’ya sev etmişler, burada karaya çıkararak, rakiplerine karşı yürümüşlerdir. Komnenoslar, Latinler, Laskarisler ve Palaiologoslar dönemlerinde, her zaman Türklerin baskısına uğraşmış, ancak kuvvetli ve aşılmaz surları nedeni ile kuşatmalar sonuçsuz kalmıştır. 1204 sonrası, Latinlerden Ceneviz-liler/Geneolılar, Ereğli’de hâkim durumda idiler. Çevresine Selçuklu Türkleri sonra da kurulan Beylikler şehir üzerinde baskısını arttırmışlardır. Pakhymeres ve Gregoras gibi tarihçiler, burası hakkında nedense az bilgi vermektedirler. Kaldı ki Gregoras’ın ailesi Herakleia kökenli idiler. P. Wittek’in de işâret ettiği gibi, Herakleia, bulutlar arkasında kalmış, zaman zaman ışıltıları da eksik olmamıştır. Yani dört bir yanı ku-şatma olmasına rağmen varlığını devam ettirebilmiştir.

Page 41: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

41

Herakleia Pontika, anlaşılacağı üzere, surlar dışında Türklerin elinde idi. Dadybra yolu üzerindeki dağlar bile bu sıralarda Baba Dağları diye anılıyordu. Oğuz kabilele-rinin ardı arkası kesilmeyen göçleri sonunda, tam anlamı ile Türkleşme gerçekleşti-rilmiştir. Türkmenler veya Yörükleri dinî açıdan organize edenler de Ahiler, Babalar, Şeyhler, Dedelerdir. Halk arasındaki rivâyetlere göre Herakleia Pontika’nın ilk dinî liderlerinden biri de Seyyid Nasrullah veya Hacı Baba’dır.

Azerbaycan’da, Bakü’deki, iç kalede Türbesi bulunan Hâk Arifi Şeyh Yahya bin Seyyid Bahaeddin Şirvanî’nin birçok müridi, Anadolu’ya geçmişler, Halvetiye’yi yaymakla görevlendirilmişlerdi. Bunlardan biri de Seyyid Nasrullah’tır. Kâtib Çelebi’nin ilâveli Cihânnümasını kaleme alan Bartınlı Hamdi, eserinin Ereğli kısmında, bu “baba”dan söz etmekte ve onun Orhan Bey ile görüştüğünü, şimdi gömülü bulunduğu tepede, kendisine bir miktar yer bağışlanmasının da hemen kabul edildiğini yazmaktadır.

Orhan Bey, Beyliğinin son zamanlarında, ele geçirdiği yerler arasında Herakleia Pon-tika’da bulunmaktadır. Ancak, Âşıkpaşazâde, Neşrî, Hâdîdi yanında XVI. yüzyıltarihçilerinden Hoca Sa’deddin ile İbn Kemal Orhan Bey’in bu fethinden hiç söz etmemektedir. Gregoras ile Pakhymeres ise sadece bir cümle ile Orhan Bey’in adını zikretmeksizin, Türk fethinin 4 Temmuz 1360’da gerçekletiğini yazmaktadırlar. Yani, bu durumda Orhan Bey, ölümünden iki yıl önce, Herakleia Pontika’yı, beylik top-raklarına katmıştır. Tarihi kaynaklarda sessizlik hüküm sürerken, Vakıf kayıdlarında, Orhan Bey’in burası ile ilgili emirler verdiği biliniyor. Müstakil Bolu Livâsı Salnâme-sinde, bu husûs Ereğli hasnide belirtilmiştir.

Orhan Gazi, 1360’da Karadeniz kıyısındaki şehri ve kaleyi ele geçirmiştir. Böylece kıyı şeridinde, Osmanlıların hâkim olduğu yerler arasında Akçaşehir sonrası Ereğli de bulunmaktadır. Bu kentin-kalenin güneyindeki dağlar Orhan Dağları diye isimlen-dirilmiştir. Ayrıca, Akçaşehir’in doğusunda, Aftun’da aynı isimle anılan derenin üst yanında Orhan Gâzi Câmii de göze çarpmaktadır.Böylece, tarihçilerin ele almadığı bir olay, Seyyid Nasrullah’la ilgili bilgi de gerçek-leşmiş, Vakıf kayıdları ile de Orhan Bey’in bu yöreleri ele geçirdiği ortaya konulmuştur.

Page 42: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

42

ORHAN GAZİ’NİN ŞAHSİYETİ

Prof. Dr. Hüseyin ALGÜLUludağ Üniversitesi

Orhan Gazi uzun boylu, çatık kaşlı, koç burunlu, kısa siyah sakallı, geniş omuzlu, yakışıklı, babayiğit bir adamdı, gözlerinin rengi elâ idi. Başına Bursa tülbendinden beyaz bir kavuk sarardı; heybetli, vakur bir görünüşü vardı, bu nedenle divan erkânı ve sohbet yârânı başlangıçta ona ihtiyatla yaklaşırlar, söz söylerken çok dikkatli davranırlardı. Hâlbuki o, halim-selim bir tabiata sahipti, kimseyi incitmezdi, kimse-nin hatırını kırmazdı, güler yüzlü, tatlı sözlü idi. Dostluk, arkadaşlık ve vefa duygusu kuvvetliydi.

Orhan Gazi, dine, devlete, millete hizmet edenleri unutmaz, her zaman gönülleri-ni alır ve çeşitli şekillerde ödüllendirirdi. Cömertti; yoksulu, yetimi gözetir, zaman zaman yemeğini halk ile yerdi. Bu nedenle halkla bütünleşmişti; millet, Orhan’ın, içlerinden biri olduğunun farkındaydı. Bu yüzden o, en zor işlerde fedakârlık duy-gusu kuvvetli yüzlerce insanı çevresinde hemen bulabiliyordu. Bu durum, engellerin aşılmasını kolaylaştırdığı gibi, hizmet akışını da hızlandırıyordu.

Bu hizmetin temelinde feragat şahsiyeti yatıyordu. Nasıl ki Ertuğrul Gazi’den sonra tüm kardeşler ve Bey’ler Osman Gazi etrafında bütünleşmişse şimdi de Orhan Gazi etrafında aynı durum tekrarlanıyordu. Her yönüyle samimiyet ve sadeliğin hâkim olduğu kuruluş döneminde yaşanan bu feragat ve dayanışma, devletin temelini sağ-lamlaştıran ana unsurlardan biri idi.

Orhan Gazi, hayrâta düşkündü, ilim adamlarına ve mutasavvıflara saygılıydı. iz-nik’te medrese ve imaret yaptırdı. Medreseye, ulemadan Davud-i Kayserî (ö.1350)’yi müderris tayin etti. Kendi döneminde ulemanın ileri gelenlerinden ve Ekberiye ta-savvuf ekolünün temsilcilerinden olan bu zatın ilk Osmanlı-İznik medresesine mü-derris-rektör/dekan tayin edilmesi, onun ilim ve gönül adamlarına bakışını tespit açısından önemlidir.

Taşköprizâde M. Kemâlüddin onun hayrata düşkünlüğü ile ilgili şöyle bir menkıbe nakleder:

Orhan Gazi, gazadan bol mal ile devlet merkezi olan Bursa’ya dönünce devletin ileri

Page 43: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

43

gelenlerini, âlim ve fâzılları toplar ve onlara, “ Helâl yoldan kazanılmış malım vardır, şayet şehrimizin şu an için cami, imaret ve benzeri tesislere ihtiyacı varsa ve sevaba erişeceksem bina edeyim” diye danıştı. Devlet erkânı ve âlimler “bu kabil tesislere ihtiyaç olduğunu ve yapılırsa sevaba vesile olacağını” söylediler. Onların bu değer-lendirmelerini, sevaba erişmek hususunda manevî bir şahitlik sayıp, cami ve imaret yaptırdı. Ulemanın bu şahitliğini ve teşvikini sürekli hatırlayıp, “Allahım! Bu zatların şahâdetlerine itibar ederek sevap niyetiyle yaptırdığım bu hayratın yüce katında kabulünü ve mecur olacağımı umarım” derdi. Cami ve imaret tamamlanınca mum-larını kendi eliyle yaktı, kendi eliyle fukaraya çorba ikram etti.

Onun hayrata düşkünlüğü ile alâkalı olarak İsmail Beliğ, Güldeste’sinde şöyle bir değerlendirme yapar:

- “Cennete âşık olan hayrata koşsun” mealini düşünüp Bursa’da cami, hâlisaten livechillâh imaret ve tabhâne-i misafirân yaptırdı. Bundan başka Bolayır’da oğlu Süleyman Paşa’nın medfun bulunduğu yerde cami, imaret, Baba Sultan Köyü’nde tekke, cami, türbe yaptırdı. Keza Bilecik’te, Adapazarı’nda, Ereğli’de Gebze’de, İz-mit’te hayratı vardır. Böylece Orhan Gazi hızlı fütûhatla genişleyen beyliğin cami, medrese, imaret, han, hamam, çeşme, türbe gibi tesislerle müesseseleşmesini, bu eserler çevresinde halkın irfana dayalı kültürel derinliği kazanmasını sağlamaya ça-lışıyor ve gelişme dönemi için sıçramayı sağlayacak insan unsurunu hazırlıyordu.

Dindardı, ibadete düşkündü; haram yemekten, haram giymekten ve her çeşit ha-ramdan sakınırdı. Keza, kendisine devlet hazinesinden bir tahsisat bağlamış değildi, adaletli bir insandı.

Âşıkpaşazâde’nin de Orhan Gazi’nin ve oğullarının yaygın adaletinin hızlı fütûhat-taki etkilerine dair tespiti şöyledir:

- Vilayetlerin cemisi Orhan Gazi’nin adlin işitirlerdi. Ve hem her vilayet kim almış-lardı, ona adl-ü dâd etmişlerdi ve alınmayan vilayetler dahi onların neylediğini bil-mişlerdi. Süleyman Paşa Taraklı Yenice’sine geldi, ahd-ü emanla hisarı verdiler ve Göynüğü dahi. Süleyman Paşa ol kadar adl etti kim, ol vilayetin halkı eydürlerdi kim, “nolaydı, bunlar bize kadim zamandan bey olaydı ve çok köyler bu Müslümanları gördüler, Müslüman oldular.”

Yani, bütün yerleşim alanlarında yaşayanlar Orhan Gazi’nin adaletini duymuşlardı,

Page 44: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

44

çünkü o hangi şehri aldıysa adaletli davranmıştı, diğer vilâyetlerdeki ahali de Osmanlı yönetiminin gayrimüslimlere ne yapmak istediğini anlamışlardı. Süleyman Paşa Ta-raklı Yenice’sine varınca oranın sakinleri güvenlik dileyip anlaşma ile şehri teslim ettiler. Peşinden Göynük de aynı şartlarla teslim oldu. Süleyman Paşa, ahaliye o kadar adaletli davrandı ki, yerli halk, “Keşke bunlar çok daha önceleri bizim başımıza bey olsalardı!” diyorlardı. İlâveten bu adalete tanık olan birtakım insanlar, İslâm’a girmişlerdi.

Neşrî’nin tespitine göre de Orhan Gazi’nin gayrimüslimlere uyguladığı adalet ve gösterdiği şefkat o kadar ilgi uyandırdı ki, o, İznik’i kuşattığı zaman Müslümanla-rın idaresi altında bulunan gayrimüslimler grup grup gelerek, “Ey miskinler! Gelin, Türk’e itaat edin ve böylece açlıktan kurtulun, güvenlik içinde olun!” derlerdi.

Prof. Dr. Şehabettin Tekindağ da “İlk Osmanlı Sultanlarının adâleti yaygınlaştırması neticesinde ihtidâların çoğaldığından” bahsediyor, “Köse Mihal ve Mihaloğulları” nı buna örnek gösteriyor.

Orhan Gazi ve oğlu Gazi Süleyman Paşa 1355’lerde Osmanlılara esir düşmüş olan Selanik Başpiskoposu Gregory Palamas’a bir esir gibi değil, bir din adamı gibi dav-ranmışlardır. Orhan Gazi bu zatın Osmanlı âlimleriyle serbestçe tartışma yapabilme imkânlarını hazırlamıştır. Adı geçen Başpiskopos, mektubunda “Türk yönetimi altın-daki Hıristiyanları tam bir serbesti içinde gördüğünü” ifade ediyordu.

İsmail Beliğ’in belirttiği vechile Orhan Gazi “Bütün ömrünü cihâd ve gaza yolunda ve Hakk’ın rızasına erişmek uğrunda geçirdi.” Babasından aldığı gaza ve cihâd ruhu-nu evlâtlarına bütün boyutlarıyla aktardı, aynı heyecan plâtformunda Gazi Beyler’le buluştu. Babasının gaza ve fetih siyasetini devam ettirdi. Türkmen Beyleri, Balkan devletleri ve Bizans’la ilişkilerde yeni stratejiler geliştirdi. İlhanlı otoritesinin Ana-dolu’da zayıf düştüğü bir sırada Orhan Gazi, Bursa, Kocaeli, İznik gibi o dönem için bölgenin en güçlü kalelerini fethetmeyi başardı. Bu, Osmanlı Beyliği’ni tüm beylikler arasında ilk sıraya getirmiştir. Bursa, 1326’da Osmanlı hâkimiyetine girdi. Bizans imparatoru Andronikos’un 1329 yılındaki İznik’i kurtarma çabaları, bozgunla sonuç-landı; imparatorun ordusu, Gebze Darıcası civarında (Pelekanon mevkiinde) Osmanlı kuvvetleri önünde mağlup oldu. Avrupa’nın protokol bakımından birinci hükümdarı sayılan Bizans imparatorunu açık sahra muharebesinde 1329’larda mağlup etmesi, Orhan Gazi’nin ününü her tarafa yaydı. Nitekim bunu takip eden yıllarda 1331’de İznik Osmanlı kuvvetlerine teslim oldu. Aynı dönemde Bizans’ın İzmit’i kurtarma

Page 45: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

45

çabaları başarılı olamamış ve şehir 1337’de Osmanlı hâkimiyetine geçmiştir. Orhan Gazi’nin 1329 Pelekanon savaşından sonra Gebze’yi Kocaeli’nin merkez şehri haline getirdiği, burada bir külliye kurmasından anlaşılmaktadır. Cami ve hamamı günü-müze ulaşmıştır; Kartal Köyü ve Hatunsuyu köyleri Gebze Camii’ne vakıf yapılmış; Dereköy, Dânişmentli ve Çepni köyleri, imarete tahsis edilmiştir.

1345’lerde Balıkesir-Çanakkale çevresinde hüküm süren Karasi Oğulları Osman-lı’ya katıldı. Veliahd oğlu Gazi Süleyman Paşa 1354’lerde Gelibolu Yarımadası’na, Rumeli’ne, Balkanlara ve Avrupa’ya ayak bastı. Gelecekteki daha büyük fetihlerin müjdecisi sayılabilecek yararlı fetihlerde bulundu: “Rumeli Fatihi” ünvanını aldı. Attan düşüp ölen bu Türk büyüğünün yerine kardeşi Gazi Murad Bey geçti. Gazi Murad Bey, İstanbul surları çevresine akınlar yaptı, 1359’larda Meriç’i geçerek bir dizi fütûhatta bulundu. Oğullarıyla devlet ve millete hizmet yolunda her yönüyle bütünleşen Orhan Gazi, oğlu Gazi Murad Bey’e (I. Murad) 95.000 km2.’lik bir millî toprak miras bıraktı.

Meseleyi daha iyi kavrayabilmek için iki tespit ve değerlendirmeyi paylaşmak istiyorum: Birincisi, Bizans tarihçisi Halkonidis’e ait bir değerlendirme. Adı geçen tarihçi, Orhan Gazi hakkında şöyle diyor:

- Son derece nazikti; mücahitlere, sanatkârlara, fakirlere karşı çok cömertti. O dere-ce ki, kimseden iyiliğini esirgemezdi. Dindardı, hakseverdi, yiğit askerlerine hürmetle davranırdı. Âlimlerle sohbeti severdi, Hıristiyanlara iyi davranırdı.

İkincisi Tanpınar’a ait bir tespit: Bu zat “Beş Şehir” adlı ünlü eserinde şöyle diyor:

- Yaptırdığı camilerin kandillerini kendi elleriyle yakan, imaretlerinde pişirttiği ilk yemeği kendi eliyle fakirlere ve gariplere dağıtan Orhan Gazi’nin yarı evliya çehresi, bu destanın asıl merkezidir... Orhan, hakikatte Horasan erlerinin silâh ve keramet arkadaşıdır. Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, üstün şahsiyetlerin, uygun bir mu-hitte yetiştiği bilinir. Buna göre Orhan Gazi öyle bir ictimaî tezgâhta dokunmuş, öyle bir kültürel ortamda yetişmiştir ki, bu tezgâhta Şeyh Edebali, Geyikli Baba, Davud-i Kayserî gibi âlimler ve mutasavvıflar vardır, babasının manevî mirası ile ağabeyi Ala-addin Gazi bulunmaktaydı ve çevresinde ona sadakatle bağlı fedakâr ruhlu Bey’ler yer almıştı. Böylece o bu verimli ortamda kiminden sadeliği, içtenliği, fedakârlığı, kiminden ilay-ı kelimetullah uğrunda gaza ruhunu, kiminden azim, kararlılık, gayret ve himmet üstünlüğünü, kiminden de sohbet zevkini ve gönül inceliğini almıştır. Bu ilmekler ve bağlantılar, ortaya Orhan Gazi tarzını çıkarmıştır.

Page 46: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

46

ORHAN GHAZI IN MAMLUK SOURCES

Prof. Dr. Frederic BAUDENUniversity of Liege

In the early fourteenth c., the Mamluks were far from imagining that the Ottomans would cause their loss of power two centuries later. At that time, they even barely worried about the petty principalities or beyliks that had taken advantage of the Seljuk waning in Anatolia. Moreover their use of buffer states on the northern Mar-ches of their territories was still to be put into practice. Yet, the Mamluk sultanate developed diplomatic contacts with their Anatolian counterparts, among whom was the leader of the principality located in north-western Anatolia: Orhan Ghazi. In the political geography as conceived by the secretaries of the Mamluk chancery, Orhan Ghazi occupied a status which had a physical and internal impact on the correspondence addressed to him. In this paper, I propose to review the chancery and historical sources to analyze this status and to see how Orhan Ghazi was per-ceived by the Mamluk chancery and the sultanate.

ORHAN SULTAN (1326-1360) IN THE ARABIC ANDMOROCCAN WRITINGS

Assoc. Prof. Dr. Leila KHEIRANIUniversity of Algiers

Orhan Sultan is the second Ottoman Sultan. He ascended the throne at the age of fourty. Even though he was not the elder of his brothers, he was the pretender to the throne without any disagreements or conflicts. Therfore, Orhan Sultan inherited the reign of a new state which had no rules, no currency and no specific borders. Thus, he was the one who established the state, introduced regulations and made rules as well as set up a group of army which was the core of the state and its power during the great conquests. Many Arab historains from the Mashreq and the Maghreb had written about the great Men of this State and described their huge influence in the Ottoman Empire. Hence, Arab Historians also wrote about the lives and biographies of those Men from the beginning of the Empire until its collapse.

The questions that we are going to answer in this article are:

Page 47: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

47

- What is the eastern and western Arab historians’ view of the second Ottoman Sultan « The Sultan Orhan Gazi » ?

- What are the kind of sources from which those historians obtained their infro-mation ?

- Did eastern and western Arab historians had the same view in their description ? We make a special mention of the Moroccan traveller « Ibn Battuta » who met « The Sultan Orhan Gazi » in person.

At the end, we will highlight the several aspects which Arab researchers reached in their study of this personality.

SIRPLARIN ORTA ÇAĞ KAYNAKLARINDAORHAN GAZİ VE STEFAN DUŞAN

Prof. Dr. Novi Pazar Üniversitesi

Orhan Gazi (1326-1362), Kral Stefan Uroş (1321-1331) ve oğlu Stefan Duşan’ın (1331-1355) iktidarı ve Sırp Nemanyiç hanedanının neredeyse 200 yıllık hüküm-darlığından sonra zirvesine ulaştığı dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun tahtına geçmiştir. Sırp kaynaklarına göre Stefan Duşan, babasını öldürdükten sonra iktidarı ele geçirdikten sonra Sırp Krallığı’nın sınırlarını genişletmiştir ve 1346 yılında ken-disini Sırplar, Yunanlar, Bulgarlar ve Arnavutlar’ın imparatoru ilan etmiştir. Osman-lı İmparatorluğu ise Orhan Gazi’nin önderliği altında ilerleyerek Bursa’yı başkent ilan etmişlerdir (1326). İki önderin hükümdarlık yaptıkları dönem ise büyük hü-kümdarların yaşadığı çağdır: Macaristan Krallığı Büyük Layoş (1342-1382) altında, Çekya’da ise Lüksemburglu Yohan (1319-1335) ve meşhur IV Karlo (1346-1378) tahtta bulunmuştur. İstanbul için en büyük tehlike Osmanlı İmparatorluğu tara-fından gelebilmiştir ve bu yüzden Bizans İmparatorluğu Venedik Filosu’ndan yar-dım istemiştir. Arnavutluk ve Makedonya’yı ele geçirdikten sonra Kral Duşan, Sırp kaynaklarına göre, piyade ve zırh ile donanmış olduğuna rağmen Stefaniyana’da Osmanlılar tarafından mağlup edilmiştir. En büyük düşmanı olan Jovan Kantaku-zen, öz kızını Orhan Gazi’ye verdikten sonra durumunu iyileştirmiştir. Duşan ise, Bizans İmparatorluğu ile nihai hesaplaşmaya girmeye hazırlanırken, güçlü Yunan

Page 48: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

48

müttefikleri olan Osmanlıları Balkanlar’dan kovmayı düşünmüştür. Elimizdeki kay-naklara göre o zamanlarda bile Osmanlılar’ın hırslı bir toplum oldukları belliymiş. Sistematik ilerlemeleri ise Yunanları zengin şehirler ve bölgelerden uzaklaştırdıktan sonra düşmanların kabiliyetsizliğini farkederek Avrupa’ya geçmeyi düşünmüşlerdir. 1346. yılında Üsküp şehrinde imparator tacını taktıktan sonra Stefan Duşan Bizans İmparatorluğu’nu kısa zaman içinde yalıtıp ele geçirmeyi düşünmüştür ki bunun için Osmanlı-Bizans müttefikliğini bozması gerekiyordu. Kantakuzen’in yaptığı gibi, elçilerin vasıtasıyla kızını Sultana önermiştir. 2. Mart 1354. tarihindeki Gelibolu depreminden sonra Osmanlılar Rumeli’ye girme fırsatını kullanmıştır. Tehlikeye dü-şen Sırp İmparatorluğu ise Stefan Duşan’ın ölümünden (1355) kısa zaman sonra parçalanmıştır.

BİR BİZANS İMPARATORU VE TARİH YAZARI OLARAKVI. İOANNES KANTAKUZENOS’UN ESERİNDE ORHAN GAZİ İMAJI

Doç. Dr. Murat KEÇİŞGökçe TELLİMuğla Sıtkı Koçman Üniversitesi

Ortaçağ Türk Tarihinin kaynakları içerisinde Bizans tarih yazarlarının önemi çok iyi bilinmesine rağmen, bu kaynak grubunun kendine has bazı problemleri sebe-biyle yeterince incelenmemiştir. Osmanlı Devleti’nde Orhan Bey döneminin bizzat görgü şahidi olan Bizans tarih yazarı ve İmparatoru VI. İoannes Kantakuzenos’un (Doğumu: 1292-Ölümü: 15 Haziran 1383 Mistra) 4 kitaptan oluşan Tarihler adlı eseri, dönemin tarihini açıklamada son derece önemli bir yere sahiptir. Orhan Ga-zi’nin kayınpederi Bizans İmparatoru’nun eseri henüz Osmanlı tarihçileri arasında yeterince kullanılmamaktadır. Eserin dilinin Yunanca olması ve henüz tamamının İngilizce ve Fransızca gibi yaygın batı dillerine tercüme edilmemiş olması bunun en temel sebeplerinden biridir. Bizans tarih yazarlarının Osmanlıya karşı bakışla-rının genelde negatif imajlara sahip olduğu bilinmektedir. Fakat Kantakuzenos’un V. İoannes Palaiologos’a giriştiği taht kavgasında, önce Aydınoğlu Umur Gazi ile ve daha sonra Orhan Bey ile ittifak yapmıştır. Hatta bu ittifakı Orhan Gazi’ye kızı Theodora’yı vermek suretiyle güçlendirmek istemiştir. Daha sonra bu akrabalık ba-ğını kullanmak suretiyle 1347’de Osmanlıların da yardımıyla Konstantinopolis’teki iktidarı ele geçirmiş ve Mayıs ayında V. İoannes Palaiologos ile birlikte taç giymiştir.

Page 49: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

49

Taht mücadelesinde Türklerle yaptığı bu ittifaklar, Kantakuzenos’un eserini Bizans tarihçilerinden farklı bir yere koymamızı gerektirmektedir. Ayrıca bir asker, devlet adamı ve sonra imparator olarak Kantakuzenos, Bizans İmparatorluğu’nun önce kısa toparlanmasında ve ardından çöküşünde önemli rol oynamıştır. Bildirimizde Kantakuzenos’un eserinde Orhan Gazi’nin nasıl anlatıldığı üzerinde durulacaktır.

OSMANLI DEVLETİ’NİN YÜKSELİŞİNDE ORHANGAZİ’NİN ÇALIŞMALARINA DAİR(RUSÇA KAYNAKLARA DAYANARAK)

Doç. Dr. Dilaver AZİMLİAzerbaycan Milli Bilimler Akademisi

İlhanlı Devleti’nin Anadolu üzerindeki denetiminin zayıflaması, Osmanlı Beyliği’ne de Bizans toprakları hesabına kendi topraklarını genişletme imkânı vermişti. Osman Bey’in vefatından sonra tahta çıkan Orhan Bey (1324-1359), 1326 yılında stratejik açıdan önemli bölgede bulunan Bursa’yı ele geçirdi. Bursa, Osmanlı Devleti’nin baş-kenti oldu. Birkaç yıldan sonra İznik (1331) ve İzmit (1337) şehirleri de fethedildi. Bu galibiyetler saysesinde Osmanlı Devleti’nin toprakları Küçük Asya’nın kuzeybatı kısmının tamamını kapsamakta, Marmara ve Karadeniz’e kadar uzanmaktaydı. Rus-ça kaynaklar bu dönemlerde Osmanlıların kuzeybatıda ciddi engellerle karşılaştığını kaydetmektedirler. Güneyde ve doğuda güçlü beylikler olan Germiyan ve Candaro-ğulları Beylikleri, güneybatıda ise Karesi Beyliği bulunmaktaydı. Karesi Beyliği’nde taht kavgası yaşanıyordu ve Beylik oldukça zayıflamıştı. Bu durumdan başarılı bir şekilde yararlanan Orhan Bey, Karesi Beyliği’ni kendi topraklarına kattı. Karesi Bey-liği’nin fethi, Osmanlı Devleti’nin Çanakkale Boğazı’na çıkışını sağladı. Bu da Avrupa devletlerinin kaderinde önemli rol oynadı. Osmanlı Devlet’inin yükselişinde Orhan Bey’in 1329 yılında kazandığı başarı, özel öneme sahipti. Aynı yıl Orhan Bey, İzmit Körfezi kıyısındaki Pelekanon’da Bizans İmparatoru III. Andreanikos (1328-1341) üzerinde tam bir galibiyet elde etti. İmparatorun yaralandığı ve Bizanslıların büyük kayıp verdiği bu savaştan sonra onlar geri çekilmek zorunda kalmışlardı. Ertesi gün Filokrene (Tavşancıl) kalesi yakınlğında Türkler, Bizans ordusunu bir kez da mağlup etmiş ve Bizanslılar kısa sürede gemilere binip Konstantinopol’e kaçmak zorunda kalmışlardır. Bu önemli galibiyet, bir taraftan Osmanlılara İznik ve İzmit yolunu aç-mış, diğer taraftan da Orhan Gazi’nin ününü tüm Anadolu’da yaydı.

Page 50: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

50

Rusça kaynaklar Orhan Gazi’yi cesur ve zengin bir lider olarak tanıtmaktadırlar. Orhan Gazi bir yerde uzun süre durmuyordu. Kendisine bağlı yüzden fazla kale çevresinde dolaşarak, bu kalelerin askeri yönden iyice donatılmasına dikkat yetiriyordu.

GÂZİ ORHAN BEY DEVRİNDE OSMANLI BEYLİĞİ’NİN DOĞU SINIRLARI (1324-1362)

Prof. Dr. Mustafa KESKİNErciyes Üniversitesi

Türkiye Selçuklu Devleti, XIII. yüzyılın ortalarında, 1243 tarihli Kösedağ Savaşı’nı müteakip içte ve dışta bağımsızlığını yitirmiş ve Moğolların İlhanlı şubesine tabi ol-muştu. İlhanlılar, Anadolu’yu bir genel valilik halinde yönetmişlerse de, yönetimleri bu ülkede hüsn-i kabul görmemiş, Anadolu başlangıçta yakılmış, yıkılmış, soyul-muş, katliama uğratılmış, putperest Moğol yönetimine karşı, her kademede nefret derinleşmiş, 1270’lerden itibaren Anadolu’da yabancı işgal ve egemenliğine karşı direniş ve kıyamlar meydana gelmiş, bunlar Moğollar tarafından merhametsizce ve kana doymamacasına bastırılmış, Anadolu Türkü, Mütareke yıllarında gördüğümüz gibi, Konya düşse de ülkenin her tarafında, özellikle uc bölgelerinde, beylerinin ve komutanlarının bayrağı ve buyruğu altında toplanarak yerel devletçiklerini kurdular. İrili-ufaklı 20 civarındaki beyliğin neredeyse tamamı “Gazi Uc Beyliği” ve kurucuları da “Gazi Uc Beyleri”ydi. Esasen Türkiye Selçuklu Devleti ile eş zamanlı olarak kuru-lan beyliklerde gazi devletlerdi, kurucular da gazi sultan ve gazi beylerdi. Onlar Gaza ve cihadı şiar edinmemiş olsalardı, muhtemeldir ki, Anadolu’yu bir Müslüman yurdu ve bir Türk vatanı yapamazlardı. XIV. yüzyılın ilk çeyreğinde Anadolu’yu ziyaret eden Faslı seyyah İbn Battuta’nın yazdıklarına bakılırsa, Gazi Orhan Bey, Anadolu’daki Türk beylerinin malca, ülkece ve askerce en büyüğü idi.

Osman oğlu Orhan, tahminen 1281’de doğmuş, 1324-1362 yılları arasında “Ulu Beğ” olmuş, babası ölmeden devletin başına geçmiştir. Anadolu’daki İlhanlı baskısı, bu devletin Anadolu genel valisi Timurtaş Bey’in 1327’de Mısır’da idam edilmesi ile, sona ermiş, tam bir istiklalle hareket etmeye muktedir olduğunu anlamış, beyliğinin sınırlarını batıda ve doğuda süratle genişletmeye başlamıştır. XIV. yüzyılın başla-rında Maveraünnehr ve Tuna arasında yer alan İlhanlı Devleti, Altınorda Devleti ve Bizans İmparatorluğu iç buhranlarla sarsılırken, aynı yüzyılın sonunda Osman oğul-ları Tuna ile Fırat arasında uzayan büyük bir devlet kurdular. Osmanlılar hem batıda

Page 51: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

51

hem doğuda sınırlarını genişletirlerken, eş zamanlı olarak iki cephede savaşmaktan özenle kaçındılar. Bir cihan devleti olarak düşündükleri devletlerine doğal payitaht olarak İstanbul’un fethini “Kızılelma”ları kabul ettiler.

Bildirimizde, ilk devlet teşkilatında Türkiye Selçukluları ile İlhanlıları örnek alan, buna göre bir hükümet mekanizması oluşturmuş olan Gazi Orhan Bey zamanında, Osmanlı uc beyliğinin, doğu sınırları üzerinde durulacak, kendisinin yönetim an-layışının bütün Türkiye’ye hâkim olma kabiliyetine sahip olduğu gerçeğine işaret edilecektir. Gazi Orhan Bey İçin, tam teşekküllü bir devletin kurucusudur diyebiliriz.

ORHAN GAZİ VE ÜMERASININ KUZEY - BATI ANADOLU’DAKİ FETİHLERİNE DAİR İZLER

Prof. Dr. Kenan Ziya TAŞBalıkesir Üniversitesi

Orhan Gazi (1281doğumu-1324-1362 beyliği), babasından beyliği devraldıktan sonra hem hâkimiyet sahasını genişletmek hem de teşkilatlanmayı daha düzenli, etkili ve kalıcı hale getirmek için yaptığı faaliyet ve icraatlarıyla kendini gösterir. Devrinde Üsküdar sahillerinden başlayarak Kuzey-batı Anadolu’dan İç Anadolu’da Ankara’ya kadar yayılan ve geniş bir hinterlanda ulaşan memleketin sahibi oldu. Anadolu’nun fethi esnasında Bizans hududunda yer alması, Osmanlı devletinin ku-rulduğu ve ilk yayıldığı coğrafya olması itibariyle bölge, siyasi ve tarihi bakımdan önemlidir. Bu süreçte kendine yardımcı olarak da önemli bir kısmı aynı zamanda babası Osman Gazi’ye de yoldaşlık etmiş olan devrin ümerası, hem fetihlerin ger-çekleşmesinde önemli pay sahibi oldular hem de fethedilen bu yerlerde tesis edilen kurumların banisi oldular. Bilhassa Sakarya boylarında ve kadim adlarıyla Bitinya ve Paflangonya’da yoğunlaşan bu fetihlerin izlerini görmek mümkündür.

Hazırlanacak bildiride bunlardan arşiv belgelerine yansımış olan izler aranacak bil-hassa tesis edilen vakıflardan hareketle bu faaliyetlerin ve icraatların sahipleri ola-rak Orhan Gazi ile beraber devrin ümerasının faaliyet ve nüfûz sahaları konusunda tespit ve değerlendirmeler yapılacaktır.

Page 52: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

52

KOCAELİ’NİN FETHİNDE STRATEJİK DEĞERİ OLAN VE FETHİ AŞK RÜYASI İLE RENKLENDİRİLEN KALE: AYDOS

Prof. Dr. Necdet ÖZTÜRKİstanbul Bahçeşehir Üniversitesi

Aşk rüyasına konu olan Aydos, Anadolu yakasında İstanbul’a en yakın iki kaleden biridir (diğeri Samandıra). Âşıkpaşazâde’den Hammer’e kadar bazı tarihçilerin, yük-sek duvarları ile müstahkem bir kale olan Aydos’un fethini, kale tekfurunun kızının gördüğü aşk rüyası ile açıklamaları ilginçtir. Zira Osmanlılar tarafından Bizans’tan alınan kalelerden sadece Aydos’un fethi rüya ile açıklanır. Âşıkpaşazâde eserinde bu konuya iki bölüm ayırmıştır (26. ve 27. Bâblar). Ancak rüya anlatımı, Âşıkpaşazâ-de’nin eseri ile sınırlı kalmayıp Neşrî, Kemalpaşazâde, İdris-i Bitlisî, Hadîdî, Mustafa Âlî, Hoca Sadeddin, Solakzâde Mehmed Hemdemî, Müneccimbaşı Ahmed Efendi ve Hammer’in eserlerinde de geçmektedir. Kronoloji hariç, bütün anlatımlar, doğru-dan veya dolaylı, Âşıkpaşazâde’ye dayanır. Âşıkpaşazâde ve Neşrî’deki sade anlatım, sonraki bazı tarihçiler (mesela üslup ustaları İdris-i Bitlisî, Kemalpaşazâde, Hoca Sadeddin) tarafından genişletilmiştir. Bu aşk rüyası anlatımında, eski destan kültü-rünün izlerinin olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Fethi, Osmanlılara stratejik avantaj sağlayan Aydos’un alınması ve daha sonra kaza-nılan Pelekanon zaferi (1329) ile, İzmit (Kocaeli) tekfuruna yardım için İstanbul’dan gönderilecek askerî kuvvetlerin önü kesilmiştir. Dolayısıyla, Aydos’tan on yıl sonra İzmit’in fethi (1337) daha kolay olmuştur.

THE MARITIME EXPANSION OF THE OTTOMANS AND THE RIVALRY BETWEEN VENICE AND GENOA IN THE LEVANT IN THE TIME OF ORHAN I

Dr. Ardıan MUHAJInstitute of History, Tirana

The Ottoman emirate during the time of Orhan I gained a new territorial dimension. From a landlocked emirate, it gained a very important maritime space that changed decisively the balance of power in Marmara Sea and the Dardanelles straits. The se ries of civil wars that affected the Byzantine Empire in the 1340s and 1350s greatly

Page 53: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

53

benefited the Ottomans. During these years the weakening of the Byzantine powerreignited the rivalry between the Italian maritime commercial city states, Genoa and Venice for commercial supremacy in the Bosphoros. The Ottomans under the leadership of Orhan I started and carried out a series of successful conquests in northwest Anatolia that brought the Ottomans in direct contact with these two Italian maritime republics. The conquest of the two sides of the Dardanelles Straits, Çanakkale and Gallipolli, on one side and the conquest of the Kocaeli Peninsula on the other side, were particularly important since brought the Ottomans naturally into this rivalry. Thus, the beginning of the maritime history of the Ottomans is linked to the emirate of Orhan I and their debut into the maritime history of the Mediterranean influenced also the dynamic of the rivalry between Genoa and Venice.

BİZANS’IN DAMADI ORHAN GAZİ DÖNEMİNDE OSMANLI-BİZANS İLİŞKİLERİ ÜZERİNE BAZI TESPİTLER

Prof. Dr. Mustafa DAŞDokuz Eylül Üniversitesi

Bizans ve Osmanlı İmparatorluklarının tarihinde Orhan Gazi büyük izler bırakan bir hükümdar olmuştur. Babası Osman Gazi’den henüz oluşum safhasında bir beylik devralan Orhan Gazi, Bursa başta olmak üzere Bitinya’nın bütün şehirlerini fethet-tikten sonra, Rumeli’ne geçmeyi başarmış ve Trakya’da kalıcı biçimde Türklerin yer-leşmesini sağlamıştır. Bu süreç içerisinde her ne kadar tarihi kronikler askeri-siyasi gelişmeleri ön plana çıkarsa da Türk-Bizans ilişkileri diplomasi, sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda da gelişme göstermiştir. Orhan Gazi, önce Yarhisar Tekfuru’nun kızı Nilüfer Hatun daha sonra da İoannis Kantakuzinos’un kızı Prenses Tehodora ile evlilik yaparak Bizans’ın damadı olmuştur. Hanedanlar arası sosyal ve diplomatik temasların birer sonucu olarak yapılan bu evlilikler doğal olarak Türk-Bizans ilişkile-rine de etki etmiştir. Orhan Gazi, kayınpederi Kantakuzinos’la görüşmek üzere Kos-ntantinopolis’i ziyaret etmiş, daha sonra da Theodora’dan doğan Şehzade Halil’in korsanların elinden kurtarılmasında Bizans büyük gayretler sarf etmiştir. Orhan Ga-zi’nin Bizanslı prenseslerle evlilikleri temelinde, onun hükümdarlığı zamanın gelişen Türk-Bizans ilişkilerinin, özellikle sosyal, diplomatik ve kültürel yönleri esas alınarak hazırlanan çalışmada dikkatlere sunulacaktır.

Page 54: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

54

ORHAN GAZİ DEVRİNDE OSMANLI DEVLETİ’NİNİDARİ TAKSİMATI VE TEŞKİLATI

Prof. Dr. Orhan KILIÇFırat Üniversitesi

Karacahisar’ın Osman Gazi tarafından fethi ve Selçuklu sultanı III. Alaeddin Keyku-bad’ın bu fethi kutlamak için O’na gönderdiği tabl u alem, yeni ve müstakil bir idari yapılanmayı akla getirse de bu uygulamanın bir sübaşılık tevcihi olabileceği dola-yısıyla bu yıllarda Osmanlılar’ın henüz bağımsız bir siyasi teşekkül olmadıkları ileri sürülür. Bu faaliyetlerin Anadolu Selçuklu Devleti’nin hâkim unsur olduğu döneme rastlaması, Osmanlı Beyliği’nin siyasi manada müstakiliyet kazanıp kazanmadığı yolunda yapılacak değerlendirmelerde ihtiyatlı olunması gerektiğini ortaya koyar. Ancak Eskişehir ve Sultanönü havalisinin Osmanlılar’ın ele geçirdiği ilk yer ve idari taksimatının da ilk parçası olduğu konusunda bir fikir birliği vardır. Bu bağlamda Osmanlı Devleti’nin ilk sancağının Sultanönü ve bu sancağın merkezinin ise Eski-şehir olduğu söylenebilir. Osman Bey’in sağlığında oğlu Orhan Bey’in Karacahisar (Sultanönü) sancakbeyi, kardeşi Gündüz Alp’in ise Eskişehir sübaşısı olduğu yolunda bilgiler vardır.

Kuruluş döneminde fethedilen kale veya şehirlere kadı ve sübaşı tayinlerinin gerçek-leşmesinden sonra hâkimiyetin tam olarak sağlandığı kabul edilirdi. Dolayısıyla kadı ve sübaşı tayinlerinin idari teşkilatlanmanın ana unsurları oldukları söylenebilir.

Osman Gazi’nin 1302 yılında Yenişehir’i merkez yapıp Karacahisar, İnönü, İnegöl (Turgud İli), Eskişehir ve Yarhisar’dan müteşekkil beş idari ve askeri bölge tesis et-mesini ilk idari taksimat izleri olarak nitelendirmek mümkündür. 14. yüzyılın ortala-rında sübaşılık ve onun alt birimi olarak vilayetin ana idari üniteler oldukları yönün-de kuvvetli izler vardır. Bursa’nın fethinden sonra Yenişehir bey sancağı olmaktan çıkmış vilayet konumuna geçmiştir. Bu dönemdeki yeni sancaklar ise İznikmid’in merkezi olduğu Kocaili ve batıdaki Karesieli’dir. Orhan Gazi devrinde Ankara da bir sancak olarak Osmanlı idari taksimatı içerisinde bulunmaktadır.

Orhan Gazi devrinin son zamanlarında Süleyman Paşa’nın sancakbeyi olduğu kabul edilir. Rumeli fütuhatı ile birlikte sancak ve sancakbeyi tabirleri yaygınlaşmaya baş-lamıştır. Aslında bahse konu bu sancakbeyleri birer uç beyi idi. Orhan Gazi devrinde

Page 55: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

55

vezirlik kurumunun varlığı da net olarak görülür. Osmanlı divanı ve bu divanın en önemli üyelerinden birisi olan vezirin idari ve mali sistemin temsilcisi olduğu Orhan Gazi döneminin idari teşkilatlanma bakımından önemli özelliklerinden birisi olarak göze çarpmaktadır.

Bu bildiride, kuruluş devri idari uygulamaları bağlamında Orhan Gazi devrinde dev-letin idari taksimatı ve üniteleri ile idari teşkilatlanması açıklanmaya çalışılmıştır. Bu dönemle ilgili bilgi veren kronikler ve seyahatnameler araştırmanın temel kay-naklarıdır. Orhan Gazi devrine ışık tutabilecek ilk dönem tahrir ve vakıf kayıtlarından da istifade edilmiştir.

