17
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Araştırma ve Uygulama Merkezi : 3 Türkiye Cumhuriyeti İdare Tarihi Araştırması (TİDATA) AÇIKLAMALI YÖNETİM ZAMANDİZİNİ 1940 – 1949 Birgül Ayman GÜLER (Editör) Tekin AVANER Sonay Bayramoğlu ÖZUĞURLU Tayfun ÇINAR Can Umut ÇİNER Esra DİK Bülent DURU Nuray Ertürk KESKİN Ceren KALFA Barış ÖVGÜN Menaf TURAN Ankara, Aralık 2008

Kırklı Yıllarda Yönetim

  • Upload
    ankara

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Araştırma ve Uygulama Merkezi : 3

Türkiye Cumhuriyeti İdare Tarihi Araştırması (TİDATA)

AÇIKLAMALI YÖNETİM ZAMANDİZİNİ

1940 – 1949

Birgül Ayman GÜLER (Editör) Tekin AVANER

Sonay Bayramoğlu ÖZUĞURLU Tayfun ÇINAR

Can Umut ÇİNER Esra DİK

Bülent DURU Nuray Ertürk KESKİN

Ceren KALFA Barış ÖVGÜN Menaf TURAN

Ankara, Aralık 2008

II

(c) AÜ SBF KAYAUM, Birgül A. Güler (Ed.)

Açıklamalı Yönetim Zamandizini: 1940-1949 Türkiye Cumhuriyeti İdare Tarihi Araştırması (TİDATA)

AÜ SBF Kamu Yönetimi Araştırma ve Uygulama Merkezi : 3 Ankara, 2008

Prof. Dr. Birgül Ayman GÜLER Araştırma Yöneticisi Tekin Avaner, Araştırma Yönetici Yrd.

Yrd. Doç. Dr. Sonay Bayramoğlu ÖZUĞURLU Yrd. Doç. Dr. Tayfun ÇINAR

Yrd. Doç. Dr. Nuray Ertürk KESKİN Dr. Bülent DURU Dr. Ceren KALFA Dr. Menaf TURAN Can Umut ÇİNER

Esra DİK Barış ÖVGÜN

ISBN: 978-975-482-799-6

1.Kamu Yönetimi 2. Türk İdare Tarihi 3. Cumhuriyet Tarihi 4. Yönetim Zamandizini I. Güler, Birgül Ayman (Ed.), II. Açıklamalı Yönetim Zamandizini: 1940-1949

Yayına Hazırlama: Serpil Hoşafçı Kapak Tasarım: Fikret Sarı

Baskı Yeri:

Ankara Üniversitesi Basımevi İncitaşı Sokak No: 10 06510 Beşevler / Ankara

Tel: 0312 - 213 66 55 Basım Tarihi: 01.03.2009

Yayın Yeri:

AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi KAYAUM Müdürlüğü

Cebeci – Ankara

Tel: (0312) 595 12 85 Eposta: [email protected] Site: http://kayaum.politics.ankara.edu.tr

Bu çalışma Ankara Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Müdürlüğünce desteklenmiş

ve Temmuz 2007- Aralık 2008 tarihleri arasında yürütülmüştür.

III

İÇİNDEKİLER Kısaltmalar.........................................................................................................V Sunuş................................................................................................................VII

Kırklı Yıllarda Yönetim .....................................................................................1 Birgül Ayman GÜLER

1940: Savaşa Karşı Ulusal Korunma ..............................................................15 Nuray Ertürk KESKİN

1941: Kıtlık Yılında Milli Korunma Kanunu Uygulamaları ......................159 Bülent DURU

1942: “A’dan ‘Z’ye Bozuk Devlet”in Yeniden Yapılanması Girişimlerinin Yükselişi ve Düşüşü ...............................................................225 Tayfun ÇINAR

1943: “Kötü Günler Yılı”nın Bıçak Sırtı İdaresi .........................................357 Ceren KALFA

1944: Savaş Kıskacında Türkiye ve Askeri Yönetimde Kısmi Reform .....465 Menaf TURAN

1945: Dönüm Noktasında Türkiye ................................................................585 Tekin AVANER

1946: “Demokrasi”ye Kavuşma ....................................................................701 Can Umut ÇİNER

1947: Uluslararası İç Politika ........................................................................849 Barış ÖVGÜN

1948: Marshall Planıyla “Hür Dünya”ya Giriş............................................947 Esra DİK

1949: Siyasal Rota - Halkçılık ve Bağımsızlık Yerine Hür Teşebbüsçülük ve Amerikancılık...........................................................................................1061 Sonay Bayramoğlu ÖZUĞURLU

Genel Kaynaklar...........................................................................................1155 Araştırmacılar Hakkında.............................................................................1167 Kişi Adları Dizini ..........................................................................................1179

1

KIRKLI YILLARDA YÖNETİM

Birgül Ayman GÜLER* Kamu yönetimi, 1940’lı yıllarda iki temel sorunun hem hedefi hem yöneti-

cisidir. Sorunlardan ilki, ilk beş yılda yaşanan savaş ortamı, ikincisi ise bu on yı-lın ikinci yarısında her yanı kaplayan yeni bir dünya düzeninin oluşumudur. Ama belirtilen iki sorunun, ilki bittikten sonra ikincisinin belirdiği kesin bir ar-dışıklıkla yaşandığını düşünmek doğru değildir. Aksine, yeni dünya düzeni daha savaş yıllarında oluşmaya başlamış, Türk kamu yönetiminin karar ve kurumlaş-ması üzerinde yansımaları da daha savaş yıllarında ortaya çıkmıştır. Kırklı yıllar, bu iki özgün eksen sayesinde, diğer bütün on yıllardan farklı ve yönetim incele-meleri için en bereketli zaman dilimlerinden biri olarak dikkat çekmektedir.

İkinci paylaşım savaşı, daha öncesi varsa da, tam bir dünya bunalımı niteli-ğiyle 1 Eylül 1939’da Almanya’nın Polonya’yı işgaliyle başlamıştı. Ocak 1943’te, Almanların Stalingrad yenilgisiyle birlikte son belli olmuş, İngiltere ile ABD savaş sonrası dünya düzeni görüşmelerini içeren konferanslar turunu baş-latmışlardı. Türkiye savaşa girmedi ve Almanya ile ilişkilerini kesip yerinin İn-giltere-ABD tarafı olduğunu Nisan-Ağustos 1944’te ilan etti. Savaşın bitişi ise, Alman ordusunun Sovyet Kızılordusu’nca teslim alındığı 8 Mayıs 1945’te ger-çekleşti. Türkiye savaşta doğrudan yer almamakla birlikte, 1940-1945 yılları Türkiye için de savaş koşullarında yaşanan yıllar oldu. Dönem, Türk kamu yö-netimi tarihinde savaş ortamında yönetim ya da “kriz yönetimi” deneyimi anla-mına gelmektedir. Bu deneyim, kamunun yönetimi sorunu üzerine çalışan kişiler için oldukça özel bir inceleme örneği hatta bir laboratuvar ortamıdır.