BEYLİKTEN DEVLETE: ORHAN GAZİ DEVRİNDE KURUMLAŞMANIN BOYUTLARI

Prof. Dr. Mehmet ÖZHacettepe Üniversitesi

Babası Osman’ın yaşlılığında beyliğin başına geçen Orhan, 1326’da Bursa’yı fethetti Osman Bey zamanında, önce vesayet altındaki Selçuklular vasıtasıyla sonra da va-lileri aracılığıyla İlhanlılara tâbi bir beylik konumunda olan Osmanlılar, Bursa gibi önemli bir kentin fethinin ardından Anadolu’da İlhanlı hakimiyetinin önce fiilen iyi-ce gevşemesi (1328) ve ardından son hükümdar Ebu Said Bahadır Han’ın ölümüyle (1335) tamamen ortadan kalkması sayesinde bağımsızlıklarını perçinlediler.

Orhan Gazi döneminde İznik’in alınması, diğer beylikler aleyhine sınırların genişle-tilmesi, Bizans’ın ve Balkanlardaki devlet ve prensliklerin iç işlerine müdahale yoluy-la Rumeli’ye geçiş ve Balkanlardaki sınırların genişletilmesi gibi siyasi gelişmelerin yanında devletin kurumlaşmasında atılan adımlar da çok dikkati çekicidir. Osmanlı topraklarında ilk medresenin açılmasında yaya ve müsellem teşkilatının kurulma-sına, tımar sistemi ve tahrir uygulamasından divanın ve bürokrasinin gelişmesine kadar bir dizi husus söz konudur. Ele geçirilen toprakların idari taksimatı ve bu çer-çevede I. Murad’ın başa geçmesiyle Rumeli beylerbeyliğinin kurulması Osmanlıların devlet teşkilatlanması ve yönetim anlayışı bakımından değerlendirilmeyi hak eden özelliklere sahiptir.

Bildirimizde aşağıdaki sorulara da cevap aramaya çalışacağız: İlhak edilen beyliklerden

Page 56: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

56

veya Anadolu içlerinden gelen ulema ve ümeranın kurumlaşma sürecindeki katkı ve etkileri nelerdir? İlhanlı devlet sisteminin Osmanlılara etkileri var mıdır? Yakın iliş-kide bulunulan Bizans’ın bu kurumlaşma sürecindeki etkisi var mıdır? Varsa bunları hangi alanlarda görmekteyiz?

Bildirimizde başta döneme ait belgeler olmak üzere Osmanlı kronikleri ve diğer kay-naklardan hareketle Orhan Gazinin hükümdarlığı döneminde Osmanlıların bağımlı bir beylikten bağımsız bir devlete evrimleşmesinin genel bir panoramasını çizmeye ve klasik Osmanlı kurumlarının oluşmasında bu devrin önemini tebarüz ettirmeye çalışacağız.

OSMANLILARDA ORHAN BEY DÖNEMİ KURUMSALLAŞMA ÇABALARI: BEYLİKTEN DEVLETE DÖNÜŞÜM

Yrd. Doç. Dr. Yunus İNCEMuğla Sıtkı Koçman Üniversitesi

Osmanlı Beyliği’nin kurucusu Osman Bey’den sonra beyliğin başına geçen Orhan Bey siyasi yapılanmanın beylikten devlete doğru evirilmesini sağlamıştır. Orhan Bey zamanında Yaya ve Müsellem Ordusunun kurulması, divan teşkilatının kurulma-sı, ilk medresenin açılması, adalet teşkilatının örgütlenmesi, donanma teşkilatının kurulması ve vezirlik makamının ihdası siyasi yapılanmanın beylikten devlete dö-nüştürülmesi yolunda atılmış ilk adımlarıdır. Divan teşkilatının kurulması, vezirlik görevinin ihdası devlet işlerinin bir kurul tarafından görüşülmesi ve siyasi yapılan-mada bir hiyerarşinin tesis edildiği anlamına gelmektedir. Medrese vasıtasıyla ih-tiyaç duyulan nitelikli insan gücü temin edilmesi amaçlanmıştır. Yaya-Müsellem Teşkilatının kurulması ve Karesi Beyliğinin donanmasının yeniden teşkilatlandırılıp, ilk tersanenin açılmasıyla Osmanlılar, bir kara gücü olmaktan çıkmıştır. Bu durum Osmanlıların kendilerini daha büyük hedefler peşinde koşabilecek bir siyasi yapı olarak gördükleri şeklinde okunabilir. Orhan Bey zamanında gerçekleştirilen bu ku-rumsallaşma hamleleri I. Murad, I. Bayezid, I. Mehmed ve II. Murad devirlerinde de devam ettirilerek bir üst seviyeye taşınmıştır. Nihayetinde II. Mehmed zamanında gerçekleştirilen kurumsallaşma çabaları ve İstanbul’un fethiyle birlikte devletten imparatorluğa geçilmiş olur.

Page 57: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

57

OSMANLI DEVLETİ’NİN BÜROKRATİK ANLAMDA ASIL KURUCUSU: ORHAN GÂZÎ

Uzm. Hakan YILMAZİstanbul Şehir Üniversitesi

Orhan Gâzî Bursa’nın fethinden sonra, henüz babası Osman Gâzî’nin sağlığında Osmanlı uç beyliğini tam teşekküllü bir devlet olmaya götürecek ilk ve en önemli adımları atan Osmanlı sultânı olduğu için, bürokratik anlamda da Osmanlı Devle-ti’nin asıl kurucusu sayılır. Yakın zamâna kadar Âşık Paşa-zâde’nin kısa ve belirsiz kayıtlarıyla sınırlı kalan Sultan Orhan’ın devletleşme yönündeki bu ilk girişimlerinin mâhiyet ve niteliği, son zamanlarda ortaya çıkan çağdaş yeni bulgular ışığında ay-dınlanmaya başlamış ve Osmanlı kroniklerinde yer alan belirsiz atıflar tarihî açıdan kesinlik ve belirginlik kazanmıştır.

Bu bildiride; Osman Gâzî’nin direktifiyle Orhan Gâzî tarafından Bursa Beg-sarayı’n-da Saltanat Dîvânı’nın kurulması, vezâret ve defterdarlık sistemlerinin oluşturul-ması, aralarında İzmit bölgesiyle alâkalı olan 749/1348 tarihli “Pambucak-deresi” ve 754/1353 tarihli “Ak-pıñar Çiftliği” bitilerinin de bulunduğu, pek çok bölge adı-na verilmiş mülk-nâme ve vakfiyelerin mufassal defterlere aktarılması, Beg-sara-yı’ndaki Hızâne’-i ‘Âmire’de ve sadâret kazâsı Kirmasti’de ilk Osmanlı Arşivleri’nin kurulması, muhâsebe işlemlerinde siyâkat rakamlarının kullanılmaya başlaması ve ticârî-örfî alanlarda çıkarılan ilk Osmanlı kanunları… ışığında Osmanlılar’da devlet-leşme ve bürokrasinin doğuşu konusu ele alınacaktır.

Page 58: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

58

ORHAN GÂZÎ VE VAKIFLARI

Yrd. Doç. Dr. Vedat TURGUTBilecik Şeyh Edebali Üniversitesi

Osmanlı Devleti’nin bürokratik anlamda kurucusu sayılan Orhan Gâzî, henüz babası Osman Gâzî’nin sağlığında iken devletin sınırlarını genişletme amacına matuf ola-rak gazalara katılmış ve Bursa’nın fethini müteakib, “Devlet-i Âliyye”nin teşkilatlan-dırılması faaliyetlerini hızlandırmıştır. Orhan Gâzî döneminin en belirgin özellikle-rinden biri, babasının sağlığında kendisinde bulunan selahiyetlerin tamamını büyük oğlu Süleyman Paşa’ya tanınmış olmasıdır. Bu bakımdan Süleyman Paşa tarafından vakfedilen irili-ufaklı pek-çok vakfın esasen, Orhan Gazi döneminde kurulduğunu kabul etmek gerekir. Bu bildiride, Süleyman Paşa tarafından kurulan vakıflar, iki sene evvelki bildirimizde tanıtıldığından, Orhan Gâzî zamanında Hüdâvendigâr, Bolu ve Karasi sancakları dahil olmak üzere devletin sınırlarının ulaştığı her nok-tada kurduğu vakıflar mercek altına alınacaktır. Bunu yaparken, Orhan Gazi, oğlu İbrahim Bey, kardeşleri Çoban Bey ve Alaüddin Paşa gibi hanedana mensûbu diğer kişilere özel dikkat gösterilecektir. Tebliğimizin ana kaynaklarını vakfiyeler ve tahrir defterlerindeki kayıtlar teşkil etmektedir.

KOCAELİ’NDEKİ “SULTAN ORHAN” CAMİLERİ

Volkan ŞENELKocaeli Büyükşehir Belediyesi

M.Ö’sine uzanan köklü bir tarihe sahip olan Kocaeli, Asya ve Avrupa kıtalarını birbi-rine bağlayan stratejik bir geçiş noktası üzerinde bulunmaktadır. Bu nedenle tarihin her döneminde birçok medeniyet, bu bölge için birbirleriyle mücadele etmiş ve Ko-caeli yöresini kendilerine yurt edinmişlerdir.

Kocaeli bölgesinin merkezi konumunda olan İzmit ise, Antik dönemden beri bulun-duğu konum gereği önemini hep korumuş olan yerleşim alanlarının başında gel-mektedir. Bitinya Kralı Nikomedes tarafından M.Ö. 264/262 yılında kurulan, uzun bir süre Roma ve Bizans egemenliği altında kalmış olan İzmit ve çevresi, Sultanı Orhan Gazi tarafından 14. yüzyılın ikinci çeyreğinde fethedilerek Osmanlı toprağı haline getirilmiştir.

Page 59: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

59

Sultan Orhan Gazi döneminde Osmanlı coğrafyasının farklı yerlerinden getirilen ve çoğunluğu Türkmân, Yörükân taifesine mensup olan birçok oymak, aşiret, cema-at, Kocaeli bölgesine iskân edilmişlerdir. İskân sürecinden sonra ise, kurulan yeni vakıflar aracılığıyla bu bölge de ilk imar faaliyetleri gerçekleştirilmiş, cami, mescit, medrese, han, hamam, çeşme vb. eserler yaptırılmıştır.

Bu dönemde, Kocaeli bölgesinin çeşitli yerlerinde “Sultan Orhan” adına yaptırılmış olan camiler, Osmanlıların bölgedeki “ilk dini yapılarını” oluşturmaktadır. İlk inşa edildikleri dönemde, toplam olarak kaç adet yapıldığını tespit edemediğimiz Sultan Orhan camilerinin beşi, çeşitli değişikliklere uğramış olsalar da günümüze ulaşmayı başarmışlardır. Bu camilerden bir tanesi ise beden duvarları yıkılmış bir vaziyette -temel seviyesinde- günümüze ulaşmıştır.

Hâlihazırda ki Kocaeli sınırları içerisinde (İzmit, Gebze, Kandıra, Körfez ilçelerinde) mevcudiyetini kesin olarak tespit ettiğimiz altı Sultan Orhan camisi ise şunlardır:

• İzmit Orhan (Gazi Süleyman Paşa) Camii• Gebze Sultan Orhan Camii• Kandıra Sultan Orhan Camii• Kandıra Araman (Kaymaz) Sultan Orhan Camii• Kandıra Döngelli Sultan Orhan Camii• Körfez Kocalar Sultan Orhan Camii

MİNYATÜRLERDE ORHAN GAZİ

Öğr. Gör. Pelin Güleda KARADENİZKocaeli Üniversitesi

Kitap sanatlarında ayrıcalıklı bir yere sahip olan minyatürler, belgesel değer ta-şımaları ve özellikle tarihi konulu eserlerdeki gerçekçi yaklaşımıyla değer taşırlar. Türklerde resim ve minyatür sanatlarının tarihi, onların Orta Asya’da tarih sahnesine çıktıkları devirlere kadar uzanır. Orta Asya’da yayılan ve gelişen minyatür sanatı, Selçuklular ile Anadolu’ya ulaşmış ve Anadolu’daki mevcut kültürlerle kaynaşıp ge-lişmiştir. Bu yeni zevklerin birleşimi XVI. yüzyılda Osmanlı sanatını zirveye taşımıştır.

Osmanlı minyatürü daha çok anlatıma yöneliktir. Genellikle devlet büyüklerinin hayatını konu alır. Padişahın tahta çıkışı, düğün, sünnet, cenaze törenleri, elçilik

Page 60: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

60

görüşmeleri ve savaş meydanları gibi konular minyatürlerde tasvir edilmiştir.

Osmanlı Devletinin ilk kurucularından olan Orhan Gazi döneminde yapılan herhangi bir minyatüre ulaşamadık. Ancak XVI. yüzyıla geldiğimizde Orhan Gazi dönemini konu alan nakkaş Ali Çelebi’ye ve nakkaş Osman’a ait minyatürler Hünername’de mevcuttur. Bizde bu bildiride Hünername’de bulunan Orhan Gazi minyatürlerinin yapıldığı dönem ve üslup özelliklerini ele alarak renk, motif, kompozisyon bakımın-dan değerlendireceğiz.

ORHAN GAZİ TÜRBESİNDEKİ DAVUL VE SİMGESELANLAMLARI

Doç. Dr. Timur VURALNiğde Ömer Halisdemir Üniversitesi

Türk tarihinin en kadim enstrümanlarından biri bilindiği üzere davuldur. İlk tespit ettiğimiz davul erken Hun dönemi olan MÖ. 4-5 yüzyıllara ait bir kurgandan çıka-rılmıştır. Bu tarihten itibaren mezarlara soyluların davulları ile birlikte gömülme geleneği tespit edilebilmektedir. Bilindiği üzere saltanat sembollerinden biri de da-vuldur. Hakan olacak kişiye diğer alametler ile birlikte davul (tabl, kös veya köbürge) da yollanmaktadır.

Osmanlı Devleti’nin ikinci padişahı olan Orhan Gazi’nin türbesinde de davul asılı olması bu ritüelinin bir yansıması olmalıdır. Bu mukaddes türbede asılı olan davul, babası Osman Gazi’ye hükümdarlık alameti olarak Selçuklu sultanı tarafından gön-derilmiş olanın ruhudur. O davul Osmanlı Devletidir. O davul vurduğunda sultanın ve diğer gazilerin ayağa kalkması kadim bir Türk geleneği olmuştur.

Bu araştırma literatür taraması kapsamında toplanan verilere dayalı olarak kurgu-lanacaktır. Orhan Gazi’nin türbesine yönelik tarihi kaynaklardaki tespitler ile yerli ve yabancı seyyahların aktarımlarına dayalı olarak davulun türbe içindeki konumu ve kültürel önemine yönelik saptamalar yapılacaktır. Sonuç olarak hükümdarlık ala-meti olan davulun Osmanlı’nın kuruluş dönemindeki önemi ve rolü sergilenecektir.

Page 61: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

61

ORHAN BEY DÖNEMİ OSMANLI - BİZANS İTTİFAKI VE BÖLGENİN SİYASÎ VE İKTİSADÎ HAYATINA OLAN TESİRLERİ

Yrd. Doç. Dr. Murat ÖZTÜRKİnönü Üniversitesi

Tarihin her devrinde devletlerarası uzun ya da kısa süreli ittifaklar olmuştur. Bu ittifaklar bugün de olmaktadır, gelecekte de olacaktır. Siyasi tarihin doğal seyri içe-risinde görülen bu ittifaklar tarihin en önemli alanlarından birini oluşturur. Fakat bazen ittifaklar, tarafların istediği sonuçları vermeyebilir. Taraflardan birinin diğeri üzerinde sakladığı çeşitli emelleri varsa zamanla bu emeller ortaya çıkar ve zayıf taraf üzerinde olumsuz sonuçlar doğurur.

Bu tip ittifakların en önemli örneklerinden biri Osmanlı Devletinin ikinci padişahı Orhan Bey ile kendisini tahtın varisi ilan eden Ioannes Kantekuzenos arasındaki işbirliğidir. Bu ittifaktan önce Bizans açısından bakıldığında Osmanlı Devleti aslın-da geliyorum diyen bir tehlike idi. Bu kötü durumda, Bizans’ın Osmanlı Devleti ile ittifak yapmasının çeşitli zaruri sebepleri vardı. Kuşatılan ve iç karışıklıklar yaşayan Bizans’ın belki de Orhan Bey’i davet etmekten başka çaresi yoktu. Bu davetin sebep-leri çalışmamızın tam metninde ele alınacaktır.

Öncelikle iç karışıklıklarla başlayan Bizans’taki kargaşa ortamı bir süre sonra ne-redeyse iç savaş halini aldı. Kantakuzenos ve Palaiologos hanedanları arasındaki bu mücadele Orhan Bey’in desteğini alan Kantakuzenosların zaferiyle sonuçlandı ve on yıl süren bu çatışmalar neticesinde 1354 yılında Matthaeos Kantakuzenos imparatorluk tacını giydi.

Öte yandan Bizans’ın Balkanlardaki durumu hiç de emniyetli değildi. Uzun yıllardan beri Balkanlarda Bulgar, Sırp, Macar, Avar ve Peçenek akınları devam ediyordu. Bu kavimler zaman zaman İstanbul’u kuşatıyorlardı. İşte bu dönemde Bizans, Türkleri Rumeli’ye yönlendirdi. Hatta Türklerin Rumeli’ye geçişleri, Venedik gemileriyle ya-pılmış ve bunun parası da Bizans tarafından ödenmişti. Türklerin hızla Rumeli’de yayılması, Edirne, Sofya, Dimetoka ve Niğbolu gibi şehirlerin fethi, Bizans’ın Rumeli sınırlarını emniyet altına almıştır. Böylece Balkanlar ile İstanbul ve çevresinde ikti-sadî canlılık meydana gelmiştir.

Page 62: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

62

Bizans Rumeli sınırları emniyet altına alınmıştı fakat Orhan Bey de Rumeli’ye tam anlamıyla yerleşmişti. Belki Bizans İmparatorluğu’ndaki kargaşa sona ermişti ancak bu kargaşa Türk yardımı ile sonlanmıştı. Bizans tarihçisi Georg Ostrogorsky’nin de-yimiyle Türk yardımı iki tarafı da keskin bir kılıç gibi idi. Yağma akınları sonlanmıştı ancak Türklerin Avrupa toprağına kuvvetle yerleşme devri başlıyordu. Bu durum, içeride Bizans muhalefetinin sesinin yükselmesine ve Türk yardımı ile tahta geçen Kantakuzenosların, Türk varlığı sebebiyle tahttan indirilmelerine sebep olacaktı.

OSMAN VE ORHAN GAZİDEN II. BAYEZİD’E: AVRUPA’DA HAZIRLANAN İLK OSMANLI SİLSİLENAMESİ VE FELIKS PETANCIUS

Prof. Dr. Géza DÁVIDLoránd Eötvös Üniversitesi, BudapeşteDr. Bálint LAKATOSMacar Bilimler Akademisi, Ortaçağ Macaristan Araştırma Grubu, Budapeşte – Szeged

Feliks Petancius rulosu olarak adlandırılan ilginç el yazması Avrupa’da biraz daha iyi bilinmesine karşılık, Türkiye’de nispeten ender baş vurulmaktadır. Fakat ilk sekiz padişahı, 15. yüzyılın sonundaki vezirleri ve avluda hizmet görenleri tasvir etmesinin yanında Latince metinler ve anlatımlar da içeren büyük boy rulo, tarih açısından şimdiye kadarayrıntılı bir şekilde değerlendirilmedi. Halbuki verdiği bilgiler bazı çağ-daş kitaplarda da yer almıştı. Söz konusu bölümlerin bir daha uzun ve bir daha kısa biçimi vardır.

Ayrıca yazarın bir Alman kütüphanesinde bulunan kısa ancak eksik”Türk tarihi” de dikkate şayandır.

Çeşitli versiyonlar birbirleriyle karşılaştırıldığında belki yeni neticelere varılabilir.

Petancius hayatının da kimi karanlık yönleri vardır, onlar bir daha ele alınmalıdır.

Aynı zamanda vakanüvislerce çoğunluklayine Latince yazılan erken Macar tarih kitaplarında Orhan gazi hakkında herhangi bir bilgi sunulup sunulmadığının gözden geçirilmesi de amaçlanabilir. Bu bakımdan umut az ama bir deneme yapılabilir.

Page 63: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

63

SULTAN ORHAN GAZİ VE AHİLER

Prof. Dr. H. Mustafa ERAVCIYıldırım Beyazit Üniversitesi

Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda etkili olan sosyal sınıflardan biride Ahilerdir. Ancak bu yapının devletle olan ilişkileri ve diğer yapılarla geçişenliklerinin anlaşılabilmesi için daha özel bir alan üzerindeki faaliyetleri irdelenerek oradan da tüme varıma ulaşmak gerekmektedir. Bu bağlamda acaba bu sosyal sınıfın kültürel ve sosyal du-rumu Orhan Gazi döneminde ne idi? Hatta bu dönemde Ahilerin politik nüfuzları ne idi? Daha açık ifade etmek gerekirse Orhan Gazi Ahi mi? Kuşkusuz bu sorular bizi Orhan Gazi dönemindeki Ahilerin envanterine götürebileceği gibi aynı zamanda bu sivil oluşumun devlet örgütü içindeki pozisyonunu da aydınlatacaktır. Bu konuyu aydınlatırken kuşkusuz en önemli kaynaklarımız çağdaş kronikler olacaktır. Ayrıca daha sonraki dönemde yazılmış vakıf kayıtları özellikle ahi kuruluşlarına (zaviye, medrese, cami ve hangah) ait kayıtlar bu dönemin Ahi kuruluşları ile devlet arasın-daki bağlantıyı ortaya çıkarmamızı sağlayacaktır.

ORHAN GAZİ DÖNEMİNİN ÂLİM VE MUTASAVVIFLARI ÜZERİNE BAZI DEĞERLENDİRMELER

Prof. Dr. İsmail ÖZÇELİKKırıkkale Üniversitesi

Orhan Gazi döneminde Osmanlı Devleti siyasal açıdan şekillenip genişlediği gibi ilmi alanda da kapsamlı bir teşkilatlanma ve tekâmülü gerçekleştirmekteydi. Bu bağlamda, Orhan Gazi’nin himayesinde ilk Osmanlı medresesi İznik’te kurulduğu gibi ilim adamlarına gösterilen ilgi ve himaye ile de Orta Asya, İran, Suriye, Mısır ve Anadolu beyliklerinden Osmanlı Devleti’ne bir hayli âlim ve mutasavvıf gelmekteydi. Bu dönemde Anadolu’da Ahilik, Babailik ve Mevlevilik oldukça güçlüyken Osmanlı topraklarında da özellikle Ahiler yönetici zümre ve halk üzerinde oldukça güçlü bir nüfuza sahipti. Bilindiği gibi Osmanlı Devleti’nin kuruluş aşamasında ahi reislerinin nüfuzlarından önemli ölçüde istifade edilmiş, Osman Gazi ünlü bir Ahi şeyhi olan Edebali’nin kızıyla evlenmişti. Bu nedenle Şeyh Edebali’nin torunu olan Orhan Gazi, genç yaştan itibaren tasavvuf kültürü ve dervişlere büyük bir saygı duymuş, hüküm-darlık yıllarında elinden geldiğince âlim ve mutasavvıfları himaye etmişti.

Page 64: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

64

Bu sebeple Orhan Gazi döneminde dervişler ve ilim adamları hayatın her alanında etkin olmuş, toplumsal yaşamı ve düşünme hayatını derinden etkilemişlerdi. Söz konusu gerçeği daha iyi anlayabilmek için Orhan Gazi’nin doğup büyüdüğü zaman-da yetişen, eserler veren, fikir ve sohbetleriyle insanlara ışık tutan âlim ve muta-savvıfların iyi bilinmesi gerekir. Bu amaçla ilgili çalışmada Orhan Gazi döneminde yaşamış, medreselerde eğitim veren âlim ve müderrislerden olan; Davud-i Kayserî, Taceddin-i Kürdî, Alâeddin Ali Esved, Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa, Muhsin-i Kayserî gibi âlimler ve Geyikli Baba, Ahi Evran, Abdal Mûsâ gibi mutasavvıfların Orhan Gazi döneminin ilim ve kültür hayatına etkileri, meydana getirdikleri ve bu-lunan eserleri, Orhan Gazi ile olan münasebetleri ve halk üzerindeki tesirleri genel hatlarıyla incelenerek değerlendirilmeye çalışılacaktır.

ORHAN GAZİ DÖNEMİNDE KULLANILAN ŞAHISADLARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Doç. Dr. Kamil ÇOLAKEskişehir Osmangazi Üniversitesi

Osmanlı Devleti’nin ikinci hükümdarı olan Orhan Gazi devrine ait kaynaklar ol-dukça yetersizdir. Devletin kuruluş yılları ile ilgili bilgiler aktaran ve Tevârîh-i Âl-i Osmân adı verilen eserler XV. yüzyılda kaleme alınmaya başlanmıştır. Bunlar da büyük oranda birbirlerinden faydalanmışlardır. Bu durum ilk yıllara ait bilgilerimizi sınırlamakta, bazen olayların birbirine karışmasına da zemin hazırlamaktadır. Her şeye rağmen bilim adamları bu kaynakların iyi bir şekilde tetkik edilmesiyle ortaya kıymetli eserler çıkarmış ve çıkarmaya da devam etmektedirler.

Osmanlı Devleti’nin kurulduğu yıllarda Bizans sınırlarında, uç bölgesinde yaşayan bazı Türkmen guruplarının yarı göçebe yaşadığı, yerleşik hayata yeni yeni geçmeye başladığı söylenebilir. Bu durumda, şehir hayatının beraberinde getirdiği sosyolojik değişim henüz kendini hissettirmediğinden eski gelenek ve görenekler baskın olarak yaşanmaya devam etmiştir. Çalışmamızın konusunu teşkil eden isimler noktasında da, yarı göçebe yaşayan veya büyük şehir merkezlerinden uzakta olan kesimlerin geleneksel Türk isimlerini daha fazla kullandığı görülmektedir. Yerleşik hayata geç-tikçe, şehir hayatının beraberinde getirdiği sosyolojik değişimin isimlere de yansıdığı dikkat çekmektedir. Anadolu bir Türk-İslam coğrafyası olduğundan, şehir ve kasa-ba merkezlerinde medrese ve camiler bulunmaktaydı. Bu durum İslam kültürünün

Page 65: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

65

daha fazla benimsenmesini beraberinde getirmekte, isimler noktasında da Müslü-man isimlerinin çoğalması sonucunu doğurmaktaydı. Bu değişim ve farklılığı dönem ile ilgili bilgiler veren Tevârîh-i Âl-i Osmânlar ile özellikle 1333 yılında Anadolu’dan geçmiş olan ünlü seyyah İbn Battûta’nın eserinde görmek mümkündür. Ancak yarı göçebe yaşayan Türkmen gurupları arasında da İslam kültür dairesine mensup isim-lerin kullanıldığı bir gerçektir.

ORHAN GAZİ DÖNEMİN’DE KOCAELİ BÖLGESİ VE GEBZE’DE KURULAN VAKIFLAR

İsmail KAHRAMAN

Kocaeli fatihi Orhan Gazi, mütevazı bir insandı. Fakirleri sever ve âlimlere hürmet ederdi. Son derece dindar, adaletli yönetimi ile tebaasına kendisini sevdirmişti. Biz-zat halk içine girer, onlarla dertleşirdi. Hareketlerinde çok hesaplı davranır ve hiç telaş etmezdi. Bu özelliklerini sadece Türkler değil Batılı tarihçiler de tasdik etmiştir. İşte bu şanlı sultan, Kocaeli yarımadasının hem Osmanlı, hem de İslam yurdu olma-sında büyük emek sarf etmiş. Osmanlı’da vakıf medeniyetinin kurulup yayılmasına öncülük etmiş örnek bir Devlet ve Vakıf adamıydı.

Osmanlı sosyal ve ekonomik yapısında vakıfların büyük önemi vardır. Zira vakıflar bu tür ülke sathına yayılmış kurumlar olarak sosyal hayattaki önemli belirleyicilikleri yanında, iktisadi bakımdan da sistemin ayrılmaz bir parçası durumundaydılar.

Osmanlı Devleti mali sistemi merkez hazinesi tımar sistemi ve vakıflar üçlüsüne dayalı idi. İslam hukukuna göre vakıflar özel mülke konu olsalar da gördükleri fonk-siyon itibariyle birer kamu kurumu niteliğindedirler. Bu bakımdan vakıflar aynı za-manda sosyal yapının da çok önemli bir belirleyicisi durumundaydılar.

Osmanlı devlet yapısı içinde bazen bir nahiye bazen bir kaza merkezi olarak var olan Gebze kasabası gerek bu hususlardan ileri gelen, gerek önemli bir coğrafi yerde kurulu bulunmasından kaynaklanan sebepleri ile bazı kurumların mevcut olduğu bir yerleşim birimi olmuştur. Bu kurumlar, o düzeydeki bir yerleşim biriminde var olan idari ve adli kurumların dışında vakıf, zaviye, imaret ve kervansaraylardır. Asırlar boyunca varlığını ve işlevini devam ettiren bu kurumların Gebze’nin sosyal ve ekonomik hayatındaki yeri önemlidir.

Page 66: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

66

Gebze’nin, henüz fethedilip Osmanlı toprağı olduktan sonra sahip olduğu ilk ku-rumlardan birisi Sultan Orhan’ın vakfı olan topraklardır. Sultan Orhan’ın kurduğu bu vakfın Gebze’nin bir İslam şehri olmasında etkisi büyüktür. Yine benzer bir şekilde Gebze ikinci kez Çelebi Sultan Mehmet tarafından fethedilince Darıcı (Darıca kaza-sı) karyesi Sultan Mehmed’in Bursa’da kurduğu vakfına bağlanmıştır. Bu dönemde bizzat devlet erkânı tarafından kurulup geliştirilen vakıf müessesinin misalleri ola-rak Gebze’de Osmanlı dönemi boyunca çok sayıda vakıf kurulmuş veya bazı yerleşim yerleri başka beldelerdeki vakıflara gelir olarak ayrılmışlardır.

Biz bu bildirimizde Gebze’de kurulan vakıflarla ilgili ayrıntılı bilgiler verip belgesel görüntüler sunacağız.

ABDAL MUSA VE DEVLET

Prof. Dr. Hasan Basri KARADENİZDumlupınar Üniversitesi

İlk dönem Osmanlı tarihçilerinden Aşıkpaşazâde, Osmanlı Devlet’inin kuruluşunda rol oynayan unsurları Ahiyân-ı Rum, Gaziyan-ı Rum, Bacıyan-ı Rum ve Abdalan-ı Rum şeklinde tasnif eder. Abdalan-ı Rum’un öncüsü Hacı Bektaş Veli’dir. Onun ma-nevi mirasçılarından birisi de manevi evladı Kadıncık Ana elinden alan Abdal Musa’ da abdallar arasında önemli bir yere sahiptir.

Bursa’nın fethine katılan Abdal Musa, muhtemelen Orhan Gazi’nin 1340’lı yıllarda bazı kesimlerin tasavvufu istismar etmelerini önlemek amacı ile yaptırdığı teftiş sırasında veya sonrasında devletin bu tavrını kabullenemeyip önce Karasi üzerinden Batı Anadolu’ya geçmiştir. Onun vakarlı ve celâlli bir karaktere sahip ve aksiyoner olması bu teftişi kabullenememesine sebecvvp olmuş olmalıdır daha sonra da Teke bölgesinde Elmalı’da konar-göçerler arasında tekkesini kurup irşad etmiştir.

Abdal Musa’nın oldukça haşin ve celalli bir mizaca sahip mürşit olduğu ve özellikle otorite, iktidar ya da devlete karşı tavizsiz bir duruş sergilediği aşikârdır. Abdal Mu-sa’nın Teke beyine karşı tavrı son derece katıdır ve itaatten ziyade isyankâr bir tavır takındığı ve otoriteyi yok saydığı gayet açıktır Abdal Musa velâyetnâmesi ve onun halifesi Kaygusuz Abdal menakıbnâmesinde ona dair kayıtlardan bu doğrultuda çı-karım yapmak söz konusudur.

Page 67: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

67

Abdal Musa velâyetnâmesi incelendiğinde devletin hâkimiyetini kabul etmediği için Osmanlı coğrafyasını terk ettiği anlaşılan bu abdal şeyhinin daha başlangıçta Teke beyi ile de anlaşamadığı, otoriteye karşı çıkma eğilimde olduğu anlaşılır. Teke beyi ile bölgede saygın ve etkin bir şeyh arasında ki çatışma bir hâkimiyet mücadelesi olup, bir kazan altın meselesi bu rekabetin sembolik bir karşılığıdır. Burada gerçek olan Teke beyinin meşru hükümranlık hakkını kullanmak istemesi, buna mukabil celalli bir şeyh olan Abdal Musa’nın devlet varlığına diğer bir ifade ile otoriteye kabul etmeme, ona karşı gelme durumudur. Abdal Musa’da üst düzeyde olan devlet karşıtlığı mensubu olduğu abdal geleneğinden kaynaklanmaktadır. Şöyle ki Hacı Bektaş kültüne mensup velâyetnâmeler incelendiğinde bu silsileye mensup şeyhler-de otoriteyi kabul etmeme ya da kendisini bunun üzerinde görme eğiliminin mev-cudiyeti görülecektir.

KOCAELİ SANCAĞI’NDA VAKIF KÖYLERİ VEÇİFTLİKLERİ (MAD 22 NUMARALI DEFTERE GÖRE)

Doç. Dr. Zübeyde Güneş YAĞCIBalıkesir ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Mustafa AKKAYAAdnan Menderes Üniversitesi

Osmanlı Devleti’nde birçok kamu hizmeti vakıflar aracılığı ile yapılmıştır. Bu amaçla başta padişahlar olmak üzere üst düzey devlet görevlileri olduğu kadar az buçuk malı olan hemen herkes kamu yararına vakıflar kurmuşlardır. Vakfın giderlerini kar-şılamak üzere tarla, bağ, bahçe, dükkân vakfetmişlerdir. Padişahlar ve üst düzey devlet görevlileri ise kendilerine has olarak tahsis edilen köylerin gelirlerini kurduk-ları vakıflara bağışlamışlardır. Bazıları ise temlik olarak verilen çiftlikleri yine vakıf kurmak suretiyle kamu hizmetine sunmuşlardır. Kocaeli Sancağında da vakfedilen köyler ve çiftlikler bulunmaktadır.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi Maliyeden Müdevver Defterler Kataloğu 22 numarada kayıtlı defter tam da bu husus üzerinde durmaktadır. Bizim bu bildiride amacı-mız H/929 tarihli deftere göre Kocaeli Sancağı’da vakıf köyleri ve çiftlikleri nere-lere vakfedildiklerini ele alırken, bu köylerin sosyo ekonomik durumlarını irdelemek olacaktır. Bildiride Maliyeden Müdevver Kataloğu 22 numaradaki defterin yanı sıra Kocaeli Sancağı tapu tahrir defterlerine de bakılarak vakıf köy ve çiftliklere dair de-ğişimler irdelenecektir. Böylece sancağın ekonomik yapısı içerisinde vakıfların yeri ortaya konulacaktır.

Page 68: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

68

GEBZE NAHİYESİ ÇAMLICA KARYESİ’NDE ŞEYH İVAZ FAKİH’İN LAÇİN TİMARI TEMLİĞİ VE VAKFI

Prof. Dr. İlhami YURDAKULBilecik Şeyh Edebali Üniversitesi

İstanbul’un fethinden önce Orhan Gazi zamanında Üsküdar sahası Osmanlı ege-menliğine girmişti. Gebze Nahiyesi’ne bağlı 12 haneli Çamlıca Karyesi, Çelebi Sultan Mehmed tarafından İvaz Fakih’e Laçin Timarı adıyla tüm vergilerden muaf tutulmak kaydıyla temlik edildikten bir süre sonra vakfa dönüştürüldü. Tarihi süreç içinde vakfa ve gelirlerine çeşitli müdahaleler oldu. Bunlar yargıya taşınarak çözüme ka-vuşturuldu. Ancak vakıf arazisi, malları ve gelirleri üzerindeki tartışmalar devam etti. Bu bildiri kapsamında 15. yüzyılda Çamlıca Karyesi Laçin timarının İvaz Fakih’e temlik olarak tahsisi ve evladiyet üzere vakfa dönüştürülmesi üzerinde durulacaktır. Ayrıca bu tarihten sonra hem İvaz Fakih’in neslinden geldiğini iddia edenler hem de örfi/askerî idareciler tarafından vakfın mülk ve gelirlerine yapılan müdahaleler ile vakıf mütevellilerinin konuyu yargıya taşıması ve vakfın idaresine dair süreç izah edilecektir.

KANUNİ DÖNEMİ KOCAELİ SANCAKBEYLERİNDENALİ BEY HAKKINDA BİR İNCELEME

Dr. Ersin KIRCABaşbakanlık Osmanlı Arşivi

21 Haziran 1559 tarihinde Rodos Sancakbeyliği’nden, Kocaeli Sancakbeyliği’ne ta-yin olunan Ali Bey dönemin kroniklerinde Ali Pertek, Ali Pörtük ve Ali Portuk gibi isimlerle anılmıştır. Ali Bey iyi bir donanma komutanı idi. 1559 yılında Piyale Paşa ile birlikte Akdeniz seferine katıldı. 1560 yılındaki Cerbe Kuşatması’nda Kocaeli Sancağı askerleri ile birlikte yer aldı. Ali Bey sefer dönüşünde emrindeki askerlerle birlikte Ege Adalarının muhafazası ile görevlendirildi. Bu seferlere katıldığı esnada Kocaeli sancağını idare etmek üzere yerine Sinan isimli birini vekil olarak bıraktı. Ali Bey’den Süheyl Bey Kocaeli Sancakbeyliği’ne tayin olundu. Süheyl Bey 1565 yılında donanma ile birlikte Malta kuşatmasına katıldı. Kuşatmanın başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Ali Bey 1565 Haziranı’nda tekrar Kocaeli Sancakbeyi tayin olundu ve 1565 yılı sonbaharında düşman gemilerinden haber almak, Ege yoluyla

Page 69: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

69

İstanbul’a iaşe getiren Mısır gemilerin düşman ve korsan saldırılarından korunarak güvenli bir şekilde Çanakkale Boğazı’ndan içeri girmesini temin etmek üzere Ege Denizi muhafazasında görevlendirildi. Bu görevleri başarılı bir şekilde tamamlayan Ali Bey yine Kocaeli Sancağı askerleri ile birlikte 1566 yılında Kanuni Sultan Sü-leyman’ın son seferi olan Zigetvar Seferi’nde Tuna Nehri’nden Macaristan’a giden Osmanlı Donanması’nın komutanı olarak katıldı ve gerek sefer ve gerekse kuşatma esnasında büyük övgülere mazhar oldu. Bu bildiride arşiv vesikaları ve dönemin çağdaş kaynakları incelenerek Kocaeli Beyi Ali Bey’in faaliyetleri hakkında bilgi verilecektir.

16. YÜZYILDA MALKOÇOĞLU AİLESİNİN OSMANLI VENEDİK SINIRINDAKİ FAALİYETLERİ

Doç. Dr. Zübeyde Güneş YAĞCIBalıkesir ÜniversitesiDr. Serap MUMCUPadova Üniversitesi

Mihaloğulları, Turahanoğulları, Evrenosoğulları gibi Malkoçoğulları da Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve gelişmesine katkıda bulunmuş akıncı ailelerinden birisidir. Ailenin en büyüğü Sivas’ta kale Muhafızı olan Malkoçoğlu Mustafa Bey’dir. Malkoçoğlu ailesinin kökeninin Bosna’nın Malkovich ailesine dayandığı ileri sürülse de Kocaeli’den olduğu kabul edilmek-tedir. Nitekim Malkoçoğlu Mustafa Bey kendisinden önce vefat eden oğlu Malkoçoğlu Mehmed Bey’i Gebze’de defnetmiştir. Bu nedenle Mehmed Bey’in türbesi Kocaeli Gebze’de yer almaktadır. Aile Mustafa Bey’den sonra İstanbul’un fethi, Mohaç meydan muharebesi gibi Osmanlı tarihini ve dünya tarihini değiştiren olaylarda büyük hizmet etmişlerdir. Yine ailenin başta Koca Bali Bey olmak üzere Balkanlar’da ve Anadolu’da sancakbeyliği ve bey-lerbeylik görevlerinde bulunmuşlardır. Bosna’da bunlardan birisidir.

Malkoçoğulları çoğunlukla Rumeli’de görev yapmaları hasebiyle ailenin üyeleri Rumeli’de ve burada görev yapmaları hasebiyle kimi zaman Dalmaçya kıyılarına hâkim olan Venedik ile irtibatta bulunmuşlar ve mektuplaşmışlardır. İrtibatın temel konusu sınır meseleleridir. İşte bu bildiri de amacımız 16. yüzyılda başta Bosna Beylerbeyi Malkoçoğlu Ali Bey ol-mak üzere Malkoçoğullarının Venedik sınırındaki faaliyetlerini yansımalarını ele almaktır. Böylece bu faaliyetler çerçevesinde Osmanlı Venedik ilişkilerinde Malkoçoğullarının yeri irdelenmiş olacaktır. Bildiriyi hazırlarken Venedik arşivi ve Osmanlı arşivinde yer alan belge ve defterler temel kaynağımızı oluşturacaktır. Tabii ki dönemin kronikleri başvuracağımız kaynaklar arasında yer alacaktır.

Page 70: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

70

XVI. YÜZYILIN İKİNCİ YARINDA KOCAELİSANCAĞI’NDAKİ VAKIFLAR VE GELİRLERİ

Prof. Dr. Ahmet GÜNDÜZGaziantep Üniversitesi

Bu çalışmada Kocaeli Sancağı dâhilindeki vakıflar üzerinde durulacaktır. Bu vakıf-ların gelir kaynakları ve gelir tutarları Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan 438 no’lu Tapu Tahrir (icmâl) defterindeki veriler çerçevesinde ele alınacaktır. Defterin Kanuni Sultan Süleyman döneminin ilk yıllarında düzenlendiği kabul edilmektedir.

Defterin 764-767 sahifeleri arasında İznikmid Kazasındaki vakıflar; 775-777 sahi-feleri arasında Kandırı Kazası; 783-784 sahifelerinde Şili Kazası; 790-793 sahife-lerinde Genevize Kazası; 797. Sahifede Yoros Kazası; 801-805 sahifeleri arasında İznik kazası; 809-811 sahifeleri arasında Yalâkabâd Kazası ve 813. Sahifede de Ada Kazası vakıfları yer almaktadır.

YAŞAM VE ÖLÜM ARASINDA TİMARLI SİPAHİOLMAK: KOCAELİ SANCAĞI ÖRNEĞİ (1595-1598)

Doç. Dr. Emine ERDOĞAN ÖZÜNLÜHacettepe Üniversitesi

Osmanlı tarihine dair genel literatürün önemli bir bölümünü siyasi tarih oluşturur ve bu tarihinin anlatımında ise savaşlar ve zaferler her zaman ön plandadır. Savaş-ların, zaferlerin hatta yenilgilerin “arka planı” üzerinde yapılan çalışma sayısı ise oldukça sınırlıdır. Özellikle de insan gücünü oluşturan askeri kuvvetlerin nasıl bir ya-şam sürdürdükleri, kariyerleri, başarıları veya başarısızlıkları üzerinde pek durulmaz. Bu bağlamda özellikle tımarlı sipahilere dair çalışmalar oldukça azdır.

Bu bildiride bir nebze olsun bu konuya katkıda bulunmak amacıyla Kocaeli sancağı örneğinde tımarlı sipahilerin yaşam öykülerine ve askeri kariyerlerine yer verilecek-tir. Söz konusu araştırmada kullanılacak temel kaynak, aynı zamanda timar sistemi ve dolayısıyla timarlı sipahiler hakkında önemli bilgi veren kaynaklardan biri olan timar ruznamçe defterleri olacaktır. Bu minvalde kullanılacak defterler, Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Timar ve Zeamet (Ruznamçe) Defterleri Katalogu’nda yer alan ve

Page 71: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

71

1595 - 1598 tarihleri arasını kapsayan 163, 175, 193 ve 204 numaralı defterler olacaktır.

KOCAELİ LİVASINDA BÂZDÂRÂN TİMARLARI

Prof. Dr. Mehmet İNBAŞIErciyes ÜniversitesiOkt. Tahsin HAZIRBULANMunzur Üniversitesi

Osmanlı İmparatorluğu, fethettiği topraklarda tahrir-i memleket denilen nüfus ve arazi sayımı yaptırırdı. Tahrirler tamamlandıktan sonra bir eyalete veya sancağa ait vergi ve mukataa„ gelirleri dirlik denilen muayyen büyüklükte parçalara ayrılarak kişilerin rütbe ve istihkaklarına göre tevcih edilmekteydi. Timar sistemi içerisinde dirlikler; has, zeâmet ve timar adıyla üç ana gruba ayrılmıştır.

Osmanlı ekonomisinin ve askeri yapısının temelini teşkil eden timar, geçimlerini veya hiz-metlerine ait masrafları karşılamak üzere bir kısım asker ve memurlara, muayyen bölge-lerden kendi nâm ve hesaplarına tahsili salahiyeti ile birlikte tahsis edilmiş olan vergi kay-naklarına ve bu arada bilhassa defter yazılarında ki senelik geliri 19.999 akçeye kadar olan askeri dirliklere verilen isimdir. Askeri, ekonomik ve sosyo-kültürel alanda birçok katkısı olan timar sistemi Osmanlı Devleti‟ni klasik dönemde güçlü kılan en önemli fonksiyonlardan bir tanesidir.

Osmanlı Devleti’nde askeri olarak verilen timarların haricinde özellikle sarayın vb. gibi birimlerin ihtiyacını karşılamak amacıyla da timar tahsisatları yapılmıştır. Örneğin, Has Ahur’un ihtiyacını duymuş olduğu atların veya diğer binek hayvanlarının bakımını vb. gibi görevleri üstlenen kişilere verilen timarlar olduğu gibi devletin ihtiyacını duymuş olduğu bir takım ürünlerin/araçların temini vb. gibi birçok alanda da askeri olmayan timarların veril-diği vakîdir. Askeri olmayan timarlardan birisi de “Bâzdârân” timarıdır. Bâzdârân; Osmanlı Devleti’nde avcı ve av kuşlarını besleyen kimselere verilen unvandır. Bu kişiler kendilerine tahsis edilen mıntıkada bulunan dağlarda ve kaya diplerinde bulunan yuvalardan, yavru kuşları toplayıp av için yetiştirirlerdi. Sonrasında bakımlarını yaptıkları ve av için eğitmiş oldukları avcı kuşlarını saraya götürürlerdi. Saraya şahin, atmaca gibi avcı kuşları yetiştirip getiren bu kişilerle, bunların yuvalarını bekleyenler, payitaht tarafından beratla görevlen-dirilirler ve hizmetleri karşılığında timar tasarruf ederlerdi. Bâzdârânlar yapmış oldukları hizmet karşılığında ise öşür, cizye gibi şer’i vergiler yanında ispençe, koyun resmi, gerdek resmi, gümrük resmi gibi örf-i vergiler, angarya hizmetler, tekâlif-i şakka ile devlete arpa, buğday, kereste vermek gibi avarız mahiyetindeki vergilerden muaf tutulurlardı.

Page 72: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

72

İmparatorluk coğrafyasında, Anadolu’da ve Rumeli’de verilmiş olan bâzdârân timar-ları ile ilgili müstakil mufassal ve icmal tahrir defterleri olduğu gibi, vilâyet tahrir-lerinden çıkarılmış olan defterlerde de bu timarlar hakkında bilgiler bulunmaktadır. Adı geçen defterlerden biriside muhtemel 16. yüzyıla ait Anadolu’da verilen timar-ların kaydedildiği tarihsiz bir defterdir. Söz konusu defterde Kocaeli, Biga, Karesi, Saruhan, Sultanönü, Karahisâr-ı Sahib, Kastamonu Livalarıyla, İmrahor, İnegöl, Ye-nişehir, Mihaliç ve Tuzhisar nahiyelerinde verilen bâzdârân timarlar ve bu timarların kimler tarafından tasarruf edildiklerini ihtiva eden bilgiler bulunmaktadır.

Defterde verilen bilgilere göre Kocaeli Livasında, Kocaeli, Yalakabad, Şili, Kandırı, İznikmid, Gökboyun ve Ada nahiyelerinde ve bu yerlere tabî olan yerlerde yuvacılık, avcı kuşların bakım ve terbiyesinden sorumlu olanlar (görencecilik) vb. gibi görevleri olan kişilere timarlar verilmiştir. Verilen timarların büyük bir bölümü de avarızdan muaf tutulmuştur.

Tüm bu bilgilerden hareketle bildirimizde; “Kocaeli Livasında bulunan Bâzdârân Timarları” bu timarların kimler tarafından ta-sarruf edildiklerini, diğer livalar ve nahiyelere göre oranı vb. gibi bilgileri sunacağız. Ayrıca, kadim bir Türk geleneği olan ve Osmanlı hanedanında büyük tutkularından birisi olan avcılık hakkında ve bu uğraşın vazgeçilmez unsurlarından olan avcı kuş-ların yuva yerlerine ait isimlerinde ortaya çıkacak olması Kocaeli ve bölge topono-misine katkı sağlayacaktır.

YENİÇAĞ KENT TARİHLERİNİN ŞEKİLLENMESİNDEDEVLET KATKISINA DAİR BİR İNCELEME:KOCAELİ EKONOMİSİNDE HASSA YATIRIMLARI

Yrd. Doç. Dr. Zafer KARADEMİRCumhuriyet Üniversitesi

Osmanlı iktisat düzeninde devlet bir müteşebbis olarak yer almıştır. Bu yapılanma hem merkez teşkilatında hem de yerel teşkilatlarda belirgin şekilde görülebilmek-tedir. Tarımdan endüstriye hemen her alanda resmi kanadın yatırımlarını görmek mümkündür. Kocaeli bölgesinde de devletin yatırımları yeniçağ ekonomik düzenin-de etkin bir surette yer almıştır. Havas (has, hassa)-ı hümayun şeklinde ifade edilen ve padişah ile hanedanın iktisadi teşebbüslerinin tanımlandığı iktisadi iştirakler bu

Page 73: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

73

bölgede de mali operasyonlar içinde yer aldılar. Bu bildiri söz konusu hassa yatırım-larının kent ve çevresindeki ekonomik katma değerine ve bölgenin üretim/tüketim düzenine katkısını incelemektedir. Hassa kapsamındaki ekonomik oluşumların han-gi alanlarda etkinlik gösterdiği, nasıl yönetildiği ve karşılaşılan sorunların ne şekilde çözümlendiği araştırılacak temel problemler arasındadır. Başbakanlık Osmanlı Arşi-vi dokümanlarının temel veri kaynağı olarak değerlendirildiği çalışmada dönemsel sınırlama 1550-1750 yılları şeklinde belirlenmiştir.

IV. MURAD’IN İZMİT VE ÇEVRESİNDEKİ FAALİYETLERİ

Uzm. Harun SELÇUKİnönü Üniversitesi

İzmit, Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan deniz yolu ile Mısır, Mezopotamya ve Anadolu’yu Avrupa’ya bağlayan kara yolunun üzerinde önemli menzillerden birisini teşkil eder. Aynı zamanda sahip olduğu liman kara ticareti yanında deniz ticareti açısından da bu şehri önemli kılmaktadır. Bunların yanında doğal savunma sistemi sağlayan kıyıya doğru eğimli bir yamaç üzerindeki tepeler üzerinde yer alan kent, tarih boyunca insanların yerleşim yeri olarak tercih ettiği bir yer olmuş, Hellenistik dönemde Bithynia Krallığı’na, Roma döne-minde ise imparatorluğun doğu topraklarına başkentlik yapmıştır. Nikomedia adı şehrin kurucusu Bithynia Kralı I. Nikomed’den (M.Ö. 279-250) gelmektedir.

XIII. yüzyılın sonlarına doğru Türk akınlarının Kocaeli yarımadasına yönelmesi Osmanlı Beyliği’nin bölgede hâkimiyet tesisine vesile olacak ve beyliğe İzmit’e kadar uzanma im-kânı bulacaktır. Ancak, bahse konu akınlarla bölgede istikrarın ortadan kalkması üzerine Bizanslılar buradaki kaleleri sağlamlaştırma yoluna gittiler. Ona rağmen 1329’da Orhan Bey ile İmparator III. Andronikos arasında İzmit yakınlarında Pelekanon’da cereyan eden savaş şehrin kaderini de belirledi. Ağır yenilgiye uğrayan Bizans İmparatoru haraç ödemek şartıyla İzmit’i kurtardıysa da (1333) daha sonra 1337’de burası Osmanlıların eline geçti ve idaresi Süleyman Paşa’ya bırakıldı. Orhan Bey döneminde Kocaeli sancağı teşkil edildi ve bu sancağın merkezini teşkil eden İzmit hızla gelişmeye başladı.

Yörenin aynı zamanda önemli bir deprem kuşağında yer alması İzmit’in en büyük şans-sızlığını oluşturmaktaydı. Nitekim XVI. yüzyılda meydana gelen depremler ile diğer afetler Şehrin istenilen seviyeye ulaşmasına fırsat tanımamıştır. Nitekim XVII. yüzyılın başlarına kadar İzmit sıradan bir belde konumuna düşecektir. Bu dönemde IV. Murad’ın (1623-1640) şehzade olarak İzmit’e gönderilmesi bu şehrin yeniden ikbalinin parlamasına vesile olacak-tır. IV. Murad’ın İzmit’e önem vermesiyle surları yenileterek iç kaleyi tekrar inşa ettirmesi ve

Page 74: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

74

yine burada yaptırdığı saray Şehrin eski canlılığına kavuşmasını sağlayacaktır. Evliya Çelebi, IV. Murad döneminde İzmit’te yapılanlardan övgü ile bahseder. Bu hükümdar zamanında şehir ve çevresinde düzenin sağlanması ve Revan-Bağdat seferleri dönüşünde Sultan’ın bir müddet burada kalarak dinlenmesine bağlı olarak ortaya çıkan gelişmeler bu tebliğin konusunu teşkil edecektir.

18. YÜZYILIN ORTALARINDA KOCA-İLİ SANCAĞI’NDA GÖRÜLEN KANUNSUZLUKLAR

Yrd. Doç. Dr. Alpay BİZBİRLİKYrd. Doç. Dr. Mustafa KAYACelal Bayar Üniversitesi

Anadolu ile İstanbul bağlantı yolları güzergâhında olan Kocaeli, yüzyıllardır hem ticari ve ekonomik hem de stratejik önemini hiçbir zaman kaybetmemiştir. Şehir, Marmara denizinin doğusunda yer almakta olup, adını Strabon’un bahsettiği Bit-hynia Kralı I. Nikomed’den aldığı sanılmaktadır. Osmanlı döneminde bölgenin en büyük şehri olan İzmit’in ismi de bu kralın isminden gelmektedir.

Seyyahların notlarında önemli bir idari birim olarak kayda geçen Koca-İli; Gebze, Yalakabad, Görele, İznik, İznikmid, Şile, Kandırı ve Yaros kazalarından oluşan bir sancaktır. 17. Yüzyılda idari taksimatında bir değişiklik görülmemektedir.

Bu bildirinin konusu, “18. Yüzyılın Ortalarında Koca-İli Sancağında Görülen Kanun-suzluklar” üzerine olup, çalışmanın ana kaynağını Ahkâm Defterleri (18. Yüzyıl or-talarına ait olanlar) oluşturmaktadır. Divan-ı Hümayûn’dan çıkan hükümlerin kay-dedildiği bu defterlerde her türlü muamelâta dair belgeler bulunduğu için, bölgenin sosyal tarihine dair çeşitli sapmaları da takip edebilmek mümkün olmaktadır.

Ahkâm Defterleri’nde bulunan belgelere dayanılarak bölgede yaşanan eşkıyalık, tehdit, katl, vergi usulsüzlükleri, tımar davaları, veraset davaları, her türlü tasallut ve tecavüz olayları ele alınacaktır. Bu doğrultuda, bölgede yaşanan kanunsuzluklar ve devletin bu kanunsuzlukları işleyenlere karşı tutumu ortaya konulmaya çalışılacaktır.

Page 75: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

75

178 NOLU MÜHİMME DEFTERİNDE KOCAELİ VE ÇEVRESİ HAKKINDAKİ HÜKÜMLER VE DEĞERLENDİRMESİ

Prof. Dr. Rıza KARAGÖZOndokuz Mayıs Üniversitesi

Mühimme Defterleri, Osmanlı Devleti’nin idari, askeri, hukuki adli vs. memleket iş-leriyle ilgili kararları ve emirleri ihtiva eden önemli arşiv kaynaklarındandır. 1780-1787 Miladi tarihlerini kapsayan dönemin kayıtlarını içeren 178 Nolu Mühimme Defterindeki Kocaeli ve çevresiyle ilgili hükümler okunmak suretiyle 18. yüzyıl son-larında Kocaeli tarihi hakkında tespitlerde bulunulması ve değerlendirme yapılması hedeflenmektedir. Dış siyasette hareketli, Osmanlılar açısından içerde ve dışarda sı-kıntıların yaşandığı söz konusu tarihlerde Mühimme kayıtları üzerinden memlekete ayna tutmak, zamanın gündemini nelerin oluşturduğunu görmek ve merkez - taşra ilişkilerini anlamak bakımından elde edilecek tespitler önem arzetmektedir. Böylece aynı zamanda, Osmanlılar için başlangıçtan itibaren önemli olan Kocaeli’nin tarihi-ne de katkı sağlayacaktır.

KOCAELİ MUTASARRIFI SEYYİD HÜSEYİN PAŞA’NIN MUHALLEFATI

Yrd. Doç. Dr. Şefaattin DENİZKocaeli Üniversitesi

Kocaeli Mutasarrıfı Adapazarlı Seyyid Hüseyin bin Mustafa’nın hayatı hakkındaki malumatlar bir iki istisna dışında henüz ansiklopedik bilgi düzeyinde olup, mevcut bilgiler kıymetli olmakla birlikte onun hayatını aydınlatmaktan uzaktır. Paşa’nın bi-yografisi ve Osmanlı tarihindeki yeri hakkında Osmanlı arşivlerinde bulunan defter ve belge tasniflerinde yapılacak detaylı taramalarda mebzul miktarda malumat bu-lunacağı açıktır.

Biz de bu tebliğde elbette Seyyid Hüseyin Paşa’nın biyografisini ve Osmanlı tari-hindeki yerini ortaya çıkarma iddiasında değiliz, ancak onun İstanbul’da hıyanet suçlanmasından dolayı idamla cezalandırılması ve akabinde mutad bir uygula-ma olduğu üzere mallarının müsaderesine karar verilmesi, bu işle de dergâh-ı âlî

Page 76: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

76

kapucıbaşılarından İznikmid Kereste Emini Nuh Beğ ile dergâh-ı âlî gediklilerinden İbrahim Beğ görevlendirilerek, bütün emval ve eşyasının zapt edilmesi, kayda geçi-rilmesi, bir kısmının mahalinde satışı, kıymetli olanlarının ise İstanbul’a gönderilme-si gibi hususları analiz etmeye çalışacağız.

Müsadere sürecindeki kayıtlardan Seyyid Hüseyin Paşa’nın annesinin Adapazarı’nda ikamet üzere olan Ümmü Gülsüm Hanım olduğunu, ancak kendi eş, cariye ve çocuk-larının İznikmid’de ikamet etmekte olduğunu öğrenmekteyiz. Ayrıca Seyyid Hüseyin Paşa’nın Ayişe, Fatıma ve Habibe isimli üç nikâhlı eşinin olduğunu, bu eşlerinden Habibe’nin vefat ettiğini, Habibe dışında diğer nikâhlı eşlerinden hayatta herhangi bir çocuklarının olmadığını; Tabibe, Şemsi Safa, Mürgdil isimli cariyelerinden Abdi ve Yusuf isimli iki küçük oğlunun, Zekiye isimli de bir küçük kızının olduğunu, ayrıca nikâhlı eşlerinden Ayişe ile Ziba, Çeşmibend ve Saye Veis? İsimli cariyelerinin hamile olduğunu, bunun dışında başka çok sayıda cariyesinin bulunduğunu tespit etmiş bulunuyoruz.

Kısaca bu tebliğde terekesinden ve elde ettiğimiz belgelerden hareketle, onun şahsi ilgileri, eşleri, çocukları, cariyeleri, mal ve eşyaları, alacak-verecekleri gibi birçok konuyu analiz etmeye çalışacağız.

1452 NUMARALI İZMİT ŞER’İYE SİCİLİNDE YER ALAN UNVAN VE LÂKAPLAR ÜZERİNE BİR İNCELEME

Yrd. Doç. Dr. Nesrin GÜLLÜDAĞArş. Gör. Halit BAŞIğdır Üniversitesi

Şer’i mahkemelerde tutulan ve resmi statü taşıyan ve her türlü kaydın tutuldu-ğu defterlere, genel/yaygın adıyla “Şer’iye Sicili” denir. Şer’iye sicilleri ait olduğu dönemin sosyal, etnografi, siyasi, ekonomik, hukuk, din, dil, yer adları, kişi adları vb. ile ilgili zengin ve güvenilir bilgiler içermesi yönüyle, kültür tarihinin en önemli kaynakları arasında yer alır.

Lâkap ve unvanlar Türk kültüründe oldukça önemli bir yere sahiptir. Günümüzde dahi birçok kişi lâkapları ile anılmaktadır. Lâkaplar kişinin fizikî, ruhsal, sosyolojik, soy-sop, mesleki olarak, çeşitli karakteristik özelliklerinden hareketle toplumdaki

Page 77: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

77

yerini ayırt etmeyi kolaylaştıran bir unsurdur. Lâkap kullanımı, resmî kayıt sisteminden önceki dönemlerde kişilerin tanınmasına yönelik önemli bir fonksiyonu da üstlen-miştir. Lâkap ve unvanları ele alırken, ait olduğu yüzyıl ve bu yüzyılın sosyal bağlamı da mutlaka göz önünde tutulmalıdır.

1805-1815 yılları arasını kapsayan İzmit Şer’iye Sicili defteri daha önce Topkapı Sarayı Arşivinde iken, şu anda Ankara Milli Kütüphanede 1452 numara ile kayıtlıdır. Bu çalışmada 1452 numaralı İzmit Şer’iye Sicilinde (1805-1815) yer alan unvan ve lâkaplar tespit edilecektir. Tespit edilen bu unvanlar, aynı zamanda tahlil de edile-cektir. Sayıca oldukça hacimli olan lâkaplar ise kendi aralarında genel lâkaplar, dinî lâkaplar, yerleşim yerlerine mensubiyet ifade eden lâkaplar, fizikî özellikleri belirten lâkaplar, meslek/uğraşı bildiren lâkaplar vb. şeklinde bir sınıflandırmaya tabi tutu-lacak ve elde edilen bu malzeme tarihî- linguistik yöntemlerle incelenip değerlen-dirilecektir.

HİCRÎ 1256/MİLADİ 1841 TARİHLİ NÜFUS DEFTERİNE GÖRE GÖKBÜZE’DE NÜFUS, KİMLİK VE TOPONOMİ

Okt. Tahsin HAZIRBULANMunzur Üniversitesi

Arapçadaki “nefs” kelimesinin çoğulu olan nüfus kelimesi “nefis; ruh, can, hayat” anlamlarına gelmekle birlikte daha çok bir coğrafi alan üzerinde yaşayan insanları ifade eder. “Bir yerde oturan, ikamet eden” anlamında ki “sakin” kelimesinin çoğulu olan sükkan/sekene kelimeleri de yine nüfus anlamında kullanılmaktadır.

Osmanlı Devletinde klasik dönemde yaşayan nüfus hakkında kesin bilgilerden yok-sunuz. Klasik dönemde yapılan tahrirler ve sonrasında ki avarız uygulamaları bizlere ortalama bir nüfus miktarı hakkında bilgi verse de bu miktarlar kesinlik gösterme-mektedir. Bu sebeple klasik dönemde askeri nüfusun haricinde ki nüfus ve nüfus bilgileri hakkında bilgi veren kesin bir kaynak söz konusu değildir.

Osmanlı Devleti’nde genel olarak yapılan ilk nüfus sayımı 1246 (1831) tarihinde II. Mahmud zamanında yapılmıştır. Osmanlı Devleti bu sayımla; müslim ve gayri müslim nüfusu ortaya çıkartmayı amaç edinmiştir. Bu nüfus sayımının yapılmasının gerçek sebebi ise II. Mahmud’un saltanatı döneminde kaldırılan Yeniçeri Ocağı’nın

Page 78: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

78

(15-16 Haziran 1826) yerine yeni bir ordunun kurulması için ülke dâhilinde ki aktif gücün, yani askere alabileceği müslüman erkek nüfusun belirlenmesidir. Bununla birlikte ülke sınırları içerisinde bulunan gayr-ı Müslimlerin nüfusunun belirlenmesi de devletin toplayacağı cizye miktarının tespitinin yapılmasına katkı sağlamıştır. Ancak yapılan bu nüfus sayımları sadece erkek nüfusu ve onların bilgilerini ihtiva ettiği için Osmanlı toplumunda ki kadın nüfusu ve bilgileri hakkında da kesin kana-atlerden yoksunuz.

1831 yılında yapılan ilk genel nüfus sayımından sonra 1844, 1852, 1856, 1866, 1881/82 ve 1905 gibi değişik tarihlerde bölgesel veya genel nüfus sayımları yapıla-rak, kayıtların güncel tutulmasına çalışılmıştır. II. Mahmud’un başlatmış olduğu bu nüfus sayımları ile Osmanlı coğrafyasında bulunan genel nüfusun ortalama sayısı, cinsiyet, yaş, dil, din, meslek ve öğrenim durumlarını öğrenebilmekteyiz. Özellikle şehir araştırmalarına büyük katkısı olan bu defterler kentin veya yerleşim yerinin toponomi, tarih ve sosyo-ekonomik yönlerine büyük katkılar sağlamaktadır. Bildirimizde kaynak olarak kullandığımız Nüfus Defteri 1256/1841 tarihli “Gebze Kazası Müslim Nüfus Defteridir”. 96 sayfadan oluşan defter “Gökbüze Kazasında ve karyelerinde mezbur mahallerinin mevcut nüfusu beyanındadır” başlığından sonra sırasıyla ve nüfus yoğunluğuna göre 6 mahalle ve 23 karyenin müslim nüfusu hak-kında bilgileri ihtiva etmektedir. Defterde dikkati celbeden en önemli husus ise Or-han Gazi’nin ve Çoban Mustafa Paşa’nın isimlerinin büyük mahallelere verilmesidir. Karyelere verilen isimler ise genelde Türk-İslam özelliklerini taşımaktadır.

Tüm bu bilgilerden hareketle, geç dönem Osmanlısında Gökbüze ve buraya bağlı karyelerin nüfusu, yine Gökbüze ve karyelerinde kullanılan yer isimleri, şahıs isimleri ve bunlar hakkında düşülen diğer notlar hakkında bilgiler sunacağız.

TANZİMAT DÖNEMİNDE İZMİT’TE EVLENMELERDE YAŞANAN SORUNLAR

Yrd. Doç. Dr. Tülay ERCOŞKUNAnkara Üniversitesi

Tanzimat Döneminde her alanda yeniden yapılanmaya gidilirken, Tanzimat’ın uy-gulanmasını denetlemek üzere oluşturulan kurulların ve meclislerin araştırmaları sonucunda önemli bir sosyoekonomik sorun olarak ortaya konulan evlenmelerde

Page 79: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

79

yaşanan sıkıntılarla ilgili de düzenleme yapılmıştır. Meclis-i Vâlâ’nın ele aldığı ko-nulardan biri evliliklerin yapılmasına engelleyenlerin cezalandırılmasıydı. Kocaeli Sancağı’nın Şahinler kazasında ülkenin bayındır hâle getirilip halkın refah kazan-ması ve nüfusunun çoğalmasının emr-i nikâh ile olacağı aşikâr olduğu halde, buna uyulmadığından nüfusun tükenmesine ve çeşitli zararlara neden engellemelerin ortadan kaldırılması için ferman çıkartılmıştı (1844). 1863 yılına gelindiğinde yö-rede hâlâ evlenmelerde sorunların yaşandığı teftiş memuru Ahmed Vefik Efendi (daha sonra Paşa)’nın sadrazam gönderdiği tahriratında belirtilmektedir. “Teksîr-i tenâsül” maddesi ma’muriyet-i medeniyetin en önde gelen sebeplerinden olduğun-dan, bu konuda her türlü güçleştirme ve zorlaştırmaların yasaklanarak evlenmelerin önündeki meşru olmayan engellerin kaldırılması için emir çıkarılarak ülke geneline duyurulmuştur (1863).

Bu sunumda iki ferman örneğinde Tanzimat döneminde İzmit’te evlenmelerde ya-şanan sorunlara ve nasıl giderileceğine dair önerilere değinilecektir.

TANZİMAT BÜROKRATLARI ARASINDA YAŞANAN ÇEKİŞMELER: KOCAELİ MUTASARRIFI VE BOLUKAYMAKAMI ÖRNEĞİ

Doç. Dr. Serdar ÖSENKarabük Üniversitesi

Tanzimat döneminin ilk yıllarında faaliyet gösteren muhassıl-ı emvallik sisteminin yerini 1842 yılından itibaren kaymakamlığın almasıyla birlikte sancak merkezinin yönetimi kaymakamlara teslim edilmiştir. Ancak 1864 Tuna Vilayet Nizamnamesine göre ise sancağın yönetimi kaymakamdan alınıp mutasarrıfa bırakılmış, kaymakam-da kazanın mülki amiri olmuştur. Tebliğimize konu olan çekişmede tam bu döneme tesadüf etmekte olup, birbirine komşu iki sancağın yöneticileri arasında yani Kocaeli Mutasarrıfı ile Bolu kaymakamı arasında, hakkında çeşitli şikâyetler olan görevli-lerin yargılanması talebi üzerine yaşanmıştır. Ahmet Vefik Paşa’nın Anadolu sağ canibi müfettişliği yaptığı esnada yaşanan bu çekişme Meclis-i Vala’ya da intikal etmiş ve Meclis-i Vala’dan Ahmet Vefik Paşa’ya yaşanan bu çekişmenin sona erdi-rilmesi emri gelmiştir.

Çalışmamızda Kocaeli Mutasarrıfı İsmail Maşuki Paşa ve Bolu kaymakamı arasında

Page 80: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

80

yaşanan bu çekişmenin sebepleri ve meselenin çözümü etraflıca ortaya konulmaya çalışılacaktır.

AHMET VEFİK PAŞA’NIN KOCAELİ SANCAĞI’NI TEFTİŞİNE DAİR HALKIN ŞİKÂYETLERİ

Doç. Dr. İbrahim SERBESTOĞLUAmasya ÜniversitesiDoç. Dr. Abidin TEMİZERMehmet Akif Ersoy Üniversitesi

Tanzimat reformlarını Osmanlı coğrafyasında uygulamak zorlu bir mücadeleye sah-ne oluyordu. Tanzimat idarecilerini zorlayan konuların başında reformları hataya geçirmek için gerekli zamanın yetersizliği, reformları uygulayacak vasıflara sahip insan eksikliği ve maddi imkânsızlıklar geliyordu. Babıâli, taşra idarecilerine gönder-diği emirlere rağmen reformların uygulanması konusunda istediği sonucu alamı-yordu. Tıkanıklığı gidermek için zaman zaman Anadolu ve Rumeli’ye teftiş heyetleri gönderiyor; zaman zaman da taşranın temsilcilerinin görüşlerini dinliyordu. Bu çer-çevede 1863 yılında Anadolu ve Rumeli’ye fevkalade müfettiş olarak gönderilenler-den biri de Ahmed Vefik Paşa idi. Müfettiş Ahmed Vefik Paşa, bayındırlıktan maliye-ye, eğitimden yönetime birçok alanda reformların hayata geçirilmesi için tedbirler aldı. Bu tedbirler kurulu düzenin bozulması anlamına da geliyordu. Nitekim yapılan değişiklikler sonucunda Ahmed Vefik Paşa hakkında bazı şikâyetler merkeze gönde-rilmiştir. Çalışmamız bu şikâyetleri konu edinmektedir.

HÜLASA-İ AHVALİ’L-BULDAN ADLI ESER IŞIĞINDA19 YÜZYILDA KOCAELİ LİVASININ SOSYAL VE EKONOMİK TARİHİ

Prof. Dr. Üçler BULDUKAnkara Üniversitesi

Ebubekir Feyzi’nin yazmış olduğu eser “Hülasa-i Ahvali’l-Buldan fi Memalik-i Dev-let-i Al-i Osman” adını taşımaktadır. Adından da anlaşılacağı gibi yazmada, Osmanlı Devleti’ne ait beldeler bir coğrafya kitabı ve seyahatname olarak kaleme alınmıştır. Müellifin tam adı Es-seyyid el- hacc Ebubekir Feyzi bin Seyyid Abdurrahman’dır.

Page 81: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

81

Osmanlı ülkesinde diyar diyar gezerek bu eseri kaleme almıştır. Gözlemleri yanı sıra kendinden önce yazılmış coğrafya kitaplarına da müracaat eden Ebubekir Feyzi, üç yıllık bir çalışmanın sonucunda eseri Sultan Abdülmecid’e (1839-1861) ithaf etmiş-tir. Ebubekir Feyzi’nin bir bölge veya şehir hakkında verdiği malumat, tasnifve tavsif bakımından Evliya Çelebi’yi hatırlatmaktadır. Hatta bazı yerlerde doğrudan doğruya Evliya Çelebi’de yer alan bilgiler ve rivayetlere müracaat ettiği de görülmektedir. Eserde belirli bir düzen içerisinde idari birim ve yerleşmeler hakkında bilgiler verilir. Tebliğimizde diğer kaynaklarla mukayese ederek Kocaeli Livası’nın 19. yüzyıldaki idari üniteleri, halkın gündelik hayatı, geçim kaynakları, İstanbul ile olan ulaşım ve ticaretin seyri gibi konularda orijinal bilgiler verilecektir.

1858-1864 TARİHLİ AHKÂM DEFTERLERİ’NE GÖRE KOCAELİ’DE TOPLUMSAL VE EKONOMİK HAYATTAN İZLER

Arş. Gör. Zeynep YETİŞİRUludağ Üniversitesi

Dîvân-ı Hümâyûn’a yapılan şikâyetlere cevap olarak yazılan hükümlerden oluşan Ahkâm Defterleri zengin muhtevası ve zaman-mekân açısından kapsamı düşünül-düğünde Osmanlı tarihi araştırmaları için paha biçilemez kaynaklardan biridir. Ah-kâm defterlerinin içeriği imparatorluk coğrafyasının kendisi kadar geniş ve renklidir. Haksızlığa uğrayanların ya da uğradığını düşünenlerin dinî, etnik, sınıfsal, cinsel, vb. hiçbir ayırıma tabi tutulmaksızın şikâyet hakkının olduğu Osmanlı sisteminde Ahkâm Defterleri, gündelik hayatın sıradan ve sıra dışı birçok yönünü içerir. Arazi anlaşmazlıkları, alacak-verecek davaları, su mecralarının ve ormanların kullanımı, vergi şikâyetleri, miras anlaşmazlıkları, ortak alanların kullanımı ile ilgili meseleler, esnaf arasındaki anlaşmazlıklar, adi suçlar, eşkıyalık gibi konular bu defterlerde an-laşmazlıklara taraf olanlar ve/veya çözümün failleri tarafından ayrıntılı bir şekilde resmedilir. Bu küçük resimlerin, onları ortaya çıkaran zaman, mekân ve toplumsal ilişkiler bağlamına oturtularak analiz edilmesi Osmanlı dünyasının anlaşılması için elzemdir.

Bu çalışma ilgili tarihlere ait Ahkâm Defterleri üzerinden on dokuzuncu yüzyıl orta-larında Kocaeli sancağında toplumsal ve ekonomik hayatın izini sürmeye çalışacak-tır. Defterlerde yer alan şikâyetler bölgede toplumsal aktörlerin birbirleriyle ve siyasi

Page 82: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

82

otoriteyle olan münasebetleri hakkında genel değerlendirmelerde bulunmamızı mümkün kılacaktır. Bölgede yaygın olarak yaşanan toplumsal ihtilafların türü ve yerel/merkezi otoritelerin bu ihtilaflar karşısında ürettiği politikalar çalışmanın odak noktasını oluşturacaktır. Çalışmada ayrıca defterlerdeki veriler niceliksel değerlen-dirmeye tabi tutularak bölgedeki toplumsal ve ekonomik yaşamla ilgili istatistiksel bilgiler verilecektir.

XIX. YÜZYILDA KOCAELİ YÖRESİNDE SİGORTACILIK FAALİYETLERİ

Doç. Dr. Yunus ÖZGERBozok Üniversitesi

Sigortacılık sektörünün dünyada ortaya çıkış tarihi net olarak tespit edilememekte-dir. Ancak deniz kazalarındaki riskin azaltılmasını sağlamak amacıyla ilk olarak XIV. Yüzyılda İtalya’da ortaya çıktığı ve zamanla gelişerek günümüz modern sistemine ulaştığı fikri kabul görmektedir. Sigortacılık, sosyal, ekonomik, siyasi ve diğer sebep-lere bağlı olarak İslam dünyasına ve Osmanlı ülkesine oldukça geç dönemde girmiş-tir. Meselenin İslam hukukundaki yeri, ilk defa İbn-i Abidin tarafından 1830’larda ele alınabilmiştir. Bu dönemde Osmanlı topraklarında henüz yerli bir sigorta şirketi tesis edilememiştir. Buna karşın idare merkezleri Avrupa şehirleri olan birçok sigor-ta şirketi, özellikle liman şehirlerinde sigortacılık işlemleri yapabilme imtiyazı elde etmiştir. Osmanlı’da ilk yerli ve milli sigorta şirketi, Osmanlı Sigorta Şirket-i Umumi-yesi adıyla Sultan II. Abdülhamid zamanında 1893 yılında kurulabilmiştir. Osmanlı kanunlarına tabi olarak tesis edilen şirketin genel merkezi İstanbul’dur.

Osmanlı Sigorta Şirketi, hükümetin verdiği destek neticesinde adeta devletin sigorta şirketi gibi işlem yapma hakkı kazanmış, kısa sürede İstanbul dışında örgütlenmesini ikmal etmiştir. Bu bağlamda İzmit, Gebze, Darıca başta olmak üzere Kocaeli yöre-sinde de şubeler ve acenteler açarak, sigortacılık faaliyetlerine başlamıştır. Şirketin genel müdürü Mösyö Maltass, 1900 senesinde Darıca’da Ayazma’da reji idaresi ikin-ci direktörü Mösyö Şarno ve Mösyö Vital gibi birçok önemli kişinin katıldığı büyük bir ziyafet tertip etmiştir. Mezkûr şirket kurulmadan önce, bölgede yabancı birçok şirketin sigortacılık faaliyeti olmuştur. Örneğin İzmit Belediye binası Union Rupary Kumpanyası tarafından sigorta edilmiştir. Avusturya sigortasının İstanbul’daki ve-kili, Karadeniz sahillerinde kaza geçiren gemilerin tahliyesi işlerini yürütmek üzere

Page 83: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

83

tayin ettiği Cozepo Karsiya isimli sigortacının faaliyet alanına İzmit bölgesini de dâhil etmiştir. Paris merkezli L’économie Internationale adlı şirket, Gebze’de sigor-tacılık işlemleri yapmış, ancak yabancı şirketlerin faaliyetlerinin kontrol altına alınmak istenmesi nedeniyle çeşitli sorunlar ortaya çıkmıştır. Bunlardan başka sektörün en önemli çıkmazlarından biri olarak kabul gören kasıtlı yangınlar ve sigortadan haksız para alma örneklerine Kocaeli yöresinde de tesadüf edilmiştir.

Bu tebliğde Osmanlı Sigorta Şirketi başta olmak üzere sigorta şirketlerinin Kocaeli dâhilindeki faaliyetleri hakkında bilgi verilecektir.

AMERICAN BOARD TEŞKİLÂTI MİSYONERLERİNİN KOCAELİ VE ÇEVRESİ ANLATILARI

Ebru Emine OĞUZKocaeli Üniversitesi

19. yüzyılda Amerika’da Büyük Uyanış’ın gerçekleştirilmesiyle Protestan misyoner-liği doğmuş; 1812 yılında American Board of Commissioners for Foreign Missions (ABCFM) Teşkilâtı’nın kurulmasıyla birlikte de Amerikalı Protestan misyonerler dün-yanın farklı bölgelerinde görevlendirilmeye başlanılmışlardır. Misyonerliğin adeta altın çağını yaşadığı bu yüzyılda Osmanlı toprakları da ABCFM Teşkilâtı’nın önemli faaliyet alanları arasında yer almıştır.

Bu kapsamda, söz konusu süreçte kozmopolit nüfus yapısının yanı sıra hem coğ-rafi konumu hem de Hristiyanlık tarihindeki önemi sebebiyle misyonerlerin ilgisi-ni çeken ve yoğunlukla çalıştıkları bölgelerden biri de Kocaeli ve çevresi olmuştur. ABCFM Teşkilâtı misyonerleri, ilk olarak 1831’de ayak bastıkları Kocaeli’de uzun yıllar görev yapmış; çalışmaları esnasında bölge ve bölge halkına dair edindikle-ri izlenimleri doğrultusunda ise çok sayıda kitap kaleme almışlardır. Misyonerlerin günümüze kadar ulaşan bu eserleri sosyal hayat, kültürel ve dini konular - özellikle gayrimüslim nüfusun ibadeti - yanında bölgenin coğrafi duruma ilişkin önemli bil-giler içerdiği gibi dönem tarihine de ışık tutmaktadır.

Ağırlıklı olarak yabancı kaynaklar kullanarak hazırladığımız bu bildirimizde misyo-nerlerin anlatılarından hareketle 19. yüzyıl Kocaeli Osmanlısının sosyo-ekonomik tarihine değineceğiz.

Page 84: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

84

DENİZALTI SEYİR VE TORPİDO TECRÜBE SAHASI OLARAK İZMİT KÖRFEZİ

Dr. Evren MERCANKadıköy Belediyesi

1868 yılında Robert Whitehead ilk kendinden hareketli torpidoyu icat ettiğinde ça-ğın en yıkıcı silahlarından biri olacağını az sayıda feraset sahibi askerî gözlemci fark edebilmişti. Whitehead firması, torpidonun teknik ve muharip kapasitesinin sıkı bir şekilde gizli tutulması şartıyla başta Rusya olmak üzere bir dizi ülkeye bu silahı kolaylıkla satabilmişti. Bu minvalde bu silahın ilk kurbanının 93 Harbi sırasın-da Osmanlı Donanması olması çok da şaşırtıcı değildir. Zira Rusların Karadeniz’deki güçlüOsmanlı Donanması varlığına karşı yürüttüğü asimetrik harekâtlar zincirinde Whitehead torpidosuyla Batum Limanı’nda Osmanlı Donanması’na ait İntibah ahşap gambotunu batırması, deniz harp tarihi açısından bir dönüm noktasını teşkil eder. Bu olay Karadeniz’deki Osmanlı deniz hâkimiyeti üzerinde ciddi bir etki yaratma-dıysa da torpido ile silahlandırılmış botların (torpidobot) pratikte ne denli etkili bir platform olduğunu başta Osmanlı Devleti olmak üzere tüm dünyaya göstermiştir.

Gerçekten de Sultan II. Abdühamid ve Osmanlı Bahriye ileri gelenleri de askerî po-tansiyelde önemli bir değişikliğe işaret eden bu silahı edinme hususunda karar-lı bir tutum sergilediler. Kısa zamanda Osmanlı Donanması’nda torpidobotlardan müteşekkil bir filotilla teşkil edildi. Akabinde Osmanlı Devleti, dünyada donanma envanterine dönemin en yeni teknoloji ürünü olan denizaltı gemisini alan ikinci ülke oluverdi. Alınan bu en yeni teknoloji gemilerin “torpido endaht” ve “tecrübe seyirle-ri” de hem askerî ve ticari geçiş güzergâhı olan boğazlardan uzaklığı hem de sakin ve korunaklı saha olmasıyla hasebiyle ekseriyetle İzmit Körfez’inde icra edilmişti. Daha sonra genç Türkiye Cumhuriyeti’nde yeni bir donanmanın tertiplendirilmesi aşamasında da denizaltılar yine kritik rol üsteleneceklerdi. Bilhassa 1928 yılında hız kazanan donanma ve tersanenin Gölcük’e taşınma süreciyle birlikte Cumhuri-yet Donanması’na alınan ilk denizaltıların eğitim dalışları ve Versay Anlaşması’nın kısıtlamalarını delmeye çalışan Alman Donanması’na (Kriegsmarine) ait denizaltıcı subayların talimleri de İzmit Körfezi’nde gerçekleştirilecekti. Bu çalışmada geç dö-nem Donanma-yı Hümayun’a ve akabinde Cumhuriyet Donanması’na tedarik edilen denizaltı ve torpidobotların İzmit Körfezi’nde icra ettikleri tecrübe ve talimlerden söz edilecektir.

Page 85: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

85

İZMİT’İN İMARI ÇERÇEVESİNDE İZMİT RIHTIMI MUKAVELENAMESİ

Prof. Dr. Selda KILIÇAnkara Üniversitesi

İstanbul’dan sonra Marmara Bölgesi’nin ikinci büyük liman şehri ve ticaret merkezi olan İzmit’te imar faaliyetlerinin çok eski zamanlara dayandığı görülmektedir.

Abdülaziz döneminin son yıllarında bu alanda önemli çalışmalar yapılmıştır. İzmit iskelesi yolları ve üzerinde bulunan köprülerin harap vaziyette olması ulaşım ve nakliyat açısından güçlük çekilmesine sebep olduğundan 1872 yılı başlarında bu yol ve üzerindeki köprüler tamir ettirilmiştir.

Bayındırlık hizmetlerinin en öncede gelen alanından olan yollar ve limanlar konu-sundaki çalışmalar Abdülhamit döneminde de devam etmiştir. Karayolu alanında 1878’de İzmit-Ankara yolu açılmıştır. 1878’de başlayan yapım çalışmalarına Hay-darpaşa-İzmit demiryolu hattının uzatılması çalışmalarına başlanması sebebiyle ara verilmiş, 1884’te yeniden başlayan çalışmalarla 360 bin 952 km. yol yapılmıştır.

1895’te İzmit-Derince Limanı’nın yapılması, 1898’de İzmit Tren İstasyonu ve 1905’te İzmit Rıhtımı’nın açılması bu dönemde gerçekleştirilen diğer önemli ic-raatlardır. Çalışma konumuzu oluşturan İzmit Rıhtımı’nın yapımına 26 Mart 1887 tarihli mukavelename ile başlanmıştır. Mukavelenamede yüklenici firma Beyoğlu sarraflarından ve Osmanlı uyruğundan Serkiz Taşçıyan’dır. Sözleşme, Nafi’a Nazırı ile Taşçıyan arasında aktedilmiştir ve 21 maddeden oluşmaktadır. Belirli maddeleri özetle şu şekildedir;

1. Madde; İzmit Kasabası ile demiryolu ve Çuha Fabrikası arasında bulunan ve ço-ğunluğu nehrin iki tarafında yer alan bataklıkların kurutularak ziraate elverişli hale getirilmesi ve gemilerin gidip gelebileceği, deniz kıyısında 5 yıl içinde bitirilmek üzere rıhtımın yapılması Taşçıyan Serkiz Efendi’ye ihale olunmuştur.