1940-1945 yönetim laboratuvarı, yalnızca bu yıllarda gerçekleştirilen yö-netsel uygulamalar bakımından değil, kriz ortamının geleceğin dinamiklerini içinde taşıdığı gerçeğini göstermesi bakımından da önemlidir. Öyle görünüyor ki, kriz yönetimi yalnızca o anki durumun yönetimi değil, aynı zamanda kriz sonrası ortamın kurucu dinamiklerinin de belirip harekete geçme çerçevesidir. Örneğin, Türkiye’de savaş yönetiminin ‘anayasası’ olan Milli Korunma Kanunu, tarımda ABD malı mekanizasyon sürecinin başlatıcısı olmuştur. Kırklı yılların ilk yarısında uç veren ABD’leşme, kırkların ikinci yarısıyla 1950’li yılların Türkiyesinde başat süreç olmuştur. Bu gerçeği açıkça görmek, ABD etkisinin Türkiye’yi 1945’ten itibaren baştan ayağa bir anda nasıl kaplayıverdiğini açıkla-yabilmek için son derece önemlidir. Bu çalışmanın gösterdiği şey, Türkiye üze-rinde ABD etkisinin savaş bitiminde bir anda ortaya çıkmadığı, 1939’dan itiba-ren savaş ortamının derinliğinde kurularak ilerlediğidir.

* Prof. Dr., Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü

2

Savaş yönetimi ve yeni dünya düzeni sürecinin yönetimi, her yıl devlet büt-çesinin %25-%27’sinin Duyunu Umumiye ödemesine ayrıldığı bir mali zorlama altında yaşanmıştır. Savaştan uzak kalmak için uğraşan Türk kamu yönetimi, birbirine düşmüş alacaklılar karşısında, kendi belini büken Osmanlı borçlarını ödemeyi kesememiş ve sürdürmüştür. 1930’lu yıllardan bu yana her yıl bütçenin en az dörtte birini yutan bu haksız ödeme, 1940’lı yılların savaş ortamında sa-vunma harcamalarına ayrılan tutar kadardır. Eğer Cumhuriyet’in ilk dönem uy-gulamalarında başarısızlık ya da yetersizlik görülecekse, bu durumda Avru-pa’nın yedi devletindeki tefeci-mali sermaye bloğunun bütçe kalemi halindeki payını görmeyi de ihmal etmemek gerekir.

Savaş Yönetimi Olarak İdare İkinci paylaşım savaşı yıllarının savaş yönetimi iki parçalıdır: Birinci bö-

lüm 1940- Haziran 1942 dilimine denk düşen Saydam Önlemleri, ikinci bölüm ise Temmuz 1942-1945 dönemine denk düşen Saraçaoğlu %25 Politikası üze-rinde yükselmiştir.

Savaş 1939 yılında Refik Saydam başbakanlığındaki hükümet döneminde patladığında, kamu yönetimi savaş ortamının nasıl yönetilebileceği konusunda bazı hazırlıklar yapmış ve savaş yönetimini bir yasa ile belirlemiştir. Yasa Milli Korunma Kanunu’dur. Savaş dönemi boyunca süreci yöneten başlıca yasal me-tinler şunlar olmuştur:

• Milli Korunma Kanunu • Koordinasyon Heyeti Kararnameleri • Milli Müdafaa İhtiyaçları İçin Yapılacak İstimlakler Hakkında Kanun • Sıkıyönetim Kanunu • Milli Müdafaa Mükellefiyeti Nizamnamesi • Sınai Ürünlerin Maliyet ve Toptan Satış Fiyatlarının Kontrol ve Tespiti

Hakkında Nizamname • Beden Terbiyesi Nizamnamesi • İhtikârla Mücadele Kararnamesi (1944) Politika, iktisadi-ticari alanın yönetsel denetimi olarak belirlenmiştir. Bu

politikanın somut mekanizmaları (1) ücretli çalışma ve fazla mesai zorunluluğu getirme, (2) taşıtların çalışma süresi ve hizmet alanını değiştirme, (3) fiyatları belirleme, (4) işletmelere el koyma, (5) ürüne el koyma, (6) arama yapma, (7) üretim – ithalat – ihracat kısıtlamaları yapma, (8) 1942 yılının başında yapılan değişiklikle adliyeye ait kimi yetkileri yürütme eliyle kullanma, (9) Milli Ko-runma Mahkemeleri adıyla özel mahkemeler kurulması biçiminde öngörülmüş-tür. Ancak bu tür yönetsel yetkilerin kullanımı çok yaygın olmadığı gibi sürekli de değildir.

TBMM tarafından yasayla belirlenen politikanın uygulaması, kamu yöne-timinde bir savaş yönetimi bürokrasisi eliyle gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla hem merkezde hem mülki kademede yeni birimler doğmuştur. İlk adım, Milli Ko-

3

runma Kanunu’nun uygulanmasını sağlayacak Milli Koordinasyon Heyeti’nin kurulmasıdır. Heyet’in çalışmaları başbakanlıkta kurulan bir koordinasyon büro-sunca desteklenmiş, ama merkezi yönetimde asıl örgütlenme Ticaret Bakanlığı bünyesinde gerçekleştirilmiştir. Savaş yönetiminin başlıca kurumları şunlardır:

• Koordinasyon Heyeti • Ticaret Bakanlığı -İaşe Teşkilatı Müsteşarlığı

Merkez Örgütü o İaşe İşbirliği Heyeti o Tespit ve İhtiyaçlar Umum Müdürlüğü o Tedarik ve Dağıtma Umum Müdürlüğü o Fiyat ve Mücadele İşleri Umum Müdürlüğü o İstihlak ve Dağıtımı Teşkilatlandırma Umum Müdürlüğü

Taşra Örgütü Ankara, İstanbul, İzmir’de İaşe Müdürlükleri Diğer illerde İaşe Amirlikleri (1942’ye dek İaşe Heyetleri) Fiyat Murakabe Komisyonları Dağıtma Ofisi Mahrukat Ofisi Halk Dağıtma Birlikleri Subaşı

Bağlı Kuruluşlar o Ticaret Bakanlığı –İaşe Teşkilatı -Ticaret Ofisi o Ticaret Bakanlığı –İaşe Teşkilatı –Toprak Mahsulleri Ofisi o Ticaret Bakanlığı –Petrol Ofisi

• Milli Korunma Mahkemesi –Toplu Milli Korunma Mahkemesi,1944– Yargıtay Özel Dairesi,1944

1942 yılının ortaları, Şükrü Saraçoğlu başbakanlığında kurulan yeni hükü-metle birlikte, yukarıda belirtilen politika ve örgütlenmenin tasfiyesi anlamına gelmiştir. Saraçoğlu, iktisadi-ticari alanın yönetsel denetimine dayalı savaş yö-netimi yerine serbestlik yanlısı bir politika dönemini açmış, savaş dönemi uygu-lamasını vergi oranları üzerine yükseltmiştir. Buğdaya uygulanan %25 vergi oranı ile servet üzerinden alınması öngörülen Varlık Vergisi (11 Kasım 1942-16 Mart 1944), bu uygulamaların özeti haline gelmiştir. Dışalımla gelen malların fiyatları haksız biçimde yükselmiş, buna karşın piyasada bolluk sağlanması adı-na gümrük vergilerinin yükseltilmesi yoluna gidilmemiştir.

Savaşın ilk yıllarında gerçekleştirilen kurumlaşma, Saraçoğlu’nun serbest-leştirme politikasıyla çözülmüş, il ve ilçe mülki kademelerinde kurulmuş olan Fiyat Murakebe Komisyonları kaldırılarak fiyat denetimi ve vurgunculukla mü-cadele yetkisi belediyelere devredilmiştir. 1944 yılında bu yapının, Ankara, İs-tanbul, İzmir ve Mersin’de tüccar ve ihracatçı birlikleri üyelerinin de yer aldığı İhtikarı Tetkik Komisyonu adı verilen bir örgütlenmeyle güçlendirilmeye çalışıl-

4

dığı görülmektedir. Bu komisyonlar, Milli Korunma Kontrolörlüğü unvanı veri-len memurluklar eliyle çalışmaya başlamışlardır. Saraçoğlu döneminde kıtlık olan gıda maddelerinin yönetsel önlemlerle sağlanması yerine, bunların devlet üretme çiftliklerinde doğrudan kamu eliyle üretilmesi düşüncesi belirmiş, ancak bu yönde kayda değer adımlar atılamamıştır. Saraçoğlu politikasının sonucu, patlayan enflasyon ve “hacıağa” tipi yeni zengin bir zümrenin vurgunculuk (ih-tikar) eliyle yükselişi olmuştur.

Bir kamu politikası nasıl biter? Milli korunma politikası bitmiş midir? Bit-mişse nasıl sona ermiştir? Savaş yönetiminde geliştirilmiş olan korunma politi-kası, bu genel sorulara açıklık kazandırmak için iyi bir örnektir.

Savaş düzenlemeleri ile kurumları 1940’lı yıllardan sonraya taşmış, zaman içinde eriyerek etkisizleşmiştir. Milli Korunma Kanunu ve bu yasanın Ticaret Bakanlığı bünyesinde yarattığı memuriyetler ile Adalet Bakanlığı bünyesinde kurulmuş mahkemelerin, 1947 yılında kaldırılmalarından söz edilmeye başlan-mış, Yargıtay Özel Dairesi 17 Ocak 1948’de ve Milli Korunma Mahkemeleri 26 Ocak 1948’de kaldırılmıştır. Bu mahkemelerin savcı ve yargıçları normal mah-kemelerde görevlendirilerek, korunma uygulamasındaki makamlar boşaltılmaya başlanmıştır. Milli Korunma Kanunu, TBMM’de 1948 yılında soru konusudur; hükümet ise “savaş sona ermekle birlikte olağanüstü hal devam ettiği için” bu yasanın gerekli olduğunu savunmaktadır. (bkz. Zamandizin 8 Kasım 1948) Bu-nunla birlikte, Şubat 1948’de başbakanlıkta kurulmuş olan koordinasyon bürosu memurlukları kaldırılmaya başlanmış, taşrada kurulmuş ofisler de Haziran 1948’de kapatılmıştır.

Sistemin kurucu yasası olan Milli Korunma Kanunu ise, Resmi Gazete’de 16 Eylül 1960 günü yayınlanan 79 sayılı yasa ve bir bakanlar kurulu kararname-siyle sona erdirilmiştir. Bu iki düzenlemenin, Milli Korunma Kanunu’nu askıya mı aldığı yoksa yürürlükten mi kaldırdığı başlı başına ayrı bir tartışma konusu olmuştur.1 79 sayılı yasa, Korunma Kanunu’nu yürürlükten kaldırmamış, uygu-laması devam edecek maddeleri sayarak yasada değişiklik yapmıştır. Ne var ki, aynı günlü Bakanlar Kurulu Kararı ise Korunma Kanunu ile tüm ek ve değişik-liklerini uygulamadan kaldırma kararı vermiştir. Bakanlar kurulunun kararı, 1940 tarihli yasanın üçüncü maddesiyle kendisine verilmiş bir yetkiye dayandı-rılmıştır. Buna göre “fevkalade hallerin hitam bulduğu ve bu kanun hükümleri-nin tatbikine lüzum kalmadığı Bakanlar Kurulu’nca kararlaştırılır.” Bakanlar ku-rulu yasanın uygulanmasına gerek kalmadığına karar vererek, yasayı ‘askıya al-mış’tır. 1940 düzenlemesi yeni bir yasa ile ortadan kaldırılmamışken, bu işin

1 Ahmet Edib Kuşdemirli, “Milli Korunma Kanunu Kaldırılırken”, İstanbul Ticaret Odası Gaze-

tesi, 107/3, 26 Mayıs 1960, s. 4; Ali Nadaroğlu, “Milli Korunma Kanunu’nun Tatbikattan Kal-dırılmasının İktisadi ve Hukuki Sonuçları”, İktisat ve Maliye, 7/6, 15 Eylül 1960, s. 295-301; Oğuz Onaran, “Milli Korunma Kanunu’nun Tatbikten Kaldırılmasıyla İlgili Sorunlar”, AÜ SBF Dergisi, 17/2, Haziran 1962, s. 483-500.