2. Madde; Mütehhid, sözleşmenin yapıldığı tarihten itibaren 1 yıl içinde keşif rapo-runu ve haritasını Nafi’a Nezareti’ne teslim edecektir.

Page 86: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

86

3. Madde; Müteahhid, en geç 2 yıl içinde inşaata başlamak zorundadır.

4. Madde; Nafi’a Nezareti’nin iş ve işlemleri teftiş etmek zere görevlendireceği ko-miser ve müfettişlerin harcırahı olmak üzere her ay 60 lira şirket tarafından neza-retine hesabına yatırılacaktır.

5. Madde; Yapılan iş, toplum çıkarını ilgilendirdiğinden, bölgede arazisi olanların malları kurulacak olan “Anonim Osmanlı Şirketi” tarafından kamu adına istimlak edilecektir.

6. Madde; iş için gerekli malzemeler gümrük vergisinden muaf tutulacaktır.

7. Madde; gerekli keresteler civar ormanlardan kesilebilecektir.

8. Madde; İşin sonunda kontrolü Nafi’a Nezareti Fen Komisyonunca yapılacaktır.

9. Madde; Müteahhid, iş giderlerini kendisi karşılayacaktır.

10. Madde; Müteahhid, bir Osmanlı Anonim Şirketi kurmaya yetkilidir.

11. Madde; Müteahhid, Osmanlı Bankası’na 150 lira kefalet akçesi yatıracaktır.

12. Madde; Bataklıkların sınırlarında yapılacak istihkamatların masrafları devlete ait olacaktır.

13. Madde; Kazı sırasında çıkacak olan eski eserler ilgili nizamname hükmüne tabi olmakla birlikte müteahhid, böyle bir durumda ruhsat almak zorunda değildir.

14. Madde; Şirket, şartnamede belirtildiği gibi işe zamanında başlayamaz ya da bitiremezse şirektin tüm alet ve edavatına el konulacak ve kefalet akçesi de zapte-dilecektir.

15. Madde; Şirket, müfettişlere odalar tahsis edecektir.

16. Madde; İş alanındaki kamuya ait arazinin ‟ ü müteahhide ya da kuracağı şirkete ait olacaktır.

17. Madde; işin sonunda kamu arazisinin dönümü belirlenerek şirkete devredilecektir.

Page 87: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

87

18. Madde; İş alanında arazisi olduğunu iddia edecek şahıslar dönüm başına bedel-i nakdi ödeyeceklerdir.

19. Madde; Bataklık ve rıhtım bölgesinde temizlenen devlet ve şahıs arazileri işin sonunda, müteahhid ya da kuracağı şirkete devredilecektir.

20. Madde; Arazide yer alan kaynak ve nehir sularının işletme hakkı mteahhide ait olacaktır.

21. Madde; Müteahhid veya oluşturacağı Osmanlı Anonim Şirketi, sulardan temiz-lenen arazi sahiplerinin de içinde yer alacağı bir sendika kuracaktır. Müteahhid, bu sendika kurmadan önce üzerine geçen arazide kuracağı fabrikayı başkasına sata-mayacaktır. Sendikanın görevi özel bir nizamname ile belirlenecektir.

Bu mukavelenamenin hükümlerinin icrası ve sonuçları ayrıntılı olarak değerlendirilecektir.

KOCAELİ VE ÇEVRESİNDE MEYDANA GELEN SUÇLAR VE UYGULANAN CEZALAR (1789-1839)

Yrd. Doç. Dr. Suha Oğuz BAYTİMURSinop Üniversitesi

Osmanlı Devleti’nin farklı bölgelerinde çeşitli kanunlara aykırı davranışlar meydana gelmektedir. Devlet bu tür davranışların oluşmasını engellemek amacıyla çeşitli ted-birler almaya çalışmıştır. Alınan tedbirler çeşitli olmakla beraber cezalandırmalar ön plana çıkmaktadır. Osmanlı Devleti’nde meydana gelen kanunlara aykırı davranışlar ve bunlara uygulanan cezalar benzer şekilde Kocaeli ve çevresinde de görülmektedir.

Çalışmamızda belirlenen zaman aralığında Kocaeli ve çevresinde meydana gelen olaylar tespit edilecektir. Olayların ortaya çıkma sebepleri incelenerek topluma et-kileri üzerinde durulacaktır. Ayrıca suç kabul edilen davranışlara verilen cezaların neler olduğu, sürgün ve hapis cezalarında mahkûmların cezalandırıldıkları yerlerin nereler olduğu ve ceza sürelerinin ne kadar olduğu ve serbest bırakılmaları çalışma-mızda ifade edilecektir.

Çalışmamızda Osmanlı arşiv kaynaklarına öncelik verilecektir. Bu kaynaklardan Şer’iyye Sicilleri, Kal’ abend Defterleri (25’ten 44’e kadar yer alan Kal’ abend Def-

Page 88: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

88

terleri), Kal’ abend Dosyaları, Mühimme Defterleri (yine bu tasnif içerisinde yer alan Mühimme-i Mektum Defterleri), Ahkâm Defterleri (farklı bölgelere ait defterler), Şikâyet Defterleri, Hattı Hümayun Tasnifi ve Cevdet Tasnifinden yararlanılacaktır. Ayrıca döneme ait eserler ile tetkik eserlerden yararlanılacaktır.

OSMANLI İZMİTİ’NİN KOZMOPOLİT YAPISI HAKKINDA BAZI DÜŞÜNCELER

Mustafa Fırat GÜLNiğde Ömer Halisdemir Üniversitesi

Bilindiği gibi Osmanlı çok uluslu bir devletti. Ülkenin farklı bölge ve şehirlerinde de-mografik durum farklılık gösterse de özellikle Rum ve Ermeniler Türkler’den sonra en fazla nüfusa sahip olan milletleri teşkil ediyordu. İzmit’te Türklerden sonra Ermeniler,Rumlar ve az da olsa Yahudiler yaşıyordu. Kozmopolit yapıya sahip şehirlerin siyasî yönden daha karmaşık olduğu kabul edilmekle birlikte aynı zamanda tarihi, mima-risi, mutfağı gibi pek çok alandaki zenginliği de tartışılmazdır. Bu şehirlerden birisi de İzmit’tir. Uzun zamandan beridir müslim-gayrimüslim nüfusun yaşadığı İzmit’in geç Osmanlı dönemine ait tarihî kaynaklardan birisi de “kâtib-i adl” defterleridir. Türkiye Barolar Birliği Hukuk Müzesi’nde bulunan İzmit’e ait ve 1895-1897 tarihleri arasındaki noter işlemlerini ihtiva eden defterde çok önemli kayıtlar vardır. Def-terde bulunan kayıt türlerine baktığımızda vekâletnameler, kira sözleşmeleri, mu-kavelename, taahhütnameler, kefaletnameler görüyoruz. Kayıtların muhataplarının müslim-gayrimüslim başka bir ifadeyle Türkler ile Rum ve Ermeniler olduğunu ve ilişkilerinin istisna olmadığını görmek de Osmanlı’daki çok uluslu yapı hakkında ye-niden düşünmemizi tetikliyor.

Yapılan işlemler dikkatlice incelendiğinde İzmit’in sadece iktisadî değil aynı zaman-da içtimaî durumu da görülebiliyor. Örneğin 9 Nisan 1895 tarihli kayıtta İzmit’in Er-meni Mahallesi’nden Beyazyan Haci Ohannes’in Reji İdaresi’nce memur tayin edilen Yahya Hilmi Efendi’ye kefil olması farklı milletin mensuplarının aslında toplumda ötekileştirme olmadığını gösteriyor. Bildirimizde mezkûr defterden çokça örnekler verilecektir.

Page 89: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

89

KARAMÜRSEL BELEDİYE TABİPLİĞİ’NE YAPILAN ATAMALAR VE KARŞILAŞILAN SORUNLAR (1889-1911)

Prof. Dr. Kenan OLGUNYıldırım Beyazıt Üniversitesi

Osmanlı Devleti’nde doktor ve cerrah yetiştirmek amacıyla ilk modern Tıp Fakültesi 1806 yılında açılmıştır. Okulda Avrupa’dan getirilen kitaplarla dersler İtalyanca veya Fransızca olarak verilmiş, Tıphane-i Amire adıyla açılan bu okulda öğretim görevli-leri Müslüman ya da yabancı olurken öğrencilerin tamamı Müslümanlardan oluş-maktadır. Bununla birlikte dersler önce İtalyanca sonra Fransızca olarak verilmiş, zamanla okula gayrimüslimlerde alınmaya başlanmıştır. Bu okullardan mezun olan doktorlar Osmanlı Devleti’nin çeşitli yerlerinde görev yapmışlardır.

İzmit Sancağı’na bağlı olan Karamürsel kazasına yapılan doktor tayinlerinde dikkati çeken durum; ülkenin birçok yerinde sıklıkla görülen tabipliklere atanan gayrimüs-lim Osmanlı vatandaşlarından ziyade Müslüman doktor atamalarının daha fazla olmasıdır. Tıbbiyeyi bitiren doktorlar aldıkları eğitimden dolayı zorunlu hizmete tabi olup, görev yerine gitmedikleri takdirde zorunlu hizmet bedeli olarak bir meblağı ödemekle yükümlüdürler. Nitekim Karamürsel Belediye Tabipliği’ne atandığı halde görev yerine gitmeyen Mehmet Suat Efendi’den zorunlu hizmet bedelini ödemesi istenmiştir. Yazışmalar sonucunda Mehmet Suat Efendi, zorunlu hizmet bedelini ödeyeceğini belirtmiştir. Karamürsel Belediye Tabipliği’nde 1889-1911 yılları ara-sında görevine atandığı halde görevine gitmeyen Suat Efendi gibi doktorlar bulun-makla birlikte, Kivork Filipos Zirkyan Efendi ve Şerafeddin Efendi gibi görevlerindeki başarılarından dolayı rütbe ile taltif edilen doktorlar da vardır.

Bu çalışmada Karamürsel Belediye Tabipliğine atanan doktorların atanma şekilleri, görevleri esnasındaki faaliyetleri, Karamürsel’deki sıhhi durum gibi konular hakkın-da bilgi verilecektir. Araştırmamızda en önemli kaynak olarak Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki Dâhiliye Nezareti Mektubi Kalemi başta olmak üzere Zabtiye Nezareti, Dâhiliye Nezareti İdare Evrakı, İrade Taltifat ve Maarif Nezareti Mektubi Kalemi gibi çok çeşitli kataloglardan yararlanılmıştır.

Page 90: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

90

İZMİT PERTEV PAŞA KÜLLİYESİ VAKFI VE KÜLLİYENİN GEÇİRDİĞİ TAMİRATLAR

Yrd. Doç. Dr. Reyhan ŞAHİN ALLAHVERDİMehmet Akif Ersoy Üniversitesi

Pertev Paşa devşirme kökenli vezirlerden olup, Kanuni Sultan Süleyman döneminde saraya girdikten sonra, Yeniçeri ağalığı, Rumeli Beylerbeyliği ve vezirlik görevine kadar yükseldi. II. Selim saltanatında da devletteki görevine bir müddet daha devam ettikten sonra emekliye ayrılan önemli bir devlet adamı ve asker olan paşa sağlı-ğında ve vefatından sonra (1572) yapılan dini-hayri eserleriyle anılmaya devam etmektedir. İzmit merkezde Yeni Cuma Mahallesi’nde inşa edilen ve hâlihazırda bu isimle anılan Pertev Paşa Külliyesi, cami ile etrafında sıbyan mektebi, muallimhane, hamam, imarethane, sebil/çeşme ve kervansaraydan meydana gelmektedir. Ölü-münden hemen sonra yapımına başlanan inşaat 7 yılda tamamlanabilmişti.

Vasiyeti üzerine İzmit’te, Mimar Sinan tarafından inşa edilen menzil külliyesinin geçirdiği tamirat ve değişimler bu çalışmanın esasını teşkil etmektedir. Sağlığında 977/1570 yılında, vakıfları için hazırladığı vakıfnamede yer verdiği bilgilere ışığında külliyenin vasiyet yoluyla ve hangi şartlarla vakfa bağlandığını takip edebilmekteyiz. Ayrıca Başbakanlık Osmanlı Arşiv belgeleri arasında bulunan çeşitli evrak sayesinde vakfın tarihi seyrine ve bu tamiratların aşamalarına dair ayrıntılara ulaşılmaktadır.1131/1718-19 tarihinde meydana gelen depremden dolayı, bu cami ile ima-ret, hamam ve han hasar görmüş ve bilinen ilk tamiri bu münasebetle olmuştur. 1178/1764-65’de cami ile imaret, sebil ve suyolu bir kez daha tamirat edilirken, zamanla, doğal afetler veya bakımsızlık nedeniyle oluşan harabiyet sebebiyle 1274/1857-58, 1295/1878-79, 1320/1902-3 1322/1904-5, 1327/1909-10 yılla-rında tamiratları yeniden gündeme geldi. Özellikle cami ve mektebin tamiratların yapılabilmesi için keşifleri yapılıp, inşaat masraflarının vakıftan karşılanması sure-tiyle işlemleri tamamlanıyordu. Osmanlı ve sonra Cumhuriyet döneminde girişilen bu tamirat ve inşaatlar neticesinde binalardan cami haricindekiler asli mimari özel-liklerini kısmen kaybetmişlerdi. Dolayısıyla, bakımsızlık ve ilgisizlik neticesinde cami dışındaki yapılar günümüzde ayakta değildir.

Page 91: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

91

SON DÖNEM OSMANLI İNŞAAT ALANINDA YAPIM - ONARIM FAALİYETLERİ: KANDIRA SULTAN ORHAN CAMİ’Sİ ÖRNEĞİ

Ekrem GÜRDALSakarya Üniversitesi

Bu çalışma, Osmanlı imar ve inşa faaliyetleri üzerine yoğunlaşmaktadır. Toplumun büyük çoğunluğunu sosyal açıdan etkileyen imar ve inşa faaliyetlerine yönelik çalış-malar oldukça kısıtlıdır. Osmanlı döneminde muhtelif amaçlara hizmet eden pek çok yapı meydana getirilmiştir. Bu eserler, her ne kadar özenle tasarlanıp inşa edilseler de, zamanla tadilat ve onarım görmeleri muhtemeldir. Hatta yıkılan yapıların gerek-li hallerde yeniden inşası gündeme gelmektedir. Yapılarda ortaya çıkan tahribatın bakımı ve onarımı oldukça önemli bir meseledir. Bu yapıların gördüğü işlevin kesin-tiye uğratmadan devam ettirilmesi sosyal hayat için oldukça kıymetli bir vazifedir. Binaenaleyh, Osmanlı Devleti bir taraftan yeni yapılar yaptığı gibi, diğer yandan eski yapıların korunmasına yönelik yapım-onarım faaliyetlerine devam etmiştir. İnşaat yapım-onarım sürecinde idari, teknik ve mali altyapının sağlam temellere dayan-ması gerekir. Çalışma, bu süreci aydınlatmaya yöneliktir. Münhasıran, Osmanlı cami yapılarının, korunmasında ve günümüze ulaşmasında esas amil olan onarım faali-yetlerindeki merhaleler ile bu süreçte yürütülen işlemler irdelenecektir. Araştırmada Kandıra Sultan Orhan Cami’sinin yapım onarım işlemleri ele alınacaktır.

Kandıra Sultan Orhan Cami’sinin H. 1304-1312/ M. 1886-1894 tarihleri arasında görmüş bazı olduğu işlemler değerlendirilecektir. Araştırmada yapım ve onarımlar-da izlenen süreçler, yönetim mekanizmaları, konuyla ilgili kurum ve kişilerin nitelik-lerine dair arşiv belgelerinden elde edilen bilgilerden yola çıkılmıştır.

Page 92: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

92

31 MART OLAYI GÜNLERİNDE İZMİT’TE ASAYİŞ VE KATIRLI KÖYÜ HADİSESİ

Mustafa Talha SAVAŞSakarya Üniversitesi

23 Temmuz 1908 tarihinde II. Meşrutiyet’in ilanı, yalnız siyasî alanda değil aynı zamanda hukuktan eğitime, ekonomiden askeriyeye kadar toplumu ilgilendiren tüm alanlarda pek çok değişimin zeminini teşkil etmiştir. Bu değişimin getireceği sorun-lar ilk günlerde fark edilemeyerek başta İstanbul olmak üzere diğer birçok Osmanlı şehri, Meşrutiyet kutlamalarına sahne olmuştur. Çok geçmeden siyasi hizipleşmele-rin teşekkülü, çıkarılan genel af üzerine âdî ve siyasî suçluların serbest bırakılması, basına tanınan serbestiyet, sonraki dönemleri de tesiri altına alacak asayişsizlik or-tamını beraberinde getirdi. Meşrutiyet’ten beklentileri oldukça büyük ve farklı olan fırkalar, gruplar, cemiyetler, dinî topluluklar ve milletler arasında ciddi bir iktidar mücadelesi ve menfaat yarışı başladı.

İttihat ve Terakki yönetimi, her vilayette şube ve kulüplerini açarak idareyi tam anlamıyla kontrolü altına almak istemiştir. Nevzuhur yönetimin bu tutumu za-man içerisinde baskıcı bir tavra dönüşerek çevresinde bulunan İzmit Sancağı’na da sıçramış ve asayişsizlik sorununu ortaya çıkarmıştır. Genel memnuniyetsizlik hali İstanbul’da patlak vererek tarihe 31 Mart (13 Nisan 1909) Olayı olarak kay-dedilmiştir. Kanlı eylemlerle gerçekleşen bu olay, Selanik’ten yola çıkan Hareket Ordusu tarafından Mahmut Şevket Paşa komutasında bastırılarak Sultan II. Ab-dülhamid 27 Nisan 1909 tarihinde tahttan indirilmiştir. Ayrıca, bu olayın faille-rini araştırmak ve cezalandırmak üzere “Divan-ı Harb-i Örfî” adında bir mahke-me kurulmuştur. İzmit ve civarında asayişsizliğe yol açan nedenleri tahkik etmek üzere de Hareket Ordusu’ndan düzenli bir birlik bu bölgeye gönderilmiştir. Ya-pılan tahkikatlar üzerine öteden beri Rum köyü olduğu bilinen Katırlı Köyü’n-de yaşayan birkaç şahsın, ahaliyi isyan ve asayişsizliğe teşvik ettikleri, hükümet aleyhtarı, Yunan taraftarı söylemlerde bulundukları yazışmalara geçmiştir. Bu hadise Divan-ı Harb-i Örfî’nin bizzat dikkatini çekmiş olacaktır ki, meselenin sı-radan bir asayişsizlik olayı olmadığı, davanın Divan-ı Harb-i Örfî’ce görülmesi ge-rektiği ve bu konuda son derece ısrarlı olduğu dönemin yazışmalarına yansımıştır.

Page 93: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

93

Bu tebliğde, çizilmiş olan çerçeveye ilişkin ve doğrudan 31 Mart Olayı günlerinde meydana gelen İzmit’e mülhak Katırlı Köyü Hadisesi, Başbakanlık Osmanlı Arşivi belgeleri ışığında ele alınmaya çalışılacaktır.

BALKAN SAVAŞI GÜNLERİNDE İZMİT VE ÇEVRESİ

Prof. Dr. Haluk SELVİSakarya Üniversitesi

8 Ekim 1912-10 Ağustos 1913 tarihleri arasında cereyan eden Balkan Savaşları Türk siyasi tarihinde önemli gelişmelerin yaşadığı bir dönemi kapsamaktadır. Bir yandan Osmanlı Devleti içinde meşrutiyet rejimini yerleştirme çabaları, bir yandan savaşın siyasi ve iktisadi açıdan yönetilmesi birçok karmaşık olayı beraberinde getirmiştir. Ulusal ve uluslararası bu karmaşa başkent İstanbul’u olduğu kadar başta ona yakın şehirleri olmak üzere bütün Anadolu şehirlerini derinden etkilemiştir. Diğer yan-dan kaybedilen Selanik, Üsküp, Kosova ve Manastır gibi kadim Türk şehirlerinden Anadolu’ya başlayan göçler de Osmanlı Devleti’nin siyasi, iktisadi ve demografik durumunda değişiklikler meydana getirmiştir.

Bu kadar önemli olayların yaşandığı bir dönemde İzmit ve çevresinde yaşanan dö-nüşümün izlenmesi şehir tarihi açısından önem arz etmektedir. Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde büyük değişim yaşayan Osmanlı Devleti başkenti İstanbul’a yakın olan İzmit ve çevresi acaba bu değişimden nasıl etkilenmiştir? Daha önceki çalışmalarla Meşrutiyetin ilk yıllarında (1908-1912) İzmit Mutasarrıflığı içinde yaşanan siyasi, iktisadi ve sosyal olaylar ele alınmış, Meşrutiyet yönetiminin bu mutasarrıflığa getir-dikleri ve götürdükleri üzerinde durulmuştur. Ancak bu süreçten sonraki gelişmeler, Birinci Dünya Savaşı’na kadar olan olaylar teferruatlı bir şeklide ele alınmamıştır.

Bu tebliğ Balkan Savaşı günlerinde İzmit Mutasarrıflığı içinde yaşanan siyasi, iktisa-di, askeri ve sosyal olayları arşiv belgeleri, dönemin gazeteleri ve anıları çerçevesinde ele almaya çalışacaktır. Özellikle cephe ile ilgili İzmit’in yaptığı fedakârlıklar, Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin mutasarrıflık çevresinde yaptığı sosyal yardım faaliyetleri, sa-vaşın şehri ve çevresini nasıl etkilediği bu çalışmanın ana konusunu oluşturacaktır.

Page 94: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

94

SELMANPAK’TAN KUTÜ’L-AMARE’YE: IRAK CEPHESİNİN KOCAELİ ŞEHİTLERİ

Yrd. Doç. Dr. Zekeriya TÜRKMENİstanbul 29 Mayıs Üniversitesi

Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Harbinde dönemin en büyük sömürgeci gücü İn-giltere’ye karşı mücadele ettiği cephelerden birisi Irak’tır. Osmanlı idari taksimatın-da Irak-ı Arap olarak adlandırılan bu bölge Kanuni Sultan Süleyman döneminde ele geçirilmiş ve 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşmasına kadar Osmanlı idaresinde kalmıştır.

İngilizler’in Şattü’l-arap ağzında Fav’a 6 Kasım 1914 tarihinde asker çıkarmasıyla başlayan sıcak çatışmanın ardından açılan Irak Cephesi, iki nehir boyunca dört yıl devam eden uzun savaşlarda pek çok kayba yol açmıştır. İngilizler, stratejik kaynak-ları bakımından zengin petrol yataklarına sahip Musul vilayetine kadar olan sahayı ele geçirmek, Türkler ise Irak-ı Arap coğrafyasını elde tutmak için kıyasıya mücade-le etmiştir. Cephede başlangıçta başarısızlıklar birbirini kovalamış, Albay Nurettin Bey’in Irak ve Havalisi Komutanlığına atanmasından sonra talih tersine dönmüş; Selmanpak Zaferini Kutü’l-amare Zaferi takip etmiştir. Türkler Çanakkale’den sonra en büyük zaferlerini Irak cephesinde kazanmışlardır.

Irak cephesinde başlangıçta Irak ve Havalisi Komutanlığı, sonra da VI. Ordu teşkil edilerek mücadele sürdürülmüştür. Bölgedeki savaşta Anadolu’nun ve Trakya’nın çeşitli yerlerinden seferberlik çağrısına uyan Mehmetçikler mücadele etmişlerdir. Irak Cephesinde Kocaeli mutasarrıflığına bağlı merkez, kaza ve köylerden de pek çok asker cepheye gitmiş, bunların bir kısmı şehit olurken, bir kısmı da gazilik be-ratıyla Kocaeli’ye geri dönmüşlerdir. MSB Arşivince yayımlanan kayıtlara göre Irak cephesinde Kocaeli mutasarrıflığına bağlı kaza ve köylerden toplam 150 asker şehit düşmüştür. Şehitlerin yaş ortalamalarına bakıldığından genelde askerlik çağlarında 20-25 oldukları tespit edilmiştir.

Bu bildiride Kocaeli mutasarrıflığı sınırları içinde (Kocaeli-Sakarya) kalan kaza ve köyler ahalisinden olup da Irak cephesinde şehit düşen askerlerin MSB Arşivi, dö-nemle ilgili akademik yayınlardan istifade edilerek istitastiki bilgileri bir değerlen-

Page 95: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

95

dirmeye tabi tutulacak; coğrafyanın vatanlaştırılması uğruna kanlarını döken kah-ramanların mücadelesi özetlenecektir.

İNGİLİZ BELGELERİNDE TÜRK KUVVETLERİ’NİNKOCAELİ BÖLGESİ’NE GELİŞİ VE İNGİLTERE’NİN TUTUMU

Yrd. Doç. Dr. Mahmut AKKORKırklareli Üniversitesi

I. Dünya Savaşı’nda ağır bir mağlubiyet alan Osmanlı Devleti, Mondros Mütare-kesi’ni imzalayarak savaştan çekilmek zorunda kalmıştı. Galip devletler, mütareke hükümlerince elde etmiş olduğu haklar çerçevesince Anadolu topraklarını işgal et-mişlerdi. Büyük bir yıkım ve katliamın yaşandığı işgal döneminde ülkenin kaderini etkileyen en önemli olaylar, Batı Anadolu’da gerçekleşmişti. Türk kuvvetleri, Batı Anadolu’da Yunan ordusu ile birçok savaş yapmıştı. Sakarya Savaşı ile ileri harekat gücü kırılan Yunan ordusu, Büyük Taarruz ile Batı Anadolu’dan atılmıştı. Tüm gözler işgal altında kalan İstanbul, Boğazlar ve Trakya bölgesine çevrilmişti.

İngiltere, işgal yıllarında İstanbul’da bir Yüksek Komiserlik oluşturmuştu. Yüksek Komiserlik, Osmanlı devlet adamlarını baskı altında tuttuğu gibi arka planda Ana-dolu’nun işgalini de komuta ediyordu. Yüksek Komiserliğin güven içerisinde hareket edebilmesi için Kocaeli bölgesinde Yunan kuvvetlerinden oluşan bir savunma hattı oluşturulmuştu. Bu hat, uzun süre İngiltere’ye hizmet etmişti ancak Büyük Taarruz sonrasında Türk kuvvetlerinin bölgeye gelişi İngiltere’yi fazlasıyla kaygılandırmıştı. İngiltere, bölgedeki varlığını sürdürebilmek için yoğun bir diplomasi trafiğine girmişti.

Mudanya Görüşmeleri başlamadan önce gerçekleşen diplomasi hamlesinde İngil-tere; Fransa ve İtalya’ya bölgenin önemi anlatmaya çalışmaktaydı. Her ne kadar tüm dikkatler Çanak (Çanakkale) bölgesine yoğunlaşsa da İzmit, İstanbul’un giriş kapısı konumundaydı. İngiltere Savaş Bakanlığı, General Harrington’la iletişim ku-rarak İstanbul ve İzmit bölgesinden kuvvetlerini çekebileceğini ve Çanak bölgesini takviye edilebileceğini belirtiyordu. Harrington, bu karara sıcak bakmamakla birlikte Paris ile olan görüşmelerin hızlandırılmasını ve Mudanya Görüşmeleri başlamadan ne yapılacağına karar verilmesini istiyordu. Diğer taraftan İngiltere Dış İlişkiler Ba-kanı Lord Curzon; İzmit ve İstanbul bölgesinden çekilmenin tek başına İngiltere’nin hatası olamayacağını dile getiriyordu. İzmit ve İstanbul’un daha önemli olduğuna

Page 96: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

96

vurgu yapan Lord Curzon, gerekirse Çanak bölgesinde esnek davranılabileceğinin altını çiziyordu.

Mudanya’daki görüşmelerin devam ettiği bir dönemde Türk kuvvetleri İzmit’te bu-lunan tarafsız bölgeye giriş yapmışlar ancak ilerlememişlerdi. Mudanya Mütare-kesi’nin imzası ile İzmit bölgesinin savaş yapılmadan işgalden temizlenmesi İngiliz diplomasisinin başarısızlığı açısından son derece önemlidir.

DAMAT FERİT PAŞA HÜKÜMETİ’NİN ANKARA’YA KARŞI SONUÇSUZ KALAN KOCAELİ MERKEZLİ SON BİR GİRİŞİMİ: KUVAY-I SEFERİYE

Prof. Dr. Adnan SOFUOĞLUHacettepe Üniversitesi

30 Ekim 1018’de Mondros Mütarekesi imzalayarak I. Dünya Savaşı’ndan çekilen Os-manlı Devleti istikrarsız ortama sürüklenmiştir. Nitekim 8 Ekim 1918’de istifa eden Talat Paşa Hükümeti yerine Mondros Mütarekesi’ni imzalayacak olan Ahmet İzzet Paşa Hükümeti 14 Ekim 1918’de kurulmuş, ancak bu hükümetin ömrü 25 olacaktır.

Ahmet İzzet Paşa Hükümeti istifası sonrası yerine 11 Kasım’da A. Tevfik Paşa Hü-kümeti kurulacak, 3 Mart’a kadar sürecek hükümet döneminde Tevfik Paşa biri 13 Ocak biri de 24 Şubat’ta olmak üzere iki defa hükümeti toptan yenileyecektir. 4 Mart 1919’dan itibaren ise Damat Ferit Paşa Hükümeti işbaşına gelecektir. Bu arada Padişah Vahdettin, 21 Aralık 1918’de Meclis-i Mebusanı fesih etmiştir. Diğer taraf-tan 13 Kasım 1918’de İtilaf Donanması Başkent İstanbul’a gelmiştir ve ülke gene-linde işgaller sürmektedir. Bu arada Ocak 1919 ortalarında Paris Barış Konferansı toplanmış ve görüşmeler de başlamıştır. Bu kaos ortamında Osmanlı Devleti bir çıkış yolu arayışı içindedir. Bu arada işgallere karşı bölgesel kurtuluş çareleri arayan Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri kurulmuş ve çalışmalara başlamıştır.

İşte böyle bir ortamda 13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelen ve altı ay boyunca burada faaliyetlerini sürdüren Mustafa Kemal Paşa Mütareke Türkiye’sinde, başta İngiltere olmak üzere işgalci devletlerin Türkiye’ye zorla dayattıkları bir sertlik politikasına karşılık, sertlik yanlısı politikanın sözcüsü ve uygulayıcısı konumundadır. Ona göre “Ya istiklâl, ya Ölüm” sloganıyla tek seçenek olarak milletin ölüm-kalım savaşını

Page 97: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

97

örgütlemek ve kazanmak ülkeyi kargaşa ve keşmekeş ortamından kurtarmak bir zo-runluluktur. Bu sebeple O, Anadolu’ya geçmenin yollarını aramıştır. Bu fırsat kendine doğduğunda ve 19 Mayıs 1919’da ordu müfettişliği göreviyle Samsun’a çıktıktan bir müddet sonra buradan Milli Mücadele hareketini başlatacaktır. Gelişen bu hareket karşısında hem işgal kuvvetleri hem de Milli Mücadele’ye karşı olan yerel güçler ki bu güçlerin destekçisi ve dayanak noktası Damat Ferit Paşa Hükümetleri olacaktır, harekete geçeceklerdir. Bu durumda başkent İstanbul’u Ankara’ya yani Anadolu’ya bağlayan kara, deniz ve demiryollarının içinden geçtiği Kocaeli bölgesi, hem işgal güçleri hem de Milli Mücadele karşıtı yerel güçler için daha bir önem kazanacaktır. Çünkü bölge Anadolu’ya gerçekleştirilecek müdahalelerde bir basamak ve yığınak bölgesi olarak kullanılacaktır. Bu çerçevede Milli Mücadele Hareketini etkisiz hale getirmek Ankara’da oluşan Milli Meclis ve Hükümeti dağıtmak maksadıyla Damat Ferit Paşa Hükümeti ayaklanmalar çıkarma, bunları hem siyasi hem kuvvet yoluy-la destekleme gibi türlü girişimlerde bulunacaktır. Bu çerçevede Damat Ferit Paşa Hükümetince kurulan Kuvay-ı İnzibatiye’nın Karargâhı Kocaeli’nde oluşturulacaktır. Kuvay-ı İnzibatiye’nin Kuvay-ı Milliya Karşısında hezimete uğrayıp dağılmasından, kalan kısımlarının da İstanbul’a naklinden sonra Bu sefer Ankara’ya yani Milli Meclis ve Hükümetine dolaysıyla Milli Mücadele’ye karşı Kuvay-ı Seferiye adıyla yeni bir kuvvet oluşturma yoluna gidilmiştir. Oluşturulmaya çalışılan ve belirli bir mesafe de kat edilen bu kuvvetin merkezi yani karargâhı da Kocaeli’nde olacaktı. Bu girişim bölgede yeni dalgalanmalara ve ayaklanmalara da sebebiyet vermiştir. Bu bildiride arşiv belgelerine de dayanılarak özellikle bölgede oluşturulmaya çalışılan Kuvay-ı Seferiye ile ilgili girişimler ve gelişmeler ele alınıp incelenecektir.

MİLLİ MÜCADELE’DE YUNAN ORDUSUNUN İZMİT KATLİAMI (1921)

Dr. Çağla D. TAĞMATAnkara Üniversitesi

Mondros Mütarekesi ile başlayan ve hızla ilerleyen Anadolu’daki İtilaf Kuvvetleri iş-gali, 1919 yılının Mayıs ayında Yunanların İzmir’i işgal etmesiyle daha da ağırlaşmış ve Yunanlar 1920 yılının Haziran’ında Ege sahillerinden üç kol halinde kuzey, doğu ve güney istikametinde ileri harekâta geçmiştir.

Eylül 1920’de İzmit’e giren Yunan kuvvetleri, başka bölgelerden getirttikleri Rum-

Page 98: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

98

ları İzmit’e yerleştirmekle kalmamış, Ermenilerle de işbirliğine girişmişlerdir. Köyleri yakmak ve halka saldırmak gibi faaliyetlerde bulunan Yunanlar, İzmit’te kaldıkları yaklaşık bir yıllık süreçte, gasp, yağma, baskın ve zulümlerle bölgede varlık göster-mişlerdir. 1921 yılında Birinci ve İkinci İnönü Muharebeleri’nin Yunanlarda yarattığı tedirginlik, Haziran 1921’de İzmit’i Gemlik ve Yalova istikametinde boşaltmalarıyla sonuçlanmış ancak Yunanlar İzmit’ten çekilirken bölgeyi yakmış ve çok sayıda sivil Türk hayatını kaybetmiştir. Arnold Toynbee’nin bizzat şahit olduğu, İzmit ve Kara-mürsel’de yaşanan bu olay, bölgeyi bir harabeye çevirirken halk arasında da büyük paniğe yol açmıştır.Yunanların İzmit’ten çekilirken gerçekleştirdikleri bu olay dönemin yerli ve yabancı süreli yayınlarında, olaya şahit olan kişilerin anılarında yer almış ve belgelerle de ka-nıtlanmıştır. Bu çalışmada benzerlerine ek olarak olay, Yunanca birinci el kaynaklar, anılar ve araştırma eserlerinden de araştırılacak, görsel malzemeyle desteklenecek ve Yunanların İzmit’i boşaltma süreci, bu süreçte çıkarılan yangın ve gerçekleştirilen katliyam konusunda elde edilen dokümanlar Türkçe ve İngilizce kaynaklarla karşı-laştırmalı olarak incelenip analiz edilecektir.

MUDANYA MÜTAREKESİ VE TARAFSIZ BÖLGELERSORUNU (KOCAELİ VE ÇANAKKALE BÖLGELERİ)

Prof. Dr. Behçet Kemal YEŞİLBURSAUludağ Üniversitesi

1914’te başlayan Birinci Dünya savaşında itilâf devletlerinin müttefikleri Rusya’ya deniz yoluyla yardım etmek istemesi, Boğazları yine ön plana çıkardı. Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi’nden sonra Boğazların egemenliği fiilen Osmanlı Devletinin elinden çıkmış ve bütünüyle İtilaf Devletlerinin eline geç-mişti. Sevr antlaşmasıyla Osmanlı devleti Boğazlar ve İstanbul üzerindeki hâkimi-yetini kaybetmiştir. Ayrıca Türkiye’nin bağımsızlığı da zedelenmiştir. Ancak Anadolu hareketinin 3 yılı aşan mücadelesi Lozan Barış Antlaşmasıyla son bulmuştur. Lo-zan’dan önce Mudanya’da bir silah bırakışma sözleşmesi imzalanmıştır. 3-11 Ekim 1922 tarihleri arasında yapılan Mudanya Mütarekesine İngiltere’nin Boğazlar böl-gesinde elde etmek istediği “tarafsız bölgeler (Neutral Zones) konusundaki imtiyaz ısrarı damga vurmuştur. 1918 Mondros Mütarekesi’nin yerine geçen ve resmi adı Askeri Sözleşme olan Mudanya Silah Bırakışması Sözleşmesiyle, Türk-Yunan savaşı son bulmuş, Doğu Trakya’nın boşaltılması 25 Kasım 1922’de bitmekle birlikte, İstan-bul ve Boğazlar bölgesinin boşaltılması sözleşme gereği nihai barış antlaşması so-

Page 99: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

99

nuna bırakıldığından ancak 6 Ekim 1923’te gerçekleştirilmiştir. On birinci maddeye göre, TBMM Hükümeti barış konferansının sonuna kadar Marmara’nın güneyinde belirlenen çizgiyi geçmeyecekti. On ikinci maddeye göre, Müttefik devletlerin kuv-vetleri bulundukları topraklarda kalacaklar, bu topraklara (bölgelere) TBMM Hükü-meti barış konferansının kararlarına kadar saygılı olacaktı.

İZMİT VE CİVARININ DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTARILMASINDAN SONRA KASTAMONU İSTİKLÂL MAHKEMESİNİN BÖLGEDE YAPTIĞI YARGILAMALAR

Prof. Dr. Osman AKANDERENecmettin Erbakan Üniversitesi

Mondros Mütarekesi sonrası Boğazlar Bölgesinde uzun süreli bir kontrol ve hâkimi-yet sağlamak isteyen İngiltere ve Fransa’nın İstanbul’dan sonra öncelikli olarak işgal ettiği şehir İzmit olmuştur. Nitekim 14 Kasım 1918’de bir İtilaf Donanması İzmit önlerine gelmiş ve şehir Fransız askerlerince işgal edilmiştir. Diğer taraftan Ada-pazarı’na gelen bir İngiliz birliği de İstasyon civarına yerleşerek, demiryolu hattını denetimleri altına almışlardı.

İşgal güçleri ve özellikle İngilizler Milli Mücadele hareketinin Anadolu’da güç ka-zanmaya başlamasıyla birlikte hep bir korku içinde olmuşlardır. Bu nedenle İngilizler kendi işgalleri ve kontrolleri altında tuttukları İzmit ve civarında Kuva-yı Milliye’nin etkili olmasını önlemeye çalışmışlardır.

Bu çerçevede İstanbul’da Damat Ferit Paşa Hükümeti ile de işbirliği yaparak İz-mit ve civarına yönelik bazı kararlar, uygulamalar ve yaptırımlarda bulunmuşlardır. Bu çerçevede Kuva-yı Milliye karşıtı kişileri mutasarrıf olarak İzmit’e atamalarının yanında, Kuva-yı İnzibatiye Kuvveti’ni oluşturularak İzmit’e göndermişler ve Bolu, Düzce, Hendek Adapazarı gibi İzmit ve civarında isyanlar çıkartmışlardı.

İngilizlerin İzmit’in doğu bölgesinde tampon bölge oluşturma çabalarının neticesiz kalması üzerine, İngilizler Kuva-yı Milliye’nin bölgeyi ele geçirmesini önlemek ama-cıyla 27 Ekim 1920’de bölgeyi Yunanlılara bırakmışlar ve İzmit Yunanlılar tarafın-dan işgal edilmişti.

Page 100: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

100

İşgalci Yunan askerleri Kocaeli bölgesindeki yerli Rum ve Ermeni işbirlikçilerle Türk-leri katledip birçok köy ve mahalleyi yakmaya ve yağmalamaya başladılar. Yunan askerlerinden destek alan yerli Rum ve Ermeni çeteleri yıllarca birlikte yaşadığı sa-vunmasız ve sahipsiz Türklere zulüm ve katliamlarını işgalleri boyunca sürdürmüş-lerdir. Gerek İngiliz ve gerekse Yunan işgalleri süresince bazı Türkler de işgalcilerle işbirliği içerisine girmişler ve Milli Mücadele’nin aleyhinde faaliyetlerde bulunmuşlardır.İzmit ve civarının Yunan işgalinden kurtarılmasının ardından Milli Mücadele aley-hinde faaliyetlerde bulunan işbirlikçilerin yargılanması amacıyla bölgeye bir istiklal mahkemesi gönderilmişti. Saruhan Mebusu Mustafa Necati Bey’in başkanlığında ikinci defa oluşturulmuş olan Kastamonu İstiklâl Mahkemesi bölgeye gelerek yargı-lamalar yapmış ve işbirlikçileri cezalandırmıştı.

Bu çalışmada Kastamonu İstiklâl Mahkemesi’nin İzmit ve civarındaki yargılamaları ele alınacaktır.

İZMİT SANCAĞI’NDA HAYVANAT-I EHLİYYENİN DURUMU (1912)

Yrd. Doç. Dr. Halim DEMİRYÜREKBilecik Şeyh Edebali Üniversitesi

İzmit Sancağı’nın iklimi, arazisi ve mevkii birçok sancağa/vilayete göre iyi, hayvan yetiştirmeye de oldukça müsaitti. Fakat çiftçilerin ve hayvan sahiplerinin fenni usul-leri bilmemesi ve hükümetin de herhangi bir yardımda bulunmayıp tedbir almaması nedeniyle bu livadaki at cinsine mensup hayvanlarda bir gerileme vardı. Livadaki çiftçiler ve hayvan sahiplerince hiçbir usul ve kaideye dayanmaksızın çiftleştirilen ve mevcudu dört bin başa yakın kısraklardan alınan yavrular, dört beş yaşında iken fiyatları ortalama beş yüz kuruşu geçmediği halde aynı kısraklar kabiliyetlerine göre hibridizasyon/melezleme usulüyle çiftleştirildiğinde bunların kıymeti bin beş yüz kuruştan fazla olacak ve bu suretle milli servet az bir zamanda birkaç misli artacak-tı. Ordu için alınan Rus ve Macar hayvanlarından, iklimle uyumsuzlukları nedeniyle, yeterince istifade edilemiyordu ve bu nedenle her sene Avrupa’ya yüz binlerce lira gidiyordu. Bu paranın Osmanlı mülkünde kalması ve devlete lazım gelen hayvanatın hemen dâhilden tedariki için fenni usullerin tatbik edilmesi gerekiyordu.