5

Yönetim Kademeleri Sayıları Yıllar İller İlçe Bucak 1939 63 383 916 1941 63 383 910 1945 63 396 910 1947 63 419 939 1948 63 434 935

bakanlar kurulunca yapılması tartışmaya yol açmıştır. Koordinasyon Heyeti ka-rarlarının hukuksal niteliğide ayrı bir tartışma konusu olarak ilgi çekmeye de-vam etmiş görünmektedir.2

Savaş Ortamında Genel Yönetsel Durum Savaş yıllarının ilk dört yılının (1940-1943) kamu yapısında, savaş (Milli

Korunma Kanunu) kurumları dışında herhangi bir kıpırdanma ya da yeni kurum-laşma yoktur. Bu hem merkez örgütlenme hem taşra ve yerel yönetim dünyası için geçerlidir.

Bakanlıklarda 1940’lı yıllar boyunca dört değişiklik yaşanmıştır. Biri 1945 yılında Çalışma Bakanlığı, öbürü 1949 yılında İşletmeler Bakanlığı olmak üzere iki yeni bakanlık kurulmuş, yine 1949 yılında İktisat Bakanlığı ile Ticaret Ba-kanlığı birleştirilmiştir. Dördüncü değişiklik, 1946 yılında “devlet bakanlığı” unvanıyla hizmet bakanlıklarının yanı sıra bir de sandalyesiz bakanlık kurulma-sıdır. Devlet bakanlığı hızla işlev kazanmış görünür. Örneğin 1948 yılında Marshall Planı’nın hükümetçe yönetimi devlet bakanlığı emrine verilmiştir.

Merkezi kurumlaşmada 1943 yılının Ceza ve Tevkif Evleri Umum Müdür-lüğü ile PTT Umum Müdürlüğü kuruluşu, not edilmeye değer kararlardır. Savaş ortamında ceza ve iletişim yönetiminin neden önem taşıdığı açıktır.

Mülki kademelenmede yaşanan değişiklik de oldukça sınırlı kalmıştır. İl-ilçe-bucak sayıları neredeyse değiş-memiş, bunların yapı ve işleyişine ilişkin olarak da herhangi bir anlamlı değişiklik yapılmamıştır. Dönem bo-yunca umumi müfettişliklerin hareket-liliği de yok düzeyindedir. Bu durum, il-ilçe mülki kademelerinin Milli Korunma Kanunu uygulaması sayesinde ka-zandıkları ağırlıkla açıklanabilir. Yönetsel hareket günlük işleyişi sürdürmeye dönüktür. Her yönetsel çalışma, savaş yönetimi kurumları ile önlemler çevresin-de dönmektedir.

İlk kurumsal kıpırdama kendini 1944 yılında gösterir. Bu tarihte ulaştırma, tarım, sınai-teknik eğitim, yönetimde bilimsel bilgi biriktirme ve askeri yönetim alanlarına denk düşen beş yenilik vardır. (1) İçişleri Bakanlığı bünyesinde yöne-timde başka ülke deneyimlerini ve yeni gereklilikleri incelemek üzere bir “tetkik heyet” oluşturulmuştur. (2) Sınai teknik bilgiyi üretmek üzere İstanbul Teknik Üniversitesi kurma kararı alınmıştır. (3) Denizyolları ve Limanlar Umum Mü-dürlükleri birleştirilerek tek genel müdürlük yapılmıştır. (4) Tarımda makine-

2 Lütfi Duran, “Milli Korunma Kanunu’nun Talikinden Sonra Tatbikatına Devam Olunan Koor-

dinasyon Kararlarının Hukuki Rejimi”, İstanbul Ticaret Odası Mecmuası, 82/1-2, Ocak-Şubat 1965, s. 31-43.

6

leşmeyi yönetmek üzere Türkiye Zirai Donatım Kurumu adlı bir genel müdürlük kurulmuştur. (5) Silahlı kuvvetlerin 22 yıllık başkanı emekliye ayrılarak Genel-kurmay Başkanlığı yapısı değiştirilmiştir. 1944 yılında ortaya çıkan bu yeni ku-rumların, o günün gereklerini karşılamaktan çok, daha 1943 yılında uluslararası konferansların konusu edilen yeni dünya düzeni gereklerine uygun yapılar oldu-ğu söylenebilir.

İçişleri Bakanlığı bünyesinde kurulan heyet, yeni dönemin yönetsel sorun-larına kapsamlı bilimsel çözümler üretme amacıyla düşünülmüştür. Çeşitli mü-hendislik okullarının birleşimiyle oluşan İTÜ aracılığıyla, açılan yeni dönemde sanayi alanında işbirliği yapılacak batı standardına uygun işgücünün yetiştiril-mesi amaçlanmaktadır. Denizyolları ile limanlar yönetiminin birleştirilmesi, ye-ni döneme daha etkin bir yapıyla açılma hazırlığı olarak değerlendirilebilir.

Türkiye Zirai Donatım Kurumu’nun kurulmasına gelince, bu girişim, yeni dünya düzenine hazırlanış saptamasını en fazla destekleyen uygulamadır. Bu ku-rumda somutlaşan tarımsal örgütlenme, Amerikan tipi makineleşme süreciyle birlikte biçimlenmiştir. Tarımda Amerikan tipi mekanizasyon sürecinin başlan-gıcını 1930’lu yıllarda bulmak mümkündür. 1933’te “halkçılık ve köycülük tah-sili için Amerika’ya 10 öğrenci gönderilmesi”3 ve 1933-1935’te “pamuk doku-ma sanayisinde Amerika’dan getirilmiş tohumların üretimi için Amerikadan ta-rım aleti satın alınması”4 kararlarını, 1935 yılında “başka ülkelere verilen dışa-lım izinlerinin ABD’ye de kayıtsız şartsız verilmesi” girişimleri izlemiştir.5 1936 yılı sonunda İktisat Vekaleti Amerika ile ticaret anlaşması yapılmasına ilişkin önerisini geliştirmiş,6 sonuçta 1 Nisan 1939’da Ankara’da atılan imzalarla An-laşma 5 Mayıs 1939’da yürürlüğe girmiştir. Aynı yıl bir mühendis, tarım maki-neleşmesi ve hububat üretimi üzerine incelemeler yapmak üzere Amerika’ya gönderilmiş, tarım makineleri ve tohumculuk için 1944 yılında “zirai donatım kurumu” adıyla heyet tipi bir kurum doğmuştur. Kurumun dayanağı Milli Ko-runma Kanunu’dur; ancak savaş yönetimi bakımından herhangi bir önemi ol-mamıştır. Aynı yıl Türkiye Zirai Donatım Kurumu Genel Müdürlüğü olarak ye-niden düzenlenen bu kuruluş, izleyen yıllarda tarımda dışalıma dayalı Amerikan makineleşmesinin yönetici kurumu olarak iş görmüştür. ABD, Türkiye üzerinde kullanabilecek ölçüde bir “yardım yaptırımı”na daha 1941 yılında sahip durum-dadır. İmzalanan Türk-Alman Dostluk Anlaşması’na tepkisini, 1941 yılında ta-rım makinelerini kapsayan “yardım”ı keserek göstermiştir. Daha sonra gündeme 3 Öğrenci ödeneği, BCA: 30..18.1.2/39.61.4/2-6685, 4.9.1933 4 Amerikan pamuk tohumu üretiminde kullanılacak ziraat aletlerinin satın alınması, BCA:

30..18.1.2/39.63..13, 12.9.1933; Amerika’dan pamuk tohumu satın alınması, BCA: 30..18.1.2/51.3..16, 15.1.1935.

5 Ticari anlaşmalarda diğer ülkelere verilecek ithal izinlerinin Amerika Birleşik Devletlerine ka-yıtsız şartsız verilmesi, BCA: 30..18.1.2/51.3..15, 15.1.1935.

6 Amerika ile ticaret anlaşması yapılması ile ilgili İktisat Bakanlığı'nın teklifi, BCA; 30..10.0.0/268.803..20, 12.11.1936.

7

gelerek Türkiye’nin kaderini yönlendirecek olan 1947-1948 Truman-Marshall sisteminin tarımsal ayağı, böyle hazır bir zemin üzerinde yükselmiştir.

Askeri yönetim alanındaki 1944 değişikliği ise, adeta Amerikan askeri yar-dımlarına ve NATO kurallarına yönelik bir hazırlıktır. 1944 yılının başında Ge-nelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak yaş haddi nedeniyle emekliye ayrılmış, bu emekliliği üst kademe subaylık kadrolarında kapsamlı sayılabilecek değişiklikler izlemiş ve yaz başında Genelkurmay Başkanlığı’nın yapısını değiştiren bir yasa çıkarılmıştır.7 Buna göre Genelkurmay Başkanı o güne kadar görevlerinde ba-ğımsız iken, bu yasayla birlikte başbakana bağlı ve tüm görevlerinde başbakana karşı sorumlu kılınmıştır. Bu işlerden TBMM karşısında sorumlu makam başba-kandır. Düzenlemeyle genelkurmay başkanının atamasında cumhurbaşkanının yetkisine son verilmiş, atama başbakanın önerisi bakanlar kurulunun kararına bağlanmıştır. Genelkurmay başkanlığı bakanlıklarla yine doğrudan yazışabile-cektir; ama bu yazışma başbakan tarafından belirlenecek ilkelere göre yapılabi-lecektir. Ordu müfettişiği ile buna denk görevlilerin atamaları artık doğrudan genelkurmay başkanınca yapılamayacaktır; bu makamlara atamalar genelkur-may makamının görüşü alınarak başbakanın önerisi üzerine bakanlar kurulunca yapılacaktır. 1944 değişikliğini, Amerikan askeri yardım paketleriyle ilişkilen-dirmek ve hükümetin ABD modeline uygun bir askeri sisteme geçmeye hazır olduğu mesajı olarak değerlendirmek doğru olur. Nitekim böyle bir değişiklik, Marshall Planı temelinde 1949 yılında gerçekleştirilmiştir.

Savaş ortamında, tarımsal ve askeri yönetim alanları başta olmak üzere be-liren az sayıda kurumsal değişme, 1945 yılından itibaren görece daha çok ve da-ha kapsamlıdır. 1945 ve sonrasının kurumsal hareketliliği, yeni dünya düzeni in-şasıyla doğrudan ilgili olma özelliği sergiler.

Yeni Dünya Düzeni ve Kamu Yönetimi Yeni dünya düzeninin ideolojisi ve düşünce sistemi 1945 yılında seçilebilir

hale gelmiş ve 1946 yılında dillere ve yayın organlarına yayılmıştır. Yeni değer-leri özetleyen terimler Hür Dünya, Demokrasi, Hür Teşebbüs üçlemesidir. Bu üçlemenin resmi nitelikte bağlayıcı kararlar haline gelmesi, Türkiye’nin geri dö-nülmez biçimde “hür dünya”ya bağlanışı 1947 yılında sağlanmıştır.

1946 yılında “hürriyet” ve “demokrasi” sözü çoktur; 1947 yılında ise bu sözler yüksek bir şiddetle “devletçilik değil serbest piyasa isteriz” sesiyle bütün-leşmiştir. 1947’de serbestlik için [ve Amerikan yardımından pay alabilmek için] plan yapılmış, yeni uluslararası örgütlere üye olunmuş ve Marshall Planı çembe-rine girilmiştir. Doğal olarak kamu yönetiminin de bu yeni değerlere göre ele alınması gerekecektir. Yeni değerlere uygun bir kamu yönetimi yaratabilmek için “sıtma gibi birşey olan kırtasiyeciliğin yok edilmesi;” aşırı fazla memur sa- 7 4580 sayılı Genelkurmay Başkanlığının Vazife ve Selahiyetleri Hakkında Kanun, RG: 13 Hazi-

ran 1944, 6729.

8

yısının hızla azaltılması; köhne il düzeni ve köy yapısının yerelleşmeyle yeni-lenmesi olmazsa olmaz sayılmaktadır. Zaman “idari inkılap” zamanıdır; yöne-timde rasyonelleştirme yapılmalıdır... Bu hazırlıklar, 1948 yılında başbakanlık örgütünden başlayarak tüm bakanlıklarda Devlet Dairelerinde Islahat Komis-yonları kurulmasıyla uygulamaya geçmiştir. Islahat çalışmaları, Marshall Pla-nı’nın gösterdiği biçimde bir ‘rasyonalleştirme’ süreci başlatmak anlamına gel-miştir. Kısaca söylenirse, kurum ve işlem politikasının doğrudan Amerika’dan transfer edilmesi ve kapsamlı bir memur azaltımı...

Dönemin yükselttiği yeni zihniyet ortamında, kimi somut kurumlaşma adımlarıda atılmaya başlanmıştır.

Savaş yılları boyunca her ülkeden daha fazla ön planda görünen İngiltere, bu konumunu 1945 yılında, iş ve işçi düzeninin yeniden yaratılmasında geniş geniş sergilemiştir. Çalışma dünyası, 1941’de başlayan ve 1945 yılında kuruluşu gerçekleştirilen kurumlarla adeta yeni baştan yaratılmıştır. Yeni düzenin temel unsurları Çalışma Bakanlığı, İş ve İşçi Bulma Kurumu, İşçi Sigortaları Kanunu ve Sendikalar Kanunu olmuştur. Yeni dünya düzeninin en kapsamlı müdahalesi-nin, kendi üretim gereksinmelerine uygun niteliklere ve kurallara sahip bir ame-le pazarı yaratmak amacına odaklandığı söylenebilir. Yaratılmak istenen amele pazarı, aynı zamanda Türkiye’nin anti-komünist pozisyonunu güvence altına alma amacına da hizmet edecektir. Bu müdahale, ILO kısa adıyla bilinen Ulusla-rarası Çalışma Örgütü’nün yönlendirmesiyle ve İngiliz uzmanların doğrudan devrede bulunmasıyla gerçekleştirilmiştir. Bütün bu düzenlemeler hızla yapıl-mış, buna karşılık yerli siyaset ile yerli işveren dünyası yapılan işlere pek nüfuz edememiş görünür.