İzmit Sancağı’ndaki at cinsinin büyük kısmı Asya ırkının yerli ve az bir kısmı da

Page 101: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

101

Kafkas ve Macar ırkına mensuptu. Yerli kabileye mensup hayvanlar eskiden beri yerleşik köylülerin elindeydi ve çoğaltılma ve ıslahlarına ehemmiyet verilmiyordu. Kısrakların yüzde yetmiş beşi ve belki de daha fazlası istenilen şekilde üreme sağla-yamamıştı. Hem ıslahı temin ve hem de sahiplerini zarardan kurtarmak için bu hay-vanların hibridizasyon/melezleme usulüyle üremeleri gerekiyordu. Macar ve Kafkas ırkına gelince, Adapazarı kazasının merkez köylerinin bazılarıyla Akyazı, Hendek, Karasu ve Kandıra kazasının Şıhlar nahiyesi köylerine yerleşen Çerkez muhacirlerin Kafkasya’dan beraberlerinde getirdikleri hayvanların çoğaltılması ve yerli ırk hay-vanıyla kısmen çiftleştirilmesi ve bilahare de Çifteler çiftliğinden getirilen Macar aygırlarıyla bu kısrakların çiftleştirilmesi neticesinde elde edilen hayvanlar kısmen Macar ve Kafkas ırklarına mensup olup, şekilleri oldukça muntazam ve boyları da 1.40 ilâ 1,50 yüksekliğinde ise de seçilen aygırların eksikliği ve sahiplerinin üreme usulünü bilmemeleri nedeniyle yeteri kadar fayda elde edilememişti.

İZMİT (KOCAALİ) SANCAĞINDA FRENGİ

Prof. Dr. Nermin ERSOYÖğrt. Gör. Belgin BABADAĞLIKocaeli Üniversitesi

Amerika kıtasının keşfinden (1492) sonra Avrupa’ya yayılarak büyük salgınlara yol açmış olan frengi, 16. Yüzyılın “sifiliz yüzyılı” olarak anılmasına neden olmuştur. Osmanlı ülkesine nasıl geldiği konusunda farklı görüşler bulunmakta, ancak görül-meye başlandığı tarih itibarıyla Osmanlı-Rus Savaşları (1806-1812, 1828-1829), özellikle Kırım Savaşı (1854) sonrası salgınlar artmıştır.

Osmanlı’daki frengi salgınının ve mücadelenin merkezi Kastamonu olmakla bir-likte, Bolu, Düzce, Geyve, Adapazarı, İzmit, İnebolu, Safranbolu, Bartın, Sinop ve Erzurum’da görülen salgınlar frengi ile mücadeleye yönelik düzenlemeleri gerekli kılmıştır. Bunlar; frengi sağlık komisyonlarının kurulması, gezici sağlık hizmetlerinin oluşturulması, evlilik öncesi çiftlerin muayenelerin yapılması ve genelevler açarak fuhuş’un kontrol altına alınması şeklindedir. Bu amaçla İzmit Sancağı’nda frengiye karşı yürütülen mücadele kapsamında İzmit, Adapazarı, Geyve ve Kandıra kazala-rına seyyar frengi tabipleri atanmış, 1911 yılında İzmit’te, 1918 yılında da Adapa-zarı’nda Frengi Hastanesi açılmıştır. Halk sağlığını korumaya yönelik olarak alınan bu önlemler çok yerinde olmakla birlikte, tahsisat yetersizliği ve halkın taassubu nedeniyle çok başarılı olamamıştır.

Page 102: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

102

ON DOKUZUNCU YÜZYIL SONU YİRMİNCİ YÜZYIL BAŞINDA İZMİT SANCAĞI’NDA KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ

Yrd. Doç. Dr. Aslıhan AKPINARKocaeli ÜniversitesiDr. Cebrail YILMAZDüzce M. Kamil Furtun Aile Sağlığı MerkeziResül NARİNKocaeli Büyükşehir Belediyesi

On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında hastalık nedenlerinin altında sosyal ve çev-resel koşulların bulunduğu ortaya konmuştur. Birey ile devlet ilişkilerindeki deği-şimlerle birlikte de halkın sağlık sorunlarının çözümünde başlıca sorumlunun devlet olduğu anlayışı belirmeye başlamıştır. Osmanlı’da da bu anlamda modern devlet anlayışının Tanzimat fermanı ile şekillenmeye başladığı söylenebilir. Sağlık hizmet-lerinin açıkça devlet yükümlülüğü olarak tanımlanması için Cumhuriyet beklense de 1840’lardan itibaren diğer devletler gibi Osmanlı da sağlık alanına devlet müdaha-lesinin gerekliliğini fark etmiş ve bu meşruiyeti koruyucu sağlık hizmetleri sunumu biçiminde sağlamıştır. Dönemin halk sağlığı anlayışına uygun olarak salgın ve bu-laşıcı hastalıklarla mücadeleye başlanmış, koruyucu sağlık önlemlerini gerçekleştir-mek için yasal düzenlemeler yapılmış, aşı ve serum üretim merkezleri kurulmuş, bazı bulaşıcı hastalıklar için tedavi kurumları açılmıştır.

Bu dönemde İzmit’te genel olarak koruyucu sağlık hizmetlerinin nasıl yapılandığı hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu bildirinin amacı Osmanlı Devletinde, Tanzimat’tan sonra yavaş yavaş başlayan koruyucu sağlık uygulamalarının başta kolera olmak üzere sıtma, çiçek, tifo gibi dönemin salgın hastalıklarının görüldüğü İzmit ve civarındaki yansımalarını başta Başbakanlık Osmanlı Arşiv kayıtları olmak üzere ilgili kaynakların incelenmesiyle ortaya koymaktır.

İlgili kaynaklar incelendiğinde 1840’tan itibaren bazı durumlarda alınacak önlem-ler ve tıbbi hazırlıkların planlanması, kötü havanın kaynağını tespit edip bulaşıcı hastalıklarla ilişkisinin belirlenmesi ve suların kontrol edilmesi gibi ihtiyaçlar için heyetlerin vazifelendirildiği görüldü. Bulaşıcı hastalıklarla karşılaşıldığında numune almak ve aşı yapmak için sıklıkla hekim talep edildiği, çoğunlukla hekimler olmak

Page 103: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

103

üzere hastalığa bağlı olarak, sıhhiye memurları, eczacılar ve aşı memurları görev-lendirildiği tespit edildi. Koruyucu uygulamaların su birikintisi, göl ve bataklıkların kurutulması; kötü havanın giderilmesi; yiyecek üretiminde, tuvaletlerde, mezbaha ve tabakhanelerde temizlik kurallarına dikkat edilmesinin sağlanmasından zorun-lu muayene; zorunlu dezenfeksiyon işlemleri, zorunlu aşılama; toplu ziyaretlerin yasaklanması, alınacak önlemlere uymayanların cezalandırılmasına kadar çeşitlilik gösterdiği belirlendi.

Sonuç olarak İzmit’te koruyucu uygulamaların öncelikli olarak belirli hastalıklara karşı şekillendiği, zaman zaman genel temizlik ve dezenfeksiyon kurallarının uygu-landığı ve nihayet sosyal hayata müdahale anlamındaki zorunlu uygulamaları da içerdiği söylenebilir.

CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE KOCAELİ’DE BULAŞICIHASTALIKLARLA MÜCADELE

Yrd. Doç. Dr. Rahime AYDIN ERYrd. Doç. Dr. Aslıhan AKPINARKocaeli Üniversitesi

Türkiye Cumhuriyeti süregelen savaşlar sebebiyle birçok bölgesi harabeye dönmüş topraklarda, kıtlık ve yoksulluğun yanı sıra sıtma, verem, tifüs, frengi ve trahom gibi yaygın bulaşıcı hastalıklardan muzdarip bir milletle kurulmuştur. Modern bir toplum yapısının oluşturulması için toplumda yayılmış olan salgın ve bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmek de önemli bir araç olmuştur. İlk meclis hükümeti 2 Mayıs 1920 yılında kurduğu Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâleti (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı) ile sıtma mücadele teşkilatları, veremle mücadele cemiyetleri, Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsü ve Hıfzıssıhha Okulunu açmıştır. Devletin sağlık politikalarının belirlendiği ilk Milli Türk Tıp Kongresi’nde sıtma, ikinci kongrede verem ana gündem maddesi seçilerek, bulaşıcı hastalıklarla mücadele konusunda yapılması gereken çalışmalar ayrıntılı olarak ele alınmıştır. İstanbul’dan Anadolu’ya karayolu, deniz-yolu ve demiryolu ulaşımında kilit noktada bulunması yanında çok sayıda bataklık olması, çeltik ekiminin yapılması, hastalıkla mücadele edecek sağlık personelinin yetersizliği gibi nedenlerden dolayı Kocaeli’de bulaşıcı hastalıklar yaygın olarak gö-rülmüş, bu bağlamda bir takım önlemler alınarak girişimler yapılması gerekmiştir. Sıtma ile mücadele kapsamında Kocaeli’de yapılan çalışmalara ilişkin bilgiler bu-

Page 104: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

104

lunmakla birlikte, diğer bulaşıcı hastalıklar kapsamındaki çalışmalara ilişkin bilgiler sınırlıdır. Bu çalışmada öncelikle Başbakanlık Cumhuriyet Arşivleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi arşivleri, ulusal gazete arşivleri ve ilgili literatür taramasına dayana-rak Cumhuriyet dönemi ve sonrasında Kocaeli’nde bulaşıcı hastalıklarla mücadele kapsamında yapılan çalışmaların belirlenmesi ve değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.

KOCAELİ’NİN İLK HAVAALANI (1921-1924)

Tamer ÇELİKERAlptekin CEVHERLİSemiha LAVASKocaeli Büyükşehir Belediyesi

Asya ile Avrupa kıtaları arasında önemli kara ve demiryolu güzergâhlarının kesiştiği yerde bulunan, endüstri ve sanayi yerleşimlerinden biri olan Kocaeli’nin tarihte az bilinen özelliklerinden biri de önemli bir hava yolu üssü olmasıdır. Bu noktada Ko-caeli’nde 1921 yılında Sakallı Nurettin Paşa tarafından İzmit sınırlarında bugünkü 42 Evler bölgesinde yapılmış olan ilk havaalanı, Kocaeli’ndeki ilk olmasına rağmen pek bilinmemektedir. 1’nci Ordu Komutanlığı’na ait olan bu havaalanında 3 adet keşif uçağı ve 4 adet de avcı uçağı olmak üzere ilk etapta 7 adet savaş uçağı bu-lunmaktadır. Daha sonra bu havaalanı İzmit halkının para toplayarak Türk Tayyare Cemiyeti’ne hediye ettiği sivil uçaklar için de kullanılmıştır.

28 Şubat 1923 tarihinde İzmit havaalanının sorumlusu olarak ilk Türk uçakların-dan birinin de imalâtçılarından olan Vecihi Hürkuş’un verdiği izinle bir görev uçuşu sırasında arızalanan tayyaresi İzmit Körfezi’ne düşerek 28 yaşında şehit olan Türk havacılık tarihinin ilk savaş pilotlarından Remzi Bey’in de mezarı Bağçeşme Mezar-lığı’nda bulunmaktadır.

Araştırmanın amacı; bu tarihsel sürece ışık tutarak bu konuda yapılacak bilimsel araştırmalara kaynak oluşturmaktır.

Page 105: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

105

GÖLCÜK TERSANESİ’NİN İNŞASI İÇİN YAPILAN HAZIRLIKLAR VE SAHİLDEKİ ARAZİNİN İSTİMLÂK EDİLMESİ

Dr. Derya GEÇİLİNiğde Ömer Halisdemir Üniversitesi

Osmanlı Devleti’nin gerilemeye başlamasıyla Tersane-i Amire harap ve tamire muhtaç bir hale gelmiştir. Donanmanın eski gücünü yakalayabilmesi için Tersane-i Amire’nin İstanbul’dan İzmit körfezinde Değirmendere ile Kavaklı mevkileri arasın-daki Gölcüğe (Gölceğiz) taşınmasına karar verilmiştir. Özellikle Kavaklı iskelesinde bataklıkların kurutulmasıyla oldukça büyük bir tersane ile havuz inşa edilebilirdi. Gölcük’te tersanenin inşası için yapılan bütün bu görüşmeler bir sonuç vermemiş ve tersanenin nakli yapılamamıştır. I. Dünya Savaşı’ndan sonraki ağır yenilgi ve daha sonra mütareke yılları tersaneyi tamamıyla kullanılmaz bir hale getirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Gölcük’te tersane inşası yeniden gündeme gelmiş ve bir proje hazırlanmıştır. Bu projeye göre büyük bir kısmı sazlık ve göl olan 775 dö-nümlük arazi kanunlara uygun olarak istimlâk edilmiştir. Bir süre sonra Marmara Deniz Üssü Kumandanlığı istimlâk edilen arazinin genişletilmesine karar vermiştir. Böylece, 60 dönümlük arazinin daha istimlâkı yapılmıştır. Bu tebliğde Gölcük Tersa-nesi’nin inşası için yapılan hazırlıklarla arazilerin istimlâk edilmesi süreci anlatılmıştır.

İZMİT’İN BAĞRINDAN KOPMUŞ KURMAY BİR SUBAY: MUSTAFA ASIM ASIMGİL (1879-1941)

Yrd. Doç. Dr. Gülşah ESERHarran Üniversitesi

1879 yılında İzmit’te dünyaya gelen Mustafa Asım Asımgil, Osmanlı’dan Cumhuri-yet’e uzanan süreçte ordumuzda görev yapmış, başarılarından dolayı nişan ve ma-dalyalarla ödüllendirilmiş bir kurmay subaydır.

1898 yılında teğmen olarak kıta görevine başlayan Mustafa Asım Bey, 1902’de Erkân-ı Harbiye Mektebi’nden mezun olarak kurmay yüzbaşı olmuştur. 1914’e ka-dar orduda çeşitli görevlerde bulunmuş ve ardından I. Dünya Savaşı’na katılmıştır. Kendisi bu savaşta alay ve daha üst kademede görev yapmış olan subaylar arasında İzmit doğumlu olduğu belirlenebilen tek kurmay subaydır.

Page 106: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

106

Mustafa Asım Bey’in savaş sürecinde yalnızca komutanlık görevini değil kıta ge-risinde de çeşitli faaliyetleri yürüttüğü dikkati çekmektedir. Henüz askerlik çağına gelmemiş olan gençlerin hem bedenen hem de ruhen güçlü ve sağlıklı birer birey olmalarını sağlayarak bunları gerekli askerî eğitimi almış milis kuvveti olarak ye-tiştirmek amacıyla kurulan Genç Dernekleri’nde müfettiş yardımcılığı (Müfettiş-i Umumi Muavinliği) görevini yürüttüğü gibi derneğin çıkartmış olduğu mecmuada da çeşitli yazılar kaleme almıştır.

1923 yılında sağlık nedenlerinden dolayı emekli olan Asımgil, 8 Mart 1941’de haya-ta veda etmiştir. Bu çalışmada, Mustafa Asım Asımgil’in biyografisi ile birlikte Genç Dernekleri’nde yürütmüş olduğu faaliyetlere değinilmeye çalışılmıştır.

KOCAELİ MİLLETVEKİLİ İBRAHİM SÜREYYA YİĞİT’İN TBMM İÇERİSİNDEKİ FAALİYETLERİ (1923-1950)

Doç. Dr. Sabit DOKUYANDüzce Üniversitesi

1880 yılında İstanbul’da hayata gözlerini açan Yiğit, Mülkiye Mektebi’ni bitirdikten sonra birçok yerde kaymakamlık ve mutasarrıflık görevlerini icra etmiştir. İzmit de mutasarrıflık yaptığı şehirler arasındadır. Milli Mücadele sırasında cereyan eden ge-nelgeler ve kongreler sürecinde aktif rol üstlenerek vatan savunmasına ciddi mana-da destek vermiştir. Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nde Saruhan Milletvekili olarak bulunmuştur. Bu meclis dağılınca Ankara’da açılan I. TBMM’de Saruhan Milletvekili olarak görevine devam etmiştir. Milli Mücadele’nin kazanılmasının ardından 1923 yılında açılan II. TBMM’de, tekrardan Kocaeli milletvekili olarak Meclise seçilmiştir. Bundan sonra hiç ara vermeden III, IV, V, VI, VII ve VIII. dönemlerde Kocaeli Millet-vekili olarak Meclis’te görev almıştır. Bu çalışma içerisinde; İbrahim Süreyya Yiğit’in 1923-1950 yılları arasında TBMM içerisindeki faaliyetleri ve aldığı görevler izah edilmeye çalışılacaktır.

Page 107: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

107

CUMHURİYET’İN İLK YILLARINDA KOCAELİ’NDEHİLÂL-İ AHMER CEMİYETİ ŞUBELERİNİN FAALİYETLERİ (1923-1930)

Doç. Dr. Mustafa SARISakarya Üniversitesi

Hilâl-i Ahmer Cemiyeti, savaş alanında yaralanan veya hastalanan askerlere yardım etmek amacıyla, Mecrûhîn ve Marzâ-yi Askeriyyeye İmdad ve Muâvenet Cemiyeti (Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti) adıyla 11 Haziran 1868’de kuruldu. Cemiyet, 1876-1877 Osmanlı-Sırp ve Karadağ Savaşları’nda yeniden yapılandırıla-rak Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti adını aldı. Cemiyet’in 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda önemli yararları görüldü. Ancak cemiyet, II. Abdülhamid dönemi boyun-ca genelde atıl bir halde kaldı. Hilâl-i Ahmer Cemiyeti II. Meşrutiyet döneminde, 20 Nisan 1911 yılında Padişah Sultan V. Mehmed Reşad’ın himayesinde yeniden kuruldu. Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin Trablusgarp, Balkan, I. Dünya Savaşları ve Milli Mücadele döneminde çok önemli hizmetleri oldu.

Hilâl-i Ahmer Cemiyeti, 1911 yılında yeniden kurulduktan sonra ülke genelinde vi-layet, sancak ve kazalarda şubelerini açtığı görülmektedir. Bu şubelerinden birisi de Ekim 1911’de açılan İzmit Şubesi’dir. Cemiyetin İzmit merkez şubesinin dışında sancağa ait diğer kaza ve nahiyelerde şubeleri açılmıştır. Cumhuriyet döneminde Kocaeli’nde İzmit, Karamürsel, Geyve, İznik, Adapazarı, Bahçecik, Değirmendere, Derbent, Gebze, Kandıra, Karasu, Hendek, Sapanca, Akhisar, Akyazı ve Yalova Hilâl-i Ahmer Şubeleri faaliyetlerini devam ettirmiştir.

Bu bildiride başta Kızılay Arşivi olmak üzere, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Hilâl-i Ahmer Cemiyeti tarafından hazırlanan Hilâl-i Ahmer Mecmuası ve raporlar ile dö-nemin basını ve araştırma eserler incelenerek Kocaeli ve çevresinde Hilâl-i Ahmer Cemiyeti şubelerinin faaliyetleri konu edilecektir.

Page 108: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

108

ATATÜRK DÖNEMİ KOCAELİ VİLAYETİ’NDE ZİRAAT (1923-1938)

Yrd. Doç. Dr. Yavuz HAYKIRFırat Üniversitesi

Cumhuriyet kurulduğunda Türkiye bir tarım ülkesi konumdaydı. Türk ekonomisi ta-rıma dayalı bir yapıya sahipti. 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımı sonuçlarına göre toplam nüfus 13.748.270 idi. Kent nüfusu 3.300.000 ile % 24,2’lik bir orana sahipken köylü nüfusu ise 10.342.000 ile 75,8’lik orana sahipti. Zirai faaliyetler çok zor şartlar altında yapılmaktaydı. Tarımsal alanda kullanılan teknoloji çok ilkeldi. Ülkenin birçok bölgesinde çok eski teknikleriyle ve araçlarıyla üretim yapılıyordu. Makineleşmemiş, modern yöntemlerin kullanılamadığı ve üretilen ürünlerin pazar-lanmasında zorluklar yaşandığı bir tarımsal yapı söz konusuydu.

Cumhuriyet kadroları modern yöntem, araç ve gereçlerin kullanıldığı bir tarımsal faaliyetin sağlanması ve bununla birlikte üretimin yükseltilmesi noktasında çalış-malar yapmıştır. Ayrıca bu tarımsal yapının ekonomik anlamda karşılığını bulması için politikalarda uygulamaya koymuşlardır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Kocaeli ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalıydı. Fakat ülkenin her bölgesinde olduğu gibi Kocaeli’nde de ilkel aletlerle ziraat yapıldığı için yeterli bir verim elde edilemiyordu. Bunun yanında denizden ve karadan nakliyata uygun bir konumda olduğundan dolayı zirai ürünlerin ihraç ve pazarlanmasında da canlı bir ticaret gerçekleşmekteydi. Atatürk dönemi uygulanan tarım politikaları eksenin-de Kocaeli’nde modern yöntem ve araçlarla ziraat yapılmaya başlanmıştır.

Bu çalışmamızda 1923-1938 yılları arasında Türkiye’de ziraat alanında yapılan re-form ve çalışmalar bağlamında Kocaeli Vilayeti’nin zirai durumu, üretilen ürünler, ziraatta uygulanan yöntem ve araçların özellikleri, zirai faaliyetlerin ülke ekonomi-sine katkısı gibi özellikleri incelenecektir.

Page 109: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

109

KOCAELİ MÜFTÜLÜĞÜ (1923-1938)

Okt. Tuğba ÇALIŞKANMuğla Sıtkı Koçman Üniversitesi

Osmanlı Devleti’nde dini hizmetler şeyhülislamlık vasıtasıyla yürütülürdü. Bu kuru-mun mensupları da “ilmiye sınıfı”nı oluşturmaktaydı. İlmiye; medrese (eğitim-öğ-retim), kadı (yargılama) ve fetva (hukuki ve dini danışmanlık) gibi önemli ve geniş hizmetleri yerine getiren kamu kurum ve kuruluşlarını bünyesinde toplamaktaydı. Dini ve hukuki danışmanlığı yerine getirenler ise müftülerdi. Müftülerin verdiği fet-valar, siyasi, sosyal ve hukuki bakımlardan önemli olduğu gibi halkın din konusunda bilgilenmeleri açısından da önem taşımaktadır. İzmit adı ile 1922 yılına kadar mu-tasarrıflık olan bugünkü Kocaeli’nde Milli Mücadele Dönemi’nin Müftüsü Hasan Fehmi (Moralı) Bey idi. Bölge Anadolu’ya geçiş yollarına sahip olduğu için oldukça önemli bir konumdaydı. İşte bu dönemde Hasan Fehmi Bey’in Kuva-yı Milliye’nin para, silah ve cephane yönünden ikmal yolunu açmanın yanında diğer din adamları ile beraber halkı milli harekât yönünde bilinçlendirmede de oldukça etkili olduğu bi-linmektedir. Cumhuriyet Dönemi ile birlikte ise Hasan Fehmi Bey 1930 yılına kadar müftülüğe devam etmiştir. 1924 yılında ise Şer’iye ve Evkâf Vekâleti kaldırılıp din işlerini idare etmek bakımından Diyanet İşleri Başkanlığı oluşturuldu. Bu dönüşüm döneminde Cumhuriyet Arşivi kaynakları vasıtası ile Kocaeli Müftülüğü’nün cum-huriyetin ilk yıllarındaki hizmetleri, verilen fetvalar ve vaazlar ile halkın bilgilendiril-mesi bu çalışmanın esas konusunu oluşturmaktadır. Bunların yanında müftülüğün verdiği diğer hizmetler, teşkilatın yapısı ve din adamı yetiştirme faaliyetlerine de ışık tutulmaktadır.

Page 110: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

110

HÜR FİKİR GAZETESİ’NE GÖRE SERBEST CUMHURİYET FIRKASI VE KOCAELİ’NDE YANSIMALARI

Doç. Dr. Esma Torun ÇELİKKocaeli Üniversitesi

I. TBMM’deki muhaliflerin büyük ölçüde tasfiye edildiği seçimler sonunda II. TBMM 1923 yılı Ağustos’unda çalışmaya başlamıştır. Bu meclisin ilk çalışmalarından biri Halk Fırkası’nın tüzüğünü hazırlamak olmuştur. Bununla birlikte Ankara’nın baş-kent oluşuyla başlayan ve Cumhuriyetin ilanı ve Hilafetin kaldırılmasıyla devam eden gelişmeler Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kurulmasında etkili olacaktır. Bu partinin kurucuları ve daha sonra katılan üyeleri içinde İzmit milletvekilleri de bulunmaktadır.

1930 yılında ise Atatürk’ün işaretiyle Serbest Fırka Ali Fethi Okyar tarafından kurul-muştur. Bu deneme bir öncekine göre daha kısa sürmüştür. Üstelik bu partinin CHP ilkelerinden tek farkı ekonomide liberal olmasıydı. Bu partinin ömrü kısa olmasına ragmen yurt genelinde büyük ilgi görmüştür. Mustafa Kemal Atatürk’ün destekle-diği bilinmesine rağmen, bu ilgiyi fark eden Halk Fırkası yöneticileri ve gazeteciler partiye karşı sert bir tuıtum içine girmişlerdir.

Serbest Fırka’nın örgütlenmesini yaptığı kentlerden biri de Kocaeli’dir. Kocaeli’n-de il örgütünün kurulmasına öncülük eden kişi, Atatürk’ün emriyle Serbest Fırkaya geçen İbrahim Tolon’dur. İl örgütü kurulduktan sonra olumlu ve olumsuz tepkilerle karşılaşmıştır.

Serbest Fırka’nın kurulmasından sonra Kocaeli’ne yayınlanan Hür Fikir Gazetesi partiye ve partinin ildeki yöneticilerine yönelik yapmış olduğu yayınlar ve izlediği politikalar bu çalışmanın konusu olacaktır. Gazetenin sahibi ve başyazarı Kılıçzade Hakkı, uzun zaman Kocaeli’nde aktif gazetecilik yapan isimlerden biridir. Meşru-tiyet döneminin aşırı Batıcılarından olduğu bilinen ve İçtihad Dergisi’nin önemli kalemlerinden biri olan Kılıçzade Hakkı, Serbest Fırka deneyiminin Kocaeli’ndeki önemli şahitlerinden ve onu yazıya döken önemli kalemlerin başında gelmekte-dir. Yazılarıyla Serbest Fırka deneyiminin Kocaeli’nde nasıl karşılandığını ortaya koymaya çalışacağız. Bununla birlikte Kılıçzade Hakkı’nın siyasal hayata bakışı da irdelenmeye çalışılacaktır. Hür Fikir Gazetesi’nin 1925-31 dönemi taranarak hazır-

Page 111: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

111

lanan bu çalışma sırasında Cumhuriyet tarihi alanında ana kaynakları ve kent tari-hi, siyasal hayat, düşünce tarihi alanlarında araştırma eserleri, makaleler ve tezler kullanılacaktır. Daha sonraki yıllarda Serbest Fırka’nın Kocaeli’ndeki teşkilatlanması konusunda yerel gazetelere yansıyan yazıları da çalışma sırasında kullanılacaktır. Amacımız Kocaeli’nin bu dönemdeki siyasal yaşamına biraz olsun ışık tutabilmektir.

İZMİT HÜR FİKİR GAZETESİNDE CUMHURİYET DEVRİ İNKILÂPLARI (1925-1931)

Yrd. Doç. Dr. Taner BİLGİNMesut ÖNALBilecik Şeyh Edebali Üniversitesi

Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte ulusal bir kimlik oluşturma çabaları da hız kazan-mış ve Cumhuriyet’in temel prensiplerine, dönemin siyasi ideolojisine uygun ola-rak, inkılâplar gerçekleştirilmiştir. Osmanlıdan farklı, Cumhuriyete uygun bir Türk toplumu yaratma düşüncesiyle yapılan bu inkılâplar, günümüz Türkiye’sinde bile zaman zaman tartışılmakta ve dönemin şartları düşünülmeden ağır bir şekilde eleştirilmektedir. Elbetteki bütün toplumlarda olduğu gibi insanların alışkanlıklarını değiştirmek zordur. Bu cümleden hareketle cumhuriyet döneminde yapılan inkılâp-ların da Türk toplumu tarafından kabul görmesi kolay olmamıştır. Nitekim siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal alanda yaşanan değişim, toplumun gündelik hayatında da önemli değişiklikleri beraberinde getirmiş ve halkın bu değişimi kabullenmesi zaman almıştır. Muasır medeniyetler seviyesini ulaşmak ve her alanda köklü bir değişim düşüncesinde olan Cumhuriyet Türkiye’si ise bütün zorluklara rağmen ka-rarlı ve planlı bir şekilde inkılâpları hayata geçirmiştir. Bu süreçte inkılâpların Türk toplumunun her ferdine ulaşabilmesinin en önemli araçlarından birisi de basındır. Çalışmamızın amacı; 1925-1931 yılları arasında İzmit’te yayım hayatını sürdüren Hür Fikir Gazetesinin, Cumhuriyet inkılâplarına bakış açısı ve İzmit halkı üzerindeki etkisini ortaya koymaktır.

Page 112: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

112

KOCAELİ’NDE GARİP BİR CASUS: KUMANDAN OĞLU KASIM TEVFİK’İN GENÇ DÜŞÜNCELER’LE TEVKİFİ

Yrd. Doç. Dr. Ekrem SALTIKİstinye Üniversitesi

Yaklaşık bir buçuk asrı geçkin bir mazisi olduğu söylenen Kocaeli basını ile ilgili çalışmalarda, Hür Fikir ve Genç Düşünceler adlı gazetelerin çeşitli arşivlerden alın-mış nüshalarına da yer verilir. Ancak söz konusu gazetelerin şimdiye kadar kısaca geçiştirilmiş olan hikâyelerinde sorgulanması gereken “gariplikler” söz konusudur. Bu garipliklerin belki de en önemlisi; birinci sayısı gazeteye dair araştırmalarda “1 Teşrin-i Sânî 1928” olarak verilen Genç Düşünceler gazetesinin aslında aynı yılın Mart ayında, yani yedi ay önce de bir, “1. Sayı”ya sahip olmasıdır. Her iki nüshanın künyesinde de başmuharrir “Kumandan oğlu K. Tevfik” imzası bulunması ve “Ku-mandan oğlu” imzasının Hür Fikir gazetesinde de, üstelik bazı nüshalarında “Yazı İşleri Müdürü” olarak geçmesi durumu daha da karmaşık hale getirmektedir.

Aynı zamanda Kocaeli Milletvekili olan Kılıçzâde Hakkı’nın başmuharrirliğinde ya-yınlanan Hür Fikir gazetesi, Erken Cumhuriyet döneminin dinde reform tartışmala-rına taraf olmuş, İslam’ın bir reforma ihtiyacı olduğu şeklinde özetlenebilecek çeşitli görüş ve yazılara yer vermiştir. Genç Düşünceler’de Hür Fikir gazetesinin çizgisinde yayınlar yapan Kumandan oğlu K. Tevfik de, “mürşidim” diyerek selamladığı Kılıçzâ-de’ye olan hayranlık ve muhabbetini açıkça ortaya koyan ifadeler bulunan yazılarını, “Hz. Muhammed’e Açık Mektup” başlığıyla yazdığı makalede olduğu gibi hakarete varan noktalara taşımıştır.

Bu iki gazete ve gazetecinin hikâyesi, bu olaydan birkaç ay sonra başlayan bir dava ile daha da garipleşir. Zira söz konusu davanın tutanaklarında, “Din aleyhinde yazı yazanlar meb’us oluyorlar. Kılıçzâde Hakkı B. de bu suretle meb’us oldu. Benim de bunları yazmaktan maksadım Dâhiliye Vekili olmaktır.” şeklindeki çarpıcı ifadesiyle Kılıçzâde’yi itham eden sanık, birkaç ay önce Kılıçzâde’ye “mürşidim” diyen Ku-mandan oğlu’nun ta kendisidir. Kocaeli sınırlarını aşarak uzun süre ülke gündemi-ni meşgul etmiş olan bu dava, Genç Düşünceler gazetesinin çizgisi ve Kumandan oğlu’nun yazılarıyla birlikte düşünüldüğünde bir “dine ve dince mukaddes kabul edilen değerlere hakaret” davası olmalıdır. Ancak yargılandığı sanık sandalyesinde, “Beni Hazreti Muhammed çarptı, kurtulursam Ravza-i Mutahhara’ya giderek yüz

Page 113: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

113

süreceğim!” diyip, önceki çizgisinden tamamen çıkarak meseleyi daha karmaşık hale getiren Kumandan oğlu, “esrarı askeriyeyi ecnebi bir devlete satmak” ve dolayısıyla aslında beklenmedik bir şekilde “casuslukla” suçlanmaktadır.

Bu çalışma, Kocaeli basın tarihine Cumhuriyet devrimlerine verdikleri destek bağ-lamında geçmiş olan Hür Fikir ve Genç Düşünceler gazetelerini, dönemin siyaset ilişkileri, hukuk meseleleri ve ülke güvenliğini ilgilendiren farklı görünümleriyle ele alacaktır. Tam adıyla Kumandan oğlu Ebulkasım Tevfik’in gazetecilik faaliyetleri, bu faaliyetlerde dini değerlere yaptığı saldırılar, Kılıçzâde Hakkı ile ilişkileri ve yaşandığı dönemde ülke gündemini meşgul eden davasından oluşan yapbozu doğru bir şekil-de bir araya getirmeye çalışarak, yaklaşık bir asır önce gazetelere yansımış garip bir casusluk olayının iç yüzünü ortaya koyacaktır.

İZMİT’E YERLEŞTİRİLEN MÜBADİLLER

Arş. Gör. Çağla DEMİRDÜZENBilkent Üniversitesi

Osmanlı sonrası dönemde İzmit bölgesine yapılan ilk kitlesel Müslüman nüfus ha-reketi mübadeledir. Mübadelenin tatbik planına göre İzmit 7. iskân mıntıkasının limanı konumundadır. Limana gelen göçmenler sağlık taramasından geçirilir, hasta olanlar hastanelere, yakınları tecrit haneye sevk edilirlerdi. Gelen göçmenler genel-likle zayıf ve sefil bir durumda olduklarından hastalıklara karşı dirençsizdiler. Bu da kişilerin çabucak hasta olmalarına neden oluyordu. Dağıtım merkezine gelen mübadillerden hali vakti yerinde olanlar kendi imkânları ile otelleri mekân tutarken fakir olanları imkânlar ölçüsünde tanzim edilen misafirhanelere yerleştirildiler. Ta-limatname gereği üç gün iskân merkezinde tutulan göçmenler daha sonra sürekli olarak yerleştirileceği şehir, kasaba ve köylere sevk ediliyorlardı. Dâhiliye Vekili’nin Meclis’e sunduğu bilgiye göre Aralık 1924’e kadar İzmit’e sevk edilen mübadil sayısı 26.578 idi48. Daimi iskân için köylere sevk edilenler bir iki seneye kadar Hilal-i Ah-mer çadırlarında kalmış ve kendi imkânları ile evlerini inşa etmişlerdi. Recep Peker’in ifadesine göre 6 Kasım 1924 tarihi itibarıyla İzmit’te henüz yerleşmemiş 10 bin mübadil mevcuttu. Bunlar kendi imkânlarıyla yerleşmeyi kabul ettikleri için İzmit’e sevk edilmişlerdi. Daha sonra iskân haklarından vazgeçerek Pendik, Kartal, Beykoz taraflarına dağılmışlardır. Ancak hükümet bunları geri getirmişti. 1923-1930 yılları arasında Kocaeli’nde 15.530 mübadil iskân işlemi görmüştür. Mübadiller için Kocaeli

Page 114: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

114

Vilayeti dâhilinde 630 iktisadi hanenin yaptırılması planlandı. Meskenlerin inşası için bölgeye işbaşı ve ustalar sevk edildi. Meskenler çift hane veya tek hane siste-minde inşa edilecekti. 1924-1933 arası Kocaeli’nde iskân edilenlere 1.688 ev, 295 dükkân, 27 arsa, 111.218 dönüm tarla verildi. Kocaeli vilayeti 1927 yılında iskân işlemlerine kapatıldı.

İzmit il ve ilçeleri ile köylerine yerleşen 49 ailenin Muhtelif Mübadele Komisyonu tarafından işleme tabi tutulan dosyalarını incelediğimizde bu aileler hakkında ayrın-tılı bilgilere ulaşmaktayız. Şöyle ki; Bu dosyalarda ailelerin geldiği yer, aile fertlerinin ayrıntılı kişisel bilgileri, geldikleri yerlerdeki mallarının ayrıntılı dökümü ve değerleri ile yerleştirildikleri yerlerde kendilerine iaşe ve ibateleri için nelerin verildiği bilgi-leri yer almaktadır. Bunlardan birkaç tane örnek verecek olursak; Manastır Vilayeti Florina Livası Kesriye Kazası Jelin Karyesi’nden gelip, İzmit-Bahçecik İlçesi’nde iskân edilen Çiftçi İbrahim oğlu Yusuf’a ait tasfiye talepnamesi, Selanik Vilayeti Kılkış kazasından gelip, İzmit-Bahçecik nahiyesine yerleşen çiftçi Osman oğlu Ahmet’e ait tasfiye talepnamesi ve Sakız Livası Kaleiçi Mahallesi’nden gelip, Kocaeli İli İzmit Kazası’nda iskan edilen memur İsmail oğlu Veli’ye ait tasfiye talepnamesi gibidir. Bu talepnamelerden İzmit bölgesine yerleşen ailelerin gerek sosyo-ekonomik durum-ları gerekse göç hareketinin geldiği yerler hakkında ayrıntılı bilgiye ulaşılarak analiz yapılabilecektir.

TARİH DERS KİTAPLARINDA ORHAN GAZİ VE DÖNEMİ

Prof. Dr. Temuçin F. ERTANAnkara Üniversitesi

Orta öğretimde okutulan tarih dersi müfredatının omurgasını, Osmanlı Devleti’nin oluşturduğu söylenebilir. Bu nedenle söz konusu müfredata dayalı olarak yazılan tarih dersi kitaplarının hemen hepsinde Osmanlı Devleti’nin siyasi, iktisadi ve sosyal tarihi; kuruluş, yükselme, duraklama, gerileme ve çöküş dönemleri olarak ayrı ayrı incelenmiştir. Bu incelemelerin, daha doğrusu yazım tekniğinin bir başka ortak nok-tası da, anlatımın padişah merkezli yapıldığıdır. Osman Gazi Dönemi, Orhan Gazi Dönemi, Fatih Sultan Mehmet Dönemi, II. Mahmut Dönemi, II. Abdülhamit Dönemi gibi…

Bu açıdan bakıldığında 1326-1359 yılları arasında padişahlık yapan Orhan Gazi dönemi, 1299-1453 yılları arasındaki Kuruluş Devrine denk gelmektedir. Bu çalışma-da sayfalarında yer alan Orhan Gazi döneminin siyasi, iktisadi ve sosyal anlatımı

Page 115: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

115

hem içerik hem de şekil açısından ele alınacak, bilimsel bilgi yönüyle de test edile-cektir. Değişik dönemlerde yazılan kitaplar arasında bir karşılaştırma yapılacak ve Orhan Gazi döneminin öğrencilere nasıl aktarıldığı üzerine değerlendirme yoluna gidilecektir. Çalışmada Orhan Gazi dönemindeki olay ve olgular ele alınmakla ye-tinilmeyecek, ayrıca Osmanlı Devleti’nin ikinci padişahının imaj ve imgesine dönük tespitler de yapılacaktır. Böylelikle 15-18 yaş arasındaki gençlere verilen bilgiler sorgulanacaktır.

1281’de doğan ve yaşamının büyük bir kısmını Bursa’da geçiren Orhan Gazi ile ilgili bilgiler üzerinden, tarih ders kitaplarına yansıyan yönüyle de, Bursa şehir tarihinin bir dönemiyle ilgili anlatı da ele alınıp, Osmanlı Devleti-Orhan Gazi-Bursa üçleme-siyle ilgili analiz yapılacaktır.

Araştırmada, Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi, 9, 10, 11 ve 12. sınıf Tarih ders kitapları ve bu kitaplarla ilgili eğitim bilimcilerin yapmış olduğu çalışmalardan yararlanılacaktır.

İZMİT VİLAYETİ’NDE ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ İLE İLGİLİ BAZI DEĞİŞKENLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ(1925-1926)

Dr. Mustafa Serhan YÜCELBilecik Şeyh Edebali ÜniversitesiProf. Dr. Ayşem Seda YÜCELHacettepe Üniversitesi

Erken Cumhuriyet döneminde yeni Türkiye’nin oluşumuna, yalnızca yönetim biçimi sorunu olarak bakılmamıştır. Eğitim ve öğretim alanı dâhil, birçok konuda temel prensipler belirlenmiş, hızlı bir biçimde bu prensiplerin uygulanmasına başlanmıştır. Eğitim alanında 1924’te eğitimde birliğin sağlanması, 1927’de karma eğitime ge-çilmesi ve 1928’de Latin alfabesinin kabul edilmesi gibi adımlar atılmış; bu adımlar Türk, Müslüman ve modern kimlikler arasında bir tercihi değil aksine yeni bir yolu göstermiştir. Elbette eğitim alanında yapılacak inkılâpların neler olacağı ve inkı-lapları uygulayacak Maarif Vekâleti’nin merkezde ve taşrada nasıl teşkilatlanacağı cumhuriyetin ilk yıllarında üzerinde tartışılan ve yerli yabancı pek çok eğitimcinin danışmanlığına ve önerilerine müracaat edilen konular olmuştur.

Page 116: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

116

Bu konuların başında da ileride köklü bir öğretmen eğitimi nasıl olacak sorusu-na aranan cevaplar gelmekteydi. Bunun için de mevcut durumdaki öğretmenlerin sayıları, mezuniyet durumları, öğretmen başına düşen öğrenci sayıları gibi önemli unsurların belirlenmesi gerekliliğiydi.

Bu çalışma, 1925 yılı Türkiyesinde İzmit Vilâyetinde görev yapan öğretmenlerle ilgili bazı istatistiksel verilerin sunulması amacıyla gerçekleştirilmiştir. 1925-1926 Eği-tim ve Öğretim Yılında İzmit’te görev yapan öğretmenlerin sayıları, kıdem durum-ları, aldıkları maaşlar, mezuniyet durumları ve öğrenci sayılarına oranı o dönemdeki İzmit vilayeti ve ilçelerine ilişkin birçok konuyu açığa çıkarmaktadır. Çalışmada söz konusu veriler değerlendirilmiş, bu veriler gerek Türkiye geneliyle gerekse İstanbul, İzmit, Bolu ve Bursa vilayetlerinden oluşan İstanbul Bölgesi ile karşılaştırılmıştır. Çalışmanın hem cumhuriyet tarihi, hem de farklı alanlardaki değerlendirmelere öncülük edecek ve daha detaylı incelemeler yapılması için temel oluşturacak bir doküman niteliğinde olacağı düşünülmektedir.

1923-1950 YILLARI ARASI KOCAELİ’NDE EĞİTİMİN YAPILANDIRILMASI

Prof. Dr. Mehmet ÇEVİKFırat Üniversitesi

Milli Mücadeleyi zaferle sonuçlandırıldıktan sonra ülkenin meselelerini modern bir anlayışla yaklaşan cumhuriyet kadrosu yapılacak en önemli işlerden birinin eğitim ve öğretim konusu olduğunun farkındaydılar. Bu amaçla hemen eğitim sistemi ele alınmış ve ciddi çalışmalar yapılmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında eğitimi bir yeni-leşme modernleşme aracı olarak bakmışlardır. Ülke sathında eğitim kurumlarının yaygınlaştırılmasına büyük önem vermişlerdir. Atatürk’ün en önemli inkılâplarından biri olan harf inkılâbının da temel amacı eğitimi hızla yayarak okur-yazar oranını yükseltmekti.

1923-1950 yılları arasında cumhuriyet hükümetleri yapmış olduğu çalışmalarla halkın okur-yazar sayısını artırmak, yetişen çocukların ve gençlerin eğitimlerini ilk, orta lise ve nihayetinde yüksel tahsili yapabilmesi için büyük bir çaba sarf etmişler-dir. Ülkenin en küçük yerleşim birimlerinde ilkokulların, kasaba ve şehirlerde orta ve

Page 117: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

117

lise okullarının açılması için yoğun bir çalışma yapılmıştır. Yine bunun yanında öğ-retmen yetiştiren kurumların açılması ve bu açılan kurumların modern bir anlayışla öğretmen yetiştirilmesi için sürekli kendini yenileyen programlar hazırlanmıştır.