İkinci kapsamlı erken müdahale alanı, ulaştırma yönetimi olmuştur. Kara-yollarına yoğunlaşmış altyapı yenileme, 1945 yılında yerel yönetimler alanında İller Bankası kurularak ve 1946 yılında Bayındırlık Bakanlığı Şose ve Köprüler Başkanlığı faaliyete geçirilerek işlemeye hazır hale getirilmiştir. Karayolları ya-pımı için kullanılmaya başlanan Amerikan yardımları, 1948 yılında Amerikan karayolu kurumu yöneticilerinden Hilts adlı müdürün hazırlayacağı rapor doğ-rultusunda genişleyecek ve 1951 yılında Karayolları Genel Müdürlüğü kurularak demiryolu terk edilecektir. 1940’lı yıllarda başlatılan su işleri de benzer hazırlık-lardan geçerek, yine Amerikan yardımıyla Devlet Su İşleri kurumlaşması yaratı-lacaktır.

Yerli kadroların görece özgün çıkış arayışlarının son belgesi, 1946 yılı Kal-kınma Planı olmuştur. Bu planı rafa kaldıran 1947 Vaner Planı yeni dünya dü-zenine bağlanışın belgesi olmuş, bu belge 1947 yılı başında IMF ve Milletlerara-sı İmar ve Kalkınma Bankası’na (bugünkü Dünya Bankası) üyelikle birlikte iş-levini yerine getirmiştir.

Nihayet, 1945-1946 yıllarına denk düşen parçalı işler, 1947 yılından başla-yarak son derece kapsayıcı bir örgütlenmenin emri altına girmiştir. Bu örgüt-lenme, Mart 1947’de açıklanan Truman Doktrini’nin Temmuz 1947’de açıkla-

9

nan Marshall Planı’dır. Türkiye, ABD ile Temmuz 1947’de imzaladığı Ekono-mik İşbirliği Anlaşması’yla hür ve demokrat Amerikan dünyasının yörüngesin-deki yerini almıştır. Kamu yönetiminin bundan sonraki her hareketi, Marshall Planı olarak bilinen bu sistemin sıkıyönetimi altında ilerlemiştir.

Marshall yardımları sisteminin yönetimi hakkındaki bilgilerimiz oldukça sınırlıdır. Genel yönetim, Vaşington’da kurulu “İktisadi İşbirliği Ajansı (ECA)” tarafından, Türkiye’de ABD Büyükelçiliği’ne bağlı çalışan “Türkiye Özel Mis-yonu” eliyle gerçekleştirilmiştir. Misyonun çalışmaları TC Başbakanlığı bünye-sinde bir devlet bakanı yönetiminde kurulan “Amerikan Kredileri Komitesi” ta-rafından desteklenmiştir. Marshall sisteminin askeri ‘yardım’ları için ise, Milli Savunma Bakanlığı ya da kuvvet komutanlıkları bünyesinde ayrı örgütlenmelere gidildiği tahmin edilebilir.

Merkezi Örgütlenme ve Yerel Yönetimler Kırklı yıllarda ülkenin nüfusu dönem ortalaması olarak 18 milyon civarın-

dadır. Tüm kamu yönetimi 106 bin memurla, işçiler dahil edilirse 222 bin kamu personeli eliyle hizmet görmektedir. Buna göre 81 kişiye bir kamu görevlisi düşmektedir. Günümüzde 30 kişiye bir kamu görevlisi düştüğü anımsatılırsa, kırklı yıllarda kamu hizmetlerini veren personel dünyasının sayısal büyüklüğü hakkında genel bir fikir sahibi olabiliriz.

Kırklı yılların dar devlet bütçesi, her yıl yüzde 25-27 gibi bir bölümünün Osmanlı borçlarını ödemeye ayrılması gibi bir yükle birlikte yürümüştür. Kırklı yılların sorunları, her yıl bütçenin dörtte birinden fazlasının düzenli biçimde yiti-rilmesiyle daha da ağırlaşmıştır. Osmanlı borçları büyüklüğünde bir bölüm kay-nağın da savunma harcamalarına ayrılması, bu dönemde yaşanan darlığı yeterin-ce anlatmaktadır.

1940-1949 yıllarında toplam 10 yıl içinde beş başbakan yönetiminde yedi hükümet görev yapmıştır. İlk yıl görevde Cumhuriyet’in 12. Hükümeti ve hü-kümetin başında Refik Saydam vardır. Dönem, aynı zamanda sonuncu CHP hü-kümeti olan 18. Hükümet ile kapanmış, iktidar Demokrat Parti’ye devredilmiş-tir. Burada incelenen on yıl 1939-1942’de Refik Saydam, Temmuz 1942-1946’da Şükrü Saraçoğlu (2 kez), Ağustos 1946-1947’de Recep Peker, Eylül 1947-1949’da Hasan Saka (2 kez) ve Ocak 1949-Mayıs 1950’da Şemsettin Gü-naltay hükümetleri eliyle yönetilmiştir. 1940 yılında 14 üyeli bakanlar kurulu, dönemin sonunda 1949 yılında 18 üyelidir.

Memleket yönetimi bakımından 1941 yılında yapılan coğrafya kongresi ile 1949 yılında topyekun değiştirilen İl İdaresi Kanunu dikkate değer çalışmalardır. Günümüzde halen kullanılan yedi coğrafi bölge tanımlaması bu kongrenin ürü-nüdür. Memleket yönetimi bu yıllar boyunca 1929 tarihli İl İdaresi Kanunu çer-çevesinde gerçekleştirilmiştir. Bu çerçeve, 1947 yılı başında toplanan Birinci İdareciler Kongresi’nde değiştirilmesi gereken eski zemin olarak tanımlanmış, yasa 1949 yılında topyekun değiştirilmiştir. Ancak ortaya çıkan yeni yasa ne

10

“büyük il sistemi”ne ne de “seçilmiş valilik” önerilerine geçit vermiştir. İl siste-mi genel olarak 1929 ilkeleri doğrultusunda korunmuştur.

Yerel yönetimler bakımından, 1930’lu yıllarda kurulan sistem geçerlidir. 1933 yılında kurulan Belediyeler Bankası bu dönemde İller Bankası’na dönüştü-rülmüş ve hem kaynakları hem görev-yetkileri bakımından güçlendirilmiştir. Böylece yerel altyapı yatırımlarının planlanması ve finansmanı işine yükselen bir önem gösterileceği belli olmuştur. Yerel yönetim birimleri arasındaki denge bakımından ise, bu dünyada asıl ağırlığa sahip olan il özel idareleri geri çekilir-ken belediyelerin ön plana çıkmaya başladıkları görülmektedir. 1943 yılında fi-yat denetleme komisyonlarının işlerinin belediyelere devredilmesi, belki bu de-ğişikliğin ilk işareti sayılabilir. Ama belediyeleri öne çıkaran asıl konu, 1945 sonrasında kentlerde baş gösteren gecekondulaşma sorunu olmuştur. 1949 yılın-da, özellikle büyük şehir belediyeleri için yapılan iki değişiklik, giderek önem kazanan belediyelerin aynı zamanda merkezi yönetimden tam olarak ayrılmasını sağlamıştır: (1) Ankara’dan başlanarak büyük şehirlerde vilayet ile belediyenin birleşikliğine 1948 yılında çıkarılan bir yasa ile son verilmiştir. (2) Ankara ve İs-tanbul’da 1930’dan bu yana İçişleri Bakanlığı’nın emniyet birimi –polis örgütü- tarafından yürütülen zabıta hizmeti 1949 yılında ilgili belediyelere devredilmiş-tir.8

Orman Politikası Kırklı yıllarda merkezi yönetimin ısrarlı bir tavırla vazgeçmeksizin yaptığı

başlıca işlerden biri, 1937 yılında çıkarılmış olan 3116 sayılı Orman Kanunu’nu yürütmek olmuştur. Bu yasa ve uygulamasının temel ilkesi, eski Baltalık Kanu-nu’nun aksine “devlet ormanları devlet tarafından işletilir” cümlesinde özetlenir. Ormanların kamulaştırılmasını ve devlet tarafından işletilmesini öngören 1937 tarihli yasa, karşılaşılan sorunların aşılamayacağı anlaşılınca daha köklü bir yö-ne evrilmiştir. Çözülemeyen sorunlar karşısında 1945 yılında çıkarılan 4785 sa-yılı yasayla tüm özel ormanlar devletleştirilmiştir: “Bu kanunun yürürlüğe gir-diği tarihte varolan gerçek ve tüzel kişilere vakıflara ve köy, belediye özel idare, kamu tüzel kişiliklerine ilişkin ormanlar bu kanun gereğince devletleştirilmiştir. Bu ormanlar hiçbir işlem ve bildirime lüzum olmaksızın devlete geçer”.

Orman Tahdit Komisyonları, 1940 yılından 1949 yılına kadar çalışmalarını düzenli olarak sürdürmüştür. Orman sınırlarını devletleştirme amacıyla belirle-me çalışmaları bir başkan, bir ormancı, (bir hukukçu) ve köy halkından bir bilir-kişiden oluşan Orman Tahdit Komisyonları eliyle yürütülmüştür. Komisyonlarca 1945’ten itibaren yapılan orman tahdit ve kadastrolarındaki orman sınırları de-ğişmez kabul edilmiştir.9 Dolayısıyla bu politika ve uygulama, günümüzde de 8 Onur E. Arslan, vd., Belediye Zabıta Hizmetleri Yönetimi, TODAİE Yayını, Ankara 2002, s.

46-55. 9 A. Kundakçı, 1945’ten Bu Yana Orman Kadastro Uygulamaları ve Toprak Mülkiyeti, TMMOB

HKMO, Türkiye Bilimsel Harita ve Teknik Kurultayı, Nisan 2005. (İnternetten erişilebilir)

11

geçerli sonuçlara sahip bulunmakta ve “2B” adı verilen ormanların özelleştiril-mesi politikasının tarihsel hedefi olma özelliğine sahip bulunmaktadır. Bu ko-misyonlar ve çalışmaları, bu kitapta her yılın zamandizinine ek olarak derlenmiş bulunmaktadır.

Askeri Örgütlenme Yukarıda söz edildiği üzere, askeri yönetim alanına 1944 yılında yapılan

müdahale, 1949 yılında yeni dünya düzeninin amaçlarına uygun olarak genişle-tilmiştir.10 Değişiklik Milli Savunma Bakanlığı yasasıyla yapılmış, genelkurmay başkanlığı yasası ortadan kaldırılmıştır.11 Bundan da belli olduğu gibi, 1949 dü-zeninde askeri yönetimin en üst kurumu doğrudan ve yalnızca milli savunma bakanlığıdır. Genelkurmay başkanlığı ve dolayısıyla silahlı kuvvetler hükümet bünyesinde bakanlık emrine çekilmiştir.

Buna göre, ordunun hazırlanması ve yönetimi bakanlığın görevidir. Genel-kurmay başkanlığı, “barışta harb kuvvetlerinin komutası kendine verilmiş olan” makamdır; bakanlığın müsteşarlık düzeyindeki birimlerinden biridir. Genelkur-may başkanı bundan böyle milli savunma bakanının önerisi üzerine bakanlar ku-rulunca atanacaktır. Ordu müfettişleri, kuvvet komutanları, diğer üst düzey yö-neticiler ise genelkurmay görüşü alınarak yine aynı bakanın önerisi üzerine ba-kanlar kurulunca atanacaktır. Aynı tarihte hükümetçe izlenecek milli savunma politikasının esaslarını hazırlamakla görevlendirilen bir Milli Savunma Yüksek Kurulu kurulmuştur.12 Yüksek kurulun başkanı başbakandır; üyeleri MSB baka-nı ile genelkurmay başkanı ve başbakanın önerisiyle bakanlar kurulunca seçile-cek bakanlardan kurulu üyeleridir. Kurul’un işlerini bir genel sekreterlik yürüte-cektir; Milli Savunma Yüksek Kurulu Genel Sekreterliği unvanı verilen bu ma-kam başbakanın emrinde çalışacak, genel sekreter genelkurmay başkanının gö-rüşüyle milli savunma bakanınca önerilecek ve başbakanca atanacaktır. Aynı gün çıkarılan başka bir yasayla Yüksek Askeri Şura’nın yapısında da değişiklik-ler yapılmış,13 Şura savunma bakanı ile kuvvet komutanları, ordu müfettişleri, savunma yüksek kurulu genel sekreteri, yüksek askeri rütbelerdeki askerlerden altı kişi olmak üzere 15 üyeli hale getirilmiştir. Yılda en az iki kez toplanacak ve kararlarını salt çoğunlukla verecektir. Şura’nın başkanlığını Milli Savunma Ba-kanı yapacaktır.