Bu çalışmada, Kocaeli Vilayeti’nde ilk, orta, lise, mesleki ve teknik okulların, kursların açılışları, öğrenci, öğretmen durumları, mali kaynakları başta olmak üzere Milli Eği-timi kapsayan yönleri istatistiksel kaynaklar kullanılarak incelenecektir. Bir anlamda 1923-1950 yılları arasında devletin milli eğitim politikalarının Kocaeli Vilayeti’ne yansıması vurgulanacaktır.

YEREL GAZETE İLANLARINA NAZARAN KOCAELİ’DE SANAYİ VE TİCARET (1923-1953)

Müzeyyen ÜNALKocaeli Dokümantasyon Merkezi

Gazetelerin, satıştan başka yaşam kaynağı ilan gelirleridir. Resmi ilan belirtilmiş, özel ilan pazarlığa bırakılmıştır. İlan almak kolay değildir, bazen traja bazen de tek-nolojiye takılır. En çok da gazetenin yayın politikasına. Rakipsizken problem yoktur da sayı çoğalınca pastadan pay zorlaşır. Sürekli ilanlar kadar arada verilen büyük boyutlu ilanlar çok işe yaramaktadır.

Terzi, kuyumcu, radyo tamircisi gibi ticaret ve sanat erbabı kişiler ile Kocaeli Bankası gibi kurumlar başlıca “hususi” ilan verenlerdir. Piyasadaki “General Electric ampulü” örneği endüstriyel ürünlerin, radyo ve dikiş makinası markalarını satan müessese ilanlarının çoğu resimlidir. Satılık mal mülk ilanları, nüfus kağıdı gibi kişisel kayıtlara ait zayi ilanları da özel ilanlardır. Resmi ilanlar ise hükumet, vilayet, belediye, Ziraat Bankası, ticaret odası, bazı mahkeme ve askeriyeye ait ilanlardır ki “uğrunda gazete çıkarıldığı” da söylenir.

İzmit Ticaret ve Sanayi Odası tüccar kayıt ilanlarının 1941 yılından itibaren gazete sütunlarında yer almaya başlaması “Berri ve bahri ticaret kanunları mucibince sıfatı ticariye-i haiz ve müessese-i ticariyesi bulunan her tüccar ve esnaf muamelei tica-riyede bulunan ferdi ve hükmi şahıslar şirket ve müesseseler ünvanı ticaretini tica-retgahının bulunduğu mahaldeki sicilli ticarete tescil ve ilan ettirme” mecburiyeti sonucudur. Bu dönemdeki ticari yaşam hükumet ve askeri ihtiyaçlardaki öncelikler

Page 118: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

118

nedeniyle sıkıntılı olmuş, resmi ilanların çoğu satın alma komisyonlarının listeleri ve mahkeme ilanları halinde neredeyse tüm sayfalara yayılmıştır.

Bankaların mevduat toplama faaliyetlerinin tarihi gelişimini, verdikleri ilan spot-larından okumak mümkündür. Ziraat Bankası’nın traktör, ev ve para ikramiyeleri, Kocaeli Halk Bankası’nın ikramiyeli küçük hesaplar için “26 Eylül 953 keşidesine 80 altın tahsis ettiği” günler fazla uzak değildir.

Kadın ve erkek elbiselerinin ısmarlama dikildiği dönemlerde terzilerin rekabeti İkinci Dünya Savaşı yıllarında bile farkedilir.

Hürsöz Gazetesi’ndeki 16 Şubat 1950 tarihli “Osman Erten’in altı aylık ondülasyon ve Amarikan permanatı yapan bayan berberi” ilanı zamanın modasını olduğu kadar teknolojisini de vermektedir. 1950’yılı ilanlarına göre İzmit’te çok sayıda kadın dok-tor muayenehane, kadın avukatlar büro açmış, Kolacı Hatice Arısoy Postane Cad-desi’ndeki dükkanında ütü, kola ve elbise temizliği işinde parlamıştır. Demiryolu’nda Milli Piyango gişesi, kırtasiye ve gazete bayii Gülizar Abla olup, Yeni Eczane İzmitli Eczacı Perihan Akız tarafından açılmıştır.

Tamamı ithal saat, radyo, yazı makineleri, pikap ve gramafon, dolmakalem satın alanlar için bu ürünler evladiyelikti. Bozuldu mu tamir ettirilirdi. Bu yüzden satıcı ilanlarında ucuz ve garantili tamir mutlaka yer alırdı. Kandıra’da elektrik olmadığın-dan radyolar akümülatörle işlemekteydi. Tüccarlardan Müfit Yelkencioğlu 1941’de radyo akümülatörlerini doldurmak üzere Kandıra’da bir atelye tesis etmiştir.

Page 119: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

119

1927 NÜFUS SAYIMINA GÖRE KOCAELİ VİLAYETİ’NİN NÜFUS ÖZELLİKLERİ

Okt. Handan HAYKIRFırat Üniversitesi

Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ele aldığı ilk konulardan biri nüfusun tespi-tidir. İnsan ve toprak kayıplarına yol açan savaşlar ve mübadele anlaşması sonrası gerçekleşen göçler, nüfusun miktarında ve yapısında önemli değişikliklere sebep olmuştu. Devletin elinde, mevcut nüfusun sayısı ve yapısı hakkında sağlıklı bir araş-tırma verisi yoktu. Bu durum ülkede modern usullerle bir nüfus sayımı yapılmasıihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Bu ihtiyaç üzerine çalışmalar başlatılmıştır.

Bir devletin en önemli zenginliğinin ülkede yaşayan halkı olduğu, modern devlet ol-manın şartlarından birinin nüfusun gerçek sayısının ve özelliklerinin bilinmesi gerek-liliği, savaş ve mübadele sonrası genel bir nüfus sayımı yapılmasının zorunlu hale gelmiş olması gerekçe gösterilerek, 2 Haziran 1926’da bir kanun teklifi hazırlanmıştır. Mecliste yapılan görüşmeler sonrası bu teklif kabul edilip kanunlaşmıştır. 28 Ekim 1927 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk nüfus sayımı yapılmıştır. Böylece yapılan bu nüfus sayımıyla, ülkenin demografik yapısı hakkında önemli bilgilere ulaşılmasını sağlamıştır.

Bu çalışmamızda 1927 yılında yapılan nüfus sayımına göre Kocaeli vilayetinin nüfus sayısı, cinsiyet ve yaş dağılımı, eğitim düzeyi, çalıştığı iş kolları, halkın etnik yapısı, dili ve inançları, medeni halleri, sağlık durumları hakkında bilgiler verilecektir. Bu bilgiler ışığında Kocaeli vilayetinin demografik yapısı başta olmak üzere çeşitli yönlerden tes-pitlerde bulunulacak ve bir değerlendirme yapılacaktır.

Page 120: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

120

TÜRKİYE’DE BELEDİYECİLİK UYGULAMALARI: 1934 YILI İZMİT ÖRNEĞİ

Prof. Dr. Zeynel ÖZLÜEnver DEMİRGaziantep Üniversitesi

Kocaeli, Cumhuriyet döneminde sanayileşme bakımından en çok ilerleme kaydeden kentlerimizdendir. Bu durumda, kentin İstanbul’a olan yakınlığı ve ulaşımının elveriş-liliği önemli bir etken olmuştur. Bu dönemin belediyecilik politikalarından İzmit ör-neğinin ele alınacağı çalışmamızda, Ankara Belediyeler Bankası tarafından çıkartılan, şehircilik prensiplerini ve bilincini yaymaya katkı sağlamak için yayımlanmış olan bir dergiden yola çıkarak 1934 yılında İzmit’te verilen beledi hizmetlerden elektrik ve su gibi bayındırlık hizmetlerinin yanı sıra spor teşkilatları (kulüpleri) hakkında bilgi ve-rilecektir. Bu bağlamda ilgili dönemde İzmit’te elektrik trafolarının özelliği, çalışma sistemi, maliyeti, elektrik abone sayısı, elektriğin meskenlere ve resmi dairelere kilovat satış fiyatı; belediye tarafından kentte dağıtılan suyun kaynağı, su depoları, su tesisat-ları, üretilen günlük su miktarı ve kentteki su abone sayısı, son olarak sağlıklı nesiller yetiştirmek, birlik şuurunu geliştirmek ve yaygınlaştırmak amacı ile oluşturulan İzmit spor kulübünün idman cemiyetleri, bölgeleri, idmancı sayıları, bu kulüplerinaçılış yılları, renkleri vb. özellikleri hakkında ayrıntılı bilgiler verilecektir.

1935 NÜFUS SAYIMINA GÖRE KOCAELİ VİLAYETİ’NİN SOSYO-KÜLTÜREL YAPISI

Yrd. Doç. Dr. Dilara USLUBilecik Şeyh Edebali Üniversitesi

Nüfus sayımları, yapıldığı dönemle ilgili eksikleri tamamlama hususunda mühim veriler sunmaktadır. Bu veriler ışığında yapılan programlar devletlerin gelişiminde pay sahibi olmaktadır. 20. yüzyıldan önce yapılan sayımlar daha çok vergi mükel-leflerini, askere alınacakları belirlemek maksadıyla yapılırken modern devlet anlayı-şıyla beraber çok daha ince ayrıntıları içerisinde barındıran nüfus sayımları, devletin sosyo-kültürel ve hatta ekonomik yapısının gelişimi adına gerçekleştirilecek atılım-larda oldukça ehemmiyeti haiz bir rol oynamaktadır.

Page 121: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

121

Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan ilk nüfus sayımı 1927 yılında geçekleştiril-miştir. Yeni kurulan devletin ikinci nüfus sayımı için 30 Mayıs 1934 tarihinde 2465 sayılı kanun ile sayımın 1935 yılında gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştır. Bu çalış-mada Cumhuriyetin ikinci nüfus sayımı olan 20 Teşrinievvel 1935 sayımına göre Kocaeli vilayetinin sosyo-kültürel yapısının bir panoraması çıkarılmaya çalışılacak-tır. Beş Yıllık Sanayi Planları ile kalkınmayı amaç edinen yeni devletin bu sayımla ekonomik yapı hakkında da bilgi sahibi olmak istediği sorulan sorulardan anlaşıl-maktadır. Başvekalet İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen bu sayımın veri-lerinde Kocaeli vilayetine dahil olan en küçük birime kadar nüfusun yapısı hakkında oldukça mühim ayrıntılara yer verilmiştir. Bu bilgilere göre Kocaeli vilayetinin farklı dilleri konuşan ve çok farklı meslek gruplarına mensup insanların yaşadığı oldukça kozmopolit bir yapıya sahip olduğu açıkça görülmektedir. 1935 yılında Kocaeli vila-yetinin nüfus yapısından bölgenin ekonomiye katkısına kadar çok geniş perspektifte bilgilerin yer aldığı sayım verileri döneme dair bilgilerimizin doğruluğunu kontrol etmek noktasında da fayda sağlayacaktır. Bu çalışmada bulunduğu konum itibariyle oldukça mühim bir yere sahip olan Kocaeli vilayeti nüfus bakımından incelenerek bu nüfusun sosyal, kültürel ve ekonomik yapısı üzerine bir değerlendirme yapılacaktır.

SEKA’NIN YABANCI MONTÖRLERİ

Doç. Dr. Yücel YİĞİTPolis Akademisi

1934’te temelleri atılan ve 1936’da üretime geçen SEKA, şüphesiz erken Cumhuri-yet Döneminin en önemli sanayi yatırımlarından biridir. Tedrici bir büyüme netice-sinde 1940’da artık dört ana fabrikasıyla büyük bir işletmeye dönüşmüştür. Nitekim kurulma aşamasında yabancı mütehassıslar bilgi ve teknik düzeyinde ciddi katkı sağlamışlardı. Özellikle Alman montörler daha ön plana çıkmışlardır.

Bu bildirinin temel amacı, Kocaeli SEKA fabrikasına yurt dışından gelen montör ve mütehassısların fabrikanın kuruluşuna ne düzeyde katkı sağladıklarıyla; bunların özelliklerini ve çalışma eğilimlerinin tartışması amaçlamaktadır. Ayrıca montörlerin, Emniyet Genel Müdürlüğü ile olan münasebetleri de konumuz içerisinde yer ala-caktır. Bildirimizin kronolojik çerçevesini 1936-1938 yılları arasını kapsamaktadır.

Page 122: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

122

Çalışmada kullanılan belgeler, Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivinden alınmıştır. Yine ikinci dereceden bazı kaynaklar da kullanılacaktır.

KOCAELİ BASINI’NDA SOYADI KANUNU’NUUYGULANMASI SÜRECİNDEKİ ÇALIŞMALAR

Dr. Emine KISIKLIBaşkent Üniversitesi

Türk Milletini çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarmayı hedefleyen yeni Türk Dev-leti, Cumhuriyetin ilanının ardından Mustafa Kemal önderliğinde siyasî, ekonomik, kültürel ve sosyal değişikleri hayata geçirmeye başlamıştır. Daha önce yapılmış top-lumsal düzenlemelerin tamamlayıcısı niteliğindeki Soyadı Kanunu bu değişikliklerin en önemlilerinden biridir. Türk dili ile ilgili çalışmaların hız kazandığı 1930’ların psi-kolojik ortamında toplumsal hayatı düzenlemek ve sosyal yaşamdaki ayrıcalıklara son vermek düşüncesiyle çıkarılan bu kanun ile Türkiye’de yaşayan her Türk vatan-daşına bir soyadı alma yükümlülüğü getirilmiştir. 21 Haziran 1934’de kabul edilen ve 1 Ocak 1935’te yürürlüğe konan Soyadı Kanunu, 2 Temmuz 1936’da tamamla-nacaktır. 29 Kasım 1934’te Osmanlı döneminde kullanılan bazı lakap ve unvanların kullanımını yasaklayan hükümet, bu lakapların soyadı olarak alınmasının önüne geçmiş, kanunun kolay uygulanması için de 24 Aralık 1934’te Soyadı Nizamnamesi’ni yayınlamıştır. Soyadı Kanunu’nun uygulanması sürecinde ülke genelinde halkın en büyük yardımcısı yerel basın olmuştur. Konuyu sürekli gündemde tutan yerel basın, hem öz Türkçe soyadların seçimi konusunda halka yardımcı olmuş, hem de süreci hızlandırmış ve kolaylaştırmıştır.

Kocaelide de halkın bu süreçte en büyük yardımcısı Türk Yolu gazetesi olmuştur. Bu bildiri; Türk Yolu gazetesinden hareketle Kocaeli’de Soyadı Kanunu’nun uygulanması sürecinde yapılan çalışmaları ortaya koymayı hedeflemektedir.

Page 123: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

123

ÇOK PARTİLİ HAYAT DÖNEMİNDE TBMM’DEKİ KOCAELİ MİLLETVEKİLLERİ ÜZERİNE BİR ANALİZ (1946-2015)

Prof. Dr. Nurettin GÜLMEZManisa Celal Bayar Üniversitesi

Kocaeli ilinin adı, 11 Şubat 1922 tarihinde İl Özel İdare Meclisi’nde İzmit adı yerine kullanılması kararlaştırılmıştır. Bu karar, Dahiliye Vekaleti’nce 28 Ocak 1923’te onay-lanmıştır. Yani 28 Ocak 1923’te beri Kocaeli olarak anılmaktadır.

Bugüne kadar 26 dönem seçim yapılmış ve her dönemde Kocaeli, 4-12 arasında mil-letvekili ile temsil edilmiştir. 26 seçim döneminde toplam 198 milletvekili, Kocaeli adına görev yapmıştır. Çok partili dönemde 152 milletvekili Kocaeli adına TBMM’de yer almıştır.

Cumhuriyet Senatosu’nda Kocaeli adına dört senatör, 1960-1961 Kurucu Meclisi’nde bir temsilci ve 1980-1983 Kurucu Meclisi’nde iki temsilci görev yapmıştır.

Bu çalışmada; çok partili hayat döneminde TBMM’deki Kocaeli milletvekilleri ve Cum-huriyet Senatosu’ndaki senatörlerin doğum yerleri, meslekleri, dil bilme durumları, bakan olarak görev yapmaları, eğitim durumları, medeni halleri, çocuk sayıları, al-dıkları ödüller, cinsiyet durumu ve TBMM’deki faaliyetleri üzerine bir analiz çalışması yapılmıştır. Kocaeli halkının parti tercihi ve parti tercihini etkileyen unsurlar incelenmeye çalışılmıştır.

Page 124: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

124

İNÖNÜ DÖNEMİ’NİN SON MALİYE BAKANI: KOCAELİ MİLLETVEKİLİ İSMAİL RÜŞTÜ AKSAL

Yrd. Doç. Dr. Selma GÖKTÜRK ÇETİNKAYABilecik Şeyh Edebali Üniversitesi

1911 Pamukova doğumlu olan İsmail Rüştü Aksal, Pamukova eşrafından ve Milli Mücadele Dönemi Akhisar (Pamukova) Belediye Başkanı olan, aynı zamanda Ak-hisar Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurucularından Müftüzade Rüştü Bey ile Naciye Hanımın oğludur. Siyasal Bilimler ile Hukuk Fakültelerini eş zamanlı okuyan Aksal, Ticaret Bakanlığı Teftiş Heyeti Reisliği ile ekonomik manada, avukatlık mesleğiyle de hukuki açıdan tecrübe kazanmış bir isimdir. Özellikle mali konulardaki tecrübelerin-den istifade edebilmek için olsa gerek Cumhuriyet Halk Partisi kendisini 1946 Genel Seçimleri için Kocaeli’nden milletvekili adayı göstermiştir. Seçim sonucunda VIII. Dönem milletvekilleri arasında yerini alan Aksal, Şemseddin Günaltay Hükümetinde Maliye Bakanlığı görevine getirilmiştir. İnönü Döneminin son Maliye Bakanı olan ve yaklaşık bir buçuk sene bu vazifede bulunan Aksal’ın gerek bakanlık gerekse mil-letvekilliği süresi 14 Mayıs 1950 Genel Seçimleri ile nihayete ermiştir. Pek çok ilde olduğu gibi Kocaeli’de de tüm milletvekilliklerin Demokrat Parti’ye gitmesi Aksal’ın siyasete yedi yıllık bir ara vermesine sebep olmuştur.

1950-1957 arasında avukatlık yapan İsmail Rüştü Aksal, 1957 Genel Seçimleri ile yeniden siyasete dönmüş ve XI. Dönem CHP Ankara Milletvekili seçilmiştir. Kasım Gülek’in ardından 27 Eylül 1959’da CHP Genel Sekreterliğine oy birliğiyle getirilen ve 1959-1962 arasında CHP Genel Sekreterliği yapmış olan Aksal, Kurucu Mecliste de yer almış, 1969’da ise siyasetten uzaklaşmıştır. Aksal, 1972-1978 yılları arasında ve 1981’de İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı olarak vazife almıştır. 1989’da vefat eden beyefendi duruşuyla, konuşma üslubuyla politikacıdan ziyade bürokrat tavır-larıyla dikkat çeken ve “Lord Aksal” lakabıyla tanınan İsmail Rüştü Aksal’ın henüz 35 yaşındayken atıldığı siyasi hayatının Kocaeli milletvekilliği yaptığı 1946-1950 arasındaki dört yıllık süreci bu tebliğin çalışma konusunu oluşturacaktır. Günaltay Hükümeti’ni 1950 seçimlerine hazırlık aşamasının bir parçası olarak değerlendirip kurtarıcı misyonuna sahip tutulması, hazırlanacak tebliğde Maliye Bakanlığı’na Ak-sal’ın bu bilinçle mi getirildiği sorusuna cevap aranması gerekliliğini de yükleyecek-tir. 1946 ve 1950 Genel Seçimlerinde Aksal’ın nasıl bir program izlediği, Kocaeli’de ve Kocaeli’ne bağlı Adapazarı ilçesinde Aksal ile halk arasındaki ilişkiler de tebliğ içinde yerini alacak konular arasındadır.

Page 125: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

125

DEMOKRAT PARTİ KOCAELİ MİLLETVEKİLİ ÖMER CEBECİ (1957-1960)

Yrd. Doç. Dr. Ersin MÜEZZİNOĞLUYrd. Doç. Dr. Latif PINARKarabük Üniversitesi

Ömer Cebeci (1914-1979), Türkiye Büyük Millet Meclisi XI. Dönem Demokrat Parti milletvekillerinden birisidir. Milletvekili olmadan önce ticaretle uğraşmış, Noter Yar-dımcılığı ve İnşaat Müteahhitliği işlerinde bulunmuş, bu sırada Belediye Meclis Azalığı görevini de yürütmüştür. Ömer Cebeci 1957 Milletvekili Genel Seçimlerinde Koca-eli’nden TBMM’ye girmiştir. Burada daha önceki iş ve tecrübelerine uygun düşecek şekilde Maliye Encümeni ve Sanayi Encümenleri ile Milli Müdafaa Encümenlerinde görevler üstlenmiştir. Ömer Cebeci 27 Mayıs 1960 Darbesi sonrası Demokrat Parti Milletvekillerine karşı uygulamaya konulan “topyekun zanlı” görülme ve “topyekun tutuklanma” muamelesine maruz kalmış ve Yassıada Mahkemelerinde Anayasayı ihlal davası ve gayri meşru servet iktisabı davasında yargılanmıştır. Bu süreçte ayrıca İzmit Selüloz ve Kağıt Fabrikaları’nın (SEKA) faaliyetleri ve idaresi ile ilgili bir takım iddialar da gündeme getirilmiştir. Çalışmada esas olarak Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi Yas-sıada Mahkeme Tutanakları, TBMM Tutanakları ile Demokrat Kocaeli Gazetesi, Hürsöz Gazetesi, Türk Yolu Gazetesi gibi süreli yayınlar doğrultusunda hazırlanmış bu bildiri-nin amacı, Demokrat Parti Kocaeli Milletvekili Ömer Cebeci’nin meclis içi ve dışı siyasi faaliyetlerini ve Yassıada’da yargılanma sürecini incelemektir.

DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE KOCAELİ’NDE TARIM

Yrd. Doç. Dr. Bilal TUNÇAğrı İbrahim Çeçen Üniversitesi

Bilindiği üzere tek parti hükümetinin hâkim olduğu İkinci Dünya Savaşı yıllarında Tür-kiye’de çok sıkıntılı dönemler yaşanmıştır. Bu tarihlerde tarım ve hayvancılık açısın-dan uygun olmayan iklim koşullarının varlığı, toplumsal ve iktisadi hayatı son derece olumsuz yönde etkilemiştir. Özellikle tarım ürünlerinden yeterli verimin olmadığı bu tarihlerde gıda maddelerinin temini güçleşmiş ve bu da ülke genelinde kıtlıkların ya-şanmasına ortam hazırlamıştır. Kırsal alan dışındaki büyük kentlerde iaşe sorunları ortaya çıkmış, çok sayıda temel gıda ürünleri kara borsaya düşmüş ve bu ürünlerin

Page 126: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

126

bir kısmı da karne ile verilmiştir. Mezkûr dönemde Cumhuriyet Halk Partisi Hükü-meti, tarım, ticaret ve hayvancılık ile ilgili iktisadi her alana karışmış ve bu durum halk arasında mevcut iktidara karşı ciddi tepkilerin oluşmasına sebebiyet vermiştir. Halk, bu tepkileri ile 14 Mayıs 1950 Seçimleri’nde tek parti iktidarına son vermiş ve Türk Siyasal Hayatı’nda yeni bir dönem olan Demokrat Parti devrini başlatmıştır. Demokrat Parti döneminde köylülere önem verilmiş ve köylüleri kazanmak birçok kanuni düzenlemeler yapılmıştır. Bu da yeni dönemde köylüyü ve tarımı destekleyici birçok çalışmanın yapılmasını beraberinde getirmiştir. Bilhassa ABD’den Marshall Yardımları başta olmak üzere elde edilen dış destekli ekonomik yardımlar tarımsal alanlarda kullanılmıştır. Bu yardımlar sayesinde tarımda modernleşme çalışmaları başlatılmış ve makineleşmeye geçilmesiyle birlikte tarımda büyük gelişmeler kaye-dilmiştir.

Bu çalışmada Marmara Bölgesi’nin en önemli ve gelişmiş kentlerinden birisi olan Kocaeli’nde 1950 ile 1960 yılları arasında on yıl devam eden Demokrat Parti döne-minde tarım alanında ne gibi gelişmelerin ve ilerlemelerin yaşandığı ele alınmakta-dır. Özellikle tarımda makineleşmeye geçilmesiyle birlikte Kocaeli genelinde tarım ürünlerinde elde edilen verimin halkın gelir seviyesinin artmasında ve bunun da vilâyet ekonomisine nasıl katkıda bulunduğu ayrıntılı bir biçimde izah edilmekte-dir. Ayrıca Kocaeli’nde tarımdaki bu gelişmelerin, diğer ekonomi alanlarına ne gibi etkilerde bulunduğu da teferruatlı olarak analiz edilmektedir. Bunun dışında tarım alanındaki söz konusu gelişmelerin toplumsal ve iktisadi hayata etkileri de araştı-rılmaktadır. Bu çalışma, başta Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri olmak üzere; devrin Kocaeli yerel basını ile araştırma ve inceleme eserlerinden istifade edilerek oluşturulmuştur.

DOKUZ PATRON OLAYININ KOCAELİ BASININDA TEMSİLİ

Doç. Dr. Ayşe Elif EMRE KAYAGazi Üniversitesi

27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinin ardından yönetimi ele alan Milli Birlik Komite-si, temel hak ve özgürlüklerin ülkeye yerleştirilmesi konusunda önemli girişimlerde bulunmuştur. Bu anlamda ciddi gayret sarf ederek dönüştürmeye çalıştığı alanlar-dan biri de gazetecilik mesleğidir. Milli Birlik Komitesi yönetimi, gazetecilerin ça-

Page 127: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

127

lışma koşullarını düzenlemek için çalışmalar yürütmüş ve nihayetinde 1961 yılının Ocak ayında hem 195 sayılı yasa ile Basın İlan Kurumu kurulmuş, hem de gazeteci-lere bazı haklar ve yasal güvenceler sağlayan 212 sayılı yasa kabul edilip yürürlüğe girmiştir. Basın İlan Kurumunun kurulması ile gazetelere verilen ilan ve reklamların dağıtımı düzenleme altına alınırken, 212 Sayılı yasa ile de iş sözleşmelerinin yazılı olarak yapılması, sözleşmelere işin türü ve ücret miktarının ve gazetecinin kıdemi vb. ögelerin konulması, ücretlerin peşin ödenmesi gibi haklar sağlanmıştır. Böyle-likle de gazeteciliğin bir meslek olarak düzenlenmesinde önemli adımlar atılmıştır. Çalışanların gazete sahiplerine karşı güvence altına almayı hedefleyen bu yasalara gerek tasarı aşamasında, gerekse de yasalaştıkları günlerde gazete sahipleri büyük tepki göstermiş, fakat değiştirilmesi ya da çıkarılmaması yönünde yaptıkları baskı-lar yönetimi etkileyememiştir. Bunun üzerine gazete sahipleri örgütlenerek ortak bir bildiri yayınlamışlar ve üç gün gazetelerini çıkarmama kararı almışlardır. Dokuz gazete sahibinin (Akşam, Cumhuriyet, Dünya, Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Vatan, Yeni İstanbul,Yeni Sabah) altında imzası bulunması nedeniyle basın tarihine olay “Dokuz Patron Olayı” olarak geçmiştir. Gazete sahiplerinin bu tavrı karşısında gaze-te çalışanları ise, protesto yürüyüşleri düzenlemişler ve gazete sahiplerinin gazete çıkarmama şeklindeki grevlerini kırmak adına üç gün süreli olarak birlikte “Basın Gazetesini” çıkarmışlardır.

Bu bildirinin konusu, yukarıda özetlendiği şekilde ulusal basın çalışanlarının nasıl örgütlü bir direniş sergilediklerini ve bununla birlikte farklı çıkar grupları gibi su-nulan gazete sahiplerinin sınıfsal çıkarları karşısında nasıl ortak bir şekilde hareket ettiklerini göstermesi bakımından oldukça önemli bir örnek olan “Dokuz Patron Ola-yı”nın önde gelen endüstri ve liman kentlerinden biri olan Kocaeli’nin gazetelerinde nasıl temsil edildiğidir. Endüstrinin gelişiminin bu denli yaygın olduğu Kocaeli şeh-rinde sınıfsal aidiyetlerinde gelişmiş olma hali göz önüne alındığında, ulusal basında yaşanan bu sınıf çatışmasının, Kocaeli basınında destek ya da yer bulup bulmadığı, destek ve yer bulması halinde nasıl inşa edildiği ve hangi çerçeve içerisinde sunul-duğu daha da açık bir ifadeyle olayın gazete çalışanlarının mı, gazete sahiplerinin mi sınıfsal çıkarları doğrultusunda tanımlandığını ve sunulduğunu irdelemek ol-dukça anlamlıdır. Bu nedenle de haber ve makalelerde olayın ele alınış biçimleri, yerel basın çalışanlarının kendi haklarının konu edildiği bu çerçevede nasıl bir duruş sergiledikleri ya da gazete sahiplerinin sınıfsal çıkarlarının engel oluşturması nede-niyle çalışanların konuyu kendi sınıfsal çıkarlarından okuyup destekleyemediklerini ortaya sermek, bildirinin ana amacını oluşturmaktadır.

Page 128: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

128

Bu amaç doğrultusunda, yapılan taramada bahsi geçen yıllarda endüstrinin varlığı-na bağlı olarak, Kocaeli basının nicelik olarak da nitelik olarak oldukça gelişkin ol-duğu görülmüştür. Gazete, Kocaeli, Demokrat Kocaeli, Şirin Gölcük, Yeni Halk, Yeni Zurna, Hedef, Kara Mürsel, Demokrat Gölcük, Türk Yolu bu yıllarda yayın yaptığı tespit edilen gazetelerden bazılarıdır. Bildiri ise, bahsi geçen gazetelerden kopyalar-daki düzensizliklerin verdiği sınırlılık nedeniyle, yalnızca üçü üzerinde çalışılacaktır. Demokrat Kocaeli, Hedef ve Türk Yolu gazetelerinde konunun geçtiği günlerin ön-cesi ve sonrasında yayınlanan kopyalar, ele alınarak üzerlerinde detaylı bir inceleme yapılacak, bunlardan elde edilecek örnekler, söylem analizi tekniği ile irdelenecektir. Bu çalışma ile elde edilecek bulgular ulusal ve yerel basın tarihine olduğu kadar siyasi tarihe de katkı sağlayacaktır.

KOCAELİ’DE GÜR BİR SES: “SESİM” DERGİSİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Yrd. Doç. Dr. Sedef BULUTAnkara Üniversitesi

Demokrasinin ön koşullarından birisi özgür ve bağımsız basındır. Demokrasinin hayat kazandığı mecralar ise öncelikle yerel yönetimlerdir. Bu anlamda yerel ba-sın, özellikle mahalli yönetimlerle halk arasında adeta bir köprü vazifesini üstlen-mektedir. Yöre halkının sorunlarını dile getirebilen, çözümler üretebilen yerel basın aynı zamanda halkın bilinçlenmesinde de önemli bir rol oynar. Yerel basında görev yapan gazeteciler bölgede yaşayanlara hemşerilik ilişkileri ile bağlıdır. Dolayısıyla, kamuoyu oluşturabilme gücüne sahip olan yerel basın “halkın sesi” olarak özellikle yönetimleri (yerel) denetleme gücüne de sahiptir.

Bu bağlamda, 1968 yılı sonlarında, Kocaeli’nin ileri gelenlerinden Dündar Çiğit ve Şefik Güler tarafından çıkarılmaya başlamış olan “Sesim” dergisi bölge halkı tarafın-dan yalnızca çok sevilmekle kalmamış aynı zamanda Kocaeli’nin sesi olmayı başar-mıştır. Siyasi, aktüel haberlerin yanı sıra eğlenceli hikâyelere, şiirlere, karikatürlere yer veren dergide Kocaeli tarihi hakkında da yazılar yayınlanmıştır. Bunun yanı sıra dergide sanat, spor ve edebiyat alnında yazılara da yer verilmiş, şiir yarışmaları dü-zenlenmiştir.

Page 129: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

129

Bu bildirinin amacı, “Sesim” dergisi üzerinden 1960’ların sonu ve 1970’li yıllarda bölgede yaşanan olaylara ve kişilere dikkat çekmek ve bu bağlamda Kocaeli’nin yerel tarih yazımına bir nebze de olsa katkıda bulunmaktır.

CUMHURİYET DÖNEMİ KOCAELİ VİLAYETİ MÜLKÎYAPILANMA TARİHİ (II: 1954-2012)

Prof. Dr. Enis ŞAHİNSinan DEMİRAĞSakarya Üniversitesi

Bugünkü Kocaeli Vilayeti’nin kapladığı alan, tarihi boyunca önemli medeniyetlere ev sahipliği yapmış, Marmara ve Karadeniz’e kıyısı olan önemli bir geçiş güzergâhı, İstanbul ve Boğazlardan Anadolu’ya intikalin kapısı durumundaki çok ehemmiyetli bir coğrafyadır. Türk mülkî yapılanmasında genellikle sancak olarak yer almış, ya-rımadanın sınırları erken dönemlerde İstanbul boğazının Anadolu yakasını da kap-samıştır. Sancağın sınırları kuzeyde doğal olarak Karadeniz ile çevrelenirken, doğu ve güneydoğu sınırlarını genellikle Kastamonu ve Bolu Vilayetleri oluşturuyordu. Güneybatı sınırları ise Hüdavendigâr/Bursa Vilayetleri ile çevrilmiş, Osmanlı döne-minde çoğu zaman bu vilayetin sınırları içerisinde yer almıştır. Bu bildiride, 1954 yılında Sakarya Vilayeti’nin teşekkülüyle büyük bir “mülkî bö-lünme” yaşayan Kocaeli Vilayeti’nin, 1954 yılından, tüm Türkiye’de olduğu gibi Kocaeli’nde de önemli değişikliklerin yaşandığı 2008-2012 yıllarına kadarki mülkî değişiklik ve gelişimi üzerinde durulacaktır. Böylece dört sempozyumdur Kocaeli Vi-layeti’nin mülkî taksimatı üzerine teksif edilen konuların sonuncusu da bu bildirinin hazırlanmasıyla tamamlanmış olacaktır. Bu aşamada bildirinin başlıca kaynaklarını, T.C. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nden temin edilen belgelerle birlikte, Türkiye Bü-yük Millet Meclisi Tutanakları oluşturacaktır. Ayrıca dönemin basını ve konuyla ilgili araştırma eserlerinden de istifade edilecektir. Uluslararası Orhan Gazi ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu’na sunulan bu tebliğ, sonuç itibariyle İzmit merkezli Kocaeli Vilayeti’nin mülkî idare tarihini, yeni kazalar, nahiyeler, köylerin yapılanma-sından hareketle, Cumhuriyet döneminin 1954 yılından 2012’ye kadarki evresinde bu seçkin vilayetin mülkî safahatını ayrıntılarıyla ortaya koymaya çalışacaktır.

Page 130: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

130

“KYÖD – KOCAELİ YÜKSEK ÖĞRENİM DERNEĞİ” ÜZERİNE

F. Yavuz ULUGÜNKYÖD Tarih Araştırmaları Çalışma Grubu Başkanı

Kurumlar Tarihi, ülkemizde tarih yazımının en az ilgi gören bölümü olsa gerek. Ger-çi son yıllarda kimi büyük şirketler tarihlerine önem vermeye başlamış olsalar da sivil toplum örgütlerinden bu yönde bir çaba pek görünmemekte. Gerçi bunun bir diğer önemli sebebi de bu tür kurumların nerdeyse tamamının geçmiş özellikle as-keri darbe dönemlerinde kapatılmış olmasıdır. Bunun ilimizdeki en güzel örneği de KYÖD – Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneği’dir. Üç kez kapatılmış olmasına rağmen 70 yaşına ulaştığı bugünlerde dernek, vakıf, okul, spor kulübü ile yaklaşık 1.000 üyeli bir kurumlar topluluğudur.

İstanbul’da okumakta olan Kocaeli’li üniversite öğrencileri Orhan Demirağcı, Nihat Türel, Kemal Koç, Behçet Tınaztepe, Aydoğan Demirsoy ve Necmi Onur nihayet İz-mit’te bir lise kurulması sonrası ve II. Dünya Savaşı’nın sıkıntılı günlerinin ardından hafta sonları İzmit Halkevi’ndeki toplantılarında ele aldıkları “üniversite öğrencileri olarak kente nasıl faydalı oluruz” konulu tartışmaların sonucu olarak 1947 yılında Demirağcı’nın başkanlığında o zamanki adı ile “Kocaeli Yüksek Tahsil Talebe Ce-miyeti”ni kurdular. Masraflar için ilk bağışı Belediye Başkanı Kemal Öz, cebinden verdiği 250 TL ile yapmıştı. Türkyolu Gazetesi’nin sahibi Rıfat Yüce ise tüzüklerini ücretsiz yayınlamıştı.

Aslında KYÖD benzeri dernekler o yıllarda İstanbul, Kayseri, Sivas, vb. illere yöne-lik ancak İstanbul’da kurulmuşlar ama KYÖD gibi uzun ömürlü olamamışlardı. Bir başka açıdan bakıldığında bu dernekleri günün öğrenci siyaseti dışında düşünmek doğru olmayacaktır. Ancak KYÖD kentle o denli bütünleşmiştir ki İl Genel Meclisi ve Belediye bütçelerinden katkılar almış, Pişmaniye Gecesi gibi aktiviteleri ile kent kültüründe öncü bir konuma gelmişti. Sonradan “Gece”yi de içeren Pişmaniye Der-gisi yok satardı. Sonraları daha kültürel bir çizgi izleyen “Ayça” dergisi de keza aynbı şekildeydi.

Bu arada Adapazarı ve çevresindeki ilçelerin, 1954 yılında Kocaeli’nden koparak Sakarya ilinin kurulması sonrası Sakarya kökenli üyeler de koparak Adapazarı’nda SAYÖD’ü kurmuş-

Page 131: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

131

lardır. Ancak o da KYÖD kadar uzun ömürlü olamamıştır. Adapazarlı üyelerin ayrıl-masıyla 50 civarında olan üye sayısı da yaklaşık 40 kişiye düşmüştü.

Toktamış Ateş, “Gençlik Örgütleri” başlıklı makalesinde dönemi şu sözlerle aktarı-yordu: MTTB – Milli Türk Talebe Birliği üst yönetimi; İstanbul Hukuk öğrencisi Rasim Cinisli’nin, Yüksek Ticaret’li, Yüksel Çengel’den yönetimi devralmasına kadar “ilerici” nitelikteydi. Daha sonra, MTTB içindeki iktidar mücadelesi “İslamcılarla” “Türkçüler” arasında geçer oldu. Karşı çözüm olarak, TMTF - Türkiye Milli Talebe Federasyonu 1949 yılında, biraz da üniversite yönetimlerinin; yani devletin öncülük ve özendir-mesiyle vücuda getirildi. İşin içinde “yönetimler” olmasına karşın; TMTF, demokratik bir yapıdaydı. Tüm öğrencilerin doğal üye oldukları “cemiyetler” birleşerek, “üniver-site öğrenci birliklerini”, bu birlikler de (bağımsız cemiyetlerle birlikte) Türkiye Milli Talebe Federasyonu yönetimini belirlerdi. Merkez yönetimi, hangi kentin öğrencile-rinden seçilirse; genel merkez o kentte olurdu. Diğerleri “mahalli yönetimleri” oluş-tururlardı. 1963’te; Erzurum’da yapılan kongrede, Ahmet Ketenci’nin genel başkan seçildiği kongre sonrasında; TMTF, git gide sola açılan bir yapıya kavuşmuştu. KYÖD de benzeri bir şekilde özellikle Ömer Türkçakal’ın başkan seçilmesiyle sol bir çizgiyi tercih etmişti.

1961-71 döneminde kendilerini “Kemalist”, “Kemalist sosyalistler”, “Sol Kemalist-ler” olarak niteleyenler olarak Milli Türk Talebe Birliği (MTTB), Türkiye Milli Talebe Federasyonu (TMTF), Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı (TMGT), Devrimci Öğrenci Birliği (DÖB), Türkiye Devrimci Gençlik Dernekleri Federasyonu (TDGF), Sosyal Demokrasi Dernekleri Federasyonu (SDDF), “Kemalist Devrimciler Birliği” gibi örgütler söylene-bilir. Yerelde de KYÖD’ü aynı çizgide kabul etmek gerek.

Dernek, yıllar boyunca sayısı binleri aşan öğrenciye burslar vermiş, üniversite hazır-lık kursları açmış, İstanbul’da belediye ve özel idarenin katkılarıyla 55 kişilik bir yurt binası kiralayarak, ardından da Kocaeli Yurdu’nun yapımına öncülük ederrek İzmitli öğrencilere ucuz konaklama olanağı sağlamıştır.

Dernek üyeleri, her yaz dönemi de bir tiyatro oyununu köylere kadar giderek oynan-mıştır. Ayrıca dernek tarafından ihtiyacı olan köylerde kütüphaneler açılmış, Ata-türk büstleri dağıtmış kültürel ve tarımsal amaçlı bilgiler sunulmuş ve bazı okullar onarılmıştır. Yardım amaçlı yapılan faaliyetlere halkın katılımı her zaman yüksekti. Örneğin yardım amaçlı yapılan bir geziye bir geziye tam 225 kişi iştirak etmişti. Dernek bunun gibi derneğin birçok çalışmalarda bulunmuştur. Derneğin bu faali-

Page 132: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

132

yetleriyle Kocaeli’nin hem eğitim hem de kültürel yönden ilerlemesine büyük katkı sağladığı muhakkaktır.

Bu bildiride amaç, KYÖD’ü genel konjoktürden koparmaksızın ancak özellikle yerel ölçekte, kuruluşundan itibaren elli yıllık bir zaman diliminde bu satırların yazarı da dahil olacağı ve her biri kent yaşamında belirgin bir rolü olan 27 başkanın görev yaptığı süreçte irdelemek olacaktır.

15-16 HAZİRAN 1970 İŞÇİ EYLEMLERİNDEKOCAELİ’DEKİ GELİŞMELER

Yrd. Doç. Dr. Yusuf Ziya KESKİNErzincan Üniversitesi

Türkiye tarihindeki en büyük işçi eylemlerinden birisi, 15-16 Haziran 1970 tarihlerinde İs-tanbul merkezli olarak başlayıp, önemli sanayi merkezlerinde etkisini gösteren olaylardır. 1970‘te, çalışma yaşamını ve temel sendikalar mevzuatını düzenleyen 274 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası ile 275 sayılı Sendikalar Yasası’nda değişiklik yapan ta-sarı meclis gündemine taşınmıştır. Tasarıda; 1963’te yürürlüğe giren yasanın zamanla bazı boşluklar ve eksiklikler taşıdığının anlaşıldığı, bu boşluk ve eksikliklerin Türkiye’de bir sendika bolluğu yarattığı, bu sendika bolluğunun ise çalışma ve iş hayatını engellediği, emekçi sınıfa zarar verdiği, ülkede güçlü sendikacılığı kurabilmek için bu değişikliklerin yapıldığı öne sürül-müştür. Tasarı, Adalet Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi‘nin işbirliğiyle önce Millet Meclisi ardından Senato’da kabul edilmiştir. Yapılan değişiklik, işçilerin sendika seçme özgürlüğünü önemli ölçüde kısıtlayarak, sendika değiştirmeyi güçleştirmekteydi. Tasarının TBMM’deki ka-bulünden dört gün sonra, 15 Haziran’da DİSK’in öncülüğünde protesto eylemleri başlamış ve İstanbul’da 70 bin işçi eylemlere katılmıştır.