Askeri yönetimi hükümet emrine çeken bu düzenleme, 1950’de savunma sanayisinin yapısı değiştirilerek tamamlanmıştır denebilir. Askeri Fabrikalar Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü çatısı altına alınmış,

10 Birgül A. Güler, Türkiye’nin Yönetimi –Yapı, İmge Yayınevi, Ankara 2008. 11 5398 sayılı Milli Savunma Bakanlığı’nın Kuruluş ve Görevlerine Dair Kanun, RG: 3 Haziran

1949, 7223. 12 5399 sayılı Milli Savunma Yüksek Kurulu Kanunu, RG: 3 Haziran 1949, 7223 13 5400 sayılı Yüksek Askeri Şuranın Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki 636 sayılı kanunun 2. ve 3.

maddelerinin değiştirilmesi hakkında kanun.

12

ama bu kurum savunma bakanlığına değil önce işletmeler sonra sanayi bakanlık-larına bağlanmıştır.

Yapılan değişiklik 1950-1960 yılları arasında uygulamada kalmış, ordunun Amerikan yardımları aracılığıyla modernizasyonu bu yapı eliyle yönetilmiş ve 27 Mayıs 1960 darbesiyle sona ermiştir. 1949’da Amerikan modeline ve NATO sistemine uygunluk sağlayan bu yapı, günümüzde Türkiye’ye Avrupa Birliği ta-rafından yine önerilmektedir.

Akademik Örgütlenme Kırklı yıllarda kurucu yasası değişmiş alanlardan bir başkası akademik

dünyadır. 1946 yılında çıkarılan Üniversiteler Kanunu, 1933 düzenini değiştirmiştir.

Bu yasa ile üniversite ve fakültelere tüzelkişilik verilmiş, bu kuruluşların bilim-sel ve yönetsel özerklik ilkesine göre kurulmaları kabul edilmiştir. Üniversiteler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilgili kuruluşları olarak tanımlanmıştır.14

“Milli eğitim bakanı üniversitelerin başıdır. Bu sıfatla üniversiteleri, fakül-teleri ve bunlara bağlı kuruluşları hükümet adına denetler.” Bakan denetim yetkisini, bazı durumlarda doğrudan kendi karar yetkisiyle kullanabilecektir. Ancak bu iş için bir Üniversitelerarası Kurul oluşturulmuştur. Kurul’a başkanlık bakan tarafından yapılacaktır. Üyeler ise rektörler, dekanlar, her üniversite sena-tosunun kendi içinden seçeceği ikişer temsilciden oluşacaktır. Üniversitelerarası Kurul, bakanın gerek duyması üzerine toplanacak, sekretaryasını bakanlık yürü-tecektir. Kurul, bakanın üniversite kararlarından onaylamayı uygun bulmadığı kararları göndereceği bir danışma ve gerekçelendirme kurulu gibi çalışacaktır.

1933 düzeninden farklı olarak her akademik birime tüzelkişilik tanıyan ve her akademik kurumu milli eğitim bakanlığının genel yönetimi altında tutan bu düzenleme de 1960 dönemine kadar yürürlükte kalmıştır.15

Kırklı yılların eğitim alanında bıraktığı başka bir iz, kuşkusuz Köy Enstitü-leri deneyimi olmuştur. Resmi Gazete’de 22 Nisan 1940 günü çıkarılan bir ya-sanın “köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek üzere ziraat işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde Maarif Vekilliği'nce köy enstitü-leri açılır” hükmüyle doğan bu okullar, 1946 yılından başlayarak açıkça tersine esen rüzgarların etkisiyle 1954 yılında öğretmen okullarına dönüştürülerek yok edilinceye kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir.

SONUÇ Cumhuriyet yönetiminin kırklı yılları, yönetim bilimi alanında çalışanlar

için çok yönlü bir laboratuvar niteliği taşımaktadır. Kriz yönetimi olarak savaş

14 4936 sayılı Üniversiteler Kanunu; RG: 18 Haziran 1946. Bu yasa, 1961 Anayasası sonrasında

kapsamlı değişikliklere uğratılmıştır. Bunlar 115, 119, 345, 923 sayılı yasalardır. 1750 Sayılı Üniversiteler Kanunu, RG: 7.7.1973, 14587.

15 Birgül A. Güler, agk.

13

yönetimi, bu laboratuvarın deney odalarından biridir. Bir başka deney odası, uluslararası alanda yeni bir dünya düzeninin doğuşu ve kuruluşu sözkonusu ol-duğunda kamu yönetimine ne olduğu ve kamu yönetiminin nasıl davrandığı so-rularına yanıt bulmak için çok elverişlidir. Deney odalarından bir başkası da, bağımsızlık idealine doğru hareket eden bir azgelişmiş ülkede bu ideale yaklaş-ma ve uzaklaşma mekanizmalarıyla dinamiklerini irdeleme olanağı sunmaktadır. Böylesine çeşitli inceleme araçları sunan bu dönemin günümüze dek çok az in-celenmiş olması, araştırmacılık bakımından önemli bir eksiklik olarak değerlen-dirilmelidir.

Kırklı yıllar, Türkiye’nin ABD hegemonyasında beliren yeni-sömürgeci dünya düzeninde Hür Dünya’nın “ileri karakol”u olarak görevlendirilmeyi kabul etmesiyle kapanmıştır. Bu konumun yarattığı sonuç ise, 2008 yılından bakıldı-ğında çok açık görüldüğü üzere, ülkenin genel olarak siyasi ve iktisadi bağımlı-lığı olmuştur. İleri karakolluk ve bağımlılığın doğuşu (1) çok partili siyasal ya-şam, (2) çalışma yaşamı, işçi sigortacılığı, sendikal örgütlenme hakkı, (3) askeri yönetimin siyasetin emrine çekilmesi, (4) kısmi akademik özerklik, (5) yerel yö-netimin mülki yönetimden ayrılarak özerkleşmesi süreçleriyle birliktedir. Başka bir deyişle 1940’lı yıllar, Osmanlı tarihinin modernleşme sürecinin sömürgeleş-me sonucu yaratması sorunu ile aynı özellikleri sergilemiştir. Bu nitelik, sözkonusu dönemi çalışmayı önemli ve işe yarar kılan ikinci neden olarak gö-rülmelidir.

14