16 Haziran’da Kocaeli’de Maden-İş Sendikası Bölge Temsilciliği önünde toplanan işçiler, Pirelli ve Good-Year fabrikalarına doğru yürüyüşe geçmiştir. İşçilerin eylemlerinin engellene-bilmesi adına üç ayrı noktada barikatlar kurulmuş ancak eylem engellenememiştir. Bakanlar Kurulu öğleden sonra toplanarak, 16 Haziran 1970 tarih ve 7/810 sayılı kararı ile sıkıyöne-tim ilan etmiştir. Sıkıyönetim Komutanlığı’na da 1. Ordu Komutanı Orgeneral Kemal Atalay atanmıştır. Aynı gün Sıkıyönetim Komutanlığınca ilk tebliğ, 17 Haziran 1970 tarihinde de yedi tebliğ yayınlanmıştır. Kocaeli’deki Seka, Arçelik ve Adapazarı’ndaki Lastik-İş sendikasının örgütlü olduğu Uniroyal Lastik Fabrikası gibi işyerleri askeri birliklerce kordon altına alınmıştır.

Page 133: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

133

Tarihe 15–16 Haziran olayları olarak geçen bu kitlesel işçi hareketlerinde hayatını kaybedenler olmuştur. Yasal değişikliğe karşı gerçekleşen bu büyük kitlesel eylemin önemli bir özelliği, birkaç kamu işletmesi hariç, tamamıyla özel sektör işçilerinin ka-tılımıyla gerçekleşmiş olmasıdır. Olayların ardından 5090 işçi işten atılmış 21 DİSK yöneticisi tutuklanmıştır.

Bu çalışmada Türkiye’nin en önemli sanayi merkezlerinden birisi olan Kocaeli’de 15-16 Haziran İşçi Olaylarının gelişimi ve sonrasındaki sürecin Kocaeli’nin sosyal ve ekonomik hayatı üzerindeki etkileri üzerinde durulacaktır.

KOCAELİ KIRIM DİASPORASINDAN VATAN KIRIM’A ULAŞAN KÖPRÜ (KOCAELİ KIRIMTATAR KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ)

Prof. Dr. Nuri KAVAKEskişehir Osmangazi Üniversitesi

Kocaeli Kırım Tatarları Kültür ve Dayanışma Derneği, Kocaeli İlinin Merkez ilçesinde Kırım Tatar Derneğinin olmaması nedeniyle ihtiyaç üzerine işadamı Vefa İbrahim Aracı önderliğinde bir grup Kırım Tatarı tarafından 05.05.2006 tarihinde kurulmuş ve bugünlere bir federasyon olarak birçok şubesiyle büyüyerek gelmiştir.

Derneğin asli görevleri arasında üyeler arasında Kırım Tatar kültürünü temel alarak dayanışmayı sağlayacak faaliyetlerde bulunmak bunun yanı sıra Kocaeli İli dahilin-de kaybolma aşamasına gelen Kırım Tatar Dili ve Kültürünün yanı sıra unutulmaya yüz tutan Kırım Tatar Tarihi üzerinde faaliyetler yaparak bölgedeki soydaşları bilgi sahibi yapmak, bir yerde öğretmektir. Bu amaçla, özellikle Kırım Tatar halkının kül-türel kaynaklarını tanıtabilmek için Kırım’dan getirilen sanatçı ve edebi kişilikler aracılığıyla bölgede yaşayan soydaşlara Kırım Tatar kültürünü göstermektir. Nite-kim derneğin çalışmaları kapsamında Kocaeli İli içinde kültürel zenginliklerin bü-tün yönleriyle sergilendiği Tepreş etkinlikleri en yüksek düzeyde gerçekleştirilmiştir. Bu faaliyetlerde büyük Kırım Tatar düşünürü ve eğitmeni İsmail Bey Gaspıralı’nın “Dilde, İşte, Fikirde Birlik şiarı göz önünde tutularak dernek üyeleri arasında sosyal dayanışmayı sağlayacak birçok farklı içeriklerle etkinlikler gerçekleştirilmiştir.

İlk yıllarda Kocaeli Kırım Tatarları ve Dayanışma Dernek faaliyetleri Kocaeli il sınırları

Page 134: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

134

içinde ağırlıklı olarak faaliyet göstermesine karşın sonraki yıllarda Vatan Kırım’ın birçok acil meseleleri olduğu anlaşılmış ve bu meselelerin üzerine diasporanın yeteri kadar destek olamadığı düşüncesiyle çalışmalarının odağını giderek vatan Kırım’a kaydırmıştır. Böylece dernek üyeleri sık sık Vatan Kırım’a yaptıkları ziyaretler sonu-cunda soydaşlarımızın eksiklikleri ve ihtiyaçları tespit edilmiş ve bu tespite dayalı projeler gerçekleştirilmiştir.

ARKEOLOJİK BULUNTULAR IŞIĞINDA ANTİK DÖNEMDEN OSMANLI DÖNEMİ SONUNA KADAR BİTHYNİA BÖLGESİ’NDEKİ YAHUDİLER

Arş. Gör. Günay KARAHANKocaeli Üniversitesi

Roma senatosunun kaleme aldığı bir genelgede Yahudileri destekledikleri ve birkaç yere gönderdikleri bilinmektedir. Bu bölgelerin arasında Bithynia, Pontus, Galatia, Cappadocia, Cilicia, Pamphylia, Caria vd. yer alır. Bithynia bölgesinde bulunan ya-zıtlar okunmasına rağmen, bölgede antik dönemdeki Yahudi varlığı hakkında yeterli bilgi verilmemiştir. Bu çalışmadaki amacımız bölgedeki Yahudi dokusunu ortaya çı-karmaktır. Bölgedeki Yahudi varlığı konusunda bilgi öncelikli yazıtlardan daha sonra sikkelerden vd. buluntulardan elde edilmiştir.

Asia eyaletinde en erken Yahudi yerleşimleri MÖ 139-8 yılları arasındadır. Yukarıda bahsi geçen genelgeden elde edilen bilgiye ek olarak ikinci bir belge Antiochus III’ün (MÖ 223-187) vali Zeuxis’e olan talimatlarını içeren mektuptur. Bu talimatlarda iki bin Yahudi aileyi Mesopotamia ve Babylonia’dan, Phrygia ve Lydia’daki kalelere ve stratejik yerlere göndermekten bahsetmektedir. MÖ I. yüzyılda İskenderiye’li Yahu-di bir filozof olan Philo kitabı Flaccus’da MÖ 281-2 yıllarında Pamphylia, Cilicia, Bithynia ve Pontus’ta Yahudi kolonilerinin olduğunu belirtmektedir. Kalkedon ve Nikomedia şehirlerinde bulunan yazıtlarda Bithynia Bölgesi’nde MS 3. yüzyılda Ya-hudi varlığınından söz edilmektedir. Byzantine ya da Byzantium yazıt tipi Yunanis-tan, Yunan Adaları, Balkanlar, Asia eyaletinin batısında ve Karadeniz’in çevrelediği alanlarda üretilmiştir. Yazıt tiplerinin aldıkları isimlerden yola çıkarak Bizans İmpa-ratorluğu döneminde başkent olan Byzantium’da da Yahudi varlığından söz etmek mümkündür. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ahmet Refik’in Hicri On Birinci Asırda Istanbul Hayatı adlı eseri 1000-1100 yıllarında Yahudilerin varlığına işaret

Page 135: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

135

eden metinler içermektedir. İstanbul’un fethinden sonra Tire ve Aydın’dan İstan-bul’a göç eden Yahudilerin varlığı bilinmektedir. 1492 yılında İber yarımadasından sürgünle gelen Yahudiler İstanbul başta olmak üzere diğer Osmanlı topraklarına yerleştirilmiştir. 1923 yılında ise İstanbul’daki Yahudi nüfusu 81.454 kişidir.

KOCAELİ’DE İÇ GÖÇ (1830-1840)

Prof. Dr. Nedim İPEKOndokuz Mayıs Üniversitesi

İzmit 1337’de Osmanlı hâkimiyetine girdi. Kocaeli 16. Yüzyılın 2. Yarısına kadar Anadolu eyaleti dâhilinde iken bu tarihten sonra Cezayir-i Bahr-i sefid eyaletine bağlandı. Tanzimat döneminde Kastamonu ve Hüdavendigar vilayetine bağlı olan Kocaeli 1888’de müstakil mutasarrıflığa Cumhuriyet döneminde vilayete dönüştü-rüldü. Sınırları ise hem Osmanlı ve hem Cumhuriyet dönemlerinde birçok kez de-ğiştirildi.

Sancak dışından gelenler kasaba, köy ve çiftliklere yerleşmişlerdir. Örneğin Gere-de’den gelip kasaba dâhilinde hamallık yaparak geçimlerini temin edenler mev-cuttur. Keza bıçkıcılar geçici süre sancak dâhilindeki bıçkı atölyelerinde faaliyette bulunmuşlardır. Sancak dâhiline gelenlerin bir kısmı belirli bir süre çalıştıktan sonra memleketlerine geri dönmüşlerdir. Bekâr olarak gurbete çıkanların bir kısmı sancak dâhilinde yerli bir kadınla evlenerek burayı kendisine mekân tutmuştur.

Bildiri metninde Başbakanlık Osmanlı arşivinde İzmit’e ait yabancı nüfus defterleri-ne istinaden sancak dâhilindeki iç göçler tespit edilip değerlendirilecektir.

Page 136: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

136

NOGAYLARIN KOCAELİ SANCAĞINA GÖÇLERİ

Yrd. Doç. Dr. Recep YAŞAGülcan MEMİŞSakarya Üniversitesi

Nogaylar, XIII. yüzyılın sonlarında Altın Orda Hanlığı’nın dağılma sürecinde tarih sahnesine çıkmış Türk topluluklarındandır. Yüzyıllar boyunca Deşt-i Kıpçak’ta yani bugünkü Güney Rusya bozkırlarında hüküm süren Nogaylar, Rusların izlediği baskı yönetimi sonucunda özellikle de 1853-1856 Osmanlı – Rus Kırım Savaşı sonrasın-da, yaşadıkları toprakları terk ederek Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmışlardır. Anadolu’daki bu yerlerden biri de Kocaeli Sancağıdır. Bu araştırmamızda Kocaeli sancağına göç eden Nogayların bölgeye iskânı ele alınacaktır.

1935-1950 DÖNEMİ NÜFUS VERİLERİNE GÖRE KOCAELİ’NİN DEMOGRAFİK YAPISI

Dr. Nursal KUMAŞUludağ Üniversitesi

20. yüzyılın başlarında, savaş ve salgın hastalıklar nedeniyle yaşanılan ölümler ile göçler aracılığıyla nüfusta yaşanılan hareketlilik, Cumhuriyet yönetiminin sağlık, eğitim gibi birçok alanda politika ve strateji üretmesini engellemekteydi. Bu sorunu ortadan kaldırmak amacıyla 28 Ekim 1927 tarihinde Cumhuriyet Dönemi’nin ilk nüfus sayımını gerçekleştirdi ve Türkiye’nin nüfusu 13.648.270 olarak belirlendi. Bu tarihten sonra 1935 yılında ikinci nüfus sayımı yapıldı. Bu sayımı takip eden her beş yılda bir olmak üzere nüfus sayımı yapılmaya devam edildi.

İzmit şehrinin adı, 11 Şubat 1922 tarihinde il özel idare meclisinin aldığı bir kararla “Kocaeli” olarak değiştirildi ve bu yeni isim Dâhiliye Vekâleti tarafından 28 Ocak 1923 tarihinde onaylandı. 1927 yılındaki ilk sayımdan elde edilen verilere göre; Kocaeli’nin merkez nüfusu 14.637, toplam nüfusu da 286.600 olarak tespit edildi. 1935 yılında 335.292; 1940 yılında 375.530; 1945 yılında 416.058 ve 1950 yılın-da 474.644 olarak belirlendi. Adapazarı’nın İzmit iline bağlı bir kaza konumunda olması nüfus miktarını yüksek kılmıştır. 1954 yılında Sakarya ilinin oluşturularak

Page 137: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

137

Adapazarı’nın bu ile bağlanması, Kocaeli’nin nüfusunu sonraki yıllarda önemli ölçüde azaltmıştır.

Bu araştırmada 1935, 1940, 1945 ve 1950 nüfus sayımı verilerine dayalı olarak Kocaeli şehrinin demografik yapısının ortaya çıkarılması hedeflendi. Bu hedef doğ-rultusunda nüfusa ait çeşitli parametreler il, ilçe, köy bazında değerlendirildi ve tab-lolar aracılığıyla görsel sunumları yapıldı. Bu çalışmanın hazırlanmasında, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine başvuruldu. Çalışmada Kocaeli iline ait şehir ve köy nüfusları, nüfus yoğunlukları, cinsiyete dayalı nüfus verileri, yaş grupları, muh-tarlık sayısı, engelli nüfus miktarı, medeni hal, il genelinde konuşulan diller, doğum yeri, il genelinde mensup olunan dinler, okuma-yazma oranı, tabiiyet, meslek grup-ları vb. birçok alanda belirlenmiş olan veriler tablolar aracılığıyla metne aktarılmış ve yıl bazında yorumlanmıştır.

1950-1951 BULGARİSTAN GÖÇÜ VE KOCAELİ VİLAYETİ

Doç. Dr. Önder DUMANOndokuz Mayıs Üniversitesi

On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren Anadolu Müslüman ve Türk ahali açısından bir toplanma merkezi konumundadır. Kırım ve Kafkaslarda, Balkanlarda darda kalan insanlar kitleler halinde Anadolu’ya sığınmaya başlamışlardır. Anadolu merkezli bu göç hareketi bilhassa Kırım Savaşı, 93 Harbi, Osmanlı Yunan Harbi, Balkan Savaşları ve Cihan Harbi dönemlerinde kitlesel bir nitelik kazanmıştır. Bul-garistan’dan da bu süreçte önemli miktarda muhacir Anadolu’ya gelmiştir. Cumhu-riyet dönemine gelindiğinde bu göç hareketliliği ivme kaybetmemiş ve 1980’lerin ortalarına kadar Bulgaristan’dan Türkiye’ye dönemsel olarak kitlesel göçler devam etmiştir. Bu göçler içerisinde 1950 göçü gerek nedenleri ve gerekse niceliği itibariyle oldukça önemlidir.

II. Dünya Savaşı yıllarında 1944’te Sovyetlerin uydusu haline gelen Bulgaristan’da faşist bir rejimin iktidara gelmesi ve bu idarenin uygulamaları karşısında Bulga-ristan’daki Türk ahali için göçten başka çıkar yol kalmamış ve 1950’den itibaren kitlesel bir göç başlamıştır. Yaklaşık iki yıllık süre içerisinde cereyan eden bu göç süreci sonunda Bulgaristan’dan Türkiye’ye 150 bin civarında göçmen gelmiştir. Dö-nemin Menderes Hükümeti bir iskan planı hazırlayarak göçmenleri yerleştirmeye çalışırken, bu süreçte Kocaeli Vilayetinin payına 352 aile düşmüştür. Mevcut bildiri

Page 138: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

138

tüm bu göç süreci ile paralel olarak Kocaeli’ne sevk edilen muhacirlerin göç ve iskân sürecini tespit etmek amacına yöneliktir.

GÖÇÜN VE BELLEĞİN İZSÜRÜMÜ: BATI TRAKYA’DAN KOCAELİ’NE BİR POMAK AİLESİNİN SÖZLÜ TARİHİ

Sinan VARDARKocaeli Üniversitesi

Kültürel coğrafyaların biçim kazanmasında önemi haiz bir faktör olarak göç, bu haliyle salt bedenlerin veya işgücünün hareketliliği anlamına gelmemekte; göç-menlerin hareket güzergâhları boyunca ilerleyen bir doğrultuda, toplumsal belleğin taşınmasında bir anahtar vasıta işlevi göstermektedir. Bu haliyle göç, terkedilen topraklardan yola çıkan geçmişe ilişkin algılanımın ve bu algılanımın ürünlerinin, yerleşilecek toprağa taşınması bağlamında bir kültürel hareketlilik kavrayışını da kapsamında barındırmaktadır.

Göçlerin yoğun olarak yaşandığı Balkan toprakları, salt belirli bir tarihsel dönemle sınırlı kalmaksızın, göçlerin farklı boyutlarda, farklı hareket rotalarında ve farklı di-namiklere bağlı olarak görüldüğü bir alan olması ölçüsünce ayrı bir öneme sahiptir. Bu çerçevede değerlendirildiğinde, Pomak göçleri de özgün bir geçmiş ve özgün bel-lek ürünleriyle, böylesi bir coğrafyanın karakteristiğini anlayabilmek adına önemli bir parametre sayılmaktadır.

Batı Trakya merkezli Pomak göçlerine bir örnek olarak ele alma gayreti gösterece-ğimiz Çavuşoğlu Ailesi’nin göç hikâyesi, göçün zorluklarına ilişkin anlatıları içer-mesinin haricinde; Osmanlı dönemine, Yunanistan devlet politikalarına, Yunan İç Savaşı’na ve 1960 yılı itibarıyla başlayan Türkiye’ye yerleşim sürecine ilişkin hatı-ralar barındırması bakımından da çarpıcı bir sözlü tarih kaynağı oluşturmaktadır. Bu doğrultuda, aile fertleriyle yapılan –kayıt altına alınmış– sözlü görüşmelerden yansıyan anlatılar ve muhtelif dökümanlar, yazınsal bir bütünlük halinde ilgili çalış-mamızın içeriğini oluşturacaktır.

Page 139: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

139

KOCAELİ BÖLGESİNE YAPILAN GÖÇLERİN KOCAELİ MÜZİĞİNE YANSIMASI

Prof. Dr. Feyzan GÖHER VURALArş. Gör. Merve SOYCANNiğde Ömer Halisdemir Üniversitesi

Anadolu toprakları, tarih boyunca pek çok göç dalgasına sahne olmuştur. Asya’nın Avrupa’ya bağlandığı köprüye bir geçiş noktası olan Kocaeli de farklı dönemlerde toplu ya da küçük çapta göçlerden etkilenmiştir. 1699 Karlofça Antlaşması sonrası bölgeye yapılan Boşnak göçlerini takiben, Osmanlı – Rus Savaşları ve Balkan Sa-vaşları’ndan etkilenen küçük çaplı göç dalgaları gerçekleşmiştir. Cumhuriyet Döne-mi’nde ise Türkiye’nin yaşadığı en büyük göçlerden birisi ise 1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesidir. 1923-1927 yılları arasında, 456.720 mübadilin Türkiye’de 60 farklı ile iskân edildiği bu dönemde, Kocaeli de dışardan göç almıştır. Kocaeli, sanayileşme süreci içinde öne çıkan bir il olması sebebiyle, sonraki dönemlerde iç göç dalgaları-na da maruz kalmıştır. Göç olgusu, hem göç edenler, hem de göç ettikleri bölgeler açısından kimi değişimlerin yaşanmasına neden olabilir. Ekonomik etmenlerin yanı sıra asıl kalıcı değişim, kültürel ögelerde görülür. Kültürel pek çok unsurla birlikte, müzik kültürü de değişim yaşanan nitelikler arasında yer alır. Betimsel karakterli bu çalışmada, Kocaeli müziği üç farklı kategoride inceleme altına alınacak; sonuçlar ilin aldığı iç ve dış göçlerle bağlantılı olarak yorumlanacaktır. Çalışmanın ilk aşaması Kocaeli ve yakın illerin türkülerinin analizine dayanmaktadır. Kocaeli’ye bağlı TRT repertuvarına kayıtlı türkülerin az olması nedeniyle, Kocaeli ile kültürel ve coğrafi açıdan yakınlık gösteren Bilecik, Sakarya türküleri sözleri, ritmik, melodik yapıları bakımından ele alınacak; göçe ilişkin motifler, sözlerde, melodik yapıda ve ritmik özelliklerde aranacaktır. Çalışmanın ikinci kısmında, Kocaeli müziğinde öne çıkan çalgılar, yine bölgenin göç yolu olması münasebetiyle incelenecektir. Son olarak, günümüzdeki müzik beğenisi ve yönelimlerini tespit edebilmek amacıyla, ilde en fazla dinlenen yerel radyo kanallarının yayınları hakkında bilgiler sunulacaktır. Rad-yo programlarında en çok istek alan parçalar ile radyo kanallarının genel müzikal karakterleri, göçlerin etkisi düşünülerek yorumlanacaktır.

Page 140: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

140

KOCAELİ’DE YAPILAN GÜNCEL TÜRKÜ DERLEMELERİ ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA

Yrd. Doç. Dr. Gülşen ERDALKocaeli Üniversitesi Devlet Konservatuvarı

Kocaeli gerek coğrafi konumu, gerekse geçirdiği tarihsel süreçler, sosyal, ekonomik ve kültürel yaşantıları ile öne çıkan bir ilimizdir. Kocaeli’nin kültürel gelişimini ve her alandaki mirasını gelecek kuşaklara aktarmayı amaçlayan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yürüttüğü projeler içinde müzikal kültürel mirasın da tespit edilmesine büyük önem vermektedir. Büyükşehir Belediyesi, bu projeler kapsamında derleme çalışmalarının yapılmasına öncülük etmiştir. Bu bildiride, 2017 yılı içinde derlenen ve henüz TRT Repertuarı’nda kayıt altına alınmamış olan ve Kocaeli İli’nin çeşitli ilçelerinden derlenen türkülere yer verilmiştir. Yapılan çalışmada Kocaeli’nin çe-şitli ilçelerinde daha önce derlenmemiş ezgilere rastlanılmakla beraber, Türkiye’nin farklı illerinde seslendirilen türkülerin varyasyonları da çalışmaya dâhil edilmiştir. Derlenen türkülerin söz dizilerinde yöredeki sosyo-ekonomik ve kültürel değerlere ilişkin göndermeler, yöre coğrafyasının belirlediği meslekler ve ekonomik koşullarla ilgili anlatımlar yer almaktadır. Daha çok kadın ağızlı yörenin yerli halkının gündelik yaşantılarına ilişkin sözlerin yer aldığı türküler derlenmiştir. Ezgilerin ritmik yapı-ları TRT repertuvarında yer alan mevcut Kocaeli türküleriyle benzerlikler taşımakla beraber, farklı ritmik yapılara da rastlanılmıştır. Çalgı olarak türkülere genelde yöre kadınlarının vurmalı çalgı olarak kullandıkları darbuka ile eşlik ettikleri, melodik ya-pıları ritim ile güçlendirerek ezgileri seslendirdikleri görülmüştür. Yapılan bu çalışma ile, geçmişten geleceğe bir kültürel köprü kurup derlenen ezgilerin kayıt altına alı-narak Kocaeli ilinin kültürel mirasına kazandırılması amaçlanmaktadır.

BEDRİFELEK BAŞKADINEFENDİ’NİN BİRİHYA-KERDESİ: KÖRÜK ÇEŞMESİ

Recep KANKALİstanbul Medeniyet Üniversitesi

Osmanlı dönemi birçok hayır eserleri şehirlerimizde insanlığın hayrı için gerek pa-dişahlar gerekse padişah eşlerince inşa edilmiştir. Bu eserlerin kimisi günümüze kadar varlığını sürdürmüş kimisi ise bakımsızlık neticesinde yok olmuştur. Kocaeli

Page 141: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

141

bölgesinin genelinde bu tarz hayır maksatlı vakıflar veya çeşmeler şehir merkezle-rinde yahut köylerde mevcuttur. Bu eserlerin biri de Kocaeli ilinin batısındaki Gebze ilçesinin sınırlarında bulunan Körük Çeşmesi’dir. Çeşmenin isminin nereden geldiği ya da ne zaman yapıldığına dair bir bilgi halen dahi mevcut değildir. Ancak Kocaeli genelindeki tarihi eserlere dair yapılan çalışmalarda bölgede böyle bir çeşmenin ol-duğu bilinmektedir. 1900 senesi sonlarında Gebze’ye gelen meşhur ressam Hoca Ali Rıza Efendi, çeşmeye dair iki adet karakalem resmi çizmiştir. Ali Rıza Efendi, çizdiği resmin üzerine Osmanlı Türkçesi ile “Gekbuzede Bedrifelek başkadınefendi hazretle-rinin ihya buyurduğu Körük çeşme-i ranasıdır.” diye not düşmüştür. Buradaki Körük çeşmesini Bedrifelek başkadınefendinin ihya ettiğini belirten ifadeden yola çıkarak bugüne kadar gün yüzüne çıkmayan ve kültür envanteri arasında yer almayan çeş-menin kitabesi tarafımca tespit edilerek, çeşmeyi ihya edip onaranın kitabesinde de yazdığı üzere II. Abdülhamid’in eşlerinden Bedrifelek’e ait olduğu teyit edilmiş-tir. Hoca Ali Rıza’nın çizimleri ve kitabedeki ifadeden yola çıkarak bölgede saha çalışması yapılmıştır. Böylece çeşmenin varlığını koruduğu günlerdeki görüntüleri ve mevkii, 1950-60 seneleri arasında çeşmenin bulunduğu sahadaki BAYER fab-rikasında çalışanların şahitliğinde çeşmenin yapısına dair gerekli notlar alınmıştır. 1920li yıllara ait Gebze haritasında çeşmenin bulunduğu konumun teyidiyle birlikte bu bildiride kitabenin görselleri ve okunuşu, çeşmeye ait o dönemki fotoğraflarla izah edilecektir. Bununla birlikte bildirinin mahiyetine binaen tapu kadastro kayıtlarında yer alan çeşmenin bulunduğu konuma ait tapu ve haritalar da verilecektir. Böyle-likle yakın döneme ait tarihi bir kültür envanterinin gün yüzüne çıkarılarak kayıtlara geçmesi sağlanacaktır.

“SULTAN BABA” MENKIBELERİNİN VLADİMİR PROPP’UN “MASALIN BİÇİMBİLİMİ” ESERİNDEN YOLA ÇIKILARAK YAPISAL OLARAK ÇÖZÜMLENMESİ

Arş. Gör. Hüseyin ŞENFaruk Emre ÖZÜNLÜSelçuk Üniversitesi

Kocaeli; köklü tarihi ve İstanbul’u Anadolu’ya bağlayan manevi bir köprü vazife-si görmesi sebebiyle pek çok dinî şahsiyetin türbesinin bulunduğu bir şehirdir. Bu dinî şahsiyetlerden biri de bugün Kocaeli’nin Gölcük ilçesi, Örcün köyünde türbesi bulunan Sultan Baba’dır. Asıl adı İbrahim Ethem olan Sultan Baba’nın, II. Mehmed

Page 142: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

142

döneminde yaşadığı bilinmektedir. Hayatı; ilim, irfan ve talebe yetiştirmekle geçen Sultan Baba’nın, bugün bile halk arasında pek çok kerameti ve menkıbesi anlatıl-maktadır. Bilindiği üzere menkıbeler, Türk halk hikayelerinin bir türüdür. Bu çalış-mada, Sultan Baba ile ilgili menkıbeler bir araya getirilecek ve Vladimir Propp’un ‘Masalın Biçimbilimi’ eserinde ortaya koyduğu yapısalcı çözümleyici yaklaşım ile değerlendirilecektir.

BİZİ BİRLEŞTİREN HALKA: SİMİT

Öğr. Gör. Kevser AYDOĞDUBeykent Üniversitesi

Yaş, cinsiyet, ekonomik durum gözetmeksizin toplumu aynı paydada birleştiren et-menler vardır. Zevkli, pratik, dâhice bir buluş olan simit bunlardan biri, belki en önemlisidir. Yaşı kaç olursa olsun simidin kokusu, okul önlerinde simit kuyruğu, ya-nına eşlik eden çay, gazoz ya da ayranla anısı olmayan bir İzmitli neredeyse yoktur.

Bundaki en önemli sebeplerden biri sayıları gün geçtikçe azalmasına rağmen sadece simit yapmak üzere tasarlanmış taş fırınlardır. Araştırmanın kapsamı, İzmit ve civar illerde simidin tarihçesi, fırınların geçirdikleri dönüşüm ve gelecekteki yerleri ve buradan yola çıkarak simit fırınlarının ve simidin kültürel belleğe katkısının değer-lendirilmesi.

Bugüne kadar İzmit ve civar iller için simitle ilgili herhangi bir yazılı çalışma yapıl-madığından yöntem olarak sözlü tarih çalışması tercih edilecek ve bu vesileyle yazılı olarak kayıt altına alınması sağlanacaktır.

Araştırma kapsamında öncelikle yazılı kaynak olarak, yerel gazete arşivlerinde simit-le ilgili haberlerin taraması yapılacaktır. Esnaf ve sanatkârlar odasına kayıtlı simit fırınlarının sayısı ve yıllar içinde nüfusa oranlanarak karşılaştırılması yapılacaktır.

Sözlü çalışma kısmında yaşayan eski ustalara ulaşıp yapılan görüşmeler kayıt altına alınarak bir rapor halinde sunulacaktır (raporlar birincil kaynaklar ile desteklenerek sunulacaktır).

Page 143: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

143

İSTANBUL MEDRESELERİNDE KOCAELİLİ BİR MÜDERRİS: HUZUR DERSİ HOCASI GEBZELİ HAFIZ ABDULLAH ŞERİF EFENDİ

Dr. Arzu GÜLDÖŞÜRENBilim ve Sanat Vakfı

Osmanlı devlet teşkilatı içindeki önemli kurumlardan biri de medreselerdir. Medrese teşkilatı içinde görev alan müderrisler eğitimle ilgili faaliyetlerin yerine getirilme-sinden sorumluydular. Medreseler arasında ise İstanbul medreseleri ve müderris-leri ayrı bir öneme ve yere sahipti. İstanbul medreselerinde görev alan müderrisler devrin en önemli eğitim kurumlarında görev almaları yanında merkezde bulunma-larının avantajıyla huzur dersi hocalığı gibi padişahın da katıldığı derslerde de gö-rev alabiliyorlardı. Bu çerçevede tebliğimizin konusunu ilim sahasında Kocaeli’nin yetiştirdiği tarihi şahsiyetlerinden biri olan İstanbul medreselerinde müderrislik ve huzur derslerinde de hocalık yapmış Gebzeli Hafız Abdullah Şerif Efendi’nin hayatı ve faaliyetleri oluşturmaktadır.

Abdullah Şerif Efendi’yi özel olarak incelememizin sebebi İstanbul medreselerinde görev almış az sayıdaki Kocaelili müderristen biri olması yanında huzur derslerine katılan Kocaelili tek huzur dersi hocası olmasıdır.Abdullah Şerif Efendi, Gebze kazasına tabi Demirciler köyünde 1850 yılında doğ-muş, 1864’te İstanbul’a gelerek medrese tahsilinin ardından icazet almıştır. 1881 yılında önce Süleymaniye Camii’nde talebeye ders vermeye başlamış. Ardından 1886 senesinde İstanbul ruusuna sahip olarak İstanbul medreselerinde müderrislik yapmaya başlamıştır. 1908 yılında huzur derslerine muhatap olarak tayin edilmiş, bu görevi dolayısıyla nişanla taltif edilmiş, 1922 yılına kadar vazifesine devam et-miştir. 1930 yılında vefat etmiştir.

Tebliğimizde Kocaeli’nin yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden biri olan Abdullah Şerif Efendi’nin ailesi, tahsil dönemi, müderrisliği ve huzur dersi hocalığı gibi görevle-ri ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır. Böylece İstanbul medreselerinde vazife almış Kocaelili bir müderrisin ve huzur derslerinde görev alan Kocaelili tek huzur dersi hocasının hayatı gün yüzüne çıkarılmaya çalışılacaktır.

Page 144: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

144

İZMİT ÂLİMLERİNDEN İBRAHİM EDHEM VE KURBAN AHKÂMI İLE İLGİLİ RİSALESİ

Prof. Dr. Abdullah KAHRAMANÖğr. Gör. Salih ŞAHİNKocaeli Üniversitesi

İzmit tarihinde pek çok ilim ve fikir adamı yetiştirmiştir. Zaman içerisinde bunla-rın bir kısmı isim olarak yaşatılıp hatıraları canlı tutulsa da bir kısmı tarihin tozlu sayfaları arasında kalarak unutulmaya yüztutmuştur. Arkasında eser bırakmamış olanlar yakın tarihte de yaşasalar bir veya iki nesil sonra genelde unutulurken, eser sahiplerinin yeniden hatırlanma imkânı daha çoktur.

İzmit’in yetiştirip “İzmidi” nisbesini kullanan ve naiplik de yapan ali lerinden biri de İbrahim Edhem Efendi’dir. Hayaatı hakkında fazla malumat bulunmayan bu zat, Kandiye Naibidir. Kandiye Girit adasında bir şehirdir. Bu gün ki adı Heraklion’dur. 1669 yılında Osmanlı tarafından fethedilmiştir. Naib: Taşradaki kadılara verilen isimdir. Biz onu, kurban ahkâmına dair yazmış olduğu bir risaleden ranımaktayız. Kitabü’z-zebaih’deki bilgilerden eserin 1316 yılında yazıldığı ifade edilmektedir. Bu tarih yazarın yaşadığı yılları tespite imkân vermektedir. Araştırmamızda İbrahim Edhem Giridi adıyla Makalatı Hikemiye diye bir esere ulaştık. Bu eser, Hz. Ali’den rivayet edilen hikmetli sözleri içermektedir. Bu sözler şerh ve tercüme edilmiştir. Bu şahsın da yukarıdaki şahıs olma ihtimali düşünülebir. Biz tebliğimizde İbrahim Edhem’in Kitabu’z-Zebaih ve’l-Udhiyye adlı eserini tanıtacağız.

İBN-İ ALİ ABDULLAH SABRİ’NİN OSMANLI’NIN KURULUŞ DÖNEMİNE AİT MANZUM TARİHİ: ORHAN GAZİ VE KOCAELİ ÇEVRESİNE AİT BİLGİLER

Prof. Dr. Muhittin ELİAÇIKKırıkkale Üniversitesi

Osmanlı’nın kuruluş dönemine ait tarih eserleri arasında manzum olanları da bu-lunmakta olup bunların sayısı parmakla sayılacak kadar azdır. Bizim üzerinde du-racağımız eser de 120 yıl gibi uzak olmayan bir tarihte yazılmıştır. Bu eserin yazarı olan İbn-i Ali Abdullah Sabri, hatimeden ve önsözdeki takrizden anlaşıldığına göre

Page 145: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

145

eserini Tokat’ta görev yaptığı sırada genç sayılabilecek bir yaşta 1894 yılında ta-mamlamıştır. Eser, Maârif Nezâreti’nin 5 Nisan 1310 tarih ve 168 numaralı izniyle İstanbul’da Mahmud Bey Matbaasında 1314 (1898) yılında basılmıştır. Bugüne ka-dar dikkati çekmemiş bir eser olup manzum bir Osmanlı tarihi olmasınca önemlidir. Eser iki kısım olup genel olarak eserde Osmanlı’nın kuruluş dönemine ait olaylar anlatılmıştır. Toplam 2000 beyit olan eserin başında Tokat Divân-ı Harb reisi ferîk ve aynı zamanda şair Mustafa Hilmi Paşa’nın 1895 yılında yazılmış 18 beyitlik manzum bir takrîzi vardır. Eserde sırasıyla Cülûs-ı humâyûn (64 beyit), Anadolu fütûhâtı (36 beyit), Aydos vakası (200 beyit), bir mektup (53 beyit), tekmile (17 beyit), nizâmâtın teşkili (34 beyit), bir nutuk (didaktik 110 beyit), istitrad (çeşitli bilgiler içeren 63 beyit), nutuk (didaktik 190 beyit), Maltepe savaşı (66 beyit), nutuk (didaktik 49 be-yit),İznik fethi (35 beyit) , nutuk(didaktik 81 beyit), Karesi fethi (97 beyit), bir kutlu gecenin parlak önsözü veya Süleyman Paşa’nın Karesiden ayrılışı (134 beyit), kah-ramanlığın ilelebet övünç kaynağı ya da Süleyman Paşa’nın görüşmelerinin sonucu (133 beyit), bir kutlu gecenin sevinç ışıltıları veya Osmanlıların Rumeliye geçişi (80 beyit), Rumelinin hâli veya zaferlerin uğurlu başlangıcı (42 beyit), Gelibolu fethi (29 beyit), nutuk (didaktik 200 beyit), Şehzâde Süleyman Paşa’nın vefatı (102 beyit), Bolayır savaşı (66 beyit), Orhan Gazi’nin vefatı (115 beyit), Sultan Orhan (73 beyit).

Bu bildiride eser genel olarak Kocaeli ve çevresi açısından incelenecektir. Ayrıca, Şehzâde Süleyman Paşa ve Orhan Gazi ile ilgili kısımlar analitik biçimde ele alınıp ortaya konulacaktır.

ŞEYHZÂDE MUHYİDDÎN MEHMED KOCEVÎ / İZMİTÎ’NİN NESİH ANLAYIŞI

Yrd. Doç. Dr. Şükrü MADENKarabük Üniversitesi

Bu çalışmada Kocaeli/İzmit’in meşhur âlimlerinden Şeyhzâde Muhyiddin Mehmed b. Muslihiddin Mustafa el-Kocevî’nin (ö. 950/1543) nesih anlayışı ele alınacaktır. Nesih, önceden belirlenen şer’î bir hükmün sonradan gelen başka bir şer’î hüküm ile yürürlükten kaldırılması anlamında Tefsir ve Fıkıh alanında önemli bir usul mesele-sidir. Kadim dönemden beri müfessirler ve İslam hukukçuları nesih konusunda çok çeşitli görüşler beyan etmişlerdir. Nesih anlayışına karşı çıkanlar olduğu gibi hangi ayetlerin hükmünün kaldırıldığı konusunda farklı görüş beyan edenler de bulun-

Page 146: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

146

maktadır. Bununla birlikte İslam âlimlerinin çoğunluğu Kur’an’ın bazı ayetlerinin diğer bazı ayetlerinin hükümlerini kaldırdığını düşünürler. Bu çalışmada nesih ko-nusundaki görüşleri değerlendirilecek olan Şeyhzâde Muhyiddin Efendi de Beyzâvî Tefsîri’ne yazdığı hâşiyede nesihle ilgili meselelere temas etmiştir. Neshi kabul ettiği anlaşılan Şeyhzade, bazı ayetlerin nesh edildiğini belirttiği gibi bazı âlimlerce nesh edildiği söylenen ayetlerin hükümlerinin devam ettiğini ifade etmiştir. Şeyhzâde Kocevî 8 ciltlik geniş eserinde dağınık bir biçimde nesih ile ilgili pek çok değerlendir-me yapmış görünmektedir. Bu çalışmada ilgili görüşler bir araya getirip incelenerek kendisinin neshin tanımı, nesih çeşitleri, neshin şartları ve nesh edilen ayetlere dair fikirleri tespit edilecektir.

Çalışmada ayrıca Osmanlı 16. yüzyılında müfessir, mutasavvıf ve fakih yönleriyle dikkat çekmiş bir âlim olan Şeyhzâde Kocevî’nin hayatı ve eserlerinden bahsedi-lirken Kocaeli-İzmit ile irtibatına da değinilerek kendisinin Osmanlı Arşivleri Tapu Tahrir defterleri ve diğer arşiv belgelerinde tespit edilen İstanbul, Gebze, Samandıra, Kandıra, Hereke ve Uğraş’taki vakıfları hakkında ayrıntılı bilgi verilecektir.

ORHAN GAZİ’NİN İLME VE MANEVİYATA KATKISI: BAZI KOCAELİLİ ÂLİMLERİN ESERLERİNDEN NAKİLLER

Prof. Dr. Recep DİKİCİSelçuk Üniversitesi

Osmanlı Devleti’ni kuranlar, yeryüzünün en haşmetli ve en büyük hükümdarlarıdır. Orhan Gazi ise, Osmanlı sultanlarının ikincisidir. Babası, Osman Gazi ve annesi Mal-han Hatun’dur. Orhan Gazi, dedesi Ertuğrul Gazi’nin vefat ettiği 680 (1281) yılında doğdu.

Orhan Gazi, küçük yaştan itibaren tam bir disiplin ve intizam ile istikbalin beyi ola-rak yetiştirilmeye gayret edildi. Dedesi Şeyh Edebâli’den ve Dursun Fakih gibi âlim-lerden ilim öğrenip, feyz aldı. Babasının arkadaşları yanında silah talimleri ile yetişti. Gazilerin gazalarını, meşhur İslâm mücâhidlerinin, evliyâ ve âlimlerin menkıbelerini dinledi. Devrinin silahlarını maharetle kullanmasını öğrendi. Küçük yaştan itibaren devletin teşkilâtlanması ve müesseseleşmesinde lazım olan tecrübelere sahip oldu.

Bir rivâyete göre de 678 (1279) yılında. 726 (1326) yılında tahta çıktılar. Bu sırada 46 yaşındaydılar. 761 (1360) yılında vefat ettiler. Otuz beş sene saltanat sürdüler.

Page 147: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

147

Merkad-i şerifleri, Bursa’da bina buyurdukları türbededir.

Kaynaklarda Orhan Gazi şöyle tavsif edilmektedir: Orhan Gazi’nin yüzü güzeldi. Rengi, beyaza ve kırmızıya çalardı. Çatık kaşlı, uzun boylu, sakalı ne çok uzun ne de çok kısaydı. Göğsü ve omuzları arası geniş, heybetli ve vakurdu. Kulaklarının birinde bir siyah ben vardı. Cömertti, cesurdu ve âdildi. Affetmeyi severdi.

Bildiride Orhan Gazi’nin ilme ve maneviyata katkısı kaydedilecektir. Nitekim İznik’te büyük bir medrese yaptırıp, buraya Davud-ı Kayserî’yi tayin buyurmuştur. Davud-ı Kayserî zahirî ilimleri “Metali” müellifi Kadı Urmevî’den ve batınî ilimleri Sadred-din-i Konevî’den okumuştur. Dr. Friedrich von Kraelitz’in târih Osmânî Encümenî Mecmuası (Beşinci sene Numara: 28, Teşrinievvel 1330, s. 243-244)’de yayınladığı “İlk Osmanlı Padişahlarının Çıkarmış Oldukları Bazı Beratlar” (bu makâlede dört be-rat olup, elyazması tek nüsha halinde Berlin Kraliyet Kütüphânesi’nde) adlı makâle-sinden Orhan Gazi’nin beratı eski harfli olarak yayınlanacaktır. Orhan Gazi, gazilerin yetişmesinde, yeni fethedilen yerlerin İslâm beldesi olmasında, fetih öncesi hazırlık-ların yapılmasında, cihad esnasında askerlerin şevke getirilmesinde büyük emekleri geçen âlimler ve dervişler de hürmet edip, onların barınmaları ve hizmetlerini kolayca ifâ edebilmeleri için, tekke ve zaviyeler yaptırmıştır. Bu dervişlerden Geyikli Baba ve Derviş Murad meşhurdur. Orhan Gazi’nin oğlu Murad’a nasihati ve vasiye-ti, duâsı ve şehâdeti sunulacak ve Mehmet Celal’in eski harfli “Sultan Orhan Gazi Yahud Bir Kahraman” adlı manzum eserinden kifayet miktarı bilgi aktarılacaktır. Bunların yanısıra bazı Kocaelili âlimlerin eserlerinden daha öncekilerden farklı konularda nakiller yapılacaktır.

ASLANBEY KÖYLÜ AGOP ZAKARYAN’IN HİKÂYESİ

Prof. Dr. Ali BİRİNCİPolis Akademisi

İzmit’in Aslanbey Köyünden Agop Zakaryan ziraat tarihimizin ünlü isimlerindendir. Aydın Vilayeti Ziraat Müfettişi olarak vazifesindeyken yayınladığı kitaplar ile ismi yaşamaktadır. Gül ve Mahsulâtı isimli kitapları bu alanda yazılmış ciddi yayınlardır. Bu bildiri vesilesiyle elde edilen vesikalara dayalı olarak hayatı ve eserleri irdelenecektir.

Page 148: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

148

İZMİTLİ AK ALİ EFENDİ’NİN FEZÂİL ADLI ESERİNİN FEZÂİL LİTERATÜRÜNDEKİ YERİ

Yrd. Doç. Dr. Mehmet AYHANKocaeli Üniversitesi

Herhangi bir hususun üstünlüğünü ifade etmek için kullanılan fezail kelimesi ha-dis edebiyatında önemli bir türün adını oluşturmaktadır. Bu cümleden olarak hadis kaynaklarında genellikle fezâil bab başlıkları altında amellerin, zaman, mekân ve şahısların faziletlerine dair çok sayıda miktarda hadis bulunmaktadır. Hadis kitapla-rında muhtelif bab başlıkları altında yer alan bu rivayetler müstakil çalışmalara da konu olmuştur. Bunlar arasında amellerin faziletinde dair olanlar diğerlerine nispet-le daha fazla yekün tutmaktadır.

Amellerin faziletlerine dair günümüze ulaşan ilk eser olduğu kabul edilen İb-nü’s-Sinnî’nin Fezâilü’l-a’mâl’inden fezail literatürün en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen Ziyâuddîn el-Makdisî’nin Fezâilü’l-a’mâl’ine kadar bu alanda çeşitli kitaplar telif edilmiştir. Bu alana dair önemli bir çalışmalardan biri de h. 1168’de (M 1754) Ak Ali el-İzmitî’nin Türkçe olarak kaleme aldığı Kitâbu’l-Fezâil adlı eseridir.

Osmanlı dönemi âlimlerinden olan ve İzmitli olan Ak Ali Efendi bu eserinde ilmin, âlimin ve ibadetlerin önemine dair rivayetleri bir araya getirmiştir. Çalışma muhte-vası itibariyle aynı zamanda nasihat ve vaaz kitabı niteliğindedir.

Bu çalışmada Fezail türü eserler hakkında genel bir literatür bilgisi verdikten sonra Ak Ali Efendi’nin Kitâbu’l-Fezâil adlı eserinin genel literatür arasındaki yerini tes-pit etmeye çalışacağız. Ayrıca eserde yer verdiği konular ve rivayetlerden hareket-le dönemin ihtiyaç ve problemleri hakkında fikir yürüteceğiz. Çalışmamızın hadis merkezli bir çalışması olması münasebetiyle de kitaptaki hadis rivayetlerin durumu hakkında genel bir değerlendirme yapmayı planlamaktayız.

Page 149: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

149

ESKİ TÜRKÇE KELİMELERİN İZMİT’İN TAŞKÖPRÜ, OVA VE BALÖREN AĞIZLARINDAKİ GÖRÜNÜMÜNÜN KÜLTÜR DİL BİLİMSEL ÇÖZÜMLEMESİ

Doç. Dr. Ertan BESLİSinop Üniversitesi

Bu bildiride İzmit’in Taşköprü, Ova ve Balören ağızlarında tespit ettiğimiz Eski Türk-çeden günümüze ulaşan kelimeler, Eski Türkçenin söz varlığıyla karşılaştırılmıştır. Tespit edilen kelimelerin söz konusu ağızlardaki görünümleri, anlamları ve örnekleri verilerek sıralanmıştır. Böylece Eski Türkçeden Taşköprü, Ova ve Balören ağızları-na ulaşmış kelimelerde meydana gelmiş bazı ses, yapı ve anlam değişmeleri tespit edilmiştir. Kelimelerin yansıttığı leksikolojik gelişmeler art zamanlı ayrımsal-karşı-laştırmalı yöntem ile aydınlatılmaya çalışılmıştır. Çeviri yazı ve anlamlandırma yö-nünden fark tespit edilmiş şekiller sahanın temel ve güncel etimoloji sözlüklerinde taranmıştır. Elde edilen bulgular, ses ve anlam değişikliğine uğramadan kullanılan kelimeler, ses ve anlam değişikliğine uğrayan kelimeler, sadece ses değişikliğine uğ-rayan kelimeler ve sadece anlam değişikliğine uğrayan kelimeler olmak üzere dört başlıkta incelenmiştir.

Çalışmamızda Eski Türkçe döneminden İzmit’in Taşköprü, Ova ve Balören ağızlarına kadar ulaşan kültür dil bilim açısından konsept kelimeler tespit edilip söz konusu ağızlardaki Eski Türk kültürü yansımaları ortaya konmaya çalışılmıştır. Bir halkın dünya görüşünü ortaya koyan konsept kelimeler dil ve kültür etkileşimini araştıran kültür dil bilimsel çözümleme ile incelenmiş ve bu kelimelere yüklenen kültürel an-lamlar da tespit edilmeye çalışılmıştır.

Page 150: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

150

KOCAELİ “DİL İSKELESİ” MENKIBESİNDEKİ OLAĞANÜSTÜ MOTİFLER (Türk Dünyası Anlatılarıyla Mukayeseli Bir Araştırma)

Doç. Dr. Abdulselam ARVASÇankırı Karatekin Üniversitesi

Türk Halk Edebiyatında, anlatıların bölünemeyen en küçük parçasına motif denir. Esas itibarıyla mit, efsane, destan, masal, menkıbe vb. gibi bütün türler motifler üzerine inşa edilmektedir. Özellikle olağanüstü motifler çok kolay şekilde türler ara-sında geçişlere sahne olmaktadır. Nitekim İslam öncesi Türk kültürünün önemli an-latıları olan mitlerdeki birçok motif, Türklerin Müslüman olmasından sonra anlatılan menkıbelere taşınabilmektedir. Örneğin Şamanist inancı devam ettiren ve Sibirya Türk topluluklarından biri olan Altayların “Yaratılış Miti”ndeki bir motif Kocaeli’de anlatılan “Dil İskelesi” menkıbesinde karşımıza çıkmaktadır. Bu da, Türk kültürünün İslam öncesi geleneklerini İslam sonrasına taşıdıklarını göstermek bakımından ilginç bir örnektir.

“Dil İskelesi” menkıbesindeki dervişin, kayıkçıların kendisini karşı kıyıya geçirmeme-leri neticesinde eteğine toprak doldurup denize serpmesi ve kendine yol yapması hemen Altayların “Yaratılış Miti”ni akla getirmektedir. “Yaratılış Miti”nde her taraf su ile kaplı iken Tanrı’nın su altından getirilen toprağı avucuyla suya serpmesi ne-ticesinde yeryüzü meydana gelmektedir. İki farklı anlatı dikkatli bir şekilde incelen-diği zaman ne kadar benzerlik taşıdığı hemen göze çarpmaktadır. Oysaki Sibirya ile Anadolu birbirine çok uzak olan coğrafyalardır. Demek ki Türk kültürünün devamı bu anlatılar -özellikle de anlatılardaki motifler- vasıtasıyla Türk halklarının yaşadığı farklı coğrafyalara taşınmıştır. Nitekim bu tarz motiflere Türk dünyasının diğer top-luluklarında da rastlanabilmektedir.

Bu bildiride, esas olarak Kocaeli’ye ait “Dil İskelesi” menkıbesi ve bu menkıbedeki olağanüstü motifler incelenecektir. Ancak bildiride ayrıca, Türk dünyasında anlatıla-gelen diğer türlerdeki benzeri olağanüstü motifler de tespit edilecek ve bu menkıbe ile mukayese edilecektir. Böylece Türk kültürünün bu unsurlar vasıtasıyla devam edip etmediğine dikkat çekilmesi düşünülmektedir.

Page 151: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

151

KOCAELİ HALK İNANÇLARINDA AĞAÇ BAĞLAMINDA TOTEMİZM

Yrd. Doç. Dr. Ali Osman ABDURREZZAKKastamonu ÜniversitesiDr. Yaşar KALAFATHalkbilim Araştırmalar Merkezi

Biz bu bildirimizde Kocaeli tarihî coğrafyasını Anadolu Türk tarihi coğrafyası ile Kocaeli ve yakın çevresi öncelikli olmak üzere birlikte ele alıyoruz. Kocaeli ve çev-resinin almış olduğu göçün dönemini, ön Türkler döneminin izleri ile başlatıp, bu izleri mitolojik verilerle ilişkilendirerek takibe çalışıyoruz. Mitolojik verileri halk ede-biyatı-sözlü kültür verilerinden efsane, masal, özlü söz, alkış-garkı tekerlemeler ve benzerlerinden de hareketle izliyoruz. Halk kültürünün farklı dallarından hareketle halk inançları öncelikli veri değerlendirmesi yapıyoruz. Bu amaçla Türk Dini tari-hinde Totemizm sorgularken Cemadattan Toprak-Totem konusunu Sivas ve çevresi halk inançları ve hayvanattan Kurt-Totem konusunu Ankara ve çevresi halk inanca-larından hareketle inceledik. Bu kez nebatattan Ağaç-Totem konusunu Kocaeli ve çevresi halk inançlarından yola çıkarak inceliyoruz.

Bildiride; Ağaçta türeme, ağaçtan türeme, Pir-Ağaç, Pirde ağaç konuları ele alın-makta, kutsalın ağaca yansıması farklı örneklerle hayatın doğum, evlilik ve ölüm safhalarında ele incelenmektedir. Evvelce ele alınmış konulardan “sahiplilik”, “adan-mışlık”, “kut bulmuş olmak”, “Tabu” gibi konular ağaç merkezli ele alınıp ağaçtan yola yıkılarak Türk inanç tarihinde Totem inancının izleri araştırılıp, tarihin hangi dönemlerinde totem inancının ne şekilde yer aldığı açıklanmaya çalışılacaktır.

Böylece Türk dinî kültür tarihinden hareketle, Kocaeli ve çevresinin inanç geçmişine bakılarak, halk inançlarında yaşamakta olan ağaç içerikli inançların bidad, şirk ve hurafa boyutlarına dinler tarihi disiplininden hareketle bakmak ve bölgede yaşayan kültürel hayatın kimlik biçilmesi, halk-aydın tanışıklığı sağlanması mümkün olabilecektir.

Page 152: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

152

KOCAELİ İLİ MANAV KÜLTÜRÜNDE İĞNE OYALI BAŞÖRTÜSÜ GELENEĞİ - KREP VE YEMENİ OYALARI

Yrd. Doç. Dr. Mine CANKocaeli Üniversitesi

Türk el sanatları arasında çok özel bir yere sahip olan iğne oyaları, halk kültürüne ait adetleri, felsefesi ve köklü bir sanat geleneğini ifade etmekle birlikte, halkın sosyal yapısını yansıtması bakımından da büyük önem taşır. Özellikle oyalı baş süslemeleri ve başlıklar, Türk kültüründe kadın giyim-kuşam ve süslenme geleneğinin önem-li bir parçasını oluşturmaktadır. Geleneksel yaşamda her kuşak kendinden önceki kuşağı izleyerek giyim-kuşam anlayışını ve süslenme geleneğini günümüze aktarır. Ancak giyim-kuşam anlayışında hiçbir değişimin olmadığını söylemek de mümkün değildir. Özellikle göç veya diğer sebeplerle yerel kimliğin hızla kaybolduğu Kocaeli gibi şehirlerde başörtüsü geleneğinin yaşam koşullarına göre farklı biçimler aldığı gözlemlenmektedir.

Bu çalışmanın örneklem grubunu Kocaeli yarımadası üzerinde, İzmit Körfezi’nin ku-zeyinde kalan Gebze ilçesi ile Tavşancıl beldesinde yaşayan ve etnik kökeni manav olan bireylerin ellerinde bulundurdukları iğne oyalı başörtüleri ile krep ve yemeni örnekleri oluşturmaktadır. Araştırma yöresinde yapılan incelemelerde kadınların, Anadolu kadınlarından farklı bir giyinişleri olduğu, sokağa çıkarken genellikle kısa ağlı, geniş basma veya pazenden hazırlanan şalvar üzerine “yeldirme” adı verilen siyah, yakasız, uzun kollu ve dizlerin hemen aşağısına uzanan bir dış giysi üzerine, iğne oyalı başörtüleri bağladıkları tespit edilmiştir. Yaşlı bireylerden elde edilen bil-gilere göre, eskiden yörede ön tarafı oyalı tepelik ve fes giyilerek eşarpla başa bağ-lanmakta, onun üzerinde kuşak hizasına kadar inen uçları oyalı atkı örtülmekteydi. Fes üzerine çok ince bükümlü ipek iplikten dokunmuş “krep” adı verilen 40 veya 45 c.m. ebatlarında iğne oyalı küçük eşarplar ya da iğne oyalı yemenilerin örtülmesi de bu geleneğin bir parçasıydı. Değişen koşullar nedeniyle zamanla fes kaldırılmış ve yörede sadece başörtüsü kullanılır hale gelmiştir. Bugün oyalı kısmı dikdörtgen şeklindeki başörtüsünün uzun kenarlarından biri üzerinde ortada yer almakta ve ör-tüldüğünde yüzü tamamen çevrelemektedir. Günümüzde bazı dağ köylerinde halen sokak giyiminin bir parçası olarak kullanıldığı öğrenilen bu başörtüleri, şehirlerde artık mevlütlerde veya namaz kılarken kullanılmaktadır.

Page 153: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

153

Bu çalışma moda anlayışının değişmesi ile birlikte kaybolmaya yüz tutmuş kent kül-türünün belgelenmesi adına önem arz etmektedir. Bu temel amaç doğrultusunda, yöreye ait özgün niteliklere sahip iğne oyalı kadın başörtüleri ile krep ve yemenilerin renk, motif, ve kompozisyon özelliklerinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Geleneksel kadın başlıklarının günümüzdeki durumu yöre halkı ile yapılan karşılıklı görüşme, inceleme ve yazılı kaynak araştırmaları sonucu belirlenmiştir. Araştırma yöresin-de karşılıklı görüşme yöntemi kullanılarak başörtülerinin, kullanım özellikleri, renk, desen ve kompozisyon özellikleri yöre halkından sağlanan bilgiler, yerinde yapılan gözlem ve incelemelerle tespit edilerek, fotoğrafları çekilmiş ve belgelenmiştir. Ay-rıca çalışmaya kaynak oluşturması için Türk kültür tarihi içerisinde kadın giyim-ku-şamı ve süslenme geleneği ile ilgili literatür taranarak elde edilen bilgiler ayrıntılı olarak sunulacak ve konu bu kapsamda tartışılacaktır.

NAKIŞLI CAMİLER İLE KOCAELİ ÖRNEĞİ

Esra ÇELİKSanat Tarihçisi

Osmanlı sanatında görülen en önemli değişimlerden biri mimari süsleme alanına yeni bir tür olarak katılan kalem işi bezemelerdir. Boyalı nakışlar, ilk örneklerini başkent Bursa’da vermiş ve kısa bir süre içinde Anadolu ile Osmanlı’nın o günkü coğrafi sınırları içinde kalan bölgelerde hızla yayılmıştır. Hemen hemen tüm yapı gruplarında karşılaşılan bu bezemelerin önemli örneklerinden bir grubu da Kocae-li’nde bulunmaktadır.

Başkent Bursa’ya ve daha sonra başkent olan İstanbul’a yakın olması nedeniyle önemli bir konuma sahip olan Kocaeli’nin gerek merkez ilçesinde gerekse diğer ilçe-lerinde farklı tekniklerle yapılmış bezemelere sahip yapılara rastlanılmaktadır. Hatta konumu nedeniyle, Başkent İstanbul’dan çok sayıda sanatçının buraya gelerek ya-pıların süslenmesinde çalıştıkları söylenmektedir.

Yapıların özellikle iç mekânlarında kubbe içi ve çevresi, mihrap içi, duvarlar ve pen-cere etrafında görülen ve yaptırıldığı dönem ile doğrudan bağlantılı geometrik ve bitkisel kompozisyonlara kadar çeşitli süslemeler işlenmiştir.

Bu bildiride, Kocaeli kültüründe önemli bir yere sahip olan İzmit’teki Orhan Cami, Akçakoca (Dere) Cami, Fevziye Cami, Pertev Mehmet Paşa (Yeni Cuma), Saraylı

Page 154: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

154

Cami gibi 14. ve 20. yüzyıllara ait dini mimari yapılarında yer alan kalem işlerinin tarihsel süreç içerisinde uğradıkları değişimlerin tanıtılması amaçlanmaktadır.

DEMİRCİLER KONAĞI KALEMİŞLERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME

Öğrt. Gör. Yıldırım KARADENİZKocaeli Üniversitesi

Kocaeli’nde bulunan birçok tarihi yapıda kalemişi tekniğiyle yapılmış bezemeler görülmektedir. Bu yapılar arasında konaklar önemli bir yer tutmaktadır. Biz de bu bildiride Kocaeli’nin Dilovası ilçesine bağlı Demirciler köyünde bulunan, Süleymani-ye müderrisi Abdullah Şerif Ağa tarafından 1825 yılında inşa ettirildiği ifade edilen Demirciler konağının kalemişi bezemelerini ele alacağız.

Kalemişi Sanatı, kökeni Orta Asya’ya dayanan 8-9. Yüzyıl Türk Uygur sanatı ile baş-layıp, Türklerin göçleri ile Anadolu topraklarına taşınmıştır. Kara Hoça ve Bezeklik duvar fresklerindeki süslemeler, Türk Sanatının motif dağarcığının merkezi olmuş, Türklerin İslam dinini kabulü ile stilize motif ve kompozisyonların İslam Sanatı ile olan birebir örtüşmesi, bu tarz desen ve uygulamaların gelişmesini sağlamıştır. İs-lam’ın kabulü ile gelişen klasik sanatlar ve bu sanatların merkez kollarından kale-mişi sanatı, Büyük Selçuklu, Selçuklu, Beylikler Dönemi, Erken Osmanlı, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Dönem, Eklektik (Barok, Rokoko, Ampir sentezi) Dönem, Cum-huriyet sonrası ve günümüze kadar gelen tarihsel bir süreci yaşamıştır.

Eklektik döneme ait bezeme üslubunun hâkim olduğu Demirciler konağının kalemişi bezemeleri tarihi geçmişi de dikkate alınarak renk, motif, kompozisyon bakımından incelenecektir. Yapıldığı dönemin üslubunu yansıtması bakımından çok önemli gör-düğümüz konağın bezemeleri detaylı bir şekilde analiz edilerek gelecek nesillere doğru bir şekilde aktarılması sağlanmış olacaktır.

Page 155: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

155

KOCAELİ / GÖLCÜK’DE KENT KİMLİĞİNİ SİMGELEYEN MİMARİ PROJE ÖNERİSİ

Prof. Dr. Nevnihal ERDOĞANKocaeli ÜniversitesiTürkiz ÖZBURSALIHikmet Temel AKARSU

Kocaeli ilinin ilçesi Gölcük, Cumhuriyet döneminde donanma kenti özelliği taşı-maktadır. 1926 yılında askeri tersanenin kurulmasıyla ve deniz kuvvetlerinin ge-lişmesine paralel olarak günümüzde de Gölcük, Türk donanmasına ve tersanesine evsahipliği yapmaktadır. Ülkemizin en kapsamlı tersanesine sahip “Gölcük Tersane Komutanlığı” ilçenin sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda gelişmesine de etki yap-maktadır. Deprem sonrası kimliksiz kentleşme, Gölcük’ün mimari, kentsel ve estetik sorunlarından birisidir. Bu çalışmanın amacı; donanma kenti Gölcük’ün kent kimli-ğine katkı sağlayacak Gözlementepe öneri projesini mimarlık ve şehircilik açısından incelemektir. Bu hedef doğrultusunda Gölcük Belediyesi önerisi ile ele aldığımız “Gözlementepe Bölge Parkı Projesi” ile “kent simgesi” temasından yola çıkarak çağ-daş mimari, peyzaj ve rekreasyonu ön plana alan bir düzenleme hazırladık. Projede “Kent kimliğine, simgesel yapı ve çevre düzenlemesi ile nasıl katkı yapılır?” bakış açısını ortaya koymak gayesi güdülmüştür.

Projede; Gölcük Belediyesi’nin “Gözlementepe Bölge Parkı Projesi” mimari prog-ramının ana hatları: 53 metre yüksekliğinde seyir kulesi ve kulede yer alan resto-ran-kafeterya, park alanı düzenlemesi, yeşil alan içinde oturma grupları, piknik ve pişirme yerleri, çocuk oyun alanları, basketbol potaları, savaş hatıraları anı platfor-mu, mescit ve wc’ler, otopark alanları tasarlanmıştır.

Tüm bu mimari tasarım süreci ortalama bir kent ya da ilçede yapılabilecek rek-reasyon düzenlemesinin ötesinde, farklı bir anlayışla ele alınarak kentin tarihsel, yönetsel, simgesel, anıtsal ve imajiner özelliklerinin işbu proje ile geliştirilmesi ve vurgulanması sağlanmaya çalışılmıştır. Bu anlamda donanmanın gücünü ve caydı-rıcılığını, tarihteki namını ve başarılarını, devlet katındaki önemli işlevselliğini sim-geselleştirecek bir Telekom kulesi anıtsallığı içerisinde gemi sahanlığına benzeyen bir teras kulesi ve denizcilik imge ve imajlarını taşıyan semboller ve göndermeler kullanılmıştır. Benzeri ekipman ve yapı elemanları projenin diğer alanlarına da taşınmaya çalışılmıştır.

Page 156: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

156

Bildiride Gölcük özelinde ele alınan bu nevi mimari, yönetsel ve simgesel tasarımla-rın benzeri tarihsel hususiyetler taşıyan kentler ve bölgeler için kurgulandığında göz önüne alınması gereken ilkeler ve unsurlar tartışılarak paradigma oluşturma gayesi güdülmüş ve anıtsal mimariye rekreasyonu da eklemleyen yeni bir kentsel-tarihsel kimlik vurgusu aramanın esasları araştırılmıştır.

MAHALLE SEÇİMİNDE KOMŞULUĞUN ROLÜNÜN İZMİT’İN GELENEKSEL VE MODERN KONUT YERLEŞMELERİNDE KIYASLANMASI

Prof. Dr. Nevnihal ERDOĞANKocaeli Üniversitesi

Komşuluklar farklı yönlerden şehrin bütününü çok çabuk etkileyebilirler, sonunda da yurttaşların yaşam kalitesini iyileştirebilirler. Literatürde çok sayıda komşuluk çalışması; konut alanlarının koşulları ve sosyal hayatın önemi üzerine odaklanmıştır. Fakat Türkiye’de, bu alanda; komşuluk ve yaşam kalitesi üzerine çalışmalar yetersizdir.

Türkiye’de hızlı kentleşme ve günümüzdeki küreselleşme; konut alanlarında, ekono-mik ve kültürel hareketler ve sosyal yapıda etkiler göstermiştir. Böylece komşuluğun ve mahallenin anlamının değişimine yol açmıştır.

Bildiride İzmit/Kocaeli’nin modern ve geleneksel konut alanlarında oturanların ma-halleelrin seçmelerinde komşuluğun rolü incelenecektir. Bu bildiriyle, komşuluğun rolü çalışmasıyla ilgili olarak bazı kavramlar ve ölçümler açıklanacaktır. Sonuçta ge-leneksel ve modern komşuluk arasındaki sosyal ilişkiler ve çevre/yaşam koşullarının kurulmasındaki farklar karşılaştırılarak gösterilecektir.

Page 157: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

157

KOCAELİ GASTRONOMİ POTANSİYELİNİN YARATICI ŞEHİRLER AĞI KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ

Öğr. Gör. Ömür ALYAKUTKocaeli ÜniversitesiDoç. Dr. Saime KÜÇÜKKÖMÜRLERGazi Üniversitesi

Kocaeli, 3 bin yıllık geçmişi bulunan ve birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bir şehirdir. Binlerce yıllık geçmişi ile barındırdığı tarih, kültür ve doğal turizm kaynak-larına rağmen sadece sanayi kenti olarak anılmıştır. Kocaeli son yıllarda sahip oldu-ğu bu kaynaklarını kullanarak, turizm kenti olma yolunda adım atmıştır. Kocaeli’nin zengin kültürel mozaiği, gastronomisine de yansımış ve yöre gastronomi turizmi kapsamında çeşitli etkinliklere ev sahipliği yaparak, çok sayıda turist çekmeye baş-lamıştır. Kocaeli’nin gastronomisindeki bu zenginlik; yörede yapılan yemek çeşitli-liğine, yöresel yemek yarışmalarına, yörede yetişen gastronomi ürün festivallerine, yöresel ürünlerin servis edildiği küçük işletmelere ve gastronomi eğitimi veren okul-ların açılmasına katkı sağlamıştır. Bu anlamda Kocaeli gastronomisinin önemli bir potansiyele sahip olduğu görülmektedir.

Yaratıcı Şehirler Ağı (Creative Cities Network), 2004 yılında kurulmuş bir UNESCO programıdır. Program, “UNESCO Kültürel Çeşitlilik Küresel İttifakı” kapsamında ku-rulmuştur. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin şehirlerinin; sosyal, ekonomik ve kültürel kalkınmalarına katkı sağlamayı hedeflemektedir. Yaratıcı Şehirler Ağı, kay-naklarının ortak bir amaç için birleştirmeye hazır şehirlerden oluşmaktadır. Bu ağa başvuran şehirler yerel yaratıcılık görünümlerini artırmayı hedeflemekte ve UNES-CO’nun kültürel çeşitlilik ile ilgili olan görüşlerini paylaşmaktadır. Programa katılım yedi farklı dal üzerinden olmaktadır bunlar; edebiyat, müzik, tasarım, sinema/film, zanaat ve halk sanatları, medya sanatları ve gastronomidir.

Buradan hareketle planlanan çalışmada; Kocaeli ilinin, Yaratıcı Şehirler Ağı’nın “gastronomi” teması kapsamında değerlendirmesi amaçlanmıştır. Bu çalışma ile kamu kurum ve kuruluşların, yerel yönetimlerin ve Sivil Toplum Örgütlerinin ko-nuya dikkatini çekerek Kocaeli ilinin “Dünya Gastronomi Şehri” olabilmesine katkı sağlamak amaçlanmıştır. Bu amaçla çalışmada, Kocaeli’nin gastronomi potansiyeli, Yaratıcı Şehirler Ağı “gastronomi” temasına ait özellikler açısından değerlendirilmeye

Page 158: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

158

çalışılacaktır. Bu çalışmada betimsel analiz uygulanacaktır. Çalışma sonucunda, Kocaeli mutfağının UNESCO tarafından korunma altına alınabilmesi ve Yaratıcı Şe-hirler Ağı’na girebilmesi için, eksik olan özelliklerin tamamlanması, var olan özellik-lerin geliştirilmesine dikkat çekerek, destek sağlamak amaçlanmıştır. Kocaeli ilinin gastronomi şehri kapsamına alınabilmesi ile ekonomik, sosyal, kültürel ve çevresel sürdürülebilirlik gibi konularda örnek bir kent oluşumuna katkı sağlayabileceği düşünülmektedir.

İZMİT / KOCAELİ SANCAĞI’NDA ERMENİ MUTFAĞI

Ali AKTAŞKocaeli İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

İzmit/Kocaeli Sancağını Türkler fethettikten sonra Ermenilerin yerleşimi, Kilik-ya Ermeni Krallığının yıkılması, Timur’un Anadolu seferi, Çaldıran Savaşı ve Celali İsyanları sonrasında olmak üzere dört farklı zaman dilimine olur. İlk olarak İzmit Sancağında yaşayan Ermenilerin Şah Abbas (1588-1629) ve Nadir Şah (1736-1747) dönemlerinde Ermenistan ve Batı İran’dan Anadolu’ya geldikleri bilinmektedir. Er-meniler, topraklarının tarıma ve konumunun ticarete uygun olması nedeniyle İzmit ve çevresini yerleşim alanı olarak seçerler. Kocaeli-Yarımadası’ndaki Ermeni yer-leşim yerleri 1590 ve 1608 yılları arasında Ağrı, Arapkir, Sivas, Kemah ve Erzurum kökenli çok sayıda köylünün buraya gelmesiyle kurulur. Celali isyanlarından ve Os-manlı-İran savaşlarından dolayı XVI. yüzyıl sonlarından XVII. yüzyıl ortalarına kadar, Ermeni topluluklar Anadolu’nun doğu ve güney bölgelerinden batıya göç ederler. İzmit Sancağında Ermenilerin 1608’den sonra koloni biçimde yerleşim gösterdikleri görülür. İlk önce İzmit şehir içi ile Armaş (Akmeşe), Bardizag (Bahçecik), Aslanbeg (Aslanbey)’e ve Adapazarı’na yerleşirler, sonra sancak içinde koloniler oluştururlar.

İzmit/Kocaeli Sancağı döneminde Ermeniler için bu bölge coğrafyası, dağlar dışında bulunan geniş ve bereketli ovalarıyla, çoğunlukla yeterli miktarda neme sahip bir iklimi bulunması dört mevsimin yaşandığı yerdir. Bu nedenle yerleşim yerlerinde çe-şitli bitki örtüsü ve hayvancılıkta çeşitlilik ve bolluk hâkimdir. Çeşitli ve bol miktarda baklagiller, tahıllar, yağ elde edilen bitkiler ve tohumlar, meyve yetiştirilir ve satılır. Dutluklar (ipekböcekçiliği ve ipek üretimi nedeniyle çok sayıdadır), badem bahçeleri vardır. Çeşitli sebzeler ve yeşillikler üretilmektedir. Yabani bitkiler de tanınır ve hem yiyecek hem de ilaç (burçak, enginar, tere, kereviz vb.) olarak kullanılır. Üzüm üreti-mi belli köylerde ağırlıktadır ve çok sayıda üzüm çeşidi yetişirdi. Üzüm yetiştiriciliği

Page 159: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

159

yemeklik, kışlık, kuru yemişlik, pekmez, şarap vs. yapımı gibi farklı kullanım amaçlarıiçin yapılırdı. Dutu, hem taze tüketir hem de kuruturlardı. Kurutulmuş dutun bir kısmını una çevirerek tatlılarda kullanırlardı. Dutla pekmez ve pestil yapılırdı. Bir kısmını da rakı yaparlardı.

Arıcılık, yaygın olan gelir kaynaklarından biriydi. Bal o kadar bol olurdu ki şeker kullanma ihtiyacı duyulmazdı. Bunun dışında, şeker yerine yazın hazırlanmış üzüm veya dut pekmezini de kullanırlardı. Çok sayıdaki değirmen un ve bulgur yapımı ile yarma çekilirdi. Süt ürünleri çeşitli değildi ancak her aile kendisine yetecek kadar süt ürünü, peynir, lor, yoğurt, tereyağı, süt kaymağı ve ekşi kaymak üretirdi. Kışlık olarak yağ, yoğurt kurusu ve tarhana hazırlar, peynir ve lor istiflerlerdi. Yoğurt kurusuyla çeşitli çorbalar hazırlarlardı. Küçük toplar halinde kurutulmuş yoğurt parçalarını iyice sıcak bir suda ıslatır, yumuşamaya başladıktan sonra karıştırarak pütürsüz bir sıvı halini alana kadar karıştırır ve sonra da kaynatarak yemeklerde kullanırlardı.

Kısaca yörede Ermenilerce yapılan çok sayıda yemek, tatlı, konserve ve erzak yapı-mına ilişkin tariflerde günümüze ulaşmıştır.

ORHAN GAZİ GEMİCİ VAKFINDAN OSMAN GAZİ KÖPRÜSÜNE İZMİT KÖRFEZ GEÇİŞİ

Yrd. Doç. Dr. Oğuz POLATELKocaeli Üniversitesi

İzmit Körfezi’nin en dar bölümünün kuzey kıyısında Gebze Dili (Dilovası) ve güney sahilinde Hersek Dili bulunmaktadır. Roma ve Bizans Döneminde Anadolu istikame-tinde sefere çıkan orduların, Kudüs’e doğru yol alan Hıristiyan ve Yahudi hacıların, tüccarların ve seyyahlar İzmit körfezi, genellikle Dil İskelesinden Hersek Burnuna (diline) kayıklarla geçilerek aşılırdı. Roma ve Bizans döneminde aktif olarak kulla-nılan Dil iskelesinden Hersek burnuna gemilerle (kayık) geçiş Osmanlı hâkimiyeti döneminde de önemini korumuştur. Bu nedenle Orhan Bey Dil iskelesi- Hersek Dili arasında geçişi sağlamak amacıyla tahsis ettiği gemilerin reislerine ve kürekçilerine hizmetleri karşılığı iskele yakınında çiftlik arazileri vakf etmiştir. Bu çiftliklerden oluşan ve “Gemiciler köyü” olarak adlandırılan köyün imamına da bu vakıf kap-samında bir çiftlik vakf edilmiştir. Böylece Orhan Bey tarafından kurulan vakıf sayesinde gemilerin işletilmesi ve bakımı sağlanırken körfez geçişinden de ücret

Page 160: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

160

alınmamış oluyordu. 17. Yüzyılın ikinci yarısında kayıkların işletilmesine rağmen vakfedilen çiftliklerin uzun zamandır boş bırakılması nedeniyle bu çiftliklerin tımara verildiği görülmüştür. 18. Yüzyıl ortalarında ise Dil iskelesinin tasarrufu ve gemi-lerin işletmesi Bostancı Ortası Vakfına geçmiştir. 19. Yüzyıl başlarında ise yoğun bir trafiğin yer aldığı Dil iskelesinde 9 adet kayık olduğu ve bu kayıkların Muallim köy halkından dörder beşer kişinin tasarrufunda olduğu görülmektedir. 19. Yüzyıl-da deniz ulaşımındaki gelişmelerle birlikte İzmit körfezi limanlarına uğrayan ticari ve yolcu gemilerinde artış olmuştu. 20. Yüzyıl başlarında Darıca Limanının önem kazanmasıyla İzmit Körfezi geçişinde Darıca-Yalova ve Darıca-Karamürsel arasın-da deniz ulaşımının olduğu görülmektedir. Şüphesiz ki deniz ulaşım vasıtalarındaki gelişmeye rağmen Dil iskelesi - Hersek Dili arasındaki kayıkların uzun yıllar körfezin bu en dar noktasından Hersek’e geçişlerde bir alternatif olarak kullanıldığını ifade edebiliriz.

İstanbul- Bursa ve İzmir güzergâhında artan araç trafiğiyle birlikte İzmit Körfezini takip eden kara yoluna alternatif olarak 1949 yılında Kartal-Yalova hattında arabalı vapur seferleri başlamıştır. 1978 yılında faaliyete geçen Darıca-Yalova arabalı vapur hattı 1988 tarihinde itibaren Eskihisar-Topçular güzergâhı üzerinden devam etmiş-tir ve bu tarihten itibaren Kartal-Yalova seferleri kaldırılmıştır. Eskihisar-Topçular arabalı vapur hattının artan trafiği karşılamadaki yetersizliği İzmit Körfezinin bir köprüyle bağlanmasını gündeme getirmiştir. 2010 yılında Dilburnu-Hersek arasın-da 2682 metre uzunluğundaki asma köprünün inşasına başlanarak 2016 yılında hizmete açıldı.

ATIN TÜRK KÜLTÜRÜNDEKİ YERİ VE OSMANLIDÖNEMİNDE KOCAELİ ÖZELİNDE TÜRK AT YETİŞTİRİCİLİĞİ

Veli GÜVENTarihçi

İnsanlığın gelişiminde araç-gereç kullanımı ne kadar önemli bir yere sahipse atın evcilleştirilmesi de bir o kadar önemlidir. At sadece binicisini taşıyan bir varlık ol-maktan çıkmış bilgi birikiminin, kültürel etkileşimin ve medeniyetin taşıyıcısı olmuştur.

Şiirlere, öykülere, atasözlerine, destanlara konu olan at denildiğinde akla gelen ilk

Page 161: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

161

milletlerden biri de Türklerdir. At Türkün bütünleştiği, zihin yapısında manevi önemi olan bir varlıktır. Sadece Kaşgarlı Mahmut’un Dîvanû Lûgati’t-Türk’te tespit ettiği at ile ilgili olarak tespit ettiği 180 kadar ad, deyim ve atasözü vardır. Tarihin eski devirlerinden beri Türk insanı ile bütünleşip onun Türk kültürünün “atlı kültür” ola-rak nitelendirilmesine sebep olan at, Osmanlılar döneminde de uzun yüzyıllar bu imtiyazlı konumunu muhafaza etmiştir. Devletin çok riskli bir bölgede, kısa sürede kuruluşunu tamamlayıp bir dünya devleti konumuna yükselmesindeki askeri ba-şarılarının altında, büyük oranda atın sürati, sihirli gücü vardı. Osmanlı’da, tımarlı sipahiler, akıncılar ve kapıkulu süvarileri at üzerine kurulmuş askeri birliklerdir. Ha-berleşme ve taşımacılıkta da temel araç at olmuştur.

Osmanlı Devleti zamanında Kocaeli bölgesi, devletin özel at çiftlikleri kurarak at cinslerini ehlileştirme çabalarının yaşandığı bir yer olmuştur.

TARİHSEL SÜREÇTE KOCAELİ’NDE MANAV KÜLTÜRÜ: MİSAFİRPERVERLİK

Resül NARİNKocaeli Büyükşehir Belediyesi

Ülkemizde önemli bir Manav yerleşim yeri olan Kocaeli vilayeti, Selçuklulardan Os-manlılara ve en nihayetinde de Türkiye Cumhuriyetine yüzyıllarca bu coğrafyada kardeşliğin, hoşgörünün ve ortak paydada buluşabilmenin merkezi olmuştur.

Manavlar nasıl misafirperver bir topluluk olduklarını Kocaeli coğrafyasında çok iyi göstermişlerdir. 16. yüzyılda Şah zulmü ve Celali isyanlarından kaçan Ermeniler güveni ve huzuru Kocaeli bölgesinde aramışlardır. Payitahta yakın olması, verimli toprakları ve iklimi gibi pek çok çekici özelliği içerisinde barındıran bölge, zor du-rumdaki bazı Ermeni ailelerini buraya çekmiştir. Dil, din ve kültür farklılıkları olan Ermeni göçmenler ile yerli Manavlar ilk zamanlar sorunlar da yaşamışlardı. Ama bölgemizde en büyük misafirperverlik örneğinin ilk safhasını oluşturan bu dönemde Manavlar farklılıklara rağmen Ermenilerle yüzyıllarca kardeşçe yaşamışlardır.

Kocaeli sancağında 19. yüzyılın ikinci yarısı ile birlikte pek çok köy kurulmuştur. Bü-yük çoğunluğunu Balkanlardan ve Kafkaslardan gelen muhacirlerin oluşturdukları bu köyler Manav köyleri ile ayrı özelliklere sahip olabilmekteydiler. Başka coğraf-

Page 162: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

162

yalardan gelen insanlar, geldikleri coğrafyalara kendi kültürlerini ve yaşayış tarzla-rını da büyük oranda getirdiler. Bu durum zaman zaman bölgesel olarak sorun da olmuştur. Yeni gelen bazı muhacirlerin kültürlerindeki farklılıklar Manavlara garip gelmiş, bu durum çeşitli dilekçelere de konu olmuştur.

Kocaeli Manavları 19. yüzyılın özellikle ikinci yarısında bölgelerine gelen muhacir-lere büyük bir misafirperverlik göstererek onların bu zor zamanlarında yanlarında olmuşlardır. Bu tarihi süreç günümüze kadar devam etmiştir.

Makalemizde Osmanlı döneminde Kocaeli sancağının yerlileri olan Manavların mi-safirperverlikleri belgeler ışığında anlatılacaktır.

KOCAELİ İLİ’NDE SUÇA SÜRÜKLENEN VESUÇ MAĞDURU OLAN ÇOCUKLAR

Doç. Dr. Hatice BEKİRRemzi AYDINGazi Üniversitesi

Bu çalışmanın amacı Kocaeli İli’nde suça sürüklenen (yaralama, hırsızlık, mala zarar verme, v.b.) ve suç mağduru olan (aile düzenine karşı suçlar, yaralama, v.b.) çocuk sayılarının belirlenmesi ve bu sayıların son 8 yıldaki önlenme hızının ortaya konması ve ülke göstergelerine göre karşılaştırılması amaçlanmıştır. Kocaeli İli’nde konu ile ilgili bir çalışmanın yapılmamış olması, ildeki suça sürüklenen ve suç mağduru olan çocuk sayılarının değerlendirilmesi açısından önemlidir. Ayrıca konu ile ilgili yapı-lacak diğer araştırmalara, müdahale ve önleme programlarının geliştirilmesine ışık tutması açısından da önemli olduğu düşünülmektedir.

Tanımlayıcı-kesitsel araştırma tipinde planlanan bu çalışmada TÜİK (Türkiye İsta-tistik Kurumu) tarafından Türkiye ve Erzincan iline ait olarak ilk defa 2008 ve en son 2016 yılında yayınlanan “Adalet İstatistikleri” veri tabanından suç mağduru ve suça sürüklenen 11 yaş ve altı çocuklara ait istatistiksel veriler kullanılmıştır. Son 8 yıl boyunca ilde ve ülkemizde suça sürüklenen ve suç mağduru olan çocuklar be-lirlenecektir. İstatistikler yüzdeler hesaplanarak tablolar halinde sunulacaktır. Tam metinde araştırma bulgularına yönelik önerilere yer verilecektir.

Page 163: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

I N T E R N AT I O N A L SY M P O S I U M O N O R H A N G A Z İ & H I S T O R Y- C U LT U R E O F K O C A E L İ -V

VE KOCAELİ TARİHİ-KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU-VULUSLARARASI

163

KOCAELİ YEREL BASININDA DİJİTALLEŞME DÖNEMİ

Burçin SAĞLAMKocaeli Üniversitesi

Bu çalışmada köklü bir yapıya sahip olan Kocaeli yerel basınının tarihsel süreçte basılı yayınla beraber dijital döneme geçişi içerik ve şekil açısından incelenmiştir.

Yaptığımız çalışmada Özgür Kocaeli Gazetesi ve Demokrat Kocaeli Gazetesi’nin 2005-2017 yılları arasındaki yayınları ele alınarak nitel araştırma yöntemlerinden yararlanılmıştır. Yerel gazetelerin dijital döneme geçiş sürecini incelemede içerik analizi metodu kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre; Kocaeli yerel basınının basılı yayınları yanında dijital döneme geçiş sürecinin zorlu ve uzun bir aşamadan geçtiği görülmüş; özelikle dijital döneme geçişle birlikte okur kitlesinde artış olduğu tespit edilmiştir. Gazetelerin basılı yayınlarında ve internet sitesindeki haberlerde farklı haber dili kullandığı ve daha çok okut kitlesine ulaştığı gözlemlenmiştir.

Sonuç olarak Kocaeli yerel basınının tarihi süreçteki basılı yayınlarıyla birlikte dijita-le geçmesiyle daha çok okuyucu kitlesine ulaştığı ve haberlerin yerel sınırları dışına çıktığı görülmüştür.

Page 164: 09-10-11 MART 2018 - Kocaeli Tarihi · orhan gazİ dÖnemİn’de kocaelİ bÖlgesİ ve gebze’de kurulan vakiflar 65 İsmail kahraman abdal musa ve devlet 66 prof. dr. hasan basri

www.kocaelitarihisempozyumu.com

/ k o c a e l i b l d